You are on page 1of 14

1

1500-1750 AVRUPA’DA CADI KAVRAMI VE CADI AVLARI

Giriş

Bilinen ilk cadı/kahin örneği MÖ 10. yüzyılda yaşamış olan “İsrail’in ilk kralı
Şaul’a, savaşta öleceğini söyleyen Endor bilicisi Endora’dır. 1 Avrupa’da cadı/büyücü
cezalandırma veya yakma olayları ilk kez 3. yüzyılda başlamış, kilisenin büyücülük ve kahinliği
yasaklaması 5. yüzyılda netleşmiştir.2 Avrupa’da modern cadılık kavramı 13. yüzyıldan3 sonra
ön plana çıkmış olsa da aslında geçmişten gelen Pagan kültürünün etkisi gözükmektedir. Eski
Yunan, Roma ve Avrupa’nın eski toplumları Pagan kültürlerini unutmayarak zaman içinde
geliştirmişlerdir.4 Fakat akıllara gelen cadılık ve büyü gibi kavramların Hıristiyanlık döneminde
inançla bastırılmaya çalışılması, gizli bir hareketmiş gibi yine de varolan Paganizmin ortaya
çıkmasını sağlamıştır.5 Ancak Reform dönemindeki cadılık kavramında oluşan öğeler akıl ve
ruh sağlığı (psikopatoloji) ile alakalı gözükmektedir.6 Anadolu menşeili Katharlar ve
Waldensianlar (Bulgaristan coğrafyasında Bogomiller olarak anılmaktadırlar) gibi halklar 9.
yüzyıl gibi erken bir tarihte Anadolu topraklarından Avrupa’ya göç etmeye zorlanmışlardır.
Bunun neticesinde göçe zorlanan bu kitleler Avrupa’nın heretik (sapkın) toplumlarını oluşturan
baş unsurlardandır.7 Cadılık ve büyü olgusu ise heretik toplulukların olmadığı yerlerde ya hiç
var olmamış ya da yöresel, münferit olaylardan öteye geçmemiştir.8

1
Suna Arslan Karaküçük, “Korkunun Kadınları: Cadılar ve Cadıcılık,” Sosyoloji Araştırmaları Dergisi, 2010,
cilt:13 sayı: 2; 44., William Bernard Crow, Büyünün Cadılığın Ve Okültizmin Tarihi, çev. Fulya Yavuz., (İstanbul:
Dharma Yayınları, 2006), 256, Ayrıca Karaküçük yine aynı sayfada “Eski Yunan’da, Homeros da cadılardan söz
eder; otlardan, kabuklardan ve sulardan otacılık yapan Medea’nın ve cadılar kraliçesi Trakyalı Hekate’nin
büyücülüğünü betimler.” Bahseder.
2
Suna Arslan Karaküçük, “Korkunun Kadınları: Cadılar ve Cadıcılık,” Sosyoloji Araştırmaları Dergisi, 2010,
cilt:13 sayı: 2; 45, Ancak Haydar Akın, “Johann Weyer ve Melankolik Cadılar,” Tarih Okulu Dergisi, 2014, sayı:
20; 393-394. Sayfalarda “6.yüzyıla kadar hüküm süren devletlerin hiç biri büyücülük, falcılık gibi “sakıncalı”
gördükleri sanatlara hoşgörü göstermeseler de, özellikle bunları icra edenleri soruşturmak, yargılamak için, yasal
mevzuat hazırlayıp, özel mahkemeler kurup, yeni işkence ve infaz yöntemleri geliştirmemişlerdir. 5. yüzyıldan
itibaren Roma İmparatorloğu’nda filizlenen Hıristiyanlıın, takip eden yaklaşık yedi yüz yıl boyunca yayıldığı
Avrupa topraklarında, kara büyü sanatını icra edenlere karşı bilinçli ve o ölçüde kurumlaşmoş bir imha politikası
yürüttüğünü söyleyebilmek mümkün değildir.” Demektedir.
3
Haydar Akın, Ortaçağ Avrupa’sında Cadılar ve Cadı Avı (Ankara: Phoenix Yayınevi, 2015), s. 172
4
Ayrıntılı bilgi için; Haydar Akın, Ortaçağ Avrupa’sında Cadılar ve Cadı Avı (Ankara: Phoenix Yayınevi, 2015),
s.161 ve 167
5
William Bernard Crow, Büyünün Cadılığın Ve Okültizmin Tarihi, çev. Fulya Yavuz., (İstanbul: Dharma
Yayınları, 2006) s. 255, Lois Martin, Cadılığın Tarihi: Ortaçağ’da Bilge Kadının Katli, çev. Barış Baysal.,
(İstanbul: Kalkedon Yayınları, 2009),s. 14
6
William Bernard Crow, Büyünün Cadılığın Ve Okültizmin Tarihi, çev. Fulya Yavuz., (İstanbul: Dharma
Yayınları, 2006) s. 255
7
Lois Martin, Cadılığın Tarihi: Ortaçağ’da Bilge Kadının Katli, çev. Barış Baysal., (İstanbul: Kalkedon Yayınları,
2009),s. 8
8
Haydar Akın, Ortaçağ Avrupa’sında Cadılar ve Cadı Avı (Ankara: Phoenix Yayınevi, 2015), s. 173
2

Cadılığın kökeni herhangi bir din ile bağlantılı gözükmemektedir.9 Cadılık, büyü
ve benzeri insan doğasına ve dinlere göre de ters düşen (tanrıya baş kaldırmak10) bu kavramların
modern çağ öncesinde de tüm din ve inançlarda farklı şekillerde de olsa ortaya çıktığı
görülmektedir.11 Yaklaşık 350 yıl sürecek olan Cadı Avı Çağı Avrupa ülkelerinin kültürlerine
özgü bir imge olarak karşımıza çıkmaktadır.12 Sanılanın aksine cadı avları Rönesans ve Reform
hareketlerinden sonra artış göstermiştir. Avrupa’da 15. yüzyıldan sonra başlayan Reform ve
Reform karşıtı hareketlerin sonrasında gelen Aydınlanma Çağı’nın sürecini hazırlayan sebepler
(sosyal, ekonomik, toplumsal ve siyasal) sayesinde ‘Cadı’ kavramı Katolik Kilisesi’nin
boynuna tasmayı taktığı bir günah keçisi olmuştur.13 Avrupa’nın en karanlık dönemlerinden
biri olarak adlandırılan cadı avlarının başladığı bu dönemde Amerika Kıtası keşfedilmiş,
coğrafi keşifler başlamış, sayısız bilim adamı14 ortaya çıkmış ve yeni buluş ve icatlar
yapılmıştır.15 Buradan yapacağımız çıkarım Avrupa’nın karanlık bir çağda olmayıp, Rönesans
ve Reform Çağının uç noktalarını yaşadığı bu zaman diliminde cadı avlarının şiddetlenmesini
birçok sebebe bağlayabiliriz. Örnek verecek olursak; 7. ve 16. yüzyıllar arasında doğulu
Müslüman devletlerin Avrupa’ya olan baskıları ve ayrıca Avrupa’nın kendi içindeki mezhepsel
ayrılıkları,16 veba salgınları, iklimsel bozukluklar, heretik toplumlara karşı olan tutumlar gibi
unsurlar Avrupa’nın kendi içinde savaşmasına ve hatta cadılık olgusunun oluşmasına ve avların
başlamasına ön ayak olmuştur.17 Ancak bu saydığımız sebepler dahi zihinlerde oluşan cadı
kavramını açıklamaya yetmeyecektir.

