Professional Documents
Culture Documents
Edward Hallett Carr Komintern Ve İspanya İç Savaşı
Edward Hallett Carr Komintern Ve İspanya İç Savaşı
lletişim Yayınlan
Binbirdirek Meydanı Sokak lletişim Han No. 7 Cağaloğlu 34122 İstanbul
Tel: 212.516 22 60-61-62 •Faks: 212.516 12 58
e-mail: iletisim@iletisim.com.tr •web: www.iletisim.com.tr
EDWARD HALLETT CARR
Komintern
v� İspanya
iç Savaşı
The Comintem and The Spanish Civil War
cı t ' m
EDWARD HALLETT CARR 28 Haziran 1892'de Londra'da doğdu. 3 Kasım 1982'de
Cambridge'de öldü. 1916'da Dışişleri Bakanlıği'nda çalışmaya başladı. 1919'da lngi
liz delegasyonuyla Versailles Konferansı'na katıldı. lngiliz Dışişleri Bakanlıği'nda
kurulan Sovyetler Birliği Dairesi'nde çalışmalarını sürdürdü. 1936'da bakanlıktan
ayrılarak, çeşitli üniversitelerde öğretim üyeliği yaptı. 1941-46 yıllan arasında The
Times'da yayın yönetmen yardımcısı olarak çalıştı. Carr'a göre tarihçi, olgulan ya
da kişisel yorumunu öne çıkarmamalı, tarihçi ile olgular arasındaki karşılıklı ve
kesintisiz etkileşim sürecinde, bugün ile geçmiş arasındaki diyaloğu sürekli kılma
lıdır. Bu nedenle tarihçi, sunduğu olgulann doğruluğunu kanıtlamanın ötesinde,
araştırdığı konuyla ilgili bilinen ya da bilinebilecek tüm verileri ele almak zorunda
dır. Başlıca Eserleri: Dostoyevsky, 1931 [Dostoyevski, çev. Ayhan Gerçekler, lletişim
Yay., 2000]; The Romantic Exiles, 1933 [Romantik Sürgünler, çev. Şamil Beştoy, Çizi
yazılan Yay., 2001]; Kari Marx, 1934 [Kari Marx, çev. Uygur Kocabaşoğlu, lletişim
Yay., 2010]; lnternational Relations Since the Peace Treaties, 1937 ("Barış Antlaşmala
nndan Sonra Uluslararası llişkiler"); Michael Bakunin, 1927 [Michael Bakunin, çev.
Pelin Siral, lletişim Yay., 2008]; The Twenty Years' Crises, 1919-1939, 1939 ("Yinni
Yıllık Bunalım, 1919-1939"); Britain: A Study of Foreign Policy from Versailles to the
Outbreak of War, 1939 ("lngiltere'nin Versailles Antlaşmasından Savaşın Başlaması
na Dek izlediği Dış Politika Üzerine Bir Çalışma"); Conditions ofPeace, 1942 ("Barış
Koşullan"); Nationalism arnl After, 1945 [Milliyetçilik ve Sonrası, çev. Osman Akın
hay, lletişim Yay., 1999]; The Soviet lmpact on the Western World, 1946 ("Sovyet
ler'in Batı Dünyası Üzerine Etkisi"); Studies in Revolution, 1950 ("Devrim Üzerine
Çalışmalar"); The Bolshevik Revolution, 1917-1923, 3 cilt, 1950-1953 [Bolşevik Devri
mi, 3 cilt, çev. Orhan Suda (1-Il), çev. Tuncay Birkan (III), Metis Yay., 1989-2004];
The New Society, 1951 ("Yeni Toplum"); German-Soviet Relations Beetween the Two
World Wars, 1951 ("lki Dünya Savaşı Arasında Sovyet-Alman llişkileri"); The lnter
regnum 1923-1924, 1954 ("iktidar Boşluğu Dönemi 1923-1924"); Socialism in One
Country 1924-1926, 3 cilt, 1958-1964 ('Tek Ülkede Sosyalizm 1924-1926"); What is
History?, 1961 [Tarih Nedir?, çev. Misket Gizem Gürtürk, lletişim Yay., 2004];
1917: Before and After, 1969 (1917: ôncesi ve Sonrası, çev. Begüm Adalet, Birikim
Yay., 2007); Foundations ofa Planned Economy (1. cilt R.W. Davies ile), 3 cilt, 1969-
1978 ("Planlı Ekonominin Temelleri"); The Russian Revolutionfrom Lenin to Stalin,
1979 [Lenin'den Stalin'e Rus Devrimi 1917-1929, çev. Levent Cinemre, Mer Yay.,
1992]; From Napoleon to Stalin, 1980 ("Napoleon'dan Stalin'e"); The Twilight of the
Comintern, 1982 [Komintern'in Alacakaranlığı 1930-1935, çev. Uygur Kocabaşoğlu,
lletişim Yay., 2010].
İÇİNDEKİLER
KISALTMALAR .
................... ............ . . . . . . . . . . . . . . ..... . . . . . . . . . . . . . . . . . . ............. ............... ..................... 6
2 Saldırı .
. . . . . . . ...... . . . . . . . . . . . .............. ......... ................................ ...... ................ . . ...... 53
(...)
Karanlıkta kar yağıyor,
Sen Madrid kapısındasın.
Karşında en güzel şeylerimizi
Ümidi, hasreti, hürriyeti
Ve çocukları öldüren bir ordu.
Kar yağıyor.
Ve belki bu akşam
lslak ayakların üşüyordur.
Kar yağıyor,
Ve ben şimdi düşünürken seni
Şurana bir kurşun saplanabilir
Ve artık bir daha
Ne kar, ne rüzgar, ne gece...
Kar yağıyor
Ve sen böyle "No pasaran" deyip
Madrid kapısına dikilmeden önce
Herhalde vardın.
Kimdin, nerden geldin, ne yapardın?
Ne bileyim,
Mesela;
Astarya kömür ocaklarından gelmiş olabilirsin.
Belki alnında kanlı bir sargı vardır ki
Kuzeyde aldığın yarayı saklamaktadır.
Ve belki varoşlarda son kurşunu atan sendin
"Yunkers" motorları yakarken Bilbao'yu.
Veyahut herhangi bir
Konte Fernando Valaskerosi de Kortoba'nın çiftliğinde
ırgatlık etmişindir.
Belki "Plasa da Sol" da küçük bir dükkanın vardı,
Renkli İspanyol yemişleri satardın.
Belki hiçbir hünerin yoktu, belki gayet güzeldi sesin.
Belki felsefe talebesi, belki hukuk fakültesindensin
Ve parçalandı üniversite mahallesinde
Bir İtalyan tankının tekerlekleri altında kitapların.
Belki dinsizsin,
Belki boynunda bir sicim, bir küçük hac.
Kimsin, adın ne, tevellüdün kaç?
Yüzünü hiç görmedim ve görmeyeceğim.
( ...)
NAZIM HİKMET
25 Aralık 1937
9
venlik hedeflerinin alması" diye özetlediği değiş(tir)menin
nasıl bir başkalaşma, hatta tersine dönüş süreci olduğunu
anlamak için, Komintern'in yüklendiği "misyon"un başlan
gıç yıllarındaki içerimiyle, fiilen sona erdiği İkinci Dünya
Savaşı arefesindeki sicilini karşılaştırmak yeter.
Mart 1919'da Moskova'da Komintern'in kuruluş kongre
si toplandığında, her ne kadar Ekim Devrimi zorlu bir iç sa
vaş sürecinden geçmekte, ltalya'daki genel grev ve ayaklan
ma püskürtülmüş, Macaristan'daki Sovyet yönetimi yenilgi
nin eşiğine gelmiş, Almanya'daki devrimci atılımlar yenilmiş
ise de; özellikle Avrupa'da ve tüm kıtalarda bir proleter-sosya
list devrimin yakında mümkün olduğuna ilişkin büyük umut
ve coşku dalgası asla sönmüş değildi. Aksine, Birinci Dünya
Savaşı'nın dehşet verici bilançosunun yegane sorumlusu olan
kapitalist-emperyalist devlet ve düzenlerin, savaşın hasara uğ
rattığı ekonomileri ile, şimdiden emareleri görülen muhtemel
bir büyük iktisadi kriz ortamında doğacak -Ekim Devrimi'nin
sağladığı moral ve o ilk hazırlıksız denemelerden çıkardığı
derslerle donanmış- kitlesel hareketlere fazla dayanamayaca
ğına dair öngörü ve inanç gücünden hiçbir şey kaybetmemiş
ti. Nitekim, Komintem'in 1 925'e kadar her yıl yapılan kong
releri, üye partilerin sözcüleri arasında gayet canlı tartışmala
ra sahne olmakta, farklı koşullara sahip ülkelerin özgül dina
miklerinin devrimci hedefler doğrultusunda nasıl değerlendi
rilebileceğine dair kararlar ve öneriler sadece militan ve sem
patizanlar halkasında değil, "devrim tehlikesi"ne karşı alarm
halindeki siyasal güçlerin mevzilerinde de geniş yankılar ya
pabilmektedir. lç Savaş'tan galip çıkmış Sovyetler Birliği dışın
da bir "başarı"sı olmamasına, diğer tüm girişimlerinde yenil
miş ve geriletilmiş olmasına rağmen, Komintem üyesi parti
ler, militan ve taraftarları, en azılı düşmanlarının dolaylı, üstü
kapalı biçimde bile olsa teslim ettiği bir saygınlık, fikri, ahlaki
ve davranışsa! dürüstlük halesiyle çevrili görünmekteydiler.
10
Oysa 1 939 Eylül'ünde lkinci Dünya Savaşı patlak verdi
ğinde, Komintem ve bağlı KP'ler, tarihlerinin en utanç verici
noktasındadırlar. Nazi Almanyası'nın Dünya Savaşı'nı baş
latan Polonya'ya saldırısının bir hafta öncesinde imzalanan
Nazi-Sovyet saldırmazlık anlaşması, gelinen noktanın dibi
ni işaretlemiştir. Birçok KP üyesinin duyduğunda kulakla
rına inanamadığı, gerçek olduğunu kabullendiğinde ya in
tihan ya da partisinden nefretle istifayı seçtiği bu olgu, sa
dece lkinci Dünya Savaşı arefesinin o dondurucu katılık
taki diplomatik manevralarının ölümcül satrancında zaru
ri bir hamle olarak sineye çekilmiş olsaydı -ki bu konu üze
rinde az sonra yine döneceğiz- Komünist partilerin kimli
ğinde bu denli ağır bir tahribat yapmayabilirdi. Oysa KP'ler,
SBKP politbürosu hariç belki de tümü için tam bir acı sür
priz olan bu anlaşma ilan edilir edilmez; onyıllardır insan
lığa yönelik en ağır tehlike, tehdit olarak niteleyegeldikleri
Nazi-faşist rejimleri mazur gören, saldırı oklarını İngiltere,
Fransa gibi kapitalist-emperyalist güçlere yönelten bir söyle
me de geçivermişlerdi. KP'leri Moskova -SBKP politbürosu
tarafından belirlenen veya onaylanan tez-görüşlere sıkı sıkı
ya bağlı hale getiren Komintem mekanizmasının iyice yer
leştiği 1920'ler ortasından beri, bu tür söylemsel dönüşlerle
az karşılaşılmamıştı, ama bu derecesi, Komünist hareketin
fikri ahlak ve tutarlılığının, içtenliğinin diğerlerinden fark
sız hale geldiğinin nihai kanıtı oldu. Elbette ki Nazi Alman
yası 1941 Haziran'ında Sovyetler Birliği'ne saldırınca söy
lem değişti ve Sovyetler Birliği'nin Nazi-faşist ordulara kar
şı destansı direnişi, başdöndürücü kayıplar pahasına kaza
nılan zaferde büyük pay sahibi oluşu ve KP'lerin Nazi-faşist
işgale uğramış ülkelerdeki direnişin en etkin bileşeni olarak
edindiği onur, KP'lerin 1 940 eşiğinde Komintem şemsiyesi
altındaki son görüntülerinin zillet halini büyük ölçüde ört
tü, ama unutturmadı.
11
Kaldı ki; Nazi-Sovyet paktı, Komintern'in ve bağlı parti
lerin tutumunda "devrimci hedeflerin yerini giderek Sov
yet devletinin güvenlik hedefleri/çıkarları"nın alması ile pa
ralel olarak aşınan, aleladeleşen komünist kavramı/imajı
na vurulan -neredeyse- ölümcül bir darbe olmakla birlik
te; bir zincirin devamı, son halkası idi. Komintern'in fiilen
sona erdiği 1940 eşiğine gelindiğinde geride İspanyol devri
minin ezilmesi, faşizm ve nazizmin yükselişi karşısında uğ
ranılan bozgun, Çin'de -Komintern direktiflerine direnen
Mao Ze Dung önderliğindeki hareket sayesinde kısmen tela
fi edilen- feci yenilgi gibi ağır lekelerle bezeli bir enkaz tab
losu vardır. Bunların her birinde elbette ki, karşı karşıya olu
nan ulusal ve uluslararası durum/koşulların çetinliği önem
li bir faktördür. Ama Komintern'in, onu "demir disiplini"
ile yöneten -Stalin diktası altındaki- SBKP'nin bu olaylara
hangi perspektiften baktığı, direktiflerini ne gibi kıstaslar ve
kabullere göre verdiği incelendiğinde, bizatihi bu tutumun
gerçek devrimci potansiyelleri, imkanları nasıl -adeta kas
ten-görmezden geldiği, harcadığı görüldüğünde ürperme
mek mümkün değildir. Faşizmin ve özellikle de Nazizmin
mahiyetini kavrayamamakta gösterilen yıllarca sürmüş ıs
rarın, Hitler iktidarını sağlamlaştırıncaya kadar, Sosyal De
mokratlar da dahil Almanya'daki bütün siyasal güç ve akım
ları aynı faşist kategorisi içinde derecelendiren sekter çizgiyi
izlemenin, telafisi imkansız günahı da buna dahildir.
Komintern'in l spanya'daki sicilinin bu bilançoyu daha
da karartan özel yanları vardır. Bunlar dikkate alındığında
E.H. Carr'ın "devrimci hedeflerin yerini Sovyet devletinin
güvenlik hedeflerinin alması" formülasyonu bile fazlasıyla
nötr bir ifade sayılmalıdır. Çünkü burada, o "Sovyet devle
ti" ibaresindeki Sovyet kelimesinin çağrıştırdığı devrim, ko
münizm kavramlarının en azından insani-vicdani tınısın
dan neredeyse tamamen sıyrılarak, kendi aygıtsal varlığına
12
odaklanmış stratejik planlarının, güç mücadele ve manevra
larının makinemsi mantığından başka bir şeyi kaale almayan
bir "devlet tavrı" sözkonusudur. Komintem'in İspanya'daki
devrim-karşı devrim sürecine yaklaşımını, oraya gönderdi
ği Komintem görevlileri ve fiilen onların yönettiği İKP'nin
izlediği çizgiyi, kullandığı yöntemleri belirleyen de budur.
E.H. Carr, kitabında, "Sovyet devleti"nin, İspanya "konu"
sunu, 1935 sonrasında birincil önemde gördüğü Mihver
-İtalya, Almanya- paktının muhtemel bir Rusya'ya savaş
açma girişimini caydıracağını varsaydığı İngiltere ve Fran
sa ile yapılacak bir antlaşma malzemesi olarak ele aldığını,
İspanya'daki devrime ilişkin tutumunu da öncelikle ve esas
olarak buna göre belirlediğini yeterince açık biçimde göste
riyor. Bu noktada Sovyet devletinin bilhassa dikkat ettiği hu
sus, Fransa ve özellikle İngiltere'nin İspanya'da bir sosyalist
devrimin zafere ulaşabileceği yolundaki endişelerini yatış
tırmaktır. O nedenle de İspanya'daki devrimci durumu bir
burjuva demokratik cumhuriyet çerçevesinde konsolide et
meye çalışan Cumhuriyetçi Radikaller ve İspanyol Sosyalist
Partisi'nin merkez ve sağ kanadım ve sol liberalleri destek
lemekte; denetimindeki İspanya Komünist Partisi'ne de, bu
çerçeveyi aşmak, genel hareketi bir sosyalist devrim mecra
sına yöneltmeye çalışan CNT , POUM'la aynı safta yer alma
mayı, mesafeli durmasını dikte etmektedir. Bu mesafeli tav
rın giderek sertleştiğini ve özellikle de İngiltere-Fransa ile
ittifak manevralarının en kritik döneminde, 1938 Münih'i
arefesinde açık saldırıya dönüştüğünü belirtelim.
Bu politika, İngiltere ve Fransa'nın Münih'te Hitler'le uz
laşıp, Çekoslovakya'nın Südetler bölgesini eline tutuştu
rup, ona Sovyetler Birliği'ne saldırma yolunu işaret etmeleri
ne engel olamamıştır. Ama bu uğurda SBKP aracılığıyla Ko
mintem ve lKP'nin, İspanya'daki devrimci durumun en ile
ri, en inançlı unsurlarının üç-dört yıl boyunca dizginlen-
13
mesi, kösteklenmesi ve hatta ezilmesi için gösterdiği gayret,
Franko'nun zaferini hiç şüphesiz kolaylaştırmıştır.
"Sovyet devletinin güvenliği" için aranan kapitalist-emper
yalist müttefikleri ikna etmek, onların lspanya'da devrim en
dişelerini yatıştırmak adına izlenen politikanın bir diğer gös
tergesi. lKP'nin içinde yer aldığı devrimci durumda nasıl bir
örgütlenme faaliyeti yürüttüğüdür. Son derece dikkat çeki
ci, anlamlı nokta şudur ki; her ne kadar lKP'nin o dönem ya
yınlarında, bildirilerinde "işçi sınıfı başta olmak üzere kitlesel
hareketin örgütlenmesinde öncü"lüğün önemi sürekli vur
gulanıyor ise de, partinin destek tabanında, kitle örgütlerin
de, sendikalardaki temsil gücünde o üç-dört yıl boyunca sözü
edilir bir büyüme olmadı. Bu açıdan lKP, Sosyalist Parti'nin
ve Anarşistlerin çok gerisindeydi ve öyle de kaldı. Ama bu
na mukabil, lKP, İspanyol Cumhuriyeti'nin devlet aygıtında
ve özellikle orduda kadro, etki ve nüfuzunu sürekli artırdı.
Bunun şüphesiz başta gelen faktörü, Komintem kanalların
dan "gönüllü" olarak lspanya'ya sokulan "sivil" kimlikli Kızı
lordu subaylarının Cumhuriyetçi Ordu'da "danışman"lık ya
pıyor olmalarıydı. Esas olarak, Sovyetler Birliği'nin sağladı
ğı askeri yardımla ayakta duran Cumhuriyetçi Ordu'da bu sa
yede edinilen kadro ve nüfuz imkanı, mevcut devrimci du
rum ve savaş koşullarında kitlesel desteğini artıramayan, kü
çük lKP'nin (arkasındaki Sovyetler Birliği ve Komintem göl
gesiyle) Cumhuriyetçi hükümetlerin politikasında sayısal gü
cünün çok üzerinde etkin olmasını mümkün kılmaktaydı.
Bu etkinliğin mevcut durumun devrimci potansiyelinin
mümkün en üst düzeyde gerçekleşmesi yönünde asla kulla
nılmadığına, bu "devrimci hedefler"e aldırış edilmediğine az
önce değinmiştik. Devrimin ilk yıllarında özellikle anarşist
lerin öncülüğü ve teşvikiyle yapılan fabrikaların işçi dene
tim ve yönetimine alınması, kırsal alanda toprakların köylü
kolektiflerinin mülkiyetine verilmesi gibi uygulamaları sona
14
erdirmek için uğraşan, gerekirse şiddet kullanmayı düşünen
sol liberal, radikal ağırlıklı hükümeti destekleyen lKP, 1936
yazında bu düşüncesini kuvvet kullanarak yürürlüğe koyan
hükümete omuz vermekte herhangi bir beis görmedi.
"Sovyet devletinin güvenlik hedefleri"nin sadece Sovyet
ler Birliği'ne yönelik dış tehditlerle sınırlı olmadığı da belir
tilmelidir. E.H. Carr, bu kitabında ayrıntılı olarak bahsetmi
yorsa bile, lspanya'da danışman subaylar, Komintem görev
lileri ile birlikte Sovyet gizli servis ajanlarını da içeren geniş
bir kadro ile faaliyet gösteren Sovyet devleti, başlıca iç siya
sal rakibi olarak gördüğü Troçkistleri Cumhuriyetçi blok
tan "temizlemek" için özel gayret göstermeyi de ihmal etme
miştir. Stalinci kadronun SBKP'de -dolayısıyla Sovyet devle
ti ve Komintem'de- mutlak denetimi sağlamak için 1 930'lu
yıllardan beri daha da hız verdiği, 1935 sonrasında doruk
noktasına varan parti ve devlet içi muhalefetin en küçük
emarelerini bile amansızca tasfiye/imha operasyonu dalga
lan Komintern'e üye partilerin tümüne olduğu gibi lKP'ye
de yansıtılmıştı. 1930'lann başında lKP'den tasfiye edilen
Troçkistlerin ve diğer anti-Stalinist komünistlerin kurdu
ğu POUM, İspanyol Cumhuriyeti'nin en zor günlerinde bi
le Sovyet gizli servisinin ve hükümette etkin lKP'nin saldın
ve suikastlerinin hedefi olmaktan kurtulamamıştı. Cumhu
riyetçilerin son dönemde sığındıkları ve Frankist kuşatma
altında oldukları Katalonya ve Batı Akdeniz sahil kesiminde
başta işçiler olmak üzere geniş bir kitlesel desteğe sahip olan
Anarşistlere bu güçlü konumlan nedeniyle, diş bileyerek ta
hammül etmek zorunda kalan lKP ve Komintern'in onlara
ilk fırsatta hesabı görülecek mecburi yol arkadaşları gözüy
le baktığını ve öyle davrandığını belirtmeye bile gerek yok.
SBKP'nin Komintem ve lKP'nin bu tutumunun, lspanya'da
devrimin ancak ve sadece kendileri tarafından yönlendirildi
ğinde zafere ulaşacağına dair kesin bir inançtan kaynaklan-
15
<lığı, o nedenle de bu denli sert ve acımasız olduğu ileri sü
rülebilir mi?
Kesinlikle değil. Daha önce de işaret edildiği gibi, ispan
ya'da "devrimci durum" Cumhuriyetçi Halk Cephesi'nin
1936 Şubat'ındaki seçim zaferi ile olgunlaştığında, Komin
tem ve dolayısıyla IKP, İtalya ve Almanya'da faşizmin yükse
lişine karşı verilen mücadelede işledikleri ağır hataların, va
him yanılgıların ve sekter tutumun ve aynı tutumu Çin'de
sürdürmelerinin gayet kanlı faturası orta yerde duruyorken
ne böyle bir iddia ileri sürebilir ne de böyle bir inanç taşıya
bilir. Gurur değil tam tersine utanç duyulacak böylesi bir bi
lanço omuzlarında iken Komintem ve lKP'nin lspanya'daki
devrimci durumun imkanlarını en ileri noktada gerçekleştir
mek konusunda kendisinden farklı düşünenleri ikna edecek
bir fikri ve moral otoritesi sözkonusu bile olamazdı. Komin
tem ve lKP de zaten bu soru ekseninde bir tartışmaya asla gi
rişmedi. "Devrimci durum"u kendi yaklaşımı yönünde şekil
lendirebilmek için Cumhuriyetçi hükümete çok ihtiyaç duy
duğu askeri yardımı en büyük ölçekte sağlayan yegane dev
let olan Sovyetler'in nüfuzunu arkasına alarak, zaten devrim
ci durumu yatıştırmak isteyen hükümet partileri ile işbirliği
ne girerek anarşist-komünist muhalefeti geriletmeye uğraştı.
Devrimci durumun bir halk hareketi, işçi ve köylülerin kendi
insiyatifleri ile oluşturdukları kurumların etkinleşmesi ola
rak tarif edilebileceği esas alındığında Komintem ve lKP'nin
tutumunda bu asli boyutun, değil önemsenmek, aksine bas
tırılmak istendiği ortadadır. Komintem ve lKP'nin yönlendi
rici amacı ve işlevi İspanyol devrimini genişletmek ve derin
leştirmek değil; Sovyet devletinin kendi güvenliği için müt
tefik edinme stratejisine hizmet edecek -lspanya'da devrimci
dalgayı yatıştırıcı bir rol oynayarak İngiliz ve Fransız kapita
lizminin endişelerini giderip Nazi Almanyası tehdidine karşı
bir pakt oluşturmaya razı etmeye matuf- bir rol oynamaktır.
16
Bir diğer soru veya SBKP-Komintern'in yaklaşımım hak
lı/mazur gösterecek gerekçe, özellikle o dönem koşullarında
"Sovyetler Birliği'ni korumak-savunmak" amacının İspanya
-veya herhangi bir yerdeki- devrim hedeflerine ulaşmaktan
daha üstün, daha tercih edilir bir hedef olduğu iddiasıdır.
l 920'lerin başından itibaren su yüzüne çıkan, Sovyet dev
riminin Polonya sınırlarında durdurulması, Macaristan ve
Almanya'nın Sovyet devrimi teşebbüslerinin yenilgisi ve
İtalya'daki devrimci durumun faşizmin yükselişine dönü
şüp hüsranla sonuçlanmasının yarattığı "hayal kırıklıkla
rı" sonucunda karar aşamasına gelen, " sürekli devrim" ve
"tek ülkede sosyalizm" tezleri etrafında cereyan eden tartış
ma ile örtüşür bu iddia. Stalin'in merkezinde olduğu SBKP
içi bir blok tarafından savunulan "tek ülkede sosyalizm" te
zinin galip çıktığı Troçki'nin savunduğu sürekli devrim te
zi taraftarlarının giderek sertleşen tasfiyelerle SBKP'den ve
tüm Komintern partilerinden "temizlenip" , en azılı düşman
kategorisine sokulduğu bu tartışmaların sonunda SBKP'ye,
Komintern'e ve Sovyet devletine mutlak biçimde egemen kı
lınan yaklaşım, bu konuma gelirken artık sosyalist-Marksist
ideolojinin asli ve özgün kıstasları ve değerleri ile temelden
çelişen bir yaklaşım haline "dönüşmüştür" .
Bu tespitin etraflıca açıklanabileceği yer bu sunuş yazısı
değildir. Burada sadece böylesine köklü bir dönüşümün, ge
rek o dönemin tüm dünya komünist parti, militan ve sempa
tizan halkalarında ve gerekse daha sonra, İkinci Dünya Sa
vaşı ertesinde yine büyük çoğunluğuyla SBKP'nin -artık do
laylı- yönlendiriciliğine tabi veya karşı çıkmayan komünist
devrimci hareketler tarafından da içselleştirilebilmiş olması
na değineceğiz.
Bunun kolaylıkla mümkün olabilmesi, az önce işaret et
mekle yetindiğimiz l 920-30'lu yıllardaki "hayal kırıklığı"mn
çok daha önceden başlamış bir "süreç" olması ile derinden
17
ilgilidir. En ileri endüstriyel -kapitalist/emperyalist- top
lumlarda işçi-emekçi sınıfların sisteme entegre olma eğilim
lerinin giderek güçlenmesinin, mücadele azmi bir yana, ba
sit dayanışma duygusundan bile uzaklaşmalarının önlene
miyor oluşu bu hayal kırıklığının ana değilse bile birincil
nedenidir. 1 9 1 4'te Avrupa ülkelerinin tümünde işçilerin ve
ekonomik-siyasal örgütlerinin büyük bir çoğunlukla devlet
hükümetlerinin milliyetçi ajitasyonlarını coşkuyla benimse
yerek savaşa destek vermeleri ile o hayal kırıklığının nasıl
bir şoka dönüştüğü, Komintern'in temellerinin atıldığı Zim
merwald solunun Lenin, Troçki ve Rosa Luxemburg gibi
başlıca temsilcilerinin yazdıklarında açıkça görülür.
Komintem, bir anlamda bu şoktan arta kalan umut ve inan
cı yeniden canlandırmak için kurulmuştu. l 920'lerdeki o
bahsedilen ikinci hayal kırıklığı o umut ve inanç sahiplerin
den bir kısmını -çoğunluğunu- da sürükledi. Ama bu defa
dişe diş bir mücadele ile kazanılmış bir "Sovyet iktidarı" var
dı elde. Rusya gibi endüstriyel gücü sınırlı ve savaşlarla harap
olmuş, "tarım toplumu" aşamasından henüz sıyrılmakta olan
bir ülke-toplumda sosyalizm adına savunulabilecek, yaslanı
labilecek en değerli ve işlevsel imkan bu iktidardı.
Kritik nokta, "tek ülkede sosyalizm" tezinin, bu iktidarı
onun ayırdedici/devrimci vasfını işaret eden "sovyetik" ka
rakteriyle korumak, bu vasfını derinleştirerek pekiştirmek,
böylece güçlendirmek yerine; o iktidarın devlet olma yönü
nü pekiştirmek ve güçlendirmek kararlılığını temsil ediyor
oluşudur. Nitekim Sovyetler iktidarı bu tezin savunucuları
tarafından "sovyetik" ögeleri peyderpey yontulup "temizle
nerek" , şeklileştirilerek, tarihin o zamana kadar gördüğü en
kapsayıcı -total- bir devlet aygıtına dönüştürüldü. Sosyalist
yaklaşım ve idealin onca vurguladığı "devletin sönümlen
mesi" , yöneten-yönetilen ayrımının giderek silikleşmesi he
definin tam tersine bir oluşumdu bu.
18
Eğer toplumun devlet aygıtı tarafından her yönüyle kap
sanmasını, sönümlenme teziyle amaçlanan devlet-toplum
ayrımının ortadan kalkışının bir biçimi olarak görebilece
ğimizi farzedip, -elbette o teze devrimci içeriğini veren yö
neten-yönetilen ayrımının silikleşmesi bahsini es geçerek
o halde ortada bir çelişki, bir tersine dönüş değil, yalnızca
bir ikame ediş var diyebiliyor isek; Marksist lafzı elden bı
rakmayan "tek ülkede sosyalizm" şiarıyla, Stalin'le simgele
nen yorum ve pratiğin tüm köşetaşlarının böylesi ikameler
le örülmüş olmasını "normal" saymamız da mümkün olur.
Yukarıda gayet özetle işletilme tarzına işaret ettiğimiz ika
meci mantık ve yaklaşımın lspanya'da devrimci hedeflerin
yerine Sovyet devletinin güvenlik hedeflerine endeksli bir
politika izlemesi de bu durumda "normal"dir.
Ancak bu mantık ve yaklaşım içselleştirilip komünist-sos
yalist sıfatlı hareketlerin düşünüş ve eylem dünyasının nor
mu haline geldikçe; sosyalist-komünist dünya görüşünün
"ruhu" olan asla ikame edilemez değer ve kıstaslara da yer
kalmaz.
En başta da enternasyonalizme. Çünkü modern, sana
yi toplumlarının doğuşu ve kapitalizmle gelinen noktada,
sosyalizmin artık insanlığın nihai kurtuluş amacını içeren,
odağına olan bir perspektiften başka bir şey olamayacağı
nı, açıklama bile gerektirmeyen bir hakikat gibi kabul eden
bir düşünüş ufkunun ürünü olan modern sosyalizmi adeta
özetleyen kavram/değerdir bu. O nedenle bu düşünüş, inanç
ve umut ufkunun şekillendiği 19. yüzyılın sosyalizm esinti
li tüm hareketleri, insanlığın tamamına seslendiği gibi ken
dini ona bütünüyle açan bir dil ve davranış ortamı kurma
ya yönelir. Enternasyonel'ler böyle teşekkül etmiştir. Ve do
layısıyla da o dönemde, örneğin 1848 ayaklanmalarının, Pa
ris Komünü'nün militanları arasında yüzlerce "yabancı"nın
çok çeşitli ülkelerden koşup gelerek ön saflarda yer alması
19
asla yadırganmaz. Normali budur. Bu durum, ülke sınırları
nı ateş çemberine dönüştüren Birinci Dünya Savaşı koşulla
rına rağmen Sovyet Devrimi esnasından da, dünyanın öbür
ucundaki Çin devriminin o ilk safhalarında da geçerliydi.
"Devrimci hedeflerin yerini devletin güvenlik hedefleri
nin -genelleştirirsek iktidar ve güce yönelik politik hesap
ve hedeflerin- alması" şeklinde özetlenen şeyin, sosyaliz
min düşünülüş/kavranılışında gayet ciddi bir zihniyet deği
şimine tekabül ettiği 1930'larda artık açıkça farkedilebiliyor
du. Kökleri 19. yüzyılda olan modem sosyalizmin o sözünü
ettiğimiz hayal kırıklıkları ile gerilere itilmesinin bıraktığı
boşluğu o hayal kırıklığının enkazından mamul bir "sosya
lizm" , bir devlet/iktidar sosyalizmi doldurmaktaydı.
İspanya'da devrimci durum, tam da bu "geçiş" in ara kesitin
de doğdu. "Devrimci hedefler"e tutunmayı hala sürdüren sol
komünistlerin, Anarşist ve Troçkistlerin "tarih sahnesi"nde
son boy gösterişleri olacaktı bu: Onların dönemi -yeniden ve
yenilenerek dönebilirler mi bilinmez- sona eriyordu.
Enternasyonalizmin, İspanya'da en özlü değer ve ilke ola
rak, "devletin güvenlik hedefleri"ne endeksli bir "sosya
lizm"in normalleşmesi halinde kaybedileceğini zihinlere ka
zımak istercesine İspanya arenasında Uluslararası Tugaylar
o destansı varoluşu , kahramanlığı ile göründükten sonra;
-Sovyetler Birliği ve Komintem'in onayıyla- Cumhuriyetçi
hükümetin, İspanya'da devrim ihtimalinin hiçbir izi kalma
dığını göstererek İngiltere ve Fransa'nın desteğini sağlama
girişiminin ilk adımı olarak, törenle ülkelerine uğurlandılar.
Onlarla birlikte zaten can çekişmekte olan -İspanya- dev
riminin "ruhu" da gitti.
Bugün hala İspanya derken, ta derinlerimizde bir yerin
sızlaması da bu yüzden zaten.
20
E. H. Carr: K i ş i s e l H at1ra l a r*
TAMARA DEUTSCHER
(*) New Left Review, No. 137, Ocak-Şubat 1983'te yer almıştır.
21
ciliğinin kalesi olarak nam salmış diplomasi çevresine men
sup eski Dışişleri Bakanlığı çalışanı, Cambridge'den yetişti
ği açıkça belli bir İngiliz tarihçisi. Ancak ikisi de o günler
de (biçimsel bir saygı ile maskelense de) saldın altındaydı ve
ikisi de akademik makamlarından uzaklaştırılmıştı. Üstelik,
oldukça farklı açılardan her ikisi de Sovyetler Birliği üzerin
de çalışıyorlardı: Biri, giderek Marksizmden daha fazla et
kilenen kurum ve siyaset tarihçisi; diğeri ise, ideolojik ça
tışmalarla bölünmüş karmaşık bir toplumu inceleyen, siya
sal akım ve düşünceleri çözümleyen kararlı bir Marksist ola
rak. Carr'ın kişiliğindeki ve sözkonusu dostluktaki "gizem"i
daha az şaşırtıcı kılacak olan, Carr'ın Britanya geleneğinin
ne kadar içinde veya dışında olduğunun anlaşılması, ken
di geleneğine içeriden eleştirilerle başkaldıran bir entelektü
el olarak kendisini ne ölçüde diplomasi dünyasının dışında
konumlandırdığının görülmesidir.
lki adamın tanışmaları Soğuk Savaş'ın başlangıcına rast
lar. Carr, savaş öncesinde "sağduyunun" sesi olmuş, savaş
sırasında ve sonrasında da bu tutumunu sürdürmüştür. O
dönem için bu tavır, siyasi olarak oldukça ciddi bir damga
dır. Versailles Antlaşması'nın adaletsizlikleri ve ahmaklıkla
rı karşısında duyduğu öfke yüzünden, uzun süre -çok çok
uzun bir süre- Almanya'yı antlaşmanın bir kurbanı, Hitler'i
de buna karşı isyan eden, şirazesinden çıkmış bir devlet ada
mı olarak görmüştür. Aldığı diplomatik eğitim onu toplumu
gözlemlemek yerine, devlet üzerinde odaklanmaya sevk et
tiği için, Alman toplumunun faşizmin etkisiyle nasıl sığlaş
tığını ve çürüdüğünü algılayamamıştır. Hitler ideolojisi ve
militarizminin, hem Avrupa hem de bütün dünya için oluş
turduğu tehdidin 1938'e kadar farkına varamamıştır. Aşı
rı gerçekçi bakışı nedeniyle, Britanya'nın Almanya ve Rus
ya ile arasında var olan savunulamaz karşıtlığın farkına va
ramayarak, gözlerini 1920'den beri ilgisini çeken Rusya'ya
22
çevirmiştir. Stalin'in 1 936- 1 938 yılları arasındaki tasfiyele
rinin yarattığı dehşet ona korkunç gelse de; SSCB'nin eko
nomik kazanımları, beş yıllık planların Batı'da kriz yılların
da kapitalizmin yaşadığı anarşiyle başa çıkmada gösterdiği
etkinlik, bu dehşeti perdelemiştir. Rusya'nın savaşa girme
siyle, Kızıl Ordu'nun ortaya koyduğu güç, onda ilgi ve hay
ranlık uyandırmayacaktı çünkü bu eski diplomat, Rusya'yı
hala Birinci Dünya Savaşı'ndan sonraki kederli görünümüy
le hatırlıyordu. Artık o günden sonra Sovyetler Birliği, ku
surları görmezden gelinebilir veya affedilebilir bir müttefik
ti. Doğu'da savaşın yükü, Rus orduları tarafından omuzlanı
yordu dolayısıyla görmezden gelmek doğruydu. Ancak ateş
kes ilan edildikten sonra, cesur müttefikimiz barışa ihanet
ettiğinde, ittifakların yön değiştirmesine karşı çıkanlar, iş
birlikçi olarak küçümsendi. Dahası, Soğuk Savaş yoğunlu
ğunu artırdıkça bu etiket daha fazla zarar verir hale geldi.
Carr, SSCB üzerine dev çalışmasına bu yalıtılmışlık koşul
larında başladı.
