Professional Documents
Culture Documents
Maddi dünya karşısında, özne olma niteliğini kaybedip, nesne konumu edinen
insanın kurtuluşu için filmler üreten Tarkovsky, bu yöndeki uzlaşmaz çabaları nedeniyle hem
ülkesinde hem de sığındığı batıda düşlediği rahatı bulamayan, çağdaş kurbanlardan biridir.
İnsanın kaybettiği duyarlılığını yeniden kazanması için, kendisini feda etmekten kaçınmayan
yönetmen, insan doğasının gereklerini, insana filmler yoluyla göstermeye çabalarken,
ülkesinde önüne sürülen ağır koşullara ve batıda çektiği acı, yalnızlık, hayal kırıklığı vb.
nedenlerin etkisinden de kaynaklanan yakalandığı kanser nedeniyle uzun yıllar acı çekti,
sonuçta yine yalnızlık, acı ve umutsuzluğa ilişkin duygular içerisinde, bizi kendi maddi
dünyamızla baş başa bırakarak yaşamı terk etti. İnsanın tek boyutluluğuna karşı direnen, ona
gereksinimi olduğu sevgi ve inancı vermeyi amaçlayan yönetmen, yaşamlarımızın yanlış
olduğunu, az sayıda, ancak olağanüstü filmleriyle haykırırken, insanlığın kendi kendini ittiği
bu anlamsızlıktan kurtulması için ruh ve bedenin, duygu ve mantık birliğini savundu. Bunu
yaparken geleneksel sinemanın koşulladığı seyircinin beğenisinin dışında ve anlaşılamama
tehlikesinden ödün vermeksizin kişiselliğe, mistisizme ve yaşamına ilişkin referanslardan yola
çıktı. Gerek, iletişimsizlik, iç özgürlük, çağdaş yaşamın getirdiğiyle, insanın doğasının
çatıştığı düzlemler, umut ve inanç gibi sorunlarla ilgilenen Tarkovsky’nin filmlerinde
kullandığı motifler hala bir çok seyirci için sorundur. İngmar Bergman’ın deyimiyle
Tarkovsky, “yaşamı bir yansıma olarak yakalaması ve yaşamı bir düş olarak görmesi, kendine
ait yeni bir sinemasal dil oluşturmasına neden olmuştur.” Bu karmaşık yapıyı biraz
aralayabilmek için onun yaşamını, felsefi backgroundunu, kültürünü, düşünce yapısını ve
etkilendiği düzlemleri bilmek gerekir.
Tarkovsky, filmlerinde çoğu kez, kendi yaşamından yola çıkarak bütüne ulaşmayı
denemiştir. “ Benim filmlerim yaşamımdır ve yaşamım filmlerimdir” diyen Tarkovsky,
otobiyografik göndermeleri hemen her filminde kullanmıştır. Bununla birlikte “Ayna”
tümüyle özyaşamsaldır. Tarkovsky, filmlerinde yaşamından kesitleri, anıları ve zaman zaman
bilinç dışı baskılanmış dürtülerden referanslar kullanması onun felsefi ağırlıklı filmlerini daha
da karmaşıklaştırmıştır. Örneğin seyircinin çoğu kez anlamlandırmada zorlandığı siyah bir
köpeğin aniden ortaya çıkması, uçma motifi, tren sesi, aniden beliren rüzgar, yaşamı oluşturan
ateş, su toprak ve havanın filmlerinde motif olarak yer alması gibi. Sineması mistik imgelerle
dolu olan bu yönetmen, filmlerinde siyah-beyazı ya da cansız renkleri tercih eder.
Tarkovsky’nin filmlerinde flashback’leri de farklı anlamda kullanır. Onun filmlerinde
kullanılan “ flashbackler, hafıza ve düşüncenin modelleriyle ilgilidir” bununla birlikte kamera
hareketleri, sade ve oldukça yavaştır.
Zaman konusunda son derece duyarlı olan – yazdığı kitaplara, Türkçe’deki adlarıyla
Zaman Zaman İçinde ve Mühürlenmiş Zaman isimlerini veren- Tarkovsky filmlerinde zaman
değişimini oldukça mistik bir tarzda kullanır, geçmişin bu güne olan etkisini sürekli bir
şekilde tekrarlayan, ancak bize nerede olduğumuzu söyleyen belirleyici geri dönüşlerden
yararlanmayan, Tarkovsky’nin ilgi alanlarından birisini de zaman oluşturur. Zaman
Tarkovsky için akışının durdurularak ele geçirilmesi gereken bir süreçtir. Bu nedenle
filmlerinde “ geriye dönüp yaşadığı ve bu nedenle yitirdiği zamanı yeniden yakalayıp
mühürlemek ister.” Filmlerinde zamanın değişimini klasik sinemadan farklı bir şekilde; aynı
mekan ve zaman içerisinde büyüsel bir değişimle karşımıza çıkartan yönetmen zamandaki bu
mistik geçişleri klasik sinemadaki zaman atlamalarına alışkın olan seyircinin anlayamaması
riskine karşın hemen bütün filmlerinde kullanır.