9
William Bernard Crow, Büyünün Cadılığın Ve Okültizmin Tarihi, çev. Fulya Yavuz., (İstanbul: Dharma
Yayınları, 2006) s. 255
10
Merry E. Wiesner-Hanks, Erken Modern Dönemde Avrupa, çev. Hamit Çalışkan., (İstanbul: Türkiye İş Bankası
Kültür Yayınları, 2016) s. Ayrıca Merry aynı sayfada “Bazı şeytanlık kuramcıları cadıların Hıristiyanlığı yok
etmek için dünya çapında örgütlendiklerini ve bu örgütte Hıristiyan filozofların yaratmış olduğu melekler ve baş
melekler hiyerarşisine benzer bir hiyerarşi olduğunu öne sürdüler. Böylece cadılık tinselleştirildi ve cadılar en
büyük sapkınlar, Tanrı’nın düşmanları olarak gösterildi.” Demektedir.
11
Merry E. Wiesner-Hanks, Erken Modern Dönemde Avrupa, çev. Hamit Çalışkan., (İstanbul: Türkiye İş Bankası
Kültür Yayınları, 2016) s. 609 , William Bernard Crow, Büyünün Cadılığın Ve Okültizmin Tarihi, çev. Fulya
Yavuz., (İstanbul: Dharma Yayınları, 2006), s. 255, Lois Martin, Cadılığın Tarihi: Ortaçağ’da Bilge Kadının
Katli, çev. Barış Baysal., (İstanbul: Kalkedon Yayınları, 2009),s. 30
12
Haydar Akın, Ortaçağ Avrupa’sında Cadılar ve Cadı Avı (Ankara: Phoenix Yayınevi, 2015), s. 156, Yine
Haydar Akın aynı eserinde Osmanlı’da Cadı Avı Çağı diyebileceğimiz bir av sürecinin (Macaristan örneği hariç)
yaşanmadığını dile getirir.
13
Haydar Akın, Ortaçağ Avrupa’sında Cadılar ve Cadı Avı (Ankara: Phoenix Yayınevi, 2015), s. 155 ve 256
14
Suna Arslan Karaküçük, “Korkunun Kadınları: Cadılar ve Cadıcılık,” Sosyoloji Araştırmaları Dergisi, 2010,
cilt:13 sayı: 2; 47-48 Leonar Da Vinci örneği ; “Bütün bu olayların olup bittiği yüzyıl, Leonar Da Vinci’nin uçma
denemeleri tasarladığı, aynı zamanda Papa’nın cadı kadınların geceleri uçtuğunu söyleyen bir çağdır!” der.
15
Yücel Aksan, “1450-1750 Yılları Arasında Avrupa’da Cadılık,” Tarih İncelemeleri Dergisi, 2013, cilt:28, sayı:2;
356
16
Muammer Gül, Orta Çağ Avrupa Tarihi (İstanbul: Bilge Kültür Sanat, 2014), ss. 181-183
17
Lois Martin, Cadılığın Tarihi: Ortaçağ’da Bilge Kadının Katli, çev. Barış Baysal., (İstanbul: Kalkedon
Yayınları, 2009), s. 16
3

Neden Kadın ?

Geleneksel cadı öğretisine göre cadının gücü kendinden oluşmamaktadır. Şeytan’ın


bir yardımı, lütfu olmadan cadı bir hiçtir. İnanılan görüşe göre cadı, Şeytanla cinsel ilişkiye
giren, Şeytan’ın dediklerine hizmet eden, insanlara ve diğer canlılara zarar veren bir fahişedir.
Bilakis Şeytan, cadıyı eğitir.18 Peki cadı dendiği vakit akla kadının gelmesi nedendir ve nasıl
olmuştur? Geç Orta Çağ’ın sonlarında ve Yeni Çağ’ın başlarında kadın adeta bir köle gibidir.19
Cadı kavramının kadınlarla özdeşleştirilmesi ise o dönemde yapılan açıklamalar ve cadılıkla
ilgili yazılan kanun kitapları ve birçok yazı sayesinde meydana gelmiştir.20 15. ve 16. yüzyıl
insanına göre kadın fiziksel olarak güçsüz, çabuk kandırılan, küfre daha yatkın, şeytanın
cazibesine çabuk kapılan, sapkınlığa varan cinsel açlığına olan inançgibi düşünceler sayesinde
cadı kavramı kadının üstüne giydirilmiştir. Ayrıca kadınlar doğum yapmak, bebeklere bakmak,
yemek yapmak, hayvan bakımı gibi yaşam içinde olan alanlarla iç içelerdi.21 O dönemde
hayatla bu kadar içice yaşayan kadınlar çocukları öldürebilir, komşularına kötü niyetli büyüler
yapabilir, baştan çıkarılabilir ve daha bir çok olayı gerçekleştirebilirdi. Havva da yılan (Şeytan)
tarafından baştan çıkarılmamış mıydı? 22
Cadı olduğu düşünülen kadınlara yönelik “haşeratı
yok etme”, “yok edilmesi gereken”, “köküne kadar kurutma” gibi deyimler ortaya çıkmıştır.23
“Cadı avlarının ilk dönemlerinde, kurbanların kimsesiz ve fiziksel bozukluğu olan yaşlı
kadınlar arasından seçilmesi”24 yine kadına olan duruşu belirtmektedir. O zaman için bir
kadının cadı olma olasılığı için yukarıda saydığımız sebepler oldukça yeterli gözükmekteydi.

18
Haydar Akın, Ortaçağ Avrupa’sında Cadılar ve Cadı Avı (Ankara: Phoenix Yayınevi, 2015), s.117, Merry E.
Wiesner-Hanks, Erken Modern Dönemde Avrupa, çev. Hamit Çalışkan., (İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür
Yayınları, 2016) s. 610
19
Lois Martin, Cadılığın Tarihi: Ortaçağ’da Bilge Kadının Katli, çev. Barış Baysal., (İstanbul: Kalkedon
Yayınları, 2009), s. 8
20
Dönemde cadılığa dair yazılan eserlere örnek olarak; Heinrich Kramer ve Jakop Sprenger: Malleus Maleficarum,
Ulrich Molitor: De Lamiis et Pythonicis, Jean Bodin - De la demonomanite des sorciers, Peter Binsfeld : Tractatus
de Confessionibus Maleficorun et sagarum, Martin Del Rio: Disquistionum magicarum libri sex, Benedikt
Carpzov: Practica nova Imperialis Saxonica Rerum Crimaialium
21
Merry E. Wiesner-Hanks, Erken Modern Dönemde Avrupa, çev. Hamit Çalışkan., (İstanbul: Türkiye İş Bankası
Kültür Yayınları, 2016) ss. 609-611, Yücel Aksan, “1450-1750 Yılları Arasında Avrupa’da Cadılık,” Tarih
İncelemeleri Dergisi, 2013, cilt:28, sayı:2; 366, Haydar Akın, Ortaçağ Avrupa’sında Cadılar ve Cadı Avı (Ankara:
Phoenix Yayınevi, 2015), ss. 117-119 ve 176 Merry’nin eserinde 610-611 Malleus Maleficarum’da yazılmış
cinselliğin cinsiyetle ilişkisine dair “ Niye cadıların erkeklerden çok, kırılgan kadın cinsine mensup olanlar
arasından çıktığı sorusuna gelince... bunun ilk cevadı kadınların daha kolay kandırılabilmeleridir, şeytanın ana
amacı inancı yok etmek olduğundan, önce onlara saldırır... İkincisi, kadınlar kolayca etkilenirler... ve üçüncüsü,
çeneleri durmaz, kara büyü aracılığıyla öğrendikleri şeyleri diğer kadınlardan saklayamazlar... Ama bunun doğal
sebebi kadının erkeğe göre daha şehvetli bir varlık olmasıdır ki, bu onun gösterdiği birçok cinsel iğrençlikten de
anlaşılmaktadır... Sonuç: Her türlü cadılık şehvetten kaynaklanır, bu da kadında doymak bilmez bir arzudur.”
22
Haydar Akın, Ortaçağ Avrupa’sında Cadılar ve Cadı Avı (Ankara: Phoenix Yayınevi, 2015), s. 146
23
Yücel Aksan, “1450-1750 Yılları Arasında Avrupa’da Cadılık,” Tarih İncelemeleri Dergisi, 2013, cilt:28, sayı:2;
356
24
Haydar Akın, Ortaçağ Avrupa’sında Cadılar ve Cadı Avı (Ankara: Phoenix Yayınevi, 2015), s.153
4

