Professional Documents
Culture Documents
V ; •;
«< KABALCI
Jean-Paul Roux
H istoire D es Turcs - D eux m ille ans du P acifique à la M ed ilerran ee
© Librairie Artheme Fayard, 1 9 8 4 -2 0 0 0
KABALCI YAYINEVİ
Ankara Cad. No: 47 Cagaloglu 3 4 1 1 2 İSTANBUL
Tel: (0 2 1 2 ) 5 2 6 85 86 Faks: (0 2 1 2 ) 513 63 05
w w w .kab alciyayinevi.com yayin evi@ k abalci.com .tr
ISBN 9 7 5 -9 9 7 -0 9 1 -0
TÜRKLERİN
TARİHİ
Pasifikten Akdenize 2000 Yıl
Çevirenler:
KABALCI YAYINEVİ
T ü rk le rin T a r ih i adlı bu kitabım ı 1 9 8 4 y ılın d a oğlum
Çevirmenlerin N o tu ............................................................................................. 11
Ö n söz..........................................................................................................................15
G iriş.............................................................................................................................17
I. Bölüm
T Ü R K O L G U S U , 21
II. Bölüm
K U Z EY İN B A R B A R L A R I V E D İĞ E R H U N L A R , 50
III. Bölüm
T Ü R K L E R İN O R T A Y A Ç IK IŞ I, 83
5
IV . Bölüm
İL K Ç A Ğ V E O R T A Ç A Ğ B A Ş IN D A T Ü R K U Y G A R L IĞ I, 117
V . Bölüm
U Y G U R L A R , 153
A rap işgali, 153 # T alaş Savaşı, 154 'Ş ’ T ü rk ler ve A raplar Karşı K ar
şıya, 155 ® P e çen ek ler, 157 ‘Ş ’ M o ğ o lista n ’daki U ygur im paratorluğu,
159 Edebiyat ve in an çlar, 162 ® M o ğ o listan ’da Uygur İm p arato rlu
ğunun Düşüşü, 165 # Kırgız İm paratorluğu, 16 6 ‘Şî’ K itan lar, 168
K ırgızların Y ık ılm a sın d an S o n ra M o ğ olistan , 169 ‘Ş ’ Ş a - t ’olar, 1 7 0 ‘Ş ’
Yurt A rayışı, 171 Kansu U ygurları, 173 Sin -k ia n g U ygurları, 1 7 4
'Şfr U ygurların K ültü rel G elişim i, 175 'I!? Uygur V ah aların d ak i D inler,
177
V I. Bölüm
İS L A M İY E T İN K A B U L Ü , 180
V II. Bölüm
S E L Ç U K L U D Ü N Y A S I, 211
6
R um K rallığı, 2 2 5 # S e n ce r ve Doğu İran, 2 2 7 ® H arezm şahların Y ü k
selişi, 2 3 0 G a z n eliler, G u rlu lar ve H arezm şahlar, 2 3 2 ® D elh i S u l
ta n lığ ı, 2 3 3
V III. Bölüm
M Ü S L Ü M A N D Ü N Y A D A T Ü R K L E R , 237
IX . Bölüm
M O Ğ O L E G E M E N L İĞ İN D E T Ü R K L E R , 267
X . Bölüm
T İM U R D E P R E M İ, 301
X I. Bölüm
D Ü Ş Ü Ş L E R V E Y Ü K S E L İŞ L E R , 333
7
tınord u’n u n So n u , 3 4 3 Ÿ Ö zb eklerin ve K azakların Doğuşu, 3 4 5 ® O s-
m a n lıla n n Y en id e n Doğuşu ve Y ü kselişi, 3 4 8 K o n sca n tin o p o lis’in
A lın ışı, 3 4 9 ® X V . Yüzyılda O sm an lı H üm anizm i, 35 1 ® A d ilşah lar,
352 Ÿ II. Bayezid ve S e lim , 353
X II. Bölüm
B Ü Y Ü K İM P A R A T O R L U K L A R IN D O Ğ U Ş U , 3 5 5
X III. Bölüm
X V II. Y Ü Z Y IL D A K İ Y Ü K S E L İŞ V E Ç Ö K Ü Ş , 392
X IV . Bölüm
Ç Ö K Ü Ş, 414
D İR İL İŞ , 4 4 6
S O N U Ç , 483
11
TÜRKLERIN TARİHİ
12
ÇEVİRM EN LERİN N O TU
K ayn ak ça
Roux, J . -P., “Türk Göçebe Sanatının Dini Bakımından Anlamı,” Türk Kültüm El
K itabı, (Islamiyetten Önceki Türk Sanatı Hakkında Araştırm alar) Cilt 2, İs
tanbul 1972.
Roux, J .-P., Türklerin Tarihi, çev. Galip Üstün, Milliyet Yayınlan, İstanbul 1984.
Tandogan-Abel, Işık, “Jean-Paul Roux’yla Söyleşi,” (Yaşayan Türkologlar, XIII)
Tarih ve Toplum, sayı 2 9 , s. 50-53, Mayıs 1 9 86. Burada yazar kendisine soru
lan sorulan cevaplandırmakta, araştırmalar hakkında bilgi vermektedir. Ayı
ca kısa hayat hikâyesi anlatılmakta ve yayım kaynakçasından bir bölüm ve
rilmektedir.
Roux, J .-P., “Şamanizm, Hayvansal Yaşamda Dinsel Bir Deneyim,” çev. Tando-
ğan-Abel, Tarih ve Toptum, sayı 2 9 , s. 53 ^56, Mayıs 1986.
Roux, J .-P., “O rtaçağ Türk Kadım,” çev. Gönül Yılmaz, Erdem , sayı 13, s. 169
237, Ankara, O cak 1989; Erdem, sayı 18, s. 659-725, Ankara, Eylül 1990.
Roux, J . -P., “Osmanlı Sanatı,” çev. M. Türker-Küyel, Erdem , sayı 18, s. 893-932,
Ankara, Eylül 1990. Bu çalışma, Robert M antran yönetim inde hazırlanan
H istoire de l’O ttom an E m pire (O sm anh im paratorluğu Tarihi, Librairie Artheme
Fayard, 1989), çev. Server Tanilli, için yazılmıştır. Kitabın tanıtımı için bkz.
M. Türker-Küyel, Erdem , sayı 14, s. 617-626, Mayıs 1989.
13
TÛRKLERİN TARİHİ
Roux. J .-P., Atealz Timur, çev. Ali Rıza Yak, Milliyet Yayınlan, İstanbul, 1994. Bu
eserin ilginç taraflarından bin R oux’nun kitabını azız dostu Neşet Günal’a
İthaf etmesidir. Batılı yazarlar tarafından yapılan böyle bir ithaf nadirdir.
Bonnefoy, Y., Antik D ünyada ve G eleneksel T oplum larda D inler ve M itolojiler S öz
lüğü, 2 Cilt, Ankara 2000. Bu ansiklopedi içinde Türklerle ilgili bütün k o n u
lar dokuz madde halinde J.-P . Roux tarafından yazılmıştır. Bu maddeler için
ayrıntılı sayılacak yeni bilgiler içermektedir.
Roux. J.-P ., O rta A sya; T arih ve U ygarlık, çev. Lale Arslan-Ö zcan, Kabalcı Y a
yınevi, İstanbul, 2001 (2. baskı, 2006).
Roux, J.-P ., Türklerin ve M oğollarm Eski Dini, çev. A. Kazancıgil, 2. baskı, Kabalcı
Yayınevi, İstanbul, 2 0 0 2 . (Bu baskıda Roux taraftndan Türkçe çevirisi ıçın
yazılmış bir önsöz m evcuttur. Ayrıca Aykut Kazancıgil’in Roux’nun Türki
ye’yle ilgili çalışmalarını tanıtan bir sunuşu bulunmaktadır.)
Roux, J.-P ., “V lIv e ’Vin. yüzyıllarda Orhun Türklerinin Dini İnamşlan,” Kutadgu-
hilig. Sayı 8, 2005, s. 259-298 (çeviri ve sunuş: Aykut Kazancıgil).
Roux, J.-P ., Orta A sya’d a Kutsal B itkiler ve Hayvanlar, çev. A. Kazancıgıl-L. Ars-
lan-Ö zcan, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2005.
Roux, J.-P ., Babur; Büyük M oğol’un Tarihi, (çev. L. Arslan-Özcan, hazırlanm akta-
dır.)
14
ÖNSÖZ
1984 yılında basılan H istoire des Turcs [Türklerin Tarihi] adlı eserime
gerek Fransa’da gerek Tü rkiye’de gösterilen ilgi yeni b ir basım ını
yapmak için bana cesaret vermiştir.
Türk dünyası yaklaşık onbeş yıllık bir sürede önem li bir ilerlem e
kaydetm iştir. Sovyetler B irliği’nin dağılm asıyla ortaya çık an yeni
Türk cum huriyetleri, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan
ve Türkm enistan, zenginlikleriyle dikkatleri çekm eyi başarm ışlardır
ve önlerindeki güçlüklere ragmen sonrası için de gelecek vaat etmek
tedirler. Ö ncelikle Türkiye Cum huriyeti olm ak üzere, İran’da, Afga
n istan’da, Sin-kıang’da (Dogu Türkistan), Rusya’da ve Ukrayna’da
Türk toplulukları yaşamaktadır -K azan ve Kırım Tatarları, Başkırtlar,
Çuvaşlar, Yakudar ve öteki Kafkasyahlar- ve bu topluluklar için hiç
bir şey on yıl önceki gibi değildir.
Bu yeni basım vesilesiyle Timur, Moğol İm paratorluğunun T arihi ve
O rta A sya kitaplarını hazırlarken yaptığım araştırm alar sonucunda
saptadığım önem li bazı tarihsel hataları düzeltme hrsatı buldum . Bu
eserler bazı olguları daha iyi kavramama yardım ettiler ve bunun kar-
şıhğmda daha tatm inkâr açıklam alar da bulunabileceğini görmüş ol
dum. Bunlara b ir örnek verm em gerekirse, hatta belki de bu en
önem li örnektir, Bozkır halklarının bugüne kadar bize büyük bir gi
zem olarak gözüken büyük göçlerinin, bu halkların Asya yollarına
gönderdikleri kervanlar tarafından hazırlandığını, bu kervancıların
önden giderek edindikleri coğrafi bilgileri daha sonra bu halklara ak
tardıklarını, dolayısıyla bu göçm enlerin bir terra incognita’d a [bilin
15
TÛRKLERIN TARİHİ
Jean -P au l Roux
16
GİRİŞ
17
TURKLERIN TARİHİ
18
g ir iş
ilgisi özellikle tem el araştırm alara, coşku veren herhangi bir olaya,
bir uygarhk niteliğine, dilbilgisi özelliğine ya da herhangi b ir özel
nesneye yönelik olmuştur. Ayrıca bihm adamları kamuya, söz konu
su çalışm anın nedenlerini, sonuçlarını ve içinde yer aldığı genel çer
çeveyi iletmeyi pek um ursamıyorlar.
Türkler üzerine çalıştığım uzun yıllar boyunca bana hep “Neden
Türkler?” diye sorulm uştur. Göreceğimiz gibi Türklerle evrensel ta
rihi kucaklıyoruz. Bir araştırm acıya onu M ısırbilim ci, Yunan dili ve
uygarlığı uzmanı ya da İbranice uzmanı olmaya neyin ittiği hiç soru
lur mu? Hepimiz kadim M ısır’ın, ilkçağ Yunanistan’ının ya da Musevi
dünyasının ne anlama geldiğini biliriz.
Din ve sanat tarihçisi olarak, yaklaşık yarım yüzyıldır, zamanın
değişkenlikleri içinde, “Türk" deyince akla ne gibi fikirler geldiğini
araştırdım ve Mağrip’ten G anj’a, Belgrad’dan Pekin’e egem enlik kur
dukları bütün toprakları ziyaret ettim. Türkleri yalnızca b ir tarihçi
olarak değil aynı zamanda bir etnolog olarak da inceledim. Türk top
luluklarını yerinde araştırdım , öncelikle Türkiye, daha sonra İran,
Afganistan, Sovyet Orta Asya’daki, Sovyet sonrası ya da Çin egemen
liği altındaki Türk topluluklarıyla görüştüm.
19
TURKLERIN TARİHİ
* * *
20
I. B Ö L Ü M
TÜRK OLGUSU
vsva»
Türkler hakkında sandığım ızdan çok şey biliyoruz, ama bu b ilg ileri
birbirine bağlayan öğelerden yoksunuz. Okulda öğrendiklerim izden
aklım ızda kalanlar, Haçlı Seferlerine Kutsal Toprakları onların elle
rinden kurtarm ak için girişildigi; Türklerin 1 4 5 3 ’le Konstantinopo-
lis’i ele geçirdikleri ve bu olayın ortaçağın sonu sayıldığı; Kanuni
Sultan Süleyman’ın Charles Q uint [Şarlkenj’in hegemonyasına karşı I.
François ya yardım ettiği; tüm XIX. yüzyılın, “hasta adam” adı takılan
Osmanlı İmparatorluğunun zayıflaması sonucunda ortaya çıkan Doğu
sorunuyla uğraşarak geçtiği ve XIX. yüzyıldaki “Jö n T ü rk Devri-
m i”dir. Racine aracılığıyla Sultan Bayezid’i tanıyoruz; Moliere ve Ki
barlık Budalası adlı eseri vesilesiyle ve daha sonra Rotrou ve Scudery
gibi yazarlar aracılığıyla, XVIII. yüzyılda da gözde olmaya devam eden
[Türklere özgü alışkanlıklar ve özellikler anlamına gelen] turquerie'le-
ri biliyoruz. Théophile Gautier “gökyüzü ile yeryüzü arasında rast-
lantısallığm mükemmelUğiyle uzanan siluet”iyle İstanbul’un düşünü
kurdurmuştur. Anatole France geçmişe takılıp kalm ış, ölmeyi bile ba
şaramayan, Islam iyetin devamını ancak tüm Hıristiyanları öldürerek
sağlayabileceğine inanm ış bir “Kızıl Sultam ” akıllarım ıza işlem iştir.
Pierre Loti bize A z iy a d e ’n in ( 1 8 7 9 ) ve Mutsuz K a d ın la r ’m [lxs
D esen chan tees, 1906] güzel yüzleriyle ince ve şiirsel bir dünyanın dü
şüne davet etm iştir. Ayrıca belleğim izde Hugo’dan kim i dizeler, La
martine ve Nerval’den cüm leler, Ingres ve D elacroix’m n bazı tablola
rı, Mozart’tansa bazı ezgiler (S araydan Kız K açırm a) kalm ıştır...
21
TURKLERIN TARİHİ
22
TÜ RK OLGUSU
23
TÛRKLERIN TARİHİ
iki yüzyıl boyunca egem enliği altında tuttuğu Rusya, Tim ur, Semer-
kand ve H erat’ta T im ur R önesansı, O sm anlı İm paratorluğu, XVI.
yüzyılın en büyük gücü Babur Şah ve H indistan İm paratorluğunun
kuruluşu, Atatürk ve yeni Türk devrimi...
T ü r k o lo ji
24
TÜ RK OLGUSU
25
TURKLERIN TARİHİ
görünm ek için onların isim lerini almaktan çekinm ezler. Bizim Batı
tarihim izde Avarlar olarak adı geçenler gerçek Avarlar değil, bu adı
Çince karşılığı “Ju an -ju an ” olan bir halktan alan bir halktır. XVI. yüz
yılda Babur Şah, Hindistan’da Büyük Moğol İmparatorluğu adı altında
bir M üslüm an-Türk devleti kurm uştur. Bu devletin kökeni Türktür,
ama kendini Cengiz Han’ın Moğol İmparatorluğuyla bağlantılı göster
m ek istem iştir. Garip bir rastlantıyla bir boy ya da halk adı çok ge
niş anlam lar kazanabilm ektedir: örneğin Tatarların adı, ilkçağdaki
lanetlenmiş bir yer adına ve “barbarlar” sözcüğüne gönderme yapacak
biçim de, XVIII. yüzyıldan inbaren M ançular da dahil olmak üzere tüm
göçebe ve yarı göçebeleri kapsayacak bir topluluğu tanımlamak üzere
Tartarlar olarak değiştirilm iştir. Türk adını taşıyanlarsa başlangıçta
Altay Dağlarında yaşayan dem irci bir halktır.
O r ta k P a y d a la r
paşası, X ’VIIl. yüzyıldaki Berberi bir korsan, çağdaş Al taylardaki bir Şa
m an, kom ünist şair Nazım Hikmet ya da Yol film inin yönetm eni ara
sında bir soy ilişkisi olduğu nasıl düşünülebilir?
Kuşkusuz Avrasya’nın bir ucundan diğerine sürüklenen iki bin
yıllık bir macerada yaşam koşulları aynı olm am ıştır. Siyasal, ekono-
26
TU RK OLGUSU
inik, kültürel koşullarda köklü değişiklikler olm uştur. Ama bazı ge
lenekler varlığmı sürdürm üştür. Ö rneğin Afganistan’daki Türk köy
lülerinde, Anadolu’daki göçebe ve yerleşiklerde, çağımızm birinci bin
yılınm son yüzyıllarında, Güney Sibirya’da yazılm ış m etinlerin açığa
kavuşturduğu ayinlere şahit oldum. Öte yandan ortaçağın başlangıç
ckinem indeki Uygur toplum larına, Hazar Denizi kıyısındaki Hazar
Krallığına, Altınordu Hanlığına ve Osm anlı imparatorluğuna özgün
lüğünü veren bazı tutum ve davranışlar da aynı kalm ıştır: maddi ve
manevi sağlam lık, yüksek onur, verilen söze sadık kalm ak, ihanet
edenlere karşı acım asızlık, ırkçılıktan uzak oluş, vurgulu bir askeri
anlayış ve buna uygun erdem ler, gözü peklik, savaşanlar arası daya
nışma, üste kesin itaat, kendisinin ve başkalarının yaşamını hiçe say
mak, idarecilik ve m uhasebe anlayışı, arşivleme becerisi, toplumsal
sm ıfların çok güçlü bir biçim de yapılandırılm ış olm asıyla birlikte
aralarında geçiş yapma kolaylığı, bilim ve sanat sevgisi, büyük m i
marlık başarıları, Islamiyetin ancak çok yavaş bir süreçle yok edebil
diği, kadınların toplum içindeki şaşırtıcı sağlam konum ları, din ala-
nmda bitm ek tükenm ek bilm eyen bir merak ve kiliseleri örgütleme
çabası, hoşgörü, tasavvuf merakı ve bir tür alaycı kuşkuculuk. Zihni
yet dilin yansım ası (ya da dil zihniyetin yansım ası) olduğuna göre,
bu özelliklerin aynı zamanda Türkçenin özellikleri olduğunu söyle
memiz yadırganmamalıdır.
İr k y a d a Dil?
27
TÜRKLERIN TARtHt
Bazı Fransız yazarlar T ürkiye’de yaşayan Türkler için turcs, T ürkçe k o n u şan
öteki topluluklar için türks karşılığını kullanm aktadırlar. Bu çözüm tam a
m en yazım sal, oldukça yapay ve çok da anlam lı olm ayan bir ayrımdır.
28
TÜ RK OLGUSU
memiz gerekir. Resmi dili Farsça ve diğer İran dillerinden olan, Türk
topluluklar da var olmuştur. Bunların Türklükten uzaklaşma sürecine
girdikleri apaçıktır; ama bu sürecin sonuna kadar sadece yönetici sı
nıf gitmiş, bu nedenle de Türk dünyasının içinde kalm ışlardır. Atala
rı Türkçe konuşan bu toplulukların çocuklarının dili de Türkçe ol
muştur, Buna karşılık göçebe Bulgar Türk toplulukları tamamen Slav-
laşmış, Türkçe konuşanlar dünyasından kesinlikle çık m ış ve Türk
dünyasının bunlarla bir ilgisi kalm am ıştır: aldatıcı görünümlere kar
şın yegâne ölçüt hep dil olmuştur.
Bu ö lçü t asla e tn ik d eğ ild ir. A rk eo lo g lar en e sk i Türk
yerleşim ini, m ezarlarında sadece brakisefal, yanı Moğol özellikleri
gösteren kafataslarının bulunduğu bölgelerde belirlemeye çalışm ışlar
dır. Her ne kadar girişim leri ihtiyatsızca sayılabilirse de büyük b ir
olasılıkla haklıydılar; Türklerin ilk kolunun belirgin bir ırkın özel
liklerini taşıdığı doğrudur. Ama bu an trop olojik nitelem e ayırıcı
özelliğini hem en kaybetm ektedir. Hıristiyanlıktan hem en önceki dö
nem d e. uzun boylu , sarışın , m avi gözlü paleo-A syalılar ya da
Türkleştirilm iş Hint-Avrupalılar olm ası gereken insanlardan oluşan
Kırgız halkından Türk olarak söz ediUr. Bu durum yüzyıllar boyunca
artarak sürmüştür. Türkler dışardan evlenme eğiliminde oldukları ve
eşlerin i T ü rk olm ayanlar arasın d an seçtik leri, rastlad ık ları her
kavim le karıştık ları, dilleri ço k büyük b ir çek im gücüne sahip
olduğu ve pek çok topluluk da bu dili benim sediği için Türklerle il
gili karakteristik denilebilecek fiziksel herhangi bir özellik saptama
olanağı kalm am ıştır. Yeryüzünde saf ırk olm adığını biliyoruz. Ama
bu konuda daha ileri gitm ek ve Türklerin karma bir ırk oluşturma
dıklarını söylem ek zorundayız. Türklerin h içbir ırksal özeUiği yok
tur. Dolayısıyla kendi içinde b ir Türk ırkından söz edemeyiz. Belki
29
TÛRKLERİN TARİHİ
T ü rk le r v e T ü rk iy e
30
TÜ RK OLGUSU
31
t Or k l e r in t a r ih i
T ek T an rı, T ek İm p a r a to r
32
TU RK OLGUSU
33
TURKLERIN TARİHİ
34
TÜ RK OLGUSU
T ü rk D illeri
35
TÛRKLERİN TARİHİ
36
TÜ RK OLGUSU
lir: ço cu k; kız olduğunu belirtm ek için kız çocu k, erkek olduğunu be
lirtmek için erk ek çocuk denilir. Türkçe sözdizim inde yan tümce ana
tümceden sonra gelir. Bunun sonucu olarak da ortaya, genç edebiyat
çıların anlatım tarzını yenileştirm eye çalıştıkları, İkinci Dünya Savaşı
sıralarına dek değişmeden kalm ış kesin ve birleşim sel bir cümle ya
pısı çıkm ıştır. Başka bir sözcükle ilişkili olan her sözcük, tümce için
de söz konusu sözcükten önce yer alır ve birbirlerine bağlı sözcük
kümeleri de sıra bakım ından tek sözcük gibi ele alınır. Basitleştirerek
söylem ek gerekirse, Fransız okurun Türkçe b ir tüm ceyi, Fransızca
bir tüm ceyi sondan başına doğru okuyorm uş gibi okum ası gerekir.
Ad çekim ve fiil çekim inin tek bir kipi vardır ve dilbilgisinde hemen
hemen hiç istisnaya rastlanmaz.
Bu dilbilim sel yapı Tü rk karakterinin tem el özelUklerini, onun
ayrıntıdan esasa giden zihin yöntem ini, m antığını, bireşim , kesinlik,
düzenlilik, belirli ve değişmez kurallara düşkünlük ile uyum ve den
ge eğilim ini ortaya koym ayı sağlar. D ilin tutuculuğu o dili konuşa
nın tutuculuğuyla örtüşür.
Ama yine de ne denli tutucu olursa olsun zamanla değişmeyi ka
bul etm ek zorunda kalmayan hiçbir tutucu yoktur! Çok istikrarlı olan
Türk dili de zamanla yıpranm ıştır ve bu yıpranm a, elim izdeki Türk
diliyle ilgili belgelerden anlaşıldığına göre, daha VIII. yüzyılda b elir
gindir ki, bu da bu dilin en azından sözel bir iletişim aracı olarak çok
kullanıldığını gösterir. O zamandan beri ise evrim in daha yavaş ge
liştiği anlaşılıyor. Buna karşılık iki büyük dala ayrılm asının milattan
önceye rastladığını kanıtlayan bir bulgu m evcut değildir.
Türk dilinin uğradığı ilk önemli değişim Osm anlı yönetici sın ıf
ların dinsel snobizm inin sonucudur. Türk dilini çok sayıda Arapça ya
da Farsça sözcük ve kural istila etm iştir. Bu durum ince, ama karan-
37
TÛRKLERIN TARIHt
İlk ve yapay bir tümce yapısı ortaya çıkarm ıştır. Bu dil, halkın ko
nuştuğu ve Osmanlı imparatorluğu yıkıldığı zaman yeniden yükselen
ve Türkiye’nin bugünkü çağdaş dilinin temelinde yer alan dilden çok
uzaktı. Çoğu zaman telaffuz kusurunun sonucunda ortaya çıkan lehçe
farkları, bölgesel deyimler, XX. yüzyılda farkh siyasal-ekonom ik sis
temlere (sosyalist dünya ve kapitalist dünya) ait genç Türk cumhuri
yetlerinin d ilbilim ciler tarafından saptanm aktadır, bu arada da bu
cum huriyetlerin dillerine bir yandan Fransızca-Ingilizce, öte yandan
da Rusça sözcük ve deyimlerin girm esi istila edici bir nitelik kazan
maktadır. Böylece Sovyeder tarafından çizilen yolda devam ederlerse
ortaya, Türkçenin çeşitli kolları arasındaki kopmayı artıran yeni ede
bi diller çıkacaktır. Ancak bu kolları yakınlaştırm a arzusunun bu
evrimi frenlemesi ya da eğilimi tersine çevirmesi de m ümkündür.
38
TÜ RK OLGUSU
im p a r a to r lu k K u r m a E ğilim i
39
TÜRKLERIN t a r i h î
40
TU RK OLGUSU
41
TÛRKLERtN TARİHİ
42
TÜ RK OLGUSU
43
TÜRKLERIN TARİHİ
44
TÜ RK OLGUSU
Türklerin dinle ilgili her şeye karşı büyük bir m erakları olm uş
lar. Islam iyetle yolları kesişm eden önce b irb iri ardınca dünyanın
hütün dinlerini tecrübe etm işlerdir. Müslüman olduktan sonra bile,
(inceki kadar sık olmamakla birlikte, diğer dinsel inançlara ilgi gös-
1ermeyi sürdürm üşlerdir. Kutsal m etinleri dillerine çevirtm işler, teo
loglara danışm ışlar, toplantılar düzenlem işler ve bunlara çeşitli din
sel inanç tem silcilerinden olabildiğince çok sayıda kim senin katılm a
sına çalışm ışlardır. Kimi zam an senkretizm e eğilim gösterm işlerdir,
liir uç örnek verirsek, Hintlileşm iş Tü rk I. Ekber Şah temeli İslam i
yet olan, ama farklı öğeleri bir araya getiren bir din kurmuştur.
Halkın hüküm darın dinini benim sem esini isteyen Avrupa’nın ter
sine oldukça şaşırtıcı biçim de cujus regio ejus religio [insan nerede yaşı
yorsa oranın inancını benim ser] ilk esin i benim sem elerine karşın
l urkler, tüm din ve inançların bir arada barış içinde yaşayabileceği
düşüncesini kabul ettirmeye çalışm ışlar, ancak Müslüman oldukların
da M üslüm an olm ayanları “kâfir” olarak nitelend irerek bunu n aksi
1atumlarda da bulunmuşlardır. Yine de bu konudaki tavırları evrensel
uygarlığa en büyük katkılardan birini sağlamıştır.
45
TÛRKLERIN TARİHİ
T ü rk T o p lu m la n
46
TÜ RK OLGUSU
Görece daha yakın zamanlara ait olan Osm anh harem anlayışının
mevcudiyetine karşın, Türk toplumlarmda kadının yüksek bir yeri ve
j’oçebeUğin getirdiği doğal özelliklerden biri olarak özgürlüğü var
dır. Erkeklerin cinsel gücünün yüksek olması nedeniyle kadın her za
man bir av olarak görülm üştür. Ama aslında bu av, tıpkı öykülerde
ve mitlerde olduğu gibi gündelik hayatın gerçekUğinde de kendini
avcıya karşı korur, kaçar, dövüşür. Kadının elde edilm esi. Türklerde
hır savaş ve av başarısı değerindedir. Çoğu zaman düşmanlarının ka
lışına ya da kızına sahip olm ak Türkler için elde ettikleri başarıların
yeierli bir kanıtıdır.
47
TÜRKLERIN TARİHİ
S an atçı
48
TU RK OLGUSU
Avrupa resim sanatına büyük b ir ilgi gösterm işler, sanat eserleri sa-
iın almışlar, birbirlerine hediye etm işler ve sanatçıları ülkelerine da
vet etm işlerdir. Ortaçağda Selçuklular, Yunan-Roma heykelleri topla
mışlar, bunlarla şehirlerinin ve saraylarının duvarlarını süslem işler
dir; dünyanın başka bir yerinde kim Türklerden daha fazla geçm işin
eserlerine ilgi gösterm iştir? G azneliler, Islam iyetteki tasvir yasağı
uyarınca, H indistan’daki bazı tapınakları ve başyapıtları yok etm işler,
ama Afganistan’nın yüksek dağlarına kurulmuş şehirlerine, hepsi b ir
birinden çarpıcı pek çok parçayı taşıtmayı da ihm al etm em işlerdir,
i lugo’nun ünlü “Bir Türk geçmeye görsün bir yerden, geriye sadece
yas ve harabe kahr!” deyişinin bir yalan olduğunu görm ek için Ana
dolu’yu dolaşmak yeterlidir.
T ü rklerin edebi yetenekleri üzerine tan ışabiliriz, çünkü eserleri
henüz yeterince tanınm amaktadır. Mevcut çağdaş roman yazarlarının
nitelikleri bize arkalarında büyük bir geleneğin olduğunu gösteriyor,
iîirk edebiyatı içinde en geniş yere sahip olan Osmanlı edebiyatı İs
lam, Arap ve F ars ed ebiyatlarıyla k arşılaştırıld ığ ın d a ço k öne
çıkam am aktadır ve yüzyıllar içinde birbirine dolaşm ış cüm le yapı-
smm işini pek kolaylaştırmadığı söylenebilir. Ancak popüler m etinle
ri dikkate değer güzelliktedir: K itah-ı D ede K orku t, hâlâ coşkuyla
okunan Yunus Emre şiirleri, Nasreddin Hoca’nm mizah dolu, nükteli
iık ra la n ... VIII. yüzyılda karşım ıza çık an ilk örneklerinden Babur
ÿah’in Vekayi'sine, oradan da 2 0 0 0 yılı eserlerine kadar Orta Asya da
bu anlamda oldukça bereketli bir topraktır.
49
IL B Ö L Ü M
Binlerce yıl boyunca, hatta yaşadığımız çağa gelene kadar dünya tarihi
göçebeler ve yerleşik halklar arasındaki çekişm elerle şekillenm iştir.
Bu belki de Yaradılış’tan bu yana yaşayan bir unsurdur; Adem’in iki
oğlu Habil ile K abil’in Tevrat’ta anlatılan hikâyesi de benzer bir
gerilim i b arınd ırır. Eğer göçebelerin yerleşik halkların karşısında
her zaman üstün geldiğini ve Türklerin de - e n azından başlangıçta-
göçebeler arasında yer aldığını kabul ediyorsak, bunun Türkler için
uzun ve şanlı serüvenlerinin kapısını açan b ir anahtar olduğunu
anlamamız gerekir.
S ib iry a O r m a n la rın d a (T a y g a la rd a )
50
KUZEYİN BARBARLARI VE D İĞ ER HUNLAR
51
TÜRKLERIN TARİHİ
52
k u z e y in BARBARLARI VE D İĞ ER HUNLAR
53
TÜRKLERIN TARİHİ
B o z k ır la r a G eliş
54
KUZEYİN BARBARLARI VE D IG ER HUNLAR
keli adamlar ve yitip giden bir dünyanın özlem iyle yeni bir yaşama
uymanın güçlüğünü yansıtan geyik kıligma sokulm uş atlar çıkarıldı.
Ve kısa bir süre sonra barbarların -e ğ e r bu sözcük yüksek bir uy-
iıktan yoksunluktan çok daimi bir saldırganlık eğilim ini ifade edi
yorsa gerçekten b arbarların- bir tür m irasçısı olan bu insanlar artık
tamamıyla birer bozkır insanı haline gelirler.
H io n g -n u la r
Çok eski devirlerden beri (MÖ II-III binyıl) Ç in’e saldıran Kuzey
liarbarlarm ın (H ular) içind eki proto-T ürk varlığı, bizim için kesin
olarak saptanabiUr ilk göçebe konfederasyonu olan Hiong-nu’nun ku
ruluşundan önce net değildir.
55
TURKLERIN TARİHİ
56
KUZEYİN BARBARLARI VE D İG ER HUNLAR
T eo m a n (T eu -m a n ) ve M ete (M ao-tu en )
57
TURKLERIN TARİHİ
58
KUZEYİN BARBARLARI VE D İĞ ER HUNLAR
59
TÛRKLERİN TARİHİ
60
KUZEYİN BARBARLARI VE D IG ER H U N İA R
61
TÛRKLERIN TARİHİ
62
k u z e y in BARBARLARI VE D IG ER HUNLAR
Koskoca Çin, nüfusu bir buçuk milyonu geçmeyen küçük bir halk
lopluluğu karşısında titremişti. Ü stelik bu küçük halk topluluğu sa-
ılcce savaşçılardan ibaret değildi; örgütlenme konusunda son derece
ycienekliydi ve barbarhgına rağmen bir medeniyete de sahipti. Sağ ve
•■ol olarak iki kanattan oluşacak şekilde ikiye bölünen örgütsel yapı
çok sağlam olup yirm idört boydan oluşuyordu. Düzenli orduları hiç
dr öyle kural tanımaz adamlardan oluşan çılgın bir göçebe kalabalığı
değildi; Hiong-nular gayet karm aşık bir din ögreüsine sahiptiler. Dış
Myasal sorunlardan habersiz değillerdi ve üstelik ekonom ik ve diplo
matik müdahalelerinde de etkiliydiler. Hayvan yetiştiricisiydiler, ge
rm ilerini hayvancılıkla sağlıyorlardı, belki de Çinli ve T anm iı köle
lerine em anet ettikleri çok ilkel bir tarım ları vardı. Tüm bozkır
insanları gibi birer sanatçıydılar; O rdos’ta bulunan m uhteşem metal
lıaslon saplan ya da levha gibi malzemeler dehalarını kanıtlamaktadır
( İ HI bronzlar onlarınkinden daha köklü ve yaygın bir m edeniyetin, İş
killerin sanatından miras kalm aydı). Özellikle köşklerini yaptırmak
irin Çinli üstadlar getirtip Çin ekolüne katılm ış olsalar bile Hiong-
ımlann kendileri de mimardı.