23
Onu, dönemin ideolojik meydan okumasıyla tanıştıran,
19. yüzyıl Rus edebiyatı oldu. "lçinde yetiştiğim ve her za
man benimsediğim liberal ahlakçı ideoloji, modern dünya
tarafından verili bir mutlak olarak görülüyordu. Ancak dün
yaya farklı gözlerle bakan koruyucu çemberin dışındaki ba
zı akıllı insanlar, keskin ve ikna edici biçimde onu eleştiri
yordu . . . Bu bende büyük bir kafa karışıklığı yaratırken, Ba
tılı ideolojiye giderek daha keskin tepki göstermeye başla
dım (belki de bu ikilemden hiç kaçamadım) " sözleriyle ken
di dünyasına bakması, Dostoyevski, Herzen ve diğerlerini
okuduktan sonraydı.
"Koruyucu çembere" mensup olduğunun farkında olması
ama aynı zamanda, dünyayı farklı bir gözle de görebilmesi,
ait olduğu dünyaya başkaldırı, Carr'ın gençliğinden beri ya
kasını bırakmayan yalıtılmışlık duygusunu daha da artırdı.
Kendi deyimiyle "akıllı bir çocuktu" ve sınıf birincisi olma
yeteneğinden hiç şüphe duymadı. Ancak, "her zaman sınıf
birincisi olan çocuklar, sınıf arkadaşları arasında ilgi odağı
olmazlar. 'Yalıtılmışlık' duygusunun nedeni kısmen bu ola
bilir". "Çevreme kolaylıkla uyum sağlayamama hissini, sa
nırım hiç kaybetmedim" itirafında bulunuyordu. Bu mesafe
hissini, daha sonraki yaşamında, güçlü bir tarafsızlıkla mas
kelerken, bu tavrı başkaları tarafından entelektüel bir kibir
olarak algılandı.
Benim Carr ile tanışmam, 1 946 veya 1 947 yılında oldu.
1 967'de Isaac'ın ölümünden sonra, mesafeli ama dostça bir
ilişkimiz oldu. Yakın çalışmamız, ömrünün son on yılında
dır. 1972 senesinde birkaç ön görüşme ve yazışmadan son
ra bana yazdığı mektup, aslında bir yardım talebiydi. "Ta
rih" kitabına yoğunlaşmıştı ve 1 926- 1 929 dönemi ulusla
rarası ilişkiler üzerinde çalışıyordu. Kitap elinde "adeta bü
yüyordu". Çalışması ile ilgili bir fikir sahibi olabilmem için
tüm çalışma planını gönderdi. Plan fena halde göz korkutu-
24
cuydu. Doğu ve Batı'nın "diplomatik ilişkilerinin" yanı sı
ra, Batılı komünist partilerdeki iç gelişmelerle de ilgileniyor
du. Diğer bir bölüm, "Dünya Devrimi" , Komintem, Profin
tem ve (istatistik denilen bir şeyleri de içererek) bu kurum
ların "işleyişine" ayrılmıştı. Bunları, hakkında hiçbir şey bil
mediğim, tuhaf başlıklardan oluşan uzun bir liste takip edi
yordu; Türkiye, Mısır, Afganistan, Dış Moğolistan, Çin, En
donezya, siyahlar sorunu, vb.
"Üzerinde çalışmak zorunda olduğum materyal çok fazla"
diyor ve ekliyordu; "hiçbir zaman bitirememe düşüncesi be
ni bunaltıyor ve sıkıyor. . . Bana yardım eder misin?" Cehale
tim nedeniyle affımı istemek dışında ne yapabilirdim? Nasıl
yardım edebilirdim? Benden talebi de belirsizdi: "Ne istediği
mi kesin olarak tanımlayamayacağım çünkü bana ne verebi
lirsen kabulüm - British Museum'da, lSE'de . . . Birkaç şey bu
labileceğimiz üniversite kütüphanesinde, materyalleri tara
mak". Mektup, ikna edici olabilmek üzere aşırı doz övgülerle
devam ediyordu. "Buluşarak, taslak çalışmalarım üzerine ko
nuşmalı ve onları değerlendirip düzeltmeliyiz. Birlikte istişa
re edebilecek birinin varlığı bir lütuf ve çalışmalarımda tama
mıyla yalnız olmadığımı hissetmemi sağlayacak. Bunu ancak
sen yapabilirsin". Diğer öne sürdükleri, daha da ikna ediciy
di. Birkaç ay önce bıraktığım işimin aptalca ve sıkıcı olduğu
doğruydu. Onun taslaklarını tartışmak ve materyalleri araş
tırmak, kıyaslanmayacak derecede cazipti. "Daha önceki işi
ni ne kadar yorucu bulduğunu biliyorum. Benimle birlikte,
istediğin kadar az veya çok ve zamanını da sen belirleyerek
çalışabilirsin. Bir çalışma takvimi olmayacak." Tüm bunlar,
muhakkak çok çekiciydi ancak yanlış tanımlanmıştı.
Mektup, aynı zamanda son derece dokunaklıydı. "Şim
di artık cesaretimi topladım ve bir cevap için sabırsızlanıyo
rum - ama sadece doğru cevap için ! " Uluslararası entelek
tüel çevrede, böylesine büyük öneme sahip birinin çaresiz-
25
lik imasında bir nevi çekicilik vardı. "Çalışmamın gelece
ği konusunda endişeliyim" . "Birlikte nasıl çalışabileceğimizi
bilmiyorum ama eminim yapabiliriz" . Mektubun sonunda
ki işe dair not beni de kurtarıyordu: "Troçki'nin, Preobraz
hensky ve Rakovsky ile Çin üzerine yazışmalarının tarihleri
ni bulabildin rni?" Bu soruya yanıt bulabilmek, "birlikte na
sıl çalışabileceğimizi" bilmekten daha kolaydı.
Onun planlarına göre, anıtsal "tarih" çalışmasının on ikin
ci ve son cildi bitene kadar, yani bir yıla yakın bir süre be
nim yardımıma ihtiyacı vardı. "Son" cilt üç cilde çıktı. So
nunda bu başyapıtın tamamı basıldığında, konuyu 1929'un
sonuna taşıyan, son derece kapsamlı on dört cilt ortaya çıktı.
"Sovyetoloji" konusuyla ilgili uluslararası topluluk üzerinde
yaptığı etki herkes tarafından biliniyor. Sovyet dergileri eleş
tirel olarak kitaptan bahsederken, yaygın formülleri, "burju
va tarihçisi Carr bile" SSCB hakkında bir şeyler biliyor şek
lindeydi. Çin, hemen kırk takım satın aldı.
Dev çalışmanın tamamlanmasını kutlamak üzere yayın
cının verdiği yemekten çok daha önce, Carr'ın masasında
ki dosyalarda, gelecek çalışmalara ilişkin alınmış notlar var
dı. "Evet" diyordu, "gördüğün gibi kendime bir meşguliyet
bulmalıyım" . Ancak bu arada kendine biraz zaman tanıdı.
Bu zaman tanıma, Lenin'den Stalin'e Rus Devrimi 1917-1929
kitabını, nefes alma hızında yazma şeklindeydi. Otuz yıl bo
yunca üzerinde çalıştığı on dört cilt ile ilgili bilgiler kafasın
da o kadar tazeydi ki, bunları iki yüz sayfalık yeni bir kita
ba dönüştürürken, "bu yeni kompozisyonda özgün metin
den olduğu gibi alınmış cümle yok gibiydi" . Kitabı yazmak,
birkaç haftadan fazla zamanını almadı. 1950'den beri, çoğu
The Times Literary Supplement'te çıkmış yazılarını derlemek,
diğer bir "kendini meşgul etme" faaliyetiydi. Bu çalışmaları
nı çok sevdiği bir ifadeyle "uçarılık" olarak tanımlıyor, kay
gısızca ve eğlenceli buluyordu. Romantik Sürgünler'in böyle-
26
si "uçarı bir ruh haliyle" yazıldığını söylüyordu. * Eş-zaman
lı olarak, The Twilight of Comintem kitabına kaynak teşkil
eden materyale, giderek daha fazla eğiliyordu.
Bugün, beş veya altı kitap sonra, "birlikte çalışma" ile ilgi
li muğlak beklenti karşısında yaşadığım şaşkınlık ve belir
sizliği hala hatırlıyorum. Hep benim ona gitmemin, "ada
letsiz olacağı" düşüncesiyle, iki haftada bir dönüşümlü ola
rak, onun ve benim evimde ikişer günlük toplantılar önerdi.
Onun standartlarına göre bohem, eşyaları yetersiz ve düzen
siz evimde, o yaşında ne denli rahatsız olacağını düşünüyor
dum. Alışkın olmadığı birtakım küçük sorunlar karşısında
gösterdiği uyum inanılmazdı. Bardaktan boşanırcasına ya
ğan bir yağmurda, gece boyunca yatak odası çatısının akma
sı gibi büyük sorunlar bile ertesi sabahki çalışma kapasite
sini etkilemiyordu. Merkezi ısıtmanın bozulması, dışarıdan
gelen radyo sesi, telefon zilleri veya en uygunsuz zamanda,
bir tartışmanın tam ortasında kapıya gelen satıcılar - bun
ların hiçbiri, ilgisini dağıtmıyor, huzurunu kaçırmıyordu.
Gündelik işlerin dışında da kalmıyordu. Evdeki yardımcım
la birkaç kelime konuşuyor, kızının ismini hatırlıyor, bah
çıvanın beceri veya beceriksizliklerinden bahsediyor, bir yıl
önce çatıyı tamir eden adamın adının (bir kez duyduğu hal
de) Mr. Miller değil, Mr. Murphy olduğunu hatırlatıyordu.
Tüm arkadaşlarımın, özellikle genç olanların ve çocukları
nın kamusal veya özel tüm yaptıklarıyla yakından ilgileni
yordu. (Susie'nin veya Pauline'in basında yer alan, konserle
rini bana Cambridge'den hemen bildiriyordu) .
(*) Birkaç yıl sonra, 1972 Noeli'nde bana hediye ettiği The Romantic Exiles'a şöy
le bir not eklemişti: "Bazı bölümlerin hoşgörüyle okunması gerekiyor. Henüz
çok genç, kırkındaydım".
27
En sevdiği koltuğuna oturuyor, yerlere dağılmış sayısız
küçük not, etrafında kahve sehpaları, tüm dış unsurlardan
etkilenmeden hızlı ve akıcı bir şekilde yazabiliyordu. Onun
çalışma yöntemi bana zorluklar çıkarıyordu. Herhangi bir
bölüm için ilk yazdığı taslak on sayfayı geçmiyor, konuyla
ilgili tüm bildiğim bu, diyordu. Daha sonra, "boşlukları dol
durma" sürecini başlatıyordu. Önce bir dizi soru ortaya çıkı
yordu ve bunların, en azından bazılarının cevaplarını nerede
bulabileceğimi tartışıyorduk. Orijinal kaynaklar neredeydi?
Bu ülkede bazılarını bulabilir miydik? Harvard'dan bir şey
ler çıkar mıydı? Ya Feltrinelli'den? * Aynı konuda çalışmış
diğer yazarlar kimlerdi? Ve benzeri sorular.
Onun ve benim araştırmalarımızı temel alan eklemeler
yazarak "boşlukları dolduruyordu" . Yeni sayfalar ilk tasla
ğa ekleniyordu. Bunlar doğal olarak çok farklı uzunluklar
da olabiliyordu. Daha sonra, ilk "eklemeler" kümesine ye
ni materyaller "ekleniyordu" . Bunlar, her boy ve şekilde es
ki notlar ve mektupların arkasına, tükenmez veya kurşun
kalemle, küçük el yazısı cümlelerle doldurulmuş ve rastge
le birbirine iğnelenmiş müsvedde kağıtlarından oluşuyor
du . Bu durum, sayfaları numaralandırma çabalarını için
den çıkılmaz hale getiriyordu. Ancak, bazı eklemeler yan
lış yere konduğunda, hatta geçici olarak "kaybolduğunda"
bile, çok sıkı dokuduğu metnin berraklığı her şeyi yerli ye
rine koymayı mümkün kılıyordu. Böylelikle, on sayfadan
oluşan başlangıç taslağı bazen on misli uzunlukta bir me
tin haline geliyordu. Onun el yazısını deşifre edebilen tek
kişi ömrünün son yirmi beş yılında onunla çalışmış, uzak
ta, lskoçya'da yaşayan bir sekreterdi. Daktilo edilmiş metin,
üzerinde çalışabilmemiz için geri geliyordu. Tabii ki doldu
rulması gereken yeni boşluklar, yeni soru ve cevaplar, iğne
lenecek yeni eklemeler vardı.
28
Benim işimi daha karmaşık hale getiren bir başka konu,
inanılması güç biçimde, aynı anda kitabın farklı bölümleri
üzerine çalışabilme yeteneğiydi. Ben tam Ch'en Tu-hsiu'nun
1 926 yazında Çin partisinin merkez komitesine yazdığı ra
porlarla boğuşurken, Cambridge'den yeni bir not geliyordu;
Carr, Tasca'nın 1929'da PCI'dan ihracı konusuna, bazı İtal
yanların tepkileri hakkında yeterince detaylı bir materyale
sahip değildi. Böyle durumlarda, mektubunda belirttiği gi
bi, "uzun süreler ve hızlı çalışamıyor" olması nedeniyle as
lında şanslıydım.
Aslında hemen hepsi teknik sorunlardı ve her iki tarafın
biraz esneklik göstermesiyle aşılabilirdi. "Teknik" olmayan
sorunlar ise, historiografiye farklı yaklaşımdan kaynaklanı
yordu. Ben bu konularda oldukça farklı bir eğitimden geç
miştim. Bu nedenle onun kurumlar, kararlar, resmi prog
ramlar, resmi duyurular, vb. konularla ilgili aşırı meşguliye
tine tahammülsüzdüm. Tüm bunlara, pratikte sahip olduk
larından daha fazla değer atfedildiğini düşünüyordum. Ben
ce, bu kadar önemsenmeleri şart değildi. Yazıya fazlasıyla
önem verirken, dokümantasyonunun ruhuna verdiği önem
yetersiz kalıyordu.
İtirazlarımı sabır ve hoşgörülü bir gülümseme ile dinliyor
du. "Kesinlik ve doğruluğun en küçük ayrıntılarına bağım
lı" -kendi ifadesi- biri olarak, itirazlarımı kanıtlamamı isti
yordu. Her ikimiz de, "ruh"un doğası gereği, kolayca "bel
gelenemeyeceğini" biliyorduk. Benden, şu veya bu komü
nist partinin tüm hücrelerine sirayet eden bir sıkıntının ve
ya "düşünsel kaynama" (ferment of ideas) gibi aykırı bir ko
nunun, anlamlı bir açıklamasını istiyordu . Humanite veya
Pravda sayılarından dikkatli bir okumayla kullanışlı notlar
çıkarmak kolay bir işken, bir nedenle dergi sayfalarından
kayboluveren -yazar veya parti aktivisti- eski katkı sahiple
rinin ruh halini araştırabilmek hiç kolay değildi. Parti kong-
29
relerinde yapılan konuşmaların muhteviyatını özetlemekle,
tasfiye edilmiş veya engellenen kişilerin konumlarını anlat
maya çalışmak birbirinden farklı konulardı. Çeşitli muha
liflerce üretilmiş belli bir siyasal literatürün olduğu doğruy
du ama bunun geniş ölçekli ve kolay ulaşılır olduğu söyle
nemezdi. Azınlıkta olanların, özellikle de yenilmiş azınlıkla
rın "yıkıcı" düşünceleri, zafer kazanan muktedirlerinki ka
dar kolay belgelenemezdi. Bu düşünceleri de göz önüne alan
adil bir bakış, hayal gücü ve duygudaşlık gerektiriyordu.
Carr ile çalışmanın önemsiz birkaç zorluğu bunlardı.
Özünde uyumlu işbirliğimizin bende yarattığı tatmin, en
telektüel heyecan ve zenginlik ise, kıyaslanamayacak öl
çüde büyük. Benim evimde çalışırken, işi saat 6'da bıra
kıyorduk. Ben mutfakta, Stalin'in "Letter to Proletarskaya
Revolyutsiya"sını veya Kuusinen'in yaptığı bir konuşmanın
sıkıcılığını düşünürken, Carr dinleniyordu. Yemek sonrası
müzik dinliyorduk ve onun için en iyi dinlenme şekli buy
du. Hemen her zaman Beethoven, Mozart veya Schubert pla
ğı seçiyordu. Kendisi hiçbir enstrüman çalmadığı halde iyi
bir müzik bilgisi ve bu konuda inanılmaz bir hafızası vardı.
BBC'nin Man of Action programına konuk olarak davet edil
mekten çok keyif aldı. Bu oyalanma, onun için zevkli bir
"uçarılık"tı.
Akşamları, çalıştığımız konuyla ilgili sorunları konuşma
mız nadirdi. Gündelik siyasal konular yasak olmasa da, hoş
karşılanmıyordu. Yasak olan, her türden "temel" felsefe tar
tışmalarıydı. Hayranı olduğu 19. yüzyıl Slav kahramanları
nın, belirgin olarak bağımlı oldukları uzun tartışmalardan
nefret ederdi. Mutlaklar, Temel llkeler, Ahlakçılık ve Bilinç,
İnsan Doğası, "Hayatın Anlamı" gibi konuları, uzun yıllar
önce ve kesin olarak zihninde hallettiğini söylüyordu. Onu
felsefi terminoloji ile karşı karşıya bırakan bir jargonla yazıl
mış herhangi bir kitabı, derhal odanın en ücra köşesine hıra-
30
kırdı. Alçakgönüllülükle (alaycılık?), soyut şeylere karşı ye
teneği olmadığını vurgulamaktan usanmazdı. Cambridge öğ
rencilik yıllarında Russell veya Moore felsefesinin kısa ömür
lü etkisi, "Hegel adını ilk duyduğu anda" sessizce terk edil
mişti. "Bir yığın saçmalığı kolayca terk edip, dolaysız olarak
hedefe yönelme sezgisi" ile gurur duyuyordu. Bunu bir klasi
sist olarak A.E. Housman'dan almıştı ve onun, "işleyişine şa
hit olduğu en güçlü entelektüel donanıma" sahip olduğunu
düşünüyordu.
"Amatör" Marksist
31
rali olduğu çıkarsanabilir. Kişisel siyasi gelişiminin dönüm
noktası, pratikte serbest ticaretin terk edilmesinin sonucun
da, liberal düşünceye inancının kalmamış olmasıdır. Sonuç
ta, "kapitalizmin iflasına" oldukça erken bir dönemde ikna
olmuştur. "Kapitalizmin çöküşü üzerine Marksist çözümle
melerden daha çok, eylem ve düşüncenin gizli kaynakları
nı ve genellikle bunun çevresinde yükselen mantıksal ve ah
laki dış görünüşün arka planını gösteren bir yöntem olarak
Marksizme ilgi duyduğumu söylemek doğru olacaktır. Ka
pitalizm açıkça yok olmanın eşiğindeydi, bu çöküş süreci
nin işleyişini kesin olarak bilmek bana çok ilginç gelmiyor
du" diyecekti. "Batı burjuva kapitalizminin doğurduğu Batı
proletaryasının, bir sonraki aşamada dünya devriminin mo
toru olacağına" inanmadığı için ve sadece bu anlamda Mark
sist olmadığını söylüyordu.
Ölümünden kısa bir süre önce çağdaş siyaset sahnesini
değerlendirirken, "Sol akılsız, sağ ise kötü niyetli," diyor
du. O bir reformist değildi , sosyalizme burjuva demokrasi
sinin araçları ile ulaşılabileceğine inanmıyordu. Ancak, işçi
sınıfının kestirilebilir bir gelecekte, sosyalizm için savaşma
ya muktedir veya buna istekli olabileceği yanılsamasına da
inanmıyordu. lşçi hareketinin tamamen meydanı terk ettiği
ni düşünürken, yeni sola ve onun "gerçekte var olup olma
dığını araştırmadan öne sürdüğü devrimci durum teorisi
ne" karşı tahammülsüzdü. "Teori ve pratiğin birliği" ona gö
re hem iyi hem de kötü yönler taşıyordu. 1970'lerin sonun
da Avrupa solunda, çoğunluğun siyasi saflığının onu -kendi
ifadesiyle- "şaşkına çevirdiğini" söylüyordu.
Ona göre, Avrupa komünizminin "üzerinde duracağı
ayakları yoktu" ancak yine de, yeni soğuk savaşın patlama
sına kendi katkısını yapıyordu. Sovyet karşıtlarına karşı tu
tumu sert ve eleştirel değildi. Bu konuda yazdığı bir mek
tupta, kendisini alışılmışın dışında bir netlikte ifade edi-
32
yordu: "Kendilerine ait bir program üretememiş olan ancak
herhangi bir işaret aldığında, tescilli karşı-devrimcilerle (an
ti-Lenin, anti-Marx) ve soğuk savaşçılarla omuz omuza ver
meye hazır Avrupa komünizmi hakkında ne düşünülme
li? Bu, Kremlin'deki sertlik yanlılarının arayıp da bulamadı
ğı bir durumdu. Troçki'den Chamberlain'e birleşik cepheye
geri mi dönüyoruz? En azından Troçki bunu hiçbir zaman
yapmadı. Nereye gidiyoruz? Şu anda dünyanın her yerinde
sayısız savaş taciri var. Yeni sol, nükleer silahsızlanmaya ge
ri dönemez mi? Belki biraz safça ama daha sağlıklı olurdu" .
B u çeşit patlamalar nadiren oluyordu v e bence günde
lik hayatında yaşadığı zorlukların ve giderek güçten düşü
yor olmanın yarattığı öfkeye bağlıydı. "Geçmişte daha hızlı
ve daha az güç harcayarak çalıştığımı düşünmek çok can sı
kıcı" - bu tür şikayetler, artık doksanlı yaşlara yaklaşırken
sıkça tekrarlanıyordu. Artık önünde birkaç yıldan fazla süre
kalmadığı acı gerçeğinin farkındaydı ve çalışmasının gelece
ği ile ilgili kaygı duyuyordu.
Geçmişte olanların hatırlanması, akşam sohbetlerimizde
giderek daha fazla önem kazanmaya başladı. Fakat birçok
yaşlı adamdan farklı olarak o, diifficilis, querulus, laudator
temporis acti* değildi. Gençlere karşı eleştirel ve denetim
ci de değildi. Aksine gençlere ilgi duyuyordu ve kendisin
den elli-atmış yaş küçüklerle çok rahat hissediyordu. Oku
luna kadınların da kabul edilmesi konusunda çok istekliy
di - ona göre bu çok gecikmiş bir uygulamaydı. Birçok mes
lektaşının ve okul çalışanının aksine, uzun saçlı, jean giymiş
ceketsiz adamların high table'da* * boy göstermeleri onu faz-
33
laca şaşırtmadı. Onun zamanıyla kıyaslandığında, bugünün
gençleri ne daha çok ne de daha az "ahlakçı" veya "ağırbaş
lıydı". Ayrıca "müsamahakar toplumumuz" sızlanmalarının
da riyakarca olduğunu düşünüyordu.
Anılarında, 1 9 1 4 öncesi geçmişine gidiyordu. Bir yıldan
da az bir süre önce yazdığı kısa ve yoğun otobiyografik tas
lak şöyle başlıyordu: "Gençliğime dönüp baktığımda ilk ak
lıma gelen kavram 'güvenlik' . . . aslında güvenlik 1 9 14'e ka
dar hayal bile edilemezdi" . O yıl, bir dönemin sonudur. Av
rupa ve Dünya bu tarihten itibaren bir karmaşanın içine gi
rerken, bu Carr için giderek daha fazla korkutucu olmuştur.
Yine de, karamsarlık ve kasvet duygusuna karşı savaşmış,
geleceğin cehennem olacağı görüşlerini paylaşmamıştır. 19.
yüzyıl liberal iyimserliği hala onunla beraberdir ve onun ha
yali özlemlerini beslemektedir.
Evet, genellikle katıksız bir gerçekçi olarak tanımlanan
bu adamın da ütopyası vardır. Muğlak, tanımlanmamış bir
ütopyadır bu ancak, "Sanırım bunu sosyalist (bir ütopya -
ç.n.) olarak adlandırmalıyım," demiştir. Bu durum geçmi
şe duyulan özlemi hiçbir şekilde dışlamaz. Bunu en iyi şe
kilde, bana 9 Ağustos 1 982 tarihinde gönderdiği eğlence
li notta ifade etmiştir: "Kral VII. Edward'ın taç giyişinin 80.
yıldönümü. Taç giyme töreni ameliyatı nedeniyle haziran
ayından ileri bir tarihe ertelendiğinde, ben ailemle birlik
te Exmouth'da tatildeydim. Süslemeleri ve donanma fişek
lerini hala hatırlarım. Neden o zamanın masum dünyasında
sonsuia kadar yaşayamıyoruz?"
34
G i ri ş
TAMARA OEUTSCHER
35
devriminin merkezi idari birimi olarak tasarlanan Komin
tern, tüm Avrupa'da ölümcül karşı-devrim tehdidi proletar
yanın karşısına dikildiğinde, gücünü kaybetmiştir.
E.H. Carr, uzun ve üretken yaşamında, seksenli yaşları
nın sonuna doğru önüne koyduğu hedeflerin büyüklüğün
den bunalmıştı. Çağdaş tarihin en fırtınalı dönemine ait bel
ge yığınını, her zamanki titizliğiyle elden geçirmesi giderek
daha zor oluyordu. Araştırmalarının ve yazılarının kapsamı
nı daraltması gerektiği acı gerçeğinin farkındaydı. Sonuç
ta, Komintern ve İspanya lç Savaşı'nın hikayesi, çok kap
samlı çalışmasının bir bölümü olacak iken, 198 1'de bir gün
isteksizce, kalan gücünü bu tarih parçası üzerine yoğun
laştırdı. Onu bu plan değişikliğine ikna eden, yaklaşmakta
olan Büyük Çatışma'nın hem provası hem de başlangıcı ol
ması nedeniyle, İspanya İç Savaşı'nın daha yakından bakıl
mayı hak etmesiydi. Ayrıca, başta Togliatti'nin İspanya'dan
Moskova'daki Komünist Enternasyonal Karargahı'na gön
derdiği gizli belgeler olmak üzere, yeni belgelerin ortaya çık
ması da, bu kararında etkili oldu.
Ancak bu kitabın, İspanya İç Savaşı ve Komintern konu
sunda mevcut literatüre emsalsiz bir katkı olmasını sağla
yan, yeni belgeler içermesi değildir. Stalin politikalarının ar
kasında yatan saiklerin kapsamı ve dönem Avrupa'sındaki
güçlerin karmaşık ilişkileri hakkında bize sunduğu yeni ba
kış açısı kitabı çok değerli kılmaktadır. Sovyet rejiminin ta
rihçisi, Moskova'nın İspanya karşısındaki tutumunda, dev
rimci hedeflerin yerini, giderek nasıl Sovyet devletinin gü
venlik hedeflerinin aldığını, her zamanki berrak anlatımıy
la göz önüne sermektedir. E.H. Carr, Komintern'in gün ba
tımını incelediği bir önceki kitabında, "alacakaranlık dün
yada. . . " tamamıyla ve geri dönülmez biçimde "varlığın na
sıl gölgeye dönüştüğünü" göstermektedir. Bu gölge kötü
cüldür; Stalin, lspanya'ya gerçek askeri eğitmen ve danış-
36
manlarının yanı sıra, siyasi polis ajanlarını da göndermiş
tir. Böylelikle Moskova'dan, savaşla parçalanmış Madrid'e,
Barcelona'ya, Valencia'ya iç mücadeleleri ihraç etmiştir.
Carr, yalnızca Sovyet Devrimi tarihçisi değildir, aynı za
manda Batı demokrasileri politikalarının çözümlenmesinde
de yetkindir. Diplomasi ile geçen yılları ve soğukkanlı yan
sız tavrı, bütün diplomatik manevraların arkasında, bildik
eski ideolojik zıtlıkların yattığını tüm çıplaklığıyla görmesi
ni sağlamıştır. Fransa ve Britanya için, halk cephesi sloganla
rı ne kadar "ılımlı" , "demokratik" , "yurtsever" olursa olsun,
Stalin sadece bir devrim kışkırtıcısıdır. Avrupalı sosyalistle
re ise, daha çok devrimin mezar kazıcısı gibi görünmektedir.
Stalin ise, Münih Antlaşması'nda doruğa çıkan taviz politika
sını, Batılı hükümetlerin dar görüşlülüğü veya güçsüzlüğüne
değil, kökleşmiş komünizm korkularına bağlamakta ve güç
eksenini Doğu'ya çevirme niyetlerinden şüphe etmektedir.
Paris, Londra, Cenevre'de gerçekleştirilen gizli toplantı
larda siyasetçilerin, faşist saldırganlık karşıtı ahlaki nefret
söylemlerinin nasıl da içi boş olduğunu, "bir yığın saçmalı
ğı kolayca terk etme sezgisi"ni harekete geçiren keskin zeka
sıyla, göstermiştir. Kulağa hoş gelen "müdahale etmeme il
kesi" ile perdelenen eylemsizlikleri acımasız bir saçmalığa
dönüşmüş, İkinci Dünya Savaşı'nın ilk çarpışmasında sa
vunmasız İspanya'yı yalnızlığa terk etmiştir.
Bu çalışmasında yazar, en külfetli materyalleri, geçmişte
ki kitaplarından daha sıkı dokunmuş bir metin haline getir
miştir. Daha uzun yaşasaydı, muhakkak ki kitabı daha faz
la gözden geçirir ve geliştirirdi. Hızla geçen zaman duygusu
nu metne de yansıtmıştır ve bu arka plandaki hız, trajik so
nuna doğru ilerleyen hikayenin yoğunluğunu ön plana çı
karırken, aynı zamanda, İspanya ve Avrupa üzerine çöken
felaketin büyüklüğünü daha etkileyici biçimde aktarması
nı sağlamıştır.
37
E.H. Carr, eserlerine katkıda bulunanlara teşekkürlerini
sunarken son derece cömertti. Çalışmalarında ona yardım
eden meslektaşlarına, kurumlara, arkadaşlarına karşı şük
ran duygularına yer verirdi. Son elyazmalarının baskıya ha
zırlanmasını bana emanet etmesi, benim için gurur kayna
ğıdır. Bu kitabın hazırlanmasında ona yardım eden jonat
han Haslam'ın katkıları paha biçilmezdir. ]. Haslam beni de,
Foundations of Planned Economy ( 1 969) çalışmasının ilk iki
cildinin ortak yazarı Prof. R.W. Davies'in bilgi ve deneyi
minden yararlanma konusunda cesaretlendirmiştir. Her iki
meslektaşıma da şükranlarımı sunarım. Onların yardım ve
deneyimi olmadan işim çok daha zor olurdu. Güveni, des
teği ve yakınlığından dolayı john H. Carr'a kişisel teşekkür
lerimi sunarım.
38
Komintern
. .
ve ispanya iç Savaşı
s.. /
Seboo•'°" FRANSA /
)
� """"
-� �...._..
,,.
�-.-.
·
-
Q..,,,
ı
.
Kanarya Adalan
L� •
D
�· -=-�·· -....,_
"""".. � � c"; ,,P
� Faşistlerin bölgesi cd
._.,
�� """"
� Cumhuriyetçilerin bölgesi c..-
o Mit 150
o �,. 2!iO
22 Temmuz 1 936 itibariyle Cumhuriyetçi/er ve faşistlerin ispanya 'da etkin oldukları bölgeleri gösteren harita.
1
P re l ü d
1 ]. Diaz, Trez anos de Lucha, (Paris, 1970), s. 31-57 ; Rundschau, No. 7, 13 Şubat,
s. 276-277. PCE'nin daha erken dönemleri için bkz. The Twilight of Comintem,
43
lere aitse de ve bunun en ateşli savunucusu Largo Caballe
ro olsa da, PSOE'nin birçok bölgedeki oy potansiyelinin esas
olarak Prieto ve ılımlıların elinde olmasıydı.
Halk cephesini örgütleyebilmek için en acil görev bir se
çim mücadelesine girmekti. Cortes* [ Parlamento ] , hiçbir
hükümetin güvenoyu alamaması nedeniyle Ocak 1 936'da
dağıldı ve seçimlerin 16 Şubat'ta yapılacağı ilan edildi. 15
Ocak'ta sol liberaller, PSOE, PCE ve tahminen bazı anarşist
ler cephenin seçim platformunu oluşturan bir program üze
rinde anlaştılar. Siyasi tutukluların bırakılması, 1934 Ekim
isyanından sonra "faşist rejim" tarafından görevinden alı
nanların iadesi, parasal ve mali reformların yapılması ve hu
kuki reformlar, programda öne çıkan konulardı. Programın
en önemli özelliği ciddi sosyal ya da ekonomik talepler içer
memesiydi. Toprak köylüye, fabrikalar işçiye ajitasyonu
nu, UGT ve onun tarım işçileri bölümü (FNTT) desteğiy
le, sol yürütüyordu. Ancak bu durum halk cephesi progra
mında yansıtılmıyor, desteklenmiyordu. Dönemin hararetli
tartışmaları göz önüne alındığında, ılımlı ve iddiasız bir do
küman olduğu söylenebilirdi. Aslında, sadece cumhuriyete
ve demokratik hükümete bağlılığın birleştirdiği farklı çıkar
grupları ve düşünce çevrelerinin geniş koalisyonunu sağla
mak üzere tasarlanmış bir programdı. 7 O gün için hedefine
ulaştı. Diaz seçim öncesi konuşmalarında, maharetle "işçile
re ve anti-faşist yoldaşlara" hitap etmişti. Halk cephesinin ve
İspanya demokrasisinin savunulmasını hararetle talep edi
yordu. 8 16 Şubat 1936 tarihli Cortes Seçimleri halk cephe
si için tam bir zafer oldu. 88'i sosyalist, 16'sı komünist ol
mak üzere 278 milletvekilliği kazanıldı. PCE adayları top-
(*) ispanya'da yasama organı, meclis ve senatodan oluşur - e.n.
7 Rundschau, No. 4,23 Ocak 1936, s. 142-143.
8 ]. Diaz, Trez Anos de Lucha (Paris, 1970), s. 61-98; Largo Caballero'nun şahsı
na yönelik övgü (s. 87) ve bunun yanı sıra, cepheye katılmaları için anarşistle
re yönelik çağrı da (s. 89) yer alıyordu.
44
lamda 400.000 oy aldılar.
Anarşistler ilkelerine bağlı
kalarak aday göstermedi
ler. Ancak kimi anarşistle
rin halk cephesi adaylarına
oy verdiği belliydi. En ağır
kayıp sadece 67 vekil çıka
rabilen merkez partileri
nindi. Sağ 1 40 milletvekil
liği kazandı. Bunların 94'ü,
G il-Robles'ın lideri oldu
ğu yan-faşist Katolik parti
CEDA'nındı.9
Seçimleri genel af izledi. Jose Maria Gil-Robles.
9 Partilerin daha detaylı kazanç ve kayıp dökümleri için bkz. Rundschau, No. 14,
26 Mart 1936, s. 583.
10 Pravda, 19 Şubat 1936.
1 1 Rundschau, No. 10, 27 Şubat 1936, s. 371 ; ]. Diaz, Trez Anos de Lucha (Paris,
1970), s. 88-89.
45
derasyonlan CGT ve CGTU, Komintern'in rızası ile 1936
Toulouse Kongresi'nde* birleşmenin eşiğindeydiler. 12 Tog
liatti,** Rusya'daki parti dergisine yazdığı yazıda İspanya se
çimlerini, "ulusal ve uluslararası düzeyde büyük önem veril
mesi gereken bir olay" ve "proletaryanın faşizme karşı bir
lik mücadelesinde müthiş bir zafer" cümleleri ile selamladı.
PCE'nin etkisi henüz belirgin değildi. Ancak birliğin gerek
liliği anlaşılmıştı; "yedinci kongrenin kararlan, başka hiç
bir ülkede böylesine büyük ve derin bir etki yapmamıştı" .13
Seçim zaferi solda safların daha da sıklaşmasına katkıda
bulundu. 4 Mart 1936'da PCE Merkez Komitesi, PSOE'ye
yönelik, yerelden ulusala tüm düzeylerde sosyalist-komü
nist işçi ve köylü grupları birliğinin kurulması önerisini
yaptı. Nihai amaç "işçi-köylü hükümeti" olabilmekti - ya
ni Sovyet hükümetinin İspanyol eşdeğeri.14 26 Mart 1936'da
PCE ve PSOE'nin gençlik birliklerinin yürütme kurulla
rı Madrid'de bir araya gelerek, Komintern'in 7. Kongresi
ni takiben KIM'in * * * Moskova'da bir önceki eylülde yaptı
ğı 6. Kongre'de aldığı kararlar temelinde "yeni tip bir örgüt
lenme" oluşturma niyetlerini duyurdular. Bildiri, Largo Ca
ballero ve Georgi Dimitrov'un* * * * isimlerine başvuruyor,
aynca "devrimci gençliğin birliği mücadelesinde yerini al-
(*) 2-5 Mayıs tarihleri arasında Fransa'da yapılan kongrede CGT'nin "işvere
ne, hükümetlere ve siyasal partilere" karşı korunması -bağımsızlığı- ilkesi
kabul edilmiş, büro üyelerinin aktif siyasetle ilişkileri yasaklanmıştır - e.n.
12 Mart 1936 aynı zamanda Amerikalı gazeteci Roy Howard'ın Stalin ile yap
tığı ünlü röportajın tarihidir. Burada Stalin SSCB'ye atfedilen dünya devri
mi projesini "trajikomik bir yanlış anlama" olarak nitelemiştir.
(**) İtalyan siyasetçi ve İtalyan Komunist Partisi (PCI) lideri - e.n.
13 Bolshevik, No. 6, 5 Mart 1936, s. 9-19.
14 PCE çağrısı ile ilgili bu haber Claridad, 12 Mart 1936'da yayımlanmıştır.
Ancak resmi bir cevap gelmediği anlaşılmaktadır.
(***) Kornintem'in uluslararası gençlik organizasyonu. 1919-1943 yıllan arasın
da faaliyet göstermiştir - e.n.
(****) Dimitrov, Komintem'in genel sekreteri - e.n.
46
ması" için anarşist gençliğe çağrı yapıyordu . Tüm komü
nist ve sosyalist gençlik örgütleri mensuplarına yönelik bir
diğer bildiri, güçler birliği çağrısının yanı sıra, iki ayrı çatı
nın birleşmesine yönelik bir kongre toplamak üzere ortak
komisyon kurulduğunu duyuruyordu. 1 5 Sendikaların birli
ği kampanyası daha yavaş ilerlemekteydi. Saragosa'da 1 936
Mayısı'nda toplanan CNT kongresinde delegelerin büyük
çoğunluğu birleşme yönünde oy kullandı. Ancak aynı za
manda, olabildiğince devrimci bir program ve burjuva cum
huriyeti destekçilerine hiçbir taviz verilmemesi konularında
ısrarlıydılar. 1 6 Bu hedeflerin tutarsızlığı düşünülürse bölün
me kaçınılmazdı.