15. yüzyılın ortalarında ön plana çıkan çocuk yamyamlığı, doğum yapan kadına ve
ebelerin de kadın olması dolayısıyla, kadınlara (kadın cadılara) yöneltilmiştir.25 Bu cadılık
suçuna dair Kramer’in yazdığı “Malleus Maleficarum”da verilmesi gereken cezalar detaylıca
yazılmıştır.26 20. yüzyıldan sonra ortaya çıkan Feminizm düşüncesinin getirdiği yanlış
yorumlar ile cadılığın sadece kadınlara yönelikmiş gibi sunulması da doğru değildir. 14.
yüzyılda ve devamında da erkeklerin de kadınlar kadar çok sayıda cadı suçlamasıyla karşı
karşıya kaldığı görülmektedir.27 Hatta daha sonraki yüzyıllarda da cinsiyet ayrımı olmaksızın
cadı avları devam etmiştir. Bu bağlamda işkenceyi ilk elden tatmış, mahkeme tanıklarının
tutarlılığını görmüş ve dönemin anlayışını bize aktaran ve Haydar Akın’ın da türkçeye
kazandırdığı Johannes Junius’un28 24 Temmuz 1628 tarihinde kızı Veronika’ya tutuklu olduğu
hapishaneden yazdığı mektuptan bir kısmı dipnotta aktarmak istiyorum.29

16. yüzyıldan sonra cadı profili hızlı bir değişime uğramıştır. Kadın profilinde yaş
ortalaması düşmüş, kimsesizlik, yaşlılık, yoksulluk ve çirkinlik gibi folkrolik büyücülük ile
örtüşen kavramlar yeni cadı davlarının açılmasında belirleyici olmamıştır. Her yaştan, her
meslek ve gelir grubundan olan kadınlar artık tamamen şeytanla işbirliği halinde olan kadın
görünümü almıştır.30 Her kadın her an tutuklanma ve cadılık suçuyla yargılanma korkusuyla

Merry E. Wiesner-Hanks, Erken Modern Dönemde Avrupa, çev. Hamit Çalışkan., (İstanbul: Türkiye İş Bankası
Kültür Yayınları, 2016) s. 614, Haydar Akın, Ortaçağ Avrupa’sında Cadılar ve Cadı Avı (Ankara: Phoenix
Yayınevi, 2015), s. 135, Yücel Aksan, “1450-1750 Yılları Arasında Avrupa’da Cadılık,” Tarih İncelemeleri
Dergisi, 2013, cilt:28, sayı:2; 360, Suna Arslan Karaküçük, “Korkunun Kadınları: Cadılar ve Cadıcılık,” Sosyoloji
Araştırmaları Dergisi, 2010, cilt:13 sayı: 2; 58
26
Haydar Akın, Ortaçağ Avrupa’sında Cadılar ve Cadı Avı (Ankara: Phoenix Yayınevi, 2015), s. 135
27
Haydar Akın, Ortaçağ Avrupa’sında Cadılar ve Cadı Avı (Ankara: Phoenix Yayınevi, 2015), ss.175 ve 257-
258, Haydar Akın, “Johannes Junius’un 24 Temmuz 1628 Tarihli Son Mektubu,” Kebikeç Dergisi, 2014, sayı:38;
56
28
Cadılık suçlamasıyla 55 yaşında tutuklanmış Bamberg Belediye Başkanı
29
“Yüzlerce binlerce kez iyi geceler canım kızım Veronika. Suçsuz yere hapse atıldım, hiçbir suçum olmadığı
halde işkence gördüm, suçsuz olduğum halde öleceğim. Çünkü her kim buraya getiriliyorsa ya cadıdır ya da
uzun süre gördüğü işkence sonunda hayalinde yarattığı şeylere inanmaya başlar ve Tanrı’dan af diler(...) Yemin
ediyorum sayın baylar, duyduklarınızın hepsi yalancı tanıkların ifadeleri. Bunlar yemin ettirilmeli ve doğru
biçimde sorgulanmalı. Bu yapılmaz ise, benim kendi irademle veya cellat marifetiyle itiraf ettirilmem gerekiyor
demektir. Cevap veriyorum; hiçbir zaman Tanrı’yı inkar etmedim ve etmeyeceğim. Bağışlayan Tanrı da beni
koruyacaktır. Yapabileceğim her şeyi yapıp sabırla beklemek istiyordum. Ancak, maalesef, Tanrı beni bağışlasın,
cellat geldi ve ellerimi bağlayarak başparmaklarımı mengeneye takarak tırnaklarımdan kan gelinceye kadar
sıkıştırdı. Yazımdan da anlayacağın üzere 4 hafta ellerimi kullanamadım.(…) Cellat beni tekrar hücreye
götürdüğünde şunları söyledi: ‘Efendim, sizden rica ediyorum, Tanrı aşkına, gerçek veya değil bir şeyler itiraf
edin. Tahmin edebilirsiniz ki, size yapılan bu işkenceye dayanmanız mümkün değil. Tüm bu işkencelere
dayanabilseniz bile serbest kalabilmeniz mümkün olmayacaktır. Bir kont bile olsaydınız, işkenceler birbiri
ardına devam edecek, siz cadı olduğunuzu itiraf edene kadar sürecektir. Onların memnuniyeti ancak bu sonucu
aldıklarında sağlanacaktır, her biri diğerine benzer.(…) Ne kadar dindar olunursa olunsun, istenirse, cadı
olunabilir. Şayet Tanrı elçisini göndermezse hiç kimse, kont dahi olsa, kurtulup özgürlüğüne kavuşamaz, tüm
aileler yakılır, günü geldiğinde görülecek gerçek budur. Çünkü bir tek kişi, benim yapmak zorunda kaldığım
gibi, haklarında hiçbir şey bilmediği herkesi ihbar edebilir.”
30
Haydar Akın, Ortaçağ Avrupa’sında Cadılar ve Cadı Avı (Ankara: Phoenix Yayınevi, 2015), s. 153, Haydar
Akın, “Johannes Junius’un 24 Temmuz 1628 Tarihli Son Mektubu,” Kebikeç Dergisi, 2014, sayı:38; 56-57
5

yaşamaktadır. Çünkü herhangi bir kişinin ihbarı bunun için yeterli olmaktadır. Hatta din
adamları bu kadın düşmanlığına karşı özellikle İncil ve Tevrat’taki kadına karşı olan bölümleri
alıp bunları kitaplarında yazmışlardır.31 Hikmet Baytu’ya göre;“Yahudi kutsal kitabındaki
yasaklamalardan anlaşılmaktadır ki yahudi dini büyüsel kavramların etkileri altındaki bir kültür
çevresinde gelişti. Yahudi dinine göre büyünün etkisine inanma, Tanrı iradesinin beşerî
maksatlara alet olması anlamına geleceğinden, tek bir Tanrı’nın dünyayı idare etmesi inancına
ters düşer. Bu sebeple yahudi kutsal kitabında, “Afsuncu kadını yaşatmayacaksın” denilmiştir.
(Çıkış, 22/18). Ayrıca, “Cincilere ve bakıcılara dönmeyin”; “Sihirbazlık etmeyeceksiniz ve
müneccimlik etmeyeceksiniz”; “Ve cinci yahut bakıcı olan erkek veya kadın mutlaka
öldürülecektir”(Levililer, 19/26, 31, 20/ 27) der.”32

Birkaç cadılık alameti sayacak olursak kadınların Pazar ayininde fazla içten dua
etmesi, gündüzleri uyuklaması, yara bere içinde olması, fazla güzel ve fazla çirkin olması gibi
unsurlar cadılık alametleri olarak sayılmıştır.33 Buradan şunu çıkarabiliriz; Bugünden
baktığımızda bize basit bahanelermiş gibi gelen bu sebeplerin o zaman için üstesinden
gelemedikleri her şeyi cadılıkla bağdaştırıp, kişiyi veya topluluğu yok etmeye çalışmışlardır.
Cadı olarak imgelenen kadının üstünde şeytana dair izler aranır ve bunun için bir takım ritüeller
(Su, ateş, iğne, gözyaşı ve kantar deneyleri, kutsal kitapla tartmak) düzenlenirdi.34 Bu yüzden
cadı dendiği vakit akla kadının gelmesi bu dönemlerde yapılanlardan dolayı zihnimize
yerleşmiştir.

