You are on page 1of 24

ÇOCUK HARİTALARINDA AY

“Anita Cortesi’nin kitabından”


Çeviren: Ferhan Çeçen

“Çocuk horoskoplarını yorumlamak ve anlamak- Astroloji çocuk kalbine


ulaşmanın anahtarı (Kinderhoroskope deuten und verstehen –Astrologie als
Schlüssel zum Kinderherzen)“ adlı kitabında öğretmen ve astrolog Anita Cortesi,
çocuk haritalarındaki Ay’ı aşağıdaki şekilde anlatıyor:

Ay Koç’ta: Herşey bir meydan okumadır

Ben yaşam enerjisi ve eylem güdüsüyle doluyum. Eğer dışarda koşturursam kendimi iyi
hissederim. Mizacım gereği bana koşmak, başkalarıyla boğuşmak, ağaçlara tırmanmak
ve doğayı yerinde keşfetmek, küçük bir evde uslu uslu oynamaktan veya okul sırasında
sessiz sakin oturmaktan çok daha uygundur. Hareket etmek ve böylelikle enerjimi
atmak isterim. Eğer çevremde birşey cereyan ediyorsa kendimi iyi hissederim. Her
zaman birşeye kalkışmaya veya başkalarına eşek şakası yapmaya hazırımdır. Hareket
özgürlüğüne ihtiyacım vardır, daha sonraları bana spor yapma imkanı sunulmalıdır, en
iyisi rekabetçi bir spor yapmamdır.

Örneğin şehir içinde küçük bir evde oturduğum için enerjimi dışa vurma imkanım fazla
değilse, hareket ihtiyacım tüm ailem için sorun haline gelir, huysuz, saldırgan ve
tahammül edilmez olurum. Enerjim yıllar boyu çok fazla dizginlenirse, eylem güdüm
körelebilir; bu güdü daha çok kendime ve başkalarına yönelen bir saldırganlık ve öfke
olarak yerleşir.

Ben cesur ve mücadeleden hoşlanan bir çocuğum, her türlü meydan okumaya seve
seve gelirim, kavgadan ve yüzleşmekten çekinmem. Kendiliğimden başkalarının
üzerine gidip, ne istediğimi söylerim. Ebeveynlerim benimle boğuşup, yastık kavgası ve
yarış yaparlarsa, arada sırada da beni kazandırırlarsa, kendimi mutlu ve güvende
hissederim. Bu arada beni içten kucaklamaları ve sevdiklerini vurgulamaları da bana
ayrıca güven verir. Fakat öyle uzun boylu sevilmekten, okşanmaktan hoşlanacak çocuk
değilimdir, tam tersine bu durumdan hızlı bir şekilde sıyrılıp, yine kendi yoluma bakmak
isterim.

Yüreğimin bir kısmında yalnız bir “kurt” oturmaktadır. O kurt bana inatçı ve tek başına
hareket eden bir kişi özelliğini verir. Erken yaşlarda dahi kendi ayaklarım üzerinde
durmaya gayret ederim. İsteklerimi mutlaka denemem gerekir. Bunun için ebeveylerim
bana yeterince özgürlük alanı tanırlarsa, beni desteklemiş olurlar. Fakat bu her
istediğimi yapmaya iznim olduğu anlamına gelmemektedir. Eğer birşeye kendim karar
veriyorsam, sonuçlarına da kendim katlanmam gerekir. Örneğin altı yedi yaşlarındayken
dışarda oyun oynamayı tercih edip, öğle yemeğine gelmiyorsam, bu seferlik öğle
yemeği yememeyi de göze alırım. Önemli olan burada annemin hep tutarlı
davranmasıdır. Taşkın mizacımla başa çıkmayı öğrenmemin en iyi yolu da istediklerimi
yapıp, buna karşılık sonuçlarıyla da hep yüzleşmemdir. Bu konuda ebeveynlerimin çok
hassasiyetle hareket etmesi gerekir. Çünkü ne zaman kendi isteğime göre davranmam,
ne zaman katı kurallar olması gerektiğine karar verecek olan onlardır.

Ruhumun derinliklerinde hayatın bir mücadele ve kendimin de yalnız olduğundan yola


çıkarım. Dolayısıyla ”herkese karşı tek kişi” sloganına göre davranıp, hemen kavga ve
yarış ararım. Çoğu kez başka insanların bende bıraktıkları izlenim, kışkırtıcı ve
hakkından gelinmesi gereken kişiler olduklarıdır. Bu yüzden, hep beraber yapılan aile
ve grup faaliyetlerinin benim üzerimde çok iyileştirici etkileri olur, zira bana beraberliğin
de mümkün olduğunu gösterirler. Ebeveylerim bana her tartışmayı mutlaka sert bir hale
dönüştürmek gerekmediği, bunun yerine uzlaşma ve beraberce çözüm aramanın da
mümkün olduğu yönünde örnek olurlarsa, o zaman ben de kendimin ve başkalarının
hoşnut olması için, coşkulu ve fevri mizacımı ona göre ayarlamayı öğrenirim.
Ay Boğa’da: Fiziksel yakınlıkla güven bulurum

Bedenim ve duyusal algılarım benim için yaşantımın merkezini oluşturur. Eğer


dokunulup, okşanırsam kendimi korunaklı hissederim. Bedensel sevgi gösterilmesi bana
takdir edildiğim ve sevildiğim duygusunu verir. Ebeveynlerimin bana olan eğilimlerini ise,
aile ortamından ve sarf ettikleri sözlerden ziyade, onların varlığı ve dokunmasıyla
deneyimlerim. Beni hep kollarına alırlarsa, küçük bir çocukken beni yıkayıp severlerse,
daha sonraları belki bana masaj yaparlarsa ve oynarlarsa, yani böylelikle onların
varlıklarını tenimde de hissedersem, bu bana sevildiğime dair güven verir. Bu arada iyi
niyet taşıyan bedensel temas ile bedensel, hatta cinsel taciz arasında oldukça ince bir
sınır bulunur, bu durum ebeveynlerimin hep tüm dikkatlerini yöneltmelerini gerektirir
(*Yazar burada başkalarıyla olan ilişkisinde bu yapıda bir çocuğun bunu ayırt
edemeyeceği için, dikkatli olunmasını kastediyor).