Madrid'de 28-30 Mart 1 936'da yapılan PCE'nin "genişle
tilmiş" merkez komitesi toplantısına lspanya'nın tüm ille
rinden, ayrıca Katalonya ve Bask bölgeleri otonom komü
nist partilerinden delegeler katıldı. Temel amaç solun bu za
fer anında partinin devrimci imajını korumaktı. Seçim zafe
rine anlam kazandıran "sadece işçilerin ve köylülerin güçlü
siyasal uyanışı değil, aynı zamanda toplumun orta tabakala
rında görülen büyük radikalleşmeydi" . PCE artık, "devrimin
örgütlenmesinin ivediliğine" ve "Marksist-Leninist tek bir
partinin kurulması ile siyasal birliğin sağlanmasına" odak
lanmalıydı. Parti, üye sayısının 50.000 olduğunu açıkladı.17
Diaz, 1 5 Nisan'da Cortes'te PCE adına yaptığı ilk konuşma
sını sağa yönelik amansız bir saldırıya ve " demokrasi, öz-
1 5 Rundschau, No. 1 7, 16 Nisan 1936, s. 691-692; Diaz'a göre (a.g.e. No. 20, 30
Nisan 1936, s. 809) Mart 1936'da Moskova'da İspanya sosyalist ve komünist
gençlik örgütü delegelerinin yayımlanmamış konuşmalarının sonucu varılan
anlaşmada Manuilsky ve Dimitrov'un önemli etkisi vardı.
16 Rundschau, No. 23, 14 Mayıs 1936, s. 932. Kongre ile ilgili olarak bkz. S. Pay
ne, The Spanish Revolution ( 1970), s. 199-201 .
1 7 Rundschau, No. 1 6 , 8 Nisan 1936, s . 65 1 ; No. 23, 1 4 Mayıs 1936, s . 921-
923; başka bir kaynağa göre Şubat 1936'da 30.000 olan üye sayısı, haziran
da 100.000'e çıkmıştır (Pod Znamenem Ispanskoi Respubliki ( 1965), s. 435,
not 69).
47
gürlük, refah ve banş" 18 olarak özetlediği halk cephesi prog
ramının savunmasına ayırdı. Bu sırada, Ekim 1 934 Asturi
as* ayaklanmasının başarısızlığa uğraması sonucu SSCB'ye
kaçan 79 sığınmacının ülkeye dönmesi ile parti güçlenmişti.
Grup, Dimitrov ile Stalin'e yazılmış, SSCB ve İspanya devri
minin yaratıcılarına açık bağlılıklarını dile getirdikleri 5 Ni
san 1 936 tarihli mektupla Moskova'dan ayrıldıklarını kamu
oyuna duyurdu. 1 9
lspanya'da hüküm süren bölgeler arası farklılıklar bir
lik arzusunun önünde engel teşkil ediyordu. Modern sana
yinin yer aldığı lspanya'nın en büyük ikinci şehri Katalun
ya 1 932'den beri yan-özerk bir yönetime sahipti. Şehrin or
taçağdaki bağımsızlık günlerini hatırlatan bir adlandırmayla
Generalitat denilen seçilmiş konsey içişlerini yönetiyordu.
Generalitat Başkanı ve Katalan Burjuva Partisi Esquerra'nın
lideri Companys, Ekim 1 934'teki Asturias ayaklanması sı
rasında Katalanya'nın bağımsızlığını ilan etmiş, ancak isya
nın bastırılmasının ardından idamdan son anda kurtulmuş
tu . Katalan işçi örgütlenmeleri içinde en yaygın ve güçlü
olanı anarşist CGT'ydi. Sosyalist UGT çok gerilerde kalıyor
du. Nin ve Maurin liderliğindeki Katalan komünistleri 1 930
ve 1 93 l'de PCE'den ayrılmış, düşman sol komünist grupla
ra bölünmüşlerdi.20 Bu gruplar, Şubat 1935'te birleşmiş, Par
tido Obrero de Unificacion Marxista'yı (POUM) kurmuşlar
dı. POUM'un üye sayısı birkaç bini geçmediği halde, dev
rimci gayretleri PCE'den yüksekti. Artık halk cephesi adına
dikkat ve itidal çağrısı yapıyor, dahası Katalanların yoğun
18 ]. Diaz, TrezAnos de Lucha (Paris, 1970), s. 168-182; Rundschau, No. 19, 23 Ni
san 1936, s. 778-779.
(*) iç Savaş öncesinde yaşanan, maden işçilerinin genel greviyle başlayan bir ayak
lanma. Asturias Komünü Franko tarafından bastmlmıştır. Yaklaşık 5 bin kişi
nin öldügü, on binlerce işçinin tutuklandığı kanlı bir süreçtir - e.n.
19 A.g.e. No. 2 1 , 7 Mayıs 1936, s. 851-852, 868-869.
20 Bkz. The Twilight of Comintem, 1930-1935 (1982), s. 291-292, 299.
48
bağımsızlık taleplerine uzak duruyordu. 1 936 seçimlerinde
POUM halk cephesini destekledi. Ancak, PCE ile araların
da çekişmelerin başlaması fazla gecikmedi. POUM'un yayın
organı La Batalla, "işçi sınıfı partilerinin burjuva hükümet
lerini desteklemelerinin temelde yanlış bir tavır" olduğunu
vurgulayarak, Kızıl Devrim ve İspanyol Sovyetleri sloganla
rını öne çıkardı. PCE buna sert bir karşılık vererek "dönek"
Maurin'i "halk cephesinin düşmanı" ilan etti.21 POUM mu
halefetinin sürdürdüğü inatçı eleştiriler PCE'deki yandaşla
rının partiden kopmasına yol açıyor, bu da PCE'nin prole
ter POUM'un yanılmaz çizgisi yerine burjuva hükümetleri
ne yakın durduğu savına gerçeklik vehmi katıyordu.
22 Mayıs 1 936'da IKKI prezidyumunun bir oturumun
da, Jesus Hernandez PCE ile ilgili uyarılarını açıkça dile ge
tirdiği bir rapor sundu. Partinin hedefi "demokratik ve dev
rimci güçlerin, faşizm ve karşı-devrime karşı kesin zaferi"
ile işçi ve köylü ittifaklarında halk cephesine "yoğun des
tek" olmalıydı. PCE, "sol cumhuriyetçi hükümeti sadakat
le destekler" ancak eleştiri ve bağımsız politikasını sürdür
me haklarını saklı tutardı. İşçi sendikalarının birliği anarşist
CNT ile yeniden yakınlaşma ve nihai olarak da PSOE ile bir
leşerek "İspanya proletaryasının tek devrimci partisi"ni ya
ratma taraftarı olmalıydı. "Kiliselerin, manastırların yakı
lıp yıkılmasını, bu tür kışkırtıcı eylemler sadece karşı-devri
me hizmet ettiği için" , kesinlikle reddederdi. Dimitrov tar
tışmaya katılarak uyarıların dozunu daha da artırdı. "Sosya
list cumhuriyet mücadelesine hemen başlanmasını öneren
Largo Caballero liderliğindeki sol sosyalistlerin soku slo
ganlarına" karşı eleştirel duruşundan dolayı PCE'yi övdü. O
günkü hedef, burjuva demokratik devrimin tamamlanma
sıydı. Oturumun sonunda IKKI sekretaryası, "İspanya pro-
21 La Batalla, 10 Nisan 1936; Mundo Obrero, 24 Nisan 1936 (S. Payne, The Spa
nish Revolution (1970), s. 199'dan aktarılmıştır.
49
letaryası ve PCE'nin acil ve temel hedefi, demokratik devri
min tamamlanması için gerekli faaliyetleri yürütmek olmalı
dır," görüşüne yer veren bir önergeyi kayda geçirdi. Önerge
de, PCE'nin sosyal-demokrat ve anarko-sendikalist işçilerle
anlaşma zemini araması, Katolik kitlelere ulaşmaya çalışma
sı destekleniyordu. Komünistlerin halk cephesi hükümetine
katılmaları meselesinde de, "faşizme ve karşı-devrime karşı
savaşan halk cephesinin çıkarları doğrultusunda"22 bir katı
lım olabileceği belirtiliyordu. PCF için alınan olumsuz ka
rar, PCE için açık bırakılmıştı. Tüm bu tereddütler, doğal
olarak, Komintern hiyerarşisinde var olan farklı yaklaşımları
yansıtıyordu. 1936 Yazı için bir PCE kongresi planlandı ama
patlayan lç Savaş buna imkan tanımayacaktı.23
Halk cephesi seçim zaferinin etkisiyle İspanya solun
da görülen aşırı güven (öfori) ve devrimin yükselme eği
liminde olduğu inancı tamamıyla yanıltıcıydı. Hükümet
te küçük çaplı görev değişiklikleri yapıldı. " Cumhuriyetçi
solun" lideri Azana, seçimlerden sonra yeni hükümet kur
du. Mayıs ayında Akala Zamora'nın yerine kendisi başkan
olurken, başbakanlığı takipçilerinden renksiz biri olan Ca
sares Quiroga'ya bıraktı. Bu arada PSOE'nin sol kanadı,
Prieto'nun atanmasını veto etmişti. Yani, aslında hiçbir şey
değişmemişti. Cortes'in de, hükümetin de, herhangi bir sos
yal reform paketini yürütecek, hatta formüle edecek uyumu
veya otoritesi yoktu. Birlik, demokratik cumhuriyetin fazi
letlerine duyulan muğlak bir inancın sınırlarını aşamadı. Re
jimin küçük de olsa tek başarısı, SSCB ile kurulan düzenli
22 Hemandez'in raporu, Kommunisticheskii Intematsional, No. 1 1 -12 (1936), s.
131-132'de özetlenmektedir. Dimitrov'un müdahalesi için bkz. Georgii Dimit
rov: Vydayushchiisy Deyatel' Kommunisticheskogo Dvizheniya (1972), s. 335-
338. Aynı yerde, Dimitrov ile kabaca "PCE liderlerinden biri" diye tanımlanan
Codovilla arasındaki konuşmalar da yer almaktadır; önerge için bkz. Kommu
nisticheskii Intematsional Kratkii Istorichheskii Ocherk (1969), s. 438-439.
23 Georgii Dimitrov: Vydayushchiisya Deyatel' Kommunisticheskego Dvizheniya
( 1 972), s. 336, not 2.
50
diplomatik ilişkiydi. llk gi
rişim, 1 9 3 6 N isanı'nda
Milletler Cemiyeti İspanya
Temsilcisi Madariaga tara
fından yapıldı ve Litvinov*
tarafından memnuniyetle
karşılandı. Ancak, ilk Sov
yet elçisi Rozenberg'in iti
matnamesini sunması, İç
Savaş'ın patlak vermesin
den sonra , 3 1 Ağustos'ta
olacaktı.24
Hükümet, İspanya de-
mokrasisinin özündeki za
ikinci Cumhuriyette Devlet Başkanlığı da
yıflıkları gösteren kof bir yapan Sol Liberal Parti lideri Manuel Azana.
(*) Maksim Litvinov Sovyet diplomat ve o dönemin dışişleri halk komiseri - e.n.
24 Dokumenty Vneshnei Politiki SSSR, xix (1974), s. 230, s. 416-417.
(**)ltalyan komünist. Asıl etkinliğini göç ettiği Arjantin'de göstermiş, 192l'den
ölümüne kadar Politbüro üyeliği yapmıştır. Otuzlu yıllarda İspanya ve Latin
Amerika'daki siyasi mücadelenin içinde bulunmuştur.
51
sında ılımlı PSOE yandaşlarının ve halk cephesini destekle
yen burjuva radikallerin duyduğu korku, sağın ihtiyaç duy
duğu kışkırtma ortamını yarattı. PCE'nin pek bir etkisi yok
tu. Birkaç hafta boyunca ordu ve sağ siyasiler, CEDA ile Fa
lange kararsız kaldılar. Kurumsal araçlarla otoriter bir rejim
kurma beklentisi daha aşırı girişimleri dizginliyordu. Ancak
boğucu İspanya yazı geldiğinde, mevcut durumun daha faz
la sürmeyeceği aşikardı, artık, fırtına kopmak üzereydi.
52
2
Saldın
53
tüm İspanyollar"a yönelik "halkın özgürlük ve demokratik
kazanımlarının"2 savunmasını güçlendirmeye çağıran Mad
rid radyosu konuşması izledi. "La Passionaria [ihtiras çiçeği
- ç.n. ) " olarak bilinen bu olağanüstü kadının baskın karak
teri ve ateşli hatipliği, cumhuriyetçilerin, özellikle de komü
nistlerin hizmetinde oldu. *
İsyancı veya "milliyetçi"lerin bölgeleriyle, hükümetin de
netimindeki cumhuriyetçilerin bölgeleri arasındaki savaş sı
nırları hemen belli oldu. Düşen hükümetin son çaresiz ham
lesi, ordu depolarıyla kışlalarda bulunan silahları işçi milis
lerine dağıtmak oldu. İşçi sendikaları ve sol siyasi partiler
tarafından gönüllülük temelinde toplanan bu benzersiz as
keri müfrezeler, devrimcilikle ilgili coşkuya askeri eğitim ya
da disiplin konularında sahip değildi.3 Hükümet, Ağustos
1 936'ya kadar, cumhuriyeti savunmak için "gönüllü ordu"
oluşturmaya devam etti. 14 Eylül'de "Beşinci Alay" olarak
bilinen PCE milisleri 10.000 gönüllü asker talebinde bulun
du.4 Ordu'nun yandaş birlikleriyle sivil muhafızların deste
ğini alan milisler sayesinde Madrid ile kuzeydeki sanayi yo
ğun şehirlerde, ayaklanmalar daha başlamadan bastırılırken,
Barcelona ağır sokak çatışmalarına sahne oldu.
Ayaklanmanın ilk haftalarında , Irun'dan Fransa sınırı
na kadar tüm Batı İspanya ile milliyetçi güçlerin kuşat
tığı cumhuriyetçi bölge dışında tüm Asturias madenci
lik ve sanayi bölgesi, milliyetçi güçlerin denetimine geç-
54
İç Savaş'a neden olan askeri ayaklanmanın lideri Franko...
55
şına gelmiş hükümetlerden elde etmeyi umdukları kazanım
lara yönelik saldırılara karşı direnmeye kararlıydılar. Burju
va cumhuriyetçilerle işçiler arasındaki uyumsuzluk, ayrıca
işçilerin kendi içinde sosyalistler ve anarşistler arasında ya
şadığı derin yarılma, solun hedeflerine yönelmesinde zafiye
te yol açıyordu. Franko'nun meydan okuması, halk cephe
sine geçmişte sahip olmadığı devrimci enerjiyi sağlıyor, bu
da milliyetçi sağı daha fazla telaşlandırıyordu. Bu bölünme
ler, savaşın başından itibaren süregelen aşırı şiddet ve vah
şeti de açıklıyordu. Milliyetçi bölgede, direnen veya karar
sızlık gösteren işçi ve köylüler askeri mahkemeler tarafın
dan sindirildiler ve kitlesel infazlara maruz kaldılar. Hükü
met bölgesinde, İspanya siyasetinde her zaman tepki odağı
olan Katolik Kilisesi yaygın bir hedef haline geldi. Kilisele
rin yakılması sıradan bir olay haline gelirken, papazların öl
dürülmeleri de seyrek yaşanmıyordu . Böylesi gaddarlıklar,
sağın özellikle dış dünyada sıklıkla kullandığı propaganda
malzemesi olmuştu.
İspanya İç Savaşı uluslararası bir sorun haline geldi. 18
Temmuz 1 936'da, Franko'nun Las Palmas Manifestosu ilk
yayımlandığında, Paris veya Londra'nın fazla ilgisini çek
mese de, Berlin ve Roma'da memnuniyetle karşılanmış ol
malıydı.5 Franko, "İspanya'yı yüce duygularla seven" her
kese hitap eden bir çağrı yaptı. "Hükümet'in atadığı yetkili
ler" ve "dış mihrakların emirlerini. . . yerine getiren devrim
ci güruhların" kışkırttığı anarşiden İspanya kurtarılmalıy
dı. Parmağını doğrudan "kitlelerin sorumsuzluğunu" sömü
ren "Sovyet ajanlarına" sallıyordu. Birkaç gün sonra, önce
Mussolini'den daha sonra Hitler'den acil askeri yardım, özel
likle de uçak ve hava personeli talebinde bulundu. Bunun
nedeni, ordunun tersine, zayıf İspanya Hava Kuvvetleri'nin
5 Las Palmas Manifestosu metni için, Brian Crozier, Franco a Biographical His
tory (Londra, 1967), ek 4, s. 5 19-522.
56
topyekun hükümetin tara
fında yer almasıydı. Habe
şistan başarısıyla kendin
den geçmiş olan Mussoli
ni, Akdeniz'i İtalyan deni
zi haline getirme proj esi
ni geliştirme fırsatı yaratan
bu duruma şevkle sarıldı.
Hitler'in ilgisi dolaylı da
olsa, Fransa'yı zor durum
{
23 Aralık 1938-...ı>
1 7 0cak 1939 -
Cephe 26 Ocak. 1939 ••.._ ••
da bırakarak zayıflatma 7 Şubat 1939 ...,.....,_
57
çağrısı yaptı. 8 İki gün sonra, İkinci Enternasyonal ile Ams
terdam Enternasyonali liderleri Brüksel'de toplanarak, tüm
demokratik ülkeleri, İspanya işçi ve köylülerinin demokra
si ve cumhuriyet mücadelesine destek olmaya çağırıyordu.9
Batılı komünist partilerde, halk cephesi kapsamında, İs
panya cumhuriyetinin savunmasına katılmaya yönelik yo
ğun istek oldu. Thorez, * halk cephesinin görevleri ve ka
zanımları üzerine 25 Temmuz 1936'da Amiens'te yaptı
ğı konuşmada, "Düşüncelerimiz ve kalplerimiz, İspanyol
cumhuriyetçiler ve hükümetleriyle, faşist saldırılar karşı
sında cesurca duranlarla beraber," diyordu. Bir hafta son
ra Paris'te, İspanyol hükümetinin parlamenter çoğunluk ve
mülkiyete saygı temelinde kurulmuş yasal bir hükümet ol
duğunu vurguluyor, "mücadelenin komünizm ve proletar
ya diktatörlüğü için olduğunu söylemenin iftira olduğu
nu" ekliyordu. Amaç cumhuriyetçi yapının savunulmasıy
dı. 10 Britanya'da Pollitt'in konuşmaları da aynı doğrultuday
dı. Mücadele, "İspanyolların göğüslemek zorunda kaldığı
feodal, monarşist ve dinci yobazları (clerical reactionaries)
iktidara getirme girişimine" karşıydı. İspanya halkı "Sov
yetler veya proletarya diktatörlüğü kurmak için değil" , de
mokrasiyi sürdürmek için savaşıyordu . İspanya, faşist sal
dırganların uluslararası düzeyde "yeni bir faşist saldırı dal
gası oluşturmak için ilk darbeyi vuracakları yer" olarak se
çilmişti. Pollitt, Britanya Ulusal Hükümeti'ni, İspanya'nın
"seçilmiş hükümetine" yardıma çağırarak; "Milletler Cemi
yeti kontrolü altındaki güçlerin derhal harekete geçirilme
sini" talep ediyor; Ulusal Hükümet, İşçi Partisi, TUC ve Eş-
58
güdüm Partisi'nin Millet
ler Cemiyeti'ni "lspanyol
Hükümeti'ni desteklemeye
zorlamak" için birlikte ha
reket etmelerini öneriyor
du. 1 1 Fransa Halk Cephesi
hükümetinin Giral'in tale
bine ilk tepkisi, cumhuri- ,,
yete yönelik güçlü sempa
ti duygusuyla şekillenmiş
ti. iç Savaş'ın ilk günlerin
de lspanya'ya uçak, silah
ve teçhizat sevk edildi. An
cak Fransa bu konuda cid
di biçimde bölünmüştü .
Etkili muhafazakar ve Ka-
tolik çevreler aktif olarak
Franko'yu destekliyorlar
dı. Yardımlar, komünizm Leon Blum.
59
lü muhafazakar yapısıyla İngiliz Hükümeti, Fransa Halk
Cephesi'nin sağ kanadına yakındı. Blum 23 Temmuz'da
londra'yı ziyaret ettiğinde, Eden'ın, cumhuriyetçilere silah
yardımı yapmanın tehlikeleri konusunda uyarılarda bulun
duğu ve Britanya Hükümeti'nin İspanya Savaşı'nda tarafsız
kalacağını belirttiği söyleniyordu.13
Blum, Paris'e döndüğünde, İspanya soluna yapılan yar
dıma sağ-kanat tepkisi yoğunlaşmıştı. Kendi bakanları ara
sında bile, İspanya sorununda taraf olmaya ilişkin görüşler
keskinleşmişti. Bakanlar Kumlu'nun 25 Temmuz'daki top
lantısında, Delbos ile Daladier İspanya'ya yardıma karşı çı
karken, Cot* kararlı bir destek konuşması yaptı. Blum ku
şatılmıştı. Silah ve uçak göndermeye devam etmek istiyor
du, ancak bu, ya gizlice yapılmalıydı ya da cumhuriyetçi İs
panya hükümetinin yanında olduğunu açıkça ortaya koy
muş tek ülke olan Meksika aracılığıyla yapılmalıydı. So
nuçta tuhaf bir durum ortaya çıktı. Havacılık Bakanı Cot'un
İspanya'ya uçak ihracına, Dışişleri Bakanı Delbos engel ol
maya çalışıyordu.
SSCB'deki tepkiler de, en az Fransa ve Britanya'dakiler ka
dar kararsızdı. Halkın isyancıları suçlayıp İspanya Hükü
meti'ne sempati duymasıyla, resmi suskunluk bir aradaydı.
Faşist güçlerin tehdidi karşısındaki siyasal müttefikler olan
Fransa ile Britanya'nın çizgisini izleyen bir dış politikaya
bağlılık, o günlerin Moskovası'nda hakim olan yaklaşımdı.
Tıpkı Batılı ülkelerin solcuları gibi, partinin etkili çevrele
ri de İspanya cumhuriyetine yardım için baskı yaptı. Ancak
13 [Ilımlı solcu Leon Blum ile Muhafazakar Anthony Eden, o dönemin İngiliz ve
Fransız Başbakanları kastediliyor - e.n.] Eden hatıralarında, bu görüşmede İs
panya meselesinin gündeme geldiğini hatırlamadığını söylüyor. Aksi görüşler
için bkz. H. Thomas, The Spanish Civil War (3. baskı, 1977), s. 344); her iki
hükümetin uygulamaları bir fikir alışverişi olduğu varsayımını destekliyor.
(*) Pierre Cot. 1936-1940 arasındaki Uluslararası Barış Konferansı Başkanı siya
setçi - e.n.
60
Franko yanlısı propaganda afişlerinden biri.
bu baskı, dönemin diplomasi politikasının duvarına çarp
tı. Bu duvarın, Batı'da değil ama SSCB'de kolayca yıkılması
nın nedeni, İspanya devrimini destekleme isteği veya sem
patiden ziyade, korkuydu. Faşist saldırganlığın yinelenen
güç gösterileri karşısında edilgen bir teslimiyet tehlikesine
karşı duyulan bu korku, Batı demokrasileri tarafından pay
laşılmıyordu . İtalya ve Almanya'nın, İspanya'da ihtiraslarını
gerçekleştirmelerine direnmemek hem korkakçaydı hem de
uzun dönemde tehlikeliydi.
Ne Sovyet hükümetinden ne de Komintern'den hiç ses
çıkmadı. Böylesi çetrefil bir sorun karşısında, her iki ku
rumda da bölünmeler olmalıydı. Moskova'daki Fransız As
keri Ataşesi, şüphesiz istihbarat kaynaklarına dayanarak ha
zırladığı, 1 3 Ağustos 1 936'da Paris'e gönderdiği raporda,
Komintern'de iki hizip bulunduğunu belirtiyordu; Stalin'in
de içinde yer aldığı "ılımlılar" , "Almanya ve ltalya'yı kışkırt
mamak için herhangi bir müdahaleden uzak durmak isti
yordu". "Aşırılar" ise "SSCB'nin sessiz kalamayacağını ve ya
sal hükümeti desteklemesi gerektiğini" savunuyorlardı. Sta
lin, büyük bir olasılıkla Komintern'in iç tartışmalarının dı
şındaydı. Ama bu durumda, Fransız hükümetinin tepkisini
çekebilecek olan, Litvinov'un hiçbir şey yapmama görüşünü
paylaşıyordu. Rapor, "aşırıların" "Troçkizm" ile suçlanabi
leceklerini ve sekter tutumlarının "hapse atılmalarına, hatta
Ruslar için sürgüne yol açabileceğini" belirtiyordu. 14 Zino
viev ile yandaşlarının yaklaşan iddianame ve davası henüz
açıklanmamıştı ancak, bir şeylerin yaklaşmakta olduğu de
dikoduları Moskova'da dolaşıyordu . Zinoviev-Kamenev Da
vası* tutanaklarında yer almasa da, İspanya krizinin bu geri
limi etkilememiş olması düşünülemez.
62
Basın'da çıkan yazılar, Franko'yu, İtalyan ve Alman faşist
lerinin maşası olarak nitelendiriyordu. Pravda'da 1 Ağustos
1 936'da yayımlanan, "Faşizm Savaş Demektir" başlıklı bir
makale Almanya'yı, İspanya'da isyanı körüklemekle, silah
ve para yardımı yapmakla ve İspanya limanlarını bombala
makla suçluyordu. Ancak alınan tek karar, sendikalar aracı
lığıyla cumhuriyetçilere parasal yardım sağlama kararıydı. 1 5
Sendikalarda yardım toplama faaliyeti hemen başladı. Da
ha ilk günden, Pravda'nın sütunları cömert yardım hesapla
rıyla doldu. Moskova Kızıl Meydan'da 3 Ağustos'ta düzen
lenen kitle gösterisine 1 20.000 kişi katıldı. Shvernik'in* İs
panya cumhuriyetine yardım için yaptığı dokunaklı çağrı
yı dinleyen kalabalık "Kahrolsun Franko" sloganı attı.16 lki
gün sonra, 1 2 milyon ruble toplandığı açıklandı ve Shver
nik bunun Frank olarak karşılığını, İspanya hükümeti tara
fından kullanılmak üzere Giral'e gönderdi. 17 Bu dönemde,
SSCB'den lspanya'ya, bunun dışında yapılmış silah veya baş
ka tür hiçbir yardım bilgisi yoktu.
Bu sırada Fransız hükümeti, içine düştüğü utanç verici
durumdan kurtulma kaygısıyla, ilgili hükümetlerin İspanya
sorununa müdahale etmemesi ve her iki tarafa da askeri teç
hizat ikmali yapmaması konularında mutabakata varılarak,
bu durumun güvence altına alınması projesini ortaya attı. 1
63
Ağustos 1936'da proje önce Britanya ile İtalya arasında mü
zakere edildi. Britanya hükümeti bunu memnuniyetle onay
layarak, aynı teklifin Portekiz, Almanya ve SSCB'ye de yapıl
masını önerdi. Bu gerçekleşti. 5 Ağustos'ta Sovyet hüküme
ti öneriyi ilke olarak kabul ettiğini açıkladı. Kısa bir tered
düt döneminin ardından, diğer hükümetler de aynı yolu iz
lediler. Müdahale etmeme deklarasyonu metninin Fransız
hükümetince hazırlanmasının ardından, Britanya hüküme
tinin imzası geldi. Sonra da diğer onay veren ülkelere gön
derildi. Sovyetlerin onayı, 23 Ağustos tarihinde Moskova'da,
Fransız büyükelçisi ile diplomatik nota teatisi ile gerçekleş
ti. Sovyet hükümeti; Almanya, İtalya ve Portekiz'in deklaras
yonu resmen onaylamasından sonra yürürlüğe gireceği şar
tında ısrar etti. Bir gün sonra bu da gerçekleşti. Avrupa'dan
yirmi bir ülke, bazılarının hiç ilgisi olmasa da, deklarasyo
nu imzaladı. Fransız hükümeti iyi niyetinin göstergesi ola
rak, 8 Ağustos tarihinde lspanya'ya silah ve teçhizat ihraca
tına ambargo koydu. İngiliz hükümeti 1 5 , Sovyet hükümeti
28 Ağustos'ta aynı yolu izledi. Müdahale etmeme deklaras
yonu daha başından ikiyüzlü yaklaşımlarla delindi.18 Dekla
rasyona uyulacağına hiç kimse inanmadı ve en az ikisi uyma
niyeti de göstermedi. Sovyetlerin onayı, Sovyetler Birliği'nde
ve cumhuriyetçi hükümeti destekleyen diğer ülkelerin ko
münist partilerinde, beklenmedik bir tavır olarak görüldü.
Ancak, SSCB'nin Almanya ve ltalya'nın askeri desteğine her
hangi bir ölçekte karşılık verebileceği yardım gönderme ka
pasitesi de yoktu. İtalya ile Almanya'nın, diplomatik bir ant
laşma nedeniyle, Franko'ya askeri sevkiyatı durduracakları
na Moskova'da pek inanan yoktu. Ama eğer antlaşmayı ken
dileri ihlal ederse, Batı dünyasının gözünde itibarlarını kay-
18 Bu gelişmelerin kısaca en iyi ele alındıgı kaynak. A.j. Toynbee, Survey of Inter
national Affairs, 1937, ii (1938), s. 223, s. 232-244; Fransız-Sovyet diplomatik
nota teatisi için bkz. Dokumenty Vneshnei Politiki SSSR, xıx (1974), s. 402-403.
64
betmeleri çok kolay olacaktı. Aynca, SSCB'den yapılacak her
tür sevkiyata, bir misilleme kıstası olarak göz yumulacaktı.
Ancak, onay konusunda arka plandaki gerçek saik, iki Ba
tılı güçle aynı çizgide kalma isteğiydi. Fransa'nın sunduğu,
lngiltere'nin desteklediği bir öneriyi reddetmek Sovyet hü
kümetini tek başına bırakabilirdi ve bundan korkuluyordu.
Bir ay sonra, Cenevre'de Milletler Cemiyeti Meclisi'nde yap
tığı konuşmada Litvinov, Sovyetlerin antlaşmayı imzalama
sına açıklık getirdi. Sovyetler Birliği, aksi durumda "ulusla
rarası çatışma" doğmasından korkan "dost ülkeyi" karşısı
na almak istemediği için onay vermişti ancak, yine de, "ta
rafsızlık ilkesinin, yasal bir hükümete karşı ve uluslarara
sı yasalara aykırı bir isyanla mücadeleye uygulanamayaca
ğını düşünüyordu" .19 Britanya hükümetinin önerisiyle, ant
laşmanın uygulanmasını denetlemek üzere bir komite ku
ruldu. llk toplantısını eylülde Londra'da yapan komite, ha
yal kırıklıkları ile dolu, inanılması zor bir atmosferde aylar
ca varlığını sürdürecekti.
65
3
M üd a h a l e Etmeme Komitesi
67
lar doğurmuyordu. Günün koşullarında, mümkün olan en
geniş anti-faşist cepheydi. Parti gazetesi Mundo Obrero, 18
Temmuz 1 936'da "işçileri" , "anti-faşistleri" , tüm emekçi
leri cepheye çağırıyor ve " Çok Yaşa Demokratik Cumhu
riyet" sloganına yer veriyordu .3 Böylesi bir kriz ortamında
uzak görüşlü olmak pek mümkün değildi. Yeni komünist
bakanlardan Hernandez, parti dergisinde, "mevcut işçi ha
reketinin devrim tamamlandıktan sonraki hedefi proletar
ya diktatörlüğü kurmaktır" görüşünü reddediyordu.4 Marty
ve Duclos'un da katıldığı 8 Eylül tarihli parti toplantısında,
PCE Politbüro üyesi Antonio Mije, hükümete katılma kara
rını bir dizi iddiayla savunuyordu. Bunlardan ilki, isyan ve
faşizm karşısında safların tutulmasının gerekliliği iken, son
sav, "savaşla da bağlantılı olarak, burjuva demokratik dev
rimle ilgili görevlerin yerine getirildiğiydi" . 5 1 Ekim'de top
lanan Cortes yeni bakanlara güvenoyu verdi. Diaz bu hü
kümetin, "seleflerinin devamı" olduğunu ve "İspanya cum
huriyetinin düşmanlarıyla savaşta ve zaferde, liderliği altın
da toplanacağımız hükümet" olduğunu özellikle vurguladı.6
Moskova'da, sahnenin çok uzağında Komintern koridor
larında durum bu kadar net değildi. Savaş başladıktan iki
ay sonra, 1 8 Eylül 1 936'da IKKI Sekretaryası yaz tatilinden
dönüp yeniden toplandığında, İspanya Savaşı ile ilgili ola
rak Komintern'in tutumunu belirlemeye koyuldu. Hiç kim
se ne yapacağını ve ne diyeceğini bilmiyordu . Zinoviev ile
Kamanev'in yargı ve infazlarının şokuyla yetkililer, alışılmı
şın aksine, tekin olmayan alanlarda sorumluluk almaktan
kaçınıyordu. Adı belirtilmeyen bir İspanyol delege raporun
da, "Almanya, İtalya ve Portekiz'in isyancılara yoğun yardı-
68
Halk Cephesi'nin seçim afişlerinden biri ası/irken.
69
tildiği fabrikalarda çelik disiplin gerekliydi. Ancak "tarım
sal ilişkilerin devrimci yeniden yapılandırılması" için, ürün
lerin toplanmasıyla üretimin yaygınlaştırılması konuların
da uygun tedbirler alınmalıydı. Şiar edilmesi gereken şuydu
"her şey halk cephesi için, her şey halk cephesiyle" .7 Dmit
ry Manuilsky'nin İspanya savaşı ile ilgili bildik ikilemi -bur
juva demokratik devrim mi yoksa proleter devrim mi oldu
ğu- ortaya koymasının ardından Dimitrov son noktayı koy
du; "bunlar sosyal demokrasinin 20-30 yıllık eskimiş kalıp
larıdır". İspanyol halkının kurmak için savaştığı devlet, eski
usul bir demokratik cumhuriyet değil, "gerçek halk demok
rasisinin olduğu özel bir devlet" olacaktır. "Sovyet devleti de
ğil ama burjuvazinin gerçek sol kesiminin katılımıyla, anti
faşist bir devlet" olacaktır. Lenin'in 1905 kavramlaştırmala
rından yararlanarak, bunu "işçi sınıfı ve köylülüğün demok
ratik diktatörlüğünün özel bir biçimi" diye adlandırıyordu.
Toprağın ve sanayi kuruluşlarının kamulaştırılması bekleye
bilirdi. Tehlikede olan "faşizme karşı zaferdi". Dimitrov, İs
panyol delegesinin raporuyla aynı sonuca varıyor, artık iyi si
lahlanmış örgütlü birimler olan işçi milislerinin, düzenli or
dunun yandaş unsurlarıyla birleşerek tek bir "cumhuriyetçi
ordu" oluşturmasını savunuyordu ki bu, PCE'nin hüküme
te katılmasından beri bu çok tartışılan bir konuydu. Toplan
tıda konuşan Kuusinen, Codovilla, Pieck, Gottwald, * Pollitt
ve diğerlerinin konuşmaları kayıtlarda yok.8
70
Bu toplantıda Dimitrov'un söyleviyle kolay bir başarı ka
zandığı söylenebilirdi. Ancak öne sürülen parti doktrini
karşısındaki yumuşak tutumu, katı ortodoksi yandaşlarını
memnun edemezdi. Ele avuca sığmaz Knorin,* Pravda'da ya
yımlanan makalesinde -bu makalenin Manuilsky'nin hışmı
na uğradığı söylenir- İspanya'daki burjuva devriminin, sos
yalist bir devrime dönüşmesi konusunda tereddütleri oldu
ğunu belirtiyordu. Çünkü burjuvazi gelenek, kilise ve kar
şı devrim arasında sıkışmıştı. Halk cephesi, devrimci amaç
lara ulaşabilmek için çok zayıftı.9 Togliatti,** akıcı ifadesiy
le bu ihtilafı yatıştırmaya çalıştı. Oldukça yaygın olarak bili
nen "İspanya Devrimi'nin Tuhaflıkları" başlıklı makalesin
de İspanya devrimini, "özgürlük mücadelesi tarihinde, Ekim
1 9 1 7'den beri görülen en önemli gelişme" olarak tanımladı.
"Ulusal devrimci savaş" niteliği taşıyordu çünkü kaybedil
mesi, İspanya'nın, Alman ve İtalyan faşizmlerinin esiri olma
sına yol açacaktı. Aynı zamanda, Basklılar ve Katalanlar için
de bir özgürlük mücadelesiydi. Acil görev, Avrupa'nın bu en
yoksul ve geri kalmış ülkesinde burjuva demokratik devri
mi gerçekleştirmek olmalıydı. İşçi sınıfı faşizme ilk darbe
yi Ekim 1 934'te Asturias'ta indirmişti. Ancak gerçek bir ko
münist parti İspanya'da sadece 1 93 l 'den beri mevcuttu. PCE
zayıftı ve PSOE, Menşeviklerin bugüne kadar olabildiğinden
daha güçlüydü. Aynca anarko-sendikalist kitle örgütleri ger
çek, disiplinli proleter eylemler önünde bir engeldi. Diğer bir
engel de, toprak ve fabrikaların "kamulaştırılması", paranın
(*) Wilhelm Knorin, Letonyalı Bolşevik. 1937'de tutuklanıyor ve iki yıl sonra
ölüyor. Carr bu gelişmeye atıfta bulunuyor - e.n.
9 Pravda, 3 Ekim 1936; Georgii Dimitrov: Vydayushchiisya Revolutsioner-Leni
nets (1972), s. 153.
(* *) Palmiro Togliatti, Italyan hukukçu. 1937'de Komintem temsilcisi olarak İs
panya Komünist Partisi'nin Merkez Komitesi'ne girmiştir. Komintem'in Or
ta Avrupa Sekreterliği'nde Knorin ile aralarında bir halef-selef ilişkisi olduğu
için Carr iki ayn ismi peşi sıra kullanmıştır - e.n.