63
TURKLERIN TARİHİ
K o rk u n ç IV. Y üzyıl
IV. yüzyıl büyük istilalar çağıdır. Sarı Irmağın büyük kıvrım ında
Alaşan ve O rdos’a yığılan Çin’in tüm barbar federe boylan sık sık is
tikrarsız davranışlarda bulunuyorlar ve vasal statüsünden çıkıp ege-
64
k u z e y in BARBARLARI VE D IG ER HUNLAR
T a h ga çla r
Çin tarihi için pek karışık bir dönem sayılan (Hiong-nularm ar
dından ortaya çıkan boşluk nedeniyle barbarların ülkenin kuzeyine
(kılga dalga akınlar yaptıkları) 111, yüzyılda, yaklaşık 260 yılında Bay
kal Gölü kökenli ve kuşkusuz Türkçe konuşan bir halk olan Tabgaç-
kırm boyları, Çince yazılışıyla T ’o-pa boylan , Ta-tung (Ta-t’ong/Da-
lung) bölgesinde bulunan Kuzey Şan-si’ye yerleşirler. Gelecekte bü
yük bir rol üstlenecek bu insanlar hakkında kesin tanım alar yapacak
kadar bilgi sahibiyiz.
65
TURKLERIN TARİHİ
66
k u z e y in BARBARLARI VE D İĞ ER HUNLAR
Tabgaçların Çın üzerindeki yüz elli yılı bulan hâkim iyetinin aske-
11 ve politik alanlardaki sonuçları önemsiz sayılmaz. Proto-M oğollar
olan Ju an-ju anlar (ya da doğru isimleriyle söylem ek gerekirse Avar
iai), H ion g-n u ların göçleriyle k ısm en b oşalan b ozk ırlard a 402
yılından sonra fetih hırsları seleflerini aratmayan yeni bir göçebe im
paratorluğu kurmayı başarmışlardır.
67
TÜRKLERIN TARİHİ
B o z k ır G ö çeb eleri
Çi-Ç ilerle k açan H ion g-n u ların gelip yerleştikleri Balkaş Gölü ile
Aral Gölü arasında kalan bölgeler MÖ III. yüzyıldan beri zaten kısm en
yaşam ı sürm ekteydi. Bunlar yıllıklarda değişik isim ler altında anılır.
Bu adları çözm ek kendileriyle ilgili belgelerin son derece belirsiz ol
68
KUZEYİN BARBARLARI VE D İĞ ER HUNLAR
69
TURKLERIN TARİHİ
H u n la r
70
KUZEYİN BARBARLARI VE D IG ER H U N M R
inenlerin her b iri dehşete düşüp selam eti kaçm akta bulmuştur.
I Icnıen hem en aynı dönemde bm lerce kilom etre uzaktaki Çin’e yapı
lmaya devam e d ile n -v e yüzyıllardır ardı arkası k esilm ey en - saldırı-
l.ıı la büyük ölçüde benzerlik gösteren bu m üthiş barbar akınları boy-
lı-( c Avrupa’nın kapılarına da dayanır.
71
TÜRKLERIN TARİHİ
72
KUZEYİN BARBARLARI VE D İĞ ER HUNLAR
73
TÛRKLERIN TARİHİ
Attila savunm ada beklem ektedir. Ama bu d u ru m pek ona göre de
ğildir. Bozkır insanı girişim ci olm alıdır. Yoksa yurdundan ço k mu
uzaklaşm ıştır? Bütün bu ganim etlerle, bir yığın adam ını feda etmeden
disi için korkunç olabilecek tek adam ı, “arkadaşı” A etius’u küçüm se-
m iştir. C an çekişen Rom a im p aratorlu ğu nu n böyle bir çıkış yapabile
ceğine in anm am ıştır. K endisini sıkıştıran o rd u , G alya-R om enlerden
uzak lard a, b ozk ır orm an ların d a yaşayan ların sadak aderini kaybede
cektir.
74
KUZEYİN BARBARLARI VE D IG ER HUNLAR
75
TURKLERİN TARIHt
beş bin adamı telef olm uştur” diye anlatır. Açıkça görülüyor ki bu sa
vaş Galya’yı kurtarmaya yetmez. Fakat bundan sonra Hunları bir daha
hiç görm edikleri için Galyalılarm bu savaşla kurtulduğu iddia edile
cektir. Attila 453 yıhnın Mayısında sarışın güzel bir kızla, Cermen
Id ilko’yla evlendiği günün gecesinde öldü; belki de katledildi ya da
onca seks taşkm hklanndan, oburluklardan ve içki âlemlerinden sonra
şiddetli aşk arzularının kurbanı oldu.
H u n la rın S o ru n u
76
KUZEYİN BARBARLARI VE D İĞ ER HUNLAR
Dılc gelince, o da bizim için hâlâ pek zayıf bir kanıt kaynağı teş-
I ıl el inektedir. H un dilinde bilinen tek kelim e, hem T ü rk hem de Got
ılıhıuk- karşılıkları bulunabilen strava, “şölen ”dir. Anlam ı hâlâ bir sır
i'ihı gizli k alan ve bir yığın anlam verilm eye çalışılan bir diğer
■,(V'( ilk de bizzat A((/[a’nın adıdır - V olga’nın T ü rk çe adı İdil ya da Etil
(Ic İHI adla ilişk ilen dirilir. A cab a bu olağanü stü ad am ın adı b ir
I ı ın ıcn -T ürk adı m ıydı? Soy açıcı, ülke kurucu “b aba” anlam ına ge-
!ı M(İla sözcü ğ ü n e, C erm en dilindeki k ü çültm e eki -ila eklenm iş ola
maz mı? Böylece bu ad halkın “K üçük B ab ası,” “B abacığı” anlamına
('i lmiş olam az m ıydı?
I ialkı için “Babacık” olan bu adam başka halklar için ise T a n n ’nm
"Aitila’nın O lü m ü ”nde Attila, yani A di, iyi kalpli koruyucu baba ola
77
TURKLERIN TARİHİ
rak anılır. Aslında Frenklerin (Frenklerin bir kısmı Attila’ya katılm ış
lardı) doğuşuyla ilgili olmasına rağmen Alsace yöresine ait bir destan
olan Aziz O d il’de, O d il’in babası E th elrik ’ın (m uhtem elen Atli’nin
veya Idil’in değişik söylenişi) ve kuzeni Azize Hunna ile kocası Hun-
n o ’nun H unnaw ihr isimli bir şehirle bağlantılı oldukları anlatılır.
Ju a n - ju a n la r y a da A v a r la r
78
KUZEYİN BARBARLARI VE D IG ER HUNLAR
E fta litler
79
TÜRKLERİN TARİHİ
yısmdan Aral Gölüne kadar olan yerleri içine alan geniş bir bölgenin
sahibi durumuna gelivermişti bile. Dahası konuştukları dil tek bir dil
grubuna ait değildi, b irço k tarihçi onlarda proto-M oğol özellikleri
görürken, başka bir grup tarihçi de onlarda proto-Türk kim liği bul
maktadır. Eftahtlerin ilk temel yaşam alanlarının Türkçe konuşanla
rın bölgesi olan Altaylar olması bu ikinci görüşü doğrular gibidir.
Ancak kesin olan bir şey varsa, o da bu boyun etnik olarak zamanının
diğer topluluklarından daha fazla hom ojen olm adığıdır. Ayrıca k o
nuşulan dil her zaman için tartışma konusu olan yönetici sm ıf, bunun
yanında bulunan Türkçenin tem silcisi yardım cılar ve vasal ya da
konfedere unsurlar içinde farklılık sergileyebilirdi. Bu bozkır impara
torlu klarının tarihsel şekillenişe ve kültürleri b elki ik incil olgular
bağlamında değişebilir, ancak temelde aynıdır.
E ftalitler k esin olarak b ilin m ey en , ama bü yü k b ir olasılıkla
4 4 0 ’tan önceki bir dönemde Baktriyan ile Sogdiyan’a aynı zamanda gi
rerler. İran’daki Sasanilere kom şu olunca da onlarla çatışmaya başlar
lar. Fakat kendilerine pahalıya mal olan birtakım başarılar elde ettik
ten sonra Sasanılerle anlaşma yoluna gidip tüm güçlerini Hindistan’a
yöneltm eyi tercih ederler. Sonuç olarak İran, Akdeniz ve Hırstiyan
dünyası ile Eftalitler ve Budizm coğrafyası arasında bir engel oluştu
rarak daha önceki yüzyılların yakınlaştırdığı iki dünyanın arasını
açar.
İ li layin etm işti. Harekât yaklaşık 455 yılında başladı. Ö nceleri bü-
yıık Kumaragupta’nın, sonra da oğlu Skandagupta’nın güçlü direnişi
I lıallılen uğraştırdı. Ancak Gupta im paratorluğu, Skandagupta’nın
r/(Vie ölmesinden sonra çıkan uyuşmazlıklardan dolayı zayıf düşünce
Mıalltler yıkım ve talana giriştiler. H intlilerin belleklerine Eftalit iş-
ı'.ılıııe ait çok korkunç ve kalıcı bir hatıra işlemiştir. Çinli gezgin Hi-
ıı.ın-tsang ise bunu doğrulayan b ir betim lem e yapm ıştır. Hiuan-
i'.aııg’a göre Kandahar nüfusunun üçte birinin boğazı kesilm işti, geri
f,ilanı esaret altında zulüm görm üştü, Budistler sürgüne yollanm ış,
ı.ıpınaklar da sistem atik biçim de yıkıma uğramıştı.
Yapılan bu kötü m uam eleler üzerinde düşünm ek gerekiyor. Türk
ve Moğol geleneğinde din konusunda hoşgörüsüzlük yoktur. Ayrıca
Hindistan’da yaşanan bu olayların bir benzeri Orta Asya’nın vahala-
iMida hiç yaşanmamış gibidir. Hatla tam tersine bu vahalar altın çağ-
I,irinin arifesindedirler. Bu durumdan kesinlikle şu sonucu çıkarabili-
ıız; Orta Asya vahalarında yaşayan insanlar, daha sonraları Cengiz
I lan’a katıldıkları gibi, kendi ülkelerini istila edenlerle gönüllü olarak
hirleşiyorlardı. Oysa H intlilerin saldırganlara canla başla karşı koy
maları katliam için kışkırtıcı bir etken olm uştur. Bu korkunç talan
dan sonra Budistler intikam larını almakta gecikm ezler. Tu-kiu [Tu-
küe] ve Sasanilerin işb irliğ iy le b irk a ç on yıl içinde E ftalitler
lamamen ortadan kaldırılacaktır (565).
Kendi yaşam tarzlarına sıkı sıkıya bağlı olan Eftalitler tam anla
mıyla barbardılar. Biri Herat yakınlarında, diğeriyse Baktra’da (bu-
i’Lİnkü Belh) bulunan iki daimi başkentleri olmasına rağmen oralarda
kalmıyor, yerleri değişen kamplarda keçe çadırlar içerisinde yaşıyor
lardı. Su ve otlak peşinde yer değiştirip, yazları serin, kışlarıysa daha
ılıman bölgelere gidiyorlardı. Büyük bir lüks içinde yaşamaktaydılar.
81
TÜRKLERIN TARİHİ
D iğer uluslarla ilişki k u ru y o rlar, zen gin lik ve şatafatlarım serg ili
yorlardı. Ç in’de bulundurdukları elçilerin yan sıra en azından Bizanslı
T h eop han es, M enandros ve P rok op ios gibi bazı kişilerden anladığı
m ız kadarıyla Batı dünyasınca da tanınıyorlardı ve bu anlam da burada
da elçileri olduğu söylenebilir.
tan ’da belki de Hıristiyanlığı kabul eden yerel bir soylu sınıf olu ştu r
u zu n ca b ir süre k oru d ular. XIV . yüzyıla ait O guzn am e'd e onların do
ğuş efsanesi anlatılır; burada ilk y u rtlan olarak çeşitli İslam kaynak
ları m u h teşem güzellikteki, adeta canh gibi duran ahşap put ve h ey
kelleri b orçlu old u ğu m u z halkın arasında aram am ız gerekir.
82
III. BÖ LÜM
83
TURKLERIN TARİHİ
V -V ll. Y ü zy ılla rd a D o ğ u d a T ü rk ç e K o n u şa n H a lk la r
84
TÜRKLERIN ORTAYA ÇIKIŞI
85
TURKLERIN TARİHİ
K ır g ız la r
Kırgız köle gibi ufak tefek olaylarla ya da VII. yüzyılda değerli bir
ticaret ü rü nü olan miski Yukarı ve O rta Y en isey’e taşıyan M üslüm an
kervanlarının kullandığı yollardan söz eden Çin kaynakları ve K ırgız-
ları A sya’nın bu uzak köşesindeki tüm diğer insanlardan çok daha iyi
tanıyorm uş izlenim ini veren İslam kaynaklarıyla doğrulanm ıştır.
lunan yazıtlar ilk bakışta Yenisey vadisinde bulunanlarla aynı gibi du-
86
TORKLERIN o r t a y a ÇIKIŞI
nnıii',.ı (la, aralarındaki ayırt etm esi zor farklılıklar bize iki değişik
11 . ıli'ı (,1c birbirinden farklı iki halk olduğunu düşündürüyor. Çok sa-
ı hl.ı, ,İlıcak kısa olan Yenisey Yazıtlarının hepsi (Vasiliev tarafından
ilerlenen katalogda 1 4 0 ’tan fazladır), Kırgızların U ygarlara
I .11 .1 kazandıkları bir zaferi öven Suji dilinde yazılm ış olanı hariç,
■Iıj'iıııkıkla Türkçedir. Bunların hepsi cenaze törenleriyle ilgilidir. Bu
, 1 ıilai tla son derece basmakalıp olan ağıt biçim lerinin yanı sıra bir
lir rıhını (ortalama 45) ve evlenme yaşları belirtilm iştir. Anlaşıldığına
. evlilik akitleri genelde çok gençken, daha 15-16 yaşındayken ya
pılıyordu. Uzun süre, bu yazıtların çok eski tarihlere dayandıkları,
Iil İki tie en eski Türkçe yazıtlar oldukları zannedildi. Fakat Louis Ba
nı sayesinde, bu dilin arkaik gözükm esinin sadece kullanılan taşra
ıijV'nulan ileri geldiği, ayrıca yazı karakterlerinin Kırgızlardan, yazı
ı.n.'inm ise büyük T u -kiu im paratorluğundan alındığı keşfedildi.
11. erlerinde tarih bulu nm am asına rağm en en eskilerin in VI!1. yüzyıla
87
TÛRKLERİN TARİHİ
şır. Bu, bir H int-A vrupalı grub u yla, h atta bir paleo-A syalı grubuyla
olabilecek bir bağdır. H ıristiyanlığın başlam asından h em en ön ce, Han
sülalesi devrinde Çinliler Kırgızları “m avi gözlü sarışın ad am lar” ola
rak tasvir ederler. Daha sonraları bilinm eyen birtakım eski kaynakla
ra gönd erm eyle A rap yazar G erdîzî açık ren k tenleri ve kızıl saçları
olduğunu anlatır. Bu da bizi Kırgızların Slav özellikleri taşıdığını dü
nı yağm alam aktan geri durm az ve sık sık K uzey M oğolistan platoları
veya XVI. yüzyıldan ön ce, yani Sibirya’da ilerleyen Rus hegem onyasın
dan kaçm ak için göç edene kadar, ülkelerini yeniden bırakıp gitm eyi
bir daha hiç düşünm eyeceklerdir. Bu göçten son ra, onları karşım ızda
bulduğum uz yer bugünkü Kırgızistan C u m h u riyeti’dir.*
onların hâkim iyeti altındayken gerilem eye m aru z kalm asından başka
88
TÜRKLERIN ORTAYA ÇIKISI
bidir, fakat IX ila XIII. yüzyıl arasındaki sü reçte şeh irler çoğalır. Bu
dizm onlara oldukça erken bir tarihte ulaşm ıştır - ve kesinlikle Müs-
lüm anhk ve H ıristiyanlık da. Buna ragm en onlar yine de esas olarak
Şam an olarak kalm aya d evam etm işlerd ir. Şam anın T ü rk çesi olan
Batıda T ü rk ç e K o n u şa n T o p lu m la r
ve Katanda’da (günüm üze biraz daha yakın zam anlara tarihlenen m al
zem elere rastlan an ) geniş ark eolojik kazı alanları vard ır. E ger bu
90
TORKLERIN o r t a y a ÇIKIŞI
ıl'iM i olan Tarduşlar gibi bilinm ezlerle dolu olan Tölösler de yaşa-
ıihil l.ulııiar.
91
TÜRKLERIN TARİHİ
92
TÜRKLERIN ORTAYA ÇIKIŞI
93
TURKLERIN TARİHİ
raslarım devralıp, onların yaşadıkları top rak lara yerleşm edek i azim
lerini görü yoru z. T ü rk ler Ö tü ken O rm an ı için şu şarkıyı söylerler:
“O n dan daha ü stü n hiçbir şey olam az... Eger orada yaşıyorsan sonsuz
kralhğın sahibi olarak kalacaksın d em ek tir.”
“T u -k iu ler H ion g -n u larm özel bir k olud ur. Aile adları A -se-n a ydı. K e n
dileri apayrı bir topluluk olu ştu rd u lar, am a daha son ra k o m şu ların d an
k eserek , ç o c u ğ u otlarla kaplı bir bataklığa attılar. A n cak o rad a dişi bir
94
TURKLERtN ORTAYA ÇIKISI
11Mill lier biri kendilerine bir aile adı seçtiler ve içlerin den bin k en disine
95
TURKLERIN TARIHI
girip kendi haleflerinin de başına geldiği gibi kendi ulusal dil ve ge
leneklerini yabancı bir tarz uğruna terk etm eye m i sürüklendiler diye
Ira n iz m ve B u d izm
dukları anlam ına gelm ez, onların A ltaylar’da yaşarken İran dünyasın
dan ve kültüründen çok etkilendiklerini doğrular. Tu-kiuler Sogd öğ
S ogd lan n yönettiğine hiç şüphe yok. O n lara, İran ve Bizans’la kura
96
TORKLERIN o r t a y a ÇIKISI
(ı.’d yılında onlara yasaları öğretip onları Budizme teşvik eder ve “hü-
l'iıııular kendisine büyük bir güven duyar ve tam bir bağlılık göste-
III ' I liuan-tsang’sa (62 9 -6 4 5 ) ev sahiplerinin erdem ve anlayışlılıkla-
ııııı anlata anlata bitiremez. Budistler Çinlilerden zulüm gördüklerin-
ıh , Uizans kıyım ınd an kaçarak Hazarlara sığınan Y ahudiler gibi
İniklere sığınacaklardır.
97
TORKLERIN TARİHİ
Bu yazıtı ilk inceleyen Rus bilim adam ları haklı olarak Türklerin 5 7 0
590 yıllan arasında Budizmi bozkır halklarını b irleştirici ya da yeni
den bir araya getirici bir güç olarak gördüklerini, ama daha sonra bu
dinden vazgeçtiklerini düşünmüşlerdir.
B irinci T u -k iu İm p a ra to rlu ğu
.ıj.ıı .ıkiır. H int-A vrupa uygarlığı geri çekilir. D aha son ra Ö zbekistan
■İllini alacak T ü rk istan olarak anılan yeni bir T ü rk ülkesi doğar.
''(ihiKİme’n in ana hatları ortaya çıkm ıştır bile, ilk başlarda kimse ha-
II ki le geçmez, istem i, 565 yıhndan hemen sonra Sasanilerin yanında
M.ınıaş başkanlığındaki Sogdlardan oluşan bir elçi grubu bulundur-
III.lya başlar. 5 6 7 ’den sonraysa ilişkiler ağını, Bizans’la sıkı münase-
lıi'ilcr kurarak daha da yayar. İmparator II. lustinos’a İskit, yani Sogd
h.II İleriyle yazılan m ektubu sunmaya gönderilenler işte bu Maniaş ve
''İl)’,(Nardır. Aynı yıl içerisinde Bizanslı Zemark, Türk sarayına gelir.
I iıııı, daha ön ced en K onstantinopolis’e giden yüz altı Türkü de (veya
<59
TURKLERIN TARİHİ
lar, H azar D enizinin gün eyin dek i bölgelere sald ırır. T ard u ’n u n bu
100
TÛRKLERIN ORTAYA CIK IŞl
101
TURKLERIN TARİHİ
102
TÜRKLERIN ORTAYA ÇIKIŞI
I n -k iu lerin Y en id e n D o ğu şu
103
TÜRKLERIN TARİHİ
olan bir halktım ... Şimdi K ağan’ım nerede? Böyle diyerek ...”
Evet, böyle diyerek bir avuç Türük, yine aynı yazıya göre, önce
onyedi, sonra yetm iş, daha sonra yedi yüz kişi olarak (bu sayılara
harh harfiyen inanmamak, çünkü bunlar uğur getirdiğine inanılan ra
kam lardı kesinlikle) K utluk adı da verilen soylu prensleri Ilteriş Ka
ğanla birlikte dağa çıkar. Kutluk, “Kutlu, yani Tanrı nın rahm eti, des
teği üzerinde olan” dem ektir. Böylece m acera yeniden başlar. Nere
deyse sadece altmış yıllık bir süre içerisinde (6 8 1 -7 4 4 ) bütün kaygısı
her zaman olduğu gibi (devleti) “inşa etm ek” ve (halkı) “düzenlemek”
olan gerçek bir imparatorluk, m üthiş bir güç ve belki de daha fazlası,
doğar, gelişir ve yok olur. Bu devleti üç prens ünlü kılar, üçünün de
danışmanı otuz yaşında görevine başlayıp seksenlerinde ölen Tonyu-
ku k ’tu. Tonyukuk bu görevine sadece 705’ten 716 yılına kadar, o da
anlaşıldığına göre geçici bir talihsizlik yüzünden ara verm iştir. Bu üç
prens sırasıyla, devletin tem ellerini atan Ilteriş (6 8 1 -6 9 1 ), aynı za
manda Bög Çor adıyla da tanınan ve devleti doruk noktasına çıkaran
Kapağan Kağan (6 9 1 -7 1 6 ) ve Bilge Kağan’dır (7 1 6 -7 3 4 ). içlerinde en
az zafer kazananın Bilge Kağan olmasına karşın onun anısına yazılan
ve admı taşıyan ve ayrıca Türk dilinin en eski ve en güzel belgelerin
den biri olan yazıt sayesinde kuşkusuz en şöhretli, en görkem li olan
da yine odur.
Ve m acera başlar: Ç in boyunduruğundan kurtulup T ü rü kleri b ir
104
TÜRKLERIN ORTAYA ÇIKIŞI
105
TÛRKLERIN TARİHİ
Adı kim ilerine göre “kapan/yakalayan” kim ilerine göre “yaban do
m uzu” anlamına gelen Kapağan Kağan, Bayırkular tarafından tuzağa
düşürülüp öldürülür ve kafası kesilip Çin’e gönderilir. Şanlı bir son!
Bilge, 25 Kasım 734 ’te zehirlenerek ölür. Desteğini kendisinden h iç
bir vakit esirgemeyen Kardeşi Kül (G öl) Tigin zaten çoktan, daha 731
yıhnın Şubatında ortadan kaybolm uştur. Çin kültüründen derinden
etkilenm iş koca Tonyukuk ilginç bir şahsiyet olduğu kadar kuşkucu
ve uzlaşmaz bir vatanseverdir de. Arkasında taşa kazıh siyasal bir va
siyetname bırakan ordunun bu yorulmak bilm ez liderinin 725 yılında
öldüğü konusunda kuşku yoktur.
106
TÜRKLERIN ORTAYA ÇIKIŞI
' ' yılı yaklaşırken de 40.00 0 kişilik bir başka Çin bölüğünü yok et
ili lı iıncicn kuşku yoktur. Fakat bu geçici zaferler bir fayda sağlamaz
1 I' ıniınetlerden, getirilen hayvan sürülerinden, ele geçirilen kadın-
1,11 ıl.Ill başka hiçbir şeyden konuşulmaz olur, im paratorluk varlığını,
ıMiır kendisine Tanrı dedirtecek kadar k ibirli olan Tengri Kağan’m,
iMii.ı (la tahtı zorla ele geçiren Özm iş Kağan’m yönetim leri altında
I I yılma kadar devam ettirir. Ancak yine de im paratorluk, Türk
ılııııyasıaa onu yüzyıllar boyunca etkin kılacak bir ivme kazandırmış
I 11
lUıtı^arlar
107
TURKLERIN TARİHİ
sözcüğe -a r soneki almış olan bulgar adı, “k arışık lar” anlam ına işaret
İlil iH.ıyı terk etm ez ve orta Kafkasya’da bulunan diğer etnik boylar
u r,imla yok olup gitmeye m ahkûm olur.
Il'iııı i topluluk Isperik’in (6 4 4 -7 0 2 ) yönetim inde batıya doğru ka-
■ II (ı/‘)’da Tuna N ehrini geçerek 680 yılında bugün Bulgaristan adıy-
11 lıılıncn ülkeye yerleşir. 762 ve S l l ’dekiler başta olm ak üzere bir-
■■il kez saldırdığı Konstantinopolis için korkunç bir güç haline gelir.
I' I I deki saldırıda Krum Han (8 0 3-814) im parator I. N ikephoros’u ye-
ıiı II I öldürür ve Türk geleneklerine göre kafatasından bir kadeh ya-
|Mi İki topluluk Güney Slavlarıyla karışarak çabucak Slavlaşır. Bul-
I M hanı I. Boris’in, 864 ya da 8 6 5 ’te H ıristiyanlığı kabul etmesiyle
İHI asimilasyon süreci iyice hızlanır. I. Boris’in kabul ettiği bu dinin
ıi)iıriılcrı üzerine Papa’ya sorduğu sorular yüz altı maddelik R esponsa
Nımltii Papae’nin doğmasına neden olur. Bu metin Slavhk öncesi Bul-
l'.n uygarlığının çeşitli yönlerine ışık tutmaktadır. Fakat bundan son-
1 ,ı Kalkan Bulgarları artık Türk tarihinin ilgi alanına girmez.
l Içüncü topluluk Volga boyunca tırm anır ve VIII. yüzyıl sonlarına
ılnıV iı bu nehrin Kama’ya karıştığı kavşak noktasında Büyük Bulgaris-
1 ,1 1 1 , Volga ya da Kama Bulgaristan’ı adlarıyla bilinen iyi yapılanmış
İHI krallık kurar. Bugünkü Kazan şehrinin birkaç kilom etre ötesine
iliiÿt-n başkentleri Bolgar en eski Türk kazı alanlarından biridir. Bu
fı niln gelişmesi kendi yok oluşunu da beraberinde getirmiştir.
Ksasen geç İslam dönem i mezar taşları yazıtlarından oluşan bir
Volga Bulgar edebiyatının var olmasına karşın (XIII-XIV. yüzyıllar), bu
illideki en önem li tarihsel belge “Bulgar Prensleri Listesi”dir. Bu liste
V III . yüzyıla dayandığına dair kuşkum uz olmayan eski Slav dilindeki
lıır vakayinamenin arasına sık ıştırılm ış ondört satırdan ibarettir ve
.ııılaşılmamış birçok nokta içerm ektedir, iki bölüm den oluşur. Birinci
liolümde Tuna Nehrinin ötesindeki prenslerin (Kniaz) adları vardır.
109
TURKLERIN TARİHİ
ikinci bölüm se tsperik’in ve 763’te ölen U m or’a kadar olan bütün ha
leflerinin isim lerini içerir. Attila’nm ilk bölüm de ismi geçen oğlu Ir-
n ek’in yüz elli yaşma kadar, babası Avitohol’un ise üçyüz yıl yaşadığı
söylenir. M itlere özgü bu uzun öm ür, bu iki şahsiyeti zaman içinde
ulu bir mevkiye yükseltme im kânını verir. Aslında Irnek, 6 0 3 ’te başa
geçen Gostun’dan yüz elli yıl evvel 4 5 3 yıhnda hüküm sürmekteydi.
Dolayısıyla Avitohol’u Irnek’ten üç yüzyıl öncesine koyarsak, MS 153
yılında hüküm sürmüş olmalıdır. Oysa bu devirde Bulgarlar hâlâ Yu
karı Asya’daydılar. Avitokol’un aslında Hiong-nulu Mete ya da daha
bir yığın başka tanınan şahsiyetten biri olduğuna dair iddialara rağ
m en Avitohol tarihte kayıp bir şahsiyettir. O nun sadece göçlerinin
sorumlusu olan kişi olduğu düşünülebilir.
X. yüzyılda Batıdaki son istila hareketlerinin en korkunçlarından
birini yaratan Macarlar sadece tek bir olguyla, fakat önemli bir nokta
da Türkolojinin ilgi alanına girerler; V ya da VI. yüzyıla doğru, ne et
nik bir birlik ne de tutarlı bir ortak dil oluşturmaktan oldukça uzak
olan Macarlar, aslında Kabar adındaki bir Türk boyunun yönetim in
deki Fin-Uygurlardır. Türklerin, ne Türkleşm elerini ne de bir Türk
Devleti kurm alarını sağlayabildikleri M acarlar üzerindeki bu geçici
egemenliği bize boyların nasıl bir esneklikle oluştuklarını ve b irbir-
leriyle nasıl bağlantılı old uklarını gösterm ekted ir. Bu egem enlik,
haklarında fazla bilgiye sahip olmadığımız eski oluşum lar konusunda
kendimize yeni sorular sorm amızı sağlar, ayrıca herhangi bir unvana,
prens ya da hanedan adlarına aşırı bir önem atfetmememiz gerektiğini
gösterir. Hem zaten Türklerin Macarlar üzerindeki egem enliği hiçbir
şekilde M üslüm an ve Bizans kaynaklarının, özellikle VII. Konstan-
tinos Porphyrogenetos’un Macarları Türk olarak sınıflandırm alarının
nedeni sayılamaz. Daha sonraları Ruslar ya da Slavlar da Müslüman-
110
TURKLERIN ORTAYA ÇIKISI
İlil iarah n d an T ü rk olarak ad lan d ırılacak lard ır. K a rşıla ştırıla b ilir b ir
,.ı Miın tarzı ya da k esin olm ayan yer b e lirle m e le ri, in san ları sın ıflan -
I İM i n a k için y eterli görü lm ü ştü r.
I lü z a r la r
111
TÜRKLERIN TARİHİ
112
TORKLERIN o r t a y a ÇIKIŞI
113
TURKLERIN TARİHİ
B izan s’la ilişk ileri H azarları b e lli b ir ö lçü ye kadar Yunan ekolüne
y e rle ştirir, fakat hızlı b ir b içim d e y ü k se k u y g arlık d üzeyine ulaşan
Islam iyetin p arlak e tk isi B izans e tk isin i d en gelem ekted ir. Bütün d iğer
T ü rk im p a ra to rlu k la rı gibi H azarlar da dış e tk ile re a çık tıla r. Ama
b u n ların pek çoğ u n u n aksine k atı gelenekleri olm ayan topraklard a ya
114
TÜRKLERÎN ORTAYA ÇIKIŞI
115
TURKLERIN TARİHİ
116
IV. BÖLÜM
il k ç a ğ v e o r t a ç a ğ BAŞINDA
TÜRK UYGARLIĞI
vsya»
Ilo z k ır
117
TURKLERIN TARİHİ
118
İLKÇAĞ VE o r t a ç a ğ BAŞINDA TU RK UYGARLIĞI
A ra b a la r ve Y u rtla r
119
TURKLERIN TARİHİ
120
il k ç a ğ v e o r t a ç a ğ BASINDA TÜ RK UYGARLIĞI
■\ (
121
TÛRKLERtN TARİHİ
sinden önce 1,5 milyon at, 1 milyondan çok sığır, 7 milyondan fazla
koyun ve 225.000 deveyi, yani toplamda (her bir birim 1 at, 1 deve,
1 sığır ya da 5 koyundan oluşacak şekilde) yaklaşık 3 .8 9 5 .0 0 0 birim
hayvanı besliyordu. Eskiden, yani savaşlar, salgın hastalıklar, çekirge
istilaları, (MS 46 yılındaki gibi) kurakhklar küçük ve büyükbaş hay
van sayısında çok büyük azalmalara değil, ancak geçici düşüşlere yol
açtığı ya da elverişli koşullar bunların sayısında aşırı artışlara neden
olmadığı zamanlarda da durum herhalde bundan farklı değildi. Ama
1918’de Moğolistan savaş ya da fetih eğilim inde değildi ve ülkede gö
çebe hayvancılığı atçılıktan çok daha önem liydi. Etkinliklerin teme-
hnde savaş yer aldığı zamansa durum değişiyor; o zaman atlar öbür
hayvanlardan daha değerli oluyordu. H iong-nuların sürülerindeki
hayvan sayısı normal zamanda kişi başına onbeş ila yirm ibeş büyük
baş hayvan arasında değişiyordu. Bu sayı yokluk yıllarında en yoksul
boylarda kişi başına ikiden aza düşer, refah dönemlerinde ise en zen
gin boylarda kişi başına yaklaşık üç yüze çıkardı (M Ö 127’de yapıl
mış bir değerlendirm e). H iong-nuların sayısının bir bu çu k milyon
kadar olduğu tahmin edildiğine göre, hayvanlarının sayısının da en az
iki m ilyon, daha geniş topraklarda ise 1 9 1 8 ’e göre 2 veya 3 kat daha
fazla, yani ortalam a bir sayıyla 3 0 m ilyon olm uş olm ası gerekir.
Bunların arasında, at oranının yüzde 12 ila 15, dolayısıyla 4 milyon
baş kadar olması gerekh. Ama at yüzdesinin kırka kadar çıkabildiği
düşünülürse, dem ek ki sonuç ürkütücü olabilm ekte, yani 12 milyon
ata çıkabilm ektedir (MS 46 tarihinde yapılm ış değerlendirme). Karşı
laştırm ak gerekirse: SSC B ’de 1 9 5 5 ’te 13 m ilyon, 1 9 6 5 ’te 8 m ilyon
adet at vardı.
Özenle belirlenen bu sayılar, göçebelerin savaşa en az kişi başına
iki ila üç at götürdükleri, bunun onlara her zaman yorgun olmayan
122
il k ç a ğ v e o r t a ç a ğ BAŞINDA TÜRK UYGARLIĞI
123
TÛRKLERİN TARİHİ
olan, karşı karşıya kaldığı sorunu çok iyi kavrayan, bununla birlikte
dünyaya egem en olm ak fikrinden vazgeçmeyen Çengin Han, Çin’in
sulanabilen tüm topraklarını otlağa dönüştürm eyi tasarlam ıştır. Ve
yine bu kaynak yetersizliği nedeniyle barış zamanlarında atlarını
komşu ülkelere satmak zorunda kalmışlardır. Çin’in, barış içinde kal
mak amacıyla Uygurlardan -d ah a sonra yem yokluğundan ölmelerine
seyirci kalma pahasına bile o ls a - akıldışı fiyatlara çok sayıda at satın
almak zorunda kaldığı bilinm ektedir. Bu yüzden seferler çoğu zaman
kısa sürer, yem in tükenm esi ve hayvanların güçten düşmesiyle b irlik
te sona erer ve bir daha ki sene tekrarlanırdı.
Uygar topraklara, oranın kaynaklarını sonuna denk sömürüp boz
kıra dönüştürm eden yerleşebilm ek için yeni koşullara son derece ya
vaş ilerleyen, belki bir iki yüzyıl süren bir süreçte hazırlanm ak ge
rekliydi. Bu, OsmanlIlarda olduğu gibi, önemli miktarda bir adı gü
cü muhafaza etm ekle birlikte, bu güce artık kiht rol atfetmeyen bir
yerleşiklikle m üm kün olacaktı. Benzer bir şekilde Attila da Macaris
tan ovalarına yerleşerek yeni koşullara uymaya çalışm ış ve Roma İm
paratorluğu üzerindeki baskısını sürdürmüştür.
