You are on page 1of 32

Fransızca '' à condition de / à condition que ''

Tanımı ve Kullanımları..
Fransızcada ''à condition de'' ve '' à condition que '' ifadeleri, şartıyla, koşuluyla anlamları taşıyan
unsurlardır. Aralarındaki tek fark ise, birinin SUBJONCTIF çekimli fiil kullanımı gerektirmesi diğerinin ise
infinitif (mastar) bir fiil kullanımı gerektirmesidir.

à condition de:  Bu dil unsurumuz ifadelerimizde -mak/mek koşuluyla, -şartıyla anlamı sağlayacaktır ve
hemen akabinde fiilimiz mastar (infinitif) formuyla ilave edilecektir.

- Il réussira à condition de travailler.


- Çalışması koşuluyla başarılı olacaktır.

- Je peux partir à condition de pas revenir.


- Geri gelmemek şartıyla gidebilirim.

- Notre place sur terre peut être splendide à condition de résoudre nos problèmes.
- Evrendeki yerimiz sorunları çözmemiz koşuluyla mükemmel olabilir.

- Ses parents lui ont promis de lui offrir un nouvel ordinateur portable, à condition bien entendu de
réussir ses examens.
- Ailesi, sınavlarını başarıyla geçmesi koşuluyla ona yeni bir bilgisayar armağan etme sözü verdi.

à condition que: Anlamımız yine aynı şekildedir lakin bu defa SUBJONCTIF kullanımına hakim olmamız
gerekmektedir çünkü devamında söz konusu fiilimizde subjonctif modifikasyonu yapılması icab eder.

- J'acheterai une nouvelle voiture à condition qu'elle soit en bon état.


- İyi durumda olması halinde/şartıyla yeni bir araba satın alacağım.

- Je viendrai à condition que Zeynep ne soit pas là.


- Zeynep'in orada olmaması koşuluyla geleceğim.
- Je ferai ce voyage, à condition que vous veniez avec moi.
- Benimle gelmeniz şartıyla bu yolculuğu yapacağım.

- Tu auras ton argent de poche à condition que tu finisses tes leçons avant.
- Önce derslerini bitirmen koşuluyla cep harçlığını alacaksın.

- Je te prêterai mon livre à condition que tu me le rendes demain.


- Yarın geri vermen koşuluyla sana kitabımı ödünç vereceğim.

- Je le ferai à condition que tu me soutiennes.


- Beni desteklemen koşuluyla bunu yapacağım
Etre.. Avoir.. Olmak.. Sahip Olmak
Şu bir gerçektir ki ''être'' ve ''avoir'' fransızcanın temelinde önemli bir ikilidir.İlerleyen anlatımlarımızda da
göreceğiniz üzere birçok kip ve zaman bu iki fiilin etkileşimiyle ortaya çıkmaktadır. Öncelikle bu iki fiilin
présent yani geniş zamanda, bu aynı şekilde şimdiki zamanı da kapsamaktadır çekimlerini görelim..

Je   suis                                           J' ai
Tu  es                                              Tu  as
Il/Elle  est                                        Il/elle  a
Nous  sommes                                Nous  avons
Vous  êtes                                       Vous  avez
Ils/elles  sont                                   Ils/Elles  ont

       ''Etre'' ; Bu fiil istisna durumlar olmasıyla beraber çoğunlukla ''olmak'' anlamını taşımaktadır.
Ancak être fiilini kullanmamız gerektiğini düşündüğümüz bir durumu ifade ederken aslında avoir fiilini
kullanmamız gerektiğini farketmeyebiliriz. Örnekleri inceleyelim;

Je suis étudiant  < Bir meslek, bir statü ifade ederken.. > Je suis conducteur.
Je suis chez moi < Bir yer durumu belirtirken > Je suis en Turquie / Nous sommes dans le jardin.
Je suis malade < Bir durumu ifade ederken > Je suis au chômage / On est nerveux.
Je suis amourex / Je suis fâché / Elle est fatiguée / Nous sommes nombreux / Je suis courageux
Vous êtes à l'heure >> Vaktinde burdasınız.. (Vaktinde geldiniz gibi..)
Vous êtes en avance >> Erkencisiniz, erken geldiniz (Vaktinden erken geldiniz gibi..)
Vous êtes en retard >> Geç kaldınız, geçsiniz (Vaktinde gelmediniz gibi..)
Je suis repu >> Tokum
Örnekleri bu şekilde çoğaltabiliriz.

''Avoir'' ; Bu fiil ise sahip olmak anlamına hizmet eder. Yaşımızı söylerken de avoir fiiline başvururuz.

Il a dix-huit ans.   >> O 18 yaşındadır.


Nous avons deux enfants  >> İki çocuğumuz var.
On a du courage. >> Cesaretimiz var.
J'ai Soif >> Susadım.
J'ai sommeil. Uykum var.
J'ai une nouvelle voiture >> Yeni bir arabam var.
J'ai un rendez-vous à sept heures >> Saat 7'de randevum var.
Ils ont assez d'argent >> Yeteri kadar paraları var.
Notre quartier a deux magasins >> Mahallemizin iki tane mağazası var.
Fransızcada Doğru Fiil Kullanımı Nasıl
Olmalı?
Fransızca öğrenme sürecinde, agulama dönemini atlattıktan sonra ve yavaş yavaş emekleyerek kendi
başımızın çaresine bakabilecek düzeye geldiğimizde sınırlarımızı aşmak, kabuklarımızdan çıkmak ister
ve Fransızca ifadelerimizde farklılık yaratmak isteriz. Yeni cümleler, yeni söylemler ve bize pek fazla
yabancılığı kalmayan bu dil denizinde özgüvenle sığ sulara doğru kulaç atmak isteriz. İşte bu  dönemde
Fransızcada alışık aldığımız dişi/eril uyumları, çoğul/tekil uyumları sık sık karşımıza çıkar ve bizi
yanlışlara iter. Bunların yanı sıra özellikle fiil tercihleri ve yapıları bizi en çok hataya düşüren, yeri
geldiğinde havlu atacak duruma getiren bir unsurdur.Biz de bu duruma doğru yönü gösterecek bir
pusulayı kullanım kılavuzuyla beraber sizlere arz etmeye çalışalım. İnternet ortamında Fransızcadan
Türkçeye yada Türkçeden Fransızca bir fiil sorgulatırken yapısal ve anlamsal olarak nelere dikkat
etmeliyiz ne gibi yollar izlemeliyiz buna bakalım..

Yeni bir Fransızca fiil ile karşılaştığımızda yapılan yanlışlardan bir tanesi bilinçsizce detaylar sunmayan
online sözlüklerden yararlanmamızdır. Evet sözlük az çok bizlere fiilin manasını verir ancak bu fiili nasıl
kullanabiliceğimiz konusunda yetki ve yetkinlik sunmaz. Bunun sonucunda ise, allak pullak dizayn edilmiş
alıcının hem manaca hem anlamca anlamakta zorluk çekebileceği söyleyişler ortaya çıkmaktadır.  

Farzedelim ki bir ifadede PARLER fiiliyle karşılaştık. 

- Nous avons parlé du temps, entre autres choses.

- J'ai un ami qui sait parler cinq langues.

- Vous avez du temps pour parler.

- Ils parlent souvent à voix basse.

- Il parlait toujours à ses voisins.

- Elle parle un excellent français.

- Je veux parler avec toi.

