You are on page 1of 290

BÜYÜCÜLÜK KILAVUZU

ELİSABETH BROOKE
Elisabeth Brooke
GÜN YAYINCILIK
Çevirmen: Bülent Akcan
ISBN 9758122193
Baskı Sayısı 1. Baskı
1

GİRİŞ

Bir gölgeler kitabı, Bilge kadın geleneği içinde ana­


dan kıza geçer. Büyülerin, ayinlerin, tariflerin, ve tann­
ça , bilgisinin yazılı halidir. Bugüne dek kimse bir tane
bile görmemiştir. Muhtemelen ateşli zamanlarda sahip­
leriyle beraber yanmışlardır. Ya da köklerinden kopmuş
olan yakın çağ cadılanmn uydurduğu kuruntusal mit­
lerden i>arettiler. Engizisyon cellatlan işlerini iyi yaptı­
lar ve cadı avı öncesindeki cadı kültüründen geriye yan­
lızca söylentiler ve düşlerin fısıltılan kaldı.
Bu kitap, büyücülük pratiği yoluyla açıkladığım ve
bu, şekliyle tannçayla olan ilişkilerim üzerinedir. 20.
Yüzyılın sonlannda yapıldığı şekliyle büyücülüğün kişi­
sel bir ta nımın ı oluşturmak için öğrendiklerimi ve dene­
yimlerimi tarih ve geleneksel pratikle (Bilindikleri kada­
nyla) birleştirme, yolunu kullandım.

5
Tanrıça her yerde bulunur ve her yerde içkindir.
Evrenin yarahcısıdır ve tüm yaşamın başlangıcında ve
soı:mnda o vardır. Buyük ana tüm canlılara yaşam verir
ve onlar ölerek ona geri dönerler. Tanrıçadan yayılan
doğasal dünyanın gücü ve güzelliğidir. Cadıların, içle­
rinde bulundurdukları da bu güç ve bu güzelliktir.
Tanrıça özellikle kadınlara güç verir bu yüzden mo­
dern cadıların birçoğu feministtir. Büyücülük, insanın
kendine bütünsel bir açıdan bakmasını sağlar ve hem
�ranlığı hem de aydınlığı içine alır. Bu Babatanrı (Hı­
ristiyanların, Müslümanların ve Yahudilerin tanrısı)'nın
tanımadığı bir bütünselliktir. Babaerkil dinde kadın şey­
tani olan her şeyle ilgiliyken, Babatanrı yanlız iyi olanı
kapsar. tanrıça ise tam tersine bilgeliği, açıklığı, gücü,
ırıerhameti, acıyı ve zevki vaad eder. Bize gösterdiği
dengeli bir dünyadır.
tanrıça üzerine, üçüncü bölümde onun Baba Tanrı
tarafından nasıl tahtından indirildiğini anlattım. Persep­
hone mitinin iki ayn versiyonunu anlatarak tanrıça ola­
rak kadından köle olarak kadına nasıl geçildiğini ve te­
cavüzün iki anlamda nasıl geliştiğini göstermeyi amaçla­
drm. mitler bize değerler ve yaşamak için kurallar öğre­
tirlerdi. Yani eskiden öyleydi. Yunanlılar ise asla bir is­
tisna değilerdi. Persephone miti bir kadının kendi de­
rinliklerine doğru olan yolculuğunu anlatan anaerkil bir
mitten, tecavüz ve kaçırılmayı anlatan babaerkil bir mite
dönüştürülmüştür. Bu mit bize tanrıçaya tapan insanla­
rın barışçıl değerlerinin nasıl Babatanrının zoruyla yer ·

değiştirdiğini açıkça gösteıir.


Bu kitap larilw (kadın tarihi) oliııı ilgimi vı· nııa Vl'r
ıliı•,iııı ılı·gni y.ııı�;ıtıııakt.ıdır. l<.ıdıııl;ır 11.ılı,ıl.ıııııııııı
y 1 ıl· " ' · I il I ) ', 1 ' ılı 1111 "il I d' . , .. ' · ı l ı . 1 ' • ı. ' 1 1 \.1 '· ıl· 1 il' ıl1 v' . '' v' ıl· ı.'
kalmalıdırlar. Bunun için tarihlerini bir yada iki kez de­
ğil bin kez ve bin değişik şekilde yeniden yazmalıdırlar.
Büyük, büyük annelerimiz tüm dünyadan ve özel­
likle geniş Afrika Kıtası'ndan gelmişlerdir. Ne var ki so­
yumuz ortaktır. �u kıyılara ulaşabilen Mısır Tanrı'çası
Isis, Yunanistan, ispanya ve Fransa üzerinden eski de­
nizciler tarafıİldan taşınmıştır. Aynca Britanya ve İrlan­
da keltleri Mısırlıların Keldanlılann gizemli gelenekle­
rinden ciddi bir şekilde etkilenmişlerdir.
A�rupa, Ortadoğu ve Hindistan halkları gizemli ge­
leneklerini tüccarlar ve bilginler yoluyla değiş tokuş et­
mişlerdir. Avrupa' da ateşli zamanlar başladığında bu
konulardaki bilgiler yer altına inmiş ve taşralılarla göçe­
be çingene kabilelen tarafından canlı tutulmuştur.
Büyücülük neredeyse evrensel bir şekilde zararlı gö­
rülmüştür. Bu yanlızca sınır tanımaz bir kadın düşman­
lığı değil (hfila cadıların çoğu kadındır) çoğunlukla, gizli
güçlerle oynayanlardan haklı olarak korkulduğunu yan­
sıtır. Cadılara karşı yapılan suçlamalar ırksal, dinsel, ya
da etnik herhangi bir varlığa yapılanlardan farksızdır.
Cinsel sapıklık, çocuk katilliği ve statükoyu parçalamak
için komplo kurmak, bu sonuncu suçlama genellikle ilk
iki farklılığı saran histerinin içinde kaybolmasına rağ­
men bir azınlığı ezmenin en temel olgusudur. Açık ve
mantıklı olarak ezilen bir azınlık değişiklik isteyecektir.
Kararlan veren zorsa zamanın getirdiği yıkıcılıktır. Bu
bakımdan büyücülerin ezilen diğer insanlardan hiç bir
farkı yoktur.
Büyücülüğün, Satanizm ya da bu ad alb.nda anılan
1,·arpıklıklarla hiçbir ilgisi olmadığı açık bir şekilde belir­
ı ilııwlidir. Satanizm, Roma Katolik inancının çöküşü­

ıliır. l ly)•,ulaınasının ın�rkezi ise 'karabüyü' dür. Ayin­


lı ı ı k.ııı sıııııı:;ıı, dıısı·llif�in islismarı ve Tlıristiyan öğre-
-

·;
tilerinin çarpıtılması temelindedir. Bizim sanatımızın
onlara duyabileceği tek şey nefrettir.
Büyücülük törensel olarak, bütün babaerkil dinler­
den önce gelir. Ve onlardan tamamı ile ayrı ve bağım­
sızdır. ·Tanrıçanın yerine Hıristiyan tanrısını geçinnek
için bilinçli bir kampanyayla Pagan/Wiccan gelenekle­
rinden gelen bir çok Hıristiyan şenliği ön plana çıkarıl­
dı. (bkz. Bölüm 5) tanrıçayı tahtından indinek için ya­
pılan bu kampanyanın bir bölümünde kadınlardan ruh­
sal ya da maddi tüm güçleri almak üzerineydi. Bunun
için kadınlar yaşama karşı, kötü, pis ve şeytani olmakla
suçlandılar. Bu suçlamaların sonunda kadındaki şeytan­
lığa dünya çapında bir inanç sonucu ortaya cadı avı çık­
tı. Kadın düşmanlığının kökeni doğrudan babaerkil din­
lerin başlangıcına dayandırılabilir. Bu inançlar artık kül­
türümüze öylesine yerleşmiştir ki varolmadıklan bir za­
manı düşünmek hayli zordur. Bilinç dışı bir şekilde cadı·
korkusu güçlü ve engelleyici bir korku olarak durmakta­
dır. Cadılar şeytanın yansıması kara büyüleyici ananın
cisimleşmişi ve en önemlisi kaosun güçleri olarak görü­
lürler. "Büyü yapmak isyan etmek demektir." (Samu­
el' in kitabı).
Adalarımızın yeşil kadın ve erkekleri, Hıristiyaıda­
nn dinsel baskılarından kurtulmak için dağlara _çekildi­
ler ve yaşamaya devam ettiler. Dünyanın vücudu kanla­
rını emdi. Kuzey rüzgarı yakıldı.klan odunların küllerini
höyüklere ve kutsal kuyulara sürükledi. fı.cı çeken ka­
dınların çığlıkları bulutların üzerine güneşe doğru yük­
seldi. Aşağılanan ve ezilen taşralıların kederli yüzlerinin
teri zengin ve kırmızı toprakla kaynaştı... Meşe ağacı
doğdu.
Cadılar ölmediler; Hıristiyanlann boyunduruğunun
biraz gevşeyeceği zamana dek yeraltına çekildiler. Ana-

8
ya tapınmanın güvenli olduğu, tekrar yıl çarkını ve ge­
cenin ortasında ayin yckuluğunu kutlayabilecekleri ve
yaz ortası çayırlarında dans edebilecekleri zamana dek
beklediler.....
Sihir güçtür. Bilinmeyen güçlerle uğraşmaya başla­
dığım�da, bu güçleri nasıl kullanacağımız sorusuyla
karşılaşırız. Bizler güçsüz olmaya ya da kendimizi öyle
sanmaya alışığız. Feminist büyücüler bize başkalarını
ezmeksizin kişisel ya da kolektif bir güç sağlayacak yeni
bketik oluşturuyorlar. Büyüyle ilgili davranışlarımız ke­
sinlikle bu etiğin ışığında değerlendirilmelidir. Büyüleri­
miz, ayinlerimiz ve düşünce biçimlerimiz zararsız olma­
lıdır.
Babaerkil dinin genel içeriğini kadın düşmanlığı,
doğanın ve zayıf olan her şeyin köleleştirilmesi ve sö­
mürülmesi oluşturur. Bu da bize üzerinde yürüdüğü­
müz toprağa ve soluduğumuz havaya tecavüz edip onu
zehirleme hakkını verir. Büyücülük ve tanrıça bilgisi bi­
ze; yavaş yavaş önlenemeyen bir şekilde yok oluşa doğ­
ru kayışa; bir alternatif sunar geleneklerimizi yeniden
inşa etmek bizim bireyler olarak, gezegenimizi kurtar­
mak için yapabileceğimiz en büyük yardımdır. Büyücü­
lüğün değerleri eğlendirici, doğru dostu, banşçı ve hoş­
görülüdür. Bab(Jtannnın mirası olan bu •ölüm kültürün­
de bu değerlere şimdi ve burada ihtiyaç vardır.
Benim tanıdığım cadılar pratiklerinin çoğu
1960-70'li yıllardaki ikinci feminizm dalgasına dayanan
feminist cadılardı. Genel tarihimizi incelediğimizde ba­
baerkil inancın tanrıça inancının yerine geçtiğinden beri
süregelen bir kadın soykınmı olduğunu fark ettik. Bul­
duklarımızın korkunçluğu birçoğumuzu tarih öncesine
dönerek eşitliğin ve saygının doğuştan geldiği zamanla­
n aramaya yöneltti.

9
Araşhrdığımız eski bir zamandı. Babatann'nın yaşa­
ma karşı kurallarının öncesindeki bir zaman, yıllar geç­
tikçe kadınlara tapılan, saygı duyulan ve kadınların
ruhsal ve dünyasal güçlerinin olduğu bir zaman oldu­
ğuna inanmak için yeterli kanıt birikti.
Bu yüzden feminizm büyücülüğü canlandırmakta­
dır. Ama aynı zamanda da Babatanrı' nın yarattığı ma­
teryalist kültüre karşı bir isyandır. Materyalizmin aşırılı­
ğıyla doldurulmuş ve çoğu kez bundan zarar görmüş ya
da materyalizmin ürünlerini reddeden insanlar giderek
karşıt kutbun yani ruhsal alanın daha çok farkına var­
maktalar.
Din ve ruhsal yaşantı materyalist dünyanın cazibesi­
nin altında yatanı göstermekte ve çaresini sunmakta. Şu
bir gerçektir ki zor zamanlarda insanlar acılarının sebebi
için açıklama beklerler. Ve yaşamları için anlam ararlar.
Cadılar serbest bir şekilde örgütlenmiş, belli inanç­
ları ve deneyimleri paylaşan, benzer düşünceli insanlar­
dır. En çok paylaştıkları şey ise sekiz şenliğin ve on üç
dolunayın kutlanışıdır. Çoğu kahinlikle ilgilenirler ve
astroloji konusunda bilgi sahibidirler. Bitki bilgisinden
anlarlar ve bahçıvanlıkla uğraşırlar. Birçoğunun kedisi
vardır.
Tek bir büyücülük şekli yoktur. Bütün cadılar tanrı­
çaya anlattığım şekilde tapmazlar. Örneğin bazıları tan­
rıçanın eril çoğulu olarak tanrıya taparlar. Ancak ruhsal
yaşantımız Babatanrı' yı hiyerarşik bir Şekilde Anatanrı�
nın yerine geçirmemiştir. Bunun dışında biz içkenliğe
ve içimizdeki tanrıçaya inanırız. Bu inanç her şeyi kut­
sal olarak kavrar ve hiç kimse bir başkasından daha de­
ğerli değildir.
Üçüz tanrıça üzerine olan üçüncü bölümde, cadılık­
taki "ruhsal" kavramını anlattım. Demeter ve Persepho-

10
ne mitinde üçüz tanrıça, bakire, anne ve kron ortaya çı­
kar. Görüldüğü gibi onun üç yüzü ayın durumlan ve
güneş yılının büyüyüp küçülmesinde belirlenebilir.
Büyücülük doğa olaylan ile çok yakından ilişiklidir.
ve bilge kadınlar Güneş ve Ay'ın dönüşlerini kendi dö­
nüşümse! gelişmeleri için denek taşı ve referans olarak
kullanırlar Ay, kadın yaşamına yakındır ve kadının dö­
nüşümleri bir gizemli gezegenin hareketlerini yansıtır.
Ay'ın büyüme ve küçülmeleriyle vücutlanmızın
akışkan doğasını çözüyoruz ve daha da ileri giderek bu
değişimleri daha yaratıa biçimlerde kullanmayı da öğre­
nebiliriz. Altıncı bölümün konusu, Zodyak'ın her işare­
tindeki dolunaylar ve astrolojik yılda büyüsel uğraşın
en iyi· nasıl gerçekleştirileceği üzerinedir.
Büyücülük yaşamın kutlanışıdır, yıllık şenlikler (8.
bölüm) değişen mevsimleri ve yaşamımızdaki değişik
basamakları gösterirler. Sekiz ana şenlikte olduğu kadar
yeniay ve dolunay ayinlerinde de ruhsal yaşantımızı
sağlamlaştınnz. Güneşin. Zodyak yılı etrafındaki yolcu­
luğuyla belirlenen yaşamın küçülmesi ve büyümesi bü­
tün yaşamın, ölüm ve yeniden doğuşun çemberini yan­
sıtır.
Ay'ın üzerine olan yedinci bölümde Ay'ın değişen
yüzünün aylık aybaşı döngüsünü ve bakire, anne ve
kronun yaşam döngüsünü nasıl yansıttığını göster­
ı liııı .Hitkiler ve tüm doğal yaşam, bu dev yuvarlağın bü­

ı ı ı ıı lı•y icisidirler ve kutlanan yıl şenlikler mevsim de-

1'.''.;ikliklerini ve gizli öğretileri açığa vururlar. Cadı yılı-


11111 kutlanışı yaşamımıza bir temel verir. Bu şenlikler,

lıın·yı• y11ratıcılık ve seçme hakkı sağlar.


lli'ıyiicülük seçtiğimiz yola göre kanşık ya da basit
ııl. ılıili r. C ()sterdiğim ayinler nelerin mümkün olabilece-

11
ği konusunda bir fikir verebilirler ve kendi ayinlerini
yaratmak isteyenler için şablon olarak kullanabililer.
Unutulmamalıdır ki yeni bir ayin yaratırken� en çok
dikkat edilmesi gereken şey ayinin canlı olmasıdır. Kül­
tüıeel olarak biz değişimlerin en şiddetlisine maruz kal­
maktayız ve birçok insan bu kaos içinde kendini yaban­
cılaşmış ve güçsüz hissetmektedir.Eski geleneklerin bü­
yük bir bölümü yok oldu ve onların yerini tüketimcilik
ve açgözlülük üzerine kurulu yapay bir televizyon kül-
·

türü aldı.
Cadılar doğayı, paraya çevrilebilecek şeyler toplamı
olarak değil kendi içinde değerli birşey olarak görürler.
Biz, tarımda ve endüstride ekolojik olarak sağlıklı uygu­
lamalar ve bu güzel gezegeni paylaşmanın sorumlulu­
ğunun bilinmesini istiyoruz. Feminist cadıların etrafında
birleştikleri etkinlikler barış hareketleri, ekoloji ve insan
haklan kampanyalan gibi şeylerdir.
Bitki bilgisi, yöneten sınıfların devre dışı bırakmak
için yaptıkları toplu saldııılara rağmen hala yaşatılan bir
büyü uygulamasıdır. Bitkiler dünya ananın en derinle­
rindeki eserleri .ortaya çıkarabilirler ve hiç kuşkusuz bü­
yü uygulamalarının bütünleyicisidirler.
Büyücülüğün işlevi yanlızca bireyin güçlerle donatıl­
ması değil onun toplumda yararlı ve değerli bir kişi ol­
masının sağlanmasıdır. Etikle ilgili dokuzuncu bölümde
özellikle hizmet kavramı önemlidir. Kendini geliştirme
için yapılan her çalışma yaşama daha fazla de"stek ol­
mak için yapılır kendi içinde sonlanması için değil.
Yanlızca kişis�l deneyim sahibi olduğum ya da üze­
rinde daha önce çalışhğım şeyleri yazmaya çalıştım. Bu
yüzden insan merkezli beceriler tamamı ile açıklanmış­
tır. Birçok cadı ruhsal enerjinin yeniden kazanımı için
bire bir çalışma yapmayı seçer. Ruhsal beceriler ve Ta-

12
rot üzerine olan onbirinci ve onikinci bölümler bu iki
alanın tadına varmanızı sağlayacaktır. Tarot' taki imajlar
gizemli ba� geleneklerinin anahtarlandırlar.Onlan anla­
mak isteyen kötü niyetli gözlerden korumak için de an­
lamlan resimlerde saklanmıştır.
Astroloji ve Tarot büyüsel geleneğimizin en önemli
köşe taşlarıdır ve onların çözülmesinin sırrı babaerkilli­
ğin beşyüz yıl baskısına rağmen korunabilmiştir. Ta­
rot hakkındaki bölüm kartların tarihlerini ve Minör ve
Majör Arkana kartları hakkındaki yorumlarını içerir.
Enerjilerini bilinçli bir şekilde kullanabilmek için ca­
dılar bedenlerinin karmaşık doğasını anlamak duru­
mundadırlar. Çakralar, eterik ve astral düzlemler bize
kendi iç işleyişimizi ve başkalarıyla nasıl etkileştiğimizi
gösterirler. Ozellikle çakralar çevremizle olan enerji alış­
verişimiz konusunda yol göstericidirler. Onbirinci bö­
lüm eterik beden, çakra sistemi ,ve ruhsal beceriler ko­
nusunda bilgiler verir ve aynca ruhsal becerileri geliştir­
mek için bazı uygulamalar gösterir.
Bir cadı olduğumu söylediğimde insanlar bazen. şa­
ka bazen ciddi olarak kendileri için bir büyü yapıp ya­
pamayacağımı sorarlar. Büyüler gerçeğe çevrilebilen is­
i cm eylemleridir. Büyü becerisi üzerine onuncu bölüm­
dl' büyülerin nasıl yaşanılan değiştirebileceğini anlat­
tım. Aynı zamanda da iş veya sevgili bulmak için ya da
l.ı·ndimizi korumak için bazı küçük büyüler ekledim.
t-;,ıılınlar vahşi ve meteryalist kültürümüze karşı bu tip
lwn·riler geliştirmek ve yaratıa yollar bulmak zorunda­
' lırl.ır. Bu bakımdan büyücülük pasifliği ve zavallı bir
� ıı l ıa nolmayı kabullenişi değil kararlılığı ve sorumlulu-
f 11.ırl lırıcı bir rol oynamaktadır. lltı kitap tanrıçaya;
şöminenin üzerindeki güllerin ıı;l-111 g iksclliğine, bir
arkadaşın yetiştirip bana getirdiği

13
iyileştirici otlara, sandal ağacının kokusuna, pişmiş el­
maların yumuşak aromasına adanmıştır. Bütün bu şey­
ler bana onun yaşamımdaki varlığını anlatır. Kesici Si­
birya rüzgarı ve çiğ mavisi gök, geçen kışın karanlığını
anlatırken bahar ve yeni başlangıçlar vadederler. Yıl
çarkı yaşamlarımızı da beraberinde götürerek döner.
Hepsi onun sımdır.

Düşleyerek yarat
Ayışığı gölgelerini
Görkemli basamaklarmda danset
Bu sırrın.......

Elizabeth BROOKE
Beltone, 1993

14
2

ONUN HİKAYESİ

Başlangıçta zaman yoktu. İnsanlar toprağın üzerin­


de yiyecek ve sıcak bir barınak anyarak, oraya buraya
gidip duruyorlardı. Birgün toprağın üzerini buz kapla­
dı,soğuk bir çağdı gelen. Ardından buz erimeye başladı
vt• yerini verimli bahara bıraktı. Buz kütleleri kuzeye
t lı ığru çekildikçe boş kalan yerlerde toprak yeşil sürgün­

lı•ri ni vermeye başladı. Geniş t!lnduralarda ilk otlar gö­


ı tındü. Onlan çablar ve nihayet ağaçlar takip etti. Böy­
lı·• ı· toprak otlaklar ve ormanlarla kaplandı. Hayvanlar,
� ıı•1Lır, böcekler ve çiçekler çıktı ortaya.Önceleri çi•
I··�, v••miş ve olgun meyvalarla beslenen göçebeler hay­
\·,1111.,n y<'kaladılar ve değişen mevsimleri,bolluk ve kıt­
M ı�unanlanru ayırt etmeyi öğrendiler. Yollarını gün­
.ııu lı·ri l ;u neş'le, geceleri ise Ay ve yıldız1ar1a buldu­
ı .11 l·ııgin topraklarda çok küçük kalan ürkek insanlar,
• .ıııu /ı vı• Ay'ı onlan koruyan ve onlara yol gösteren
..

15
ruhlar olarak gördüler. Güneş hep aynı yönde hareket
ediyor ve hep aynı şekilde kalıyordu. Ama Ay, karanlı­
ğın gizemli ışığı, şeklini değiştiriyordu. Kabilenin kadın­
larına benzer şekilde bazen sanki ruhlarla doluymuş gi­
bi şişiyor,pazen de ortada görünmüyordu ve gece koyu
bir karanlığa gömülüyordu. Kabiledeki insanlar, yaşlı
kadinlar ve ilk kanamalarından önce kızlar bedenlerine
artık anne sayılan Ay'ı alırken, genç erkekler de deriler
giyip boynuzlar takarak bedenlerine Av Tanrı' sını alı­
yorlardı. Bu kutsal işçiler, gölgeler. dünyasına, ruh
alemlerine yolculuklar yaptılar. Ay onları öptü ve Gü­
neş kemiklerini ısıttı. Bütün sırlan orada öğrendiler.
Onlara hastalan iyileştirmek için ·yapılacak içeceklerin
tarifleri ve av işaretlerinin nasıl okunacağı öğretildi.
İnsanlar önceleri mağaralarda yaşıyorlardı, ama son­
ra gittikçe daha çok aile bir araya geldi ve böylece ağaç­
lardan ve taştan barakalar yaptılar, ovalara yerleşmeye
başladılar. Topluluklar büyüdükçe kabile kuralları ka­
nunlara, kabile büyükleri de konseylere dönüştü. Kabi­
leye sağlık ve bolluk getiren büyük göğüsleri ve göbe­
ğiyle herşeyin büyük anasını simgeleyen kutsal heykel­
cikler yapıldı. Mağaralara avın iz sürücü tanrıları ve
Güneş ile Ay'ı taşıyan eskilerin resimleri çizildi.
Bin yılar geçtikçe eski olanlar büyüklere dönüştü­
ler. Sümer, Mısır ve Atlantis'de uygarlıkları gelişti. Yıl­
dızların hareketlerini izlediler ve bu yıldızlan haritaladı­
lar. Böylece dinsel astroloji bilimi doğdu. Sayıların kut­
sal simetrisini hesapladılar ve kaydettiler. Ölenlerin
ruhlarına ve yeni doğanların gelişine bakarak ruhun
cennetlerden geçişini incelediler. Sağlık ve hastalık du­
rumlarına bakarak iyileştirici bezler ve iksirler yaptılar.
Yaşamlarının iniş çıkışlarını, vebaları, selleri, lanetleri
ve lütufları anlamak için işaretleri ve belirtileri öğrendi-

16
ler. Tanrılarını isimlendirdiler ve onlar için ibadet yerle­
ri inşa ettiler. İbadet yerleri tapınaklara dönüştü ve so­
nunda tanrıçaya şehirler adanmaya başlandı.
Kutsal şöhretleriyle büyüklerin güçleri korkunç ve
dehşetliydi. Aynca bütün küçük tanrıların arkasında,
göğüsleri gökkubbeye süt veren ve yeni yıldızlar doğu­
ran herşeyin kozmik anası vardı. Onun yuvarlak ve çe­
kici vücudu üzerinde yürüdükleri dünyanın ta kendisiy­
di. Onun dalg�nmalanyla meydana geliyordu. Or­
man, koruluk, çalılık ve bahar mevsimi, o içkin olarak
her yerdeydi. Her kayada her yaprakta, en küçük ve en
büyük hayvanda o vardı. O hepsine baktı, onlara ya­
şam verdi, onları büyüttü, doyurdu, korudu ve vakti
gelince yeniden içine aldı.
Zamanla kaya oyukları, taş sütunlar, tapınaklar ve
yüksek kuleler yapıldı Alanlarda, koruluklarda,
kasabalarda ve deniz kıyılarında ona ibadet edildiToprak ta­
hıl, herçeşit meyve ve tatlı şurupla doldu. Tüm hayvan­
lar ve gökteki kuşlarla bu bir şenlikti belki de.
Tapınaklar gelişti. Tanrıçanın çeşitli isimlerde olan
··

rahibeleri; doğumu ve ölümü, tarlaların nimetlerini ve


şehirlerin inşasını kontrol etmeye başladılar.
Zenginleştiler, ayinleri karmaşıklaştı ve şatoları da­
ha özgür daha ayn oldu. Bu barış dolu altın bir çağdı.
An\a nasıl olgun meyve en sonunda çürürse bu mutlu
dönem de ateş, tufan ve kan dökmeyle sonlandı. Kutsal
ada Atlant.is dev bir dalgayla batırıldı. Bütün ünü çakıl
taşlan gibi suyla savrulup gitti. Ananın eski sulan ken­
disini unutan onun gücünü kendi güçleri sanan ve kut­
sal ateşini dünyasal şeyler için kullanan hırslı ve yozlaş­
mış rahibeleri yok etti.

17
Ananın okşayıcı mavi sularıyla tehlikeli bir şekilde
sallanan dünya yolunu değiştirdi ve çaresiz insanlarını
çılgınca kan ve demirin ateşine attı.
Erkekler güneydeki çöllerden yığınlarla geldiler. Ku­
zeydoğunun uçsuz bucaksız arazilerinden dalga dalga
aktılar. Önceleri tanrıçanın büyüsüne yenildiler, ama
sonra daha' çok, daha çok geldiler ve ellerinde kılıçlarıy­
la geçtikleri yeri yakarak, kadınlara tecavüz ederek gel­
diler. Böylece babaların yönetimi geldi ve ananın cenne­
ti parçalandı. Dünyanın heryeri çılgınlıkla doldu. İşgal­
ciler aşağılara doğru indiler ve tecavüz, yağma ve kan
dalgası önüne geçilemez bir hal aldı. Artık ne kutsal
işaretler ne de kurbanların bir yaran oluyordu. Bir kez
başlamış olan, tanrılar yerine savaşı, güzellik yerine kan
ve demiri bilen yığınlar, bütün kadınlara tecavüz ettiler,
mallarım ellerinden aldılar ve hepsini köleleştirdiler. Ra­
hibeler kutsal koruluklara saçlarından asıldılar, tapınak­
lar ve ibadet yerleri yakıldı ve kirletildi.
Erkekler korku ve nefretle ele geçirdikleri yönetimi
demir yumrukla ellerinde tuttular. Cüretlerinin sınırı
yoktu Ana tanrıçanın yerine bir baba geçirdiler .. İnsanlar
korkuyorlardı; alanlarda, pazaryerleıinde, ibadet yerle­
ıinde ve mağaralarda Tanrı' çanın ne yapacağım, ne gibi
ölümcül bir lanetle öcünü alacağını korkuyla beklediler.
İlk lanet, bir anda yayılan korkunç bir hastalık ol­
du. Veba. İnsanlar sokaklarda tarifşiz acılar içinde kıvra­
narak,şişmiş kara dudaklar ve ölümcül çıbanl;:ı.rla, kendi
kanlarında boğularak öldüler. Kara ölüm peleriniyle sü­
pürdü toprağı. Cesetlerin gözleri kargalar tarafından
oyulurken Murrigam azametle yürüyordu toprağın üs­
tünde. Gece zamanı geldiğinde Hecate in sanlan isyana
çağırıyordu. Babanın sevgi diye bilinen çıbanı pat.ladı ve
içinden türlü türlü şeytanlıklar fışkırdı. İnsanlar işkence

18
çekerek öldüler, ekinler yok oldu ve savaşlar patladı.
Babatanrı'nın ölüm maskı heryeri karar�tı ve tüm umut-
lar yokoldu.
Söylenene göre Babatann tek oğlunu, barışın pren-
si, sevginin görüntüsünü yeryüzüne gönderdi. Babatan­
n' mn cemaati onu da öldürdü hem de o dine yapıldığı
gibi bir haça çivileyerek. Oğul tefecilerin iğrenç ticareti­
ne karşı durdu ve kendine en yakın kişi olarak kutsal
fahişe Magdalane'yi seçti. Sözleri ise ne yazık ki kurak
bir çöle düşen yağmur damlaları gibi oldu. Babanın ra­
hipleri onun bıraktıklarını çabucak çarpıttılar ve eskisi
gibi devam ettiler. ·Sevginin yapay bir görüntüsünü taşı­
yan yobazlıkları durmak bilmedi. Hiçbiryer batmaları
için yeterince derin olmadı.
Babaerkiller zor ve gözdağı yoluyla işgal ederek ber­
bat bir lekeyi dünyaya yaydılar. Hiçbiryer güvenµ değil­
di, en uzak ülkelerin en ücra yerlerindeki insanlara dek
ulaştılar ve onları katlettiler.
İkna ve konuşma işe yaramayınca eskiler tepelere
çekildiler. Yaldızlı ve görkemli şehirlerden ananın kut­
sal kokularına ve dağ yamaçlarına taşındılar. Düşünce­
lerini ise sakladılar ve korudular.
Korkunun yazmalarım engellediği eskiler, gezginler
olarak çevrede dolaştılar, hikayelerini yaydılar, hastalık­
ları tedavi ettiler ve öğütler verdiler. Kutsal nesillerden
eski mitler anlatarak, kendilerini hoş karşılayan her oca­
ğa ve her bahçeye kutsal koruluklardan haber götürdü­
ler. Bu sırada eski yöntemleri ayakta tutmaya devam
ediyorlardı. Halen yıldızlan izliyor ve sekiz kutsal şenli­
ı'.c bağlı olarak yaşıyorlardı. Karanlıktan dolunaya Ay' ın
< 1 urumlarım izleyerek şiirsel ölçüler kurdular ve tanrıça­

ıı ın isimlerini oluşturdular. Öyle ki barış üstün gelince­


yı · dek kaç yüzyıl geçebileceği üzerinde bile çalıştılar.

19
Parlak büyüler yaptılar ve insanları iyileştirdiler. İnsan­
ları iyileştiren, ölüleri gömen, çocuk doğuran ve klanla­
ra annelik eden kardeşlerini gözettiler.
Karanlık arttı ve onunla beraber habaerkillerin, in­
sanların artık yalanlarını yutmayacakları ve boş ayinlere
daha fazla kanmayacaklan yolundaki korkusu da arttı.
Artık insanların yüreklerini ne güzel heykeller ne kilise­
ler ne de azizlerin kemikleri canlandırabiliyordı. Böylece
babaerkiller kendi tannçalannı aramaya başladılar ve or­
taya kısır bir Meryem çıktı. Ananın doğurgan bacaklan
ve kamının vahşi ve derin sırlarının solgun bir karikatü­
rüydü bu. Küçük kuyularda ve türbelerde taptılar Mer­
yem'e. Rahipler insanların asıllarını unutacaklarını tah­
min ederek şenliklerin isimlerini değiştirdiler ve bu şen­
Jiklerde heykellerin etrafında dansettiler. Ama öz nere­
deydi? Sözünü ettikleri tannnın sevgisi neredeydi.? İn­
sanlar cehennem ateşi ve cezalar üzerine, ne kadar ah­
laksız ve günahkar oldukları üzerine seramoniler dinli­
yorlardı. Ama bu sırada başka şeylere karşı da kör de­
ğildiler.Rahiplerin üşüştükleri genelevleri, meyhaneleri
görüyorlardı. Onların bir kanser gibi etrafı zehirleyen
hırslarını, nasıl en kaliteJi ipek ve satenden urbalar giy­
diklerini, dev gibi mücev hederi olan yüzükleri ve haçla­
n nasıl taktıklannı, nasıl altın kadehler ve işlemeli tepsi­
lerle şölen düzenlediklerini gördüler. Rahipler bu şata­
fatlı hayatı sürerken, insanlar dışanda eski püskü elbi­
selerle soğuktan donuyor, karda yaJınayak yürüyor ve
yiyecek ekmekleri yokken ağır vergiler vermek zorunda
bırakılıyorlardı. Derken babaerkiller tüm kafirlere karşı
şavaş Han ettiler. Erkekler, kadınlıir, papazlardaıt olu­
şan dev ordular gönüllü ya da zorla kutsal şehir Ku­
düs'e doğru ilerlediler. Arkalannda bıraktıklan ise ku­
rak ve yakılıp yıkılmış topraklardı. İsa'nın savaşçılarına

20
sonraki 'yaşamlannda nimetler vadedilirken aileleri açlık
çekiyor ve bırakhklan topraklarda anarşi kol geziyordu.
Tanrıçanın kutsal dünyası gittikçe daha çok yok edildi.
Zenginler daha zengin oldular ve uzak topra�ardan
muazzam servetler getirdiler ve tabiki y ol<şullar için
'z tu rkıye.
hastalık ve kıtlıkta.
Kutsal savaşlar sırasında, veba üzerine veba yayıldı
ve insanlann çoğu yok oldu. Babaerkiller daha da az­
gmlaşblar ve bazılan bu belalan onlara gönderen güçlü
tannçaya karşı isyan ve intıkam planlan kurdular.
İnsanlar dağ koruluklarında, gizli mağaralarda ve
ayışığı varken sahillerde toplandılar. Korkuyorlardı, ya­
şananların hepsi ananın lanetiydi. Toprak çınlçıplak kal­
dı, hiçbirşey yetişmedi, ne yeşil sürgünler kaldı ne de
bir ışık sızıntısı. Çaresizlik içinde anadan ve diğer inti­
kamcı tanrılardan Ava Hern, intikamcı Hecate ve bilge
Themis'ten yardım istediler. Babatann onlara hiç bir
umut vermemiş yanlızca cehennem denen karanlık bir
YLtfde daha fazla acı ve işkence vadetmişti. Böyle­
n·,gerçeği arayan banş,huzur ve kansız bir düzen iste­
wn topluluklar ve kadın dernekleri kuruldu.

Babanın erkekleri buna acı bir şekilde karşılık verdi­


lı·r. Yeni bir savaş açıldı. Haçlı Seferleri yerine cennetin
ı·...:-ıli için, babaerkiller bütün cadıların yakılması ve in�
·..uı dayanıklılığının son sımnna dek onlara işkence edil­
"''"·İ gerektiğini ilan ettiler. Cadılann parası kilisenin
1 .ı·.,ı�ıına dolacak ve onlar kendi ailelerini ve dostlanm
..ı. ·\•1 ·ınwk zorunda kalacaklardı. Yasa üzerine yasa ya­
ı •ılı lı �i.ıkla nacak hiçbir yer yoktu. Avrupa yakılan ka­
·lrııl.11111 vrıcutlanyla alev alev yanıyordu . Çocuklar, ha-
111ılı·lt-r vı· yaşlılar babanın sözde anndına ateşine atıldı­
l.11 llı·'.:Vi'tl. yıl sonra dokuz milyon kadın ölmüş ve top-

21
lum baştan aşağıya çürümüştü. Artık hiçbirşey güvenli
değildi. .
Cadı, cadı, cadı. Her kadının damarlanda buz gibi
·

bir korku dolaşıyordu. Bu sözcük tecavüz, işkence ve


asılarak ya da yakılarak ölmek anlamına geliyordu.
Ama önce oniki suç ortağınızı itiraf etmeniz ve çocukla­
rınızın gözlerinizin önünde işkenceden geçirildiğini ya
da yakıldığını görmeniz gerekiyordu. Engizisyoncular
sadık destekçileri ve urbalarının altındaki silahlarla ken­
dilerini koruyarak zamanla semirdiler. korkunç işlerini
yaparken öç korkusu hep damarlarında dolaştı. Sonra­
lan çok az bir kısmı incinmiş aileler tarafından ipe çekil-
dL Bu asla yeterli değildi.
Tepelerin sağladığı az bulunur korumaya rağmen
eski yöntemler gittikçe yok oldular. Aile klanları kendi
içlerine döndüler ve değiş-tokuş durdu. Hiç kimse baş­
kasıyla konuşmadı, hatta gözgöz� bile gelmedi. Artık
egemen olan sessizlikti. ·
Bir halkı, bir kültürü öldüremezsiniz. Son insan kat­
ledilinceye dek yaşamaya devam edecektir. Kayalarda,
ağaçlarda, nehirlerde ve rüzgarlarda devam eder yaşa­
maya. Akan kan dininceye dek [Uhlar kutsal oyuklarda,
ilkbaharlarda ve kayalarda beklemeyi sürdürdüler.

22
3

ÜÇÜZ TANRIÇA

_. Duyusal deneyimin ötesinde w buna dayanı:bnJan genelle­


melerin ardında bir kültürün kaynaklanrun bulunabileceği
ba� b i r alan bulunur. Bu kaynaklar anlaşılabilecek kadar
açık olmadıklarından kolayca incelenemezler ama sanatta w
dinde var olan anla bmlarından kareherleri anlaşılabilir.
FrankBoas

Kiilderimi.zi aramak için nereye bakmalıyız? Qnlan


ıwınlt• bulabiliriz? Johann Bachofen ve Jane Harrison
1:ıl01 yazarlar ortada açıklanmamış birşeyler olduğunu
ı.11 I· ..ııilt•r. Geçen yüzyılın ortasında Bachofen Roma ba­
ı .... . , � ı 1 sisteminin çok baskı.o olmasımn onun daha er­
i, 1ı .ııı.u·ridl bir s stem ezm ş oluşuyla ilgili olduğunu

oııt.ır.ı .ıllı. Bu baskı anasız Athena'yı tüm dişil tannla­


ı ' " 111ı·ı·iıw çıkaran ve onu kadınların haklarını sawn-
111.ı \'•' .,.ılı::•m Amazon savaşçılanna karşı kullanan eski

23
Yunan kültleri için de geçerliydi. Yarattıkları mitlerde
Yunanlıların özellikle saflıktan bahsetmesi de birşeylerin
örtbas edildiği gerçeğini doğrular nitelikteydi.
Bachofen mitler hakkında şunu gündeme getirmek-
teydi. '........ eski tarih hakkındaki herhangi ciddi bir ça-
lışma için başlangıç noktası olmalıdır. Mit otjinaUeri
kapsar ve kendi içinde onlan açığa çıkarmaktadır.
Benzer hikayeleri anlatan birçok mit olmasına rağ­
men; Örneğin, Innana, lsis, kelt küresi gibi çeşitli ne­
denlerden dolayı bir Yunan miti olan Persephone'yi
seçtim. Öncelikle bu mit üzerinde yapılan yakın tarihli
çalışmalar, onu nispeten ulaşılabilir kıldı, ama bu miti
seçmemde daha etkili olan eski Yunanlıların kendileri­
nin asimile olmuş olmalan ve bu miti değiştirmiş olma­
larıdır. Şu açıkça anlaşılmalıdır ki Persephone'ye teca­
vüz edilişi hikayesi gerçekte, anaerki) kültüre tecavüz
edilişinin aynasıdır. Onun kirletilişi aslında kuzeyli iş­
galcilerin Güney Avrupa'ya gelişiyle anaerkil kültüriin
kirletilişidir. Tecavüz miti, asıl anlamı toprağın altına
gömmüştür. Bu anlamı bir kadının kendinde gömülü
olan hazineyi bulmak için kendi içine doğru olan yolcu­
luğuyla ilgilidir. Bachofen'e göre Anne hakkı kültürii;

. . . Bal:aerkil sistem öncesindeki bir kültürel döneme aittir ve


yakılmasının sebebi yanlızca babaerkil sistemin gelişmesidir.
Anaerkil biçimler temel olarak Helen öncesi halklarda görül­
müştür ve Yunan kültürüne en az bal:aerkil biçimler kadar et­
k i etmişlerdir.

Ölümsüz analann ölümlü babalarla birleşimi, an­


neyle ilgili niteliklerin ve akrabalıkların belirişi sonucu
ortaya 'anayurdu', 'ana toprağı' gibi terimler çıktı. Şu
da bir gerçek ki annesel prensip, babaerkilliğin baskın
çıkmasıyla yok olan bir birleşme mantığı getirdi. Kısaca

24
anneleri birleştirdi sonra da babalan böldü, anaerkil
devletlerin en bilinen yönleri uyuşmazlıktan uzak oluş­
larıydı. Aile kavramı bu devletlerde gelişti ve büyük
şenliklerle kutlandı. Bu devletler başka insanlara ve
hayvanlara zarar vermeyi ciddi suçlar olarak nitelediler.
(Hanibal, Galli'lerle olan antlaşmasında uyuşmazlıkların
Galli Kadınşefler tarafından çözülmesini şart koşmuş­
tu.) Demeter ve Persephone (kare) arasındaki ilişkinin
gösterdiği gibi kutsal anaya tapılan yerlerde kadınların
yüksek bir statüsü vardı. Bu statü onlara kadının sırla-·
nyla bağlantılı bir şekilde dini görevler yüklüyordu.
'....Gizem Demeterci annelik prensiplerinin yapısında
vardır. Gizem kadına tahıl tohumunun dönüşümleri
yok oluş, ve var oluş arasındaki karşılıklı ilişkiyle veril­
miştir.
Üstünlük tohumu, bu kültürde tohumu besleyip
büyüten döl yatağına aittir ve gündüzden çok geceye
dayanmaktaydı. Gece toplanma, mahkeme ya da ayin
yapına zamanıydı. Anaerkillik Güneş yerine Ay'a önem
vl'riyordu. Bu sistem yaşamın aydınlık yüzünü kapatan
11liıınü, neşeyi gölgeleyen kederi tanıyordu. Sadakat ve
.ıd.ılctin de dişil kavramlar olmaları kaynaklarının, aynı
• lı ıı�ruluk, dindarlık ve kültür gibi, anaerkil kültüre da­
,.. ıııd ığını gösterir.
Yl'rleşik hayatı, erkeklerin göçebeliği dayatmasına
• ·•ı'.ııwn, ısrarla isteyen kadınların birçok örneği vardır.
1111 \'llzden şu söylenebilir: Uygarlık ve kültür, kadının
. ıı .1ı1111Lı gelişmektedir. Çocuklar da yerleşikliğe, sürek­
lı lnı l w.,in kaynağına ve eğitime ihtiyaç duyarlar. Bir
ı ..1.ıııııı 1-.adınlara değer veriyorsa bu alanlara eğilecektir
· • l 011 d.ı kültürü ilerletmede çok olumlu birşeydir. Bu-
111111 1.1111 ll'rsine de babaerkil bir toplumda yerleşik
• .ı,1111!11 lıır y.ı�aın değil savaş ve işgal ön plana çıkar.

25
Strabo ( M.Ö. 63 -M.S. 24) kültür birikimi üzerine
ve kadınlann yumuşak gücü hakkında şöyle der:

' ... Tann korkusu, öna? kadının iÇine yerleşen ve onwı da er­
keklere geçirdiği bir korkudur. Eskiden kadının Tann' ya er­
kekten daha yakın olduğuna ve ilahi gücün onlara ahn yazısı­
nı okuma gücü verdiğine inanıhyordu. Kadın eşyanın doğası­
nı içinde taşıyordu v e adaleti lilinçsiz olarak ama· tam bir ke­
siıılikle gösteriyordu. Kadın insanlığııı vicdanıydı ..... Bu ne­
denlerle kadınlar kutsal sayıldı, adaletin koruyucusu ve keha­
netin kaynağı olarak kabul edildiler. Savaşlar onların buyruk­
lanna göre düzenlendi, rahibeler milJetler arasındaki prob­
lemlerin çözümünde söz sahıôi oldular. Bu anaerkilliğin dini
olarak belirişiydi. İlk iıygarbğm kaynağı hiç kuşkusuz kadın­
dı.

Bakış açımı gösterebilmek içiıı Demeter ve Persep­


hone mitini iki kez anlathm. Birincisi genel kabul gören
şek1i, yani babaerkil alanıdır. Burada Persephone'yi ye­
ralhnda bekleyen ( Ana'nın yerinde!) onu gebe bırakan
ve kutsal çocuğu veren erkektir. İkinci versiyonda ölüle­
rin haykınşlanna dayanamayan Persephone yeralhna
inmeye kendisi karar verir. İlkinde zorla gider ikincisin­
de gönüllü olarak. Bu miti yaşamımızdaki büyüme ve
küçülmelerle yansıtılan doğanm büyük çemberi olarak
alg>lamaımz da olanaklıdır.

26
PERSEPHONE'NİN KRALLIGI

BABAERKİL PERSEPHONE MİTİ

Persephone - Yeraltı kraliçesi

Önce bilinen genç-babaerkil miti görelim. Yunan


ıııprnk ve tahıl tannçası, Demeter'in kızı Persephone,
lıırr,i'ın iki kız arkadaşı Artemis ve Athena'yla birlikte çi­
•.d. toplamaya çıkar .. Birara arkadaşlanndan uzaklaşarak
ı .. 1·!k.1 hir çayıra girer. Burada zengin ve uyuş�rucu bir fco.
, ,,., ,, 11/1111 lJir çiçek görür ve onu lroparmak için hamle yapar.
ıı .11111.ı loprak yan1ır ve Persephone'yi içine derinlere
• • <;ı,•,hklan annesi Demeter ve yakındaki bir mağa­
1· ,. , .
'ı.l.ı 111.111 llrcate'e kadar ulaşır. Demeter dokuz gün bo­
'•• ' " .ı lıiı;hir �ey yemeden ve vücudunu yıkamadan
ı·. •··• f'lınıw'yi arar. Bu sırada elinde iki tane meşale ta-

27
şımaktadır. Onuncu günde yine bir meşale taşıyan (Üç
oldu) Hecate ile karşılaşır. Persephone'ye ne olduğunu
sormak için birlikte tek tanık olan Helios' a (Güneş) giderler.
Güneş onlara Persephone'nin yeraltı Tanrısı Hades
tarafından kaçırıldığını söyler.
Demeter tüm dünyayı titreten bir çığlık koparır ve o
andan sonra hiçbir şey yetişmez, toprak çıplak kalır. Kızı,
kendisinin bir parçası, bir bakire yabancı bir güç tarafından
kaçırılmış ve tecavüze uğramıştır.
Bunun kızına yapılışını her anne izler. Kızları onlardan
koparılır ve erkeklerin dünyasına çekilirler. Erkekler
onlara tecavüz eder ve kölelik yaptırırlar ama aynı
zamanda onlara bir yaşam verirler. Böylece Persephone
tanrısal bir çocukla geriye döner, onun olmayan fakat
onun vücudundan doğan bir çocukla o artık ,büyük sırrın içine
çekilmiştir.
Demeter, Persephone miti babaerkil mitler öncesi
üçüz tanrıça ve kutsal ana mitlerini yansıtır. Üçüzlük
Bakire Persephone, Anne Demeter ve Kron Hecate'i
kapsar. Bu mitte Hecate bir krona ya da gölgelerin kara
tanrıçasına yaraşır bir şekilde mağaradadır. Tecavüzü
görür ve Demeteri elinde bir meşaleyle karşılar. Üç meşale
ve hiçbir zaman eski masumluğuna dönmeyecek
olan Persephone'yi arayan iki tanrıça, ana, bakire ve
kron oğlan doğunca dördüz olan büyük tanrıçanın üç
eski yüzüdürler.
Persephone krallığının yönetimini almak için ölmek
zorundadır. (Bu yüzden o krallığın kölesi değil kraliçesidir.)
Bu şu soruyu akla getiriyor: Acaba tecavüz psikolojik
bir ölümün mü sembolü? Ya da düşünceye saygısızlık mı?
Eski biçimleri parçalamak için karanlıklardan fırlayan
Hades/Pluto gibi mitin biZe bahset zenginlikler

28
için özgürleştirilen, talep edilen ödül ve karşılık yerin
çok altında saklanmıştır. Nedir o zaman yerin altında
saklı olan? Persephone'nin kazandığı krallık mı? Onun
Pomegranate'i tanrıça için kutsal olan, Hades/Pluto ta­
rafından onu bağımlı kılmak için verdiği meyveyi, yedi­
ğini öğrendik. Bu tohumlan bir kez yerse her yılın üçte
birinde yer altına dönmek zorundadır. Peki ya unutur­
sa? Ya da kendine öğretilenleri uygulamak istemezse?
Aynca, Persephone bir yaşam hediyesi, bir çocukla or­
taya çıkar ama bu bir oğlandır, başka bir yabana varlık­
tır.
Persephone'yi umutsuzca ararken Demeter geze ge
ze Eleusis' e gelir. Saray duvarlarının yanındaki kuyu­

nun önüne çöker. Bu kuyu güzel danslar kuyusudur.


Su çekmeye gelen kralın kızlan onu görür ve soylu bir
kadın olduğunu düşünerek ona su ve yiyecek verirler.
Sarayda kralın çocuklarına bakmasını teklif ederler.
Kralın kansı· yanına oturur ve ona şarap sunar.
/\ ına Demeter şarabı reddeder ve orucunu bozmak için
.ırpa, su ve nane karışımı bir içecek ister. Bir tanrıça
olarak ve minnettarlığı yüzünden Demeter kralın çocu­
ı'ı. ıııu hergün ateşe yatırarak ölümsüz Y'!pmaya karar
vı·rir. Derken birgün Demeter'i gizlice izleyen kralın ka
"" ' unu görür. Demeter onlara yanlış anladıklarını söy­
lı·r Kralın çocuğuna verilebilecek en iyi hediyeyi, paha
l •1t.ıl11wz bir şeyi, ölümsüzlüğü vermektedir. Ama er­
i d lı·rin çarpık dünyasında iyi kötü kötü iyi olmuştur.
l •1·111..ıı·r tahıl tanrıçasıdır ve tahıl ateşte pişirilmek zo-

11111.ı.ıılır. Ateş yakar, anbr. Bir cenazenin küllerinden


ı 111 · .-lı·ıı ise hepimizin bildiği Zümrüt-Ü Anka kuşudur.

l •rnıdt•r tanrıça olduğunu açıklar ve güzel danslar


' " ' ıı·.11111111 üzerine kendisi için bir tapınak yapılmasını
ı . . . ı 111111 T.ıpınak yapılır ve Demeter oraya çekilerek ke

29
derine geri döner, oruç tutar, aa çeker. Bu sırada dün­
ya kuraklaşır. Derken Persephone tekrar ortaya çıkar.
(Onu aramaya bazı mitlere göre Hecate, bazı mitlere gö­
re Hermes gitmiştir.) Ama artık bir annenin çocuğu de­
ğil, bir çocuğun annesidir. Anne ve kızı çemberi dön­
müştür.
Persephone dünyaya döndüğünde Hecate tarafın­
dan karşılanır ve o andan itibaren bir daha ayrılmazlar.
Persephone, daha önce mağarada, gölgelerin içinde
olan kronu görür. Onu tanır, benimser ve ondan sonra
yaşamını onunla paylaşır. Artık anne olan bakire kronla
karşılaşmıştır. Ve onlar bir olmuşlardır.
Buna göre Hecate de bir tanrıça olduğundan Per­
sephone ona tanrıçanın yaşlı çirkin yüzünü görme gücü
veren bir deneyim yaşamıştır. O gönderilmiş ve ateşin
içinde de bulunmuştur.
Yer altında kim yaşar? Bu babaerkil tanrılar tarafın­
dan tahtından indirilinceye dek yer altının kraliçesi He­
cate idi onun krallığı yer altındaydı. Ama şimdi bir ma­
ğarada, yine karanlıkta ama yeryüzünde. Ancak meşa­
lesiyle Persephoneyi arayan, onu bulmak için ölüler ale­
mine inen de Hecate'dir. Yer altı dünyasında bakireyi
bir kabus beklemektedir. Gerçekten kabus olan bir ka­
dın, Gorgon, kafasında kıvrılarak hıslayan yılanlarla, iğ­
renç yüzü ve ölüm saçan gözleri erkekleri taşa döndü­
ren kadın. O kan kusan, doymak bilmez annedir. Bü­
yük adil olandır, hem kralı hem hizmetçiyi aynı şekilde
taşlaştım. Onun bakışından hiçkimse kaçamaz ve o ta­
bii ki Persephone' nin ta kendisidir." Hayal edilemez bir
güzelliğin, en çekici olanın en çok istenenin karanlık,
canavar yüzü."
Persephone kendisini görmüştür. En karanlık en
kuytu yerde. Bütün dayanaklardan ve serbestlikten

30
uzakta, kabusla yüzleşmiştir. Kaçırma, tecavüz ve Gor­
gon'un kafasının dehşeti, en sonunda ise bu karabasan­
dan uyandığında hamiledir. Yaşam doludur ama d�ğiş­
miştir, artık yanlızca annesini değil yeni krallığının dev­
rik kraJiçesi Hecate'i de içine almıştır. Persepoone geri­
ye yanlızca anne olarak dönmez tohumu ( ölümsüzlük
tohumu mu?) yemekle sonsuza dek Gorgon'un kafası­
na 00.ğımlı kalmıştır. Persephone yer altında başına ge­
lenleri asla unutmayacaktır.
İlyada da bahsi geçen Persephone çok ürkütücüdür.
Bu yer altı tanrıçası okunan lanetleri duyar ve gerçek­
leştirir. Toprak işlenirken çağrılan da bu tanrıçadır. O
ölüm leydisidir. Gorgon'un yüzünü görmüş·ve onu içi­
ne almıştır, bu yüzü, yaşam hediyesini ( çocuğu ) taşı­
dığı gibi gittiği her yere taşır.
Persephone annenin kanını görmüştür ve kadının
sırn kandadır.

"Kadının yaşamı kaN yakındır. Bu her ay ona hatırlatılır ve


doğum da hiç kuşkusuz kanlı bir iştir. K.ad!.lıa verilen yanhz­
ca doğunna hakkıdır. Yeni yaşamı yaratan o değildir. Yüreği­
nin deriniklerinde bunu hiS5eder ve kendisine bağışlanan bu
nimete sevini?. O kutsal ana değildir ama yile de annedir.
Kadının küçük işi, büyük işe benzemeJctedir . O eğer bunun
farkına varırsa doğa tarafından ödüllenc:irilir, çünkü doğru
t.lavranmaş ve büyük ananm nimetlerine o da kahhru$ır."

<) Perseus gibi Gorgon'un (Medusa) kafasını hilal


._.,.1,liıult•bir orakla biçmek zorunda kalmamıştır. O kor-
111111; .mncyi içine alır böylece yılan derisini döker ve
•.•""''"'dün üşür.
V ı· l't>rsephone günışığına 9kar. Taşa dönüşmez;
·ıl .ııw y.ı�iımı içine çeker. Ama asla unutmaz olanlan.

• ı:• ·ı unutmaya başlarsa tohum (ki artık kök salmış­


·

' " ı • •ıı.ı vı·niden hatırlatır. Pomegranete'in tohumu ay-

31
nı biçimde meyveye de hayat verir. Doğa ve yaşam
döngüseldir ve ölümsüzlük ancak ateşten gelir, geriye
dönüş ise hiç yoktur. İleriye karanlık geçide, bilinmeze
doğru bir adım atamazsak güvensizlik içinde, acıklı bir
kısırlık tarafından korunarak taşlaşmış bir şekilde derin­
lerde bekler dururuz. En dipteki dünyanın içinde kalı­
nz. Hayali sisler içinde, ne ölü ne de canlı, yanlız.ca ne­

fes alarak. Persephone ise karanlığa ilerler ve ateşin


içinde yeniden doğar. " Brimo, Brimos'u doğurdu, ha­
reket güçlüden güçlüye oldu. (Brimos ölüler kraliçesi­
dir. Brim� ise gece gezen, ölüler. diyannın yer alb Tan­
n'sıdır.) Olülerin kraliçesi ateşin içinde doğdu."

Eleusis

Eleusis'in sırrı ikibin yıl klasik uygarJıkta yapılan en


gizli ve en kutsal tören oldu. Asla halk önünde yapıl­
madı ve yanlızca uzun süren bir anbmdan geçenlere
açıktı.
Söylendiğine göre Demeter ve- Persephone birleştik­
ten sonra Demeter Eleusis' teki ta�ğına. dtiner ve
krallara sırn öğretir. Ayinler M.Ö. 1100-1400 arasında
başlar ve eski Yunanhlann ruhsal yaşantısında önemli
bir yere sahiptirler. Ayin olmadan yaşayamayan (ab�
otos) Yunan halkı için ayinler yaşam (bios) demekti.
Eleusis'in sırnru bilenler ise onurlandınlmış olurlardı.
(olbios) ....
"Demeter kültü psikolojisi , erkeğin vazgeçilmez
ama temelde rahatsız edici olduğu, anaerkil biçimde ör­
gütlenmiş bir toplumun tüm niteliklerini yansıtır" Ke­
renyi ayinde yaklaşık otuzbin kişinin yani neredeyse
bütün Atina'run bulunduğunu söyler. Ancak kan dö­
kenler bu sırra ulaşamaz ve erişemezlerdi. Üçüz tanrıça-

32
ıun kara ayinleri savaşçılann caniliklerine açık değildi.
Beusis ayini her yıl yapılır, güç ve sırla yenilenirdi.
Persephone (arrhetos koura- muhteşem bakire)'nin
kabusu ve Demeter (Meyve taşıyan)'in yaşadıklan her
yıl Attica'run tohum ekme zamanında temsil edilirdi.Bu
temsil Boedromion (Bu yüzyılın başında araştırmalar ya­
pa� İngiliz Antropolog Jane HARRİSON, pyanepsion
der.) ayına denk düşüyordu. Aynı zaman bizde eylül -
ekim yani Samhaindir. Ayin , ayın üçüncü bölüm ünde,
onbirinci günden onüçüncü güne kadar yapılırdı. Bu
zaman; 'Ay'ın soyulduğu ve çalınan parçasını ararken
zifiri karanlığa dek gittiği zamandır.'
Genellikle tanrıça ayinleri gece başlardı.
şaleler tutan katılımcılar, yas �ıyafetlerine bürünür ve
mersin çelenkleri taşıyarak sessizce Eleusis' e yürürlerdi.
Bazı kadınlar kafalannın üstünde dallardan örülmüş se­
petler ya da sandıklar taşırlardL Sepetler tanrıça için
kutsal olan söğütten örülür; büyük sepetin (cista mysti­
ca) çevresinde de döl yatağını sembolize eden bir yılan
sarılı dururdu. tannça için kutsal olan domuzlar kaya
oyuklanna atılarak kurban edilirlerdi. (Persephone'nin
içine düştüğü yarığa onunla beraber bir çobanın ve do·
ınuzlanrun da düştüğüne inanılıyordu.) Domuzlar gele­
n•k sene tekrar yukarı çekilir ve mihrabın üzerine konu­
lurlardı v e kutsanmış cesetleri, ekilmeden önce tohum
l.ı rla karıştırılırdı.
Atina'run kenarındaki küçük agrai sırlarının katılım­
' ıl.111 gece hazırlanırlar, Demeter ve Hecate'nin ölüler
h.ıli�csi Persephone'yi ararken kullandıkları meşaleler
ı:ıl ıı nwşaleler yakarlardı. Üstlerine örtüler konur ve her
l ıu ı J".t•n•ııin güçlerine tesl�n olan ölüm gelinlerine dö·
1111·,.tı lı·nli. Demeter gibi oruç tutarlar, karanlığın içinde
ı.ıı·:··v .mynrmuş gibi dolaşD"lardı.

33
Birinci gece katılımcılar gizli bir ayine çağrılırlar,
ikinci gece ise Demeter'in güzel danslar kuyusu yanın­
daki mutsuz kayanın üzerine oturmasını temsilen topra­
ğın üzerine çöker ve oruç tutarlardı. Bu sessiz ve keder­
li bekleyişin ardından bir çığlık duyulurdu: " Ağır sus­
kunluğunuzu koruyun! Ağır suskunluğunuzu koruyun!
Demeter' e ve Kore' a, iki Thesmophori' ye dua edin."
Sonra katılımcılar, kendilerini vaftiz etmek ve yeni­
lemek için nemli büyük anayla birleşir denize atlarlardı.
Daha sonra da Demeter'in Eleusis'teki tapınağı için ha­
zırlanırlardı. Kutsal binanın en kuytu yerlerine gönderi­
len katılımcılara sırrın üç yüzü gösterilirdi: Yapmak,
söylemek ve göstermek, Burada katılımcının itirafı baş­
lardı: " Oruç tuttum, karışımı içtim, cista (küçük gö­
ğüs)'dan aldım, kullandım sonra sepete ve sepetten
tekrar cistaya koydum." Böylece anneden çocuğa, ço­
cuktan anneye, göğüsten sepete ve tekrar göğüse sır ta­
şınırdı. Ama karışımı, suyu, şarabı ya da kanı ve sütü
veren; karanlık, kısır, oruç tutan anaya saygı gösterilerek
yapılırdı bunlar.
"Olgunlaşmak, sırra katılmak" kapatmak anlamına
gelir. Gözleri, kulakları ve ağzı kapayarak diğer duyu­
yu, gizemli olanı, sırların en büyüğünü açmak. Bu Ele­
�sis'in kutsal dansını izlemek, güzelliği karşısında bü­
yülenmek ve sonra sanki hiç ışık yokmuş gibi görmek
ya da gönpemek demekti.
Meşaleler söndüğünde rahip ve rahibeler kutsal ev­
liliği canlandınrlardı. Tecavüz, Persephone'nin değil
ama Zeus'la evlenmeye zorlanan annesi Demeter'in te­
cavüze uğrayışıydı canlandırdıkları. " Kederli ananın te­
cavüzüyle aldığı yaralar iyileşir. Kore'u yer altından ça­
ğırmak için zifiri karanlıkta bir gong vurur. Ölüler diya­
rı yarılarak açılır ...
11 Birdenbire meşalelerden bir ışık de-

34
nizi oluşur ve çığlık duyulurdu: " Soylu tannçanın kut­
sal bir çocuğu oldu .. Ateşle oluşan ve karanlıkla biçim
kazanan yaşam yukan doğru fırlar; mutlu sonun yeri,
Eleusis'in kıyısında bu çığlık yankılanıp dururdu. Ayi­
nin sesleri ve suyun üzerinde yansıyan ışıklan tüm Ati­
na' dan görülür, inanmayanlar bile bu sırn paylaşırdı.
Hikayede ki kimdir? İki tecavüze uğramış kadınını
vardır.? Yoksa, iki kutsal çocukmu? Yoksa bu kendini
tekrarlayıp duran eskimiş bir mitten başka birşey değil­
mi ?
Tahıl tanesi sessizlik içinde kabhmolara gösterilir.
"Anlatılamayan"dan gelen büyük, mükemmel ışık."
Bu mitteki kaçırma ve tecavüz etme, yabancı bir gücün
zorla sahip olması ve kutsal çocuğun doğumu; bir yeni­
den doğumu ya da anneyle birleşimin erkek tarafından
zorlanmasını değil; kadının kendini çoğaltmasını temsil
ederler."

Ancak, bundan sonra dişi merkezi bir değişime uğrar. Ağır­


lıklı olarak bir kadın ve anne olduğundan, dünyasal yaşamı,
verimliliği ve yaşamın devamını garanti ettiğinden değil; dişi­
nin kendi ruhsal yanı ve büyük ananın Sophia yönüyle ".iaha
ileri bir düzeyde birleşme çabasından kaynaklanır bu deği­
şim. Bu yüzden diş i Ay tanrıçasına dönüşmüştür. Persepho­
ne bir tanrıça olur, ölümsüzleşi. Bir ışık taşıyıosı, kutsal ço­
cuğun annesi olarak Hades'in gücünün ötesine geçmiştir.

ı:lcusis'de bulunan bir M.Ö. beşinci yüzyıl kabart-


111.ı!ıında tanrıça Demeter( Kore ) ve bir çocuk (Triptole-
11111·.) n·smedilmiştir. Triptolemus tahıl hediyesi için De-
111..ıı·r'ı· �elmek zorunda olan sonsuz erkektir. (Tannça-
11111 1.,lıı) Vahşi, savaşçı bir yaşam tarzından barışçıl,
..

'"l"·ır,.ı huğlı bir varoluş biçimine dönüştürülmüştür.


ı ı .. ·ı···vııı· saygılı, hayvanlan koruyan, meyvelerle tann­
ı ııı 111 1111fandıran bir biçimdir artık. Demeter'in oğlu

35
buğdayı dünyaya yaymakla görevlidir. Bir erkek olarak
chatonic(yeraltıyla ilgili olan)'le uğraşamaz ve kadınlan
tohumlayamaz. Ama bir kadın ona çiftleşmenin ürünü­
nü verebilir. Triptolemus'a ejderlerin koşulduğu bir sa­
vaş arabası verilmiştir. Altın tane sırrın paha biçilmez
öğretisidir. Eleusis' in sırrına alınan erkekler sonsuza dek
işaretlenirler.

Bu sırları görenler mutlu erkekler olurlar ama katılmayan ya


da hiç karışmayanlar bir kez öldükten sonra iyi şeylerin hiç
birine sahip olamaz ve karanlığa, kasvete gömülüp giderler.

Sırrın son gününde ( 13.gün ) Plemochoai adı veri­


len iki sallanan kap doldurulur ve doğu-batı yönlerine
konurdu kabın içindekiler toprağa döküldükçe rahibeler
bağırırlardı. Ak ! Canlar! Süt ve kan iki değerli sıvıydı;
yaşamın, suyun ve dünyanın, ananın ve bakirenin mal­
zemeleriydiler. Süt ve kan kadınların sırrıdır.

Bir kadın önce anne sonra kızdır. Bu bağların bilinci ise onda
nesiller üzerine yayılmış olduğu duygusunu uyandırır. Zama­
nın dışında olmaya, ölümsüzlük duygusunu yitiren hızlı ya­
şantı ve zorunluluğa doğru ilk basamaktır bu . . . . Bu tip bir
deneyim nesillerin yaşamında bireye bir yer ve anlam kazan­
dırır; böylece içine karıştığı yaşamın akışındaki tüm gereksiz
engeller ortadan kalkar. Aynı zamanda birey yanlızlıktan kur­
tulmuş ve bütünlüğe ait olmuştur. Bütün ayinsel kaygılar son
tahhlde bu amacı ve sonucu kapsarlar.