Suçlanan Gruplar

Kilise, Hristiyan dünyasını 3. Yüzyıldan beri, gizliden gizleye yaşatılan putperest


geleneklere ve yabancılara karşı tetikte olmaya çağırmıştır. Haydar Akın’a göre; “Cadılara ve
heretik gruplara karşı uygulanan takibin büyük kitlesel avlara dönüşmesi sürecine girilmesinde
halkın ve entelektüel kesimlerin büyük katkısı olmuştur. 14. ve 15. yüzyıl Avrupa’sında
yaşanan hızlı toplumsal değişimin farkında olan ve statülerini kaybetmekten korkan güç
sahipleri aralarında iş ve güç birliği yaparak toplumsal histerinin canlı tutulabilmesi için büyük

31
Yücel Aksan, “1450-1750 Yılları Arasında Avrupa’da Cadılık,” Tarih İncelemeleri Dergisi, 2013, cilt:28, sayı:2;
361
32
TDV İslam Ansiklopedisi, Hikmet Baytu ,1992, cilt: 6 s. 505 “Büyü,” maddesi. Yücel Aksan, “1450-1750 Yılları
Arasında Avrupa’da Cadılık,” Tarih İncelemeleri Dergisi, 2013, cilt:28, sayı:2; 361
33
Yücel Aksan, “1450-1750 Yılları Arasında Avrupa’da Cadılık,” Tarih İncelemeleri Dergisi, 2013, cilt:28, sayı:2;
362
34
Cadıları belirlemek için ayrıntılı bilgi; Yücel Aksan, “1450-1750 Yılları Arasında Avrupa’da Cadılık,” Tarih
İncelemeleri Dergisi, 2013, cilt:28, sayı:2; 363-364, William Bernard Crow, Büyünün Cadılığın Ve Okültizmin
Tarihi, çev. Fulya Yavuz., (İstanbul: Dharma Yayınları, 2006) s. 277, Merry E. Wiesner-Hanks, Erken Modern
Dönemde Avrupa, çev. Hamit Çalışkan., (İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2016) s. 616
6

çaba göstermişlerdir. Seçimleri rasyonel temellere dayanan güç/iktidar sahibi kesimlerin


amaçlarına ulaştıkları söylenebilir. Cadılar, Yahudiler ve heretiklerin Ortaçağ’ın toplumla
uzlaşamamış, dışarıda bırakılmış grupları olarak en acımasız avların kurbanı olmaları tesadüf
değildir.”35

Avrupa’nın Hıristiyan toplumlarında 11. ve 12. yüzyıllarda ruhban sınıfı heretik


toplumlara karşı geniş çaplı bir mücadeleye girmiştir. Katharlar ve Waldensianlar gibi heretik
toplumların fazlaca taraftar kazanmaları Katolik Kilise’sini telaş içine sokmuştur. Bu da haliyle
Katharlar, Waldensianlar gibi heretik grupları Katolik Kilise’sinin baş düşmanı haline
getirmiştir. Heretik topluluklara da çocuk yamyamlığı, ensest ilişki alışkanlıkları gibi
suçlamalar yöneltilmiştir.36 Örnek verecek olursak ; “Languedoc’taki heretik akımlar ruh
göçüne inanıyor, kadın haklarını savunuyor, Ortodoks Kilisesi’ni reddediyor ve hiçbir dini
otoriteye inanmıyorlardı. Tanrı ile kul arasında aracıyı reddediyorlardı. Rahip ve papazı
gereksiz gördükleri için Hz.İsa’nın çarmıha gerilmesinde olağanüstü bir durum görmüyorlardı.
Cinsel ilişkiye konulan yasağı desteklemedikleri gibi dini toplantılarını evlerde yapıyorlardı.”37

“Cadı Avı Çağı” başlamadan hemen önce Avrupa’da cadılar kadar suçlanan bir grupta
Yahudilerdir. Geçmişten gelerek Yahudiler tarih boyunca her zaman ticaret ile içiçe
olmuşlardır. Hükümdarlar Yahudi toplumlarına hayatın birçok alanında özerklik tanıyorlardı;
Yahudiler de özerk yerel ve uluslararası kurumlar kurdular. Ancak Erken modern dönemde
Yahudilerin yaşamı, Hıristiyan toplumundan gördükleri baskı kısıtlanma ve hatta kovulmalarla
geçti.38 İçme sularını zehirlemek, Şeytan’a tapınmak, ensest ilişkiye girmek, çocukları kurban
etmek (Gnostikler, Maniciler, Bogomiller, Katharlar, Valdesçiler gibi heretik gruplarda bu
suçlamalamalarla karşı karşıya kalmıştır) gibi 15. Yüzyıldan itibaren cadılara atfedilmiş olan
suçların benzerlerini (Cadılıkla özdeşlemiş olan Sabat ayinini daha önce Yahudiler için de
söylemişlerdir.39) daha önceleri Yahudilere atfetmişlerdir. Avrupa dünyasında ilk kez kitlesel

35
Haydar Akın, Ortaçağ Avrupa’sında Cadılar ve Cadı Avı (Ankara: Phoenix Yayınevi, 2015), ss. 176-177
36
Haydar Akın, Ortaçağ Avrupa’sında Cadılar ve Cadı Avı (Ankara: Phoenix Yayınevi, 2015), s. 192 , 16-17.
yüzyıllarda heretikler, yahudiler ve cadılar kadar da çocuklar da öldürülüp çeşitli ayinlerde kullanılıyordu. Ancak
makaleye çocukları almam konuyu fazlaca uzatacağından bu dipnotta gerekli kaynağı gösterip devam edeceğim.
Gerekli detaylı bilgi için bakınız: Haydar Akın, “Geç Ortaçağ ve Yeniçağ Avrupa’sında Çocuk Cadılar ve Çocuk
Cadı Avı”, Yayımlanmış yüksek lisans tezi, no: 235758
37
Muammer Gül, Orta Çağ Avrupa Tarihi (İstanbul: Bilge Kültür Sanat, 2014), s. 182
38
Merry E. Wiesner-Hanks, Erken Modern Dönemde Avrupa, çev. Hamit Çalışkan., (İstanbul: Türkiye İş Bankası
Kültür Yayınları, 2016) ss. 619-621
39
Merry E. Wiesner-Hanks, Erken Modern Dönemde Avrupa, çev. Hamit Çalışkan., (İstanbul: Türkiye İş Bankası
Kültür Yayınları, 2016) s. 153, Sabat ayinlerini bu makalenin kapsamı konusunda hiç değinmedim ancak konuyla
ilgili merak edenler olursa; William Bernard Crow, Büyünün Cadılığın Ve Okültizmin Tarihi, çev. Fulya Yavuz.,
(İstanbul: Dharma Yayınları, 2006), s. 274-276, Haydar Akın, Ortaçağ Avrupa’sında Cadılar ve Cadı Avı
(Ankara: Phoenix Yayınevi, 2015), s. 189-194
7

olarak suçlanmaları ise 13. yüzyılda başlamıştır. Birçok açıdan farklı olan Lutherci Protestan
Kilisesi’nin tutumu da Katolik Kilisesi’nden farklı olmamıştır. Hatta Martin Luther “Yahudiler
ve Yalanları Üzerine” adlı bir eser ele almıştır.40

Avrupa’nın Reform Hareketlerine Giden Süreci Cadılara ve Marjinal


Toplumlara Verdiği Tepki

Avrupa’nın erkek egemenliği karşısında, heretik toplumlardaki kadınların daha


rahat oluşu ve bu sayede Hıristiyan dünyasında bir bilinç uyanışı olacağı düşüncesiyle Katolik
kilisesi bir panik haline girmiştir. Katolik kilisesi heretiklerin yanında olan herkesi “sapkın”
olarak ilan etmiştir.41 Haydar Akın’a göre: “ Herhangi bir toplumda ruhani dünya gerçeğe
dönüşür, giderek gerçek dünyanın yerini almaya başlarsa, düşmanlık ve huzursuzluklar gerçek
dünyaya hâkim olur. Bu bağlamda ‘cadılık’ son tahlilde toplumsal huzursuzluğun dinsel bir
kimlik içinde ifade edilmesidir. Hıristiyanlar için cadılar kâfirlerden –Müslüman ve
Yahudilerden- daha tehlikelidir.”42 Ve Yücel Aksan’a göre ; “Bir hayal ürünü ve onun
yansımalarından oluşan cadı imgesi zaman içersinde değişime uğramıştır. Bu değişim hayal ile
gerçek arasındaki sınır ortadan kalktıktan sonra korkunç bir felakete dönüşmüştür. Avrupalı
erkekler, ruhban sınıfına ait din adamları, kendi yarattıkları hayale inanarak ve cadıların
varlığını kanıtlamaya ve onları düşmana dönüştürerek yok etmeye çalışırlar.”43 Bu iki görüşten
şunu çıkarabiliriz; Öncelikle Avrupa’da Reforma sebebiyet veren olaylara ve yukarıda
bahsettiğimiz bazı konulara açıklık getirmemiz gerekiyor. Doğulu Müslüman devletlerin
(Emeviler, Selçuklular, Osmanlılar) 7. Yüzyıl sonlarından itibaren Batıya doğru olan seferleri
16. Yüzyıla kadar sürekli devam etmiştir. Avrupa’nın da bunlara tepki olarak başlattığı Haçlı
seferleriyle amansız bir mücadele olan Doğu-Batı arasındaki çekişme başlamıştır. Akdeniz’in
(kuzey hariç) kontrolünün Müslümanlarca kontrol altına alındığı bu yüzyıllarda (7-11) Avrupa
Feodal yapıya bürünüp içe kapanmıştır.44 1315 ile 1317 yılları arasında Batı Avrupa’yı vuran
büyük kıtlık ve yaklaşık 40-45 yıl sonra Avrupa’yı kırıp geçiren Veba salgınları (1348-1350,

