Professional Documents
Culture Documents
Jan Van Cuilenburg - Medya Ve Demokrasi
Jan Van Cuilenburg - Medya Ve Demokrasi
Siyasal işlev
Toplumsal iletişimin siyasal işlevi demokrasiyle ilişkilidir. Siyasal alanda
hükümetler vatandaşlarla iletişim kurmak ve diğer taraftan dilekleri,
tercihleri ve görüşleri toplayıp değerlendirmek zorundadır. Demok-
ratik siyasal kurumlar bilgi alışverişi ve farklı görüşlerin -daha ziya-
de aşağıdan yukarıya- ifade edilebilmesi için vardır. Bütün bir siyasi
mekanizma, özellikle taraftar, destek ve oy için mücadele eden siyasi
partiler, vatandaşların ne şekilde olursa olsun katılabilecekleri iletişim
olmaksızın işlev göremezler.
Özgürlük teknolojileri
Tablo 2, toplumsal iletişimin siyasal işlevini, açık ve demokratik bir toplum
için ilkesel bir koşul, en büyük değer olarak gördüğü “iletişim özgürlü-
ğü” kavramına bağlamaktadır. Ithiel de Sola Pool’un, Özgürlük Teknolo-
jileri (1983) adlı klasik hale gelmiş kitabında da vurguladığı gibi medya,
çok önemli bir toplumsal role sahiptir. İçeriği biraz eskimiş olsa da, kita-
Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vic-
dan sahibidir, birbirlerine karşı kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar.
Evrensel Bildirge tarihte ilk kez, nerede yaşarsa yaşasın her insanın bir dün-
ya vatandaşı olarak kullanabileceği hakları olduğunu ilan etmiştir.
1215, Magna Carta Magna Carta (Latince, Büyük Sözleşme), İngiliz Kralı
İngiltere John’un belli başlı baronlara imtiyaz tanıdığını beyan
eden yazılı sözleşmedir. Bu imtiyaz sözleşmesi, kralın
ve baronların karşılıklı hak ve yükümlülüklerini karara
bağlamıştır. Özellikle kralın tebaasına keyfince hapis
cezası veremeyeceğini şart koşmuştur.
1948, İnsan Hakları Tarihte ilk kez insan hakları, evrensel olarak uygulanabilir
Birleşmiş Evrensel ve hiçbir dünya vatandaşını bu hak ve özgürlüklerin
Milletler Beyannamesi dışında bırakmayan bir belgeye dönüşmüştür.
Evrensellik fikri, Başkan Roosevelt’in Ocak 1941’de
Amerikan Kongresi’ne hitaben yaptığı Dört Temel
Özgürlük konuşmasından esinlenmiştir. Bunlar; konuşma
ve ifade özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü, refah ve
güvenliktir.
* Uluslararası İnsan Hakları Yasası (International Bill of Human Rights), BM tarafından oluşturulan
iki uluslararası anlaşma ve bir Genel Kurul kararının toplamına verilen informel bir isimdir ve
şunlardan oluşur: İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi (1948), Uluslararası Medeni ve Siyasi
Haklar Sözleşmesi (1966) ve Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi
(1966). 1966 tarihli iki sözleşme, 1976’da yürürlüğe girmiştir.
Bana, bütün özgürlüklerden daha çok, vicdana uygun bir şekilde özgürce bil-
me, ifade etme ve tartışma özgürlüğünü verin...
Hoşgörü paradoksu
“Sınırsız hoşgörü, hoşgörünün yok olmasına yol açacaktır. Eğer sınırsız hoş-
görüyü hoşgörüsüz olanlara da gösterirsek, eğer hoşgörülü bir toplumu hoş-
görüsüzlerin saldırısından korumaya hazır değilsek, o zaman hoşgörülüler ve
onunla birlikte hoşgörü yok olur (Popper, 1963 [1962], cilt 1: 265)”.
Erişim sorunu
Evrensel hizmet
Modern iletişim siyasasında kullanılan erişim teriminin Batı dünyasında
telekomünikasyonun gelişiminde büyük bir tarihsel önemi olan daha
yaşlı bir “akrabası” vardır: evrensel hizmet yükümlülüğü. Bu yükümlülük,
Avrupa’da ve Birleşik Devletler’de telekomünikasyon siyasasının baş-
lıca desteklerinden biridir. Bu bölümde bu yükümlülüğün gerisindeki
kurama daha yakından bakacağız.
Enformasyonun elverişliliği
Elverişli, erişilir ve karşılanabilir enformasyon çeşitliliği bir toplumda nasıl
ortaya çıkabilir? Hükümet, belirli bir enformasyon paketinin vatandaş-
lar ve tüketiciler için elverişli olmasını sağlamak üzere enformasyon pi-
yasasına müdahale edebilir. Eğer hükümet arzu edilen, çeşitlilik içeren
enformasyonu yaratmayı piyasaya bırakırsa, kendini özellikle rekabet
ve medya yoğunlaşması konularını düzenleyen kurallara uygunluğu
denetlemekle sınırlandırabilir. Avrupa’da piyasa odaklı gelişmelere ti-
pik bir örnek, neredeyse tamamen piyasa kurallarıyla işleyen ve okur-
larına günlük olarak zengin bir enformasyon paketi sunan (günlük)
gazete piyasasıdır.