Mihrap 2000 yıl sonra kuzeyli barbarlar tarafından


yıkıldı. Alaric yönetimindeki Got'lar M. Ö. 396' da Yu­
nanistan' ı işgal ettiler. Bu Eleusisin düşüşü Yunanis­
tan'ın düşüşü olacaktır diyen kehanetin yerini bulma­
sıydı.
Ama bütün erkekler kadının korkunç ana yönüyle
karşılaşmadılar. Perseus onu bir orakla öldürdü . Orağın

36
ağzı hilal şeklindedir ve ekin biçmek için kullanılır. Per­
seus babaerkil bir tarzda G orgon'un kafasını vücudun­
dan ayırarak onu yoketti. Ya da öyle olmasını um.d u.
Gorgon yanlızca daha derinlere indi. Labirentler biraz
daha dolanbaçlı, engeller biraz daha büyük oldu . Ama
ölmedi: Korkunç kafasıyla savaşları seyreder; cadıların
yakılmasıyla yok edilmek istenen; çılgın kahkahalarını
atar, engizisyoncuların olduğu kadar faşistlerin, katille­
rin, tecavüzcülerin ve yobazların dostu olan ma­
got-kafalı G orgon hala gölgeli ara dünyalarda yaşar.
Onun ölümcül tıkırtıları dünyalar arasındaki boşlukta
yankılanır durur.
Üçüz tanrıça, herşeyin kozmik anası, benim ve bir­
çok cadının inançlarının temellerini oluşturur. Onun üç
yüzü yaşamımızdaki üç aşamayı anlatır. Bakire, anne ve
Kron, aynı yeniay, dolunay ve karanlık ay gibi (bkz. bö-
·

l i"ın 6 s .61)

ANNE
Ezen, sömüren birşeyin varlığı karşısında, biri deneyiminin
büyüklüğünden dolayı sessiz kalırsa; o gizemlidir. Çünkü an­
la tılamaz, onu açıklayacak kelimeler yoktur. Kelimelerle anla­
l ılamayan deneyim, genellikle sırlara ilgisiz bir dünyaya in­
dirgenmektedir. Ne varki bu dünya varoluş şekli dişil olanla­
r.ı ruhsal zarar verir. Bu kişiler hayatlarının büyük bir kısmını
k.ıdın işlerine ayırmışlardır. Çocuğu taşıyan, erkeğe bakan,
c ı l ı ı w k üzere olana hizmet eden hep bunlardır. Bu insanlar
l· c · ı ıc l i iizgül değerlerini sorgulamaya itilmişlerdir. Çünkü ön­
' ı ı l c l ı·nl'yimleri kelimelerde ifadesini bulamamaktadır.

·\ ı ıı i l ' , bü yük ana, bütün ikincil ilişkilerimizin temeli


ıll ı l h l 1 1 1 1 1 1.d i r . O ölürken gördüğümüz yüz, sözlerle
ı ı ı l ı1 ıl.1111.ıy.111 ya ş am sırlarının koruyucusu, hayatta kal-

37
maımzın sebebinin o olduğunun bilinciyle kollarına gö­
müldüğümüz kadındır. Ancak anlaşılmaz olan Babatan­
n inananlarının anneye olan bağlılıkları karşısında tir tir
titremeleridir. Gaz çıkaran, pisleyen, huysuz bebekler
yetişkin bir kafadan, temiz ve giyimli olarak fırlayıp çık­
mazlar. Aksine kan, pi�lik ve mukus içinde, annelerinin
terlemeleri, ıkınmalan, hızlı nefesleri ve doğumun müt­
hiş aası yüzünden attıkları çığlıklar arasında doğarlar.
Bazı erkekler kadınlarını doğum halinde görmenin şo­
kundan asla kurtulamazlar. Kaldı ki bazı kadınlar bunu
kendileri de atlatamazlar.
Babatann inananları kadının bu ilk, son ve en bü­
yük sır kontrol etmeye uğraştılar. Bazı yerlerde ka­
dınların ebelik yapması yasaklandL Babalar ve destekçi­
leri, kendileri doğum yaparak deneyim kazanan kadın­
lan engellediler ve kadının bu son kutsal ayinini zor ve
baskıyla yavaş yavaş geri plana ittiler. Kutsal olan aşa­
ğılık sayıldı ve kadınlar sırrı öğrenmemeleri için doğum
öncesi bilinçsizleşmeye itildiler. Bu Havva ile başlamıştı
ama Lilith onun hizmetçisi ve ebesiydi. Gölgelerin yol­
cusu eşikte yaşayan Lilith ölümün sıcak nefesini tanı­
yordu. Havva'run bu tehlikeli yolculukta yaşadığı her
sorunda, elinden tuttu . Çünkü bu canlının ölüme en
yakın olduğu zamandır. Afrikalılar şöyle der: "Doğuran
bir kadın çılgınca akan bir nehirde, bir kütüğün üzerin­
de duran kadına benzer. Diğerleri nehrin kenarından
ona yüreklendirici sözler söyleyebilirler, ancak o kütü­
ğün üzerinde yalnızdır." Babatann nehri kurutur, kütü­
ğü parçalar ve başlar biranönce bitirmesi için kadını
dürtüklemeye. Kadın yalnızdır ve teselli edecek kimsesi
yoktur. Çünkü ona destek olmak isteyenlerin elleri bağ­
lanıp ağızlan kapatılmış, hepsi kıskıvrak yakalanmışlar­
dır. Kadın yüzükoyun yatarak yerçekimine karşı iter,

38
traş edilmiş bacakları Baba tanrı' nın sırrını görmesi açıl­
mış, bir ortasayfa fotoğrafı gibi durmaktadır. Babatann
bu sırrın röntgenciliğe değil ortaklığa bağlı olduğundan
habersiz, asıl noktayı görmeden bistürisini biler.
G öbek bağım keserken bir kadının yeni doğmuş oğ­
luna söyledikleri:

Orta yerinden göbeğindeki bağı kesiyorum; doğduğun yerin


evin olmadığını bil ve anla . . . . . . Doğduğun yer sığınak değil,
sadece geldiğin yolda bir duraktır burası. Burası hayata başla­
dığın noktadır. Burada filizlenir ve çiçek açarsın. Burada an­
nenden ayrılırsın, kayadan kopan bir parça gibi.

Kadınlar annelik üzerine pek nadir yazmıştır.


Ana-çocuk psikolojisi de anneden çok çocuğun travma­
sıyla ilgilidir. Anneler sorun çıktığında suçlanırlar ama
her şey yolundayken kimse onları umursamaz. Babaer­
killikte suç bir şekilde hep annelerdedir. Hep onlar ar­
l a n suç sayısından, vahşetten; oğullarını çocuksulaştır­
ı naktan, kısırlaşhrmaktan, onlara kuralları öğretmemek-
1 ı • n sorumlu tutulurlar.
Tecavüz hakkında bir çalışmasında, Susan Brown-
1 11 ilı •r Baston canavarı davasını ele alır.Yakalanmadan
ı ı ı ı ı ·ı · psikiyatristler onun bir profilini çıka rmışlar, onun
r. 1 11.1· 1 , cezacı ve baskıcı bir annesi olabileceğini ve bu
\' l 1 1 dı·n eşcinsel ve anne nefretiyle dolu olmasının
ı ı 1 1 1 1 ı ı h. i 'ın olduğunu söylemişlerdir. Ancak Alberto De
' · . ı l v ı ı ya kalandığında gerçekten annesine bağlı olduğu
ı ı ı ı . ı ı ıı r w s i nin hiç de baskıcı ve boğucu olmadığı ortaya
.

· ı l ı ı l l ı ı ı ı ı ı nla birlikte babası kaba bir sarhoştu ve De


ı h " • ııı d a n nefret ediyordu . Babası kansını ve çocuk-
l 1 1 1 1 1 1 . . ı1. �; ık dövüyordu, hatta bir keresinde kansının
ı , ı . 1 1 1 1 1 k ı rı n ı � ve bu sırada tüm parmaklan kırılmıştı.
· " ı ı l l . 1 1 ı ı ı i ı ı ı ü n de fahişelerle birlikte olmuş ve Alberto

39
sekiz yaşındayken evi terketmiştL: · ( Alberto'nun ne­
den erkekleri öldürmediği ise karanlıkta kalmışhr; belki
de onlardan çok korkuyordu.)
Ana-oğul arasındaki ilişki her zaman babaerk.ilerin
fantezilerindeki gibi değildir. Örneğin; Adrienne Rich
tam. da bunu akla getirir biçimde babanın yönetimi, ya­
ni yetişkin bir erkek olmadan üç erkek çocukla geçirdiği
bir yazı anlatır:

...Tam da benim düşündüğüm gibi enfes ve özgür bir düze­


nimiz oldu ... Neredeyse tüm yemeklerimizi dışarda ve elleri­
mizle yedik. Yançıplaktık yarasaları, yıldızlar� ve ateşböcekle­
rini izlemek ve hikayeler okumak ya da anlatmak için geç sa­
atlere dek otu rduk...... Sanki anneler ve çocuklar adasına
düşmüş kazazedelerdik.... Şunları düşündüğümü hatırlıyo­
rum; çocuklarla yaşamak bu olmalı; okul saatleri, günlük zo­
runluluklar, şekerlemeler, yaşa�k ve var olmak için zaman
bulamadan hem anne hem kadın olmak; olmadan yanlızca
kendin olmak.

Bugün burada, Londra'run soğuk bir kış gününde,


hareketsizlik içinde anneler üzerine yazıyorum. Pence­
reden bakıyorum . Kaldırımda oturan ince battaniyelere
sarınmış delikanlıları görmek içimi sızlatıyor. Orada,
yaşlı bir zenci kadın b u gençlerden birisiyle konuşuyor;
ona yiyecek ve kahve uzatarak ısınması gerektiğini söy­
lüyor. Genç utanmış görünüyor. Onun anneliğine, te­
dirgin ilgisine karşı bir utanç keder ve arzu dalgası sarı­
yor içimi. Babatanrı'run annesiz kızlan ve oğlanları için
çektiğim ızdırapla eziliyor kalbim .
Tüm yaşamın başında ve sonunda var olan anne,
babaerkil tarafından aşağılandı, köleleştirildi ama
onun kutsal sevgisi gölgelenemedi. Babalar bize ne an­
latırsa anlatsın yüreğimizde annelerimizin doğrularını
taşırız. Babatan n geçici nimetleriyle gurur duyabiliriz

40
ama hastalandığımız ya da yaralandığımızda bizi saran
ve koruyan ellerini hatırlayarak adını andığımız hep an­
nemizdir.

Çocuklarınız sizin çocuklarınız değiller.


Onlar, kendine hasret çeken yaşamın oğulları ve kızlarıdırlar.
Onlar, sizin yolunuzla gelirler ama sizden gelmezler.
Ama yine de sizinledirler artık sizin olmayıncaya dek.
Onlara düşüncelerinizi değil sevginizi verebilirsiniz.
Çünkü onların kendi düşünceleri vardır.
Onların ruhlarını değil bedenlerini barındırabilirsiniz.
Çünkü ruhları sizin düşünüzde bile göremiyeceğiniz yarının
evindedirler
Onlar gibi olabilirsiniz ama onları kendiniz gibi olmaya
zorlamayın
Çünkü yaşam ne geriye gider, ne de dünde bekler.
Siz, çocuklarınızın canlı oklar gibi atıldığı yaylarsınız.

BAKİRE

"OrjinaL cadı hiç kuşkusuz zenci, biseksüel ve sa­


ı · ,ı ·1ı�ıydı. O, akıllı ve güçlüydü; aynı zamanda ebe ve
1 . ı l • i l esinin lideriydi. " Bakireleri düşündüğümüzde aklı-
1 1 1 1 1 . 1 i nce sesli, san saçlı genç kızlar gelir. Onları has-
''"· ı l ı ı ygusal ve biraz da dayanıksız olarak düşleriz.
1 1 , . . .,, !'adılar bir bakireden bahsattiklerinde tam tersini

ı ı ı l . ı l ııl ar. Artemis'in kızlan ( arktoi ) dokuz yaşında se­


ı l ı ı . . . . . ı ra ndan kalın kaftanlar giyer; avlanmayı ve hay-
" ' l . 1 1 l.1 1 1 yum sağlamayı öğrenirler. Sınırlı, vahşi, güç­
ı , , · • . ı l l ı · I iktirler. Amazonların kraliçesi Artemis kadın­

ı . . 1 1 1 1 1 1 ı l . ı y.ı nıklı olmalarını ister bu yüzden de rahibele­


, , , , , ı ·. ı ı 1 111 1 ı • rken başlardı. Ergenlik öncesi dönemde kız­

ı ,, , · 1 1. ı ı l ı ı v,1 1 , vahşi atlara binmeyi , dövüşmeyi, ayin

1 ' ' ' 1 ı ı ı lı 1 11 1 i ' kısaca nasıl savaşçı rahibeler olacaklarını


·

1 1 "lı ı. 1 ı l1

41
Cadıların ve eski Trakya, Libya ve Makedonya
Amazon savaşçılarının tanrıçaları; bulutlara binen avcı,
arslan terbiyecisi, lezbiyen tanrıça Diana-Artemis;
Efes' in bin memeli Artemis' i ve kavşakların karanlık
Kron'u Hecate' di. Büyüyen, küçülen ve karanlık ayın
yüzleri olan tanrıça, Bronz Çağı' nda Akdenizdeki Mar­
seiles ve Syracus' da ortaya çıktı. M. Ö . 900' de Amazon
savaşçıları Efes' te an kovanı şeklinde bir tapınak yaptı­
lar. Burada ayinler Essenes ( iğdiş edilmiş rahip ) ler ve
Melissal(an)lar tarafından yürütülüyordu . Yine Efes' e
kafasının üzerinde kutsal neolitik taş 'Diopet' i taşıyan
bir kara Diana yapılmıştı. Bu heykel M. S . 400 yılında
' Şeytan Diana' yı yokettiğini düşünen bir Hristiyan ta­
rafından kırıldı. Orta Avrupa'da bulunan siyah Meryem
heykellerinin de; kökleri taa siyah Mısır tanrıçası İsise
kadar uzanan bu kara Diana' dan geldiği düşi1nülüyor.
Roma' da Diana ezilenlerin, dışlanmış,lann, kölele­
rin, yabancıların, hırs11ların ve kadınların koruyucusu
olarak biliniyordu . Kuzeybatı Afrika ( şimdiki Fas )'nın
Amazonları G orgonlar diye anılıyorlardı ve kraliçelerin­
den birininde adı Medusa idi. Yıkıcı Gorgon mitinin
Yunan babaerkileriyle bu Amazonların gerçek savaşları­
nı anlatıyor alınası muhtemeldir. Bu Amazonlar keçi
derisinden giysiler yapıyor ve keselerinde sihirli yılanlar
taşıyorlardı. Suetonius _Amazonların Asya'nın büyük bir
bölümüne hükmettiklerini yazar. (M. S .SOO' e kadar Ka­
radeniz'in adı Amazon deniziydi) M . Ö . beşinci yüzyılın
büyük tarihçisi" Heredot Libya Amazonlanndan sözeder.
Bu savaşçıların ilk olarak atlan evcilleştirmelerini ve at
üstündeki becerileriyle kazandıkları ünü anlatır. Barbara
Walker Amazonların anaerkil inancın merkezleri olan
Smyrna, Efes, Cymes, Myrine ve Paphos'u kurdukları­
nı iddia etmektedir. Amazonlar anaerkil Troya zor du-

42
nıma düştüğünde yardıma gitmişlerdi. Kraliçeleri Pent­
hesileia' da; kadın yönetimini küçümsediğini göstermek
için cesedini çiğneyen, vahşi Akhiles tarafından bir sa­
vaşta öldürülmüştü. Akhilles cesedini çiğneyerek onun
intikamcı ruhunu durdurmak istemişti.
Ölü Amazonların 'güzel olanlar' diye adlandırılan
ruhları için Trojan'lar, mezarlar inşa eder ve kurbanlar
verirlerdi . Bir gün Attica Kralı Thesus, Amazon Krali­
çe' si Hippolyta' yı kaçırdı ve amazon kurallarına aykırı
olarak onu kansı olmaya zorladı. Öfkelenen Amazonlar
Yunan sahillerini yakıp yıkblar ve Atina' yı kuşattılar.
Bu olaydan sonra Yunanlılar ve Amazonlar düşman ol­
dular ve Yunanlılarla savaşmak için Amazonlar M . Ö .
480' deki Salamis birlikte Kraliçe
· · ı
Ar.t emısıa ya katıldılar.
Lesbos, Taurus ve Lemnos adalarının kadınlara ait
olduğu söyleniyordu . Taurus savaşçıları adaya ayak ba­
san her erkeği kurban olarak öldürüyorlardı . Bir efsane-.
ye göre de Lemnos' taki kadınlar ayaklanmış ve kocala­
rının hepsini bir anda öldürmüşlerdi. Bu kadınlar er­
keksiz yaşıyor ve erkeklerle yanlızca ayinlerde hamile
kalmak için beraber oluyorlardı.
Kuzey Avrupa'nın Amazonları da Valkyr'ler, Kelt
v ı · İrlandalı savaşçı kraliçelerdi. Bu yerlerde birçok sa­
v.ı�çı kadın gelenekleri oluşmuştu . Lewis Spance Cadı-
1 . ı rı n hangi soydan geldiği konusunda nettir:

Kült'ün tüm folkloru at ve sığırlarla uğraşan izlerini taşıdığın­


dan; inanıyorum ki büyücülük, at eğitimi ve sığtr yetiştiricili-
11,i ile uğraşan bir kadınlar sınıfından doğmuştur. Bence böyle
l ı i r kast Amazonlar' da olduğu gibi cadı kültünün bir ilk biçi­
ı ı ı i olarak varolmuş olabilir. Cadıların büyü işlerinde ineklerin
ı ı ı w rn i, koyunlar ve diğer sürüler üzerindeki açık güçleri ve at
· . ı ı rnw konusundaki yeteneklerinin geleneksel yönü; Kuzey
ı ı . ı t ı A frika' da bir yerlerde bir kadın grubunun açıkladığım iş-

43
!erle uğraşmasıyla dişil bir din oluştuğu sonra doğal olaylara
olan hayranlık nedeniyle yerini tamamıyJe sihiısel Ye gizemli
bir inanışa buakbğı yolundaki kanılamnı güçlendirdi.· Bunun
Iberian kökenli olması da yüksek bir ihtimal gibi görünüyor.

Amazonlar bakireydiler ve kimseye bağlı olmadı.kla­


nndan saftılar; onlar bakirenin vahşi hayvan avcısı biçi­
miydiler. Ancak Persephone ya da kare (Persepho­
ne'nin başka bir adı ) tamamı ile ayn bir hikayedir.

VAHŞİ HAYVANLARIN EFENDİSİ

ANAERKİL PERSSEPHONE MİTİ


Erken babaerkil mitlere göre Persephone, anne De­
meter' in bakiresidir. (Tahıl�Ana orjinal olarak Cre­
ton' dur) Persephone tahıl bakiresini, yani olgunlaşma­
mış ekini temsil eder. Demeter Attica'ya iki hediye ver­
mişti: Tahll ve katılma ayini M.Ö. 700' de Homeros ta­
rafından Demeter için yaiılan ilahi aynı zamanda Eleu-

44
isis sırlarının kutlanması hakkında yazılmış bir. hikaye­
dir. Bu ilahinin adı da 'Persephone'ye tecavüz' dür. An­
cak erken Olimpos mitinde bu tecavüzden bahsedilmez.
Bu yüzden sırrın Mısır-İsis kültünde 'Yunan via crete'
sine adapte edildiği akla gelmektedir. 'Dem eter' in şöle­
ni konusunda . . . . . Danaus'un kızları bu ayini Mısır' dan
getirdiler ve Pelasgian kadınlarına öğrettiler.
Mısır, tanrıça İsis' e inanılan anaerkil bir ülkeydi.
İ sis, cennetin kraliçesi olarak yer altına özgürce girip çı­
kabiliyordu. Mısır'lı kadınların ülkedeki yeri Oedi­
pus' un kızlarından söze den S ophokles tarafından şöyle
dile getirilir:

Ah ! Sanki Mısır'lıymış gibi davranıyorlar,


Hadi başlatın Mısır tarzını! Orada
Erkekler bütün gün evde iplik eğirirken;
Kadınlar gidiyor dışarıya çalışmak için.

Atina' da ölülere Demetreioi (Demeter'in halkı) de­


ı ı i rdi. O insanları öldüklerinde yeniden vücuduna alır­
• 1 ı . Bu nedenle de yanlız anneler ölüleri için yas tutar-

1 . ı rd ı . Çocuğunun ölümüne ağlayan Demeter derin ye­


ı .ı l l ı mağaralarında sürdürülen yas kültünü başlatmış
ı ıl c l ı ı . (Virgil, yer altını anlatırken matres atque viri (An­
ı l l ' l ı · r ve erkekler) terimini kullanır; ölümden sonra yan­
l ı : . ı ı ı ı ı e ler kalır.)
A l i na kanununa göre gömüt tümseklerine, arıtım ve
ı . ı. ı . ı ı yaşam verme için buğday ekilmesi zorunluydu.
l 'o 0 1 1 1 1 · 1 '. ra ı ı a te tohumu karşılık olarak meyveyi doğurur.

ııı l 'ı ı ı ı ll'granate ağacı, Agdistis' in biseksüel, sonsuz,


ı ., , ı ı ı l· l ı ı ı rça s ının kanından doğmuştu. Onun doğumu­
.

" ' ı • ı l . ı c , . ı ı ı Agdistis kısırlaşhnldığında rahminden top­

, . , ' . ı l . 1 1 1 kandı. Attic mezarları üzerine bırakılan Po­


. . . . , ı ı ı ı d l ı · l ı ıhurnlarını ruhların yediğine inanılırdı.

45
Persephone'nin bir adı da Phesephatta'ydı , Atti­
ca' daki yer altı tanrıçası. Şu açıkça anlaşılıyor ki onun
tecavüze uğraması kuzeyli barbarların istilasını anlatan
mitin bir yansımasından başka bir şey değildi.
Charlane Spretnak' a göre mit şöyledir: Başlangıçta
Dünya kıştan habersizdi. Çiçekler ve meyveler sürekli
açar ve olgunlaşırlardı. (Cennet bahçeleri ) Sonra insan­
lar avctlıktan yerleşik hayata geçtiler ve onları gözeten
tanrıçaları Demeter kadınlara yetiştirmeleri için Tahıl
(Buğday) armağan etti. Kızı Persephone de onunla be­
raber ekinleri bekledi. Özellikle de taze bitkiler ve yeşil
buğday başakları onun hoşuna gitmişti.Ekinler yaz gü­
neşiyle olgunlaşınca; Persephone, tepelerden Demeter
için nergis, sümbül, mersin çiçeği; kendisi içinde buğ­
dayların arasından kırmızı gelincikler topladı. Persepho­
ne bu sırada dünyadayken yaşadıkları evlerin çevresin­
de huzursuzca dolaşan ruhlar gördü . Sonradan annesi­
ne yer altında neden yeni ölmüşleri alacak, onları rahat
ettirecek ve yuvalarında olduklarını hissetmelerini sağ­
layacak biri olmadığını sordu. Demeter yer altınında
kendisinin olduğunu ama yaşayanları daha önemli bul­
duğunu söyledi. Persephone bu ruhların kederini hep
hissetti, artık onların acılarını düşünmekten dünyanın
zelliklerinden zevk alamaz oldu. Sonunda kendi başına
yer altına inerek bu ruhları kendisi kabul etmeye karar
verdi. Üç gelincik ve üç demet buğday topladı ve De­
meter' den, bir yarıktan aşağı inmek için izin aldı. · Per­
sephone annesinin verdiği fenerle yanlız başına, yavaş
yavaş yer altına doğru indi. Karanlık ve nemli geçidin
kıvrımlarında ilerledi ve ölülerin yakarışlarını duyunca­
ya dek tek ses çıkarmadı. Bir köşeyi dönünce azap çe­
ken ruhlarla dolu bir çukur gördü. Ölüler umutsuzluk
içinde geziniyorlardı, bu çukurun içinde .

46
Persephone, alçak düz bir kayanın üzerine �esi­
nin verdiği fener ve bir kova dolusu pomagranete tohu­
mundan oluşan mihrabını koydu. Yaklaşan her ruhu to­
humlarla kutsadı ve şöyle dedi:

Yaşamın doluluğuna çıktınız


ve karanlığa düştünüz;
sakinlik ve bilgelikle yenilenin.

Aylar boyurıca Persephone ölüleri kabul etti ve kut­


sadı. Bu sırada Demeter kızının ve yoldaşının yokluğu­
na dayanamadı ve gizli çatlak ya da yanklardan ortaya

çakmasını umaıak onu aramaya başladı. Asıl işiyle uğ­


raşmadı bu yüzden dünya çıplaklaştı, tohumlar ekilse
bile büyümedi.
.Bir sabah, küçük bir demet mor sümbül toprağı yar­
tlı ( mor yas rengidir ) ve bir tepenin yamaanda otur­
makta olan Demeter'i çevreledi. Sümbüllerin, emrine
karşı gelmesine şaşııan Demeter fısıldadıklan şeyi duy­
mak için eğildi. • Persephone geliyor, o dönüyor." De-
11wter fırladığı gibi onu ka�lamaya koştu. Geçtiği yer­
lt'l'de dallar yeşillendi, çiçekler açtı, yaşam yeniden fış­
ı. mh topraktan, kuşlar ötüştüler, hayvanlar kışlıklarını
• ıl...mhlar. Demeter, Persephone için beyaz çiğdemler­

ı lı·u hir pelerin ördü. Bahar gelmişti. O zamandan beri

111'1 yıl ölümlüler Demeter gibi, artık yer altının kraliçesi


• •l.ın Pcrsephone'nin yeni öl�eri kabul etmesini bek­
ı. ılı•r.

ı, l<ON

� ınh�ın içinde biz kadınlan bekleyen birşey- var­


.ıı.

. ı.. ı ...... yaşım veren birşey. Kış durgunluğu olmadan

47
büyümez . tohumlar. Doğumdan önce uzun ve sesiz bir
hamilelik vardır. Fikirlere gebe kalma, biçimlerin üretil­
mesi de böyle olur. Acı ve ' Artık bitsin' çığlıkları sonun
kılpayı aşılacağının işaretleridirler. Karanlık kabuslar di­
yarıdır, ancak aynı zamanda da anlatılamaz zenginlikle­
rin ve sırlarla yaşamanın başladığı yerdir. Hecate'in fe­
neri ya da Persephone'nin ölülerin ruhunu kabul etme­
si olmadan denge bozulur, ışık gereğinden fazla artar.
Yaşam fazla güzel fazla kansız olur.

Karanlıkta ilerleyen,
Yarım kalmış hayatlar
Gorgon'un kafasına dönüşen
Musa' dan destek alıyorlar
Ona tutunuyorlar.

Ölülerle konuşmaya zorunluyuz. Vahşetin Hecate'i


bizi kabusa, tam olarak yaşamın içine iter. 'Üç kafalı,
iğrenç, doymak bilmez azize, alt dünyanın anahtarları­
nın (bakire) koruyucusu, Gorgon bakışlı korkunç kara
kadın; '
Kuzgunlar, kargalar, yılanlar, örümcekler, yarasalar
ve her türlü sürüngen Kron'un çevresinde yaşarlar. Ka­
buslar ve atlar üzerinde salınan Kron, ölüm tanrıçası,
aniden saldırır ve ölüler ülkesine götüreceği ruhları ya­
kalar. Barbara Walker, 'barış öpücüğü ile ölmekte ola­
nın son nefesini aldığına inanılan' Kızılderililerin Daki­
ni' sinden bahseder. Hristiyanlık öncesi geleneğin diğer
ruh alıcıları (Şamansal ayin figürleri) Slav vila'ları, Tü­
ton Valkyr'leri ve kelt Morrigan'ı, ölü ruhları son öpü­
cükle emerek yeniden onlara can verirlerdi ve onların
kollarında ölmenin büyüleyici olduğu söylenirdi. Kron,
ölümün tatlı öpücüğü, göğün büyüleyici ruhları, uçan
yılan; kan içen ölülerin labirentlerinde gezen, erkeklerin

48
cinsel organlannı yiyen, kısırlaştırıcı cadıydı. Şaman
olarak o dünya kutbundan ya da yaşam ağaandan ge­
len, bir karga veya bir ejderha olarak uçabilen, ölümü
yeniden doğumu ve iyileşmeyi bilen, hasta ve ölülerle
uğraşırdL
Ama o aynı zamanda kabilenin bilgeliğinin ve efsa­
nelerinin koruyucusuydu. Kron, düş örücü, vahşi de­
nizlerin kadını, kutsal ateşlerin koruyucusu, kazan ka­
rıştırıcısı, yaşam damarıydı. Kurtlarla koşan, yol kav­
şaklarında bekleyen ekşi ve aa otanın tanrıçasıydı o.
Kron adaletin delinmesinin şeytani izleyicisi, yuva yı­
kan ana; dünyevi çocuklukla ve anneyle ilgili olan her­
şeyi geride bırakmış, yollar, tepeler ve ormanlarda göl­
geler içinde yaşayan ay çıkınca sahile re inen yaşlı sa­
natçıydı.
O vahşetin Hecate'i, gecenin kraliçesi, kadife gece­
lt•r içinde gelişen herşeyin tatlı efendisi, kan içici, ölü
lıl'l<leyici; yeni yaşamın bahçıvanıydı. &zılan ona eşikte
v•ı�yan, büyü okuyan kader ipliğinin eğiricisi de dedi­
lı·r. Fransız devrimi sırasında yakalanıp giyotine gönde­
ı ılı•n ve kafaları uçurulan devrik aristokrat kocakarılar;

ı ..ın, süt, yaşam ve ölümle dolu, kaynayan kazanıyla


l lı·ı·.ıte'in, beden yiyici Kronun kadınlarıydılar. Kron'un
• lı·v lıir döngüsü vardı; biten, böylece başlayan; başla­
' .111, höylece bitebilen, gece yaklaştığında ve ölüm hiçte
ıı:.ı� olmadığında yaz dönümünü izleyen, sıcak yaz
•ıı:ı:·•d<ın eserken kışın en karanlık anının bilincinde
•. ı.111 1'.:ı•ndi yansımasına dönen, en güzel en yüce ola­
'"" • ı,·h�t·ti; yılan saçb, öfkeli çığlıklar atan, zehir saçan,
. " .• �ıl.ınhm pelerin giyen, arkasında kurbağalar zıpla-

'" ı ..n.ırında yılanlar ve kertenkeleler olan kabus; ce­


"' .,qlyc·kıin silahlarını eriten, sözleri w geçmiş ba­
. "ı , 11 • lq�ı ·ı-siı:leştiren gecelerin annesi. Ölüm anında

49
savaşçılar kimin yüzünü görürler? Kron'u, herzaman o
korku ve acıdan rahatça sıynlıp kurtuJmayı sağlayan
tannçaydı.
Sümer, Babil, Asur, Pers, Arap, Tüton ve Hebrew
Mitolojilerinde bulunan Lilith'in vampir kadın, tüm be-

KELİMELER

50
denlerin sonu, öten baykuş, köpek ve yılan olduğuna
inanılırdı 'Lilith dişinin iç güdüsel, dünyevi varlık duru­
mudur' .... O sarsılan ilk ve anlatılamaz olan varlık du­
rumudur. O Adem'in altında kalmak ve ona bağlı ol­
mak yerine vahşeti ve şeytanla ortaklığı seçmiştir

Vahşi kediler sırtlanlarla orada karşılaşacak


Satyr'ler birbirlerini orada çağıracak
Lilith orada yatar
Orada kendine dinlenecek bir yer bulabilirler
saiah 34:14)

Lilith vahşiliğin içinde sürünerek, havlayarak, hay­


van sesleri çıkartarak dolaşır ... En uçta olan, kalbin hız­
la çarptığı, eti yırtan, cinsel heyecanla dolu çılgın ayin­
leriıide tanrıçaya bağlıdır. O, yabana kadındır. Dudak­
lanndan süslerinin sırrına doğru bal aktığı söylenir. (
ımcri ve ayaklan Havva'yı ayarttığı için Tanrı tarafından
kı·silmiştir.) Yanlız uyuyan erkeklerle sevişir, kavşaklar­
ıl.ı erkeklerin oğullarını baştan çıkartmak için adi bir fa­
lıi �e gibi bekler.
Havva içgüdüsel dişiliğin yaşamsal yanıyken Lilith
ı.ıııı lersine ölümcül yanıdır. Lilith ekinoksları ve gün­
ı l1111iiınlerini yönetir. Onun güçleri Hecate'nin güçleri
r.ıl ı i kadının yaşamındaki kavşaklarda yükselir, yani er-
1'.• ·ııliklc, adet görmede, hamileliğin başından sonuna,

.ıııııı·likte ve menapozda.
11.ılıacrkiller Havva ile Lilith arasında bir düşmanlık
.
. t,l11r .ıııı11 düşünmüşlerdir. Havva ihtiyaçlarını ilişkile­
' ' " '' ' ' l',ıılı·rcbilir ama Lilith bunu yapamaz. O sonsuza

. ı. ı '·' ıı ııksuz ve aşksız kalacaktır. Havva evinde güven­

ı .ı ı. rl 1·11 11, do ğanın acımasızlığı içinde vahşi ve fırtınal


ı , , ı .ı ,.ıııı sfırer. Birbirlerini kıskanırlar ama düşman de-

51
ğildirler. Olgun kadınlar, ayın her iki yüzüne ayrılmış
kökün her iki yanına da ihtiyaç olduğunu bilirler.
Köle olmadığınız zamanı hatırlayın. Yanlız ve neşe
içinde yürür, çırılçıplak yıkanırdınız. Onunla ilgili tüm
anılarınızı yitirdiğinizi söylüyorsunuz; hatırlayın . . . . .
.

Onu anlatacak hiçbir kelime olmadığını, onun var olına­


dığını söylüyorsunuz. Ama hahrlayın, hatırlamak için
uğraşın; yapamıyorsanız, onu yeniden yaratın.

52
4

TARİH ÖNCESİNDEN AIBŞLİ ZAMANLARA


DEK BÜYÜCÜLÜK

Büyücülük ve tanrıça inanışının tarihi (onun hikaye­


..., tızcrine pek çok cilt yazılabilir, ya da pek çok yakla­
·,ıııı yolu bulunabil ir. Tarih hiçbir zaman nesnel değil­
' '''· mutlaka yazarın önyarg1lan, kültürel, ırksal ve IXJli-
111 ılıın.ımu eserde etkili olur. Bu sersemletici k:m.Ş)ma
• 11.-. ıVt'l de eklenince konu duygusal, hist� (Hister­
.ı. ıı tlı•lyatağına) ve şehvetli bir hal ahr. Bu yüzden ko­
. . 11\ 11 htiyücülükten açbğımız zaman aynı zamanda hak­

ı •111ı. 1.1 lıiç kimsenin tarafsız olmadığı annelerimizi ve


. ..ıı ..ı.,ı ı�. kutsal anayı tartışmış oluyoruz. Büyücülüğün

ı •• ıtıı ı ..ılı.ı tloğrulannın, ana doğrµlanna karşı mücade-


1 ' ' "· l ı. ılıal ann ( Psikoposlann) kendini doğa, dönü-
"

.... 111 r.ı·... 1111 ve kadın vücuduyla ortaya koyan dişil il­
• t· ••1 .w..ı �;avaşını anlatır. Geçmişe doğru ilerledikçe

53
işaretleri okuyuşumuzun artarak tarafsızlaşmasma rağ­
men; mitin ve gerçekliğin geçerli uygulamalarını biçim­
lendiren olaylan anlamak zorundayız. Nasıl olursa ol­
sun mitler ve efsaneler bize yansıttıkları kültürü ve ke­
sin kanıtlar olmaksızın kabul edilmeyen yönlerini anla­
tırlar.
Tarih öncesindeki tanrıça hakkındaki çalışmalarında
Marija Gimbutas anaerkil değilse bile kadın merkezli
olan toplumları itinayla incelemiş ve ortaya çıkarmıştır .
tanrıça merkezli dinin kökleri verimlilik tanrıçasına tapı­
lan Paleolitik çağa dek uzanır. Mağara resimlerinde ve
tanrıça heykellerinde tanrıça,büyük ana biçimiyle çok
memeli, çok karınlı ve bazen hamile olarak gösteriliyor­
du. Farklı adlarda da olsa büyük anaya tüm kültürlerde
tapılmış olduğu anlaşılmaktadır.

Büyücülüğün öğre tisi doğ,adan gelir. Ayrıca bu kült Güneşin,


Ay'ın ve yıldızların hareketlerinden, kuşların uçuşundan,
ağaçların dingin gelişiminden ve mevsimlerin değişiminden
de e tkilenmektedir.

Büyücülük ilk olarak 35,000 yıldan fazla bir süre ön­


ce Buzulçağı'nın sonunda ortaya çıktı. Buz güneye doğ­
ru çekildikçe tunduralar yaşamla doldu, hayvan sürüleri
başıboş bir durumda dolaşmaya başladı. Toprağın üs­
tünde avcı, toplayıcılar ihtiyaçları için gezinmeye başla­
dılar. Şamanlar kendilerini sürülerin ruhlarına karıştır­
dılar ve böylece tüm yaşamı aşılayan, titreşen ritmi keş­
fettiler. Anatanrıçayı içinde taşıyan rahibeler ve Boy­
nuzlu Tanrıyı içlerinde taşıyan rahipler ayinlere başladı­
lar. Değişen mevsimlere tapındılar, yıldızların hareket­
lerini ve diğer doğa olaylarını gözlemlediler. Kabilenin
öğretmenleri, kanun yapıcı ve uygulayıcıları, doktorları
v� ebeleri oldular. Son tahlilde onlar halkları için göksel

54
otoritenin; ana ve baba figürlerinin semboJleriydiler.
Buzlar eriyip otlaklar daha güneye doğru yayıldıkça ka­
bileler balıkçıhlda ve şifah otlarla da ilgilenmeye b�ladı­
lar. Yeni aletler geliştirildi ve ayn ayn duran aileler ya­
vaş yavaş küçük köylerde toplanmaya başladılar. Şa­
manlar ve rahipler de bu köylerde ha!Jclanınn maddi ve
ruhani iyiliği için çalışmaya başladılar.

TANRIÇA İNANCININ İLK ZAMANLARI


Büyücülüğün nas1l ortaya çıktığı kesin olarak bilin­
miyor. Benim görüşüme göre, büyücülüğün gelişmiş ol­
duğu iki ana kaynak vardır. Birincisi, tarih öncesinin di­
ni olan tanrıça inaruşıydı Bu dinden daha sonra birçok
gizemli gelenek gelişti. Büyücülük ağırlıklı olarak bir ka­
dın dinidir ve aslında anaerkil dinin kökünde büyücülü­
ğün yatbğı söylenebilir. Büyücülük babaeikilliğin taşıdı­
ğı niteliklerin çoğunu içermektedir; mevsimsel kurallara
uyma, kehanet, iyileştirme, bitki bilgisi, mit anlahmı ve
astroloji g;bi. Bu yetenekler büyük olasılıkla yüzyıllar
süren görgüsel uygulamalardan gelişmişti. Kadınlar bu
sanatlan korudular, çünkü y�arnlan daha çok ev üzeri­
ne kuruluydu ve toplumun ruhsal y�nbsı, çocuk bakı­

mı, çiftçilik. çömlekçilik, dokurnaalık, hasta · veya ölü


•li•�eğinde olaıun bakımı gii b işlerle ilgiliydiler. Büyücü­
liıkte liderlerin yokluğu da kadınların örgütlenme anla­
yı�nu ortaya koymaktadır. Kadınlarda örgütlenme hiye­
ı.ır�ik ve egemenlik temelinde olmaktan çok işbirliği te-­
ııwlindedir. Benim bakış açıma göre büyücülük, top­
lııııulaki kadınlann becerilerini, tariflerini değiş tokuş
..ııııı·l,•ıi ve deneyimlerini karşılaşhrmalanyla gelişmiş-
111

55
Tanrıçanın tapınaklarının yıkılmasının ardından ra­
hibeleri dinlerini babaerkilerin kıskanç bakışlarından
koruyabilecekleri taşra toplulukları arasına karıştılar.
Kendilerinden sonraki kadınlara bırakmak için gelenek­
lerini devam ettirdiler. Eski bilgi, cadı avı köprüyü yı­
kıncaya dek anadan kıza geçti.
İyileştirici olarak kadın (Woman as Healer) adlı kita­
bında Jeanne Achterberg, Danimarkalı bir şamanı anla­
tır. Hayranlık uyandıran efsane Thorbioga:

Baştan aşağı düğmeli yeşil bir kaftanı vardı; boynnnda cam


boncuklar diziliydi ve başına, üzerinde beyaz kedi derisinden
şeritler bulunan oğlak derisinden bir başlık takmışh. Ayakka­
bıları, kürkü üzerine sırımlarla bağlanmış ve pirinç düğmelele
tutturulmuş dana derisinden di. Ellerinde, kürkü içine dönük
beyaz kedi derisinden eldivenler vardı. Beline ise bir Hun'lu
kemeri takmıştı, büyü aletleri bu kemere asılı duruyordu. Ba­
cakları zayıf olduğundan, pirinç toplarla bezeli bir asaya da­
yanarak yürüyordu.

Yaşam yerleşik bir düzene doğru evrildikçe rahibe­


ler ve şamanlar, dünyasal şiirlerle uğraşmaya başladılar.
Güç ve Ley çizgilerini kullandılar. Dört büyük mevsim
ve dört büyük festivali kutladılar. Defin tümseklerini ve
sınır noktalarını belirlemek ve ayinler için bir odak be­
lirlemek için dev boyutlarda taştan anıtlar yaptılar.

Her ayinde Güneş'in ve Ay'm ışıklarının taşlara vurmasıyla


güç yükseldi. Bu anıtlar görünmez enerjinin dev depoları ha­
line geldiler, görünen ve görünmeyen dünyalar arasında ge­
çitler açhlar. www.facebook.com/ pagani zmturk iye

Tarih öncesinin bu kavimleri uzaklara yolculuklar


yaptılar. Bu yolla düşünceler ve uygulamalar kültürler
arasında değiş tokuş edildi . Robert Graves buna anaer­
kil Tuatha de Danaan kabilesinin tarihini örnek verir.

56
Kabile Suriye' den gelen bir işgal dalgası sonucu Yuna­
nistan üzerinden kuzeye gelmiş, Danimarka yoluyla İr­
landaya ulaşmış ve Bronz Çağı' nın ortalarında İrlan­
da'yı işgal etmişti. İrlanda'ya varışı eski kayıtlara İ.Ö.
1472 olarak geçmişti. Bu kabile tanrıça Danu'ya tapıyor­
du. Argos'taki tapınakları Phoenician'lar tarafından ele
geçirilmeden önce Peleponesse' nin dini başkentiydi.
İrlanda işgaller kitabında adı geçen ve Bede'nin dini
tarihince (F.cclesiastical History) desteklenen başka bir
işgal de Danaan'lardan 200 yıl sonra gerçekleşti. Bu in­
sanlar bahdan, Trakya'dan, Akdeniz ve Atlantik yoluy­
la geldiler. Karaya Wexford Körfezi'nde çıktılar ve ora­
ıla onları Kuzey Britanya'ya geçmeye ikna eden Dana­
.m'lılarla karşılaştılar. Bu kabileye Piktler (Pixi) denildi.
K;ıbilenin kadınlan, Amazonlar gii b savaşta yer alıyor-
1.ııdı. Graves eski İngiliz, Yunan ve İbrani kültürleri
.ır;ısında sıkı bağlar olduğunu iddia eder. Ona göre
M .Ü. 2000 yıllan civarında denizci bir kabile kuzey, gü­
' '"Y ve Doğudan gelen işgalciler tarafından Ege' den ko­
\·ıılclu. Böylece bir bölümü kurulu ticaret yolunu izleye­
• ··� kuzeye doğru giderek Britanya ve İrlandaya ulaşh.

ı •ı,�ı·r kalanlar da Suriye ve Kenan' a doğru ilerlediler.


lhı yftzden;

Modem katolildik, babaerkil ü�ülük ve erkek egemen rahip­


·� anlayışına rağmen yavaş yavaş yeniden adaJie olduğu
IT,c·'nin Ana·oğul dinsel gelenel<lerine, Aramean ve Hint Av ­
"'I"' kökenli 'Savaş;ı-Tann' geJenekJerinden daha çok bağlı­
ılıı

···•"•'::ı,1 kabileler Bronz Çağı boyunca Avrupa ovala­


, ' ' " 1 .ı·.ıı • kavurarak barışçıl tanrıça halkını dağlara çe­

' .ı .. " , ı ı 11 rladılar. (Thessaly' e yapılan ilk saldırının ta­

, ·•·• ı ı ı • l'XXY dür) tanrıça halkı; festivalleri kutlaya-

57
rak, eğitim için şiir, mit ve sihirden yararlanarak eski
dinlerini ayakta tuttu . İrlanda'nın şiir okulları ve Druid
okulları da bu halkla bağlar taşırdı. Şiir ve şarkıyla tan­
rıça halkı geleneklerini korudu . Ağaçların savaşı (Cad
Goddeu) adlı şiirin aşağıdaki parçalan bunu çok iyi an­
latmaktadır.

Birçok biçimlere girdim,


Doğru olanı bulana dek.
. . . Gökte bir damlaydım,
Parıldayan bir yıldız
Kitaptaki bir kelime .
. . . Bir yıl esrik kaldım,
Suyun köpüğünde.
Ateşin içinde köseği,
Korulukta bir ağaçbm.
İçine girmediğim hiçbirşey kalmadı. . .
Isırgan otunun çiçekleri,
Dokuzuncu dalganın suyu iken,
Britanyalıların büyük sihirbazı,
Gwydion tarafından büyülendim . . .

Hikayeler ve romanlar Welsh ozanları tarafından


yayılıyordu. Bunlar kilise tarafından istenmeyen ama
Groves'in yazdığı gibi ' genel olarak geleceği gören ve
kahinlik yapan ' kimselerdi. Bu ozanlar Cymry mahke­
meleri tarafından süriilen ya da kendileri uzaklaşan
Welsh şairlerinin devamıydılar. Cymry'ler M . Ö . 5. yüz­
yılda İngiltere'nin kuzeyinden geldiler ve Welsh' deki
birçok küçük kabileyi, Goidelleri, Brython'lan, bronz Vl'
cilalı taş insanlarını ve diğer yerlileri kontrol altına ald ı
lar. Welsh ozanları bir gezgin gibi· ağaçların altında vey. ı
evlerde mesleklerini yaparak Graves'in Taş Devri' nde ı ı
beri var olduğunu söylediği, eski bir edebi geleneği dı·
vam ettirdiler. Şiirle ilgili ilkeleri Hergest'in kızıl kit . ı

58
hında toplanmışbr: ' Şiiri zenginleştiren üç şey: mitler ,
şiirsel güç ve eski biçimin bilgisi' aynı zamanda kanun
uygulayıcı ve rahipte olan bu şairler, {rlanda' da fıli (ka­
hin) ve derwydd (meşe kahini) olaıak da anıJırlardı.
Onlaıa saygı duyulur ve bir o kadar da onlardan korku­
lurdu.

Rahiplik özeJJiklerini Hristiyan din adamlanna kapbrmaları­


nın üstünden yüzyıllar geçmiş bile tisa; eğer biri İrlandalı bir
şairi en küçük m aşağıJama çabasına girerse, şair onun sal­
dırganhğı üzerine, yüzünde siyah 9banlar çıkaran ve bağır­
saklannı suya çeviren bir taşlama yazar ya da yüzüne 'bir de­
met deJiadam otu' atarak aklını yitirmesini sağlardı.

Hristiyanlıkta son halini bulan tektannlı bab.1erkil


dinler, Avrupa Ekininin kanlı bir sömürüsünü b.1şlattı­
lar. Başlangıçta anaerkil dinleri yavaş yavaş işgal edi­
yorlardı ama sonıa giderek yöneten sınıflar ve serfleri
ı lünüştü: Britanya ve İrlanda' da bir uzlaşma ve asimi-
1. ısyon rüzgarı esmeye başladı. İrlanda'nın bazı bölgele·
ıinde yeni Hristiyan inanışları ·eski dinin rahipleri tara­
ı111dan danışıklı bir şekilde kabul edildi. Druidler olarak
• ı.ı adlandırılan, şaman, rahip ve rahibelerin eski atalan,

11niki uzun yıl çalışıp tarih bilgisi, mit, gizli din ve ka­
ııııular öğrenerek şair oluyorlardı. Şiirlerinin kaynağı
. .ıı·t...i dünyaydı ve üyeliğe kabul törenleri de şamanla­
ııııl·.i gibiydi Bu tören sırların deneyimle öğrenildiği ve
• •1ılo�ın tüm basamaklannın çözümlendiği bir yolculuk
. ı. 1111" 1-..t i.

l·.·.lddcn Achaean'lar olarak bilinen bir kuzey kabile­


ı , 1111.ırıhlar gibi güneye ilerlerken üçüz tanrıçaya ta­

ı ·... lı.ıvvana1ıkla uğraşan kabilel�le karşılaştılar. İlk


ı · • ı., ı·1ı�· ıldler tanrıça inancı� etkisi altına girdiler .
. •111.11ılıl.ır bu büyünün işe yaradığını öğrenmişler ve

59
bl'lbaerkil düşünceden uzaklaşmışlardı. Erkek Yunan
Tl'lnrısı Dios, tanrıçaları Hera tarafından evlat edinilmiş
ve adı Zeus olmuştu . Ancak gittikçe daha çok kabile
g�neye indi ve bu iki farklı gelenek karşı karşıya geldi
ve ' . . . Bu noktada kültürel savaşlar kaçınılmaz hale gel­
mişti. Acheanların lideri, Zeus' un bir annesi olmadığını
iddia edince bir din savaşı patladı. Zeus ve Hera (Bü­
yök tanrıçanın adlarından biri) arasındaki mücadeleler ,
taın da babaerkiler ve anatanrıça arasındaki savaşı yan..
sıtınaktaydılar. Troya'nın yağmalanma sıyla (M. Ö . 1200)
yı.ınan egemenliği biraz azaldı.Yaklaşık 200 yıl sonra da
bit Hint-Avrupa kabilesi, yollarının ü zerindeki herkesi
öldürerek, her yeri yağma ederek, yakıp yıkarak geldi
ve barışçıl anaerkil kültürlere saldırdı. B u barbar sürü­
sünden kurtulabilenler dört bir yana dağıldılar. İrlan­
d a' nın. Kralı Heremon (M. Ö . 1267 civan hüküm sürdü)
M.Ö.2000 yılında Crete'den geçerek Yunanistan' dan İs-
. p anya'ya geçen Milesian kabilelerinden birin �en geli-
yordu. .
Rhea ve A thena' nın baş rahibeleri Rhea' dan vazge-
çip Pios' u kabul edene dek ayaklarina birer örs bağlana­
ra� saçlarından meşe ağaçlarına asıldılar. Atina' daki elli
paJ1antid rahibesi yeni babaerkil dine teslim olmak yeri­
ne kendilerini denizin kollarına bıraktılar. Zsuzsanna
B udapest' in belirttiği gibi, işgalciler arasındaki ilk sorun
Parıt eon' un birleşmesi konusunda çıktı. Sonunda Po­
sef den ormanlardan denize taşındı. Zeus en yüce tanrı
oldU . Üçüz tanrıçanın Nymphe yönü demirci Hephais­
to s'la evlendirilerek adı Aphrodite olarak değiştirildi.
BaJ<lretanrıça, vahşi hayvan avcısı Artemis oldu ve Tan­
rı ;.pollon statüsünün yükselmesi için onunla ikiz sayıl­
dı. tanrıçaları Artemis olduğu ve onun için daha yüksek

60
'

bir statü istedikleri için Atina'lılar ve Boeotinonlılar dış-


landı. Daha sonra Artemi�' e asıl ismi olan Athena ismi
geri verildi ama Zeus' un kafasından yeniden doğması
gerekti. Annenin bu şekilde yok sayılması babaerkilliğin
anaerkil karşıtını biyolojinin deforme edilmesi bahasına,
yok etmek yolundaki amacını açıkça gösteriyordu.
Yer altında babaerkiller daha da vahşileştiler. Yer al­
tı kıralığının Üçüz tanrıçası Wekate yok edildi ama hal­
kın bunu takip eden isyanı babaerkilleri Pasephane'yi
yeni yönetici Hades'in tanrısı yapmaya zorladı. Buda­
pest' e göre: Bu evlilik teC:avüzden daha masum değil­
dir. Bununla beraber seks düşkünü bir toplumun ilkte­
melleri atılmış oldu. Bütün Batı dünyası Yunan mode­
lindeki değerleri ve kadının sömürülmesine doğanın ya-
pıyı altı ve geliştirdi
Dünyanın diğer yerlerinde de oynanan hep aynı
oyunda örneğin; Mısır' da Ra, Hatbar ve Esis'i yerlerin­
den etti. Babilde Manduk tüm evreni ele geçirdi Huris­
tiyanlıkta ise tanrıçaya tapınanın yerini Azize Meryem
kültü, tanrıça mitlerinin yerine de tanrısal çocuk hikaye­
si alır. İsmi Havla (yaşam) dan gelen Havva ise yoldaşı,
iilüm ve doğum sembolü olan, yılan ve bilgiyi temsil
ı·den yediği elmayla tanrıçanın anne biçiminden gelir.
İngiltere' de rahipler büyük sabbat festivallerinde
ı lansa izin verdiler ve böylece şamanlar ve rahipler Wic­
ı 'oı n'lara ve şekil değiştiricilere dönüştüler. Kahinlik, iyi­
lı·�;tirme ve şiir eğitimi devam etti. tanrıçanın kuyuların­
• l.ı 1 Iristiyanların, Keltlerin ve Druidlerin eşit olarak ka­
l 1111 l'<.iilmeleriyle birlikte dünya sihri halen Meryem
I· ıı il i"ı içinde yapılıyordu. Kadınlar günlük yaşamlarında
ı.ııırıı�aya binbir değişik yolla tapıyorlardı.

61
dww.facebook.com
MasaJan düzenlemek, defne dallarından aksesuar yapmak.
Ayak izlerinden anlamlar çıkarmak Ocağın içindeki kütüğün
üzerine meyve ve şarap koymak, kuyunun içine ekmek at­
mak hep böyle şeylerdendi .. Kadınlar birşey tasarlarken Mi­
neıva'mn yardımını istediler. Düğünlerde Venüs gününü
esas aldılar ve halk arasına ne zaman çıksalar tannçarun ko­
ruculuğundan yararlandılar.

Orta Çağ'ın kibar gelenekleri sebebiyle Meryem bir


tanrıça kadar yükseldi ve adına zarif katedraller yapıldı.
Fakat aynı zamanda Meryem kesin çizgilerle şöyle bir
yere oturtuldu.

Tarihte ilk kez anne oğlunun önünde diz çôktü ve aşağılıklı·


·ğını özgürce kabuletti Bu, azize kültünde cisimlenmemiş en
büyük er1 zaferdi Başka bir anlamda yenilgisinin kesinleşme­
sinin ardından kadının teselli edilmesiydi

Orta Çağ'ın sonuna dek cadılar kehanet, iyileştirme


ve gökyüzü kontrolü için hem özel hem de genel olarak
kullanıldılar. Walker 1382' de Kyburg kontunun, kalesi
koruması ve düşman ordusunu dağıtacak bir fırtına ko­
parması için, nasıl bir cadıyı kiraladığım anlatır. Röne­
sans'a kadar kilise yetkilileri bir cadının gökyüzünü
kontrol edebileceğini (Tannnm izniyle) ve bunun için
cezalandirılmayacağıru söylüyorlardı. Ancak Orta Çağın
korkunç politik, sosyal ve dinsel kargaşası köylü ayak­
lanmalanyla ve statükoyu tehdit edenlere verilen büyük
cezalarla son buldu. Haçlılar milyonlarca insanı yerle­
rinden koparıp yaşamın doğal döngüsünü bozunca ve­
balar Avrupa nüfusununun çoğunu yok etti. Darmada­
ğın olan milletler arasındaki savaşlar, kırsal kesimi yağ­
malayan hırsız baronlara ve kanunsuzluğa yol açtılar.
Arhk kıtlık ve anarşi hüküm sürüyordu.

62
Orta Çağ'ın son bulmasıyla birlikte; durağanlığı teh­
dit edenlere karşı 30 yıllık tüyler ürpertici bir canilik
başladı. Komplo teorileri varsa bile bunları ispatlama
şansımız hiçbir zaman olmayacak. Belki de cadı avını
yöneten sınıfların kendi qurumlarını güçlendirmek için
başlattıkları bilinçli bir kampanyaydı. Bazıları da bunu
iç uyuşmazlıkların bilinçsiz bir yansıması olarak gördü­
ler. Nedeni ne olursa olsun kadınlar, Yahudiler ve tüm
diğer yabancılar serbestçe avlanan hayvanlar olarak gö­
rüldüler. Saygısızca avlandılar, işkence gördüler ve mil­
yonlarca ölü verdiler. Hristiyan zulmünün en fazla ya­
şandığı yer Protestan ve Katoliklerin birbirlerine karşı
savaştıkları ülkeler ve çevreleriydi.

Bir cadının yaşamasına izin verme (Exodus 22:18)

Ateşli zamanlar, tıpkı kara bir gölge gibi, sonsuza


dek belleklerimizde yer etmiştir. Büyükannelerimizin iş­
kence gördüğünü unutamayız; onların anılarını ve engi­
zisyoncular kanlı görevlerini yaparken tüm Avrupalı ka­
dınların hissettiği buz gibi korku da belleklerimizden
hiç çıkmayacak. Bunları unutamayız ve unutmamalıyız
da. Böyle acılar derin yaralar bırakır. Ortak aklımız ve
kendimize ait bilgilerimiz dizginlendi ve bizden koparıl­
dı. Annelerimizin sütünün bize verdiği mesaj; dişi ol­
manın kutsal olmamak olduğudur. Bizler tüm yaşamın
kaynağı, fakat aynı zamanda namussuz, kirli; iğrenç ve
faydasız. Unutmuyoruz. Başka ne yapabiliriz ki?
Korkuyorum . Nasıl hatırladığım aklımdan çıkmıyor.
Yanan et kokusu, alev alev yanan saçlar. Ayaklarınız
yavaş yavaş yanarken duyduğunuz korkunç acı. Seyre­
den erkeklerin yuhalamalarının, beni izlemeye zorlanan
kadın ve çocukların donuk dehşetini hatırlıyorum. Her-

63
yeri saran duman bana bir Kron'un öğütünü hatırlattı.
'Dumanı içine çek, daha çabuk ölürsün, dumanı içine
çek!' Hayatın nefesini, kendi etin kavrulurken çıkan ze­
hirli ama delicesine hoş kokulu dumanı içine çekmek,
hatırlıyorum. Nasıl unutabilirim ki? O anda, ıstırabın
doruğunda, en vahşi işkence aletlerinden daha kötü bir
biçimde ezen, zonklatan ve burkan bir aa içinde, bu
kor ·ve harın erkeklerin peygamberlerinin bir sözünü
hatırladım. İnanılmaz bir şekilde bunu yineleyip dur­
dum:

"Ne yaptıklarını bilmeyen bu insanlan bağışla Anne."

64
5

BABATANRININ YÜKSELİŞİ

Papa Innocent Vill S Ara1ık 1484'de 'Summis Desi­


daris Affetibus adındaki bildirge Katolik Kilisesinin bü­
yüçülüğe karşı düzenlediği seferberliğin habercisiydi.
Bildirge, belirtileri t:Lim Avrupa'da duyuJan fakat özel­
likte Rhine)and ve Ita1ya'nın dağlık kesimlerinde yayı·
�ın Büyücülük problem inden bahsediliyordu. O zaman­
ı.u· Avrupa, çok tehlikeli ve güvenilmez bir yerdi. Bü­
yük salgınlar oluyordu; tarihlere göre 1348' de Avrupa
ııftl'usunun 1/4'ü veba sa1gınıy1a yok oldu. Bu zamanlar
•tvııı zamanda miiyonlarca insanın; kıra1bnn ve tabuJa­
uıun hep birlikte yurtlannı terk edip Filistin' e tehlikeli

... ·11-n• giriştikleri Haçlı seferlerinin zamanıdır. Haçhlann

... .} .t:tJ sağ kaJabildi ve yurtlanna dönebilenler büyük


· ..ı111'-. larla karşılaşblar. Köylüler yağmacı ordular ve
·•lı:ııılau· yüzünden kaçarken ürünlerini çürümeye bı-
,,,ı· 1111•:1.ırdı. Bu yüzden kırsal kesimde açlık hüküm sü-

65
rüyordu. Pahalı savaşların karşılanması için yüksek ver­
giler konuyordu. Halkın çoğunluğu ya açlığa terkedil­
mişti ya da toprak sahiplerinin ordularına kaydediliyor­
lardı. Yerel dük ve baronların varlığına rağmen toprak­
ların alınıp geri verilmesi yüzünden doğan önemsiz
kavgalar bu düzensizliği adet haline getirdi. Ö nceleri
taşranın güzelliğini sağlayan düzenli askerlerin çoğu,
haçlı seferlerimizde, savaşlarda veya orduları da etkile­
yen salgınlarda ölmüşlerdi. Matilda G oge'in tahminleri­
ne göre haçlı seferlerinde yedi milyon kişi hayatını kay­
betmiştir. Birçok kırallığın yok olması ve geride kalanla­
rın göçebe paralı askerler yüzünden kendilerini koruya­
maz hale gelmeleri anlamını taşıyordu.
Kilisenin rahip mezhepleıi arasında sürekli bir an­
laşmazlık vardı, öyle ki bir ara ortada iki Papa bile var­
dı. Kilisenin bir kolu Hristiyan inancı olan yoksulluk ve
alçak gönüllülüğü şiddetle savunurken, çürümüşlüğü
ve açgözlülüğüyle tanınan parasal mutlakiyetçilik ve sı­
radan insanların zihinlerine korku çalarak güç kazan­
mıştır. Daha dünyevi bir mezhep tarafından sertçe sal­
dırıya uğramaktaydı. Yeteri kadar ezilmiş olan kitlelere
birde kilise tarafından ağır vergiler konmakta ve bu pa­
ralar birçok rahibin masraflı hayat tarzının karşılamasın­
da kullanılmaktaydı. Bütün Avrupa' da dine aykırı hare­
ket çıkmıştı ve bunlar kilisenin birliğini sürekli daha da
kötüye sürüklemekteydi. Bir grubun bastırılması sadece
bir başkasının onun yerini almasına yol açmaktaydı. Ö r­
neğin Fraticelli, Frankiskonların Hristiyanlık karşıtı ola­
nın kilise olduğunu iddia eden ayrılıkçı bir grubuydu .
Bu grup yokaluncaya dek takip edilmiş ve acımasızca
katledilmiştir. Magnalatta köyünün tüm halkı öldürül­
müş ve köyde Papa V. Martin'in emirleri dahilinde taş
taş üzerine bırakılmamıştır.
İnsanlar kilisenin hükümlerine ve İsa' nın öğretileri­
ni çarpıtmasına karşı isyan ettiler. Kilise inananlara ne
bir rahatlık ne de acılarına bir teselli vadediyordu . Aksi­
ne, acı çekmenin Tanrı'nın bir hükmü ve insanların -
özellikle kadınların - günahlarının cezası olduğunu va­
dediyordu . İnsanlar doğal olarak bu felaket ve üzüntü
habercilerine, özellikle de birçok vezir kadılarıyla aynı
sefil talihi paylaşmıyor olduğundan, isyan ediyorlardı.
Örneğin, Aziz Bernard, buz gibi bir ifadeyle : Ki buna
-

büyük cübbeli rahipler arasından cemaatinin cebini bo­


şaltmaktan ziyade günahlılarının üstesinden gelme ça­
basında olan biıini gösterebilir? " diyordu.
Barbata Walker, 12. yy. manastırlarının kendilerini
şarap dükkanlarına ve kahvehanelere çevirdiğini, rahibe
manastırlarının rahiplerin gizli genelevleri haline geldi­
ğini ve bayan çevre sakinlerinin günah çıkartma sırasın­
da rahipler tarafından baştan çıkarıldığını iddia etmek­
tedir.
Büyücüler kilise tarafından birçok sebeple saldırıya
uğramaktaydı. Öncelikle bu kişiler kadındı ve Hristiyan
öğretisi ibadetin kadına ait olan kurallarını erkeğinkine
dönüştürmeye çalışmaktaydı.
Büyükananın temsilcileri olarak kadınlara güvenil­
memekte ve Babatanrının ilahlaştırılmasını destekleme­
diklerinden şüphelenilmekteydi (doğru olarak) kraliçe
olsun sıradan insan olsun, genç olsun yaşlı olsun, aslın­
da tüm kadınlar şüpheliydi ve hiçbirine güvenile m ezdi.
Kilise toplumda bir dayanak bulmuş ve kontrolü ele ge­
çirmeye başlamıştı. Pozisyonunu sağlamlaştırmak için
de Hristiyanlar ruhani sınıfın dışında kalanlardan; özel­
l i kli kadınlardan alabildiğince güç ve parayı soyutlama­
ya ve bunları ele geçirmeye başlamışlardı. Hiçbir dine
1 l ri stiyanlığa gösterildiği kadar tolerans gösterilemezdi.

67
Çünkü Hristiyanlık herhangi bir meydan akımına daya­
namayacak kadar güçsüzdü. Hristiyanlığın yok etmeye
çalıştığı paganlar ve büyücüler, eski dinin temsilcileri­
nin çok büyük bir bölümünü oluşturuyorlardı. Avrupa
halkı kiliseye saygı gösteriyor olsalar bile eski gelenekle­
rinden vazgeçmemişlerdi. Din değiştirme diye adlandı­
rılan geçişten uzun süre sonra bile gerçekte hala pagan­
dılar. Bu durum saldırgan bir kilise için: İlerde kan ve
teröre bağımlılık yaratacak olan; bir ölüm - kalım mü­
cadelesi idi. Kilise yeni yerler fethedip daha da fazla
Tanrı düşmanı buldukça zorbalık onu baştan ayağa sar­
dı.

.... Hızlı değişim zamanlan .. toplumu yönetenler statülerinin


tehdit altında olduğunu hissettiler ve şüphelendikleri herke­
sin üzerine acımasızca yürüdüler. Tanrı tanımazlar, büyücü­
ler ve Yahudiler göze en çok batan uyumsuz kitleyi oluşturu­
yorlardı ve bu gruplar en sert cezalara çarptınlıyorlardı.

Papalık Bildiryeşim Kremner ve Spreyna adındaki


iki keşiş tarafından yazılan Mallevs Maleficarum izledi.
Bu iki keşiş papanın emriyle büyücülükle uğraşanların
teşhir edilmesini ve cezalandırılmasını amaçlayan bir se­
ferberlik başlattılar. Mallens ü ç bölümde yazılmıştı: İlk
bölümde dahilleriyle büyücülüğün varlığı ele alınıyor:
İkinci bölümde büyücülere nerelede rastladığının örnek­
leri veriliyor ve büyücüyü tanımanın yolları açıklanıyor;
son bölümde ise suçlu büyücülerin sorgulanıp cezalan­
dınlması için yasal prosedür işleniyordu. Yasal, projeyi
desteklemek amacıyla kilişe bildirgesi medeni kanunla
birleştirildi buna göre:

Suça ait prosedürün ve cezalandırmanın acımasızlığı artb: Si­


vil otoritenin, kısa prosedürler ve olağanüstü cezalar uygula­
masına yönelik olağanüstü yetkilerine göre yumuldu: Gizili l -

68
ğe izin verildi. Crimen excephım fikri yarabldı, suç sivil halk
. için çok tehlikeli oldu öyle ki bu korkunç suçlara; savunma­
nın geleneksel rutin korunmasını ortadan kaldırmakta ve ül­
keyi en tehlikeli düşmandan korumak amacıyla kanunlaş tırı­
lan en aamasız ve kab işkencenin yolunu açmaktadır. 16.
yy'dan itibaren sadece kainlik değil sihir ve büyükcülüklere
doğru daha az rastlanan suçlar haline gelmiştir.