71
kaldırılması gibi zamansız taleplerdi. Faşizme karşı direniş
te, burjuvazinin bir kesiminin ve küçük burjuvazinin siyasi
müttefikler olduğu unutulmamalıydı. Öne sürülen iddialar
tamamıyla dikkat ve itidal ihtiyacına işaret ediyordu. Bütün
makale, Knorin'in ideolojik saflığından ziyade, Dimitrov'un
pragmatizmiyle ahenk içindeydi. 1 0
İç Savaş, uzun yıllardır ilk defa, lspanya'yı Avrupa başkent
lerinde, aynı zamanda Moskova'da ilgi ve merak odağı hali
ne getirdi. 8 Ağustos 1936'da önemli Sovyet gazetecilerinden
Koltsov* Pravda muhabiri olarak Madrid'e geldi. Onu, ünlü
yazar Uya Ehrenburg'un Izvestiya muhabiri olarak gelişi izle
di. 1 1 2 7 Ağustos'ta, ilk Sovyet büyükelçisi, eski Milletler Ce
miyeti genel sekreter yardımcısı Rozenberg Madrid'e geldi.
Maiyetinde kara, deniz ve hava ataşeleri ile birçok uzman
dan oluşan etkileyici bir heyet vardı. Antonov-Ovseenko'nun
Barcelona'ya başkonsolos olarak atanması da anlamlıydı zi
ra 1 9 1 7 devrimi ve izleyen İç Savaş sırasında ön plana çıkmış
bir askeri komutandı. SSCB'nin askeri teçhizat yardımı daha
sonraki dönemde başlayacaktı. Ancak, cumhuriyet orduları
artık Sovyet askeri danışmanlığı ve desteğinden mahrum de
ğildi. tlk sorun, yandaş düzenli ordu unsurlarının, cumhuri
yetçi güçlerin büyük bölümünü teşkil eden, sendikaların ve
sol partilerin oluşturduğu milislerle birleştirilmesiydi. Resmi
ifadeyle Beşinci Alay12 olarak adlandırılan komünist milisle
rin başına Kızıl Ordu birimleri modelinde olduğu gibi bir si
yasi komiser atandı. Diğer milisler de aynı yolu izleme konu
sunda ikna edildi. Dışişleri Bakanı Alvarez del Vayo'nun ge
nel komiserliği altında bir siyasi komiserlik teşkilatlandırıl-
72
İspanya 'ya gelen yardım gemilerinden biri. Sovyet desteği, süreç içinde
Amerikan yardımmm azalmasma neden olacaktı.
73
nı, daha önce Çin'de görev yapmış önemli bir Komintem as
keri uzmanıydı. Avusturya-Macaristan'da doğmuş ve Birinci
Dünya Savaşı'nda Ruslara esir düşmüştü. Gerçek adı Stem'di
ancak İspanya'ya, General Kleber olarak geldi.14
En can alıcı konu , askeri teçhizatın , özellikle tank ve
uçakların, İspanya hükümetine ulaştırılmasıydı. Müdaha
le Etmeme Antlaşması'nın boşluğu hemen ortaya çıktı. Mü
dahale Etmeme Komitesi toplantıları; usul tartışmalarının,
karşılıklı iftiraların ve apaçık gerçeklerin inkarının boy gös
terdiği bir komediye dönüştü . 1 936 Eylül ayında ltalya ve
Almanya'dan milliyetçilere silah ve teçhizat akışı düzenli
olarak artarken Fransa, Britanya ve SSCB'den cumhuriyetçi
lspanya'ya yapılan sevkiyat da sürüyordu. Milliyetçi güçler
hızla ilerliyordu. Eylül sonunda Toledo kanlı çatışmalardan
sonra düştü . Hükümetin ve PCE'nin İspanyol halkına, fa
şistlerin yoğun saldırılarına direnmek için yaptığı birlik çağ
rıları, "ordunun dışarıdan beklediği yardımlara" dayandırı
lıyordu ama dostların cumhuriyetin yardımına gelememele
ri durumunda eleştiriden kesinlikle kaçınılıyordu. 1 5 İspanya
Demokratik Cumhuriyeti'ni desteklemek için Moskova'da
yapılan bir gösteriye 1 00.000 kişi katıldı. Nikolaeva burada
yaptığı konuşmada, "İspanyol savaşçıları, kadınları ve ço
cuklarına en büyük yardımın yapılması" arzusunu ifade edi
yordu. 1 6 Bu dönemde SSCB'den İspanya'ya yapılan her tür
sevkiyatla ilgili kamuoyu duyuruları, yardımların sivil halka
yönelik gıda ve benzeri malzemelerden oluştuğunu vurgulu
yordu. lspanya'da ve başka ülkelerde birçok insan, SSCB'nin
ve Batılı ülkelerdeki halk cephelerinin, cumhuriyetçi hedef
lere ihanet ettiklerini düşünüyor olmalıydılar.
14 Çin'deki hizmetleri için bkz. The Twilight of Comintern, 1 930-1 935 (1982), s.
360.
15 Rundschau, No. 44, 1 Ekim 1936, s. 1843.
16 A.g.e. No. 44, 1 Ekim 1936, s. 1848; Nikolaeva için bkz. Foundations of Planned
Economy, cilt 1, s. 685.
74
Ne zaman ve hangi koşullarda Moskova'nın İspanya'ya si
lah sevkiyatı yapma karan aldığı belirsizliğini koruyor. Sov
yet kaynaklan, gerek Odessa'da yüklenip 26 Eylül 1936'da
Alicante'ye varan Neva'nın gerekse birkaç gün sonra onu iz
leyen Kuban'ın İspanya halkı için askeri olmayan yük taşıdı
ğını ısrarla ifade ettiler. 1 7 Alman ve İtalyan yetkililer ise bu
nun askeri araç ve teçhizat sevkiyatı olduğunu bildikleri
ni ima ediyorlardı.18 O tarihlerde Avrupa'daki Sovyet istih
baratında çalışan Krivitsky'nin sonradan anlattığına göre,
Moskova'dan İspanya ile ilgili ilk haber 2 Eylül'de geliyor
du. İspanya hükümetine gönderilmek üzere Avrupa ülkele
rinden silah alımı ve bunların sevkiyatını organize etmek
le görevlendirilmişti. Bu ifade, SSCB'den yapılan silah sev
kiyatı konusuna ışık tutmuyor.19 Aynı şüpheli kaynağa gö
re, Yagoda ve diğer iki yüksek düzey NKVD görevlisi, askeri
istihbarat başkanı ile 14 Eylül'de Moskova'da toplanıp, bü
yük bir gizlilik içinde İspanya'ya silah sevkiyatını organize
75
etmiştir. O sırada lspanya'da bulunan NKVD görevlisi Orlov
operasyonun sorumluluğunu yerinde üzerine almıştır. Şüp
hesiz Stalin'in açık ya da zımni onayını gerektiren bu karar,
Narkomindel veya diğer Sovyet kurumları veya Komintern'e
duyurulmamıştı. 20
Muğlak ifadelerle de olsa resmi açıklama bir ay sonra gel
di. 7 Ekim'de, Müdahale Etmeme Komitesi'nin ateşli tartış
malara sahne olan bir başka oturumunda Sovyet delegesinin
okuduğu bildiri, Sovyet hükümeti "imza sahibi bazı ülkele
rin, isyancılara yaptığı askeri yardımı perdelemek için mü
dahale etmeme tartışmalarını kullanmalarını kabul edemez"
ve "eğer müdahale etmeme antlaşmasının ihlali derhal dur
durulmazsa, antlaşmanın getirdiği yükümlülüklerden ken
dini muaf tutacaktır," diyordu.21
ispanya hükümetine yapılan yardımlar üzerindeki tüm
kısıtlamalar kalkmadı. Largo Caballero ve Kalinin arasın
da karşılıklı iyi niyet mesajları gönderildi.22 15 Ekim 1 936'da
Stalin, PCE Merkez Komitesi Sekreteri olarak Diaz'a alışıl
mışın dışında kişisel ifadelerin yer aldığı kısa bir telgraf gön
derdi: "Sovyetler Birliği'nin cefakar işçileri, lspanya'nın dev
rimci kitlelerine yardım edebildikleri sürece görevlerini ye
rine getirmiş hissederler. lspanya'nın faşist isyancıların zul
münden kurtarılması sadece İspanyolların değil, aynı za
manda, ilerici ve gelişmeden yana tüm insanlığın ortak he
defidir. Dostça selamlar" .23
76
IKKI sekretaryası bu gelişmeyi takip etti ve 19 Ekim tarih
li önergesiyle, faşist isyancıları yenilgiye uğratmayı, PCE'nin
"önemli ve temel görevi" olarak tarif ederek, gerçekçi olma
yan projeler peşinde koşmayı, "yeni toplum yaratma" eği
limlerini halk cephesinde bölünme tehlikesi yaratmak ola
rak niteleyerek suçladı.24 Rus devriminin yıldönümünde
IKKI'nın hazırladığı yıllık manifestonun büyük bir bölümü
İspanya yangınına ayrılmıştı.25 Avrupa'daki konumuyla İs
panya İç Savaşı, artık Komintern için çok önemli bir mese
leydi.
Bu dönemin dikkat çeken olayı, İspanya Bankası'nın ha
tırı sayılır miktardaki altın rezervinin Moskova'ya nakledil
mesidir. Franko'nun eline geçme riskini bertaraf etmek üze
re altınlar, 1 936 Eylül ayında bir süre mağarada saklandı
ğı Cartagena'ya gönderildi. Bu durumun yeterince güven
li bulunmaması nedeni ile lspanya'dan çıkarılmasına karar
verildi. Paris ve Londra'nın, Franko'nun baskısından uzak
olmaması Moskova'yı tek seçenek yapıyordu . 25 Ekim'de
Cartagena'dan yola çıkan altın, 6 Kasım'da Odessa'ya var
dı ve daha sonra da Moskova'da güvenli kasalara yerleştiril
di.26 Nakil işini planlayan ve yönetenler Largo Caballero ile
Maliye Bakanı Negrin'di. Sahip olduğumuz bilgiler ışığın
da, Moskova'nın bir rolü yoktu. Hiç kimse, hiçbir şekilde,
bunun İspanya'ya yapılan yardımın karşılığı olduğunu ile
ri sürmedi.
Savaş'ta ilk büyük kriz, Franko'nun Ekim 1 936'da Mad
rid'e yönelttiği yoğun saldırıyla patlak verdi. Madrid'in
önemi büyüktü . Alman ve İtalyan hükümetleri, eğer ger-
bu telgrafa verdigi heyecanlı cevap için bkz. ] . Diaz, Tres Anos de Lucha (Paris,
1970), s. 241 ; M. Koltsov, Ispanskii Dnevnik ( 1958), s. 1 79, burada, Stalin'in
telgrafı üzerine Madrid'de yaşanan toplumsal coşku tasvir edilmektedir.
24 Georgii Dimitrov: Vydayushchiisya Revo!yutsioner-Leninets ( 1972), s. 222-223.
25 Rundschau, No. 49, 5 Kasım 1936, s. 1985-1987.
26 H. Thomas, The Spanish Civil War (3. baskı, 1977), s. 448-450.
77
çekleşirse Madrid'in düş
mesini, Franko hüküme
tini resmen tanıma fırsa
tı olarak görüyorlardı. Mil
liyetçi güçler adım adım
yaklaştıkça, cumhuriyet
çi çevrelerde bir panik ha
vası hakim olmaya başladı.
Anarşistler hükümete ka
tılmama kararlarını tekrar
gözden geçirdiler ve dört
CNT üyesi hükümete girdi
ancak bu parti yandaşları
Juan Negrin. arasında öfkeli bir dirence
de yol açtı. Sürekli olarak
Rusya lç Savaşı dönemi ör
nek gösteriliyordu. O günlerde Madrid'de gösterimde olan,
bir lç Savaş kahramanının yiğitliklerinin anlatıldığı " Chapa
ev" filmine halk sürüler halinde götürülüyordu.27
Hükümetin Madrid'de son derece savunmasız olduğu
açıkça görülüyordu. Başkan Azana, Barcelona'ya geçti. Lar
go Caballero ve diğer bakanlar, karmaşık Katalan siyaseti
nin göbeğine düşmekten çekinerek, hükümeti 6 Kasım'da
Valencia'ya taşıdılar. Bu taşınma, askeri bir operasyonla da
eş zamanlı oldu. Savaş alanında ilk defa Sovyet tank ve uçak
ları görülüyordu ve hepsi, Alman ve İtalyan makineleri kar
şısında bariz üstünlük sağladı. Bu kez sendeleyen saldırgan
lardı. 6 Kasım'da Alman, Fransız, Polonya taburları ile di
ğer birçok ulustan insanın katıldığı Uluslararası Tugaylar,
"General Kleber" komutasında, halkın coşku gösterileri eş-
27 M. Koltsov, Ispanskii Dnevnik (1958), s. 249-250. [Vasilyev kardeşlerin yönet
tiği 1935 tarihli Sovyet filmi. "Chapaev", Rus İç Savaşı sırasında büyük yararlı
lıklar gösteren Kızıl Ordu komutanlarından Vasily Chapayev'in hayatını konu
almaktadır - e.n.]
78
liğinde Madrid'i kat ederek, ilk kez cephede yer almaya gi
diyordu. Ay sonu gelmeden Madrid'e yönelik büyük saldı
rı durduruldu. Tugay'ın sayısı iki bine düşmüştü. Tarihsel
anlatı, saldırının püskürtülmesinde, onlara Sovyet tankla
rından daha önemli bir rol veriyordu. Dünya işçileri cum
huriyeti kurtarınıştı.28 Resmi Sovyet kaynakları, askeri yar
dımlar konusunda hala ketumdu. Koltsov günlüklerinde
(Ispanskii Dnevnik, 1 958) o günlerin olaylarını detaylarıy
la anlatırken Sovyet tank ve uçaklarından hiç söz etmiyor.
Marty, Madrid'i "demokrasinin Verdun"u* olarak anıyor
du.29 Bir sonraki yıl, elli dokuz ülkeden 35.000 gönüllünün,
İspanya cumhuriyeti saflarında savaşmak için Uluslararası
Tugaylar'a katıldığı iddia ediliyordu.30
İspanya İç Savaşı, tüm Avrupa'da uluslararası tansiyonu
yükseltti. Batı ülkelerinde Hitler ve Mussolini'nin saldırgan
hedeflerine dair endişeleri artırırken, özellikle sol çevreler
de sadece İspanya hükümetine karşı değil, kaygılarını bütü
nüyle paylaşan SSCB'ye karşı da bir sempati dalgası yarattı.
Bu kaygı ortaklığı, Sovyetler'deki tasfiye davalarının yarat
tığı korku ve şaşkınlığı da örttü. Moskova'da da benzer gü
düler, Fransa ve Britanya'ya karşı daha uyumlu bir tutuma
yol açtı. Sovyet temsilcisi Müdahale Etmeme Komitesi tar
tışmalarında işbirliğine istekle katılarak, antlaşmanın uy
gulamasını denetlemek üzere gözlemciler atanması planına
onay verdi. Ayrıca, yabancı "gönüllülerin" İspanya'ya gön
derilmesinin yasaklanmasıyla antlaşma sınırlarının genişle-
28 Tugay ve komutanı ile ilgili tipik bir methiye, Rundschau, No. 57, 17 Aralık
1936, s. 2260-226l'de bulunabilir.
(*) Fransızların, büyük Alman saldırısını püskürttükleri çarpışmaya (1916) gön
derme yapılıyor - e.n.
29 Rundschau, No. 57, 1 7 Aralık 1936, s. 2259.
30 B. Leibzon ve K. Shirinya, Povorot v Politike Kominterna ( 1975), s. 379; tugay
ların listesi için bkz. H. Thomas, The Spanish Civil War (3. baskı, 1977) , s.
968-969.
79
tilmesini önerdi. 1 936 Aralık ayında İspanya hükümeti, Bri
tanya ve Fransa hükümetlerini zor durumda bırakarak, Mil
letler Cemiyeti Konseyi'ne, konseyin 1 1 . maddesine daya
narak yaptığı "İspanya İç Savaşı'na Alman ve İtalyanların si
lahlı müdahalesine" ilişkin resmi başvurusunda ısrar eder
ken Litvinov oturuma katılmamıştı. SSCB, tıpkı Britanya ve
Fransa gibi, diplomatlarla ikinci dereceden katılarak oturu
ma önemli bir siyasi anlam yüklemediğini gösterdi. Sonuçta
Müdahale Etmeme Komitesi'nin çabalarını göz önüne alan
yatıştırıcı bir çözüm uygulandı. Sovyet diplomasisi, faşist
saldırganlığı defetme konusunda desteğine ihtiyaç duyduğu
ülkelerle karşıtlık yaratabilecek hiçbir şey yapmamak şek
linde ifade edilebilecek IKKI çizgisini izliyordu.
Büyük Sovyet yardımının İspanya'ya gelişi ve Madrid'in
savunmasına yaptığı önemli katkı, önceden planlanmamış
hatta öngörülmemiş bir sonuca da yol açtı: Cumhuriyetin
politika ve uygulamaları, Moskova'dan gelen etki ve emirle
re giderek daha fazla tabi oluyordu. Strateji ve taktikler, si
lah ve teçhizat akışını sağlayanlarca belirleniyordu. Sovyet
danışmanlar, İspanya hükümetinin birçok kurumuna gir
mişti. PCE, Komintern'in sıkı yol göstericiliği ile sayıca ço
ğalmış, itibar ve otorite kazanmıştı. 1 936 sonunda Diaz'ın
verdiği rakamlarla; 87.000'i sanayi işçisi, 62.000'i tarım iş
çisi, 7.000'i meslek sahibi veya entelektüel, 250.000 üye
si vardı.31
Sovyet faaliyetlerinin ilk ve en önemli alanı ordunun yeni
den yapılandırılmasıydı. Savaş'ın başlangıcından beri, birleşik
"halk ordusu" kurmak üzere, düzenli ordunun varlığını sür
düren birimleriyle işçi milislerinin bütünleşmesinin gerekti
ği PCE tarafından savunuluyordu. 32 Ancak, Sovyet danışman-
31 ]. Diaz, Tres Anos de Lucha (Paris, 1970), s. 289-290; daha önceki üye sayılan
için bkz. yukarıda s. 46.
32 Bkz. yukarıda s. 68.
80
ların gelmesinden ve Uluslararası Tugaylar'ın kurulmasından
önce çok az mesafe kaydedilmişti. Birleşme formülü, Ulusla
rarası Tugaylar'a benzer şekilde, hem eski ordu hem de mi
lis taburlarından "karışık tugaylar" yaratılmasında bulundu.
Uluslararası Tugaylar'da var olan siyasi komiserlik uygulama
sı önce karışık tugaylara, daha sonra da yeni halk ordusuna
yayıldı. Kurumsallaşma Sovyet modelinde olduğu için komü
nistlerin hakimiyeti doğaldı. Komiserler topluluğu kudret
li bir grup haline gelirken, askeri işlerdeki etkileri, ordunun
idaresine ve Sovyet denetiminin topyekun tesisine yöneldi. 33
Askeri verimlilik üzerinde tesis edilen hedef bütünlüğünün
peşine düşülmüştü ve bu da zamanın Sovyet ve Komintern
politikalarıyla uyumluydu . Başvurulan bir ideolojiden söz
edilecekse, bu devrimin değil vatanseverliğin ideolojisiydi.
Bu tedbirlerin, cumhuriyetin savaşma kabiliyeti üzerinde
olumlu bir etki yaptığı şüphesizdir. Tüm süreç, komünistler
lehine peşin hüküm taşımayan yabancı bir gözlemci tarafın
dan şu şekilde anlatılmıştır:
81
tanı Kleber, ordunun İspanyol komutanı Miaja tarafından
kıskanılıyordu. Belki, kendi Sovyet meslektaşlarının da kıs
kançlıklarını çekiyordu . Miaja ile arasında fikir ayrılıkla
rı baş gösterdi. Kleber saldırıya geçmeyi öneriyordu, Miaja
bunu aceleci ve zamansız buluyordu. Açık olan, Kleber'in
meslektaşlarının ve belki de Moskova'daki askeri kararga
hın desteğini kazanamamış olmasıydı. Ocak 193 7'de ko
mutanlık görevinden azledildi.35 Aynı tarihlerde, komünist
Beşinci Alay ve Uluslararası Tugaylar halk ordusuna katıl
dılar.
Cumhuriyetin güvenlik kurumları da benzer bir sürecin
sonucu olarak Sovyet kontrolüne geçti. Milliyetçi General
Mola, Ekim 1936'da Madrid'e dört koldan saldırıya geçme
den hemen önce, şehrin içindeki destekçilerden oluşan "be
şinci kol"a güvendiğini söylüyor, böylelikle uluslararası ke
lime dağarcığına yeni bir ifade kazandırıyordu. Bu "beşinci
kolu" denetim altında tutabilmek için hükümet, ismen içiş
lerine bağlı olsa da, anarşistler dahil tüm halk cephesi par
tilerinin üyelerinden oluşan farklı bölümler halinde kurul
muş, gizli polise güveniyordu. Komünist bölümün başında
NKVD'nin İspanya temsilcisi Orlov vardı ve bu bölüm, da
ha geniş ve deneyimli kadroları sayesinde gizli polis faaliyet
lerinin denetimini elinde bulunduruyordu. İspanyol siyasi
ler, polisiye yöntemler nedeniyle demokratik ülkelerde gö
rülen vicdani tepkilerle hiç yüz yüze gelmemişlerdi. Komü
nist önderlik altında uygulanan yöntemler pek de merhamet
li sayılmazdı. Bunu hiç kimse protesto etmiyordu çünkü bu
yöntemlerin mağduru olanlar Franko'nun "beşinci kolunun"
mensuplarından oluşuyordu. Daha sonra, komünistler silah-
35 D. Cattell, Communism and the Spanish Civil War ( 1 965), s. 130- 1 3 1 . Bura
da, olayın Sovyet denetimine karşı İspanyol direnişinin karakteristik bir örne
ği olarak değerlendirilmesi ile lspanyol-Sovyet askeri ilişkilerinde bir dönüm
noktası olarak gösterilmesi, bütünüyle spekülatif. Şayet Kleber Moskova'nın
güvenini kazanmış olsaydı, görevinden uzaklaştırılmazdı.
82
lannı diğer gruplara çevirdiğinde,36 komünist şiddet dönemi
hakkında sağlam temelli ithamlar duyulmaya başladı.
1 936 Eylül'ünde PCE hükümete girmeye karar verdiğinde,
çok önemli olmayan eğitim ve tanın bakanlıklarını almıştı.
Komünistlerin büyük ölç:üde güçlendikleri sonraki hükümet
değişikliklerinde bu sayı hiç artırılmadı. Parti, düşük profilini
muhafaza etmek ve halk cephesinin görünen yüzünü hiç do
kunmadan korumak istiyordu. Ancak PCE bu görünen yü
zün ardında, Sovyet otoritesinin gönüllü uygulayıcısı olarak,
İspanyol hükümetinin üst kurumlarını topyekun denetimi
altına almayı engellenemez biçimde sürdürdü. Artık İspan
yol hükümeti düşmanlarının deyimiyle, Moskova'nın kuk
lasıydı. Süreç kademe kademe ilerliyordu ve Katalonya'daki
durum biraz karışıktı. Burada PCE yeni kurulmuş POUM ile
mücadele etmek zorundaydı. Nin ve Maurin'in önderliğinde
POUM, üye sayısının azlığına rağmen, solun daha radikal ke
simlerine hitap etmeyi başarmıştı.37
Muhalif gruplarla karşı karşıya kalan PCE, Katalonya'da
hiçbir zaman zemin kazanamamıştı. Ancak İç Savaş'ın baş
lamasıyla, halk cephesi ve PSOE'yle birleşme kampanyala
rı onlara kayda değer bir başarı kazandırdı. Komünistler ve
sosyalistler Katalonya'da birleşik bir parti, Partido Socialista
Unificado de Catalonia'yı (PSUC) kurma konusunda anlaş
tılar. Üye sayılan 5-6 bini geçmiyordu ancak gücünü 40.000
üye sayısına sahip olduğu söylenen Katalan sosyalist sen
dikası UGT'yi kontrol edebilmesinden alıyordu. Yeni parti
derhal Komintern'e kabul edildi. Moskova'nın itibar ve oto
ritesinin kaynaklık ettiği enerji ve kendine güvenle komü
nistler, bir süre sonra sosyalist ortakları üzerinde hakimiyet
kurdular. PCE, Katalonya'da ilk somut zemini PSUC saye
sinde kazanmış oldu.
83
Kayda değer bir başarıya daha ulaşıldı. Anarşistler, 1936
Eylül başında Largo Caballero'nun Madrid'deki hüküme
tine katılmayı reddetmişlerdi. lç Savaş'ın baskısı arttık
ça, İspanya halk ordusu ile işbirliğini reddeden anarşist as
keri oluşumlar cephe savaşlarında yer almaya başladılar.
Eylül ayı sonunda CNT; PSUC , POUM ve Katalan bağım
sızlığı için mücadele eden burjuva partisi Esquerra ile bir
likte Barcelona'daki Generalitat'ta yer almayı kabul etti.
Katalonya'da birleşik cephenin gerçekleştirilmesinde daha
ileri bir adım, 22 Ekim'de UGT ve CNT'nin yaptığı anlaş
mayla atıldı. Devrimin toplumsal hedefleri son derece açık
tı ve tarafların amaçları; "tüm güçlerin nihai zafere odak
lanması" , "büyük halk ordusu kuruluşuna başlangıç ola
rak, zorunlu askeri hizmetin başlatılması" idi.38 Bir sonra
ki aşama, Barcelona'da başarılanın Madrid'e de taşınmasıy
dı. Anarşist bakanlar Largo Caballero'nun hükümetine ka
tıldığında tarih 4 Kasım'dı. Yeni kurulan hükümet daha
başlangıçta zor bir kararla karşı karşıya kaldı. Franko'nun
Madrid saldırısı, şehri cepheye yaklaştırıp güvensiz ha- .
le getirerek sık bombalamalara maruz bıraktı. Başkan Aza
na Barcelona'ya geçti. Largo Caballero, anarşistlerin güçlü
denetiminin olduğu bir bölgeye yerleşmeyi istemiyordu ve
hükümetin Valencia'ya taşınmasına karar verildi. Anarşist
bakanların ikna edilmesiyle, 6 Kasım'da kurumlarıyla bir
likte bakanlar, ardından kordiplomatik Valencia'ya taşındı.
Anarşist milislerin bu taşınmaya engel olmaya çalışmasının
yarattığı tuhaf durum, aslında koalisyonun kırılganlığının
da göstergesiydi. 39 Askeri Sovyet danışmanlarının başkanı
Berzin, hükümete eşlik ederek Valencia'ya gitti. Danışman
ların ana grubu, şehrin savunmasından sorumlu Miaja'nın
85
du. "Katalan halkına" seslenerek, Madrid'i tehdit eden tehli
keden bahsediyor ve "entrikalara, iç çekişmelere, bu zor du
rumdan çıkar sağlamaya son verilmesini" istiyordu. Zaman,
maaş artışının veya çalışma saatlerinin azaltılmasının düşü
nüleceği zaman değildi. Durruti "özellikle CNT ve FAI'den
samimiyet" bekliyordu. Sendikalar ve siyasal partiler "çekiş
meleri hemen ve sonsuza kadar bir kenara bırakmalıydı" .
Cephe gerisindeki disiplin de cephedekine uygun olmalıy
dı. Durruti sözlerini, PCE'nin bir sloganını tekrar ederek bi
tiriyordu: " j No pasanin ! " [ Geçemeyecekler] .40 Birkaç hafta
boyunca anarşistler, PCE ve Komintern basınında nadiren
rastlanacak övgülere mazhar oldular. lki hafta sonra Durruti
cephede öldürüldüğünde, PCE Pravda'da ondan halk cephe
sinin kurucusu olarak sitayişle bahsediyordu.41 Yabancı ba
sının kendisi ile yaptığı röportajda Antonov-Ovseenko, "Ka
talan işçilere, özellikle anarko-sendikalistlere duyduğu hay
ranlığı" ifade ediyordu.42
Ancak bu karşılıklı beyanların, anarşistler ve diğer sol
kesimler arasındaki antipatiyi perdelemesi uzun sürmedi.
PCE'nin anarşistlere yakınlaşmasının sebepleri, CNT'yi halk
cephesine sıkıca bağlamak ve güçlü anarşist milislerin askeri
operasyonlara gönülden katılmalarını sağlamaktı. Ancak bu,
anarşistlerin devrimci eğilimiyle uzlaşmaya yönelik bir po
litika değişikliğini göstermiyordu . 15 Aralık 1936'da PCE
Merkez Komitesi uzun bir manifesto yayımladı. Daha ön
ceki parti dokümanlarından çok daha etkili bir ifadeyle; as
keri savunma ihtiyaçlarının aciliyetini vurguluyor ve askeri
verimliliğe zarar verebilecek veya milliyetçilere karşı savaşta
potansiyel müttefiklerle karşıtlık yaratacak her şeyi reddedi-
86
yordu. Silahlı kuvvetlerin ve askeri üst kademenin yeniden
yapılandırılması, zorunlu askerlik hizmetinin uygulanması
ve cephe gerisinde "çelik disiplin" çağrısı yapıyordu. Sana
yi, savaş üretim ihtiyaçlarına uyumlu hale getirilmeli ve tek
tek fabrikalarda sendikaların veya grupların "yersiz otonomi
isteklerinden" kurtarılmalıydı. Tarımda, ister bireysel ister
kolektif olsun, azami üretimi mümkün kılan imtiyaz sistemi
uygulanmalıydı.43 2 1 Aralık'ta, muhtemelen bu belge Mos
kova'ya varmadan önce, Stalin, Molotov ve Voroshilov im
zalı özel bir mektup Largo Caballero'ya geldi. Komintern'in
geçmişte gönderdiklerine kıyasla, daha kaba ve doğrudan
bir dille yazılmıştı. Dostça ama hassas bir vurguyla köylüler,
küçük burjuvalar ve cumhuriyetçilerle karşı karşıya gelme
mek gerektiğini çünkü aksi takdirde söz konusu kesimlerin
"faşistlerin peşine takılabileceklerini" ifade ediyor, her tür el
koymadan kaçınılması ve ticaret özgürlüğünün garanti altı
na alınması gerektiğine değiniyordu. "lspanya düşmanları
nın" , "komünist cumhuriyet yakıştırmasını" teşvik edecek
hiçbir şey yapılmamalıydı. Mektup, Largo Caballero'nun,
Rozenberg'i yeterli bir elçi olarak görüp görmediği sorgu
suna da yer veriyordu - Rozenberg'in Moskova'da gözden
düştüğünün işareti.44 Son olarak, 28 Aralık'ta IKKI prezid
yumundan geçen önerge, İspanyol halkının kahramanlığı
m övüyor ve PCE'nin 15 Aralık tarihli manifestosunun şart
larını içtenlikle onayladığını ifade ediyordu.45 Codovilla ve
ya başka IKKI temsilcileri, manifestonun hazırlanmasında
muhtemelen beraber çalışmışlardı. Ancak bunun tamamen
Moskova'mn dikte ettiği bir metin olduğunu düşünmek
87
yanlış sonuçlara yol açabilir. Etki karşılıklıydı. Komintern'in
7. Kongre kararlarını mantıki sonucuna ulaştırmak isteyen
ve uzun erimli proletarya devriminin, faşist tehlike karşısın
da geniş tabanlı bir direniş inşa etme aciliyetine göre ikincil
olduğunu düşünen Dimitrov ve diğer Moskova liderleri için
İspanyol deneyimi çok önemli bir dayanak oldu.
Sovyet yardımının gelmesi, Franko'nun Madrid saldırı
sında yenilgiye uğratılması, önce PCE'nin ve daha sonra
anarşistlerin Madrid hükümetine girmesiyle sağlanan halk
cephesi bütünlüğü , PCE'nin yanı sıra Sovyet danışmanlar
ve SSCB'nin artan etki ve itibarı gibi l 936'nın son üç ayı
nın yarattığı aşırı neşe (öfori) , yeni yılın gelmesiyle birlik
te aşınmaya başladı. Bu değişim için özel bir zaman veya ne
den göstermek zor. Son haftaların sorgulanmayan coşku ve
iyimserliğine karşı tepkiler başladı. Ezelden düşman olup
aniden bir araya getirilen partiler arasında ve İspanyollarla
Sovyet danışmanlar arasında gerilim artmaya başladı. Başba
kan olarak Largo Caballero önemli katkılar yapsa da, komü
nistler onu hiçbir zaman yakın dost olarak görmediler.46 Ba
ğımsızlıkla ilgili çıkışları da çekilir cinsten değildi. Belki de
en önemlisi, Sovyet danışmanlar ve onların Moskova'daki
yönlendiricilerinin, başarı sarhoşluğuyla aşırı özgüvenleriy
di. İspanyol hassasiyetlerinin gözetilmesinde özensizdiler.
Hükümetin değil ama her iki partinin veya Sovyet çıkarları
nın politikalarını giderek daha fazla uygulama eğilimi gös
teriyorlardı.
tık uğursuz belirti, Barcelona Generalitat'tan, anarşistle
rin desteğiyle komünistlerin oluşturduğu POUM'un Ara
lık 1 936'da ihracı oldu.47 POUM'un kurucuları ve önderleri
Maurin ve Nin, PCE ve Komintern için uzun süredir birer
88
çıbanbaşı haline gelmiş48 ve Moskova otoritesini topyekun
reddettiklerini hiç gizlememişlerdi. Bunun karşılığında, hiç
bir temeli olmadığı halde, komünistler tarafından Troçkist
olarak yaftalanmışlardı.49 Oysa Troçki bunu kendisi redde
diyordu. 50 Bu dönemde lspanya'da POUM'a karşı başlatı
lan vahşi zulmü , Ağustos 1 936'da ve Ocak 1937'de Zinovi
ev-Kamanev, Pyatakov ve Radek'in Troçkist ajanlıkla itham
edildikleri tasfiye davalarından ayırmak zordur.
Komünistlerle anarşistlerin ilişkisinde 1936'nın son haf
talarında yaşanan balayı dönemi de, yeni yılla beraber ter
sine dönmeye başladı. 1 93 7 Ocak ayı başlarında Diaz ve
bir CNT temsilcisi yayımladıkları ortak çağrıda, her iki ör
gütün mensuplarını aralarında yaşadıkları "çatışmalar" ne
deniyle kınıyorlardı.51 Ancak bu jestlerin bir faydası olma
dı. POUM milislerine silah dağıtımında ayrımcılık yapıldı
ğı konusunda tartışmalar çıktı; bunun sonucunda anarşist
FAi, 1 937 Şubatı'ndaki bir toplantı sırasında, anarşist milis
leri hükümet desteğinden çekme tehdidi savurdu. Anarşist
ler ve POUM milislerinin daha sakin olan Aragon cephesin
de olduğu, Madrid'i savunanların silah dağıtımında öncelik
hakkı olduğu savunulabilirdi. Ancak şikayetler, karşılıklı öf
ke birikiminin belirtisiydi. Aynı toplantıda, UGT'nin yaptığı
ve komünistlerin de desteklediği UGT ile CNT'nin birleşme
si önerisi oy birliğiyle reddedildi.52 Aşağı yukarı aynı zaman-
48 Bkz. The Twilight of Comintem 1 930-1 935 (1982), s. 299, 301 , 305.
49 Örneğin Koltsov'un "Trotskyist Crimes in Spain" başlıklı düşmanca yazısı
na bkz. POUM'u Troçkist örgüt olarak niteliyor, "Troçki'nin suçlu eli nereye
uzansa; orada yalan, hıyanet ve cinayet tohumlan atılmaktadır," sonucuna va
nyor (Rundschau, No. 4, 29 Ocak 1937, s. 146).
50 Troçki'nin, POUM'un Troçkist olduğunu reddettiği ve POUM'u eleştirdiği ma
kalelere gönderme yapan Troçki röportajı için bkz. L. Trotsky, The Spanish Re
volution ( 1973), s. 242-244. [lspanyol Devrimi , çev. E. Dinç-U. Konuş, Yazın
Yayıncılık, 2000, İstanbul.]
51 Rundschau, No. 1, 7 Ocak 1937, s. 19.
52 Konferans için bkz. D. Cattell, Communism and the Spanish Civil War (1965),
s. 1 10, 128. Aralık 1936'da lspanya'ya gelip Aragon cephesinde POUM milis-
89
larda, artık komünist ve Sovyet denetimi altında olan güven
lik güçleri, tek tek anarşistleri tutuklamaya başladı. Ayrıca
ön plandaki anarşistlere karşı düzenlenen suikastlar da du
yulmaya başlanmıştı.
3 A.g.e. s. 79. Largo Caballero yıllar sonra yazdığı anılarında, uzlaşmaz tutumu-
nun biraz abartılmış olabileceğini söylüyor.
4 M. Meshcheryakov, Ispanskaya Respublika i Komintem (1981), s. 81.
5 D. Cattell, Communism and the Spanish Civil War ( 1965), s. 123
6 ]. Martin Blazquez, I Helped ta Build an Army (1939), s. 3 19; yazar Prieto'nun
arkadaşıdır.
7 Guerra y Revolucion en Espana, iii (Moskova, 1971), s. 60-61 .
8 H. Thomas, The Spanish Civil War (3. baskı, 1977), s. 650; ancak bu mesele,
tıpkı Alvarez del Vayo'nun Sovyet hizmetkarı olduğu ithamı nedeniyle Largo
Caballero ile tartıştığı iddiası gibi (a.g.e. s. 533-534) çok şüphelidir. Askeri bir
açıklamanın ardından, her zaman olduğu gibi, taraflarda barış görüşmeleri ile
ilgili söylentiler sıklıkla duyuluyordu. Largo Caballero'nun adı da bu söylenti
lerde yer alıyordu. S. Payne (The Spanish Revolution (1970), s. 271-272) İspan
ya Paris Büyükelçisi Araquistan'ın yayımlanmamış yazılarında konuyla alakalı
92
1937 Baharı boyunca askeri gerginlik sürdü. Şubatta Ma
laga kaybedildi ancak bu, Madrid eteklerinde Guadalajara'da
Franko'nun İtalyan müttefiklerine karşı kazanılan zaferle
dengelendi. Bu , halk ordusunun ilk başarısıydı. Mart son
larında Franko, Kuzey'de Bask bölgesine bir saldırı başlatır-
ilginç detaylar olduğunu söylüyor. Largo Caballero ile birlikte, Fransa ve Bri
tanya temsilcilerinin de katıldığı iddia edilen, Fas'la ilgili görüşme söylentileri
nin karmaşık bir anlatımı için bkz. ]. Hemandez, La Grande Trahison (1953),
s. 63-64.
