You are on page 1of 4

INVERSION

Yardımcı fiilin ya da bazen de fiilin kendisinin özneden önceye konmasına devrik dizim denir. Bu yapı
değişik biçimlerde kendini gösterir:

1. Koşul cümlelerinde (if clauses) kullanılır:

Were he my brother ... (If he were my brother...)


O benim kardeşim olsa...

Should you have any difficulty ... (If you should have any difficulty...)
Zorluk çekerseniz...

Were you to study harder... (If you were to study harder...)


Daha çok ders çalışsan...

Had I realized what you intended... (If I had realized what you intended...)
Niyetini anlasaydım...

Olumsuz cümlelerde kaynaştırma yapılmaz:

Had we not spent all the money... (Hadn’t we spent all the money denmez)
Bütün parayı harcamasaydık...

2. Aşağıdaki sözcük ve ifadelerle kullanılır:

never, rarely, no sooner...than..., scarcely, seldom, not until, hardly, little, under no circumstances

Never in all my life have I seen such a horrible thing.


Ben hayatımda böyle korkunç bir şey görmedim.

Scarcely had the game started when it began to rain.


Maçın başlamasıyla yağmurun başlaması bir oldu./Maç başlar başlamaz yağmur yağmaya başladı.

Hardly had I started dinner when the guests arrived.


Tam yemeğe başlamıştım ki misafirler geldi./Yemeğe başlamamla misafirlerin gelmesi bir oldu.

Rarely has a debate attracted so much media attention.


Medyanın böylesine ilgisini çeken bir tartışma pek olmamıştır.

Seldom have I seen such beauty.


Böyle güzellik az gördüm.

Little did he realize the danger he faced.


Karşı karşıya kaldığı tehlikenin pek farkında değildi.
No sooner had she said it than she burst into tears.
Onu söyler söylemez gözlerinden yaşlar boşandı./Onu söylemesiyle gözlerinden yaşlar boşanması bir oldu.

Not until he received her letter did he fully understand the depth of her feelings.
Onun mektubunu alıncaya kadar duygularının derinliğini tam olarak anlamamıştı.

Under no circumstances should you lend Brian any money.


Her ne surette olursa olsun Brian’a borç para vermemelisin.

3. Not+object (nesne) cümlenin başındaysa:

Not a single word did he say.


Tek kelime etmedi.

4. Only ile kurulan ifadelerde:

Not only did he show me how to do it but (also) he helped me as well.


Bana onun nasıl yapılacağını göstermekle kalmadı aynı zamanda yardım da etti.

Only in Paris do you find bars like this.


Yalnızca Paris’te böyle barlar bulursun.

Only then did I understand what my father meant.


Babamın ne demek istediğini ancak o zaman anladım.

Only after his death was I able to appreciate him.


Ancak ölümünden sonra onun değerini anlayabildim.

Only if these conditions are fulfilled can the application proceed to the next stage.
Ancak bu koşullar yerine getirilirse uygulama bir sonraki aşamaya geçebilir.

Only now is my grandfather able to walk.


Dedem ancak şimdi yürüyebiliyor.

Only today did he learn the bad news.


Kara haberi daha bugün öğrendi.

Only from that experience could I discover the truth.


Ancak o deneyimden gerçeği öğrenebildim.

Only when I give you permission may you speak here.


Ben sana ancak izin verdiğimde burada konuşabilirsin.

Only by chance did I hear that he had left his home.


Evini terk ettiğini sadece tesadüfen duydum.
Only by working hard could I solve the problem.
Ancak çok çalışarak sorunu çözebildim.

5. İçinde no sözcüğü olan ifadelerde:

in no case, at no time, in no way, nowhere, nowhere else, on no account, no longer

On no account must cheques be written in pencil.


Çekler hiçbir surette kurşunkalemle yazılmamalı.

Nowhere could you find a better restaurant.


Başka hiçbir yerde daha iyi bir lokanta bulamazsınız.

At no time has there been a greater need for cooperation than right now.
İşbirliğine şimdiden daha çok ihtiyaç duyulan başka bir zaman olmamıştır.

No longer do I have to work in this stuffy office.


Bu boğucu ofiste artık çalışmak zorunda değilim.

In no way did the injured man blame the driver.


Yaralı adam sürücüyü kesinlikle/hiçbir surette suçlamadı.

6. As, than ve so sözcükleriyle:

She was very religious, as were most of her friends.


Arkadaşlarının çoğu gibi o da çok dindardı.

People living in cities have a higher death rate than do country people.
Şehirlerde yaşayan insanların ölüm oranı kırsal kesimde yaşayanlardan daha yüksektir.

So difficult was the exam that few of the students passed it.
Sınav o kadar zordu ki öğrencilerin çok azı geçti.

7. Yer ve yön bildiren ifadeler cümle başına geldiğinde, sit, come, go, lie, stand,
walk gibi geçişsiz fiiller (intransitive verbs) özneden önce gelirler:

Down the street walked the gunman.


Silahlı adam caddeden yürüdü./Caddeden yürüdü silahlı adam.

On the other side of the river stood a small cottage.


Nehrin diğer tarafında küçük bir kulübe vardı.

Under a tree was lying an old man.


Bir ağacın altında yaşlı bir adam yatıyordu.

On the grass sat an enormous frog.


Çimenlerin üstünde koskocaman bir kurbağa duruyordu.
Directly in front of us stood a beautiful church.
Tam önümüzde güzel bir kilise duruyordu.

Here comes the bus.


İşte otobüs geliyor.

There goes your sister.


Bak kızkardeşin gidiyor.

8. Hikâye anlatırken belli fiillerle (say, ask, suggest, etc.) devrik yapı kullanılabilir:

‘Where were you?’ asked John.


‘Neredeydin?’ diye sordu John.

‘Let’s have breakfast’ said Sally.


‘Kahvaltı edelim’ dedi Sally.

Ancak özne, zamir ise bu yapı kullanılmaz:

‘Let’s have breakfast’ she said. (said she denmez)

9. Neither, nor ve so sözcükleriyle kullanılır:

Peter: I don’t like cats. (Kedi sevmem.)


Jack: Neither/Nor do I. (Ben de.)

Times have changed and so have I.


Zaman da değişti ben de (değiştim).

Mark doesn’t like my friends and nor does Jeff.


Mark arkadaşlarımı sevmez, Jeff de (sevmez).

You mustn’t drive too fast. Nor must you drive when you are drunk.
Çok hızlı araba kullanmamalısın. Alkollü iken de araba kullanmamalısın.

You might also like