Esas olarak annemin ve babamın fiziksel varlığı benim için önemlidir. Kendi kendimi çok
meşgul edebilsem de, birisinin bana eşlik etmesini hep tercih ederim.

Alışkın olduğum beraberlikleri, gürültülü kargaşalı ortamlara tercih ederim. Çünkü


ruhumun temelinde fazla faaliyete meraklı değilimdir. Bir fikrin peşinden koşmak yerine,
huzurlu ve sakin bir şekilde, sahip olduklarımın tadını çıkarmak isterim. Bu yüzden
ebeveynlerimin ara sıra beni iteklemesi gerekir ki, öyle üşengeç bir şekilde oturup
kalmayayım.

İyi huylu bir çocuğumdur, daha çok “ yaşa ve yaşat” sloganına göre davranırım. Az
şeyle mutluyumdur, elimde olanlarla da yoğun bir şekilde meşgul olurum. Çevreyi
duyularım yoluyla algılarım. Maddi dünya hakkında önemli bilgiler edinmem, özellikle
gözleme, dokunma, fakat aynı zamanda duyma, koklama ve tadına bakma yoluyla olur.
Kelimenin tam anlamıyla olduğu gibi mecazi anlamda da, izlenimlerimi etrafımda
olanlara yavaş yavaş dokunarak elde eden biriyimdir. Bunu yaparken, bir eylemi
devamlı tekrarlarım, ta ki o bende oturana kadar. Hep aynı patikadan gitmek isterim,
aynı kitaplara göz gezdirmek isterim veya aynı oyuncaklarla oynamak isterim, öyle ki
birşey adeta benim bir parçam olana kadar. Beceriler konusunda da böyleyimdir,
örneğin ayakkabımı bağlamayı büyük sebatla tekrar tekrar denerim, tam hakim olana ve
ona “sahip” olana kadar. Bu bana özgü hal ve tavır, yani birşeyin veya üzerimdeki bir
izlenimin geçip gitmesine izin vermek yerine adeta içime yerleştirmem, çoğu zaman
benim yavaş ve dik kafalı biri olarak görünmeme yol açar. Fakat yeni izlenimleri de
çabucak edinemem, çok fazla şey üzerime yağmakta ise, kendimi zorlanmış
hissederim. Beni acele etmeye zorlarlarsa, kolaylıkla inatçılık gösteririm. Kendimi
hoşnut hissetmem için, muhitimin mümkün olduğunca sabit kalmasına ve kendim için
çok zamana ihtiyacım vardır.
Ay İkizler’de: Uyanık ve bilgiye susamış bir çocuk

Dünyaya merak dolu bir şekilde yaklaşırım. Ebeveynlerim benim bilgiye olan açlığımı
giderirse, sorularıma cevap verirlerse ve beni hep yeni şeylere teşvik ederlerse, kendimi
hoşnut ve güvende hissederim. Bana bir hikaye anlatırlarsa veya birşeyi açıklarlarsa,
ben de bu arada yastığa gömülüp onları dinlersem, bundan çok hoşlanırım. Kendimi
güvende hissetmem, düşüncelerle oynamama, sohbet ve bilgi alışverişinde bulunmama
çok bağlıdır. Kendimi okulda ve entellektüel çizgisi olan çevrelerde iyi hissederim.
Çocukluğumun sadık refakatçileri kitaplardır.

İletişim kurmam çabuk olur, fakat bir yandan da bunun bir görev haline gelmesinden pek
hoşlanmam. Her çocuk gibi güven ve yakınlık ararım, fakat işin işine duygular çok fazla
karıştığında, daha çok objektif ve entellektüel bir tarafsızlığa kaymaya eğilimim vardır.
Ebeveynlerimin bana önyargısız bir şekilde sevgi ve yakınlık göstermesine ihtiyacım
vardır, bu daha çok nesnel olan doğamın, kendini duygusal alana da kapamaması için
gereklidir. Sıcak bir aile ortamında gerekli zihinsel teşvik sağlanıyorsa, gerçek şeylere
olduğu gibi duygulara da belirli bir mesafeden bakma ve önyargısız hareket etme
yeteneğimi geliştirebilirim.

İlgi alanlarım çok çeşitlidir. Bir çiçekten diğerine konan ve aynı yerde kısa süre kalan bir
kelebek gibi, ben de birşeyle kısa bir süre için meşgul olduktan sonra hemen diğerine
atlarım. Eğer birşeye gerçekten hevesle ve gönülden sarılıyorsam, ebeveynlerim ve
öğretmenlerim bunu bir fırsat bilmeli ve beni sebatlı olmaya yöneltmelilerdir. Çok yönlü
bilgi isteğim gerçi ciddiye alınmalıdır, fakat aynı zamanda bir alanla esaslı bir şekilde
ilgilenmem ve bunun için aklıma gelen ufak tefek şeyle ilgilenmeyi de bırakmam gerekir.
Kendimi kısıtladığım, daha az şeyle fakat daha derinden uğraştığım zaman da birşeyi
kaçırmadığımı deneyimlemem, hafif havai olan mizacımı daha sakin sulara
yöneltmemde yardımcı olur.

Kendim haber almaya ve bilgiye çok değer verdiğim için, bu eğilimimin bir de bilgimi
överek ve beni “küçük profesör” rolüne sokarak ebeveynlerimce desteklenmesi
gerekmez. Büyümüş de küçülmüş ve bilgiç tavrım, çabuk kapma yeteneğim, büyükler
üzerinde çok iç açıcı bir etki yaratabilir, fakat en azından ebeveynlerimden duygusal ilgi
de görmem gerekir. İnsanın duygular üzerine sadece konuşmayacağını, aynı zamanda
duygularını doğrudan ifade de edebileceğini hep deneyimlemem gerekir. Her
cesaretlendirmeyi, sevinci, kızgınlığı ve kederi sadece sözel dolarak ifade etmeyip,
doğrudan gülerek veya ağlayarak da ifade etmem bana iyi gelir.