124
ILKÇAG v e o r t a ç a ğ BASINDA TÜ RK UYGARLIĞI
I İl liret
Yaklaşık yüz yıl, belki de daha uzun bir süre boyunca Akdeniz’i
I' .ı|.doğuya bağlayan büyük eksenin, Mezopotamya, İran, Mâverâün-
III liM (Sogdiyan) ve T arım havzasının kuzeyinde ve güneyinde
.1 1 ,danan ve Singan-fu’ya (eskiden Çang-an) varan Serinde vahalann-
ıl.ın (j;ünümüzde Sin-kiang) geçtiğine inanılıyordu. XIX. yüzyılda b ir
\lnian, geçip giden değerli mala atfen bu yolu “ipek Yolu” olarak ad-
l.ıiHİııinişti. Aslında ipek Çin’de para birim i değeri taşıyan bir maldı.
Almanın bu önerisi büyük bir kabul görmüştür.
125
TÛRKLERIN TARİHİ
126
il k ç a ğ v e o r t a ç a ğ BAŞINDA TU RK UYGARLIĞI
Iillini ve Sanayi
I jMin daha küçük bir rol oynuyordu, ama büsbütün de yok değil-
lı lımıık vadilerinde ilkel olmasına karşın, zengin vahalarda daha ge-
liyııır. durumdaydı ve Türkler vahaları artık daha sık ziyaret ettikler
I h.ıiia yerleştikleri için tarım a uzak kalm am ışlardı. Kent yaşamı
»li'l'nlısian’da henüz bilinm iyordu. Bulgarlar ve Hazarlardaysa geliş-
III' ill III başlangıcm daydı. K entler b irço k kim se için son derece
lıih ıılcyici bir ülkü, tehlikeli olduğu kadar da çekici bir seraptı. Bilge
i .ııMiı'ın Çin’deki örneklerine bakarak bir kent kurm ayı düşlemesi,
1 ' I il iliğin korkuya üstün geleceği günün uzak olm adığına işaret
■ıli\ 'c ııd u .
127
TÜRKLERIN t a r i h i
K o rk u n ç P o rtrele r
128
ILKÇAG v e o r t a ç a ğ BAŞINDA TÜ RK UYGARLIĞI
I'll gözlemler arasında doğru olan da var yanlış olan da; kim i za-
ı.ııı anlaşılmamış, kim i zaman bilerek olduğundan acıklı gösterilm iş
ıı.'lcınler ve kolayca ortadan kalkm ayacak yargılar da mevcut,
ıı/yıllardır ayakta duran uygarlığının son günlerini yaşayan bir Ro-
ı.ılı, arılığına, temizliğine duyduğu saygıdan dolayı suyu kirletm ek-
II (.ckindiği için o suda yıkanm ayan ve hiç olm azsa b irço k ön
I II İlk yapmadan orada araç gereçlerini ve giysilerini yıkamayan in-
ıılar hakkında ne düşünebilirdi? Bu insanların açık açık ve büyük
I inançla bir kurt ile bir dişi geyiğin çiftleşm esi sonucu onaya çık-
1,11 mı, atalarının bataklıklarda gebe kaldığını ya da mağaralarda
i)’,ıırcluklanm anlattıkları düşünülünce, Batılıların bunları “Çölde
ılaşan korkunç, iğrenç ruhlar”dan türem iş kabul etm eleri pek mi
.miliydi? B inicinin baldırları ile atın sırtı arasına sıkıştırılm ış et
129
TURKLERIN TARİHİ
130
il k ç a ğ v e o r t a ç a ğ BAŞINDA TÜ RK UYGARLIĞI
İlli I (lören gözlerim görmez, bilen aklım bilm ez oldu... Evet, göz-
lı I ruh ve yürek hıçkırıkla d o lu y o r...” Ve oğlu da babasımn
HU ,11 yazıtına şu sözleri kazıtmıştır: “Bilge Kağan göğe uçtu. Yaz ge
lini I- yukarıda, gökyüzünde gökkuşağı çıkınca, dağda maral kaçınca,
I III düşü nürü m ...” Son olarak b ir reisin sade ve umutsuz haykırışı
II. İlil l)ir söylev kadar edebidir: “Savaşa gittin ve seni o zamandan be-
II I',inmedim, oğlum , aslanım !”
Siivaş
131
TÜRKLERIN TARiHI
132
il k ç a ğ v e o r t a ç a ğ BAŞINDA TÜ RK UYGARLIĞI
I mıınan ve sağ elle kullanılan başka bir tür kılıç, sonraki zamanlarda
İHI hıkım özel silahlar ile İşkillerin ve Partların ününü duyurduğu
■. 1 l)ir yay taşırdı. Sidonius Apollinaris bu konuda, “okunu yönelt-
ıi|’i l<lşinin vay haline, çünkü okları ölüm g etirir” der. Ammianus
’ l.ıiıcllin u s ise şöyle ekler: “İnanılm ayacak kadar uzak mesafelere
■II VI- ölüm cül oklar atarlar, bu ustahkta kimse onlarla yanşam az.”
133
TÛRKLERİN TARİHİ
134
ILKÇ a G v e o r t a ç a ğ BAŞINDA TU RK UYGARLIĞI
to plu m sa l Y a şa m
135
TURKLERIN TARİHİ
136
ILKÇAG v e o r t a ç a ğ BAŞINDA TÜRK UYGARLIĞI
|Mıı/‘.ıı;; Kadınlar] adlı yapıtını, bir Türk kadınının “büyük bir saygı
■lih'Mİ.m, buruk ve sevgili an ısın a” sunacaktır, im paratorluk çifti
I mİ. e benzer,” “G ök’ten gelm iş” ve “G ök tarafından s e ç ilm iştir.”
' İMİ iril fcu(’unu, destek ve ruhunu almıştır, im paratorluk çifti tahta
■ ıl.ıikcıı tanrının onları kabul etm esi için keçe b ir örtü eşliğinde
İlilin. I;ır üstünde göğe doğru kaldınlırdı.
137
TURKLERIN TARİHİ
138
İLKÇAĞ VE ORTACAG BAŞINDA TÜ RK UYGARLIĞI
Sı i l e n l e r
139
TÛRKLERİN TARİHİ
G iy im v e B eslen m e
140
ILKÇAG v e o r t a ç a ğ BAŞINDA TU RK UYGARLIĞI
i|.ı.ıııı (ilird i. Herkes içm eye koyuldu. Kısa bir süre sonra herkeste
l'ii\ ıılv l)ir canlılık görüldü. O zaman haşlanmış büyük dana ve koyun
II |i,ıu.aları getirilerek davetlilerin önüne y ığ ıld ı.” Bugün M oğolis-
ı.ıiMİ.ı hâlâ görgü kurallarının gerektirdiği gibi ellerin ev sahibinin
III', .i'.ıni' silinip sihnilm ediğinden söz edilmiyor. Çok lekeli bir giysi
-r ıij'Milik ve cöm ertlik belirtisiydi. Ö rneğin Tonyukuk, “giysisi y ağ lı”
.ınl.ıııııııa gelir.
Iionem büyük bir refah dönem iydi. Şartların bu kadar elverişli
i'lhi.ulıgı zamanlarda besin sadece sürülerden sağlanabiliyordu, yani
m Mil ürünleri ve elbette Türklerin en ünlü buluşlarından biri olan
iiıjMiıi, Bunların yanı sıra sonbaharın sonunda kesilen hayvanlardan
I Mı edilen ve kışın donmuş toprakta saklanan eder de tüketilirdi. E t
li ır doğada bulunan ya da kimi zaman özellikle yetiştirilen bazı bitki
l'iıklcıi ve etle beslenenlerin sıkhkla -T ab g aç boylarından birinin bu
İlli .ılmasına neden olacak kadar sık lık la - kullandığı küm ükren (göçüş-
ıiM yoluyla kü m ü rken ), yani “soğan” eklenirdi.
Selaletin tehdit ettiği, örgütlü bir yaşama geçmeden önce insanla-
ıııı .i(.iıktan öldükleri bu topraklarda m utluluk sadece şu sözlerle dile
)'ı iıı ilm iştir: “G eyik yiyerek, tavşan yiyerek hü kü m sürüyorduk.
II,ilk to k tu .” Bu sözler zaferlerden sonra bile kendinden geçmeyip
l',riı.ckhğin her zam an b ilincind e olan b ir b ilg en in , yani Tonyu-
I lik’undur. Türklere dört bir yandan altın ve gümüş, nakışh ve ipekli
lıııııaş topları (kervancıların para birim i) ve çok sayıda köle geliyor-
ılıı .. Şatafat d ü şk ü n ü b ir b a rb a r b ile u y g a rla rın gözlerini
I ,ım aştırabılir. Bizanslılar Y ürüklerde en güzel renklerin ustalıkla
lıııhırine karıştırılarak dokunduğu ipekh kum aşlar, altın fıçı, heykel,
kıvanoz ve ibrikler, gümüş sofra takım ları, yaldızlı ahşap sütunlar,
ı,ıvLiskuşu biçim inde oyulm uş dört ayakla desteklenen” yaldızlı di
141
TURKLERIN TARtHI
K ü ltü r
142
ILKCAC v e ORTACAG BAŞINDA TÜ RK UYGARLIĞI
I iııu'gin Doğu Türüklerini Çin, Batı Türüklerim yse İran etkisi al-
nnıl.ı )',ostermek yanhştır ve olgular da bunu kanıtlamaktadır. Rene
' İl ıiKİ, pantürk olan ateş kültünün Batı Türükleri tarafından İran’ın
ı.ıl ııı olması nedeniyle benim sendiğini. Doğu Türükleri tarafından
lııliıııııi'inesinin nedeninin ise uzakta olmaları olduğunu düşünmekle
I ıııılj’.ıya düşm üştür. Zira O nıkı Hayvan T akvim inin, U krayna’da
I ııll.mıldığı kanıtlanm ıştır ve üzüm asması Ç in’e Türkler tarafından
' iıı.Kİoğu’dan götürülm üştür. Teknikler, düşünceler, sanatlar Avras-
, I MİM bir ucundan diğerine büyük ölçüde iletilm iştir ve arkaik Türk
■jıım ,ısının Çin ve İran’a, Hindistan’a, G erm enlere, paleo-Asyahlara,
I ' 'İl.II lara, Kuçanlara da neler borçlu olduğunu belirleyebilm ek bugün
iıil.ı olanaksızdır. Sin-kiang vahaları çok yüksek bir uygarlık düzeyi
ni ııliişınıştı. Bu konuda, oradaki büyük resim ekollerini, örneğin en
|i.ııl.ık dönem ini 450 ile 750 yılları arasında yaşayan Kızıl ekolünü,
I IİI..I nın ünü Ç in’e kadar yayılan m üzisyenlerini, dansçılarını, kibar
l.ılıı ı-lerini ve Çinlilerin Kuça kentinin saraylarına yönehk gizleyeme-
ılıl İn i hayranhklarım anımsamak yeter.
143
TURKLERIN TARİHİ
Sogdcanm tüm Orta Asya’nın dili, lingua fra n ca'sı [ortak dil] ol
duğunun kabul edilm esine karşın, Sogd etkisi azım sanm ıştır. Bugut
Yazıtının bulunm ası, Sogdcanm VI. yüzyılda M oğolistan’a kadar tüm
bölgede kullanıldığının ve ilk Türük im paratorluğunun resm i dili
olarak benim send iğinin kanıtıd ır. Bu olgudan ve aynı zamanda
unutulmaması gereken Hint etkisinden daha önce söz etmiştik.
144
ILKCAG v e o r t a ç a ğ BAŞINDA TÜ RK UYGARLIĞI
I’d lc o -T ü rk Y azıtla rı
145
TURKLERIN TARİHİ
d ik tirilm iş B ain T so k to Yazıtı o ldu ğu san ılm aktad ır. Bu yazıt, 732 ve
735 ta rih li ve a d la rı g e n e l o la ra k O rh o n ya da Koço-Çaydam
Y a z ıtla rın d a g e ç e n im p a ra to r B ilge K ağan ile K ü ltig in kard eşlerin
146
İLKÇAĞ VE ORTAÇAĞ BAŞINDA TU RK UYGARLIĞI
İMilıi lıııi'i edebi yapıt niteliği kazanan bu m etinler dinsel tem siller,
'■ i'l..... '.il ılüzen ve siyasal ideoloji konusunda kesin bilgiler verir;
........ . ’.i lerler ve yaşamöyküleri konusunda da aydınlatıcıdır.
I 'l ı ı s ıi l Din
Vnksek ruhlardan ayırt edilm esi güç olan ik in cil tanrılar Teng-
147
TÛRKLERtN TARİHt
ri’yle aynı zam anda işe k arışır, ona bağlı olab ilir. Ö rn eğ in T e n g ri’nin
kap lad ığı, koru d u ğ u ve b irlik te k arar aldığı T o p rak Ana. Daha sonra
lab ilir n e y e n ile b ilir ne b in e k o larak k u lla n ıla b ilir. D aha so n ra yeni
d oğu m yapan kad ın ların ve yen i d oğanların ko ru yu cu su tanrıça U m ay
148
ILKÇAG v e o r t a ç a ğ BASINDA TÜ RK UYGARLIĞI
149
TURKLERİN TARİHİ
150
il k ç a ğ v e o r t a ç a ğ BASINDA TÜRK UYGARLIĞI
I ıiMiı.ı ıiaat etm ek, ona sadakatle hizmet etmekti. Düşmana boyun eg-
ııii i liDİcktif bir suçtu ve kolektif bir ceza gerektiriyordu. Suçlar an-
■ il .III olunan toplum un içinde işlenmişlerse suç sayılır ve cezalandı-
ıılınlı İnsan öldürm e, hırsızlık, zina, ırza geçme, düşmana ait olan
■■hlc Miç sayılmazdı. Verilen sözden dönülmezdi ve andını tutmamak
■II lıııyıik kötülüktü: sözünün eri olmak, her zaman Türk toplumları-
'iiM ılcı';işiTiez bir kuralı olarak karşımıza çıkacaktır.
I vrcnsel D in le r
15i
TÜRKLERIN TARİHİ
152
V. BÖLÜM
UYGURLAR
vsye^
lehlilerin i henüz sindirm ekte olan İslam iyet dışında tüm büyük
İlil ııscl dinler Asya’nın ortasından geçerek Yakındoğu’dan Çin’e, tüm
\ wi’ya yayılm ış, gerçek anlamda evrensel olm uşlardı. Söz konusu
.İmin Asya’da coşkuyla karşılandılar ve daha sonra gelişip meyve
'in lile r. Türklerin ve M oğolların hoşgörüye doğal eğilimi ve dinsel
I (iiııılara m erakı bu dinlerde elverişli bir ortam buldu; onlara başka
lininin ve koşullarda ve daha az hazır çevrelerde, kesinlikle sahip ola-
ııiıiyacakları kadar uzun ömürlü bir kitle sağladı. Onlarda engizisyon
İli-m. Islami cihad Çinlilerin fanatizm hareketleri gibi yaradılışa ay-
l'iıı geliyordu. Bu bölgede, Kansu ve Sin-kiang vahalarını aydınlata-
■ıl-, tlünya tarihinde görülmem iş bir evren doğmaya hazırlanıyordu.
A ra p İşgali
153
TURKLERIN TARİHİ
Talaş Savaşı
154
UYGURLAR
Kralın kaçm ay ı b aşaran oğlu yardım isted i. D oğu İra n ’ın b ir efsa-
II'I ısına cevap v erdiler. Ziyad ib n S a lih ’in k o m u tasın d a güneye gelen
155
TÜRKLERIN TARİHİ
156
UYGURLAR
.İlil- daha, eskisi kadar güçlü olmayan bir hırsla ve başka ufuklara da
l'.ıyan gözlerle Çin yönüne bakmayı sürdürdüler. G üçlerinin merkezi
ıl.ılıa bir yüzyıl boyunca kutsal Ötüken ülkesinde olmayı sürdürecek-
II yalnızca bir yüzyıl! Her şey onları batıya itiyordu. Türükler bu
VIIIide fantastik bir atılım imkânı verdiğinden beri her şey onları bu
\iiiic çekiyordu. Kaderleri artık oradaydı
re ç e n e k le r
157
TURKLERİN TARİHİ
158
r UYGURLAR
I'll)',II Koma için sıkıntılı bir dönem daha! Birtakım barbar Türk
!.. ılı II ıııalıksız saldırırken, devrin en yüksek uygarlığı içinde yer
»itn Mıi'.kıman Türkler de Küçük Asya’yı aralıksız talan edip duru
,> .İMMİı llusiku s IV. Romanos Diogenes Hunlara karşı harekete geç
iM. I Ol unda kaldı ve 1071 ’de im paratorluğun doğu sınırındaki Ma-
II i'iıı İr yapılan savaşta yenilerek tutsak edildi. Bu savaşta Peçenekler
I. İn ııırıı düşman tarafına, kardeşlerinin yanına geçmişlerdi ki, bu da
■ıiıilıııı iyi bildiği, sıklıkla tanık olduğu bir durumdur. Bu tarihten,
l.ıi .u ;ı,ıan ileride yine söz edeceğiz. Şimdi Asya’ya dönelim.
Mı v j)lislan’daki U y g u r İm p a ra to rlu ğu
159
TÛRKLERIN TARİHİ
160
UYGURLAR
I ıi i\'(.'kten 755 yılında, Sogd kültürüne sahip soylu bir Türk aile-
ıiıılıı ı.(K'Ligu ve Asya’nın gördüğü en ünlü paralı askerlerden biri olan
. ıvnı zamanda Çin ordusunun kom utanlarından Ngan Lu-Şan esas
ıLıı.ık k-dere Türklerden oluşan güçlü bir birliğin başında imparator-
lıııM karşı ayaklandı ve iki başkenti, yani Lo-yang ile Çang-an’ı ele ge-
iiilı Bu durum da G ök’ün Oğlu, ikinci kağanları Bayan Çor (7 4 7 -
"'■0 yönetimindeki Uygurlara başvurmaktan başka çözüm bulamadı.
Mıi\'.ııı Çor’un başka bir unvanı da onun Uygur soyagacında bulun
.... . ne kadar rahatsız olduğunu açıkça gösteren “bilge köl kağan
li ıi)'Mcle bolm ış el etmiş bilge kağan”dır. Bayan Çor, Çin’e yabgu olan
ıi)'lııım gönderdi. O da tahtı gasp edeni yenerek kendisine verilen çok
ıiyiılii hediye ve unvanı aldı, Çinli b ir prensesle evlendi ve yıllık
'İl 000 ipek parçası değerinde bir haracm sözünü aldı. Sonra Kırgızla-
1,1 y:ıpılacak bir akına katılmak üzere ülkesine döndü (758). Aynı yıl
I l|',.nı Lu-Şan ve oğlu öldürüldü.
Ama 761 yılında Sogd bir paralı asker bir ayaklanma başlattı ve
I İyi',urlara başvurdu. Çinlilerin Bayan Çor’u ortadan kaldırttığından
ııplıclenen Uygurlar Ç in ’e sadık kalacaklarını bildird iler. Bu defa
I .ıı'.an’ın yönetim inde yeniden yardıma koştular; başlarında Çincede
Mc'iı-yu olarak anılan Bögü Kağan vardı (7 5 9 -7 7 9 ). 762 yılının Kasım
■lyıııda ayaklanma yeniden bastırıldı. Ancak bu kez Uygurlar daha
h ıııkinli davrandılar. Ç inlilerin ikiyüzlülüğünden çekinm işlerdi ve
I hia İm paratorluk topraklarında kalmaya karar verm işlerdi. Ancak
I. inliler onları kovm ak istediler. Bunun üzerine Uygurlar da Lo-
\'.ıng’ı yağmaladılar ve yakıp yıktılar. Sonra ganim etleri yüklenerek
ı.rk ip gittiler. Daha sonra Ç in’e 765 yılında geri dönüp son asileri de
il.İSİ nacaklar ve 790’da Tibetlileri kovmak için yeniden geleceklerdir.
161
TÖRKLERtN TARİHİ
E d ebiy a t ve İn a n çla r
162
UYGURLAR
163
TORKLERİN TARİHİ
Manizm ile Şamanizm arasmdaki bağlar bugün hâlâ gizem lerini koru
m aktadırlar; ama bu dinlerin ikisi de birbirinden çok farklı idealler
den esinlenm ekle birlikte, aralarındaki bu bağlar hoşgörü ve işbirli
ğinden ibaretti. Belki de Manizm gökyüzü-yeryüzü, dogu-batı, mavi-
siyah benzerlikleriyle, eski Şam anizm in ikili ölüm kavramını güçlen
dirm işti ki, bu da Türklerin daha sonraki tarihlerdeki birçok dinsel
tem silinin belirli b ir düalizm eğilim ine sahip olm asının açıklaması
olabilir.
Her ne olursa olsun göçebe geleneklere dayanan X. yüzyıl tarihli
bir kehanet kitabı olan Irk Bitig bir Mani manastırında Runik karakter
lerle yazılacaktır. 1 3 0 0 yılına doğru, Turfan Uygurcasıyla yazılan
Oğuz D estan ın ın bugün Paris’te BibUotheque N ationale’de bulunan
m etni O ğuznâm e Türk paganizmini yüceltecektir. Ve nihayet - k i bu
hiç de az bir şey d eğild ir- Manist çevrede oluşmuş, ama kısmen gele
neksel dinsel temsillere dayanan Uygur kökenli büyük bir m it çok
yaygın bir ilgiyle karşılanacaktır ve bu m itten hem ÇinUler hem de
Moğol dönem inde Müslüman Cuveynî, ayrıca büyük İran tarihçisi Re-
şidüddin ve Marco Polo da söz edecektir. Bu m it Oğuzları, Naymanla-
rı, Ö ngütleri, Kalmuk ve Oyrat M oğollannı ve kuşkusuz daha başka
halkları da etkileyecektir. Bu mite göre Bögü Kağan bir güneş ışınının
döllediği bir ağaçtan doğmuştur. Burada işin içine kurdun karışma
ması, söz konusu olanın Türük tem sillerine sadık, Yağlakar ailesinin
yönetim indeki Uygarların ilk m itinin değil, IX. yüzyılın başına doğru
bir haneden değişikliği sırasında tahta Ediz boyunun geçişiyle yayılan
mit olduğunu düşünmeye itebilir.
164
UYGURLAR
Mıii]olistan’d a U y g u r im p a ra to rlu ğ u n u n D ü şü şü
165
TURKLERIN TARİHİ
sekiz yıl boyunca bir oraya bir buraya savruldular. Açlıktan, soğuk
tan, saldırılardan yıldılar ve nihayetinde ortadan kayboldular (848).
Çin sevinç ve nefret çığlıkları atıyordu. Çin 8 4 5 ’ten başlayarak sis
temli olarak Mani dinine saldırmaya başladı ve bu vesileyle de top
raklarındaki tüm yabancı dinlere saldırdı.
Yaglakarlarm da içinde bulunduğu öieki onbeş Uygur boyu, ki
bunlar Uygurların yarısından fazlasını oluşturuyorlardı, Çin’e güven
m ek yerine Karlukların ülkesine doğru ilerlemeyi seçtiler. Altay Dağ
larında iki gruba ayrıldılar, biri T ib et’e, öteki de Doğu Türkistan’a
doğru gitli. T ibet’e giden grup Batı Kansu’da, Bezeklik’ten (Dun-hu-
ang) Kançu’ya kadar uzanan toprakları işgal etti. İkinci grup Kuça’dan
Beşbalık’a kadar uzanan bölgeye yerleşti. Bunların yolculuklarının gü
zergâhını izlemek zordur, zengin vahalarla dolu bu yeni ortama sızış
larını da anlamak zordur. Burada, yandaşlarının desteğini ve yardım ı
nı almışlardır. Ancak ilerlem elerinin bir nedeni de Çinlilerin entrika
ları, Tibetlilerin tehditleri ve istilaları olm ahdır. Yaklaşık bir elli yıl
boyunca Kançu’nun iki m erkezinde, yani Kansu ve Su -çeu ’da (Koço
[Kao-ç’ang], günümüzde Kara H oça’da) çok rahat koşullarda yaşamış
lardır. Burası daha sonra Çin Türkistanı sonra da Sin-kıang olacaktır.
K ırgız im p a ra to rlu ğ u
166
U YGURLA R
167
TÛRKLERİN TARİHİ
K ita n la r
Türk olm adıkları halde konumuza dahil olm alarının nedeni, bir
yandan Türk tarihi için çok önemh olan Moğol gücünün habercisi ol
maları, öte yandan da Türk dünyasında bir role sahip olmalıdır. 1125
yılında Ç in’den kovuldukları zaman büyük bir enerji patlaması onları
göçebeliğe geri döndürdü. Tüm Orta Asya’yı aşarak (1 1 3 0 -1 1 3 5 ) daha
sonraki bir dönemde adı Rus Türkistanı olacak yerin kuzeydoğusunda
Karahitaylar adında Budist bir devlet kurdular. İleride bu devletten
söz edeceğiz.
168
UYGURLAR
169
TURKLERIN TARİHİ
Ş a -t’o la r
Çin, önünde “diz çökm eye ve baş eğm eye” gelen barbarlara gele-
170
UYGURLAR
III I M İ olarak yaptığı gibi onları O rdos’un kuzeyine federe olarak yer
li indi. Orada yetm iş yıl boyunca huzur içinde yaşadılar. Sonra 878
ılıiKİa Çinlilerin hiç eksik olmayan anlaşm azlıklarına müdahale et
im I .ııııacıyla Şan-si’ye sızdılar.
)'urt A ra y ışı
ı ) zamana kadar tüm büyük Türk halkları adlarını ilk olarak sade-
' I askeri başarılarla duyurm uşken, Uygurlar seslerini silahla duyur-
III,lyı reddediyorlardı! Böylece Doğu Türkistan’da sadece dua sesleriy-
|ı , (iküz böğürmeleriyle ya da satıcı sesleriyle kesilen büyük bir ses-
I ilk hüküm sürüyordu. “Yeni yetişmekte olan kusurlu ve acemi kâ-
ıi|iliT," “küçük din adam ları,” Türkleri övm ek, yüceltm ek amacıyla
Ilı il İCLİ güçlü savaşçılardan devralmışlardı: gururun yerini alçakgönül-
lıılıık, fetihçihğin yerini idare; etle beslenm enin yerini sebzeyle b eş
li M in e ve büyük göçlerin yerini şaşırtıcı bir duraganhk almıştı.
171
TÛRKLERİN TARIHİ
172
UYGURLAR
/woisu U y gu rla rı
173
TURKLERIN TARİHİ
S in -k ia n g U y gu rla rı
Kansu’daki gibi boylar vahaları hem en ele geçirm ezler, ilk önce
kuşatırlar. Ancak bir yirm ibeş yıl sonra Turfan, Beşbalık, Hami ve
Kuça’yı ele geçirirler. Belki de Bezeklik ayaklanmasıyla Tibetlilerin
bölgeden kovulm asının ardından buraları kolayca sahiplenmişlerdir.
Burada istikrarlı bir devlet kurarlar. Bu aslında genel olarak Koço
(Hoça) Krallığı adını alan federatif bir devletti. Bu devlet oldukça ya
vaş bir biçim de Tarım havzasının tüm kuzey bölgesini Türkleştirm iş-
tir. Hükümdarlarının unvanı idi kut’du. Bu unvanı Basmillerden alm ış
lardı. Bu da Basm illerin büyük b ir çoğunluğunun, ki yerleştikleri
topraklar çok da uzakta değildi, Uygurlarla birlikte buralara kadai
geldiğini düşündürüyor. İki başkenderi vardı; biri bozkırlarda, ku
zeydeki Beşbalık, öteki Turfan vahalarının batısındaki Kara Koço (Kı-
174
I''
UYGURLAR
175
TÜRKLERIN TARİHİ
176
UYGURLAR
I 'v,i^ur V a h a la rın d a k i D in le r
177
TÜRKLERIN TARİHİ
178
UYGURLAR
ıiM (U)0 yıllarından kalma İbranice elyazmasıyla daha iyi bir biçimde
!» ıııııl.ııınııştır. Etkinlikleri çok açık olmamakla birlikte önemi de çok
ı.'i. İli dc'gıldi.
1 >. 1 1le daha sonraki yıllarda bu bölgelerde zafer kazanacak olan Is-
h ı ı ı i v ı i. tacirler, elçiler ve dervişlerin ülkeyi uzun b ir süreden beri
.]•'!,['..masına karşın henüz yeterince güçlü değildi. Bunların eylem leri
I .ıiiM Minda çoğu zaman ancak bazı tahm inler yapılabilm ektedir. Ama
ili ,1 . imlan Kırgızların bölgelerine kadar, Orta Asya konusunda iyi
i'iliMİi'ic- sahip olabilecek derecede yoğun bir etkinhkte bulundukla-
ı ıı n L ıı ı şüphe yoktur. Buna karşılık ne yazık ki o dönemden kalma ya
pıl l.ı ula bu konuda yeterli bilgi yoktur.
'.o Muç olarak Uygurlar şaşılacak bir toplumdu! Kuşkusuz kentler-
iı lu’i halkın, her dinsel inancın, m odern zaman gezginlerinin anlat-
ııl'l.ııı gibi, belki de iç duvarların ayırdığı ayrı özel sem tleri, mahal
li iril vardı. Ama yine de, bir m egalopolis olmayan bir kentin içinde,
ı lı ,1 .- iiç büyük dine, Manizm, Budizm, H ıristiyanlık ve “anim ist” bir
I i|iıın olan Türklerin en eski ulusal dinine bağh insanlar yan yana ya-
,ı\‘ıulardı. Sokaklardan ya da meydanlarından, serbestçe vaaz ederek,
III.ılım satm ak amacıyla pazarhk yaparak Yahudiler, Müslümanlar,
r'ı Kİİİştler geçiyorlardı. Kaçınılm az olarak kuşkuculuk ve rölativızm
iıılmınlarını taşıyan hoşgörü ve eküm enikliğin, aşırı tutuculuğa yeğ
li Ill'll idealler olması karşısında hayran kalınması gerekir. Çünkü b il
ilip,imiz kadarıyla tarihte, Uygurlarınkiyle karışlaştırılabilecek bir tek
' IIIırk yoktur - ve böyle bir örneğe belki ancak başka Türk toplumla-
ııiKİa ya da onlara benzeyen, onlarla yakm hğı olan Moğol toplumla-
ııiKİa rastlanabilir.
179
VI. BÖLÜM
ISLAMÎYETÎN KABULÜ
VSYö;
P aralı A s k e rle r
180
I
ISLAMIYETIN KABULÜ
I ı.ılıa ilk Abbasi hüküm darları dönem inde bile, orduda güçlü as-
ı . ı ıılarak yalnızca Horasanlılar ve Şam Em evilerine karşı devrime
V ili ı l ı m etmiş ve öncekinden daha Farsî görünümlü bir Arap haneda-
■" 1 1 , 1 hizmet ederek İran’a hizm et ettiklerini düşünen bazı Iranhlar
■nılı Ama yanılsam aları gitgide artıyor ve b ağ lılık ları sürekli
-.iMİlıyordu. Ve henüz 8 2 0 yılında halifelerin bağım lılarından olan
I ılın iler bağım sızlıklarını ilan ediyorlardı: bu, İran’ın özerkliğini
iı'J ıınamn, yeniden doğuşunu hazırlam anın daha etkiU b ir yoluydu
181
TÜRKLERIN TARİHİ
182
ISLAMIYETIN KABULÜ
183
TÛRKLERIN TARİHİ
184
ISlA M IY ETtN KABULÜ
185
TÜRKLERIN TARİHİ
186
ISLAM tYETİN KABULÜ
187
TÜRKLERIN TARİHİ
F a t ı m i H â k im iy e t i
Fatım i fethi M ısır’da Türk unsurunu saf dışı bırakam adı. Müslü-
188
ISLAMİYETIN KABULÜ
189
TURKLERIN TARİHİ
190
r ISLAMIYETIN KABULÜ
191
TÜRKLERIN TARİHİ
Ancak Islam iyetle tanışma kom şu halklar üzerinde pek bir etki
yaratm adı ve buraların kaderini Slavlar belirleyecekti. X. yüzyılda
Bulgarlara karşı düzenlenen saldırılar daha da sıklaştı ve sonunda da
bu yüzyıl onların din değiştirmesine tanık oldu. Ve XIII. yüzyılın baş
mda sınırlarında korku salan N ijni Novgorod şehri kurulacaktı.
192
ISLAMtYETIN KABULÜ
!■ ı i n ı h a n h l a r
MiiI .k; yıl sonra Karahanlılar adıyla bilinen Türk halklarının Müs-
HuiliiiIipj kabulününse çok daha başka bir önemi olacaktı. Bu halklara
I (ijlı.ııılılar denilm esinin nedeni hüküm darlarının adının Kara Han
'İm I .ulu . Bu hanedana, nadiren ve yanlış olarak, llekhanlar hanedan-
hM,ı 'İ l ılcnilm iştir, ama unvanları olan bu ilek sözcüğü kendilerine ait
l) (jıl(h Kara Han hakkında ancak efsane niteliğinde b irçok bilgi var
ili :ııu ak onu tanımamızı sağlayan m etinlerin sayısı azdır. Bu neden-
I' İmi kında ancak varsayımlara dayanmak zorundayız.
I'ı k lazla yanılgıya düşmeksizin Karahanhların Yağma, yani Oğuz
'MııMiin düşünülebilir. Bu büyük oluşum , belki de Kalmuk hüküm-
III lif,İlil yok ettikten sonra dokuz boya dayanan eski örgütlenme b i
nini il iyice değiştirecek ve m itlerini yeniden kurarak Balkaş ve Aral
' II.Ilı bölgesine yerleşecektir: artık yirm iiki ila yirm idört oluşumdan
iİMiı iıi ve anlaşılan kendisine köken hayvanı olarak boğayı uygun
H"iniiiÿ ve ayrıca yırtıcı kuşlarla totem türünde bir ilişki kurm uştu.
i .ıiahanhiann Altay’ın güney yamaçlarından inm iş ve belirsiz b ir
I.illine ele geçirecekleri iki kentin çevresinde göçebe olarak yaşamaya
lı.ı J.iMiışlardır. Bu kentlerden ilki Satuk Buğra Han’ın başkent yaptığı
I ı .)':ır, diğeri ise oğlu Buğra H an H aru n’un y önettiğ i, Çu’nun
l ıi 'i'yinde yer alan Sogd kuruluşu Balasagun’dur. Dem ek ki bir yan
ıl m Uygur uygarlığı ülkeleriyle, bir yandan da çok sayıda barbar
I İlik halkıyla ve bu arada da özellikle Isık Kölün batısındaki bazı Çi-
üillrıie ve kendilerinin de hâlâ aralarında yer aldıkları Balkaş Gölü-
IIIIII doğusundaki bazı Karluklarla kom şuydular: dönem in tasvirleri
'Mİ,III küçük gözlü ve basık burunlu, tam birer M ongoloit olarak
. "'.iiTinektedir.
Kimi seçkin tabakaları Uygurlar tarahndan uygarlaştırılm akla b ir
193
TURKLERIN TARİHİ
194
ISLAMIYETIN KABULÜ
195
TURKLERIN TARİHİ
terk ettiyse de tekrar geri geldi. 999 yılında Buğra H an’a bağım lı bey
lerden biri, hem Müslüman kültürü için hem de yüzyıllar boyu Arap
ça uğruna terk edilen İran dilinin yeniden dirilm esi için pek çok şey
yapan bu Iran hanedanlığına son verdi. Bu önemU bir olaydır. Çünkü
o gün, bu eski İran toprakları üzerindeki İran hâkim iyeti sona ermiÿ
ve halen sürmekte olan Türk hâkim iyeti başlamıştır. Böylece Tacikler
de efendi statüsünden bağımh statüsüne geçmiş oldular.