Burada içinde Parler fiili geçen ve farklı kullanımları olan cümleler var evet hepsi konuşmak demek,
sözlük tarnrıçalarınında bizlere servis ettiği gibi. Peki mesele bu kadarı mı? Anlamı elde ettik pekala
Parler fiilinin kaç tür kullanımı ve konuşmak manası olan kaç farklı anlamı var ?

Fiil yapısı ve anlamı araştırırken Google arama kısmına aradığınız fiil ve kelimeyi ''definition'' ön ilavesi
kullanarak yapın ve çıkan sonuçlar üzerinde biraz vakit geçirin.

Şimdi ''Definition Parler'' şeklinde bir tarama yapalım ve çıkan sonuçlardan rastgele birine göz gezdirelim
ve ne elde edebiliriz görelim.
⧫ Discuter avec quelqu'un au sujet de quelque chose ou de quelqu'un, sur un thème : C'est quelqu'un
avec qui on peut parler de tout. Parler (de) philosophie.

➮ Biriyle bir şey üzerinde konuşmak yada biri hakkında konuşmak.

- Bu, kendisiyle her konuda konuşabildiğim kişidir.


Parler de philosophie.  Felsefe hakkında/üzerine.

Yani burdan çıkarımsadığımız Parler fiilinin ''de'' prepositionunun olabildiğidir. 

Parler de qqn ou quelque chose: Biri yada bir şey hakkında konuşmak.

Parler avec quelqu'un: Biriyle konuşmak.

Bu farkı gözetmezsek eğer nasıl yanlışlar yapabilirdik?

- Je parle Ahmet.

- Ahmet ile mi konuşuyorum, Ahmet'e mi konuşuyorum, Ahmet hakkında mı konuşuyorum?

Bakın ne olduğu belli değil. 

⧫ Dire quelque chose à quelqu'un, lui exprimer sa pensée au sujet de quelque chose ou de quelqu'un,
faire un discours portant sur tel point : Le Premier ministre a parlé au pays de la situation

➮ Birine bir şey söylemek, ona bir konu hakkındaki düşüncesini açıklamak. Bir konu üzerine konuşma
yapmak.

- Başkan ülkelere durum hakkında konuştu/konuşma yaptı.

Parler à qqn: Birine konuşmak.

Parler à qqn de qqch: Birine bir şey hakkında konuşmak.

⧫ Pour un texte, un film, etc., avoir quelque chose pour sujet, traiter tel point : Ce livre parle d'une
découverte médicale.

➮ Bir metin, film gibi konularda ''hakkında'' tanımı yapmak diyebiliriz. Cümleyi analiz ettiğimizde zaten
büyük ölçüde manasını ve kullanımını anlamış oluruz.
- Bu kitap tıbbi keşif üzerine/hakkında.

Parler de qqch kullanımı söz konusudur.

⧫ Évoquer quelqu'un ou quelque chose: Tout ici me parlait de toi.

➮Birini ya da birşeyi anımsatmak. Evoquer fiilini inceledik ve bu yoruma vardık.

- Burada her şey bana seni hatırlatıyordu.

Parler de qqn ou qqch: Bakın anımsatmak hatırlamak manası var.

⧫ Exprimer telle intention, envisager de faire telle ou telle chose : Il parle de déménager. On parle d'une
augmentation du carburant.

➮ Niyet ifade etmek, bir şeyi tasarlamak.

- Taşınmaya niyetleniyor.

Yine Parler de qqch ve başka bir surette.

Görüldüğü gibi kabaca anlam konsulte etmek önümüzdeki ifade hakkında bizlere sadece kifayetsiz
anlamsal çıkarımlar sağlar. Halbuki meselenin detayına indiğimizde ciddiyet ve disiplin görürüz hem de
tartışmaya kapalı bir ciddiyet. Fiilleri bu yöntemlerle zihnimize eklersek eğer  sağlıklı, ayakları yere basan
bir Fransızca temeli atmış olur ve bu şekilde alışkanlık kazanmış oluruz. Bu da bizi bu süreçte sağlıklı ve
akıcı öğrenmeye yönlendirir. Bu tip Fransızca kaynaklar üzerinden araştırmaları alışkanlık haline
getirmeniz dileklerimizle..

Yazımızın başındaki Fransızca cümleler bakalım ne anlama geliyorlar.

- Diğer şeylerin yanı sıra zaman hakkında konuştuk.  Parler de qqch: Bir şey hakkında konuşmak.

- Beş dil konuşmayı bilen bir arkadaşım var.    Savoir parler une langue: Konuşmayi bilmek (dil)

- Konuşmak için vaktiniz var mı?


- Her zaman yüksek sesle konuşur. 

- Her zaman komşularıyla/komşularına konuşur.  Parler à qqn: Birine/biriyle konuşmak.

- Seninle konuşmak istiyorum.                             Parler avec qqn: Biriyle konuşmak

Fransızca ''Dejavu'' Dil bilgisel Tanımı..


Herkesin hemen hemen bildiği ve zaman zaman da Bu Anı Daha Önce Yaşadım
takririyle  deneyimlediği ''dejavu'' kavramına bilimsel açıdan, dini açılardan ya da
kendi nazarımızca bir çok tanım getirilmiştir. Bizler Dejavunun tıbbi oluşumu ya da
süreciyle değil de bu kavramın hangi dilden geldiğini ve gelmiş olduğu dilde ne gibi dil
elemanlarından oluştuğunu konuşacağız.

Dejavu ifadesini dildeki oluşumuna uygun şekilde ayırdığımızda karşımıza şu dağılım çıkar;

Deja -  vu

Déjà, Fransızcada, daha önce, henüz, çoktan gibi anlamlara sahip olan bir zaman zarfıdır.

Vu, ise Fransızcada Vouloir yani Görmek anlamına gelen bu fiilin geçmiş zamanda kullanılan
çekimlenmiş formudur.

Yani bir Frankofon ya da Fransızcada bir şeyi az önce, demin gördüm derken;

- J'ai déjà vu > Az önce gördüm    { Je deja vü }


- Nous avons déjà vu > Az önce gördük  { Nuz avon deja vü }

gibi ifadeler ortaya çıkar. Telaffuz olarak ise Fransızca dilinde [dejavü] şeklinde
söylenir çünkü Fransızcada >u harfi >ü şeklinde prononse edilir tabi bu tartışmaya açık
olabilir en nihayetinde yabancı dillerden alınan kelimeler hedef dilde belli başlı
kırpılmalara ve değişimlere uğrayabilir artık toplum veya devletin ilgili resmi kurumu
nasıl uygun bulduysa..

Nihai olarak Fransızcadaki iki farklı dil öğesi bir şekilde birbirine ilişmiş ve dilimize
zihnimizde yaşadığımız bu hadisenin tanımı olarak müdahil olmuştur
Fransızca '' à moins que / à moins de ''
Açıklama ve Kullanımı
Fransızcada '' à moins que / à moins de ikilisi Türkçe karşılık olarak -medikça -madıkça  -mezse -mazsa gibi
ifadelerin gerçekleştirilmesi durumunda kullanılır. İngilizce bilenler için ise ''unless'' bağlacını örnek gösterebiliriz.

à moins de: Unsurunun kullanımında fiilimizi bağlacımızın sonuna mastar ''infinitif'' şekliyle ilave eder ve 
vurgulamak istediğimiz durum ve ifadeyi elde etmiş oluruz.

- On ne peut pas acheter cette maison à moins de gagner au loto.


- Bu evi loto tutturmadıkça satın alamayız.