Kararlarımı kolaylıkla veremem. Her iki tarafı da uzaktan izleyip, birini seçmekte,
kendimi bununla özdeşleştirmekte ve faaliyete geçmekte tereddüt ederim. Zevkli veya
zevksiz her türlü şeye karar vermem için cesaretlendirilmeye ihtiyacım vardır, örneğin
ne yiyeceğime, giyeceğime ve neyle oynayacağıma. Böylelikle kendimi hep birşeye tam
olarak vermem gerekir ve öğrenmem gerekir: mümkün olduğunca tarafsız davranma
eğilimimi, kendi kişisel ihtiyaçlarım değil de, objektif değerlendirmeler gerektiğinde
sergilemeliyim.
Ay Yengeç’te: Bağlanan ve hassas bir çocuk

Ben çok bağlanan ve hassas bir çocuğum. Yalnızca duygularını kendiliğinden gösteren
çocuklardan olmakla kalmayıp, sırf “duygu”dan ibaret olan çocuklardanım. Haliyle
uyumlu bir aile ortamına başka çocuklardan çok daha fazla ihtiyaç duyarım. Aynen
yeme ve içmeye olan ihtiyacım gibi, büyüyüp yeşermek için, yumuşaklık ve ilgiye de
ihtiyacım vardır.

Her türlü havayı hemen sezdiğim için, ebeveynlerimin kızgınlıklarını ifade etmeleri de
önem taşır. Onlar bunun üzerinde durmaz ve geçiştirirlerse, bu sefer ben birşeyin
yolunda gitmediğini hissederim. Bunun sonucunda ya kendim acı çekerim, ya da onların
yerine ben kızgın ve saldırgan olurum.

Ebeveylerimin bana sınırsız sevgi ve yumuşaklık göstermeleri gerekir. Eğer evdeki hava
uyumlu ise, kendimi korunaklı hissederim. Bu yüzden ebeveynlerimin kendi
problemlerini çözmeye uğraşmaları önemlidir. Onlar mutlu olduklarında ben de mutlu
olurum.

Cezalara karşı tepkilerim hassastır, surat asıp, köşeye çekilme eğilimindeyimdir.


Ebeveynlerim bana ceza verdiklerinden dolayı rahatsız olup vicdan azabı duysalar bile,
bana yine de çok fazla sevgi gösterisinde bulunarak köşemden çıkarmaya
çalışmamaları gerekir, bunun yerine bana da zaman tanımalıdırlar ki, kendi içimdeki
dengeyi tekrar bulayım. Cezamı çekmemin ardından özel bir ilgi gördüğümü çok sık
deneyimlersem, kendi duygularıma olan güvenim de sarsılır. Bunun yerine uymam
gereken sınırları mümkün olduğu kadar net bir şekilde belirtirlerse, bana çok daha fazla
yardımcı olurlar, çünkü böylelikle zaman içinde bazen aşırıya kaçan hislerimle baş
etmeyi öğrenmiş olurum.

Sakinliğe ve korunmaya ihtiyaç duyarım. Bu yüzden bazen saatlerce odama kapanıp,


kendi kendime oynarım. Fakat bu annemi gözardı etmek istediğim anlamına gelmez.
Onun yan odada bulunması bile benim kendimi iyi hissetmem için çok önemli olabilir.
Birşey beni sevindirdiğinde veya sıktığında, bunu kelimelerle ifade etmede zorlanırım.
Fazla birşey anlattığım hemen hemen hiç görülmez, bunun yerine ruh halimi şarkı
söylemekle veya ağlamakla ifade ederim. Örneğin parkta bir çocuk tarafından
itilmişsem, bunu anlatmak benim için önemli değildir, bunun yerine beni kollarına
almalarını ve teselli etmelerini isterim.

Kendimi fiziksel ve psikolojik saldırılara karşı savunmakta başarılı olmadığım için, başka
çocuklarla birlikteyken daha çok ürkek ve çekingen davranırım. Sadece başkalarını
tanıdığım zaman onlara karşı açılır, kendiliğinden samimiyet gösterip, sıcak davranırım.
Ancak bu zaman çocuksu ve coşkulu tarafım ortaya çıkar, tüm kalbimle gülüp
eğlenebilirim.

Kendi içimde zengin bir dünyam vardır, dış dünya bana sert göründüğünde bu dünyaya
sığınırım. Adeta salganyoz kabuğumdan çıkıp her seferinde beni korkutan çevreyle
yüzleşme cesaretini bulmam için, çok sevgi ve ilgiye ihtiyacım vardır.
Ay Aslan’da: Kendi başına buyruk olma ihtiyacı

Aslan’daki Ay’ımın çok harekete ihtiyacı vardır. Henüz küçük bir çocukken
çevremdekilerin üzerine aktif olarak eğilip, herşeyi denemek isterim. Tanımadığım
şeylere karşı da hemen hemen hiç korku duymam, tam tersine kendimi tam olarak
hoşnut hissetmem birşeyin cereyan etmesiyle olur.

Mizacım güneşlidir. Dünyayı açık bir şekilde, tüm yürekliliğimle ve kendiliğimden


karşılamak arzusunda olup, oynamak ve hayattan zevk almak isterim. Yeni şeyleri
içimden gelen ateş ve cesaretle ele alır ve yaratıcılığımı ifade ederim.

İnsanların beni farketmesini ve bana hayranlık duymasını severim. Kendim de dikkati


üzerime çekmek için çok uğraşırım. Etrafımda izleyicilerin olmasına ihtiyacım vardır,
aynen her gün yemeğe ihtiyacım olduğu gibi. Kendimin ne kadar büyüdüğünü ve artık
neler yapabildiğimi göstermek isterim. Beni küçük bir çocuk yerine koyarlarsa,
gururumun hafifçe incindiğini hissederim. Beni küçük düşürmelerine de son derece tepki
gösteririm. Örneğin annem beni tanıdıklarına ismimle tanıştırırsa ve sırf “benim küçük”
diye bahsetmezse, kendi değerimin arttığını ve ciddiye alındığımı hissederim. Eğer beni
pek dikkate almazlarsa, ebeveynlerimle ta ki beni azarlayıp, ceza verene kadar
uğraşırım. Böylelikle negatif anlamda da olsa yine dikkatlerini bana yöneltmiş olurlar.

Hep odak noktası olmaya çok ihtiyacım olduğu için, devamlı kendi başına hareket
edeceğim fırsatlar yakalamam gerekir. Yuvaya gittiğimde herkesin önünde bir şarkı
söyleyebilirim, bir hediye sunabilirim veya bir dükkandan birşey satın alabilirim. Okul
çağında ise yaşım gereği daha büyük şeylerle “sahneye” çıkarım.