Tarkovsky sinemasında ilgi çeken bir diğer motif de uçma eylemidir, uçma eylemine
onun Andrey Rublev filmlerinden Kurban’a kadar bir çok filminde rastlarız. Filmlerinde
uçma motifi genel olarak genel aşkı yansıtmak için kullanan Tarkovsky, Rublev’de balon
episoduyla dünyasal sıkıntılardan uzaklaşma, bilimsel bir çaba ve tanrısal bakışı – ideal bakış-
yansıtır. Kamera, katedralin çatısından yukarıya doğru balonu izlerken, seyirci, tanrısal
bakışın ayrıcalığını hisseder. Tarkovsky’nin filmlerinde sıkça kullandığı bu motif
Kokoshka’nın The Tempest ya da Chagall’ın Aşıklar’ın havada süzülmesi motifini andırır.
Çocuk kahramanların anneleriyle olan ilişkileri de normal bir görünüm içinde değildir.
Çocukların bu denli mutsuz ve anneleriyle olan ilişkilerinde sorunlu olmasının nedeni,
Tarkovsky’nin kendi ailesiyle olan ilişkisindeki sorunlardan kaynaklanır. Tarkovsky, savaş
nedeniyle babasından uzun bir dönem ayrı kalmıştır bu nedenle annesiyle yaşamak zorunda
kalan yönetmen babasız yaşadığı yılların sorumluluğunu annesinin üzerine yıkar. Bu
düşüncesini filmlerinde örneğin Ayna’da, annesiyle olan ilişkisinde mesafeli hatta zaman
zaman suçlayıcı bir ilişki olarak dışa vurur. Ayna’da bir dönemin tarihini çocuk gözü ile
duyarlılığı ile anlatan yönetmen, çoğu kez otobiyografik göndermeler arasında annesini
suçlayıcı sahneler kullanır ya da onu, yaptığı hatalar nedeniyle yargılar. Filmde Alexi’nin
annesi (Masha) çalıştığı basım evine şiddetli bir yağmur altında ve panik içinde gelir. Kadın
Stalin’le ilgili önemli bir yazının düzeltilmesinde bir hatayı gözden kaçırmıştır. Bunun hemen
düzeltilmesi gereklidir oysa yazı baskıya yollanmıştır. Masha endişeye kapılır. Sonra,
Masha’nın düzeltmede bir hata yapmadığı ortaya çıkar. Tarkovsky, kadının duyduğu endişeyi
görüntüde hareketi yavaşlatarak ve rengi soluklaştırarak olağan üstü bir etkiyle verir. Bu etki,
Masha’nın yazıdaki yanlışlığı araştırırken duvarda Stalin’in tehditkar bir bakışlı fotoğrafının
görülmesi ve kadının, daha önce bir yazıda yapılan bir yanlışlık nedeniyle bir matbaa
işçisinden söz etmesinden güçlendirilir. Yaşamlarını tehdit edecek boyutta bu tür hatalar
yapan anne, Alexi’nin babasının da evden, uzaklaştırmıştır. Ayna’da annesini bir anlamda
Stalin korkusuyla cezalandıran yönetmen, yine bu filmde basım evinde çalışan Elizabeth
kanalıyla ona suçlamalara yöneltir. Elizabeth, Masha’nın bağımsızmış gibi davranmasını
eleştirerek bencilce davranışlarının kocasını evden uzaklaştırdığını ve bu tür davranışlarının
çocuğunu mutsuz edeceğini söyler. “Bu film annem hakkındadır” diyen Tarkovsky
çocukluğunun dünyasını yakalamaya yönelik bu çalışmasında, anlaşılmayan imgelere
başvurarak çocukluğunda yaşadığı acı ve gizli duygularını yine hiçbir açıklamaya ihtiyaç
duymaksızın seyirciyle paylaşır.
Hiç kuşkusuz Tarkovsky, kullandığı zor anlaşılır sinema diline karşın çağımızın en
büyük yönetmenlerinden birisidir. Onun uzlaşmaya yanaşmayan, uzlaşma yerine inancı
doğrultusunda kurban vermeyi ve kurban olmayı göz önüne alan kişiliği ve filmleri,
yaşadığımız dünyada insani olmayan her şeye karşı Tarkovskyenvari savaşın haritasını
oluşturdu. Yönetmenin filmlerini incelediğimizde kahramanların, birer Tarkovsky olduklarını
kavrarız. Kendi iç özgürlüklerini, erdem ve inancı arayan bu kahramanların bazıları,
Tarkovsky’nin ön adını taşırlar; Andrei Rublev’de Rublev, Nostaljiya’da Gochakov. Bununla
birlikte Solaris’deki Chris, yönetmenin iç dünyasını yansıtır. Bir anlamda yönetmenin “öteki
ben”ini yansıtır. Ayna ise Tarkovsky’nin kendi yaşamının izlerini taşır. Beğenelim ya da
beğenmeyelim Tarkovsky’nin “ahlaksal ve spritüel önerilerini içeren btütün filmleri, dünya
kültürüne ve topluma sanatsal bir katkıdır.
KAYNAKÇA
SAYAR Vecdi, “Sinema Büyük Bir Ozanını Yitirdi”. Hürriyet Gösteri Sayı:75. Şubat 1978
Manin’den aktaran Andrei Tarkovsky, “Zaman Zaman İçinde”, Çev. Fusun Ant. Alfa
Yay.1992
COWİE Peter, “İnternational Film Guide” Çev, Ulaş ÇUFADAR Parantez Yay. 2004
TARKOVSKY Andrei, “Mühürlenmiş Zaman” Çev. Fusun Ant. Alfa Yay. 1986
DÜNYA SİNEMASI
FİNAL ÖDEVİ
ANDREİ TARKOVSKY
TAMER YILMAZ
06011351
TTT