- Je cours rarement, à moins d'être pressé.


- Acelem olmadıkça nadiren koşarım.

- à moins de toucher le gros lot, je ne me ferai pas construire une maison.


- Büyük ikramiye tutmadıkça, bir ev inşa etmeyeceğim.

[Etre pressé: Acelesi olmak. > Je suis pressé: Acelem var.]

- Nous ne pourrons jamais améliorer les choses à moins de viser un changement en profondeur. 
- Derin bir değişim amaçlamadıkça hiçbir şeyi daha iyi yapamayız.

à moins que: Anlam yine aynıdır ancak bu bağlacımızın devamında SUBJONCTIF işlemi yapmamız gerekecektir.

- Je serai ici à cinq heures à moins que je ne manque le train.


- Treni kaçırmadıkça/kaçırmazsam saat beşte burada olacağım.

- Cette histoire est à pleurer à moins qu'elle nous fasse rire.


- Bu hikaye bizi güldürmedikçe ağlamakli bir hikaye.

- Ne me parlez pas de mes dettes, à moins que  vous ne vouliez les payer.
- Borçlarımı ödemeyecekseniz/medikçe bana onlar hakkında konuşmayın.

- Je serai là à 18 h, à moins que ma réunion s'éternise.


- Toplantım uzamazsa/madıkça saat altıda orada olacğım.

- Vous n'êtes pas vivant à moins que vous sachiez que vous vivez.
- Yaşadığınızı bilmediğiniz sürece yaşayan değilsiniz.
- J'ai assez d'argent pour le restant de mes jours, à moins que je n'achète quelque chose.
- Bir şey satın almadığım sürece, günlerimin kalanı için yeterince param var.

Fransızca '' Le Subjonctif au Présent ''


Konu Anlatımı
Subjonctif konusu özellikle Fransızca öğrenenler için genellikle kilitli bir kapı niteliğinde olmuş bir
konudur. Kimine göre mantığını anlaması güç, kimine göre kullanım alanları, kimine göre ise dilbigisel
kullanım biçimleri. Büyük ölçüde kavranmış, hazmedilmiş bir aşamaya gelindiğinde ise her frankofon
adayının, Fransızcaya giden yollarda yaşadıkları evrelere bir göz attığında aslında çok fazla gözde
büyüttüğünü, bu konunun aşılmaz bir konu olmadığına dair küçük tatlı bir pişmanlık hissi yaşadığını ya da
yaşayacağını söylesek ne yalan söylemiş ne de iftira atmış oluruz. Unutmayın Fransızca kulvarında
Subjonctif konusuna kadar geldiyseniz zaten başarmaya bir kaç adım kalmıştır, cesaretiniz, kendinize
güveniniz sarsılmasın bu iş oluyor ve daha da iyi olacak. Şimdi ayağı yere basan, sağlam adımlarla
sindire sindire küçük lokmalarla konumuza giriş yapalım. Umarım bizim kalemimiz yazımızın başında
verdiğimiz örnekteki kilitli kapıyı açar.

➤ Öncelikle şunu ifade etmekte fayda var, ''Subjonctif''' bir zaman değildir. bir kiptir, moddur. Fransızca
terimiyle ifade etmek gerekirse ''indicatif'' değildir. İlk olarak kelime manalarına bakacak olursak, Indicatif
sözlüklerde gösterici, haber verici gibi sonuçlar verir. Indicatif dendiğinde aklımıza geçmiş zaman, gelecek
zaman, şimdiki zaman vs gibi zamanlardan bahsetmiş oluruz. Subjonctif kelimesini sözlüklere
yazdığımızda ise, dilek kipi gibi sadece ipucu veren ancak Fransızcada kullanımı söz konusu olduğunda
tamamiyle kısır, fakir bir tanımdır. 

➤ Fransızca dilinde Subjonctif, bir istek, duygu, beklenti, zorunluluk, korku,yalvarış, endişe, şüphe,
kesinliksizlik gibi his ve düşüncelere bağlı ifadelerde kullanılır. Farklı bir tanım olarak, Subjonctif, kalbinizi
yönetmen, belirleyici, söz sahibi olarak atadığınız ifadelerde kullanılır. Hadisenin içinde başı çeken
kalbiniz vardır bir de böyle düşünün. İlk maddede bahsettiğimiz Indicatif ise genelde beynininizin hakim
olduğu, ruhsuz yada sıradan bir bilgilendirmenin var olduğu, daha mantıki durum ve ifadelerin idarecisidir.
Bu safhadaki tanım kabaca bu konu üzerinde öngörü edinebilmeniz içindi elbetteki üç cümleyle ifadesi
namümkündür.Usul usul kimseleri ürkütmeden formüllerimizle konuya girelim satır arası açıklamaları da
dikkate alalım.

➤ Subjonctif kullanımında en elzem gereç ''que'' dür. Adım başı karşımıza çıkan ve girip çıktığı her yeri
sebze pazarına çeviren ''que''. 
➤ Konumuzun mühendislik becerisi ve donanımı gerektiren kısmında ise, bir fiili Subjonctif forma
dönüştürürken ne gibi işlemler yapıyoruz onlara bakalım. En nihayetinde bu aşamaya kadar çeşitli
zamanlarda fiil çekimlemenin farklı farklı biçimlerini yaptığımızdan az da olsa el alışkanlığımız oluşmuştur.

Parler: Konuşmak. 

Şimdi aklınıza Presént (geniş zaman) konusunda 3. çoğul şahısta çekimini yaptığınız Parler fiilini
hatırlayın. 

➮ Ils Parlent     bunu hatırladık. Hemen bu evreden sonra çekimli fiilimizin kök (radical) kısmını buradan
alıyoruz 

Ils parl-ent   elimize aldığımız parça ''parl'' köküdür. Devamında ise şimdi vereceğimiz subjonctif 

eklerini, kişi zamirlerinin sırasına göre bu köke ilave edeceğiz.

-e

- es

-e

- ions

- iez

- ent

Ekler bu şekildedir. Şimdiyse Fransızcada pek yaygın olan ve kullanımında Subjonctif zorunluluğu olan ''Il
faut que'' kalıbıyla örnek cümle oluşturalım.

- Il faut que je parl-e

- Il faut que tu parl-es

- Il faut qu'il parl-e

- Il faut que nous parl-ions

- Il faut que vous parl-iez

- Il faut qu'ils parl-ent


Bu örneklerle, konuşmalıyım/konuşmam lazım, Konuşmalısın/konuşman gerek, konuşmalı konuşması
gerek gibi ifadeler çıkarmış olduk.

Düzenli fiillerde matematiksel kısım bu şekildedir arkadaşlar. Bir kaç örnek daha verelim;

Mettre: Koymak

Ils mett-ent    Kökünü aldık.

Je mett-e

Tu mett-es

Il mett-e

Nous mett-ions

Vous mett-iez

Ils mett-ent

Lire: Okumak

Ils lis-ent Kökünü alalım.