Başkalarına yardım etmek istemem, bunun yerine kendim kolları sıvamak isterim. Gerek
okulda gerekse ebeveynlerimin evinde, “adam” veya kadın” rolü oynamam ve kendimin
birşey yapması için fırsat bulmam gerekir. Annem kendi direktifleri doğrultusunda kek
yapmayı öğrenmem beklentisi içindeyse, mutlaka onu hayal kırıklığına uğratacağım
demektir. Mutfakta ben kendi başıma işler yapmak isterim. Herşey ilk hamlede istediğim
gibi olmasa dahi, bu durum beni annemim keki kurtarıp, gururumla oynamasından daha
fazla tatmin eder. Çünkü ben kendim yaratıcı olmak ve yaptığımla takdir edilmek isterim.
Böyle olduğu zaman tam anlamıyla kendimden hoşnut olurum ve içimdeki samimiyeti,
sıcaklığı dışa vururum.

Başka çocuklara göre kendimi dünyanın merkezinde görmeye daha fazla eğilimim
olduğu için, sırf ben olduğum için bana hayranlık duyulmaması önem taşır.
Ebeveynlerim daha ilk yaşlarımda beni sıklıkla “podyum”a çıkartırlarsa, benmerkezci bir
tavır geliştirebilirim. Sağlıklı olan kendine değer vermem duygumun kendimi fazla büyük
görmeye varmaması için, ara sıra uyarılarda bulunulması gerekir ki, kendime ait
dünyamdan başka dünyalar da var. Başka kimselerin de sevinç veya acı hissettikleri
yönünde dikkatimi çekmeleri gerekir. Kendim de empati gösterdiğimde bunun doğru
birşey olduğu yönünde onaylanmam gerekir. Örneğin hayvanlara karşı empati
gösterdiğimde veya duygusal olarak kendimi başkasının yerine koyduğumda.

Yakınlığa ve sevecenliğe olan ihtiyacımı kendim iyi bir şekilde dile getirebilirim.
Okşanacak çocuk değilimdir, gerekirse çabucak anneme koşarım ki, ben kucaklasın,
fakat kısa süre içinde kendimi kaptırdığım uğraşa geri dönerim. Benim için onun orada
olduğunu bilmek yeterlidir. Eğer beni sevmek isterse, kendimi çabucak sıkışmış
hissederim. Ne zaman ve ne kadar yakınlığa izin vereceğime kendim karar vermek
isterim.
Ay Başak’ta: Herşey kestirilebilir olmalı

Kendimi iyi hissetmem için etrafımın düzenli olması gerekir. Herşeyi çok titiz bir şekilde
gözlemlerim. Her gün çevreden maruz kaldığım birçok etkiyi hazmetmek için çok
zamana ihtiyacım vardır. Edindiğim izlenimleri bir anlamda ardı ardına kendime
yüklediğim, sınıfladığım ve adeta içimdeki bir “çekmeceye” yerleştirdiğim için, yavaş ve
zahmetli bir çocuk izlenimi yaratabilirim. Halbuki ben başka çocuklardan çok daha titiz
biriyim. Kendimi iyi hissetmem için hem kendi içimde hem de etrafımda herşeyin yerli
yerinde olması gerekir. Bu kendini belirgin bir düzen duygusu olarak da gösterebilir.
Örneğin, yumuşak hayvanları, bebekleri ve yapı oyuncaklarını belirli bir düzene göre
yerleştiririm. Ebeveynlerim eğer başka türlü bir düzeni tercih edip, onların yerini
değiştirir ve benim düzenimi bozarlarsa, içimdeki dengeyi de bozmuş olurlar, çünkü ben
kendimi “iş” ile çok özdeşleştiririm, özellikle kaosa karşı yapılan işlerle.

Daha büyüdüğüm ve birşeye niyet ettiğim zaman da, uğraştığım şeyin içine adeta dalar
ve kendimi bununla özdeşleştiririm. Eğer beceremezsem, bu durumu çok kişisel olarak
algılarım. Bu yüzden bana hep sık sık ve küçük görevlerin verilmesi gerekir. Çoğu kez
çekimser dursam da, kendimi ispat edebilmek çok hoşlandığım birşeydir. Birşeyin
üstesinden gelebildiğimin onaylanması, bana güven ve hoşnutluk verir.

Ben daha ziyade düşünceli bir çocuğum. Salyangoz gibi kabuğumdan çıkmaya cesaret
etmeden önce antenlerimi uzatırım. Harekete geçmeden önce gözlem yaparım. Bu
dikkatli tutumum trafikte çok işime yarar. Buna karşılık yaşamda birçok durumda
fazlasıyla tereddüt eder ve bu yüzden çoğu kez harekete geçme safhasına gelemem.
Çok fazla dikkatli ve görev bilinci olan bir çocuk olarak yetişmemem için, beni hep çocuk
parklarında koşup oynamaya cesaretlendirmeleri gerekir. Eğlenceli tarafımın ortaya
çıkması için aile ortamımın canlı olması gerekir, oyun ve spor sağlıklı bir dengeye
ulaşmamı sağlar. Arada bir günlük düzenim başaşağı olduğunda da, dünyanın
batmadığını deneyimlemem benim için faydalı olur. Küçük bir “müşkülpesent” olmamam
için, beni hep kendi köşemden çıkmaya teşvik etmelidirler.
Öte taraftan ebeveynlerimin güvenilir oluşumu ve dikkatli gözlem yeteneğimi
onayladıklarını ve takdir ettiklerini belirtmelerine de gerek duyarım. Onlara birşey
anlattığım zaman benim algımı onaylamalı ve bana neyi doğru olarak anladığımı net
olarak söylemelidirler. Örneğin pazarda Noel ağacı görüp, bunun neyle ilgili olduğunu
sorduğumda, tam gerçeği bilmek istiyorumdur. Eğer annem yan çizer ve bana çocuk İsa
veya Noel baba hakkında güzel bir hikaye anlatırsa, kendimi güvensiz hissederim. Bir
olguyu biliyorsam, bu sayede de ayaklarım gerçek dünyada yere basabiliyorsa, en çok o
zaman kendimi hoşnut ve güvende hissederim.