A fganistan’daki G azneliler
196
r
ISLAMIYETIN KABULÜ
İHI İl. il kın üzerinde kurdular ve nihayet onlar da diğer örnekteki Arap
ın|Milı;^ına karşılık gelen b ir yabancı uygarlığı, İran uygarlığını
İl III il ettiler.
Gazneli M ahm ud
197
TÛRKLERİN TARİHİ
1030) hatırı sayılır derecede büyük bir devleti miras olarak devral
mıştı. Kişiliği üzerinde onun kadar tartışılm ış bir şahsiyet çok azdır.
O nun hem bir kahraman hem de bir canavar olduğu düşünülürdü, oy
sa o çelişkilerle dolu bir karakterdi. Bilim ve sanatın büyük bir koru
yucusu olduğu için seçkin entelektüeller etrafında toplanm ıştı. Fakat
öte yandan bir gün bir öfke anında el-Bîrûnî’yi tuttuğu gibi pencere
den attığı, bunun üzerine davetlisi olan İbn Sina’nın da böyle bir tira
nın sarayında yaşam aktansa çöllerde yaşamayı tercih ettiği rivayet
edihr. Gazneh M ahm ud gelenek ve göreneklere çok önem verirdi.
Kolluk kuvvetleri her türlü uygunsuz davranışı önlem ek konusunda
pür dikkattiler. Oysa kendisi ölesiye içip sarhoş olur, sonra da göz
deleriyle oynaşırdı. İyi bir espri anlayışı vardı, ama yapılan nüktelere
yalnızca kendisi için bir hakaret, bir küçültücü durum yaratmadığın
dan emin olduğunda gülerdi. Saray şairi Fârukî’nin söylediğine göre
öldüğü zaman (1 0 3 0 ) kadınların gözleri ağlamaktan nar tanelerine
dönm üştü. Kötü niyethier bunlar için sevinç gözyaşları diyecektir.
Zaten Gazneli nin davranışları, erdem ve kusurları hep çarpıtılm ıştır.
Mutasavvıflar M ahm ud’u, onları büyük bir aşkla izleyen en gözde ta
lebeleri, kalbinde Allah sevgisinin açıldığı bir ergin olarak görüyor
lardı.
Arapların sadece yaklaşabildiği H indistan’ı M üslümanlara açm ak
Gazneli M ahm ud’a kısm et olmuştu. Daha 1001 yılında Hindistan’a ilk
akınım yaptı ve sonraki yıllarda toplamda onyedi kez olmak üzere bu
topraklara geri döndü. P en câb ’ı ilh ak etti ve den etleyecek gücü
olm am asına rağm en pek çok prenshği yıktı. Pek çok yeri, özellikle
M athura kentinin ünlü tapınaklarını yerle bir etti ve ülkesine büyük
zenginlikler götürdü. Afganistan’ın rolü işte budur. Büyük İskender
bu rolü, yani Hindistan alt-kıtasının anahtarının Afganistan olduğunu
ISLAMIYETIN KABULÜ
199
TURKLERtN TARİHİ
H a rezm şahlar
200
ISLAM iYETtN KABULÜ
20i
TURKLERIN TARİHİ
I
Şahlar deltanın en büyük kenti olan başkentleri Kath’m bulunduğu gü
neyi muhafaza ederken, Em irlerse kuzey bölgesine yerleştiler ve Ui'
genç’e daha sonra talihini değiştirecek şanını kazandırdılar. İki devicı
de, ism en bile olsa Buhara’daki Sam anoğullarınm bağım lılığında kal
dılar. Yalnızca 995 yılında kuzey eyaletinin em in olan Anuş Tegin,
şahlan devirdi, sanını ve m irasını ele geçirerek ülkeyi yeniden biı '
bütün haline getirmeyi başardı. Harezm zayıf bir b irlik telik olarak,
sınırh bir yüzölçüm ü içinde kalm adı. Büyük güçlere m eydan oku
m akta h iç de g ecik m ed iler, b irta k ım ta lih siz lik lerin üstesinden
geldikten sonra da imparatorluk kurma m acerasına kalkıştılar.
Selçukluların Doğuşu
202
ISIA M İYETtN KABULÜ
203
TURKLERIN TARİHİ
Tuğrul Bey ile Çağrı Bey’e borçludurlar. Bunların hepsi de çok iyi Or
gütlenmiş ve kendilerine sadakatle bağlı olan askeri birliklerin başı::
daki seçkin savaşçılardı. Sam anogullanna şüphesiz yakınlık duyuyoı
lardı, ancak kendi çıkarlarına olduğunu düşündüklerinde onların
düşmanlarıyla birlik olm akta sakınca görm eyen ilk Selçuklular, bd
yük bir sabırla iyice hazırlandıktan sonra Yakmdoğuya şiddedi bil
müdahalede bulundular. Zaten Yakındoğu ancak onların müdahale
siyle, pek gönülden olmasa da en azından resmi olarak, Müslümanhı
şabilirdi. İlk b ininci yıla yaklaşırken Selçuklular henüz önemU blı
güç sayılm ıyorlardı.
204
ISLAMIYETtN KABULÜ
İlil' -çn.
205
TURKLERIN TARİHİ
İki devlet arasında birkaç yıl süren dostça ilişkiden sonra Kara-
hanlı Arslan Ilek Nâsır o sıralarda H indistan’da seferde olan Gazneli
M ahm ud’un yokluğunu fırsat bilip Nişapur ile Belh’i yağmaladı ve ar
kasından Horasan ile Baktriyan’ı istila etti (1 0 0 6 ). Gazneli Mahmud
ise dönüşünde derhal b irliklerini göndererek Ilek N âsır’ı yenilgiye
uğrattı (4 O cak 1008). O n yıl sonraysa doğrudan Türklerin idaresine
girm ektense uzaktan Sam anoğullarm a bağım lı olm ayı tercih eden
H arezm liler ayaklan ıp h ü k ü m d a rla rın ı d ev ird ile r. Hükümdar,
M ahm ud’un kayınbiraderlerinden biriydi. Gazneli Mahmud hemen şe
hir dışma yerleşti, neredeyse bir felakete dönüşecek bu olaydan yaka
sını sıyırıp ardından büyük bir zafer elde etti (1 017). Gulâm’lanndan
biri olan Altuntaş’ı yeni kral olarak tahta çıkardı. Buna karşılık Mâve-
râünnehir’de aynı başarıları yakalayamadı. Çıktığı birtakım seferler
den sonra memleketin idaresini Ali Tegin adındaki bir Türk hüküm
dara bırakmaya karar verdi. Ali Tegin zaten uzun zamandır, belki de
lOlO’dan beri ülkeyi yönetiyordu ve ölünceye kadar da (1 0 3 4 ) yönet
meye devam etti. Ö lüm ünden sonraysa ülkenin idaresi vârislerine
geçti.
Selçuklular iki güç çatışırken kazanma ihtim ali olan tarahn yanın
da yer alıyordu, ancak bundan her zaman kazançlı çıkm ıyorlardı.
1 0 2 5 ’te - k i bu onlara dair kesinliği şüphe götürm eyen ilk tarihi ka
y ıttır- A rslan-Israil, Gazneli M ahm ud’a karşı talihsiz bir savaşa yar
dım cı kuvvet olarak girdi, yenilip Gazneli’ye esir düştü. Rehine ola-
206
ISLAMIYETIN KABULÜ
Bu tarihten sonra her şey çok hızb gerçekleşti. Çağrı Bey Gaznelı-
lı lin olası bir geri dönüşünü önlem ek ve gerektiğinde Karahanlılara
liıcnm ek am acıyla H orasan’da kaldı. Bu görevini yerine getirdi.
1058’e doğru öldü ve yerine oğlu Alp Arslan geçti. Bir başka oğlu Ka-
uıd Kara Arslan (1041-1073 ) şansını güney İran’da Kirm an’da denedi
1- orada özerk bir hükümdarlık kurdu. Varlığım XII. yüzyılın sonun
207
TÜRKLERİN TARiHt
Tuğrul Bey İran’ı fethe çıktı. 1040 ile 1044 arasında Rey ve Ha-
m edan’ı işgal etti. Yolda A rslan-lsrail’in Tü rkm enleriyle karşılaştı.
O nun üstünlüğünü kabul etm ek istemeyerek yukarı Mezopotamya’ya
geçen Türkm enler Kürtler ve Araplar tarahndan kısm en yok edildiler.
Tuğrul Bey 1059 yılında Isfahan önündeydi. Mancınığı olmadığı için
kenti açlığa m ahkûm ederek alm ak zorunda kaldı. Burasını başkent
yapacaktı. Artık İran’ın hâkimiydi.
Kendisine bir politika belirlem esi gerekiyordu. Bunu, bu barbar
dan beklenmeyecek şekilde şaşırtıcı bir zekâyla yaptı. Kargaşa içinde
bulunan O rtadoğu’da bir yağmacı olarak değil, düzenin güvencesi ola
rak görülmesi gerektiğini bildi. Ama Türkm enleri, yani göçebe Türk-
leri tıpkı tüm bozkır fatihleri gibi kadın ve ganimet isteğiyle doluy
du. Bir yandan onun gözünde önem li tek şey olan D a r-ü l-Isla m top
raklarında tam bir ölçülülükle hareket edilmesini istedi, diğer yandan
Bizans topraklarında yağmaya izin verdi; böylece onların özlem leri
ile kendininkileri uzlaştırdı. Daha 1048 yılında, anne tarafından kuze
ni İbrahim ibn İnal’ı Küçük Asya’ya gönderdi ve 1 0 5 4 -1 0 5 5 ’te de aynı
yerlere kendi birliklerini de sürdü. Kutsal savaş sayesinde yağma ve
çapulla sağladıklarının yanı sıra din savunucusu olarak tanınm anın
sağlayacağı yararları da elde etmiş oldu.
Tuğrul Bey zorunlulukların dayattığı bu dış politika rolünü, ken
dini halifenin ve Sünniliğin koruyucusu ilan ederek iç politikada da
oynamaya karar verdi. Ondan daha az becerikli biri için bunların ik i
si kötü sonuçların doğmasına yol açabilirdi. Ama bu Türk, Müslü
man geleneğin değerlerinin ve halifeliğin saygınlığının ne kadar bü
yük bir gücü temsil ettiğini görüyordu.
208
ISLAM IYETiN KABULÜ
209
TÛRKLERİN TARİHİ
210
VII. BÖLÜM
SELÇUKLU DÜNYASI
vsvei
M alazgirt’e Doğru
211
TÜRKLERIN TARİHİ
Alp Arslan tam bir savaşçıydı, neyse ki işlerin idaresini bir barış
adamı olan Iranlı Nizamülmülk’e (1 0 1 8 -1 0 9 2 ) bırakmayı bildi. Niza-
m ülm ülk Alp Arslan’ın oğlu ve halefi M elikşah zamanında da idarenin
başında kaldı. İktidarın istikrarı sayesinde N izam ûlm ülk Selçuklu
İran’ının XI. yüzyıldaki büyük kültür atılım ının mimarı olmuştur.
Hükümdarlığın düşüncesinin Kahire’deki Fatımi halifeliğini orta
dan kaldırm ak olduğu anlaşılm aktadır. G erçekten de Tuğrul Bey’in
başlattığı bu politika Abbasi iktidarının savunma politikasına ve gele
neksel ilkelere çok uygun olması itibariyle yeni hükümdar tarafından
da benim senm işti. Bununla birlikte koşullar bu politikanın gerçekleş
m esini olanakh kılmadı. Bizans İmparatorluğuna karşı, Mısır üzerine
yürüneceği zaman arkadan vurulma tehlikesiyle karşılaşm am ak için
onu sınırlarının içinde tutmaktan başka hiçbir plan g eliştirilm em işti.
Öte yandan Küçük Asya talan alanı olmayı sürdürüyordu. Sultan sa
vaşçılık ateşlerini söndürm elerini sağlam ak ve ücretlerini ödeme ola
nağı bulm ak amacıyla askerlerini oraya götürüyordu; orada kimi za
man bazı gerçek kara korsanlarının hüküm dar hesabına ya da daha
çok kendi hesaplarına çalıştıkları görülüyordu. Bunlar gizlice ya da
açıkça teşvik edilm iş olsalar bile, yakalandıkları zaman kim senin on
lara sahip çıkm am ası pahasına talana devam ediyorlardı: bunların ar
dından daha vahşi Oğuz boyları ve diğerleri sayıları sürekli artarak
İran’a geliyor ve orada karışıklık ve düzensizliğe yol açıyorlardı.
Daha 1048 yılında Tuğrul Bey, H ıristiyan kuvvetlere karşı anne
212
SELÇUKLU DÜNYASI
iarafından kuzeni İbrahim ’i gönderm işti. O yıl Erzurum ’un alm m ası,
lirm eniler tarafmdan büyük bir felaket olarak karşılanm ıştı. G erçek
len de bugün bizim için ikinci derecede önem li bir olgu olarak görül
mesine karşın, Erzurum ’un alınması batı yönündeki istilaların başlan
gıcı olarak düşünülebilir. Azerbaycan ve Yukarı M ezopotamya’da üs
lenmiş olan Türkm enler sonraki yıllar boyunca Erm enistan’a ve Ana
dolu’nun ortasına şiddedi saldırılar düzenlediler. Bunları 1054 y ılın
da Van bölgesinde, 1057’de Malatya bölgesinde, 1 0 5 9 -1 0 6 0 ’ta Sivas
bölgesinde, 1 0 6 2 ’deyse yeniden Malatya’nın çevresinde ve Diyarba
kır’da görüyoruz. 1 0 6 4 ’te Erm enistan’ın başkenti Ani düştü ve Alp
Arslan, Türk sınırına bakan yabanıl manzarada hâlâ pek çok güzellik
barındıran kentin, en güzel kiliselerinden biri olan katedrale, Türkle-
rin sim gesi olan bir hilal diktirdi. Ve sanki Erm enilerinin yenilgisi
üzerinde yükselen bu hilal, daha sonra Osm anlı İmparatorluğunun ve
bunun aracılığıyla da tüm İslam dünyasının simgesi olacaktır.
olu şan bir paralı asker birliği de içeren son d erece karm aşık yapılı,
büyük -b e lk i de 2 0 0 .0 0 0 k işiU k - bir ordu topladı ve İran’a yöneldi.
213
TÜRKLERIN TARİHİ
K ıpçaklar, K u m a n la r y a da Polovestler
214
SELÇU KLU DÜNYASI
Tahkim li sınır - ç n .
215
TÛRKLERIN TARİHİ
216
f SELÇU KLU DÜNYASI
217
TÜRKLERIN TARİHİ
218
SELÇUKLU DÜNYASI
219
TÜRKLERIN TARİHİ
M elikşah’tan Sonra
Doruğa çık tık tan kısa b ir süre sonra çök ü ş b e lirtile ri baş
gösterdi! Bu çöküş M elikşah’m öldüğü 1092 yılında başladı. Bütün bu
Doğu hüküm darlıklarının zayıf yanı, tahta geçm ek için önceden belir
li ve kesin kurallar saptanm am ış olm asıydı. MeUkşah’ın dört oğlu
Mahmud, Berkyaruk, I. Muhammed ve Sencer de iktidar için çekişti
ler ve giderek artan bir parçalanma süreci başlattılar. Buna bir de fe
tihlerin artık sona erdiğini ve bu nedenle de zenginlik kaynaklarının
kuruduğunu; Türklerin disiplinsiz olmayı ve boy düzenine bağlı kal
mayı sürdürdüklerim ; Şiiliğin kendisini son siperlerinde, hakkından
gelinem ez olarak ortaya koym ayı sürdürdüğünü ekleyelim : Alamut
Ism ailileri, “D ağın Y aşh sı”nın Ism ailileri, haşhaşla sarhoş olmuş
kim seler tarafından siyasal cinayet sistem ini oluşturm uşlardır. Haş
haşla sarhoş olm uş bu insanlara Haşhaşiler adı verilm iştir. Haşhaşi
sözcüğü Fransızcaya assassin biçim inde geçm iştir ve “k an i” anlamma
gelir. Haşhaşiler devlet içinde devlettirler. Böylece I. Muhammed dö
neminde (1105-1118) otoritenin bir süre sağlanmasına karşın, Melik-
şah’ın hayattaki son oğlu Sencer’in ölümünden sonra (1 1 5 7 ) artık an
cak simgesel bir değeri vardı.
Türk gücü bundan herhangi bir zarar görmedi. Aksine tüm XII.
yüzyıl ve Xin. yüzyılın başı boyunca kendini gitgide daha çok ortaya
koydu. Abbasi halifesi el-N âsır’ın (1 1 8 8 -1 2 2 5 ) Bağdat’ta gerçek b ir
bağımsız hüküm dar durumuna gelmesi ve Suriye’de, daha sonra da
220
SELÇU KLU DÜNYASI
Mi'.ır’da bir Kürt olan ünlü Salâhaddin (Salâhaddin Yusuf ibn Eyyub)
I, nalından kurulan Eyyübiler hanedanının tahta geçmesi Türklük ba-
l'iınından önem siz olaylardı. Karahanh M ahmud el-Kâşgarî gururla
'..ııyle yazdığı zaman ancak bir öngörüde bulunuyordu aslında: “Talih
( piıııeşinin Türklerin Burcunda doğduğunu ve Cenab-ı H akk’ın Türk
I lakanhğını Göğün felekleri arasına yerleştirdiğini, onlara “T ü rk ” de
diğini ve Egem enlik verdiğini, onları çağın hakanları yapıp dünyaya
lııikm etm enin dizginlerini ellerine verdiğini, onları tüm beşeriyete
memur ettiğini. Doğruluğa yönelttiğini, onlara katılanları ve onlar
adına çabalayanları güçlendirdiğini böylece istedikleri her şeyi elde
elliklerini ve çapulcuların rezilliğinden kurtulduklarını idrak e ttim .”'*'
Türklerin kısa bir süre sonra Bengal Körfezinden Akdeniz’e kadar tüm
Asya’nın hâkim i olacaklarım sezmiş miydi?
H açh Seferleri
'V
M ah m û d el-K âşgarî, Kitâhu Divâni Lugâti't-Türk, çev. Seçkin Erd i-S erap T u b a
Y u rte se r, K a b a k ı Yayınevi, ls ta n b u l;2 0 0 5 , s. 11 - y n .
221
TURKLERİN TARİHİ
1
yönündeki Türk baskısını durdurdu. Bu baskı, bu ilerleyiş yenidc-ıı
başladığı zaman ise artık çok geçti. Çünkü o sırada Avrupa ortaçaj^
dan çıkm ıştı ve gerek ekonom ik, gerek teknik üstünlüğünü sağlayacii
ğı dönem in arifesinde olduğu için, artık bu baskıya direnecek, hatla
ona üstün gelmesini sağlayacak olanaklara sahipti.
Haçhlar Asya kıtasına 1096’da çıktı. O sırada Anadolu’nun önemli
iletişim m erkezlerinden ve Selçuklu dünyasının ana noktalarından bi
ri olarak kabul edilen Malatya’da savaşmakta olan Kılıç Arslan hemen
oraya geldi. Ama D orylaion’da [bugün Eskişehir yakınındaki Şarkhö-
yük’ün bulunduğu yer] yenildi. Bu Malazgirt’in rövanşı mıydı? Ya da
öne sürüldüğü gibi, o büyük günün sonucunun ortadan kaldırıldığı
anlam ına mı geliyordu? Hayır, elbette böyle bir şey yoktu; ama H ı
ristiyanlık için kesin b ir zaferdi ve bu zaferle Bizans kurtulmuş,
T ü rkler A nadolu’nun içerilerine atılm ış, Rum ların N ikaia’yı (İznik)
yeniden ele geçirm esi sağlanmıştı.
Haçlılar Küçük Asya’da ilerleyerek Antakya’yı kuşattılar (20 Ekim
1097) ve ele geçirdiler (3 Haziran 1 0 9 8 ), daha sonra da Edesse ve
Kudüs’ün fethi geldi (15 Tem m uz 1099). Bundan sonra H açlılar bazı
takviye kuvvetlerinin kim i zaman başarılı kim i zaman da başarısız
bir şekilde topraklarından geçm eleri dışında Anadolu Selçuklularıyla
hiç ilgilenmeyeceklerdi. İkinci Haçlı Seferinde III. Konrad’ın b irlik le
ri yenildi (Ekim 11 4 7 ), VII. Louis’ninkilerse deniz yoluyla F ilistin ’e
geçm ek zorunda kaldı. Üçüncü Haçlı Seferinde I. Friedrich Barbarossa
Konya’nın içlerine kadar girdi ve sonra güney Toroslar’da küçük bir
akarsuda boğuldu (Haziran 1190). Haçlı Seferleri o sırada doğu sın ır
larıyla meşgul olan Iranlıları da ilgilendirmedi.
H açlıların gerçek düşm anları. M ısırlılar d ışın da, o dönemde
Araplaşma yolunda olan ve iki güçlü hanedanhğın varlığına karşın
222
f
223
TÛRKLERIN TARİHİ
224
SELÇU KLU DÜNYASI
Hum Krallığı
225
TÜRKLERIN TARİHİ
226
SELÇU KLU DÜNYASI
227
TÜRKLERIN TARİHİ
saba katılırsa hükümdar ailesinden olan erkekler ile atabeyler b irb ir
lerinin karşısında duruyorlardı. Gerçi sultanın üstünlüğü kabul edili
yordu, ama gücü kendisini gerçek anlamda ancak Horasan ve Ha-
rezm’de, bir dereceye kadar da boyunduruğu altında bulunan Karahan-
lı M âverâünnehir’de gösteriyordu. Sultan unvanını kullanm ayı hak
eden son Büyük Selçuklu olan Sencer (1 1 1 8 -1 1 5 7 ) saltanatı sırasında,
Uzakdoğu’ya yeniden dolaylı biçim de müdahale etm ek zorunda kaldı.
Yine de sultan unvanı III. Tuğrul’un ölüm üne, yani 1194’e kadar ge
çerli olm u ştur. O rhon kıyısındaki, Kırgız D evletini y ık tık ların ı,
9 3 6 ’da Kuzey Ç in’i ele geçirdiklerini ve 1125 yılında da Ç in’den k o
vulduklarını gördüğümüz proto-M oğol Kitanlar (Kitaylar) kuşkusuz
henüz ileri safhalara varmamış Çinlileşm elerini unutarak göçebeliğe
geri döndüler ve adı Çince olan bir önderin yönetim inde Orta Asya’yı
geçtiler: Ye-liu Ta-şi (1 1 3 0 -1 142’ye doğru). Yollan üzerindeki Turfan
ve Kuça bölgelerine boyun eğdirdikten sonra da Karahanlıların sın ırı
na geldiler. Karahanlılar o sırada İli N ehri kıyısındaki Karluklar ve
Aral G ölü nün kuzeyinde yaşayan ve dili T ü rk çe b ir boy olan
Kanglılarla savaşıyorlardı. Bu yeni gelenlerin kendilerine müttefik
olacaklarını sanma yanılgısına düştüler. Ye-liu Ta-şi Balasagun’a g ir
di, oradaki yerel Karahanlıyı indirerek kendisi onun yerine geçti. Ar
dından ailenin diğer prenslerinin karşısına çıktı. Kâşgar ve Hoten’i
ele geçirdi, Semerkand hüküm darını yendi (1137) ve kendini Kür Han
(Farsça Gur Han) ilan ettirdi.
228
SELÇUKLU DÜNYASI
229
TÛRKLERİN t a r i h i
230
SELÇU KLU DÜNYASI
231
TÛRKLERtN TARİHİ
232
SELÇU KLU DÜNYASI
ü eîhi SuUanhğî
233
TURKLERIN TARİHİ
Daha sonraları en önde gelen kişi, Orta Asyalı büyük bir Türk
ailesinden gelen ve Il-Tutm uş’a köle olarak satılan Balban (ö. 1287)
oldu. Önce yüksek görevlilerden biriyken daha sonra sultan olan Bal
ban, Tuğrul adındaki bir Türk önderin bağım sızlık ilan ettiği Ben-
gal’e b irçok kez müdahalede bulundu. Ve yerine ikinci oğlu Buğra
Han’ı (1280) bıraktı; “Buğra [Deve] Han” adı bir yandan Karahanhla-
rm uzak etkisini gösterirken, diğer yandan ateşli, coşkulu bir Islami
görünüş içinde, İslam iyet öncesi dönem den kalma Tü rk gelenekleri
nin de varlığını sürdürdüğünü gösterir.
234
SELÇUKLU DÜNYASI
235
TURKLERIN TARİHİ
sekligi 72,5 m etredir ve özgün bir mimariye sahip olup ve son dere
ce şaşırtıcı bir ustalık sergilem ektedir, ilk yapıldığı tarihte, yani XII.
yüzyıl sonu, XIII, yüzyıl başında, dört kattan oluşurken, XIV. yüzyıl ol
talarında b ir yıld ırım çarpm ası sonucu hasar görünce Tuğlukliiı
tarafından büyük oranda yenilenm iştir ve bugün beş kattan oluşmak
tadır. Her ne kadar bugün üst kısım ları özgün biçim inde değilse de
Kutub Minar ortaçağ İslam sanatının en etkileyici örneklerinden biri
dir. 1231 yılında yapılan Gür Sultanı mezarıysa Hint mezar m im ari
sinin en arkaik örneğidir ve İslam m im arisi en güçlü ifadelerinden
birini bu mimari tarzında bulur.
236
VIII. BÖLÜM
I İlk geniş bir düzlemde meydana gelen olaylarm çokluğu bizi özden
II .ıklaşlırabilir: Türk dünyası batıya doğru kayarak ağırlık merkezini
I .lyİK-ui, tümüyle değilse bile büyük bölüm üyle, sınırlarını genişlet
il l'.ı I )a r-ü l-Isla m içinde yer aldı.
I urklere göre “im paratorluğun tem eli olan” toprak Û tüken, yani
Mıi)V>lıstan’m kuzeyi, yaklaşık 1000 yılına kadar, küçük aralıklar dı-
■ııuhı her zaman Türklerin olmuştu: Hiong-nulardan sonra Tu-kiuler,
I lyj',urlar, Kırgızlar ve Juan-juanlar da burasım merkezleri bilm işler-
ılıı Hepsinin de etkilerini Çin ya da Avrupa’ya kadar duyurdukları
l'iic.k-rıni bu m erkezden aldıkları anlaşılıyordu. Bunlar uzun bir süre
lin doğudan çok batıya baksalar da, X. yüzyılda hâlâ Gök İmparatorlu-
)iiMi:ı (Ç in) girecek güçteydiler.
Aradan yüzyıl geçtikten sonra, her şey değişti ve XII ve XIII. yüzyıl-
ıl.ı hu değişim daha da belirginleşti. Türk boylan M oğolistan’da üs-
iıınlüğü sağlama amacıyla Moğol boylarına karşı verdikleri mücadele-
lı'Kİe yetersiz kalıyorlardı: Çin yolu Türk boylarına kapanm ış, Moğol
huylarına açılmıştı. Bu Türk boylarından bazıları kuzeye, Sibirya yö-
nıme sürüldüler. Bu boylardan biri de Rusların, Tunguzlann verdik-
k ıı adı benim seyerek Yakut dedikleri boyun ataları olan ve o sıralar
ll.ıykal Gölü Türk halklarının kuzeyinde olması gereken boydu. Bazı-
Lııı batıya doğru, Altaylar ile Urallar arasına sürülüp, burada çöküşe
)',ı\cn, ancak hâlâ varlığını sürdüren U ygur uygarlığının dışında
237
TÜRKLERIN TARİHİ
238
MÜSLÜMAN DÜNYADA TU RK LER
Nüfus
239
TÛRKLERIN TARİHİ
240
MÜSLÜMAN DÜNYADA TURKLER
G öçebeler ve Yerleşikler
241
TURKLERIN TARİHİ
242
MÜSLÜMAN DÜNYADA TÜ RKLER
243
TÛRKLERIN TARİHİ
M üslüm anlaşm a
244
MÜSLÜMAN DÜNYADA TÜRKLER
245
TURKLERIN TARİHİ
İslamiyet ile Türk-M ogollarm eski dini arasında bazı ortak nokta
ların bulunduğu doğrudur ve bunlar üzerinde sık sık durulmuştur.
T e k ta n rılı bü yü k G ök T an rı in an cı A llah ’la özd eşleştirilebilir;
Islam iyetteki cin ve m elek inancı farklı bir biçim altında Türklerin
ikincil tanrılarına, sayısız “sahip-efendi” varlığına olan inançlarıyla
örtüşm ektedir. Islam iyetten ileri gelm eyen, an cak yine de ona
d oğru d an zıt olm ay an in a n ışla r ise h a lifen in d in in i yanlış
yorumlamak pahasına muhafaza edilm işti. K u ra n inancına karşıt ola
rak, ölü ve mezarlar kültü varlığını sürdüren geleneklere örnek gös
terilebilir. Bunun dışında çok açık farklılıklar da vardır ve her iki ta
rafta bu konuda bir türlü uzlaşmaya varamamıştır. Örneğin hayvanla
rın öldürülm esiyle ilgili kurallar: Islam iyete göre hayvanın kanı k e
sinlikle akıtılm alı, hayvan boğazı kesilerek öldürülm elidir; Türklere
göre ise hayvanlar bir damla kan dökülm eden boğularak öldürülm eli
dir (tıpkı hanedan ailenin üyelerinin başına geldiği gibi). Bu farklar
Türklerin dm değiştirm elerinin önündeki belli başlı engeller olm uş
lardır.
Yığınlar çok dindar değillerdi. Aslında daha yeni Müslüman ol
muşlardı ya da Müslüman olmaları sadece Islam iyetin varlığını kabul
etm ekten ibaretti. Bu konuda başka yoldan bilgi edinilem iyorsa, ede
biyat bile bu konuda kesin kanıtlar sunar. Örneğin Müslüman dünya
da pek beğenilen ve Türkçede ilk olarak Şeyyad Hamza tarafından ka
leme alman (XIII. yüzyıl) Y u s u f ile Z ü ley h a (ya da Zeliha) hikâyesi, tüm
İslam metinleri gibi, B ism illa h irra h m a n irra h im , yani “esirgeyen ve ba
ğışlayan Allah’ın adıyla” kalıbıyla başlar. Oysa Şeyyad Hamza kendi
sini, aralarında Allah sözcüğü de bulunmak üzere bu kalıbın içindeki
tüm sözcükleri Türkçe açıklam ak zorunda hisseder. Daha sonraki b ir
246
MÜSLÜMAN DÜNYADA TÜ RKLER
247
TÛRKLERIN TARİHİ
biçim i vaaz ediyordu. Hacı Bektaş Veli şarap içm eyi, raks etm eyi,
topluluk halinde, hatta büyük bir olasıhkla kadınh erkekU yem ek ye
meyi ögütlüyordu. Kitabı V ila y etn â m e’y t (ya da V ela y etn â m e) dayanan
tarikatı Bektaşilik XV. yüzyılda düzenlenm iştir. Daha XIV. yüzyılda,
Osm anh İm paratorluğunun seçm e birlikleri yeniçeriler ile Bektaşilik
arasında sıkı bir ilişki kurulmuştu bile. Bu da gördüğü ilgiyi açıkla
maktadır.
Daha ortodoks bir tasavvuf, eğitim li çevrelerde Bektaşilik kadar
başarı kazandı. Tasavvufun en büyük figürü, Müslümanların Mevlânâ
adıyla andıkları Celaleddin Rûm î’ydi. Celaleddin Rûmî 1 2 0 7 yılında
Belh’te doğdu. 1219’de Moğol istilasından kaçarak Konya’ya yerleşti.
Öğrenim gördükten ve birkaç yıl da ders verdikten sonra Semazenler
adıyla da bilinen Mevlevi tarikatını kurdu. Bu önemli tarikat ve man
zum yapıdan, özellikle Farsça yazılan M esn ev i’si uluslararası düzeyde
ilgi gördü. 1 2 7 3 ’te öldüğünde din ayrımı olm aksızın tüm kent onu
mezarına kadar uğurladı. Mezarı çinilerle kaplıdır, en alt katta küçük
kubbeli yapılardan ibaret olan derviş odaları, bunun üstünde raks ve
dua ayinlerinin yapıldığı daha büyük kubbeli b irim ler bulunmakta
dır. Manastır XVI. yüzyılda inşa edilm iştir, bugün müze olarak kulla
nılm aktadır. Burası sürekh olarak ellerini gökyüzüne açarak, Velinin
kendilerine yardım etm esini dileyen ziyaretçilerin akımna uğrar.
Türkler İran’da ve Yakındoğu’daki Arap ülkelerinde hüküm süren
Müslüman dünyaya, buradaki anlaşmazlıklara bulaşmak pahasına kısa
sürede karışmışlarsa da Anadolu’da H ıristiyanlıkla karşı karşıyaydı-
1ar. XIII. yüzyılda Anadolu’da nüfusun yüzde onu Türk olduğuna göre,
dem ek ki Kürtler hesaba katılmazsa nüfusun yüzde doksam H ıristi-
yandı. Daha önce de gördüğümüz gibi, Rum Selçukluları döneminde
çoğunluk ile azınlık arasındaki ilişkiler, özellikle de Türkler ile Rum-
248
MÜSLÜMAN DÜNYADA TÜRKLER
Kadınların Konum u
249
TÛRKLERIN TARİHİ
250
MÜSLÜMAN DÜNYADA TÜRKLER
251
TURKLERİN TARİHİ
Y ö netim
İlke olarak hüküm dar gücünü halifeden alırdı. Tuğrul Bey’in ge
rek unvanım gerek bu unvanın sağladığı yetkileri hangi koşullarda ve
nasıl elde ettiğini gördük. Ama belirli bir güç düzeyine varınca ken
disine bu unvanı ya da yetkileri atfeden liderler de yok değildi.
252
MÜSLÜMAN DÜNYADA TURKLER
tlı. Ama aynı zamanda da bir ordu beslemesi ve vergi toplaması gere
kirdi. Sınır illeri, m arkiliklerin karşılığı olan u ç beylikleriydi. Bun-
kırın dışında kalan hem en hem en her yerde illeri sultanın yakınları
yönetir, vaUler bu kişilere yardım cı olur ve hatta nezaret ederlerdi.
Diğer yüksek görevlilerin en ilginci, adı kadar görevi de özgün olan
p e r v a n e y d i . Pervane (yani “k elebek ”) sultanın d irlikleri dağıtması
253
TÜRKLERIN TARİHİ
îktisadi H ay at
254
MÜSLÜMAN DÜNYADA TURKLER
255
TÛRKLERIN TARİHİ
256
MÜSLÜMAN DÜNYADA TU RKLER
Dil ve E d eb iy a t
257
TÜRKLERIN TARİHİ
yu farklı biçim lerde dile getirir. Ibn Sina, İbn Rüşd ve Ibn Bacce üze
rinde çok etkili olmuştur.
258
MÜSLÜMAN DÜNYADA TÜ RKLER
259
TÜRKLERİN TARİHİ
Yazılı edebiyat oldukça geç bir tarihte, XIII. yüzyılın ikinci yarısın
da ya da XIV. yüzyılın başında başlam ıştır. Ünde gelen tem silcisi de
yalın ve dolaysız dili günümüzde bile hâlâ çok açık bir biçim de anla
şılabilen Yunus Em re’dir (yaklaşık 1238-1320). Yunus Emre, Osmanlı
döneminin uzun süredir okunamaz duruma gelen, Türk klasik şairle
rinin yitirdiği okur kitlesinin ilgisini çekm eyi başarm ıştır.
