You are on page 1of 25

1.

GİRİŞ
Bu bölümde, ele alınan makaledeki silindirik kabuğun hidroelastik titreşim
karakteristiklerinin (doğal frekansları ile karşılık gelen mod şekilleri) elde edilmesinde tercih
edilen deneysel titreşim analizi (modal testing) ile sınır eleman metodu (boundary element
method) kısaca açıklanmıştır.

1.1. TİTREŞİM TESTİ (MODAL TESTING)


Bir sistemin dinamik davranışını tahmin etmek için bir yapının veya makinenin doğal
frekanslarını isabetli bir şekilde tespit etmek oldukça önemlidir. Bu nedenle, bir sistemin
titreşim testini gerçekleştirmenin başlıca nedeni, doğal frekanslarını belirleyebilmektir.
Titreşim testini gerçekleştirmenin bir başka nedeni ise test için önerilen analitik bir modelin
doğrulanmasıdır. Örneğin, teorik sistem için önerilen analitik modeller, belirli bir frekans ve
mod biçimi kümesi elde edilmesini sağlar. Aynı sistem üzerinde bir titreşim deneyi
gerçekleştirilerek, ölçülen frekanslar ve mod şekilleri, analitik model tarafından tahmin
edilenlerle uyumluysa, model doğrulanmış olur.

Titreşim testinin bir diğer önemli kullanımı, belirli bir cihazın dinamik dayanıklılığını
deneysel olarak belirlemektir. Bu durumda, test edilen sistem belirli bir süre için belirlenmiş
girdiler tarafından titreştirilir veya zorlanır. Test bittiğinde, test parçası hala orijinal görevini
yerine getirebiliyor olmalıdır. Bu tür testlerin amacı, bir makine parçasının veya yapısının
belirli bir dinamik çevrede sorunsuz bir şekilde çalışabileceğine dair deneysel kanıt
sağlamaktır.

Titreşim testi ayrıca bakım amacıyla makinede arıza teşhisinde kullanılır. Buradaki fikir, bir
yapının veya makinenin doğal frekanslarının sürekli izlenmesidir. Frekansta bir değişim veya
başka bir titreşim parametresinde gözlenen sapma, bekleyen bir arızayı veya bakım
gereksinimini gösterebilir. Bu tür titreşim ölçümleri, makinelerin genel durum izleme ve
yapısal güvenliğinin saptanmasının bir parçasıdır.

1.1.1. Titreşim Testinde Kullanılan Cihaz ve Ekipmanlar

Veri toplama ve sinyal işleme donanımı geçmiş yıllarda önemli ölçüde değişmiştir ve
bilgisayar teknolojisindeki ilerlemelerin sonucu olarak hızla değişmeye devam etmektedir. Bir
titreşim ölçümü genellikle birkaç donanım bileşenini gerektirir. Gerekli temel donanım
elemanları, yapıya bilinen veya kontrollü bir giriş kuvveti sağlamak için kaynak uyarımından,
yapının mekanik hareketinin bir elektriksel sinyale dönüştürülmesini sağlayan bir
dönüştürücü, karakteristiklere uyan bir sinyal koşullandırma cihazı ile sinyal işleme ve modal
analiz bilgisayar programlarının yer aldığı bir analiz sisteminden (veya analizörü)
oluşmaktadır.

Şekil 1: Titreşim testinde kullanılan donanımlar

Titreşim testinde en yaygın kullanılan iki uyarıcı, sarsıcı (elektromanyetik veya


elektrohidrolik) ve darbeli çekiçtir. Tercih edilen cihaz genellikle, uygun şekilde
boyutlandırıldığında, kolayca ölçülebilen cevaplara yol açacak kadar büyük girişler sağlama
yeteneğine sahip olan elektromanyetik uyarıcıdır. Ayrıca çıktı, bazen güç geri bildirimi
kullanılarak elektronik olarak kolayca kontrol edilir. Girdi sinyali, test edilen yapının
gereksinimlerini karşılamak üzere uyarlanabilen tahrik sinyali, bir sinüzoidal, rastgele veya
uygun başka bir sinyal olabilir.