Böylece bir polis devleti doğdu . Kilise, yasalar ve


devlet bir terör hakimiyeti kurup muhalifleri kontrol al­
tına almanın bir yolu olarak halkı tecrif etmek için ra­
hatsızlık yaratan bir ittifak kurdular. Bu, bir biçimde ön­
ceden bilinmeyen bir saldırıydı, yönetici sınıflar yoksul­
ları hep ezmişlerdir. Fakat bu yasalar özellikle kurum­
sallaşmış ve bir kitle katliamına izin vermiştir. Kutsal
savaşlarda ölen erkeklerden çok kadın katolik kilisenin
ellerinde can verdi. Matilda Gage'in tııhminlerine göre,
yasayı takip eden üçyüz yılda çoğunluğu kadın dokuz
milyon kişi ölüme mahkum edildi. Örneğin Lanyedarf­
da 1492 - 96 arasında yetişkin kadın nüfusun beşte biri
cadılıkla suçlandı. Beş - i ölümlere ek olarak, intiharlar,
hücrelerde mahkemeyi bekleyen sanıklar açlıktan ölüm­
ler, ek parası kazanan bireyin ölümüyle açlıkla yüzyüze
kalan hücrelerdeki ölümler (suç ortaklığından cezalandı­
rılma korkusuyla onlara kimse yardım etmedi) meydana
geldi. İllegal linçleri ise hiç saymıyorum . 1 590' da Henry
Bovget Almanya' da neredeyse heryerde andı yakma
atışları yandığını ve Corraine' ye giden yılanların yollan
üzerinde kazığa bağlanmış binlerce andı görebilecekleri­
ni belirtmiştir.
O zamanlardaki sosyal ve ekonomik düzensizlik do­
layısıyla büyücülük korkusunun savunmasız ve cahil bir
halk içinde nasıl yayıldığı kolayca görülebilmektedir.
Halkın doğa üstüne karşı korkusu ve gizli düşmanların

69
varlığına olan inancından beslenen engizisyon görevlile­
ri ve onların vekilleri bu korku ve nefreti kışkırtarak
halkı terörize ettiler. Öyleki kısa süre içinde düşmanlar
birbirini ihbar ·etmeye başladılar, aslında toprak ya da
mal üıerine çıkmış olan itilaflar, tarafından birinin ya
da ikisinin engizisyon hücrelerine girmeleriyle sona er­
di.
Çoğu suçlamanın temel amacı kar idi. Tutuklandı­
ğında sanığın bütün mallarına kilise tarafından el konu­
luyor ve hiçbiri bir daha geri verilmiyordu. Suçlular üs­
tüne üstlük bir de kendilerine uygulanan işkence için
de belli bir para ödeniyordu . Örneğin İskoçya' da suçlu­
lar yasaya yapılan damga için altı şilin ve sekiz peni
ödemeye mahkum edilmişlerdi . Ölüler bile rahat değil­
di: Öldükten sonra dinsizlikle suçla!labiliyorlar, kemik­
leri mezarlarından çıkarılıp yakılıyordu . Bütün mallarına
da el konuyordu. HiÇbir iş veya aile serveti emniyette
değildi. Cadıların yakınlan da mahrum bırakılıyorlardı
ve hiç kimse onlara yardım etmeye cesaret edemiyordu .
İntiharlar da mallara el konulmasına bir sebep teşkil
ediyordu . Üstünden baskı görenler karşılık olarak altın­
dakilere baskı uyguluyorlardı. Kilisenin kasten düşmanı
öğretileri kadına nefreti uygun görmekte ve milyonlarca
kadının ve çocuğun öldürülmesini aktif olarak destekle­
mekteydi.
Kiliseye göre kadın maddenin - dünyaya ait olan
- simgesi iken, erkeklerin Tanrıya daha yakın olduğu�
na, ruhani gerçeklerin koruyucusu ve yayıcısı olduğuna
inanılıyordu. Fakat birçok sıradan insanın anlayışına gö­
re gerçek tam tersiydi. Bu insanlar kadınların olağanüs­
tü dünyalarında bağlantıları olduğunu düşünüyorlardı.
Onlara göre görünmez 'güçler' kullanarak büyü yapıp
şifa verenler erkekler değil kadınlardı. Kilise doğal ha-

70
yatı ölçüp düzenlemek ve ruh dünyasını bir düzene
sokmak için çok çaba harcıyordu. Kadınlar doğuştan
daha anarşizan daha değişken, daha özgür, mücadeleci
ve muhalif görülüyorlardL
Kab ve faşist dünya görüşüne sahip olan erkeklere
göreyse, böylesine düşünce özgürlüğü hem tehlikeli
hem de korkutucuydu. Kadınlar Orta Çağ erkeklerinin
sistemleştirilmiş dünya görüşünü sona erdirecek bir ka­
os olası.hğını gözönünde bulunduruyorlardL 1b yüzden
de kadınlar ayartıcı bir etken olarak görülüyorlardL Ka­
dınların, erkeklerin düşüncelerini Tann' dan Şeytan' a
doğru yönlendirecek güçlere sahip olduklarına inanılı­
yordu. İtalyan adı gelenekleriyle ilgilenmiş olan Charles
Godfrey Beland Arodia adlı kitabının ekler bölümünde
şunla n yazmıştır:
Bu despatizm anlayışı, çok büyük oranda hoşnutsuz
insanı isyana sevk etti ve meydanda da savaşarak yene­
meyince kinlenmiş her nasılsa: Üstü kapalı bir biçimde
batıl itikatlar ve eski geleneklerden alıntılarla karışık, bir
tür gizli a� biçiminde açığa çıkarmışlardır.

Bımım sonucu ise cadılığı ve büyücülüğü din olarak benimse·


yen, büyücüleri de rahipleri olarak kabıi eden isyancılann,
düşkünlerin ve hoşnutsuzlaun hesapsız bir şekilde gelişmele·
ri ohnu�tıır.n

Cadılık içinde, öldürülmüş olan dokuz milyon cadı­


nın çoğunun aktif bir biçimde Payon olduğu düşünül­
mez. Hiç 'değilse çok az Alman Yahudisi gerçekten Hit­
lere suikast girişiminde bulunmuşlardır. Azmlıklaıa, da­
ha doğrusu başka olanlara- kadınlara, siyahla­
ra -Yahudilere, Müslümanlara, çingenelere uygulanan
kıyımlar, tüm zamanlarda ve kültürlerde benzer şekilde
iç karartıcı bir forrnülasyona s�hiptiler. Dernonoloji

71
(Şeytanbilirn) in saçma ve iğrenç aynnhlannın değişmez
'
olduğunu düşünenler M . S . 2. yy da Aleksandiyalı Aziz
Klementin Carpokcates cermaatine yapılmış iddialarını
'
ya da Aziz Epiphazivson M. S . 4. yy da Gnostik dinsiz­
ler hakkında yazdı.klan. . . Manchean dinsizler için Aziz
Augustine'nin öne sürdüğü suçlamalara faydalanma
amacıyla göz atabilirler. Bu tekrarlanan imgelenme iğ­
renç ayrıntılar genellikle özdeştir ve bunların özdeşliği
kıyıcı Ortadoksluk ve cinsel şehvet arasındaki psikolojik
bağlantıya bir nebze ışık tutmaktadır. Kutsallık taslama­
nın ve sadizmin ortaya çıkışları da bundan ayn değildir.
Cadılık merakının gerçeği, Feminist filozof Mary
Dalg' nin aşağıda belirttiği gibi, katledilen bu kadınların
bir şekilde yenilemez olmalarıdır.

" Cadı avcıları kendi halkını bu yenilmez unsurlardan - fizik�


sel, akılsal, ekonomik, e tik, ve manevi bağımsızlıkları ve ey­
lemlilikleriyle erkek egemenliğini tehdit eden kadınlan temiz­
lemeyi hedefliyorlardı. "

Bazı kadınlar gerçekten bildiğimiz manada cadı


iken, diğerleri de büyücü medyum veya ebe idiler. Bun­
ların dışında kalanlar ise güzel, çirkin, yaşlı, bekar ve
lezbiyen, zengin, yoksul fakat en önemlisi kendini be­
ğenmiş kadınlardı.
Örneğin Christine Lorner. İskoç cadı mahkemelerin­
deki araştırmasında sanıkların yarısının evli olmadığını
ve bu şekilde sanığın cesaretini ve suçlamayı reddini
sağlayan 'smeddum' yeteneğine sahip olduklarını sap­
tamıştır.
Kötü cadılarla ilgili batıl inançlar 18. yüzyıla dek
sürmüştür. İngiltere' deki en son cadı mahkemesi
1712' de ve İskoçya' daki en son cadı infazı 1727' de ger­
çekleştirilmiştir. Kaldı ki günümüzde de gayri resmi

72
olarak cadılara eziyet edilmektedir. 1928'de bir Macar
köylü ailesi yaşlı bir kadını cadı olduğu iddiasıyla öldü­
resiye dövmüştür. Mahkeme ise bu aileyi dayanılmaz
bir baskı sonucu bu suçu işledikleri gerekçesiyle serbest
bırakmıştır. Engizisyonun gücü ile birlikte anılan silahlı
işkence 1257' de resmi olarak onaylanmış ve 1816 'da Pi­
us VII kaldırıncaya dek Katolik kilisenin başvurduğu bir
yöntem olarak devam etmiştir. Engizisyon 1834' e dek
aktif kaldı ve yerli topluluklar, özellikle Latin Amerika
Katolikliği kabul etmeyen insanların işl.<enceyle öldürül­
melerine maruz kaldı. Her zaman bir misyoner ile bir­
likte bir de engizisyon memuru gönderiliyordu. Kilise
hiç pişmanlık duymazdı. Pius X tarafından desteklenen
Kardinal Lepicier şunları söylemiştir:

Kilisenin kendi otoritesine dayanarak dinsizleri yargılayıp


ölüme mahkum etmiş olması gösterir ki kilisenin gerçekten
öldürmeye yetkisi vardır. Bu konuda bir kilisenin yanıldığını
söylemeye kim cesaret edebilir.?

Engizisyona müsamaha gösterip, bunun karanlık


çağların bir ürünü olduğunu farkedenler kafalarııu Hit­
ler, Peron, Mussolini, Franco, Trujillo, Duvallier, Mar­
cos gibi katolik Yakın Çağ diktatörlerine, kendi dini için
engizisyona eşdeğer bir kilisede eğitilen Staline çevire­
bilirler. Kaçınılmaz bir sonuç olarak engizisyon yaşa­
maktadır.
Engizisyonun mahkeme kuralları şunlardı:

1- Prosedür gizlidir.
2- Söylentiler suç delili olarak kabul edilebilir.
3- Sanığı suçun niteliği veya yasal savunma hakla­
n konusunda bilgi verilmez.
4- Tanıklar gizli tutulur.

73
5- Yabana şahitler, aforoz edilmişler ve çocuklar
delil sunabilirler. 6- Sanığın lehinde hiçbir delil
kabul edilmez; sanık
lehinde konuşanlar ise suç ortağı olarak tutukla­
nırlar.
7- İşkence her zaman kullanılır, f.ğer bir itiraf var
ise bu sefer de bunu onaylatmak için işkence
yapılır.
8- Işkence altında suç ortaklarının isimleri mutlaka
doğrulanmalıdır.
9- Hiçbir sanık masum bulunmaz .

BÜYÜCÜLÜGÜN ÇAGIMIZDAKİ
CANLANIŞI
.

Yeni kültürel hareketlerin müjdecileri yazarlar ve


şairlerdir. Büyücülüğü ve yeni Paganlığa olan ilginin
aniden artışından özellikle sorumlu üç yazar vardır.
Margeret Murray 1921'de Batı Avrupa da Cadı Mezhebi'ni
'

yayımladL Murray bir Mısırolog ve Antropologd u. En­


gizisyonda yargılanan cadıların ifadelerini inceleyerek
büyücülüğün Bab A vrupa'nın eski dini olduğu kanısına
vardı. Diana' nın cadılann tanrıçası olduğunu belirterek
bu dini Diana mezhebi olarak tanımladı. Büyücülük sı­
radan insanlar kadar asiller arasında da yaygındı ve en
önemli iki bayramları Mayıs Yortusu ile Kasım Yortusu
idi. Bu dinin tarımalık öncesi bir din olduğu ve hay­
vanlar ile ürünlerin verimliliği ile ilgilendiği düşünülü­
yordu.
Murray büyücülüğü, onüç dolunay (Esbat) ile sekiz
temel bayram kutlayan bir din olarak görüyordu. Cadıla­
rm Tanrısı, (1933) ve yıl bir verimlilik ayininde kurban

74
edilen I<ral'ın konu edildiği 'İngiltere'deki İlah Kral' adlı
kitaplarında bu teorilerini ilerletmiştir. Birçok kadın ay­
dının başına geldiği gibi, hem de doksan yaşında bir ki­
tap yayınlayan biri olduğundan kendisine öfkeyle saldı­
rılmış ve deli bir ihtiyar olmakla suçlanarak dışlanmış­
tır. Bulguları geniş ve ayrıntılı olduğu ve uzun süre et­
kisini sürdürdüğü halde -bunlara ancak yakınlarda bir
kez daha göz atılmıştır. Bugün şu bir gerçektir ki, mah­
keme raporları ve işkenceyle verilen itiraflar büyücülük­
ten çok işkenceci ve onun ansel fantezileri hakkında bil­
gi verebilir.
Margeret Murray'ın çalışması gözden düşmektedir,
çünkü yaptığı çıkarımlar, işkenceyle verilen itirafların
oluşturduğu mahkeme metinlerinden alıntılardır. Ben­
zeri belgeler güvenilir deliller olarak gösterile mez. Her­
şeye rağmen, Margeret Murray bir öncüdür ve diğerle­
rini kendi araştırmalarını yapmaya teşvik etmiştir.
Eğer Margeret Murray itibar görmemiş olsaydı bir
başka önemli halkbilimci Charles Leland gözümüzden
kaçmış olacaktL Leland 1899' da 'Aradia ya da Cadıların
İncili' kitabını yazdı. Bir Amerikalı olan Leland kıztlderi­
li kabileleri arasında yaşamış çingeneler üzerinde araş­
tırmalar yapmış, Kelt terekecilerinin falını öğrenmiştir
ve 1899'da ilk Avrupa Halkbilim Kongresi'nin başkanlı­
ğını yapmıştır. İtalya' da eski bir cadı ailesinin üyesi ol­
duğunu iddia eden Maddalena ile tanıştı. Maddelena
Leland'a Latinceden çevrilmiş bir kitap (bölgeler kitabı)
getirmişti. Kitap Güneş- Luafer ve kızı Aradia ile birlik­
te dünyanın ezilen insanlarına büyücülüğü öğretmeleri
için gönderilen, cadılar kraliçesi Diana cemaatinden sö­
zetmekteydi. Leland'a. göre o sıralarda Romanya' daki
köylerin hepsi büyücülükle uğraşıyordu.
Aradia' da karşımıza tanrıçanın emri çikar.

75
Şimdi kötü ırkı (zalimleri) yok etmesi için büyücülü­
ğü öğrenen Aradia onlara seslenmektedir:

Ben bu kapıdan öbür tarafa geçtikten sonra


İhtiyacınız ne olursa olsun
Ayda bir kez, ve dolunayı gökte gördüğünüzde
Kuytuluklarda toplanın
Ya da ormanlarda hep birlikte olun
Kraliçenizin, annem, büyük Diananın
Ö lümsüz ruhuna tapmak için.
Büyüyü bilmeyenleri yetiştirin, içinde ateş olanları
Söyleyin onlara: Annem onlara bilmediklerini bildirecek.
Ve hepiniz zincirlerinizden kurtulacaksınız
Ve herşeyinizle özgür olacaksınız
Ve göstermek için özgürlüğünüzü
Ayinlerde çıplak olun, hem kadınlar hem erkekler
Bu size zulmeden son kişi yok oluncaya dek sürecek.

Oldukça alaylı bir dille yazdığı eserinin bu siyasi


yönü birçok muhafazakar cadının kendisine itibar gös­
termemesine sebep olmuştur. Bu yüzden TC Letbridge
ve Raymond Buckland bunun politik bir propaganda ol­
duğunu düşünmektedirler. Doreen Valiente ise Le­
land'ın bu sebepten ve cinsel açıklığı ile birlikte marji­
nalleştiğini iddia eder. Bununla birlikte feminist cadılar
Leland'ı sempatik bir yazar olarak görürler. Ve Le­
land'ın babaerkil sistem dizginsizce saldırdıkça dişi
prensiplerinin statükoyu yıkmak için yükseldiği iddiala­
rının tamamen desteklerler.
Robert Gravesin 'Beyaz Tanrıça' sı da birçok cadının
kütüphanesinde bulunan bir kitaptır ve benzer rağbet
gören kişiler gibi Graves' de şöhretinden çok çekmiştir.
Bir keresinde Wicca' ya sadık iyi kalpli bir bilge olarak
tanımlanınca kariyeri de saldırıya uğramıştır. " Şiirin iş­
levi Musa'nın dinsel yakarışından başka birşey değildir"
·iiyen bir şairdi Graves . Kitabı hakkında hiçbir dinsel

76
açıklama yapmamışsa da kendi itiraflarında "Anı, karşı­
koyulmaz bir takınb beni alıyordu ... Zihnim bütün gece
dizginsiz bir şek.ilde işledi. Bu durum sonraki gün de
sürdü öyle ki kalemim bu hıza güçlükle erişiyordu. Her
kitabın ilk yetmiş bin kelimelik taslağını üç haftada bi­
tirmiştir ve beyaz tanrıçanın talep ettiği bedelin de bilin­
cindedir. "Kendinize ben kimim? diye soracaksınız; sizi
uyarıyorum o ya tüm zamanınızı ister, ya da hiçbir şey."

Graves cadı topluluklarının Britanya'da hep var ol­


duklarını iddia etmiştir. Avrupa'run şiir bilgisi gerçek­
ten de, temellerini yüzyıllar boyunca derin bir dini gizi
oluşturduğu, büyüsel yöntemlere dayanmaktadır. An­
cak büyücülüğün yakın zamandaki gelişim üzerine bil­
gileri Margeret Murray'a dayanır. Graves İrlandalı Kelt­
lerin başlıca gelenekleri hakkında yazmış ve ağaçların
savaşım konu alan eski bir şiir ile uğraşmıştır. Graves
güçlü şiirsel betimlemelerini kullanarak Kelt İrlanda' sıru
tasvir etmiştir. Bir cadı olduğunu iddia etmemiştir ya da
cadılara büyük bir saygısı yoktur ama bir şair olarak
sihrin şiirselliği onu hep büyülemiştir.
Beyaz tanrıçada Graves tanrıçanın Apolloyu engel­
leyebilmek için uyanchnlma gereğinden abarblı bir ş·e­
kilde söz eder:

Kurucu, Bilim Tannsı: Anne si, vahyedilen gerçeğin, aklın ve


şiirin tannçasının gücünü gaspeder ve inananların yasalarla
engellemeye çalışır - vahyedilen sihir gider, geriye tannbi­
lim, kilise adetleri ve olumsuz ahlak anlayışı kalır.

Bir cadı olmamasına rağmen Graves'in feminist ca­


dılar tarafından sevilen biri olmasının sebebi açıkbr.
Coşkusuz modern hayata olan nefreti çok kabdır ve şi-

77
irsel duyarlılığı modern hayatın değersizliği karşısında
bıkkınlık içindedir.

İçinde bulunduğumuz: Şiirin temel simgelerinin de­


ğersizleştiği bir uygarlıktır. Bu uygarlıkta yılan, arslan
ve kartal sirk çadırlarına, son balığı ve erkek domuz
konserve fabrikalarına, yarış atı ve tazı bahis ringlerine,
ve kutsal ormanlar kereste fabrikalarına aittir. Ay Dün­
yanın edilgen bir uydusu olarak, kadın ise yedek devlet
personeli olarak aşağılanır; para ise herşeyi ve herşeyi
satın alır ama hakikati ve hakikati bilen şairleri asla sa­
tın alamaz.

MODERN CADILAR

Büyücülük kırsal alandaki ailelerce canlı tutulmuş­


tur. İngiltere' de 1951' de •büyücülük yasasının kaldırıl­
ması cadıların deliklerinden çıkmalarını sağlamıştır ve
büyücülük altı yüzyıllık bir baskının ardından kamu ala­
nına girmiştir.
Graves Gardner (1884 - 1964) büyücülük konusun­
da yazan bir yazardan çok bir cadıydı. Gardner uzun
yıllar Uzak Doğu' da memurluk yapan ve aynı zamanda
kavçuk ve çay torbalan işleten, amatör bir antropolog­
du. Emekliliği sırasında, Hampshire' da (cadılarıyla bili­
nen bir kent) yerel cadılarla bağlantı kurmuş ve 1939' da
Crotona Cemaatine katılmış, bundan sonra da Wicca'ya
kabul edilmiştir.
Cadılığın hala yasadışı olması sebebiyle, Gardner
"Yüksek Sihir Bilgisi " adlı kitabını, " Günümüzde Büyü­
cülük" ismiyle ve Scire isminde bir yazarın kalemiyle
yazılmış gibi, 1949' da yayımlamıştır. Yasanın 1951' de

78
kalkması ile Gardner açığa çıkb ve kitabı yüzünden
meslektaşlannm ağır eleştirilerine hedef oldu. Meslek­
taşlannm iddialarına göre Gardner'in büyücülük hak­
kında anlatbklan yetersizdir. Gardner cadıları başrahi­
beler yönetiminde buluşup Üçlü Tannça'ya, Pon'a ya
da Ormanlar Tannsma ibadet eden gruplar olarak ta­
nımlamıştır. Cadıların dokuz adım çapındaki bir çember
içinde, çıplak olarak ibadet ettiklerini, dans, şarkı ve
meditasyon yoluyla da güçlerini artbrdıklarını anlatma­
mışbr. Yine ona göre cadılar Murray'ın anlatbğı aynı
sekiz şenliği kutluyorlardı. Gardner kendisine eski di­
nin eksik öğre� olabileceğini onu büyü ve giz hak­
kındaki geniş bilgisiyle bu eksiği kapattığım iddia etmiş­
tir. Saf bir Wicca olmaması dolayısıyla saldırıya uğrama­
masına rağmen, Gardner yok olma tehlikesi içinde bu-
1 unduğu düşündüğü eski tinin korunması yolundaki İs·
teği konusunda samimiydi. Diğer kaynaklarca oııaylan­
masa da Gardner bazı ayinlerin yazılması için Aleister
Cro� tubnakla suçlanmakt�dır.
Odağında bulunduğu tartişma ortamında Gardner,
ne olursa olsun, ya eski bir cadı tarikatına dahildir ya

da Aleister Crowley ve Doreen Valiente ile birlikte bü­


yücülük ayinlerini düzenlemiştir. Belki her ikisi de doğ­
rudur. Akademik olarak değer taşımayan tüm eski bilgi­
ler bayağılaşmaya ve çürümeye mahkumdurlar ve beş
yüzyıl sonrasmda bu bilgiler doğal olarak güncelleştiriJ..
meye veya en azından çağdaş cemaatin kolayca anlaya­
bileceği bir yoruma .ihtiyaç duyar. Bütün inanışlar taraf­
tarlan için anlaşılır olmalıdır. Eldeki bilgilere göre Gard­
n�r'in dahil olduğu cemaat ayinleri öz kültürel geçmiş­
lt-rini yansıtan orta sınıf İngiliz yurttaşlarından oluş­
maktaydı.

79
Gardner'in yaptığı caçlılann gerçek mirası hakkında
ve eski cadı neslinin iddialan ile bunlara karşı iddialar
arasında bir tartışma başlatmaktı. Bu tartışma Margot
Adler'in "Ayı cezbetmek " adlı kitabında incelenmiştir ama
bulgularının hepsini burada anlatmak mümkün değil.
Adler bu kitapta yirminci yüzyıldaki canlanışını ve son
yirmi yılda Avrupa ve A.B.D'deki gelişimini sayısız bi­
rinci el kaynaklan değinerek, günümüzde büyücülüğün
ne eski bir sanatla ya da Avrupa cadı mahkemeleriyle
ilgili olduğuna ne de antropolojik veya etnolojik bir
araştırmadan çıktığını çünkü buna bir kanıt getirileme­
yeceği sonucuna vardı.
Caitlin ve John Mattheus "Batı Yolu " adlı kitapların­
da modern Pagan'lığın canlanışını ve bunun eski din ile
bağlantısını tartışırlar:
Geçmiş zamanın eski dini ile modern büyücülük
arasında çok büyük bir boşluk olduğu görülüyorsa, bu
aralarındaki bağlantının ya görünmez ya da varolmamış
olmasandandır. Ama eğer bir şaman mirasçısı varsa bu
·

kesinlikle bir cadıdır.


Bu yazarlar 1 071' de ölen Juli' a Brandon adlı cadının
soyundan olan erkek cadı George Pickingil (1816 -
1909) örneğini verirler. George altmış yıl içinde, bazıları
hala yaşıyan, dokuz kadar koven kurmuştur.
Büyücülük geleneklerimizin otantik · olup olmadığı
gibi tartışmalar, bir toplu iğne başındaki melek sayısını
tartışan erkeklerin doğal akılsal tavrıdır. A pollo saldır­
maktadır . . .
1971' de yazar Bonewitz, cadıları ailevi, gotik ve ye­
ni - pagan olmak üzere üçe ayırmıştır. Ailevi cadılar
gelenekleri anneden kıza geçen, genelde kırsal toplu­
luklarda yetişen, dünya sihri dediğimiz; hava durumu­
nun kontrolü, ürünlerin yetişmesini sağlama, büyü, tıl-

80
sım yapmak gibi işlerle uğraşırlar. Bonewitz' e göre go­
tik cadılar ise cadı avı sırasında işkence görüp öldürülen
ve Hristiyan4ğın gizli ya da bastırılmış yönlerini sergile­
yen, satanizmin modern tamamlayıcılarıdırlar. En son
kategorideki yeni - paganlar ise Gardner'in anlattığı
tipler yani paganlar, feministler vb . . dir. Ailevi ve ye­
ni - pagan cadılar konusuna katılabilirim ama şu gotik
cadıların; hiçte öldürülmüş olanlarda, mahkeme tuta­
naklarının yansıttığı, mahkum kadınların suçlandığı fa­
aliyetlerden çok işkenceci ve hakimlerin sado - muzoşist
fantezilerinin mağdurlarının oluşturduğu; kitleyi temsil
etmediklerini düşünüyorum .
Günümüzde büyücülük paganların, feminist cadıla­
rın, Tanrıça cemaatinin ve diğerlerinin eklektik bir bile­
şimi durumundadır. Ne egemen bir akım vardır ne de
kendiliğinden ortaya çıkmış bir lider. Kadinlara özgür­
lük hareketinin kurduğU ağ sayesinde feminist ve ana­
erkil ruhanilik devam edebilmektedir. Feminist cadılar
ise hem eski dünyanın rahibelerinin hem de Amazonla­
rın dolaylı tems;mcileridirler.

81
6

ASTROLOJİ VE AY

Cennetin kraliçesi... o da ormanın tenhahğuu, yal­


nız tepeleri ve bulutsuz gecelerde kendi saf görüntüsü­
nü gölün sakin, pürüzsüz yüzeyinde yansıtan dolunayı
sey rederek (Diana'nın Aynası) yelken açmayı severdi.
Ay binlerce yıldır şairlerin, mistiklerin ve tannçaya
tapanlann malzemesi olmuştur. Bir gümüş diliminden;
şişman alhn hasat A y'ına; ordan derin ve zengin karan­
lığa göklerimizde yapbğı yolculuk, doğrusal dünyamız­
daki döngüsel bir sırdır.
Tüm dünyadaki insanJar Ayı izlemişlerdir. O, kut­
sallığı, gizemli dişiyi, kadının kendi düzeniyle ilişkisini;
değişken, akışkan ve alışılmadık olan herşeyi simgeler.
Ay, şekil değiştirici, aldaha, cazibenin kraliçesi ve ruh­
ların cennetidir. Ay'a Sioukslar hiç ölmeyen yaşlı ka­
dın; Perslerde, sevgisi herşeyin içine işleyen Metra der­
lerdi. Eski Britanya'ıun adı •sütbeyaz Ay Tanrıçası• an-
'

83
lamına gelen Albian' dı. Veda'lar (Kutsal Hint Metinleri)
ruhların ölümden sonra Ay'a döndüğünü yazıyorlardı,
ayni iddia daha sonra Ortik mezhepler ve Pisagorist ta­
rikatlar tarafından da ortaya atılmıştı. Ay; ruhların, yıl­
dızların cennet turlarına geçtiği, yoki'nin kapısıydı.
Ölüleri ve doğmamış olanları koruduğuna inanılırdı. Su
gelgitleri Ay tarafından yönetilir. Bir mite göre ancak
sular yükselme doğabilir ve karanlık ay da ölebilirdiniz.
İskoçya' da kadınlar yalnızca Dolunay zamanında evle­
nirler ve " İyi bir Ay bu Tanrı onu kutsasın " diyerek
Ay'ı selamlarlardı. Afrika kadınlan da Ay'a "yaşamları­
mızı seninki gibi yenile " diyerek dua ederlerdi.
Dönemsel büyüyerek parıldama ve geri çekilip sön­
me gereksinimi özünde dişidir ve Ay' ın durumlarını
göstermektedir. Bilge Too te Ching şöyle der: "Erilin
bilgine rağmen dişil olanı tercih eden dünyanın tüm bil­
gisini taşır. " Ateş yerine Ay' a tapılacağının ilk belirtisi
Atlantis'in batmasıydı. Sibyl Leek, Mayalann A tlantis
battığında 64 milyon kişinin öldüğünü kaydettiklerini
yazar: " Bu iki kez temelinden sarsıldı, sonra da ateşle
kurban edildi. " Deprem tarafından sallanırken patladı.
Yazar aynı zamanda Platon'un Ekinoks'un arslandan
yengeçe kaydığı sırada, kendi zamanından 9000 yıl önce
battığını söylediği Poseidonis (Atlantis)'ide ekler. Böyle­
ce Dianacı Ay ana kültleri doğdu ve Wicca gelişti. Ay'la
birlikte serpmek ve vaftiz etmek gibi su kültleri oluştu.
Şekil değiştirici Ay'a, bilinç ateşe tapan güneşçi uygar­
lıklara bir denge unsuru oldu . Atlantis'in cinsellik bü­
yüsünün kötüye kullanılması ve rahiplerinin ahliiksızlığı
sonucu yok olduğunu anlatarak mit de bunu_ destekle­
di. Kalde onların Ay'ın şekilleri ve Zodyak'ın 12 işareti
üzerine kurulu bir Ay Çarkı vardı. Ana tannç alan, her­
şeyi içeren bir, İ sthar'ın kuşağında Zoryak'm 12 işareti-

84
ni taşıdığına inanılıyordu. Büyük Mısır Tanrıçası İsis,
Ay'ın anası ve Mısır'ı Atlantis geleneklerine bağlayan
sıiların koruyucusuydu. Ay gemisi alt dünyadaki ruhla­
rı ışıkla kurtarılmaları için taşırdı. Hristiyan kilisesi
Ay'ın önemini anladı ve Vatikaru Büyükanaya adanmış
kutsal bir yer olan Vaticanus dağının üzerine kurdu.
Mary: Kilisemizin Ay' ı, bizim Ay' ımız ruhsal Ay olarak,
bilinir. Paskalya Hristiyan takvimindeki en önemli şen­
lik bahar dolunayından sonraki ilk pazarda kutlanır.

TAKVİMLER VE AY

28 günde Ay bir çember çizer. Şişkin, doğurgan do­


lunaydan, yeni Ay'ın en ince dilimine, oradan karanlık
aysızlığa. Ay çemberden 13 Ay'lık bir yıl çember çı­
kar. İlk takvim Ay'a göre yapılmışhr, kadınlar kanama
ya da yeni bir yaşamın ortaya çıkmasını beklerken Ay'a
bakmışlardır. Latincedeki Mensturation (adet görme) ve
Mensuration (ölçme) aynı kökten türemişlerdir. Ay'ın
13 kez dönmesi bir yıl (13x28=364) artı bir gün yapar.
Wicca ölçüsünün bir yıl artı nimetler; lanetler ve yas
tutma için bir gün olması bu yüzdendir. Ölçme kadınla­
rın gebelik endişesi ya da korkusuyla kanama öncesi

günleri saymalanyla oluşan aybaşı bilgisiydi. (Yeniay,


dolunay ve çeyrek günlerde olduğu gibi) Ay'ın her du­
rumunun yedinci günü özellikle önemli sayılıyordu, ve
bu günlerde tatil yapılıyordu. Mendoji biliminin konusu
Ay'dı. Ay takviminde günler öğleyin değiştiğinden Pa­
gan şenlikleri Hristiyanlannkinden bir gün öncedir. 13
Aysal ay 13'ün uğursuz bir rakam olduğu yolundaki
Hristiyan savıyla bağlantılıdır; ne olursa olsun birçok
kültürde 13 uğurlu bir sayıdır. Ne kadar güvenli olursa

85
olsun hiçbir şey Ay'ın iyiliği olmaksızın yapılamaz ...
hangi ay hangi mevsim olursa olsun.

ASTROLOJİK AY

Geleneksel astrolojide Ay'ın vazgeçilmez bir değeri


vardır. Eski astrolojiyi kullanarak, hastalığı teşhis etme
sanatı Decumbiture hastalığı anlamak ve doğrµ tedavi
yöntemini bulmak için Ay hareketlerini baz alır.
Doğumsal astrolojide Ay (Güneş'le birlikte) iki ışık­
tan biıidir, ve dişil kralın biyolojik annenin olduğu ka­
dar Büyükananın da sembolik ifadesidir. Bir kişinin di­
şil prensiple nasıl ilgili olduğunu, nasıl kendini yetiştir­
diğini nasıl kendini, evinde hisse ttiğini, onu neyin hare­
ketlendireceğini, ne hissettiğini, nasıl kaçtığını anlatır.
Ay içgüdü belki de bilinçsizliktir. (Bu özelliklerinden
Pluto (Ares) tarafından alınıp alınmadığı tartışılır olsa
da)
Ay çocukluğuınuzu temsil eder. Yaşlandıkça Güneş
sembolüne eğilim gösteririz ama çocukken Ay'a eğilim­
liyizdir.
Albertus Magnus Ay için şöyle der: "Diğer bütün
gezegenlerin onun yanından geçen etkilerinin taşıyıası­
dır. Ay vücuttaki akışkanları kontrol eder, gözyaşları,
lenf akıntıları, adet görme ve döngüsü, göğüsler, göğüs
sütü, üretim çemberi, çocuk doğumu ve verimlilik. Ay
duygusal tepkilerimizi ve bunların vücudumuza etkileri­
ni gösterir. Ay mideyi kontrol eder. Bilindiği gibi bu bö­
lüm şehvetle olduğu kadar adet öncesi gerilim ya da
fazla kanama, kramplar, tıkanmalarla, duygusal denge­
sizlikle direkt olarak yansıyan adetsel çemberden de et­
kilenir."

86
ADET GÖRME VE AY

Pers kadınlan ilk kanamanın Kutsal baba' ya karşı


gelen fahişe Jahi' de de meydana geldiğine inanırlardı.
Büyük yılan Ahrimon'la cinsel ilişkiye girdiğinden itiba-1
ren adet görmeye başlamıştı. Daha sonra cennette tek
başına yalnızca bir boğayla birlikte yaşayan ilk dürüst
erkeği baştan çıkarmış. Aşk yapmayı bilmeyen bu erke­
ğe cinselliği öğretmişti. Yunanistan' da adet kanı Hera
tarafından tanrılara sunulan olağanüstü kırmızı şarap
olarak biliniyordu. Yerliler taşlan adet kanı anlamında
kırmızı boyayla boyamışlardı. 'Thor aydınlanma ülkesine
ve sonsuz yaşama tannçanan kanında yıkanarak ulaş­
mıştı. Kelt kralları Kraliçe Mab'ın kırmızı içkisini içerek
Tanrı olurlardı. Ve kırmızıyla işaretlenmek tanrıça tara­
fından kral seçilmek anlamına geliyordu. İngiliz çiçek
tanrıçası Bloedwedd'in bütün vücudu çiçekten oluşu­
yordu. Ve ismi "kanlı düğün" sözcüğünden gelir. O,
Mısırlı Pharaos İsis'in kanını içerek ölümsüz olmuştur.
Taboolar adet görmeyle !iretilen şeytanlardı, bunlardan
biride yılan saçları ve akıllı kanıyla Gorgondu. Viktorya­
lılar adet görme zamanında hamile kalınan çocukların
gizli' güçleri olacağını düşünürlerdi. Benzer şekilde yaşlı
kadınların, büyülü kanlarını içlerinde sakladıkları için,
sihirli güçleri olduğuna inanılırdı, bunlar klan liderleri
ve şaman olurlardı. Adet gören bir kadına yaklaşan er­
keğin, aklını gücünü, enerjisini ve diriliğini kaybedeceği
söylenirdi. Cerridmen' in kazanı ve kutsal kase kanla
dolu olarak görülürdü. Elevsis'in karışımı ise kan ve
sütten, kadının ürettiği iki önemli sıvıdan oluşmuştu.
Menarche ya da kanamanın ilk göründüğü an, genç
kızlar için fiziksel olarak çocukluğun bittiği ve ruhsal
olarak öte dünyalara giden kapının açıldığı sihirli bir

87
andır. Adet görme öncesi ve adet görme sırasındaki an­
lar kadınlar için en büyülü anlardır. Sınırsız gücümü­
zün yakıp yıkmaması için diğer kadınlarla birlikte geçi­
rilmesi daha iyidir; Gorgon'un avladığı yalnızca erkek­
lerdir. Adet görmek için barınaklar ve kuytuluklar ka­
dınlara, biran önce eve koşmanın ezici yükü yerine to­
parlanmak için zaman verirdi. Beraber yaşayan kadınlar
genellikle aynı zamanda adet görürler, hikayeler anlatıp
kara büyü yaparlar ve kirletici etkilerden kendilerini
arındırırlar. İlk kez adet gören genç kız kadınların büyü
dünyasına girer, diğer dünyanın eşiğinden geçmiş olur.
Adet görürken, düş görür, daha yaratıcı oluruz ve eğer
ruhsal etkinliğimiz engellenirse çµgınlaşınz. Doktorlar
buna adetlenme gerilimi derler, ama cadılar bunun deli­
lik (Lunacy - ay çarpması) olduğunu bilirler. Elleri ve
dizleri üzerinde sürünerek bir kurt gibi ulumak doğru­
sal eril bilincine karşı iyi bir adetsel panzehirdir. Çiğ et
yiyerek yüzünüzde Gorgon maskesiyle sokaklarda av­
lanmak da fena değildir. Bildiğim hiçbir soyguncu size
yaklaşamaz. Bu onların kanlarını dondurur ve onları to­
za çevirir.
16. yy' da cadı avının revaçta olduğu bir dönemde
yazan Ficino, Ay hakkındaki çağdaş bilgiyi anlatır. Ay'ı
kuruluktan ve soyutluktan uzak deneyimsel, duygularla
ıslanmış, gezegenlerin en nemlisi olarak tanımlar. Ay'ın
daha çok doğa ve bedenle ilgili olduğunu, bahçıvanların
onun döngüsüne göre ekim yapmalarını ileri sürer. Ay
büyümeyi ve yok olmayı ifade eder. Ficino iyi :?amanla­
ma ve vücut ile ruh hakkında tam bir kontrol sağlayan
bu hızla ilerleyen gezegeni dikkatle izlememizi buyurur.
Yeni ay ilk çeyreğe kadar gençliği ve yeni başlangıç­
ları ifade eder, ilk çeyrek ergenliği ve olgunluğu, dolu­
naydan ikinci çeyreğe kadar olgunluk ve yaşlılığı, son

88
çeyrek yeni aya dek ölümü ve çürümeyi anlahr. O za­
man Ay'ın değişimleri bizim değişimlerimizi ve yaşa­
mın dinamiğini etkiler; doluluk, yenilik, büyüme, kü­
çülme, ölüm . Ficino, aysal ruhu şöyle anlatır: "Bir ejder
ya da boğa üzerinde, boynuzlu, kafasında ve ayakları­
nın altında yılanlar olan genç bir kadın il .
Ay ve yılan doğanın ve Ay' ın akışkan, değişken ya­
pısını anlatırken boğa da doğanın verimliliğini anlatır.
Ay enerjiyi yansıhr ve emer. Ay derinliklerden emir alır
ve diğer gezegenlerin ruhlarını kontrol eder. Işığa (Gü­
neş' e) geri giden yol karanlıklardan geçer. Ay küçül­
dükçe boşalarak, kendini akıtır. Eş - yayılım, son bul­
ma, yok olma, ölüm işlemleri daha büyük bir modelin
parçası olarak görülürler, boşalma önemlidir, kişisel ya­
şam dolulaştığı kadar boşalır da, ışık kadar karanlık da
vardır.
Ay, içimizde bir hareket olmasının garantisi olma­
dan, yaşamımıZı yüzeyde dolu görteren amaçlar plan­
lar; yorumlar ve açıklamaları boşaltır. Boşaltma, doğal
olarak dolulaşmak kadar iyi bir duygu vermez; yaratıcı
ve 'üretken görülmez . . . Ay'ı gözleyen çiftçiler ürünleri­
nin ne zaman olgunlaştığını, ağaçtan düştüğünü, iyileş­
tiğini ve mayalandığını bilirler. Psikolojik olarak düzgün
kişi doğanın Ay'la birlikte azalarak, tam karanlığa düşe­
ceğini bilerek ruhunun toprağına aynı anlayışla bakar.
Ölüm her zaman yaratıcılığa yakındır, Ay parlak,
doğurgan ve gelişkin olduğu kadar karanlık, kısırlık ve
boşluktur. Bir paradoks . Güneşsel evrim ölümün ve
yok olmanın reddi ve ona karşı dirençtir. Ay bilgeliği
şeylerin yaşamın başlaması için ölmesi gerektiğini bilir.
Ay yalnızca anların en kısasında dolunaydır.

89
DELİLİK (Lunacy)

Kahinler ve şairler, rahipler ve aşıklar, hetairalar ve


Amazonlar, anneler ve kadın kahinler, hepsi ayın çıl­
gınlığını bilirler. Bize akıldışılığı, kaosallığı ve ayın kara
gölgesini anlatan içsel figürler ya da modelleri Eflatun
dört taşkınlık olarak adlandırır. Şair, uyuyan yılanı
uyandırmak, coşkun birlikteliğin doruklarını ve en ka­
ranlık gecenin derinliklerini yaratmak için müziği, dansı
ve hayalgücünü kullanrr. Musa' sız yaşam sakin ve me­
kaniktir; depresyona girer ve dinginleşiriz. Rahibe bize
ruhsal alanın srrrını, yaşamın esrarını, mitin ve kıssanın
çılgınlığını öğretir. Ayinle ruh, içindeki en gizli sırlara
ulaşır. Ay'ın ve anlar olmadan yaşam mekanik, ruhsuz,
anlamsız bir maddi varoluşa doğru eksilir. Aşık bizi
ateşli şehvetten aşkın yanan toprağına götürür. Tanrı­
sal' a olan istekle sevgi bizi kendi yansımamıza, en yük­
sek ve en kutsal olana iter. Aşkın eksikliği ruhumuzu
öldürür ve bizi aç kalplerimizi dolduracak sofra arama­
ya zorlar. Kahin bizi zihnimizden birliğe doğru götürür
ve bize geleceği anlatu, alınyazımızı egren kaderimizi
gösterir bize, yani Moirae'yi. Bize yüzey deneyiminin
sıkıcılığı ve karışıklığını bilmeyi, ve derinlerdeki hare­
ketlenmelerle yüzeysel beklentiler arasındaki uyuşmaz­
lığın sebep olduğu ruhsal yaralan hissetmeyi öğretir. Bi­
ze gerçekliğin bir düş olduğunu öğretir.
Aysal bilinç Oracle' nin sesidir.

Bu . . . Gece ve Ay tarafından paylaşılan bir Oracle'dir, dünya


üzerinde herhangi bir çıkış yeri ya da o turma yeri yoktur.
Ama heryerdedir . . . Ses kadın kahinindi . . . Ay'ın yüzeyinden
okuduğu geleceği anlatan şarkıyla (Plutarch)

90
Toplumumuz Güneş ve Tanrı bilinci yönünde ku­
tuplaşıyor olduğu için cadıların koruduğu aysal bilinç
dengeyi düzeltmek için vazgeçilmezdir. Cadılar Ay'ı
gözlerler, , özellikle de dolunay ve yeni ayı çünkü bu za­
manlar büyü için, başlangıçlar ve bitişler için en güçlü
zamanlardır.

DOLUNAY

Dolunay yücelme, meyvelenme ve kutlama, apaçık­


laşma ve aydınlanma zamanıdır. Geçmiş merkezleşe­
cektir. Bir bölünmüşlük duygusu olabilir. (Güneş'in
Ay'ın tersi olduğunu ve enerjilerin bölünmesini sembo­
lize ettiğini hatırlayın. )
Akrabalıklara çok. değer verilebilir, ya da beklentile­
re ters düşüyorsa bir yana atılabilir. Aynca eğer hava
açıksa ve yapay bir ışık yoksa dolunay zamanı en bü­
yük ışığın zamanıdır.
Teknoloji ne kadar parlak ışıklar yaratırsa yaratsın
dünyada hiçbirşey durgun bir deniz üzerindeki doluna­
yın korkunç, sakin, soğuk ışığının yerini tutamaz. Gü­
neş ışığı evrensel olarak düşmanca, sürekli ve yakıcı
olarak görülür. Bunun yanında ayışığı iyileştirir ve acı­
lan dindirir; şeylerin büyümesini sağlar, eğilip bükülen
ve değişen narin, titrek ışığıyla toprağı yıkar. Ay' ın ra­
hibeleri onu gözler, kendileri ve etraflarındakiler üzerin­
deki eylemlerini izlerler. Dolunay etkisinin tam dolu­
naydan iki buçuk gün önce başlayıp, iki buçuk gün
sonra bittiği söylenir, yani enerjiler doruğa doğru çıkar
sonra da giderek azalır. Eğer doğum haritamızdaki ge­
zegenlerden birinin iki derece içinden gelirse dolunaylar
sizin için daha da güçlü olur ve etkileri haftalarca süre-

91
AYSAL ÇEMBERLER

bilir. Eğer mümkünse perdeler açık olarak ayışığında


uyuyun . Ayışığını arınmak ve büyülü şeyler için güç
toplamakta kullanın . (Tarot kartları, asalar, Ay'ın ka­
dehleri, vb . . . ) Gelene.ksel olarak kristal bir küre, kulla­
nılmaya hazır olması için 13 kez dolunaya tutulmalıdır.
Dolunay meditasyon ve yansıma algılama gücü arttığın­
dan ken di içine dönmek için iyi zamandır.

92
KARANLIK AY

Babaerkil, güneş bilinci karanlığı korkulacak, isten­


meyen, tiksindirici birşey olarak, görür. Karanlık gök­
ler, kara deriler, uğursuz sokaklar; esrarlı olan, cinsel­
lik, bilinçsizlik, yaşlılık ve ölüm, hepsi de başkalığın,
farklılığın rahatlığını getirir; yani babaerkil kalıba uyma­
yan anarşik biçimleri. Karanlık ay içselliğin zamanını
gösterir, geleneksel bir şekilde kadınların yalnız kalarak
kanaması karanlık Ay zamanında oldu. Kelimeler oluş­
turup büyü sözcükleri fısıldarlar, kendi içleriyle iletişim
kurarlar. Eğer dolunay anne, yeni ay da bakire ise ka­
ranlık ay Hecate Kali, Mebısa; Cerridwen, cesetleri top­
layan Morrigon' dır. Tarottoki ölüm kartı, Herrnit, asıl­
mış adamdır. (bkz. Bölüm 12) Kara kedelir, kurtlar ve
kargalar gibi yılanlar ve örümcekler ona yakındır. On­
dan korkulması sorun değildir. Karanlık ay lanetleme
ve büyü yapma için potansiyel bir zamandır. 2. Buda­
pest lanetiyelemeyen bir cadının iyileştiremeyeceğini
belirtir. Lanetleme yapan cadılar işlerini karanlık ayda
gölgelerin içinde yaparlar, yeni ay ya da dolunayın ışı­
ğında değil. Bütün parçalarımız arasında en çok ruhu­
muzla birleşmeli ve onu tanımalıyız. Karanlık ay sizi
ölümcül bağlardan kurtarıp eski, unutulmuş benliğinize
bağlar. Bunu sizi saplantılardan, zorlamalardan kurtar­
mak, sizi ezen korkuyu anlayarak baltaları gömmeyi
sağlamak ya da son bir kurtuluş için yapar. Karanlık ay­
da hatırlamak yerine unuturuz ve sonunda yeni ay ge­
lir.

93
YENİ AY

Bu Güneş ve Ayın tam olarak aynı doğrultuda ol- .


duğu zamandır. Güneş yolunu tıkadığı için ay görül­
mez. Astrolojik olarak yeni ay Ay' ın görülebilir olma­
sından iki buçuk gün önceye denk düşer. Büyücülüğün
am açlarına göre ayinler yeni ay görüldüğünde yapılır ve
Güneş ve ay'ın tam olarak denk düştüğü gerçek zaman
ayın karanlığıdır. Bir ayın içindeki Ay' ın olmadığı bu üç
gün en dehşetli ya da en huzurlu anlardır.
Arap gelenegine göre birşey yaparken yeni ayı gö­
rürsen doğru şeyi yapıyorsundur. Yeni ay iyi bir işaret,
karanlığın ardından görülen umut ışığıdır. Batıda insan­
lar yeni ayı gördüklerinde ceplerindeki bozuklukları ters
çevirirlerdi ve bu şans sayılırdı. Yeni ay büyüsü başlan­
gıçlar ve yeni projeler içindir, karanlık ayda ekilen to­
humlar büyümeye başlar. Projelerinizi hayata geçirmek
için yardım isteyiniz. Şimdi, dolunay zamanına kadar,
eylem, hareket, dinamiklik, dolunaydan karanlık �ya
kadar da yükselme, isteklilik, büyüme zamanıdır. Oy�
leyse çıkın dışarı ve düşlerinizi hayata geçirin.
Ay'ın her durumu içinde bulunduğu astrolojik sem­
bo lün özelliklerini içerir bu yüzden Ay'ın enerjisini kul­
lanmak için cadılar astrolojinin temellerini bilmek zo­
rundadırlar.

DOLUNAYLARIN GÖRGÜLENİMLERİ

Aşağıda Zodyak'ın 12 işaretinde hareket eden dolu­


naylar üzerine kendi incelemelerimi gösterdim . Her ki­
şinin görgülenimleri onun dolunay enerjisini alma gü­
cüne ve çevresine göre değişebilir. Tenha yerlerde dolu-

94
nay görgülenimleri çok yararlı olurken şehirlerde enerji
genellikle yaşamın manik hızıyla sarsılır. Ruhsal olarak
iyi hazırlanmış kadınlar nerede yaşarlarsa yaşasınlar do­
lunay zamanının yüksek enerjisine olumlu karşılık ve­
rirler.
Ayinin ya da büyünün amacı için ay,ın farklı enerji­
lerini ayırmak zorunludur. Kendi incelemelerinizi ya­
pın. Sizin ve çevrenizdekilerin, genel olarak halkın tep­
kilerine bakarak her ay hakkında kendi tanımınızı çıka­
rın .

Dünya Ayları (Boğa, Başak, Oğlak)

Dünya aylan, bir yapı oluşturma kaygısı e trafında


durağanlık, güvenlik, toplumsal gelenekler ve fırsatçı­
lıkla ilgili durumlarla ilgilidir. Duygular ve duyumlarla
daha az ilgilidirler�

Ateş Ayları (Koç, Arslan, Yay)

Ateş aylan, coşkun ve iyimserdirler, değişikliklere


açıkhrlar. Atılgan, toy ve benmerkezcidirler. Çok ener­
jiktirler, huysuz ve sinirli olabilirler.

Hava Ayları (İkizler, Terazi, Kova)

Hava aylan, duygularla ilgilidirler. İleriyi görme,


nesnellik açıklama, iletişim, yazma, telefon etme, oku­
ma, yolculuk etme ve taşınma meraklısıdırlar.

95
Su Ayları (Balık, Akrep, Yengeç)

Su dolunayları, en dikkatsiz ve en kara rs ız olanlar­


dır. Zayıflık ve korku fazladır, büyük d ı ı yg1 1 sal yoğun­
luk vardır, ve geçmişe değer verir. Aşk •ı y i ı ı l eri ve ve­
ıimlilik büyüleri yapmak için uygun bir zamandır.
Dolunay her zaman güneşin ters Sl' nı l ıo l i şaretinde­
dir, bu yüzden Güneş koçtayken Ay 'l'l' ra ı. i ' de, Güneş
Akrepte yken Ay Boğa' dadır. Yeni ayln r i s ı • t ersine Gü­
neşle aynı semboldedirler. Kova' daki yl' ı ı i ay hem ayın
hem güneşin olduğunu gösterir. G a ı.ı · l l ' I L · r genellikle
ayın durumlarını verir ve yıldız falı s i'ı t ı ı ı ı u Zodyak'ın
12 işaretini ve ne zaman başladıklarını g i \ s l L•rir.

DOLUNAYLAR

Koç - Enerji, cesaret, katilımcılık . S i n i rliliğe ve ag­


resifliğe açık bencil davranış şekilleri, kı· n d i ne zarar ve­
ren öfke . Yeni projelere başlamak için i s L' i s t e klidir, sa­
vaşçı ayinleri yapar. Depresyondan vı· hareketsizlikten
uzaktır. Katılımlar için uygundur. G öziı pl'k, küstah, ce­
sur, şehvetli, öfkeli ve sabırsız olur.
Koç sonbahar ekinoksun un ayıdır .

Boğa Aşk, para, evler, eşyalar, verimlilik. Yeni­


-

şeyler kurma yaratıcı çalışma yapmanın ayıdır. Koç ayı­


nın yeni gelişmeleri devam eder. Çalışkandır, ve somut,
pratik planlar, listeler, sistemler kurar, tohum eker. Fi­
zikseldir. Para, verimlilik büyüsü yapar, evler inşa eder,
bahçeler düzenler.

96
İkizler Yazma, iletişim, fikirler. Ö ğrenci bir aydır.
-

Mektuplarla uğraşma, mesaj gönderme, insanlarla bağ


kurma, sizin için önemli kimselere mektup yazma, an­
lan arama, telefon etme, faks çekmek için uygun za­
mandır. Görüşmeler, kısa yolculuklar yapın, etrafta do­
laşarak insanlarla çene çalın. Güzel yalnış anlamalar,
havanın temizlenmesi düşüncelerinizi anlamak için bü­
yü yapın.

Yengeç - Aile işleri, ev, verimlilik. Bu ayla duygu­


lar yoğunlaşır. Depresif düşüncelere dikkat. Başkaları­
nın kötü titreşimlerini algılar, onların duygularına sinir­
lenebilirsiniz. Aşın hassas, alıngan ve ağlamaklı olursu­
nuz. Kötü büyülerden uzaklaşarak aşk büyüleri yapın,
aile için uğraşın . Arınma ve tanrısallaşma ayinleri için.
Kutsama ve vaftiz etme için iyidir. Yengeç, kış yıldönü­
mü ayıdır.

Arslan -
Ün, yaratıcılık, şans. Çok fazla parıltılı ve
süsle, bir sürü gürültü ve enerjiyle, gösterişle tiyatrosal
bir aydır. Egoistlik değilse bile bencillik vardır. Büyük
düşünün; büyük ayinler, projeler, büyük gösteriler.
Enerjiyi, şeylerin merkezinde olmak için, yaşamınızı bü­
yütmekte kulanın. Yaratıcı ayinler yapın. Yaratıcılığınızı
engelleyen şeylerden uzaklaşarak sizi özel yapan şeyleri
hatırlaym.

Başak - Sağlık, vücudu arındırmak, kötü titreşim


ve büyüleri temizlemek. Ay'ın sakin hali, hızla arınma
ayinleri yapın ve hastalıkları, toksinleri uzaklaştırın.
Olumsuz düşünmeyi bırakıp işinizle ilgili sorunlarla il­
gilenin. Başak evcil hayvanlara yakındır, eğer sizinkiyle
ilgili bir sorun varsa çözmeye çalışın . Korkuyu, endişeyi

97
ve olumsuz düşünceyi uzaklaştı ın. Bah�l·yk toprakla
veya saksıdaki çiçekle le ilgilenin.

Twazi - Aşk,yaratıcılık, kutlamalar (1·1iJt.•nce). Ayın


annmış halidir. Müzik dinleyin, dan..;c•din, resim yapın,
şiir yazın, etkileyici kişiliklerle görfo;;iııı w aralarına
karışın, onay isteyin, büyük ve iyi ol;ula il � i ki kurun.
övgücü ve cazibeli olun . Hafif, güzel Vt' i !jhirlikçi olun .
Musanız sizi cezaretlendirirse büyü yaııııı, diğer cadıJa­
ra, diğer cadı me clisJerine gidin, yn�a1111111zdaki çirkin ve
dengesiz alan herşeyi uzakJaştırm. I� ıltl.ıyın .

Akrep - Güç, intikam, cesaret, l.ııwılt·me, savaşçı­


Jar ve savaşlar. Ayın kamıaşık bir halitlir. �;ibyt Leek yı­
lın bu zamanında cinayetlerin artt ı i�ııu itltlia eder. Bu
kavga eden sürücüleri, sokakta yuııırııld.ı�anlan gördü­
ğünüz sabahlan kaldırımın üzerindt· 1,,111 lt' kd eriyJe kar­
şıJaşbğınız zamanlardır. Ben yapahil i ı� t m kırlara, tepe­
o ·

lere giderim ya da sokaklarda ba�ıuı oı1tk silahlı olarak


yürürüm . Doğuda bu zaman Budn'ıım tltıJ�ıım günü ka­
bul edilir ve festivaller yapıJır.

Yay - Yolculuk, çalışma. Büyüt.. lil,ırl••rin zamanıdır


ve uzun yolculuklara, araştırmalara, 1t+w1t•yle u ğ aşma­
ya ve düşünmeye başlamak için iyi l ir<

Tanrıça konusundaki öğretik•rini·,, .ml.ıhnak, inanç­


larınızı yaymak, arkadaşlannız a asıı ul.ı y.ı da akademik
olarak ruhsal ve felsefik konulnrı ı.ıı'lı!,:ııı.ık için uygun
bir zamandır. Anlamsızlıklardan, huv••ffı.lnklardan, tar­
bşmalardan ve yanlış anlamaln nl aıı ı.. ...ıulınak için uy­
gundur. Bugün büyük yakanş gfıııtı ııl.ır.ıl.. bilinir.

98
Oğlak - Kariyer, statü . Ayın ciddi yakın ve geniş
halidir. Yılın doruk noktasının en uç noktasını müjdele­
mesini hatrrlatan zamandrr. Planlar yapın, ölü toprağını
silkin sonbahara hazırlanın, ürünlerinizi toplayın .

Kova - İş, projelere başlamak için fikirler arkadaş­


larınızla işbirliğine geçin ve klanınızın üyelerinden göre­
bildiğiniz kadarını görün. Çevrede dolaşmak, uyuşmaz­
lıkları çözün, yanlış anlaşmaları ortaya çıkarın . Çünkü
buzaman insanların en mantıklı olduğu zamandrr. Bir
meclis ya da grup içindeyseniz örgütlenmeniz konusuy­
la ilgilenin, tarhşmalar ve incelemeler yapın, güç sorun­
larınızı çözün. İletişim ağlan kurmak, uluslararası koru­
ma, büyük insanlık sorunları ve birleşmeler için ayinsel
çalışma yapın . Can sıkıcı kişisel sorunlarınızdan uzakla-
şın.

Balık - Aşk, kahinlik, düşler. Sibyl Leek bu za­


manda intiharların arttığını yazar. Balık ayıyla ezeli ça­
mur içinde çözülme riskine göze alın, bu durumuna gö­
re iyi ya da kötü sonuçlanabilir. Kafanızı yoran konular­
da daha hassas olacaksınız, ama her zaman olduğunuz­
dan daha kötü bir durumda olmadığınızı hatrrlamalısı­
nız. Tılsım okuyun, Tarotlara bakın, düş görün ve ruh­
lara fısıldayın. Pratik şeyler yapmaya çalışmayın . Çün­
kü vücut koordinasyonunuz ve bilimsel güçleriniz en ·az
durumlarındadır. Rahat olun, insanlığı koruyun . Geze­
gen için ayinler yapın . Ama ruhları çağmrken dikkatli
olun, ruhsal güçleriniz arttığında onlardan ne istediğini­
ze dikkat edin .

99
7

AYİN (DUA)

Bir çok insanın yaşamında ayin büyük bir önem ta­


şır. Yatma ve kalkma ayinlerinden dinsel şenlik ayinle­
rine, politik kutlamalardan ve yaşanhmızın kilometre
taşlannın kutlanmasıyla ilgili karmaşık ayinlere kadar
bu böyledir. Ayin bir düzen sağlar, yaşadığımız top·
lumda ilişkilerimize süreklilik ve yakınlık getirir; ve bu
toplum içinde yerimizi be1irlememize yaıdıma olur.
Toplumumuz bozulup değişince kendimizi bu dualar­
dan uzak ve uyumsuz hissederiz. Çoğumuz Noel'in ve
yılbaşının gelişiyle acı çekeriz. Çünkü bunlar ya aile
toplantılannın boş ayinlerinin ya da kendimizi yalnız ve
sevdiklerimizden ayn hissettiğimiz zamanlan simgeler­
ler.
Noel, belirsiz Hristiyan kültürünün iki ana ayinin­
den biridir. Bu ayin yazın beklentisiyle yılın en sonun­
da yapılan geleneksel kutlamayla çok zayıf bir bağ taşı-

101
yan, boş, pahalı ve yabancılaştırıcı bir deneyim haline
gelmiştir. Noeller ve doğum günleri bize daha çok yal­
nızlığımızı ve öz kültürümüzden, kendimizden uzaklaş­
tığımızı hatırlatır. Kendimizi en yakın hissettiklerimiz,
kanbağıyla bağlı olduklarımız değil, görüşlerimizin
uyuştuğu arkadaşlarımızdır.
Birçok insan ayinleri boş, geçmişe ait anlamsızlıklar
ve günümüzde yeri olmayan şeyler olarak bir yana bı­
rakmalardır. Ne olursa olsun ayin çok önemlidir. Kişisel
bazda bir parça düzen ve sürekli yapılan şeyler zihinsel
dengemizi yerinde tutar. Hiç kimse tam bir düzensizlik­
le yaşayamaz. Ne kadar düzensiz olursa olsunlar; aklın,
sürekli olarak niteleyip, dayanacağı durumlar her za­
man ortaya çıkar. Örneğin sabah içilen kahve ve yatma­
dan önce alınan duş gerçekte, hakikatten ne kadar uzak
olurlarsa olsunlar, gün içindeki bölümlemeleri imgeler­
ler. Aklımız böyle şeyleri herşeyin olması gerektiği gibi
olduğuna inanmak için nirengi noktaları olarak kullanır.
Adet gören tüm kadınlar uysal döngülerimizi iyi bi­
lirler. Hormonsal düşüş ve yükselişlerdeki olaylar za­
manı belirler ve enerjisel olarak yüksek noktalan ve al­
çak içe dönük günleri, ayın durumlarıyla çakışabilir. Be­
ralrer yaşıyan kadınlar belli bir süre sonra aynı zaman­
larda adet görmeye başlarlar. Öyleki topluluğun yaşan­
tısı onların ritmine göre ve durağan ve hareketli olan
değişken doğalığıyla belirlenir. Eğer bu Ay'ın durumla­
rım yansıtıyorsa, doğa kendi döngüsünde topluluğun
döngüsünü yansıtır ve artırır. Böylece Ay'ın oluşur.
Çünkü bunun onları, adetsel kanamanın sırrıyla çalıştığı
için Ay'ın büyüme ve küçülmesine dayandırılır. Kana­
ma karanlık bir zaman haline gelir. Yani sımn en gizli
olduğu büyümenin heryerde olduğu ve kadının içine

102
TANRIÇANIN BEŞ DURAGI

DİNLENME

çekilerek erkeği ve çocukları tarafından erişilmez hale


geldiği zaman .
Eğer acı gökte Ay' ın olmadığı bir zamana denk geli­
yorsa o zaman sır daha da derindir. Adet gören kadın­
lar kabileden ayrılıp adet görme kulübelerine çekelirler­
di .ve ışık kaybolurdu. Karanlık Ay terketme zamanıdır,
adet gören kadınların toplanıp ne yaptıkları zaman? Bu
zaman yeterince hızlı geçer ve sonra gökte yeni Ay or­
taya çıkar. Yeni gümüş ışığı görülür. Titreşerek gülüm­
ser ve daha çok ışığı yeni gelişmeyi, umudu olabilirliği
ve kararsız başlangıçları getirir. Artık ortak bir rahatlık
vardır. Kadınlar kuytuluklardan çıkar karanlık artık
unutulmuştur ve topluluk yeniden yaşama döner.
Umut yeniden üretilmiştir.
Ay büyür şişer, gebe bir kadının karın gibi verimlili­
ğin görüngüsel bir açılıı, doğurganlığını büyümenin
ve meyve vermenin sembolü haline gelir. Ay büyüdük­
çe ışığı daha da güçlenir. Ve büyülü gece gölgelerini
meydana getirir. Parlak gümüşi mavi Ay ışığı gün ışı-

103
KADININ BEŞ DURAGI

- DOGUM

ERGENLİK

MENAPOZ
OLGUNLUK

ğında bildik gelen şeylerin genel dış çizgilerini çarpıta­


rak, onları gerçekten daha büyük yabancı, süslenmiş
hale getirerek değiştirir. Ay dolunaya doğru büyüdükçe
yeni Ay'ın enerji dalgalarının ürünleri elde edilir. Arhk
Ay kadındaki tüm hayranlık verici ve içkin şeylerin
sembolüdür ve yücelmeye, doğa güçlerini kullanabilme
duygusu yayar. Ay doruğa ulaşır, en parlak gece bir
durağanlık, zamandışılık ve nefes kesen bir zamansız­
lıkla gelir. Bulutsuz bir gecede dolunayı görmek endişe­
li yutkunmalara neden olur.
Belki insanlar onun korkunçluğu karşısında büzü­
lürler ama dolunay en yapay şehirlerde bile doğanın
engellenemeyen güçlerinin bir kanıtıdır.
Ay'a ayak basabilirsiniz ama güçlerini kullanabilece­
ğiniz anlamına gelmez. Umursamazca büyür ve küçü­
lür . . . Ve siz ondan çok küçüksünüzdüt. Dolunay yu­
murtanın kırılıp bebeğin doğduğu meyvenin ağaçtan
düştüğü ve çiçeklerin açhğı zamandır. Arkadaşım Mary
oğlu Duke'yi dolunayda doğurmuştu ve doğum şimşek­
ler ve yıldırımlar arasında gerçekleşmişti.