40
Haydar Akın, Ortaçağ Avrupa’sında Cadılar ve Cadı Avı (Ankara: Phoenix Yayınevi, 2015), ss. 133-134
41
Lois Martin, Cadılığın Tarihi: Ortaçağ’da Bilge Kadının Katli, çev. Barış Baysal., (İstanbul: Kalkedon
Yayınları, 2009), s. 8
42
Haydar Akın, Ortaçağ Avrupa’sında Cadılar ve Cadı Avı (Ankara: Phoenix Yayınevi, 2015), s. 169,
43
Yücel Aksan, “1450-1750 Yılları Arasında Avrupa’da Cadılık,” Tarih İncelemeleri Dergisi, 2013, cilt:28, sayı:2;
358
44
Ünlü tarihçi Henri Pirenne’nin üstünde durduğu tezlerden birisi de İslam fetihleriyle Akdeniz Dünyasının
Müslümanlarca ele geçirildiği 7-11. yüzyıllar arası Akdeniz’in kuzeyi hariç doğu,batı ve güneyinin müslümanlarca
ele geçirilmesiyle ticaret ve ulaşım yollarının kaybedilmesidir. Bu yüzden Akdeniz’de doğu-batı arasında bir engel
konulmuştur. Bizansın Avrupa ile iletişimi deniz yolundan kesilmiştir. Ticarette ve fetihlerde sekteye uğrayan
Avrupa, Haçlı Seferleri ve sonrasına kadar bir içe kapanma yaşamıştır. Detaylı bilgi için bakınız: Henri Pirenne,
Hz. Muhammed ve Charlemagne, çev. Mehmet Ali Kılıçbay (Ankara: İmge Kitabevi, 2006), ss. 169-201
8

1361-62)45 tüm kıta Avrupa’sının nüfusunun büyük bir kısmını46 yok etmiştir. Kıtlık ve
peşinden gelen veba salgınları47 Avrupa ekonomisini zor bir duruma sokmuştur. İnsan nüfusu
azaldığı için emek fiyatının artmasıyla doğru orantılı olarak ürünlerdeki fiyat değişiklikleridir.
Tolga Gümüş’e göre “Hem İngiltere’de hem de Fransa’da ürünü topraktan toplayacak
işgücünün salgından dolayı ölmüş olmasından tarımsal ürünü toplayacak insan bulunamıyor ve
ürün tarlada çürüyüp gidiyordu. Bunun doğal bir sonucu olarak takip eden birkaç yılda o ürünün
pazardaki kıtlığından dolayı üründe ciddi fiyat artışları yaşanmaktaydı. Fakat aynı durum canlı
hayvan için geçerli değildi. Canlı hayvan kendi başına eskiden tarla olarak kullanılan yerlerde
özgürce otlama olanağı bulduğu için kara ölümü takip eden birkaç yıl içerisinde serbestçe
üremeyi başarmıştı. Bu durumda da kendiliğinden bollaşan küçük baş hayvan pazarda fazla
para etmemiş fiyatı salgını takip eden birkaç yıl içerisinde düşmüştür.”48 Orta Çağ’daki bu
bunalım döneminden yeni kurtulan Avrupa, 16. yüzyıla geldiğinde Protestan mezhebi ve çeşitli
tarikatlar ortaya çıkmış ve Katolik Kilise’si de bunlarla mücadele içine girmiştir. Hatta 30 Yıl
Savaşları dediğimiz din çatışmalarının tüm Avrupa’ya yayıldığı 17. yüzyılda resmen bir kıyım
meydana gelmiştir. Bu denli oluşan yıkımdan ve insan kıyımından sonra 1555’te imzalanan
Augsburg antlaşmasının yineler ve üstüne ekler bir şekilde 1648’de neredeyse tüm Avrupa
devletlerince imzalanan Vestfalya Antlaşması ile tüm bu din savaşlarına son vermeye
çalışılmıştır.49 Ancak cadılara veya marjinal toplumlara olan tutum bir yüz yıl daha devam
etmiştir.

Engizisyon

Katolik Kilise’sinin gücünün zirve olduğu 11-12. Yüzyıldan sonra Katolik Kilisesi,
Hıristiyanlığı özüne döndürme, Hıristiyan kültüründe olmayan Pagan Kültüründen gelen çeşitli
inançları, kutlamaları vb. birçok öğeyi Hıristiyan kültüründen atmak için çaba göstermiştir.
Reform döneminde bu çabalar zirve yapmıştır. Bu çabanın en net tepkisi Engizisyon
Mahkemeleri’dir. Kuruluş tarihi kesin olarak bilinmese de genel kabul gören tarih Papa

45
T. Tolga Gümüş “Avrupa’da Kara Ölüm ve Dönem Kronikleri” Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2011,
cilt:20, sayı:1; 140-144, Haydar Akın, Ortaçağ Avrupa’sında Cadılar ve Cadı Avı (Ankara: Phoenix Yayınevi,
2015), ss. 170-171 ,
46
Nüfus kayıtlarının netsizliği ve dönem yazarlarının tutarsız bilgi verişleri dolayısıyla net bir nüfus kaybını
vermek zor olmakla beraber nüfusun en azından 1/3’nün yok olduğunu varsayabiliriz.
47
16-17. yüzyıllarda da Avrupa coğrafyasında veba salgınları görülmüştür. Ayrıca dönemde yaşanan iklim
bozuklukları ve ekonomik sorunlarda aynı 14. Yüzyılda olduğu gibi ortaya çıkmıştır. Bakınız; Haydar Akın,
“Johann Weyer ve Melankolik Cadılar,” Tarih Okulu Dergisi, 2014, sayı:20; 399
48
T. Tolga Gümüş “Avrupa’da Kara Ölüm ve Dönem Kronikleri” Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2011,
cilt:20, sayı:1; 146-147
49
30 Yıl Savaşları, Augsburg Barışı ve Vestfalya Antlaşmasıyla ilgiil Avrupa ülkelerindeki etkileriyle iligili
detaylı bilgi için : Merry E. Wiesner-Hanks, Erken Modern Dönemde Avrupa, çev. Hamit Çalışkan., (İstanbul:
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2016) ss. 441-500
9

III.Lucius’un 1184 tarihinde topladığı Verona Sinodu olarak kabul edilir. 50 Heretikler 11-12.
yüzyıllarda dini ve siyasi otoritelerin tepkilerini üzerlerine çekmiştir. Sayılarının iyice artması
bir dizi önlem alınmasına sebep olmuştur. Bu önlemlerin ilk silahı ise aforoz etmek olmuştur.51