Sanat
da daha çok Ingiliz “kolej ”ine veya eğitim ve araştırm a kurum una
benziyordu. Bu öğretim kuram larının babası olarak Nizamülmülk gö
rülm ektedir, ancak bugün, daha IX. yüzyılda Horasan, Belh diyarı ve
M âverâünnehir’de medreseler olduğunu, hatta vakıf çatisı altında b ir
de Sem erkand’da medrese olduğunu (1060) biliyoruz. Bu öğretim ku-
rumunun oldukça düzenli ve çok sayıda öğretim kurumuna sahip olan
Budizm den ödünç alındığını düşünm ek yerinde olacaktır. Her halü
kârda Nizamülmülk pek çok medrese kurmuştur; Bağdat, Nişapur, Is
fahan, Belh, Herat, Merv ve Hargird’de. Hepsinin de haç biçim li bir
planı vardır ve dört eyvan’dan oluşurlar. M im arileri Horasan’daki
klasik ev m im arisini ve büyük Gazne saraylarının (Gazne ya da Laş-
kari Bazar) m im arisini hatirlatır. İran’dan tüm O rtadoğu’ya yayılm ış
lardır.
260
MÜSLÜMAN DÜNYADA TÜRKLER
261
TURKLERIN TARİHİ
A n a d o lu M im a risi
262
MÜSLÜMAN DÜNYADA TÜRKLER
veya arı yuvaları, yani m u k a r n a s 'h r gibi ortak biçim sel ve teknik
. (■vklere karşın, bu tamamıyla doğru bir saptama değildir, k an lılar
y.ıpılarını tuğla, Rum Selçuklan ise taşla inşa ediyorlardı. Rum Sel-
ı.ııklulan bol ışıklı yeni bir cam i tipi yaratm ıştı, Iranlılar ise hâlâ
Aıap planı denilen planı uygulamayı sürdürüyorlardı. Bu plana göre
cami kolon ve ayaklar, paralel sahanlar ve sade, hatta bazen uyumsuz
ibadethanelerden ibarettir. Çifte m inareli, İran tarzı giriş y e n , b iri
1 rzurum’da, diğeri Sivas’ta olm ak üzere sadece iki medresede kulla
nılmıştır, ancak hiçbir medresede dört eyvanh plan kullanılm am ıştır.
Küçük Asya çevreye akıllıca uyarak sayısız yenihk yapm ıştır: ibadet
mekânından (h a r ım ) önce yer alan avlu kaldırılm ıştır, kış soğukları
nedeniyle medreselerin iç avlusunun boyutları küçültülm üş ve üstü
bir kubbeyle örtülmüştür.
Rum Selçuklularının m imarisi ile -şah an e bir Iran-Bızans uzlaş
ması, bir çeşit Roma sanatı öncesi tür o la n - Erm enilerm m im arisi
arasında daha da yakm bir akrabalık vardır. Bu iki m im ari anlayış,
elbette birbirine paralel olarak, birbirlerini sorgulayarak, ama hiçbiri
diğerinin boyunduruğu altında kalmaksızın gelişti. Ve nihayet Selçuk
lu sanatı üstünde akıllıca bir ölçüyle Suriye, Bizans ve çoğu zaman
Türk gelenekleri etkileri de egem en oldu. Dışarıdan çok şey alan ve
bununla yaratıcılık yeteneğini ortaya koyan bu sanal hem özgün, k işi
sel hem de İslam kültürünün temsilcisi olabilm iştir. Ortaçağda Türk-
lerin Islamiyelle bütünleşm esinin ürünlerinin sadık bir tanığı olduğu
söylenebilir.
Tüm Müslüman toplumlarda ve onlardan hiç de farklı olmayan
İran Selçuklularında da cami başlıca yapıdır. Rum Selçuklularındaysa
ilk sıra kervansaraylara ayrılmıştır.
263
TURKLERIN TARİHİ
F ig ü ra tif Sa na t
264
MÜSLÜMAN DÜNYADA TÜRKLER
265
TÜRKLERIN TARIHl
Türklerin Islam iyetin neferleri olarak oynadığı rol daha önce tes
lim edilmişti ancak İslam dünyasında sahip oldukları kültürel rol he
nüz tam anlamıyla keşfedilm em iştir. Ancak yarattıkları etki tartışıl
maz bir kesinliğe sahiptir. G etirdikleri taze kana, yaratıcı atılım lara
rağmen, elde ettikleri ve verdikleri özgürlükler ve kişilikleri yine de
Islamm yönünü değiştirmeye yetm eyecektir. En sonunda, yani üstün
yetenekleri ve dehaları zayıfladığında, Islam iyetin önünde boyun
eğenler onlar olacaktır.
266
IX. BÖLÜM
257
TÛRKLERIN TARtHt
T ü rk le r ve M o ğo lla r
Bin yıldan beri konfederasyonlar kurup başına geçen, pek çok baş
kentte hüküm süren Türklerin artık çöküşe geçtiğine kim inanırdı?
Karşımıza kurban ve hizm etli olarak çıkıyorlarsa bunun nedeni dev
rin yeniden Ö tüken göçebelerinin devri olmasıydı, ama bu kez Ötü-
ken’in sahibi onlar değildi, yerlerini Moğollara bırakm ışlardı.
Kurban mıydılar? Türklerin XI ve XII. yüzyılda inşa ettikleri hemen
hem en her şey M oğolların darbeleri altında yıkıldı. Harezm devleti,
Rum Selçukluları, Kıpçaklar birer birer Moğollara yenik düştüler ve
boyunduruk altına alındılar. Moğollara, o da ancak artık güçleri tü
kenm ek üzereyken, Mısır M emlukları karşı durabilmeyi başarmıştır.
268
M O G O L EG EM EN LİĞ İN D E TÜ RKLER
269
TÜRKLERİN TARİHİ
270
m o Go l e g e m e n l iğ in d e t u r k l e r
C en g iz H a n ’ın İlk D ö n em i
271
TURKLERİN TARİHİ
272
m o Go l e g e m e n l iğ in d e t û r k l e r
273
TURKLERIN TAR[H1
274
m o G o l e g e m e n l iğ in d e t u r k l e r
liöylesine bir tutum Moğo 1lara aykırı geliyordu. O nlar tüm dinle-
II cÿit sayıyorlardı. Tüm dinler onları ilgilendiriyor ve onlarda kor-
l ıı uyandırıyordu. Tüm dinlere saygılı olma kararındaydılar. Ama
lııııılardan hiçbirinin, hatta kendi dinlerinin bile öbürleri üzerinde üs-
inıılük sağlamaya çahşm am ası ya da devlet işlerine karışm am ası ko-
MiİLiyla. Din adamları ve devlet adamları arasındaki anlaşmazlık daha
İl, İslamadan çözüme bağlanmıştı. Kendisine aynı zamanda T eb T en gge-
II, “En Göksel O lan” da denilen M oğolların büyük şamanı Kököçü,
( cngiz Han’ın başa geçmesinde önem li rol oynam ıştır. Bu büyük Şa
man kendine bazı haklar atfetm işti. Ancak bu uğurda yaşamını y itir
di. Bu tür din adamlarının güçlerinden korkanlar bu büyük Şam anın
'bed eninden sıyrılarak göğe yükseld iğim ” gördüklerini anlatırlar.
Müslümanlar için bu tür dinsel önderler, Budist bir Kitaya ya da Hı
ristiyan bir Naymana yeğdi. İşte böylece Cengiz Han kan akıtmadan
l)ir imparatorluğu ele geçirdi.
İ r a n ’ın Yıkılışı
275
TÛRKLERİN TARİHİ
olm alarına karşın, birbiriyle ço k iyi kaynaşm ış bir T ürk-M oğol kitle
si ve başında, b irçok deha arasında ço k daha üstün bir deha vardı.
Cengiz Han 1219 yılı yazında ordusunu Yukarı İrtiş kıyısına ge
tirdi. Karluk hüküm darı Arslan Han da ona katıldı. Böylece Bart-
hold ’un tahm inine göre 1 5 0 .0 0 0 ila 2 0 0 .0 0 0 kadar kişi bir araya ge
lmiş oluyordu. Müslümanlar 1.500.000’dan fazla asker toplayabiliyor
lardı. Bu, Muhammed Şah’ın cepheye sürebileceğinin çok altında b ir
sayıydı.
Sem erkand, U rgen ç, Belh, M erv, N işapur, H erat, D am gan, Sem nan ve
Rey kentleri acım asızca tahrip edildi. H er taraf ceset doldu. Asker ya
geçirildi. H arezm ’deki U rgen ç kentinde, ırm ağın kentin dışından geç
mesi için A m u -D erya’nın yatağı kaydırıldı. Cengiz H an ’ın en çok sev
diği torunu M ütügen’in öldürüldüğü Bâm yân kentinde ganim et alm ak
tan vazgeçildi ve istisnasız h er şey ölü n ün ru h un a adanarak yakıldı.
N işapur’da kediler ve köpekler bile öldürüldü!
276
M OĞOL e g e m e n l iğ in d e t ü r k l e r
277
TÛRKLERIN TARİHİ
Ailesinde içinde bir nebze cesaret olan ve hâlâ biraz enerjisi kal
mış biri vardı: oğlu Celaleddin Mengü Berti. Bu kahraman toplulukta
kendine bir yol açmayı başarmış, Gazne kentine çekilm iş ve orada bir
ordu toplamıştı. Ama bu beyhude bir çabaydı. Cengiz Han’ın saldırı
sına uğradı, kentten kovuldu, İndüs kıyısına çekildi ve 2 4 Kasım
122 r d e yenilince de Delhi Sultanlığına sığınm ak zorunda kaldı. Mo-
ğollar o kış peşine düşm ediler. Bir yıl sonra geldiler ve öncüleri
Mültân’a kadar gitti. Ama bu “cehennem kadar sıcak ülkeden” kısa b ir
süre sonra çekildiler.
A v r u p a ’y a A k ın la r
278
m o Go l e g e m e n l iğ in d e t ü r k l e r
C en g iz H a n ’d a n Sonrası
279
TÛRKLERIN TARİHİ
280
M O Ğ O L EG EM EN LİĞ İN D E TÜRKLER
l)ir araya getirm ek am acıyla bazı y ö n tem ler kullanm ıştı, ancak Mo-
Avrupa Seferi
l)Li m irastan gerektiği gibi faydalanam adı. Çünkü Cengiz H an ’ın ilk
2 81
TURKLERIN TARİHİ
282
M O G O L EG EM EN LİĞ İN D E TU RKLER
283
TÛRKLERIN TARİHİ
A ltm ord u ’yu Balkanlara götüren ve orada yaklaşık 1 2 9 2 ’ye kadar ger
çek bir him aye kuran büyük k om u tan N og ay’dı. A m a 1 2 9 9 ’da yeni
dan pek ço k sayıda satın ald ılar.” X IV . yüzyılın ilk yarısının hüküm
darları Ö zbek, Canıbek ve Berdibek tek başlarına saltanat sürebild iler;
284
M O Ğ O L EG EM EN LİĞ İN D E TURKLER
A ltın o rd u T ü rk leşiy o r
285
TURKLERİN TARİHİ
286
m o g o l e g e m e n l iğ in d e t u r k l e r
287
TURKLERİN TARİHİ
HosLıs sözcüğü Latincede “düşm an,” Fransızcada “ev sah ibi” anla
Cengiz Han, İran ’da kalm adığı için Celaleddin İran’a dönerek
(1224) baba mirasına sahip olabildi. Hükümdarlar sürgünden ders çı
karmışlar mıdır? Haremz Şahı M oğollan çoktan unutm uştu bile ya da
daha doğrusu asla geri gelmeyeceklerim düşündü. Amu-Derya tarafını
korumaya almadan, Türklerın yüzyıllık yayılma rüyasını gerçekleş-
288
M o G o L e g e m e n l iğ i n d e t Or k l e r
1242 yılında İran artık kesinlikle ele geçirild ikten son ra M oğol
komutanı Baycu N oyan hareket halindeki birliklerin kom utasını eline
seri gibi b irk aç il k urtu lm u ştu , K eyhusrev’in bağım hlığı gerektiği gi
289
TURKLERIN TARİHİ
H ulagu
1256 yılında, Cengiz Han’ın en küçük oğlu Tuluy’un oğlu, III. Bü
yük Han’ın erkek kardeşi Hulagu tahta geçti ve Möngke vali sıfatıyla
İran’a geldi; hem en bilinçli ve sorumlu bir hüküm dar gibi davrana
rak, yönetim i altına aldığı topraklarda verasete dayalı, m onarşik bir
bir devlet kurmaya ve örgütlemeye girişti. Böylece güçlü İran Moğol-
ları Hanlığını ya da daha çok bihnen adıyla llhanlıları kurdu. 11- kökü
eski Türkçedeki el- kökünün değişmiş bir hali gibi görünm ektedir bi
ze, bu adın anlam ının aşağı yukarı “İm paratorluk Prenslerinin Ü lke
si” olm ası gerekiyor. Bu devlet tüm üyle, hatta büyük M üslüm an
güçlerinden biri sayılacak derecede Müslüman olacaktı, ama en azın
dan Hulagu’nun saltanat süresince (1 2 5 6 -1 2 6 5 ), Cengiz H an’ın ya-
sak’m a uymak durumundaydı; ya da şayet o dönemde bir dini benim
290
m o Go l e g e m e n l iğ i n d e t Or k l e r
291
TURKLERIN TARİHİ
1ar m ıy d ı? H ay ır: B ir b ir le r in e u z a k ta n b a k ıp , b a z en de
sald ırıy o rlard ı. H açlılar M oğollar tarafın d an ü lkeye b ırak ılm ış
güçsüz işgal b irlik le rin e yard ım etm e aptallığınd a bulundular.
İslamiyet sonunun geldiği izlenim i veriyordu. Geriye yok edecek bir
tek M ısır k a lm ıştı; M oğolların tüm bu yaptığı neydi? Ancak
M oğolların ulaştığı en uç nokta Gazze ile Nil V adisini b ir çöl
ayırıyordu ve Suriye’de allan besleyecek otlaklar yoktu. Kendilerini
yeniden Macaristan’da yaşadıkları durumun içinde buldular. Atların
dinlendirm ek ve ikmal yapm ak için geri çekilm ek gerekti. Hulagu,
Moğol bir vali ve ona yardım cı üç Iranlı ve yaklaşık 2 0 .0 0 0 k işilik
bir işgal kuvveti bırakarak Suriye’den ayrıldı. O ayrıldıktan sonra bu
işgal kuvveti tümüyle yok edildi.
M ısır M em lu k la rı
292
M oGoL e g e m e n l iğ in d e t u r k l e r
İ mi yığın insan. Savaşlar, ağır ama sürekli bir asim ilasyon ve kuzey
ııısimları için ölüm cül bir sıcağa sahip bu ülkenin iklim i nedeniyle
.1 alan insan sayısı, hızla yerlerine yenilerin getirilm esiyle tamamla
nıyordu.
293
TÛRKLERİN TARİHİ
294
M O ĞO L EG EM EN LİĞ İN D E TU RKLER
İlin” demiş olm asının pek bir önem i yoktur. Ayn Calut, insanlığın
p-lfceğinin belirlendiği yerlerden biri olmuştur. Yarım yüzyıldan be-
ıi, yeryüzünü titreten M oğollar ilk kez yenilm işlerdi. Aslında sadece
İm ili -S u riy e ’y i - kaybetm işlerdi. Bu çok önem li görünm eyebilir;
,1 1 1 1 ak bu ili kaybetm ekle M ısır’ı fethetme şansını da yitirm işlerdi, ar
lık kibirli Memlukları yenem eyeceklerdi. Daha sonra da tüm çabaları-
n;ı karşın, Moğollar bu bölgede bir daha asla başarı elde edemeyecek-
Irrdir.
295
t Or k l e r in t a r ih i
Bay Bars (1260 -1 2 7 7 ) her açıdan büyük bir hükümdar, Türk dün
yasının en önem li figürlerinden biri ve bir destan kahram anıdır. Onu
konu alan “R o m a n " ı, halk diliyle yazılm ış, argo ifadelerin yanı sıra
klasik Arapçaya sızmış pek çok Türkçe deyiş içeren fantastik bir eser
dir. Bu nedenle aydınlar tarahndan pek fazla beğenilm em iştir. Binler
ce sayfadan oluşan (Fransızca kopyası 36.000 sayfadır) bu destanda as
lında soylu, yüce, güzel ve çekici bir kahramandan oldukça farklı b ir
kahraman yer almaktadır. Bu kahram anın etrah kaba saba, pasakh Be
deviler ve başıboş serserilerle çevrilidir. Bu büyük yapı m eraklısı
anıtları (cam iler, m edreseler, hanlar, köprüler), pars (b a rs) ya da vah
şi vaşakları andıran “aslan” figürleriyle süslem eyi sevmektedir.
296
M OĞOL e g e m e n l iğ in d e t û r k l e r
297
TÜRKLERIN TARİHİ
lan tüm girişim ler boşuna oldu. Bu arada da özellikle Ekim 128 file
Abaga’nın 30.000 kişilik ordusu ve ona katılmış 30.000 Gürcü, Erm e
ni ve Frenk, Humus yakınındaki Kalavun’da yenildi. Ve o andan sonnı
da mücadele artık ağır ve belirsiz oldu. Ayrıca mücadelenin yanı sıra
bir yanda Memluklar ve Kıpçak Hanlığı -R u sya “M ogolları”- ile Ça
ğatay H anlığı - M âverâünnehir “M o g o lla rı”- d iğer yanda ise
Ilhanhlar -Ir a n “M ogolları”- ile H ıristiyanlık arasında ittifak kurma
girişim leri gerçekleşti.
Avrupa’daki arşivlerdeki b irçok m ektup Doğu ve Batı arasındaki
bu görüşm elerin belgeleri niteliğindedir. En eskileri bizzat Büyük
Han’ların kendileri tarafından (Güyük Han’ın 1246’da Papa’ya yazdığı
m ektup, M öngke’nin 1254’te Aziz Louis’ye yazdığı m ektup vb), daha
yakın tarihli olanlar ise İran M ogolları tarafından im zalanm ıştır. E l
çilik görevleri her iki yönde de artm ıştır. 1 2 4 8 ’ten sonra Lyon’a ilk
Moğol diplom atları gelmeye başlam ıştı, bu heyetin başında Nasturi
bir Türk ile Suriyeli bir keşiş vardı. Bir sonraki yıl Kıbrıs’ta Aziz Lo
u is’ye heyetler gönderilm iştir. Bunu başka heyetler de izlem iştir.
Tüm bu Doğulu elçiler arasında b elk i de en ilginci Rabban Ça-
um a’dır. Ongüt Türklerinden olduğu sanılan bu Nasturi Pekin yakın
larında doğmuştur ve yüksek rütbeli bir papazdır. İran’a yerleştikten
sonra, Iran hüküm darı Argun Han (1284-1291) tarafından mektupları
nı, Rom a’da Papa’ya, Paris’te Güzel IV. Philippe’e, Bordeaux’da Ingil
tere kralı 1. Edward’a (1 2 8 7 ) götürm ekle görevlendirilm iştir. Bu elçi
nin gezilerinin anlatısı daha kısa olm akla birlikte bir bakım a Marco
Polo nun D ü n ya n ın H arikalarını A nlatan K itap’m a bir yanıt niteliğinde
dir. Böylece Asya bir Türk aracılığıyla, Avrupalılann büyük kaşifleri
n in g ezilerin e k a rşılık v erm iştir. 0 te yandan Abaga Han’ın
haleflerinin, yani önce Teküdar’m (1 2 8 2 -1 2 8 4 ) ve daha sonra da Ar
298
m o Go l e g e m e n l iğ in d e t u r k l e r
İran M oğol H anlığı iyi niteliklerini Gazan dönem inde yitirm eye
haşladı. O ysa Gazan M oğolca konuşan, soyağacına düşkün ve tarihine
299
TORKLERIN TARİHİ
man olm uş, büyük Iranlı tarihçi Reşidüddin’i vezir olarak seçm işti.
Bu vezir Tebriz’i yapılarla donatm ış katıksız bir Moğol olarak tanına
caktır. Göçebeler büyük bir yerleşik uygarlıkla karşı karşıya gelince
her zaman olduğu gibi ulusal benliklerini yitirdiler. Yine de gelenek
lerinden bazılarını beraberlerinde getirdiler ve Iran topraklarında bu
gün bazı parçaları yerinde olmayan bir şaheser bıraktılar: Sultan Sen-
cer’in Merv’deki türbesinden sonra Sultaniye’deki Olcaytu mezarı, Ti-
murlularm Sem erkand’daki, Büyük M oğolların Delhi veya Agra’daki
mezar yapıları. Ebû Said öldüğünde (1 3 3 4 ) hanlık tümüyle parçalan
dı; bazı M oğol p ren sler batıda bazı h ü k ü m d arlık ları ellerinde
tutabildiler, ancak doğuda yerlerini bazı Iran hanedanları aldı ve bun
lar arasında güçlü Afgan hanedanlığı Kertler de vardı. Otuz ila kırk
yıl sonra, X IV . yüzyılda, Doğuyu etkisine alan yeni bir kasırga bunları
silip süpürecekti. Bu kasırga kendini Cengiz Han’la ilişkili gösterm e
ye çalışm akla birlikte bir Türk kasırgasıydı ve bu yaratan da “dem ir
gibi bir topal,” yani Tim urlenk’ti ya da öbür adıyla Aksak Tim ur’du.
300
X. BÖLÜM
TIMUR d e p r e m i
vsye;
XIV. yüzyıl boyunca ve XV., yüzyılın ilk yılları sırasında batı dün
yası sadece tek bir adamla, bizim yanlış olarak T a m e r la n olarak ad
landırdığımız aslında adı T im u r l e n k , yani “Aksak T im u r” olan b ir
,idamla ve bir hanedanlıkla, Osm anh hanedanlığıyla ilgilendi. Hindis-
lan’da, Rusya’da, Orta Asya bozkırlarında gerileme ve çöküş dönemle-
I i yaşanmaktaydı. Tim ur’un etkinlik merkezi Sem erkand şehriydi; ha
nedan ise merkez olarak Çanakkale ve İstanbul Boğazlarını, Avrupa ile
Asya arasındaki ekseni seçm işti. Her ne kadar Tim ur’un kurduğu im
paratorluğu Rene Grousset bir bozkır imparatorluğu olarak tammlasa
da bozkırlardan ve bozkır im paratorluklarından çok uzaktayız. Bozkır
imparatorluklarının genelde merkezi M oğolistan’da, Ötüken ormanla-
ıında, Sem erkand’dan 3000 km ötede, Marmara D enizinin çok uzakla
rındaydı; buraları tam am en Moğol ülkeleriydi, gerçek şehirlerin k u
rulmadığı, hâlâ en eski din olan Tengri dininin hüküm sürdüğü top
raklardı. Oysa Tim ur ve Osm anh hanedanlığı çok eski uygarhklarm
lopraklannda, yani Tim ur Iran toprakları ve O smanlılarsa Yunan ve
301
TÜRKLERIN TARİHİ
lardı, başka bir deyişle bam b aşk a bir evrend e yaşıyorlardı. A m a el
bette T im u r da b ozk ır u ygarlıklarının kalıntısı sü rü y o rd u , Ç in ’i fet
Şehirleri ele geçirm eyi h erk esten daha iyi biliyordu - O sm anlılarm
birk aç yıl uğraşıp alam adıkları İzm ir’i b irk aç günde ele geçirm işti.
H er iklim e, Sibirya soğuklarına. Cengiz H an’a geri adım attıran Hin
sabitleyen birer çapa görevi görm eye başlam ışlardı. Iran-Anadolu sı
nırındaki T ü rk m en ler T eb riz, Bağdat ve D iyarbak ır’dan vazgeçem i-
yorlardı. Daha sonra Büyük T ü rk ler olarak adlandırılacak O sm anlıla
Bizanshydılar. Son d erece sade bir m im ariye sahip Bursa bile Sem er-
k and ’d andırıyordu.
302
TIM U R DEPREM İ
303
TURKLERIN TARİHİ
304
TİM U R d e p r e m i
305
TÛRKLERİN TARİHİ
güne kadar birbirine bu kadar taban taban zıt iki ülke bir araya gelip
b ir devlet kurmamışlardı. Mâverâünnehir zorla Müslüman olmuş bir
ilkçağ uygarlığı ülkesiydi. Cengiz H an’ın harap ettiği şehirler çabuk
toparlanabilmiş ve kısa sürede kalkınm ışlardı. Eski refah dönem leri
ne öylesine kavuşmuşlardı ki, Iranlı büyük tarihçi Cuveynî bile Buha-
ra’yı İslam dünyasının eşsiz bir şehri olarak betim liyordu. Buhara’nın
gerçek efendileri Çağatay hanları, kimi zaman aslında bu şehrin ken
dilerine ait olduğunu unutarak akılsızca bir davranışla bu şehirleri ve
tarım topraklarını yağm alayıp yakıp yıkıyorlardı; Buhara 1273’te
böyle bir saldırıda yagmalanmıştı. Bu nedenle bu şehirler Çağataylı-
lardan kurtulm aya çalışıyorlardı. Hana ya da en azından onun tem sil
ettiği kavramlara, yani Cengızhanlılardan gelen m eşruiyete, p a x mon-
g o lo ru m ’u n bir zamanlar bu idealin yarattığı karmaşayla paralel olarak
306
TIM U R DEPREM İ
l uğluk T im u r ve K a z g a n
T im u rlen k
O sırada Tim u rlen k yirm ibeş yaşındaydı. 8 Nisan 1336 günü, Ça
ğatay ve Turgay (Serçe) hanhgm ın çalkantılı dönem inde, T ürkleşm iş
307
t Or k l e r in t a r ih i
H an ’ın ele geçirdiği şehirlerin adlarının u zun bir Uste olu ştu rm asın
dan sonra tüm O rtad oğ u ’da Aksak T im u r’la aynı yo ru cu ve yü rek ka
rartıcı geziye çıkm ak yıldırıcı olacaktı. Ayrıca bunu yapabilm ek için
T im u r’u n yaptığı gibi defalarca aynı yollardan tekrar tek rar geçm ek,
durup dinlenm eden bir oraya bir buraya k oştu rm ak lazım dı. Çünkü
308
TİM U R d e p r e m i
!in İlil,III zalerle biten seferlerinden sonra her şeye tekrar tekrar ye-
■■iıİMi İM'.Jamak gerekiyordu. M âverâünnehir’e girmesi ve Harezm’i
ıl) |iı I ııııırsi aralıksız on yılım alm ıştı (1371 Harezm savaşımn başı,
M " I ii)',cn(;’in alınm ası). Bağdat’a iki kere girmesi gerekm işti; Mo-
^ İl Liıı.ı ıckrar tekrar şiddetli b ir biçim de saldırm ak zorunda kal-
i'ii ,1 1 İM|)(,ak banm a karşı dört kere sefere çıkm ıştı.
\iii.i '.onuç göz kam aştırıcıydı. Büyük Em ir yirm idört yılda Mâ
' 1 1 ııııın ı hir, Harezm, M oğolistan, İran, M ezopotam ya, Erm enistan,
I ıill ,i',ya ve Doğu Anadolu’yu kapsayan bir im paratorluk kurmayı ba-
:.ıı,lı Kuzey H indistan’ın kontrolünü ele geçirdi; Küçük Asya’da tüm
'İ n .....dil toprağında üstünlük kurdu. Çin fethine çıktı. Kolları da
......... olan bu topal, yıllardır yalnızca yaşama arzusuyla ayakta
\ ıl ıİHİnı hu sakat öldüğünde, Sir-Derya üzerindeki Otrar’da, kış orta-
309
TÜRKLERIN TARİHİ
berini aldığında kendini yerden yere atmış, ağlamış, acısını belli et
m iştir. Sinirleri sanıldığı kadar sağlam değildir: önünde korkunç ve
kanlı savaş öykülerinin anlatılm asına dayanamadığını, dilenciliği ka
bul etmediğim, halkının en azından yiyecek bulmasına dikkat ettiğini
bilm iyor muyuz! ikiyüzlü ve dalavereci olduğu konusunda emin deği
liz. Kendisinin “dürüstlük ve güç” kuralını benim sediğini ve herkese
de bunları dayattığını unutmamalıyız. Canavarın biri miydi? Canavar
lığım ortaya koyan şehirlerin kapılarında oluşturduğu kellelerden ku
leler değildir; eski Türk gelenekleri arasında yer almayan, kökenini
bilem ediğim iz, 1 3 4 0 ’h yıllarda Horasan’da ortaya çıktığını sandığı
mız bu vahşet duygusu ne yazık ki daha sonraki dönemlerde başka
hükümdarlarda da kendini göstermiştir. Bu hükümdarlar arasında öv
güye değer hükümdarlar bile vardır. Bunlardan biri de Osmanlıların
anısına önünde saygıyla eğildiğimiz Yugoslavya Niş hüküm darıdır,
Tim ur’un canavarlığını ortaya koyan asıl, adları belleklerim izden si
linmeyen, ölümsüz görünen, zengin ve berekedı topraklardan çöllere
dönüşen şehirler, arük ne su kanalı ne su kuyusu kalan ve sadece bin
lerce -m ily o n la rca ?- ölüyle adından söz ettiren Seistan’dır örneğin.
Aynı insanda acım asız, disiplinli, düzenh bir savaşçı ile eserinden
onur duyan bir kültür adam ını birleştiren bu çelişkiye ne demeh?
Çünkü sonuçta Cengiz Han bir barbar, kötülük yaptığının bile bilinci
ne varamayan bir cahilken gerçek ülküsünü barış olarak belirlem iş,
zorla değil barış yoluyla iyilik yapm ak isteyen bir hüküm dardı. T i
m ur barışı nedir? T im ur’un eseri nedir? Tim ur hem örgütlem e hem
de yaratma yeteneğine sahipti. Güzel sanatları, edebiyatı ve yasaları
severdi. O ndan övgüyle söz edenler ölüm ünde ona “M ekânı Cennet”
adını verm işlerdi! Tarihi bir kenara koyarsak Tim ur Sem erkand’ın
sokaklarını gezerken aklına gelm ektedir. O ldukça kısa sürede gerçek-
310
TİM U R DEPREM İ
Belirsiz D insel T a v ır
ıl.ı birleştirm iştir. Bir adam ın aynı anda iki dine birden inanabileceği-
III kabul etm em ek için bu konularda çok bilgisiz olm ak gerekir.
man to p lu m lard an farklı bir yüze sahipti. Şarap içiliy ord u , müzik
liınleniyor ve besteler yap ılıyord u, çoğu zam an serb est, kim i zaman
ı ioiik figüratif resim yapılıyordu. Kadınlar bu toplum da kesin özgür-
311
TORKLERIN TARİHİ
ferinin amacıysa büyük Hıristiyan üssü İzm ir’i ele geçirm ek ve tahrip
312
TİM U R DEPREMİ
I İyi İl Aslında büyük bir siyasetçi olduğu kadar büyük bir asker oldu-
ı'.ıı ic.ın elindeki her kozu oynuyordu ve onu yönlendiren tek şey ölçü-
İli'II İl- tamamen örtüşüyordu: dünya üzerinde sadece tek bir hüküm-
ıLıı, I ürkleri yönetebilecek tek bir Türk olabilirdi.
io k ta m ış
I III uması altına girm iş olan bir beydi ve Büyük Emir ona Sir-Der-
v,ı nın kuzeyinde göçebe yaşayan boylar üzerinde üstünlük hakkı tanı-
iiiiÿii. O da bundan yararlanarak Ak Ordu hanı olmuştu. Yüksek dü-
313
TURKLERIN TARİHİ
nordu Toktam ış’a aitti. A ltınordu’nun talep ettiği hakların peşine dıış-
tü. Bu haklardan ilki Ruslarla ilgiliydi. Ruslar ayaklanmalarını siiı
Polonya kralı Lagıslas II. Jagiellon huzuruna gelerek diz çöktü. Böyle
ce Rusya yeniden bir yüzyıl sürecek Tatar bağım lılığı altına girdi.
314
TIM U R d e p r e m i
İlil İl M'l't birinden beklenm eyecek bir zayıflıkla Toktam ış’ı “oğlu ” say
ın,m sürdürmüştü. Ama sonunda ondan kurtulmak zorunda olduğunu
\Ilı ak anlaşılan Toktam ış’ın yem den iktidar üzerinde hak iddia etme
li h m ııi sağlayacak kadar hırpalanmamıştı.
\riisii. Bir süre önce şaşkınlık verici bir biçim de ölümcül bir hasta
lı! lan kurtulabilmeyi başarmış bu sakat adam savaşta at üzerinde, gö-
i!ii', göğüse büyük bir kahramanlık göstererek savaştı ve zaferi kendi
IIlı', mm aksine burayı ele geçirem edi), K iev’e saldırdı. Hacı Tarkan’ı
lA'.ıırhan) yıktı ve oradan Çerkezler ile Alanların ülkesine, Kafkas
K a la ç la r v e D elh i T uğluk
315
TURKLERIN TARİHİ
da denir) bir Türk olan ve Delhi sarayında yaşayan Fîrüz Şah, Balban
Şah’ın soyundan gelenlerden birinin elinden hükümdarhk tacını ala
rak Celaleddm Kalaç adıyla tahta çıkm ış (1290-1296), sonra yerini
Alâeddin Muham m ed’e (1296-1316) bırakmıştır; M oğolların 1303’teki
yapı olmasına karşın son derece ince bir dekora sahip olan ve Kutub
M inâr’la uyum içinde olan Alayi Dervaze’yi yaptı. Bu yapı Alâeddin
316
TIM U R d e p r e m i
vr ancak dört yıl hüküm sürebildi, iki yanında kulelerin yer aldığı
ııı.ızgallı bir duvarın önünde bulunan mezarı anısını yaşatmaktadır.
' II Delhi Tuğlukâbâd adıyla inşa edilmiştir - aslında bir şehirden çok
l' .ıyalık bir tepe üzerine dikilmiş bir kaleydi. Dördüncü Delhi Cihanâ-
l):ul, beşincisi II. Fîrûz Şah’ın (1351-1388) eseri olarak Fîrûzâbâd adı
nı almıştır. Sulama, mimari, tarih ve antikalara duyduğu kadar delice
İHI İlgi duyan Fîrûz Şah pek çok yapıyı restore ettirmiş, pek çoğunu
ila inşa ettirm iştir (Kalan, Kirki, Begampuri vb cam ileri). Geçmişe
hağlı olduğu için şehrin en uygun yerine, eski Hint hükümdarı Aşo-
ka’nm iki yazıtını diktirmiş ve böylece Türklerin arkeoloji kalmtıla-
ıına olan ilgisini de ortaya koymuştur.
ılonemine girmiştir. Zaten belirli bir süreden beri Delhi’ye bağlı iller
■lyrılma eğilim in deydiler, nitekim Bengal ilk olarak 1338’de, daha
1396’daki isyanı zaten çökmekte olan bir krallığa yeni bir darbe
indirdi. M oğollara kafa tutan prensler neredeydi?