104
Doruğa ulaşmanın ardıı:ı.dan yavaş yavaş kaybolma
çok fazla ışık ve genişlikten sonra aşağ].ya ve kendi içine
doğru çöküş gelir. Hala ışık vardır ama giderek azalır.
Nasıl yazdan sonra kış, çiçek açmadan sonra solma ge­
lir, ve öyle karanlık hranışa geçer, gölgeler uzar. Ya­
şam ağırlaşır, hantallaşır ve daha içe dönükleşir. Kadın­
ların vücudu kalınlaşır, daha sessiz düşünceli hayatın
gürültü patırbsına karşı daha duyarlı, giderek daha sa­
bırsız olurlar. İç dünyanın gelişmesine ilgi artar, dış
dünyanın işlerine daha dışardan bakılır, ışık önemini
kaybeder ve gölgeler daha baştan çıkarıcı olur. Bu fazla­
lıklardan geçici gereksiz şeylerden kurtulup yaşamı te­
mellerine dek soyutlama zamanıdır. Ve sonra bu kanla
çizilen çembere yeniden başlamak için bir kez daha ka­
ranlığa düşeriz.
· Cadılar ayın bu döngüsünü, özellikle de 13 doluna­
yı kutlarlar. Dolunay büyük ruhsal duyarlılık zamanı­
dır, edebi olarak da, görüşün ve sezginin arttığı bilinç
üstü ve bilinçaltımızın yakınlaştığı, en büyük ışıktır.
Dolunay aynı zamanda güneş ve Ay'ın iki büyük ışığın
birbirinden en uzak olduğu zamandır ve ayrılık duygu­
0
su bu zamanda en yüksek noktasına ulaşır. Dolunayın
yansıtıcı doğasını kullanmamız hem bütünlüğümüzü
hem de ayrılığımızı anlamamıza yardımcı olur.

AYIN DÖNGÜLERİNİN KUTLANMASI

Sebtler ve Esbatlar

Sebt (Sobbat), kutsal anlamına gelen S ebt gunu


(Sobbath) de aynı kökten gelir. Sebtler dolunay zama­
nındaki gece ve gündüzü anlatırlar ve bir cadı yılında

105
13 tani Sebt vardır. Esbatlar dolunay ayinleridir. Yıl, 31
Ekim' de Samhain'le başlar. Anlamlı bir şekilde yıl ka­
ranlıkla, ataların ziyaretinden sonra ilk Ay' da ölüler gü­
nünde başlar. Samhain Ay'ından sonra yıl çarh ölüm­
den yaşama sonra tekrar ölüme doğru bir dönüş yapar.
Her Ay dolunayda başarılar kutlanır; büyük büyüler,
özel sihirler yapılır, ilerlem eler için şükredilir ve artık
ihtiyaç olmayan şeylerden kurtulunur.

Dolunay Duası

. . . Ayda bir kez


Ay yuvarlak olduğunda,
Işığımda toplanın.
Dansederek, şarkı söyleyerek
Ve bütün hoş zevkleri tadarak.
Benim sırrımı kutlayın .
Bunu yapın,
Okyanusun temiz sularıyla
Ve dingin dağlarla,
Çarpan rüzgar
Ve çekici koruluklarla
Eğer birşey istersen
Çağır beni.
Çünkü ben senin annenim;
Yedi denizin efendisi
Yıldızların koruyucusu.
Dağ doruklarında o turur,
Toprağın kamında uyurum.
Senin yüzünü okşayan
Ve ağaçlan hışırdatan
Benim rüzgarlarımdır
Benim olmadığım hiçbir yer yoktur.

Açık ya da kapalı bir yerde toplanın. Tütsü yakarak


havayı arındırın ve her kadın alnına, göğsüne, ellerine
ve ayaklarına kutsal yağ sürerek karşılayın. Bunu ya-

106
parken şunları söyleyin : Kim var burada? Nasıl geldin?
Ne getirdin? O da ismini söyleyecek; eksiksiz sevgiyle
geldiğini ve eksiksiz barış getirdiğini söyleyecektir. Her
kadın dairedeki yerini alsın ve Widdershins yönüne dö­
nerek daireyi kurun. Bu yön saat yönünün tersi, Ay yö­
nüdür. Bunu yaparken yavaşça mırıldanmaya başlayın
sonra giderek bu bir ilahiye dönüşsün ve sesinizin dal­
galanışıyla bir güç konisi oluşturun. Böylece güvenli,
kutsal bir alan yaratın . . . . Çemberin içinde durarak dört
öğenin ruhlarını çağırın .

Kuzeye dönerek toprağa seslenin:

Toprak, toprak seni çağırıyoruz!


Bu gece bizimle ol.
Bizi gücünle kuşat
Kuvvetinle sar bizi.
Bizi içine al
İçine al.

Güneye dönerek ateşe seslenin:

A teşin ruhları! Ateşin ruhları


Bu gece bizimle dansedin
Bize enerjinizi verin
Işığınızı verin bize .
Yüreklerinizi ısıtın .
Bizi ısıtın ateşin ruhları.
Isıtın bizi!

Batıya dönerek suya seslenin :

Su, su
Soğuk, kristal su;
Vahşi, yıkıcı su,
Derin, karanlık su,

107
Bizi yıka
Yıka bizi

Doğuya dönerek havaya seslenin:

Rüzgar, rüzgar dinle rüzgar!


Uğuldayan, ağlayan rüzgar;
Uluyan fırtına,
Yumuşak meltem,
Taşı bizi
Taşı bizi.

Sonra yardımını istediğiniz gücü ya da tanrıçanın


istidiğiniz yüzünü uyandınn. Dolunay Anatannça ile
bağdaşır. Başka özel bir işiniz yoksa onu uyandırın:

Bulutların süzülüşü,
Derenin çağlamasıyla,
Tavşanın koşuşu,
Kurdun ulumasıyla,
Ana, seni çağırıyorum

Dürüst ve sihirli olan herşeyle,


Cinlerin gizli yuvalanyla,
Vahşi ve çılgın olan herşeyle
Kısır ve çıplak olan herşeyle,
Güneşin.parlaklığıyla,
Dölyatağının karanlığıyla,
Şimdi, seni bana çağırıyorum.

Sesinin yumuşa.klığı,
Şeklinin yuvarlaklığı,
Saçının kokusuyla
Panldayan ve titreşen her şeyle;
Zillerin çalışı,
Ve güvercinlerin uçuşuyla,
Şimdi, seni çağırıyorum.

108
Ana sizinle olduğundan sihirle ilgili işinizi halledin .
Birşey üzerine büyü yapalibilir ya da meditasyon yap­
mayı tercih edebilirsiniz.

ANAYA YOLCULUK

Gözlerinizi kapatın ve kendi içinize gömülün. Bir­


kaç derin nefes alın . . . Vücudunuzu gevşetin ve zihnini­
zi boşaltın . . . Gittikçe daha derine, daha derine gidin . . .
Kendinizi bir gölün kenarında düşünün . . . Gece, gölün
yüzeyinde sıcak bir meltem esiyor. Ay yusyuvarlak; gü­
müşi ışığı gölün durgun yüzeyinde yakamozlar oluştu­
ruyor . . . Uzaklarda bir baykuş ötüyor . . . Balıklar suyun
üzerine zıplayıp düşerek tatlı şıpırtılar çıkartıyorlar . . .
Ayak parmağınızı suya değdiriyorsunuz . . . Su şaşırtıcı
bir şekilde sıcak . . . Suya gineye başlıyorsunuz . . Uyluk­
larınıza ulaşıyor . . Sonra cinsel organlarınızı ve karnınızı
kaplıyor . . Sonunda daha fazla dayanamıyor ve sizi sa­
ran koyu karanlığın içine dalarak yüzmeye başlıyorsu­
nuz, hiç güç harcamadan sanki sizi götüren suymuş gi­
bi. . . Yüzerken ileriden yüksek bir yerde bir ışık görü­
yorsunuz . . . Işığa doğru yüzmeye başlıyorsunuz . . Yak­
laştıkça ışığın bir adanın üzerine yapılmış olan kuleden
geldiğini farkediyorsunuz . . . Küçük bir ağaçlığı geçince
kendinizi kule duvarlarının dibinde buluyorsunuz . . .
Nasıl içeri gireceğinizi· düşünmeye başlıyorsunuz . . . Bir­
den kulenin etrafından dolanan sarmaşığa tırmanabile­
ceğinizi farkediyorsunuz . . . Üzerine basıyorsunuz, ağırlı­
ğınızı kolayca taşıyor. Hiç yorulmadan çabucak pence­
reye çıkıyorsunuz . . . İçeri bakıyorsunuz . . . İçerisi daire
şeklinde dev bir oda, ortasındaki dev mihrabın üzerin­
de yana� mumlar var. Yerde ise etrafına semboller çizil-

109
miş bir daire var. Odanın içine giriyor ve dairenin mer­
kezine doğru yürüyorsunuz . . .
Oturuyor ve bekliyorsunuz . . . Başrahibe size doğru
geliyor. . . (Başrahibeyi dinlemek için on dakika harca­
yın. Kendinizi onun kontrolüne bırakın) .
. . . Şimdi sizi kuleden çıkarıp suyun kenarına götü­
rüyor. . . Sizi suyun diğer yanına götürmek için bekleyen
bir kayık var . . . Kayık yavaşça suyun üzerinde kaymaya
başlarken veda sözcüklerinizi söyleyin . . . Sahile ulaştığı­
nızda kayıktan inin ve yavaşça gözlerinizi açın . . . Zama­
na ve odanın içine geri dönün . . .
Bu uygulamayı birebir ya da grup halinde (hikayeyi
anlatmanın ne kadar uzun süreceğine bağlıdır) tartışabi­
lir veya bir sonraki aşamaya geçebilirsiniz . .
Hep birlikte, ayağa kalkarak, grup olarak yoğunla­
şın (Enerjinizi yeniden bedeninizde toplayın ve hazır ol­
duğunuzu hissedin) ve birleşin. Işık dairesinin herbiri­
nizin içinden geçtiğini hissedin . Bu gecede tüm dünya­
da grupların dolunayı kutlamak için toplandığını ve
sevgi, ışık ve güç enerjileriyle birleştiğini unutmayın.
Bir süre bu birleşmeyi koruyun. Sonra gücü arttırarak
tekrar ilahiye başlayın . Mümkün olduğu kadar uzun sü­
re buna devam edin . . . Davullar çalın . . . Dansedin . . .
Sonra enerjiyi Danya' da ihtiyaç duyulan yere gön­
derin, sevgiyle yapın bunu .
Bir süre bekleyin .
Ekmeğin çevresinde dönün, her kadın yanındakinin
ağzına bir lokma ekmek koyarak "hiç aç kalına" demeli
ve ekmeğin kalanını başkasına vermelidir. Sonra şara­
bın çevresinde her kadının içmesini sağlayıp "Hiç susuz
kalma" diyerek dönün .
Son olarak her kadın yanındakini öpsün ve "Her
zaman sevil" desin .

110
Artık yiyip için ve sohbet edin, toplantı işlerinizle
ve diğer konulai-la ilgilenin; yalnız bu sırada dairenin
içinde kalın. En sonunda ise saat/Güneş yönünde üç
kez dönerek daireyi çözün.
Tanrıça Sizi kutsasın! .
Eğer büyüler bittiyse, bütün mumları, erırnış mum
parçalarını diğer araç gereci, bitkileri, şeritleri, artık yi­
yecekleri toplayın ve hepsini bir akarsuya atın (bir ne­
hir, çağlayan ya da deniz olabilir) sonra da geriye bak­
madan uzaklaşın.

AYİNİN YAPISI

Başkalarının ayinlerini uygulamak bana hep zor gel­


miştir. Ben genellikle sezgilerime göre hareket eder ve
uzun ayinleri ezberlemek yerine o anın atmosferine gö­
re davranırım. Ama yeni başlıyanlar için kendi ayinleri­
ni yaratmadan önce uygulayacakları bir taslak zorunlu­
dur.
G enel olarak her ayin aşağıdaki sırayı izleyen öğe­
lerden oluşur.

1 - Hazırlık
Birçok açıdan hazırlık ayinin en önemli parçasıdır.
İyi planlama ve ayinin konusu üzerinde yapılan medi­
tasyon herkes için deneyimi derinleştirir; sihri güçlendi­
rir ve hedefine yöneltir. Eğer bir grupla beraberseniz ve
dolunayda bir ayin yapmayı planlıyorsanız bunun üze­
rine daha yeni Ay' da düşünün . Bu size araştırma yap­
mak, özel araçları toparlamak, tütsüler ve yağlar yap-

111
mak için yeterli zaman yaratır. Başlangıç olarak, tanrıça­
nın değişik isim ve görüntülerini öğrenmenizi ve bunu
araştırmak için üyeler seçmenizi tavsiye ederim . Kendi­
nizden emin oldukça daha özel konularda da ayinler
yapabilirsiniz. Örneğin; yarahcılık, güç, adet görme, an­
nelik ve ölüm ayinleri gibi. Uzmanlaştıkça ayinde kimin
ne yapacağını belirleyin; kimin başrahibe olacağı, öğele­
ri kimin çağıracağım� kimin mihrap, yiyecek ve şarapla
ilgileneceği gibi. Her kadının bir işle uğraşması önemli­
dir. Böylece kimse gereğinden fazla sorumluluk almış
olmaz. Ayin gecesi sıradan sorunlarınızdan kurtulmak
için vücudunuzu ve saçınızı yıkayın. Temiz giysilerinizi
ya da özel ayin kostümünüzü giyin. Mihrabı, devrilme­
yeceği ve üzerindeki mumların sönmeyeceği bir yere
koyun . Mihrabın üzerine Ay'ın ilgili durumunu anlatan
tanrıçayı (bu Bakire, Ana ya da Kron' dur) temsil eden
bir model ya da resim koyun. Çiçekler mumların rengi­
ne ve mevsime uygun olmalıdırlar. Mihrabı şeritler, ka­
buklar, tahtalar ve elinize geçen herşeyle dekore edin .
Mihrabınız odaksa! bir noktadır; bir ilham kaynağı ve
çekici bir güçtür bu yüzden onu kurarken bütün sevgi­
nizi ve enerjinizi kullanın. Yakılacak tütsüleri yerleşti­
rin . Mihrabı kuranın havayı arındırmak için yanan tüt­
süyle odanın dört köşesini dolaşması ya da açık alan­
daysa büyük bir daire çizmesi; büyü işlemine de tütsü­
yü etrafta dolaşhrarak başlaması yararlıdır. Sonra mum­
lan yakın ve yiyecek, içecekleri mihrabın çevresine yer­
leştirin.

2 - Karşılama ve daireyi kurma


Başrahibe her gelen üyeyi karşılar, kim olduğunu
ve nasıl geldiğini sorar (bkz. s 81); yağlayıcı da her ka­
dının boynuna, yüzüne, kalbinin ve nefes borusunun

112
üzerine, döl yatağına, ellerine ve ayaklarına arındırıcı
yağ sürer. Her kadın dairedeki yerini alır. Sonra daire,
·
Widdershins (saat yönünün aksi) yönüne üç, beş ya da
dokuz kez dönülerek kurulur. Bu sırada kadınlar ayin
için meditasyon yaparlar Daire, içindeki kadınlar için
koruyucudur, hiçbirşey . içeriye giremez ve eğer kadın­
lardan biıi daire çözülmeden çıkmak isterse, başrahibe
bir kapı açmak ve kapatmak zorundadır.

3 - Dört öğenin ve tanrıçanın çağrılması


Dört öğe genellikle topraktan başlıyarak çağrılır. (s.
81) Biliyorsanız onlara uyan ruhların isimleıini kullana­
bilirsiniz; bilmiyorsanız dört öğenin sembollerini (bkz.
Dizin C.) kullanınız. Başrahibe tanrıçayı 82. Sayfadaki­
ne benzer sözlerle uyandırır. (bu sözler ezberlenmek
zorundadırlar.)

4· - Güç konisi oluşturma


Daha sonra üyeler eğer gücü yükseltmek istiyorlar­
sa ilahiler söyler, davullar çalarlar. Büyüdeki gibi (bkz.
10. bölüm) tanrıçayı dairenin içine getirmeli ve gücü
oraya yönemelisiniz. Mutlak enerjinin çloruğa ulaştığı
ve ilahinin durduğu bir nokta vardır. Enerjiyi dairenin
içinde toplayın sonra da gönderin; tabii, eğer bunu seç­
tiyseniz. Bu enerjiyi, insanlar ya da mekanlar için iyileş­
tirici enerji olarak gönderebilir ya da üyelerden birinde
hastalık ya da yaralanma varsa grubu iyileştirmek için
kulanın.
O anda nefesinizi hissedeceksiniz.

113
5 - Çalışma, büyü yapma
Güç konisinin olşutunılmasından sonra büyüsel ça­
lışma yapılabilir. Yapılacak büyü varsa; ya da iyileştir­
me veya yaratıcılık gibi bir amaç varsa bunlar yapılabi­
lir. Aksi halde başrahibe ayinin genel amacını yansıta­
cak bir çalışma bulur.

6 - Temel eğitim
Burada, kadınlar çalışmaları ya da ayinsel konulan
tartışabilirler. Eğer tanrıça bilgisi öğreniyorsanız bilen
biri size yol gösterir. Eğer grupla ilgili bir şey varsa or­
taya atılabilir. Brrakın kadınlar konuşsunlar, paylaşsın­
lar ve sorular sorsunlar.

7 - Yiyecek ve şarap
Yiyecek ve şarap (meyvesuyu ya da bitkisel içkiler
de olabilir, alkol zorunlu değildir) elden · ele dolaştırılır,
son olarak işler, düşünceler ve duygular açığa vurulur.
Zamanı tutan üye ayini bitirme zamanının geldiğini bil­
dirince herkes ayağa kalkar.

8 - Tanrıçaya veda
Başrahibe tanrıçaya kendileriyle birlikte olduğu için
şükranlarını sunar ve veda eder. Dört yöne; doğu, batı,
kuzey ve güneye de şükredilir ve veda edilir.

9 - Daireyi çözmek
Son olarak daire çözülür; bu başfangıçta yapılan sa­
yıda dönüşün saat yönünde tekrarlanmasıyla yapılır.

1 14
Genel kural olarak, özellikle de koven yeniyse ya
da üyeler büyü işinde usta değilse eyinleri uzun tutma­
yınız; çünkü enerji dağılabilir ve kadınların dikkatleri
başka yönlere kayabilir. Ayinin kısa ve dinamik olduğu­
nu unutmayın! Bu iş ciddi ama eğlencelidir; bırakın
kontrol ayinler babaerkillerin olsun.

YENİ AY

Astrolojik olarak yeni ay gökyüzünde Ay'ın olmadı­


ğı zamandır. Ama cadılar bu zamanı Ay'ın karanlığı
olarak tanımlarlar; onlara göre ,yeni ay gökyüzünde ilk
hilalin görünmesinden üç gün önce başlar, ben de yeni
ay dediğimde bunu kastederim.
Yeni ay başlangıçların, umudun, iyimserliğin, bü­
yük büyüsel işlerin zan:ıanıdır. Özellikle yeni bir aşama,
değişim, geleceği planlamak ve gelecekteki birşeye ulaş­
mak için yapılan büyüler için uygun bir zamandır.
Büyü Yapma Ayini
Hilal gökyüzünde yükselincye dek bekleyin sonra
mihrabıruzda bir mum yakarak şunu söyleyin:

Ay, ay, bakire ay.


Hoş geldin
Evime hoşgeldin
Yüreğime hoşgeldin
Hoşgeldin! Hoşgeldin! Hoşgeldin.

sonra büyünüzü yapın.


Yeni ay kendimizi yaptıklarımızdan ifade ettiğimiz
bir zamandır; genellikle pratik işler yapmayı, geleceği
'görmeyi yenilenmeyi, tekrar yapılanmayı çağrıştırır.
Kendinizi yaşamdan kopmuş ve kaybolmuş hissediyor-

115
sanız böyle çalışmalar amaçlarınıza yeniden bağlanma­
nız için yararlı olur.

Kaynağa Dönüş
Kendinize en az 20 dakika rahatsız edilrneyeceğiniz
bir oda bulun. Uzanın ve rahatlayın . . . Birkaç derin ne­
fes alın ve nefes verirken bedeninizdeki gerilimi de dı­
şarı atın. Vücudunuzun yavaşça yerin içine gömülmesi­
ne izin verin . . . Rahatlayın . Bırakın yer sizi içine çeksin,
kendi içinizde gittikçe daha derine gömülün . . . Bir deniz
kıyısında yürüyorsunuz . . Gece . . . Dalgalar hafifçe kıyıya
vuruyor ve hilal gökyüzünde daha yeni görünmeye
başlamış . . . Ilık bir akşam rüzgarı yüzünüzü okşuyor;
bir yerlerde bir baykuş ötüyor . . . Ay'ı gözden kaçırma­
dan yavaşça sahilde yürümeye başlıyorsunuz . . Uzaklar­
da bir yerlerde yanan bir ışık görüyorsunuz . . . Merakla­
narak ona doğru yürüyorsunuz . . . Yaklaştıkça bunun
kumların üzerinde yanan bir şenlik ateşi olduğunu gö­
rüyorsunuz . . . Alevlerden sıçrayan kıvılcımlar göğün ka­
dife karanlığında sürükleniyorlar. Daha da yaklaşınca
ateşin başında oturan çok, çok yaşlı bir kadın görüyor­
sunuz . . . İyice yaklaşıyorsunuz . . . Kafasını kaldırarak ce­
saret verici bir şekilde gülümsüyor . . . Ateşin sıcaklığını
hissederek ona doğru yaklaşıyor ve onu selamlıyorsu­
nuz . . . Pelerininin altından kristal bir küre çıkararak size
veriyor . . . İçinde geleceğinize dair imajlar görüyorsunuz.
Herhangi bir yargıda bulunmadan izleyin . . . Bittiğinde
eğer ihtiyacınız varsa Kron'la konuşarak biraz zaman
harcayın izin isteyin ve yavaşça uzaklaşın . . . Odaya geri
dönün ve yaşadıklarınızı yazın .

116
KARANLIK AY

Hekqte enejilerin en gizli, en saklı, en büyülü oldu­


ğu karanlık ayda dolaşır. Lanetleme geleneksel bir şekil­
de karanlık ayda yani Persephane' nin ölülerin ruhlanru
almak için dünyanın derinlerine indiği ve orada kutsal
çocuğu taşıyan kutsal tohum tarafından hamile bırakıl­
dığı zamanda yapılır. Karanlık ay, kanın, ölümün, içi­
mizde ulaşılamayan olanın; derin, karanlık, bilinmeyen
güçlerin; düşlerin ve kehanetlerin, lanetlemelerin ve kö­
tülüğün; zamarudıt. Karanlık ayla ilgili olanlar, Kara
Tanrıça, Kali, Hekate, Lllith; yeraltında hüküm süren
Morgana, İskandinavyalıların Heli Mel; döl yatağı, ma­
ğara, çukur, kaynak, kuyu demektir. Eski Çin Bilgelik
Kitabında 1 Ching şöyle der: "Kaynak değişmez; ne aza­
lır, ne çoğalır. Hayatın tükenmez kaynağı, suların en
koyu ve derin olanı, en korkutucu ve gizli olan, yaşa­
mın kaynağı ve ölümün işçisi, Karanlık ay; yaşamın ve
ölümün sırrını öğrenmemiz için bizi zorlar ve bu iki il­
keyle yüzleştirir.

Karanlık Ana İçin Çalışma


Bazıları bu çalışmayı bir partnerle veya bir grupla
yapmayı tercih edebilirler, çünkü bazı korkutucu olaylar
başgösterebilir. Bu çalışma bir ayinde de yapılabilir.

Rahatlayın ve karanlık bir odada yere uzanın, terci­


hen bunu gece ve Ay yokken yapın. Gözlerinizi kapatın
ve birkaç derin nefes alın, rahatlayın ve gittikçe içinize,
daha derinlere inin... Ormanda, bi patikada yürüdüğü­
nüzü, gece vakti olduğunu ve çok, çok karanlık olduğu­
nu hayal edin Ay yok, ışık yok, gökte yıldızlardan olu­
şan solgun bir örtü dışında parlayan hiçbirşey yok. ..

117
Herşey sessiz ve durağan . . . .
Ormanın içinde gittikçe daha dednlere yuruyorsu­
nuz . . Yalnız olmadığınızı diğer kadınların da sizinle ay­
nı yere doğru ilerlediğini hatırlayın . Sessizce ormanın
merkezine doğru ilerliyorsunuz. Güçlükle, üç patikanın
birleştiği ve orada toplanmış diğer kadınlan seçiyorsu-
nuz . . . Bu kavşağa balık ve yumurta sunulan bırakıl-
mış . . . Ellerinizi birleştirerek ilahi söylemeye başlıyorsu-
nuz. . Sesiniz ağaçların sessizliğini yırtarak yukan cen­
netlere ve aşağıdaki derinliklere ulaşıyor . . . Kanat sesleri
ve rüzgarın uğultusu duyuluyor . . . M:ekate geliyor . . . (Et­
rafınızı sarması 5-10 dakika sürecektir. . . Diğer kadınlar­
la birleşerek ellerinizi daireye yaklaştırın . . . Bitince arka­
nıza bakmadan uzaklaşın . Odaya geri dönün ve neler
olduğu hakkında konuşun .
Ayin, büyümek, öğrenmek, iç dünyamızı ve tanrı­
çanın nefesini �anımak için bir fırsattır. Olabildiğiniz ka­
dar yaratıcı olun ve özellikle mihrabınızı ya da sizi süs­
leyen mevsim çiçekleri, kuşaklar, mumlar ve diğer şey­
ler arasında uyum oluşturmaya çalışın . Tanrıça güzelliği
sever. Benzer şekilde hazırlanırken, çağıracağınız tanrı­
çanın yüzü (bakire, Q.na ya da Kron olabilir) . Üzerine
önceden araştırma yapmaya zaman ayırın . Notlar tutun
ve bunları diğer üyelerle paylaşın, böylece grubunuz
kendi gölgeler kitabını ve geleneklerini oluşturabilir.
Geleceği belirlemek için geçmişin irdeleniş şekli de bu­
dur.

GÜNDELİK AYİNLER

Ytl çarkını, her ay Ay döngüsünün büyüyüp küçül­


mesini kutladıkları gibi cadtlar kadının yaşamındaki di-

118
ğer önemli zamanları da kutlar ve önemli sayarlar. Do­
ğum, ergenlik, menapoz Ay'ın dönüşüne uyarla, aynca
bunlar bir kadının yaşamındaki en önemli zamanlardır.
Biz aynı zamanda aşkı, sevgililiği, doğum günlerini ve
yakınlarımızın kayıp gitmesini (ölmesini) de kutlarız.

Yeni Annenin ve Çocuğun Kutlamşı


Doğumdan kırk gün sonraki ilk yeni ayda anne, ço­
cuk; hamilelik ve doğumda yardımcı olan herkes (müm­
künse ebe de) toplanır. Mihrap, beyaz ve san çiçeklerle,
şeritlerle ve mumlarla dekore edilir. Bir miktar öküz g�
zü tütsüsü ya da yağı yakılıı ve çay ya da punç gibi bir­
şeyler içilir. Seremoniyi tanrıça anneler yönetir, mumlar
yakılarak şunlar söylenir:

Büyük ana!
Tüm yaşamın tannçası.
Bugün burada, başka bir anne ve çocuğu
Senin büyük klanına katmak için toplandık
Biz tanrıça anneler... (isim)e klavuzluk etmeyi
Ve ona senin yolunu ve sırlannı öğretmeyi üzerimize aldık
O, tanrıçanın çocuğudur, onu kutsuyor, senin kollarına
bırakıyor
Ve senin yolunda bu yeni anneye klavuzluk ediyoruz.
Bu çocuğu kutsal
Bu anneyi kutsa
Ailemizi kutsa!
Tüm insanlığı kutsa!

Alkış tutulur ve çığlıklar atılır.. Sonia bir tanrıça an­


ne, çocuğu ve anneyi sondal ağacı yağıyla kutsar. Ço­
cuk kucaktan kucağa geçirilir, herkes onun için bir di­
lekte bulunur ve dua eder. Sonra kutlama ·yapılır, yenir
içilir ve anne - çocuk hikayeleri anlatılır.

119
Ergenlik Ayini
Genç kızın ilk olarak adet görmesinden sonraki ilk
yeni ayda o ve adet görmeye başlamış olan arkadaşları
birar'aya toplanırlar. Mihrabı ilk adet görmelerine neyi
uygun görüyorlarsa onunla süslerler. Diğer kadınlar,
Kronlar, arkadaşlar ve aile toplanır. Kadınlan tercihen
bir Kron karşılar:

Ayın dönüşleri ve
Bu dönüşlerin büyük sırrından
Yılın dönümünden ve yalın görkemliliğinden
Annenin iradesinden ve yannlann yazılışından
Sana hoş geldin diyorum . . . (isim)
Sırların en büyüğüne.
Kana, kana ve hiç boş kalma
Hep yeniden dolsun içine yaşam
Sizden yaşam derinleşir
Tohum sizde büyür
Benim karanlık kırallığıma,
Annenin dünyasına girin
Bakireler! Sizi selamlıyor ve eve hoşgeldiniz diyoruz.

Bakireler diğer kadınlar tarafından teker teker kutla­


nır ve onlara küçük semboller hediye edilerek mutluluk
dilenir. Bunu şölen, şarkı söyleme, dansetme, regl hika­
yeleri, mitleri ve efsanelerinin anlahlışı izler.

Kron İçin Ayin


Karanlık ayda yeni Kronlar (birkaç aydır kanaması
olmayanlar) ve yaşlı Kronlar biraraya gelirler. Mihrab,
kurumuş yapraklar, çiçekler, taşlar, fosiller, kabuklu ye­
mişler, kemikler ve kadın bilgeliğinin sembolleriyle süs­
lenir. Gümüş rengi ve kahverengi mumlar yakılır. Yaşlı
bii: Kron yeni Kronlan karşılar:

120
Eksilen yıllara hoşgeldiniz kardeşler.
Derin öğretilerimizin girdabına hoşgeldiniz.
Anneliğin uzun yıllarından,
Dünyasal kaygılardan kurtulduğmuza göre,
Kron annemizin bizim için sakladığı
Gizli bilgeliği gölgemizi ışığın önüne koyacak
Ve bir giysi dokuyacağız.
Kutsal bir Goblen.

Birebir olarak yeni Kronlar selamlanırlar, yiyecek ve


içecek paylaşılır, öğretilerden ve kron bilgisinden konu­
şulur.

Doğum Günü Ayini


Bu ayin yalnız başına ya da arkadaşlar arasında ya­
pılabilir. Mümkünse gündüz arkadaşlarınızla bir yerde
'
buluşun.
Mihrabın üzerine sevdiğiniz ya da ruhunuzu yansı­
tan renkte bir mum ve güzel kokan ya da yağlar yakın .
(sandal ağacı, ylang ylang, yasemin, vb .) Kısaca, geçen
doğum gününüzden beri geçen yılı düşünün. Yılı yalın
olarak ve yargılamaksızın düşünün, içeriğine odaklanın.
Yıl içinde öğrendiklerinizi, başarılarımızı ve başarısızlık­
larınızı düşünün. Sonra şunları söyleyerek başlayın:

Yıl bitti
Büyük çember tamamlandı.
Ekin biçildi ve yeni tohumlar ekildi.
Dinle anne,
Yeni yılda senden istediklerimi dinle . . . (hepsini sayın)
Beni duy ve is tediklerimi yap
Gelecek olan yılda gelişmeme izin ver!
Mutlu olmama izin ver!

121
Sonra gelecek yıl için Tarot, kristal küre, I Ching
vb. kullanarak tahminde bulunun, sonra da parti yapın .

Sevgili Olma Ayini


Bu bir çiftin, eşcinsel ya da normal olarak, biraraya
gelişinin kutlanışıdır. Yeni ayda hepiniz, mümkünse
açıkhavada toplanın. Mihrabı taze çiçekler, beyaz, pem­
be ve yeşil mumlarla süsleyin ve yasemin ya da ylang
ylang ya da diğer şehvet uyandıran tütsüler yakın . Şö­
len için yiyecek ve içecek hazırlayın . Aşıkları bir kişi
şöyle selamlasın:

Hoşgeldiniz aşıklar, hoşgeldiniz!


Tanrıçanın önünde
Ve bu yeni ayla
Venüsü ve bu balayını kutluyoruz.
Bu gece bizim önümüzde birleşe� l?u çiftin
Mutlu, sağlıklı ve neşe dolu olmalarınİ�ağla
Anne, biz yıl çarkını kutlarken
Sevgiyle kucakladığımız bu çifti kutsa .

Hep birlikte çifti alkışlayın ve onlar adına kadeh


kaldırın. Müzik dinleyin (canlı ya da teypten) ve dansı
çiftin başlatmasını sağlayın. Genel bir neşeyle devam
edin.

Ölüm Ayini
Bu ayin yalnızca kişi evde öldüyse yapılabilir; aksi
halde bunu alternatif bir cenaze töreni ya da anma ola­
rak yapın.
Eğer kişiyi ölüm döşeğinde bekliyorsanız odanın
içinde bir sürü taze çiçek olmasına dikkat edin ve yak­
mak için biraz öküzgözü yağı ve beyaz mumlar bulun-

122
durun. Kişi öldüğünde camı açın, mumu yakın ve ayrıl­
makta olan ruhu şu sözlerle kutsayın :

Yüksek ruh!
Bulutların çok üstüne yüksel
Karanlık boşluğa doğru
Anneye, başlangıcı yaphğın kutsal yere geri dön.

Üç kez küçük bir çanı çalın, odaya gülsuyu serpin


ve öküzgözü yağını yakın.
Sonra ölünün arkadaşlarını ve sevdiklerini çağırın
(doktoru çok sonra getirin) ve cenazeyle birlikte istedik­
leri kadar kalmalarına izin verin .
Mümkünse cenazeyi evde tutun ve gömme ya da
yakma işlemini sağlık koşullarının izin verdiği ölçüde
geç yapın.
Biberiye çelenkleri, geleneksel olarak mersin dallan,
beyaz ve mor çiçeklerle yapılır. Yas tutma renkleri be­
yaz, mor ve siyahtır. Eğer cenazeyi istediğiniz gibi ya­
pamadıysanız, sizin gibi düşünen arkadaşlarınızla sev­
diğinizin gidişini kutlayın. Onun hakkında hikayeler
anlatın, geçmişi anın, sevdiğiniz ve sevmediğiniz yönle-
rini, iyiliklerini ve hatalarını hatırlayın . .
Dilerseniz kutsal metinler okuyun, birkaç şarkı söy­
lemeyi ve daha sonra da şölen düzenlemeyi de unutma­
yın. Gelecek samhainde ölmüş kişiyle bitmemiş işleıi
konusunda konuşabilirsiniz (bkz. Bölüm, 8.5.103)
En iyisi vücudu terk eden ruhu rahat bırakmaktır.
Ama ölüm olmadığını görmek için dünyada çakılı kala­
bilir. Bu normaldir bırakın kalsın.

123
KOVENLER, RAHİBELER VE USTALIK

Değişik büyücülük biçimleri olduğu gibi Kovenler


de birçok farklı şekilde örgütlenebilirler. Ben hem eski
bir kadın Koven' i üyesi hem de yalnız bir cadı olarak
deneyimlerimi aktaracağım .
Bir Koven bir, üç, yedi ya da dokuz kişilik cadı gru­
budur. Tek sayılı olmasına dikat edin. Gruplarla ilgili
deneyimlerin bana grubun dinamik niteliğinin koruna­
bilmesi için tek sayılı bir üye sayısına sahip olması ge­
rektiğini öğretti. Bu yüzden bazen grup zorlanabilir
ama bir rahatlık ve geleneksel bağlılık da meydana gele­
cektir. Bu yüzden tek sayılı tercih etmelisiniz.
Ortak çalışmanın ilk koşulu sorumluluktur. Sorum­
luluk, ne kadar etkili konuşursanız konuşun, ne kadar
bilgili olursanız olun, gruba düzenli olarak ve zamanın­
da katılmıyorsanız, bozucu bir etki yapacağınız anlamı­
na gelir. Bazı kişiler sorumluluk almayı ve dakik olmayı
beceremezler ve bu huylardan kurtulmaları da çok zor­
dur. Böyle bir kadın başkalarının zamanını harcamamak
için yalnız çalışmayı tercih etmelilidir. Kovenler ayda
birkaç dolunayda ya da iki kez yeni ay ve Dolunayda
toplanırlar. Bir zaman belirleyin ve buna uyun . Birçok
grup Candlemas (bkz . Bölüm 8,5. 109) da başlar ve bir
yıl boyunca çalışır. Mantıklı olarak her yıl bağlılığınızı
yeniden onaylamalı ya da grup artık size hitab etmiyor­
sa ayrılrnalısınız. İkinci kural istektir. Gruptaki kadınla­
rın ortak ve bireysel istekleri nelerdir? Bu istekler
uyumlu mudur? Bazı üyelerin dinsel ya da politik bir
bakış açısı varken diğerlerinin gündeminde öğretme ve
öğrenme olabilir. Bunlar daha baştan giderilmelidir,
çünkü grubun işleyişinde sorun çıkarabilir ve derin çat­
laklara yol açabilirler.

124
Üçüncü kural dürüstlüktür. Kendinize ve grup üye­
lerine karşı dürüst olmalısınız. Bu genellikle, üyelerin
kendilerini, öfkeli, zayıf ya lia tartışmacı olabilecek ka­
dar güvende hissettikleri bir ortam gerektirir. Bunu ya­
ratmak doğal olarak zaman alır, ama her üyeyi denle­
mek, her üyenin sözlerine ve düşüncelerine eşit önem
vermek ve grup içinde ikiliklerin oluşmamasına dikkat
etmek işi kolaylaştıracaktır. Üyelerden bazıları otomatik
olarak birbirlerine yakınlaşacağı için bu zordur ama dü­
rüstlük başkalarına karşı olan tavırlarımıza bir doğruluk
getirerek bunu dengeleyecektir.
Dördüncü kural dedikodu ile ilgilidir. Herkes arası­
ra fısıldaşmayı sever ve kendini buna az ya da çok kap­
tırabilir. Ama grup çalışması sırasında, özellikle de biri
etkili enerjilerle uğraşırken fiskos önlenmelidir. Bu za­
rarlı ve yaralayıcı olabilir, ayrılıklara ve şüphelere yol
açabilir. Eğer üyelerden biri dedikodu yapıyorsa ve
özellikle de söyledikleri bölücü bir nitelikteyse, bütün
grup yaptığının kabul edilemez bir şey olduğunu onun
yüzüne karşı belirtmelidir. Çoğunlukla dedikoducu kişi
güçlü olmadığını hissediyor ve bu gücü gizlice elde et­
meye çalışıyordur . Eğer durum buysa ona, onu doyuma
ulaştıracak sorumluluğu ve statüyü vermeye çalışın .
Oybirliği diğer bir kuraldır. Kararlar sadece oybirli­
ğiyle ve eylem öncesi tüm üyelerin onayıyla alınmalıdır.
Eğer oybirliğiyle karar alınmazsa, karan onaylamayanlar
kırılacak ve kendilerini dışlanmış hissedeceklerdir; bu
da ileride ayrılıklara ve kilitleşmelere yol açabilir. Oybir­
liğini sağlamayı başarmak uzun bir zaman alır, sabırlı
olmalısınız; çünkü uzun vadede en iyisi budur. Asla ka­
rarlan dayatmayın, konu önemliyse özel bir toplantı
için zaman ayırın. Alternatif olarak konudan bir kişiyi

125
sorumlu tutabilir ve karar verip gruba bildirmesini sağlı-
yabilirsiniz . .
, ... . ' '·.

En önemli kural ise eğlencedir. Eğlence için hiçbir


kural ya da zorunluluk yoktur. Tanrıçaya tapınmak bir
zevktir, çok hoş ve moral yükseltici de olabilir. Eğer gö­
revsel, bir zorunluluk ve çok ciddi bir iş haline gelmişse
yanlış giden. birşeyler.. var demektir bu. Herkesin kendi
tarzında eğlendiğinden emin olun, gezilerle, okumakla,
sanatla dansla ya da yemek pişirmeyle. Tanrıçaya iba­
det etmenin sayısız yollan vardır. İbadet yalnızca ayin
ve meditasyonla yapılmaz.
Başlangıçta Koven'in yaşaması için ya da sadece
ayinler için bir lider (başrahibe)mi yoksa yatay örgütlen­
miş bir grup mu istediğiniz.e bir karar vermelisiniz. Bu
birey olarak üyelerin büyücülük ve grup çalışmasında
ne kadar deneyimli olduklarına bağlıdır. Pratik olun
ama bir kişinin her zaman sorumluluk almasına, ya da
dolaylı olarak liderleşmesine engel olacaktır. Ayinlere
bir odak gerekir ve eğer kablımcılar işlerini tam olarak
yapmazlarsa birinin koordine etmesi gerekir.
Her Koven üyesi, yarabcılığının önü açılması ve teş­
vik edilmesi gereken eşsiz ve yetenekli bir bireydir. Du­
rumları ne olursa olsun bütün gruplar üyelerinin ufku­
nu genişleten ve kişiliklerini z enginleştiren deneyimler
öğreniyor olmalıdırlar. Grubunuzun yeteneklerini öğre­
nin, düzenli ve yaratıcı bir şekilde tanrıça adına kullanı­
lıp kullanılmadığını kontrol edin. Grup, üyeleri ustala­
şıp geliştikçe, deneyimlerini derinleştirir. E n iyisi grup
üyelerinin zaman zaman gerekebilecek olan yetenekleri­
ni listelemektir.
Koven' de ister istemez uyuşmazlıklar ortaya çıka­
caktır. Bir grup en zayıf bağı kadar birbirine bağlıdır.
Uyuşmazlıklar genellikle bilinçaltında yatan dışlanmışlık

126
duygusundan ya da başkalarını eleştirmek veya bastır­
mak ihtiyacından dor;ır. Bu genellikle yalnızca daha de­
rin ·bir konunun yüzeysel bir ifadesinin alhna gizlenmiş­
tir. Eğer uyuşmazlık tilin grup içinde değilse, diğerleri­
ni gerçek sorunu ortaya çıkarmakla, kelimelerin ötesini
araşbrmakla görevlendirin . Eğer ortada çözfunlenmeye­
cek genel bir uzlaşmazlık varsa iki karşıt grubu ayırın
ve yeni bir Koven başlatın. Bu şekilde Koven' de derin
çatlaklar ortaya çıkinayacakbr, çünkü uzlaşmazlıklar ay­
rılmayla sonuçlanacaktır. Her zaman için bir uzlaşmaz­
lık olduğunda taraftan anlaşmaya ikna etmek ya da zor­
lamak yerine her şeyi durdurup soruna bir çözüm ara­
mak daha iyidir. Her zaman herkes aynı fikirde olamaz,
her z�an insanların düşüncelerini değiştiremeyiz ama
var olan farklılıkların uyumunu yaratabiliriz. Farkhlıkla­
rın kabulü sürtüşmeleri durduracakbr.
Tanrıça cömertliği sever ve Cimrilikten nefret eder.
Cön:ıertlik insanlardaki güvensizliği ortadan kaldırır, on­
lara iyi güdüler verir. Paylaşmak; maddi, duygusal,
ruhsal ya da akılsal olarak sahip olduklarınızı insanlara
sunabilmektir. Mutluluğunuz kadar acınızı da, güçlü
yanlarınız kadar güçsüz yanlarınızı da paylaşmanız ve
diğer insanların sizinle paylaşbklarını da sevecenlikle
k!'lbul etmeniz gereklidir. Koveninizin çalışmalarından
kendi Gölgeler Kitabınızı yazın. Bu kitaba ayinleri, öğ­
retileri ve. üyelerin deneyimlerini yazabilirsiniz.

MALZEME GEREKLİ ALETLER

Sadakatle yapılan bir basit bir ayin, milyonlarca tüt­


sü kabı, pelerin ve asayla yapılandan daha değerlidir.

127
Ben büyücülüğün kırsal ve doğaya bağlı bir kolun­
dan olduğum için doğal ve mevsimsel nesneleri kullan­
mayı, ucuz ve sade ayinleri tercih ederim . Büyü işinin
doğrudan mevsimlerle ve ayin durumuyla ilgili olduğu­
nu düşündüğümden ayin için kullandığım gereçlerin
çoğunu doğadan bulurum ya da kendim yaparım. Hatta
bazı cadılar şaraplarını bile kendileri yaparlar. Bence bu
deneyimi arttıran, derinleştiren ve kutsallığı hergün bi­
raz daha günlük yaşama sokan birşeydir.
Becerebiliyorsanız ve zamanınız varsa asalarınızı,
kupalarınızı ve pelerinlerinizi kendiniz yapabilirsiniz.
Mihrabınız herhangi bir şey olabilir; bir raf, pencere
kenarı ya da bir masa gibi. Mihrabın üzerine örtü kon­
malıdır. Eğer isterseniz özel bir mihrab da yapabilirsi­
niz. Mihrabın üzerinde şu malzemelerin olması gerekir:
Topraktan, camdan ya da gümüşten; bilgi kazanını ya
da su öğesini temsil eden bir kupa (sunular için dolu
tutun) tütsü yakmak için bir kaba ihtiyacınız olacak, tüt­
sü çok sıcak olacağı için kap metal olmalı ve mihrabı
yakmaması için seramik üzerine konmalıdır. Bu kap ha­
va öğesini temsil eder. Ateş öğesini temsile n de devril­
meyecek ve Çevreyi yakmayacak güvenli şamdanlar kul­
lanır.
Ben toprak öğesini temsilen çiçekler, mevsim mey­
veleri, yapraklar, ağaç kabuklan, deniz kabuklan, ceviz
veya fındıklar kullanırım . Mihrabımdaki çiçeklerin her
zaman taze olmasına dikkat ederim . A ynca daireyi Çöz­
mek ve dört yönü işaret etmek için kullanacağımız fın­
dık ya da mürver ağacından bir asa ya da bir otheme
(kutsal bıçak) veya normal bir bıçak edinebilirsiniz. Tan­
rıçanın temsili bir resimi, heykel, taş ya da tanrıçayı evi­
nize getiren herhangi birşey bulundurmak zorunludur.
Eğer Tarot' da ilgileniyorsanız kartları mihrabın üzerine

128
koyun. Ben kazandığım parayı da harcamadan önce
oraya koyarım . Bu, tanrıçaya verdikleri için bir tüşekkür
anlamına gelir. Mihrabın üzerine başka kutsal şeyler,
onamalar, dualar, şiirler ve resimler de koyabilirsiniz.
Mihrabınızı, evinizin odağı olarak düşünün . Kendi­
nizi üzüntülü, mutlu, yolunu şaşırmış ya da öfkeli his­
setiğinizde bir mum yakın ve mihrabın üzerine koyı,ın.
Mihrabınız siz, arkadaşlarınız ve evinizle birlikte yaşı­
yan ve nefes alan kutsallığın bir parçasıdır. Mihrabı dü­
zenli olarak temizleyin, birşeyler ekleyip çıkarın ve onu,
tanrıçanın sizinle birlikte olan; yaşıyan, nefes alan bir
cisimlenişi haline getirin!

Tanrıça sizi korusun.

129
8

YILLIK BAYRAMLAR

YIL ÇARKI

Yıl çarkı aylık Ay döngüsü gibi değişen mevsimlere


'
bağlıdır ve onları yansıtır. Güneş in yörüngesi Zod­
yak'ın 12 sembolüyle haritalanmıştır. Yaz, kış ortası, ilk
ve sonbahar ekinokslannın dört devir günü ve Beltane,
Lam.mas, Samhas'ın ve Candlemas dönüm günl�ri, ay­
nca 1 3 dolunay ve yeni ayda birlikte kutlanan, Pagan
takviminin 8 büyük bayramıdır. Yıllık çember aylık
çemberin, ölüm rejenerasyon, yeniden doğum, çiçek aç­
ma, olgunlaşma ve ölüm çizgisinin aynısını çizer. Bu
kez Güneş ve çizdiği çemberler. Kış aylarında, nemli
ilkbaharda, ışıklı yazda, sonbaharın sıcak ve olgun ayla­
rında çekinerek ortaya çıkar, hayatın dansını yönetir.

131
Buradaki ayinler birinci el kaynaklara dayanarak İn­
giltere' nin kırsalından alınmıştır. Buralarda şenlikler ge­
nellikle tarımsal yaşamlarından kaynaklandığından doğ­
rudan toprak ve sırlarıyla, özellikle de verimlilik, gebe­
lik, doğum ve ölümle ilgiliydi.
Yıl Somhain'le başlar, yani ölüm ve çözülmeyle.

SAMHAİN - 31 EKİM
Ruh - günü, ruh - günü
Göçmüş ruhlar için dua ediyorduk.
Dua edin iyi insanlar ve bize bir çörek verin,
Çünkü biliyorsunuz biz yoksul insanlarız ·
Merhamet, bize bir çörek verin
Hayır dualarımızı bırakalım biz de kapınıza.

Anglo - Sal<son döneminde yılın başlangıcı Samha­


in' di ve tüm kasım ayında işlenen ölüm kültüydü . Sam­
hain toprak uğraşının sonlanışının, kışın yılın en soğuk
aylarına doğru devrilişin işaretidir. Ölüm gibi, bizi ya­
şamaan kederin gölgeli topraklarına doğru çevirir. Ge­
leneksel olarak ölülerin adına Mass'ler söylenebilmesi
için para toplanır ve yukarıdaki şarkının anlattığı gibi
ziyaretçilere vermek için çörekler pişirilirdi. Ölüler için
yol kavşaklarına yiyecek bırakılır ve ateşler yakılırdı.
Beltain ve Samhain Avrupa' nın iki büyük ateş şenliğiy­
di bugün bile tarlalarda ateş yakılır . ve aileler ölmüşleri
için dua ederken yanan odunlar etrafta dolaştırılır.
Ateşlerin, ruhun öbür dünyaya olan yolculuğunda yolu
aydınlattığına inanılırdı. 5 Kasım ateşleri gerçekte Sam­
hain ateşleridir. Herkes bir taş alıp ateşe atar ve eğer
sabah bu taşı bulamazsa gelecek Samhain' e dek yaşaya­
mayacağına inanılırdı. İngilizce de şenlik ateş; (bonfi­
re)' nin kökü felaket ateşi (bone fire) ya da kemik ateşi

132
'\�)__,a.
Kış � Ortası

;j
J2
o

ı-.
<tl
..c:
<tl
..o
ı:
o
r:.rı

ŞENLİKLER

133
(bonefire) kelimelerine dayanır. Bu ateşler arıtmak için
pis olanı yakarlardı.
Samhain elmalar, fındıklar ve fındık ağaçlan ile bir­
likte anılırdı ve Kuzey İngiltere' de fındıkkınna gecesi
olarak bilinirdi Bu gecede fındıklar kavrulur, elma şara­
bı yapılırdı. Fındık büyülü, akıl sembolü bir ağaçtı. Gra­
ves bir kaynaktan, Tipperary yakınlarındaki Connla ku­
yusundan ve üzerindeki aynı anda hem çiçek açan (gü­
zellik) hem meyve veren (akıl) dokuz meyva ağacından
söz eder. Fındıklar sanat ve bilimin tüm bilgisini taşır­
lardı ve fındık çubuklan yer altı sulan ve gömülü hazi­
nelerin yerini bulmak için kullanılırdı. Fındık İrlanda
koruluklarının yedi kutsal ağacından biriydi. Bir diğeri
de ölümsüzlük sembolü olarak kabul edilen elmaydı:
"Cellydon Ormanında saklanan elma ağaa, kızarsın
meyvelerin."
Elma ağaa ruha, yaşam meyvesiyle beslenip sonsuz
bir mutlulukla yaşayan, ölümsüzlerin ülkesine giden
yolu gösterirdi: Kral Arthur'un ölümcül yaralan, elma
ağaçlarıyla dolu kutsal Elma adası, ya da Avalanda iyi­
leşmişti Elma sırlardan birini belirtir . Bu Pentagram
(beş köşeli yıldız)' dır. Ve doğum, giriş, tamamlama,
dinlenme ve ölümü temsil eden tanrıçayı anlatır. Yani
ölümden doğuma ve geriye tekrar ölüme gidişi.
Pentagram aynı zamanda sabah ve akşam yıldızı
Venüsü temsil eder. Kent efsanelerinde fındık kabuğun
içinde yoğunlaşmış aklı temsil eder. Sert bir kabuk fın­
dığın besleyici olan içini korur. Bu üç ağaan kutsallığı
İrlanda üçlüklerinde belirtilmiştir. Bu .ağaçların yasaya
aykırı olarak kesilmesinin cezası ölümdü: "Üç nefes al­
mayan şeyin bedeli yalnız nefes alan şeylerle ödenir. El­
ma ağaanın, fındık ağaanın ve kutsal koru."

134
Graves fındık ağacını sözü edilmesi yasak olan Mer­
kör'le özdeşleştirir. Bilgeliğin olduğu ve anlayışın bu­
lunduğu yer için şöyle der: "Bir elma ağacının altında
saf meditasyonla. Cuma gecesi, elma toplama zamanın­
da, dolunay olduğunda; arayan kişi Fındık/Merkürün,
Çarşambanın çocuğu olacaktır. "
Samhain şenlikleri elma bahçelerınde yapılırdı ve el­
ma, şeker, bira ve fındık şenliğin ayrılmaz öğeleriydiler.
İçinden neşelendirici maltı suyunun aktığı güzel, bronz­
dan bir fıçı olurdu; fıçı meyvelerinin ağırlığıyla ezilen
bir elma ağacının altına konurdu . Elmalar fıçının içine
düşer, herkes bir elma alır ve bira içerdi. Bu kökensel
olarak Samhain' den gelen fakat sonra 12. geceyle bağ­
daştırılan bir elma şenliği biçimiydi. Konuklara elma şa­
rabı sunulurdu.
Şarabın aynı zamanda Kelt devresinde İrlanda' da
kutlanan Tara şenliğiyle de bağdaşır. Bu şenlik üç yılda
bir yapılır ve onbeş gün sürerdi. Soygunculuk ya da
katliam yapan suçlular yakılarak kurban edilirdi. İrlanda
da bütün ateşler 31 Ekim' de söndürülür eski şeytanları
uzaklaştırmak ve yeni yılı karşılamak için saman ya da
odunlar yakılıp yukarı kaldırılırdı. Ateşlerin közlerinden
bü}'ük bir mum yakılır ve ayin mum ışığında yapılırdı.
Sabah insanlar Drvit rahiplerinden kutsanmış ateş ala­
rak ocaklarını yeniden yakardı.
-
Kasım yas ayıydı. Bu ayda Druidler siyah bir koyun
kurban eder ve geçmiş yıl içinde ölenler için sunular ya­
parlardı. Bazen son demet Samhain' de (ya da sonbahar
ekinoksunda) kesilirdi, ama kimse bunu kesen kişi ol­
mak istemez bu yüzden oraklar uzak�an fırlatılırdı. Son­
ra bu demet toplanır; tahıl ruhlarım sakinleştirmek için
bir ekin arabasıyla taşınarak ibadet edilen evlere ve yer­
lere asılırdı. Kasım Tütan ve Anglo'lar tarafından da

135
ölüm ve kurban (Bloth manath) ayı olarak bilinirdi ve
koyun kurban etmeler bu ayda yapılırdı.
Cadılar için Samhain dünyalar arasındaki duvarın
en ince olduğu zamandır. Ölüler ve yaşayanlar birbirine
k,arışır ve böylece göçmüş ruhlarla konuşup Hekate
krallığının gizlerini öğrenebiliriz . Çünkü ölüler onun
yönetiminde olduğu gibi bu şenlik de onun şenliğidir.
Balık ve yumurta Hekate için kutsaldır ve Hekate'in ye­
mekleri üçyol ağızlarına tanrıçaya hediye olarak bıı-akı­
lır. Hekate bizi vahşi yerlere, kan ayinlerine, çürümeye
ve ölüme, uluyan kurtlara ve Aya doğru sürükler. Yılın
bitiminde eski dertler biter; borçlar silinir ya da ödenir
ve yeni bir yılda tekrar doldurmak üzere dişbudak lev­
hası silinir.
Hekate'in kutsal ağacı söğütler ve söğüt kelimesinin
İngilizcedeki kökü cadı (witch) ve büyülü (wicked) keli­
melerinin kökü (wike)'la aynıdır. Bir cadının sopası ve
süpürgesi boğulmayı önleyen dişbudak tahtasından ve
kötü ruhları uzaklaştıran kayın çubuklardan yapılır ve
anlan birbirine bağlamak için Hekate'in kutsal ağacı sö­
ğüt kullanılır. Druidler dolunayda sepetler (wicker) için­
de insan kurban ederlerdi.
Söğüt Ay için kutsaldır ve suya yakınlığı da bunun
doğal kanıtıdır. Sögüt büyü yapma ağacıdır. Baykuş
Hekate için kutsaldır. Kasımda en yüksek sesleriyle öter
ve sonra şubata kadar sessiz kalırlar. Onlar Hekate'in
habercileridir ve tanrıça onlara kehanet yeteneğini ver­
miştir. Tanrıçanın Kron bilgeliği üzerine olan ünleri bu­
radan gelir.

Samhain Ayini:
Mümkünse bu ayini dışarıda, rahatsız edilmeyeceği-

136
miz bir yerde ve bir üçyol ağzında yapınız. Ayini müm­
kün olduğu kadar geç yapınız. Gece yansı da olur ama
en iyisi şafaktan önceki birkaç saattir. Bir mihrap kurun
ve elma, fındık çubuklan, fındıklar, sögüt dallan; bir se­
pete koyduğ�uz kırmızı ve siyaha boyanmış üç yu­
murta ve biraz balıkla süsleyin. Aynca siyah, kırmızı v e
tanrıça için bir tane gümüş renkli m u m dikin. Adaçayı
tütsüsü ya da Hekate'e ve mevsime uygun tütsüler ya­
kın. Çınpçılak soyunun ya da kırmızı veya siyah w
nin. Kırmızı şarap ya da gülhatmi ve kuşburnu gıbi ko­
yu kırmızı veya siyah giyinin. Kırmızı şarap ya da gül­
hatmi ve kuşburnu gıbi koyu kırmızı içecekler; tarçın,
ka,ranfil, baharat vb. hazırlayın. Demirden, kalaydan ya
da ateşe dayanıklı sentetik olmayan maddelerden bir
kazan getirin. Misk otu ve güzelarrat otu yakın. Herza­
manld gım daireyi oluşturun ve yere vurarak Tanrıça
Hekate'i uyandırın. Başlangıçta fısıldayarak sonra da gi­
derek sesinizi yükselterek şunları söyleyin:

Hekate, Hekate, Hekate, Hekate!


Bataklıkların ve kafirler ülkesinin tannçası
Kutsal yol kavşaklannm tannçası
�igeliğin Kron tanrıçası
Olüm getire� ruhlarla beslenen
Gecenın kraliÇesi, gölgelerin kansı,
Alt dünyanın efendisi
Seni çağınyoruz...

Şimdi uluyarak, yere vurarak davullar çalıp inleye­


rek tanrıçayı ölüler ülkesinden getirin.

Tatlı sır •

Karanlık bı1gi
Saklı akıl
Kaosu ve deliiği getiren
Seni anlamak için dünyana girmek istiyoruz.

137
Karanlık yüzünü göster bize
Kanlı sırlarını
Bizi gölgelere
En karanlık geceye götür.

O; geçmişin yakılmalarının, işkenceletinin ve iha­


netlerinin anılarım getigrir. Acı, üzüntü ve yas getirir,
intikam, öfke ve çılgınlık getirir . . . Barış, kabullenme ve
bağışlanma getirir.
Onun getirdiklerini alın, sizi yapmaya ittiği herşeyi
yapın; bağırın, ağlayın ve inleyin, çığlıklar atarak debe­
lenin . Hekate sonsuz acı ve zevktir, o vahşetin tanrıça­
sıdır.
Her kadın içinde yanan kömür bulunan kazanın ya­
nına gidip bir süre otursun . Kömürlerin üzerine bir tu­
tam tütsü atarak dumanın sizi sarmasına ve kokusunun
içine dolmasına izin verin . Geçmiş görüntüleri ve anıla­
n gözünün önüne getirin . . . Sırrı temsilen elma alıp çap­
raz kesin ve kırmızı içkiden için . Dünyalar arasındaki
duvardan karşısına geçmiş olanları anarak ve onlar için
dua ederek, onlarla bir süre konuşun . Sonra gruba kişi­
sel sununuzu yapın . Bu gelecek yola taşımak istemedi­
ğinz bir şeydir; bir huyu, bir ilişki, bir düşünce kalıbı.
(Bu, siz onu besledikçe hayatınızı daha çok etkileyen bir
düşünce ya da fikir olabilir.)

Ateşle arıtıyor
A teşle yakıyorsun
Yıl çarkı dönerken
Seni geride bırakıyorum
Yeni yılın şafağı sökerken
Senden ayrılıyorum.
Tanrıça seni kutsasın!

138
Tanrıçaya şükranlarınızı sunup daireyi çozun. Yu­
murta · ve balı!$ sunulannızı kavşağa götüıüp bırakın,
sonra da geriye bakmadan uzaklaşın.

NOEL KIŞ ORTASI


-

Noel kış gün dönümünde, Kuzey Yarımküre' deki


en kısa günde, 21 Aralık'ta kutlanır.

Ah, çoban püskülü ve sarmaşık


Tam - olarak yetiştiğinde
Çoban püskülü taşır Kron'u

Köyün kadınlan evleri dolaşıp buğday ister ve bun­


ları Noel çörekleri ve ekmekleri yapmakta kullanırlardı.
Her kadına çeyrek galon buğday verilirdi. Değirmenci
bunları çoban püskülü ve ökse otu filizleri karşılığında
para almadan öğütürdü . Noel' de "Mumme" oyunu oy­
nanırdı. Bu oyunun birçok versiyonu vardır ama hep­
sinde işlenen konunun özü aynıdır. Erkek katılımcılar
paçavradan etekler, başlıklar ve gömlekler giyerlerdi.
Bu oyun ölüm ve canlanmanın kurgusunu içerirdi. İki
adam kavga ederler ve biri yani budala - aynı zamanda
çoban püskülü kralı ya da yeşil şövalye olarak da bilinir
öldüıülürdü. Doktor gelir ve onu yeniden diriltirdi.
Doktora da Beelzebup (sineklerin tanrısı) denirdi. Bu
oyunda ölen ekin hayaletiydi ve doktor ya da iyileştirici
rahip ayinlerle onun tekrar yetişmesini sağlıyordu. Eski
kral ölür ve yeni kral doğar. "Hole" Mummer oyunları­
nın 850 yıl öncesine kadar bilindiğini, ve Hristiyanlık
öncesine ait olabileceklerini yazar.

139
Noel' de dullar için sadaka toplanırdı. Erkekler Hod­
dening atlan gibi büyük beyaz çarşaflara sarınır ve köyü
gezinirken şunları söylerlerdi:

Wis sal, köyde cümbüş var


Elmalanız varsa aşağı atın
Biriktirdiklerinizle yukarı ve ayakkabınızla aşağı
Bira kahverengi, sürahi beyazdır.
Bu köydeki en iyi evdir.

Derbyshire ve Comwall' da bir öpüşme hevengi ya­


pılırdL Bu hevenk içiçe geçmiş kasnaktan oluşur, kışın
yeşil kalan bitkilerle, ağaç dallarıyla süslenirdi. Ortasına
pempe elmalardan ve ökse otu filizlerinden bir taç yapı­
lırdı. Oturma odasının kirişine asılırdı ve öpüşmeler,
oynaşmalar onun altında yapılır; şarkılar burada söyle­
nirdi.
Çoban püskülü, sarmaşık ve ökse otu hep Noel bit­
kileriydi. Ökse otunun Druidler için özel bir önemi var­
dı; kış ortası ayil
n erinde kutsal meşeden albn bir bıçak­
la ökse otu keserlerdi. Bu, yılın en başında kralın yeni­
den doğması için ayinsel kısırlaştınlmasıydı. Güneş kra­
lı kuzeydeki Büyükana'ya (güneşin ışık vermediği yer)
dönmesi için öldürülür ve tekrar doğardı. Nordik bir ef­
saneye göre Boldur, Loki'nin, annesi Nordik sex tanrı­
çası Frigg' e atbğı ökse otu sürülmüş bir okla öldürül­
müştü. Bu yüzden ökse ·otu çatı kirişlerine asılırdı ve
ilpüşme ve oynaşmalarla bağdaştırılırdı. Aynca Noel' de
Frigg' e defne yapraklan, biberiye ve ökse otuyla süslen­
miş domuz kafası sunarlardı.
Romalıların Saturnalia şenliğinde olduğu gibi No­
ı•l'de tüm kurallar gevşetilir ve cinsel istekler özgürce
ılııyurulurdu. Ökse otu da ofradizyak olarak bilinirdL

140
Çoban püskülü, karanlık yeşillik,
Azimle dayandı.
Eli yaralayan dikenleriyle silahlıydı.

Graves çoban püskülünü Merih'le perşembeyle öz­


deşleştirir. Bu ağaç Noel budalası olan ve mummer
oyunlarında rakibi tarafınadn öldürülen Halyanların
Eşek Tanrısının ağacıydı. Eşek, arınmış bir kişinin, ge­
reksiz kılmış olduğu bedensel şehveti temsil eder. Altın
eşek hikayesinde Apelius beyaz tanrıçayı bırakıp Thes­
saly cadı halklarına karıştığı için eşeğe dönüşmüş ve an­
cak İsis' e yakarıp onun halkına katılınca kurtulabilmiş­
tir. Bu yüzden çoban püskülü de seksüel yakınlaşma ve
yaralama konusunu aynen tekrarlar.
Noel salonlarında sarmaşık kızı ve çoban püskülü
oğlu savaşır, şarkılar söyler ve cezalar alırlar. Biçilen
son deste sarmaşıkla sarılır ve buna sarmaşık kızı denir­
di. Sarmaşık kızı ekinini en son biçen çiftÇiye verilir ve
gelecek yıl için kötü şansı anlatırdı. Sarmaşık ağacı sar­
malandığı için sadık kalan eşle özdeşleştirilmişti. Roma­
lıların Saturnuliya' sında, çoban püskülü, Satürnün so­
pası; sarmaşık ise, Altın Crest Vren'in yuvasıydı. Noel
sabahında eşiği ilk geçen kişi sarmaşık oğlu, karanlık
bir kişi olmak zorundaydı. Birini eşikten geçirmek için
her çeşit oyun ve hile yapılırdı. Bu mücadele sırasında
erkek ve kadınlar tarafından şarkılar söylenirdi. Sarma­
şık Dionysusa kadar dayanan bir alışkanlıkla hep mey­
haneyi temsil etmiştir. Ve sarmaşık birası Orta Çağ'ın
toksikleri temizlemek için içilen bir içeceğiydi. Sarmaşı­
ğın spiral şeklinde büyümesinin yeniden canlanmayı
temsil ettiği düşünülürdü. Bu sarmaşığın ölüm ağacı
olan çoban püskülüyle rekabetin başka bir ifadesiydi.
Eril ölümün, dişil yaşam, yeniden doğum kuralına karşı
savaşır. Sarmaşık, tanrıça için kutsal olan beşgen yap-

141
raklı bitkilerden biridir. Diğerleri de asma, böğürtlen ça­
lısı, incir ve çinardır.

Ağaca yapışan sarmaşığı sökeceğim


Meryemin tek eliyle yaphğı gibi
Yaşamın Kralının emrettiği gibi
Sütü memeye ve bezeye koymak için
Saf, benekli dişi yavrularıyla
Kehanette söylendiği gibi
Bir yıl ve bir gün için olan bu olgu üzerine
Yaşam Tanrısı'nın bağrından
Ve tüm güçlerden

Çatılar Noel' de yazın gelişini kutlar. Yılın en karan­


lık zamanında yazortasının sıcaklığını ve ışığını düşünü­
rüz.

NOEL AYİNİ

Mihrabı kırmızi ve yeşil şeritlerle bezenmiş çoban


püskülü ve sarmaşıklar, kırmızı, yeşil mumlarla ve gü­
neşi temsilen bir altınrenkli ve karanlığı temsilen bir si­
yah mumla süsleyin . Kırmızı şeritlerle yedi kez sararak
ökse otu demetlerini bağlayın ve tavan kirişine Satürn
tütsüsü yakın ve sunu olarak etrafında dönmek için şe­
kerli şarapla baharatlı çörek hazırlayın .