93
ken nihai hedefi Bilbao limanını almaktı. İspanyol Bask'ı ko
yu Katolik'ti ama özerklik taleplerini geri çeviren monarşiye
karşı geleneksel bir düşmanlığı vardı. Ayrıca şiddetli Fran
ko karşıtıydı. 1 Ekim 1936'da, yeniden yapılandırılmış cum
huriyet hükümeti bir kararname çıkararak Bask'a otonomi
tanıdı ve Bask hükümeti kuruldu.9 Bu adım, Bask silahlı bi
rimlerinin halk ordusu ile bütünleşmesine katkı yapmadı,
aksine engel oldu. Bunun sonucunda da tank, uçak ve diğer
askeri teçhizat desteğini yeterli ölçüde alamadılar. İsyancılar
karadan ilerlerken donanmaları da Bilbao'yu denizden ku
şattı. Geçmişte Bask'ın başkenti olan ancak artık savunmasız
küçük bir şehir olan Guernica'nın Alman uçakları tarafın
dan bombalanması, savaşın en kötü nam yapacak hadisesiy
di. * Bu , birçok ülkede isyanlara karşı bir öfke patlamasına
yol açtı. Bask bölgesinin ve Biscay kıyısının kaybı, cumhuri
yetçiler için çok ciddi bir darbe oldu ve siyasal krize yol açtı.
4-5 Mart 1937 Merkez Komite oturumunda Largo Cabal
lero'ya hiç eleştiri yöneltilmedi. Ancak yirmi yıl sonra Her
nandez'in yayımladığı kitaptaki oldukça renkli anlatıma gö
re, oturumdan sonra, Largo Caballero'nun görevden alınıp
yerine alternatif yeni bir başbakan aranması konusunda giz
li toplantı yapılmıştı. Katılanlar arasında Codoville, S. Mi
neff Stepanov, bir Komintern sekreterya üyesi ve Marty var
dı. Ateşli tartışmalar sürmüş, öneriye sadece Diaz ve Her
nandez karşı oy kullanmış, daha sonra Diaz çoğunluğun ka
rarına uyacağını beyan etmişti.10 Böyle bir toplantı gerçek
ten yapılmış olabilir ama anlatımdaki detaylar hayali olmalı.
94
Hernandez'in anlatımında, katılanlar arasında Togliatti'nin
varlığından da söz edilmektedir. Togliatti'nin kendi ifadesi
ne göre, Temmuz 1937'ye kadar lspanya'ya hiç gelmemiştir,
ayrıca diğer bulgular da tamamıyla Togliatti'yi desteklemek
tedir. 1 1 Bu sırada kesin bir karar çıktığı da şüphelidir.
Şubat 193 7'de Malaga'nın düşmesinden itibaren, Largo
Caballero'nun askeri işleri yürütmesiyle ilgili sürekli şika
yetler, komünistlerin ve Sovyet akıl hocalarının güveni
ni yitirdiğini göstermektedir. Temel bir anlaşmazlık, es
ki profesyonel ordunun ilkelerini sürdürmeye çalışan Sa
vunma Bakanlığı'yla, ordu ve askeri polis konusunda, hü
kümetle PCE ve Sovyet danışmanların irtibat kanalı rolü
nü üstlenen askeri komiserlik kurumu arasındaydı. 2 Ni
san 1937'de Albacete'de tüm cephelerden askeri komiserle
rin katıldığı bir toplantı düzenlendi. Aralarında 20 sosyalist,
16 komünist ve 3 anarşistin de bulunduğu katılımcılara Al
varez del Vayo ve merkezi komiserlik adına Miaja hitap edi
yordu. Toplantının kabul ettiği öneriler arasında yeni hiç
bir şey yoktu. Toplantı amacının, komiserlik kurumu ve as
keri komiserlerin otorite ve etkisini artırmak olduğu açıkça
belliydi. 1 2 Largo Caballero, 14 Nisan'da komiserlik kurumu
nun yeniden yapılandırılmasına dair bir emir yayımlayarak,
bu meydan okumaya yanıt verdi. Bir yorumcuya göre emir,
1 1 P. Spriano, Storia del Partito Comunista Italiano, iii (1970), s. 215. Marty mart
ayı içinde yazdığı makalede, Largo Caballero'dan "İspanya hükümetinin ce
sur önderi" diye söz etmekte, hiçbir eleştiride bulunmamaktadır (Rundschau,
No. 14, 1 Nisan 1937, s. 534). l. Ehrenburg, Eve of War (İng. Çeviri, 1963), s.
167, 1937 Baharı'nda Valencia'yı ziyaretinden sonra Marty hakkında, "karşı
sındakine söz hakkı tanımayan, çok çabuk parlayan, herkesin hain olabileceği
şüphesi taşıyan bir akıl hastası gibi" değerlendirmesini yapmıştır. PCF merkez
komitesi üyesi Cogniot, kendisinin de bulunduğu ortamda, IKKI'nın Marty'yi
Moskova'da tutmak istediğini ancak Marty'nin buna çok şiddetli tepki göster
diğini, tüm bir gece boyunca Dimitrov ile tartıştıktan sonra, "maalesef' istedi
ğini koparıp lspanya'ya gelebildiğini söylemektedir ( C. Willard ve diğerleri, Le
Front Populair (1972), s. 137) . Olayla ilgili kesin bir tarih verilmemektedir.
12 Pod Znamenem Ispanskoi Respubliki ( 1965), s. 242-248.
95
"toplantıda alınan tüm kararları pratikte geçersiz kılıyor ve
son altı ayda komiserlerin, komiserlik kurumunun çabala
rıyla oluşturulmuş tüm idari ve ideolojik sistemi ortadan
kaldırıyordu" . Açıkça, komiserlik kurumunu bakanlık de
netimi altına almak üzere tasarlanmıştı ve Resmi Gazete'de
15 Mayıs'a kadar görevi onaylanmamış komiserlerin azledil
miş sayılacağı şeklinde bir madde içeriyordu. 1 3 Emir, muhak
kak ki uygulanabilir değildi ama bir savaş deklarasyonuydu
ve çelişkiyi patlama noktasına getirdi.
Largo Caballero için ölümcül olan kriz Barcelona'da pat
lak verdi. Katalonya'da anarşistler, lspanya'nın tüm diğer
bölgelerine kıyasla daha güçlüydü ve POUM tamamıyla
Katalan'dı. Bir yanda CNT ve POUM, karşılarında ise Mos
kova destekli hükümet güçleri ve komünist PSU C vardı .
Her iki taraf da otoritesini hakim kılma çabasındaydı. Bir
patlama güçlükle önlendi. Barcelona telefon hatlarını kon
trol eden operatörler, CNT sendikalarının sadık üyeleriydi
ve Barcelona ile Valencia veya Madrid arasındaki resmi ko
nuşmaları dinliyorlardı - ya da dinlediklerinden şüphe edi
liyordu. 3 Mayıs 1937'de hükümet birlikleri binayı ele geçir
meye çalıştılar ancak direniş beklenenin üstündeydi. Anar
şistler ve POUM destekçileri tüm şehirde ayaklandılar. So
kak çatışmaları iki-üç gün sürdü, çok sayıda kayıp vardı. Bu
arada CNT'de meydana gelen bir bölünme asilerin amacına
ulaşmasını imkansız hale getirdi. Böylesi çaresiz bir askeri
durumda, liderlerin büyük çoğunluğu, eğer Franko güçle
rini yeneceksek cumhuriyetçi orduda disiplin ve birlik şart,
görüşüne boyun eğerek isyana karşı çıktı. İsyancıların yenil
giye uğramasını, alışıldık tutuklamalar ve infazlar izledi. So
nunda düzen sağlandı. PSUC, dikkatle seçilmiş kelimeler
le, "anti-faşist bir zaferin örgütlenmesine" direnmenin so
rumluluğunu Troçkistlere yani "POUM önderlerine" yık-
96
tı ve yöntemlerinin, "bilinçli yalan, bilinçli kışkırtma ve bi
linçli faşizm destekçiliği" olduğunu ilan etti. Onların yanın
da şimdi, CNT liderlerini ihanetle suçlayan, "anarşist işçi ör
gütlerine kapağı atmış", toplumsal olarak köksüz "denetle
nemeyenler" vardı. Hükümet onlarla ilgili de etkin tedbir
ler almaya hazırlanıyordu. "Troçkistler" , "denetlenemeyen
ler" ve diğer "kışkırtıcıların" aleni başkaldırıdan son paçayı
kurtarışlarıydı. 14
Barcelona ayaklanması, Largo Caballero'yu çok zor bir du
ruma düşürdü. UGT Genel Sekreteri olarak iyi bir devrimci
pozisyondaydı ve PSOE'nin sol kanadı ile özdeşleşmişti. Ko
münist politikaların giderek sağa kayması kabullenebileceği
bir durum değildi. Parti politikasına uysallıkla boyun eğme
si, karakterinin hem güçlü hem de zayıf yanıydı. Barcelona
olayında; yönetmediği, denetlemediği, hatta bireysel olarak
sempati duyduğu şüpheli eylemlerden başbakan olarak so
rumluydu. 9 Mayıs 1937'de, Valencia'daki kitle gösterisinde
Diaz resmi teşhisi yineliyordu. PCE'nin ve halk cephesinin
başarısını kutluyor, Miaja'ya yönelik övgüleri coşkun alkış
larla selamlanıyordu. "Komitelerin" fabrikaları, bazı "grup"
ve "örgütlerin" toprağı kontrol etme girişimleri konusunda
uyarılar yapıyor, iç politikada dikkat telkin ediyordu. Troç
kistleri faşizmin ajanı ilan ediyor aynca Barcelona'daki "suç
teşkil eden komplo"dan sorumlu tutuyordu. POUM'un adı
nı anmıyor ama gazetesi La Batalla'yı karışıklığı kışkırtması
nedeniyle kınıyordu. CNT'ye karşı düşmanlığı reddediyor
du çünkü "denetlenemeyen" unsurların yaptıklarından tüm
örgütü sorumlu tutmak adil olmazdı. Sol partilerin birleş
mesi, UGT ve CNT'nin birleşik sendika oluşturması talep
leriyle konuşmasını bitirdi. Konuşma dili çok keskindi. Lar-
14 Rundschau, No. 22, 20 Mayıs 1937, s. 809-810; Franko, Alman elçisine "so
kak çatışmalarının (Barcelona) kendi ajanları tarafından başlatıldığını" söylü
yor - inanması güç bir iddia, Atken zur Deutschen Auswartigen Politik, Serie D,
iii (195 1 ) , s. 243.
97
go Caballero'ya ismen bir eleştiri yoktu ancak eğer hükümet
"sıkı bir politika" uygulamazsa, bunu "halk cephesinin baş
ka bir hükümeti" yapar, uyarısı vardı.15 Kriz, 15 Mayıs 1 93 7
kabine toplantısında Largo Caballero'nun, POUM'un yasa
dışı ilan edilmesi ve hükümette anarşist temsil oranının dü
şürülmesi için komünistlerin yaptığı öneriye direnmesiy
le patlak verdi. Komünist üyeler öfkeyle toplantıyı terk etti
ler ve ertesi gün Largo Caballero istifasını Azana'ya verdi.16
Yeni hükümetin oluşturulmasındaki hız, bunun için ge
reken zeminin önceden hazırlandığını düşündürüyordu .
1 7 Mayıs 1 93 7'de Maliye Bakanı Negrin, anarşistlerin ve
POUM'un dışlandığı bir hükümete başbakan oldu . Lar
go Caballero aleyhindeki kampanya eksilmeyen bir gayret
le sürdürüldü . 1 7 Negrin, PSOE'nin sağ kanadına mensup
tu ve yakın arkadaşı Prieto konumunu muhafaza etti. Lar
go Caballero'nun yakın arkadaşı olan Alvarez del Vayo ise
kısmi bir kayıp yaşadı; eski başbakan ve ılımlı cumhuriyetçi
Giral'in atandığı Dışişleri Bakanlığı'nı kaybetse de, Milletler
Cemiyeti'nde İspanya temsilcisi unvanını korumasına izin
verildi. PCE yayımladığı bir raporda, "halk devrimimizin"
yolunu açacak zaferin mümkün olabilmesi için "ülkede
ki tüm insani ve maddi kaynakların" seferberliğini sağlaya
cak her halk cephesi hükümetini desteklemeye söz veriyor
du. Ayrıca, "yoldaş CNT ile kol kola yürüme" dileğini ifade
15 ]. Diaz, Tres Anos de Lucha (Paris, 1970), s. 422-443; kısaltılmış olarak da ya
yımlanmıştır, Kommunisticheskii Internatsional, No. 5 (1937), s. 62-7 1 .
16 D. Cattell, Communism and the Spanish Civil War (1965), s . 155- 156. Toplan
tı, Largo Caballero ile onu destekleyen Araquistan tarafından ele alınmaktadır.
Krizin kapsamlı bir anlatımı için bkz. Guerra y Revolucion en Espana,, iii (Mos
kova, 1971), s. 79-83.
17 PCE sözcüsü olarak Valencia'daki kitle gösterisinde konuşan Hemandez, ağır
ithamlarda bulunmuştur [Konuşmanın yayımlandığı yer, Frente Rojo, 29, 31
Mayıs 1937; Ispanskaya Kompartiya Borot'sya za Pobedu (1939), s. 79-101 ] .
Ibarruri'nin, Hemandez'i dinleyicilere tanıtma konuşması için bkz. D . Ibarru
ri, Speeches and Articles (1978), s. 94-98.
98
Abluka yüzünden pek çok gıda maddesinin kıtlığı çekiliyordu.
99
yordu; Komintern, "Kızıl lspanya'ya da Faşist lspanya'ya da
aynı derecede karşı". 20
PSUC ile Barcelona'daki hükümet, mayıs ayaklanmasının
sorumluları üzerinde zaferlerini pekiştirecek güce artık sa
hipti. Mayıs sonundaki UGT kongresi, şüphesiz baskı altın
da, Negrin hükümetine desteğini 24'e 14'lük bir çoğunluk
la ilan etti.21 Ayaklanma sonrası, anarşist CNT bölünmüştü.
Liderleri, cumhuriyetin korunması için tüm cumhuriyetçi
güçleri ortak eyleme çağırırken, emrivaki bir dil kullanıyor
ve uzun vadeli devrimci hedeflerin bir süreliğine ertelenme
si gerektiğini savunuyordu. CNT, "özünde komünist talep
lere tekabül eden" bir program uyguladığını iddia ediyordu.
Birleşik siyasi liderlik ve askeri komuta, ekonomiyi yeniden
yapılandırma planı ile köylülerin bireysel veya kolektif üre
timi özgürce seçtiği ortak toprak mülkiyeti, CNT programı
nın öne çıkardığı ihtiyaçlardı. 22 Sonuçta, otoritelerin tüm öf
kesi, CNT'ye zımni desteği nedeni ile POUM'a yöneldi.
La Batalla 28 Mayıs 1937'de kapatılırken, 16 Haziran'da
POUM yasadışı ilan edildi. Ayrıca tüm bilinen üyeleri tutuk
lanma tehdidi altındaydı. Nin kayboldu ve bir daha hiç ha
ber alınamadı. Muhtemelen, asker veya polis tarafından öl
dürülmüştü - işkence ile öldürüldüğü söylentisi vardı. Cep
hede kalan POUM birlikleri dağıtıldı veya diğer birliklere
katıldı.
POUM'un vahşi biçimde kurban edilişi, 1937 yazında ku
rulmakta olan yeni bir yapının habercisiydi. Öngörülen iş
levi karşı-casusluk olarak tanımlanan bu yeni yapı, Askeri
İstihbarat Servisi (SiM) idi. Örgüt kollarını tüm lspanya'ya
yayarak, her tür muhalefeti bastırmanın yanı sıra tutukla
ma, sorgulama ve işkencenin bildik tüm yöntemlerini uy-
1 00
gulamaya koyuldu. Bu uygulamalar, Batılı ülkelerin sol çev
relerinde büyük öfke yarattı. tık defa, bir yandan Franko'ya
amansız bir nefret beslerken, diğer tarafta lspanya'daki mu
halif solun baskı altına alınmasına sert eleştiriler yönelten
bir yaklaşım ortaya çıktı. Artık, SSCB'deki tasfiyelerle bura
da olanlar açıkça kıyaslanırken, lspanya'da olanların fatura
sı Sovyet danışman ve ajanlara çıkarılıyordu.
PCE Merkez Komitesi 18-2 1 Haziran 193 7'de toplandı
ğında, rakiplerine karşı üstünlük sağlamış ve cumhuriyet
yönetimi üzerindeki hakimiyetini pekiştirmişti artık. Ana
gündem maddeleri, proletarya ve halk cephesi için birleşik
parti çağrısıydı. Hasta olan Diaz yoktu. Asıl konuşmayı ya
pan Ibarruri, işçi sınıfının birliği, UGT ile CNT'nin ortak ey
lemliliği üzerine dokunaklı bir çağrı yaptı. Katalan PSUC
sekreteri Comorera ile komünist-sosyalist gençlik örgütle
ri birliği sekreteri Santiago Carillo, örgütlerinin birlik hede
fine yaptığı katkılardan dolayı övüldüler. Tartışmak üzere
PSOE'ye iletilecek olan; birliğin "ilkesel ve taktik temelleri"
dokümanı konusunda parti Politbürosu bilgilendirildi. Bir
lik çağrısı, 60.000 işçinin katıldığı büyük bir kitle eylemiy
le Madrid'de gerçekleşti.23 Oturuma, yaşanan ümitsiz duru
mu hesaba katmayan bir kendini kutsama havası hakimdi.
1 01
5
D i plomat i k H es a p l a r
2 A.g.e. iii, s. 89
3 Franko, Alman elçisiyle 23 Mayıs 1937'de Salamanca'da yaptığı görüşmede,
kendisi için kabul edilemez olan bu ateşkes önerisinin "tamamen Prieto'nun
girişimi" olduğunu söyleyerek, Prieto'nun, Fransa'yla Birleşik Devletler hü
kümetlerinin arabuluculuğu için Paris'te Blum'u ziyaret ettiğini anlatıyor
[Atken zur Deutschen Auswartigen Politik, Seri D, iii ( 1 9 5 1 ) , s. 249). Largo
Caballero'ya atfedilen daha önceki konuşma için bkz. yukarıda s. 94.
1 04
de yeniliğini ve çekiciliğini kaybetmişti. 9- 10 Mart 1937'de,
PCE'nin Valencia'daki Merkez Komitesi toplantısından4 bir
kaç gün sonra; İkinci Enternasyonal ve Amsterdam Enter
nasyonali, Londra'da 200 kişinin katıldığı Citrine başkanlı
ğında bir kongre düzenlediler. Kongre, PSOE ile UGT'nin,
tüm anti-faşist güçlerin geniş katılımıyla, İspanya cumhuri
yetine yardım yolları ve araçlarının konuşulacağı bir toplan
tı yapılması önerisi üzerinde durdu. Öneri, her iki enternas
yonalin liderlerince tereddütsüz reddediliyordu zira onlar,
atılacak her adımın, kendi yandaşlarının hanesine yazılma
sına koşullanmışlardı. Britanya Komünist Partisi'nin kong
reye yönelttiği manifesto kasıtlı olarak görmezden gelindi.
İspanya delegasyonu, toplantı kapsamının sınırlılığından
duydukları hayal kırıklığını belirterek; artık tamamen tek
taraflı hale gelmiş müdahale etmeme antlaşmasından hükü
metlerin çekilmesini, İspanya hükümetine silah ve mühim
mat gönderilmesini, Batı ülkeleri işçilerinin kendi hükümet
lerinin tutumunu protesto etmek için "eş zamanlı genel gre
ve gitmelerini" önerdiler. Fransız delegasyonu , grev konu
sunu ilke olarak uygun gördüklerini ama bunun hükümet
ler veya kamuoyu üzerinde olumlu bir etkisi olacağından
kuşku duyduklarını belirtti. Başka hiç kimsenin bu konu
da söyleyecek hiçbir şeyi yoktu. Britanya delegelerinin hoş
nutsuzluğunun nedeni, "sürekli olarak gündem konuları
nı çoğaltarak kongre içeriğinin şişirilmesi ve bu nedenle te
mel konu olan İspanya'ya yardım meselesine odaklanmak
yerine, ilginin tartışmalı 'birleşik cephe'ye kaymasıydı" . Hiç
kimsenin demokratik güçlerin müdahalesine değinmediği
ne dikkat çekildi. Uzun kongre sonuç bildirgesi, dokunak
lı protestolarla doluydu ancak hiçbir eylem önerisi yoktu. 5
1 06
bölünmeye yol açtı. Savunma Bakanı Prieto, Akdeniz'deki
Alman savaş gemilerine sistematik hava saldırıları düzenlen
mesini önerdi. Hükümetin diğer üyeleri bunu kabul etme
yip direndiler. Negrin, Azana'nın tavsiyelerini almayı öne
rirken, komünist bakanlar PCE merkez komitesine başvur
dular. Prieto'nun tehlikeli önerisi destek bulamadı.9 Dimit
rov, Komintern dergisinde bunu "açık, utanmazca bir savaş
girişimi" olarak duyurdu ve işçi hareketinin bu bölünmüşlü
ğünün İkinci Enternasyonale "büyük bir tarihi sorumluluk"
yüklediğini öne sürdü. Ancak makale, saldırıya karşılık ve
recek herhangi bir eylem önerisi içermiyordu. 1 0
Eylem olmayınca onun yerine dokunaklı sözler ikame edi
liyordu. PCE ile PSOE 1 Haziran'da; İkinci Enternasyonal,
Komünist Enternasyonal ve Amsterdam Enternasyonali'ne
gönderdikleri ortak telgrafta, "bu iğrenç barbarlık eylemi
ni" protesto ediyor, "faşizmin, dünya savaşı cehennemine
tüm dünyayı sürükleme planına" direnmek için, "ulusla
rarası proleter dayanışma" çağrısı yapıyordu. Dimitrov bu
na verdiği ölçülü cevabın ardından, de Brouckere'ye gön
derdiği telgrafla, üç enternasyonalin eylem ortaklığını sağ
lamak üzere "eş-güdüm komitesi" kurulmasını önerdi. De
Brouckere 7 Haziran'daki resmi itirazıyla kendini güvence
ye alıyordu; enternasyonalin ne başkanı ne de sekreteri, bu
tür bir daveti kabul etme yetkisine sahip değildi. Dimitrov
iki gün sonra başka bir öneriyle gelerek, iki enternasyonalin
temsilcileri arasında "ön" görüşme yapılmasını talep ediyor,
de Brouckere bu kez razı oluyordu. Annemasse Fransa'da
2 1 Haziran'da yapılan toplantıda Komintern'i temsil etmek
1 07
üzere belirlenenler Thorez, Cachin, Diaz, Dahlem ve Lon
go'ydu. Togliatti delege olmadığı halde, Moskova'dan gele
rek çalışmalara katıldı. De Brouckere ile Friedrich Adler bir
kez daha İkinci Enternasyonal'i temsil ediyorlardı. 1 1
Toplantı sonundaki ortak bildiri, her iki enternasyona
lin; kuşatmanın kaldırılması, faşistler tarafından ihlal edil
miş olan uluslararası yasaların İspanya'da yeniden tesisi ile
Milletler Cemiyeti sözleşmesinin uygulanması konularında,
desteklerini ifade ediyor ayrıca İspanya cumhuriyetine mad
di-manevi her tür yardımın yeniden sağlanmasının imkan ve
araçlarını "daha kapsamlı araştırmak" üzere, yakın gelecek
te bir toplantı sözü veriyordu.12 Paris'te, 24 Haziran'da ger
çekleşen ikinci ve komünist enternasyonalleri toplantısında,
bir kez daha, İspanya cumhuriyetine karşı hissedilen sıcak
duygular ifade ediliyor, İtalya ile Almanya'nın faşist saldır
ganlıkları lanetleniyor, Milletler Cemiyeti sözleşmesi günde
me getirilirken Batılı hükümetlerin umursamazlığı protes
to ediliyordu. 1 3 Togliatti'ye göre, de Brouckere'nin çabası bu
toplantıda "büyük bir hareketlenme" sağlarken, de Brouc
kere, Moskova'ya giderek Stalin'le görüşmeyi önerdi. Ancak
tüm bunlar, derinden bölünmüş enternasyonalin kayıtsızlı
ğını sarsamadı. 14
Annemasse'de planlanan toplantı, 9 Temmuz'da yapıl
dı. Aynı günün akşamı Togliatti Moskova'ya yolladığı gizli
raporda, İkinci Enternasyonal'deki kriz teşhisini yineliyor,
Annemasse toplantısı sonucunda "lkinci Enternasyonal'deki
1 08
gerici unsurların, birleşik cephe düşmanlarının" zayıfladığı
varsayımına karşı IKKI'yı uyarıyordu. 1 5 9 Temmuz toplantı
sı, "her iki enternasyonalin, cumhuriyetçi İspanya'nın lehi
ne gerekli tedbirleri alma konusunda ortak karara vardığı"nı
ifade eden bildiriyle sona erdi.16 Ancak herhangi bir girişim
olmadı. Togliatti, Batılı komünist partilerde "bariz bir yor
gunluk" olduğunu düşünüyor, İspanya'yı destekleme göste
rileri artık yoğun katılımlara sahne olmuyordu. 1 7 Pravda'da
yayımlanan, liderlere aşırı bağımlılığın düzeltilmesi gere
ken bir yanlış olduğunu göstermek için kaleme alınmış gi
bi görünen bir makalesinde Dimitrov, tüm ülkelerin işçile
rine "İspanya halkına karşı görevlerini yerine getirmeleri"
çağrısı yapıyordu. 1 8 Sıklıkla tekrarlanan bu tür akıl hocalık
larına karşı verilen tepkilerin kayıtsızlığı da aşikardı. Bu et
ki ve tepki, uzun süreli kullanım veya sık tekrar sonucu as
li anlamı artık anlaşılmayan bir ritüel dansa benziyordu. Bri
tanya hükümeti, cumhuriyetin kaderi ile ilgili kayıtsızlığı
nı gizlemede giderek daha az sıkıntı çekiyordu. Britanya Bü
yükelçisi, Madrid'de elçilikten sorumlu alt düzey bir diplo
mat bırakmış, kendisi Fransız ve Amerikalı meslektaşları ile
birlikte, rahatlık içinde yaşadığı Saint jean-de-Luz'a (Fran
sa) yerleşmişti. Chamberlain, 25 Haziran 1 93 7'de, Avam
Kamarası'nda, başbakan olarak konuyla ilgili yaptığı ilk de
ğerlendirmede , cumhuriyetçi İspanyol hükümetine karşı
sempati veya destek ifade etmekten kasıtlı olarak kaçınmış
ve Britanya politikasının "bir amacı, sadece bir amacı, sava
şı İspanya sınırlarına hapsederek Avrupa barışını sağlamayı"
hedeflediğini açıklamıştı.19
1 5 A.g.e. s . 254-255.
16 Kommunisticheskii Intematsional. No. 7 ( 1937), s. 16.
1 7 P. Togliatti, Opere, IV, i ( 1979), s. 255.
18 Pravda, 18 Temmuz 1937.
19 House of Commons: Fifth Series, CCCXXV (1937), s. 1545-1550.
1 09
Savaş sürerken taraflar karşı propagandalanrn sürdürüyorlardı. Franko, halka açık bir
etkinlikte.
110
mediği, Franko'nun muzaffer müttefikleri karşısında cum
huriyetçilerin kaybetmeye başlaması olgusu, SSCB içi askeri
konseylerde belki de çok daha önceden görülüyordu.
Genel kabul gören dünya siyasetine bakış da, Moskova
için artık ikna edici değildi. lspanya'daki işbirliği ile iyice
pekişen Alman-İtalyan ekseni, Japonya'nın şaşırtıcı kudreti
ni de arkasına alarak daha güçlü hale gelmişti ve Avrupa'dan
ziyade SSCB'yi tehdit ediyordu. Fransa ile Britanya'nın de
ğişken ve düşmanca politikalarının yanında, arka planda bir
yerde, tanımlanması kolay olmayan, büyük bir güçle, ABD
ile karşı karşıyaydılar. 1937 Haziranı'nda Stalin'in general
lere yönelik tasfiye hareketine ne anlam yüklersek yükleye
lim, aslında dış politikada yaşanan derin zorlukları yansıt
tıklarını kabul etmek gerekir. Tukhachevsky'nin bir anti-fa
şist cephe kahramanı olduğu aşikardı.21 Tüm kavramlaştır
malar, sonunda boş bir görüşü yansıtıyordu. Alman tehdidi
ile yüzleşmek üzere alternatif politikaların formüle edilme
si, hatta bunun gerekliliğinin kabul edilmesi için henüz er
kendi. Ancak, ifade edilmese de, bir gün başka bir yol bul
mak gerekebileceğinin zımni kabulü , İspanya veya başka
yerlerde, mevcut politikaların yürütülmesindeki kararsızlık
lara yansıyordu.22
bir durak olduğunu" iddia etmektedir. "Negrin ile Franko arasındaki askeri
mücadele sürmektedir, bu nedenle, bugünün taktiklerini bugünün koşullan
belirleyecektir" [L. Trotsky, Ecrits, 1928-1940, iii (1959), s. 528-530 ] .
21 Mikhail Tukhachevsky tasfiyesi esnasında kurtulan, bir yıl sonra aynı akıbete
uğrayan Vasily Konstantinovich Blücher de doğuda benzer bir rol oynamıştı.
22 S. Payne, The Spanish Revolution (1970), s. 274'te yer alan, Orlov'un yayımlan
mamış anılarına göre; " 1937 yazında gelen talimatla, Sovyet politikası, artık
geniş ölçekli bir desteği sürdürmeyecek, faşistlerin kesin yengisini engellemek
üzere, sol güçlerin savaş alanında daha uzun süreli kalmalarını sağlamayı he
defleyecekti". Ortada belgeler olmadığı için, Moskova'daki NKVD'nin temsilci
sine ne yazmış olabileceğine dair sadece tahminlerde bulunabiliriz. Ancak hü
kümetler düzeyinde resmi bir karar alınmış olma ihtimali azdır. Aslında olan,
vurgu ve önceliklerdeki değişimdir.
111
6
"Yeni T i p B i r Demokras i "
1 Bkz. Bibliotti ile konuşmalar, P. Spriano, Storia del Partito Comunista Italiano,
iii (1970), 5. 53-61.
2 Georgii Dimitrov: Vydayushchiisya Deyatel' Kommunisticheskego Dvizheniya
(1972), s. 348.
3 Bkz. yukarıda 5. 106-107.
113
kında, düzenli olarak Moskova'ya raporlar gönderdi.4 PCE
içindeki kod adı Alfredo'ydu ve Paris gazetesi Le Sair muha
biri kimliği taşıyordu. 5
Ağustos sonunda, Togliatti'nin her şeyi değerlendirerek
vardığı sonuçlar tatminkar olmadığı gibi umut da vermiyor
du. Negrin, Largo Caballero'dan daha başarılıydı ama hükü
metin halkla teması yoktu. Dili ağır, "soğuk ve bürokratik
ti" , "halkı coşturması, dolayısıyla savaşı saldırganlara karşı
topyekun bir ulusal savaşa dönüştürmesi" mümkün değildi.
Mevcut durum, bu zafiyetlerin yol açabileceği, "hem hükü
met karşıtı hem de PCE'ye şiddetle düşman olan bir blok ya
ratma" tehlikesi taşıyordu. Böylesi bir blok, Negrin rejimi
ni karşı-devrimci olarak gören Troçkistlerle anarşistleri de
kapsayacaktı. T ogliatti'nin PCE'ye yönelik beylik övgüleri,
sert eleştirilerini kısmen örtüyordu. Yaşanan zayıflıklar, hız
lı büyüme ve deneyimli kadroların olmayışındandı. Merkez
Komite ile Politbüro yanlış örgütlenmişti ayrıca izlenen po
litikalar kararsız ve tutarsızdı. 6
PCE merkez komitesinin Haziran 1 93 7'de yaptığı çalışma
lara, PSOE'nin PCE ile bütünleşmesi ile tek bir proleter par
ti kurulması önerileri damgasını vurmuştu. 7 Ancak PCE için
deki bu derin coşku, PSOE içindeki bölünmelerin yol açtığı
"fikir savrulmaları" nedeniyle karşılık bulamıyordu. Largo
Caballero'nun PCE düşmanlığı artık dizginlenemez boyut
lardaydı ve hala UGT üzerinde yaptırım gücü vardı. Karşılıklı
suçlamalar yoğunlaştı. Komünist Frente Rojo, UGT Yürütme
Komitesi'ni "birlik düşmanı, ulus düşmanı, iflas etmiş, kırı-
1 14
cı, kişisel çıkarlarını mukaddes ulusal değerlerin önüne ko
yan" bir grup olarak tanımlıyordu. Largo Caballero, PCE'nin
önerdiği bir projenin görüşüleceği toplantıya katılmamış
tı. Sonrasında, PCE Politbüro'sunun 19 Temmuz tarihli sert
açıklamasında, "UGT yürütme komitesi üyelerinin çoğun
luğunun olumsuz yaklaşımından" şikayet ediliyordu.8 Eğer
herhangi bir ilerleme sağlanacaksa, kaçınılmaz olarak, Largo
Caballero'nun UGT Başkanı sıfatıyla hala sahip olduğu gü
cün sarsılması gerekiyordu. PCE ile PSOE'nin ortak Yürütme
Komiteleri, 4 Eylül 1 937'de UGT Yürütme Komitesi'ni top
lantıya çağırdılar.9 lki parti arasındaki ilişkiler, eylem prog
ramı hazırlayacak ortak bir komitenin kurulmasına olanak
sağlıyordu. Bu komitenin hazırladığı program, 1 9-20 Ağus
tos tarihli parti gazetelerinde yer aldı. Orduda, savaş mal
zemeleri üretiminde, "ekonominin planlanmasıyla eşgüdü
münde, ayrıca sınai ve ticari küçük burjuvaziyle iyi ilişkiler
kurulmasında", daha fazla verimlilik sağlayacak bir ortak ey
lem planı hedefleniyordu. Halk cephesinin güçlendirilmesi,
iki partinin; sendikalarda, gençlik örgütlerinde, uluslararası
ilişkilerde birlik içinde davranması çağrısı yapılıyordu. Prog
ram, "Uluslararası faşizme karşı, demokrasi ve halkların öz
gürlüğü için" yürüttüğü mücadelede, SSCB'nin yanında yer
alma taahhüdü ile sona eriyordu. 1 0 Belge, sadece söylev nite
liğindeydi ve fazlaca pratik içeriği yoktu. PSOE delegasyonu
başkanının, imza anındaki şaşırtıcı ifadesi, eldeki metnin aç
mazlarını da gösteriyordu. PSOE'ye göre bu, basitçe bir ey
lem birliği programıydı, İspanyol proletaryasının pek haz et
mediği, tek bir işçi partisi oluşturmak üzere iki partinin "bü
tünleşmesi" ile ilgili değildi. 1 1 Togliatti, 30 Ağustos tarihli ra-
8 Komrııunisticheskii Intematsional, No. 8 (1937), s. 78; M. Meshcheryakov, Is-
panskaya Respublika i Komintem (1981), s. 90-9 1 .
9 A.g.e. s. 124.
10 Guerra y Revolucion en Espana, iii (Moskova, 1971), s. 210-217.
1 1 D . Cattell, Communism and the Spanish Civil War (1965), s. 181-182.
115
porunda, PSOE içinde bulunan sürekli muhalefete değini
yordu 12 ve aynca iki partinin birleşme ihtimalini kimse cid
diye almış görünmüyordu.
Anarşistlerle ilişkiler daha anlamlıydı ve sosyalistlerle
olan ilişkiyle kıyaslandığında, PCE için daha heyecan ve
riciydi. 1936'nın son aylarında sıcak dostluk ifadelerinin
yer aldığı ara dönem13 1937'de pek sürmedi. Barcelona'daki
mayıs ayaklanmasında, anarşistler direnişin omurgası
nı oluşturup hükümeti yıkma noktasına gelince, karşı
lıklı suçlamalar başladı. Ancak PCE bir kopuşu göze ala
mazdı. Negrin'in hükümeti oluşturduğu 1 7 Mayıs günü,
P CE'nin yayımladığı bildiri, "yoldaş CNT ile el ele zafer
için savaşmaya" duyulan isteği ifade ediyordu . 1 4 Çağrı çe
lişkili tepkiler aldı zira CNT sendikalarının birçoğu, açık
ça Largo Caballero'ya yakınlık duyuyordu . CNT liderle
ri ise, Franko'nun lehine sonuçlar doğuracak gelişmeler
karşısında rahatsızlık duyuyorlardı ve bu nedenle, sınırla
rı aşan mensuplarına sahip çıkmadılar. Anarşist hareketin
siyasal kanadı, adlandıracak olursak lberya Anarşist Fede
rasyonu (FAi), 1937 Temmuz ayının başında Valencia top
lantısında, faaliyetlerini siyasal bir parti çatısı altında sür
dürme çalışmalarına başlama kararı aldı. Bu karar, devle
tin meşruiyetinin, anarşistler tarafından zımnen kabul edil
mesi anlamına geliyordu. PCE'nin önerisiyle 15 Ağustos'ta
PCE, CNT ve FAI'nin temsilcilerinin katıldığı toplantının
sonunda, "cephede ve cephe gerisinde" eylem birliği kara
rı alınıyor, basında yer alan tartışmalara son verilmesi iste
niyordu - bu, anarşist kampta "kontrol edilemeyen unsur
ların" baskı altına alınması anlamına geliyordu. Takip eden
gün, muhtemelen bu pazarlıklardan habersiz olan Negrin
116
hükümeti, anarşistler tarafından denetlenen Aragon bölgesi
konseyini dağıtmayı uygun gördü. Böylesi bir baskıcı tutum
anarşist görüşmecileri çılgına çevirince ipler koptu . 1 5 Togli
atti, 8 Temmuz tarihli önceki raporunda, anarşistleri hükü
mete sokabilmek için uzlaşmacı bir yaklaşım öneriyordu .
Ancak 30 Ağustos'ta durumun karmaşıklığının farkına var
dığından söz edecekti. Hükümet, anarşistlere yaklaşımında
beceriksizdi. FAi ise, Troçkistlerle beraber, hükümeti karşı
devrimci ilan ediyor, devrilmesi için ayaklanma çağrısı ya
pıyordu. 1 6 İspanya hariç hiçbir ülke, hem kapitalizme hem
de komünizme düşman, muhtemelen çoğu işçi olan bu bü
yüklükte sadık bir kitleye sahip güçlü bir anarşist hareketin
şaşırtıcı tutumlarına sahne olmamıştır.