Engizisyon Mahkemelerinin kuruluş amacını basit şekilde açıklamak gerekirse


Katolik Kilisesi inancının dışında ortaya çıkan yeni anlayışlara, heretiklerin takibine ve
imhasına dair ortayaça çıktığını söyleyebiliriz.52 Suna Arslan Karküçük’e göre ; “Engizisyonun
Dominiken rahipleri, özellikle farklı, bilgili ve dişil kadınları önce cadı olduklarına, sonra
cadılığın ölümcül suç olduğuna ve bunun savunması olmadığına karar vererek yok etmiştir”.53
14. yüzyılın yarısından sonra Avrupa’nın heretik gruplara karşı olan mücadelesi başarıyla sona
ermiştir. Gerçek düşman bu sefer heretik gruplar değil ‘cadı’ kimliğiyle ortaya çıkmıştır. 13.
Yüzyılın başından itibaren piskoposlar eliyle yürütülen Engizisyon Mahkemeleri, Papa’nın
artık piskoposlarda yeterli dirayeti ve gücü görememesi dolayısıyla Engizisyon yargıçlarının
tekeline bırakmıştır.54 Yargılama sürecinde esas amaç sanıktan itiraf almak olmuştur. İtiraf
almak için çeşitli kurallar neticesinde işkencelere55 çok sık başvurulmuştur. Engizisyon
mahkemelerinin bu kadar bağımsız ve tam güç ile donanmalarının temel sebebi ise Şeytan’ın
emri ile Katolik Dünya’sına karşı savaş başlatan kafirlere karşı en hızlı şekilde kararlar almak

50
Haydar Akın, Ortaçağ Avrupa’sında Cadılar ve Cadı Avı (Ankara: Phoenix Yayınevi, 2015), s. 215
51
Mehmet Esgin, “Engizisyonun Günümüze Hatırlattıkları” Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2012,
cilt:1, sayı:1; 93
52
Mehmet Esgin, “Engizisyonun Günümüze Hatırlattıkları” Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2012,
cilt:1, sayı:1; 92 , Lois Martin, Cadılığın Tarihi: Ortaçağ’da Bilge Kadının Katli, çev. Barış Baysal., (İstanbul:
Kalkedon Yayınları, 2009), ss. 57-58, Haydar Akın, Ortaçağ Avrupa’sında Cadılar ve Cadı Avı (Ankara: Phoenix
Yayınevi, 2015), s. 215 ‘Engizisyon’ kavramının iki temel amaca yönelik kullanıldıpı söylenebilir. Engizisyon,
Ortaçağ sonları ve Yeniçağ başlarında görülen ceza davalarının istisnai bir türünü karakterize eder. Bu anlamda
engizisyon davaları iki temel kurala göre yürütülür; davalar kamu adına açılır, zira suç kamusaldır. Birincisi,
mahkeme bizzat davanın seyrine müdahil olarak suçun işlendiğini ispatla mükelleftir, ikincisi, engizisyon
kavramından, kafirlerin tespiti ve yargılanması amacıyla papa tarafından kurulmuş ağır ceza mahkemeleri anlaşılır.
Engizitörlerin gerçek amacı cezalandırmak değil, sanığı girdiği yanlış yoldan döndürmek ve ıslah etmektir. Daha
detaylı bilgi için bknz: Akın(2015); 214
53
Suna Arslan Karaküçük, “Korkunun Kadınları: Cadılar ve Cadıcılık,” Sosyoloji Araştırmaları Dergisi, 2010,
cilt:13 sayı: 2; 46, Ancak Suna Arslan Karaküçük’ün bu görüşüne tamamen katılmak doğru olmaz. Çünkü
Engizisyonun asıl amacı ilk başta sanığı suçundan döndürmek ve tövbe ettirmek iken(ki Güney Avrupa ülkeleri
Engizisyonlarının göreceli daha cadı avında çok daha az etkin olduğu bilinmektedir.) Suna Arslan’ın görüşüne
göre Engizisyon sadece yok etmiştir.
54
Haydar Akın, Ortaçağ Avrupa’sında Cadılar ve Cadı Avı (Ankara: Phoenix Yayınevi, 2015), ss.213-216, Merry
E. Wiesner-Hanks, Erken Modern Dönemde Avrupa, çev. Hamit Çalışkan., (İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür
Yayınları, 2016) s. 611, Mehmet Esgin, “Engizisyonun Günümüze Hatırlattıkları” Bozok Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi, 2012, cilt:1, sayı:1; 93
55
İşkencenin ‘Kutsal Engizisyon Mahkemeleri’nin kuruluşundan önce Kilise tarafından heretik grupların münferit
mensuplarına uygulanmaya başlanmasında kuşkusuz Papa IV. Innocentius’un (1243-1254) 1252 tarihli fermanı
Ad extirpan’da çok etkili olmuştur. Detaylı bilgi için bakınız: Haydar Akın, Ortaçağ Avrupa’sında Cadılar ve
Cadı Avı (Ankara: Phoenix Yayınevi, 2015), ss. 228-233 , Merry E. Wiesner-Hanks, Erken Modern Dönemde
Avrupa, çev. Hamit Çalışkan., (İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2016) s. 613
10

ve tabiri yerindeyse bu savaşı kazanmaktır.56 Katolikler cadı avında adeta Protestanlarla bir
yarış haline girmiştir.57 Mahkemelerin sivilleşmesi yargıda ve adalet terazisinde haksızlık ve
hukuksuzluğa yol açmıştır. Engizisyon Cadı Avı Çağı’nın en acımasız işkence yöntemlerini
uygulama emirlerini vermiştir.58

İlk başlarda Engizisyon Mahkemeleri’nin giderleri Engizisyona bağlı tarikatlar


tarafından karşılanırken daha sonra suçlu bulunan ve infaz edilen suçluların mallarına el
konularak giderler karşılanmıştır.59 Mahkemeye gelen her türlü ihbarla, sadece sanık değil ,
sanığın akrabaları ve hatta muhtemel suç ortakları dahi işkenceye varana kadar sorgulanmıştır.
Bu sorgulara maruz kalan ailelerin malları da kolaylıkla el değiştirebiliyordu.60 Burdan şunu
çıkarabiliriz; Yukarılarda bahsettiğimiz üzere birinin cadılıkla suçlanması basit bir ihbara
bakıyordu. Sevmediği birine atılacak iftira bile işkenceye varacak (suçsuzluğu ispatlansa dahi)
sorgulama sürecinden geçiyordu. Çoğu zaman sanığı suçlu olduğuna dair bir şekilde ispat eden
Engizisyon, suçlunun mallarına el koyması ve zengileşmesiyle61, bu cadı avlarının sadece bir
dini savaş ve mücadele değil ayrıca suçlunun mallarına el koyarak bir zenginleşme yolu
olduğuna dair bir fikir oluşturuyor.

Avrupa’da Cadı Avları, Cadı Avlarına Muhalif Sesler ve Cadı Avının Sonu

Makelede ele aldığımız 250 yıllık tarih içerisinde 1560-1630 arasında cadı avlarının
zirve yaptığı dönem olmuştur. Bu dönemde 1580’li yıllar ve 1626-1630 arası avın ‘katliam’
boyutuna ulaştığı yıllar olarak karşımıza çıkmaktadır.62 Cadı avlarının istatiksel verilerini farklı
kaynaklardan inceleyip aşağı yukarı en doğru istatiksel verilere ulaşmaya çalıştım. Verilen