ş ortasi tannças
Bizler kışın kraliçesi
Sarkıtların efendisi
Kırağının iyi kalpli kadını
Seni çağırırken bizi dinle
Bu gecelerin en soğuğudur.
Güneşin saklı olduğu

142
Çıplak aylardı.
Bu gece burada toplandık
Karanlığı ve ışığın gelişini
Kutlamak için
Güneş toprağın çok altına tattı
Büyük çemberini çizerek
Tekrar doğmak için
Sırını getir bize
Ve kutlamamıza izin ver
Kışın şanını
Ve Güneş'in yeniden doğuşunu.

Dans ederek, ilahiler ve şarkılar söyleyerek gücü ar­


tırın sonradan budala ve büyücüyle güneşin öldürülme­
sini ve yeniden doğuşunu canlandırın. Ayini yiyip içe­
rek ve şarapla baharatlı çöreğin etrafında dönerek biti­
rin.

IMBOLC - CANDLEMAS

1 Şubat'ta kutlanan Candlemas bir ışık şenliğidir.


İlk kardelenlerin karların üzerinde görülmesiyle yapılır
ve saflık, masumlukla ve ilk fışkınların kışın soğuğunu
delmesiyle bağdaştırılır. Bu günde mumlar kutsanarak
semtteki kadınlara dağıtılırdı. Nottinghamshire' daki bir
törenle mihrabın yanında sallanan bir beşiğin üzerine
bir mum konmuştur ve en son vaftiz edilen çocuk rahip
tarafından bu beşikte sallanmıştı. Bunun kilise tarafın­
dan miras alınan bir Pagan ayini olduğu besbelliydi. Bu
gelenek Gelin Yatağı geleneğini andırır. Buna göre evin
hanımı ve kadın hizme tçileri bir demet yulaf alır ve bir
kadına benzetmek için giydirirlerdi. Demet sögütten ya­
pılmış büyük bir sepete ortasında bir sopayla konur.
Sonra kadınlar bağırırdı. " Gelin geliyor! Hoşgeldin ge­
lin ! " Bu işlem herkes yatmadan önce yapılırdı. Sabah

143
kadınlar onun gelip gelmediğini anlamak için ocaktaki
küllerde ayak izleri ararlardL Bu gelenek İskoçya'run
dağlarında ya da .Keltlerin yurdu Comwall'da uygula­
nırdı. Gelin ya da Brigit'in İrlanda'da büyük etkisi ol­
muştur. Bu. sadece bir kadm kültü haline gelmiş ve er­
kekler dışlanmıştır. Bu kültün merkezi sonsuz ateşin
yandığı Kilare Brigit gününe de İmbakh denilebilir:

Ben beyaz kuğuyum


Heqeyin kıa�si

Üvez ağaarun da bu şenlikle bağlantısı vardır. Bu


ağaan canlanmanm ağacı ve gizemli bir ağaç olduğuna
inamlardL

ÜVez çubuğu,
İşaret parmağı
Kehanetin gücüyle,
Onu bir sırla düzeltti.
Anahtarın kwbarunL

Eski günlerde ytlbaşı süslemeleri 12. gecede değil,


Candlemas' da çıkanlardı.

Biberiye ile aşağı


Ve yine bailer ve ökse otu ile aşağı
Çoban püskülü ve sarmaşıkla
Noel salonunu süsleyen herşeyle aşağı
Bir yaprak bile kalmasan ki
Lanet hiçbiıimizi sarmasm
Bunun için unutulmuş yapraklar
Varsa bakm (bana güvenin hanımlar)
Bir sürü cinle karşılaşabilirsiniz.
Rcıbert Herıick.

144
Canolemas ayini

Mihrabınızı beyaz ve yeşil çiçeklerle (tanrıçanın


mevsim çiçekleriyle) ve özellikle kardelenlerle süsleyin
Beyaz ve yeşil mumların arasına beyaz ve yeşil şeritler
koyun . Ve tanrıçayı güzel nesnelerin - çömlek, cam eş­
ya ve mücevher gibi - yaratıcısı olarak gösteren bir re­
sim ekleyin
Daireyi kurarak tanrıçayı uyandırın :

Buzlu dünyadan seni çağırıyorum,


Donmuş gölden ve demir dağdan
Soğuk ormandan fırlayan
Donuk griliğin içinde,
Çiğdemin sarı, beyaz ve mor renkleri
Kar beyazlığına çarpar.
Bu en karanlık mevsimin tanrıçası
Kutsal zamanın efendisi
Bizi bilgeliğine kabul et.
Bizi buzlu krallığına götür.

İhahilerle gücü artırın . Candlemas katılım zamanı­


dır. Bence katılım başkalarının isteğinden çok kişisel ka­
rara bağlıdır. En iyisi katılım, Koven üyeleri tarafından
gelecek sene devam etmeye niyeti olanlarca yapılmalı­
dır.
Tek tek her üye mihraba yaklaşır, bu yeni aşama
için ve Koven için yapacakları üzerine yoğunlaşır. Son­
ra Koven' e döner ve kendine verdiği sözü tekrarlar. En
son, şölen yapılır.

EOSTRE İLKBAHAR EKİNOKSU

Bu şenlik çeyrek günde gün ve gecenin eşit uzun­


lukta olduğu 21 Martta yapılır. Hristiyanların Paskalya

145
Yortusu Pagan kökenini hatırlahrcasına ekinoksdan
sonra gelen dolunaydan sonraki ilk pazarda yapılır.
Eostre ilkbaharın ve şafağın tanrıçasıydı. İlkbahar şenli­
ği, kışın bitişinin, ilkbahar çiçeklerinin ve toprağının ye­
ni örtüsünün kutlanmasıydı.
Eski ateşler söndürülür ve iki çubuğu birbirine sür­
terek yere ateşler yakılırdı . Bütün ateşler söndürülme­
liydi yoksa, söylendiğine göre, çubuklar asla yanmazdı.
Sonra ocaklar temizlenir, boyanır ve çubuklardan ateş­
ler yakılırdı.

Paskalya yumurtaları, sıcak haç-çörekleri ve Paskal­


ya tavşanları; hepsi köklerinde pagandırlar. Yumurta
boyama geleneği Nondik, Mısır, Yunan, Roma ve Pers
kültürlerinde görülmüştür. Yumurtalar soğan kabuğu
gibi sebze boyalarıyla, ağaç kökleriyle, renkli paçavra­
larla ve kara çalı çiçekleri ile boyanırdı. Yumurtalar ka­
buğun içindeki dünyayı simgeler. Dünya yumurtası
kavramı birçok eski kültürde vardır; ve başlangıcı sim­
geler. Yumurtayı bırakan ' tanrıçadır ve kırılması için ilk­
bahar güneşi gerekir. Bu yüzden ilkbahar şenliği kışın
ilkbahara açılışını temsil eder. Mısır, Yunanistan, Roma
ve Pers' te yumurtalar sarıya, menekşe rengine ve pem­
beye boyanır ve rahip tarafından kutsanırlardı. 1290'lar­
da İngiliz lordlan tebalarına kırmızı, yeşil ve sarıya bo­
yanmış yumurtalar dağıdırlardı. Edivard'ın hesap defte­
rinde Paskalya harcamalarına fakirlere dağıhlmak üzere
alınmış 450 yumurta kayıtlıdır.

Lütfen Bey . . . (isim)


Lütfen bize bir Paskalya yumurtası verin
Vermezseniz eğer
Tavuğunuz çürük yumurta yumurtlar.
Horozunuz taş yumurtlar.

146
Barbara Walker 16. yy'ın sonlarında Paskalya zama­
nında ellerinde yumurta ve elmayla (yaşam ve ölümün
pagan sembolleri) haçın önünde eğilen İngiliz kralını,
kraliçesini ve saray halkını anlatır.
Sıcak haç çöreklerinin kökeni; RomaWar, Saksenlar
ve YunanWar tarafından ilkbahar şenliğinde yapılan
buğday çöreklerine dayanır. RomaWar bu kutsal çörek­
leri şenliği ayn zamanlarda yapılan Diana için pişirirler­
di. Bu geleneğin İngiltere' deki merkezi ise Cambrid­
ge' ti. Burada İkneld Caddesi ve Amynge Caddesi'nin
çakıştığı yerde Romahlar tarafından Diana için yapılmış
bir mihrap vardı. Kutsal çörekler burada pişirilir ve tan­
rıçaya sunulurdu . Birçok baharatla yapılarak baden ez­
mesi ile süslenen Simnel çörekleri parası olanlarca yapı­
lır ve fakirlere dağıtılırdı. Paskalya tavşanı tanrıçanın ay
tavşanını temsil eder. Britanya' da tavşan öldürülmesi
yasak olan kutsal bir hayvandı. Bodicca savaşa giderken
yanında tavşan götürürdü . (İrlanda'nın Cerry bölgesin­
de iri.sanlar hala tavşan eti yemez ve bunu insanın ken­
di anneannesini yemesi olarak görürler.) Cadılar kendi­
lerini tavşana dönüştürebilirlerdi.

O, bir tavşana dönüşebilirim


Üzüntü, iç çekme, ve sıkınhyla
Bir tavşan olabilirim .
Ve şeytan adına yapabilirim .
Zorlu bir boyunduruk olana dek.

Eskiden Tarh ve Boldur'la ilgili bir bahar mummer


oyunu vardı. Kış bahara karşı. Kışın savaşçısı · Beau
Slasher' di; demirden kafası, çelikten gövdesi, eklem ke­
miklerinden elleri ve ayaklan vardı. Bahar kışla savaşir
ve onu yenerek kışın hükümdarlığının son bulduğunu
müjdelerdi.

147
Bahar zamanı ayini
Mihrabı bahar çiçekleri; pembe, mavi ve san mum­
lar ve bir tanrıça mumu ile süsleyin . San, kırmızı ve ye­
şil şeritlerden çelenkler ve aynı renklere boyanmış yu­
murtalar hazırlayın . Daireyi kurarak ilkbahar tanrıçasını
çağırın.

İlkbahar tanrıçası, narin bakire


Buzlu dünyadan yukarı çıkan
Kışın zincirlerinden kurtararak
Geniş dünyanın tekrar solumasını sağlayan

Soğuk rüzgarlar fulyaları hışırdatır


Ve açan çiçekler tepeyi
Tepenin yüzeyine dağılırken
Bir Flona ! ,
Bir ilkbahar
Sana bir kez daha hoşgeldin diyoruz!

Her kadın bir yumurta alır ve yumurtaları elden ele


dolaştırır ve herkes yumurtayı içine, kendi potansiyeli­
ne çeker. Gözlerinizi kapatın ve bu potansiyeli topla­
mak için birkaç dakika yoğunlaşın . Samhain' de yeniden
kesilen ölü ağacın meyvelerini, içinizdeki yeni büyüme­
yi hissedin. Yumurtayı gözlerinizle değil, zihninizde gö­
rün ve bir tavuk yumurtası gibi kırıldığını düşünün .
İçinden çıkana bakın . Gördüklerinizi grµpla paylaşın.
Sonra da çöreklerin ve şarabın çevresinde dönerek tan­
rıçaya şükranlarınızı sunun.

BELTANE - MAYIS ARİFESİ

30 Nisan' da kutlanan Beltane cadı yılının büyük ve­


rimlilik. şenliğiydi. 1588' de Philip Stubbes şöyle yaza� :

148
Mayıs öncesi her semt, kasaba ve köyde halk toplanır; kadın­
lar, erkekler, yaşlılar ve gençler. Hep beraber ya da gruplara
ayrılarak ağaçlıklara ve ormanlara, tepelere ve dağlara, deği­
şik yerlere giderler ve geceyi orada geçirirler. Sabahleyin ka­
yından yayla ve ağaç dallarıyla geri dönerler. Her ev mayısın
ilk baharında getirilen yeşil dallarla süslenirdi. O gün tatil
olurdu. Ö ğleden sonra bir panayır kurulur ve akşam da hiz­
me tkarlar için bir mayıs balosu düzenlenirdi. Kadınlar ve er­
kekler çiçekler takarak köyleri dolaşırlar, her kapıyı çalar ve
her evin önünde dansederlerdi. Kadınlar diz kırarak, erkekler
eğilerek gelen yazı selamlarlardı.

Herhangi bir gündeki gibi kalktık A tt.


Ve yazı eve getirmek için
Yazı ve Mayıs'ı A tt
Çünkü yaz gelmekte A tt
Ve kış gitmekte A tt.

Yukarıdaki sözcükler çiçekler ve ilkbahar Tanrıçası


Flora için yapılan geleneksel dansta söylenen şarkıdan
alınmıştır. Mayıs arifesinde, Mayıs habercileri köydeki
evlerin kapılarını dallar ve çiçeklerle süslerlerdi ve kul­
landıkları malz,eme evin sahipleri hakkındaki duyguları­
nı gösterirdi. Örneğin armut dürüstlük, erik üzüntü,
karaçalı öfke demekti. Isırgan otu ve zararlı otlarla süs­
lenenler en sevilmeyenleri gösterirdi.
Sığırların büyümelerini engellemek için kuyrukları­
na üvez dalından haçlar takılırdı. Çünkü Betane zama­
nında cinler ortalıkta gezerdi .

Büyüler boşunaydı.
Kocakarı üvez ağacının
Olduğu yerde cadıların hiç gücü
Olmadığını üzüntüyle haykırarak yeşilliklere geri döndü.

149
Mayıs arifesi aynı zamanda afacanlık zamanıydı,
dükkanların levhaları değiştirilir, kapılar menteşelerin­
den sökülür ve basit şakalar yapılırdı. Cinleri uzak tut­
mak için kapı önüne çuha çiçekleri konurdu.
İlk peri dansı 2 Mayıs'ta pencerelererin kış uyku­
sundan uyanmalarını kutlamak için yapılırdı; bu dans
en son da Samhain de yapılırdı. Eğer 1 Mayıs' ta Güneş
battiktan sonra bir kuyudan su içerseniz periler tarafın­
dan kaçırılır ve bir yıl bir gün boyunca periler ülkesinde
tutulursunuz.
1 Mayıs tören alayları, çelenkler, şenlik ateşleri ve
tepe doruklarında ya da kulelerde söylenen korol şarkı­
larıyla kutlanırdı. (Bu zamana kadar 1 Mayıslarda hala
Oxford' daki Magdalen kulesinde korollar söylenir.) Bu
tip kutlamalar 17. yy' da Britanlar tarafından canice en­
gellenmiş ve takvimdeki 11 günlük değişmeden etkilen­
miştir. Bu Akdiken çiçeklerinin Mayıs' ta henüz pek gö­
rülmediği bir tarihti. Suffolk' ta da eski bir gelenek olan
baş hizmetçiyi çiçek açmış bir akdiken dalı ve bir tabak
kı"ema getineye göndermek de böylece terk edilmiştir.
1 Mayıs aynı zamanda Yeşil Adam Robin Hood ve
Bakire Marion'la da ilgilidir. 8. I-Ienri karılarından biri
olan Katherine ile birlikte bir at gezisindeyken büyük
bir çeteyle karşılaştı.

Uzun boylu çiftçilerden oluşuyordu. Hepsi yeşillere bürün­


müştü, okları ve yaylan vardı; sayıları ise 200 kadardı. Şefle­
rinin ismi, krala ve çevresindekilere adamlarının tek tek vu­
rulmasını seyrettiren Robin Hood' du .

Oxford' da tören alayları karnaval gibi olurdu. Bir


lord ve Llody ya da kral ve kraliçe, seyircilere vurmak
için ucuna domuz mesanesi takılmış bir ip taşıyan soy­
tarı, bir kemancı ve kentin bütün baca temizleyicileri

150
alaya katılırdı. Bir adam kürek ve maşayla bir tür müzik
yapar ve iki üç adamda bağış kutulan taşırlardı. Lady
dışında herkes yüzünü siyaha boyar; şerit ve çiçekler
takarlardı. Yaşlı baca temizleyicileri için bağış toplanır­
dı. Londra ve Manchester' da da araba atı geçitleri olur­
du. Büyük atlar; çiçekler, çelenkler ve parıldayan at nal­
lan ile süslenirdi. (Orjinal at nalları, yeni aylar ve yıl­
dızlarla birlikte uğurlu sayılırdı. Arabalar defne dallan
ve yapraklarla süslenirdi.
Mayıs direği çevresindeki çelenklere Büyük Tann­
ça'nın kan ve süt sımnı yansıtan beyaz ve kırmızı çiçek­
ler konurdu. Mayıs direği mayıs sabahında ağaçlıklar­
dan getirilirdi. Stubbes bunu şöyle anlatır:

Yirmi ya da kırk tane öküzleri var. 1-ier birinin boynuzlarının


ucuna hoş kokulu çiçekler takılır ve mayıs direğini eve bu
öküzler taşır . . . Bu direk baştan aşağıya gövdesine bağlanan
çiçekler ve bitkilerle kaplanır. Bazen de onu sadaketle izleyen
ik.yüz, üçyüz, erkek, kadın ve çocuk tarafından çeşitli renkle­
re boyanır. Ve böylece tepesinde dalgalanan bayrak ve men­
dillerle dikilir, e trafına toprak yığılır ve çevresine çardaklar
kurulur. Sonra şölene, zevke dalar ve etrafında dansedip zıp­
larlar.

1661' de Londra sahilinde kurulan 134 feet yüksekli­


ğindeki muhteşem mayıs direği dağlardan gelen deniz­
ciler tarafından palangalar ve çapalar kullanılarak kurul­
muştur. Puritonlar bütün benzeri pagon ayinlerine karşı
bir savaş başlattılar ve tek tek yok ettiler.

Beltane ayini
Mihrabı akçalı çiçekleri, leylak, taze çiçekler ve yeşil
tomurcuklu dallarla süsleyin . Birçok kırmızı ve beyaz
şerit; kırmızı, yeşil ve beyaz mum kullanın. Sandal ağa-

151
cı ya da Melissa tütsüsü yakın. Bir süıi tatlı, şekerli yi­
yecek, çörek ve pestil hazırlayın . Bu büyük bir parti
mümkünse kutlamayı dışarıda meyve bahçelerinde,
ağaçlıklarda, hatta yakınınızdaki bir parkta yapın. Peri
ve cinlere dikkat edin. Akşam yıldızı Venüs yükselince
başlayın.
Bakire tanrıçayı uyandırın:

Çiçek bakire
Çiçek tanrıça
Yazın kokusu
Azgın şehvet
Bu sihirli gecede dans ederken
Cömertliğini bize sun .

Şarkı söyleyin dans edin ve aşk, güzellik ve verimli­


lik sırlarını kutlayın

YAZ ORTASI - 21 HAZİRAN

Yılın en uzun gününde kutlanan yaz ortası yılın dö­


nüm noktasını simgeler. Britanya' da yaz ortası arefesin­
de tepe doruklarında güneşin onuruna şenlik ateşleri
yakılır ve insanlar ateşin etrafında dans ederlerdi. Bu
ateşler Druid ayinlerinin kalıntılarıydı. Yunanistan' da
yaz ortası ateşleri Demeter adına yakılır ve kutlamalar
bu ateşlerin etrafından şeytanları kovmak ve iyi bir ekin
kaldırmak için dans ederlerdi. İrlanda' da yaz ortası are­
fesinde yakılan Boal ateşlerinin etrafında ateşi söndürüp
şeytanlık yapabilmek için cinlerin uçuştuğu söylenirdi.·
Ateşin külleri daha sonra ekinlere verimlilik sağlaması
için tarlalara serpilirdi. Erkekler yanan meşalelerle tarla­
ların çevresini dolaşırlardı. Londra' da da sokaklarda
ateşler yakılır evlerin süslenmiş kapılarının üzerindeki

152
lambalar sabaha dek yanardı. Kapılara rezene ve binbir
delik otu çelenkleri asılırdı. Güller, sedef otu, mine çi­
çeği ve üçgüllerle bezenmiş bakire grupları sokaklarda
dans ederdi.
Sheakspeare'in Bir Yaz Gecesi Rüyası'nda yazdığı
gibi yazortası Arefesi büyülemelerin, etkilemelerin, şa­
kaların zamanıdır. Bu gecede toplanabilecek birçok si­
hirli bitki vardır. Çok küçük oldukları için çıplak göz
için görünmez olan eğrelti tohumlarının, onları topla­
yanları görünmez yaptıklarına inanılır. Yaz ortası arefe­
sinde eğrelti otu yetişen bir tarladan geçen bir adamı
anlatan Alman hikayesi şöyle devam eder: Adamın
ayakkabısının içine birkaç tohum düşer ve farkında ol­
madan görünmez olur. Ve eve döndüğünde kendisi gö­
rünmediği, yalnızca sesi duyulduğu için kansı ve ço­
cuklarını çok korkutur. Bu tohumlar bitkiye dokunma­
dan toplanmalıdır. Charles Hardwick yaz ortası arefe­
sinde eğrelti tohumu toplamaya çıkan üç adamı ve bu
sırada onlara görünen pelerinli, karanlık bir figürün hi­
kayesini anlatır:
Karanlık bir anda bastırdı. Eğrelti otlan sallandı, ba­
kır kap parçalandı ve kalaydan olanı eridi... Yürüyen
giizel çocuklar göründü ... Zarif dişi şekilleri kederli ve
bi ıyüleyici türküler söylediler.
Yıl ortası ateşleri her zaman neşeyle yakılırdı. Bu
aı'..11� tüm şimşek tanrıları ve Roma ocak tanrıçası Ves­
t.ı'11111 ateşleri için kutsaldı. Yaz ortasında meşe-kral
c '' "" ı·anlı yakılarak kurban edilir ve kışın karanlığı bek­
)1·1111 ıli. Aşıklar yaz ortasında yakılan şenlik ateşlerinin
11:1·1111ılı• birlikte atlar ve alevlerin üzerine çiçekler atar­
J.ı ,, lı l !ııl uşulur ve çiftleşilirdi.

153
Yat ortası ayini
Mihrabı gül, mine çiçeği ve diğer yaz çiçekleriyle,
birçok kırmızı, san ve turuncu mumlar ve ilkyaz mey­
veleriyle süsleyin. Güneşsel tütsü yakın. Sunu olarak
koyu şarap ya da bitkisel içecek ve lezzetli yaz meyvele­
ri hazırlayın.
Yaz tannçasıru uyandırın:

Yukarda parlayan yaz güneşi,


Esen yumuşak sıcak meltemler.
Çayırlar, kokulu çiçekler, tarlalar
Ağaçlıklar ve çalıhkhrda olgun
Yaz rüyası bedenlerinizi yalar,
Gün ışığı donmuş yüreklerWzi iyileştirir
Tannça
Karanlıkta yazm aydınlığını anmamıza izin ver.

Şarkı ve dansla gücü artırın ve her yerdeki çiftçile­


re, ekinlerinin olgunlaşması için, yeterince güneş ve ya­
şamaları için yeterince yağmur olması için gönderin.
Sunuyla ve yiyeceklerin çevresinde dönerek ayini biti­
rin.

LAMMAS - 1 Ağustos
1 Ağustos'ta kutlanan Lammas ekinin ilk kaklmlışı­
ru temsil ederdi. Lammas'tan sonra küçük işlerin yapıl­
dığı yazın en sıcak günleri gelir. Bu kuşkusuz ekin biç­
mekle uğraşmayanlar için tatil ve dinlenme demektir:
Ama ekin biçenler için yılın en zor çahşma zamanıdır.
Bu aynı zamanda sıcak Güneş albnda uzun saatler bo­
yunca birlikte çalışılan komünal bir eylemdir. Lammas
aynı zamanda somun kütlesi olarak bilinirdi. Ekin kal­
dırmak, talulm nasılsa sonunda öğütülüp pişirilmesi ve

154
yılın ilk somununun tanrıçaya şükranları bildirmek için
sunulması anlamına gelir. Lamaş'ta işsizler sap ve tane­
nin biçilmesi arasında eski ölü bekleme ya da kiralama
panayırlarına giderlerdi. Ölü bekleme törenleri biçilmiş
olan ölü tahıl kralının yasını tutmak için yapılırdı. Bu
kral adına yapılan şenlik Lugnmass olarak biliiıen Kelt
Güneş Tanrısı Lugh' tu. Yakın zamana dek İrlanda yas
ayinlerinde Lugh nasadh gözlenmiştir. Bu, çember şek­
linde çelenkler taşıyan genç erkeklerden oluşan yas tu­
tan tören alaylarıyla, bir ölüler şenliği olarak kutlanıyor­
du . Graves bu şenliğin Orta Çağ İngilteresinde de genel
olduğunu yazar. Ölen William Rufus gömülmek için
Yeni Orrnan' a götürülürken cenaze alayı Lugh'un ölü­
müne ağlayan köylülerle karşılaşır. İrlanda' daki Tailte­
on oyunları kökensel olarak tamas' ta oynanan araba
yarışları ve kılıç karşılaşmalarından oluşan cenaze oyun­
larıydılar.
Lammas kahramanın ölümünü, güneş tanrısının
güçlerinin doruğundayken kurban edilişini ve ölüme
doğru başlayan yavaş çöküşü temsil eder.

LAMMAS AYİNİ

Mihrabı yaz sonu meyve ve çiçekleriyle; kırmızı, sa­


n ve turuncu çiçek ve mumlarla süsleyin. Nasıl Karşıt
Şenliği Cunthemos canlanışsa, Lummas ölüme gidiştir.
Sonbahar değil ama yazın kaymaya başladığı zaman
olan Lummas bunun bulanık, düşsel bir duygusunu ve­
rir. Şekerli çiçeklerin neredeyse uyuşturucu kokusu, ha­
sadın bayağılığı, yılın yavaşça çözülüşü .

Hasat tanrıçasını uyandırın


Tahıl Ana, başak biçici

155
-

Yol dönümü

AGAÇ TAKVİMİ

156
İşimiz bitiyor, yıl sona eriyor.
Yaz güneşi kayboluyor.

İlahilerle, gücü artırarak; bulduğunuz enerjiye ve


desteğe ihtiyacı olduğunu bildiğiniz işlere ve unsurlara
gönderin .
Bur süre geçmişinizi gözden geçirin ve bitirilmemiş
işlerinizi, çözülecek sorunlarınızı, toplanacak meyveleri
hatırlayın. Bunları ekonakstan önce halletmek için yo­
ğunlaşın . Şarabın ya da bitkisel içkinin etrafında dolaşın
sonra da şölene oturun.

SONBAHAR EKİNOKSU

21 Eylül' de kutlanan sonbahar ekinoksu, ikinci çey­


rek gündür ve cadı yılının sonudur. Bu hasatın meyve­
lerinin ve azalan yaz günlerinin kutlamasıdır. Son deste
tanrıçanın, bakirenin, hasat kraliçesinin sembolü olarak
giydirilir ve şöminenin üzeıinde saklanırdı. Tarlada çalı­
şan en genç kız desteyi keser ve onu Kron' un hasat ye­
meğine taşırdı. Bu kıza uzak kuzeydoğu İskoç ya da
yaşlı kadın anlamına gelen 11 Caillach 11 denirdi ve beyaz
bir başlık takılır ve giysisiyle çalı süpürge otu filizleriyle
tutturulurdu. Önlüğüne ekmek, peynir ve bir orak ko­
yulurdu . Hasat şöleninde masa başına otururdu ve
genç erkekler onunla dans ederdi.

Sonbahar ayini
Mihrabı sonbahar yapraklan, mirver çiçeği meyvele­
ri, alıç, üvez ve bir tahıl destesi (bakire) ile süsleyin .
Kuru üzüm ve bal katılan özel ekmekten pişirin ve hafif
bir şarap ya da bitkisel içki hazırlayın . Kahverengi, tu-

157
runcu ve san mumlar ve Tanrıça için bir tane beyaz
mum kullanın. Topraksal yani kökler ve ağaç kabukla­
rından oluşan tütsü yakın.
Sonbahar tanrıçasını uyandırın:

İş te llleyveleriniz
İşte ellleğilliz
İşte sana adanllıŞ işlerillliz
Bakır dal ve altın ella,
Buğday dellleti ve tatlı fındık

İ şte sana aşkla yapıllllış sunullluz


İşje adağımız
Sonbahar hasadının efendisi
Bu gece gel ve
Yılın azalışını kutla.

Bugün hasat kaldırma ama aynı zamanda tohum


ekme zamanıdır. Sonbahar ekinoksu marttaki uyanışı,
gelecektesi ilkbaharı düşlediğimiz zamandır. Gücü artır­
dıktan sonra bir süre içinize bu tohumları ekin . Derine
ekin ve umutlarımızı, düşlerimizi ve isteklerimizi zen­
gin toprağın derinliklerine gönderin.
Tanrıça sizi korusun.

158
9

ETİK

Hem feminist hem de Ortadoks gelenekler üzerine


incelemelerim oldu Yani hem Pagan!fanrıça hem Hris­
.•

tiyon/Budistliğin. Kişisel inançlarım öyle bir karışımdır


ki, her sistemde değerli olduğuna ve yaşamı güzelleştir­
diğine inandığım şeyleri taşımaktadır.
Göriişlerim birçok yerde Wicca gelenekleriyle ben­
zerlikler taşır, ancak dikatle bakılacak olursa bazı özel
konularda farklılıklar gösterdiği anlaşılacaktır. Genel fe­
minist ve ırkçılık karşıtı etiğin bir parçası olarak etik an­
layışım, geleneksel Paganlık ve Wicca' dan daha radikal­
dir, ancak feminist büyücüler ve yeni -paganlarla uyuş­
maktadır.
Büyücülüğü sadece Babatanrının yerine Anatannyı
koyan bir din olarak düşünmüyorum . Daha çok birbir­
lı·rine saygı duyan ve gezegendeki tüm insanların bü­
y i ı me ve gelişmeleri için yardımcı olan birçok farklı gru-

159·
bu kapsayan dünya çapında bir hareket olarak görüyo­
rum . Bu konu katılımcıların kişisel hayatlarında olduğu
kadar grupları içindeki doğrudan hareketleriyle de göz­
lemlenebilmektedir.
Batı gizemli geleneklerinin çoğu cadı avlan ve bun­
ları takip eden bastırma çalışmalarıyla imha edilmiştir.
Büyücüler derin araştırmalar yapmış, keşfetmiş ve baş­
ka öğretilerden yararlanmışlardır. Bu yüzden gizemli
sistemlerimizin çoğu başka kültürlerden özellikle de do­
ğudan gelir. Bu bilginler Çin, Hindistan, Tibet ve daha
yakın çağlarda Kuzey Amerika yerlileri, Orta ve Güney
Amerika ve Meksika dan gelmiştir. Bu konuda politik,
ahlaksal ve kültür bileşiminin Avrupa düşüncesine ak­
tarımı konusunda ilk olarak şu soruyu sormalıyız. Bu
çevirileri kim yapmıştır ve ruhaniliğin hakkını verebil­
mişler midir? Ancak orjinal dili bilmeden bu soruyu ce­
vaplamak neredeyse imkansızdır.
Yapabileceğimiz en iyi şey aynı eseıin mümkün ol­
duğu kadar çok çevirisini okumaktır. Kadınların manevi
gelenekleri konusundaki çevirileri yapan erkekler bunla­
rı değersizleştirmiş ve toplum içindeki önemlerini en
aza indirgemiştir. Orjinal metinlerin bu kadın düşmanı
çevirileri son yıllarda feminist aydınlar çeviri konusun­
/
da araşhrmalara başlayıncaya dek tartışma konusu ol- ·

mamışlardır.
İkinci ve daha da önemli olan nokta şudur ki, batı­
nın, daha ırkçı ve baskın bir kültür olarak, tüm siyah
kültürlere son derece duyarlılık göstermesi gerekmekte­
dir. Aksi halde topraklan, dilleıi ve . kültürleri batı tara­
fından çoktan çalınmış olan bu kültürlerin ruhani uygu­
lamalarında parçalanma riski ortaya çıkacaktır. Bu gü­
nümüzde özellikle, beyaz Kuzey Amerikalıların, kızılde­
rililerin ruhani geleneklerini, koka koka pazarlar gibi

160
pazarladıkları A .B .D için geçerlidir. Muhteşem makalesi
" Ö nceki hayatında kızılderili olan herkes için" de bir
Cherokee kadını olan Andy Smith ruhani gelenekleri­
nin adaptasyonunu çok eski olan kızılderililere karşı be­
yaz ırkçılığı ve soykırım öyküsünün bir parçası olarak
anlatır. Hiçbir gerçek ruhani öğreticinin onların öğretile­
rinden yararlanamadığını vurgular. Kızılderili geleneği,
kızılderili topluluğu içinde uygulanır ve bu topluluktan
dışarıya sızdırılmaz. Beyaz feministler kendilerini beyaz
ırkın soykırımcılığından ayırmak için kızılderili olmak
isterler ama sadece bir yere kadar. Fakirliği, mütevazi
hayat beklentilerini, alkolizmi ve anlaşma hakları için
savaşmayı göze alamazlar oysa bunlar kızılderililer için
günlük gerçeklerdir. Bunlar kızılderili maneviyatını de­
ğersizleştirerek yok oluşu hızlandırırlar. Şimdi bu beyaz
kadınlarla uzman olanlar bağlantı kuruyor bu da kızıl­
derili kadının sıradışılığını arttırıyor.
Kızılderili kadınlan, onları manevi uygulamaiarıyla
ilgili herşeyi anlatmaya zorlayan ve anlatmadıkları tak­
dirde onları açgözlülükle suçlayan beyaz feministler ta­
rafından soğukkanlı ve maneviyatçı olarak görülürler.
Ancak 47 yıllık yaşam süreleri ve yüzde yetmişbeşlik bir
i şsizlik oranıyla karşı karşıya olan bu soğukkanlı ve ma­
neviyatçı kadınlar hiçbir zaman kendi manevi gelenek­
leıinin pazarlanmasından çıkar sağlamamışlardır. Onla­
rın yerine locaları dolduran, mücevherleri satan, kitap
yazan, konferanslar düzenleyen hep beyaz kadındır.
Ancak yine de kadınların maneviyatını pazarlayan
l ı ı ı kadınlardan birinin bile kızılderili halkları için kam­
l '·ı nyalar yürüttüğü duyulrnamış ya da kızılderilileri sa­
\' l l nan konferanslar düzenlediği görülmemiştir.
Bu durum gelişen dünyanın tümünde manevi alan­
' l . ı , müzikte sanatta, tıpta, hatta kozmetikte bile görü-

161
lür. Kültürel alışveriş hoş ve faydalıdrr ama bu bir alış -
veriş olmalıdrr. Eğer batılılar etniklik istiyorlarsa o za­
man bahlılann ülkeye sağladığı bu etniklikten bir şekil­
de batılılar çıkar sağlamaktadır. Bu çıkar Andy Smith'in
belirttiği gibi parasal bir ödeme olmak zorunda değildir
- ancak bir şekilde ödeme yapılınalıdrr - hangi yolla
olursa olsun. Belki sömürüye karşı sesini yükselterek ya
da makaleler yazarak yapılmalıdır.
Bu nedenle kimi dinlediğimize dikkat etmeli ve ki­
min bize ruhani sırlan kimin sattığının ve neden sattığı­
nın bilincinde olmalıyız. Etnik olan herşey faydalı ve
yardımcı demek değildir, hatta doğru bile olmayabilir.
Bu şekilde kazanılınış ruhani öğretiler amaçlarından
sapmış, hatta zararlı, öğreticileride aldatılmış veya soy­
suzlaşnilş olabilirler.
Gelişmekte olan bir ülkede yaşarken, bu ülkenin ru­
hani liderlerinin araştırmacılara kendi ruhani uygulama­
ları hakkında hikayeler uydurarak saatlerce nasıl eğlen­
diklerini gördüm . Çoğunlukla gülünç ve abartılı olmala­
rına rağmen bu hikayeler tamamiyle sindirilmiştir ve
gelişen dünyanın heryerinde akademik gerçekler oldu­
ğu iddia edilen doktoralar halinde bulunmaktadtr. Bu
topluluktan olan bir bayan arkadaşım belki de benim bu
düşüncemi yansıtabilecek olan bir yumurta hikayesi im­
lattı. Topluluktaki ruhani liderlerden biri olan bu bayan­
dan bir Topan araştrrmacı sunağını göstermesini ister.
Sunağın üzerinde bir yumurta vardır ve yumurtalar ba­
zı büyüler ve iyileştirme ayinleri için kullanılmaktadır.
Araştırmacı yumurtanın işlevini sorduğunda ise kadın
ciddi bir şekilde yumurtaları daima çocukların erişem i
yeceği bir yere koyduğunu yoksa yumurtaları kırabill'
ceklerini söyler. Bu cevapla kafası karışan araştrrmacı �·ı
kar ve içeriye gülmekte ' olan köylüler girer.

162
Batıda kendi geleneklerimiz vardır; yine de bunlar
geçmişle diğer kültürlerden daha az bağa sahiptirler.
Eski Çağ hakkında yapılan araştırmalar denizcilik yapan
birçok kabilenin varlığını gösterir. (Keltler- Vikingler,
Hindistan yerlileri, Çin ve Amerika' nın yerlileri) Bu de­
nizci kabileler birbirlerini tanıyıp karşılıklı fikir ve ruha­
ni uygulama alışverişi içinde bulunmuşlardır. Birbirleri­
ne öylesine karışmışlardır ki benzerlikleri farklılıklarını
aşmıştır.
Örneğin Hornshire' in "Murnrner" oyunlarına, Ha­
iti'nin " Ga Ga" sında rastlanabilmektedir. Hepimiz ken­
disiyle çoğalan ilmekler ve kollarla sürekli yeni desenler
yaratan zamanın parçalarıyız.
Bunlar Alice Bailey'in "Yeni Dünya Dini" olarak ad­
landırdığı dünya çapında bir ruhani gerçekliğin kökleri
ve dallarıdır. Benim anladığım kadarıyla Baileyin dernek
istediği zorla üzerimizde kurulan egemenliği ve ölüm
kültürünü değiştirecek olan yeni bir düzeni getirecek
ortak ruhani uygulamalar keşfedeceğirnizdir.
Bunu başarmak uğruna, biz yani batılılar ruhani ge­
leneklerimizi yeniden kazanmak için en çok çaba gös­
termesi gerekenleriz. Bizim tarihimiz kendimizden daha
az savaşçı olanların topraklarını, kültürlerini ve yaşam­
larını çalmanın, egemenliğin, kan dökmenin ve acıma­
sızlığın tarihidir. Birçok duyarlı beyaz insanın hissettiği
suçluluk duygusunun onarılmasına daha önceden öl­
dürdüğümüz, tecavüz ettiğimiz ve soydtiğunnız insan­
ların soylan tarafından kabul edilebilecek şekilde yeni­
den yapılanmasına ve kitleler arasında yeniden köprü­
ler kurulup olumlu amaçlarla hareket edilmesine ihtiyaç
vi.lrdır. Suçumuz bize sahiplenilmesi ve beraber yaşan­
ı ı ı ası çok güç olan bir kendini sevmeme bedeli getirrniş-
1 i r . Çoğu bununla yüzleşmektense suçluluk duygularını
)',İdt•rmek için batılılıklarını inkar etmeye çalışmış ve

163
kendilerini gururlu siyahlar yani Tibetli, Hindistanlı ya
da Kızılderili olarak tanımlamayı seçmişlerdir.
Ölümcül liderlerimizi izleyerek içine düştüğümüz
bu materyalist bataklıktan çıkmamızın tek yolu kültürü­
müzün manevi öcünü yeniden yaratmaktır. Bu aynıza­
manda umutsuzluğa ve nihilizme bu kadar çabuk teslim
olan kültürümüzün tek umududur.
· Büyücülüğün; barışçıl, uysal, yatay örgütlü, doğayı
seven, kadın merkezli ruhani bir uygulama olarak, duy­
gularını kaybetmişlere ve hayalkırıklığına uğramış olan­
lara verebileceği çok şey vardır. Bizim üzerine titrediği­
miz bireysel değer, topluluk ve hür irade gibi kavram­
lar, baskı ve yasakların dini olan babaerkil dinlerin asla
sağlıyamıyacağı, bir hoşgörü getirmektedirler.
Babaerkil dinler (Hristiyanlık, Musevilik, İslam) bin

yıldır barışçıl insanların felaketi olan ölüm kültürünün
en ön saflarında yer almışlardır. Ama artık etkileri azal­
maya başladı (Dinciliğin yükselişi endişe verici gibi gö­
rünse de bence sadece geçmişteki birkaç kişinin kan ve
şiddetle kıtaları yönettiği 'altın çağ' a olan özlemin
umutsuz bir dışavurumundan ibarettir. )
Sonunda dünya olgunlaşmaya baladı. Acılı b ir er­
genlik döneminden geçiyor olmamıza karşın: Babatan­
n' nın egemenliğinin reddi ve tanrıçanın değerlerine du­
yulan yürekten bir ihtiyaç ortak bir bilinçaltını doğurdu .
�ugün Babatann etiğinin sonuçlan gözler önündedir.
Dünyanın üçte ikisi açlıktan ölürken, zenginlerde şiş­
manlık ve aşın beslenmeden doğan bozukluklar görülü­
yor. Her yıl milyonlarca bebek ve çocuk kirli su içmek­
ten ölürken zenginler yüzme havuzlan yapıyor, çim biç­
me makinalan, bulaşık, çamaşır makinalan alıyorlar.

• (L: Millenia) Kıyametten önce barışın egemen olacağı bin yıllık


devre .

164
Londra' nın en eski koruluğu olan Oxleas koruluğu, ha­
vaya daha fazla zehir saçacak olan bir yol yapımı için
kesilmekten son anda kurtuluyor. Her yıl metropollerde
her yaştan astım hastalarının sayısı artıyor. Devletin
nükleer güç sanayii için ayırdığı bütçe yanlış kullanılı­
yor ve kokuşmuşluk yüzünden zararsız hale gelmesi
15000 yıl süren ölümcül radyoaktif madde sızıntısı ha­
berleri gizleniyor. Bu haayı soluyan çocuklar da tiroid
kanserinden ölüyorlar. Fakirlik, yabancılaşma, şiddet ve
televizyon arasındaki nedensel bağlan kurmaktansa kü­
çük çocukları ıslahevlerine tıkan bir kültür, bu bizim ya­
şadığımız.
Ozünde Babatanrı sadece seçilmiş insanlar ile ilgile­
nir yani onun Yahudileri. Hristiyanları, Müslümanları
ya da Komünistleri ile . Geri kalanlar yanabilirler. Dev
korumalarla gezer engizisyon görevlileri gibi, dünyada­
ki tüm acımasızlığın ve haksızlığın arkasındaki erkekler,
insanların gazabından korunan yüzsüzlerdir. Kullandık­
ları kuklalar da ister din adamı ister politikacı olsun
dünya çapındaki uyuşturucu, kadın ticareti ve silah sa­
tışı ağım maskelerler. Bu insanlar bizleri bir uçuruma
doğru götürüyorlar. Bin yılın sonuna gelirken, türümü­
zün geleceği için mücadele etmek ve kazanmak için bel­
ki de son bir şansımız olacaktır.
Önümüzdeki görevin alçaklığı çoğu kez bizi umut­
suzluğa düşürür. Ancak bu alçaklık Babatanrı tarafın­
dan yaratılmış bir kandırmacadan başka bir şey değil­
dir. İnanmamızı istedikleri gibi, yöneten her zaman er­
kekler değildir. Belki biz şu an pasif kitleleriz ama her
birimiz birey olarak önemimizin farkındayız.
Dünyanın değişimine katkıda bulunmak için kendi­
mize bir çok yol bulabiliriz. Psikolog Roberto Assagioli
kendini gerçekleştirme için Alice Bailey' in yedi ışığım
yansıtan yedi yol olduğundan sözetmiştir. Bunlar güzel­
liğin, iradenin, kendini adamanın, somut bilimin, aktif

165
zekanın, sevgi erdeminin ve dinsel ayının yollarıdır.
Büyücüler bu yedi ışının hepsini tanır ve çoğu birden
fazlasıyla yaşarlar. Ayinin yolu adından da anlaşıldığ].
gibi, kutsal tören yapmak, bu tören aracılığıyla da bü­
tünlük, anlam ve duygu bulmaktır. Bu yol, bağlantıla­
rın, mevsimlerin, ayin durumlarının, yıldız ve gezegen­
lerin üzerine ayinler yaparak; bir kez daha iyiye doğru­
ya ve güzele bağlanmamız için bizi destekler.
Ülkenizde gelişen gelenekleri araştırın. Hristiyanla­
rın derinlere gömdüğü geçmişi açığa çıkarın ve kültürü­
nüzden kaçmayın. Pagan özünüzü yalan mitlerden ve
saçma hikayelerden arındırın . Tüm tanrıça dinleri inanç
ve uygulamada ortak noktalar taşırlar. Kendi uygulama­
larınızı bularak bunları diğer kültürlerle iletişim için bir
dil olarak kullanın . Bu sayede hayata saygıya ve Büyük
Ana'ya tapınmaya dayanan uluslararası bir ağ kurabili­
riz.

GÜÇ

Babatanrı ve onun ölüsever izleyicileri . bize gucun


ş2ytan olduğunu öğretirlerken bir yandan da güçsüzlü­
ğümüzün sonuçlarını gözler önüne serdiler. Şu bir ger­
çektir ki yetkinlik kendimizi keşfetme yolunda ilk aşa­
madır. Çok uzun zamandan beri güç kadınlardan esir­
genmiş tir ve onlara çok pahalıya patlamasına rağmen,
erkeklerin ellerinden çaldıkları güç konusunda, yetkinli­
ği tamamıyla şüpheli bulmaktadırlar.
Büyünün alanı doğasal kuvvetlerin kontrolüdür, ya­
ni bir anlamda büyü doğadaki gizemli güçlerinin kont­
rolüyle ilgilenen bir bilimdir. Sihirle uğraşmak norma­
lüstü gücün alanına girmektir. Sınıf cinsiyet ve ırk ko­
nusundaki ayrımlar büyücülükte yoktur çünkü amaçlan

166
doğru olan deneyimli herhangi bir kişi bu güçleri kullu­
nabilir. Aleister Crowley büyünün irade ve itaatle yapı­
labilecek değişimlerin sanatı ve bilimi olduğunu iddia
eder. Büyüde yapılması gereken ilk şey yoğunlaşma ve
ikincisi de meditasyondur.
Zihnimiz güçlü ve doğal bir gereçtir. İyiye ya da kö­
tüye kullanılmak üzere eğitilebilir. Olduğu gibi enerji­
den ibarettir. Büyü çalışmalarında yeni olanlar genellik­
le ustalaştıklarında güçlerini suistimal edeceklerinden
ve güçlerini diğer insanlara zarar vermek için kullanabi­
leceklerinden endişe ederler. Ya da kendini kandırma­
nın gizemli labirentlerinde kaybolmaktan korkarlar.
Bunlar iyi ve haklı düşüncelerdir. Asıl tehlikeli olanlar
büyü çalışmalarına bu tür endişelerle ginneyenlerdir.
Deneyimlerime dayanarak şunu söyleyebilirim : Amaçla­
rını sorgilİlayan ve kendi dürüstlüğünde şüphe edenler
hiçbir zaman gücün tutsağı ve kölesi olmazlar.
Biz bir güç kültüründe büyüdük. Her ne kadar bu
kültürün değerlerinden vazgeçsek de bir kez annemizin
sütüyle bu gücün öğretisi bize verilmiştir. En önemlisi
hareketlerimize ve amaçlarımıza sürekli ve titiz bir dik­
kat uygulamamızdır.
Büyü eğitim genellikle gruplar halinde yapılır. Bu
tip grup çalışmaları biraz zorla da olsa gücü nasıl eli­
mizde tutacağımıza dair bilgiler edinmek için bize fırsat­
lar verir. Bu gruplardaki kontrol gelişim için en iyi de­
netimi sağlar. Çoğumuz için içimizdeki klavuz başkala­
rıyla sağlıyamadığımız bir samimiyetle bizimle iletişim
kurup bilgileri öğretebilir. Ve eğer bu gruplarda dürüst­
lük ve güven ortamı yaratılabilirse, oluşan karşılıklı des­
tek havasıyla bu gruplarda da şüpheler dışavurulabilir.

167
GÜNLÜK GÖZDEN GEÇİRME

Bu çok önemli bir doğaüstü pratiktir ama kendi


ruhsal benliğimizin güçlü bir direnişiyle karşılaşabilir.
Her gece kalktığınız andan itibaren geçen günü irdele­
yerek düşünün . Yargılama ve analiz etme isteğinize
gem vurmalısınız, herşeyin bir film şeridi gibi gözlerini­
zin önünden geçmesine izin verin. Ö nemli olaylar, belli
durumlarda nasıl davrandığınızı, seçimlerinizi nasıl
yaptığınızı ve bu seçimlerin neler olduğunu bir yere not
edin. Sanki bir arkadaşımızın geçirdiği günü inceliyor­
muşçasına tarafsız olun. Yaptığınız seçimler, yaptığınız
işler ve bunları nasıl yaptığınız (isteksiz, sinirli, mutlu
olarak) arasındaki ilişkileri görmeye çalışın. Bu gözden
geçirmeler eğer uzun aylar ve yıllar boyunca yapılırsa,
size hayatınızın neden ve nasıllarını öğretecektir. Se­
çimlerinizi nasıl yaptığınızı ve davranışlarınızın sebeple­
rini göreceksiniz. Bu irdelemeler amaçlarınızı kavrama­
nızı sağlar ve aşama aşama kim olmak istediğinizin de­
ğil kim olduğunuzun farkına varırsınız.
Yeteneklerimizi geliştirdikçe, bunlarla beraber gelen
sorumluluklarımızı da üstlenmek zorundayızdır. Eğer
amacımız hiçkimseye zarar vermemekse, bir şekilde,
öğrendiklerimizi, güçlerimizi insanlığın yararına kullan­
mamız gerektiği bilincine varırız.
Cadıların birçoğu bu dengesiz dünyamızda değişik­
likler yaratmaya çalışmaları açısından devrimci olan ve
yaşamı büyüleyici kılan birtakım eylemlilikler gerçekleş­
tirirler. Bu eylemlilikler birebir çalışma temelinde olabi­
lir ya da iyileştirme, öğüt verme, sorunlara çözüm bul­
ma ve kahinlik gibi şeylerdir. Bir cadı zihinsel ve fizik­
sel olarak zarar görmüş olanları rahatlatmaya ve iyileş­
tirmeye çalışır. Ö ğretmenler öğrencilerini bilgelerin tar­
zıyla etkilemeye ve eğitmeye çalışarak onları kendi ruh-

168
sal gezilerine çıkmalarını sağlarlar. Siyasal ve sosyal ko­
nularda çalışanlar haksızlıkları ve gücün dengesizliğini
düzeltmek için daha büyük gruplarla çalışmak isterler.
Bu yaratıcı kişiler bizi etkileyerek hayat hakkında iyice
düşünmemize, aydınlığa çıkarılmış olan sırlarını sorgu­
lamamıza neden olurlar ve bize güzelliği armağan ola­
rak verirler ki, o olmadan hiçbirimiz hayatta kalamayız.
Ve annelerimiz bize yaşamımızı ve geleceğimizi verirler.
Ataerkil ruhani uygulama bireyin gelişimini içerir.
Tanrıça ruhaniliği ise kentteki tek cadı (bildiğiniz kada­
rıyla) bile olsanız topluma dayanır. Ataerkil ruhaniliğin
temel inancı ayrılmadır; aklın bedenden, ruhun madde­
den, erkeğin kadından, bilgenin cahilden ve rahiplerin
tebaadan ayrılması. Tanrıça ruhaniliği ise şeyler arasın­
daki bağlar üzerinde durur, mevsimlerin, Ay ve doğa
evrelerinin, gezegenlerin, tanrıça isimlerinin, doğumun,
ölümün bağlan gibi. Ataerkil din ölümün, yaşamın do­
ğal bir parçası olduğunu kabul etmez . Ölümü bir çeşit
ödül ya da ceza olarak görür. Cehennemin ateşlerinde
yanar, arafta dolanıp durur ya da cennette tembel tem­
bel oturursunuz. Öbür yandan Anaerkil din, yaşamları­
mızı büyük bir daire olarak görür. Bizler atalarımızın
ruhları (Karmalarımız) ile doğuyor, yaşıyor, bu ruhlara
saygı göstererek yolumuzda ilerliyor ve sonra da ataları­
mıza (diğer dünyanın ruhları) dönmek için tekrar ölü­
yoruz.
Ruhsal olarak evrim geçirmekteyiz. Herkesin kendi
kabuğuna çekildiği yaşam tarzı artık sona erdi, ve artık
insan ailesine ve içindeki bağlılığa yoğunlaşmamız gere­
kiyor. Ancak bu şekilde hayatta kalabiliriz. Batıdaki
oburluk, doğudaki açlığın sebebidir. Eğer dürüst oldu­
ğumuzu iddia ediyorsak bunu kabul etmeliyiz. Dünya­
nın verdiği zenginlere, en büyük tahıl dağları da obur-

169
luğa ve hırsa yeterli olmaz. Bahlı olmak nasıl bize kom­
şularımızı makinalı tüfekle kurşuna dizme hakkını ver­
miyorsa. Dünyadaki kaynakların üçte ikisini tüketme
hakkanı da vermez. Ve eylem, burada; kalabilmek, bey­
nimizde, mutfağımızda, işyerimizde ve kişisel yaşantı­
mızda başlamalıdır. İnsanlara zulmetler, baskı uygular­
sak ya da kendimizi üstün görür, insanlar arasında ay­
nın yaparsak, dünyadaki baskıları sona erdirmek için
boşuna çabalar dururuz. "Kişisel olan siyasaldır. " Sözü
1970' deki Kadın Özgürlük Hareketinin sloganıydı. Ve
kadınların sözünü ettiği yalnızca cinsiyet sorunu değil­
di. .
Kadınlar da en az erkekler kadar, diğer kadınlara
kötü davranıyorlar. Kadınlardan nefret eden bir kültü­
rün içinde büyüdüğümüz bize kendi ezik benliğimizi
yansıtan kardeşlerimizden elimizde olmadan nefret edi-
yoruz. ,
Farklılıkları kolayca bulubiliriz ama zor olan berzer­
likleri algılamak ve kabul edmektir. Diğerlerinin farklı,
özel, değersiz olduklanm söylemek · kolaydır, fakat bu·
duygulan kendimize yöneltmenin pek de kolay olduğu
söylenemez. Babaerkil ruhaniliğin yaptığı en büyük al­
datmaca aynlıklanmızın üzerinde ısrarla durması ve bir­
birimizle hiçbir zaman anlaşamaya.cağımızı savunması­
dır. Tanrıçanın en büyük gerçeği ise hepimizin tek bir
aile olduğu, birbirimizle bağlantılı olduğumuz, bedeni­
mizde ortak bir kanın dolaştığı ve ortak deneyimlerin
bizi birleştirdiğidir.
Hepimiz muhaliflerin mezarları üzerine kurulu, ay­
yuka çıkmış yalanlarız. Tabii ki korkuyoruz ve bazen de
eski önyargılara ve inançlara doğru kayıyoruz. Yalana
karşı . çıkmanın tehlikelerinin bilincindeyiz, ama kalbimi­
zin derinliklerinde gerçek yatıyor. Hepimiz doğumun

170
sırrını öğrendik ve hepimiz öleceğiz. Kendimizi koru­
mak için taktığırız maskeler, ne renge boyarsak boya- ·

yalım bizi hakikatten koruyamaz.


Tanrıça içkindir. Tanrıça toplumdur . . . Telefon çalı­
yor, arayan arkadaşım Helen. Ona etik hakkında yazdı­
ğımı söylüyor ve batılıların diğer kültürlerin ruhani ge­
leneklerini çalmalarından duyduğum rahatsızlığı anlatı­
yorum . Helen de benim gibi Tibet Budizmi çalışıyor.
Çalışmalarımız farklı kaynaklardan doğmuş olsa da bu
bizim ortak bir noktamız. Tibetlilerle doğrudan çalışan
bir kişi olarak şüphelerimi dogruluyor ve iddialarımı
paylaşıyor. Tibetliler, bahlılann öğretileri için hazır ol­
duklarını bilmelerine rağmen öğretmek için metodlarına
saygı gösterilmesini beklerler.
Öğretilerin çoğu anlayabilecek olanlara spzlü olarak
öğretilir. Kuşkusuz bu bazı kişilerin seçilmiş olduğu an­
lamına gelmez ama hazırlık çalışması yapmadan da öğ­
retileri uygulayamazsınız . Öğretiler en iyi sıralı olarak
öğretilirler; bu durum çalışmanın temellerini bilmeyen
kişilere çalışmanın belli bir yönü üzerinde açıklama yap­
mamı olanaksızlaştırmaktadır. Keşfettiğim gerçekleri
saklamak niyetinde olmamama karşıp, eğer' konuyla il­
gili değilseniz ortak bir dil bulmamız hayli zordur.
Ruhani olan, kutsallığın bir ifadesi olarak günlük
yaşama yayılmış olduğundan, içkindir. Tibetli genç ra­
hipler yalnızca sergi bittiğinde Thomes nehrine atmak
için Londra müzesindeki sergide k�mdan enfes bir tab­
lo yapmışlardı. Böylece kumlar yeniden denize döner
ve büyük döngünün içinde, içlerine özenle karıştırılmış
sevgiyide taşıyarak uzak kıyılarda biryerlerde sahile vu­
rurlar. Biz batılılar için bireyselliği bir yana bırakıp top­
luluğa saygı göstermek karşılaştığımız en büyük zorluk­
tur. Mistik ruhani gelenekler, ruhsal inançlarını nasıl

171
günlük yaşamlarına kattıklarını bize göstererek; bunu
kendi parçalanmış kültüıümüzde ncı.sıl yaratacağımıza
dair ip uçlan verebilirler.

RE - ENKARNASYON

Geçmiş yaşamlar şu andakine ışık tutabilirler. Çoğu


zaman tanımlayamadığımız bir şekilde önceden tanıdı­
ğımızı hissettiğimiz insanlarla karşılaşırız. Hayatımızda
önemli yerlere gelen insanlar bizi daha önceki yaşamla­
rımızda da tanımış olabilirler. Bu özellikle örnek yaşam­
larımızda tanıyor alabileceğimiz aile üyeleri için geçerli­
dir. Geçmiş ilişkiler; bazı insanlara karşı hissetiğimiz çe­
kimi ya da nefreti veya yeni tanıdığımız bir kişiyi sanki
daha önceden tanıyormuş duygusuna kapılmamızı,
açıklayabilir.
Eğer re - enkarnasyon fikrine açıksanız yaşamınıza
bir bakış açısı getirebilmelisiniz. Hayatımızda oluşan
krizler ve sözde tesadüfi olan olaylar çeşitli yaşamların
geniş örnekleriyle daha kolay anlaşılır. Bunların anlaşıl­
ması problemleri ve endişeleri belli bir bakış açısına
oturtmamızı sağlar. Re - enkarnasyon ancak yaşamı ko­
laylaştırıyor ve değerini arttırıyorsa faydalı görülebilir.
Hayata geçirme olmadığı sürece re - enkarnasyonun
hiçbir anlamı olmaz. Eğer kendinizi sürekli aynı şeyleri
tekrar ederken buluyor ve sizin için hiç de iyi olmayan
benzer nitelikli insanları kendinize çekip duruyorsanız,
re - enkarnasyon bu davranışları açıklayabilecek örnek­
leri takip etmenize yardımcı olabilir. Belki de yaşamınız­
da üzerine eğilmeniz gereken ve çözülmedikçe yinele­
necek olan çok önemli bir sorununuz vardır. Geçmiş
yaşantılara inanmıyorsanız bile, bu çalışn:ı.a; hangi imaj­
ların ya da modellerin sizin için önemli olduğu, ya da

172
hangi sorunla sık sık ilgilenmeniz gerektiği konusunda
derin bir terapi olması açısından; de gerlidir.

Meditasyon: geçmişe dönüş


En az 30 dakika rahatsız edilmeyeceğiniz bir yer bu­
lun. En iyisi bu çalışmayı iki kişiyle ya da grup olarak
yapmaktır; özellikle de ilk defa yapıyorsanız . Eğer bu
şansınız yoksa meditasyonu bir teybe kaydedin.

Uzanın, bedeninizi saran giysileri çıkarın . . . Birkaç


derin nefes alın . Her nefes verişinizde bedeninizi gevşe­
tin ve gerilimleri boşaltın . . . Kendiniz üzerine yoğunla­
şın ve tüm ağırlığınızı zeminin taşıdığını hissedin. Gü­
neş sinir sisteminize yoğunlaşın ve bir süre bu bölge­
den soluyun . . . Güneş sinir sisteminden yükselen gü­
müş bir iplik göreceksiniz . . . Bu ipliğe tutunun ve bede­
ninizden çıkıp ipliği izleyerek uzaklaşın . . . Odadan dışa­
rı çıkın Binanın bacasından çıkarak caddenin üzerinde
ilerleyin . Sonra gökyüzüne doğru yükselin; bulunduğu­
nuz şehrin, ülkenin üzerine çıkarak cennete doğru yük­
selin . . . bir süre durun . . . Etrafınızdaki yıldızlara bakın .
Uzayın sesini, parıldayan gümüş yıldızlan ve simsiyah
göğün enfes karanlığını dinleyin . . . Saf ve görkemli ha­
vayı içinize çekin . . . Sizi istediğiniz zaman eve götüre­
cek olan gümüş ipliği tuttuğunuzdan emin olun . . . Şim­
di başka bir zamana, başka bir mekana ve başka bir ya­
şama doğru iniyorsunuz . . . Yavaşça aşağıya inin ve etra­
fınızda ne olduğunu inceleyin . . (bulunduğunuz yeri
keşfetmek için 10 dakika harcayın .) Sonra yavaşça gü­
müş ipliğe tutunarak yeniden uzaya yükselin ve aynı
şekilde odaya geri dönün . . . Hazır oluncaya dek bekle­
yin sonrada neler olduğunu yazın.

173
Bu çalışma çok yoğun bir çalışmadrr ve en iyisi bu­
nu bir klavuzun yol göstericiliğiyle yapmaktrr. Daha ön­
ceki yaşamlarınıza uzanan sorunlarınızı anlayabilmek
için bu çalışmayı birçok kez yapmak gerekebilir. Bu de­
neyimleri özümsemek için kendinize zaman tanımalısı­
nız ve bu y(izden de çalışmayı haftada bir yapmak sizin
için en doğiusudur. Bu çalışma çok ciddidir, bu yüzden
dikkatli ilerlenmelidir.

DOGUMA DÖNÜŞ

Bu imajlama önceki çalışmaya benzer şekilde ise ya­


rar ve deneyimin diğer sonundan başlar.

En az 20 dakika boyunca rahatsız edilmeyeceğiniz


bir yer bulun . Uzanın ve bedeninizi saran giysileri çıka­
rın. Birkaç derin nefes alın ve bedeninizi gevşetin . . Dik­
katinizi içinizde derinliklerde toplayın. Kendinizde yo­
ğu:ı;ı.laşın . . . Gittikçe daha derine inin . . . Kendinizi on ya­
şında düşünün. Giydiğiniz elbiseleri, saçınızın nasıl ke­
silmiş olduğunu gözünüzün önüne getirin. . . ne yap­
makta olduğunuzu anımsayın . . . Sonra bir on yıl daha
geriye gidin . . . Aynı işlemi yineleyin . . . Kendinizi ger­
çekten bu yaşta hissetmek için bir süre uğraşın . . Anne­
nizin kollarında bir bebek olduğunuz zamana dönün . .
Kendinizi narin bir bebek gibi hissedin. . . Şimdi doğu­
munuzdan önceki zamana dönün. Ruhunuzun doğu­
munuzdan önce yaptığı seçimleri düşünün; hangi dene­
yimlere ihtiyacınız olduğu, hangi bilgileri öğrenmeniz
gerektiği ve hangi zorlukları aşmanız gerektiğinin seçi­
mi gibi. Karşılaşabileceğiniz soruları yanıtlamak için bir
süre bekleyin . . . Sona yavaşça odaya geri dönün . . Dene­
yimlerinizi yazın .

174
Bu çalışma, ö nceki gibi, hayatınızdaki sorunlara ve
esas problemlere değişik bir açıdan yaklaşmanızı sağlar.
Kendinizi kaybolmuş hissettiğinizde ya da çok önemli,
yaşamsal bir karar vermeniz gerektiğinde size çok yaran
olacaktır.