Katalonya'da, geçmişin bölünme eğilimleri hala aşılama
mıştı. Generalitat'ta, 1 937 Yazı'nda, CNT'ye rağmen, komü
nistler ile Katalan milliyetçilerin ittifakıyla yeni bir hükümet
kurulmuştu. Bir yıl önce, Katalonya'da komünistlerle sosya
listler arasında ittifak oluşturan PSUC,17 "ulusal bir kong
re" düzenleyerek, üye sayısındaki olağanüstü artışa rağmen,
bünyesindeki gruplar arasında homojenlik sağlanamadığı
nı açıklıyordu.18 PCE Politbürosu ise, 30 Temmuz'da yapı
lan toplantıda kendi kendini kutluyordu. PSUC hem sayıca
hem de örgütsel olarak büyümüş, "Katalan anti-faşist blo
ğu içinde önemli bir güç haline gelmiş, hem Katalan halkı
nın ulusal ve sosyal çıkarları için sürdürülen çetin mücade
lede ve hem de zafere ulaşmak için İspanyol halkıyla birlikte
sürdürülen mücadelede yer almıştı". Diğer taraftan, UGT ile
CNT'nin anlaşmasına rağmen, hiçbir pratik sonuç elde edi-
117
lememesine hayıflanıyordu. 19 Generalitat Genel Kurulu, sa
vaş başladığından beri ilk defa 19 Ağustos'ta toplanmış, an
cak bu çözümsüzlüğe çare bulamayarak, konuyu belirsiz
bir tarihe ertelemişti. 20 Anarşizm sorunu ile birlikte Katalan
milliyetçiliği, faşistler karşısında ulusal İspanyol hareketi
nin öncülüğünü yapmaya hazır komünistler için hep bir be
la olarak kaldı.
Negrin hükümeti ekonomi politikalarının, savaşın başın
daki coşku seli ile yürürlüğe konulabilmiş devrimci uygu
lamaların önünü kestiği ve saptırdığı düşünülüyordu. Fab
rikalara ve yönetimlerine işçi komitelerince el konulmasın
dan sonra, çok yaygın olarak görülen durum, üretimde dü
şüş oluyordu. Hükümetin 1 6 Haziran 1937'de yayımladığı
kararname, ana sanayi dallarını hükümet denetimine almayı
da içerecek şekilde, savaş sanayinin "askerileşmesini" onay
lıyordu.21 Tarımda direnç daha fazlaydı ve anarşistler, çeşit
li bölgelerde kendi denetimleri altında kurdukları köylü ko
lektiflerini korumak için sert bir mücadeleye girdiler. Ko
münist Tarım Bakanı Uribe, 27 Ağustos'ta yayımladığı ka
rarnameyle; kooperatifleri geliştirme ve köylülere daha faz
la imkan sağlama kisvesi altında, bireysel veya kolektif üre
tim seçimini tamamıyla köylülere bırakıyordu. Bu koşullar 7
Ekim 1936 kararnamesinden temelde bir farklılık taşımıyor
du. İç Savaş'ın ilk yılı boyunca anarşistlerin egemen olduğu
yerlerde, özellikle Aragon'da, kolektifler varlıklarını koru
yorlardı. Ancak şimdi merkezi hükümetin otoritesini tesis
etmesinden sonra, bu kolektifler dağılarak yeniden köylü
lerin bireysel tasarrufuna geçiyordu. Bir yıl sonra, cumhuri
yetçi hükümetin tamamen ortadan kalkacağı zamana kadar
118
bu sürecin nasıl işlediği çok açık değil.22 3 1 Temmuz tarih
li kararname ile dini törenler üzerindeki yasağın kaldırılma
sı ise daha şaşırtıcıydı ve fazla gürültü çıkarmadan yürürlü
ğe girdi. Cumhuriyet yönetimi altında, 7 Ağustos tarihinde
kiliseler yeniden açılıyordu.23
PCE ve Sovyet akıl hocalarının, 1937 sonbaharında karşı
laştıkları sorunların en önemlisi orduydu. Savaşın başından
beri PCE ile Komintern, isyancıların ilerlemesini durdur
mak için oluşturulan milislerin ve tugayların katılımıyla bir
leşik bir ordu yaratmaya çalışıyorlardı.24 Hem Largo Cabal
lero hem de Negrin hükümetlerinin savunma bakanı olan
Prieto'da bu amacı paylaşıyordu. Largo Caballero'nun baş
bakanlığı süresince, hem Caballero'nun birleşmeye karşı çı
kan anarşistlere duyduğu sempati hem de şahsi ve siyasi ola
rak Prieto ile arasının kötü olması, Prieto'yu etkin yetki kul
lanımından yoksun bırakıyordu.25 Negrin ise, PSOE içinde
Prieto'nun yakın çalışma arkadaşı olmasının yanında kişisel
olarak da dosttu. Onun başbakan olmasıyla, Prieto, Aragon
cephesini idaresi altında tutan anarşistlerin üzerinde dene
tim sağlamak üzere harekete geçti. 26
119
Aragon cephesi, 1 93 7
Ağustos'unda düzenli or
dunun d e n e timine gir
di. Daha önce bölgeye ha
kim olan anarşistlerin de
netimindeki bölge kon
seyi dağıtılırken, liderleri
de önceki dönemin hesa
bını ödemek zorunda kal
dı. Başka askeri reformlar
da yapıldı. Yüksek Askeri
Konsey ve kurmay başkan
lığının yetkileri artırıldı.
George Orvvell. Askeri eğitim tüm düzey-
lerde sistematik hale geti
rildi. Halk ordusu, 1 93 7
Eylülü'ne gelindiğinde, 52 tugay ve 575 .000 kişilik bir güç
olmuştu.27 Ordu içinde cehaletle mücadelede önemli başarı
lar kazanılıyordu. 6.000 okul açılmış, 70.000 askere okuma
yazma öğretilmişti. 28
Uluslararası Tugaylar'ın statüsü özel sorunlara yol açı
yordu. Yabancı gönüllülerin, cumhuriyetçi hedefleri koru
mak için başta gösterdiği coşkulu ilgi, 1 93 7 yazı geldiğinde
bir hayli azalmıştı. Fransa hükümeti, Fransa-ispanya sınırı
nı kapattığı gibi, daha fazla gönüllü akışını da durdurmaya
çalışıyordu. Tugayların gücünü korumanın tek yolu, komu
tan ve erler dahil, Ispanyolların da tugaya alınmasıydı. Tu-
1 20
gayların yüksek itibarıyla silah ve yiyecek tedarik etme ön
celiği sayesinde bu hiç de zor olmadı. Ağustos 1 937 istatis
tiklerine göre, 16.000 tugay mensubunun; 7 . 1 7l'i lspanyol,
3 . 1 58'i Fransız, l . 1 86'sı ltalyan, 922'si Alman, 772'si Belçi
kalı, 686'sı Britanyalı, 568'i Amerikalı, 449'u Çek veya Slo
vak, 396'sı Avusturya ve diğer ülkelerdendi.29 Bu gelişmeler,
tugayların özerklik veya farklı statü isteklerini giderek zayıf
lattı. Kurmay Başkanı'nın 8 Haziran tarihli emriyle, tugaylar
yeniden yapılandırılırken, Albacete'deki üslerinin yapısı ve
personeli değiştiriliyordu. Daha sonra, Negrin'in imzaladığı
23 Eylül tarihli kararnameyle, Uluslararası Tugaylar son kez
ve bütünüyle halk ordusu ile birleştiriliyordu.30
PCE bu tedbirleri koşulsuz desteklerken, ordudaki komü
nist eleme sistemi nedeniyle çatışmalar çıkıyordu. Sovyet da-
1 22
La Passionaria.
1 23
daki parti Politbüro toplantısında dile getirirken, Codovilla
ile IKKI'yı temsilen toplantıya katılan Alman Dahlem'in iti
razları ile karşılaştı. Onların ayrılmasından sonra (görüldü
ğü kadarıyla Togliatti'nin girişimi ve IKKI'nın çabasıyla) her
şey yolunda gitti. Parti Merkez Komitesi'nin 15 Eylül'de ya
yımladığı belgenin kaynağı Ibarruri'nin yazdığı bir makaley
di ve Togliatti'ye göre "kendilerinin yardım veya düzeltme
si yoktu" .37
Belge, askeri durumla ilgili acı gerçekleri itiraf ediyordu.
Bilbao ile Santander'in kaybının cumhuriyet için yol açtığı
felaketi, Brunete'deki yenilgiyi, Franko'nun Akdeniz sahili
ni ablukaya almasını asla küçümsemiyor ancak nihai zafere
olan inancını ifade etmeyi sürdürüyordu. Anti-faşist cephe,
ayrılıkçılarla mücadele, PCE ile PSOE'nin birleşmesi, anar
şist FAI ve CNT ile ilgili yanlış anlaşılmaların ortadan kaldı
rılması gibi konulardaki olumlu uyarılan da, artık iyice aşın
mış bir yaklaşımı yansıtıyordu. Ordu içindeki komünistle
re, katı bir disiplin uygulamaları ve "subaylarla, diğer par
ti ve örgüt üyeleriyle, cumhuriyetçi anavatanın hedeflerine
gururla hizmet eden eski görevlilerle, dostça yoldaşlık ilişki
si kurmaları" öğütleniyordu.38
Beş gün sonra, 29 Eylül 1937'de IKKI, PCE'nin temel gö
revleriyle ilgili bir önergeyi onaylıyordu. Burada, anti-fa
şist cephenin demokratik temeline büyük önem atfedili
yor, diğer anti-faşist partilerle ortak seçim listeleri yapılma
sı (oldukça akademik bir konu) tavsiye ediliyordu. Sendi
kalarla uzlaşarak ekonomide ulusal denetimin sağlanma
sı, verimlilik için zorunluydu. CNT ulusal komitesiyle ya
kın ilişki kurulmaya çalışılmalıydı zira bu, Largo Caballe
ro yandaşlarının karşı çıktığı UGT'de birliği sağlamaya kat-
1 24
Uluslararası bir slogana dönüşen, Franko ve Faşizme "Geçit Yok". . .
1 25
hinde yaptığı darbeyle, Largo Caballero'yu örgütün başkan
lığından uzaklaştırıp, muhalif bazı federasyonları ihraç ede
rek hükümete tam desteğini ilan etmesi gibi vakalarda, Sov
yet rolünü gizlemek pek kolay olmuyordu.40
1937 sonbaharındaki askerI operasyonlar cumhuriyetçi
hedefler açısından cesaretlendirici değildi. Çok sözü edilen
Brunete karşı-saldırısı başarısızlığa uğradı. Franko'nun kuv
vetleri, kuzeydeki, geride kalan cumhuriyetçi mevzileri ele
geçirerek ilerliyordu. Bunların sonuncusu olan Gijon lima
nı, 22 Haziran'da düştü. Daha yılsonu gelmeden, Fransa sı
nırına kadar tüm kuzey bölgesi, önemli madencilik ve sa
nayi bölgesi Asturias ile daha önce anarşistlerin kalesi olan
Aragon'un büyük bölümü milliyetçilerin eline geçmişti. Ar
tık lspanya'nın üçte ikisi isyancıların elindeydi. İspanyol hü
kümetinin etkinliği , Katalonya , en güneyde Almeria kıyısı
ile yoğun düşman ablukası altındaki Madrid'de sıkışıp kal
mıştı. Cortes'in Madrid'deki son oturumu 1 Ekim'de yapılır
ken, Ibarruri bir kez daha PCE ile Katalan PSUC'un politika
larına açıklık getirdi; orduda ve savunma sanayinde verimli
lik, tüm anti-faşist güçlerin birliği, CNT'nin hükümete katıl
maya davet edilmesi.41 Artık, Valencia da güvenli değildi, hü
kümet Barcelona'ya taşındı.
Hükümetin Valencia'dan Barcelona'ya taşınması, esas
olarak askerI nedenlere bağlanabilir. Ancak, aynı zaman
da, Generalitat'ın zayıflatılması sonucunu doğuracak şekil
de merkezI hükümetin Katalonya'da güçlenmesi, Katalan
milliyetçilerin hırsını da dizginliyordu . Daha önce, bu ya
n-otonom bölge politikasına egemen olan iki başlılık, yeri
ni tek bir otoriteye bırakıyordu.42 Ancak Katalan ayrılıkçılı-
1 26
ğı şeytanı, hiçbir zaman tam olarak defedilemedi. PSUC'un
1937'deki parti kongresinde öne sürülen orta yolcu formü
lasyona göre, Katalonya hem İspanya'nın ayrılmaz bir par
çasıydı hem de değildi: "Eğer faşizm İspanya'yı ele geçirirse,
Katalonya özgür olamaz. Katalonya'nın desteği olmadan İs
panya özgürlüğünü kazanamaz" .43 Togliatti'ye göre, hükü
metin Barcelona'ya taşınması, Katalonya'nın ayrı bir barış
antlaşması yaparak direniş cephesini bölmesi ihtimali karşı
sındaki en önemli güvenceydi. Taşınmanın, aynı zamanda,
Katalan hoşnutsuzluğunu yok saymaktan kaynaklanan bir
takım güçlükler yarattığını da kabul ediyordu . Dolayısıyla
PCE komünistleri PSUC'a katılmaya teşvik etse de, iki par
ti arasındaki sürtüşme devam ediyordu. PSUC, "hem güç
lü bir küçük burjuva etkisi altındaydı hem de anarşistlerin
ve POUM'un" ; ayrıca kamulaştırma ve kolektivizm gibi "aşı
rı sol politikaları" açıkça savunuyordu . Togliatti, her şeye
rağmen, CNT'nin Katalan işçileri içindeki en büyük güç ol
duğunu kabul ediyordu. Bu pek de cesaretlendirici bir tab
lo değildi.44
PCE'nin Barcelona'daki 13-16 Kasım 1 937 tarihli merkez
komitesi toplantısı, alışılmışın tekrarıydı. Diaz raporunda
halk cephesinin faziletlerinden bahsederken, "İspanya hal
kının bugüne kadar sahip olduğu en geniş, en büyük örgüt
lenme" olduğunu, ayrıca ülkenin "yeni tip bir anti-faşist de
mokrasi" yarattığını söylüyordu . Yeni bir seçim çağrısı ya
parak, bunun "kitleleri faşizme karşı mücadelede hareket
lendireceğini" ekliyordu. Elbette ki bu, PCE'nin proletarya
partisi olduğunu unuttuğu ya da ilkelerini ve siyasi çizgisini
terk ettiği anlamına gelmezdi. Daha sonra Ibarruri, ordunun
güçlendirilmesi ihtiyacından bahsediyordu. Tarım Bakanı
Uribe ise, Largo Caballero'nun, partinin devrim yolundan
1 28
zaman komünistlerin en önemli rolü üstlendiği kurum olan
askeri komiserlik karşıtı kampanyasında başanlı olmuştu.47
Kurumun dağıtılmasını sağlayamayan Prieto, komuta ka
demesini gerekli tesislerden yoksun bırakıyor, üç yüz ye
ni komiser atanmasını veto ediyordu. Bunu takip eden uz
laşma, kurulduğu 1936 Ekimi'nden beri kurumun başında
olan Alvarez del Vayo'nun görevinden aynlmasını da içeri
yordu. Hemen ardından kurum, Savaş Bakanlığı'na bağlan
dı. Tüm bu önlemler karşısında PCE, şaşılacak derecede az
tepki gösterdi.48 Daha sonra Sovyet kaynaklan, 1938 askeri
felaketlerini; komünistlerin yerlerine "işinin ehli olmayan,
devrimci duruş, inanç ve coşku taşımayan" insanların geç
mesine, "komiserlik kurumunun çökmesine ve bürokratik
leşmesine" bağlıyordu.49 1938'in Mayıs ayına gelindiğinde,
makamların % 70'i boş bırakılmıştı. 50
Dışarıdan gelen haberler de cesaret vermiyordu. Britanya'-
da hem işçi Sendikalan Kongresi'nde hem de 193 7 Sonbaha
rı'nda yapılan işçi Partisi yıllık toplantısında, ispanya sorunu
ile ilgili son bir yılda sürdürülen, pek de parlak olmayan faa
liyetler ele alındı. işçi Sendikaları Kongresi'nde uzun bir ko
nuşma yapan Citrine, faşist saldırganlığa maruz kalan cum
huriyetçilere silah yardımı yapmayı reddeden Britanya hükü
metini ve diğer hükümetleri suçlarken, çare olarak, Milletler
Cemiyeti'nin alacağı tedbirleri gösteriyordu. Konuşma son
rası yapılan tartışmalarda, ortaya hiçbir yeni fikir çıkmadı.51
1 30
7
Y e n i lgiyi Tat m a k
1 32
İç Savaş'a katılan gönüllülerden bir grup.
1 33
mak, halk cephesi veya ulusal cepheyi zayıflatabileceği teh
likesini göz önünde tutmak, bozguncu eğilimleri alt edebil
menin gereğiydi. Mücadelenin faşizmle komünizm arasında
olduğu, cumhuriyetin kapitalizmle ölümcül bir savaşa gir
diği görüşünün yer aldığı bir makale, parti gazetesi Mundo
Obrero'da yayımlanınca, Diaz gazeteye sert bir cevap yazdı. 1 1
Nisan 1938'de İspanya hükümet krizi sürerken, sahneler
arasında neler olduğu çok açık değil. Prieto, Savaş Bakanlı
ğı görevinden uzaklaştırılınca, başka bir görev kabul etme
yerek, hükümetten istifa ediyordu. Savaş bakanlığı görevini
Negrin kendisi üstlendi. PSOE üyelerinin hakimiyeti başla
dı. Bu dönemdeki yeni buluş, UGT'nin bir temsilcisinin hü
kümete katılarak Adalet bakanı olması, CNT'nin bir tem
silcisinin de, komünist Hernandez'in12 yerine eğitim baka
nı olmasıydı. Sol açısından, bakanlık makamının kaybı, sos
yalist olmasına rağmen, Moskova'ya olan sıkı bağlılığıyla bi
linen Alvarez del Vayo'nun yeniden dış işleri bakanlığına
atanmasıyla dengelendi. PCE merkez komitesi, yeni hükü
met için bir program taslağı oluşturmak üzere, Togliatti ve
Stepanov'un yönetiminde bir komisyon kurdu. Taslak hem
parti başkanları toplantısına gönderildi hem de diğer halk
cephesi örgütlerinin liderlerine gönderildi. "Fırtınalı tartış
malardan" sonra onaylanarak, "on üç madde" olarak, 30 Ni
san tarihinde parti dergisinde yayımlandı. Taslağın temel
hedefi, lspanya'nın bağımsızlığını ve bütünlüğünü sağla
maktı. Mülkiyet hakkı ve "dini inançların özgürce yaşanma
sını" da içererek, demokratik haklar ile vatandaşlık hakları-
11 Diaz'ın mektubu, önemini vurgulayan bir notla beraber yeniden yayımlanmış
tır, bkz Rundschau, No. 24, 4 Mayıs 1938, s. 75 1-752.
12 Hernandez'in bu durumda istifa ettiğini söylemesi (La Grand Trahison ( 1953),
s. 102), şüpheli görünüyor zira aynı dönemde başka konulardaki tutumuyla
uyuşmadığı gibi, kendi ifade ettiği, Mije'nin merkez karargahına genel-komi
ser olarak atanmasıyla da çelişiyor (a.g.e. s. 147). Bu göreve atandıktan sonra
kendisiyle yapılmış bir mülakat için bkz. Rundschau No. 25, 5 Mayıs 1938, s.
830-831 .
1 34
Franko-Hitler yakınlaşması sonraki yıllarda da sürdü. Büyük savaş sırasında Franko,
Alman askerlerini selamlıyor.
1 35
IKKI'nın 1 938'deki mutat 1 Mayıs bildirisi, " İspanya
cumhuriyetinin tehlikede olduğu"nu ifade ederek, lkin
ci Enternasyonal ile Amsterdam Enternasyonali'ne ortak
eylem konusundaki beyhude çağrısını yineliyordu . 1 5 Par
ti merkez komitesi, 23-25 Mayıs 1 938'de Madrid'de yaptığı
toplantıda, soğukkanlı bir durum değerlendirmesi ile yeti
niyordu. Cumhuriyetin genel durumu "oldukça bozulmuş
tu" . "Britanya ve Fransa burjuvazilerinin en gerici kesim
leri" , "lspanya'yı feda etmek pahasına, faşist saldırganlarla
anlaşmaya" hazırdılar. Tüm bunlara rağmen parti, diğer an
ti-faşist güçlerle birlikte, "halk yığınlarının, lspanya'yı ba
ğımsız, özgür ve mutlu bir ülke yapma konusundaki heves
lerine" , hiç eksilmeyen bir inanç duyuyordu . Komite, ay
rıca, Stalin'e selam ve bağlılıklarını dile getiren bir telgraf
gönderiyordu 1 6
Başkentin Barcelona'ya taşınması, cumhuriyetçi strate
ji açısından, Katalonya'nın giderek artan önemini simgeli
yordu. Cumhuriyetin kontrolü altındaki alan daraldıkça ve
Franko'nun ilerlemesiyle, Katalonya'nın cumhuriyetçilerin
denetimindeki tüm diğer bölgelerle irtibatı kesildikçe, etkin
bir direnişin örgütlenebileceği yegane üs haline geldi. Ancak
bu durum, komünistler ve komünistlerin egemenliği altın
daki PSUC için, geçmişte hiç olmadığı kadar hassas bir du
rum yarattı. PSUC'un Haziran 1938 tarihli merkez komite
si oturumunda, genel sekreter Comorera'nın, Katalonya'yla
lspanya'nın geri kalanının ayrılması ve anti-faşist güçlerle
bağının kesilmesi karşısında PCE ile PSUC'un ortak bir kar
şı manevra yapmaları gerektiğini vurgulayan konuşmasının
ardından, Ibarruri yine etkileyici bir konuşma yapıyordu .
1 36
PCE ile PSUC'un, daha baştan beri, "demokratik parlamen
ter cumhuriyetin" savunulmasına odaklandığını hatırlatı
yor, bazı yoldaşların, on üç maddelik hükümet programına
güvenmedikleri şeklindeki görüşü reddediyordu. CNT'nin
gücünün küçümsenmemesi gerekiyordu ve "birleşik prole
ter harekete" duyulan ihtiyaç nedeniyle çeşitli ödünler veri
lebilirdi. Her tür "sekterlikten" kaçınmak gerekiyordu. Bu
kadar geniş kapsamlı bir çağrı, büyük ölçekli bir çaresizli
ği düşündürüyor.17
Teruel'in kaybı ve Franko'nın kıyıya inmesinin sebep ol
duğu bozguncu hal ile mücadele edebilmek için, 1 938 Ni
san ayında, bilinçli olarak yapılan hükümet değişikliği bek
lenilenin üzerinde başarı sağladı. Ibarruri'nin, 26 Temmuz
l 938'de, Paris'teki bir açık hava gösterisinde yaptığı konuş
ma, bildik konuşmaların son örneğiydi. Cumhuriyetin zafe
rine duyulan tutkulu inanç, "sınırları açın" haykırışları, sa
vaşın daha önceki evrelerine aitmiş gibi dursa da, hala coş
kuyla tekrarlanıyordu . 1 8 Aynı günlerde, Barcelona'ya kısa
bir ziyarete giden Humbert-Droz, komünist çevrelerin ta
mamına hakim olan, olağanüstü iyimser bir tablo çiziyor
du . Barcelona, adeta iç savaştaki Moskova gibiydi. Halk,
imrenilecek bir sabır ve cesaret gösteriyordu . Ebro'da
ki zaferler, "cumhuriyetin yenilgisi üzerine planlar yapan
Chamberlain'ı hayal kırıklığına uğratacaktı" . 1 9 Ağustos ba
şında Moskova'ya giden Togliatti, eylül ortasına kadar ls
panya'ya dönmedi. Bu dönem Moskova için oldukça zor
du . Tasfiye davalarının sonuncusu, Mart 1 938'de, Bukha
rin ve Rykov'un infazlarıyla bitiyordu . Ancak terör döne-
1 37
mi; birçok subayın, resmi görevlinin, şüpheli muhalifle
rin veya yabancı parti üyelerinin, infazı ya da Sibirya'ya sü
rülmeleriyle, en üst noktasındaydı. Togliatti'nin, İspanyol
krizini de gündeme getirmiş olduğu varsayılabilir ancak,
Moskova'da kayıt altına alınmış çalışmaları, Polonya, İtalya
ve İsviçre partileri ile ilgiliydi.20
Artık Franko'nun ilerleyişini durdurmak mümkün olma
sa da, cumhuriyetçi direniş henüz tamamen yok edileme
mişti. Cumhuriyetçilerin son kahramanca saldırısı, 1938
Temmuz ayı sonunda, kuzeyden Ebro Nehri'nin karşı kıyı
sına düzenlenmiş, Franko birliklerinin çok sıkı denetleme
diği bu bölgede ele geçirilen mevziler, iki üç ay başarıyla tu
tulmuştur. Cumhuriyetçi bir zafer olarak kutlanan "Ebro Sa
vaşı" , Franko'nun planlarını bozarak, Madrid'e yöneltece
ği nihai saldırıyı geciktirmiştir. Ancak tüm başarısı bunun
la sınırlıdır. Saldırı, Temel'de olduğu gibi, saldırıya uğrayan
lardan daha çok, saldıranlara zarar vermiştir. Ayrıca, güçler
arasında saldırganlar lehine fark açıkça görülmektedir. Neg
rin, kasım ayında, SSCB'den askeri yardımın artırılması için
yalvaran, çaresiz bir mektubu Stalin'e göndermiştir.21 Kayıtlı
hiçbir cevap yoktur. Kırsal bölgeler yiyecek doluyken, Mad
rid ve Barcelona aç kalmıştır.
Dahası, Ebro Savaşı'nın hız kestiği dönemde, uluslararası
durum dramatik biçimde değişiyordu. Ağustos'ta, savaş baş
ladığı sırada, çok akla yakın görünmese de hala, faşist dikta
törlerin tehdidi karşısında Batı ve Sovyet ortak tepkisinden
söz etmek mümkündü. Eylüldeki Münih Antlaşması, bu ya-
1 38
nılsamayı ortadan kaldırdı. Franko'nun lspanya'da zafer ka
zanması, var olan durumun açık sonucu olarak, uluslararası
sularda küçük bir dalgadan fazlasını yaratmayacaktı. İspanya
cumhuriyetinin son günleri yaklaştığında, Avrupa'nın göz
leri başka bir noktaya odaklanmıştı. Münih Antlaşması'nın
Avrupa'ya yayılan gözle görülmeyen yansımaları, İspanyol
cumhuriyetçileri iki türlü etkiledi. Her zaman olduğundan
daha açık biçimde görülen, İspanya'nın artık, Batılı güçlerin
ilgi alanının alt sıralarına gerilediğiydi ve ayrıca İspanya'da
demokratik hedeflere ulaşmak için onlardan geleceğe yö
nelik bir yardım beklenemezdi, çünkü başka yerlerde bunu
nasıl kolayca terk ettikleri ortadaydı. Diaz, 5 Ekim 1938'de
Frente Rojo'da şöyle diyordu. "Çekoslovakya'da uluslararası
proletarya yenilmiştir. Bu, demokrasi ve barış güçlerinin ye
nilgisidir. Faşizm bir zafer kazanmıştır".22
Sol'un Avrupa partileri içindeki çabaları da, İspanyol cum
huriyetine yönelik bir yardım veya teselli sağlamadı. Togli
atti'nin bir raporuna göre, İkinci Enternasyonal'e bağlı par
tiler, İspanya hükümetine ve PSOE'ye, Franko ile anlaşma
ları için gizli bir baskı uyguluyordu. Britanya İşçi Sendikala
rı Kongresi, Eylül 1938'de, acı çeken İspanyol halkına yar
dım sağlayan, uluslararası dayanışma fonuna zaten cömert
katkılar yaptığını söylüyordu. UGT'nin politik destek çağrı
sı ise hiç ilgi görmüyordu. Artık sahneye hakim olan, Münih
karanlığı veya diğer uluslararası konulardı. İspanya cumhu
riyetinin ölümcül acıları çok az ilgi çekiyordu. 23 Largo Ca
ballero , Londra'da İşçi Partisi liderlerini ziyaret ederken,
SFIO'dan Zyromski de, lspanya'da PSOE liderlerini ziyaret
ediyordu. Aralık ayında, Negrin ile görüşmek üzere Adler
de lspanya'ya geldi. Tüm bu geliş-gidişlerin sonucu, PCE ile
PSOE arasındaki ilişkilerin bozulması ve PCE'nin barış düş-
1 39
manı olarak görülmesi oldu. 24 P COE'nin gözden düşmüş
sağ kanat lideri Besteiro, emeklilik günlerini terk ederek ye
niden ortaya çıkıyor, Fransa'yla Britanya'nın kabul edebile
ceği bir hükümet oluşumu öneriyordu. Ortaya konulan öne
rinin ima ettiği, komünistleri dışarıda bırakan ve Franko ile
uzlaşma zemini arayacak olan bir hükümetti.25
Negrin hükümetinin Nisan 1938'de yeniden yapılandırıl
masının yanında, 30 Nisan tarihli "on üç madde" , cumhu
riyetçi programdaki tüm devrimci öğeleri temizlemiş; cum
huriyetçi hedefi, temelde dış yardıma dayanan faşist saldır
ganlara karşı, İspanya'nın birliğini ve ulusal bağımsızlığı
nı korumakla özdeşleştirmiştir. Kısmen aynı sürecin sonu
cu olarak, Uluslararası Tugaylar ulusal ordu bünyesine alı
narak, ağırlıkla İspanyol birliklere dönüştürülmüştür.26 IK
Kl sekretaryası, 3 Eylül 1938'de yayımladığı kararnameyle,
PCE'yi hem ulusal birlik için çalışmaya hem de bozgunculu
ğa karşı "kararlı bir mücadele" yürütmeye çağırıyordu. Ayrı
ca yayımlanan bir yazıyla da, sanayide "sendikalizasyon" ve
köylüler üzerinde "yönetsel baskı"ya karşı uyarı yapıyordu.
Madrid, Barcelona ve Valencia'daki kiliselerin yeniden açıl
malarını sevinçle karşılarken, "Katoliklerle ve tüm İspan
yol halkıyla birlik içinde olmanın sağlanmasını" istiyordu.27
Cenevre'de, Eylül 1938'de yapılan Milletler Cemiyeti Mecli
si toplantısı (1 920'de büyük umutlarla başlayan bir serinin
sonuncusu) , Münih krizinin en yoğun dönemine rastlıyor
du ve İspanya konusuna fazla yer verilmiyordu. Ancak Neg-
24 Bu tespitler, Togliatti'nin 2 1 Mayıs 1939 tarihli raporunda yer alıyor (P. Togli
atti, Opere, iV, i ( 1979), 346); bkz. aşağıda not B, s. 1 77-179. Rapor Moskova'da
yazılmıştı; daktilo edilmiş Fransızca metnin üzerinde, Togliatti'nin el yazısı dü
zeltmeleri vardır ve arşivinde bulunmaktadır.
25 A.g.e. iV, i, s. 352; Basteiro için yukarıda bkz. s. 4 1 .
2 6 Bkz. yukarıda s. 81-82.
27 Georgii Dimitrov: Vydayushchiisya Deyatel' Kommunisticheskego Dvizheniya
( 1972), s. 352-353.
1 40
rin, 21 Eylül konuşmasında, gönüllülerin İspanya'dan çekil
me sürecine, Londra'daki güçsüz müdahale etmeme komite
si yerine, Milletler Cemiyeti'nin nezaret etmesini önerdi. Bu
durumun, İtalyan ya da Alman yetkililerin hoşuna gitme
yeceği aşikardı. Negrin hükümeti, Uluslararası Tugaylar'da
hizmet etmiş gönüllülerin ülkelerine geri gönderilmele
ri için titiz bir çalışmaya başlamıştı. Ibarruri'nin konuşmacı
olduğu, 15 Kasım tarihinde Barcelona'da yapılan uğurlama
töreninin ardından, on bin gönüllü Milletler Cemiyeti yet
kililerinin gözetiminde ülkelerine döndüler.28 İspanya'da,
1936'da büyük bir hevesle resmen başlatılan faşizme karşı
uluslararası kampanya sona eriyor, başka bir deyişle, kabuk
değiştirerek tüm dünya ölçeğine yayılıyordu.
lspanya'daki Ebro Savaşı, Franko'nun zaferini birkaç hafta
geciktirmişti. Cumhuriyetçi çabaların sonuç vermemesi, Ka
talonya yolunu Franko güçlerine açtı. Harekat 23 Aralık'ta
başladı. Düşman başkente yaklaşırken P CE'nin çığlıkla
rı da artıyordu . "İspanyollar ! Katalanlar! Anavatan tehli
kede" ; UGT ile CNT, tüm Avrupa ve Amerika işçilerine hi
tap eden bir çağrı yayınlıyordu; Avrupa ülkelerinin, Ameri
ka ve Kanada'nın komünist partileri adına ama muhteme
len Moskova'da hazırlanmış olan, "barış yanlısı Katoliklere,
Protestanlara, Yahudilere, inananlara ve inanmayanlara" hi
tap eden duygusal bir manifesto yayımlanıyordu. 29 Bunların
hiçbiri etkili olmadı. Thorez, PCF'nin 21 Ocak 1939 tarihli
ulusal kongresinde, partisini Daladier hükümetinden ayıran
birçok hayati konuya değindikten sonra şöyle haykınyordu:
"Fransa için şu an en önemli konu İspanya'yı kurtarmaktır!
Sınırları açın! İspanya'ya yardım edin. Hükümetinizin temel
1 41
politikalarıyla ilgili çekincelerimizi koruyoruz ancak sınırla
rı açarsanız, sizi desteklemeye hazırız" . 30
Milliyetçilere ait ilk tank, 26 Ocak 1 939 günü Barcelona'ya
giriyordu . Cumhuriyetçilerin rastgele katledilmesi birkaç
gün sürdü. Aç ve savaş yorgunu olan halk, kaçınılmaz ola
nı kabullendi. İyice hırpalanmış cumhuriyetçi ordudan geri
kalanlar, arkalarında bir mülteci ordusuyla birlikte sınırı ge
çerek Fransa'ya girdi. En azından bunların geri çevrilmemiş
olması, Fransa hanesine yazılan bir artıydı. Negrin ve Alva
rez del Vayo'nun, Barcelona düştükten sonra bile savaşa de
vam etmeye kararlı olduklarını açıklamaları,31 bu trajik anın
kifayetsiz sözlerindendi. Pravda, Katalonya'daki felaketten
dolayı, "burjuva demokratik ülkelerin, Fransa ve Britanya
hükümetlerinin yürüttüğü müdahale etmeme politikasını"
suçluyor, Madrid'de, merkez bölgedeki şehir ve köylerde sa
vaşmaya devam eden komünistleri övüyordu.32
Üst noktası Madrid, alt noktaları Akdeniz kıyısında Valen
cia ile Almeria olan, kabaca bir üçgen dışında tüm İspanya,
artık Franko'nun elindeydi. Togliatti, aralarında Negrin'in
de bulunduğu bir avuç hükümet mensubu ve PCE'li ile be
raber, birkaç gün, Katalonya'nın kuzeyinde Figueras'ta kal
dı. Burada, büyük bir karışıklık içinde, üç yıl önce seçilmiş
450 üyesinden 62'sinin katılımıyla Cortes, 1 Şubat 1 939 ta
rihinde son kez toplandı. Hükümet adına konuşan Negrin,
durumun umutsuzluğunu kabul ediyor, barış görüşmeleri
ne başlamak için üç şart öne sürüyordu: Ülkenin bağımsız
lığı güvence altına alınmalıydı, İspanya halkı nasıl bir dev
let sistemi ile yönetileceğine kendisi karar vermeliydi ve sa
vaşta yer alanların sorgulanmalarına ve cezalandırılmaları
na son verilmeliydi. Öneri, PCE adına Mije tarafından kabul
143
nin yayın yasağıyla sansürlenmesi, Barcelona'nın düşmesin
den sonra güçlerini toparlayamadığı için hükümeti eleştir
mesi nedeniyle olabilir. PCE yasağı delerek belgeyi dağıttı,
bu da PSOE ile sorunlara yol açtı ve halk cephesine açık bir
isyan olarak görüldü. Komünistler, barıştan yana olmayan
tek parti olarak değerlendirilirken tüm sempati ve destekle
rini kaybettiler. Negrin, hükümetteki komünist bakan Uri
be ile görüşmekten bile kaçınıyordu.36 PCE'nin Madrid'deki
Politbürosu, içinde bulunduğu durumu düzeltmek üzere bir
manifesto yayımlayarak; barışın teslimiyet anlamına gelme
diğini, 1 Şubat tarihli Cortes oturumunda ortaya konulan
hükümet kararnamesindeki üç koşul temelinde barışa ulaşı
labileceğini iddia ediyordu. Togliatti'ye göre bu, çok büyük
bir etki yapmıştı. 37
Franko ile pazarlık çabasını doğru bulmayan Negrin ile
Casado'nun ilişkisi de hızla bozuldu. Hükümetin 1 Mart'ta
yaptığı toplantı, çoğunluğun pazarlıktan yana olduğunu
gösteriyordu. Negrin'in, komünistler aleyhine eleştirile
ri önlemeye çalışması boşunaydı. 38 Birkaç gün sonra, artık
umutsuzluğun sınırına gelen Negrin ve bakanlan Madrid'i
terk ederek, Alicante'den birkaç mil içerideki, küçük bir şe
hir olan Elda'ya yerleştiler. Burası cumhuriyetçi hükümetin
lspanya'daki son durağıydı. Negrin'in tereddütleri ve şartla
n, Casado'nun sabrını tüketiyor, 5-6 Mart akşamı yaptığı bir
radyo konuşmasıyla, Ulusal Savunma Konseyi kurulduğu
nu açıklıyordu. General Miaja, eski sağ kanat mensubu sos
yalist Besterio ile CNT ve UGT temsilcilerinin yer aldığı ku
rul, Madrid halkıyla orduya, "adil ve onurlu" bir barış sö
zü veriyordu.39 Bu girişim de sonuçsuz kaldı. Teslim olduk-
36 Bu tasvir, Togliatti'nin 2 1 Mayıs 1939 tarihli raporundan çıkmaktadır (P. Tog-
liatti, Opere, IV, i (1979), s. 385-386).
37 A.g.e. IV, i, s. 387.
38 M. Meshcheryakov, Ispanskaya Respublika i Komintem ( 198 1), s. 187-188.
39 S. Casado, The Lası Days of Madrid ( 1939), s. 1 5 1 .
1 44
Konsey karart radyodan okunuyor.