56
Detaylı bilgi için bakınız: Haydar Akın, Ortaçağ Avrupa’sında Cadılar ve Cadı Avı (Ankara: Phoenix Yayınevi,
2015), ss. 219-221
57
Haydar Akın, “Johann Weyer ve Melankolik Cadılar,” Tarih Okulu Dergisi, 2014, sayı:20; 399
58
Haydar Akın, Ortaçağ Avrupa’sında Cadılar ve Cadı Avı (Ankara: Phoenix Yayınevi, 2015), s.175, Haydar
Akın, “Johannes Junius’un 24 Temmuz 1628 Tarihli Son Mektubu,” Kebikeç Dergisi, 2014, sayı:38;.56
59
Haydar Akın, Ortaçağ Avrupa’sında Cadılar ve Cadı Avı (Ankara: Phoenix Yayınevi, 2015), ss. 175 ve 211, ,
Haydar Akın, “Johannes Junius’un 24 Temmuz 1628 Tarihli Son Mektubu,” Kebikeç Dergisi, 2014, sayı:38; 61
Yine aynı sayfada Akın şu bilgileri verir : “Ancak Bamberg’te görülenler benzeri, ünlü ve soylu kişilere karşı
açılan davalarda mahkeme tarafından el konulan mal varlığı, dava sahiplerinin ‘gerçek niyet’i ortaya koyacak
düzeydedir. Bamberg bölgesi piskoposluk bölgesinde görülen yargılamalarda, varlıklı kişilerden kazanılan mal
varlığının 500.000 Gulden’in üzerinde olduğu bilgisi kayıtlarda yer almaktadır.”
60
Haydar Akın, Ortaçağ Avrupa’sında Cadılar ve Cadı Avı (Ankara: Phoenix Yayınevi, 2015), s. 226, Mehmet
Esgin, “Engizisyonun Günümüze Hatırlattıkları” Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2012, cilt:1,
sayı:1; 95.sayfasında : “ Hüküm sonunda sapkınlara verilen cezaların bazılarını şöyle sıralayabiliriz: 1- Ölüm ve
ateşte yakma cezası.. 3-Malların müsaderesi ve evlerin yıkılması ...” belgesini verir.
61
Haydar Akın, “Johann Weyer ve Melankolik Cadılar,” Tarih Okulu Dergisi, 2014, sayı:20; 398’de şu bilgiyi
aktarır; “Özellikle 17. yüzyıldan itibaren güney Almanya’da görülen yetişkin erkek cadı davalarında çok sayıda
kont, prens gibi asil ve kentsoylu yanında, belediye başkanı, meclis üyesi benzeri varlıklı ve hatrı sayılır şahsiyetin
mahkum edilmesi, mallarına el konulması cadılık suçlaması altında yatan gerçek niyetin önemli bir boyutunu açığa
vurmaktadır.”
62
Haydar Akın, Ortaçağ Avrupa’sında Cadılar ve Cadı Avı (Ankara: Phoenix Yayınevi, 2015), s. 255
11

sayılar 50 bin ile 9 milyon arasında değişmektedir. Tüm Avrupa’yı ele alırsak mantıklı olan
sayı ise 100-150 bin civarında olmalıdır.63 Doğu Avrupa ülkelerinde daha geç etkisini gösteren
Engizisyon Mahkemelerinde bölgesel olsa da cadı avları yoğunluk ve süre olarak hayli fazla
iken Engizisyonun daha erken ve daha etkin olduğu Güney Avrupa ülkelerinde cadı avı dönemi
kısa bir süre içinde bitmiştir.64 Görünen o ki Kuzey Avrupa ve Almanya toprakları cadı
avlarının yoğun olduğu bölge olarak karşımıza çıkmaktadır. 65 Örnek verecek olursak;
Güney/güneybatı Almanya’da 1573-1637 yılları arasında, 9 merkezde yapılan yargılamalar
sonucunda 6629 kişi infaz edilmiştir.66 17. yüzyılın ortalarına doğru cadı bulucuların devreye
girmesiyle cadı avlarında artış olmuştur. Kıta Avrupa’sından ayrı olan İngiltere ve İskoçya’da
cadı avları çok seyrek olmuştur.67

Matbaanın gelişmesiyle birlikte cadılığa dair yazılan kitapların yanında karşıt


görüşlü eserler de yazılıp yayılmaya başlamıştır. Cadı avlarına muhalif sesler daha 16. Yüzyılda
ortaya çıkmaya başlamıştır. 1519’da tanınmış bir filozof olan Henry Cornelius Agrippa
cadılıkla suçlanan bir kadını savunurken hayatını tehlikeye atmıştır.68 Cadılıkla suçlanan kadını
savunduğu yılı düşündüğümüz vakit Cornelius’un gerçekten döneminin ötesinde bir insan
olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Protestan bir hekim olan Johann Weyer69 cadı avı karşıtı
olan fikirlerini “De Praestigiis Daemonum et Incantationibus ac Veneficiis” adlı eserinde
kaleme almıştır. Cadı avı karşıtı olmasına karşın kadınlara karşı olan sabit tutumuyla da çokca
eleştirilmiştir. Av karşıtı en önemli isimlerin başında bir Cizvit rahibi olan Friedrich von Spee
gelmektedir. 1631’de yayınladığı “Cautio Criminals” adlı eserde cadı avlarına karşı olan net

63
Suna Arslan Karaküçük, “Korkunun Kadınları: Cadılar ve Cadıcılık,” Sosyoloji Araştırmaları Dergisi, 2010,
cilt:13 sayı: 2; 49, Karaküçük makalesinde 200 bin ile 9 milyon arasında değiştiği söylemektedir. Yalnız bu bilgiyi
nereden aldığını belirtmemiş olmakla birlikte 9 milyon sayısı o yüzyılardaki Avrupa nüfusu için hayli abartılı
gözükmetedir. Haydar Akın (2015) 253-292 Sayfalarda benzer şekilde sayının abarlıtı olacağını belirtmiştir. 9
Milyon sayısının çıkış sürecini anlatmıştır. Tüm Avrupa kıtası için tek tek ülkeleri ele alıp en doğru sayısal verileri
vermeye çalışmıştır. Tek tek sayıları burada vermek makalenin hacmini çoğaltacağından meraklıları için dipnotta
ilgili yerleri yazmayı uygun gördüm. William Bernard Crow’da Sprengerin hesapladığı 9 milyon sayısına
katılmaktadır. (2006) s. 273
64
Haydar Akın, Ortaçağ Avrupa’sında Cadılar ve Cadı Avı (Ankara: Phoenix Yayınevi, 2015), s. 254
65
Suna Arslan Karaküçük, “Korkunun Kadınları: Cadılar ve Cadıcılık,” Sosyoloji Araştırmaları Dergisi, 2010,
cilt:13 sayı: 2; 50 , William Bernard Crow, Büyünün Cadılığın Ve Okültizmin Tarihi, çev. Fulya Yavuz., (İstanbul:
Dharma Yayınları, 2006), s. 268’de Crow örnek verir; “O dönemde Avrupa’da büyücülük duruşmaları az sayıda
değildir. 1627’den 1629’a dek en az 157 cadı Würzburg, Almanya’da yakıldı.”
66
Haydar Akın, “Johannes Junius’un 24 Temmuz 1628 Tarihli Son Mektubu,” Kebikeç Dergisi, 2014, sayı:38; 60
67
William Bernard Crow, Büyünün Cadılığın Ve Okültizmin Tarihi, çev. Fulya Yavuz., (İstanbul: Dharma
Yayınları, 2006), s. 270, Lois Martin, Cadılığın Tarihi: Ortaçağ’da Bilge Kadının Katli, çev. Barış Baysal.,
(İstanbul: Kalkedon Yayınları, 2009), ss. 69-89
68
Lois Martin, Cadılığın Tarihi: Ortaçağ’da Bilge Kadının Katli, çev. Barış Baysal., (İstanbul: Kalkedon
Yayınları, 2009), s. 65
69
Haydar Akın, Ortaçağ Avrupa’sında Cadılar ve Cadı Avı (Ankara: Phoenix Yayınevi, 2015), s.319-324, Haydar
Akın, “Johann Weyer ve Melankolik Cadılar,” Tarih Okulu Dergisi, 2014, sayı:20 adlı makalesinde ayrıntıları
okuyabilirsiniz.
12

tavrını ve fikirlerini dile getirmiştir. Balthasar Bekker “De Betoverte Weereld” adlı eseriyle
cadı karşıtı görüşünü ortaya koymuştur. Cadı inancını yok etmeye dair en net isimlerden biridir.
Bu tavrı Bekker’in putperestlikle suçlanmasına ve görevinden uzaklaştırılmasına sebep
olmuştur.70 18. yüzyılın başlarına geldiğimizde muhalif isimlerin belki de en dirayetlisi olan
Christian Thomasius karşımıza çıkmaktadır. Filoloji, felsefe ve hukuk öğrenimi alan
Thomasius yazdığı “De Crimine Magiae” adlı eseriyle insanların var olduğu doğal haklarının
savunulmasını dile getirerek erken Alman Aydınlanma geleneğinin en önemli figürlerinden biri
olmuştur.71