Je lis-e

Tu lis-es

Il lis-e

Nous lis-ions

Vous lis-iez

Ils lis-ent

Bu kısmın, fiil çekmekten bitap düşmüş Fransızca öğrenicileri için uyum sağlaması basit bir yer olarak farz
ediyoruz ve bir solukta DÜZENSİZ FİİLLER'e geçiyoruz. Bu fiiller tıpkı yaşamımızdan da tanıdığımız
''olduğu gibi kabul edilip, olduğu gibi sevilen'' değiştirmeye çaba göstermediğimiz tiplerden.
Etre:                                    

que je sois

que tu sois

qu'il soit

que nous soyons

que vous soyez

qu'ils soient

Avoir: 

que j'aie

que tu aies

qu'il ait

que nous ayons

que vous ayez

qu'ils aient

Aller:

que j'aille

que tu ailles

qu'il aille

que nous allions

que vous alliez

qu'ils aillent

Faire: 

que je fasse

que tu fasses

qu'il fasse
que nous fassions

que vous fassiez

qu'ils fassent

Matematiksel kısımların da can alıcı aşamalarından bahsettiğimize göre şimdi biraz da mantık konuşalım.
İyi ama nasıl, nerede ?? sorular silsilesine cevap olmaya çalışalım. 

Bir Fransızca kitabı der ki;

L'indicatif indique une realité objective. Le subjonctif exprime une attitude subjective:

Tercümesi: Indicatif nesnel bir gerçekliği belirtir. Subjonctif ise öznel bir davranışı, duruşu ifade eder. 

Buradan nesnel gerçeklik ve öznel hal hareket, davranış, duruş ifadelerini doğru yorumladığımızda
amacımıza giden yolda pusulamız sapmamış demektir. 

➤ Beynimizde Fransızca arşivimizde küçük bir tarama yaptığımızda şu sonuca ulaşalım bir defa. Bizler
işin bu raddesine kadar Fransızcada zamansal grammer konularını öğrendik. Geçmiş zaman ne zaman
nasıl kullanıyoruz, gelecek zaman, emir kipleri, cümle dizilimleri, soru sormak, Etre/Avoir,
feminin/masculin/pluriel uyumları vesaire.. Subjonctif konusunu bu saydıklarımızla karıştırmanız
meselenin biraz içine dahil olduğumuzda imkansız hale gelecektir. Başka bir deyişle, artık Fransızcanın
sefasını sürmeye adım atıyoruz, bu kısım bir lüks, öğrenilmesi zorunlu evet ancak bu zevki sefa aşaması
olacaktır. Konumuza Subjonctif işlemi gerektiren fiilleri belirterek devam edelim ve Subjonctif nedir
sorusunun cevabına bir adım daha yaklaşalım; 

Désirer: Arzu etmek, istemek


Souahiter: Dilemek, istemek
Avoir peur: Korkmak
Craindre: Kaygılanmak, korkmak
Vouloir: İstemek
Ordonner: Buyurmak, emretmek.
Exiger: İstemek, gerektirmek.
Supplier: Yalvarmak, rica etmek.
Falloir: Gerekmek [ Il faut que ]
Aimer:
Approuver
Attendre
Avoir envie
Défendre
Demander
Déplorer
Douter
S'étonner
Faire attention
Falloir
Importer
Interdire

Kabaca subjonctif modifikasyonu gerektiren bazı fiilleri yazdık. Dikkat edersiniz ki, bu fiillerde gördüğümüz
anlamsal ifadeler, yazımızın başında da bahsettiğimiz gibi bir istek, kaygı, korku ya da zorunluluk anlamı
içermektedir.

Üst kısımda köklerini ayırıp, formüle ettiğimiz ve  subjonctif oluşturduğumuz fiiller de işte tam bu ifadelerin
ardından vücut bulacak.

Yani, 
[Subjonctif kullanımı gerektiren bir fiil +  Subjonctif işlemi yapılmış herhangi bir fiil]

Mesela;

- Konferansta Kravat takmam gerekiyor.   > Mettre la cravatte: Kravat takmak.

Falloir fiilinden kalıplaşmıs '' Il faut que'' kullanımı. Bu kullanım subjonctif gerektirir.

- Il faut que je mette une cravatte à la conférence.

[Subjonctif kullanımı isteyen bir kalıp veya fiil + Subjonctif işlemi yapılan bir fiil]

                       Il faut que                                +                    Mettre

> Il faut que tu mettes une cravatte.


> Il faut que vous mettiez une cravatte. gibi gibi..

Bu ifadeyi subjonctif ile kullanmam Allah yazgısı mı? tabiki de hayır. Sadece örnek olması hasebiyle bu
şekilde kullandık öyle ki bir şeyi söylemenin birden fazla yolu vardır.

- Je dois mettre une cravatte à la conférence. 


- Konferansta kravat takmam lazım.

Bir diğer fiilimiz,

Vouloir: istemek.

Indicatif olarak bu fiili her yerde kullanırız. 

- Je veux travailler, 
- Je veux parler français,
- Je veux partir en France,
- Je veux reuissir à l'examen.
- Je veux acheter une nouvelle voiture..
gider de gider bu şekilde. Şimdi dört beş cümle kurduk ve basit ifadeler kullandık. Onu isterin, bunu
isterim, şunu yapmayı istiyorum. Bir cümle yazalım şimdi ve onu Fransızcaya nasıl çeviririz bir kaç dakika
sizler düşünün cevabına hemen bakmadan..

- Yarın bize gelmeni istiyorum.

Evet ? Subjonctif bilenleri tenzih ediyoruz lakin bilmeyenler bu cümleye nasıl Fransızca bir dönüşüm
çıkarabilecek ?

Deneme  girişimlerini görelim ve zihinlerinize bir bakalım;

Je veux tu viens chez-nous demain  X


Je veux tu venir chez-nous demain  X

ve belkide kargacık-burgacık, çarpık kentleşme gibi niceleri.. İşte subjonctifi neden öğrenmemiz gerektiği
burada aşikar durumda belli oluyor.

- JE VEUX QUE TU VIENNES CHEZ-NOUS DEMAIN.


- Su gibi arı ve temiz bir ifade > Yarın bize gelmeni istiyorum.

İşte size subjonctif kullanımını ve önemini vurgulayan temiz bir kesit.

Aimer fiilinden türeyen, [j'aimerais] istemek, rica etmek.

- J'aimerias que tu soit là.  > Etre fiili > soit..


- Orada olsan, orada olmanı istiyorum.

Craindre: Korkmak, kaygılanmak.

- Je crains qu'il soit reconnu coupable.  > Etre fiili > soit..
- Suçlu bulunmasından korkuyorum.

Douter:

- Je doute que Meral vienne avec nous. > Venir fiili > vienne
- Meral'in bizimle gelip gelmeyeceğinden kuşku duyuyorum.

Attendre: Beklemek, ummak anlamında.

- J'attends que tu soit là


- Orada olmanı umuyorum.

Teknik açıdan baktığımızda ilk kısım ile bir derdimiz olmuyor. Fiilimizi présent çeklimliyoruz.

Hemen hemen iskeletimizi kabaca oluşturduk arkadaşlar. Şimdi bazı detaylara değinelim.

➤ Subjonctif oluştururken,  birinci kisim ile ikinci kısım aynı kişi veya kişi zamiri olmamalı.

- Je veux que j'ailles à la banque. > Bankaya gitmek istemiyorum  X  yanlıştır.


- Je veux aller à la banque > Doğrusu bu şekildedir.

Il doute qu'il ....... gibi gibi..


➤ Subjonctif mi Indicatif mi şeklinde fiiller üzerinde ikilem yaşamamak adına bazı fiiller ve bazı
istisnalardan bahsedelim;

Constater/Observer/Remarquer/Penser/Croire/Supposer/Imagine/Affirmer/Déclarer/Esperer

gibi fiiller ile karşılaşır bir karar veremezseniz eğer, bu fiillerde subjonctif özelliği yoktur.