AHLAK
Her istediğini yap, kimseye zarar verme. (Geleneksel Wic­
cam)

Bir arkadaşınız tecavüze uğradı ve sizden yardım is­


tiyor. Ne yaparsanız? Ö zel bir işi umutsuzca isteyen bir
arkadaşınız bu işi aldığından emin olmak için mülakah
yapanla konuşmanızı isterse kabul eder misiniz? Evli bir
arkadaşınız eşinin kendisini aldıttığını farkediyor ve siz­
den· diğer kadının, kocasının peşini bırakması için büyü
yapmanızı istiyor . . . Büyüyle uğraştığınız duyulur du­
yulmaz, bir yığın insan kapınıza gelir ve sizden büyü
yapmanızı isterler bu da beraberinde güçlüklerle dolu
birçok ahlaki problem getirir. Bazı cadılar asla para için
büyü yapmadıklarını söylerlerken bazıları da geçimlerini
büyü yaparak sağlıyorlar.
Birçok cadı asla kimseyi lanetlemeyeceklerini söyler­
ken, diğerleri tecavüzcüleri lanetlemeyi devrimci bir ey­
lem olarak görüyorlar. Hristiyan ahlakı; şeytana diğer
yanağımızı uzatmamızı, 54 almamamız gerektiğini söy­
lüyor. Ancak bunu söyleyenler zaten tüm kartları elle··
rinde tutuyorlar. Bu yüzden bu sözü benimsemekte bi­
raz daha ihtiyatlı davranmalıyız . O zaman, nasıldır bi­
zim ahlakımız?
Feminist cadı Zsuzsanna Budapest'in lanetleme ko­
nusundaki fikirleri çok açıktır; " (Women of Pover) Güç

175
lü kadınlar" dergisindeki yazısında tecavüzlerin lanet­
lenmesi konusunda şunları söyler: "Aydın feministlere
size saldıran ve tecavüz eden her erkeğin lanetlenmeyi
hakkettiğini ve sizin bunun on katı zarar görmeyeceği­
nizi anlatmak için zihnimin tüm yeteneklerini kullan­
maktayım" Budapest ayrıca Koven üyelerinden birine
tecavüz eden adamı lanetlemek için yaptıkları bir ayini
anlatır. Adam yakalanır ve daha önce o bölgede yedi
kadına tecavüz ettiği ortaya çıkar. Biz kadınlar şiddet,
tecavüz ve mesela nükleer güç hakkında hiçbirşey yapı­
lamıyacağına inandırılarak sosyalleştik (daha doğrusu
beynimiz yıkandı) Ataerkil bizleri pasifliğe iter; böyle­
ce biz de kafamızda korku ve umutsuzlukla evlerimize
hapsoluruz .
Hiçbirimiz aziz olmaya çalışmadığımıza ve insani
hatalar yapabileceğimize göre ahlaki yolumuz mümkün
olduğu kadar gerçekçi olmalıdır. Deneyimlerini bana
öğrettiğine göre intikam kendi kendinden doğar ve kim
ne kadar yaratıcı olursa olsun öc duygusunun varlığı
sonuçlan olumsuz kılar. Bu nedenle ne kadar haklı
olursam olayım asla intikam duygusuna teslim olmam :
Yalnızca beklerim . Kişisel deneyimlerim bana kötü ni­
yetli insanların hep kendi düşüşlerini hazırladıklarını
öğretti: Bir düşüşün öncesinde hep gurur bulunur.
Bunlar kişisel düzeydedir. Toplumsal olanda ise bizı·
zarar veren herkese karşı birlikte hareket etmeliyiz.
Bir Wicca geleneği para için büyü yapılmaması gı·
rektiğini iddia eder ve bizim puriton kültürümüzde pa
ranın kötü birşey olduğuna inanilmaktadır. İnsanın p.ı
raya karşı olan tutumunu düşünerek buna bir · uyan P k
lemek istiyorum . Gizemcilerin de bize gösterdikleri gil • ı
yalnızca yoğunlaşmış emek enerjisidir: Yani iyi yad.ı
kötü doğal birşeydir. Kötülüğün kökeni para hırsıd ı ı

176
paranın kendisi değil. Cömertseniz ve paranızı tanrıça
yolunda kullanılacak bir araç olarak görüyorsanız; para­
yı yükselmeniz için bir araç ya da başkalarının üzerinde
bir güç olarak kullanmıyorsanız; o zaman paranın çok­
luğu ancak kutsal çalışmaya yararlı olur. Güdüler
önemlidir.
Aşk büyüsü de başka bir şüpheli olandır. Aşk bü­
yüsü ise yara, hem de fazlasıyla . Sevgilinizi daha ilgili
yapmak için hazırladığınız büyünün sonucu kapınızda
aşkından eriyen bir aşık olabilir. Peki size aşık olan in­
sandan sıkıldığınızda ne olacak. Aşk büyüleri gerçekten
çok emin olmadıkça yapılmamalıdır. . . Zaten bundan
nasıl tam emin olabilirsiniz ki?
Büyü en iyi genel iyilik ve kişisel gelişim için kulla­
nılır. Eğer kendinizle barışık değilseniz, kendinizi daha
çok sevmek için büyüler yapın, eğer kendinizi sevmez­
seniz başkaları da sizi sevemez. Biri sizi incitirse onun
ı iim negatif enerjisini geri yollayın ya da kalp çıkmazını
.ıçarak (bkz. s . 162), koparın . Çalışmanız gerekiyorsa
l ı • k bir meslek üzerine yoğunlaşmayın, daha çok iş bul­
ıııa k için genel bir büyü yapın . Bu yolla ilgi alanlarınızı
l ıi ·ı y ü lüğün lanetlere ve iyileştirme çalışmalarının içinde
� .ıybolmaktan kurtarmış olursunuz. Bir arkadaşınızın
l 1 1 1 yü yle yapabileceğiniz bir yardıma ihtiyacı olduğunu
ı · ı · ilgilendiği konulara bağlanması gerektiğini hissedebi-

1 ıı ·; i ı ı iz; ancak onun bilgisi dışında büyü yapmak niyeti-


1 1 1 1 ı ı t' olursa olsun yönlendirici olur vedüşünülmemeli­
. ı 11

1 > i "I RÜSTLÜK


" N ı· a l ı rsan al bedelini öde . " (İ spanyol atasözü)

177
Eğer yalan ve aldatmaca yaparsanız, başkaları da
sizden çalar ve sizi aldatır. Açıkça söylediğimiz gibi,
vergilerimizi öderken küçük hileler yapar, bazen kitap
yürütür, çalışırken devletten yardım alır, arkadaşlarımı­
zın adım ve desteğini kullanır ve onların bize ihtiyacı
olduğunda ortadan kayboluruz. Bunların hepsi hırsız­
lıktır. Pcıra, eşya, enerji; değişim aracı ne olursa olsll'tl
tanrıça ahlakı aldığımız herşeyin karşılığını vermemizi
gerektirir. Dürüst olmanın, bir suistimali açıkça söyle­
�enin, ilgilerinizi açıklamanın, hatalarımızı ve yanlışla­
rımızı kabul etmenin sorumluluğunu taşımak zorunda­
yız. Bu acı verici ve ayırıcı görülebilir fakat ne kadar ra­
hatsız edici ve zorlayıcı olursa olsun gerçek ilişkiler ve
sağlıklı bir toplum için dürüstlüğün varlığını hissitrneye
ihtiyaç vardır. Dedikodu ve iftira yıkıcıdır ama ,yapıcı
eleştiri olumlu destek dernektir. İlki bir ayırıcı olarak,
gücün üzerinde bir teknikle ikincisi ise sevgiyle yapıl­
mıştır. İnsanlar dedikodu yaptıkça, yabancılar yaratan
ve namussuzluğu destekleyen bir ahlaka göz yummuş
oluyorlar. Yapıcı eleştiri ise ilişkilerin ve iletişimin çok
önemli olduğu bir ahlak anlayışını gösterir. Dedikodu
alçaltırken yapıcı eleştiri güçlendirir. Dürüstlük çoğaltır;
hilekarlık, kimden çalarsak çalalım, ancak azaltır.' J?ük­
kanlardan birşeyler çalıyorsak; gerçekte kimden çalrnıŞ
oluruz? Toplumun diğer bireylerinden . Dükkan sahiple­
ri bunu umursamaz çalınmaya karşı fiyatlar biraz artar
o kadar. Bedava yemek yeme diye birşey almadığı için
cebimizde para taşıyoruz. Kağıdı ve camı yeniden kulla­
nılması için ayırıyarak, kolaylık olsun diye plastik
kaplı mallar olarak dünyamızı yağmalayan açgözlü ka­
pitalistlere karşı sesimizi yükseltemeyiz. Agresit ve göz
korkutucu olmak bizi silahlı askerlere b�nzetir. Bu da
bizi zararsızlığa götürür.

178
ZARARSIZLIK

Zararsız olmak, kendimizi savunmamak ya da savu­


namamak, kendimizin ve başkalarının haklarını koru­
mamak, kötüye kullanılabilir ya da sessiz olmak anlamı­
na gelmez. Zararsız olmak topluma ve içkinliğe inan­
makla bir bütündür. Eğer bizler birbirimize bağlıysak o
zaman birine zarar vermek bizi de incitecektir. Saldırı
ve şiddet sergi ve merhamet gibi süreklidir. Daha fazla
ne istiyoruz ki? Zararsızlığı yaşatmak, insanlara varol­
maları için olan brrakmak, onları gerçekten dinlemek,
onları görmek, yapıcı olarak eleştirmek, tartışmayı teşfik
edip uzlaşmayı sağlamakla olur. Kişisel ilişkilerde yeni
gelişmeleri, değişimi ve özgürlüğü teşvik etmek zarar­
sızlıktrr. Zararsız olmak hiç de kolay bir seçim değildir;
cesaret, uzun ve zor bir çalışma gerektirir. Zararsızlığın
uygulaması herşeyi bizden önceki halinde bırakmakla,
tamir etmekle, sonra da unutmakla "olur. Zararsızlık,
kör bir bayanın caddeyi geçmesine yardımcı olmaktan
çok içimizdeki görebilen kişiye, başkalarını incitmemesi
için, gün ışığım gösterebilmekle ilgilidir. Zararsızlık ba­
zan sinirlenmek bazen de öfke yatışana dek uzaklaş­
makhr. Zararsız olmak kendi konumumuza saygı du­
yarken başkalarının bakış açılarını da görebilmektir. Za- •

rarsızlık; üstün güce ihtiyacı olmayan, içinde çok daha


büyük bir güç olan değer ve dinsellik duygusundan;
kaynaklanrr.

HİZMET

Hizmet Webster sözlüğünde açıklandığı şekliyle


yardım, fayda veya yarar, başkalarının rahatına katkıda
bulunmak anlamına gelir. Hasta arkadaşlarımızı aradığı-

179
mızda, .protesto mektuplan yazdığımızda, çöpleri temiz­
lediğimizde, kamu için çalıştığımızda, işimizi iyi yaptığı­
mızda ya da toplumda iletişim ağlan kurduğumuzda
hizmet etmiş oluruz. Yardımı; minnettarlık bekleyerek,
aydınlanmamış kitleye büyük armağanlar dağıtmak ola­
rak gören kilisenin bozukluklarından dolayı, birçoğu­
muzun hatalı bir yardım anlayışı vardır. Yardım ettiği­
niZde, bu sizi ahlaki olarak üstün (Sadece iyi değil) his­
settiriyorsa; ya da size, :;izden daha şanssız insanlara
karşı güç veriyorsa, karşılık düşüncesi olmadan yardım
etmek size daha eğlenceli gelmiyorsa; Siz, Ortadoks di­
ninin yolundan gidiyorsunuz dernektir. Gerçek hizmet
özgürce verilir, karşılığında hediye beklenmez . . Gerçek
hizmet yardım ettiğiniz insanlardaki gücü ve kendi ken­
dilerini yönetebilme yeteneklerini teşvik eder. Bağımlı­
lık gücü çürütür ve boşaltrr. Hizmet edenler yardım et-;
mek istediklerini insanlann tahmin ettikleri ihtiyaçlarını
karşılamaz onlarla konuşarak istediklerini karşılarlar. Yi­
ne, yardım içkinlik prensibine göre işler; eğer birine
yardım ederseniz sizin ihtiyacınız olduğunda size yar­
dım edilir. Bu tanrıça mantığıdrr ve ben kişisel olarak
bu mantığın hem benim hem de tanıdığım insanların
yaşamında işlediğini gördüm. Genelde yardım e ttikle­
rim bana yardım edenler değilerdir ama bir kontrol ve
dengeler listesi de tutmuyorum . Bana yardım edilmişse
önemli olan kimin yardım ettiği değil, yardım edildiği­
dir. Açık yürekli ve · cömert insanlar davranışlannın
meyvelerini toplarken;' kendini feda etme ve görev ruhu
öldürmektedir. Benmerkezli isteklerin inkan acıya ve iç
çatışmalara neden olurken; bu istekleri hizmek için aş­
mak ve değiştirmek özgürlük yaratır.
İnsanın kendisi için yapabileceği en faydalı şey baş­
kasına faydalı olmaktrr. Bilinçli benmerkezcilik ise; ayn

180
ve bireyci dünya görüşünü devam ettirir ve her ne ka­
dar kısa vadede tatminkar olsa da tamamen yabancılaş­
tıncıdrr. Başkalarına fayda sağlamak bize en yoğun sevi­
yelerde fayda sağlar.
Bir hayatın gücünün tüm hakkı hizmetkarların elle­
rine geçmesini sağla .
Bir ruhun sevgisinin büyük olanlara yardıma çalı­
şanların yaşamlarını canlandırmasını sağla.
Payıma düşen affedicilik, zararsızlık ve doğru sözle
bitirmemi sağla .

181
10

BÜYÜCÜLÜK

Büyü nedir? Büyücülük kitabında Robin Skeltan:


"Büyü fiziksel dünyayı, etkilemek için yapılan herhangi
bir sihirsel eylemdir der. Webster sözlügü büyüyü, bü­
yülenme (etkilenme) hali, güçlü bir zorlayıcı etki ya da
çekicilik olarak tanımlar. Intergalactik Wickedary adlı ki­
tabında Mary Daly biraz daha derine iner: "Doğa üstü
güç elde etmek için kullanılan, Kronlar tarafından bili­
nen sözlü, ritimli ya da yazılı kelime ya da kelimeler
grubu. "
Her çocuk, gözlerinizi kapatıp rüzgara ve yıldızlara
fısıldadığnızda bilyü yapmış olacağınızı bilir. Yetişkinler
ise yarayacağına inanmak için karmaşık, ayrıntılı ve
süslenmiş büyülere ihtiyaç duyarlar. Kendi yolunuzu
tercih edin. Cadılar çocukça olandan ayinsel olana doğ­
ru giderler, ama özünde başarılı bir büyü kararlılığa
bağlıdır.

183
KARARLILIK

Duygunun niceliği, niteliği ve büyüye yönelttiğiniz


düşünce onun etkisini belirler aşk, nefret, kin, kıskanç­
lık, şehvet ve zevk, hepsi yüksek bir derecede kalbiniz
ve aklınızda odaklanır. Aşıkken ya da kıskançlığın pen­
çesinde kıvranırken başka duygular, insanlar ve metin­
ler için alan kalmaz, kalbimizin yan:ıttıklannın içinde ya­
şar ve diğer herşeye nerdeyse duygusuz kalırız. Bir fır­
tına çıkarmak ya da hasta bir kadını iyileştirm�k için
çok büyük bir yoğunlaşma gerekir. Bu açık olma; yani
yapmak istediğiniz şey hakkında çelişkilerinizin olup ol­
madığını kontrol etme ve gereksiz düşünce ve duygula­
n bir kenara atarak zihnimizi bir şeye, yalnızca bir şeye
odaklama demektir. Uğraştığımız şey hırs için mi yoksa
gerçekten ihtiyaç duyduğumuz bir şey mi? Buna dikkat
edin. Buda öğretisine göre hırs ve bağlanma tüm acıla­
rın kaynağıdır. Gerçekten bu sevgiliye bu işe, bu intika­
ma ihtiyacınız var mı? Sizi iyi tanıyanlarla konuşun. Ya­
kın dostlarınız (eğer gerçek dostlarsa) size doğru yolda
olup olmadığınızı söyleyeceklerdir.
Çalışmalarıma başlamamın ilk zamanlarında edindi­
ğim bir deneyim sanının anlatmak istediğim noktayı
açıklayacaktır. Bana karşı hatalı davrandığını düşündü­
ğüm biriyle ilişkim vardı. Bu kişi benimkinden farklı bir
kültürden geliyordu ve büyücülüğe çok saygı duyuyor­
du . (Belki de korkuyordu .) Ne olursa olsun büyüden, et­
kilenmeye uygundur. Ondan öcümü, doğduğum za­
man alan ve bu yüzden beni güçlü kılan gelecek dolu­
nayda almaya karar verdim .
Bir yetişkin eğitim merkezinde kadın sağlığı dersin­
den çıktığın gece otobüs durağına gitmek için uzun,
düz bir yolu yürümen gerekmişti. Yarım saat kadar sü-

184
ren uzun bir yoldu. Ay gökyüzünde, henüz alçaktaydı.
Kızıl, altın renkli, yuvarlak ve dev gibi bir ha sat ayı idi
bu . Bu uzun, düz yolu yürürken tam önümde duruyor­
du . Tam önümde duruyordu ve bunu engelleyemiyor­
du. Ay gökte parlarken yapmak istediğim ayin üzerinde
düşünmeye başladım . Işık beni rahatsız etmeye başladı.
Bu çok olağandışıydı çünkü dolunayda doğmuştum ve
kendimi bu enerjiye yakın hissediyordum . Yolda yürü­
dükçe planladıklarını hakkandı kafamda şüpheler doğ­
maya başladı; daha önce olduğu kadar kararlı değildim .
Zihnimi inceledikçe gerçekte o adamı suçlamadığımı da­
ha çok gerçekçi olmadığım için kendime kızgın olduğu­
mu farkettim . Yürüdükçe aslında çok net olmadığım or­
taya çıktı. İkimiz de suçluyduk. İçimdeki öç alma isteği
sönmüştü. Yolun sonuna geldiğimde onu lanetliyebile­
ceğirni biliyordum. Gücüm vardı ama daha da önemlisi
buna artık ihtiyacım olmadığının bilinci vardı. Büyük
bir ders almıştım . Eve gittiğimde ayin için topladığım
şeyleri toparlayıp yaktım (anlaştırma) ve küllerini evi­
min yanındaki nehre attım . Onları nehre atarak onun
bana gönderdiği olumsuz enerjiyi geri gönderdim ve
kendi adıma onunla barıştım . Bu hem bir büyüydü hem
de değildi. Ama benim için önemli bir deneyimdi.
Büyülerimi; büyü yapana, sadece sanatını değil, ay­
nca kendisi hakkında bilgileri de öğreten eğitim kürleri
olarak görürüm . Sihirle herşey, herşey mümkündür
ama yalnız güvenimiz ve yoğunlaşmamız dağları yerin­
den oynatabiliyorsa. Yaptığımız sihrin sonuçlarını dik­
katle izlerseniz ihtiyaçlarınızı daha çok ayırdedebilir ve
özlernlerinizin bu ihtiyaçlara nasıl engel ya da destek ol­
duğunu anlayabilirsiniz. Bir tohum ektiğinizde yetişme­
si için gerekli koşullan da hazırlamalısınız; uygun çevre
ve ısı, yeterli su gibi; ama en önemlisi tohumun büyü-

185
yüp büyümemeye kendisinin karar vermesine izin ·verip
onu rahat bırakmalısınız. Köklenip köldenmediğini an­
lamak için ikide bir dibini eşelemek büyümesini sağla­
maz, aksine bitkiyi öldürür. Büyüler ile aynı kurallara
göre yapıhr. Z.emini hazırlayın, ahlan canlandırın sonra
yalnız bırakın! Onları unutun ve günlük hayatınıza de­
vam edin. Eğer filizlenirlerse bu tanrıçanın iradesidir,
ölürlerse de öyle.

KUTSAMA BÜYÜLERİ

Işık cterlerinizde dolaşsın


Diliniz parlasın
Size veıdği güzellikler adına
'Bedeninizi sevin
'Bedenirıiz sizi neşeJendiısin
Akhtuz onun �eklini kabullensin
Ve size tehlikeler ve güzellikler arasında öncülük etsin
Sevilin ve kendinizi sevin

Kutsama Duası (W.P.Root)

Bu benim en sevdiğim kutsama büyüsüdür, bence


gereksinim duyulan tüm öğeleri kapsar. Akıl, beden ve
duygulann hepsi yargısızca kutsanır.
Benim tannçayı uyandıran kutsama dualarından bi-
ri:

Bu evi kutsa
Bu duvarlaD\ arasında ya�ayan heıkesi
Bur.ııda büyü ve g�
Eskisi gibi bilgelikle
Ruhlannı yüa?lt
Ve bağlannı güçlendiı.
Cennetin k�lan

186
Ve tanrıların melekleri
Seni örtsün ve korusun
Tüm kötülüklerden
Bu evi kutsa

Kutsama Ayini
Bir Cuma akşamında, akşam yıldızi yükseldikten
sonra içimde birkaç damla sandal ağacı yağı bulunan bir
küvette yıkanın. Kurulanın ve işaret parmağınıza, gırt­
lağınıza, kalbinize ve dölyatağınıza misk yağı sürün; be­
yaz bir mum yakarak şöyle söyleyin:

Arındırdığım bedenimi kutsuyorum.


Güzellik.le süslediğim zihnimi kutsuyorum.
Taşmak üzere olan yürek
Şu an beni dolduran ruhumu kutsuyorum

Bunu üç kez tekrarlayın:

KORUNMA BÜYÜLERİ

. Beyaz ışık korur. Dışarıda olduğun ve kendini hu­


zursuz hissettiğinde kendimi beyaz ışığa bürünmüş ola­
rak düşünürüm, her zaman işe yarar. Metroda yolculuk
ederken, otobüs ya da tren beklerken eğer bir sersemin
bana bakhğını farkedersem, aramızda onun beni değil
ama kendi değersiz gücünü gördüğü dev bir ayna hayal
ederim. Bu hiç bir zaman başarısız olmaz! Böyle idiotlar
her zaman defolup giderler. Kendilerini gönn�ye daya.:
namazlar. Şehir hayah yalnız kadınların kendilerini,
arabalarını ve evlerini korumalarını zorunlu kılar. Koru­
ma şekliniz ne olursa olsun kin duymayı temel alın.

187
Kin; çünkü kendimizi kontrolsüz ve umarsızca zarar ve­
ren erkeklerden korumak zorundayız. G eceleri yürüdü­
ğüm çok olmuştur ve eğer izlendiğimi hissedersem Kro­
nu, içimdeki vahşi yönü, kini, ortaya çıkanrım ve şansı­
nı bende denemek isteyen beklenmedik bir adama ya­
pabileceklerimi düşünürüm. Hiçbiri asla bunu yapmaz.
İki cadı arkadaşımın koruyucu büyünün gücünü
gösteren şöyle d�neyiınleri olmuştur: İlki kentin, vahşe­
tin ve saldırıların çok rastlandığı bir bölgesinde, geç va­
titte bir otobüsün ikinci katında yolculuk ediyordu . Beş
altı tane genç otobüse bindiğinde yalnızdı. (O bölgede,
yakın bir zamanda bir kadın benzer bir çete tarafından
öldürülmüştü.) Ö n tarafda oturuyordu ve otobüsten in­
mek için kalktığında gençler yolunu kestiler. Gittikçe
daha da vahşileşerek; ona cadı, kocakarı diye küfrede­
rek aşağılamaya başladılar. Onu ölümle tehdit ettiler.
O, kendini büyük bir yılan olarak, s'anınm bir kobra
olarak hayal etti ve anlan buz gibi bakışlarıyla süzmeye
başladı. Ona sataşmaya devam ettiler ama o hiç yerin­
den kıpırdamadı. Birden bire cüretleri yokoldu ve sa­
kinleşerek otobüsten inmesine izin verdiler.
İkinci arkadaşım kendisiyle beraber bir adamın daha .
indiğini sonradan farkettiği tenha bir istasyonda tren­
den indi. Adam onunla konuşmak istedi ama o aldır­
madı. Bunun üzerine adam yolunu keserek onu korkut­
maya başladı. Arkadaşım kendini beyaz bir ışığın ardı­
na gizledi, adam kendine doğru hamle yaptığında be­
yaz ışığı düşünmeye devam etti ve adam geriye savrul­
du. Çantasına hamle yaptı ama · birkez daha geriye sav­
ruldu. Arkadaşım hiç kıpırdanmadan durdu . . . Adam
sanki onun enerjisiyle savaşıyor, ona doğru ilerlemeye
çalışıyor ama yapamıyordu . Sonunda küfrederek karan­
lıkta kayboldu.

188
Bunlar korunma tekniklerinin işe yaradığını göstetj­
yor, ama işe yaramaları için kararlılığa ihtiyacımız var.
Kin, daha önce söylediğim gibi korunma büyüsü için
çok önemli bir gereçtir. Ne kadar süre için olursa olsun,
evimden aynlırken, kapıları ve gereçleri beyaz ışıkla
kutsarım ve sokak kapısını dışarıdan kapatırken şöyle
derim :

Hiçbir kötülük bu eşikten geçmesin


Evimin içini ve dışını koru
Onu gözet.

EVİMİZİ ARINDIRMAK

Evinize taşındığınızda eğer sizden önceki arkasında


kötü enerji bırakmışsa . ya da e trafınızda olumsuz enerj i
hissederseniz bundan kurtulmak için basit bir arındırma
yöntemi vardır. Bu ayini aynı zamanda biri hasta olduk­
tan ya da evde çok gerginlik olduktan sonra da yapın .
Tek tek her odanın arınması için bir fincan tabağının
dzerine mavi bir mumu sağlamca yerleştirin . Mumu bü­
yük bir gazete kağıdının üzerine koyun ve etrafına de­
niz tuzuyla bir çember çizin . Mumu yakarak odadan çı­
kın ve kapısını kapatın. (Arasıra mumu kontrol edin. )
Tamamı ile yanıp bittiğinde tuzu dökmemeye dikkat
ederek gazete kağıdını toplayın ve akan bir suya götü­
rün . Herşeyi suya atarak arkanıza bakmadan uzaklaşın.
Arınmayı artırmak için aynca sandalağacı tütsüsü
de yakabilirsiniz.

189
AŞK BÜYÜLERİ

Aşk büyülerieuyanlarla birlikte gelirler çünkü genel­


likle istediğimiz şey gereksindiğimiz şey değildir ve aşk­
tan mı yoksa şehvetten mi bahsettiğimiz çok önemlidir.
Dikkatli olun. Ben şahsen belli bir kişiyi kendime bağla­
mak için büyü yapmam; çabuk sıkılan bir insanım ve
aşk bağıyla bağlı bir ruhun beni sürekli izlemesinden
daha kötü birşey düşünemiyorum . Ve eğer büyüyü yö­
nelttiğiniz kişi gerçekte sizi istemiyorsa çok kötü sonuç­
lar doğabilir. Yalnızsanız, ve bir aşık ya da eş istiyorsa­
nız kendiniz üzerinde yoğunlaşmanızı tavsiye ederim .
Bir aşıkta aradıklarınız hakkında genel bir fikir oluş­
turmalı ve bu fikri geniş ve esnek tutmalısınız. Bir arka­
daşım idealindeki güzelliklerin ayrıntılı bir listesini yap­
,mıştı - ama aynı özellikleri bir eş olarak kendisinde kar­
şılaması gerektiğini hesaplamamıştı. Bu eşinin isteğini
söndürücü bir etki yaptı.
Kutsama büyüsü başlangıç için iyi bir noktadır.
Bundan sonra bir sevgiliye verebileceğiniz özelliklerinizi
değerlendirin; sevecenlik, eğlence, sıcaklık gibi ve onla­
rı verme yolunuzu gerçekten duyumsayın . Sevme ve
nefes alına prensibini içinize çekin ve olabildiğince içi­
nizde tutun. Bu işlemi birkaç kez yaparak sevginizin
sizden taşıp uzaklara dek yayıldığını duyumsayın. Bu­
nu her Cuma (Venüs günü) tekrarlayabilirsiniz. Fakat
aradaki zamanlanda önemsemeyin. Kendinizi serbest
bırakın.

İYİLEŞTİRME VE SAGLIK BÜYÜLERİ

Tanrıça bedenini esirgesin


Onurlu ve güçlü olsun

190
Tanrıça, kalbini esirgesin
Çarparken
Tanrıça karnını esirgesin
Yiyeceğini taşırken
Tanrıça ayaklarını esirgesin
Rahatça bas toprağa

Hastalık çoğunlukla bizi umutsuzluk duygusuna bo­


ğar. Eğer hastalığımız ciddi ve güçten düşürücüyse, ya­
şamımızı tehdit ediyorsa, korku ve öfke buna bağlı ola­
rak artar. Yaşam ve ölüm hakkındaki düşüncelerimiz ne
olursa olsun kendi ölümlülüğünüzle karşı karşıya kal­
mak sizi korkunun kollarına atar. Çok yorgun ve hasta
olanlar ve yeterince yaşadığını düşünenler ölümü iyi
karşılayabilirler ama genellikle insanlar direnç gösterir
ve hastalık korku, çaresizlik gibi duygularla karşılanır.
Bu nedenle kendinize iyileştirme büyüsü yapmanız pek
kolay değildir. Bu işi grup olarak yapmanız ya da yar­
dım etmesi için bir arkadaşınızı çağırmak daha yararlı
olacaktır. Belki de bu iyileşmenizin ilk basamağı olacak­
tır. Yani yardım isteme alçak gönüllülüğünü gösterme­
niz ve kendinizi kontrol edemediğinizi, herşeyin yolun­
da gitmediğini kabul etmeniz.
Bazen kendimizi hasta hissetmekten çok cansız ve
enerjisi düşük hissederiz. O zaman kendimizi canlan­
dınnak için büyü yapabiliriz. Bir pazar, sabahı, altın sa­
nsı bir mum ya: Jn ve şunları söyleyin :

Güneş! Güneş! Beni ısıt


Altın sıcaklığınla beni ısıt
Her hücreyi, her gözeneği doldur
Yaşam veren ışığınla
Beni ışınlannla yıka
Yenile beni
Ki senin ateşli cevhernden

191
Oluşan rµhum
Senin gibi parlayabilsin

Eğer güneş ışığı varsa bir süre altında durun . Ya da


kasvetinizi giderip sizi canlandıran sıcak bir yaz güneşi­
ni hayal edin. Bu büyüyü ihtiyaç duyduğunuz zaman­
larda pazar günleri yapın. Karanlık kuzey ülkelerinde,
güneş ışığının azlığı ve kış aylarının uzunluğu, bizi içi­
mizdeki güneşi, dışarıdaki soğuğun içimizde yaktığı
ateşi duyumsamaya iter. San ve turuncu renkler, parlak
renkli giy!'!iler, kırmızı, sarı ve turuncu mumları� ve
portakal, tarçın ve zencefil yağ!annın yakılması güneşin
bu eksikliğini görsel olarak giderebilirler.

İyileştinne Ayini
Bazı cadılar yeni ay ve dolunayda biraraya gelerek
iyileştirme grupları oluştururlar ve hasta kadınlar için
ayinler yaparlar. Genellikle bu çalışma, bitkiler, masaj ,
sağaltım ve diğer hayat veren iyileştirme sanatlarıyla
desteklenir. Ayin, hasta için ona hastalığının içeriğinin
bilgisini ve yavaş yavaş iyileşmesini, enerjisini besleye­
rek yoğunlaştırmasını sağlayan boşalımsal bir öğrenim
yaşantısı olabilir. Tek başına olan cadılar iyileştirme
ayinlerini birebir ya da hasta kişi olmadan da yapabilir­
ler.

Grup daireyi oluşturur (iyileştirilecek kişi ya da kişi­


ler dairenin içinde kalır.) Ve iyileştirici tanrıçayı, dört
öğeyi vb . çağırırlar. Bir güç konisi oluşturarak tanrıça­
dan kadını (burada ismi söylenmelidir) iyileştirmeki çin
izin isterler. (Kadın dairenin ortasında oturur.) Koven
üyeleri çok güçl olan iyileştirmenin bittiği hissedilinceye

192
dek bu sürer sonra iyileştirilen kişi bir sonrakinin daire­
nin ortasına oturması için kalkar. Eğer iyileşmesi gere­
ken Koven üyeleriyse enerjiyi almak için tek tek daire­
nin içine geçerler. İyileştirilenler isterlerse yaşadıklarını
gruba ya da koven üyelerinden birine anlatabilirler, her
iki durumda da bunun için zaman ayrılır sonra tanrıça­
ya ve dört öğeye şükredilir ve daire çözülür.

İŞ BÜYÜLERİ

İssizlik dönemlerinde kadınlar ücretli islerini sağla­


ma almalıdırlar ve büyücülük bunu kolaylaştırabilir ka­
rarlı olmayı; ne kadar olanaksız olursa olsun engeller ne
kadar büyük olursa olsun büyünün her şeyi yapabilece­
ğini unutmayın ihtiyacınız olan yanlızca kesin hedef ve
yürekten istektir. Toplumumuz bizi yaptıgımız ücretli
işe göre değerlendirildiğinden işsizlik başarısızlık duy­
gusuna, kendini suçlamaya ve kendine aşın yüklenme­
ye neden olur işsiz olduğumuzda fazlalık olarak görülü­
rüz ve insandan sayılmayız. Bazıları çalışmadıkları za­
manlan okumak, dinlenmek, düşünmek ve kararlar ver­
mek için fırsatlar olarak görürler diğerleri yani devlet
yardımından yararlanamayanlar, özellikle çocuklu ka­
dınlar, başkaları onların ellerine baktığı için çalışmak
zorundadırlar. Özgüvenimizi artırmak birinin sizi işe
alacak kadar değerlı bulması için ilk ve belkide tek
adımdır. Cadılar işlerini özgüvenle yapıyorlar. Kadınlar
genellikle kendilerine güvenmez, yeteneklerini kullana­
maz, olmaları gerekenden daha azını kabul eder ve uz­
laşmacı davranırlar çünkü öz beğenileri çok düşüktür,
öz beğeniyi ne başkaları size verebilir ne de başkaları
sizden alabilir (bilinçaltına itelebilir ama eğer canlıysa

193
yeniden ortaya çıkarılabilir) hepimizin icinde bir ateş gi­
bi yanar yeniden ortaya çıkarılabilir) hepimizin içinde
bir ateş gibi yanar. Özbeğeninin ortaya çıkması için ilk
şart kendini sevmedir.
30 dakika rahatsız edilmeyeceğiniz bir yer bulun ve
yanınıza iki sayfa kağıt alın kağıtlardan birine kırmızı
mürekkeple sevdiğiniz yönlerinizi yeteneklerinizi bece­
rilerinizi iyi niyetlerinizi yazın en önemlisinden en
önemsizine tek kendinizde iyi olduğunu düşündüğü­
nüz her şeyı yazın. Ekinci kağıda da siyah mürekkeple
kötü ve zararlı bulduğunuz yönlerinizi yazın (bu kolay
olacaktır ikinci bir kağıda da ihtiyaç duyabilirsin) bütün
huylarınızı, başarısızlıklarınızı, cahilerinizi, kötü yap­
tığınız her şeyi yazın bitirdikten sonra her iki kağıdı
önünüze koyun bir beyaz bir de mavi mum yakarak
başlayın.

Anne işte benim iyi yönlerim


(okuyun)
ve işte başarısızlıklarun
(okuyun)
Hakikatı yanlız sen biliyorsun
Başarısızlıklarımızı basbracak olan
Yeteneklerimi geliştirmeliyim
Yemek için çalısmalıyım
Yaşamak için çalışmalıyım

Senin iradeni yer yüzüne getirmek için çalışmalıyım


sonra iyi ve kötü yönlerinizi mavi muma tutarak yakın
ve küllerini bir vazoya doldurun sonra da en yakın akar
suya (nehir, kanal deniz) ahn ve şunları söyleyin :

İraden yerine gelecektir


Benim iş bulmamı sağla

194
PARA BÜYÜLERi

Birçok ca dı para için büyü yapmayı doğru bulmaz


bence bu paraya neden ihtiyacımız olduguna ve onunla
ne yapmak istediğimize bağlıdır: Dünyasal malların alı­
mı bence uygun bir sebep degildir ama ihtiyacımız olan
bir etud ya da yolculuk için para büyüsü yapmak bana
manhklı gelmektedir.
Daha öncede söylediğim gıbı paranın kendisi zarar­
sızdır ama bütün kotülüklerin kaynağı para aşkıdır pa­
rayı tanrıça adını kullanmak için para büyüsü yapmak
. parayı şeytanı güçlerden (babaerkillik) kurtarıp iyi güç­
lere vermek anlamına gelir ama en önemlisi parayı elde
etmek için harcadıgınız enerjinin amacıdır bu konuda
çok net olmalı ve amaçlarınız konusunda kendinizi dü­
rüstçe sorgulamalısınız. Para eğer gerekliyse gelecektir.
Bir pazar sabahı sarı bir mum yakın ve başlayın:

Çokluğun tanrıçası
Cömertliğin sahibi
Şimdi istiyorum
Dinle beni
Parayı . . . . (nedeni) ihtiyacım var.
Duy beni
Çokluğun tanrıçası

Sonradan işiniz pilanınız ya da başka bir şey ıçın


kullanacağınız parayı altın formunda tasarımlayın·: Açık
olun, paranın tam olarak nasıl harcanacağını gözünü­
zün önüne getirin ve yapılıcak şey üzerine odaklanın,
ihtiyacınız kalmayıncaya denk her pazar bunu tekrarla­
yın:

195
11

RUHSAL YETENEKLERİN GELİŞTİRİLMESİ

Bu bölümde insanların çoğunun geliştirebileceği


ruhsal yetenekler verilmiştir ve bunlar bir cadı için vaz­
geçilmez bilgilerdir.

TASARIMLAMA (YÖNTEM)

Tasanmlanamayan bir şeyin gerçekleştirilemeyeceği


konusunda bilinen bir psikolojik kam kadar bir esraren­
gizlik de vardır. Roberto Assagioli tasarımlama üzerine
ayrıntılı çalışmalar yapmıştır. Psikoloji için kabı.l edile­
mez olmasına ve bazı psikologların şiddetle karşı cıkma­
sına karşın, büyü ve psikolojinin birçok or�k yanı var­
dır. Konuyla ilgili olarak geliştirilmiş kanunların bazıları
aşağıda özetlenmiştir.

197
1 - İmajlar ve fikirler kendilerine uygun durumlar
ve dışavurumlar üretmeye eğilimlidirler.
2 - Tavırlar, hareketler ve eylemler, imajlar ve fikir­
ler yaratmaya eğilimlidirler.
3- Fikirler ve imajlar, kendilerine uygun duygular
ve güdüler uyandırırlar.
4 - Bu duygular ve güdüler de tepki vererek kendi­
lerine uyan imaj ve fikirleri şiddetlendirirler.
Bu nedenle Assagioli fikir ve· imajlarımızın hisleri­
mizi beslediğini ve hislerimiz tarafından da beslendiği­
ni, bunun kapalı bir daire oluşturduğunu düşünür. Bir
şeyi düşündükçe ona bağlanırız, ona bağlandıkça da
onu daha çok düşürünüz. Dürtüler ya da güdüler doğ�
rudan dışarı vurulur ya da sembolik eylemlerle sembo­
lik olarak dışa vurulurlar. Burada da işin içine büyü gi­
rer. Tasarlı;ı.dığımız bir şeyi sembolik eylemlere dökerek
içimizdeki derin bir ihtiyacı dışa vururuz. Kadınlar me­
ditasyonu hem kendi içsel çevrelerini (iç dünyalarındaki
yaşantıları) hem de dış dünyayla olan ilişkilerini değiş­
tirmek için kullanırlar. Meditasyonun birçok değişik
amacı olabilir ama genel amacı günlük yaşamı zengin­
leştiren ve ona yardımcı olan daha derin bir özbilincin
elde edilmesidir.

İÇİNİZDEKİ KLAVUZU BULMANIZ İÇİN


MEDİTASYON

Aşağıdaki meditasyon yaklaşık 20 dakika sürer. Ra­


hatsız edilmeyeceğiniz bir yer bulun. Meditasyonu kay­
detmek ya da bir üyenin diğerlerine klavuzluk ettiği bir
grupla ya da çiftseniz sırayla yapmalısınız.

198
Yere uzanın, rahatsız giysilerinizi çıkarın ve rahatla­
yın... Ağırlı&.mzı zeminin taşımasına izin verin ve be­
deninizdeki gerilimi atmak için birkaç derin nefes alın ...
Sıcak bir yaz gününde olduğunuzu ve bir çayırda bu­
lunduğunuzu düşünün. Etrafınızdaki bitkileri seyredin,
tatlı sıcak meltemin derinizi okşadığım hissedin... Çayı­
rın köşesinde bir kapı göreceksiniz. Kapıya doğru yürü­
yün ve öbür tarafa geçin ... Bit patika göreceksiniz. Pati­
kaya bakın ve izlemek isteyip istemediğinize karar verin
izlemeye karar verirseniz, yukarıya doğru patikadan yü­
rümeye başlayın .
Patika yukarıya, dağa doğru çemberler çiziyor... Pa­
tikada yürürken etrafınıza dikkat edin, herhangi bir bit­
kiyi, hayvanı ya da havanın durumunu izleyin... Sizi
yavaş· yavaş yukarı tınnanırken güneş parıldamaya de­
vam ediyor... Yolunuzdan ayrılmayın ... Zirveye yakla­
şırken havanın daha temiz ve açık olduğunu farkediyor­
sunuz, uzaklardan hafif bir müzik sesi duyuluyor. Siz
yukarı çıktıkça müziğin sesi artıyor ve artık bir çağlaya­
nın sesi duyuluyor... Sonunda zirveye tırmanıyorsu­
nuz... Bir kemerin altından geçerek, ortasında bir çağla-
yan olan tapınağa geliyorsunuz ... Dinlenmek için çağla-
yanın kıyısında duruyorsunuz... Bu sırada size yaklaşan
bir karaltı görüyorsunuz... Bu sizin klavuzunuz. Onu
selamlayın ve siıe söyleyeceklerini dinleyin ... Ona dile­
diğiniz soruyu sorabilirsiniz... Bir süre onunla kalın ...
(10 dakika bek.leyin - imajın bedensel güç olmadan ser­
bestçe gelişmesine izin verin) sonra artık gitme zamanı­
zın geldiğini hatırlayın... .Klavuzunuz size, istediğiniz

zaman ona dönebileceğinizi temsilen bir ayrılış hediyesi


verecektir... Hediyenizle birlikte dağdan aşağı inin ve
a·ym yoldan geriye çayıra dönün ... Gözlerinizi açın ve
odaya geri dönün. Yaşadıklarınızı yazın.

199
Taççakra

A)la
Merkezi

Güneş sinir
ağı çakrası

ÇAKRALAR VE ETERiK BEDEN

J<lavuzunuz yardıma ihtiyapıuz olduğunda ya da


bir şey hakkında açıklağa ihtiyaanız olduğunda size
öğütler veren iş öğretmeninizdir. Onu ne kadar çok zi­
yaret ederseniz ilişkiniz o kadar gelişir. Hem .pratik iş­
lerde hem de karmaşık sorunlarda size yardıma olacak�
tır.
Tasanmlama rüyalanruzı analiz etmek ve anlayama­
dığınız fiziksel problemlerinizi çözmek için �ulunmaz
bir yoldur. Rüya üzerinde çalışmak için, rüyarun bir yö­
n ünü soyutlayın, hı bir kişi ya da durum olabilir. Son­
ra da kendinm bu kişi ya da durumun yerine koyun.
Konuşun, neden orada olduğunuzu, neye gereksinim
duyduğunuzu ve ne demek istediğinizi açıklayın. Aynı

200
şekilde bir ağrı; örneğin başağrısı konusunda, ağrıyı ta­
sarımlayın, ona bir renk, hatta bir yüz verin ve sizinle
konuşmasını sağlayın. Ağrının size söyleyeceği şeyler
vardır, ona ses verin. Hatta ağrıyla aranızda bir diyalog
başlahn . . . Deneyin, yaratıcılığınızı kullanın.
Bir kez klavuzunuzla ilişki kurduktan sonra daha
farklı bedenlerde çalışmaya başlayabilirsiniz.

ETERİK BEDEN VE ÇAKRALAR

Çakra (Chakra) kelimesi Sankritçedir ve tekerlek an­


lamına gelir. İngilizcedeki karşılığı gibi edebi olarak dö­
nen bir mekanizma, metaforik şans çarkı ya da Ta­
rot' daki kader çarkı anlamlarına da gelebilir. Çakralar,
yedi adet tekerlek şeklinde enerji merkezidirler ve bede­
nimizin eterik ikizinde bulunurlar. İnsanların büyük bir
çoğunluğu yalnızca fiziksel bedenlerinin farkındadırlar.
Oysa aynca bir eterik bedenimiz, bir duygusal ya da
astral bedenimiz, bir de zihinsel bedenirtı.iz vardır. Ru­
humuz da hepsini koordine eden örtü işlevini görür.
Eterik beden hem fiziksel dünyayla (eterik beden fizik­
sel bedenle temas halindedir) hem de daha farklı be­
denlerimizle etkileştiğimiz bir enerji alanıdır. Eterik be­
den hem bir filtre hem de şablon olarak işe yarar. Ruh­
sal enerjilerin yüksek akımını düşünerek fiziksel beden
tarafından özümsenebilecek hale getirir ve fiziksel bede­
nin üzerinde biçimlendiği şablonu meydana getirir. Ete­
rik bedenimiz saflaştıkça fiziksel bedenimiz değişir. Ya­
şam gücü, eterik bedenden gelerek fiziksel bedeni zin­
deleştiıir ve bir anlamda renkleştirir. Yaşam gücümüz
düşük olduğunda auramız soluk ve renksiz olur, fizik­
sel olarak grileşiriz. Eterik bedenimiz fiziksel bedenimi-

201
zin çevresinde bulunan bir sis ya da ışıltı olarak düşü­
nülebilir. Eterik beden kişinin ruhsal ya da ruhani sağlı­
ğına bağlı olarak parlak ya da solgun, lekeli ya da temiz
olabilir. Ruhani enerjiler bedende bir sel gibi akabilir ya
da buhar gibi damlayabilir, bu eterik bedenin ve çakra­
lann ne kadar bkalı olduğuna bağlıdır.
Çakralar dönen ve titreşen küçük tekerleklere ben­
zerler. Çoğu kez çiçeklere benzetilmişlerdir. Cw Lead­
bearter onları saplan omurgadan çıkan çan şekilli kah­
kaha çiçeklerine benzetir. Sanksrit metinleri, özellikle
de Patanjalı metinleri belli sayıda yapraklan olan çakra­
lardan bahsederler. En bilinenleri ise bin yapraklı lotus
olarak adlandırılan taç çakrasıdır. Çiçek benzetmesi çak­
ralann durumlarını anlatırken de kullanılmıştır. Bazıları
çiçekler gibi açılmış, bazıları filizlenmiş gibi ya da biraz
açılmış olarak anlatılmışlardır. Akkor halinde de olsalar,
küçük gri çukurlar gibi de olsalar bu yedi çakra, yedi
değişik şekilde üretilen yaşam enerjilerini verir ve alır­·

lar.
Çokra sist�mi, eterik ikizi ve farklı enerjiler dünya­
sını açıklayan şeylerden yalnızca biridir. Aslında yaşadı­
ğımızı sandığımız aldatıcı dünyada değil, bu dünyada
yaşarız. Carlos Castenada'nın Don Jiıan'ı bizleri ışılda­
yan iplerle şeylere ve insanlara bağlı varlıklar olarak ta­
nımlar. Tonal ve Nagual olan dünyalar vardır, yani ger­
çek olan ve aldatıcı olan Don Juan, gerçek dünyayı gör­
mesi ve gerçekliğin müsvettelerini geride bırakması için
yıllarca Castaneda'yı ikna etmeye çalışır.
Her büyü sisteminin bu iki dünya hakkında kendi
açıklaması vardır; bazıları daha karmaşık ya da daha ba­
sit olabilir ama temel hep aynı kalır. Her zaman için iki
düzlem vardır, biri bizim tek gerçeklik olarak görmeye
koşullandığımız düzlem diğeri ise hakiki gerçekliğin

202
düzlemi, yani çocukların, mistiklerin, şairlerin, kahinle­
rin ve . . . cadıların dünyası.
Büyü bu ikinci düzlemde, hakiki gerçekliğin baş
aşağı dünyasında yaşanır. Fakat burada bir büyü olarak
değil yalnızca normal ve mantıklı bir şey olarak görülür.
Sadece gözlerimizle görmeye ve yalnızca beynimizin
mekanik bölümleriyle düşünmeye koşullandığımızdan,
bu asıl gerçek dünyaya geçmek çok zor bir iştir.
Bizim kendi batı gizemli öğretilerimizin çoğu cadı
avlan arasında yokedildiği için, gerçekliğin hakiki doğa­
sı üzerine olan öğretilerimiz zorunlu olarak başka kül­
türlerden, genellikle doğudan, Çin' den, Hindistan ve
Tibet'ten gelmektedir. Yakın zamanlarda bu öğretiler­
den bazıları bize ABD'li kızılderililerden, Orta ve Gü­
ney Amerika' dan ve Meksika' dan ta bize ulaşmıştır.
Ancak etik bölümünde de belirtildiği gibi ruhani gele­
neklerin başka kültürlerden alınması, pratikteki sakınca­
larının yanında pratik ve ahlaki sakıncalar da içerir.
Çalışmalarımda Doğu G eleneklerinden yararlandı­
ğımdan yıllar süren seminer çalışmalarımı, iyileştirme
ve gizemlilik üzerine olan araştırmalarımla birlikte Doğu
kavramlarını da kullanacağım .
Yedi büyük çakra vardır, isimleri aşağıdan yukarıya
doğru şöyle sıralanırlar: Kök çakrası, güneş sinir ağı
çakrası, kalp çakrası, gırtlak çakrası, üçüncü göz çakrası
(yüz çakrası) ve taç çakra. Çakralann kesin tanımları ya­
pılmamıştır, elimizde yalnızca öğretilerde ve eski metin­
lerin çevirilerindeki önermeler vardır. Çakralar hakkın­
daki temel öğretilerin hepsine katılıyor olmamama kar­
şın özel bazı ayrıntılarda onlara ters düşmem kaçınıl­
mazdır. Kendi gerçeklerinizi keşfetmek için başka kay­
naklan inceleyin.,.. yalnız ya da grup olaral<. meditasyon­
lar ve çalışmalar yapın . En sağlıklısı bu olacaktır.

203
KÖK ÇAKRA

Kök çakra omuriliğin ucunda bulunur, pelvis ve


kuyruk sokumu sinir sistemlerine uygunluk gösterir. İs­
minin belirttiği gibi; kök çakrayla maddi, dünyevi, tanı­
dık ve içgüdüsel olan şeylere bağlanırız. Bu yüzden kök
çakra içgüdülerimizi ve temel güdülerimizi temsil eder.
Ay tarafından yönetilir. Bu çakra birçok insanda canlıdır
ve bizi "yuva" olarak gördüğümüz şeylere bağlar. Çoğu
insan için "yuva" tanıdık bir çevre ve arkadaşlar dernek­
tir, ama bize güvenlik ve sıcaklık duygusu veren her­
hangi birşey olabilir. Burada anlamsız ayinler, zorunlu
davranışlar ve alışkanlıkların hepsi aktif haldedir; çün­
kü bu ayinleşmiş davranış modelleri kendilerini dinsel
olarak boşlukta hisseden insanları yatıştırma özelliği ta­
şırlar. Köklerimizle sağlıklı ilişkiler yaratmadan dünyevi
işleri etkin bir şekilde başarmak çok zor birşeydir. Ola­
ğanüstü ve gizemli alanlarla uğraşanlar genellikle mad­
di dünyaya çok şüpheci bir açıdan bakarlar. En korku­
tucu açıklamalarında Orta Çağın din adamları, maddi,
dişi ve doğal olan herşeyi ilkel ve insandan aşağı olarak
tanımlıyorlardı. Bizim kültürümüz de bu düşüncelerin
bir sonucu olarak görülmelidir; halen bizi üzerinde taşı­
yan dünyayı ve bizi koruyan bedenlerimizi zehirliyoruz.
Kaldı ki paranın maddi biçimini de tanrılaştırmış bulu­
nuyoruz. Freud'un da belirttiği gibi para gerçekte dışkı­
dan başka birşey değildir ve konumuza dönerek hem
para hem de dışkı kök çakrayla ilgilidir.
Kök çakra kırmızı renkle ve ayla ilişkilidir.

204
Kök Çakra Meditasyonu
Rahat bir yere oturun (yere uzanmayın) ve gereki­
yorsa arkanıza bir . destek yerleştirin. Gözlerinizi kapatın
ve birkaç derin nefes alın. Fiziksel bedeninizi hissedin
ve dikkatinizi yoğunlaştırarak gergin yerlerinizi gevşe­
tin. Düzenli olarak nefes alıp verin . . . Omurganızın en
dibine doğru yönelin. Orada gördüğünüz renkleri ince­
leyin. Çakranın durumuna, etrafında ne kadar enerji ol­
duğuna, nasıl açılmış olduğuna bakın . . . Sonradan çak­
radan çıkıp toprağa uzanan köke yoğunlaşın . . . Bu kökü
bulun ve ne durumda olduğuna bakın . İyi ve sağlıklı mı
görünüyor? Yoksa inece ve zayıf, katı ve sımsıkı kapalı
mı görünüyor? Hayalgücünüzü kullanarak kökü değişti­
rin; onu inceltin, kalınlaştırın, besleyin, ne gerekiyorsa
yapın . Sonra ne kadar sağlam olduğunu ne kadar emin
ve bağlı olduğunu duyumsamak için birkaç dakika yo­
ğunlaşın . . . Sonra bu duyguyla günlük yaşamınızda ne­
ler yapabileceğiniz üzerine yoğunlaşın . . . Odaya geri dö­
nün ve keşfettiğiniz şeyleri yazın.

DALAK YA DA DÖL YATAGI ÇAKRASI

Batı sistemlerinde bu çakra dalakla bağdaştırılır,


ama doğu geleneklerinde cinsel organlar ve verimlilikle
birlikte anılır. Batının cinselliğe karşı olan babaerkil eği­
limine rağmen ruhani öğreticilerin bu çakranın cinsel
yönüne pek değer vennediklerini söyleyebilir. Erkekle­
rin Çoğu cinsel yönün açığa çıkmasını istemezler. Ka­
dınlar için cinsel organlar birçok açıdan kadının varlığı­
nın ve yaşam enerjisinin merkezidirler. Ölü ya da canlı
olarak doğurduğumuz bebeklerimiz bize buradan doku­
nurlar. Cinsel eşlerimizle buradan birleşiriz. Cinsel trav-

205
malann, tecavüzlerin, ameliyatların ve zor doğumların
izleri kök çakrada görülebilir. Kramplar, kasılmalar ve
ağrılarla ızdırap çeken döl yataklarına ve cinsel prob­
lemlerle doğumsal sorunlara bu çakradan yaklaşılır. Bir
arkadaşım, Mary Swale, annelerin ve kızlarının döl ya­
takları arasında bir bağ hissettiğini söyler. Çin kutulan
gibi dölyatağı içinde döl yatağı. Kendi çocuğumuzu döl
yatağımızda taşımak bize kendi annemizin döl yatağın­
da bulunduğumuzu hatırlatır, çocuğumuz da bu duygu­
yu yaşar. Bu duyguda eski zamanlara giden gizli bir ge­
çit vardır.
Döl yatağı çakrasımn turuncu renkle ve Merkür ge­
zegeniyle ilgisi vardır.

Döl Yatağı Çakrası Üzerine Meditasyon.


Yere uzanın ve rahatlamak için birkaç derin nefes
alın . . . Dikkatinizi döl yatağınızda toplayın . . . Bir süre ne
durumda olduğunu anlamaya çalışın . . . Döl yatağınızda
derinlere indikçe sizde beliren duygulan gözlemleyin . . .
B u duygulan serbest bırakın . . . İmajların ve anıların gel­
mesi için yolu açın, anlan yargılamadan, gelip gitmele­
rini izleyin . . . Sonra döl yatağınızı yıkayan, iyileştiren ve
arındıran bir ışık dalgası düşünün . . . Işığı orada tutun . . .
Sonra serbest bırakın . . . Bu işlemi her seferinde ışığı da­
ha fazla tutarak tekrarlayın. Bu yerin ışığı emdiğiniz
enerji merkeziniz olduğunu hissedin . . . Sonra odaya ge­
ri dönün ve yaşadıklarınızı yazın.

GÜNEŞ SİNİR AGI ÇAKRASI

Göbeğin üzerinde yer alan güneş sinir ağı çakrası,

206
COELİAC ağına ve sindirim sistemine bağlıdır. " Gut
tepkileri" insanların yaydığı bilinçaltı ve bilindışı sinyal­
ler güneş sinir ağı tarafından gönderilir ve algılanırlar.
Bu ağ dev bir algılama merkezidir ve enerji yüzünden
kolayca tıkanabilir veya basbrılabilir. Bu sinir ağıyla, in­
sanlarla gündelik ilişkiler kurarız ve bazit duygularımızı
dışa vururuz. Öfke, hırs, kızgınlık, kendine acıma ve
depresyon gibi duyguların hepsi güneş sinir ağından
kaynaklanır. Enerjimiz buradan çekilebilir, canlılığımız
buradan akıp gidebilir ya da biri tarafından soğurulabi­
lir . Güneş sinir ağımızın durumu diğer insanlarla olan
ilişkilerimizi yansıtmaktadır. Fiziksel olarak güneş sinir
ağı sindirim organlarına; yani ciğere, öd kesesine, mi­
deye, pankreasa ve bağırsaklara bağlıdır. Güneş sinir
sistemi çakrası san renk ve Venüs gezegeniyle bağdaşh­
nlır .

Güneş Sinir Ağı Çakrası Üzerine Meditasyon


Yere uzanın ve birkaç derin · nefes alın . . . Bedeniniz­
deki gerilimi uzaklaşhnn . . . Dikkatinini güneş sinir ağı­
nıza yöneltin . . . Çakranın genel durumunu, rengini ve
sizde uyandırdığı imaj ve duygulan inceleyin . . . Orada
bulduğunuz kişileri izleyin . . . Güneş sinir ağınızdan çı­
kan kordonlar göreceksiniz. Bu kordonlar sizi yaşamı­
nızdaki insanlara bağlarlar . . . Bu insanların kim oldukla­
rına ve bu kordonların yararlı mı yoksa zararlı mı ol­
duklarına bakın. . . Zararlı kordonları çıkarabilirsiniz.
Onları kesmeyin . . . Sadece yavaşça çekin, sanki sudan
çekilen ağ gibi kolayca geleceklerdir . . Onları ışıkla uzak­
laştırın . . . Yavaşça odaya dönün ve yaşadıklarınızı ya­
zın .

207
Yukarıda sözü geçen üç çakra herkeste açıkbr ve
otomatik merkezler olarak adlandırılırlar. Bunlar insanın
evrimi sırasında açılmışlardır ve herkes bunların enerji­
sini kullanabilir. Yukarıdaki diyagramda gösterilmiş
olan diğer dört çakra, ilgili kişinin duygusal akılsal ve
ruhsal gelişimine bağlı olarak çeşitli seviyelerde açılmış­
lardır. Bu açıdan daha az otomatiktirler ve bilincin kont­
rolüne bağımlıdırlar. Bazıları bu çakraların açılması ge­
rektiğini düşünürler ama ben bunu pek akılıca bulmu­
yorum . Onların durumunu kontrol etmek ve günlük
yaşantımızda geliştirmek istediğimiz aşk, şefkat, açıklık
gibi özelliklerimizi dışa vurmaya çalışmak, bence daha
güvenli ve daha etkilidir.

KALP ÇAKRASI

Kalp çakrası ya da merkezi, göğüs kafesinin merke­


zinde, biraz arkada bulunur, kalp ve akciğer sinir ağla­
rına bağlıdır. İsminin de gösterdiği gibi kalp merkezi
sevgiyle ilgilidir, ama farklı bir sevgiyi; şefkat, insan,
doğa, güzellik, kendiliğindenlik ve zevk sevgisini dile
getirir. Bu çakra kendi yakın çemberi dışındaki insanla­
rın ihtiyaçlarının, hizmetin, tüm yaşamın karşılıklı bağı­
nın ve bağımlılığın farkında olan birçok insanda açıktır.
Aşkla ilgili olduğunu düşündüğümüz duyguların çoğu­
nun kaynağı kalp değil, güneş sinir ağıdır. Çünkü kalp
sevileni özgürleştirir, güçlendirir ve onu sorumlulukla­
rın ya da zorunlulukların dünyasına hapsetmez. Aşkın,
korku, kıskançlık ya da gururla hiçbir ilgisi yoktur; aşk
acı vermez, iyileştirir. Öyleyse bu aşk ulaşmaya çabala­
dığımız, sevdiklerimizle gözgöze geldiğimiz, doğaya
karşı duyduğumuz ya da tam olarak mistik birleşmede

208
yaşadığımız bir idealdir. Kalp çakrası, fiziksel kalbe ve
akciğerlere bağlıdır.
Kalp merkezi yaşam ipliğinin bedene bağlandığı
yerdir; büyük bir şok bu bağı zayfılatıp insanın yaşam
enerjisini ve ruhunu uzaklaştırabilir. Bir kişi öldüğünde
bu ip kopar. Bazen ölüm sırasında görülen ışık da bu
yüzden meydana gelir.
Kalp çakrası yeşil renkle ve Güneş'le ilgilidir.

Kalp Çakrası Üzerine Meditasyon


Yere uzanın ve rahatlayın . . . Kalbinizde yoğunla­
şın . . . Rengini, şeklini, sizde uyandırdığı imajları ve
duygulan inceleyin . . . Gözünüzün önünden geçip git­
melerine izin verin . . . Onlara dikkat edin ama yargıda
bulunmayın . . Yeşil rengi, elma yeşilini düşünün ve kal­
binizi bu renkle yıkayın . . . Bu işin kalbinizi iyileştirdiğini
ve açtığını hissedin . . . Bu hissi mümkün olduğu kadar
koruyun; sonra geri dönün ve yaşadıklarınızı yazın.

GIRTLAK ÇAKRASI

Kafatasımızın altında olan ve psikolojik olarak bo­


ğazsal sinir ağına bağlı olan gırtlak çakrası, açıklamayla;
düşünceleri, duygulan, şiirleri ve kehanetleri dile getir­
meyle ilgilidir. Bu çakra kendimizi dışa vurduğumuz ya
da engellediğimiz yerdir. Gırtlak çakrası dalak/döl yata­
ğı çakrasıyla birlikte çalışır ve yaratıcılığı arttırarak dışa
vurumunu kolaylaş tını. Gırtlak çakrası insanlarla sözlü
ya da ritimli nasıl iletişim kurduğumuzla ilgilidir. Çinli
iyileştiriciler sese özel bir önem verirler ve onu kendi
beş öğeli sistemleriyle ilişkilendirirlerdi. İnleme sesi su

209
ve korkuyla, ağlayan ses metalin ve üzüntünün, şarkı
söyleyen ses, toprak ve sempati, bağırma sesi ağaç ve
öfkeyle ve gülme sesini ateş ve zevkle bağdaştınyorlar­
dı. Normalde de insanlann fiziksel özelliklerden sonra
en çok hahrladıklan şey sesimizdir. Sesimiz çoğunlukla
görüntümüzden daha hakiki bir imaj uyandırır. İnsan
sesi iyileştirmek ya da zarar vermek için müthiş bir güç­
tür. Hepimiz zengin, derin bir sesi çekici, zayıf bir sesi
ise itici buluruz. Ses aynı zamanda gücü de ifade eder.
Mitolojiye göre STONE HENGE'in ağır taşlarını büyü­
cüler ilahiler söyleyerek kaldırmışlardı. Ayinlerinde ca­
dılar da güç konisini sesleriyle oluştururlar.
Gırtlak çakrası soluk mavi, ses ve gırtlakla ilgili tüm
hastalıklarla ilişkilidir.

Gırtlak Çakrası İçin Meditasyon


Gevşeyin, rahat bir yere oturun ve başınızı hafifçe
öne eğin . . . Derin nefes alın ve bedeninizdeki gerilimi
atın . . . Dikkatinizi kafatasınızın altına boynunuzun arka
kısmına yöneltin . . . Bir enerji merkezine, bir depresyo­
na, bir birikintiye ya da hareketli bir girdaba odakla­
yın . . . İçine girin ve onun içine girin ve onu inceleyin . . .
Tüm alanı renklendiren yanardöner mavi rengi hisse­
·

din . . . Bir süre orada kalın. . . Sonra yavaşça odaya dö­


nün . . Yaşadığınız düşünce ve duygulan bir yere yazın . .

YÜZ ÇAKRASI

Göz çukurlarının arasında, biraz yukarıda olan yüz


çakrası ya da ajna merkezi şahdamara ve hipofiz bezine
bağlıdır. Bazen üçüncü göz olarak da adlandırılan bu

210
merkez edebi olarak "açık görüş" anlamına gelen gele­
cegi görme ile ilgilidir. Hakiki medyumluk bu merkez­
den gelir. Ama aktanm, kendini aldatıcı dileksel düşün­
cenin, hayal gücünün ve güneş sinir ağın astral derece­
lerinden gelen düşünce kalıplarının -bir karışımıdır. Ga­
ipten gelen mesajlar kişisel ya da yargılayıa değildirler,
ve ne de suçlama içerirler ve içgüdüsel bir nitelik taşır­
lar.
Ruh klavuzlarıyla çalışmak klavuzun niteliğine bağlı
olarak yararlı olabilir. Bütün Tibetli, Mısırlı ya da yerli
Amerikalılar ruhsal olarak gelişmiş değildirler. Kuşkucu
davranın. En iyi aktarım bu işi profesyonelce yapma­
yan, daireler içinde oturmayan, öğrettiklerinden çıkar
gözetmeyen kişilerce yapılmışbr. Birçok medyum fizik­
sellik.le ilişkilerindeki sorunları gösterircesine aşın kilolu
olurlar. Aşın yemek kendilerini fiziksel çevreden koru­
mak için bir yol haline gelmiştir. Diğerlerinden daha
duyarlı ve açık olanlar daha çok korku hissederler ve
dünyamızdaki sürekli vahşeti ve tehlikeyi görürler;
bunları unutabilmek için yiyebildikleri kadar çok yerler.
Büyü çalışması yüz çakrasıyla başlar. Buradan ener­
jimizi ve özellikle de düşünce kalıplarımızı dışarı yansı­
tırız. Astral düzleme çıkabilir ve kendimizi başka dün­
yalara ve gerçekliklere yansıtabiliriz. Bunların hiçbiri
güçlü ve sağlıklı bir kalp çakrasıyla sıkı bir ilişki sağlan­
madan başarılamaz. Meditasyon; düşünce kalıbı oluş­
turduğu için yüz çakrasıyla yapılır ama öncelikle kalp
açılmalıdır. Sevgisiz irade tehlikeli olabilir.

Yüz çakrası çivit rengiyle, tüm metabolizma ve hor­


mon bozukluklarıyla ve bazı beyin bozukluklarıyla ilgili­
dir.

211
TAÇ ÇAKRASI

Taç çakrası kafatasının üzerinde yer alır ve fizyolo­


jik olarak beyin epifizine bağlıdır. Kişi aydınlandıkça taç
çakrası genişler ve ışıldar; azizlerin kafalarındaki hale­
ler, Buda' nın kafasındaki şiş, mistiklerin kafalarının
içindeki ışık gibi. Kişi ruhani enerjiyi özümseme yetene­
ğine kavuşunca bu çakra canlanır ve açılır. Hadüsino­
jenler bu çakrayı olgunlaşmadan açabilir ve bazen fazla
enerji akımı kişiyi bir daha geri dönemeyeceği dünyala­
ra götürebilir. Bu bağlamda 1960'larda ve 70'lerde .
Halüsinojenler ağırlıklı olarak kullanılmasının birçok
taç çakrayı açtığı söylenebilir. Birçok durumda sonuçla­
rın olumsuz olmasına karşın bence bu, filizlenen ruhani
akımların gösterdiği gibi, nüfusun belli bir kesiminin bi­
lincini uyandırmıştır. Bazılarının diğerlerinden daha ya­
rarsız olmalarına karşın ruhani şeylere olan yenilenmiş
ilgi, kilisenin Batıda yaşıyan insanların ruhani yaşamla­
rına yaptığı susturucu etkiyi bir ölçüde dengelemekte­
dir. Taç çakrası önceki çalışmaların doğal bir sonucu
olarak açılır. Bu uzun yıllar süren yoğunlaşmış çaba, ta­
mamlanma, kendini çözümleme, anlama ve kişiliğimizi
bulmanın bir sonucudur.
Taç çakrasını yöneten gezegen, çalışmanın karşılı­
ğında iyi şeylerin alınacağı anlamına gelen, "Karma Lor­
du " olarak da anılan Satürn' dür. Deneyim ne kadar de­
rinleşirse derinleşsin anlık aydınlanma devam eder.
Gerçekte ruhani uğraş yorum, monoton, sıkıcı ve kısaca
istenmeyen birşeydir. Ancak uzun vadede ve biz yaşlılı­
ğa ve ölüme yaklaştıkça ruhani uğraş ne kadar değişken
ve akışkan olursa olsun peşinde koşulan tek gerçeklik
değeri haline gelir.

212
ASTRAL BEDEN VE ASTRAL DÜZLEM

Astral (duygusal) düzlem, yani düşlerin ve kabusla­


rın dünyası, bizi grubumuzun, ülkemizin veya gezege­
nimizin duygularına bağlar. Astral düzlem aynı zaman­
da tehlikelidir de; çünkü olumsuz_ duygular, olumlu
duygulardan çok daha fazla da olabilirler. Burası iste­
ğin, miasmaların ve sislerin dünyasıdır; aynca, enerji
ustalarının çalışmalarına başladıkları yerdir. Düş çalış­
ması, astral yolculuk, ruhsal yeteneklerin kullanılması,
astra okuması, tasarımlama, hepsi aura düzlemde yapı­
lır.
Atira, her şeyi soran manyetik alandır. Kirlian tek­
niğiyle fotoğrafı. çekilebilir ve bazı insanlar onu görebilir
veya hissedebilirler. Eterik beton üzerinde üst üste olan
ve beş tanesi görülebilen yedi derecesi vardır. İlk dört
derece, fiziksel, duygusal ve zinihsel bedenleri ve hayal
gücünü, sezgiyi ya da yüksek aklı anlatırken; beşinci,
ruhu, altı ve yedincisi ise kozmik enerjileri anlatırlar.
Auraları görmeyi ya da hissetmeyi kolayca öğrene­
bilirsiniz. Kişiyi taramanız gerekiyor ve bunu doğrudan
ı ına bakarak değil dikkatimizi hafifçe kaydırarak yapma­

lısınız. Gözlük kullanıyorsanız çıkarın . Aura en iyi kafa


v ı · omuzların etrafında belirgindir ve eğer taradığınız ki­

·,.i beyaz ya da soluk renkli bir duvarın önündeyse daha


d . ı netleşir. Yoğunlaşmadan taradığınız kişiyle aranızda­
ı. ı l ı i r yerlere bakın . İnsanlar aurada bildiğimiz mavi ya
• 1 .ı s a n gibi renkleri görmekten çok rengi akıllarıyla algı-
1 . ı ı 1 . ı r . Birini gördüğümüzde gayri ihtiyari aurasını oku­
ı ı ı ,. , onun gri ya da kahverengi bir durumda olduğunu
l ı ı · ı ı ı ı · ı ı anlarız. Duyumlarınıza güvenin.
!\ ı,;ı k, parlak renkler netliği ve enerjiyi; sıkıcı, mono­
ı . . ı ı l ı ı ı ı l a r, karışıklığı, depresyonu ve üzüntüyü göste-

213
rir. (bkz . Ek. B) Karanlık lekeler auranızda bir yara ol­
duğunu gösterir ve bu yaralardan enerji kaybediyorsu­
nuzdur. Auramzı değiştirebilir; parıltılı bir beden olabi­
lir ya da gri sisler içinde kaybolabilirsiniz. Bu işi kendi­
mizi depresyonda hissettiğimiz ya da kronik olarak öz­
güvensizlik hissettiğimizde bilinçsiz olarak yaparız. Hiç­
kimse bize dikkat etmez ve neredeyse görünmez olu­
ruz. Auralanmızı bulanıklaştırabilir ya da çevremize uy­
durabiliriz. Özellikle tehlikeli bir durumdaysanız ya da
yoldaki sarhoşlardan sakınmak istiyorsanız bu çok ya­
rarlıdır. Benzer şekilde kendimizi aşık, coşkun ve kısaca
iyi hissetiğimizde insanlar bizi farkeder ve bize yakınlık
duyarlar. Gümşığı genellikle ilk aurayı gözleyerek ikini­
ciyi ortaya çıkarır, ama yine de enerjimizi yansıtma şek­
linizi değiştirebiliriz. Bunu yapmak için enerji gerekir ve
eğer kendimizi kötü hissediyorsak auralanmızı bir an
için bile parlak!aştırmak çok zor bir iştir. Ama bazen
parlaklık kalabilir ve bir süre kendimizi ne kadar kötü
hissettiğimizi unuturuz .