317
TÛRKLERIN TARİHİ
bir Afganlıyı, H ızır Şah’ı yönetim de bıraktı. H ızır Şah yirm i yıl son
ra Delhi’de kendisini sultan ilan ederken bu soyun devamı olduğunun
du. Tim ur bir daha Hindistan’a gelmedi. Ancak Hindistan için bir ka
Karakoyunlular ve Akkoyunlular
318
TİM UR d e p r e m i
l.ıı, büyük bir güce sahip olmuşlardı. Kesin olmamakla birlikte Kara-
koyunluların Şii eğilim li oldukları ileri sürülmüştür. Adlarından da
319
TÜRKLERIN TARİHİ
ten sonra Tim ur 1400 Ekiminde güneye doğru yola koyuldu. Halep,
Hama, Humus, Baalbek’i ele geçirdi ve Şam önlerine geldi. Ferec önce
kendim savunuyormuş gibi yaptı, sonra kenti kaderine terk etti. Kenl
ise teslim koşullarım görüşmek amacıyla T im u r’a bir elçiler heyeti
gönderdi. Bu heyette Tunuslu büyük tarihçi, İslam uygarlığının gurur
İbn Haldun ile asker Tim ur arasında ilginç bir görüşme gerçekleşti.
Bir kimsenin yetenekli olup olm adığını hemen anlayan ve tarihe çok
meraklı olan Timur, İbn Haldun’u büyük bir nezakede karşıladı. Ona
uzun uzun Mağrip konusunda sorular sordu; İbn Haldun geniş bilgisi
ve zekâsının kıvraklığıyla T im u r’u büyüledi. Şayet kale kırküç gün
320
TIM U R DEPREMİ
\ mill. Bu arada bir kabus daha yaşandı! Tim ur seferi sürdürdü: nasd
İMi,i|) edildiği tüm Müslüman dünyaca bilinen Baalbek’ten, Ancar’dan
c ,ı İ l I iği gibi gitti ve M em luklar kısa bir süre içinde Suriye’ye tekrar
,ılıi|) oldular.
Anadolu Beylikleri
l,ıi(l;m gelen çok sayıdaki Türk boyu Küçük Asya’ya, yalnızca onları
l .ılıul etmek zorunda kalan Selçuklu topraklarına değil, bu toprakları
yi ilk kez A nadolu ’da resmi dil olarak kabul ettirmişlerdi: bu bü-
ık değişiklik, Türkçenin nüfuz alanı bakımından çok önem li bir ro l
321
TORKLERIN TARİHİ
adı verilm ekteydi, daha sonra bunlara beylikler denilir oldu. Toplam
sayıları yirm i kadar olan bu devletlerden bazıları çok küçük, bazıla
12 7 6 ’da K o n y a ’yı Selçu klu lar adına ele geçirm işti. Halefleri
kendilerini Selçukluların mirasçıları ilan ederek, çok sonra bunların
başkentini yeniden ele geçirm eyi başarmışlar (1402) ve sultan unvanı
nı almışlardır.
bu beylik dönem inde yaşamıştır, ilk Anadolulu Türk halk şairi Yunus
Emre bu beylikte doğmuş, yaşamış ve ölmüştür (1322). Beylik Os
322
TİM U R d e p r e m i
32 3
TÜRKLERİN TARİHİ
324
TİM U R DEPREMİ
ıııi\riı kabul ettiği görüşü kesin değildir. Üstelik Ertuğrul (Erkek Do-
I' nı) ,ulı da güçlü bir biçim de totem izm i çağrıştırmaktadır. Zaten Er-
ıiK kle birlikte aslında paha biçilem eyecek kadar değerliydi. Müslü-
III.ın Anadolu’da ne kadar serüvenci ve din savaşçısı varsa Kayılara ka
nlıyordu. Kayılar öbür uçbeylerinden farkh olarak Selçuklu taht kav-
luuı iki önem li Hıristiyan kenti olan Bursa ile Iznik’i ele geçirme gö-
H-vini verdi. Orhan 1326’da Bursa’ya g ird iği ve burasını başkenti
v.ıptığı sırada babasının hâlâ hayatta olup olm adığı bilinm iyor. Ama
325
TÜRKLERIN TARİHİ
1333) yardım ıyla birinci sınıf bir lider olduğunu gösterdi; idari me
kanizmanın temelini attı, sikke kestirdi, Bursa’da büyük anıtların ya
1400). Kimi zaman içerde kim i zamanda dış cephede kullanılan (örne
ğin Yeşil Türbe) bir Selçuklu mimari geleneği olan çiniler göz kamaş
tırmaktadır. Osmanlı şehzadelerinin Muradiye bahçesindeki mezarları
rın böyle bir ordu kurmadıklarını kabul ederek) o güne kadar bilin
meyen bir şeydi. Bu yeni erlerin adı yen içeri oldu ve yaklaşık 1000 ci
varındaydılar. Bu sayı daha sonraları çok arttı v e XVI. yüzyılda
326
TIM U R d e p r e m i
\.Mii “devşirilm eleri’ ydi. Bir efsane (ya da temeli olmayan bir gelene-
!■) yeniçeriliğin kurulmasını. Hacı Bektaş Veli (1210-1271) tarafından
327
TORKLERİN t a r i h i
I. M urad ve I. Bayezid
sa’daki Ulu Camiden bir adım ileridedir, ama bizce onun kadar güzel
328
r TIM U R d e p r e m i
dar gitm ek zorunda kalmıştı. Osm anlılar Türklerle ilg ili konulara
uzak kalm ıyor ve Anadolu’yu gözetim leri altında tutmak istiyorlardı.
liirkaç yıl içinde ele geçirdi ve Konya, Antalya, N iğde, Karaman, Kay
seri, Tokat, Sivas, Kastamonu ve Amasya’ya, yani Fırat kıyılarına ka
dar Küçük Asya’daki tüm Selçuklu topraklarına hâkim oldu.
A nkara Savaşı
329
TÜRKLERIN TARİHİ
sak Tim ur’la aynı dönem de yaşamıştı. T im u r’un gururu yenilm ezli
ğinden geliyordu ; bugün anlıyoruz kı Y ıld ırım ise yaklaşık bir
yüzyıldan kısa bir sürede bir m ilyon kilom etre karelik sağlam bir
vaş Tim ur’un her zaman kullandığı bir propagandaydı. Timur, propa
ganda konusunda ustaydı. Anadolu’ya sefere çıkmadan çok önce, Suri
ye için sefere çıktığı 1400’lerde casusları yoğun bir psikolojik müca
sına düştü.
sayının ancak yarısından biraz fazla asker vardı. Ancak bugüne kadar
330
TİM U R DEPREMİ
Savaş sabah oldukça geç bir saatte, dokuza doğru başladı ve ak
ını karanlık basıncaya kadar sürdü. Yeniçeriler iyi dayandılar, özel-
Büyük bey bir kez daha Semerkand’a doğru yola çıktı. Artık kendi
gözünde de evrensel hükümdar olmuştu ya da en azından kıskanacağı
bir Türk rakibi yoktu ve bundan sonra halklarını mutlu etmek istedi
331
TÜRKLERIN TARİHİ
kralı VI. Charles’m gön d erd iği bir elçi ve İngiltere kralı IV. Hen-
ry’nin gönderdiği elçiler de oradaydı. Ancak bunlar anılarını yazmayı
332
XI. BÖLÜM
DÜŞÜŞLER VE YÜKSELİŞLER
VSYö^
Tim urlenk’in ölüm üyle birlikte yeniden inşa edilebilecek olan her
ÿcy yeniden inşa edildi ve bu kez İslamiyet sadece bir görünüş değil,
I lim eylem leri derinden etkileyen, kalpten duyulan bir inanç olarak
her etkinliğe damgasmı vurdu. Türklerin o sıralarda belki de belli
l)lr art niyetle, ama inançla hizmet ettikleri resmi ideoloji olan İslam
tlece Tanrı adına ve onun için faaliyette bulundukları bir yönetim bi
çimidir. Oysa Osm anlı imparatorluğunda Tanrı figürü genelde hü
kümdara hizmet etmesi için kullanılmıştır. Örneğin Ekber dönemin-
333
TÜRKLERIN TARİHİ
den çok farklıydı, her şey değişm eliydi. Göçebelik tıpkı bugün de
varlığını zayıf bir biçim de sürdürdüğü gibi o zaman da yok olm am ış
miyete geçen Türk olmayan yerli unsurlardı; bunlar Türk gibi düşü
Bu refah dönem i yaklaşık bir ila iki yüzyıl sürdü. Her açıdan do-
334
DÜŞÜŞLER VE YÜKSELİŞLER
ııiga u laşıld ığı b ir sırada düşüşe g eç ild i. Düşüşün b e lirtile rin i kim se
Göçebelerin S o m
şında Türk dünyasının gerisinde kalan Türk toplum lan asimda fiilen
yok olmuş durumdaydılar. Elbette direneceklerdi, ama artık tamamen
335
TÛRKLERIN TARİHİ
ulusların dışında bunu yapabilecek olan bir tek devlet varsa o da Os
yordu. Para parayı, güç gücü çeker. Yetenekler ve mallar eşit bir bi
çim de dağıtılmaz. Slavlardan Portekizlilere ve Ingilizlere kadar H ıris
tiyan toplumlarda da daima güç gücün olduğu yere gelecektir.
T im u rlu la r
Tim ur’un dört meşru oğlu ve pek çok torunu vardı. Her torununa
ve oğluna has vermişti, ama hüküm darlığın en büyük oğlu Pir Mu-
ham m ed’e geçmesini istediğini de açıkça belirtmişti. Böylelikle baba
dan oğula geçen bir düzen kurmak istemiştir, bu belki de Türklerin
olan Halil bir harem den kaçırdığı bir kadına, Şadelm ülk’e çılgınca
aşıktı. H a lil’in gölgesinde ülkeyi yöneten bu kadın oldu. Hâzineyi
336
DÜŞÜŞLER VE YÜKSELİŞLER
ı.ıklı (1407).
Buna karşın dönem oldukça karanlık bir dönem di. Vasaller ba-
)iıınsızlıklarmı kazanmaya çalışıyorlardı. 1405’ten sonra Bağdat’m es
337
TURKLERIN TARİHİ
Tam üç yıl boyunca ülke tam bir kargaşa yaşadı. Miranşah’m to
runu Ebû Said (1452-1469) yönetim e el koydu. Artık ailede çok fazla
görülmeyen enerjik adamlardan biriydi, ama ne yazık ki çok geç bir
Timur Rönesansı
338
DÜŞÜŞLER VE YÜKSELİŞLER
ılımya yaşamının reddinin bir arada yaşandığı, bir arada var olduğu,
M illi ırktan insanların bir arada yaşadığı, hemen hem en tüm dillerin
l'diRişulduğu -Babur’un anlattıklarına göre en az on ya da oniki dil
lerle b irlik te göm ü len tek bılim adam ı olan ve kabri hayranlık
uyandıran bir anıt olan Şah-ı Zindeh’teki Kadızade-i Rûmî (ö. 1437),
ilk hesap makinesini yapan, ondalık sayıları bulan ve N ew ton ’a ait
339
TÜRKLERIN TARİHİ
rine, özellikle İran’ın son büyük klasik şairi Câm î’nin (1414-1492)
M im ari alanda çok fazla yapı inşa edilm em iş, ama inşa edildiği
340
DÜŞÜŞLER VE YÜKSELİŞLER
ı.ı (la çok yetenekli nakkaşlar resim sanatını XIV. yüzyılda doruğa çı-
I- , 1 1 Huşlardır. T eb riz’de Karakoyunlular Safevi sanat okulunun doğu-
ııııu sağlamışlardır. Gazneliler, Selçuklular gibi Tim urlu Türkler de
I ürkmenlerin Dönüşü
ve ülkenin dört bir yanma yapılar inşa ettirdi. Ülkenin geleceği par
lak gözüküyordu. Ama tüm bu belirtiler aldatıcıydı: 1467’de Cihan
len Yusuf, oğlu Uğurlu M ehm ed tarafından idam edildi. Tüm Karako-
yunlu toprakları Akkoyunluların eline geçti.
sonra büyük Timurlu hanı Ebü Said’i yenmişti (1464). Kendi çapında
lıaşanh bir hükümdardı ve ülkesini doruğa çıkartmıştı. Tim ur’un ona
341
TÜRKLERIN TARİHİ
sığındı. Tahtını ele geçirm eyi umut ederek 1524’teki seferde Sultan
Selim ’e eşlik etti, ama yolda U rfa’da öldü. Yirm ibeş yaşındaydı ve
onunla birlikte hanedanlığı da son buldu.
ran eski sulama sistemini yeniden ayağa dikem ediği için artık az ge
lişmiş bir ülkeydi. Bununla birhkte Türkm enler barbar toplumlar de
342
DÜŞÜŞLER VE YÜKSELİŞLER
lip,lu Tuga Tim u r’un soyunda gelen I. Hacı Giray (ö. 1466) Altınor-
tlu’dan ayrıldı ve K ırım Hanlığı olarak adlandırılan hanlığı kurdu.
343
TÛRKLERIN TARİHİ
1445’te Toktam ış’ın oğlu C ela led d in ’in oğlu Ulu Muhammed
gitti. Ulu Muham m ed’in soyundan gelen bir başka Kasım, daha sonra
adının Ruslaşmış halini (K asim ov) taşıyacak olan G orodok şehrinde
kendisine toprak verilm esi için aynı dönem de M oskova’ya gitti. Ka
sım, MoskovalIların sadık bir casusu ve karşı saldırıları için öncüsü
kabul etti ve çar unvanını aldı. Bundan sonra ülke hızla Ruslaştı ve
1651-1656 yılında zorla din değiştirdi.
boyu 1551’de çok güçlü bir duruma gelmişti ve 300.000 atlıya sahip
344
DÜŞÜŞLER VE Y ü k s e l i ş l e r
III. Ivan Altm ordu’dan geriye kalanlara karşı Kırım hanı ve Akko-
dü. M osk ova lIla r Oka, daha sonra da Urga Nehri kıyısında mevzilen-
dıler (1 4 80 ). Ancak kimse savaşma riskini göze alamıyordu. Altınor-
du geri çekildi ve bu savaş sonu oldu: çünkü ancak güç kullanarak
345
TÛRKLERIN TARİHİ
tehdit eden, Şan-si’y i ele geçiren ve uzun zam andır görm ediği
biçim de yenilgiye uğratan (1 459) korkunç ancak geçici bir impa
ratorluk kuran Oyratlar karşısında güçsüz kaldı. Çevresindekiler ba
şarısızlıkların önüne bir türlü geçem ediği için ona sırt çevirdi. 1465-
1466’da birçok boy kaçtı. Kaçaklar -b u Türkçe sözcüğü Ruslar “ko
zak” olarak benimsemişler ve bu ismi kendi isyancıları için de kul
yük topluluk (Ulu Cüz) doğuda, daha küçük olan (Orta Cüz) İrtiş k ıyı
sında, en küçüğü ise (Küçi Cüz) baüda yer aldı. Bunlara bir de Bukak
346
DÜŞÜŞLER VE Y ü k s e l i ş l e r
,:asını ve hatta daha sonra başkent yapacağı Taşkend’i bile alarak im-
jiaratorluktan ayırır.
oğul halef olarak eşit haklara sahipti. İstisnalar kaideyi bozmaz, ancak
lıammed gibi bir dahi için oldukça önem li sayılır. Yenilgiye uğratılıp
(öldürülmemiş olsaydı ve Babur’un bir seferlik de olsa kör ve haksız,
loplam ış ve henüz gizli, ancak ilerde ortaya çıkacak bir askeri güç
oluşturmuştu.
347
TÛRKLERIN TARİHİ
den kurmaları için Osmanlılara dokuz yıl yetti. Bu dönem kim i Türk
tarihçilerince fetret, kim i Türk tarihçilerinceyse I. Süleyman dönemi
348
DÜŞÜŞLER VE YÜKSELİŞLER
Kanstantinopolis’in Alınışı
Mehmed yirm ibir yaşında, yani delidolu bir çağda, kurallara, ya-
..ıklara uyulmayan bir yaştaydı. Bizans ise varhğını ancak ona göste-
ı ı l r n gizem li bir nitelik taşıyan saygı sayesinde sürdürebiliyordu.
Kıırku içinde kıvranan vasal bir devlet, bir çeşit Osmanlı himayesi,
lı.ııaca bağlanmış bir şehir daha o zamandan bir Türk söm ürgesiydi.
349
TURKLERİN TARİHİ
İmparator vakur bir edayla bunu reddetti. Bunun üzerine Türkler top
larının açtığı bir gedikten akın akın kente girdiler. Konstantinos elde
kılıç savaşarak öldü. Fatih Sultan M ehm ed at üstünde Ayasofya Kilise-
si’ne girdi (29 Mayıs 1453) ve dua okuttu. Böylece ortaçağ son
buluyor ve yeniçağ başlıyordu.
liam ları bu kadar etk ili olm uştu; A vru p ah ların gözü n d e Türk
imgesini tamamen bozan, tüm erdemleri silip sadece kötülükleri bıra
ler konusundaki ilgiye bağlı kalarak inanç tem eline dayalı bir
im paratorluk vücut buldu. U yruğundakileri Türkleştirm ek ya da
Müslümanlaştırmak için ne o zaman ne de daha sonra hiçbir şey yap
350
DÜŞÜŞLER VE YÜKSELİŞLER
İhtiyacı vardı. Böyle bir ideal de ancak artan bir büyüm eyle gerçek
leştirilebilirdi.
bunun yanı sıra hemen hemen tüm kötü yanlarını aldıkları Bizans,
mış ve 1771’de tekrar inşa edilmiştir. Buna karşın Çinili Köşk (1472)
İslam ortaçağ sanatının ender rastlanan canlı bir örneği olarak ayakta
dır. Bu yapının yüksek ve hafif sütunları ve planı Orta Asya m im ari
sini hatırlatır. G entile Bellini gibi ressamlar şehre davet edildi:
Bellinı’nin, Fatih portresi ile bir Türk sanatçının, Sinan Bey’in, impa
351
TÛRKLERİN TARİHİ
leri ile Iran ve Çin etkilerinin var olduğu çok çeşitli eserleri bir
albümde toplar (Album du C onquérant - Fatih’in Albüm ü). M ehm ed Si
yah K alem ’in çizim leri bü yü leyicidir ve eğer bunlar daha iyi ta-
nmabılseydi kuşkusuz sahibi resim sanatının en büyük ustaları arası
A dilşahlar
352
DÜŞÜŞLER VE Yü k s e l i ş l e r
11458-1495). Ama Yusuftan sonra gelen kardeş olan Cem Sultan Av-
l upaya kaçmak zorunda kalmış ve söylenenlere göre Alexandre Bor-
lavır alan siyasal bir güç haline gelmişti. Yeni hükümdar savaşmaktan
çok müzakere etm eyi seven barışsever bir hükümdardı. Savaş gani
metlerini komutanlarına bırakırdı. Üçüncü oğlu Yavuz Sultan Selim
353
TÜRKLERIN TARİHİ
oldular. Bu tarihten sonra tüm ilgi doğuya yöneldi ve artık Islami blı
Tl
politika uygulama zorunluluğu doğdu: gazi olarak doğmuş, tüm A v
354
XII. BÖLÜM
l.ışılmaz. Öte yandan toplumlar da, söz konusu toplum hangisi olursa
olsun, durmaksızın bazı hastahklar yaratır ve kendilerini kemiren bu
355
TURKLERIN TARİHİ
benzeri bir top 250 kg ağırlığındaki bir gülleyi atma denemesinde ne
redeyse havaya uçuyordu. Avusturya Arşidükü M axim ilian XVI,
yüzyılın başında “Büyük Türkün topundan saygıyla söz etmek gere
bir şeyler değişiyordu: artık öyle görünm ek öyle olm aktan daha
önem li hale geliyordu. Tü rklerin düşünme biçim i eskiye takılıp
356
Tl
ııii'.ımda başarılı pek çok örneğe imza attığı unutularak, uyum yetene-
j’ iıuk’ n yoksun olmakla suçlanır. Am a bu büsbütün haksız bir suçla-
i M. ı (k'ğildir. Türklerden çok daha az gelişmiş olan Ruslar coğrah ve
ıım beşte biri kadardı. Tüm Ortadoğu ekonom isi alt üst oldu, aracı
medi. Hatta V enedik’te fiyatların L izb on ’dan ucuz olduğu dönem ler
357
TURKLERIN TARİHİ
müstahkem m evki olan Diu adasına doğru 7000’i yeniçeri olm ak üze
re 20.000 kişi 78 gem iyle yola çıktı. Kıyıya çıkıldıktan sonra kent
toplamak gerekiyordu.
den sonra, İran Körfezine giriş olanağı ve geleneksel ikinci deniz yo
358
b û y Ok i m p a r a t o r l u k i a r i n d o ğ u ş u
Muhteşem Süleyman
359
TÛRKLERIN TARİHİ
rı N ice önünde dem irleyip (1543) kışı Tou lon’da geçirince bu kızgın
dir. Am a bu günüm üzde ele alması zor bir yargıdır. Fier zaman bü
yük bir başarıyla sonuçlanan askeri seferler sonucunda imparatorluk
devam eden ünlü haritacı Piri Reis önem li denizciler olarak Osmanlı
360
BÜYÜK İM PARATORLUKLARIN DOGUSU
361
TURKLERtN TARİHİ
Hikâyesi (1569) adını taşıyan yazm adaki yirm iye yakın minyatürde
her ne kadar Iran ekolüne olan borcunu ödese de, bağım sızlığını iyicc
ilan etmiş ve daha yalın, daha betimsel, ama daha canh olan kendi
tarzını bulmuştur. Bu tarihlerde şaheserler birbirini izler: Süleyman-
birbiri ardına gelen sahneleri art arda göstererek çizgi film i icat ettiği
bile söylenebilir.
36 2
BÜYÜK İM PARATORLUKLARIN DOGUŞU
II l< I ile büyük m erkezi kubbe arasında geniş bir alan yaratılm ıştır.
1,11 kil biçim ler alsa da, sürekli olarak kullanılacaktır. Ancak Süleyma-
ınyc Camünde (1550-1577) Ayasofya’nın planına geri dönecektir. Bü-
\ıık bir olasılıkla Kanuni, yapılan bu yeni caminin, kendisinin, Bizans
lınparatorluğunun ve onun geleneklerinin mirasçısı olduğunun gös-
miye Cam iinde (1569-1574) gerçekleştirdiği cesur yen ilik leri daha
l ııçük ölçüde, bir başka şaheser olan İstanbul’daki Rüstem Paşa Ca
D ikkatim izi çekm eyecek kadar çok ismi birbiri ardına sıraladığı
mızı biliyoruz. Daha önce Türklerin buraları sık sık ziyaret etmesi
nedeniyle Şam’ı, Kahire’yi ve Bağdat’ı biliyoruz. Ancak Belgrad, Buda
363
TÜRKLERIN TARİHİ
lerinin ötesine geçem ediği düşünülür. Oysa Kuzey Afrika işgali sis-
temU olarak yürütülmüş ve Fas sınırlarına kadar dayanmıştır. Ancak
364
BÜYÜK İM PARATORLUKLARIN DOGUŞU
ı|(i,ö,ru, Telem sen 1546’a doğru ele geçirilmiştir. 1552’ye doğru Sahra
\,ılıaları denetim altma almmıştı ve Tugurt’a bir garnizon yerleştiril
aslında buranın eski Arap-Berberi soylu sınıfıyla içten içe rekabet ha
lindeydiler. Bunun yanı sıra her türden, her eğilim inden sayısız ma
ceraperest, Hıristiyan dönm eler, ne bir yasa ne de bir inanç tanıyan
365
TÛRKLERIN TARİHİ
topraklar onundu. Bunları ister verir isterse geri alırdı. Tım arlar ve
soyluluk babadan oğula geçen bir kurum değildi ve resmi olarak
Devlet ona aitti dedik, ama aslında hayatı bir süvari birliğinin elin
deydi; halkı başka hiçbir yerde olm adığı kadar özgürdü, halkın ko
runması için belki de binlerce yasası olan, adaletin terazisinin son de
rece hassas ve dengeli olduğu bir ülkenin hükümdarıydı. Başvezir,
yani sadrazamın kendisi bizzat saraydan çıkıp pazarları denetler, hak
sız kazanç olup olm adığını, hile ya da aldatma olup olm adığını kont
rol ederdi. Evet, bu imparatorluk gerektiği gibi olması yolunda son
derece belirgin ve keskin bir bilince sahip, kökenlerinin anısına ve
366
BUYUK İM PARATORLUKLARIN DOGUŞU
•ıınde tek bir Tanrı olduğu gibi yeryüzünde de tek bir hükümdarlık
ıılabilir!” - Tim ur’dan ve Cengiz Han’dan bir anı.
367
TÜRKLERIN TARiHI
denle, tarihçi Andre C lot’un belirttiği gibi, yeteneği olan tüm Avrupa^
mişlerdi; OsmanlIların onlar için sarf ettiği tabirle her “m illet,” yani
her “dinsel topluluk” kasabalara sahipti ve şehirlerde de kendi mahak
lerine varabilmek için yaya olarak ya da deniz yoluyla aylarca yol ka-
368
BÜYÜK İM PARATORLUKLARIN DOĞUŞU
iriMick; gerekiyordu. Çok ağır ve donanımlı olan ordu son derece ya-
ğını giderek yitirm eye ve tıpkı kadınları saraya kapatması gibi, ken
disini de çocuklardan, odaklıklardan, harem ağalarından ve gözdele
rinden oluşan kapah bir evrene kapatmıştı.
kılm ış, öngörünün yerin de y eller esm eye başlamıştı. “İk i Irak”
Seferinin ilki başarısızlıkla sonuçlanmıştı: aynı sefer iki kez daha
369
TURKLERIN TARİHİ
daha ileriye gitm eye gerek yoktur. Bu tarihten sonra bu yüksek tek
fazlasıyla ödü llen dirilir olmuşlardı. Yapılan her işte altın kazanma
hırsı vardı. Her görev ondan nasıl çıkar sağlanabileceğiyle değerlen
diriliyordu.
370
BÜYÜK İM PARATORLUKLARIN DOGUŞU
r
Alıılüllâlif arasmda çıkan çatışmalar Sibir (Sibirya) Hanlığm m Tatar-
Ancak bu zafer kısa süreli olur, Muhammed bundan iki yıl sonra
ölıir ve Sahip, onun Bahçe Saray’daki tahtına geçmeye çağrılır ve yeri
ne aile üyelerinden, onüç yaşındaki Safa Giray’ı (1523-1530) geçirir.
Ancak önem li bir olayın gerçekleşm esiyle tahta yetişkin birinin
1 ',1 'çmesi zorunlu hale gelir: Safa’nm egem enliğini desteklemek isteyen
lalar atlıları M oskova’ya yürür ve bir top ateşiyle durdurulur. Ciddi
I İlil kaza ya da tarihin baş döndüren bir virajı! Tarihte ilk kez top atlı-
j lara ve okçulara üstün gelmiştir. Bir günde bütün güç dengeleri alt
üst olur. Nogaylar, Kırım Hanhğının bu hassas durumundan faydala
narak topraklarını istila ederler. Ruslar iki yönden saldırırlar: hem
tliplomatik hem de askeri kanattan. Osmanhlar hem vasalları olan ha
nedanlık hem de kendi adlarına hemen müdahale etmeleri gerekirken
hiçbir şey yapmazlar. Kırım lılar boşu boşuna Rusya karşıtı bir b irlik
kurmaya çabalarlar. Bu birliği ancak 1560-1570 yıllan arasında kura
bilirler, ama ne yazık ki çok geç kalmışlardır. Slav dünyası ile Türk
371
dünyasının kaderi XVI. yü zyılın ortalarında on ila yirm i yılda beUi
olacaktır artık; ancak henüz kimsenin bununla ilgilendiği yoktur.
TURKLERtN TARİHİ
baskısı yüzünden çardan yardım ister. Böylece çara kapılar açılm ıştır.
372
BÜYÜK İM PARATORLUKLARIN DOGUŞU
il inli topraklar mı? Asim ilasyon mu? Sınır dışı etme veya katliam
mı? Yanıt verm ek çok güç.
ateşe verm eye gidebilecek kadar iyi bir yönetim ve güçlü bir kişilik
göstermiştir. Ancak bu onun son büyük başarısı olacaktır ve neredey
373
TORKLERIN TARİHİ
S ib iry a
374
BÜYÜK IMPARATORLÜKLARIN DO G U ŞU
Iran Safevileri
lur. Bu hareket daha sonra M odern İran ’ın k uru cu ları olacak Safevi
h an ed an lığ ın ı y a r a ta c a k tır. Ama M ın o rsk y S afev ilerin , g ö çe b e
375
TURKLERIN TARİHİ
XV. yüzyıl sonu ile XVI. yüzyıl başında, Kızılbaş Türkm enler bey
liklerinin boyunduruk altına alınmasından dolayı aslında içten içe Os
manlIlara diş biliyorlar ve kendilerini bu imparatorluğun büyük me-
gapolünde yaşayan, Bizans etkisi altında olduğuna inandıkları, ulaşıl
maz görünen ve taşradan giderek uzaklaşan hükümdarlarına yabancı
hissediyorlardı. Aradıkları desteği, kendilerini Islamın en üst liderle
rinden, en önem li Sünnilerinden biri olarak kabul eden Safevilerin
başı Haydar’da ve oğlu Şah İsm ail’de bulurlar (1 5 0 2 -1 5 2 4 ). Bunlar
OsmanlIlara kafa tutabilecek ve onların en derin isteklerini yerine ge
tirebilecek insanlardır. Müslüman ortodoksluk ile Müslüman protes
tanlık hareketi arasında böylece b ir din savaşı patlak verir. Şiilik,
İran’ı ele geçirince ve devlet dini olarak kabul edince de bu savaş, Os
manlı İmparatorluğu ile İran İmparatorluğu arasındaki bir mücadele
ye dönüşür. Bu mücadele Orta Asya’nın sınırlarına kadar dayanır, bu
rada başka bir Sünni Türk gücü, Ozbekler doğal olarak Osm anlılarm
müttefiki durumundadır.
İran ’ın galip çık am ayacağı bu u zu n çatışm a. Doğu Anadolu’nun
tıpkı Batı Iran gibi h arap olm asına n eden olu r. Bu savaş sanılandan
çok daha erken bir d önem de E rm en ilerin g ö ç ettirilm eleri sürecini
376
BOYÛK İMPARATORLUKLARIN DO Ğ U SU
377
TÜRKLERIN TARİHİ
Çaldıran’da İsm ail’i büyük bir yenilgiye uğratarak batıya doğru ilerle
m esinin önünü keser. İm paratorluğu, bir İran imparatorluğu olarak
kalır, ne Mezopotamya’ya ne de Anadolu’ya ulaşır. İsmail yine de im
paratorluğunu bu topraklara yaymaya çalışır. 1 5 2 9 -1 5 3 0 ’da toprakla
rını birleştirm eyi başarır, bu birleştirm e H orasan’ı fetheden halefi ta
rafından tam am lanır. Iran daha sonra gerçekleşecek olan savaşların
ardından sınırlarından geri çekilm ek zorunda kalmasına karşın, kısa
bir süre de bugünkü sınırlarına ulaşacaktır. Eski İran’a göre çok az
bir farkla daha geridedir sınırları. Ancak Farsça konuşan ulusları çatı
sı altında birleştirm ekten uzaktır.
378
BÜYÜK İMPARATORLUKLARIN DO G UŞU
Ö zbekistan’ın K uruluşu
379
TÙRKLERIN TARİHİ
rülürler. Yaklaşık dört ila beş yüz ... Özbek öldürülür.” Ancak Babur
burada tutunamaz. Moğol Hanları onlar için kesinlikle avantajlı olm a
yacak bu durum karşısmda dağınık kuvvetlerle müdahale eder ve ko
layca yenilirler (1503). Babur Kabil’den ibaret olan küçük krallığıyla
yetinm elidir (1504).
Hüseyin Baykara hâlâ harekete geçm em iştir, ancak Belh’in tehlike
de olduğunu görünce müdahale etmeye karar verir. Tüm U m urlulara
bir çağrı gönderir, ancak ani ölüm ü çağrısına cevap veren tüm kuv
vetleri tam bir başıbozukluk içine sokar.
işte tam bu sırada tarih sahnesine yine Safevi Şah İsmail girer.
Artık İran’ın efendisidir ve Şiiliği devlet dini olarak kabul ettirm iştir.
Sünnilik, I. Sehm ’in Çaldıran zaferiyle taçlanmadan önce Merv’de ye
nilgiye uğrar (2 Aralık 1510). Bu savaş Muhammed Şıbanî’nin kariye
rine son verir. Yaralar içinde bir çiftlikte tek başına ölür. İsmail cese
dini aratır ve kafatasından kupa yapar.
Bu savaşın simgesel bir önem i vardır. Tarihin en eski çağlarından
beri bu topraklarda, Iran ve Turan sınırında, Türklerin, Yakındoğu’ya
ulaşmak için kullandıkları bu sıçram a tahtasında, ilk kez İran Orta
Asya’yı yener. Yerleşikler göçebeleri durdururlar. Ancak bu konuda
bazı nüansları gözden kaçırm am ak gerekir; her ne kadar nüanslar
bazen somut gerçekliğin gücünü zayıflatsa, ifade edilm ek istenen fikri
muğlaklaştırsa da.
Şıbanî’nin ölümü Babur’un kalbini sevinçle ve iyim serlikle doldu
rur. Özbeklerin artık bitm iş tükenm iş olduğuna inanarak sonunda her
zaman istediği mevkiye gelebileceğine inanır: Sem erkand’m hüküm
darı olacaktır. Ancak Ozbekler ölm em işlerdi. Ölen prensin yaşlı am
cası İbrahim Kütçüncü (1 5 1 0 -1 5 3 0 ) hâlâ hatırı sayılır bir orduya sa
hiptir; Babur sayılarının 150.000 kadar olduğunu belirtir. Bu orduyla
380
BÜYÜK İMPARATORLUKLARIN DOĞUŞU
Mııverâünnehir’i ele geçirm ekte zorlanm az. Şah İsm ail bu ordunun
I .ıışısmda kuvvetli O sm anlılarla kom şu olduğu sınırlara geri çekil-
IIırk zorunda kalır, ancak tekrar esas sınırlarına ulaşacaktır. Kimse
r.cn geleceğinden kuşku duymuyordu. Yenilmez değil miydi? Toprak-
l.ın neredeyse 3 m ilyon kilom etrekare büyüklüğünde olan büyük b ir
imparatorluğun efendisi değil midir? Çok yakın bir zamanda orada
ıılacaktır ve kendisine sadık olanları ödüllendirecektir. Yapmayı bildi-
ı’.ı lek şeyi yapacak, rakiplerini ise cezalandıracaktır. Bu tarihten son-
ı;ı, Şiihğı sırtlayan Babur olacaktır ve hayatının en anlaşılmaz, en bü-
yıik hatasını yapar: aslında hiç istemediği bir inanca geçm ek için Sün
niliği reddeder, çünkü İsm ail’in dini budur. T im u r’un başkentine
(1511) Özbeklerin galibi olarak üçüncü kez girm esini pahalıya ödeye-
ıi'ktir. Babur önce sevinçle karşılanacaktır, ancak bir süre ona ihti
yatla yaklaşacaklardır; halk, iğrendikleri Iranlılarm destekçisi, haber-
l isi, öncüsü olduğunu anlayınca ona olan nefretlerini göstermekten
kaçınmaz.