- Je pense qu'il est malade.


- Hasta olduğunu düşünüyorum.

Neden ''Penser'' fiili subjonctif gerektirsin ki? Ne bir istek var ne bir şüphe var ne de korku, kaygı vesaire
bu sadece bir düşünce.

- Je crois qu'il a la grippe.


- Onun grip olduğuna inanıyorum.

Bu da bir düşünce şeklidir inançlar düşünce yoluyla meydana gelmez mi?

⧪ Şimdi buraya dikkat!! Bu bahsettiğimiz fiilerin olumsuz formu [ la form negative ] söz konusu olduğunda
ise yine subjonctif kullanımı gerekecektir. 

- Je ne pense pas qu'il soit malade.


- Hasta olduğunu düşünmüyorum.

- Je ne crois pas qu'il ait la grippe.  > Avoir fiili > ait
- Hasta olduğuna inanmıyorum. 

Çünkü işin içine şüphe, [incertitude] bir anlayış dahil olmuştur.

➤ Kesinlik söz konusuysa subjonctif kullanmayız.

             clair 
Il est     évident     que           >   qu'il va revenir.
             certain

➤ Probable ve Possible ifadelerine değinecek olursak, Probable, muhtemel, olası anlamına gelir ve netlik
seviyesi ''Possible'' unsurundan daha fazladır. Bu yuzden, Probable ''Indicatif'' Possible ise,
''Subjonctif'' kullanımı gerektirir.

- Il est probable que Mehmet va participer à l'éxamen.

- Il est possible que Mehmet participe à l'éxamen.

➤ Subjonctif gerektiren belli başlı kullanımı sık olan söyleyiş, zaman ifadeleri, bağlaçlar gibi dil
elemanlarından bahsedelim ve bu kullanımları harf birikintisi gibi hafzetmekten ziyade anlamlarını
kavrayarak öğrenin bu size subjonctif indicatif ayrımı yapma hususunda kolaylık sağlar.

à condition que de façon que pour peu que


à moins que de peur que pour que
à supposer que en admettant que pourvu que
afin que encore que quoique
avant que jusqu'à ce que sans que
bien que malgré que si tant est que
de crainte que non que soit que… soit
que…

Zamansal: avant que/ jusqu'à ce que/ en attendant que


Amaç: afin que/de sorte que/ pour que/ de peur que
Karşıtlık: bien que/ quoique/encore que
Koşul, şart: à moins que/ en admettant que/ à condition que/quoi que
Sonuç, yargı: de façon ( à ce) que

- Tu peux regarder la télévision à condition que tu finisses tes devoirs.


-  Ödevlerini bitirmek koşuluyla televizyon seyredebilirsin.

➤Bir de Le subjonctif dans les phrases indépendantes şeklinde bir subjonctif kullanımı vardır. Adından da
anlayacağımız bir emir, istek, temenni tarzı herhangi bir sıralı, kurallı cümle olmaksızın hayret, ve ünlem
suretiyle ortaya çıkan ifadelerdir. Genellikle ''que'' ile başlar ve subjonctif kullanılır.

- Qu'il sorte !
- Çıksın !

- Que l'année soit bonne pour vous.


- Sizler için iyi bir yıl olsun.

- Que tu viennes !
- Gelsen.

Bu yayınımızda Subjonctif kipinin geniş zaman [au présent] formunu ele aldık.Elbette ki diğer zamanlar ile
de farklılık gösteren bir formu var.

Son olarak her yazımızın sonunda dile getirdiğimiz gibi, sürekli okumak, dinlemek Fransızcayla sıkı fıkı bir
yaşam biçimi belirlemek bilgiyi daha fazla ve daha hızlı şekilde edinmemizi sağlar. Bu konuyla ilgili olarak
onlarca madde, istisna, açıklamalar yaptık. Sakın ola ki tüm bunları harfi harfine bir yerlere not edip bu
subjonctif, bu indicatif gibisinden ezber yöntemine gitmeyin. Dili fransızca olan metinlerle sıkı, dostane
ilişkileriniz, siz farkınızda olmadan neyin subjonctif gerektirdiğini neyin gerektirmediğini zamanla
zihnininize zerk edecektir.

Les itinéraires.. Yön Tarifler..


Bu yayında konumız Les itinéraires yani yönler ve tarif etme yöntemleri. Öncelikle yön tarif
ederken kullanımı en  yaygın olan kısaca bize en çok lazım olacak fiillerden bahsedelim. Bu fiilleri
prépositionlarıyla beraber mastar haliyle gösterelim çekimleri size kalsın.. Ardından yönleri,ve
nasıl sorabileceğimizi göstermeye çalışacağız.

Continuer tout droit >> Dümdüz gitmek,devam etmek.


Aller tout droit >> Dümdüz gitmek.
Tourner à droite/à gauche >> Sağa yada sola dönmek.
Longer le chemin >> Yolu aşmak,geçmek | Longer le jardin >> Bahçeyi geçmek,sonuna kadar..
Continuer jusqu'à >> Bir yere kadar devam etmek.
Passer sur qqch >> Birşeyin üzerinden geçmek. | Passer devant qqch >> Birşeyin önünden
geçmek.
Retourner à >> Bir yere dönmek | Revenir à ''
Traverser >> Geçmek. (köprüden geçmek) = Traverser le pont.>> Köprüyü geçmek köprüden
geçmek.

Bunları yaygın kullanılabilen fiiller olarak ele alabiliriz. Şimdi yönleri ve yer belirtmede kullanılan
öğeleri inceleyelim.

à droite (de) >> Sağında             * Il y a un chat à droite de la table.


à gauche (de) >> Solunda           * L'armoire est à gauche du lit.
Sur >> Üzerinde                          * Ton pantolon est sur le lit.
Sous >> Altında                          * La montre était sous le canapé.
Entre >> Arasında(iki şeyin)       * Les babouches sont entre le lit et la chaise.
En face (de) Karşısında               * Je vois un monster en face de moi.
Près de >> Yakınında                  * La banque est près du supermarché
Loin de >> Uzağında                   * La pharmacie est très loin d'ici.
à cõté de >> Yakınında                 * La librairie est peut-être à cõté de la boulangerie.
au bord de >> Kıyısında               * Nous sommes au bord de la mer.
au bout >> Sonunda                      * Vous êtes au bout du couloir.
Devant >> Önünde                        * Je suis devant la faculté.
Derrière >> Arkasında                  * La balle est derrière la porte.
au coin de >> Köşesinde               * Il est au coin de la rue.
Avant >> Önce                               * Avant, Allez jusqu'au carrefour
Après >> Sonra                              * Après le feu, Vous allez arriver au théatre.
Icı >> Burası,bura                          * Icı, C'est Ankara.
Au-dessous (de) >> Altında          * Ils sont au-dessous du pont.
Au-dessus (de) >> Üstünde           * La lune est au-dessus de la terre.
En bas >> Aşağısında                    * Je suis en bas de la rue.
En haut >> Yükseğinde, üstünde   * Le quatrième étage se trouve en haut de la porte d'entrée
Parmi >> Arasında (birçok şeyin)  * J'ai vu un petit chien parmi les arbres.
autour de >>  Etrafında                   * La terre retourne autour du soleil.
au milieu de>> ortasında                * On s'est levé au milieu de la nuit.      