1 45
Aynı günlerde Togliatti ve PCE'li arkadaşları da, macera
lı bir uçuşla, Madrid'den Elda'ya geçtiler. Burada, hükümet
merkezine yakın bir yerde, 6 Mart tarihli Politbüro toplan
tısında, parti merkez komitesinin ülkeyi terk etmesine ka
rar verildi. Sovyet danışmanların çıkışı, gizlilik içinde sür
dürülmüş ve neredeyse tamamlanmıştı. Ibarruri ile diğer
parti liderleri, Paris'in yolunu tuttular. Parti'nin öncelik
li işleri, Togliatti ile son dönem faaliyetlerinde önemli ro
lü olan, parti merkez komitesi üyesi Pedro Checa'ya kalmış
tı.41 Togliatti'nin planları, her ne idiyse, çarpıcı bir olayla ke
sildi. 42 Martın altısını yedisine bağlayan gece T ogliatti, Che
ca ve diğer bir PCE üyesi Claudin, Elda'dan ayrılarak, ko
münist bir örgütlenmenin olduğu kıyı kenti Murcia'ya doğ
ru yola çıktılar. Yolda, Casado'ya bağlı ayrıca komünistle
re düşman, bir askeri devriye birliği tarafından yakalana
rak, önce Alicante'ye oradan da Albacete'ye götürülürler
ken aslında Casado'ya götürüldüklerini düşünüyorlardı.43
Albacete'de, sadakatini koruyan komünist güçlerle beraber,
Martinez kod isimli birinin komutasındaki Rus askeri görev
liler buldular. Onların yardımı sayesinde, Togliatti ile arka
daşları kurtarılarak, 10 Mart'a kadar kalacakları şehirde bir
eve gizlendiler. Buradan kaçtıkları gün, Valencia'ya gider-
s. 337).
41 M. Meschheryakov, Ispanskaya Respublika i Komintem (1981), s. 189.
42 Olayın üç ayn güvenilir anlatımı mevcut (Spriano'nun önsözü, P. Togliatti,
Opere, IV, i (1979), cxxv; Togliatti'nin, 12 Mart 1939'da Ibarruri ve diğer parti
yöneticilerine yazdığı mektup (a.g.e. IV, i, s. 325-327); 21 Mayıs tarihli son ra
poru (a.g.e. IV, i, s. 398-399). Bu kaynaklar arasında zaman ve detaylarda tu
tarsızlıklar vardır; bkz. aşağıda not B, s. 169-17 4.
43 Claudin'in anlatımıyla, Casado'nun Negrin'e isyanı, "büyük iç savaş içinde kü
çük iç savaş" çıkarmıştı. Togliatti ve arkadaşlarını yakalayan askeri devriye,
Alicante'deki SIM'in başkanı P. Sayagues'in komutası altındaydı. Onun görevi,
yakalananları, tutuklanmalarının hatta infazlarının kesin olduğu, Madrid'deki
Casado cuntasına teslim etmekti. Bir cumhuriyetçi ve de Claudin'in okul yılla
rından arkadaşı olarak bunu yapamadı. Onlan, yolda kaçmalarına göz yuma
cak güvenilir bir subayla, Albacete'ye gönderdi (Claudin'in 6 Mart 1983'te T.
Deutscher'e gönderdiği mektup).
1 46
ken Togliatti ve Checa, "Valencia yakınında dağlarda" Her
nandez ve bazı yoldaşlarla buluştular.
Daha Albacete'de saklanırken, PCE merkez komitesi adı
na 10 Mart 1 939 tarihli bir belgeyle, hem milliyetçilere hem
de Casado'nun ulusal konseyine karşı direnişe son verilme
si çağrısı yaptılar. Kitlelerin, barış istedikleri için PCE'den
uzaklaştıklarını açık yüreklilikle itiraf ediyorlardı. Casado
cuntasına karşı olanların güvenini kazanarak, halk cephesi
ni yeniden oluşturmak şarttı. Amaç, komünistler açısından
boş yere daha fazla can kaybını önlemek ve kestirilemeyen
geleceğe hazırlanmaktı.44 Bu dolambaçlı yaklaşım, Togli
atti'nin özelliklerini taşıyordu ve şüphesiz manifestonun ya
zarlarının başında o vardı.45 Madrid'de hala varlığını sür
düren komünist birliklere, bir temsilci aracılığıyla gönder
diği iddia edilen talimat, sonuçsuz mücadeleden artık vaz
geçilmesi gerektiğini bildiriyordu. Bunu , 1 2 Mart'ta Ibarru
ri ve Paris'teki diğer yoldaşlara yolladığı, oldukça kafa karış
tırıcı bir mektup izledi. Mektup, PCE'nin tüm etkinliğini yi
tirerek, tamamıyla dışlanışının gerçekçi bir tablosunu çize
rek başlıyordu. Negrin'in Casado ile bir işler çevirdiğinden
44 Guerra y Revo!ucion en Espana, iv (Moskova, 1977), s. 323; M. Mesh,cheryakov,
lspanskaya Respublika i Komin tem (198 1 ) , s. 191.
45 Yayımlandıktan sonra hiç kimse, bozgunculuk tınısı taşıdığı düşünülen bu
manifestonun sorumluluğunu almak istemezken, metni Togliatti'ye atfe
denlerin düşman veya güvenilmt!z kaynaklar olduğu söylendi. Togliatti ile
Checa'nın, "birkaç gün kazanmak" ve partinin yandaşlarını Casado'ya kar
şı harekete geçirebilmek için, 10 Mart tarihinde bir çağrı yayımladıklarını,
Spriano çekingen bir dille ifade ediyordu (P. Togliatti, Opere, IV, i (1979),
lxxiv- l xxv). Togliatti'nin, lspanyol yoldaşlara yazdığı 1 2 Mart tarihli mektu
bun (bkz. aşağıda not B, s. 174-176) bazı bölümleri, 10 Mart manifestosunun
özrü olarak okunabilir; PCE tamamıyla izole edilmişti ve "yok sayılamaya
cak bu kanlı kaos ortamında" , savaşa son verecek sorumluluğu alabilecek du
rumda değildi. Belgenin Togliatti tarafından yazıldığını, Claudin doğruluyor.
Albacete'de bulundukları dönemi hatırlayarak, Togliatti için, "içinde bulundu
ğu riskli ortama rağmen son derece soğukkanlıydı. Bir metin yazarak -ltalyan
lara özgü bir yaklaşımla- cumhuriyetin birliğini yeniden kurmak üzere Casa
do cuntasıyla bir uzlaşmaya varmaya çalışıyordu. Ama artık çok geçti," diyor
(Claudin'in T. Deutscher'e yazdığı, 6 Mart 1983 tarihli mektup).
147
şüphe ediliyordu . Togliatti, PCE'nin kaybettiği yasal statü
yü yeniden kazanması gerektiğinin önemini ısrarla vurgu
luyordu- muhtemelen aceleci ve kışkırtıcı eylemlerden ka
çınılması için yapılan bir uyarı. Mektubun sonu ise oldukça
hayalci kurgular içeriyordu; Casado cuntası kendini refor
me edebilir, komünistlere yönelik zulümden vazgeçebilirdi,
PCE halk cephesini yeniden kurabilir, hatta Franko düşebi
lir, yeni kurulacak hükümetle barış görüşmeleri yapılabilir
di.46 En sonda Togliatti, mektubun okunduktan sonra "eve"
gönderilmesini istiyordu (herhalde Moskova'ya) . Togliatti
ayrıca, Paris'teki Sovyet Elçiliği üzerinden Sovyet hükümeti
ne bir telgraf göndererek, azami sayıda göçmen taşımak üze
re acilen gemiler talep ediyordu - pratik nedenlerle, bu tale
bin yanıt bulması çok zordu.47
Bundan sonraki on günde, Valencia ile diğer kıyı şehirle
rine toplanmış olan PCE liderlerine ne olduğu, belirsizliği
ni koruyor. Olayla ilgili bilgi, Togliatti'nin Moskova'ya sa
limen dönmesinden sonra yazdığı raporla sınırlı.48 Duru
mun umutsuzluğu kabul edildikten sonra, Togliatti'nin ni
hai hedefleri, mümkün olan en çok sayıda komünist lider
le savaşçı güçlerin güven içinde yurt dışına çıkarılmasını
sağlamak, PCE'den geriye kalanları yok edilmekten kurtar
mak ve olası faşist rejimde faaliyet gösterebilecek yeraltı ör
gütünün temellerini atmaktı. Acilen yapmak istediği ise, di
ğer askeri liderler arasında ve PSOE içinde, Casado karşı
tı bir hareket yaratmaktı. Döneme dair tek belge, PCE mer
kez komitesinin 18 Mart 1 939 tarihinde yazdığı manifesto
dur. PCE'nin cumhuriyete saldırdığı ve "yabancı" bir par-
1 48
ti olduğu standart suçlaması, bu manifestoda yalanlanmak
tadır. PCE, 1 Şubat'ta Negrin'in öne sürdüğü üç koşul altın
da, barış istemektedir. Asıl suçlular, Casado ile işbirliği ya
pan sosyalistlerle anarşistlerdir. Manifesto, sosyalist işçiler
le UGT üyelerine, CNT konseyi işçileri ve üyelerine ateşli
bir çağrı yaparak, "kardeşlerini öldüren katilin günahlarının
kendi üzerlerine düşmesine müsaade etmemelerini" istiyor
du. lspanya'nın bağımsızlığını, halk cephesini, İspanya halkı
ve işçi sınıfının öncüsü PCE'yi selamlayarak sona eriyordu.49
Bu çabalar, hiçbir olumlu sonuç doğurmadı. Casado'ya
direnme politikası, Franko'ya direnişi umutsuz ilan ederek
terk ettikten sonra, ne rakip generallere ne de sosyalist ve
anarşistlere, hitap etmedi. Komünistlerin yeniden canlan
dırdıkları genel düşmanlığı değiştirecek hiçbir şey olmadı.
Komünistlerin UGT'den atılması güçlükle önlendi. PCE'li
kadroların, "son dönemde kendilerini temize çıkaramadık
larını" Togliatti'nin ifadeleri kanıtlıyordu . Parti liderleri,
kendilerini kurtarmak dışında artık geriye hiçbir şey kalma
dığının farkındaydılar. Valencia'da, muhtemelen yeraltı ör
gütlenmesini sağlamak üzere, yeni bir parti merkezi kurul
du. 2 1 Mart'ta Togliatti ile diğer bazı liderler -Togliatti bun
ların Hernandez, Checa ve Uribe olduğunu söylüyor- Ca
sado darbesinden sonra komünist birliğe döndüğüne inanı
lan Cartegana'ya gittiler. Ancak bu inanç doğru çıkmadı. So
nunda 24 Mart'ta, Togliatti'yle arkadaşları hava kuvvetlerine
girerek üç uçak ele geçirdi. Teçhizattan yoksun gerçekleşti
rilen bir uçuş sonucunda, Kuzey Afrika Fransız bölgesinde
Mostaganem'e indiler. Artık Şili pasaportu taşıyan Togliatti,
gemi ile Oran'dan Marsilya'ya, oradan da Fransa'yı kat ede-
149
rek Le Havre'a geçti. Paris'ten gelen Ibarruri ve diğer İspan
yol komünistlerle beraber bindikleri bir Sovyet gemisiyle,
mayıs ayında Leningrad'a vardılar. 50
10 Mart 1 939'daki silahların bırakılması talimatı Madrid'
deki komünistlere ulaştıysa da, buna uyulmadı. Komünist
askeri birlikler sonuna kadar çaresizce savaşarak, şehrin dü
şüşünü 29 Mart'a kadar geciktirdiler. Bunu bir zulüm döne
minin izlemesi kaçınılmazdı. Kıyı şehirleri, hiçbir direniş ol
maksızın birkaç gün sonra düştü. Casado'nun devrik Neg
rin hükümetine isyanı, Franko'nun sempatisini kazanması
nı sağlamadı. Büyük bir ordudan geriye kalan birkaç yüz sı
ğınmacı ile birlikte Britanya Deniz Kuvvetlerine ait bir ge
miyle özgürlüğe kaçtılar. Amerika Birleşik Devletleri'nin 1
Nisan'da Franko hükümetini tanımasından sonra, Sovyetler
Birliği yeni hükümeti tanımayan tek büyük güç olarak kaldı.
İspanya cumhuriyetinin son günleri, yaklaşmakta olan
başka dramatik olaylar nedeniyle, dünyanın geri kalanı
nın gözlerinden saklandı. Stalin, 10 Mart 1 939'da 18. par
ti kongresinde yaptığı önemli konuşmada, İspanya'yı sade
ce Alman ve İtalyan yayılma hırslarının bir hedefi olarak an
dı. 51 Ertesi gün Komintern'in çalışmalarını anlatan Manu
ilsky, İspanya cumhuriyetinin çok daha güçlü askeri birlik
ler karşısındaki uzun direniş mucizesinin, işçi sınıfının bir
leşik cephesi sayesinde olduğunu; bu cepheyi mümkün kı
lanın ise "gelişen komünist partinin büyük siyasi gücü" ile
"her şeyin üstünde" Sovyetler Birliği'nin ve tüm işçilerin ba
bası yoldaş Stalin'in desteği olduğunu söylüyordu. "Münih
Müzakerelerinin" , aynı zamanda, "İspanya cumhuriyeti kar
şıtı bir komplo" olduğunu dile getiriyordu. Katalonya'nın
1 50
Cumhuriyetçi ordunun iaşe koşulları 1 938 yazından itibaren günbegün bozuluyordu.
1 51
paskalya sonrasına aldığı için 1 938'de kongre yapmamıştı.
1939 Mayıs ayında yeniden toplandığında artık İspanya için
çok geçti ve ayrıca İspanya cumhuriyetinin yaşadığı felaket,
yaklaşan Avrupa savaşı tehlikesinin gölgesinde kalıyordu .
Kongre sonuç bildirgesi, tüm gelişmelerin ışığında "İspanya
ülküsünün kaybolmadığını" ifade ederek, "İspanya halkının
gördüğü zulüm"den Britanya hükümetini sorumlu tutuyor,
sığınmacılarla ilgili her türlü hazırlığın yapılması için hükü
meti uyarıyordu. Parti çalışmalarının geçmişteki etkisizliği
ni eleştiren bir avuç delegenin yönlendirdiği, vicdan sahi
bi birkaç kişinin de destek verdiği kısa fakat sert tartışmalar
sonrası, bildirge onaylandı.54
Bu dönemde, İspanya artık siyasi bir konu değildi ve sa
dece sığınmacılara yapılan insani yardım konusu gündem
deydi . Ocak sonunda IKKI sekretaryası, sorunla ilgilen
mek üzere, kamusal itibar sahibi kişilerden oluşacak, siya
set dışı uluslararası bir komitenin kurulmasını önermişti. 55
Paris'te kurulan uluslararası komite, toplam sayısı 325.000'e
varan İspanyol sığınmacıların yerleştirildiği Fransız mülteci
kamplarındaki sefalet ve skandallara çare arıyordu . Paris'te
1 5 - 1 6 Temmuz 1 939'da düzenlenen uluslararası kongrede
Hernandez, Manuilsky'nin cumhuriyetin müdafaası için sa
vaşanlara yönelik övgülerini aktarıyor, sığınmacıların top
lama kamplarından kurtarılarak, dünya ölçeğinde, faşizme
karşı direniş gücü olarak örgütlenmesini öneriyordu. Kong
reye, aralarında İkinci Enternasyonal başkanlığından yeni
ayrılmış olan Brouckere, Kot ile Marty'nin de aralarında bu
lunduğu, 34 ülkeden 421 kişi katılırken; Negrin'den, Mek
sika hükümetinden ve Norman Angel'den kutlama telgraf
ları geliyordu . Kongre yayımladığı bildiriyle, sığınmacılar
54 Report of the Thirty-Eight Annual Conference of the Labour Party (1939), s. 250-
264.
55 M. Meshcheryakov, Ispanskaya Respublika i Komintem (1981), s. 193.
1 52
ve ülkelerine dönemeyen Uluslararası Tugaylar mensupla
rı adına, "tüm insanlığa, tüm özgür halklara" çağrı yaparak,
ülkelere sığınmacı kabulü konusunda resmi olmayan kota
lar belirliyordu.56 Sığınmacılar kademeli olarak dünyanın çe
şitli bölgelerine dağıtılıyor, en çok sığınmacı kabul eden ül
keler Latin Amerika'nın İspanyolca konuşan ülkeleri olu
yordu. Meksika 1 Ağustos'ta 6.500 sığınmacı kabul etmişti.57
SSCB'ye gidenlerin sayısı 8.000 civarındaydı. 58
PCE Merkez Komitesi'nden arta kalanlar, 1 939 Tem
muzu'nda lç Savaş'ın başlamasını ve Franko ile faşist müt
tefiklerine karşı sürdürülen şanlı direnişi anıyorlardı. 59 Ara
lıkta hem Diaz hem de Ibarruri, Stalin'in 60. doğum günü
nü Komintem gazetesine yazdıkları makalelerle kutladılar.60
Ancak artık, tüm bunlar uzaklaşan geçmişe ait anılar olarak
kalıyor, Dünya Savaşı'nın patlamasıyla birlikte İspanya soru
nu tamamıyla yeni bir siyasi boyut kazanıyordu.
İspanya İç Savaşı'nın Komintem tarihindeki önemi, "bir
leşik cephe" doktrini için çarpıcı bir uygulama alanı sunmuş
olmasıdır. Bu doktrin, Komintem içinde 1 930'lann başların
da zemin kazanmaya başlamış, 1 935'teki 7. Kongre'de coş
kulu bir destekle resmen kabul edilmiştir. Daha lç Savaş'ın
patlak vermesinden bir yıl önce, komünistler ile sosyalist
ler arasında birleşik cephenin İspanya'daki umut veren du
rumuna sebep, kısmen komünist PCE'nin sosyalist PSOE'ye
rakip olacak bir güce hiçbir zaman sahip olmaması olsa da,
aslında her ikisine de rakip olan güçlü bir anarşist işçi hare
ketinin varlığıdır. lç Savaş'la birlikte, Franko'ya karşı dire-
1 53
niş çok önemli hale gelirken, PCE ile PSOE arasındaki bir
leşik cepheyi güçlendirmiş, anarşistlerin cepheye katılma
sının yolunu kısmen de olsa açmıştı. Ancak kısa süre son
ra, Fransa'da olduğu gibi, hatta daha da keskin biçimde; bir
yandan sosyalizme karşı çıkarken, bir yandan da "anti-fa
şist" bir temelde sosyalistler hatta komünistlerle fiili siyasi
işbirliğine hazır radikal sol ile ilişkilerde sorunlar yaşanma
ya başlamıştı. Komünistler için birleşik cephe, yedinci kong
rede öngörülmüş ve kabul edilmiş olan, burjuva demokra
sisi ile birlikte çalışmayı ifade ediyordu. Böylelikle, işçilerin
"birleşik cephe"si "halk cephesi"ne dönüştürüldü.
Ancak olayların mantığı dönüşümü bir adım öteye ta
şıdı. Fransa'da Thorez, vatanseverlik heyecanını vurgula
yarak, PCF'nin ülkesini seven, geleneklerine bağlı bir par
ti olduğunu söylüyordu. Ispanya'da, Franko'nun askeri ha
rekatını yoğun olarak destekleyen İtalyan ve Alman güçler,
Franko'ya karşı direnişin, Ispanya'nın ulusal bağımsızlığı ve
toprak bütünlüğü düşüncesi ile birleştirilmesini kolaylaştırı
yordu. Savaşın sonraki aşamalarında "demokratik cumhuri
yet" gibi ibareler kullanılmaya devam ederken, İspanya hü
kümetinin yanında yer alanlar, siyasi görüşlerinden bağım
sız olarak, lspanya'yı Franko ile yabancı destekçilerinden
kurtarmak üzere savaşmaya hazırdılar. Bir resmi Sovyet ta
rihçisinin yazdığı gibi; "İspanya, parlamento temelinde, ko
münistlerden Katoliklere çok geniş siyasal güçler yelpazesi
nin demokratik diktatörlüğünün kurulduğu, ilk Batı Avrupa
ülkesiydi".61 "Halk cephesi", "milli cephe"ye dönüşüyordu.
Birbirini izleyen bu dönüşümler her ne kadar toplum
sal süreçlerin doğal akışı içinde cereyan etmiş olsa da, bir
leşik cephe yandaşlığının örtük olarak ortaya çıkardığı ko
münist doktrinin sulandırılması ihtimali, Komintern'deki
özcülerin (purist) endişelerinin derinleşmesine yol açıyor-
1 54
du. Bu arada, Orta ve Batı Avrupa'da devrimin yaklaşmak
ta olduğuna duyulan boş inanç, 1 9 19'dan sonra zayıflamış
tı. Rus Devrimi'nin, Avrupa ve Dünya devrimlerinin ilk aşa
ması olduğuna Moskova'da duyulan sarsılmaz inancın yanıl
tıcı olduğu da ortaya çıkıyordu. Ancak ideolojik olarak par
tinin, aynca örgütsel olarak dünya ölçeğinde Komintern'in
bu inanca atfettiği kutsiyet terk edilmedi. Stalin daha en baş
tan bu inanca sahip çıkmadı. 1930'larda bu inancı, SSCB çı
karlarının korunmasına yönelik akılcı politikaların önünde
bir engel, olumlu da olsa bir bela olarak değerlendiriyordu.
1 930'lu yılların başlarında Stalin, devasa kolektivizasyon so
runu ve parti içinde kendi liderliğine yönelik direnişle meş
guldü. Bu dönemde dikkatinin dışişlerine yönelmesi pek
mümkün görünmüyor. Ancak Hitler'in iktidarı ele geçirme
si ayrıca Dimitrov'un etkili çabalan konuyu yeniden günde
me taşıyordu. 1934 yılında Stalin, Litvinov'un Batılı güçler
le uzlaşma girişimlerini destekliyor, Dimitrov'un "faşizm ve
savaşa karşı birleşik cephe" politikasının arkasında duru
yordu. 1934 sonlarından itibaren, Dimitrov'un beceriyle yü
rüttüğü bu politikayı sabırla izledi. Komintern'in 7. Kong
resi, bunu resmi politika olarak benimsedi. Kongreyi İspan
ya İç Savaşı'ndan ayıran yıl içinde, bu yeni çizgiye parti için
de gösterilen direnç zayıflayarak kırıldı. İspanya'da iç savaş
son aşamalarına gelmeden çok önce, sosyalizm veya komü
nizm izi taşıyan tüm ideolojik öğeler, PCE ile Komintern'in
hararetle desteklediği hükümetin programından dikkatle te
mizlendi. Aslında program, komünist doktrine karşıt nok
talar içeriyordu. Burjuva demokrasisinin, sosyalizme giden
yolda ilk aşama olduğu teorik tespitleri de terk edildi. Aslın
da mesele, sadece hedefe odaklanmaktı. Durum çaresiz ha
le geldikçe, Franko karşıtı cılız direnişi güçlendirmek için
her şeyin yapılacağı, her şeyin feda edilebileceği aşikardı.
Komintern'in Sovyet dış politikasına tabi olması, İspanya'da
1 55
hep sürdü ama sonunda, her ikisi de, Franko'nun zaferine
engel olmaya gayret ettiler. Ancak ellerinde bunu sağlaya
cak yeterli araçlar yoktu.
Komintem ve Sovyetler'in lspanya'da yürüttüğü politika,
tek bir konuda önemli dönüm noktası oldu. Komintem'in
yabancı komünist partilere yol göstermesi, daha en başın
dan biliniyordu ve zaman içinde yoğunluğu da artmıştı. An
cak hiçbir zaman, 1936 öncesindeki PCE kadar küçük ve
renksiz bir parti devlet işlerinde bu hızla egemen bir konu
ma gelmemişti. Bu durumun, önemli devlet görevlerine ko
münistlerin gelmesi ile olmadığı aşikar (Komünist bakanlar
sadece ikincil bakanlıkları almış ve sayıları ikiyi aşmamış
tır. Belli bir itibar kazanan tek PCE'li bakan "La Passiona
ria" - Ibarruri'ydi) . Ancak farklı uluslardan Komintem de
legelerinin sürekli ve etkin talimatları, yönetimin her dalı
na katılmış Sovyet denetçileri bu durumu mümkün kılmıştı.
Komintem delegeleri ile Sovyet danışmanların kabul görme
nedeni ise, lspanya'nın askeri ve diğer malzemeler ile teçhi
zat ve teknik destek konularında SSCB'ye olan bağımlılığıy
dı. Savaş ilerledikçe tüm gelişmelerin komünizmle ilgisi gi
derek azaldı; bu anlamda komünist ilkeler, hedeflerine ulaş
mak için komünistleri kullanan belli bir politikanın amaç
larına hizmet ediyordu. Bu politika, Komintem'in yok edil
mesinden ve İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden son
ra, Doğu Avrupa ülkelerinde daha geniş bir uygulama ala
nı buldu.
1 56
NOT A1
Yoldaş Caballero'ya
1 58
dütlerini aşmalan konusunda her tür yardımın yapılması, özellik
le önemlidir. İspanya düşmanlarının onu komünist bir cumhuri
yet olarak değerlendirmelerini önlemenin ve olası müdahaleleri
nin önünü kesmenin -ki bu İspanya cumhuriyeti için en büyük
tehlikeyi oluşturmaktadır- yolu budur.
4. İspanya hükümetinin, isyanları desteklemeyen yabancı ül
ke vatandaşlannın mülki ve yasal haklanna yönelik saldmlara izin
vermeyeceğinin basında yer almasının sağlanması uygun olacaktır.
Kardeşçe selamlar
Sevgili yoldaşlar,
Yoldaş Rozenberg aracılığıyla bana gönderdiğiniz mektup, be
ni çok memnun etti. Kardeşçe selamlarınız ve İspanya halkının za
ferine inancınızın sıcaklığı beni derinden etkiledi. Kendi adıma,
kalpten selamlarınız ve zaferimize sarsılmaz inancınıza karşı en sı
cak duygularımı ifade etmek isterim.
Görev addederek İspanyol halkına sağladığınız ve bundan son
ra sağlamayı taahhüt ettiğiniz yardımlar, şimdiye kadar olduğu gi
bi, bundan sonra da büyük yarar sağlayacaktır. Yaptıklarınızı tak
dirle karşıladığımızı bilmenizi isteriz. İspanya adına ve özellik
le de işçiler adına, tüm kalbimle şükranlarımı sunarım. Şimdi ol
duğu gibi, gelecekte de yardım ve önerilerinize ulaşabileceğimize
olan inancımız tamdır.
Rus devrim sürecindeki gelişmeleri bizdekinden ayıran önem
li farklılıklar olduğunu ifade etmekte haklısınız. Aslında, sizin de
belirttiğiniz gibi, iki devrimin oluşum şartları birbirinden fark
lı: İki halkın tarihsel koşullan, coğrafi konum, ekonomik durum,
sosyal ve kültürel gelişmeler ve ayrıca tüm bunların üstünde, si
yasi ve sendikal olgunluk dereceleri aynı değil. Diğer tespitinizle
1 59
ilgili olarak şunu söylemek gerekir; geleceği ne olursa olsun par
lamenter yöntemin, aramızda, hatta cumhuriyetçilerin arasında
ateşli savunucuları yok. Çağrımız sonucu yardımımıza gelen yol
daşlar, bize çok önemli hizmetler sunuyorlar. Engin deneyimleri
bize çok yararlı olurken, faşizme karşı savaşında lspanya'ya büyük
katkı sağlıyor. Görevlerini, içten bir şevkle ve olağanüstü bir cesa
retle yerine getirdiklerini ifade etmek isterim. Yoldaş Rozenberg'in
davranış ve çalışmalarından da, memnuniyetimizi samimiyetle be
lirtiyorum. Burada herkes tarafından seviliyor. O kadar çok çalışı
yor ki, sağlık durumu bundan etkileniyor. Mektubunuzun sonun
daki dostça tavsiyeleriniz için size teşekkür ederim. Tavsiyelerini
zi, bize karşı beslediğiniz dostluğun, mücadelemizin başarılı olma
sı için gösterdiğiniz ilginin bir sonucu olarak görüyorum.
İspanya'da tarım sorunu büyük önem taşımaktadır. Daha başın
dan beri hükümetimiz, yaşam koşullarının büyük ölçüde düzeltil
mesi yoluyla köylülerin korunmasını görev edinmiştir. Bu hede
fe ulaşmak için önemli kararnameler çıkarılmıştır. Maalesef kır
sal alanda bazı aşırılıklar olmuştur ancak bunların tekrarlanma
masını diliyoruz.
Aynı şeyleri küçük burjuvazi için de söylememiz mümkün. Var
oluş ve gelişim haklarını sürekli olarak vurguluyoruz. En başta
maruz kalmış olabilecekleri saldırıların benzerlerine karşı onları
koruyarak, saflarımıza çekmeye çalışıyoruz.
Cumhuriyetçi siyasal güçlerle ilgili olarak söylediklerinize bü
tünüyle katılıyorum. Hükümet işlerinde ve mücadelemizdeki iş
birliğimiz, her şart altında sürmektedir. Yerel, bölgesel veya ulusal
tüm siyasi ve idari kurumlarda, büyük ölçüde yer almaktadırlar.
Ancak, siyasal kimliklerini korumak için, kendileri hiçbir somut
çaba göstermiyorlar. İsyanı desteklemeyen ülkelerin lspanya'da
yerleşik vatandaşlarının haklarına saygı gösterilmektedir ve gü
vence altındadır. Bu durum, imkan oldukça ilan edilmektedir.
Dünya ölçeğinde bir fırsat çıktığında, bunu yine ifade edeceğim.
Kardeşçe selamlar
1 60
NOT 8 1
1 61
kilenen Fransız dostlarımız, de Brouckere ve Adler'den tamamıyla
olumsuz bir yanıt aldı. Annemasse Protokolü, uluslararası eylem
birliği mücadelemiz için, şüphesiz ileri bir adımdır. Ancak fazla
sıyla iyimser olan yorumlara karşı sizi uyarmak isterim. Bizim de
legasyonumuz açısından, Annemasse'de sağlanan gelişmelerin faz
la bir çaba gerektirmeden başarıldığının altını çizmek gerekir.
De Brouckere ve Adler, Annemasse'ye daha önce hazırladıkları
bir bildiri taslağı ile gelerek, somut eylem birliğine koşulsuz bağ
lılık ima eden her tür yeni öneriyi reddettiler. Kabul ettikleri, da
ha önce oluşturdukları taslağa uygun, birkaç küçük değişiklikti.
Ancak tüm yoldaşlara yaklaşımları dostçaydı. İngiliz, Hollan
dalı ve diğer yoldaşlarla, fikren katılmadıkları konulardaki çekin
celerini açıkça konuştular. Bu uzlaşmazlıklara eylem birliği soru
nuna farklı yaklaşımların sebep olduğunu belirterek; ortak bildi
rinin, "ötekiler" veya "ardılları" tarafından işlevsiz hale getirilme
mesi için, ılımlı bir dille kaleme alınması gerektiğini de eklediler.
Sanırım bu yaklaşım, de Brouckere ve Adler'in başkan ve sekre
ter olarak pozisyonlarını bırakmaya niyetli olmadıklarını gösteri
yor. Annemasse'ye gelerek istedikleri bildiriyi imzalamaları, önce
likle, İspanyolları memnun etmek ve İspanya Sosyalist Partisi'nin
LSI'dan uzaklaşmasını engellemekti. Ancak aynı zamanda, Paris
toplantısında varılan uzlaşma için zemin yaratmaya çalışıyorlar
dı. Delvigne'nin bize verdiği bilgiye göre, P.aris toplantısında de
Brouckere perde arkasından büyük bir hareketlilik yaratmış, bir
lik mücadelesinin sürdürülmesi için Moskova'ya giderek "Stalin'le
görüşmeye" hazır olduğunu bile söylemiş. Ancak bu konuda her
hangi bir somut adım atmadı. Büyük çoğunluk ona karşıydı (bana
söylenene göre Fransızlar dışında herkes). İspanyol partisini tem
sil eden Cordero, * benzer şekilde, partisinin uluslararası eylem
birliğini savunan pozisyonunu savunamıyordu. Diğer yandan, İn
giliz, Hollandalı ve diğer sağcılar, var olan koşullarda de Broucke
re ve Adler'den farklı tavır almanın ne kadar zor olduğunu biliyor-
(*) Manuel Cordero, PSOE (Eylül 1936-Mayıs 1937 arasında başbakan olan Largo
Caballero'nun liderlik ettiği sosyalist parti) yürütme kurulu üyesi (dipnot İtal
yanca metindendir) .
1 62
lardı: Bunun sonucu, LSI'nın kitlelerin gözünden tamamen düş
mesi ve kısa vadede bir bölünme olacaktı. Bu nedenle uzlaşmayı
kabul ettiler, Annemasse'yi reddetmediler. Ancak bunu yaparken
de, Brouckere'nin bizi anlamak ve bizimle ortak tavır almak için
hiçbir adım atmayacağını biliyorlardı.
Dolayısıyla Annemasse, 1 . kitlelerin baskısının bir sonucuydu
ayrıca de Brouckere gibi kişiler üzerinde, İspanya işçi sınıfı örgüt
lerinin oluşturduğu baskıyı yansıtıyordu; 2. LSI'nın yaşadığı iç kri
zin bir evresiydi. Yine de Annemasse'de olanlar, LSI içindeki geri
cilerin (reactionaries), birleşik cephe düşmanlarının zayıflatıldığı
anlamına gelmiyordu.
Sonuç olarak, samimi ve etkin bir ortak eylemlilik yönünde
adımlar atmak için uygun bir zaman değil. En mütevazı kazanım
ların bile, sağcıların tepkisi ile kaybedilmesi tehlikesi var. Gelecek
te, muhtemel adımları mümkün kılacak olan, sistematik ve akıl
cı biçimde gerçekleştirilecek sürekli ve kararlı çalışmalar olacak
tır. Bu tarz çalışma, başarılacak en küçük kazanıma sıkıca sarılma
yı ayrıca bu küçük kazanımı bile yok etmek için her şeyi yapmaya
hazır gerici unsurların eline koz vermekten kaçınmayı gerektirir.
Bu konuda, partilerimizin bağımsız çalışmalarına, bugüne kadar
olduğundan daha fazla sırtımızı dayamalıyız. Şu ana kadar olanlar
dan varılabilecek sonuç budur. Bu sonucun altını çiziyorum, çün
kü korkarım Annemasse toplantısı, ortak bildiri, vs. partilerimiz
içinde farklı bir kanaat oluşmasına yol açtı. Bu, LSI ve diğerleriy
le yapacağımız müzakerelerde ilerleme sağlanacağına dair beklen
tinin oluşturduğu ruh halidir. Bu ruh hali tehlikelidir. Yeni görüş
meler bize tabii ki bazı şeyler kazandıracak ancak şu ana kadar ke
sinleşmiş bir şey yok. Tabandan gelen baskı ne kadar güçlü olursa,
bize verecekleri de o kadar büyük olacak.
1 63
30 Ağustos 1 93 7 Raporu3
1 64
Largo Caballero hükümetinin alaşağı edilmesinde gösterilen ba
şarının bazı yoldaşların başını döndürdüğü anlaşılıyor. Başarıyı sa
dece partiye bağlarken, Prieto* ile ılımlıların krizin oluşumunda
ve çözümünde oynadığı önemli rolü göz ardı ediyorlar. Bu yan
lış değerlendirme, partinin artık hegemonya meselesini öne çıkara
rak, bu hegemonya için hükümette ve tüm ülkede savaşmalıdır, gö
rüşünün hakim olmasına yol açıyor. Yeni hükümetle ortaya çıkan
güçlüklerle baş etmenin tek yolunun, komünistlerin de katıldığı
bir hükümet oluşturmak olduğunu düşünüyorlar. Anti-komünist
blok oluşmaya başladığında, komünistlere karşı yürütülen savaşın
onların güçlenmesinin sonucu olduğu doğru tespiti, çıkış noktala
rı olmuştu. Bu durum karşısında, tüm anti-komünist partilerin ka
çınılmaz ve öngörülebilir biçimde bize karşı saf tutacağını varsa
yan "teori"ye kaydılar. Bugün bile, konuyla ilgili yeterli berraklığın
oluşmadığını anlamak için, yoldaşlarımızla konuşmak veya tartış
malarını dinlemek yeterli olacaktır. Bizi bekleyen görevlerden biri,
onlara bunu anlatmak, anlamalarına yardımcı olmaktır. Bu kafa ka
rışıklığı, Katalonya'daki yoldaşların "tüm kapitalist unsurların yok
edilmesi için savaşmayı" ve "kapitalist unsurların gelişmesine, yük
selmesine engel olmayı" asli görevleri sayarak, bunun ancak prole
ter ve komünist bir hükümet tarafından gerçekleştirilebileceği so
nucuna varmalarına yol açmıştır. Size, bu teorinin formüle edildi
ği bir broşür gönderiyorum - UGT'ye açık mektup. Bu açıdan ba
kılınca, kafası karışık yoldaşların göremediği gerçek, Caballero'nun
düşmesinden sonraki görevlerinin, bir yandan halk cephesi politi
kasının hayata geçirilmesi için hükümete baskı yapmak, diğer yan
dan, anarşist ve Caballerist mevkilerde farklılaşma yaratacak uy
gun siyasi çalışmaları teşvik ederek hükümet tabanının büyüme
sini sağlamak olduğuydu. Şimdi ve bundan sonraki dönemde, bizi
zafere götürecek tek siyasi yol budur. Yakın zamanda parti, bu çiz
giyi uygulama sürecinde bazı duraksamalar yaşamıştır.
Sosyalist parti ile bütünleşme konusunda, kaybettiğimiz zama
nı kısmen de olsa telafi etmeyi başardık. Bütünleşme için yeter-
(*) Indalecio Prieto y Tuero, sosyalist parti sağ kanat lideri. Nisan 1938'e kadar
Negrin hükümetinin savunma bakanı. (Dipnot İtalyanca metindendir).
1 65
li ön hazırlık yapılmış durumda. Sosyalist liderliğin gösterdiği di
renç hala oldukça güçlü - ılımlıları kastediyorum; Caballeristler,
bildiğiniz gibi şiddetle karşılar. Her tür sürpriz olabilir. Tabandan
gelen eş güdümlü bir baskıyı kullanarak, ılımlı liderleri ikna et
mek için tüm becerimizi kullanmalıyız. Ayrıca, partiyi bölünmek
ten korumak için çok çaba göstermeli, aykırı faaliyetlerden kaçın
malıyız. Caballerist gruba gelince; onların birleşik partiye girme
yecekleri açık, bu yüzden de, tecrit edilmelerinin sağlanması ge
rekiyor.
Anarşistler sorununda, bana göre, sadece duraksamakla kalma
dık, taktik anlamda da ciddi hatalar yaptık. Parti, bu konuda doğ
ru yönlendirilemedi. . .