Bir geniş bant sinüs girişi, küçük bir değerden, bir frekans aralığını kapsayan daha büyük
değerlere kadar bir dizi farklı frekansta sabit büyüklükte bir harmonik kuvvetin
uygulanmasını içerir. Tahrik frekansının her bir artan değerinde, tepki büyüklüğü ve fazı
ölçülmeden önce yapının sabit duruma ulaşmasına izin verilir. Elektromanyetik sarsıcı,
temelde manyetik alandaki bir şaftı çevreleyen tel bobinlerinden oluşan doğrusal bir elektrik
motorudur. Bobine uygulanan alternatif akım, şafta bir kuvvet uygulanmasına neden olur ve
bu da, yapıya kuvvet olarak aktarılır. Sarsıcıya (shaker) giren elektrik sinyali, genellikle test
yapısına orantılı bir kuvvet uygulanmasına neden olan bir voltajdır, dolayısıyla yapıya çeşitli
farklı giriş sinyalleri vermek için bir sinyal oluşturucu olarak kullanılabilir.

Sarsıcılar test yapısına tutturulduğu ve önemli bir kütleye sahip oldukları için, sarsıcının
etkisini en aza indirgemek amacıyla sarsıcı ve aparatının büyüklüğünü seçerken araştırmacı
tarafından dikkatli olunmalıdır. Sarsıcı ve ekipmanı, yapıyı başka şekilde kısıtladığı gibi, test
altındaki yapıya (kütle yüklemesi olarak adlandırılır) kütle de ekleyebilir.

a) b)

Şekil 2: Titreşim deneyinde kullanılan tahrik sistemleri: a) elektohidrolik sarsıcı, b) darbe


çekici

Son yıllarda, darbe çekici popüler bir tahrik cihazı haline gelmiştir. Darbe çekicinin
kullanılması, sarsıcı kullanıldığında ortaya çıkan kütle yükleme probleminin meydana
gelmesini önler ve sarsıcıya göre daha hızlıdır. Darbe çekici, çekiç kafasına yerleştirilmiş bir
kuvvet transdüktöründen oluşur. Çekiç daha sonra test yapısına vurmak (tahrik etmek) ve
böylece geniş bir frekans aralığını uyarmak için kullanılır. Darbeli çekiç etkisiyle, dış tahrik
yanıtı sistemin doğal frekanslarının her birinde uyarımlar içerir. Oluşturulan darbe kuvvetinin
maksimum değeri, çekiç kafasının kütlesi ve darbe hızı ile doğru orantılıdır. Çekicin
kafasındaki yük hücresi (kuvvet transdüseri), darbe kuvvetinin ölçülebilmesini sağlar.

Şekil 3: Çekiç darbesinin a) zaman


ve b) frekans domenindeki cevabı
Şekil 3’de, tipik bir çekiç darbesinin zaman geçmişi ve karşılık gelen frekans tepkisi
görülmektedir. Darbe çekici etkisiyle meydana gelen tahrik etkisi tam manasıyla bir birim
impuls şeklinde olamaz, sonlu bir zaman süresine sahip parabolik bir tahrik etkisi yaratır. Bu
nedenle, frekans yanıtı impuls fonksiyonunda olduğu gibi düz çizgi değildir, aksine Şekil 3-
b’de görüldüğü gibi tahrik etkisinin frekans domenindeki karşılığı periyodiktir. Darbe süresi
ve dolayısıyla frekans cevabının şekli hem çekiç hem de yapının kütlesi ve sertliği tarafından
kontrol edilir.