Bu tanımlamaları sadece bu şekilde ezberlemek fransızca öğrenmede yeterli olmayacaktır, hangi


edatın yada bu herşey olabilir tam olarak kullanıldığı yerleri iyice sindirebilmek için bol bol
okumak ve bu şekilde kavramak daha tatminkar ve öğretici olacaktır.

* Konuyu örnek bir diyalogla pekiştirelim.

- Pardon Monsieur/Madame Je cherche la banque ZİRAAT.


- Vous  êtes loin. Prenez la première rue, passez devant la patisserie c'est, à gauche de vous.

- Où est la piscine s'il vous plaît ?


- C'est au bout de la rue, à coté de la mairie. C'est à 5 minutes à pied.

- Je veux aller au théatre. C'est par où ?


- Continuez jusqu'à la rue İstiklal. Passez devant le lycée il y a un parc à droite C'est derrière le
parc.

- Pardon Madame, Je cherche la gare. Est-ce que vous pouvez m'expliquer ?


- Vous êtes très loin. Prenez la première rue à gauche. Après tournez à droite et continuez tout
droit. Vous allez voir le jardin Gençlik en face de vous. Vous longez le jardin. Vous tournez à
gauche et passez devant la bibliothèque. Ensuite vous allez voir la gare au bout de la rue.

Fransızca Les Pronoms Relatifs Simples.. Qui..


Que.. Dont.. Où..
Fransızcada Relatif Simple cümleleri sağlıklı ve anlam bütünlüğü içerisinde bağlamaya yarar. İngilizceden
hatırladığımız üzere which, who, that gibi.. Relatif Simple dört tanedir ve herbirini başlık altından
anlatalım;

Qui:

Bir kişiyi yada ismi tasfir etmeye yarar.


Örneklerle inceleyelim;

* Un homme a passé un accident - Il est mort.

- L'homme qui passe un accident est mort.


> Kaza yapan adam öldü.

* J'ai regardé un film. Ce film était magnifique.

- J'ai regardé un film qui est magnifique.        j'ai regardé un film magnifique.
> Muhteşem olan bir film izledim.                  [Muhteşem bir film izledim]        

* Une femme marchait. Elle est tombée.

- La femme qui marche est tombée


> Yürüyen kadın düştü.

* Une entreprise distrubait des papiers. C'est une entreprise très connue.

- L'entreprise qui est très connue distrubait des papiers.


> Çok tanınan şirket kağıtlar dağıtıyordu.

Que:

Bir nesneyi yada eylemi tasfir etmeye yarar.

* Je vois les nuages. Ils sont brillants.

- Les nuages que je vois sont brillants.

> Gördüğüm bulutlar parlak.

* J'écoute une chanson. C'est une chanson très belle.

- La  chanson que j'écoute est très belle.


> Dinlediğim şarkı çok güzel.

- C'est Esma que j'aime beaucoup. >> En çok sevdiğim Esma'dır.

* J'ai acheté un ordinateur. Il était bon.

- L'ordinateur que j'ai acheté était bon.


> Satın aldığım bilgisayar iyiydi.

Où:

Tamamiyle bir zamanı, bir anı ve bir yeri tasfir etmede belirtmede kullanılır.
* Il va à Isparta. Il a rencontré son ami Mehmet

- Il va à Isparta où il a rencontré son ami Mehmet.


> Arkadaşı Mehmet'le karşılaştığı Isparta'ya gidiyor.

* Un jour on a mangé du kebab. Il était pluvieux.

- Le jour où on a mangé du kebab était pluvieux.


> Kebap yediğimiz gün hava yağmurluydu.

* Il s'est marié un jour. Il est mort ce jour-là

- Il s'est marié le jour où il est mort.


> Onun öldüğü gün evlendi.

Dont:

Bir tamlama durumunda, ve  'de' prépositionu alan bir fiilin kullanımında ele alınır.

* Babası öğretmen olan kız iyi notlar alıyor.

- Le père de cette fille est professeur. Cette fille récupère de bonnes notes.


> Le fille dont le père est professeur récupère de bonnes notes.
Gördüğümüz gibi tamlamayı işlemiş bulunmaktayız.

* Bu hayranı olduğum,delisi olduğum bir şarkıcı.

- C'est un chanteur. Je suis fou de ce chanteur.


> C'est un acteur dont je suis fou.
Burda ise kullanmıs oldugumuz '' birinin delisi olmak'' tabirinin yapısından kaynaklı olarak bu şekilde bir
cümle olusturduk. '' être fou/folle de qqn''

* Hayalini kurduğum araba satıldı.

- J'ai rêve d'une voiture. Cette voiture a été vendue.


> La voiture dont je rêve a été vendue.
'' Avoir rêve de quelque chose'' Bir şeyin hayalini kurmak.

[] Cümlelerimizi kurarken öncelikle vurgulamak istediğimiz öğe, nesne mi, isim mi, bir eylem mi, bir
tamlamamı, bir zaman mı, bir yer mi bunu dikkat ettiğimiz sürece ve tüm bunların hangi relatifle işlendiğini
kavradıgımız sürece relatif simple fransızcada pek zor bir konu değildir. En azından Relatif Composé
konusuna göre. Kısa bir ipucu olarak, yükleme Ne? Neyi? Ne zaman? kim? kimin? gibi soruları sorarak
hangi relatifi kullanmamızın doğru olacağına kısa yoldan ulaşabiliriz.

Fransızca Imparfait.. Birleşik Zaman Konu


Anlatımı..
Bu yayında konumuz IMPARFAIT. Türkçede birleşik zaman olarak bildiğimiz, Yapardım,Yapıyordum,
Giderdim, Gelirdim gibi.. İngilizcede ise Past continuous olarak tanıdığımız zamandır. Fransızca da
normal olarak kullanımı pek yaygındır. Geçmişte yapıyor oldugumuz bır eylem yada durumu ifade
etmemize yaramaktadir. Tanımlaması gibi kullanımı ve oluşumu da pek zor değildir..

* Öncelikle herhangi bir formül sorgulamadan ''être'' ve ''avoir'' fiillerinin çekimlerini görelim;

J'étais                                                    J'avais
tu étais                                                  Tu avais
Il/elle était                                            Il/Elle avait
Nous étions                                          Nous avions
Vous étiez                                             Vous aviez
Ils/Elles étaient                                     Ils avaient

- Auxiliare fiiller olan etre ve avoir fiillerinde oluşum bu şekildedir. Bu kısımdan sonra cümle kurmak
tamamen kolaylaşmıştır. Örneklerimizi görelim;

J'étais chez moi > Evimdeydim.


Nous étions tristes > Üzgündük
Il était malade > Hastaydı.
Elle avait deux cours par semain > Haftada iki dersi vardı.
Quand j'avais 9 ans, je jouais au quartier. > Dokuz yaşındayken mahallede oynardım.
Gibi Gibi.. Örnekleri zenginleştirmek mümkün..

- Şimdi formülümüze değinelim;

Fiilleri Imparfait modunda olusturmak için öncelikle fiilin présent (geniş zaman) zamanında 1. Çoğul
şahıs çekimini ele alıyoruz;

Baknz;  Parler: Nous parl-ons


fiilin terminaisonunu yani ekini kaldırarak fiilin radicalini, kökünü elde ediyoruz ve ardından kişi zamire
göre;

- ais, - ais, -ait, ions, -iez, -aient   eklerini elde ettiğimiz fiilin radical'ine ilave ediyoruz ve işlem tamamdır..