Beni ara sıra kollarına alıp, beni olduğum gibi sevdiklerini söylemeleri benim hoşuma
gider. Bu davranış, çekingenliğimin üstesinden gelmem, kendimin de yakınlık ve güven
araması ve göstermesi için beni cesaretlendirir.
Ay Terazi’de: Güven duygusu ve uyuma olan ihtiyaç

Benim için kabul edildiğimden ve sevildiğimden emin olmak, diğer çocuklara göre çok
daha önemlidir. Kendimi gerçekten hoşnut hissetmem ancak uyumlu bir çevreyle olur.
Barışı bozmamak için de, genellikle kendi isteklerimi ve ihtiyaçlarımı geri planda tutarım.
Sırf anneme külfet olmasın diye hep birşeye uymaya eğilimim vardır.

Büyük ihtimalle ilk yıllarda ebeveynlerimin isteklerine kayıtsız şartsız uyan problemsiz
bir çocuğumdur. Bu yüzden kendi isteklerimi ifade ettiğim zaman beni desteklemeleri
çok önemlidir. Doğam gereği hep başkalarına razı geldiğim için, sonraları bu durum
kendimi kabul ettirememeye ve başkalarına aşırı derecede uymaya varabilir. Birisi ile
kavga ettiğim zaman, üstüme bir yük binmiş gibi hisseder ve kolaylıkla vazgeçerim,
sadece tekrar barış sağlanabilsin diye. Reddedilme korkumdan dolayı kendi fikirlerimi
açıkça ifade etmede zorlanırım. Öte yandan insanlar arasındaki bağları ve müşterek
noktaları bulmakta çok yetenekliyimdir, aracılık etmekte ve uzlaştırmakta iyiyimdir.
Arkadaşlık ve dostluklara da yatkınımdır.

Aynı zamanda erken yaşlarda güzel olanı anladığımı belli ederim. Doğanın
güzelliklerine karşı hassasımdır. Uyumlu ve biçimli bir çevreyi, güzel döşenmiş bir
çocuk odasını veya cazip kıyafetleri anlarım.

Pohpohlamalara yatkınımdır. İsteklerimi hemen hemen hiç inadına giderek ve bastırarak


kabul ettirmeye çalışmam, bunun yerine daha çok sevimliliğime güvenirim, diplomatik
yolla ve kulis yaparak etrafımı tavlar ve sonunda istediğimi yapar hale getiririm.
Ebeveynlerimin bana çok fazla taviz vermemeleri ve biraz da olsa dirençle karşılaşmamı
sağlamaları gerekir. Yüzeysellik ve sevimlilikle her problemin üstünden gelme eğilimime
ancak şöyle karşı durabilirler: yüze gülerek değil de, taleplerimi somut olarak ifade
etmemi, açık bir şekilde “ben istiyorum” dememi sağladıkları zaman. Anlaşmazlıklardan
mümkün olduğunca kaçınırım. Eğer bir kere böyle bir açmaza girmişsem, durumdan
kaçma veya bir yalana sığınma ihtimalim oldukça yüksektir.
İradesi güçsüz değilimdir. Yakınlığa ve takdir edilmeye ihtiyaç duyduğum için çoğu kez
isteklerimi doğrudan ifade etmeye cesaret edemem. Bunun yerine istediğim şeyi başka
yollardan, doğrudan yüzleşmeden, pohpohlayarak, yalvararak veya başka dolaylı
taktiklerle kabul ettirmeyi denerim. Hep bana şunun belirtilmesi gerekir ki, farklı fikirde
olsam da, yine de beni severler, çünkü karşıt durumda olmak sevgiden de mahrum
kalmayı gerektirmez.
Ay Akrep’te: Yoğun ve derin duygu dünyası

Duygularım yoğun ve tutkuludur. Güzel sözlerden etkilenmem, tersine kimin bana


gerçekten iyi geldiğini içimin derinliklerinden hissederim. Henüz küçük bir çocukken dahi
başkasının iç yüzünü sezgisel olarak keşfetme gibi şaşırtıcı bir yeteneğe sahibimdir.
Bunun aksine kendim kesinlikle “açık bir kitap” değilimdir, ebeveynlerim benim içimde
neler yaşadığımı herhalde sık sık kendilerine sormaktadırlar. Derin ve zor anlaşılan
yapım, bana çok özel bir çekicilik katar, öyle ki başka çocuklar ve yetişkinler üzerinde bu
mıknatıs gibi bir etki bırakır.

Hislerim çok derinlere kadar iner, sevdiğim insanları kendime bağlamak için her yolu
denerim. Ebeveynlerim için bu çok zorlayıcı bir durum haline gelebilir. Sevgiye olan
ihtiyacım alışılmadık derecede fazladır, onların tüm ilgilerini bana yöneltmelerini talep
ederim. Örneğin ben yanında oynamaktayken annem pek başka birşeyle meşgul
olamaz. Onun sadece bana ait olduğundan hep emin olmak isterim, bütün dikkatini
bana yöneltmesini talep ederim. Neredeyse tutku halindeki bu ele geçirme hissim bazen
oldukça yıpratıcı hale gelebilir, örneğin annem telefonda konuşurken ben kabloyu
çekersem. Esasında ben böyle tepkilerle tartarım, o ne kadar bana ait diye. Aynı
zamanda kardeşlerime ve ebeveynlerimden herhangi birine karşı da çok kıskanç
tepkiler verebilirim, çünkü anne ve babamın sadece bana ait olmalarını isterim.