. . . Caballero'nun alaşağı edilmesinden sonra anarşistleri kendi
yanımıza çekmenin gerekliliği, ayrıca onlarla Caballeristler arasın
da olası bir uzlaşmanın önlenmesinin önemi, parti içinde anlaşıla
madı. Bu konuda telaşa kapıldık. Görüşmeler Temmuz'da başladı,
sonra ortada hiçbir neden yokken . . . Görüşmelerin neden kesildi
ği ve komünistlerin neden çekildiğini açıklayan mektup, parti ar
şivinden kayboldu. Ancak anarşistler sürekli olarak bu mektuptan
alıntılar yaparak, biz komünistlerin onlarla birlikte çalışmak iste
mediğini gösteriyorlar. Ancak UGT-CNT paktının tasarlanması
konusuna yaklaşımda yapılan hatalar, bana göre, ölümcüldü. Ger
çek şu ki, partinin pakta karşı çıkmasıyla, Caballero sendikaları
birleştirmede en önemli rolü alırken, ayrıca anarşist basında say
falar dolusu birleşme ile ilgili karar metinleri yer alırken, biz anar
şistlerin düşmanı olarak resmediliyorduk. Bize karşı oluşturan bu
paktın, ona taraf olanlara karşı kullanılabilmesini sağlayacak ola
nın, iki sendika federasyonunun birleşmesine yönelik harekete
hakim olmak olduğunu, parti anlayamadı.
Artık yoldaşlar anarşistlerle uzlaşmanın gerekliliğini anladılar
ve bunu gerçekleştirme niyetlerini ifade ediyorlar. Ancak, Parti
güçlerinin yöneliminde gerçek bir değişimi gerektirmesi nedeniy
le ve ayrıca, anarşist liderler arasında halk cephesi ve parti düşma
nı, Caballero yandaşı alçakların varlığı gerekçesiyle, bunun çok da
kolay olmadığını ekliyorlar. Hükümete yönelik her tür şiddet ey-
1 66
lemini tecrit etmenin, etkisiz hale getirmenin yolu, tabandan gelen
büyük bir hareket olacaktır.
Anarşistler meselesi ile yakından bağlantılı diğer bir konu işçi
sendikaları ile ilgili çalışmalardır.
Bu konuda, sorunu enine boyuna inceledikten sonra yazaca
ğım. Şimdiden söyleyebileceğim, parti çalışmalarındaki en zayıf
noktanın bu olduğu. Şu anda, tüm zorlukların etrafında kümelen
diği sorunlardan birisi bu . . . İşçi sendikaları ekonomik olarak çok
güçlendiler ve bunu göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Milli
leştirme sloganını etkili kılabilmemizin önündeki en büyük enge
li sendikalar oluşturuyor. Sanayinin kontrolünü hemen sendika
ların elinden almayacak ama aynı zamanda, devlet kurumlarının
sanayi akışına dahil olabildiği ve millileştirme hazırlıklarına baş
layabileceği ılımlı bir slogan, arada bir örgütlenme biçimi olamaz
mı? Soruna bu bağlamda bir formülasyon getirmenizi rica ediyo
rum. Bunu sizden istiyorum çünkü millileştirme sloganını etkin
leştirmek, aslında, kendilerinin saydıkları devrimin onlara bahşet
tiği servetin, ellerinden alınması anlamına geliyor. İşçilerin de ka
bul ettiği bazı alanlarda, hükümetin yardımı koşuluyla, millileştir
me onların desteğiyle sürdürülebilir. Diğer alanlarda bu süreci he
men başlatmamız mümkün görünmüyor ve geçici olarak bazı im
tiyazları tanımamız gerekiyor. lspanya'da, sendikaların gelenekle
rini ve geçmişlerini hesaba katmamız gerekiyor.
Halk cephesi. Sadece partinin ortaya koyacağı çalışmalarla bu
alanda bir ilerleme sağlamak mümkün. Yani, var oldukları yer
lerde halk cephesi komitelerini korumamız, olmadıkları yerler
de de yenilerini oluşturmamız gerekiyor. Ancak bu da kesin bir
gelişme sağlamaz. Bu sorunla ilgili olarak da sizden isteğim, yol
daşlarla konuyu inceleyerek; mümkün en geniş kitleyi eylemin
içine çekerek, örgütlü bir biçimde hükümeti desteklemelerini
ve askeri bir politika uygulamayı sağlayacak, demokratik üstün
lük sorumluluğunu almanın imkanlarını araştırmanızdır. Şu an
da bir seçim -Cortes veya yerel seçim- mümkün değil çünkü bu
gün hem siyasi koşullar buna uygun değil hem de bir çatışma
ya yol açabilir. Kitleleri harekete geçirme kabiliyetine sahip, halk
1 67
cephesi komitelerini geliştirmenin yollarını bulabiliriz. Cumhu
riyet yönetiminin başkanına, diğer parti liderleri ile birlikte, düş
mana karşı bir direniş örgütlemek üzere, yurtsever kitle örgütle
ri oluşturulması konusunda çağrı yapması önerilebilir. . . Bu, cep
helerde kitlelerin moralini yükseltip hükümetin destek tabanını
genişletecek, iyi İspanyolların hükümete yakınlaşmalarının önü
nü açacaktır. . .
. . . Yoldaşlardan, merkezin çalışmalarında ciddi atılımlar talep et
meli ve onlara bu konuda yardım etmeliyiz. Sizin yapabileceğiniz
yardım, buraya yoldaşlar (eğitmenler) göndererek, merkez parti
okulunu geliştirmeniz, yeni kadroları güçlendirmenizdir.
Merkezin kötü çalışmasının sorumluluğunun, kısmen bizim
"danışmanlarımızdan" kaynaklandığı izlenimimi sizden gizleme
yeceğim. Özellikle L.'yi* çalışma yöntemlerinde ciddi değişiklik
ler yapma konusunda ikna etmek gerekiyor. İspanyol yoldaşla
rın birer yetişkin olduklarını kabul ederek, kendi ayakları üzerin
de durmalarına izin vermeliyiz. Bunu da, kendimizi sadece "da
nışmanlık" göreviyle sınırlayarak yapabiliriz. L.'nin, İspanyol yol
daşlara görev dağıtımı yapan, ona danışmadan hiç kimsenin bir
şey yapmadığı ve ne yapacağını bilmediği bir rol üstlenerek, Mer
kez Komitesi'nin tüm sorumluluğunu üzerine almaktan vazgeç
mesini istemek gerekiyor. Bunun sağlanması ile İspanyol yoldaş
ların daha fazla sorumluluk duygusu taşıması ve daha iyi çalışma
ları mümkün olabilir. lkinci olarak; L.'nin böyle davranması, me
selelere eleştirel yaklaşmasını engelliyor, oysa IKKI'yı temsil eden
bir "danışmanın" görevinin özünü bu teşkil etmektedir. Dolayısıy
la eleştirilmesi kaçınılmaz. Üçüncü olarak; L.'nin, İspanyol hükü
meti temsilcileriyle, bakanlarıyla, parti liderleriyle yapılacak tüm
toplantıların, kurallar gereği, İspanyol yoldaşlar tarafından yapıl
ması önerisi. Caballero'nun, partinin sosyalistlerle bütünleşme
si kararını önce yoldaş CH.'den daha sonra L.'den, bir ay sonra'da
(*) Louis, Vittorio Codovilla'nın takma adı. ltalyan asıllı Arjantinli komünist.
Arjantin Komünist Partisi kurucusudur ve beşinci kongreden sonra, Komin
tem Yürütme Komitesinde partisini temsil etmiştir. (Dipnot ltalyanca metin
dendir).
1 68
Pepe Diaz'dan öğrenmesi! Bu kabul edilemez. Moreno'ya* gelin
ce, L. ile aralarında bir güven ilişkisi olduğunu, bu nedenle çalış
ma yöntemlerini değiştirmesi gerektiğine ikna edebileceğini söy
leyebilirim. Sosyalistlerle bütünleşme yaklaşımı ile bağlantılı ola
rak düşünüldüğünde, L.'nin çalışma yöntemleri sorununun hızla
çözülmesi gerekiyor.
İçten selamlar
Alfredo, 30 Ağustos 1937
Not: Benim çalışmalarıma gelince, durumu ve gelişmeleri değer
lendirebilmem için, mümkün en uzun süre burada kalmama izin
vermenizi istiyorum.
Yoldaş D. Ve M.'ye**
15 Eylül 1937
Sevgili yoldaşlar,
Öneri ve talimatlarınızdan sonraki gelişmelerle ilgili birkaç
cümle:
Parti'nin belirli konulardaki taktiklerini düzeltmenin ilk adımı
nı oluşturacak, Politbüro'nun kendi tasarladığı bir rapor, bugün
parti yayınlarında yer alıyor.
Belge, Louis'in ayrılmasından sonra hazırlandı. Daha önce ne
den başlayamadığımızı, sonradan size açıklarım. llk açık kritik
gözlemler -dostunuz Alfredo tarafından- C. Ve F .'nin * * * ayrılma-
1 69
sından önceki Politbüro toplantısında yapıldı. Ancak maalesef, bu
toplantı boyunca bir katkıları olmadı. F .'nin müdahalesi ve top
lantıda aldığı tavrın bende hayal kırıklığı yarattığını da söyleme
liyim. Checa'nın raporu, Hernandez'in ve özellikle de Uribe'nin*
müdahaleleri tartışmaya; partinin öz-eleştirisi, taktik ve faaliyet
lerin gelişmesi için neler yapılabileceği konularının gündeme gel
mesini sağlayan doğru bir yön vermişti. Birçok farklı alandaki hü
kümet faaliyetleri ile ilgili, bir yığın pratik sorunu gündeme taşı
yan F .'nin müdahalesi yoldaşların kafasını karıştırarak, partinin
halk cephesi politikasını uygun biçimde ele alması gerektiği, temel
sorununu perdeledi. F.'nin ayrılmasından sonra, Sekretarya'da ve
Politbüro'da görüşme ve tartışmalar sürdürülürken, işlerin gidişa
tı memnuniyet vericiydi.
Bu görüşme ve tartışmalar sırasında, buradaki durumumuz
da, "danışmanlarınızın" iş görme biçimlerinde, radikal değişiklik
ler yapılması gerektiğine kani oldum. Şartların zorlaması nedeniy
le konuya uzak kalan Diaz'dan ve de Chece'dan bağımsız bir grup
yoldaş (Uribe, Dolorez, Hernandez, Giorla),** partiye liderlik et
me yeteneğine sahipler ve zaten bunu gayet iyi yapıyorlar. Bu bağ
lamda aşağıdakileri gerekli görüyorum:
1 . "Danışmanlarınızın" ; anlık, yanlış üretilmiş teorileri veya İs
panyol yoldaşların zaten varolan heyecanları ile birleşen uygunsuz
siyasi heyecanları, parti taktiklerini rayından çıkarmaktadır. Yol
daşların bu şekilde yanlış yollara itilerek zihinleri karıştırılmama
lıdır. Bu eleştiri, F. 'ye Ayrıca Pedro'ya yöneliktir.***
2. "Danışmanlarınız'', İspanyol yoldaşların işe yaramaz olduğu
na inanarak, kendilerini partinin "patronu" gibi görmeyi bir kena-
(*) Jesus Hernandez Tomas, PCE siyasi büro üyesi. Eski propaganda sorumlusu
ve komünist Mundo Obrero editörü. Caballero ve Negrin hükümetleri Eği
tim Bakanı olan Hernandez, 1937 Nisan ayından sonra merkez bölge siya
si komiseri olmuştur. Vicente Uribe, PCE siyasi büro üyesidir. Caballero ve
Negrin hükümetleri Tanın Bakanıdır. (Dipnot İtalyanca metindendir.).
(**) Luis Giorla, PCE siyasi büro üyesidir. (Dipnot İtalyanca metindendir) .
(***) Pedro, Emö Gerö'dür. Daha önce Komintem'i Fransa'da temsil etmiş Macar
komünist. 1936 Nisan ayında İspanya'ya gelerek Katalan Komünist Partisi
ile çalışmıştır. (Dipnot İtalyanca metindendir) .
1 70
ra bırakmalıdır; işlerin "daha hızlı", "daha iyi" vb. olacağı baha
nesiyle onların yerini almaktan vazgeçmelidirler. Bu eleştiri, özel
likle F.'ye yöneliktir. Eğer çalışma yöntemlerini değiştirmeyecek
se, buraya geri gelmemelidir. Bu kanaatim her geçen gün kuvvet
lenmektedir.
Bugün yayımlanan belge, tüm Politbüro'nun kolektif çalışması
nın ürünüdür. Bir kez parti faaliyetlerinin eleştirel değerlendirme
sine yönelince, Politbüro mensupları, gerekli olgunluk ve muha
keme yeteneğine sahip olduklarını göstermişler, kolektif eleştirel
gözlemlerin sonuçlarını belirleme inisiyatifini kendileri almıştır.
Politbüro belgesinin önünde yer alan, Dolores'in (tamamen kendi
inisiyatifiyle, yardım veya düzeltme olmadan) yazdığı çok iyi ma
kale şimdiden küçük bir etki yarattı; yine aynı şekilde Giorla'nın
yazdığı iki makale de, taşıdıkları farklı ton nedeniyle sürpriz ya
ratırken, anarşist gazetelerin birinden, bugün oldukça dostça bir
tepki aldı. Ancak tüm bunların yanı sıra belgenin kendisinin, ay
larca süren şiddetli tartışmaların yarattığı elektrikli havanın dağı
tılması için, ilk adım olduğunu düşünüyorum. CNT'nin anarşist
leri ile birkaç gün içinde başlayacak müzakereler, gerçek siyasi ça
lışmanın da başlangıcı olacak. Ciddi zorluklar yaşanacak çünkü
bir yandan CNT ile uzlaşma ararken, diğer yanda sosyalist veya
diğer halk cephesi partileriyle ilişkilerin kopmaması ve soğuma
ması sağlanacak. Bu sonuca ulaşmak biraz yetenek gerektiriyor.. .
. . .Belgedeki her konuda, kesin olarak neyin düzeltilmesi gerek
tiğini açıklayan saptamalar gerekiyor. Ancak bunu yapacak vak
tim yok. Dahası, Checa ve F . lle tartışmalardan sonra, meselele
rin sizin için tümüyle açık olup olmadığını bilmiyorum. Bana göre
vurgulanması gereken, parti çalışmalarının ikili düzeltmeye ihti
yaç gösterdiğidir; birincisi, halk cephesi politikasını kararlı bir şe
kilde hayata geçirme yönünde (bu yöndeki ilk adım Politbüro bel
gesidir) ; ikincisi, partinin genel politikasında işçi sınıfının, şehir
li emekçilerin ve yoksul köylülerin, acil ihtiyaç ve isteklerinin sa
vunulmasına her zamankinden daha fazla önem vermek yönünde
(tabii ki halk cephesi politikası çerçevesinde). Şu anda çok geride
olduğumuz, hiç iyi gitmediğimiz sendikalardaki çalışmalarla ilgi-
1 71
li soruna ise burada değinilmiyor. Bir aydan daha fazla süredir bu
radayım ancak işçi sendikaları sorunu bir kez bile sekretarya gün
demine gelmedi. Aslında partinin uzak duramayacağı, işçi ücretle
ri vb. konularla ilgili, işçi sendikalarının karakterine ilişkin birçok
yakıcı sorun var. Parti yayınlarında, işçi sendikaları düzenli olarak
ele alınmadığı gibi, fabrikalardan haberlerin yer alması da söz ko
nusu değil. Bu durum, işçi sendikaları çalışmalarının hala önem
senmediğini, fabrikalardaki işçi kitlesiyle bağlarımızın zayıf oldu
ğunu gösteriyor. Yoldaşlarımızı ilgilendiren temel konu, sendika
larda siyasi eğilim mücadelesi (liderlik pozisyonlarının ele geçiril
mesi, vb. ) . Ancak bu mücadelede de daha çok od'!-klandıkları, çı
karlarını savunmak üzere sendikalarda örgütlenmelerini sağlamak
üzere kitleleri harekete geçirmek değil, üst düzeydeki anlaşma
lar. Caballero'nun sendikalarda çok önemli bir konumda olması
nın, ayrıca kadrolarının neredeyse dokunulmaz olmasının neden
lerinden biri bu. Örneğin Valencia'yı ele alalım. Caballeristler, bu
şehirdeki sendikaların bölgesel liderliğini, dolayısıyla da günlük
gazete Correspondencia de Valencia nın tasarrufunu, ellerinde bu
'
1 72
lir ancak o da parti düşmanı olduğu için bunu kabul etmez, mer
kez sosyalistler darbeyi kabul etmez ve son olarak da, eğer bu yol
da devam edeceksek, yapmamız gereken, gazeteye kendi kadro ve
silahlarımız ile saldırmamız. Tabii ki, polisi peşimize takma riski
ni alarak, böylesi bir eylemle Caballerist kesimin birliğini güçlen
direrek, Caballero'yu tecrit etme ihtimalini güçleştirerek ve anar
şistlerle, hükümetle, işçi sınıfı kitlelerinin bir kesimiyle ilişkileri
mizi bozarak. Sosyalistlerle, otoritelerle, vb. tartışarak bir ay kay
bedilirken bu süre boyunca en temel kitle görevleri de ihmal edil
di: lşyeri ve sendika toplantılarındaki işçilerin gazeteyle yayıncıla
rına karşı harekete geçirilmesi sağlanmadı. Protestolar, ortak bil
diriler vb. gönderilmedi. Başka bir deyişle, yapılması en gerekli ça
lışmaların ihmal edilmesi ile Caballero'nun bize karşı savunmasını
örgütlemesine izin verildi . . .
. . . Son birkaç gündür bizi meşgul eden bir sorun da, ordudaki
komünist kadroların (maalesef en iyileri onlar) disiplini. Burada
ki durum çok çirkin ve tehlikeli. Detaylan bir kenara bırakırsak,
temel mesele, ordudaki komünist kadroların, komünist parti'nin
otoritesini hissetmemesi. Aralarında disiplinin, öz-denetimin yiti
rildiği, göz yumulamayacak mücadeleler oluyor. Partinin imzala
dığı mektuplarla ve diğer uygun yöntemlerle müdahale ediyoruz .
Burada yaptığım tüm yorumlar, aynı zamanda Moreno'nun gö
rüşlerini de yansıtıyor. Tekrar edersem, onu eleştirdiğim tek nok
ta, şimdiye kadar yoldaşları doğru bir öz eleştiri yapmaya, dolayı
sıyla vahim hatalardan kaçınmaya yönlendirmemiş olması. Louis'i
geri göndermemeniz talebim de Moreno'nun muvafakatini taşı
maktadır. Onun çalışmaları ile ilgili acele bir yargıda bulunmak is
temiyorum ancak, korkarım varlığının partiye zararlı oldugunu dü
şünüyorum. Bunun nedenleri şöyle: (a) Halk cephesi politikası,
anarşistlerle uzlaşma ve Caballero'nun tecrit edilmesi konuların
da partinin birkaç aydır tutarlı bir politika uygulayamamasından
sorumlu olan odur. (b) Açık düşmanları tecrit etmeyi ve halk cep
hesini pekiştirmeyi hedefleyen mantıklı ve tutarlı siyasi eylemlili
ği imkansız hale getiren, basındaki (kısmen de toplantılarda) par
ti tartışmalarının yürütülüşündeki kararsızlıklardır. Bana göre, bu
1 73
durumdan sorumlu olan da odur. (c) Yoldaşlardaki sorumluluk
duygusunu, eleştirel ruhu körelterek, komünist partinin iyi çalış
masına engel olan onun varlığıdır.
Sanının bu mektup elinize geçmeden bu konuda bir karar almış
olacaksınız, ancak konunun önemini düşünerek, yine de görüşü
mün sizce bilinmesini ciddiye alıyorum. İspanyol partisini, böyle
bir durumda L'nin vesayetine bırakarak, çok büyük hata yaptığı
mız kanaatindeyim.
Sıcak selamlar
Er.
1 74
ya ve koruması altında Albacete'ye götürmeye ikna ettik. Aracı
mızı, silahlarımızı, şoförümüzü, koruma aracı ve gerillalarımızın
hepsini kaybettik. Albacete'de Valcarcel ile temas kurmayı başar
dık ve o bize tanımadığımız bir yoldaşın evinde oda ayarladı. An
cak Valcarcel ile bu yoldaş, kaldığımız evden çıkarken tutuklandı
lar ve hala ortalıkta yoklar. Bir kez daha kendimizi bağlantısız, ha
reket edemez ve çalışamaz durumda bulduk. Parti'nin tüm lider
lerinin ve komünist subaylarla komiserlerin tutuklanması emrin
den beri, Albacete de en az Alicante kadar karışık ve zordu. "Ye
ni" yetkililerin verdikleri özel belgeler olmadan sokaklarda dolaş
mak imkansızdı. Hava Kuvvetleri'nden bir yoldaş bizi bu güçlük
lerden kurtararak, arabasıyla, Cuenca bölgesinde, San Clemente
yakınlarında bir köye götürdü. Ancak ertesi gün bizi kaderimizle
baş başa bırakınca, kötü durumumuzdan kurtulmak için yaya ola
rak buradan ayrılmak zorunda kaldık. Sonunda Mendiola, Anani
os, Camacho ve hava kuvvetlerinden bazı yoldaşlarla temasa geçe
bildik. Bu baylar, ellerinde birçok imkan olduğu halde, ayrıca Ca
sado cuntasıyla* neredeyse normal ilişkilere sahipken, bize her
hangi bir yardımda bulunmayı reddettiler. Hatta daha evvel hazır
ladığımız PB raporunun basılmasında ve sokaklarda rahatça dolaş
mamızı sağlayacak uygun kıyafet taleplerimiz için de, yardımcı ol
madılar. Alonso, Valencia bölgesine geçmemizi sağlayacak araç ve
belgeler için söz vermesine rağmen, oraya yürüyerek gidebileceği
mizi ifade eden bir mesaj gönderdi. Bunları, bu baylar yurt dışına
gelip Rusya'da pilotluk yapmak için yardım veya tavsiye talebinde
bulunurlarsa, onlara nasıl davranacağınızı bilin diye anlatıyorum.
Pis domuzlar! Cuma günü, Albacete'de durumun biraz düzelme
siyle birlikte, Martinez ve yerel örgütle düzenli temas kurabildik. . .
. . . Bizimle ilgili bilgiler bunlar. Ülkenin durumuna v e tahmin
edilebileceği kadar kötü olmayan çalışma şartlarına gelelim. Cun
tanın kuruluşu, Negrin ve hükümetinin uçuşu (bu kaçış bana gö-
1 75
re korkunç ve mazereti olmayan bir hata. Negrin'in Casado ile suç
ortaklığı içinde olduğu şüphesini taşıyorum. Bu nedenle ülke dı
şında N. ile ilişkilerinize, onunla ilgili ifadelerinize çok dikkat et
melisiniz) , ülkede,18 Temmuz'u* hatırlatan çok ciddi bir karışık
lık ve düzen bozukluğuna yol açtı. O günden farkı, partimize yö
nelik, dizginlerinden boşanmış vahşi baskıdır. Cunta'nın yukarı
dan talimatıyla başlayan bu baskının açık niyeti, Franko ile anlaş
ma zemini yaratmaktır. Tabanda bunu besleyen ise; partimize kar
şı nefretin, ayrıca anarşistlerin, kışkırtıcıların intikam duyguları
nın sömürülmesidir. Plan, partimizi parçalamış ve böylelikle sin
dirmiştir. Bu baskı dalgası partimizi şaşkınlığa uğratırken, zayıf
yönlerini, özellikle kitlelerle bağları konusundaki zaaflarını, orta
ya çıkardı. Bildiğim kadarıyla partinin hiçbir örgütü, partinin sa
vunması meselesini bir kitle sorunu olarak ortaya koyarak, ken
dini savunma basiretini gösteremedi. Çoğunluk, partinin ordu ve
devletin sivil aygıtları içindeki "konum"undan yararlanmaya ça
lıştı ancak bu "konumları" ellerinde bulunduran kişiler bizi ha
yal kırıklığına uğrattı (örneğin havacılar, Casado'nun emirlerine
uyarak, Madrid'de yoldaşlarımızın bulunduğu hadan bombaladı).
Kitleler ile ilgili olarak anti-komünist kampanya ilk günlerinde ba
şarıya ulaşsa da, barışı her şeyden fazla isteyen, partimizin düşman
olarak gösterildiği kitlelerin had safhadaki bezginliği daha fazlası
na izin vermedi. Madrid'de cuntanın komutanlarımıza ve komiser
lere yönelik tutuklamaları, hemen yerine getirilen infazları ve ben
zeri çabalarıyla, Madrid'deki yoldaşlarımız silahlı mücadeleye gir
meye zorlandı. Dahası, ülke genelinde de, hükümetin hala diren
diğini sanıyorlardı. Henüz tüm detayları bilmiyorum, ancak her
tür araçla kendimizi savunacağımız doğrultusunda bir kez karar
alınınca, yoldaşlar buna uydu. Taşıdıkları sorumluk duygusu ne
deniyle, cepheleri bozmamak için başkente yeni güçler gönderil
mesini talep etmediler. . .
1 76
21 Mayıs 1 939 Raporu5
Çok gizli
1 77
sado, Miaja'nın Madrid'den ayrılmasını engelledi. Durumu de
ğiştirmek üzere Menendez ve just ile görüşmelerimiz birkaç gün
daha sürdü. Bu yaklaşımımız (veya yanılsamamız) , 1 5 Mart'ta
Menendez'in Madrid'e gitmesi ile sona erdi. Ülkenin en tehlike
li anti-komünistleri ile işbirliği içinde olan ve Casado'nun emir
lerini yerine getiren, sosyalist Carrillo* duruma el koymuş, azlet
me tehdidi ile Menendez'in geri çekilmesine sebep olmuştur. Bu
son siyasi eylem atağımızın birçok olumlu sonucu oldu. Birinci
si, Valencia'da bizzat Menendez tarafından korunduğumuz için,
biraz daha serbest çalışma imkanı bularak, hemen tüm taban ör
gütlerimizle bağlantı kurduk ve kadrolarımızın tahliyesini daha
iyi organize edebildik. İkinci olarak, bu durum askerlerimizin or
dudan atılmasına ve her yerde tutuklanmalarına engel oldu - Me
nendez bunu yapmayı reddetti. Üçüncü olarak, komünistlerin
UGT'den ihraç edilmelerini önlemek mümkün oldu. Valencia'da
(ayın 15 veya 16'sında) yapılan UGT liderler toplantısında, ihraç
tan yana olan Caballeristlere karşı, Vega yoldaşlarımızla bir blok
oluşturdu. Dördüncü olarak, kadrolarımızın tahliyesi için bazı ya
sal yolları da kullanmamız mümkün oldu. Beşinci olarak, savaşın
sona erdiği koşulların tarihi ve siyasi değerlendirmesinin yer aldı
ğı parti manifestosunun, çok geniş bir kitle dağıtımının yapılması
mümkün oldu. Son olarak, Cartagena'da çok önemli ve yararlı ko
numları, son ana kadar elimizde tutmamız mümkün oldu.
Partinin taban örgütleri bu son dönemde iyi tepkiler vereme
diler. Kitlelerden yalıtılan, halk cephesinden, şehir konseylerin
den, her yerden kovulan yoldaşlar, herhangi bir eylem veya ifade
den korkuyorlardı. Durumun aniden değişmesi, pratik çalışma
larda herkesin kafasını karıştırdı. İktidara ve bunun sağladığı ça
lışma imkanlarına alışmış olduklarından, yan-illegal koşullarda
hızlı davranamadılar. Valencia Belediye Konseyi üyesi bir yolda
şın, Casado'nun ihanetini Konsey'e duyurmak için gösterdiği ola
ğanüstü gayretin oluşturduğu muhteşem istisnai duruma da de-
(*) Wenceslao Carrillo, PSOE lideri. Negrin hükümetini devirmek üzere gerçek
leştirilen Casado cuntasında yer almıştır. Daha sonraki PCE lideri Santiago
Carrillo'nun babasıdır. (Dipnot İtalyanca metindendir).
1 78
ğinmek gerekiyor. Hemen hapse atıldı ve şu anda nerede olduğu
nu bilmiyoruz. Valencia'da talimatları aldıktan sonra, yeni bir par
ti yönetimi oluşturduk. Yer alan yoldaşlar; Larranaga, Rosas, Sosa,
Navarro Ballesteros, Montolin ve gençlik lideri Pinto. Son birkaç
gündür bu yeni lider kadro ile çalıştık.
Yeni yönetim çalışmalarını planladıktan sonra 20 Mart'ta, Carta
gena'dan bir çıkış imkanının doğduğuna dair bir mesaj aldık. je
sus şimdiden hedefteydi. 21 Mart gecesi oraya vardığımızda, böyle
bir imkanın olmadığını gördük. 24 Mart sabahı bir hava birliğin
den üç uçağı zorla ele geçirerek, Totana'dan (Cartagena) saat altı
da ayrıldık. Aşağı yukarı onda Mostaganem'e (Cezayir) indik. Ya
nımda jesus Hernandez, Checa, Dieguez, Uribes, Palau, Virgilio
Llanos ve başkaları vardı. . .
1 79
DiZiN
Alfredo 1 14, 164, 169, 174 1 14- 1 16, 1 19, 124, 126-129, 139,
Alvarez del Vayo 72, 84, 92, 95, 98, 143, 157, 159, 160, 162, 164-166,
129, 134, 142, 143 1 68, 170, 172, 173
Angel, Norrnan 152 Cachin, M. 108, 130, 161
Annemasse Protokolü 107, 108, 1 13, Carillo, Santiago 101
130, 161-163, 169 Carrillo, W. 178
Azana, Manuel 41, 50, 5 1 , 57, 78, 84, Casado Lopez, S. 143-150, 1 75-178
98, 104, 107, 132, 143, 158 Casares Quiroga 50, 53
Chamberlain 33, 109, 137
Bagımsız işçi Partisi (ILP) 73, 99, 106 Checa, P. 108, 146, 147, 149, 169-
Beşinci Alay 54, 72, 82 171, 177, 179
Bevin, Emest 106 Citrine, W. 105, 129
Birleşik Genel işçi Konfederasyonu Claudin, F. 146, 147
(CGTU) 42, 46 Codovilla, V. 50, 5 1 , 70, 87, 92, 123,
Blum, Leon 57, 59, 60, 104, 177 124, 128, 168, 169
Britanya Komünist Partisi (CPGB) 73, Cordero, M. 162
106, 130 Cortes 44, 47, 50, 68, 126, 142, 144,
Brouckere, L. 106-108, 130, 152, 161- 167
163 Cot, Pierre 60
181
Dimitrov, G. 46-50, 70-72, 77, 88, 95, lbarruri, Doleres 53, 54, 98, 1 0 1 , 122,
107, 109, 1 13, 1 14, 130, 140, 155, 123, 124, 126, 127, 130, 132, 136,
164, 169 137, 1 4 1 , 146, 147, 150, 1 5 1 , 153,
Dostoyevski 24 156
Duclos,]. 43, 57, 68, 130
Durruti, B. 85, 86 lberya Anarşist Federasyonu (FAi) 4 1 ,
86, 89, 1 16, 1 1 7, 124
Ehrenburg, tlya 72 lberya Anarşist Federasyonu (FAi) 4 1 ,
Ekim Devrimi 10, 23 86, 89, 1 16, 1 1 7, 124
İçişleri Halk Komiserligi (NKVD) 75,
Franko 14, 48, 53, 55-57, 59, 61, 63, 76, 82, 85, 1 1 1
64, 73, 77, 78, 82, 84, 88, 93, 94, ikinci Enternasyonal (l.51) 58, 105-
96, 97, 1 0 1 , 104, 106, 1 10, 1 1 1 , 108, 130, 136, 139, 152, 161-163
1 16, 124, 125, 126, 131-133, 135- ispanya Komünist Partisi (PCE) 13,
142, 144, 145, 148-150, 153-156, 41, 42, 44, 46-5 1 , 54, 57, 67-7 1 ,
175, 176 74, 76, 77, 80, 83, 86-88, 9 1 , 92,
Fransa Komünist Partisi (PCF) 43, 50, 95, 97-99, 101, 103, 105-107, 1 14-
57, 95, 130, 1 4 1 , 154 1 1 7, 1 19, 121-132, 134, 136, 137,
Fransız Sosyalist Partisi (SFlO) 139, 139-144, 146-149, 151, 153- 1 56,
161 169, 1 70, 178
ispanya Özerk Sag Konfederasyonu
Genel lşçi Konfederasyonu (CGT) (CEDA) 45, 52
46, 48 ispanya Sosyalist işçi Partisi (PSOE)
Genel işçi Sendikası (UGT) 4 1 , 42, 42, 44, 46, 49, 50, 52, 67, 7 1 , 83,
44, 48, 5 1 , 83, 89, 92, 97, 100, 1 0 1 , 92, 97, 98, 1 0 1 , 103, 105, 107,
1 0 5 , 1 14, 1 15 , 1 17, 1 18, 124, 125, 1 14-1 16, 1 19, 122, 124, 125, 128,
130, 132, 134, 139, 141, 144, 149, 130, 134, 139, 144, 148, 153, 154,
165, 166, 1 78 162, 1 78
General Kleber 74, 78, 82 istihbarat Servisi (SiM) 100, 104, 146,
Generalitat 48, 84, 88, 1 1 7, 1 18, 126 174
Gil-Robles, Maria 45 işçi Partisi 58, 129, 130, 139, 1 5 1
Giral, Pereira 53, 57, 59, 63, 67, 98, İşçi Sendikaları Kongresi (TUC) 58,
103 129, 130, 139
İtalya Komünist Partisi (PCl) 29, 46
Halk Cephesi 16, 37, 41-45, 48-50,
52, 56, 58, 60, 69-7 1 , 77, 82, 83, Katalan Birleşik Sosyalist Partisi
86, 88, 97-99, 101, 103, 1 10, 1 15 , (PSUC) 83, 84, 96, 100, 1 0 1 , 1 1 7,
1 22, 1 27, 130, 134, 1 3 5 , 144, 147- 122, 126, 127, 136, 137, 1 5 1
149, 154, 164-167, 170, 1 7 1 , 173, Knorin, Wilhelm 7 1 , 72
1 77, 1 78 Koltsov, Mikhail Yefimoviç 63, 68, 72,
Hernandez, Tomas j. 49, 50, 68, 92- 79, 89
95, 98, 107, 120, 123, 128, 132, Komintern 9-18, 20, 25, 35, 36,
134, 147, 149, 152, 153, 170, 1 79 39, 4 1 , 43, 46, 50, 5 1 , 62, 63,
Hitler 12, 13, 2 1 , 22, 56, 57, 79, 132, 68, 70, 7 1 , 73-77, 79-81 , 86-
133, 135, 1 5 1 , 155 88, 9 1 , 92, 94, 99, 100, 107,
Humbert-Droz, j. 137 108, 1 13, 1 19, 125, 130, 150,
1 53-156, 168-170
1 82
Komünist Enternasyonal Yürütme Radek, K. 89
Komitesi (IKKI) 49, 67, 68, 77, 80, Rozenberg, M. 5 1 , 72, 87, 157-160
87, 95, 109, 1 14, 124, 135, 136, Sol Liberal Parti 4 1 , 5 1
138, 140, 152, 168, 169 Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği
(SSCB) 10, 1 1 , 13-18, 20, 22, 23,
La Batalla 49, 97, 100 26, 46, 48, 50, 58, 60, 62-65, 72,
La Passionaria (bkz. Ibarruri, Doleres) 74-76, 79, 80, 88, 101, 1 10, 1 1 1 ,
Las Palmas Manifestosu 56 1 1 5, 122, 128, 138, 150, 153, 155,
Lenin 18, 23, 26, 33, 43, 47, 70, 7 1 , 156, 158
77, 150 Stalin 12, 17, 19, 21, 23, 26, 30, 36,
Longo, L. 108 37, 46, 48, 62, 63, 76, 77, 87, 108,
1 10, 1 1 1 , 128, 136, 138, 150, 153,
Manuilsky, Dmitry 47, 70, 71, 1 14, 155, 157, 159, 162
150, 152, 169 Stepanov 94, 123, 125, 134, 169
Marksist Birleşik işçi Partisi (POUM)
13, l5, 48, 9, 83, 84, 88, 89, 96- Thorez, M. 58, 108, 130, 141, 142,
100, 103, 106, 127 154, 161
Marty, A. 68, 79, 94, 95, 128, 152 Togliatti, Palmiro 36, 46, 7 1 , 95, 107-
Marx 23, 33, 43 109, 1 13- 1 1 7, 1 19, 1 2 1 , 123, 124,
Maurin,]. 48, 49, 83, 88 127-129, 1 3 1 , 132, 134, 135, 137-
Mije, A. 68, 134, 142, 143 140, 143-150, 161, 177
Milletler Cemiyeti 5 1 , 58, 59, 65, 72, Toulouse Kongresi 46
80, 98, 108, 129, 140, 141 Troçki 17, 18, 23, 26, 33, 75, 89, 1 10
Molotov, V. 87, 159
Moskova Duruşmaları 62 UGT'nin tarım sektörü (FNTT) 44
Mussolini 56, 57, 79, 133 Ulusal Emek Konfederasyonu ( CNT)
Müdahale Etmeme Komitesi 67, 74- 41, 13, 41, 45, 47, 49, 5 1 , 78, 84-
76, 79, 80 86, 89, 96-98, 100, 101, 1 16- 1 18,
124, 126, 127, 132, 134, 137, 141,
Negrin, Juan 67, 77, 78, 98-100, 103, 144, 149, 166, 171
107, 1 10, 1 1 1 , 1 13, 1 14, 1 16, 1 18- Uluslararası Tugaylar 20, 73, 78, 79,
122, 132-135, 138-147, 149, 150, 8 1 , 82, 91, 1 19- 121, 140, 141, 153,
152, 165, 170, 175, 176, 178 169
Nin, A.48, 83, 88, 100 Uribe, V. 57, 103, 1 18, 122, 123, 127,
144, 149, 170, 179
Orlov, A.N. 76, 82, 85, 1 1 1
Orwell, George 54, 73, 90, 120 Vandervelde, E. 106
Voroshilov, K. 87, 159
Politbüro 51, 68, 76, 101, 1 14, 1 1 5,
1 1 7, 124, 144, 146, 169- 171, 174 Yagoda, C.G. 75
Polonya Komünist Partisi (KPP) 21,
138 Zinoviev-Kamenev Davası 62
Pyatakov, Yu 89 Zyromski, ]. 139
1 83