İYİLEŞTİRME

İyileştirme insanın doğal bir yeteneğidir ama çoğu


kimse olgunlaştıklannda bu yeteneği bastırır ve görmez­
den gelirler. Bu yüzden çocuklar doğal iyileştiricilerdir.
Çocuklar ağrının kaybolması için bir alnın neresine do..:
kunacaklanm kolayca bulurlar ve iyileştiricilerin karşı
karşıya kaldığı karmaşık güç ilişkileriyle düştükleri ağa

düşmezler.
İyileştirme teknikleri basittir; asıl uğraş iyileştiriciyi
yolun üzerinden çekmek için verilmektedir. İyileştirme,
iyileştirici kanalıyla gelen ama ondan kaynaklanmayan
ruhsal enerjiyle yapılır, iyileştirici yalnızca taşıyıcıdır,

214
kaynağın kendisi değil. Ne yazık ki yalnızca iyileştirciler
değil iyileştirici enerjiyle uğraşanların çoğu bu gerçeği
unutmaktadırlar. Enerjiyle uğraşınak, nasıl muslukçular
ya da makineciler ayrıcalıklı değillerse� sizi de ayrıcalıklı
kılmaz. Bu sadece diğer yetenekler gibi iyleştiricinin ge­
liştirdiği ve kullandığı bir yetenektir, dahası herkesin
sahip olduğu bir yetenektir.
Bu yüzden iyileştirmenin birinci kuralı aynlrnayı öğ­
renmektir. İyileştirdiğiniz kişi ve kendiniz için umutları­
nızdan, duygularınızdan, arzulannızdan aynlrnalısınız .
İyileştirdiğiniz bir kedi; bir bitki, hatta bir araba bile ola­
bilir. Kendinizi sınırlamayın.

Odaklanma, Netleştinne
Rahatsız edilrneyeceğiniz rahat bir yere oturun. Bir­
kaç derin nefes alın . . . Bedeninizi hissedin . . . Dişleriniz­
de, omuzlarınızda , kollarınızda ve ayaklarınızdaki geri­
limlere odaklanın . . . Tam çakranıza odaklanın . . . Yavaşça
açıldığını, altın bir ışığın yavaşça başınızı doldurduğu­
nu; sonra tüm bedeninize, ellerinize ve ayaklarınıza ya­
yıldığını hissedin . . . Bir süre bu duyguyu koruyun. Bir
kanala dönüşeceksiniz ve sizden daha büyük bir kay­
naktan gelen enerji bedeninizde akmaya başlayacak . . .
Diğer çakraların özellikle kalp çakrasının açıldığı�ı his­
sedin . . . Şimdi bedeninizde akan enerjinin rengini altın
sarısından yeşile çevirin . . . Yeşil eneıjinin bedeninizde
aktığını hissedin . . . sonra çiğ mavisi. . . gül pembesi. . .
günbatımı sansı. . . fes rengi . . . çivit rengi . . . sonra enerji­
nin rengini tekrar alhn rengine dönüştürün. Eğer teda­
viye başlamayacaksanız taç çakradan başlayarak tüm
çakraları kapatın . Çiçekler gibi kapandıklarını tasarımla­
yın . . . birkaç dakika odaklanın.

215
İyileştirme Tekniği
Bazı iyileştiriciler hastaya dokunarak elleriyle bazıla­
rı da dokunmadan aura yoluyla iyileştirirler. Çok hasta
olanlarla ilgilenmeniz gerekiyorsa deneyimli olmanız
şarttır. Ama çocuklar, hayvanlar, bitkilerle ilgili basit so­
runlar için aşağıdaki yolu izleyebilirsiniz.
İşleme başlamadan önce düşüncelerinizde net olup
olmadığınızı kontrol edin. Mümkün olduğu kadar ken­
dinizi duygularınızdan soyutlayın. Kendinizi odakla}rın
ve algılarınızı açın . İyileştirici enerjiyi ellerinizde hisset­
tiğinizde iyileşmesi gereken yere dokunun ya da yalnız­
ca elinizi yaklaştırın . Örneğin sorun baş ağrısıyla başa
dokunun ya da ellerinizi etrafında tutun . Hiçbir şey
yapmayın yalnızca ellerinizi açarak iyileştirici enerjinin
akmasına izin verin. Elma yeşili başlamak için iyi bir
renktir. Sizin dışınızdaki bir yerden enerjinin hastaya
aktığını hissedin. Konuşmayın; uyanık olun ama bir şey
düşünmemeye, kendinizi düşüncelerden soyutlamaya
çalışın . Sezgileriniz size hastanın başka yerlerinin de
iyileşmesi gerektiğini söyleyebilir, onları dinleyin . . . An­
cak ne olursa olsun kendinizi fazla yormayın . Yeterli ol­
duğunu düşündüğünüzde durun. Az iyileştirme çok
fazla olmasından daha iyidir. Daha sonra . da . devam
edebilirsiniz. İyileştirdiğiniz kişinin aurasını temizleye­
rek çalışmayı bitirin . Aurayı iki elinizle toz ya da kum
te.mizler gibi temizleyebilirsiniz. Ardından çekmiş olabi­
leceğiniz enerjileri temizlemek için mutlaka ellerinizi yı­
kayın ve çakralannızı kapatın.

216
12

KEHANET YA DA TAROT

Brighton İskelesindeki falcının soyu belki de ca­


dı-Amazonlara dek dayanır. Tılsım okuyanlar, kahve fa­
lına bakanlar, el falına bakanlar ve kahinler astrologlar
ve avra okuyanlar; hepsi geleceğin ne getirdiğini bilmek
konusunda insanın derin ihtiyacını karşılarlar. Ancak
burada kahinlerin durumu biraz daha yüksektir. Cadılar
gibi onlarda başka dünyalarla iletişim kurarlar. İnsanlar
onlardan da korkar ve onlara saygı duyar. Onlar da göl­
gelerde, ruhlara yakın yaşarlar.
Arighton İskelesindeki falcının soyu belkide cadı-Ama­
zonlara dek dayanır. Tılsım okuyanlar, kahve falına bak
anlar, el falına bakanlar ve kahinler astrologlar ve avr­
a okuyanlar; hepsi geleceğin ne getirdiğini bilmek konusu
nda insanın derin ihtiyacını karşılarlar. Ancak burada
kahinlerin durumu biraz daha yüksektir. Cadılar gibi o­
nlarda başka dünyalarla iletişim kurarlar. İnsanlar-

217
bilir. Tarot'la kahinlik üzerine yoğunlaşmamın temel
nedeni çok hoşuma gitmesi ve ona saygı duymamdır.
Hiç kuşkusuz böyle geniş bir konuyu kısa bir bölümde
anlatmak çok zordur. Bu yüzden yalnızca kartların tari­
hini, anahatlarını ve bana göre . anlamlarını anlatmaya
karar verdim . Benim bu kartlara verdiğim anlamlar baş­
kalarınınki ile uyuşmayabilir ancak unutulmamalıdır ve
Tarot' ta kesin tanımlar yoktur ve bu belki de bu siste­
min en güzel yönüdür. Tarota Jungian' ca bakabilir ya
da Gnostik bir açıdan sadece gizemli bir sistem olarak
tanıyabilirsiniz. Astroloji, Kabbalistik sistem ve daha
birçok öğreti bu kartlarla uyuşabilir. Denebilir ki: Yer­
yüzündeki ruhani sistemlerin çeşitliliği kadar çeşitli Ta­
rot destesi vardır.
Bütün bu alanlan kapsamak onların derinliğine ine­
memek ve hiç kimseye bir yarar s'ağlayamamak demek­
tir. Bu nedenle seçtiğim dar bakış açısı yeni başlıyanlar
için bir klavuz, kartlarla tanışık olanlar için de yeni bir
yorum anlamına gelecektir.

KARTLARIN ANAHATLARI

Tanrıçanın kadınlara verdiği y·eteneklerde'n üçü,


sayma, ölçme ve matematikti. Innanada Demuzi kızkar­
deş(için şöyle der: Ve lazmitten çubuğunu ve ölçme çu­
buğunu eline aldı. Eski Sümer rahibelerinin görevi za­
manı ölçmekti. Bu görevleri aylan, bir aylık ya da do­
kuz aylık çemberleri tutulma işaretlerini yılın dönüşünü
hesaplamak ve yıl şenlikleri bilmeyi de kapsamaktay­
dı. Sayılar, dinsel; ölçme hesaplama ve hacim belirle­
mede kadınsal kabul ediliyordu. Bu dinsel geometri
Maya Tapınaklarından Piramitlere dek birçok yerde gö-

218
rülebilmektedir. Batıya da sayı felsefesi Mısrr tapınaklq__
nnda sırlan öğrenen Pisagor tarafınçian getirilmiştir. Tq__
rih öncesinde yazılan Thoth'un kutsal yazıtları mitle:r,
ayinler, inanışlar, gizemli ilaçların yapılışları, dinsel ge_
ometri, astroloji ve tebaalık bilgileri konusunda birçok
metin içeriyordu .
Yahudilerin dinsel metinleri Mısrr tebaasından olq_n
Musadan gelmişti. Yine dinsel metinler KABALA Ve
TORA (tora = taro) çingeneler tarafından Eski Mısrr ve
Hint kültürlerine Atlantis'in kayıp kavimlerinden geç­
miş olarak kabul ediliyordu. Pisagor da bu metinler için
·

aynı iddiayı ortaya atmıştı.


Bir efsaneye göre İskenderun' daki dev kütüphane­
nin babaerkiller tarafından yıkılmasından sonra O rta
Çağa dek zihinsel birikim Fas' ta toplanmıştı. Oradakiler
de eski öğretilerini korumak ve kötüye kullanılmasını
engellemek için en iyi yolu aramaya başlamışlar ve s0_
nunda suların anahtarı olan yirmi iki resim yapmışlardı .
Bu resimler Arkana Majör (Büyük Sırlar) olarak gürıu_
müze dek ulaştılar. Court De Gebelin 1781'de yazdığı
Le Monde Primitif'te bu kartlar için şöyle der: ' . . .
. . . . .
. .

derin konuların en saf birikimini taşrrlar.


Başka bir efsaneye göre Mısrr'ın Memphis kentinde­
ki Ptah Tapınağına Tarot kartlarındaki resimleri semb0_
lize eden altın levhalar konmuştu. Gizemli dinlern
hepsi kahinliği, sezgileri geliştirmek ve insanlarla tanrı­
lar arasında bir köprü kurmak için, bir amaç olarak kav­
rarlar. Lionel bu katların Mısrr'ın büyü kitabı Kyba­
lan' dan geliştiğini öne sürmektedir. Her şey _ruhtur, her
şey titreşir, her şey ikilidir. Her şey zamanın ritmine
göre dönüşür. Her neden bir etki yaratır. Altta olan üst­
te olana eşittir. Eril ve dinsel konular her şey için geçer­
lidir. Her neden bir etki yaratrr.

219
Kimileri de bu kartların Mısır' ın Thoth kitabının bir
kalıntısı olduğunu iddia edmişlerdi, Aliester Crom­
ley' de Tarot destesini bu iddia ışığında hazırlanmıştı.
(Thoth sihir tanrısıydı) . Bazılarına göre ise bu kartlar
Avrupa' ya Çingenelerce getirilmişti. Oysa kartlar Avru­
pa' ya Çingenelerden yüzyıl önce ulaşmıştı. Bazıları bu
kartların Haçlılar tarafından getirildiğini bile öne sürdü­
ler. (Aslında son Haçlı seferi 1291' de olmuş ve kartlar
Avrupa'ya 1390'dan önce gelmemişti) .
Çingeneler kökeninde Hintlidirler ve 15. yüzyılda
Orta Asya'nın Müslüman fatihi Timurlenk tarafından
1 Iindistandan sürülmüşlerdir. 1417' de Hamburg' da,
1 422'de Roma'da 1427' de Barselona ve Paris'te Çinge­
neler hakkında tutulmuş kayıtlara rastlanmıştır. Racog­
ı.i'ye göre Hristiyanlar Pagan kültürünü yok ederken,
l 'agan rahipler (sic) bilgilerini çingenelerin ellerine bı­
rakmışlardır. Onlar da bu bilgileri taşımış, gizlemiş ve
yalnızca kendi nesillerine aktarmışlardır. Bu }'üzden on­
la r Kalden , Mısır ve Druid sırlarının, Doğunun yoga öğ­
rl' lilerinin, Gnostikler, Katar, Albigensiyon, Bogomik ve
l 'a laıini gizlerinin koruyucularıdırlar. Çingene dilinde
" saray yolu 11 anlamına gelen 11Tahoti 11 , Hitçe' de de 11 Raja
Yı ıga 11 olarak aynı şeyi anlatır. Çingeneler Tarot kelime­
�. i ı ı i n Thoth' den geldiğini bu yüzden de Thoth'uri
Trnlh'un kutsal kitabı olduğunu düşünürler. Çingeneler
.ıl l·�li zamanlarda sırlarını onlara güvenen cadılarla, si­
l ı i rle ilgili işlerde beraber çalışmışlardır. (Göçebe olmala-
11 nedeniyle çingeneler cadı avının ölümcül etkisinden
k ı ı rl ulmuşlardı.)
Çingene kültüründe erkek Güneş'le Kadın ise Ay'la
ı ıı.de�leştirilir. Her kabilede bir çingene anne vardır. Bu

v.ı�lı ve tecrübeli bir kadındır ve her erkek onun ayakla-


11 ı ıa kapanarak bağlılık yemini etmek zorundadır.

220
Paganların dinsel baskı altına alınmasının giderek
arttığı onbirinci ve onüçüncü yüzyıllardı. Yakın ve Uzak
Doğu'ya ticaret yollan açıldı. (Örneğin Marco Polo ve
ailesi 1266' da Pekin' e bir tüccar olan Kubblar Klon' la
birlikte yitmişlerdi.) Moğullann tüm dinlere ve inanışla­
ra karşı olan hoşgörüsü sebebiyle Pekin, Budistlerin,
Konfüçyonistlerin, Taoistlerin, Şamanistlerin Müslü­
manların, Yahidelerin, Nestoryunlann, Hristiyanların
ve Gnostiklerin toplanma yeri olmuştu.
Aynı süreçte Iskandinavya, Rusya ve diğer Kuzey
ülkeleriylede ticaret başladı. Müthiş bir kültürel etkile­
şim başladı ve tüccarların ulaştığı yerlere hemen ardın­
dan rahipler de gittiği için birçok düşünce kaynakların­
dan uzakta yeşillenmeye başladılar.
Bu sırada birçok klasik Yunan ve Pers metinleri,
özellikle skolastik merkezler olan İspanya'nın Toledo
kentinde ve Fransa' nın Montepiller kentinde çevrildi .
1066' daki Normun İstilası içine kapalı Kelt Krallıklarıyla
Avrupa düşünccesini karşılaştırdı. 1145-53' de Bernard
Sylvester'in yazdığı da Mundi Universttate büyük bir
ilerlemeydi. Sylvester Kitabında doğayı, doğurgan ana
tanrıyı, ayn ve yıldızları anlattı. Onikinci ve Onüçüncü
yüzyıllarda Güney Fransa ve Kuzey İtalya' da Gnostik
ya da Katar uygarlığı gelişti. Fransa'nın Tauluse bölge­
sinin yanındaki merkezleri Albi dolayısıyla . bu uygarlığa
Albigensianlar da .denmiştir. Bu uygarlıkta Taoculardaki
gibi ikinci bir inanış vardı. Aynca Arkana Majör'ün 22
kartı ile de ilgiliydiler. Çoğunlukla Hristiyan olmalarına
karşın inanışlarında Pagan yan ağır basıyordu. Bu in­
sanlar engizisyon tarafından ezildiler ve yokedildiler.
Topraklan da engizisyonculann ellerine geçti.
Tarot kartlarından ilk olarak sözedilişi ondördüncü
"
yüzyıla rastlar. 1377' de yazdığı kitabında Papaz Brefield
Switz kart oyunlarından bahseder. 1379' da da Belçıkalı

221
Duke Brabont kart destesi satışım anlatir. O zamandan
sonra tüm Avrupa' da, kilise tarafından pagan sembol­
cülüğü korkusuyla yasaklanana dek, kart oyunlarına
göndermeler devam etti. (Yasaklar 1397' de Paris'te,
1440' da Studdgart' ta konuldu.)
Bilinen en eski kart desteleri onbirinci yüzyılda Çin
ve Kore' de görülmüştür. Bu desteler dört ve sekiz seri­
den oluşabiliyordu. Günümüzedki kozların da bu seri­
lerden ayrılıp evrilerek ortaya çıkmış olmaları muhte­
meldir. Dört adet seri modern oyun destesinin temelini
oluşturur.
En eski Tarot destesi ise 1415' de Milan'lı Visconti
Ailesi için yapılan "Bembo" destesidir . Bu deste "Tar­
rochi" adlı bir oyun için kullanılıyordu . Ve 14 kartlık
dört seri ile 22 renkli karttan oluşuyordu . Sonra Röne­
sans zamanına denk gelen Marseiles destesi gelir. En
çok kullanılan deste ise 1910'da A .E. Waite'nin yardı­
mıyla Pamela Coleman Smith'in çizdiği RİDER WAİTE
destesidir. Bu kişilerin ikisi de gizli Golden Dawn (Alhn
şafak) hareketinin üyesiydiler. (bkz. Tarot bölümü bibli­
ografyası.) www .facebook.com/pagani zmturkiye

ARKANA MAJÖR (BÜYÜK SIRLAR)

"Bir hücrede kapalı kalmış ve yanında yalnızca bir Tarot kita­


bı olan bir kişi eğer nasıl kullanacağını bilirse birkaç yıl içinde
evrensel bir bilgi sahibi olabilir, her konu üzerinde eşsiz bir
bilgiyle ve müthiş bir netlikle konuşabilir. " (Eliphas Levi)

DELİ
DELİ normal bir kart destesinde olduğu gibi arkana
majör'ün de en şiddetli kartıdır. Numarası yoktur ama

222
Tarot' un ı:ınlattığı kendi içine yolculuğun başlangıcı sa­
yılır. DELi kişinin farkındalık derecesine göre iki şekilde
düşünülebilir. Kimseye aldırmayan, meleklerin bile git­
meye cesaret edemediği yerlere gidin. Ve gittiği heryer­
de sürekli zarar veren aptal, düşüncesiz bir kişi anlamı­
na gelebilir. Kişinin aptalca bir karar verdiğini ya da ve­
rebileceğini gösterir. Kişi kararının bedelini en iyi ihti­
malle utançla, en kötü ihtimalle bir felaketle ödeyecek­
tir. Eğer dert kartların özellikle KULE, ŞEYTAN ve bazı
durumlarda AY; DELİ'nin çevresine düşerse bu sonu­
cun olumsuz olacağını gösterir. Eğer etrafındaki kartlar
olumluysa, örneğin KADER ÇARKI; KUVVET; GÜNEŞ
veya YILDIZ, her şey iyi gidecektir. Yani sezgilerinize
güvenerek ilerlemek size yarar sağlıyacaktır.
Daha derin bir anlamda DELİ iç tepkilerinize duy­
dugunuz güven, ruhunuzdaki azimlilik ve yaşamdaki
ilerleyişinizle ilgilidir. Tüm gizemli geleneklerde bilgelik
yolunda ilerlerken hileli ya da aldatıcı yollarda karşıla­
şacağınız bir acemilik dönemi vardır. Hakikatı arayan
kişi sıradan yaşamını terkederek kendi kendini bilmenin
ayrı yolunda ilerlemelidir. Eğer DELİ kutsal bi yolculu­
ğa başladığınız sırada gelirse bu iç ya da dış yolculuğa
yalnız gidilmelidir ve klavuzunuz yalnızca içgüdüleriniz
olmalıdır. www.focebook.com/paganizmturk iye

1 - SİHİRBAZ

Astrolojik Sembolü: Ay
Bu numarası olan ilk karttır. Ben SİHİRBAZ'ı hile­
kar olarak da adlandınnrn . Orta Çağda o taşrada yaşı­
yan seyyar sihirbazdı. Hokkabaz, şarlatan ve üçkağıtçı
olan sihirbaz nasıl dalavere yapacağnı bilen 'kişidir. Bir­
şeyleri gösterip kaybedebilir, optik aldatmacalar, kart

. 223
hileleri yapabilirler. Ama şu da var ki, SİHİRBAZ aynı
zamanda tanrıların, bize günlük yaşamın aldatmacadan
ibaret olduğunu gösteren, habercisidir. Günlük yaşam­
daki bayağı kazanımlar yerine gerçek hazineler vaade­
der. Bu kart genellikle yeni bir haberin geleceğini göste­
rir. Sorunların üzerindeki örtü kalkacak ve herşey netle­
şecektir. Daha derin bir anlamda SİHİRBAZ olayların
arkasındaki nedenleri görmek, gerçekliğin doğasını an­
lamak, ruhani olanı günlük yaşama geçirerek ruhani
enerjileri harekete geçirmek için aldatmaca örtüsünün
arkasını görme ihtiyacını anlatır.

2 BAŞRAHİBE
-

Astrolojik sembolü: Ay
Başrahibe büyük ananın kahin yönüdür. Tüm bilin­
cin, bilmenin ve görmenin ötesinde bir akıl, ihtiyaç du­
yulan dişidir. Derin, gizemli anlaşılmaz, nadir ve akış­
kandır. O, çağların zihni, hakikatleri'n koruyucusu Tan­
rısal kadındır. BAŞRAHİBE eski destelerde PAPA'nın
dişi karşılığı olan Papess olarak ta adlandırılmıştır, ama
bana kalırsa bu onun gücünü sınırlamak anlamına gelir.
Onun kökleri, eski öğretilerin koruyucuları toplumun
etrafında döndüğü merkezler olan Mısırlı Başrahibelere
dek gider. Tılsımları okuduğu için bir kahin olabilir ama
asıl işi rahibelikti. Tarot falında karşımıza çıkması: de­
neyimlerimizi derinleştirene ve yaşamımızda daha derin
ve anlamlı olan şeylerle ilgilenm� zamanının geldiğini
gösterir. Aynı zamanda inzivaya çekilme, meditasyon,
iç huzuru sağlama veya yoğunlaşma anlamına da gelir.
Artık düşler daha önemli olacaktır, bu yüzden onları
dikkate alın. Şiir yazın, dansedin, müzik dinleyin ve
derinlerinizden gelecek olan mesajlara açık olun.

224
3 - İMPARATORİÇE
Astrolojik Sembolü: Venüs
İMPARATORİÇE toprak ana, doğurganlık, Verimli­
lik, bolluk ve toprağın bize verdiği tüm güzellikleri an­
lahr. Duygusal zevkleri, fizikselliği, cinselliği bir bebeğe
ya da fikire gebeliği, bütün derecelerde yaratıcılığı tem­
sil eder.
İ1PARATORİÇE aynı zamanda İmparator' u n eşi,
dişil önder, gücünü elde etmek ve tutmak için dişiliğin­
den vazgeçmeyen kadın gücü ve otoritesidir. Bu onun
eril ve sert olmadığı, kadınsal yöntemlerle güç kazandı­
ğı anlamına gelir. Fiziksel anlatım genellikle anne ya da
dansöz, atlet, Hatha yogasının öğrencisi ve masözdür.
İ1PARATORİÇE kişinin bedeniyle daha iyi bir ilişki
kuracağı ya da buna ihtiyacı olduğunu gösterir. B eslen­
me sorunu olanlara dünya ana gücünü canlandırm aları
için meditasyon yapmaları gerektiğini anlatır. Dah a de­
rin bir anlamda ise fiziki dünyayla ortak noktalar bul­
mak, ama bunu onu küçümsemeden; Halize etın eden1.
beslenme, cinsellik, para ya da güç konusunda huzurlu
olmak demektir.

4 - İMPARATOR
Astrolojik Sembolü: Mars
İ1PARATOR; lider, bilgece yönetim, eril otorite ve
baze ı:ı kanun bazen kılıçla yönetim demektir. Bu yüz­
den Th1P ARA TOR her zaman bir devlet adamı olduğu
kadar savaşçıdır da. Ne yazık ki bu konuda olumlu ör­
nekler sayılıdır. Bu olumlu örneklerden biri Britanya
Kralı Arthur' dur. Arthur akılı ve iyi bir yöneticiydi, şö
-

225
valyeleri de zayıfları kötülere karşı savunmalarıyla ün
kazanmışlardı.
Kral Arthur içimizde var olan akıllı ve cesur otorite,
isteklerimiz ve eteklerimizdir. Ama ne olursa olsun İM­
pARATOR çoğunlukla kadınlan ezen babaerkil güçleri
temsil eder. O tecavüzcü, zorba istila ordularının, güçlü
olan haklıdır mantığının temsilcisidir.
O gelişen ülkeleri parçalayan, toprağı kirleten, öz­
gür düşünceyi yokeden kurumdur. Bu kart geldiğinde,
özellikle de HİEROPANT ya da ADALET kartları yanın­
daysa, ağabeyinizle, polisle, sosyal güvenlikle, vergi
memurlarıyla, üniformalı zorbalar ya da zorbaca davra­
nan kişilerle aranızda sorun çıkabileceğini işaret eder.
Eğer kartın etrafında KUVVET ya da GÜNEŞ gibi
olumlu kartları da göremiyorsanız bu kişi ya da kurum­
lar size zarar vermeden kendinizi güvence altına alın.
Aynı zamanda bu kart yaşamımıza güçlü ve sağlıklı bir
erkeğin gireceğini de gösterebilir, bize bizim gücümüz
ve diğer insanların güçleri hakkında bilgi verir. ·

5 - HİEROPANT YA DA PAPA
Astrolojik Sembolü: Satürn / Oğlak
HİEROPANT başka bir sorunlu karttır. O başrahip,
Büyücü Merlin, geleneğin koruyucusu, büyük patron,
çingene prenstir. Gerçekte BAŞRAHİBE'nin eril karşılı­
ğıdır. Peki nerededir? Ne yazık ki çok iyi gizlenmiştir.
Çağdaş toplumda rahiplere saygı duyulmaz . Yüzyılar
boyunca güçlerini kötüye kullandıklarından, insanlar ki­
liseleri ruhani hakikatlerin öğretilmesi ile değil ikiyüzlü­
lük, samimiyetsizlik önyargılılık ve aldırmazlıkla özdeş­
leştirmişlerdir. Zorba İMPARATOR gibi PAPA'da ka­
dınlara ve dişi olan herşeye karşı olan nefretiyle eril ru-

226
haniliği modelinin ven çarpıtılmış halini temsil eder. Bu
nedenle PAPA kadınlar için kötü bir karthr ve sistem,
duygusuzluğu, eğilmez bürokrasiyi, özellikle dinde,
dogma ve kurallarda erkek caniliğini anlatır. Polisle sür­
tüşme, özellikle ADALET kartı yakındaysa meclis üyele­
ri; politikacılarla ve küçük memurlarla sorun çıkacağını
gösterir. Bu kart aynı zamanda kadınların dinsel görev­
lerini yerine getirmek için erkek dinsel hıyerarşisiyle
olan mücadeleleriyle de ilgili olabilir. Daha derin bir an­
lamda ise BAŞRAHİBENİN ruhani ekin için başvurdu­
ğu sezgi ve yoğunlaşma yerine çalışma, uygulama ve
araştırmayı temsil eder.
İMPARATOR gibi HİEROPANT'da kutsal erkeği
temsil eder. Nasıl İMPARATOR dünyevi güçse HİERO­
pANT' da ruhani ya da dinsel güçtür. İki bin yıllık kanlı
bir babaerkil dönemi erkekliğin olumlu yanlarını bul­
makta bizi hayli zorlamaktadır. Belki gelecekti olumlu­
luk yine erkeklerce sağlanacakhr ama biz bugünle ilgile­
niyoruz ve şu bir gerçek ki bu kart kadınlar için genel­
lil<le dert demektir.
Sonraki iki kart seçmeyle ilgilidir. Gücü kullanmayı
öğrendikten sonra yaşamımızda ve değer sistemlerimiz­
de yapacağımız değişiklikler için seçeneklerle karşılaşı­
rız .

6 - AŞIKLAR
Astrolojik Sembolü: İkizler
AŞIKLAR insanların hakkında coşkun duygular
besledikleri bir karttır ama aşkla olan bağlantısına kar­
şın bildiğimiz anlamda aşkı temsil etmez. Aslen seçe­
nekler ve parçalarımızın uyumuyla ilgilidir. Aşk daha
doğrusu aşık olma durumu, bizi tamamlayan karşıtımızı

227
bulmamız ve ardından onu yaşamımızın bir parçası ha­
line getirmeye çalışmamızla ilgilidir. Bu durum genellik­
le alışma ve uzlaşmayı zorunlu kılar, bu yüzden acı ve­
rebilir ve statükoyu yıkabilir.
Aşk birleştirir ve yönetir, bize alçakgönüllülüğü ve
sevecenliği öğretir. Kutsal aşk iyileştirir, dünyevi aş� ise
alçakhr. Hangi yolu izleyeceğimiz ise bize kalmıştır. İf­
fetimiz bizi aşkımızı kutsallaştırmaya ve en yüksek ne­
deni aramaya iter. Eğer bu kart karşınıza çıkarsa ya ya­
şamınıza yeni bir aşık girecektir ya da olaylar sizi, ilişki­
lerinizi ve kendinize ya da başkalarına nasıl davrandığı­
nızı, değerlendirmeye itecektir. Daha derin bir anlamda
AŞIKLAR bize yüreğimizle davranmayı, bağlardan ve
beklentilerden uzak bir aşkı amaçlamayı, koşulsuz aşkı
öğretir.

7 SAVAŞ ARABASI
-

Astrolojik Sembolü: Yengeç


SAV AŞ ARABASI kahramanlığın, genç Amazonun,
sağlıklılığın, kuvvetin ve en önemlisi enerjinin sembolü­
dür. Bu kart müthiş bir enerjiyi, coşkunlaşan yaşamı,
açıklıklara duyulan sevgiyi, fiziksel sorgulamaları, yarış­
maları ve maceracılığı temsil eder. İnsan haklan savu�
nuculuğunu, yoksul ve güçsüzleri korumayı, adaletsizli­
ğe karşı sesini yükseltmeyi ve eyleme geçmeyi anlahr.
Örneğin Yeşilbanş Savaşçıları,. ABSEİLİNG " DYKES
(Bir lezbiyenler örgütü) ve BAND - AİD (özgür) müzis­
yenler bu kartla anlatılabilirler. Bu kart genellikle güçlü,
anlık düşünen, çabuk parlayan, düşüncesiz, aldırmaz
daha güçsüz ve zayıf olanları umursamayan gençlik ate­
şini yansıtır.

228
SAVAŞ ARABASI'nın gösterdiği kişiler, onları dol­
duran enerjinin daha büyük bir kaynaktan geldiğini öğ­
renmek zorundadırlar. Biz bu enerjilerin kaynaklan de­
ğiliz, yalnızca araçları ve kanallanyız. SAVA Ş ARABA­
Si'nın düşünün sebebi gücünün kendinden kaynaklan­
dığını sanmasıdır; düşüşten önce ise mutlak gurur var­
dır.
Daha yüksek bir seviyede SAV AŞ ARABASI eril ey­
lem ve katılım enerjilerinin, dişil sevecenlik ve aşk ener­
jileriyle kaynaşmasını anlahr. Sürücü bu iki kutbu gös­
termek için arabaya iki at koşmuş olarak çizilmiştir. Öğ­
retisi d�nge ve uyumdur.
İlk yedi kart SAVAŞ ARABASIYLA sona erer. Yedi
kutsal bir sayıdır. Bitirme ve tamamlamayla ilgilidir. İlk
yedi kartla yolculuğumuza başladık ve gelişecek olan
günlük sorunlar ile ödülün görünüşleriyle (BAŞRAHİBE
ve SİHİRBAZ) karşılaştık. Sonraki yedi kart bizi içleri­
mize, daha derinlere götürecektir.

8 - ADALET
Astrolojik Sembolü: Terazi
İsminin de belirttiği gibi ADALET, dengeyle, alınan
ve verilenin oranıyla, bir ortayol bulma, denge kurma
çabasıyla ilgilidir. Sıradan seviyede bu kart polisle ya da
konunda sorun, bir iş hakkında dürüst olma ihtiyacı gi­
bi anlamlara gelebilir. (Sonuç hakkında yargıda bulun­
mak için ertafındaki kartların olumlu olup olmadığına
bakınız.) Belki kişiye dürüstçe davranılmıyordur ya da
kişi konu üzerinde daha dengeli bir bakış açısına gerek­
sinim duymaktadır. Aynı zamanda bu kart kişinin den­
geli olduğu, bir eşitlik durumuna ulaştığı ya da böyle
bir duruma ihtiyacı olduğunu da gösterebilir. Kişinin

229
zihninde dürüstlükle tarafsızlık ve soruna kendini dü­
şünmeyerek bakma konusunda tartışmalar olabilir.
ADALET kartı yapılmış seçeneklerin sorumluluğunu al­
mayı ve kişinin kendi hatalarını affetmesini ve kontrolü­
nü eline almasını ifade eder. Bu kart pasif değil, aksine
aktiftir, eğer yaşamımız tek yanlıysa dengeyi kurmak
için harekete geçme gerekliliğini gösterir. Daha derin
bir anlamda ise KARMA kurallarını anlatır. Ne ekersek
onu biçeriz, her eylem karşıtını doğurur, başımıza gelen
herşeyden sorumluyuzdur.

9 - HERMİT
Astrolojik Sembolü: Başak
ADALET'in değerlendirmesinden sonra HERMIT'in
başlangıcı gelir. SİHİRBAZ' dan sonra akıl spiralinin da­
ha derin bir döngüsünü temsil eden bu kart bir akıl kar­
tıdır. Estetik pratiğe yönelmiş aklı, meditasyonu, oruç
tutmayı, gizli kanunları öğrenmeyi, yalnızlığı ve yoksul­
luğu anlatır. Eğer bu kart bir "dağılım " (b.k.z. s . 196) da
gelirse, genellikle kişinin bir süre kendini dünyadan so­
yutlamaya gereksinim duyduğunu gösterir. Kişi yaşamı­
nı yalnızlaştırmalı ve derinleştirmelidir. Aynı zamanda
başlanacak olan yeni bir öğrenimi de gösterebilir ama
bu öğrenim yalnız ve günlük yaşamdan ayn yapılacak­
tır. HERMİT mutlaka kişinin fiziksel olarak geri çekile­
ceği anlamına değil, enerjisini ve dikkatini kendi içine
odaklayarak ruhani kişiliğini beslemesi anlamına gelir.
Daha derin bir anlamda bu kart ruhun karanlık gecesini
temsil eder. Kişi kendini yalnız, terkedilmiş ve kimse­
nin ulaşamayacağı kadar uzakta hisseder, kendi kişisel
enerjisiyle iyileşmek zorundadır.

230
10- KADER ÇARKI
Astrolojik Sembolü: Jübiter
Yanyolda karşımıza KADER ÇARKI çıkar. Bu kartla
beraber şanslar, değişimler, süprizler ve üzüntüler gelir:
Bu kart genellikle iyi haberler, açılan bir kapı, görülen
bir fırsat, yakın gelecekteki değişimler anlamına gelir.
Kişiden daha büyük güçler faaliyet halindedir. Kendini­
zi olayların akışına bırakın, haya tımıza giren yeni etkile­
re açık olun. Yapabilirseniz seyahate çıkın; bakış açınızı
değiştirin, yeniliklere açın; eski görüşlerinizden huyları­
ruzdan, kalıplarınızdan uzaklaşın. Daha derin bir an­
lamda bu çark KARMA'nın çarkıdır ve amaç çarkın asıl
hareketli yeri olan dış kenarına ulaşmak, bağımsızlığın
ve özgürlüğün sabit merkezine yerleşmektir. Çoğunluk­
la bu yolda ilerleyenlerin yaşamı Karmik oluşumlarla
doludur. Eşyalar, insanlar ve mekanlar korkunç bir hız­
la gelip geçerler, bu insanlar, dışsal değişimlerin ne ka­
dar etkili olurlarsa -olsunlar kısa ömürlü olduğunu öğ­
renmişlerdir. Tek durağan olan ve istenen güvenlik
duygusunu veren ruhun ya da canın değişmez doğası­
dır. Aman bütün bunları ancak tekrarlanan şoklarla, de­
ğer verdiklerimizi kaybederek öğreniriz. Ne olmadan
yaşayamayacağımızı ve neyin gereksiz olduğunu böyle­
ce biliriz.

11- KUVET - BÜYÜCÜ KADIN (DİLBER)

Astrolojik Sembolü: Arslan


Kuvvet, kadının içgüdülerini ehlileştiren gücüdür.
Doğayla dosttur ve onunla uyum içinde yaşar ama ona
ait değildir. Bu kart doğa cadısını, bahÇıvanı, iyileştirici­
yi, hayvan eğitimcisini, gök cadısını anlatır.

231
İMPARATORİÇE' den KUVVET' e ilerleyişimiz bize
çoğumuzda içgüdüsel olarak bulunan mücadele içgüdü­
müzü gösterir. Problemlerin (para yiyecek, . . . . ) üstesin­
den nasıl geldiğimizi anlatır. Sapkınlıkların üstesinden
gelerek enerjimizi bize zarar veren değil yaşamı destek­
leyen eylemliliklere yöneltmek için gerekli bilgiyi KUV­
VET' te buluruz. Hırsı çözümlediğimiz onu HERMİT'in
esteti.kelliği ile destekleyip her ikisinin de var oldğu
ama hiçbirinin fazla olmadığı ortak bir zemini KUV­
VET' te bulmaya çalışırız. DİLBER'in ruhani gücü (aşk)
yenilmez arslan (ormanlar kralı)'ın üstesinden gelir ama
hiçbiri boyun eğmez, beraberdirler ama kavga yoktur,
yalnızca karşılıklı bağımlılığın, biri olmazsa diğerinin de
olmayacağının bilinci vardır. Doğanın bize öğrettiği şey
de budur, onu yenebiliriz ama kaybeden biz oluruz,
onunla ortaklaşa yaşamayı öğrenirsek de her ikimizde
kazanırız.

12- ASILMIŞ ADAM


Astrolojik Sembolü: Satiırn
İleriye doğru bir aşama daha, HERMİT'TEN sonraki
gelişme ASILMIŞ ADAM'da tam güçsüzlük ve yalnız­
lıktır. Dünya değişmiş, tersine dönmüştür, önceden
doğru olan şimdi akıldışıdır. Hiçbir dayanak noktası
yoktur. Ayaklarınızı topraktan kesersiniz ve kendinizi
boşlukta, limbo' da ne olacağını beklerken bulursunuz.
Bu kart çoğunlukla problemi ya da bakış açısının tama­
men değişmesinin gerektiğini anlatır. Her şeyi tersine
çevirin ve bekleyin, çözüm gelecektir. Yaşatılan bir al­
datmacaya bağlı kaldığınız sürece karmaşada kalırsanız,
bütün aldatmacalardan kurtulun ve yepyeni bir ışığın
altında dünyaya yeniden bakın. İleriye gitmek için feda-

232
karlık yapmanız gerekebilir, size daha önce değ�rll ge­
lenler artık değersiz görüneceklerdir. ASILMIŞ ADAM
beklemeyi, sessizliğin sesini dinlemeyi normal eylemi
azaltmayı gösterir. Yapabileceğimiz tek şey ruhuı:n uzun
sesini dinlemektir.

13- ÖLÜM
Astrolojik Sembolü: Akrep
ÖLÜM'ün gelişi her zaman şok edicidir. Bu �rt en­
der olarak fiziksel ölümü anlatır o da etrafıncJ.a kötü
kartlar (Büyük değişim ya da .zorlama) varsa KlJLE ya
da çok fazla KILIÇ bu tehlikeyi gösterirler.
Genellikle ölüm günlük hayatımızdaki ölümleri an­
latır; örneğin bir ilişkinin, arkadaşlığın, işin, e\'in, bir
kimliğin, kötü bir huyun ölümü, yaşamımızdcı.ki dö­
nemsel bitişler, bir sanının ölümü. ÖLÜM; ASILMIŞ
ADAM' dan sonra kişinin gereksiz olarak bel rlediği
yanlarının ölümü anlamına gelir. Eski gizemli Il\e tinler­
de "alt ben"in ölümünden de bahsedilir. Anlatı.lın ak is­
tenen bunların ölümü değil sonbaharda yeni bir doğum
için bitkilerin daldığı uykuya dalmalanydı. Eğer doğa­
mızda var olan zararlı bir yanımızı beslemeYi kesip
enerjimizi yaratıcı yönlerimize kaydırırsak bu Olumsuz
yan sonunda enerji eksikliğinden ölür. Ama untı tulma­
mi'-lıdır ki burada anahtar kafamızdaki cinlerle doğru­
dan savaşmak değil; iyi, hakiki ve güzel olana Odaklan­
maktır. ÖLÜM bize yaşamın döngüsel olduğunı.ı. birşe­
yin doğması için bir başkasının ölmesi gerektiğini öğre­
tir. Bu doğanın da bahçıvana öğrettiği ilk derstir. Herşe­
yin kendi mevsimi vardır.

233
14- ÖLÇÜLÜLÜK
Astrolojik Sembolü: Jubiter

Aleister Crowley ÖLÇÜLÜLÜK' e sanat kartı der,


gerçekten de bu kart sanatçıları anlatır. Yaratıcı dürtü
derin, tarif edilemez bir kaynaktan; hiçbir zaman kuru­
mayan, ancak engellenebilen bir çağlayandan gelir.
ÖLÜM kartının ardından birşeylerin doğması için boş­
luk yaratılmıştır. Ruhani enerjiler fışkırır, yeniden do­
ğum, enerji taşması, yaratıcı bir kabarma oluşur. Kişi
yenilenme, iyimserlik, güvenin artışı, yeni bir mutluluk
hissedecektir. Projeler gelişecek, Musalar başından ay­
rılmayacak, düşler öğretici olacak yaratıcılığının önün­
deki engeller kalkacaktır. Bilinçdışının sesini dinleyin;
resim yapın, dans edin, yazın, hayal kurun. Bilinçli bir
şekilde yaşam çağlayanına uzanın, her zaman aktığını
unu tmayın. Şüpheleriniz ve depresyonlarınız onu en-'
gelleyebilir ama sonsuz kaynağını kurutamaz.
Bu kart depresyona ve umutsuzluğa son verme; iyi­
leşme ve esinlenme iamanını gösterir. Sihirle uğraşan­
lar iyileştirme enerjinizi kullanın, meditasyonlarınızı yo­
ğunlaştırın.
İkinci yedi kartlık takım burada son buluyor. Şimdi
kişi ciddi değerlendirmeler yapmış. Kafasındaki şeytan­
kırdan bazıları ile yüzleşmiştir ve mücadelesinin ödülle­
rinin neler olduğunu öğrenmiştir. Son yedi kart yaşan­
tısını daha da derinleştirecektir.

15-ŞE\:TAN
Astrolojik Sembolü: Oğlak

234
ŞEYTAN'la ÖLÇÜLÜLÜK'ün ruhani yükselişi ve
iyileştirici enerjisi sınanır. ŞEYTAN kartında gölgemiz­
le, doğamızın karanlık, kötü yönleriyle karşılaşırız.
ŞEYTAN bizi iyiden uzaklaştıran herşeyi, cinselliği, pa­
rayı ve gücü temsil eder. Ayartıcı ve çoğunlukla doy­
mak bilmez olan bu özellikler birçok disiplinde en bü­
yük saptırıcı engellerdir. Aşksız seks, para sevgisi ve
güç hırsı bizi doğrudan ŞEYTAN' a götürürler. Bunlar
bizi esir eder ve şeytana bağlı kılar, çünkü hiçbir zaman
doyurulamazlar. Örneğin, eğer paranın boyunduruğu
altındaysanız hiçbir zaman sizin için yeterli parayı kaza­
namazsınız iyi bir kazanç bir süre doyum sağlar ama
sonra aynı tiryakilik gibi daha fazlası için uğraş başlar.
Aynı şey aşksız seks ve güç için de geçerlidir. Tüm
bunlar bizi gittikçe hakikatten uzaklaştıran olanaksız
düşlerdir. Tüm tiryakilikler ŞEYTAN'la beraber yürür;
son bir içki, son sigara, başka bir son çikolata . . . Böylece
içine düşdüğümüz isteğin kısır döngüsünde anlık do­
yumlar ve aynı istekler devam eder. Barış yalnızlık ve
sessizlik ŞEYTAN'ın nefret ettiği şeylerdir. ŞEYTAN,
aklı açmazlar üzerine odaklar böylece eylemlerimizin
akılcılığını sorgulamaya vaktimiz kalmaz. Tüm bunlar
zararlı davranışlardır. Korkuya yol açan ÖLÜM kartının
tersine herkes ŞEYTAN'ı bilir ve tanır. ŞEYTAN gizli
dilde "eşikte oturan" olarak bilinir. Olgunlaşmadan ön­
ce karşı karşıya gelmemiz gereken kabusun ta kendisi­
dir.
M�ry Swale ŞEYTAN'ın LİLİTN (bkz. bölüm 3)'in
erken bir açılım olduğunu ileri sürer. LİLİTN M.Ö.
2000' de ŞEYTAN kartının hemen hemen aynı biçiminde
bir BAŞ kabartmasında işlenmiştir. Bu nedenle babaer­
. ki.ilikte şeytansal olarak görülen vahşi, dizginlenemeyen
ilkel kadım temsil ediyor olabilir. ·

235
16 - KULE
Astrolojik Sembolü: Uranüs
Kule insanın yaşamındaki gereksiz yapılan yıkar.
ŞEYTAN' la karşılaştığımızda bir kişilik olarak kurduğu­
muz kağıttan ev yıkılır . Bu çoğunlukla beklenmeyen,
bir yıldırımın her şeyi yıkması gibi aniden olan birşey­
dir. Eğer kumun üzerine kurulmuşsa KULE evi yıkar
ama biz, yani ruh sağlam kalır. Çoğunlukla böyle deği­
şiklikler, kendimizi bulduğumuz ve genellikle hareket
ettiğimiz kırk yaş civarında yaşanır. Aslında hayal etti­
ğllniz gibi olmadığımız büyük bir şok yaratır; birçok in­
san bunun ayırdına varınca rahatsız · olur; tedirginlik
hissederler. KULE'yi bize gereksizlik, ayrılık, yas tutma
gibi şeyleri yaşatan dünya olarak hissedebiliriz. Bir has­
talık birdenbire ortaya çıkıp yaşantımızı darmadağın
edebilir. KULE' yi gördüğümüzde yapabileceğimiz tek
şey nazikçe vazgeçmektir. Hayatımızıda KULE'nin gös­
terdiği ne varsa yok olup gitmelidir. Bunun sonucunda­
ki değişimler bize u yumsuz, sebepsiz ya da akıldışı ge­
lebilir ama yapabileceğimiz yegane şey anlayamadığımız
güçlerin faaliyette olduğuna güvenmek ve ileride herşe­
yin düzeleceğine inanmaktır.

17- YILDIZ
Astrolojik Sembolü: Balık
Kabustan sonra umut gelir. YILDIZ, sağlık; ışık, ba­
rış, sakinlik ve netlik vadeder. Donuk enerjisi yorgun
yolcuları canlandırır ve net ışığı onlara klavuzluk eder.
YILDIZ, sağlık, derinlik, açık dişi enerjisi, durgunluk ve
boşluktur. Kendini şeytani duygulardan arındırmak bir
boşluk yaratır ve ruhun enerjisi buraya yönelerek onu

236
doldurur. Kişi tazelenir ve yeniden dolulaşır. Tarota ba­
karken YILD IZ h astalıktan sonra sağlığın düzelmesini,
çaresizlikten son:ta umudu ve depresyondan sonra
enerjiyi temsil eder.

18 - AY
Astrolojik Sembolü: Ay
Ay'ın kendisi gibi bu kart da ikili bir doğaya sahip­
tir. Normalde ay sanalliği, aldatıcılığı, çarpılmışlığı, kar­
maşayı, bazen histeri ve takıntılar gibi istenmeyen ruh­
sal görüngüleri anlatır. Acemi kişi için ay, çok fazla
düşlerde yaşama ya da gizli enerjilerle bilinçsizce uğraş­
mayı gösterir; aytıca çocuksu, gerilemiş, büyümeye ve
sorumluluklarıyla yüzleşme ihtiyacında olanları da anla­
tır. Sihrrsel enerjilerle uğraşanlar için ay fazla duyarlı
oldukları ya da di.i.şündükleri kadar yetenekli olmadıkla­
rını anlatır.
Ay kartı geldiği zaman sihirsel enerjilerle uğraşmak
için iyi bir zamandır ama kendinizi dış etkilerden koru­
mak için fazladarı dikkat gerekebilir. Düşlerinizi, içgü­
dülerinizi ve se'.gilerinizi dinleyin, çevrenizde neler
olup bittiğine daha çok dikkat edin . Gözlerinizi ve ku­
laklarınızı açık tu tun . Ay aynı zamanda sihirsel işin al­
datıcılığını da te msil eder. Sizi olduğunuzdan daha güç­
lü olduğunuzu sa.nmaya iten sihirsel bir benlik geliştire­
bilirsiniz. Bu şekilde yaptığınız işin sihirselliğinde kay­
bolabilir, işin ken disini unutabilirsiniz.

19 - GÜNEŞ
Astrolojik Seillbolü: Güneş

237
Güneş yeniden doğum, bir çocuğun kalbi ve sonsu­
zun kuvvetidir. Yeni ve önemli birşeyler olmaktadır.
Tohumlar köklenmiş ve yeşermeye başlamıştır. GÜ­
NEŞ , geniş, sıcak, iyimser ve zevkli bir duygu verir. İyi
zamanlar, ortaklıklar, güven, yeni dışa vurum biçimleri,
büyük yarahcı patlamalar ve bilincin, genişlemesi GÜ­
NEŞ 'le olur. Kişi ateşten geçmiştir ve şimdi ışıkla yıka-
·

nıyordur.

20 - YARGI
Astrolojik Sembolü: Satürn
Yeniden doğumdan önce yücelme gelir. GÜNEŞ iç
ve dış dünyalar arasındaki yapay duvarları yıkar ve
YARGI kişiyi daha anlamlı bir hayata doğru evrilmeye
çağırır. Bir kavşağa erişilmiştir; eski ben kaybolur ve ye­
nisi ortaya çıkar. Bu acemiliğin sonudur, çember başlan­
gıcına döner; bu YARGI' yla anlaşılır ve yaşam devam
eder.

21 - DÜNYA
Astrolojik Sembolü: Yay
DÜNYA, tekerleğin dönüşünü, hareketi, değişimi,
yeni başlangıçları, yeni insanları, yeni yerleri, yeni de­
neyimleri temsil eder. Kişi, kendi evresinin merkezidir
ve dört öğe onun etrafındadır; güç asasını taşır ve yaşa­
mın dansını yapar. DÜNYA, kozmos, hakikat ve özdür.
Dişil prensibin bayrağı zaferle dalgalanmaktadır artık,
çember tamamlanmıştır. Çark bir kez daha döner.

238
- Kule

Sihirbaz
Savaş arabası
Aşıklar
Kuvvet
Adalet
N
UJ Almış adam
l.O Güneş
Yıldız

Dünya
·

Deli ntı ar Başrahibe


Ay \/
Ölüm
Su
Karanlık
Ay
ARKANA MİNÖR

Arkana Minör (Tarotun daha açık sırlan) on dört


kartlık dört seriden kurulu elli altın karttan oluşur. Bu
kartlar modern oyun kartlarının atalarıdır ve Arkana
Majörden ayrılarak gelişmişlerdir. Öğrenilmesi gereken
çok fazla anlam olduğundan kartlara en iyi yaklaşım yo­
lu dört serinin özünü öğrenmek sonra da kartların nu­
maralarını incelemektir. Her seri dört ögeyi, toprağı,
havayı, ateşi ve suyu temsil eder. Dörtlü sistem tarihte­
ki dört takdis kupasından İrlanda'nın dört hazinesine
dek uzanır. (bkz. R . S . LOOMİS, Orta Çağ'da Arthur
Dönemi Edebiyatı, 1959) . Kupa hiçbir zaman boşalma­
. yan ve tüm insanlığı doyuran Dogda' nın kazanıydı. Si-
nek savaşçı Lug'un mızrağıydı. Kılıç Nada'nın kılıcıydı
ve çok güçlü olduğundan serbest kalırsa hiçkimse kaça­
mazdı. Tılısım doğru yönetici üzerine bastığında bağı­
ran fal taşıydı. Arthur' un çemberi bir akıl, ruhsal geliş­
me ve ruhani özgürleşme arayışıydı. (bkz. Caitlin ve
John Matthews, Hollowquest - Takdis arayışı 1990)
-

TILSIMLAR - TOPRAK
Tılsımlar ve modern destedeki karolar, mad.di dün­
ya, para ticaret ve tüccarlarla ilgili olduğu kadar duygu­
sallıkla da ilgilidir. Tılsımların sonbahar ve Satürn geze­
geniyle bağlan vardır. Büyücülükte tılsım insanlığın,
beş köşeli yıldızın ve kozmosun sembolüdür. Masonlar­
la, işadamlanyla, ustalarla, işçilerle ilgilidir. Tılsımlar
duyum özellikleriyle ilgili olarak devamlılık, sağlamlık
sağlar, pratik çözümler bulurlar. Tılsımlar fiziksel ger­
çeklikle ne kadar rahat ve usta olduğumuzu gösterirler.

240
Maddi yaşam çevresinde para, yiyecek ve duyumsal ge­
reklerimizi nasıl doyuracağımızla ilişkilidirler.

ASALAR - ATEŞ
Asalar modern destedeki sineklere denk düşer ve
ateş ögesini temsil ederler. Asalar sihirli çubuk, psiko­
posun asası, çobanın değneği, papazın sopası olarak da
görülebilirler. Asalar girişkenliği, gelişmeyi, ilerlemeyi,
ustalığı, keşfi, enerjiyi ve gururu temsil ederler. Bu seri
yaz mevsimiyle, sinirlilikle, Jubiter gezegeniyle ve Gü­
neşle ilgilidir. Asalar doğru, güvenilir ve dürüst insan­
ları simgelerler. Sezgisel özelliğe bağlı olarak herhangi
bir yöne yöneltilebilen güçlü enerjileri, irade gücünü ve
kendinizi nasıl yansıttığınızı anlatırlar. Asalar emir çu­
buklarıdırlar ve otoriterdirler. Ateş aynı zamanda özge­
lişirnini ve kim olduğunuzu öğrenmeyi simgeler.

KILIÇLAR - HAVA
Kılıçlar genellikle kötü haberler verir; anlaşmazlık,
kaygı, tartışma ve kötü kaderi belirtirler. Bu seri savun­
manın ve saldırının ikiz gücünü temsil eder. Asalar, ce­
saret, yiğitlik, zor ve hırsla ilişkilidirler. Kılıçlar liderle­
ıin ve savaşçıların serisidir. İlkbahara, Merkür' e ve
Mars' a bağlıdırlar. Bu serinin kartları düşünmeyi; ne­
denlemeyi, analiz etmeyi, sözlü iletişimi, dedikoduyu,
iftjrayı, rivayetleri, söylentiyi anlatırlar.

KUPALAR - SU
Kupalar aşkla, duygularla ve mutlulukla ilgilidir.

241
Kupa kutsal kasenin ve yüreğin sembolüdür. Genellikle
kupalar karh zevki, şehveti derin duyguyu ve sevecenli­
ği anlatır. Mısırlılar yüreği ruhun bulunduğu yer olarak
düşünürlerdi ve birçok kültürde kalbin ölümsüzlük içe­
ceğini taşınığına inanılır. Kupalar aristokratları, din
adamlarını, duygulu insanları, semp;:tiyi ve romansı
gösterir. Bu seri kişinin duygusal ihtiyaçları ile olan iliş­
kisini yansıtır. Kupalar kış, Ay ve Venüs'e bağlıdır.

AS(BİR), İKİ, ÜÇ
Aslar serilerin temelini ya da özünü oluştururlar ve
genellikle iyi kartlardırlar.
Tılsımların ası, gelen parayı ve maddi şeyleri anla-
tır.
Asaların ası, enerji yenilenmesini, yeni projeleri ve­
ya sezgileri gösterir. Kılıçların ası, düşünce açıklığını,
problemler ve durumlar karşısında eyleme geçmeyi, ka­
rarsız eylemleri gösterir.
Kupaların ası duygusal yoğunluğu, aşkı, mutlulu­
ğu, yüreğin iyi zamanlarını anlatır.
İkiler çokluğu, dengeyi, gelişmeleri, asta başlananın
devamını gösterirler.
Tılsımların ikisi fazla para veya kaynak ya da iki iş
anlamına gelir.
Asaların ikisi kuvvetinizin ölçüsünü, ne kadar ileri­
ye gidebileceğinizi gösterir.
Kılıçların ikisi ılımlı barışı, yüzleşilmeyen problemle­
ri anlatır.
Kupaların ikisi birliği, aşkı, kalplerin karşılaşmasını,
yeni bir arkadaşı ya da sevgiliyi gösterir.
Üçler genellikle uyuşmazlığı, üçüncü bir durumu
temsil ederler. Bunlar işleri dinamikleştirebilecekleri gibi

242
��
yalpalamaya da yol açab r e� .
Tılsımların üçü zor bır ışın başlan ğıcmı, yıpranmayı,
yeteneklerinizin arınm asını göste�r . ·
Asaların üçü bereket, erdem, ileriye dönük plan de­
mektir.
Kılıçlaıi.n üçü üzüntü, söylentiyle yaralanma, dedi­
kodu, ye rinize geçen biri, güç m ücadelesi anlamına ge­
lir.
Kupaların üçü eğlenceyi, kutlamayı, iyi zamanlan,
kadınların birliğini, bereketi belirtir .
Üçlerden sonra belirsiz bir ba şlangıç durumuna ge­
çiyoruz ve artık gerçekleştirmeye do ğru ilerlenmelidir.

DÖRT, BEŞ VE ALTI


Dörtle r, ulaşmayı, problem ç özümünü, durağanlığı,
oturmuş o lmayı temsil eder .
Dörtlerde fazla bir hareket yoktur.
Tıl sımların dördü sahip olduklannı tutmayı, cimrili­
ği ve m ateryalistliği paylaşmamayı ya da ilerlememeyi
temsil e der. Bu tavırlar yeni olan hiçbirşeyin gelmesine
izin verm ez.
A saların dördü işte n bo şluk yaratıp eğlenmeyi,
ulaştığımız yerin kutlanışmı gösterir.
Kılıçların dördü dinlenmeyi, uzaklaştırmayı, gerek­
siz ş eylerden kurtulmayı, geleceğin planını belirtir.
Kup aların d ördü duygusal tıkanıklığı, geleceği tah­
min etmede yetersizliği, kendine dönmeyi anlatır.
B eşler dinamiktirler ve genellikle bir uyuşmazlığı
anlatırlar.
Tılsımların beşi maddi yoksuluğu, yıkım veya iflas
tehlikesini,_ para konusunda endişeyi gö.sterir .

243
Asaların beşi kişinin kendisiyle ve başkalarıyla olan
kavgalarını, kendi kuyruğunu kovalamayı, gereksiz sür­
tüşmeye ayrılan zamanı ve harcanan enerjiyi anlatır.
Kılıçların beşi aldatılmayı, fikirlerin çalınışını, sinsi
davranışı ve sürtüşme sonucu kazanmayı gösterir.
Kupaların beşi duygusal kaybı, acıyı, üzüntüyü, ke­
deri, depresyonu belirtir.
Altılar özedönüşü anlatırlar. Kaybolmuşluğunuz bi­
ter, zararı tamir eder, bir şekilde uslanarak serinin der­
sini öğrenirsiniz.
Tılsımların altısı yardımseverliği, borç istemeyi, iyi­
likleri, bağışları, parasal olarak desteklenmeyi ya da
desteklemeyi gösterir.
Asaların altısı, bir zaferi, beliren bir lideri, önünüz­
de açılan yollan, gösterir. Doğru yoldasınızdır.
Kupaların altısı, masumluğu, çocukluk anılarını, ço­
cuksu sevgiyi, yavaş ilişki başlangıçlarını, basit mutlu­
lukları belirtir.
Kılıçların altısı travma yaşamayı, duygusal karışıklı­
ğı, karar verip devam etmeyi gösterir. Aklın rahatlığı
için büyük bir bedel ödenir.
Bu bedel, keder, kaybetme, üzüntü ve yenilgidir.

YEDİ, SEKİZ, DOKUZ


Yedi, sekiz ve dokuz, artık yeniden oluştuğumuzu,
tekrar yapılanmamız gerektiğini gösterirler yalnız bunu
daha olgun bir bakış açısıyla, dış dünyayla ilgilenerek
ve sorumluluklarımızı daha ciddiye alarak yapmalıyız.
Tılsımların yedisi projenizin tohumlarının ekildiğini,
şimdi beklemeniz gereken zamanı, emeğinizin yeşil fış­
kınlannı ve meyvelerini beklemenizi gösterir.

244
Asaların yedisi sorumluluk altında ezilmeyi, insan­
lara mesafeli davranmayı belirtir. Yaptıklarınız sizi aş­
maktadır.
Kılıçların yedisi dengesiz çabalamayı, baş kalarının
fikirlerini çalmayı, boş eylemliliği gösterir. Bunlardan
hiçbir yarar gelmeyecektir.
Kupaların yedisi çok fazla seçeneği, kendini kandır­
mayı, çekiciliği kararsızlığın ve yanılsamaların içinde
kaybolmayı anlatır.
Tılsımların sekizlisi; yetenekleıin artması, ders al­
ma, ustalık ve teknik için çalışma, ufak tefek şeyleri ya­
pabilişi gösterir.
Asaların sekizi akla gelen yeni fikirleri, bağlantıları,
iyi . çalışan sezgileıi gösterir. Sezgileri dinlemek ve edil­
genlikle ilgilidir.
Kılıçların sekizlisi işlerin kötüye gitmesini, tuzağa
düşmeyi, bağlanmayı, tıkanmayı, çözümü olanaksız so­
runu, çıkış yolu bulamamayı, pasifliği gösteıir.
Kupalann sekizlisi yalnız bir yolculuğu, geıide ka­
lan sevilenleri ve tanıdık şeyleri, sadece Ayın klavuzlu­
ğunda bıkkınlıkla ilerlemeyi, problemlerden uzaklaşma­
yı belirtir.
Tılsımlann dokuzu, uyumu, maddi iyiliği, büyük
yaratıcılığı, güzelliği ve doğal çevreyi gösterir.
Asaların dokuzu çok fazla değişik olanla uğraştığını­
zı gösterir. Planlarınızın kötü gitmesiyle kendinizi yenil­
miş ve yaralanmış his sediyorsunuz ama hala ayaktası­
nız ve ne kadar güçlü olduğunuzu biliyorsunuz .
Kılıçların dokuzunda bela devam e d er. Bu kart ka­
bus ögelerini, büyük korkuyu, sürekli endişeyi, kötü
dü şleri, yersiz korkulan, açıklık ve netlik için ışığa du­
yulan ihtiyacı, yardıma muhtaçlığı, umutsuzluğu anla­
tır .

245
Kupaların dokuzu tatmini gösterir ama hala bir bu­
lanıklık kuşku vardır.

ONLAR
Onlar bir mücadelenin bitişini ve kanunun iyi ya da
kötü çözümlenmesini temsil ederler.
Tılsımların onu sağlığı, maddi güvenliği, hoşnutlu­
ğu, aileyi, kurulan örgütleri, grupları ve ortaklık.lan be­
lirtir.
Asaların onu tüm yükün sizin üzerinizde olduğunu,
bireysel uğraş şeklinizin herşeyi tek başına taşımak ol-
·

duğunu belirtir. Baskı vardır.


Kılıçların onu, genellikle dedikodu ya da iftirayla
meydana gelen yıkımı ya da hasarı temsil eder. Başkala­
rı sizi kelimeler ya da söz oyunlarıyla yaralamaktadır.
Soyutlayıcı takdikleriniz başarısız olmuş ve siz dışlan­
mışsınızdır.
Kupaların onu, mutlu bir sonla çözülen problemi,
iyi yaşamı, etrafınızda sizi . sevenleri, 1--elki çocukları
duygusal hoşnutluğu ve doluluğu gösterir.

SARAYLI KARTLAR
Bu kartlar, sanılanın aksine, sadece hayatınıza gire­
bilecek insanları ya da onlarla aranızdaki konulan gös­
termezler.
Uşaklar, genç insanlar, yeni projeleri, başlangıçları
anlatırlar.
Tılsımlar uşağı başlamış olan maddi projeleri göste­
rir. İyi bir işarettir, devam ederseniz maddi dünya hak­
kında yeni şeyler bulacaksınız.