Örneğin; Dormir: Uyumak

Présent zamanında çekimi bu; Nous dormons >>> Nous dorm-ons;


Fiilin kökünü ayırdık ve elimizde ''dorm'' kısmı kaldı devamında ise eklerimizi ekliyoruz;

Je dorm-ais
Tu dorm-ais
Il/Elle dorm-ait
Nous dorm-ions
Vous dorm-iez
Ils/Elles dorm-aient

<< Uyuyordum,Uyurdum,Uyurdun,uyuyordun,uyuyordu,uyurdu vs.. >>


Gördüğümüz gibi matematiksel formülümüz bu kadar.

Diğer grup fiillere de değinmek gerekirse;

Örneğin: Finir: Bitirmek

Present zamanda; Nous finissons >>> Nous finiss-ons

Je finiss-ais
Tu finiss-ais
Il/Elle finiss-ait
Nous finiss-ions
Vous finiss-iez
Ils/Elles finiss-aient..

Fransızca Zaman Ifadeleri.. Les expressions du


temps..
Bu yayınımızda Fransızcada belli başlı zamansal ifadelere yer vereceğiz. -den beri, - şu kadar zamandır,
- şu kadar süre boyunca.. gibi. Örnek cümlelerle belli başlı kullanımlara değinelim.
Depuis: - den beri anlamı taşımaktadır. Geçmişte başlamış olduğumuz bir eylem yada durumun
geçmişten bu yana halen devam ettiğini ifade etmede bize yardımcı olur.

- Je parle français depuis 2006.

- 2006'dan beri fransızca konuşuyorum.

Bu örneğimizde bir tarihten bahsettik aynı şekilde de bir süreçten de bahsedebiliriz.

- Je suis menuisier depuis 10 ans.

- 10 yıldır/yıldan beri marangozum.

YADA;

- Il y a....... que   / Ça fait ....... que: Bu kalıplarda aynı manaya eş değerdir ve noktalı kısımlarda bir
süreden bahseder ve ardından da anlatmak istediğimiz durumu ilave edersek yine aynı şeyi dile getirmiş
oluruz. Bilirsiniz bir şeyi ifade etmenin bir çok yolu vardır.

- Il y a  11 ans que Je travaille dans un restaurant.

- 11 yıldır bir restoranda çalışıyorum.

- Ça fait deux heures que je t'attends devant la banque.

- İki saattir bankanın önünde seni bekliyorum.

Pour:  Planlı, tasarlanmış bir süreden bahsederken kullanabilir. -bu kadar süredir, - şu kadar zamandır..

- Je suis en stage pour trois mois.

- 3 aydır/aylık staj yapıyorum

- Il a un emploi pour cinq jours. 


- 5 gündür/günlük bir işi var.

Pendant: Bir eylemin gerçekleştiği süreyi ifade etmek için kullanılır. - boyunca.. denebilir.

- Chaque matin, j'arrose notre jardin pendant une heure.

- Her sabah 1 saat boyunca bahçemizi sularım.

-Avant de me coucher, Je me brosse les dents pendant cinq minutes

- Yatmadan önce, 5 dakika dişlerimi fırçalarım. ( 5dk boyunca)

En: Bir eylemin tam anlamıyla ne kadar sürede gerçekleştiğini ifade etmede işimize yarar. Daha da detay
vermek istenirse, Şu iş şu kadar zamanda yapılır, şu işi şu kadar saatte yaparım gibi.. Örneklerle daha
net olacaktır.

- Je fais 90 kilomètres en une heure.

-  Bir saatte 90 kilometre yaparım/giderim.

- Je bois cinq bouteilles de bière en 50 minutes.

- 50 dakikada 5 şişe bira içerim.

- Je dîne en demi-heure

- Akşam yemeğini yarım saatte yerim.

- Elle fait le ménage en 20 minutes.

- 20 dakikada temizlik yapar.

Pendant ve En arasında fark, ''Pendant'', eylemin zamanına bir vurgu katmaktadır. Ancak ''En''
kavramında eylemin ne kadar sürede gerçekleştiğine dair bir gerçeklik(realité) söz konusudur.
Il y a: Geçmiş zamanda gerçekleşmiş bir eylemin zamanını ifade etmede kullanılır. Haliyle cümlemiz,
ifademiz geçmiş bir zamanda olmak durumundadır. - Şu kadar zaman önce.. gibi

- Je suis venu à Zonguldak il y a dix mois

- Zonguldak'a on ay önce geldim.

- Le concert est fini il y a deux heures.

- Konser 2 saat önce bitti.

Dans: Bildiğiniz gibi ''içinde'' demektir. Ancak bu defa yer konum manasında değil zaman ifadesi olarak
karşımıza çıkar. Tam manasıyla ''Il y a'' ifadesinin tersi olarak gelecek bir zamanla ilgilidir. Doğal olarak
gelecek zamanla beraber kullanılır.

- Je commencerai à cuisiner dans 30 minutes.

- Yarım saat içinde/sonra yemek yapmaya başlayacağım.

- Je serai là dans 2 deux jours.

- İki gün içinde/sonra orada olacağım.

Bu işin iksiri bol bol fransızca içerikli kitap dergi vs okumaktır arkadaşlar.

Fransızca ''EN'' Zamiri.. Le Pronom ''EN''..


Arkadaşlar bu defa Fransızcadaki ''En'' öğesinin farklı bir işlevinden bahsedeceğiz. Bu kez ''En'' bize daha
önce bahsettiğimiz bir kavramı nesneyi yada bir ifadeyi tekrardan bahsetmememiz için faydalı olacak. Bir
önceki sözümüzde yada cümlemizde dile getirdiğimiz herhangi bir şeyi devamında yine kendisinden
bahsederken tekrar aynısını söylemeden ''En'' öğesiyle tekrar yapmaya gerek duymayacağız.

- Kaç kalemin var ?  Üç tane kalemim var.


- Kaç Kalemin var ? Ondan üç tane var.

Örnek cümlede gördüğümüz 2. örnekte kalem kelimesini tekrardan kullanmadan ''ondan'' üç tane var
dedik. Belki türkçede tekrar yapmaktan kaçınmamızı gerektiren pek fazla koşul ortaya çıkmıyor ancak
Fransızcada bununla karşı karşıya kalabiliyoruz.

Peki nerelerde nasıl kullanacağız ?

Tam anlamıyla açık bir ifade olmasada bu kullanım için hareket noktamız ''de'' olacak arkadaşlar.

Şimdi nerelerde karşımıza çıkıyor onları görelim.

- Miktar ifadelerinde, Une quantité indeterminée yani miktarı belirsiz nesne ve kavramların ifade edilişinde
tekrardan kaçınmak için ''En'' kullanırız..

- Tu manges de la viande ?
- Et yiyor musun?

Et öğesi cümle içinde miktarı belirsiz şekilde ifade edilmiş. ve bir ''de'' söz konusu. Bu soruya vermemiz
gereken cevap, et öğesini tekrarlamadan ''Evet ondan yiyorum'' şeklinde olacak.

- Oui J'en mange.


> Evet (ondan) yiyorum.

Bir kaç satır öncesinde bahsettiğimiz gibi türkçede biz bu tarz bir kullanıma pek alışık değiliz. Bu soruya
türkçe olarak ''Evet yerim'' deriz ve biz de tekrarlamayız ancak verdiğimiz cevap sorulan sorudan
anlaşılarak ne yediğimiz anlamını zaten bize sunar. Ancak Fransızcada tekrarından kaçındığımız şey için
bir karşılık bulmak zorundayız.