Şekil 4: Titreşim deneyinde sistemin cevabını ölçmek için kullanılan ivmeölçerler

Titreşim deneyinde, darbe etkisi altındaki sistemin cevabını ölçmek için dönüştürücü
(transducer) kullanılır (Şekil 4). En popüler ve yaygın olarak kullanılan dönüştürücüler
piezoelektrik kristallerden oluşmaktadır. Piezoelektrik malzemeler, kuvvet etkisi altında
elektrik yükü üretir. Çeşitli tasarımlarla, bu materyalleri içeren transdüktörler, kuvvet veya
lokal hızlanma ile orantılı sinyaller yaratacak şekilde tasarlanırlar. Titreşim deneylerinde
kullanılan transdüktörlerin en önemlisi ivmeölçerlerdir. İvmeölçerler, bir piezoelektrik
materyalle ayrılmış, yapıya bağlı olan iki kütleden oluşur. Piezoelektrik materyal çok sert bir
yay gibi davranır. Bu, dönüştürücünün bir rezonans frekansına sahip olmasına neden olur.
İvmeölçerin üst frekans sınırı genellikle, monte edilen malzemenin rezonans frekansı ile
belirlenir.

Titreşim tepkilerini elde edebilmek için yük hücreleri (load cell) de kullanılabilir (Şekil 5). Bir
yük hücresi, dış tahrike maruz kaldığında elektrik direncinde bir değişim sergileyen metalik
veya yarı iletken bir malzemedir. Yük hücreleri, bir iletken telin, çok küçük bir yüzey üzerinde
serpantin bir tarzda ileri-geri bükülmesiyle üretilirler; burada yük hücreleri, ölçülecek olan
cihaza ya da yapıya uygun şekilde bağlanmaktadır. Yapının geriniminin (strain) artmasıyla,
serpantin telin direnci değişir. Gösterge, yük hücresindeki direnç değişimini ve dolayısıyla test
örneğindeki gerilimi ölçmek için kullanılan bir Wheatstone köprüsü devresinin bir parçasıdır.

Şekil 5: Titreşim deneyinde sistemin cevabını ölçmek için kullanılan yük hücresi (load cell)

Sistemin cevabı uygun şekilde elde edildikten sonra, sinyal işleme için bir analizöre
yönlendirilir. Kullanımda çeşitli tipte analizörler bulunmaktadır. Standart hale gelen tip, hızlı
Fourier dönüşümü (Fast Fourier Transform) analizörü olarak da adlandırılan dijital bir Fourier
analizörüdür. Temel olarak analizör, bir sinyal koşullandırma amplifikatöründen kuvvet, hız,
yer değiştirme veya ivme şeklindeki çıktıyı temsil eden analog voltaj sinyallerini alır. Bu sinyal
filtrelenir ve hesaplama için sayısallaştırılır. Giriş ve çıkışlar arasındaki sinyallerin ayrı ayrı
frekans spektrumları hesaplanır. Analiz edilen sinyaller, doğal frekanslar, sönümleme oranları
ve sayısal veya grafik göstergelerdeki mod şekilleri gibi bilgileri üretmek için çeşitli şekillerde
işlenebilir.
1.2. HİDROELASTİK TİTREŞİM ANALİZİ

1.2.1. Sınır Eleman Metodu

Sınır eleman metodu; mekanik sistemler ile mühendislik yapılarının dış yükler etkisi altındaki
davranışlarını incelemek amacıyla geliştirilmiş hesaplamalı bir yöntemdir. Burada dış yükler
ile ifade edilmek istenen, sınırları belirlenmiş bir ortamda sistemin yanıtlarını temsil eden alan
fonksiyonları (sıcaklık alanı, deplasman alanı, gerilme alanı, v.b.) ile; ısı, yüzey gerilmeleri,
bünyesel kuvvetler, hatta homojen olmayan sınır koşulları gibi birçok farklı durumu
kapsamaktadır.