Bana öyle ebeveynler gerekir ki, bu sahip olma taleplerime sınır koysunlar ve bana
anlatsınlar, arada sırada da kendileri için birşey yapmak istiyorlar. Fakat bu arada beni
hep kollarına alarak ve tüm ilgilerini vererek beni kayıtsız şartsız sevdiklerini de
göstermelidirler. Onların bana ilgi gösterip göstermemesi benim davranışlarıma bağlı
olursa, örneğin ancak kıskançlık göstermediğim zaman beni sevdiklerini söylerlerse,
sonuçta bu bende kötü olduğum ve sevilmeye değer olmadığıma dair büyük bir korku
uyandırır. Bana hep karanlık duygularımın da ziyanı olmadığını belirtmelerine ihtiyaç
duyarım.
Ben insanlığın karanlık yönüyle yüzleşmenin peşindeyimdir, örneğin hastalık ve ölüm
gibi. Bu konularla da oldukça iyi başa çıkarım. Fakat gerçek benden saklanırsa, buna
katlanmam zor olur. Böyle olduğunda birşeyin yolunda gitmediğini hisseder, ne
olduğunu tam bilene kadar kafa patlatır ve kurcalarım. Haliyle yasaklar ve tabular bende
neredeyse çekici bir etki yaratır. Ebeveynlerim açık davranır ve ara sıra da zayıf
yönlerini gösterirlerse, aramızda yakınlık ve samimiyet oluşabilir. Kendimi hoşnut ve
güvende hissetmek için buna çok ihtiyacım vardır.
Ay Yay’da: Heyecan, iyimserlik ve yüksek beklentiler

Ben aktif bir çocuğum. Etrafımdakilere tüm canlılığım ve merakımla yaklaşır, çabucak
coşku duyarım. Tam anlamıyla okşanacak bir çocuk değilimdir, aksine arada sırada
sarılmak için anneme koşarım, sonra da oyunuma geri dönerim.

Daha küçük bir çocukken dünyaya gülerek bakarım, dünya da bana güler. Neşeli ve
hareketli tavrım bana çok kapılar açar, bu durum da herşeyin temelde iyi olduğu
kabulümü güçlendirir. Haliyle insanlardan hemen hemen hiç çekinmem ve çabuk temas
kurarım. Yabancı kişilerle de fazla bir tutukluk hissetmeden temas kurmam
muhtemeldir, çünkü kendimi bana dostane gelen herşeyle bağlı hissederim. İyimserliğim
ve açıklığım, güvensizlik duymama elvermez. Küçük yaşlardan beri doğal bir “tutukluk
eşiğim” olmadığından, ebeveynlerimin bana nerede sınırlarımın olduğunu, neyi yapıp
neyi yapamayacağımı çok kesin bir şekilse söylemeleri gereklidir.

Yaşamla ilgili beklentilerimi yüksek tutarım, hayal kırıklığına uğrasam da beklentilerimi


hemen hemen hiç indirmem. Bu yüzden ne kadar erken yaşta katı gerçekle
karşılaşırsam, bana herşeyde kolaylık gösterilmeyip, bunun yerine kendimin birşeyi
denemesine izin verilirse, yüksek beklentilerimi gerçeğe göre ayarlamam o kadar acısız
olur.

Kendimi belirli bir hedefe yöneltmek ve bunun için çalışmak bana kolay gelmez, çünkü
bu konuda da esasen bir iyimserimdir, birşeyin fazla zahmet vermeden olacağına
inanırım. Çoğu kez bu benim başarılı olmama yardımcı olur. Öte yandan birşey
kendiliğinden kısmet olmuyorsa, çalışarak nasıl elde edileceğini öğrenme fırsatım fazla
olmaz. Oyun oynuyorsam, birşey kuruyorsam veya ders çalışıyorsam, buna tüm
coşkumla sarılırım. Fakat ilk hamlede başarılı olamadığımda, herşeyi fırlatıp atar ve
ikinci bir hamle için gerekli enerjiyi zor bulurum. Bir anlamda hep en az dirençle
karşılaşacağım yoldan gitmek isterim, bu arada da kendime şaşarım, ne kadar çok şeye
ulaştım diye. Ebeveynlerim aklıma kendiliğinden gelen fikirlerime mümkün olduğunca
yer açarlarsa, beni desteklemiş olurlar. Bir yandan da beni başarısızlık durumunda hep
ikinci kez denemeye cesaretlendirmeleri gerekir. Bana kendileri örnek olup
göstermelidirler ki, sebatla çok şey elde edilir.

Zihnimdeki beklentiler çok canlıdır. Ya birşey için içimden yanar tutuşurum, ya da


tamamen soğuk dururum. Okulda birşey beni heyecanlandırıyorsa çok iyi öğrenirim.
Tüm başarım içimdeki bu ateşe bağlıdır. Beni uzun vadedeki hedef değil, fikrin kendisi
ilgilendirir. Bu yüzden örneğin bir müzik aletini mükemmel şekilde çalabilmek için
devamlı çalışmak bana zor gelir. Buna karşılık bir Noel gösterisi planlanıyorsa, bu fikir
bana o kadar heyecan verebilir ki, saatlerce bu müzik aleti üzerinde çalışıp, çok da
ilerleme kaydedebilirim. Noel’den sonra ise aleti tekrar bir köşeye bırakırım, ta ki yeni bir
“fikir” alevlenene kadar.

Takdire ihtiyaç duyarım. Bana istediğim alkışı getirebilecek rollere soyunmaya


eğilimliyimdir. Bazen de fazlasıyla rol ve gösteriş yapar, abartırım. Bana devamlı şunu
göstermeleri önem taşır: Sonuç itibariyle rol yapmak gerçek anlamda bir takdiri
getirmez. Şefkatli bir şekilde beni hep “yeryüzüne” indirirlerse, gerçek durum ile
zihnimde taşan fikirleri birbirleriyle bağdaştırmayı da öğrenebilirim. Bu sayede yetişkin
olduğumda da hayata karşı olumlu tavrımı korumam mümkün olur.
Ay Oğlak’ta: Günlük hayattaki kurallar huzur sağlar

Kendimi iyi hissedebilmem için, kararlılığa ve etrafımın düzenli olmasına çok ihtiyaç
duyarım. Günlük akışım kurallara göre giderse, yemek ve uyku saatlerim tam belli
olursa kendimi güvende hissederim. Özellikle küçük bir çocukken alıştığım ritmin
bozulmasına hassas bir şekilde tepki gösteririm. Gerçekten rahatlayabilmem için,
etrafımdaki herşeyin benim bildiğim şekilde yürüdüğünden emin olmam gerekir.