381
TÜRKLERIN TARİHİ
382
BÛYÛK İMPARATORLUKLARIN D O C U ŞU
Ö zbek Kültürü
Islamiyete bağlı oldukları halde çok iyi tanım ıyorlardı ve dini li
beral bir şekilde yaşıyorlardı. O ldukça derin inançlara sahiptiler ve
Islamiyete kalpten bağlanm ışlardı, m antıklarıyla değil gönülleriyle
(hn değiştirmişlerdi. Bu nedenle de evliya ve türbe kültüne ayrı b ir
ıinem vermişlerdir. Yesi’de (Türkistan) Ahmed Yesevî türbesi, Semer-
kand’daki Nakşibend ve daha az önemsiz pek çok türbe Özbeklerin
hac ziyaretlerine sık sık vesile olmuşlardır. Uygarlık alanında verdik
leri eserler çağdaşları tarahndan takdir edilm iştir ve bu övgüyü hak
ettikleri söylenebilir. U beydullah başkent olarak 1 5 5 3 ’te Buhara’yı
seçm iş ve ideal hükümdar figürü olm uştur. Krallığı tamamen birleş
tirmeyi başaran ve en büyük hanedanlığı oluşturan Abdullah (1 5 8 3
1598) Büyük Moğol Ekber ve Osm anlı III. M urad’la ilişki kurmuş,
halkına özen göstermiştir.
383
TÜRKLERIN TARİHİ
deyse kaba biçim lerde, İran oym alarından, süslem elerinden uzakla,
belli bir estetik kaygısı olmadan sadece sağlam lık ve büyüklük ölçül
leri gözetilerek inşa edilen yapılarda ve hâlâ hayat ağacı anısını hatıi'
latan, m uhtem elen çadırlardaki tahta direklerden türetilmiş, ahşap sü
tun kullanımında kendisini gösterir. Ö zbekler pek çok anıt dikmişler
dir, bunların bazıları da başyapıt düzeyindedir: 2 8 8 küçük kubbeyi
kapsayan, sütunlarla çevrili avlusuyla Kalyan Cami (1 5 1 4 ), “ayna"
tekniğine göre bunun tam karşısında inşa edilen Mir Arab Medresesi
(1536) - bu medrese Orta Asya’nın en önemli eğitim merkezlerinden
ve Dogu M üslüm an dünyanın ilklerindendir. Bunlar kadar itibanı
sahip olmasa da başka yapılar da önem lidir: Kuteldaş Medresesinin
(1 5 6 8 ) iç yapısında 160 hücre bulunm aktadır, “ik iz” medreselerin
(Koç Medresesi, 1566-1588) biri çok geniş öteki daha küçük boyutlar
daydı; elbette pek çok da h a n g â h bulunm aktadır. Eski Selçuklularda
olduğu gibi ticari m erkezlere, kervansaraylara ve özelhkle de şehir
pazarlarına ayrı bir önem verilm iştir; bunlar genelde devasa yapılar
dır, taq adını taşımalarının nedeni çatıland ır (M ücevherciler Çarşısı,
Şapkacılar Çarşısı, Sarraflar Çarşısı...). Bunlar şehrin en önemh ve en
güzel yapıları arasında yer almaktadırlar,
B a b u rŞ a h
384
BÛYUK İMPARATORLUKLARIN DO Ğ UŞU
Babur h içbir zaman atalarının şehrinden başka bir şehri hayal et-
Mii’iniştir; yaşamının en güzel yıllarını, ondört yaşından otuzakı yaşı-
ıı.ı kadar bu şehri ele geçirm ek için harcayacaktır. Babur son derece
Miylu bir kan taşıyordu, baba tarahndan T im u r’un M iranşah kuşa-
)',ıııdan ve anne tarafından Cengiz Han’ın soyundan geliyordu. Ama
una başka bir kader yazılmıştır; Hindistan imparatorluğunu kurmak.
385
TÜRKLERİN TARİHİ
386
BÜYÜK IM PARATORLUKIJİRIN DO G UŞU
'..ılılptir. M od ern bir gen cin bile yad sıyam ayacağı şekilde m uzipliğe
VI- takacılığa eğilimli olduğundan, bu özelliğinin kırıcılığa kaym am a
Miçin özel bir dikkat sarf eder. H erkesin inancına saygılıdır, eğer b ir
misafirini şaşırtacaksa zevklerinden bir b ölü m ü nü hiç duraksam ad an
l('(la edebilir. Ailesini sever. Eşine büyük bir nezaketle davranır! Ve-
l.ıl eden yakınlarının ard ın dan büyük bir acıyla ağlar! Ö lü m ü korku
iı.inde beklem ez! Ve geçm işi ve terk etm ek zoru n d a kaldığı ülkesini
ilaha doğru ifadeyle Vekayi'si [Baburnâme] son derece açık bir üsluba
sahiptir ve b üyük bir sam im iyetle yazılm ıştır. Ç ağatay Türkçesinin
387
TURKLERIN TARİHİ
E kber
388
BÜYÜK IMPARATORLUKİJ\RIN DO Ğ UŞU
389
TÛRKLERIN TARİHİ
b er’in bu yoldaki reh b eri kim dir? Bunu bilm ek ilginç olu rd u . Bütün
bu gerçekleştirdikleri sadece, Hint toplum unun karm aşıklığı ve aşırı
serbestliği karşısında şaşkına düşen ve h er türlü çabasına karşın Hin-
duları anlam aktan ya da kabul etm ekten aciz kalan bir bozkır adamına
390
BÜYÜK İMPARATORLUKLARIN DO G UŞU
....... . olağanüstü dogm asını ilan eder: kendine siyasal iktidarını ta
n ım layan m utlak ruhani güçler, hatta yalnızca Müslümanları yönete
li lı-ı t halifenin sahip olduğundan daha büyük ve yanılgıya sevk edebi
li n güçler atfeder. Sonuç olarak D in-i İla h iy i kurar, bu bir anlamda
İMj\laştırmacıhk çabasıdır. Ancak bu din sınırlı bir başarı yakalar ve
'.uli’ce M üslüman E kber’in dinden mi çıktığı sorusunun sorulmaya
lı.r.,lamasına neden olur. Katı ve sert İslamiyet bir din ikiliği vakasını
ıl.ılıa kaldıramayacaktır.
391
1
XIII. BÖLÜM
XVII. yüzyıl, Türk dünyası için belirsiz bir dönem olur. Tim urlulann
H indistan’ının, yani Büyük Moğol H indistan’ının XVI. yüzyılın ikinci
yarısında donandığı ışık daha da parlaklaşmıştır. Ancak askeri başarı
larla dolu olsa bile Evrengzip dönem i vahşiliği ve fanatizm iyle, Av
rupalIların piyonlarını coşkuyla oyuna sürm elerine karşın im parator
luğu bir istikrara kavuşturma çabasıyla her şeyi yakıp yıkar. Osman
lIların gücünde bir değişim yokm uş gibi görünse de artık sallantılar
başlamıştır. Doğu Avrupa bozkırlarında olduğu gibi Orta Asya’da da,
kısacası her yerde gerilem e dönem i başlam ıştır. İm paratorluklarını
yeniden kurmak isteyen M ogollar geri döner ve Türklerı egem enlik
leri altına alırlar; Ruslar uzun yıllar uğradıkları baskıların ve zulüm
lerin intikam ını alm ak üzeredirler. Muhteşem Mâverâünnehir hâlâ
özel ve değerlidir, ancak her tarafından giderek büyüyen güçlerle çev
rildiği için daha da tecrit edilmiş bir bölge olma yolunda ilerlem ekte
dir. Sibirya ise birkaç yıl içinde M oskovalIların eline düşecektir.
392
XVII YÜZYILDAKİ YÜKSELİŞ VE ÇOKÜŞ
Cihangir’in tahta geçtiği 1605 yılında artık yeni bir yüzyıl açıl
maktadır, bu yüzyılın ilk yarısı büyük bir başarı olacaktır. Bu prens
ve oğlu “dünyanın latihi” ve “dünyanın hüküm darı” unvanlarını ala-
ı.ık Türk geleneğine layık ve denk m irasçılar olduklarını gösterirler.
( ıhangir Anzlan’nda, “(Türk) krallarının, evrenin h âkim i” olduğunu
M)yler. Bu inancını din konusunda son derece hoşgörülü olan kendi
politikalarında da gösterir. Her türden dine karşı kendisini yakın his-
'.('den Cihangir din adam larıyla görüşm eyi sever ve tüm ihtişam ı
içinde yoksulları bağrma basmaktan da kaçınm am ıştır. Şah Cihan’a
i’.elince, Portekizlilerle savaştığı için erkek, kadın, çocuk, rahip, Ho-
ogli H ıristiyanlarını öldürür. Sağ kalanları köle yapar ve bu hırsla
Lâhür’daki büyük bir kiliseyi yıktırır; nedeni bilinm em esine rağmen
hir süre de Hindulara zulmeder, Benâres’te [Varanasi] yeni kurulan ta
pınakları yerle bir ettirir, ancak bu fanatizm krizi kısa süreli olur.
Her ikisi de son derece kültürlü prenslerdir ve güzel olan her şe
ye eğilim lidirler, tüm T ü rkler gibi çok yiyip içerler, tüm kadınlan
severler ve herkes kadar savaşçıdırlar. D ekken’e yaptıkları seferler
birkaç prenslik ele geçirm elerini ve Bicâpür’daki Adilşahların ve ünlü
Golkonda’nm Moğol egemenliğini tanım alarını sağlar (1 6 3 6 ). Semer-
kand’ı ele geçirm ek için başlattıkları büyük harekât, Belh ve T irm iz’in
alınması gibi çeşitli başarılar getirse de büyük bir yenilgiyle sonuçla
nır ve onlara pahalıya mal olur. Daha sonra Kandahar için İran Safe-
vilerine savaş açarlar. Kandahar önem li b ir anahtar şehirdir, ancak
Büyük Moğollar bu şehri 1614 yılında kaybeder. Bu tarihten sonra da
393
TURKLERIN TARİHİ
kalıcı bir biçim de bir daha bu şehre sahip olam azlar. Daha da kötüsü
sonrasında im p aratorlu k p ren sleri arasındaki çatışm alarla uğraşm ak
zorun d a kalırlar. Evren gzip ’de bu çatışm alar doruğa varır, halkın on
lardan iğrenm esine ve hanedanlığın ününün yok olm asına yol açar.
dir, ancak Şah Cihan eşine o kadar büyük ve m utlak bir aşkla bağla
n ır ki, on d ok u z yıl evli kaldıktan son ra, kırk yaşında onu kaybetti
ğinde bir daha kendini toparlayam az. Kızı Cihan N ara onu teselli ede
m ez. Şah C ihan’m karısını ço k sevm iş olduğu söylenir, im p aratorlu
ğun ayrıcalıklı bir gözlem cisi olan F ran çois Bernier, h ü k ü m d arın dik
394
XVII YÜZYILDAKİ YÜKSELİŞ VE ÇÔKÜ5
nehirden yükselen buharlar arasm dan eşinin m u h teşem kabri Tac Ma-
hal’i görebilm ektedir.
dır. İnce m im arisi, son d erece latif ve üstün bir zevkle işlenen süsle
m eleri, m alzem eleri, çevresin in güzeUiği ve p lanıyla, Sinan’ın ba
şyapıtı E d irn e Selim iye Cam iiyle aynı ruhani m esajı iletir ve aynı
sim geselligi ortaya koyar. K öklerini top rağa salm ış k ozm ik bir dag
gibidir, gökteki bulutlara karışan kubbesiyle, son d erece dengeU bir
b ahçe yap tırm ışlardır. En güzeU kuşku suz K eşm ir’de, Srinagar’dadır
ve şiirsel bir ad olan “Ş alim ar” adını taşım aktad ır. K um taşını tercih
eden öncüllerinin aksine Şah Cihan beyaz m erm erd en hoşlanm aktaydı
ve iflah olm az bir m im ari tutkuya sahipti. Kaleler, saraylar, tü rb eler,
cam iler: d önem inde inşa edilen eserlerin sayısı bilinm em ektedir. An
cak yaptırdığı hiçbir eser Tac Mahal ya da İtim âdüddevle’nin kabrine
395
TURKLERİN TARiHI
yap arak , kadınları tüm m ah rem iyetleri, aşkları içinde resm ederler.
Evrengzip
396
XVU YÜZYILDAKİ YÜKSELİŞ VE ÇÖKÜŞ
H indistan’ın yeni hük ü m d arı fanatik bir M üslüm andır. Halkın ko
runm ası ve adalet için ardı ardına yaptığı açıklam alara karşın adil ve
h oşgörülü ve bağışlayıcı olm ak dışında h er şeyi yapar. Ü stelik o k u
m uş biri değildir ve sanattan da hoşlanm am aktadır. Şarkı söylem eyi,
m üziği, dansı, şiiri, resm i yasaklar. İlgilendiği tek şey din ve savaş
tır. S adece yü n ya da pam u klu giym ek te, sad ece p işm iş topraktan
yapılan kap k acak tan yem ek yem ekted ir. K ısacası Büyük M oğollara
olarak kend ind en ön cekilerin kazanm adığı b aşarıları elde etm iştir;
h er yeri kana bulam a pahasına neredeyse tüm H indistan on u n em ri al
tına girer. Sihler boyun eğm ektense ölm eyi tercih ederler. M aratalar
[M aharadar] ise son d erece inatçı rakiplerdir ve boyun eğdirilseler bi-
397
TURKLERIN TARİHİ
398
XVII YÜZYILDAKİ YÜ KSELİŞ VE ÇÖKÜ Ş
Büyük İm paratorluk
♦
Bkz. ileride XIV. bölüm.
399
TÜRKLERIN TARİHİ
400
XVII YÜZYILDAKİ YÜKSELİŞ VE ÇOKUŞ
Tarım la ilgiU iki eser, pek ç o k çıçek bilim i kitabı, şiirsel bir ü s
lupla, bilim sel araştırm a çalışm alarını sona erd irm iştir; ancak bir şe
kilde XVII ve XVIII. yüzyıllarda çiçek aşısı uygulam ası gerçek leştirilm iş-
lir ve b u g ü n A vru p a’nın bu aşıyı İstanbul’dan gö rd ü ğ ü neredeyse
Mimari çok yaratıcı eserler ortaya koym az, ancak giderek daha
büyük anıtlar yapılmaya başlanır. 1 6 1 6 ’da Bizans H ipodrom meyda
nında Sultan Ahmed Cami inşa edilir. Bu caminin son derece göz ka
maştıran cephe süslem esi Batıklarca “Mavi Cam i” denmesine neden
olmuştur. Ünü her türlü beklentinin ötesinde olan Yeni Camı (1663)
hâlâ devasa yapılardan biri olarak kabul edilir. Topkapı Sarayı'na b ir
kaç güzel köşk eklenir ve duvarları hayranlık verici süslerle kaplanır.
Ama en önem lisi hâlâ şaşırtıcı bir tazeliğe ve yeniliğe sahip olan min
yatürlerdir: III. Ahmed’in Y em iş O dası X ’VIII. yüzyıl sonlarında nadide
bir m ücevher gibidir.
Şiirsel bir anlatım a sahip olduğu k adar, betim sel de olan duvar
resim sanatı etkili olsun olm asın m in y atü rcü ler bu yüzyıl başında
kendilerine yeni bir yol açm aya çalışm ak tad ır. M odellerine bir göz
lem cid en ço k fiziksel gerçek liği h ed ef alan b ir araştırm acı gözüyle
401
TÛRKLERİN TARİHİ
402
XVII YÛZYILDAKt YÜKSELİŞ VE CÖKÜ S
ı-)^,cr. Padişah son derece katı ve sert tedbirler alarak biraz olsun düze
ni sağlam ayı başarır. Kardeşi I. İbrahim ( 1 6 4 0 - 1 6 4 8 ) ölüm lerle
uı kenen hanedanın hayatta kalan son varisidir, k ad ınlann oyuncağı
ulur ve katillerin eline düşer. Yerine oğlu IV. Mehmed (1 6 4 8 -16 87 )
)',t'çer. Ancak ondan sonra imparatorluk bir girdaba sürüklenir.
403
TÜRKLERIN TARİHİ
404
XVII YÜZYILDAKİ YÜKSELİŞ VE ÇÖKÜ Ş
405
t Or k l e r in t a r ih i
406
XV n YÜZYILDAKİ YÜKSELİŞ VE ÇÖKÜŞ
maz olur, insani değerlerin önem kazanması mı? Şehzadeler artık kat-
Icdilmemekte, ama k a jes’e kapatılmaktadır. Aslında kafes olarak sa
l aydaki binalardan oldukça konforlu bir yer seçilirdi, şehzadenin em
rine haremağaları ve kısır bakire hizm ethier veriHrdi. Ancak bu uy
gulama daha kötü sonuçlar vermiştir. Genellikle seçilen ya da belirle
nen veliaht tahta çıkm ak üzere sersem lem iş bir biçim de kafesten
çıkarılırdı.
Sibirya’da Ruslar
407
TÜRKLERIN TARİHİ
408
XVII YÜZYILDAKİ YÜKSELİŞ VE CÖKUŞ
409
TURKLERIN TARİHİ
C ungar Egemenliği
410
X V ll YÜZYILDAKİ YÜKSELİŞ VE ÇÖKÜ Ş
411
TURKLERIN TARiHI
412
X V I1 YÜZYILDAKİ YÜKSELİŞ VE ÇÖKÜ Ş
nak ve bilgilere dayanarak açık ve net bir üslupla yazılm ıştır. Ashnda
T ü rk lerin T arih î’n d e n kastedilen daha çok Şeybanilerin tarihidir.
413
XIV. BÖLÜM
ÇÖKÜŞ
VSY&^
N adir Şah
414
ÇÖKÜŞ
415
TÛRKLERIN TARİHİ
K açarlar
Nadir Şah’m sonunu bir rehin olayı getirm iştir. Kaçarlar adlı
Türk boyundan Ağa Muhammed nefret ettiği efendisi tarafından ha
dım edilm işti. Geçirdiği bu acı deneyim çoğunda olduğu gibi onu
edilgenleştirmek veya donuklaştırm aktan çok daha da hırçınlaştırm ış,
öfkelendirm iş ve gözleri nefret ve intikam duygularıyla parlar olmuş-
416
ÇÖKÜŞ
417
TÜRKLERIN t a r i h i
Ingilizlerin H indistan’ı
4li
ÇÖKÜŞ
C ungarlar ve H âceler
419
TÛRKLERİN TARİHİ
420
ÇÖKÜŞ
Çinlilerin Dönüşü
421
TÜRKLERIN TARİHİ
Yakub Bey 1877’de öldürülür, oğlu Kuli Bey ise beceriksiz ve ap
tal biri olduğu için başarılı olamaz. Yapılan her şey bir günde y ıkılır,
1878’de Çinliler ülkeyi ele geçirir. Ancak bağım sızlık günleri unutul
maz. Otuzdört yıl sonra 1911’de, Çin m onarşisinin sonunun gelmesi
ve cum huriyetin ilan edilmesiyle Doğu Türkistan altı yıl için yeniden
bağım sızlığını elde eder. Bu birkaç yıl kuşkusuz unutulmaz bir iz bı
rakır: bu iz XX, yüzyıl boyunca ve bugün bile kolayca görülebilir.
422
ÇÖKÜŞ
Ruslar Kafkasya’da
Tüm sıradağlar gibi gerçek bir sığınma yen olan Kafkasya’da pek
ı.'ok halk bulunm aktadır: küçük ya da büyük, vasat ya da şanlı bir
)’,cçmişe sahip, eski ya da yeni, dilleri, kültürleri ve dinleriyle -M ü s
lüman ya da H ıristiy an - birbirlerine yakın ya da uzak halklar. Bu
halklar içinde Kafkas sıradağlarının sınırlarının dışına taşan üç halk
vardır: Azeriler, Erm eniler ve Gürcüler. Bu üç halk da tarihte önemh
Iol 1er oynam ışlardır. Azeriler görece yeni bir halk olarak, İran’ın ka
derini belirleyen başlıca güçlerden olm uşlardır, daha eski halklar
ulan Erm eniler ve G ürcüler büyük uygarlıklar ve büyük ve güçlü
h a llık la r kurm uşlardır.
423
TURKLERIN TARİHİ
424
CÛKÜŞ
katUam lar ve kıyım lar d oğm u ştu r. A zerb aycan ’ın bölünm esi daha az
trajik olaylara neden olu r, özellikle İkinci Dünya Savaşı sırasında çok
ağırlaşan soru n lar yaratm ak la b irh k te, bugün e kadar eşine az rastla
nır büyüklükte T ü rk çe kon uşan bir topluluk ortaya çıkarm ıştır.
Bu biçim de ikiye bölünen engin top rak lar aslında eski bir İran uy
garlığı toprağıdır. Bu eski İran uygarlığı topraklarına, O rta Asya’dan
T ü rk çe kon uşan top lu luk lar çoğu n lu k tad ır, bun ların aksine Ruslara
425
TÜRKLERIN TARiHI
1
m aya çalışm ışlardır. Bu topluluklar uzun bir süre oldukça iyi m üca
ünü bir şövalye rom an ını kahram anı gibi h er yere yayılm ıştır. Ancak
söz konusu topluluklar bu yüzyılda yenilirler. Bunun üzerine binlerce
426
ÇÖKÜŞ
427
TURKLERIN TARİHİ
Afgan fatih tarafından ilhak edilen Hive Hanlığı bağım sızlığını ka
zanır. Ancak sonra 1770 yılında Türkm enlerin saldırısıyla başkentleri
yerle bir edilip sonunda yağmalanır. Buhara gibi Hive de çabuk ken
disini toparlar. Ç ünkü Hive geçm işin en geleneksel modellerine
duyulan dokunaklı bir bağlılıkla yeni kom şusundan büyülenm iştir.
Yapılar birbiri ardına çoğalır: saraylar, cam iler, m edreseler, mezar
lar, pazarlar. Iç Kale (1 7 8 6 ) gibi en eski yapılardan. Kalyan Minare-
si’ne benzetilm eye çalışılan İslam Hâce Minaresi (1 9 0 8 -1 9 1 0 ) gibi ya
kın zamanlı yapılara kadar bütün yapılar içi içe geçm iştir, Hive’ye
428
ÇÖKÜŞ
i’iizel bir sinema filmi dekoru havası katan bu yapılar şehri Asya’nın
t' 1 1 büyüleyici şehirlerinden biri yapar.
Hokand Hanlığı dinam ik bir atılımla başlar, Türkçe konuşan top-
Iulakların genel olarak çöküşte olduğu böyle bir dönemde bu ilgi çe
kici bir olgudur. Topraklarını büyütm üş, kültürel zenginliğe kavuş
muş ve büyük bir yenilenme dönem ine girmişti. Ancak dönemin bağ
lamı düşünüldüğünde neredeyse m ucizevi olarak nitelendirilebilecek
I üm bu gelişmeler için geç kalmışlardı ve hanlığın varlığını sürdüre
429
TÛRKLERtN TARtHt
XVII. yüzyıl O sm anlılar için kötü bitm işti. Vezirler derslerini al
mışlardı ve imparatorluğu, XVIII. yüzyılda Avrupa’da patlak veren ça
tışmalardan uzak tutm ak istiyorlardı. Bu konuda her zaman başarılı
olam adılar: 1 7 1 2 , 1736 ve 1 7 6 9 -1 7 7 4 arasında Rusya’yla, 1 7 1 6 ve
1737’de Avusturya’yla, 1723, 1727 ve 1 7 4 3 ’te İran’la savaşırlar.
G erçek barış dönem i I. Mahmud, III. Ö sm an ve III. Mustafa’nın
hüküm darlığında, 174 6-1768 yılları arasında olur. Bu arada herkes
ordunun yenilenm esi gerektiğini bilm ekteydi - n e yazık ki bu konuda
çok başarılı olun am az- ve elbette devleti de yenilem ek gerekiyordu -
bu konuda da başarıh olunamaz. Ayrıca belaların üst üste gelmesi gi-
430
ÇÖKÜŞ
hi, yabancıların ülkeyi istilası ülkeyi giderek felç etmeye başlam ış,
devlet üzerinde savaştan çok daha ağır bir yük oluşturmuştu. Avrupa
lI büyük güçlerin pasif saldırılarının başlangıcı da bu döneme denk
gelir: kendilerini baskı altında hisseden azm hklardan yararlanırlar.
İmparatorluğun parçalanm asından konuşulm aya başlanır. 1774’teki
Küçük Kaynarca Antlaşması “Dogu Sorunu” olgusunun ortaya çıkm a
sına neden olur. Bu sorun yüzyılın sonunu ve XIX. yüzyılın tamamını
meşgul edecektir.
431
TÜRKLERIN TARİHİ
432
CÔKÛS
resme rom antik ekol giderek yayılırken, rom antizm akım ı dağa çıkan
Rum eşkıyalarda, P raksiteles’in ve Sokrates’in m irasçılarını görür.
Avrupa, Erm enileri de satranç tahtasındaki piyonlar olarak görür ve
daha sonra onları terk eder. Bunların arkasından ağlar, soykırım dan
söz eder, ki söz konusu vaka aslında çok daha ufak bedeller ödenerek
önlenebilirdi.
Osm anlIların sürekli olarak yineledikleri, ancak bir türlü yerine
getirem edikleri vaatler, ki bu vaatlerinin yerine getirilm em esi için
bütün düzenlemeler önceden yapılır, kanlı ayaklanmalar, daha da kan-
h bir biçim de gerçekleştirilen baskınlar, tüm bu kıyım lar ve tüm bu
kargaşa Türklerin elini kana bulam ış ve bu bir türlü silinm eyen bu
kan lekesi, sadece Osmanlı İmparatorluğuna ait olarak görülm eliyken
bu g ü n kü cu m h u riy eti de e tk ilem iştir. G iderek H ıristiy an lık tan
uzaklaşm asına ragmen Avrupa, H ıristiyanların İslam ’ın baskısı altın
da ezild iklerini görm ek istem iyor, b elki de bir art düşünceyle bu
şekilde onları kendine çekeceğini ve katacağını düşünüyordu. Ancak
Avrupa, Hıristiyanların da M üslüm anları boğazladığını, bu durumu
im paratorluğun zaah olarak gören kam uoyu nezdinde BabIâli’nin
kendini aklayamadığını, M üslümanların aynı merkezkaç kuvvete itaat
ettiğini ve Hıristiyanlar kadar onların da imparatorluğun yıkılm asına
katkıda bulunduklarını (örneğin Arabistan’da V ahabileri, Balkanlarda
Tebelen’den Ali Paşa’nm Boşnak ve Arnavutlarını, BabIâli’nin başlıca
vasah olan M ehmed Ali’yi, ünlü Arabistanh Law rence’m uzun süre
aralarında yaşadığı Yakındoğu’daki tüm Arapları) unutuyordu.
433
TURKLERIN TARİHİ
434
ÇÖKÜŞ
larda bile halk kaderinin efendisi olam am ıştı, çünkü çok daha önce
435
TÜRKLERIN t a r i h i
436
ÇÖKÜŞ
Eğer idare etm esini bilm ezseniz, bağım sızlık bedeli yüksek b ir
erdemdir. M ısır, hanedanhgm a karşın ya da daha doğrusu bu hane
danlık yüzünden harap bir ülke haline geldi. M ısırhlann geçirdikleri
son derece ciddi bir ekonom ik krizden sonra Ingilizler rüyalarını ger
çekleştirm e hrsatı buldular. 18 8 2 ’de ülkeyi “belirsiz bir süre” için iş
gal ettiler, Mısır bir daha asla Türk olmayacaktı.
437
TÜRKLERIN TARİHİ
438
ÇÖKÜŞ
büyük bir kam panya başlattı. O sırada İtalya, kıyılara pek çok sö m ü r
geci yerleştiriyordu ; Ingiltere de bu bölgede sanayi yatırım ların ı ço
b unlar bir bir karşınıza çıkarlar: cam ilerin kubbeh salonları, silin d ir
439
TÜRKLERİN TARİHİ
Tanzim at
ni o rtad an k a ld ırm a k - askeri güçleri hiç uygun olm ayan bir sırada
zayıflatm ış; an cak bu hareketi sayesinde devletin üzerinden agir b ir
ipotek kalkm ıştır (1826).
440
ÇÖKÜŞ
441
TURKLERIN TARİHİ
Son Sıçrayışlar
442
ÇOKUS
443
TÜRKLERIN TARİHİ
darlığından söz edildiğine göre böyle bir ülkenin var olduğunu iddia
edebilir miyiz? O sm anlı im paratorluğu? Bu oluşum un bağrından pek
ço k ulus çıkm ıştır. Belki ü ç, belki d ört, hatta belki de beş yü zyıld ır
d üşm anı olan Şiilik bile ayakta kalm ıştır, H ıristiyanlık varlığını aynı
şekilde sürdü rm ekted ir. O nu oluşturan m illetlerin dilleri ve k ültü rle
ri o kadar iyi k oru n m u ştu ki, kısa bir süre içinde tüm özgünlükleriy
le M acaristan , Y u nan istan , Bulgaristan, R om an ya, Y ugoslavya, A rap
444
ÇÖKÜŞ
Bu kadar büyük bir yıkım dan bir yarar sağlayam amalarından dolayı
duydukları acıyı anlamak mümkündür.
445
XV. BÖLÜM
DİRİLİŞ
vsyei
1 9 2 0 ’de
446
d ir il iş
447
TÛRKLERIN TARİHİ
an ık? Buna karşın bugün W ilson planı hâlâ tüm E rm en ilerin gelecek
lerini bağladıları bir plan olarak görü lm ek tedir - tüm E rm en iler bu
m aktan sık sık söz edilm ekteydi, çünkü daha önce hiçbir biçim de b ir
bütün olarak bir K ürt Devleti var olm am ıştı, am a eskiden büyük b ir
E rm en i Krallığı vard ı; işte bu iki ırk arasındaki ince ayrım budur.
ları ve kaynakları tükenm iş, kısm en işgal altında bulunan bir ülkede
gaUplerin m u tlak iradelerinin karşısına dikilebilm ek için gö rü lm em iş
bir yüreklilik gerekliydi. Ö te yandan galipler, tslam ın en büyük m a
448
DİRİLİŞ
bir kom utan, radikal ve laik fikirleri benim sem iş eski bir Jö n Türk,
1881’de Selanik’te doğmuş devrimci bir ruha sahip Mustafa Kemal Pa
şay d ı. Rahatsızhk verdiği halife tarahndan Anadolu’daki b irlik leri
terhis etmekle görevlendirilen Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919’da onu
karşılamaya hazır eski bir taşra ili olan Sam sun’a hareket etti. Burada
bagım sızhk hareketini başlattı. 22 Haziran 1 9 1 9 ’da Amasya’da hü
küm darın edilgen p olitikasını kınayan bir bildirge yayımladı. Kısa
bir süre sonra, önce Erzurum ’da (Tem m uz) sonra Sivas’ta (Eylül) ulu
sal bir kongre topladı. Bu kongrelerde halkın çoğunluğu T ü rk olan
bölgelerde toprak bütünlüğü ilkesini koydu ve bunu sağlam ak ama
cıyla halka dayalı bir hükümet kurmayı tasarladı. Ve bir yıldan kısa
bir süre sonra 23 Nisan 1920’de kasvetli bir bozkır kasabası olan An
kara’da Büyük Millet M eclisi’ni topladı ve yetkilerini ona devretti. O
tarihten sonra Mustafa Kemal, Türkiye’nin cisim leşm iş örneği, bütün
b ir h alk ın irad esinin tem siliydi ve “T ü rk lerin A tası” değil “Ata
T ü rk ,” yani “Ataları gibi T ü rk ” anlamına gelen A ta tü rk adını aldı.
lam ışlardı. H er şeyin yoluna girm esi için ış artık Y unanlılara, Ital-
449
TURKLERIN TARİHİ
lerin yerini alm ak ü zere M araş, A ntep ve U rfa’ya yönelm işti. Fransa
Birinci Dünya Savaşı sonunda elbetteki zaferin m eyvelerini toplamak
istiyordu , am a herhangi bir askeri çabaya girm e niyetinde değildi.
ve soğuktan ölm üş iki bin Erm eninin cesedini bırakarak geri çekildi.
450
DIRtLtŞ
451
TURKLERIN TARİHİ
yeti toplum sal ve siyasal nitelikli bir konu saym ak yerine Avrupanın-
452
DİRİLİŞ
rmdaydı. “Kemalist Devrim” adı alanda alman bir dizi önlem bu ira
denin kanıtıd ır: şer’iye m ahkem elerinin, tarikatların kaldırılm ası,
medreselerdeki geleneksel öğrenime son verilm esi, peçenin, bazı Do
ğu tarzı giysilerin yasaklanm ası, şeriat yasalarının yerine bir medeni
kanunun (İsviçre’den), ticaret kanununun (Almanya’dan) ve ceza kanu
nun (İtalya’dan) kabulü. Bu değişikliklerle bir hamlede çokeşlilik, ha
rem ler, karısını bir sözle boşam ak ve miras konusunda kadınla erkek
arasındaki eşitsizlik ortadan kalktı. Ayrıca Fransız kadınından önce
seçm e hakkına sahip plan Türk kadını kısa bir süre sonra seçilme
hakkına da kavuştuğu gibi, kadınlar her türlü mesleğe -uygulamada
değilse bile en azından h u k u k en - girme hakkını da kazandılar. Latin
harfleri bazı özel ayırıcı işaretler eklenerek, o zamana kadar kullanıl
m akta olan Arap harflerinin yerini aldı ve Türkçe derinlem esine bir
değişikliğe uğradı: eski Türkçeye yakın olm ayı sürdüren halk di
linden Arapça-Farsça sözcükler ve Osmanlıcanm uzun ve ağdalı cümle
yapısı büyük ölçüde çıkartıldı, çok sayıda yeni sözcük türetildi. Özet
le her şey Selçuklu sultanlarının dönem in uygarlık ışığı olan Sünni
İslam uygarlığmı benim sedikleri devirdeki gibi, ama aynı zamanda
yapay ve yüzeysel bir enerjiyle cereyan ediyordu.
ism et İnönü (1884-19 7 3 ) tüm yapıları yeni yeni oluşan, her şeyin
giderek yoluna girdiği, ama bunu n dışında tam am en yeniden inşa
edilmesi gereken bir ülke miras alm ıştı. Pek çok şehri pek çok kasa
bası henüz ortaçağı yaşarken İkinci Dünya Savaşı patlak vermişti ve
Türkiye ihtiyatb bir tarafsızlık politikası yürütm ek durumundaydı.