Sayısal hesaplama yöntemleri, deneysel yöntemlere nazaran çok daha düşük maliyetli
olmaları sebebiyle mühendislik uygulamalarında sıklıkla tercih edilmektedir. Yaklaşık yarım
asırdan beri en yaygın hesaplamalı yöntemlerden biri olarak sonlu elemanlar metodu (FEM)
karşımıza çıkmaktadır. Fakat yapı tarafından işgal edilen hacmin tamamına ağ elemanları
(mesh) atama gerekliliği, karmaşık geometrilere ağ elemanları atamada karşılaşılan zorluklar,
sonsuz ortamlar için problemin etki alanının sınırlandırılması gerekliliği, dördüncü veya daha
yüksek mertebeden diferansiyel denklemler tarafından yönetilen problemlerde uygunluk
koşullarının sağlanmasında yaşanılan zorluklar gibi faktörler, sonlu elemanlar metodunun
dezavantajları olarak karşımıza çıkmaktadır.

Sınır elemanlar metodu (BEM) benzer şekilde değerlendirildiğinde, birçok avantajdan


bahsetmek mümkün olmaktadır:

i. Ele alınan sistemin yalnızca sınır bölgelerinin ayrıklaştırılıyor olması, sonlu elemanlar
metoduna göre bilinmeyen miktarını oldukça azaltmaktadır.
ii. Problemin sonsuz bir ortamda ele alındığı durumda, sınır eleman formülasyonunun dış
bölge için elde edilmesi sonsuzdaki koşulların sağlanması için probleme ait temel
çözüme de bağlı olarak, genellikle tek başına yeterli olmaktadır. Ayrıca temel çözüm
birçok durumda, Sommerfeld ışınım şartını herhangi bir işleme gerek duyulmadan
doğrudan sağlıyor olması, sınır eleman yönteminin önemli avantajlarındandır.
iii. Sınır eleman yöntemi ile problemi sınırlayan ortam boyunca alan fonksiyonlarının
(akı, gerinme, gerilme, moment, v.b.) türevlerinin yanı sıra, ortam içinde veya sınır
üzerindeki herhangi bir noktadaki tekil kuvvet veya momentler matematik modele
kolayca dâhil edilebilir.

iv. Sınır eleman metodu yardımıyla, geometrilerde ani değişimlerin bulunduğu çatlak
modellenmesi gibi farklı problemler kolayca ele alınabilir.

2.3.1 Metodun tarihsel gelişimi

1980’li yılların başlarına kadar sınır eleman metodu, sınır integral eşitliği metodu (BIEM)
olarak adlandırılmaktaydı. Problemlerin sınır integralleri kullanılarak çözümlenmesine dair ilk
adım George Green (1793 – 1841) tarafından atılmıştır. Green 1828 yılında gerçekleştirdiği
bu çalışmada, integral formda ifade ettiği Laplace Denklemi’ni, Dirichlet ve Neumann sınır
koşulları altında, kendi adı ile anılan Green Fonksiyonu aracılığıyla çözmüştür. 1872 yılında
Betti, geliştirdiği metot yardımıyla elastisite teorisine ait denklemler ile bu denklemlerin
çözümlerini integral formda elde etmiştir.

Sınır integral denklemlerinin oluşturulması 20. yüzyılın başlarında Ivar Fredholm’ün (1866 –
1927) çalışmalarına dayanmaktadır. Fredholm, tekil sınır integral denklemini kullanarak,
potansiyel teori probleminde, probleme ait bilinmeyen sınır değerlerini elde etmiştir. Bu
çalışmada Fredholm, potansiyel problemi sınır integrali çözmek yerine, sınır integral
denklemleri aracılığıyla potansiyel probleme ait gerekli sınır koşullarını elde etmiştir.

Yukarıda bahsi geçen sınır eleman metodolojilerinde, bilinmeyen sınır koşullarının her biri
fiziksel veya geometrik olarak bir anlam ifade ettiği için, bu metotlar Direkt Sınır Eleman
Formülasyonu (DBEM) olarak adlandırılırlar.