Huzuru bana tanıdık olan çevrelerde bulurum. Benim için uyumlu ve güzel bir atmosfer
o kadar önemli değildir, buna karşılık kuralları tanımam çok daha önemlidir. Örneğin
bilmeliyimdir ki, annem saat 11’de öğle yemeğini hazırlamak için mutfağa giriyor, Cuma
günleri ise ütü yapıyor. Dıştaki kalıpların bu şekilde çizilmiş olması bana destek olur.
Her türlü değişiklik, özellikle beklenmeden yapılanlar, beni güvensizliğe iter. Bakıcımın
devamlı değişmesinden veya bir orada bir burada uyutulmaktan hoşlanmam. Odamın
da olduğu gibi tutulmasını isterim, mobilyalar mümkün olduğunda yerinden
oynatılmamalı ve başka değişiklikler yapılmamalıdır.

Duygularımı herkese göstermem. Hoş bir sözden veya bir parça çikolatadan
etkilenmem, aksine önce soğuk ve mesafeli dururum. Zira başkalarının önce benim
güvenimi kazanmaları gerekir. Bu yüzden kendiliğinden hareket eden ve temas
kurmaya hevesli biri izlenimi yaratmam, fakat ilişki kurduğum kişileri de henüz küçük
yaştayken seçerim. Eğer bir defa birisiyle arkadaşlığımı kesmişsem, tekrar başlamam o
kadar çabuk olmaz.

Esas olarak ağır ve kesin tepkiler veririm. Yaptığım şeyin elle tutulur olması gerekir.
Daha çok ciddi bir çocuk olmaya eğilimim vardır, küçük yaşta sorumluluğu üzerime
almak ve başarmak isterim. Bu yüzden ebeveynlerimin beni koşulsuz olarak
sevdiklerini hep göstermeleri önemlidir. Eğer bana olan ilgilerini bir şarta bağlarlarsa,
benim şunu bunu yapıp yapmamama göre beni sevecekleri yönünde birşey duyarsam,
buna karşı çok hassas olurum. Bu gibi ifadeleri ciddiye alır ve onları isteklerini yerine
getirmeye çalışırım. Zaten doğam gereği sevgi ve başarının birbirleriyle yakından
bağlantılı olduğu fikrine eğilimim olduğu için, bunda hafif bir tehlike de vardır, çünkü
ancak birşeyi başardığım zaman kendimi sevilmeye değer hissederim. Ebeveynlerim
yaptığım ne olursa olsun beni bundan bağımsız olarak sevdiklerini ve takdir ettiklerini
gösterirlerse, benim için bu herşeyi onayladıkları anlamına gelmez. Onların bana
ilgisinin benim itaatime bağlı olmaması gerekir. Sırf kendim olduğum için sevildiğimden
emin olduğumu bilmek, başka çocuklara kıyasla benim için çok daha önemlidir.
Çekingenliğimi aşmayı ancak böyle öğrenebilirim. Duygularımı gösterebilmem ve
yakınlığa izin vermem için sıcak bir ortam gerekir. Belirgin kuralların olmasını isterim.
Benden ne beklendiğini bilirsem, kendimi iyi hissederim. Belirli bir kalıbın olması bana
güven verir. Küçük yaşta dahi kendim de belirli bir kalıp oluşturmaya gayret ederim.
Eğer ebeveynlerim benim becerikliliğime ve başarı azmime güvenir, okul konusunda bir
de onlar teşvik etmezlerse, içsel ve dışsal başarı baskısına maruz kalmadan,
sorumluluk almayı öğrenmiş olurum. Zaten belirgin bir görev duygusunu kendi içimde
geliştirdiğim için, üstüne bir de çevre tarafından desteklenmem gerekmez.
Ebeveynlerimin evde oynamam ve çocuk olmama izin vermesi gerekir. Tam da makul
ve ciddi olduğum için, bana çok fazla sorumluluk yüklemeye kalkmaları ihtimali de
fazladır.
Ay Kova’da: İyi hissetmem için kendim olmam gerek

Ben bireysel bir kişiyim. Meraklı ve uyanık bir şekilde çevremi gözlerim, sonunda
kendime özgü bir yola gitmek için. Duygusal gelişimimde görülen birçok şeyin arkasında
kendime özgü tavrım yatar. Özel biri olmak isterim. Ruhumun derinliklerinde aslında tek
örneği bulunan biri olduğumu bilirim ve devamlı bu “tekliği” ifade etmeye çalışırım.

Bu yüzden küçük yaştan itibaren bağımsız olma isteğim vardır. Öyle okşanacak bir
çocuk kesinlikle değilim, bunun yerine arkadaşlığı ararım. Oldukça soğuk ve mesafeli
durup, kişisel işlerime karışılmasını istemediğimi açıkça ifade ederim. Ebeveynlerimden
mutlaka buna saygı duymalarını beklerim. Yok yere yere telaşlanıp, benimle
uğraşmaları durumunda, kendimi hiç anlaşılmamış hissederim. İstediğim zaman beni
yalnız bırakmalarını talep ederim, çünkü sağlıklı bir gelişim için sadece sıcak bir yuvaya
ve güvene değil, kişisel özgürlük alanımın da geniş olmasına çok ihtiyacım vardır.
Kendimi geri çekip, bazı şeyleri kendime saklama imkanım da olmalıdır.

Toplumsal normlara karşı dururum. Birşey öyle yapıldığı için, benim de yapmam
isteniyorsa, örneğin el sıkmak ve teşekkür etmek gibi, bir asi gibi davranıp, bunu
reddedebilirim. Benim için kişisel özgürlüğüm önemlidir. Anlamadığım her türlü
yetiştirme baskısına karşı çıkarım. Bu yüzden bana açıklanması gerekir, birşey niye
benden isteniyor. Eğer aklıma yatarsa, ben de buna uyarım.