Enformasyonun erişilebilirliği
Burada da prensipte enformasyonun kamuya erişebilmesini temin edecek
iki denetim mekanizması vardır: Piyasa ya da devlet. Birçok ülkede
hükümetler vatandaşların mevcut enformasyona erişimi için yeterli
iletişim kanalı sağlamanın görevleri arasında olduğunu kabul eder. Bu
bağlamda daha önce evrensel hizmet yükümlülüğünden bahsetmiştik. Di-
ğer bir temin aracı zorunlu taşıma yükümlülüğüdür (must carry). Zorunlu
taşıma yükümlülüğünün geçerli olduğu düzenleme rejimlerinde kablo
Çeşitlilik sorunu
Niçin çeşitlilik?
“Hakikat aşikâr değildir”. Karl Popper’in (1902-1994) bu ünlü sözü, en-
formasyon ve düşünce çeşitliliğinin demokratik bir toplumda ne kadar
önemli olduğunu birkaç sözcükle açıklamaktadır. Popper’e göre ger-
çekte neyin doğru, neyin doğru olmadığını bütün, yadsınamaz, itiraz
edilemez ve çekincesiz bir biçimde, epistemolojik olarak kanıtlamak
mümkün değildir. Tam da bu nedenle enformasyon ve düşünce çeşit-
liliği önemli bir toplumsal değerdir. Popper’in bahsettiği epistemolojik
olanaksızlık, bilimden gündelik yaşama değin bütün bilgi biçimleri için
geçerlidir. Politika ve toplum bilgisi daimi belirsizliğin önlenemez ek-
sikliğinden mustariptir. Popper, tek hakikatin olmadığını söyler. Haki-
kat yalnızca medyanın Pravda (Hakikat) gibi isimler kullandığı eski ko-
münist diktatörlüklerde vardı. Durum ne olursa olsun, Popper demok-
ratik hakikat bulma yolu olarak çeşitliliği savunmaktadır. Kamuoyu ve
Çeşitliliğin çok önemli bir değer olduğu düşüncesi yeni değildir. İki bin
yıldan uzun bir süre önce çeşitliliğin hakikate ulaşmak için bir yöntem
olarak kullanılması Sokrates’in uslamlamasının (argumentation) temeli-
ni oluşturuyordu –“tez-antitez-sentez” diyalektiği. Sokrates’ten (MÖ.
470–499) sonra tarih boyunca bu ideal uslamlama ve tartışma yöntemi
filozoflar, yazarlar, gazeteciler ve politikacılar tarafından defalarca sa-
vunuldu. Bu tarihin en önemli bölümünü kuşkusuz, 1644 yılında John
Milton’ın basın özgürlüğü ve çeşitlilik üzerine geliştirdiği düşünceler
oluşturur. Bu bölümde daha önce de adı geçen Milton, kendisini dinle-
mek isteyen herkesten şunu istedi: “Bırakalım hakikat ve gerçekdışılık
[...] serbest ve açık bir mücadelede göğüs göğüse savaşsınlar” (Milton,
1644). 19. yüzyılda liberal filozof John Stuart Mill çeşitliliği siyasal fel-
sefesinin temel taşı olarak kullandı. Mill Özgürlük Üzerine adlı klasik
eserinde, hakikati aramanın öncelikle “karşıtların barıştırılması ve bir
araya getirilmesi sorunu” olduğunu savunur. Görüş ve düşüncelerde-
ki çeşitlilik, bazıları kendi düşüncelerinin “doğru düşünce” olduğuna
inansa bile her zaman önemlidir:
3 Alime Ertan’ın 1985 yılında yaptığı Özgürlük Üstüne çevirisinin ilgili kısmından (s. 64, İstan-
bul: Belge) yararlanılmıştır. (ç.n.)
Yansıtmacı medya çeşitliliği medyanın yukarıda belirtilen ifade işlevi ile ilgi-
lidir. Yansıtma sürecinde medya, toplumda var olan tercihleri mümkün
olduğunca çok yansıtır. Yansıtmacı medya çeşitliliği için ölçüt, toplum-
sal çeşitliliktir. Tablo 4, nüfusa ve medyaya göre dağılımı göstermek-
tedir. Azami yansıtma söz konusu olduğunda her iki dağılım arasında
tam bir denge sağlanmaktadır. Yansıtma, medyanın halkın sesi olduğu-
nu gösterir. Eğer toplumda tercihler açısından geniş bir ortalama de-
Kaynaklar
Bens, Els de and Helge Østbye (1998). “The European Newspaper Market.” Media
Policy. Convergence, Concentration and Commerce. Denis McQuail ve Karen Siune
(der.) içinde. Londra: Sage, 7-22.
McQuail, Denis (1992). Media Performance: Mass Communication and the Public Interest.
Londra: Sage.
McQuail, Denis (2000). Mass Communication Theory. 4th Edition. Londra: Sage.
Milton, John (1644). Areopagitica: A speech for the Liberty of Unlicensed Printing to the
Parliament of England.
Popper, Karl R. (1963). The Open Society and Its Enemies. New York: Harper & Row
Publishers.
Popper, Karl R. (1963/1968). The Open Society and Its Enemies. New York: Harper & Row
Publishers.
Pool, Ithiel de Sola (1983). Technologies of Freedom. Cambridge: Belknap Press of Harvard
University Press.
Siebert, Fred S. vd. (1956/1963). Four Theories of the Press: The Authoritarian, Libertarian,
Social Responsibility and Soviet Communist Concepts of What the Press Should Be and
Do. Urbana ve Chicago: University of Illinois Press.