453
TURKLERIN TARİHİ
Bilindiği gibi dem okrasi hem en elde edilen bir olgu olmadığı gibi
öğretilmesi de göründüğü kadar kolay değildir, dem okratikleşme sü
reci pek çok sapma olasılığını bünyesinde barındırır. Türkiye pek
çok nedenden ötürü yönünden sık sık saptı; çünkü gelenek ve göre
nekleri alt üst olmuştu, o güne kadar sıkı bir disiplin içinde yönetil
diğinden gereğinden fazla gevşem işti, çok fazla serbestlikle birlikte
muhalefet akımları giderek güçlenm işler, özellikle Şiiler (Aleviler) ile
Sünniler arasındaki uzlaşmazlık giderek büyüm üştü; çünkü ekonom ik
gelişm e -y o lların , köprülerin, fabrikaların yapım ı, tarım ın modern
leştirilm esi, hızlı k en tleşm e - ve büyük bir orduyu silah altında bu
lundurm a zorunluluğu ciddi bir büyüm e krizi yaratm ıştı. Ülkenin
kargaşa içine düşm esini engellem ek için ordu müdahale etti. 27 Ma
yıs 1960’ta dem okrat liderler tutuklandı, yargılandı (Yassıada davala
rı), cezaya çarptırıldı, hatta idam edildi (daha sonra onuru kendisine
iade edilecek olan Adnan M enderes’in idamı). Yeni bir anayasa kabul
454
DİRİLİŞ
edildi. Ordu yeniden SÖZÜ halka devretti ve halk ela Ml'nın nıiı.ı ı il ■
n olduğunu söyleyen Adalet Partisi (AP) ve Yeni luıl<ıyı- I'.mı ı m
(YTP) seçti; 1965’te AP tek başına iktidar oldu (oyların % 5 ;Vunn .ıMı ı
Siyasal durum çok iyi değildi, ama ülke 1965 ve 1971 yıllan aıa
455
TÜRKLERtN TARtHt
456
DİRİLİŞ
T ürkiye Farsîleri
457
TÛRKLERIN TARİHİ
yoğun bir Kürt, yani Farsî topluluğu vardır - bu eski bir halktır,
Haçlı Seferleri dönem inin Salâhaddin Eyyübisi bu halkın içinden çık
mıştır. Bunlar Suriye, Irak ve İran Kürderinin sınır kom şusu olarak
doğu bölgelerine yerleşm iş durumdadır. Sayılan ne kadardır? Bunu
tespit etmek güçtür, çünkü Ankara hüküm etinin ülkede konuşulan dil
lerle ilgili istatistikleri yoktur ve Türkiye Cum huriyeti’nin tüm sa
kinleri Türk vatandaşı olarak sayılm aktadır - bu tutum eleştirilm ek
tedir, ama aksi bir tutum da bu kez ırk ayrım cılığı yapılıyor iddi
asıyla eleştirilecektir. Bununla birlikte bu konuda yapılan tahm inler
bilim sel olmaktan uzaktır, çünkü genelde yanlı tahm inler yapılmakta
dır. L ’A n n u a ire du M o n d e M u su lm a n ’a [Müslüman Dünyası Yıllığı] gö
re Kürtler 1945’te toplam nüfusun % 8 -9 ’nu oluşturm aktaydı. K uşku
suz bu sayı bugün artmış durumdadır, çünkü en fazla doğum oranı
Anadolu’nun doğu bölgelerındedir ve kim ilerine göre oran % 12-15
arasındadır, ki bu bize biraz abartılı gözükm ektedir. Sonuç olarak
Kürtlerin sayısı 5-8 milyon arasındadır; bu nüfus eskiden belli bölge
lerde yoğunlaşsa da bugün iç göçlerle büyük kentlere. özeUikle İstan
b u l’a kaym ıştır.* T ürkiye’deki Kürt sorununu uzun süredir m u ta d is
m utandis [gerekli değişiklikler yapıldığında] Bretonlarm , KorsikalIla
İt
Kürtlerin % 4 0 ’tan fazlası T ürkiye’n in güneydoğusunda yaşamaktadı:
458
DlRlLIS
(belki bu anlamda aşın Şliler olan Ali ilahiler bir referans olabilir,
ama onlar da İran’da yaşamaktadır); Kürt boylarından bazıları bir bi
çim de Kürtleşm iş eski Türkm en topluluklarıdır; Kürtler ve Türkler
Kurtuluş Savaşında birlikte savaşm ışlardır; Kürt lehçeleri çok farklı
laşm ıştır, en çok kullanılan dil zorunlu olarak T û rk çed ir; kanun
önünde tüm yurttaşlar eşittir, Kürtler cum huriyetin yönetim kadrola
rında en üst görevlere kadar çıkm ışlardır.
Türkler açısından Kürt sorunu bilincinin kazanılması çok hızlı ol
m am ıştır ve çok sancılı bir süreç izlem iştir. 1960’larda, Cumhurbaş
kanı Gürsel dönem inden itibaren “Kürt yoktur, dağh Türkler v ard ır”
söylem i benim senm iştir. Kürtler düşüncelerinin daha fazla duyurul
m asını talep etmeye başlam ışlar ve yönetim de ve medyada dillerini
kullanm a talebini giderek daha fazla dile getirir olm uşlardır. Iraklı
ırkdaşlarm m isyanlarıyla cesaretlenerek, yabancı ajanların oyunlarıy
la teşvik edilerek kim liklerinin tanınm asını, anadilde ifade ve eğitim
hakkı, iç özerkhk, hatta bağım sızhk talep etm işlerdir. Bir kurtuluş
ordusu kurm uşlardır; Kürdistan işçi Partisi (Partıya K a rk eren K u rd is
tan ya da PKK) resmi olarak M arksist-Leninist bir programla 1978’de
kurulm uştur, ama daha sonra İslam cı bir söylem benim sem iş, hatta
panislamist bir pohtika izlemiştir. Bu parti pek çok saldırı gerçekleş
tirmiş ve ülkeyi kronik bir çatışm anın içine sokm uştur.
Elbette tüm Kürtler aşırılık yanlısı değildir. Durum larının değiş
m esini yok pahasına istem eyen geniş feodal aşiretlere sahiplerdir; iş
sahibi olm ak, serbest m esleklerde çalışm ak, yaşam haklarım tanıyan
bir devlet durumlarından hoşnut olm aları ve kendilerini Türk vatan
daşı olarak görm eleri için yeterlıdir. Ama buna karşın eğitimden
yoksun, sefalet içinde değilse de yoksul topluluklar toplumun dışında
köklerind en uzaklaşm ış b ir durumda yaşam aktadır. A şırılık yanlısı
459
TURKLERtN TARİHİ
460
DtRtLIS
İran Türkleri
461
TURKLERIN TARİHİ
462
d ir il iş
Sovyet D evrim i
463
TÜRKLERIN TARİHİ
464
DİRİLİŞ
Kırım, Azerbaycan özgür cum huriyetler olarak ancak çok kısa süreler
var oldular. (A nti-Bolşevik Devrim ci Sosyalist Müslüman Cumhuri
yeti genel seçim lerle kuruldu ve bu seçimlerde kadınlara da oy hakkı
verildi, 1 9 1 8 -1 9 2 0 .)
Devrim, Türk halklarının yeniden egem enliklerini kazanmalarını
sağlamadı. O nlara seçim ini kendilerinin yapmadığı bir yasayı kabul
ettirdi. Böylece Rusya Türkleri kom ünist sistem içinde yer aldılar.
465
TÛRKLERIN TARİHİ
466
DİRİLİŞ
S S C B ’nin Oluşumu
467
TURKLERIN TARİHİ
468
d ir il iş
469
TURKLERIN TARİHİ
470
DİRİLİŞ
Sovyet Sömürgeciliği
471
TURKLERIN TARİHİ
472
DİRİLİŞ
473
TURKLERIN TARİHİ
Bağımsızlığa D oğru
474
d ir il iş
475
TURKLERIN TARİHİ
476
d ir il iş
Bağımsızlığa D oğru
Türki cum h u riy etlerin ve İran kökenh T acik istan ’ın b ağım sızlığı
ve Türk kökenli olm ayan öteki cum huriyetlerin bağım sızlıklarına ka
vuşm ası ne yavaş ilerleyen bir sürecin sonucu ne bağım sızhk yanlısı
elit sınıfın girişim lerinin m eyvesi ne de silahlı bir halk devrim inin
son uca ulaşm asıydı. Bu, en uzak bölgelerden kopup gelen halk kitlele
tesadüfi gerçekleştirdiği bir olaydı. Gerek halk gerek liderler bir tür
zorunluluk son ucu bu hareket içinde yer aldılar.
477
TÛRKLERIN TARİHİ
1 9 9 1 ’de SSC B’nin dağılışı resmi olarak ilan edildi. 21 Aralık’ta Ba
ğımsız Devletler Topluluğu (BD T) 11 bağım sız devletin katılım ıyla
Kazakistan’ın başkenti Alma-Ata’da kuruldu. Sonraki yıllarda bağım
sız devletler yeni hüküm etler kurdular ve anayasalarını hazırladılar
(23 Haziran 1993’te Kazakistan Cumhuriyeti nin anayasası kabul edil
di vb). 2 Mart 1992’de Türkistan’ın 5 cum huriyeti BM’ye kabul edil
di. 1994’te Orta Asya Ekonom ik Birliği’ni kurdular. Tarihte yeni b ir
sayfa açılmıştı. Ama sorunlar hâlâ devam ediyordu.
478
DİRİLİŞ
Çin U ygurları
479
t Or k l e r in t a r ih i
leri b ir barbar toprağı olm aktan çok uzak, yüksek bir uygarlık ve
kültür m erkeziydi. Tarihin en eski çağlarından beri bu topraklarda
yaşadıklarından atalarının bu topraklara başka yerlerden göç ettikleri
ni unutm uşlardı bile. Kendilerini Tarım havzasının yerlilerinin kuşa
ğından gelenlerin m irasçıları olarak görüyorlardı ve kendileriyle yan
yana yaşayan Türkçe konuşan nüfusa toprak sahibi olma hakkı tanı
mıyorlardı. Çinlilerin topraklarının Ç in’in bir parçası olduğunu iddia
etm ek için onlara verdikleri ism i, 751 tarihli Talaş Savaşından beri
kabul etmiyorlardı. Sin-kiang, “Yeni 11” ya da daha doğrusu “Yeni S ı
nır” adı 1884 yılında resm ileşm işti ve Çinlilerin yayılmacı politikala
rını sürdürm eleri için ihtiyaç duydukları bir aracıydı.
XX. yüzyıl Uygurlar için Han egem enliğine karşı koydukları ve
düzenU ve sürekli bir biçim de söm ürgecilik hareketine maruz kaldık
ları yüzyıl oldu. 1920’lerden sonra Çinli yönetici Yang Zengxi Pe-
k in’in otoritesini tanıyarak neredeyse tam am en bağım sız bir politika
izledi. 19 31 ’de ayaklanm alar başladı. Doğu İslam Türk Çumhuriyeti
22 Kasım 1933’te ilan edildi, ama Rusların ve Çinlilerin yoğun uğraş
ları sonucunda kısa sürede feshedildi. 1 9 4 4 ’te bu kez Rus desteğiyle
Doğu Türkistan Cumhuriyeti kuruldu ve ili vadisinde birkaç yıl var
lığını sürdürebildi. Ç in’de kom ünizmin iktidara gelişi bu cumhuriye
tin sonu oldu (1949).
480
DİRİLİŞ
beri politik bir yön izleyen mücadele 1990’da yeni bir çehreye kavuş
tu; artık açık ya da örtülü bir boyunduruk altında yaşayan halklarda
çok tipik olarak gördüğümüz destansı bir başkaldırı m ücadelesine dö
nüştü. Bom bah saldırılar başladı ve çoğaldı - 1 9 8 7 ila 1990 yıllarında
200 k ad ar- 1993, 1994, 1997 yıllarında devam ettiler ve 1997’de Pe-
k in ’de b ile b o m b a h sald ırılar d üzen lend i. G eneld e sokaklard a
çatışılıyordu ve gösteriler iyice çığırından çıktı. Bu ayaklanmalar do
ğal olarak korkunç bir biçim de bastırıldılar. Halk harekederi, uyuş
turucu trafiği ve çeteler savaşı sonunda meydana gelen tutuklamalar,
cinayetler, hatta idamlar XX. yüzyıl sonlarma kadar devam etti.
481
TÜRKLERIN TARİHİ
(1622 km ), sonra söz konusu yolun çift yön haline getirilm esi ve Ka
zak sm ırm a kadar uzatılması (1 9 9 2 ) bölgenin Ç in’le bütünleşmesini
kolaylaştırm ış, ama aynı zamanda dış dünyaya, bağım sızlığa ulaşm ış
ve Pekin’i birinci derecede ilgilendiren bir Türk dünyasına açılm asını
da sağlam ıştır. Belki de bu sayede Uygurlar için zayıf da olsa b ir
um ut oluşur.
482
SONUÇ
VSYS;
Tarihçi çalışm alarının, içinde yaşadığı dünyanın daha iyi anlaşılm ası
nı sağlam alarını bekleyebilir, ama geleceğin bilgisine ulaşmayı uma-
maz: deneyimleri ona kuşkusuz neden-sonuç ilişkisin in işleyişini öğ
retm iştir, ama aynı zamanda beklenm edik olayların çoğu zaman nor
mal akışı değiştirdiğini de göstermiştir. Geçm işin geleceğin habercisi
olduğu olgusunu hiçbir zaman bir kural olarak görm em iştir. Özellik
le de onca belirsizlik ve tehlikenin kendini gösterdiği bugünlerde bu
olgu bir kural olm aktan çok uzaktır. Tarihin belli bir hedefe doğru
sürekli bir ilerleme olduğuna inanan bir tarihçi olarak tarihin bir te
kerrür, sonsuz bir yeniden başlangıç olduğu düşüncelerini başkaları
na bırakıyorum . En kısa vadeli öngörülerin bile pek çok kez yanlış
çıktığını her gün görmüyor muyuz?
K o z l a r ...
483
TÜRKLERIN TARİHİ
484
SON UÇ
485
TÜRKLERIN TARİHİ
486
SON UÇ
K im lik arayışı, modern dünyada belli bir yere sahip olma kaygı
sı, kom ünizm in çöküşüyle oluşan ideolojik boşluk, belirsizlik gide
rek ciddileşen sorunların ortaya çıkmasına neden olmuştu.
487
TÛRKLERIN TARİHİ
Türkçülük
yakınlık beslem işler, hatta Azerilerin Şii olm ası bile dillerinin Türk-
AvrupalI olm ası ya da olm am ası m eselenin bir y ü z ü d ü r. O ysa o n u n öyle ol
d u ğu n u kab ul e tm e m e k b aşk a bir şeydir ve ön em li so n u çla r doğurabilir.
488
SON UÇ
489
TÜRKLERIN TARİHİ
lardı. Bugün ortak bir Türkçe yaratma çabalan vardır. Türkiye ve Ba
tı Türkleriyle yakınlaşabilm ek için genç cum huriyetler Kiril alfabesi
ni Latin alfabesiyle değiştirm işlerdir - bir yüzyılda dördüncü kez al
fabe değiştiriyorlardı. Orta Asya cum huriyetlerindeki ve Azerbay
can’daki gençlere eğitim lerim Türkiye üniversitelerinde tamamlama
ları için b u rslar v erilm iştir. B ir T ü rk uydusu T ü rk radyo ve
televizyon yayınlarının bu cum huriyetlerden de izlenm esini sağla
maktadır.
490
SO N U Ç
m işler ve aynı egem enlik altm da tek b ir devlet k uram am ışlarsa da,
b un d an uzun yıllar ön ce tüm inananları egem enUgi altında b irleşti
ren, bir ü m m et kuran ve bir yüzyıldan daha uzun bir süre ayakta ka
labilen bir İslam İm paratorluğu var olm uştur. Bu im p aratorlu k da iç
bir politika akla yatkın değildir. Buna karşın k ültü rel açıdan panis-
lam izm in im kânsız olduğu söylen em ez, hatta bir ölçü de v ar olduğu
b ile d ü ş ü n ü le b ilir. E lb e tte b azı M ü slü m a n d e v le tle rin “la ik ”
bazılarının “İslam cı” oldukları akıldan çıkarılm am alıd ır. Bazı bölge
lerde “İslam cılar” (gerek p arlam en ter yöntem lerle gerek terörizm le)
iktidara geçm ek için silahh m ü cadele bile başlatm ışlardır. “İslam cıla
dırlar. T ü rk iye’de ve O rta A sya’da laiklik aynı süreci izlem ese de ge
nelde yukarıdan gelen bir h arek et olm uştu r. Bu ulusların üm m etten
y e’de ülkenin kim i d önem lerde yaşadığı yalıtılm ışlık , K ürt sorunu,
491
TURKLERtN TARİHİ
492
SO N U Ç
493
TURKLERIN TARİHİ
O rta Asya din tarihinin iki efsane kişiliği Ahm ed Yesevî (ö. 1116)
cesi batıl inanışlara ve uygulam alara bağh ölüler tapım ı b öylece din
sel duyguların bir kanah olm uş ve m ezar ziyaretleri tapım a dönüşür
olm uştu r. Doğal eğilim lerle ve yeterli k adroların olm am ası nedeniyle
tüm çabaya karşın cum hu riyetler ancak bin im am ve din adam ı yetiş
494
SO N U Ç
495
t Or k l e r in t a r ih i
E n sağlam yapılar bile bir gün çökebilir. Şim diki zam anın fotoğ
rafı tam am en şim diki zam anı betim leyem ez ve şim diki zam an, tanım
gereği geçm iş zam an olm u ştu r bile. Ö nüm üzdeki yıllarda başlıca iki
m esele -y a n i T ü rk çü lü k ve İslam cılık - ne şekilde ortaya çıkacaktır?
daş sahnenin en önünde yer ah rlar ve yalnızca onlar görü lü rler. Sizi
yakalarlar, genel çizgileri silerler ve sizi hataya sürük lerler. H er tari
hin belli bir sonu olduğu m antığı beni günüm üz dünyasını da ele al
m aya zorladı. A m a gü n üm üz koşullarının bir yoru m u n u yapm ak, b ir
sentezini ortaya k oym ak gibi bir niyetim h iç olm adı. Sadece yanlış
yollara sapm am ış olm ayı u m u t ediyorum , am a bundan da em in deği
lim. Bu k on ud a b en im çah şm alarım d an ço k d aha yetk in , ço k daha
hâlâ behrsız olan bir silueti ortaya çık arm ak tı. Başka çalışm alar bu
496
SON UÇ
497
KAYNAKÇA KONUSUNDA BAZI YÖNELİMLER
h en ü z ç o k k esin olm ayan den em eleri aynı tem el ü z erin d e birleştiren genel bir
ları ve başlıca alıntıların yapıldığı kaynaklan bir arada verm ek teyiz. İslam Ansik
M oğolların Eski Dini (çev . A yk ut K azan cıgil, K abalcı Y ayın evi, İstan b u l, 2 0 0 2 )
kitab ım ızd a sö z ü n ü ettiğim iz eserlerin ço ğ u n u k a y n a k ça m ız d a k u llan dık. Bu
kitap ta T ü rk tarihiyle ilgili belli başlı k ay n ak ların y e r aldığı bir liste verm iştik.
GENEL ESERLER
498
KAYNAKÇA KON USUNDA BAZI YÖNELİM LER
rihleriyle ilgili çeşitli eserlere yer v e rm em em ize karşın bu eserlerde bir b içim d e
1969 yılından itibaren Fransa’da yayım lanan, Türklerle ilgili incelem e dergi
si Tu rcica (Paris, K lin cksieck Yayınevi), çok önem li araştırm aların sonuçlarına
yer verm iştir. The Central Asiatic Jo u rn a l, W iesbaden, 1956 vd ve C entral Asian
Su rvey, 1981 vd, adlarından anlaşılacağı gibi sadece birin ci d erecede ön em e
Histoire des Turcs, Paris, Fayard, 1984 ; kitabım ızın bu eserin başlangıç n o k
Ebülgâzî Bahadır H an, Histoire des M ongols et des Tatars, 2 cilt (çeviri Desm a
isons), Saint-Petersburg, 187 1 -1 8 7 4 .
— Histoire des Turcs d'Asie centrale, Paris, 1945 (çok tartışm alı ve bugün ol
1962.
Beri, E., Histoire de l'Europe dA ttila à Tam erlan, Paris, 1946 (ik in ci d e re c e d e
ö n em e sahip b ir k ay n ak tır).
Brockelman, K., Histoire des peuples et des Etats islamiques, Paris, 1949 (Almanca
yayımlanmış bir klasiktir, M ünih, 1939).
Cahun, L ., Introduction à l’histoire de lA sie, Paris, 1896 (güzel bir edebi eser, o l
dukça' hevesle hazırlanm ış b ir çalışm adır; biraz eskim iş olm akla birlikte yanh
bir anlatıma sahiptir).
C zap h ck a, M . A ., The Turks o f C entral Asia in History and at the P resen t Day,
O xford, 1918.
Diehl ve M arçais, Le M onde oriental de 3 9 5 à 1 0 8 1 , 2. basım , Paris, 1944.
499
TURKLERIN TARİHİ
Eberhard, W ., “K ukur und Siedlung der Randvölker C hin a,” T ’oung-Pao, XXXVI
(ek ), 1942.
— Çin’in Şimal Kom şulun, Ankara, 1942 (Bir önceki çalışm anın daha da ge
Fourmer, V., Histoire de l’A sie centrale, Paris, Que sais-je?, PUF. 1994.
Grousset, R ., L ’Em pire des steppes, 6. basım , Paris, 1960 (ünlü yapıtın, bu gün sı
nırları aşılm ıştır, am a benim için hâlâ değerini k oru m aktad ır) - Bozkır
Gurgnes, De, Histoire g e n e ra le des H uns des Turcs et des M ongols, P ans, 1756
(Tü rk tarihinin m ükem m el b ir döküm ü).
Hammer-Purgstall, Von, Histoire de l’Em pire ottoman depuis son origine jusqu’à nos
Jours, Paris, 1 8 3 5 -1 8 4 3 (A lm ancadan çevrilmiştir, 18 cilt. Pest, 1 8 2 7 -1 8 3 5 ;
ço k eski olm asına rağm en bugün bile bu esere denk bir eser yoktur).
Karpat, K., The Ottoman State and its Place in the W orld History, K olokyum , Ley
de, 1976.
500
KAYNAKÇA KONUSUNDA BAZI YÖNELİM LER
Roux, J.-P., Turquie, Paris, 1953 (d ah a ç o k çağd aş bir betim lem e getirm iştir).
rafından gözden geçirilm iştir, Paris, 1961 (önem li bir eleştirel kaynakça ç a
lışması),
I. BÖLÜM
501
DİZİN
vsya'
Abaga, İran M o ğ o lla rı-Ilh an lılar A fganlar, 199, 235, 300, 316, 318,
442 İbn
A b d ü llâtif, T im u rlu m irz a , 337, A h m ed Han (A ltın ordu han ı), 345
535
TÛRKLERIN TARİHİ
536
d iz in
A rap lar, 24, 41, 68, 90, 116, 153-7, şairi), 401
537
TÜRKLERIN TARİHİ
Baba T ahir (F arsî şair), 259 B asm acılar (O rta Asya isyan cıları),
538
DtZtN
539
t O r k l e r in t a r ih i
408 353
Büveyhoğulları (Büveyhiler - İran C em al Paşa (ö s m a n h siyaset a d a
382, 4 1 2 ,4 2 8 cı), 24
540
DlZtN
C orb in , H en ry (şark iy atçı), 150 60-2, 66, 68, 71, 78, 8 5 -9 , 91-7,
C u m h u riy e ti esk i c u m h u rb a ş
207, 210-1, 245
kan ı), 492
Ç an g Kien (Ç in elçisi), 60
D esm aisons (Savoylu gezgin), 427
Ç aolar (Ç in h an ed an ı), 65
D evlet G iray (K ırım h b e y i), 3 7 3 ,
Ç eçen ler, 487, 490
423
Çelebi M ehm ed, bkz. M eh m ed , I.
541
TÜRKLERIN TARİHİ
411 3 9 8 ,4 1 9
Dum ézil, Georges (dinler tarihçisi E m e v ıle r (H alife ailesi), 181, 190,
542
DİZİN
543
TÛRKLERIN TARİHİ
365
H ab sb urglar, 209, 367, 369, 403 H aşhaşiler (tarik at), 220, 290
544
d iz in
6, 1 2 5 . 1 2 7 . 13 4 , 1 5 2 . 1 5 7 -8 . H u n n o (H u n k ah ram an ı), 78
202. 216, 230, 238. 368. 504 H u srev, I. (N ü şirevân -ı âdil - F a r-
H en ry . IV. (Ingiltere kralı), 332 sî h ü k ü m d a r). 96. 98-9, 111
545
TURKLERtN TARİHİ
Ih şid (M ısır’ın T ü rk y ö n e tic is i), İsk end er, Büyük, 59, 198
Ih şid îler (M ısır T ü rk h a n e d a n ı), İsk end er Bey (A rnavut şefi), 348
Ingilizler, 199, 3 36, 40 4 , 415, 4 1 7 İsrail (Selçuklu p ren si), 203, 207-8
lo a n n e s P a la io lo g o s , V. (B iz a n s Itak (M em lu k ), 183
546
d iz in
ner), 96 420
Jo ın v ılle (X III-X IV . y y vak an ü vis- Kanglılar (T ü rk boyu ), 228, 279
Ju a n -ju a n la r, 2 6 , 5 7 , 62, 67, 78-9, nu şan halk ), 61, 68, 78, 160
K ara A h m e d (K a ra k o y u n lu h ü
417 303-4
547
TÛRKLERIN TARİHİ
2 0 2 -7 , 21 4 . 2 1 6 . 21 9 . 2 2 1 , 2 2 8 , sö z lü k y a z a rı), 8 4 , 1 8 4, 1 9 5,
548
d iz in
2 5 4 , 2 6 8 , 2 7 8 - 9 , 2 8 0 - 5 , 288, k ü ), 329
549
TURKLERIN TARIHt
550
d iz in
370 356
M akarios, B aşp iskopos, 456 M ehm ed, I. (O sm anlı h ü küm da
M akrizî, e l ' (A rap ta rih çi [1 3 6 4 rı), 348
1442]), 293 M ehm ed, II. (O sm anh hü küm da
Mallu ikbal (H in t veziri), 318 rı). 291. 339. 348-9. 350-3. 363.
M ançu lar, 26, 163, 411 M ehm ed. III. (O sm anh hüküm da
M aniah (K ıp çak h ü k ü m d a rı), 214 M ehm ed. IV. (O sm anh hüküm da
rı), 403
M anıaş (Sogd elçisi), 99
M ehm ed, V. (O sm anh hü küm da
M ansu r, I. (S am an oğlu h ü k ü m d a
rı), 443
rı), 197
M ehm ed Ali (M ısır hü k ü m d arı),
M a n su r (S e lç u k lu h ü k ü m d a rı),
270. 404. 433-7
217
M ehm ed Bey (Karaman beyi). 322
M ansur H an (Ç ağatay h an ı), 420
M ehm ed Siyah K alem (n ak k aş),
M ansur Şah (Û z b e k h a m ), 428
48, 352
M ansur, el- (A bbasi halifesi), 182
M elikşah (Selçu k lu hü k ü m d arı).
M ao -tu en (M ete - H io n g -n u h ü
21 1-2. 2 1 8 -9 . 2 2 0 -1 . 2 2 5 . 2 2 7 ,
k ü m d a rı). 57-8, 64. 110
262
M aratalar (M ah arad ar - H indistan
M em luklar (M ısır han ed an ı), 17.
h alkı). 397-8. 418-9
23. 32. 40. 123. 183-4, 187, 196.
M arkos (K ereyit p ren si). 170
199, 2 3 8 , 2 6 8 , 2 9 2 -3 , 2 9 5 -8 ,
M ary M on tagu , bkz. M on tagu
319, 320-1, 326, 358, 435-6, 511
M assagetesler, 156
Menandros (VI. yy Bizans yazan). 82
M assign o n . L o u is (F ra n sız ş a rk i
M en deres, A dnan (T ü rk siyaset
y atçı). 184
adamı), 454
551
TÛ RKLERlN TARtHt
rı), 3 4 3 ,3 4 5 336, 3 3 8 ,3 8 5
115-6 318
M eu-yu, bkz. Bögü K ağan M u h am m ed Ali H an (H o k an d h a
552
d iz in
M uinüddin Pervane (Selçuklu ve Nadir Şah (İran hü küm darı), 399,
ziri), 299 414-6, 418, 428
M uizildin Pir H üseyin (Herat h ü Naımâ, 401
küm darı), 307 N akşibend, Bahaüddin (m utasav
M uktedî, el- (Abbasi halifesi), 192 vıf), 383
553
TURKLERIN TARİHÎ
O styaklar, 62
304 Ö zm iş K ağan (T u -k iu h ü k ü m d a
325-8, 513
O ru ç Reis (O sm an lı k o rsan ı), 360 Pap az Je a n (e fs a n e v i ş a h s iy e t),
554
d iz in
555
TURKLERIN TARİHİ
Said, İbn (M ü slü m an y azar [1208 Sebük Tegin (Gazneli beyi), 197
556
DlZtN
295-6, 342, 353-4, 377, 380 Sir-T ard u şlar (T ü rk halk ı), 85
440 S k a n d a g u p ta (H in t h ü k ü m d a rı),
557
TÜRKLERIN TARİHİ
558
DtZtN
559
TÜRKLERIN TARtHt
560
d iz in
T u n g u z la r, 35, 5 3, 6 0, 6 2, 2 3 7 , 427
269, 274, 408, 469 V arsaklar (Iran T ü rk b o y u ), 378
T u rgay (T im u rlen k ’ın atası), 307 Vasilıy, II. (M osk ova p ren si), 344
Y a g la k a rla r (U y g u r b o y u ), 160,
V a h a b ile r, 4 3 3 164-6, 172
561
TURKLERIN TARİHİ
Y ak u b B ey (G e rm iy a n o g lu b ey i), Y u n u s H an (Ç ağatay h ü k ü m d a n ),
324 Y u rd ak u l, M ehm et E m in , 32
421-2 k ü m d a n ), 352-3
562
B irin ci T u-kiu im p a ra to rlu ğ u (T ürk ya da T ürük)
T u -u
işbara Kağan
(Ş apolyo)
(5 8 1 -5 8 7 )
K u z e y (D o ğ u ) B atı
T u -kiu le ri T u -kiu le ri
Irak Suriye
Selçukluları S elçukluları
Rum Selçukluları
(Ana(jolu veya Konya)
(1077-1237)
1077-1086 Süleyman ibn K utalm ış
1092-1107 1. Kılıç Arslan
1107-1116 Melik Şah
1116-1155 1. Mesud
1155-1192 II. Kılıç Arslan
1192-1196 1. Keyhüsrev (b irinci hüküm darlığı)
1196-1204 II. Süleyman
1204 III. Kılıçarslan
1204-1210 1. K eyhüsrev (ikinci hüküm darlığı)
1210-1219 1. Keykavus
1219-1237 1. Alaeddin Keykubad
Harezmşahlar
Gazneliler
C e ng iz Han
I
C uci
I
Berke Ş eyban
K a n işi S a rtâ k T u tu k a n
1 2 8 7 -1 2 9 0 Tu la Buka
1290-1312 T o k ta y
1312-1340 Ö zbek
1 3 4 0 -1 3 5 7 C anıbek
1 3 5 9 -1 3 8 0 M annay’ m ü s tü n lü ğ ü ile s o n u çla n a n
ka rg a ş a d ö n e m i
1 3 7 8 -1 3 9 8 O rd a s o y u n d a n g e le n A k O rd u lu T o k ta m ış
1 3 9 8 -1 4 0 0 K u ttu k
1 4 0 0 -1 4 0 7 Sadi B ey
1407-1412 Pulad
1412-1423 T im u r
1 4 2 3 -1 4 5 9 K üçü k M u h a m m e d
1460-14 8 1 A hm ed
1481-1502 Ş eyh A li
Mısır Mem lukları
H a n e d a n la r B a şlıca h ü k ü m d a rla r
8 6 5 -9 0 5 T o lu n o ğ u lla n 8 6 8 -8 8 4 A h m ed ibn Tolun
8 8 4 -8 9 6 H ü m â re v e y h
[...]
9 3 5 -9 6 9 İhşidiler 9 3 5 -9 4 6 Ihşid
[...]
1164: M usul Türk a ta b e y i ve yeğe ni S alâhadd in M ıs ır'ı işgal e tti.
1250-1259 A ybeg
1259 Ali
1259-1260 K u tuz
1260-1277 Bay Bars
1278 Berke
1279 Salam ış
1279-1290 K alavun
1290-1293 El M elik e l-E h ra f
1293-1340 El-N esir ibn Kalavun
I...1
1382-1399 B arkuk
1399-1412 Ferec
1412-1422 El-M üeyyed
1422-1438 Bay Bars (T ü rk )
r
L...J1
1461-1467 H oşkadem
1468-1495 K a y ıt Bay
r ...J
L 1
1500-1516 Kansu Guri
Cengiz Han
Tuluy
Hulagu
(1256-65)
Argun Geyhatu
(1284-1291) (1291-1295)
Gazan Olcaytu
(1295-1304) (1304-1316)
Ebu Said
(1317-1334)
Başlıca Ç ağataylılar
1227-1242 Çağatay
1242-1246 Kara Hulagu (eşi Organa Hat
1246-1252 Yisu Mangu
1252-1261 Organa Hatun
1261-1266 Algu (eşi Organa Hatun)
1266 Mübarek Şah
1266-1271 Barak
1271-1274 Kargaşa dönemi
1274-1306 Duva
1306-1307 Kuncuk
1307-1309 Telika
1309-1310 Kebek (birinci hüküm darlığı)
1310-1320 Esen Boğa
1320-1326 Kebek (ikinci hüküm darlığı)
1326-1333 Tamaşirin
1333-1347 Hanlığın bölünmesi
1347-1363 Tuğluk Timur
Karakoyunlular
B ayram Hoca
(ö. 1380)
K ara Mehmed
(1380-1389)
Kara Y usuf
(1 389-1420)
Akkoyunlular
K arayülük
(1378-1435)
Ali Hamza
(1435-1438) (14 38 -1 44 4 )
E rtu ğ ru l I. O sm an
(1 2 9 9 -1 3 2 6 )
A la e d d in O rhan
(1 326-135 9)
I. M u rad S ü le y m a n Paşa
(1 3 5 9 -1 3 8 9 ) (ö. 1357)
1 3 8 9 -1 4 0 2 1. B a y e z id (Y ıld ırım ) T im u r
1403-1421 1. M e hm ed (Ç e le b i) "* İs tila s ı
14 21-1444 II. M urad
1444-1481 II. M ehm ed
1481-1512 II. B a ye zid
1512-1520 1. S elim (Y a v u z )
1 5 2 0 -1 5 6 6 K a n u n i S u lta n S üleym a n
(M u h te ş e m S ü le y m a n )
1 5 6 6 -1 5 7 4 II. S elim (M e s t)
1 5 7 4 -1 5 9 5 III. M u rad
1 5 9 5 -1 6 0 3 III. M ehm ed
I. Mehmed'in halefleri
Ml. Mehmed
I. Ahmed I. M U S t d f d
(1603-1617) {1617-1618 ve 1622-1623)
I
Taraqay
I
Tim urlenk
(1370-1405)
Babur Şah
Cengiz Han
Çağatay
I TImurlenk
Yunus Han
Babur Şah
Delhi Sultanlığı
Hanedanlar Prensler
1206-1290 Türk Mem lukları (kölem enler) 1206-1211 Aybeg
1211-1236 İl-Tutm ış
1236 Firuz Şah
1236-1240 Raziye
1240-1242 Behram
1242-1246 Mesud
1246-1266 Nasıreddin Mahmud
1267-1287 Balban
1287-1290 Şemseddin
1290-1320 İranlılaşm ış Türkler, H alaciler 1290-1294 Firuz Şah
1296-1315 Alaeddin Muhammed
1316-1320 Mübarek Şah
1320-1414 Türk Tugluklar 1320-1325 Gıyaseddin
1325-1351 Muhammed Tugluk
1351-1388 Firuz Şah
Kazan Hanları
Toktam ış
(1378-1398)
Celaleddin
I. Ulu Muhammed
(1438-1445)
4. İbrahim 3. Halil
(1467-1479) (1462-1467)
I
Safiyeddin
(1253-1334)
I
I
I
I
Haydar
Şah İsmail
(1501-1524)
I. Tahmasb
(1524-1576)
Safi Mirza
I. Safi
(1629-1642)
Süleyman
0666-1694)
Şah Hüseyin
(1694-1722)
II. Tahmasb
(1722-1732)