- Vous buvez du thé ?   - Çay içer misiniz ?


- Oui, je bois  >> Katiyyen böyle bir cevap olmaz.
- Oui, J'en bois ?   - Evet içiyorum (ondan içiyorum) Böyle cevap veririz.

Miktar ifade ederken de;

- Tu as combiens de voitures ?
- Kaç tane araban var ?

- J'en ai deux.
- İki tane var (ondan)

- J'en ai beaucoup
- Çok var. (ondan)
- J'en ai assez.
- Yeterince var (ondan)

Cümle dizilimi olarak baktığımızda da olumlu cümlelerde hemen öznemizin ardından ''en'' öğesini
yerleştiriyoruz ve devamında fiilimizi yerleştiriyoruz.

- Est-ce qu'il y a du sucre ?


- Şeker var mı ?

- Oui, Il y en a.    > Oui il y a     diyemeyiz..


- Evet var ( ondan)

* Un ve Une (les articles indéfinis) içinde aynısı geçerlidir..

- Vous avez une carte de crédit ?


- Kredi kartınız var mı ?

- Oui, J'en ai une.


- Evet bir tane var / Ondan bir tane var.

Diğer bir şekilde, yapısında ''de'' olan fiiller içinde aynı şekilde ''en'' zamirinden yararlanırız..

>> Parler de.. rêver de.. être content de.. avoir besoin de.. s'occuper de.. gibi gibi..

Parler de: Bir şey yada biri hakkında konuşmak..

- Vous parlez de notre projet ? Projemiz hakkında mı konuşuyorsunuz ?


- Oui, Nous en parlons.  ? Evet (projemiz hakkında) konşuyoruz.

- Tu es content de notre produit? Ürünümüzden memnun musunuz?


- Oui, J'en suis content.    Evet (ondan ) memnunum.

Altını çizmekte fayda var kişilerden bahsederken ''en'' kullanmayız onun yerine 'Les pronoms toniques'
kullanırız. [moi,toi,lui,elle,vous...]

- Vous parlez de notre professeur ? Hocamız hakkında mı konuşuyorsunuz?


- Oui, Nous parlons de lui..

Gördüğünüz gibi  de + Un pronom tonique şeklinde bir formülden bahsedebiliriz.


Olumsuzluk ( La négation) için ise izleyeceğimiz yol şu şekildedir..
n'en ..verbe.. pas

- Vous avez une voiture.  > Arabanız var mı ?


- Non, Je n'en ai pas..      > Hayır, yok.

- Tu as un chien ?            > Köpeğiniz var mı?


- Non, Je n'en ai plus..     > Hayır, Artık yok.

Fransızca Miktar ifadeleri.. Les expressions de


La Quantité..
Bu yayında Fransızcada miktar ifadelerinden bahsedeceğiz. Cümle içinde bir ifadeden bahsederken  
Article'lerin (une,une,la,le,des,de la, du..) nerde ne şekilde oluştuğunu, nasıl değişim gösterebileceğini
gibi..

Öncelikle ifade etmek istediğimiz nesnenin yada kavramın miktarı belli değil ise,
Les quantités indéterminées;

de + article defini = le yada la  modifikasyonu yapmak durumundayız.

Mesela:  Balık yiyorum.. cümlesi. Miktari, adeti belli değil.

- Je mange du poisson..  de + le = du poisson. Yani -  Je mange le poisson   diyemiyoruz.

Bir tane balık yiyorum yada yedim derseniz bunda bir sıkıntı olmaz elbette;

- J'ai mangé un poisson. > Miktarımızı belli, bir adet balık..

Diğer bir örnek: Babam benzin satın alıyor.. cümlesi. Benzinin miktarı belli değil    

L'essence: Benzin ve feminin. Benzinin miktarı belli olmadığı için yine article ile beraber kullanmak
durumundayız. Yani;

- Mon père achète de l'essence.

- J'achète des fruits >>  de + les..


- je bois de la bière. >>  de + la
  gibi gibi..
 Miktarı belli olmayan kavramları yukarıdaki örneklerdeki gibi bir düzenlemeye dahil etmediğimizde işin
içine evrensellik girer ve bahsettiğiniz unsura tüm dünyadaki varlıklarından bahsettmişiz anlamı ortaya
çıkar.. Nasıl mı ?

Le lait est bon pour les bébés.. Süt bebekler için sağlıklıdır. Tamamiyle genel bir anlam. Tüm insanlık
nezdinde süt bebekler için sağlıklıdır.

Ama bir tavsiye şeklinde, ''Süt için dersek?'' >> Buvez du lait. << dememiz gerekir.

Eğer ''Buvez le lait'' dersek nolur ?  Bir anlam karmaşası olur ve sanki evrendeki bütün sütü içiniz anlamı
ortaya çıkabilir.

- Evimizde enerjiden tasarruf etmeliyiz.


- On doit économiser de l'énergie dans notre maison.

Enerji olarak bir sınırlama, bir miktar söz konusu evimizdeki enerji..

- Tüm dünyada enerjiden tasarruf etmek gerekir.


- Il faut économiser l'énergie dans le monde entier.

Bu örnekteki enerji evrendeki bütün enerjiyi kastettiği için genelleme olmaktadır ve ''de'' kullanmadık.

- Qu'est-ce que tu fais ?           - Ne yapıyorsun?


-  Je mange de la tarte..            - Pasta yiyorum.

Je mange la tarte ifadesi makul olmazdı..

Devam edelim. Bu kuralı tüm dünya için ortak kabul edilen ve sayılamayan nesne, evremsel kavram gibi
unsurlar için de aynı şekilde işliyoruz..

- Havada güneş var.


- Il y a du soleil. de + le  >> Il y a le soleil demeyiz..

-Gürültü var.
- Il y avait du bruit. de + le

- Müzik dinliyorum.
- j'écoute de la musique. de + la    >> J'écoute la musique demeyiz.

- Quand j'ai de la fièvre, je bois de l'eau.. >> Quand j'ai la fièvre, je bois l'eau demeyiz. Asla!!
- Ateşim olduğunda su içiyorum.
Şimdi miktar ifadelerine değinelim.. Les quantités déterminées;

> Un kilo
> Un demi-kilo                                                  Un kilo de tomate
> Une bouteille          +          de       =              Une bouteille d'eau
> Beaucoup                                                        Beaucoup de gens
> Un peu                                                             Un peu de sel  
> Assez                                                               Assez de farine

* Un verre de thé, Un paquet de macaroni, une cuillerée de sucre....

- Tu peux me passer du sel?  Tuzu bana geçirebilir misin/uzatabilir misin?


- Tu peux me passer un peu de sel ? Biraz tuz uzatabilir misin ?

- J'ai bu de l'eau. Su içtim   /  J'ai bu une bouteille d'eau. Bir şişe su içtim.

Gördüğünüz gibi sistem aynı şekilde işliyor.


İfade ettiğimiz ölçüt ( miktar ifadesi ) +  de   + Objet.(nesne)

Olumsuz cümle kurarken ise miktari belirsiz kavramlar için ise izleyeceğimiz yol;

Ne .. pas de ..

- Je ne mange pas de bière.


- je n'ai pas acheté d'essence.
- Il ne boit pas de lait.

Gördüğünüz gibi olumlu cümlede yaptığımız kaynaştırma işlemlerini ( de + le , de + la  gibi..) olumsuz
cümlede yapmıyoruz.

You might also like