Küçük yaştan itibaren arkadaşlıklara önem veririm. Kendi yaşıtlarım ve benimle aynı
kafada olanlara çekilirim. Tabii ki her çocuk gibi sıcak bir yuvada korunmaya ihtiyacım
vardır, fakat yuvada kalan kuş değilimdir, daha çok yuvadan uçacak kuş gibi davranırım.
Arkadaş grupları bana ailevi gruplardan daha çok şey ifade eder. Eğer ebeveynlerim
geleneksel ve düzenli bir aile hayatına çok önem veriyorsa, örneğin sık sık akraba
ziyareti yapıyorlarsa, beni karşıt tavır almaya zorluyorlar demektir. Başka çocuklardan
daha fazla özgürlük alanına ihtiyacım vardır. Toplumsal normlar içine fazla itildiğimde,
bir asi gibi reaksiyon gösteririm.
Öte yandan aile statümün değişik olması, babamın alışılmadık bir mesleği olması veya
özel bir topluluğa ait olma gibi durumlarla kendimi kolay özdeşleştiririm. Ebeveynlerim
eğer diyorsa ki, biz çok özeliz, bu tam da benim ruhuma hitap eder. Eğer tek çocuksam
veya özel bir yeteneğim varsa, bunu çok iyi hissederim. Başkalarından daha iyi olma
fikrine çok yakın dururum. Bu yüzden bana vazgeçilemez bir birey olduğum halde,
diğerlerinin de öyle olduğunun sürekli hatırlatılması gerekir. Ebeveynlerimi hep orijinal
fikirlerimle şaşırtırım. Hem böyle olup, hem de açık, temas kurmaya eğilimli oluşum
hayatta benim için birçok şeyi kolaylaştırır. Fakat bu neşeli maskenin arkasında
çekingen ve kırılgan bir çocuk ruhu da saklanıyor olabilir. Genellikle özel olduğumu
ifade edememe korkusu taşıdığımdan, mesafeli dururum, tıpkı komşusunun çitinin
üstünden bakan, fakat içeri girip beraber oynamaya kalkışmayan bir çocuk gibi. Dışarda
durduğum sürece, hayal kurabilirim, eğer ben de katılsaydım, herşey nasıl olurdu diye.
Birşeye kendimi vermek için, gerçeğin benim düşündüklerimden farklı olduğu halde
rağmen yaşamaya değer olduğunu kabullenmem için çok sevgiye ve
cesaretlendirilmeye ihtiyacım vardır. Şunu tekrar tekrar deneyimlerim ki, kendimi birşeye
verip, çitin dışında durmadığım zaman da içsel bağımsızlığım kaybolmamaktadır.
Ay Balık’ta: Huzurlu bir aile ortamında korunma

Ben aşırı derecede etki altında kalan bir çocuğum. Yakın çevremde ne oluyorsa, onu
hemen emer ve kendi içimde değerlendirmeye çalışırım. Büyüklerin hemen hemen hiç
farkında olmadığı resimler, kelimeler, tavırlar dahi, benim ruh halim üzerinde kalıcı etki
yaratırlar, bunları sindirmem de olağanüstü zaman alır. Açıklığım ve hassasiyetim
yüzünden devamlı çevreden sel gibi gelen etkilere maruz kalırım, bunlar benim için
korkutucu da olabilir. Çok fazla etkilenmek yüzünden boğulduğumda, diğer çocuklara
kıyasla güvenli bir limana çok daha fazla ihtiyaç duyarım, kendimi korunaklı hissettiğim
bir eve ve sırf orada bulunup, beni kollarına alan bir anneye.

Başka çocuklardan farklı olarak, etrafımda olup bitenleri kendimden uzak tutmada
başarılı değilimdir. Duygusal olarak hep işin içerisindeyimdir ve herşeyi kendi üstüme
alırım. Haliyle aile ortamında da çok hassas reaksiyonlar veririm. En ufak hava
esintisinde titreyen hareketli bir cisim gibi, başka aile fertleri arasındaki sürtüşmeleri
hemen farkederim. Ebeveynler arasında dile getirilmeyen çatışmalar yaşanıyor, dıştan
bakıldığında herşey yolunda gidiyor ve hiçbir zaman ses yükselmiyorsa bile, hiç
yanılmadan bunları mutlaka hissederim. Bu tür huzursuzluklardan da kendimi
suçlamaya eğilimliyimdir. Bana güven hissi aşılamaları için ki, sağlıklı gelişme için buna
ihtiyacım vardır, ebeveynlerimin sorunlarını açık olarak ifade etmeleri ve çözmeye
çalışmaları gerekir. Eğer bana bunda benim bir suçum olmadığı yönünde açıklamada
bulunurlarsa, onların zorluklarından uzaklaşmamı kolaylaştırmış olurlar. Onlar ne kadar
memnun olursa, ben de o kadar mutlu olurum. Tam olarak ancak çok şefkatin ve
karşılıklı anlayışın bulunduğu sıcak bir aile ortamında yeşerebilirim.

Kendimi çevremle bütün hissetmeye ve adeta bu his içinde erimeye eğilimliyimdir. Bu


durum hem istek ve irade gücümün gelişmesini hem de stabil bir benlik duygusuna
erişmemi zayıflatır. Mücadele etmek ve kendimi kabul ettirmek yerine, kendimi geri
planda tutmayı tercih ederim. Ebeveynlerimin beni hep sevgi dolu bir şekilde
cesaretlendirmesine ihtiyacım vardır, alttan almamam ve sert olarak algıladığım
gerçeklere göğüs germem konusunda. Ebeveynlerim bana kendi isteklerimi ve kişisel
ihtiyaçlarımı sormakla, beni kendi ayaklarım üzerinde durmaya ve kendi gücüme
güvenmeye teşvik ederler. Ancak böyle yaparlarsa, doğuştan açık ve hassas olan
doğam, etki altında kalıp, dengesiz hale gelmez. Bunun yerine çok empati sahibi ve
herşeye derinden bağlı bir kişi olarak gelişirim. Herşeyle bütünleşme hissi sayesinde
kendi içimde güvene de kavuşurum.

Çok canlı fantezilere sahibimdir. İç dünyam benim için sert gerçeklerden kaçıp,
korunacağım bir yerdir. Bu yüzden yalnız zaman geçirmeye de çok ihtiyaç duyarım,
böylelikle çevreden sel gibi üzerime gelen etkilerle başa çıkabilirim. Müzik, resim ve
doğayla içiçe olmak bana bu yönde yardımcı olabilir. Herşeyden önce, gerek
duyduğum korunmayı, anne sıcaklığını ve şefkatini eksik hissediyorsam, kendi
fantezilerimde kendime muhteşem bir dünya kurup, gerçek dünyada ihtiyaçlarımın
sağlanmasından vazgeçmeye eğilimliyimdir. Böyle olduğunda kendi kabuğuma çekilip,
çok yalnız biri haline gelebilirim. Annemle ve çevreyle bütünleşmeye, korunmaya olan
özlemim yerine geldiğinde ise, ince duygulu bir insan olarak gelişebilirim.

You might also like