Cadı avlarının sonunun gelmesini kısaca açıklarsak yıllar boyunca kafalarda soru
işareti olan kanıtların yetersizliği ve bilimin gelişmesi sonucu oluşmuştur. Peşi sıra gelen avlar
haddini öyle aşmıştı ki insanlar artık olaylara şüpheyle bakmaya başladı.72 Ayrıca 16.
Yüzyıldan bu yana yazılan muhalif eserler ve fikirler de 18. yüzyıl sonlarına gelindiğinde artık
etkisini göstermeye başlamıştır. 18. Yüzyılın ikinci yarısında büyücülük ve cadı kavramı artık
ölüm suçu olmaktan çıkmıştı. Cadılık artık ciddi olmayan bir suç kategorisine girmişti.
İngiltere’de son cadı avı 1712’de, İskoçya’da son cadı yakma 1722’de73, Fransa’da 1745’te,
Alman topraklarında 1775’te, İsviçre’de 1782’de ve Polonya’da 1793’te74 son yasal cadı idamı
ile Avrupa’daki Cadı Avı Çağı böylece sona ermiştir. Jack Goody’e göre ; “Hem katolikler,
hem de Protestanlar, cadılığı dine karşı bir mezhebin ifadesi olarak görmüş ve varlığını
kabullenmişlerdir. Ancak 17. yüzyıl ilerledikçe, giderek daha fazla sayıdaki eğitimli seçkin,
şeytani bir gücün varlığını değil, böyle bir güçle ilişki kurmakla suçlanan kişilerin gerçekten
böyle bir ilişki kurup kurmadıklarını sorgulamışlardır. Yüzyılın sonlarına doğru, eğitimlilerin
akılcılığının olgunlaşması, bu mahkumiyetlerin son bulmasını teşvik etmiştir.”75

70
Yücel Aksan, “1450-1750 Yılları Arasında Avrupa’da Cadılık,” Tarih İncelemeleri Dergisi, 2013, cilt:28, sayı:2;
366-367 , Haydar Akın, Ortaçağ Avrupa’sında Cadılar ve Cadı Avı (Ankara: Phoenix Yayınevi, 2015), ss. 335-
344 ve 680.dipnot
71
Haydar Akın, Ortaçağ Avrupa’sında Cadılar ve Cadı Avı (Ankara: Phoenix Yayınevi, 2015), ss. 347-354
72
Lois Martin, Cadılığın Tarihi: Ortaçağ’da Bilge Kadının Katli, çev. Barış Baysal., (İstanbul: Kalkedon
Yayınları, 2009), ss. 66-68, Merry E. Wiesner-Hanks, Erken Modern Dönemde Avrupa, çev. Hamit Çalışkan.,
(İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2016) s. 618
73
William Bernard Crow, Büyünün Cadılığın Ve Okültizmin Tarihi, çev. Fulya Yavuz., (İstanbul: Dharma
Yayınları, 2006), ss. 261 ve 272, Merry E. Wiesner-Hanks, Erken Modern Dönemde Avrupa, çev. Hamit Çalışkan.,
(İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2016) ss. 619-620 Merry cadı avının sonlanmalasına dair farklı
tarihler vermiştir. Fransa için 1682, İngiltere 1736 gibi tarihler verip ayrıca Avusturya 1755 ve Macaristan için
1768 tarihlerini vermiştir.
74
Haydar Akın, Ortaçağ Avrupa’sında Cadılar ve Cadı Avı (Ankara: Phoenix Yayınevi, 2015), ss. 377-378
75
Jack Goody, Avrupa’da Aile, çev. Serpil Arısoy (İstanbul: Literatür Yayınları, 2004), ss. 101,
13

Sonuç

Avrupa toplumu, kilise ve ruhban sınıfı farklı yüzyıllarda da olsa kendisine düşman
olarak Heretik gruplar, Yahudiler ve Cadılar gibi toplum tarafından dışlanmış grupları karşısına
almıştır. Bu düşmana ise benzer suçlamalar yöneltmiştir. Yani kilise ve otorite sahibi soylu ve
güçlü kişiler kendi çıkarlarına tehdit olacak her topluluğu bertaraf etmek için uğraşmıştır.
Yahudilerin geçmişten gelerek sürekli ticarette aktif rol oynadığı bilinmektedir. Ayrıca heretik
gruplarda kadınların daha rahat oluşu erkek egemenliği üstün olan Avrupa için o dönem yine
bir tehdit olarak algılanmıştır. Cadı avları ise Avrupa devletlerinin birbirleriyle kanlı bıçaklı
olduğu 15-18. Yüzyıllar da, devletler ve kilise başlarına gelen onca (doğal afet, savaş yenilgisi,
iklimsel bozukluklar, tarımda düşük verim vs.) şey için bir düşman, bir hedef aramasının bir
sonucu gibi gözükmektedir. Çünkü cadı her yerde olabilirdi. Cadılar; diğer dışlanmış gruplar
gibi kendilerini belli edecek bir dış görünüşe sahip değillerdi. Bu da kiliseyi ve ruhban sınıfını
cadılara karşı olan tutumunu hayli sertleştirmiştir.

Orta Çağ Avrupasının akıllara yerleşen o karanlık devirde olmadığı anlaşılıyor. Bilimin
geliştiği ve hatta uçma denemelerinin bile yapıldığı 15. yüzyıl nasıl karanlık çağ olarak
adlandırabilir? Avrupalı devletler yıllarca birbirlerini siyasi, dini vb. olaylar yüzünden kestikten
sonra Vestfalya gibi bir antlaşma ile birbirlerine tahammül etmeyi öğrenmeye çalışmışlardı. 18.
yüzyılın ikinci yarısından sonra Aydınlanma fikirleri ve bilime daha önem veren Avrupalı
insanlar yüzyıllardır çılgınca devam eden cadı avına artık şüpheyle bakmaya başlamıştı. Cadı
avına karşı gelişen fikirler ve aydınlanma çağının mantıksal düşünme yolu sayesinde cadılar
sadece psikolojik bir sorun gibi görülmeye başlandı. Zaman içinde azalan ve yüzyılın sonunda
da her yerde yasaklanan ‘Cadı Avı Çağı’ ise böylece sona ermiş oldu.
14

BİBLİYOGRAFYA

Akın, Haydar. Ortaçağ Avrupa’sında Cadılar ve Cadı Avı. Ankara: Phoneix Yayınevi, 2015
Akın, Haydar. “Geç Ortaçağ ve Yeniçağ Avrupa’sında Çocuk Cadılar ve Çocuk Cadı Avı”
yayınlanmış yüksek lisans tezi no: 235758
Akın, Haydar. “Johannes Junius’un 24 Temmuz 1628 Tarihli Son Mektubu” Kebikeç Dergisi,
2014, sayı:38; 55-72
Akın, Haydar. “Johann Weyer ve Melankolik Cadılar” Tarih Okulu Dergisi, 2014, sayı:20; 391-
414
Crow, William Bernard. Büyünün Cadılığın ve Okültizmin Tarihi. Çev. Fulya Yavuz. İstanbul:
Dharma Yayınları, 2006
Martin, Lois. Cadılığın Tarihi: Ortaçağ’da Bilge Kadının Katli. Çev. Barış Baysal. İstanbul:
Kalkedon Yayınları, 2009
Hanks, Merry E. Wiesner. Erken Modern Dönemde Avrupa. Çev., Hamit Çalışkan. İstanbul:
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2016
Goody, Jack. Avrupa’da Aile. Çev. Serpil Arısoy. İstanbul: Literatür Yayınları, 2004
Pirenne, Henri. Hz. Muhammed ve Charlemagne. Çev. Mehmet Ali Kılıçbay. Ankara: İmge
Kitabevi, 2006
Gül, Muammer. Orta Çağ Avrupa Tarihi. İstanbul: Bilge Kültür Sanat, 2014
Aksan, Yücel. “1450-1750 Yılları Arasında Avrupa’da Cadılık” Tarih İncelemeleri Dergisi,
2013, cilt:28, sayı:2; 355-368
Gümüş, T. Tolga. “Avrupa’da Kara Ölüm ve Dönem Kronikleri” Ç.Ü. Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi, 2011, cilt:20, sayı:1; 139-164
Esgin, Mehmet. “Engizisyonun Günümüze Hatırlattıkları” Bozok Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi, 2012, cilt:1, sayı:1; 91-99
Karaküçük, Suna Arslan. “Korkunun Kadınları: Cadılar ve Cadıcılık,” Sosyoloji Araştırmaları
Dergisi, 2010, cilt:13 sayı: 2; 41-64
TDV İslam Ansiklopedisi. Hikmet Baytu. 6.cild., 1992.

You might also like