246
Asalar uşağı artan enerjiyi, biten hastalık ya da dep­
resyonu, geleceğe bakıŞtaki olumluluğu anlatır.
Kupalar uşağı duygusal yaşamımızda ortaya çıkan
yeni şeyleri belirtir. Bu yeni arkadaşlar ya da ilişkileri­
nizde bir olgunluk devresi anlamına gelebilir.
Kılıçların uşağı yeni fikirler edinmeyi, enerjiyle do­
lup taşmayı gösterir. Sabırsızlığa ve öfkeye kapılmama­
ya dikkat etmelisiniz.
Şovalyeler daha olgun insanlardır yaşam merdiveni­
nin orta basamaklarındadırlar. Çoğunlukla araştırıcı,
sorgulayıcı ve hareket halindedirler.
Tılsımların şovalyesi çok çalışmayı, gayretliliği ve
azmi anlatır.
Elinizdeki proj e üzeıinde tüm kalbinizle çalışın,
ödüller yoldadır.
Asaların şovalyesi havanızda ve eyleme hazır oldu­
ğunuzu gösterir.
Anı değerlendirin, sezgilerinize ve yıldızınıza güve ­
nin.
Kılıçların şovalyesi dikkatli olmanız için bir uyarıdır.
Çok sabırsız ve çabuk parlıyan bir kişi olduğunuzu gös­
terir. Eğer sakinleşmezseniz kavgalar çıkarabilirsiniz.
Dikkatsizleşebilirsiniz, kazalara dikkat edin.
Kupaların şovalyesi, aşk hediyesinin bir kişi ya da
tasarım yoluyla size sunulduğunu, sakinliği, odaklan­
mayı gösterir. Duygularınızın derinleşmesini yaşıyacak­
sınız.
Kraliçeler genellikle kendi doğrularıyla yaşayan oto­
riter kişilerdir. Saygı uyandırırlar, kontrolllüdürler ve
en önemlisi liderdirler.
Tılsımların kraliçesi İMPARATORİÇE' nin arkana
minördeki karşılığıdır. Bu kart verimliliği, yaratıcılığı,
belki anneliği, aynca anle merkezli doğasever kadını

247
temsil eder. Elleıiyle çalışan, modacı, sanatçı ya da pa­
rayla ilgili kadını anlatır.
Asalar kraliçesi doğayı ev edinmiş bir ateş cadısını
gösterir. Güçlü, aydın ve kuvvetlidir, etrafındakileıi
coşturur. Başkaları onun enerjisine, coşkusuna, esnekli­
ğine, fiziksel dinamizmine ve eğlendiriciliğine hayran
kalırlar.
Kılıçlar kraliçesi entellektüel bir kraliçeyi, keskin bir
zekaya sahip olan ama sevecenlik ve sıcaklıktan yoksun
bir kadını anlahr. Bu kadın sakin, soğukkanlı, açık,
mantıklı ve zekidir.
Kupalar kraliçesi BAŞRAHİBE' nin karşılığıdır. Bu
kart aşık, yaratıcı, çoklukla ruhsallığa önem veren kadı­
nı anlatır. Duygusal olarak nettir ve etrafındakilere ya­
şam verir, kaybolmuşları ve sersemlemişleri kurtarır.
Krallar kişinin hayatındaki erkekleri anlatabileceği
gibi kendi alanında iyi olan kadınlan da anlatır. Bunlar
hareketleri konusunda biraz düşüncesiz olmalarına rağ­
men içgüdüsel lider ve güçlü insanlardır.
Tılsımların kralı maddi dünyaya çok bağlı parasını
çalıştıran ya da biriktiren zengin bir kişiyi temsil eder.
Bu kişi, iyi yemek, iyi şarap, iyi seks isteyen ve bunlara
kolayca ulaşan bir doyumcudur. Olumsuz olarak da
maddi şeylerden başka birşey düşünmeyen bir kişi,
hayvansal, kaba bir kişidir bu .
Asaların kralı gücü getirdiği maddi şeyler için değil
gücün kendisi için isteyen dinamik, yenilikçi bir kişiyi
simgeler. Bu kişi sezgisel işlerle uğraşan yaratıcı biri, bir
yazar, bir şairdir. Olumsuz olarak da bu kart tam bir
kontrol isteyen bir megalomanyağı, dışa dönük, yüz­
süz, gürültücü ve zorba bir kişiyi belirtir.
Kıhr:lann kralı entellektüel bir devi, bir akedemisye­
ni, düşünürü, konuşmacıyı, medya içinde ya da kelime-

248
lerle ilgili bir işte çalışan kişiyi temsil eder. Bu kişi ço­
ğunlukla duygusal olarak bağımsızdır ama aynı zaman­
da sevecendir. Olumsuz olarak ise zorbaca ve yaralayıcı
konuşmayı, aklı herşeyin üzerinde tutmayı, duyguları
ürkütücü ve gereksiz görmeyi soğukluğu ve düşünce­
sizliği yansıtır.
Kupaların kıralı duygu dolu, <:luygulanna sığınan
bir kimseyi gösterir. Duygularla uğraşanları, iyileştirici­
leri, psikoterapistleri, engellenmiş, aşağılanmış, dışlan­
mış ve baskı altında olanlarla ilgilenenleri yansıtır.
Olumsuz olarak da bu kart duygusal bir yöneticiyi, dra­
ma kraliçesini, duygu emen bir vampiri anlatır.

KARTLARI OKUMA AYİNİ

Tarot okumanın en önemli parçası okuyucuyla kişi


arasındaki ilişkidir. Okuma kişinin ihtiyaçlarına uymalı­
dır aksi halde okuyucunun egos unu tatmin etmekten
başka bir işe yaramaz. Benim kişisel yaklaşımıma göre
okuyucu olabildiğince pragmatik davranmalıdır. Bu iş
okuyucunun ya ptığı kahince bildirimler ya da mistik
gösteriler olmadan da zaten yeterince gizemlidir. Oku­
mayı siz ve kişi arasında bir dialoğa dönüştürmek en
iyisidir; özellikle de önermelerinizi doğrulamıyorsa.
Önermelerin yanlış çıkması ender olarak okuyucunun
hatasıdır o da yanlış dili kullanıyorsa. Pratik yapın kart­
lara yaklaştıkça sizin kendi ayininiz biçimlenecektir . Bu­
rada anlattığım da benim kendi geliştirdiğim ayinimdir.
Mümkünse ilk desteyi size birinin vermesini ya da
Tarotla ilgili birinin size bu desteyi hediye etmesini sağ­
layın . Kartlarınızı siyah, mor ya da özellikle titreşimleri­
ni hissettiğiniz auranızın renginde ipek bir kesede sak-
layın. Onları tahta bir kutuya da koymak isteyebilirsi­
niz, en uygunu sandal ağacıdır. Eğer başkalarının ener­
jilerini temizlemede usta değilseniz kartlarınızı meraklı
ellerden koruyun. Destenizi kutsamak isterseniz bunu
bir su ayında kılavuzluk ve açıklık dileyerek yapın .
Kişiyle beraber oturmadan önce kendinizi yoğunlaş­
tırın ve önceki olayların, düşüncelerin ve duyguların bi­
lincini boşaltın içiniz alabildiğince boş olsun. (Bunun
için ruhsal yetenekler ve iyileştirme üzerine olsun 1 1 .
bölüme bakabilirsiniz.) Sonra kendinizi ışık ve sevgiyle
doldurun. İpek örtülü alçak bir masaya ya da yere kart­
ları koyun ve onlara tek tek dokunun. Bu hızlı yapılabi­
lir ancak buna göre bunu yavaş yapmak kartları temiz­
lemek ve onlarla bağ kurmak için daha yararlıdır. Mer­
haba demektir bu dokunuşlar. Kişiyi düşünerek kartları
karın, ardından kartları ona verin ve karmasını isteyin .
Kartları kararken varsa öncelikli bir sorununu düşün­
melidir. Kişi kartları kardıktan sonra geri alın ve üç kez
sol elinizle kesin, sonra da yayın ve kendi tekniğinizle
kartları açın.

DAGILIM

Benim kullandığım dağılım feminist bir Tarot' dan


alınmıştır . . Onu seçmemin nedeni merkezinde 'bir haç
bulunan çember şeklinde olması ve gereksinimlerimden
çoğunu karşılamasıdır.

Tarot dağılımı
1- Belirteç
2- Yardımcı etkenler
3- Engelleyici etkenler
4- Geçmiş

250
TAROT DAGILIMI

5- Yakın gelecek
6- Kök, temel
7- Olabilir gelecek
8 tu d
- Tu m, avranış
9- Umutlar ve korkular
10- Çevre
1 1- Sonuç

İlk kart belirteçtir ve kişiyi (sorucuyu) temsil eder.


İkinci kart kişiye yardım eden etken ya da insanları gös­
terir. Üçüncü kart konu kişiyi engelleyecek ya da karşi
yönden baskı yapacak etken ya da insanları gösterir.
Dördüncü kart yakın geçmişi, beşinci kart yakın gelece­
ği temsil eder. Altıncı kart konu ya da sorunun kaynak­
larını ve nedenini belirtir. Yedinci kart olabilir geleceği
ya da sorunla ilgili uzun vadeli gelişmeleri gösterir. Se­
kizinci kart kişinin durumu hakkındaki duygularını, tu­
tumunu gösterir. Dokuzuncu kart kişinin umutlarını,
beklentilerini ve korkularını gösterir. Onuncu kart kişi­
nin çevresini kişisel yaşamını, arkadaşlarını ve meslek­
taşlarını temsil eder. Onbirinci, yani sonuncu kart ko­
nunun neticesini ya da bu neticeyi değiştirecek bir etke­
ni gösterir.
Kartları yerleştirin ve bir bütün olarak onlara bakın .
Modelleri, bağlantıları tekrarlanan konulan inceleyebilir.
Dağılımda aynı seri ya da benzer sayılar baskın olabilir­
ler. Genellikle dağılımla uğraş çok zevklidir. Ama za­
mana bırakın ve odaklanın, kartlar sizinle konuşacaklar­
dır.
Yeni başlayan okuyucuların bir hatası çok uzun sü­
re devam etmeleridir. Hiçbir zaman bir saatten uzun
süre okuma yapmadım, normal bir okuma 30-40 dakika­
dan fazla sürmez. Yorulduğunuzda durun ve kendinizi
yenileyin. Net davranın ve gerekirse kişiye bir kere de
bir saatten fazla okuma yapamayacağınızı söyleyin .
Okumadan sonra kartları toplayıp kaldırın . Bir
mum ve isterseniz havayı temizlemek için tütsü yakın .
Ben okuma yaparken kartları mihrabın üzerine yayarım
ya da sessiz başka bir yeri kullanırım . Her okuma yaptı­
ğımda hızla imajları kaydeder ve günlük olarak onları
okurum .
Kartlar kişinin yaşamındaki etken güçleri yansıtır.
Onlar öğrenme ve kendini keşfetme araçlarıdırlar. Yol­
gös termekten başka bir işlevleri yoktur. Onlar bizim
kendi gizemli ve sinirsel bilgi depolarımızdırlar.

252
13

BİTKİ BİLGİSİ

Bir cadı şehirde de; taşrada da yaşasa bitki yaşamı


onun için önemlidir. Nasıl cadılar kedi, köpek ve ben­
zerlerini beslemekle ünlüyseler, aynı şekilde her cadının
fiziksel ya da metafarik bir bahçesi vardır. Birkaç dö­
nüm bahçe ya da saksılar; yaşayan nefes alan yemyeşil
bitkiler; ruhu besler, negatif enerjileri yok eder ve gün­
lük yaşama güç katar. Bir bahçe ya da tarlayla ilgilen­
mek şehirde yaşayanların çoğu; özellikle de Kronlar için
bu vahşi ormanın başdöndürücü hızına ve vahşiliğine
dayanabilmenin yegane yoludur. Taşrada yaşayanlar ise
daha fazla zamanlarını bahçıvanlığa ya da çiftçiliğe ayı­
rabilirler ve değişen mevsimlerin mucizesini yılk daire­
nin doğum , çiçek açma, meyve verme, çürüme ve kışın
da ölmeyle devam eden dönüşünü görme şansına sahip
olabilirler.

253
Nasıl bir kadının yaşamı döngüselse ve aylık büyü­
me ve küçülme dairesine göre yaşıyorsa, cadı takvimi
de kaçınılmaz bir şekilde yıl büyüme ve küçülmeye
bağımlıdır. Bitkiler, çok derine gömüldükleri için ancak
bilgeliğin bulup çıkarabileceği, büyükannelerimizin sır­
larını taşırlar.
Bitkilerin iyileştirici olduğunu herkes bilir, ama aynı
zamanda öğretici oldukları pek bilinmez. Her bitkinin
derinliklerinde; bir efsane, kavrayıp takip ettiğinizde si­
zi bitki ruhsallığının derinlerine ve kendi derinliklerini­
ze götürecek bir hikayenin fısıltıları vardır. Çiçekler so­
ru sorduğunuzda sizinle konuşurlar, ancak; ihtiyatsız,
aptal ve zayıf değilseniz.
Benim bitkilerle olan ruhsal çalışmam bir yanlışlıkla
başlamıştı. Bitkibilim, kariyerimin başlarında, iyileştirici
bitkiler hakkında bilgi isteyen kadınlara seminerler veri­
yordum. Aynca birçok yetişkin-eğitimi sınıfında da bit­
kisel ilaçlar hakkında dersler verınekteydim . Bir yaz sa­
bahı kadınlar grubu toplandığında, kalbime zamanın bir
türlü geçmemesinden doğan bir sıkıntının saplandığını
hissettim . Öğretme yöntemim beni bıktırmıştı. O sabah
erkenden kalkıp kanalın kenarından kucaklar dolusu ta­
ze ot toplamıştım ve yemyeşil yaşam dolu bitkilerle,
derste öğrettiğim kuru gerçekler arasındaki zıtlığın ne
kadar büyük olduğunu farkettim. O sıralar arkadaşım
Susan Marionehild'la birlikte ruhsal güçler üzerinde ça­
lışıyorduk ve o hafta da psikometri (nesnelerle geleceği
görme) üzerine çalışmıştık. Bu üç öğe kafamda bir şim­
şek gibi birleşiverdi; bir şeylerin değişmesi gerektiğini
hissediyordum, bitkilerin ve yaptığım işin düşünce ka­
lıplan ya da içeriğinin fiziksel gerçekliği belliydi. Böyle­
ce bitkilerle sezgisel olarak ilgilenmeye varar verdim.
Daha sonra grupla birlikte bitkileri dinleme üzerine ilk

254
seminerimizi yaptık. Sonuçlar muhteşemdi. Yalnızca
deneyin ortaklığı açığa çıkmadı; aynı zamanda alınan
mesajların derinliği ve renkliliği bir şeyler bulduğumu
farketmemi sağladı. Katılımcıların çoğu ruhsallık üzeri­
ne deneyimliydiler; bunun sayesinde ağır bir çalışma
başlattık ve önümüze yepyeni dünyalar seriliverdi. Bitki
öğretmenimi seçtim ve onunla birlikte sistematik olarak
en çok bilinen elli bitki üzerine çalıştık. İşe yarayacağını
düşünerek sonradan ruhs al çalışmayı klavuzla yapılan
meditasyon çalışmalarıyla birleştirdim. Bu sırada psiko­
sentez üzerinde de çalışıyor ve çalışmalarımda Roberto
Assagioli'nin tekniklerini de uyguluyordum . Bir zaman
sonra onun tekniklerinin bizim ruhsal çalışmamızla çok
iyi uyum sağladığını keşfe ttim .
Ruhsal çalışmayı astrolojik bilgiyle birleştirdiğimde,
bir yıl çarkı olduğunu, bitkilerle çalışmanın bir meditas­
yon bütünlüğünü ortaya çıkardığını keşfettim . Her bitki
Zodyak'ın s.embollerinden biri tarafından yönetilir ve
bitkiler du sembollere uygun özellikleri taşırlar. Hafta­
nın günlerini yönetenler de bu sembollerdir. Ay bir ay­
sal ayda 12 sembolden geçer ve Ay yılda bir kez bitki­
nin sembolünde dolunay olur ve böylece bitkinin taşıdı­
ğı gezegensel enerji artar. Bitkinin özsuyu ya da yaşam­
sal enerjisi ayın durumlarına göre artar ya da azalır.
Dolunayda bu enerji en üst seviyesinde olduğundan
bitkiyi toplamak için bu zaman uygundur. Ayın içinde
olduğu Zodyak sembolünün gezegensel enerjisi ve bit­
kinin niteliğiyle etkilenen bitkinin özü değişimler; çekil­
meler, taşmahı.r; büyümeler ve küçülmeler gösterir. Ör­
neğin, Venüs'ün işaretine denk düşen bir bitki; Venüs
aylarında (Mayıs, Eylül)'ysa; Ay Boğa veya Terci­
zi' deyse (Venüs tarafında n yönetilirler); zaman Venüs
günü olan cumayı ve Venüs saati olan şafaktan sonraki

255
l • ı ı saali gösteriyorsa, bu bitki en yüksek gücüne ulaşır.
M . ı y ı s ya da eylülde dolunaya rastlarsa gücü daha da
. ı ı ı . ı r. Bütün bunlarda; Güneş ve Ayın göklerdeki yolcu­
l ı ı k la rın ı sürdürmeleri sırasında göksel saati yansıtan ve
) ',< ı�; l l'rcn kendini zamana yere ve bitkiye uyduran bir
o l ) ', 1 1 1 varlığı kendisini hissettirmektedir.
()yleyse, gezegen ve bitkinin dansında yalın bir si­
ı ı ı l ' ! ri vardır. Webster sözlüğü (17. baskı) bitkinin latin­

' ı · plantore (bir yere yerleşmek) taş ve gezegeninde Yu­

ı ı . ı ı ı rn gezgin anlamına gelen planes' den türemiş oldu­


)', ı ı ı ı u yazar. Oturmuş ve gezgin, köklü ve köksüz, bitki
v ı · gl'zegen bir cadının dünya örtüsüne işlenmişlerdir.
T. ı ı ı rıça tasarlar, toplar ve hem bitki hem de gezegen
ıı; ı ı ı bir şiir yaratır. Ceniduwen bir yıl ve boyunca kay­
ı ı . ı yacak olan bir arınma ve bilgi kazanı kurdu. Her
1 1 l l ' v s i ın uygun gezegensel saatlerde toplanmış çiçekler
l· . ı l l ı kazana. Kazanın yanında duran oğlanın eline üç
ı l . ı ı ı ı la sıçradı ve yanan parmaklarını -ağzına götürmesiy­
l ı · h i r anda geçmişin, anın ve geleceğin doğası gözleri­
ı ı ı ı ı i i n ü n e serildi.
B itki bilgisi tüm doğasal büyüler için zorunludur.
Y l ' I i � tirme yılı bilinmeden yıl çarkıyla çalışamaz. Ben
l l l ' r zaman otlan toplamak için dolunay haftasını ve bit­
k ı ı ı i n gezegensel idaresine uygun günü ve saati seçe­
ıı ı ı ı . Eğer ilaçlar veya tütsüler yapacaksam dolunay gü­

ı ı i ı ııde yapar ve bir sonraki dolunaya dek kullanırım .


l l ı ı n u büyü çalışması ya da meditasyonla yaparım . Be­
ı ı i ııı için dolunay kutsal bir zamandır ve otları toplamak
v ı · ilaç hazırlamak kutsal bir iştir. Her ay çalışırken acı
ı;ı · kl' n insanların bu bitki özlerini içeceklerini ya da bu
l ı ı l süleri yakacaklarını aklımda tutanın; çünkü bunları
ı ı/.ı • n l i ya da aceleyle hazırlamam yapılacak işi kolaylaş-
1 ı ı. ı b i l i r ya da engelleyebilir. Cadının dünyası tanrıçanın

256
içkin olduğu bir dünyadır. Her eylem, her düşünce, iyi­
liğin ya da kötülüğün oluşmasına katkıda bulunur. Ey­
lemlerim önemlidir ama bunların arkasındaki amaç çok
daha önemlidir. Amaçlar etkendirler. Bitkilerle uğarşır­
ken her zaman iyinin, hakikahn ve güzelliğin klavuzlu­
ğuyla hareket ederim ! Bunun sizin için de geçerli olma­
sını sağlayın. Tanrıça sizi korusun!
Kadınlar için Bitkiler kitabı (A Woman's Book of
Herbs) adlı kitabımda bazı bilinen otların ruhsal özellik­
lerini geniş olarak anlattım . Bu konu üzerinde daha faz­
la bilgi edinmek isteyen okuyucular bu kitaptan yararla­
nabilirler. Buraya okuyucunun kendi başına da çalışma­
sı için yararlı olacağım düşünerek bazı çiçek meditas­
yonları da ekledim .

Bilge Kadınla Tanışmak İçin Meditasyon.


Bu meditasyon sizi bitki klavuzunuz ya da öğretme­
ninizle tanıştırır. O sorularınıza cevap verecek, etüdü­
nüzü yönetecek, bitki dünyası üzerine olan öğrenimi­
nizde size çalışma alanlan önerecektir.
Bu meditasyon için en az 20 dakika ayırın. Rahatsız
edilmeyeceğiniz bir odaya geçin ve telefonun fişini çe­
kin. Meditasyonu bir teybe kaydedip sonradan dinle­
mek sizin için yararlı olacaktır. I;:ğer bir grupsanız di­
ğerlerine bir üyenin klavuzluk etmesini sağlayın.
Gevşeyin, uzanın ya da rahatça oturun, rahatsız
giysileri çıkarın ve vücut ısınız birazdan düşüceği için
vücudunuzun sıcak olması gerektiğini unutmayın . Ra­
hatlayin, birkaç derin nefes alın, her nefeste gerilimin
dışarı çıktığım hissedin. Ayaklarınızı gevşetin . Ayakları­
nızdaki kasların ağırlaştıklanm hissedin ve oradaki geri­
limi uzaklaştırın . Baldırlarınızı gevşeterek oradaki gerili-

257
mi dışarıya atın. Dizlerinizi gevşetin, onların ağırlaştığı­
nı hissedin. Uyluklannızı ve kalçalarınızı gevşetin. Ta­
banın (ya da sandalyenin) onları taŞıdığını hissedin.
Cinsel organlarınızın ve göbeğinizin gevşediğini hisse­
din. Gerilimi uzaklaştırın ve onların yumuşak ve boş ol­
duğunu düşünün . Omuriliğinizin ağırlaşıp zemine doğ­
ru battığını düşünün . Karnınızı gevşetin, yumuşasın ve
oradaki gerilim nefesinizle beraber çıkıp gitsin . Göğsü­
nüzü gevşetin . Nefes aldığınızı duyumsayın, nefes alır­
ken içinize ışığı çekin ve verirken de gerilimi dİşarı ve­
rin. Omuzlarınızı gevşetin, ağırlaşıp zemine doğru bat­
sınlar. Ağırlık onlardan kayıp gitsin . Kollarınızı, yukarı­
dan aşağı ellerinize doğru gevşetin, gerilimin kollarınız­
dan parmaklarınıza oradan da zemine aktığını hissedin.
Boynunuzu ve gırtlağınızı gevşetin, gözlerinizi serbest
bırakın ve içinize doğru döndüklerini hissedin. Baş kas­
larınızı gevşetin.
Bir ağaçlıkta yürüdüğünüzü düşünün. Parlak bir
yaz günü, Güneş ağaçların arasından sızıyor ve sıcak,
yumuşak bir meltem esiyor. Etrafınızı seyredin. Toprak­
tan fışkıran çiçeklere, ağaçlara, kuşlara, hayvanlara ba­
kın . Sizi gittikçe ormanın derinlerine götüren belirgin
bir patikadan yürümeye başlayın . . . Yürürken etrafınızı
seyredin . . . Ormanın derinlerine doğru yürüdükçe ağaç­
lar sıklaşıyor ve ormFJ.n karanlıklaşıyor. Ama korkmu­
yorsunuz. Bu iyi bir karanlık, kendinizi güvende ve
emin hissediyorsunuz . . . Birdenbire ormandan bir açıklı­
ğa çıkıyorsunuz, tam ortasında da bir kulübe var. Siz
kulübeye yaklaşınca biri çıkıp sizi karşılayacaktır. Ken­
dinizi onun ellerine bırakın ve kulübeye peşinden gi­
din . . Onunla konuşun, ona sorular sorun . . . O size bit­
kileri anlatacaktır . (10 - 15 dakika onun söylediklerini
. .

dinleyin .) Ayrılma zamanının geldiğini hisst;!diyorsu-

258
nuz, ama biliyorsunuz ki ayrılma zamanı sizin isteğini­
ze bağlıdır. Veda edin ve geldiğiniz patikadan yürüye­
rek başladığınız noktaya dönün . . . En son odaya dönün
ve gözlerinizi açın, eski halinize gelince de yaşadıkları­
nızı yazın .
Bitki öğretmeniniz size bitkilerin fiziksel yararlarını,
sihirsel ve duygusal özelliklerini, bitki bilgeliğini ve bit­
kilerin günlük kullanımlarını öğretir. Onunla olan ilişki­
nizi geliştirdikçe kendi içinizde de ilerleyeceksiniz.

Habrla, sen ! Miskotu: ne gösterdiğini.


Ne tasarladığını: Büyülü bildiriminde
Sen "Una"sın: otların en yaşlısı.
Gücün var üçe karşı: ve otuza karşı
Gücün var zehire karşı: ve enfeksiyona karşı
Gücün var toprakta gezen saldırgana karşı

Cadılar, bitkileri nasıl kullanırlar? Bilie Potts' un ki­


tabının başlığında belirttiği gibi cadılar iyileştirir (Witc­
hes Heal); ama biz fiziksel bedenle ilgilenmekten daha
fazlasını yaparız. Bitkiler, büyü ve m uska yapımında,
ayinlerde ve şenliklerde öğretici bitkiler ve güç nesnele­
ri olarak kullanılmaktadırlar. En zehirli bitkiler doğru
dozlarda alındıklarında kişiyi gölge topraklarına ve ruh
kırallıklarına doğru müthiş yolculuklara çıkarabilirler.
Büyük bir dikkat gösterilmelidir. Bitkiyi yemek yerine
onunla ruhsal olarak çalışabilirsiniz; o yine büyük bir
güç kaynağı olmaya devam eder ama zehirlenme ihti­
maliniz ortadan kalkar. Bitkilerle ruhsal olarak çalışma­
ya başladığımızdan sonraki ilk Samhain' de "Ağır olan­
lar"la çalışmaya karar verdim . Ağır olanlar; büyü için
kullanılan bitkilerdir; uçucu bitkiler, zehirli bitkiler, yani
Hekate'in alet takımı. KESİNLİKLE BU BİTKİLERİ YE­
MEYİN.

259
Ben boru çiçeğiniseçmiştim . Bu bitki etkili bir gev­
şetici, baştan çıkarıcı bir bitkiydi ve bilinen bir halüsino­
jendi. Günün sonunda uçuyor ve Castenada'nın el di­
abulo (boru çiçeği) ile ilgili anlattığı yan düş yan kabus
dünyada yaşıyordum. Arkadaşımla onun çatıkahndaki
evindeydik ve ben dünyayı birarada tutan iplikleri his­
settim ya da gördüm'.. İçimde bu ipliklere tutunup uça­
bileceğime dair bir duygu vardı, ama bunu denemedim;
çünkü yere düşüp düşmeyeceğimden emin değildim .
Bu olaydan yıllar sonra Castenada' nın uçan kardeşler
hakkındaki yazılarını okuduğumda deneyimin benzerli­
ği karşısında şoka uğramıştım . . . Hayaller ön kapının zi­
liyle kesildi. İçeriye arkadaşımın eski sevgilisi girdi. Sar­
hoştu ve arkadaşımın istememesine karşın onu görme­
ye kararlıydı. Olay tam bir saçmalıktı, ona engel olama­
yınca polis çağırmakla tehdit ettim . Telefon bana çok
karmaşık göründüğünden numarayı sabrı tükenen
adam çevirdi. Polisler gerektiği gibi eski sevgili gittikten
birkaç dakika sonra geldiler, derin ve tehdit edici bir
şüpheyle bizi incelemeye başladılar. Biz ise hala uçar­
ken onlara evde tutuklayacakları hiçkimse olmadığını
anlatmaya çalışıyorduk; arkadaşım ve ben gözyaşlarına
ve hıçkırıklara boğulduk. İç yaşantıların dışa yansıma­
sından dolayı büyüde bu tip gülünç ve gerçeküstü olay­
lar sıkça meydana gelir. Kullanılan enerjiler güçlü, tehli­
keli ve şiddete müsait güçlerdir. O alaydan sonra daha
dikkatli davrandık. Boru çiçeğine boşuna " el diabolo " is­
mi verilmemiştir.
Bir cadının uçma melheminin bitkileri boru çiçeği ve
güzel avrat otudur. İkisi de birinci derecede halüsino­
jendirler ve fazla dozda alındıklarında öldürebilirler. Bo­
ru çiçeği Orta Çağ cadılarının uçmakla ne kastettiklerini

260
anlamamı sağladır. Bunu bir grup olarak yapmaları ise
tek başına uçmanın korkunçluğuydu .
Don Juan'a çıraklık eden, Carlus Castenada " el di­
abolo" ile yapılan birçok kabus toplantısına katılır ve us­
tasına sorduğunda Don Juan bitki için şöyle der: "O er­
kekleri saptırır, yüreklerini sağlamlaştırmadan güçlerini
arttırır ve bu da onları hükmedici ve güvenilmez yapar.
Onları üstün güçlerinin arasında zayıf kılar. " Meksi­
ka' nın Yaqui yerlileri için güç bitkileri korkunç derecede
gerçektir, zaptedilebilecek (eğer uygunsanız) ve güç için
kullanılabilecek dev bir kaynak, bir bağlaşıktırlar:
Bir bağlaşık, dedt--mkeğin, kendisine yardım etme­
si, öğüt vermesi ya da küçük, doğru ya da yanlış ey­
lemleri yapmak için gerekli kuvveti sağlaması için; yaşa­
mına getirebileceği güçtür. Bu bağlaşık bir ·erkeğin yaşa­
mını güçlendirmek, eylemlerine ve bilgisine klavuzluk
etmek için gereklidir. Aslında bir bağlaşık bilme edimi
·
"
için vazgeçilmez bir destektir.
Bitkiler büyükannelerirnizin gömmüş olduğu ve an- ·
cak bilginin bulabileceği bilgeliği taşır ve öğretirler.
Amerika' da yetişen bir bitki olan Lobelia (lobelia
inflato) üzerinde çalışırken aydınlatıcı bir kıvılcım beni
notlarımı bir kitaba dönüştürmeye itti ve bana geleceğin
görüntüsünü verdi. (Bunun hakkında ilk olarak 1982' de
Günlük Panakeia'da yazmıştım (NO : 2, s . 19)
Aşağıdaki meditasyon bitkilerle ön çalışma .yapmak
için kullanılabilir. Deneyimlerinizi paylaŞabilmeniz için
bunu grupla ya da bir arkadaşınızla yapmalısınız.

Meditasyon
Bu yaklaşık 20 dakika sürecektir. Rahatsız edilmeye­
n·�tiniz rahat bir yere oturun. Kısa bir gevşeme (bkz. S .

261
201) den sonra taze ·ya da kuru çiçeği elinize alın. Dik­
katinizi kendi içinize ve bitkiye verin . Zihninizin bitki­
nin zihniyle birleştiğini, sonra da onun özüne işlediğini
hissedin. Bir klavuz gelinceye dek bekleyin . . . Geldiğin­
de, eğer onun hakkında iyi şeyler hissederseniz, onu
takip edin. İstediğiniz an geri dönebileceğinizi unutma­
yın ve isteğinize göre hızlı ya da yavaş ilerleyin . Eğer
güçlü bitkiler üzerinde çalışıyorsanız desteğe ihtiyaanız
olacağı için bir arkadaşınızla çalışın � Bu noktadan sonra
benzer doğaya sahip olan, örneğin Venüs tarafından
yönetilen iki bitki daha sonra da zıt doğalı (Mars) iki
bitki kullanarak enerjilerini ölçüp ayarlıyabilirsiniz.

Bitki Bilgisi
Cadıların Kraliçe' si Hekate' in kendine adanmış bir­
çok çiçeği vardı; güzel avrat otu, deli otu, kurtboğan,
açelya, tavşankulağı, ve nane gibi. Hekate kızlarından
ikisine, Medea ve Circe'ye bitkileri kullanmayı öğret­
miştir. Cadılar genellikle süpürge sopalarını boğulmaya
karşı dişbudak ağacından, süpürgeyi de · kayın filizlerin­
den yapıp sonra onları birbirine söğüt dullanyla bağlar­
lardı. Hekate bahçesinde baldıran, ban otu, yetiştirirdi,
aynca beşparmak otu ve hindibayı sever ama yeşil ve
san çiçeklerden hoşlanmazdı. Mayasıl otunu, cadı çamı,
sığırkuyruğuna da kocakarı sitili denirdi. Mürver ve
üvezin, cadıları uzak tuttuğuna inanılırdı. Eski bir şiir
şöyle der: "Üvez ağacı ve kırmızı ip, alır cadıları götü­
rür. " Doğaüstü hiçbir şeyin dokunamayacağı yedi ot
vardır. Binbirdelik otu, vervain, yavşan otu, gözakı
(Eyebright), ebegümeci, öz iyileştirici (self - heal) ve
kandil çiçeği. Bu çiçekler dolunay zamanında, parlak ve

262
güneşli bir günde toplanabilirler. Dört yapraklı yonca
da cazibe yoluyla görmenizi sağlar.
Dem eter kaçınlnıış olan Persephone' yi ararken ka;.
ranlıkta görebilmesi için ayaklarının altından gelincikler
fışkınyordu. Demeter onların tohumlarını yediğinde de
yorgunlaşmış ve uykuya dalmıştı. Birinci Dünya Sava­
şı' nda Fransa' daki kıyımın ardından harabolm uş toprak
gelinciklerle ' kaplanmıştı. Sanki kan zehirlerini ve fizik­
sel ölümün ardından yenilenmeyi sembolize edercesine
fışkırmışlardı topraktan .

Ü Ç UNSUR

Robert Graves tarafından Beyaztanrıça' da ölümsüz­


leştirilen üç unsurun Druidizmin hakiki kutsal emaneti
ve İrlanda kelt gel� n�ğinin üç - sihiri olduğu tahmin
edilmektedir. 13 ağaqn herbiri, 28 gün ve artı bir gün
olan aysal aylardan birini temsil eder. Yani cadıların bir
yıl artı bir günü . Her ay üzerinde ayrıca çalışan Graves
ağacın beyaz tanrıça gelenekleriyle olan ilişkisini keşfe­
der. Şeytani ruhları kovmak ve bağlanmışlıkları çözmek
için kayın dallan kullanılır. Tarlaların ve toprakların
bağlanmışlıkları bu şekilde çözülür. Kimse evinin yan­
masını göze almadan bir akça ağacı kesemez. Genellikle
kerestesinden süt kovası yapıldığı için akça ağacın La­
tincesi Comet Lachta (Sütün Koruyucusu)'dur. Akça
ağacın yeşil boyası cinlerin kıyafetlerini renklendirir ve
derin ağaçlık ve ormanlarda saklanan bilge halkı ege­
men canilerden saklar. Sögüt (Willow) Hekate için kut­
saldır ve kelime kökü İngilizcede cadı (Witch) ve eğil­
mek arilamına gelen Wicca * Wicked'la aynıdır. Ay tan­
rıçası için kutsal olan bu su -· sever ağaç ağrıyan yaralan

263
rahatlatan bir tür asit salgılar. Eskiden bu ağacın bir ca­
dı laneti olduğuna inanılırdı.
Alıç ağacını kesmek büyük bir tehlikeydi; böyle bir
eylemde bulunan adam evini ve ailesini kaybedebilirdi.
Şansızlığın, kaderin ve namusluluğun ayı olan mayıs
alıç tarafından yönetilirdi. Asma ise keltlere yabancı ol­
masına rağmen zevkin, coşkunun ve öfkenin ağacı ola­
rak bilinirdi.
On üçüncü ağaç çok özel bir ağaç olan mürverdir .
Mürverin ölümle çok eskiye dayanan bir ilişkisi vardır.
Megalitik dönem höyüklerinde bile mürver yaprağı şek­
linde mezar taşlan bulunmuştur.
Her kutsal korulukta meşe ağaçlan vardır. Eski bir
druid ilahisi şöyle der: "Meşe ağacı büyük bir çember
boyunca döndü. " I. Elizabeth devrine kadar meşe ağaç­
larını kesmek yasaktı, çünkü bu ağaçlar İngiltere' nin
kalbi olarak görülüyorlardı.
Saksonlar tapınakları için genellikle Fındık ve Kara­
ağaç koruluklarını seçerlerdi. Fındık, Thor' un ağaçların­
dan biriydi. İngiltere'nin Glastonbury kentinde yapılan
ilk Hristiyan kilisesinin inşaatında fındık ağacı kullanıl­
mıştı. Aynca Patrik İrlanda' dan yılan (dişil akıl) lan
kovmak için fındık çubuklan kullanmışh. Fındık dallan
halen kahinlik için ve gömülü hazineleri bulmak için
kullanılırlar.

LEYDİ ÇİÇEKLERİ

Bitkiler üzerine olan tanrıça bilgisi leydi çiçekleriyle


devam eder. Görünüşte leydimiz (Azize Meryem)' den
isimlenen bu çiçekler aslında Hristiyanlık tarafından ça­
lınmış tanrıça çiçekleridir. Leydi çiçekleri, bakire ya da
anne yüzüyle tanrıçanın çiçekleridir. Leydimizin önlüğü

264
(aptal çiçeği) , leydimizin harmaniyesi (gündüzsefası),
leydimizin başlığı (kanterbury çanı), leydimizin yüksü­
ğü (çan çiçeği) leydimizin yastığı (kuduz otu), leydimi­
zin şaması (sığır kuyruğu) vb. Bahçevanlar için en iyisi
leydi bitkileri için bir köşe ayırıp onun kırallığının geliş­
mesini izlemektir. Topraklarımız kirlenme ve zehirlen­
meyle her gün biraz daha tıkandığından; cadılar her
türlü tanrıça ve cin çiçeklerini ekmeli ve yetiştirmelidir­
ler.

CİN ÇİÇEKLERİ

İrlanda' da cinleri uzak tutmak için kapının önüne


çuha çiçekleri ekilir ya da serpilirdi; ama başka yerlerde
bu çiçeklerin sahipleri cinlerdi. Bir cin yüzüğünü, kazıp
çıkartmak kötü şans getirir, ama onu etrafını temizle­
mek ve ona bakmak acısız bir ölümü garantileyebilir.
Çuha ve unutma beni çiçekleri kayıp cin hazinelerinin
yerlerini gösterirler. Diğer cin çiçekleri de kırmızı karan­
fil ve Cezayir menekşesidir. Mayasıl yaprağının suyu
cin çarpmış bir çocuğu iyileştirebilir. Cin çarpmasının
nedeni, cinin içinde saklandığı bir mayasıl otu, inek
maydonozu ya da efeleğe bastığınızda öfkelenen cinin
size asasıyla dokunmasıdır. (Cinlerin sebep olduğu has­
talıklar şunlardır: Bögür sancısı, uyuz, 'kramp ve man­
tar.) Cin çanları, kuzukulağıdır; cin şapkası, mayasıl
otu; cin peyniri, ebefümeci; cin keteni, yer keteni, cin
atı, çaput mayası; cin masası, mantar; cin kupası ise çu­
ha çiçeği olarak bilinir. Cinleri kullanmak ya da onları
kalmaya zorlamak için ekilen bir bahçede şunların çoğu
olmak zorundadır.
Mayasıl otu, çan çiçeği, çaput mayası, menekşe, çu­
ha çiçeği annemun, kuzukulağı, karanfil, cezayir me-

265
nekşesi; · şu sözü aklınızdan çıkarmayın: "Bir bahçe eki­
lenden fazlasını verir. "
Cadıların nasıl kedileri varsa bahçeleri de vardır;
her ikisine de sahip olmayanlara dikkat edin.

BİR CADI BAHÇESİ

Cadı bahçesini yaratan bazı kadınlarla birlikte çalış­


ma şansına sahip olmam; bende onların eserlerini gör­
menin zevkini başkalarıyla da paylaşma isteği doğur­
muştu.
1984'deki Liverpool Bahçe Şenliği' nde bahçelerden
birinin yerel piskopos tarafından kutsanması gerekmiş­
ti. Bu olay yerel din adamları arasında büyük bir dehşe­
te neden oldu. Tahmin edebileceğiniz gibi bu bahçe bir
cadı bahçesiydi. Açıkça söylemeliyiz ki o sıralarda sata­
nist çılgınlığın da başgöstermiş olması, her ne kadar ca­
dı bahçesiyle ilgisi olmasa da, buna etken olmuştu. Ne
yazık ki din adamları satanizmle büyücülük arasındaki
farkı anlayabilmekten uzaktılar ve tepkileri büyük bir
olasılıkla cadı kelimesine karşı bir refleksti. Sonuçta son
İngiliz cadısı 1712' de asılmıştı ve bu hiç de uzak bir ta­
rih değildi. Yontulan, örümcek ağı ve parlak renkli bit­
kileriyle cadı bahçesi, karanlık, renksiz, korkutucu ve
kıvranan, çarmıha gerilmiş insan heykelleriyle dolu
Hristiyan "umut bahçesi"nin tam karşıtıydı. Bir yanda
ölümün, işkencenin ve acı çeken ins.anlann tasvir edil­
diği bir bançe; diğer yanda da ışıkla, güzellikle, yaraha­
lıkla dolu kadın eli değmiş başka bir bahçe. Hangisinin
cadı( !) olduğunu sanmaya hiç gerek yok doğrusu.
Kadınların yaptığı her işte olduğu gibi bahçede coş­
ku ve gönüllülükte pahalı, parasal olarak ucuzdu . Orji­
nal bahçeyi düzenleyen, harika fikirleriyle donatan Liz

266
Brandon Jones; birçok güçlü spansorun fikirlerinden et­
kilendiğini, ancak tepkilerden ve kötü ün salmaktan
korktuklarını söylüyordu. Ama tanrıçanın işi yapıldı ve
açılış gününde Güneş üzerine vurduğunda güzelliği
herkesi sarsh. Kraliçe bile bahçeyi, görmek istedi.
Cadı bahçesi konusunun seçilmesinin nedeni, "cadı­
nın toplumun önemli ve saygın bir üyesi olması, bahçe
ve içindekilerin de onun amacının malzemeleri olmasıy­
dı. Cadı, bahçenin, toprağının kendi sonuna olan inan­
an ve mitsel bilginin, gücünü açığa çıkarmıştı. " Konu
çağdaş ve tarihsel kaynaklardan araştırılmış ve Lances­
hire'in yerel Pendle cadıları bahçeye yerel bir tad kat­
maları için davet edilmişlerdi. Konu üç kader tanrıçası
üzerine temellenmişti. Her insanın doğumunda bir ha­
yat ipliği eğiren Clotho, ipin uzunluğunu belirleyen
Lachesis ve it üzümü tanecikleriyle ipi kesen Atropos .
Düzenleme, ayın üçüz tanrıçası ve cadıların Kraliçe­
si Hekate üzerine temellenmişti. Hekate'in müthiş hey­
keli, yerel kadın heykeltraşlar tarafından; büyüyen, kü­
çülen ve yuvarlak olan Ay'ı temsilen üç yüzlü olarak
yapılmıştı. Yüzlerden herbiri üç bahçeden birine bakı­
yordu . Heykel tılsımlar ve çeşitli döşeme modelleriyle
süslenmiş bir büyü dairesinin içine yerleştirilmişti. Bah­
çenin girişinden Clotho' nun bahçesine doğru giden pa­
tikanın üzerindeki, kalın iplerden örülü örümcek ağın­
dan çardak, Clotho' nun ördüğü yaşam ağını simgeliyor­
du.
Clotho'nun bahçesinden Lochesis'in dolunay bahçe­
sine geçiliyordu . Bu bahçede parlak renkli bitkiler,
renkli camlar ve dolunayın parlaklığını simgeleyen gü­
neş şeklinde bir gölgelik bulunuyordu. Gölgeliğin üstü
açık renkli bir yelken beziyle örtülmüştü ve aksamı da
sıcak renklere boyanmışh.

267
Güneş Gölgeliği
.
,
....
"' •
/ /
/ , .·-· ,,. - l. , •. ; �'ı•• ""' 'i-·/
- ,. ',, ....
- . ....
, , -
., "-.' \�
,ı, .�
. / ,,--, .._ı
.
.,// /<.. !. ;_
/
...., .. J' -�
... '
'r' ı ı•,
1 1
L
11ıİ
••
'111 \

!_

·
"'�
1
1
.. .. -
·- 1) J ..y..
,.,/ 'Q,._.-
·
. '(
-.. _ -

..-�.:,:
·· .
,•'•.'
.. ,, ...
- �
" ,
- -J
'·-
-; :: ·.· Çab Bahçesi
. .., �

�� ":,, '
--- , • ..
__
r.:.� .--- - - --
.'"'- -·--.,- -- · ,I' ')_,- ..
···
:.
·. ı ·
.
-· - · - · ..
.. ,
'
..
J
�-- � - - ç' , '\
l.J
..
. -�('(-
'·· ·--'\�ı,,
•• ,
i .. ."'>
'
"·-·· .. •· •. ,j ;_,
.•
s....
ı 1
.,
J
r :, ı
.,,
.
'- "'I.
' ....
� 1 1 · :),:
1
'\._,_ · ·-- -
!
Hekuste Heyke li <L
\:>' -
. · -J
"·"' I ._ .. .
..
�' .�"'
�,,
.I' ..
· .��""
f' Atropos torkı
••· • • •
'
-· ... · ··· •
. ··· ı -
(
.. ..
- .
ı' -.- ahçt?�
i l .' .' \ / ı•.•;-
"' < •

/ ·• ' ' ,,: e
-
·· .
... �� ,,. ..-•·.. •
.
. .," · . , � ,,
.: · .
'\ /" ( Ot . . .. Kulübesi
. . •.
! � /� ·��.Bahç
\., . !:!Sl ) � /
� . ... .
� -
. . -·
)
.
,.,.,.,�
.
.. . .� -- - ,.
.
.
-- . - --
. ' .'-' ' -- -·
f' l ;' - ağı giriji
' .
- --- ·
.
. . .. _ _,. I
....,..,. 4, ·.11, r.... .. -
LIV(�fbol. IJMD�PEJ: ttE�t;Al �(
WitclJ � ����·=·���=��..
. �ın:ıı� ;•ırlı•. ıt L(U:.n lrl<..,•,1'1"1·«�.ı.)
fi»: bı>'( �'(,11� LWll� �· �>Ilı\ �'Ut� il'"" Gll �il"{ fl;� 'ı".ı:
r�•nı-. '1 {')(t'ı ı. �<ıfT.ıtLl!'n'l'111{r,•ı.:� � J'f·�•�.
S.,. 1;�a

Ayın son durumu üçüncü bahçe tarafından semboli­


ze ediliyordu . İri taşlardan yapılmış Artopos takının
öbür yanına doğru ilerleyince kurbağa göletinin geniş
bir yer kapladığı, ölümü ve çürümeyi gösteren karanlık
ve uğursuz bitkilerle kaplı; loş ve gölgeli bir alana geçi­
liyordu.
Bahçede aynı zamanda bir kulübe ve cadının kul­
landığı otlar ve mistik bitkilerle dolu bir gizli bahçe var­
dı. Cadı bu bahçeyi yalnız gizlilik için değil, bitkilerin
ayın değişik durumlarında toplanmaları gerektiğine

269
inandığı için gecenin gölgesine gizlemişti. Kulübenin te­
pesine cadı şeklinde bir rüzgar gülü konmuştu. Kulübe
keresteden yapılmışh ve şenlikten sonra bir çocuk esir­
geme kurumuna bağışlandı. Yontular büyük bir ağaçtan
enine kesilen zarif ağaç kaplamalarla kaplanmıştı ve
Ay'ın durumlarım yansıhr şekilde yontulmuşlardı. Bah­
çenin çevresine ise örme çitler çakılmıştı.
Marie Mc Goldrick bir bitkisel horoskop ve ilaç çi­
çekliği yapma görevini üstüne almıştı. (bkz. şekil. 211)
Yerel bahçıvan ve sanatçıların da yardımıyla. Marie bit­
kilerin gezegensel yönetilişlerini gösteren bir çiçek zod­
yağı düzenledi. İlaç bahçesinin yapımı beraberinde
mevsimsiz çiçekleri bulma zorluğu da getirdi, ama biraz
masrafla her iki bahçe de kuruldu ve yetişti. Ne yazık
ki kadının evreleri ve aşk iksirleri bölümlerinin eklen­
mesi için yeterli kaynak bulunamadı ve zehirli bitkilerin
kamuya açık .bir alan için tehlikeli olduğuna karar veril­
di. Marie'nin seçtiği ilaÇsal bitkiler ekte verilmiştir. Ma­
rie kendisi de şöyle demişti:
"Cadı bahçesinde çok şey var; bitkiler, sanatsal ça­
lışma ve tasarımlar. Tüm fikirler ve semboller kadınlar
tarafından yaratıldı ve bu bahçede herkes kadından da
birşeyler tanımladı. . . Katkıda bulunabildiğim için çok
memnunum ve cadı bahçesi üzerinde birlikte çalıştığım
kadınlarla yakaladığım işbirliği beni çok mutlu etti. "
Şenlik bittiğinde Murie Cadı Bahçesinin Manches­
ter' a taşınmasını örgütledi. Orada, Manchester Polytek­
nikte sanat ve drama eğitimi görmekte olan Chet Ale­
xander'la birlikte bir bitkisel ilaç çarkının yetiştirilmesini
örgütlediler. (diagram 213) "Bir ilaç çarkı iyileştirme da­
iresinin yaratılması için kullanılır. İçinde oturan bir kişi,
kendi içindeki kuvveti kullanabilecektir. " Marie ve Chet
Çarkı Manchester' daki Withenshow Parkında yetiştir-

270
Çap , 9 yarda
mek için izin aldılar ve bitkiler Liverpoll' dan Manches­
ter' a taşındı.
Çarkın her parçacığı için Wirral nehrinin ağzından
kayalar toplandı. Marie o srrada şöyle yazmıştı: "Her
parçaya uygun kayayı bulmaya dikkat ediliyordu . Hatır­
ladığım kadarıyla aytaşı harika bir beyaz renkli kayaydı
ve Liz Coyne tarafından seçilen anataşı hafif engebeli
bir kum kayasıydı. " 271
Olabildiğince az harcama, ama cömert yardımlarla
sonunda bahçe bitmişti.
Gerçekten iyi görünüyordu, çark gürbüz, yeşil çim­
lerle düzenlenmişti, bitkiler ve taşlar tam yerlerine otur­
muşlardı. Herkes neşeliydi, ilaç çarkı bitmiş ve cadı
Bahçesinin bitkileri yeni bir yuva kazanmışlardı. Çarkın
ortasındaki Yaratılış Taşına oturmak insana müthiş bir
duygu veriyordu .

TÜTSÜLER

Bitkiler ayinlerde genellikle tütsü olarak, bazen de


özel bazı etkileri için içecek olarak kullanılırlar.
Tütsü, seremoniye bir tat katmak ve ayinin yaşantı­
sını derinleştirmek için tüm büyük dinlerde kullanıl­
maktadır. Cadılarda, ayinlerinde büyü çalışması için or­
tamı hazırlamak ve uygun havayı yaratmak için tütsü
kullanırlar. Tütsüler gezegensel yönetilişlerine göre ka­
rıştırılırlar, ana maddeleri ise sakızlar, reçineler, otlar,
ağaç kabuklan ve tohumlardır. Yağların da eklenmesiy­
le bu sersemletici karışımlar ruhların geçebileceği kanal­
ları açarak büyü yapmaya yardımcı olurlar. Tütsülerin,
çakralar, eterik beden, duyumlar ve zihin üzerine etki­
leri vardır. Nasıl çalıştıkları tam olarak bilinmese de
yaygın ve sürekli kullanımları işe yaradıklarını açıkça
·

ortaya koymaktadır.
Mısırlılar tütsülerin nasıl karıştırılacağına çok dikkat
ederlerdi ve bunu bir sanat haline getirmişlerdi. En bi­
lilnen Mısır tütsüsü, özel bir ayinle hazırlanan Kyp­
hi' dir. Leu Vinci, Plutarch' dan yaptığı alıntısında şöyler
der:

272
Bu tütsüde içiçe kareler halinde on altı ayn malze­
me bulunur ve hepsi de geceyle ilgilidirler. Bu tütsü­
nün; soluyana sakinlik ve uyku vererek onu yatıştırma,
düşlerini aydınlatma, günlük sıkıntının yarattığı gerilimi
boşaltma özelliği vardır.
Çeşitli yazarların farklı tarifeler vermelerine rağmen
tütsünün en genel malzemesi buhurdur. Eskiden buhur
ağacının Somali' de uçan yılanlarca korunduğuna inanı­
lırdı. Yalnızca belli aileler reçinesini toplayabilirlerdi ve
toplamadan önce kişi arındırılmak zorundaydı.
Hindistan, zamanında parfümleriyle, özellikle de
hoş kokulu sakızları ve reçineleriyle ünlüydü . Kokulu
ağaçların belki de en tanınanı olan sandalağacı, havayı
arındırmak ve ruhsal çalışmaya hazırlamak için kullanı­
lırdı. Eski Yunan' da evlerde havanın kokusunu güzel­
leştirmek için sedir ve mersin ağaçlan yakılırdı. Tütsü­
nün Yunanistan' a tapınaklarında tütsü yakılan Afrodit
kültüyle Fenike' den Kıbrıs yoluyla geldiğine inanılıyor­
du .
Yanan otlar ve yağlar büyüsel özelliklerini serbest
bırakırlar ve büyü yapmak için gerekli ortamı hazırlar­
lar.
En iyisi kendi tütsünüzü yapmanızdır ve bugünler­
de malzemelere ulaşmak da eskiye göre kolaylaşmıştır.
Aşağıda mevsimlere ve istenen etkiye göre değiştirilebi­
lecek standart bir tarife verilmiştir.

2 ölçek misk
3 ölçek toz süsen otu
10 ölçek sandalağacı
3 ölçek patchouli yaprağı
3 ölçek benzoin
5 ölçek tarçın
5 ölçek sarı sakız
10 ölçek buhur.

273
Hepsini kanşhnn ve kömürden bir diskin üzerine
serpin. İstediğiniz zaman yakabilirsiniz.
Bitki bilgisi neredeyse sınrrsızdrr. İlginizi çeken ko­
nularda bibliyografyaya bakabilirsiniz.

274
EK A
--

Sinir sistemi

Brooklime
Coltsfoot Kabalam Tussilago farfara
Comman mallow Büyük Ebegümeci Malva Sylvestris
Mullein Sığırkuyruğu Verboscum Thapsus
Feverfew Pireotu Chrysanthemum Parthenium
Primrose Mart Çiçeği Primula vulgaris
Wild parsnip Kelemenkeşir Pasfanica

Kalp ve dolaşım
Bugle Mayasır otu Ajuga reptans
Dyers grenweed Boyacı Katırtırnağı Genisto tinctoria
Golden rod (Altın sopa) Solidago virgavera
Figwort Sıraca otu Scrophularia nodosa
Yarrow Beyaz Civan Perçemi Achillea millefolium

Göğüs ve gırtlak
Coltsfoot kabalak Tussilago Farfara

275
Elecampane Andız otu İnula helenium
Mullein Sığırkuyruğu Verbascum Thapsus
Sweet violet Menekşe Viola odorata
Comfrey Karakafes Symphtum officinale
Water mint Dere nanesi Mentha aquatica

Mide ve bağırsaklar
Herb Robert (Çoban Robert) Beranium robertianum
Herb Bennet Su karanfili Guem urbanum
Dandelion Kara Hindiba Taraxacum officinale
Angelica Melek otu Angelica archhangelica
Wild corrot Yabani havuç Davcus carota
Water mint Dere nanesi Mentlia aquafica

Deri, yaralar ve yanıklar


Great Plantain Boğa yaprağı Plantago majör
Figwort Sıraca otu Scruphularia nodosa
Burdock Dulavrat otu Arctium lappa
Butterbur Lapaza çiçeği Patasites hybridus
Bistort Polygonum Bistorto
Foxglove mayasıl otu Digitalis purpurca
Common mallow Büyük Ebegümeci Malva sylvestris
Red clover . Çayır Dutu Trifolium pratense

Acı verici yaralanmalar


Lords and Ladies Danaayağı Arum maculatım
Burdock Dulavrat otu Arctium lappa
Borage Sığırdili Borago Officinalis
Primrose Mart çiçeği Primula vulgoris
Meadowsweet Keçisakalı Fi!ipendula ulmaria

İdrar yolları
Wild corrot Yabani havuç Ducus Carota
barlic mustard Sarmısak otu Allaria petiolata
Alexanders Yabani kereviz Smynium olusatrum

276
Common agrimony Koyun otu Agrimonium eupatorium
St Johns wort Binbirdelik otu Hypericum perfoliatum
Cowslip Çoha çiçeği Primulo veris
Witch brass Ayrık otu Agropyrens repens

Kadın rahatsızlıkları
Leman balın Oğul otu Melisa officinalis
Catmint Kedi nanesi Nepeta cataria
Mugwort Misk otu Artemisia vulgaris
Kaspberry Ahududu Rubus ideus
Yarrow Kandil çiçeği Achillea millefolium

Aşk iksirleri
Jasmin Yasemin Jasminum officinalis
Sandalwood Sandal ağacı Santalum album
Myrtle Mersin Myrica gale

Zehirli bitkiler
Thom apple Baru çiçeği Datura stramonium
Aconite Kurtboğan Aconitum napellus
Cinq1;1efoil Beşparmak otu Potentillo reptans
Deadly nightshade Deli o tu A tropa belladonna
Henbane Ban otu Hyoscyamus niger
Mandrake Güzelavrat otu Atropa mandragara
Helebore Akçöpleme Veratrum album

277
EKB

İLAÇ ÇARKININ GENEL PLANI

Yaratım taşı
Merkez daire
büyüme Penettya
dönüşüm Dyers greenweed (bbyacı yeşilliği)
çürüme Cezayir menekşesi ve porsuk ağacı

İç daire
su Adaçayı, (Ayı gediği)
ateş Isırgan otu, bayır turpu, büyük kırlangıç otu
hava Fındık, kedi otu
Ana Tanrıça Gündüz sefası, misk otu, söğüt
Güneş Binbirdelik otu, öküz gözü
Ay Kurtbağrı, sardunya, gözlük otu.
Toprak (Dünya) Kandil çiçeği, boğa yaprağı, karakafes otu

Dış daire
S aflık keten, hercai menekşe, karakafes otu

279
Annma kabalak, hatmi çiçeği, kuzukulağı
Yenilenme Adaçayı, limon merhemi, karahindiba
Bilgi Haseki küpesi, pire otu, ısırgan otu
Açıklık Kandil çiçeği, mayasıl otu, gündilz sefası
Aydnnlanma Kedi otu, keçisakalı
Büyüme (Ayı gediği), yaban süseni, sardunya
Aşk Binbirdelik otu, sanmsak, heardal bitkisi
Güven Çuha çiçeği, misk otu
Deneyim Kedi nanesi, papatya
İçe bakış Nane, sarımsak, süpürge otu
Kuvvet Adaçayı, karahindiba

280
EK C

UYGUNLUKLAR

Uygunluklar kendi büyülerimizi ve ayinlerinizi ya­


parken kullanılırlar. Örneğin aşk üzerine çalışacaksanız
suyu, Venüs'ü ve Ay'ı bilmelisiniz. Benzer biçimde
etüd için hava ve Merkür önemlidir. Yağlar vücudunu­
zu kutsamaya ve mumlar da tütsüleri yakmaya yaı:arlar.
Büyünüze ya da ayininize en uygun atmosferi ve duy­
guyu seçmelisiniz. Sihirsel çalışma için gezegenler, öğe­
ler, tütsüler, yağlar, mumlar, haftanın günleri; hepsi
uyumlu olmalıdrrlar.

DÖRT ÖGE

TOPRAK
Yön: Kuzey
Asrtrolojik işaretler: Boğa, Başak, Oğlak

281
Gezegen: Satürn
Kurallar: Fiziksel beden, toprak, büyüyen herşey,
hayvanlar, maddi dünya doğum ve ölümün fiziksel
çemberi, para, verimlilik, şehvet
Mevsim: Kış
Renkler: Siyah, yeşil ve beyaz
Araç: Tılsım
Duygular: Durağanlık, melankoni
Tüm toprak ve verimlilik tanrıçaları: Demeter

su

Yön : Bah
Asrtrolojik işaretler: Yengeç, Akrep, Balık
Gezegenler: Ay ve Venüs
Kurallar: Duygular, düşler, aşk, üzüntü, göl, deniz,
tüm sular ve akışkanlar, bağımsızlık, ruhsal güçler.
Aşk, verimlilik (Toprakla birlikte) aile (anne - merkezli)
Mevsim: Sonbahar
Renkler: Mavi, mavi-yeşil, gri, çivit, deniz yeşili
Araç: Kupa
Duygular: Aşk, korku
Tüm deniz ve aşk tanrıçaları: Afrodit, İsis, Mari

ATEŞ
Yön: Güney
Asrtrolojik işaretler: Koç, Arslan, Yay
Gezegenler: Güneş ve Mars
Kurallar: Enerji, eylem, cesaret, tepki, büyük plan­
lar, ateşler, saflaşhrrna, cinsel istek, çöller, volkanlar
Mevsim : Yaz
Renkler: Kırmızı, altın, koyu vişne, portakal

282
Araç: Asa
Duygular: Hırs, kızgınlık
Tüm ateş tanrıçaları: Brigit, Hestia, Vesta

HAVA
Yön: Doğu
Astrolojik işaretler: İkizler, Terazi, Kova
Gezegenler: Merkür, Jübiter (öğrenme ve felsefe ge­
zegeni olarak)
Kurallar: Düşünce, iletişim, enerji, hız, teori, öğren-
me. Dağlar ovalar, yüksek kuleler, rüzgar ve nefes
Mevsim : İlkbahar
Renkler: San, beyaz, gümüş, mavi-gri
Araç: Kılıç
Duygular: Eğlence, endişe
Tüm hava tannçalan: Vrania, Arianrhod, Aradia,
Nuid

GEZEGENLER

Güneş
Astrolojik işaret: Arslan
Gün : Pazar
Renkler: Alhn, san
Tütsüler: Ardıç, biberiye, kadife çiçeği, öküzgözü,
karanfil, buhur, tarçın, melek otu, misk, amber, san sa­
kız, portakal, limon
Taş : Topaz
Kurallar: Kalp, başarı, liderlik, cesaret, geni�kın c ,
iyimserlik, yaratıcılık, büyüme, çocuklar.

28:1
Anahtar sözcükler: Otorite, ışık, onur, sıcaklık, gör­
kem

AY
Astrolojik işareti: Yengeç
Gün: Pazartesi
Genel renkler: Beyaz, gümüş, Yeni ay; gümüş, do­
lunay; kırmızı, karanlık ay; siyah
Tütsüler: Yasemin, mersin, ylang ylang, beyaz san­
dal ağacı
Taşlar: Aytaşı, inci, kristal
Kurallar: Üretim dairesi, verimlilik, ruhsal güçler,
düşler, yaratıcılık, doğum .
Yeni ay: Bakire, başlangıçlar, katılım, doğum, saflık.
Dolunay: Anne, doğurganlık, yaratıcılık, cinsellik,
olgunluk.
Karanlık ay: Kron� ileri yaş, ölüm, bilgi, yalnızlık,
sonlar.
Anahtar sözcükler: Akışkanlık, değişim, düşsellik,
karanlık, nemlilik, kadınsılık.

MERKÜR
Astrolojik işaretler: İkizler, Başak
Gün : Çarşamba
Renkler: Metalik, değişken renkler
Tütsüler: Lavanta, kedi otu, güzel avrat otu, meyan
kökü, anason, Hindistan cevizi yaprağı, sandal ağacı
(bazıları bunu Merküre Ay'dan daha yakın bulurlar.
Taşlar: Akik, topaz.
Kurallar: Fikirler, sözlü ya da yazılı iletişim, çabuk­
luk, hırsızlık, aldatma, gülünçlük.

284
A naMar sözcükler: Meşgul, ikisel, parlayıcı, uyuII\
saıi, layan, sinirli, hızlı.

VENÜS
Astrolojikr işaretler: Boğa, Terazi
Gün: Cuma
Renk: Yeşil
Tütsüler: Kırmızı sandal ağacı, badem yağı, yase­
min, gül, menekşe, mine çiçeği, çilek, elma, nane, misk
otu, inci çiçeği, mürver, kekik
Taşlar: Zümrüt, mercan, lazurit
Kurallar: Aşk, cinsel istek, arkadaşlık, uyum, güzel­
lik, yaratıcılık, sevimlilik, sevinç, tiryakilik.
Anahtar sözcükler: Sevdalı, barışçıl, aşık, zarif

MARS ·
Astrolojik işaretleri: Koç, Akrep
Gün: Salı
Renk: Kırmızı
Tütsüler: Zencefil, biber, pelin otu, tüm halisünas­
yonikler, sarımsak, ısırgan otu, tütün, san sakız, sapar­
na, patchoili, kendir, alıç
Taşlar: Kantaşı, lal taşı, yakut
Kurallar: Savaşçılık, enerji, spor, cesaret, umursa­
maz, sinirlilik, hırs
Anahtar Sözcükler: Mücadele, öfke, enerji, cesaret,
anlaşmazlık

28Ei
/ÜBİTER
Astrolojik işaretler: Balık, Yay
Gün: Perşembe
Renkler: Mor
Tütsüler: Karahindiba, hodan, ada�yı, oğul otu,
kırmızı karanfil, keçisakalı otu, süsen kökü
Taşlar: Mor yakut, turkuaz
Kurallar: Onur, zenginlikler, güç, şöhret, başan, li-
,

derlik, kan un, yüksek eğitim, fels.efe


Anahtar sözcükler: Lüks, cömert, zengin, hayırse­
ver, ölçüsüz, başarılı

SA1ÜRN
Astrolojik işaretler: Oğlak, Kova
Gün: Cumartesi
Renk: Siyah
Tütsüler: Bıldıran otu, güzelavrat otu, atkuyruğu,
deli otu, tüm kötü kokan otlar, baldıran, ban otu.
Taş: Damarlı akik
Kurallar: Zaman, soyutlanma, yalnızlık, ileri yaş,
üzüntü, sinirlilik, ölüm, engeller.
Anahtar sözcükler: Çetin, muhafazakar, sağduyulu,
dikkatli, cimri, sakin, saygısız, bahtsızlık .

TÜTSÜLER
Kendi gezegensel ya ı:ia öğesel tütsülerinizi yapmak
için gezegenin ya da öğenin otlannı ve yağlannı kanştı­
nn, gezegenin gününde hepsiili birleştirin. Örneğin;
güneş tütsüsü, pazar günü yapılır ve şunlan içerebilir:

286
Kadife çiçeği, biberiye, juniper yemişleri, portakal kabu­
ğu, safran, · süsen kökü ve öküz gözü yağı.

MUMLAR

Yakacağınız mumlan renklerine gö�e seçin.


Beyaz: Barış, arınma
San: Para, sağlık, çekicilik.
Portakal: Mutluluk, sağlık
Mor: Yoğunlaşma
Mavi: Arınma
Yeşil, Sağlık, arınma, mutluluk
Pembe : Aşk, cinsel çekicilik
Kırmızı: Cesaret, öfke, hırs
Siyah: Lanetleme, kötü titreşimler
Gümüş : Kehanet, astral yolculuk, büyücülük.

KUTSAMA YAGLARI

Bu yağlan, yakmadan önce mumlan ve kendinizi


k u t samak için kulanın. Bu yağlar, aklın derinlerinde iş­
ll'rler. Mümkün olduğu kadar saf halde alın. Sentetik
ya )� lar kullanmayın.
Karanfil: Ruhsal yaşamı geliştirme, saflaştırma ve
yi"ı rl'l m e
Sardunya : Eylem, cüret, tuttuğunu koparmak.
B uhur: Ruhsal güç, meditasyon, geleceği görme
V a n i l ya : Uyuşturucu, afrodizyak
l l a n ı ıneli: Düşünürler, iletişimciler, düşsel
� ; cı ı ı ı h ii l . Dikkatsiz, Don Kişotvari, değişken, yap-
1 1 1.11 ıklı
\ . ı � .ı · ı ı ı i n : Afrodizyak, şans, başarı, sersemletici

287
Lavanta: Sakinleştirme, yatıştırma, genişleme
İnci çiçeği: Utangaç, çekingen, nazik, duyarlı
Misk: Amaca bağhlık, akılcılık, erotik, duyarlı
San sakız: Sihirli, sersemletici, ruhsal, güzel kokan,
yüksek
·

Patchouli: Hırs, sapkınlık, sersemletici, uyuşturucu


Gül: Duyumsal, aşık, uyumlu, eskiden kalma, gü­
venli
Biberiye : Cesur, gözüpek, enerjik, olağandışı, koru­
yucu
Sandal ağacı: Erotik, duyumsal, geleceğe göre,
uyum sağlayan .
Mine çiçeği: Güçlü, esnek, ileriyi gören
Menekşe: Nazik, tatlı, uyumlu, dengeli.
Ylang ylang: Sersemletici, uyuşturucu, duyumsal,
erotik
Bu kısa bir listedir, daha birçok çeşit vardır. " Kadın­
lar İçin Şifalı Otlar" adlı eserimde bitkilerin sihirsel kul­
lanımı geniş olarak incelenmiştir. (Womens Press, 1992)

- 0 -

288
I S B N 9 7 5 - 8 1 2 2 - 1 9-3

ı �m�ıı m
9 789758 1 22 1 96 > ---

You might also like