Günümüzde sınır eleman metodu ile ilgili gelişmeler, yöntemin doğası gereği ortaya çıkan
tekilliklerin daha isabetli bir şekilde ele alınması, temel çözümü bilinmeyen lineer problemler,
zamana bağlı kompleks problemler gibi daha ileri başlıklar çerçevesinde gerçekleşmektedir.

2.3.2. Sınır integral denklemi

Uzayda herhangi bir P(x,y,z) noktasında bulunan noktasal bir kaynağın var olduğunu
düşünelim. Bu kaynağın Q(x,y,z) gibi bir noktadaki şiddeti Dirac – Delta fonksiyonu
aracılığıyla ifade edilebilir

f (Q )   (Q, P ) (2.1)

Noktasal kaynağın Q noktasında üretmiş olduğu u(Q,P) potansiyeli, potansiyel akış problemi
için
 2u   (Q, P ) (2.2)

ve u(Q,P) basınç alanı akustik problemi için

( 2  k 2 )u   (Q, P) (2.3)

denklemlerinin probleme ait sınır koşulları altında çözülmesiyle elde edilir. u(Q,P)
fonksiyonu, (2.2) eşitliğini sağlaması durumunda potansiyel akış probleminin temel çözümü;
(2.3) eşitliğini sağlaması durumunda Helmholtz denkleminin temel çözümü olarak
adlandırılır. (2.2) ve (2.3) denklemlerini sağlayan u ve v olarak tanımlanmış iki fonksiyon
olduğunu varsayalım. Green’in ikinci özdeşliği kullanılarak, bu iki fonksiyon aracılığıyla
aşağıdaki eşitlik elde edilir

 v(q, P) 
 
u (q )
 u (Q) (Q, P)d    v( q, P )  u ( q) ds
 nq nq  q
  (2.4)

Ω, Laplace ve Helmholtz denklemlerinin tatbik edildiği uzayın bütününü ifade etmekte iken;
 ise ortamın sınırlarını ifade etmektedir. Q ve P noktaları ortam içinde; q noktası ise sınır
üzerinde bulunmaktadır.

(2.4) eşitliğinin sol tarafındaki integralin, Dirac-Delta fonksiyonun tanımı kullanılarak u(P)
değerine eşit olacağı açıktır

 v ( P, q ) 

u (q )
u ( P )   v ( P, q )  u (q ) ds
 nq nq  q
 (2.5)

(2.5) eşitliği, Green’in üçüncü özdeşliği olarak bilinmektedir ve v ve v n ifadeleri sırasıyla


sınır üzerindeki herhangi bir q noktasında Laplace ile Helmholtz denkleminin temel çözümü
ile temel çözümün yüzey normali doğrultusundaki türevini temsil etmektedirler ve 3 boyutlu
Laplace problemi için aşağıdaki gibi ifade edilebilirler

1
v(Q, P ) 
4 r
v v r 1 r
(Q, P)    
n r n 4 r n
2
(2.6)

Akustik problemi için Helmholtz denkleminin temel çözümü ile temel çözümün yüzey
normali doğrultusundaki türevleri ise aşağıdaki gibidir
e
 ikr

v(Q, P) 
4 r
v 1  ik 1   ikr
(Q, P )   r  r 2  e
n 4 (2.7)

(2.5) eşitliği, Laplace ve Helmholtz denklemlerinin uygulandığı ortama ait herhangi bir P

noktasındaki çözümün, sınır üzerindeki u ile yüzey normali doğrultusundaki türevi u n


aracılığıyla elde edilebileceğini ifade eder.

(2.5) denklemi ile ifade edilen integral eşitliğinin sol tarafında yer alan fonksiyon haricindeki
diğer tüm terimler sınırda tanımlı haldedirler. Eşitliğin sol kısmında yer alan fonksiyonun
tanımlı olduğu ortama ait P noktası, sınır üzerine taşınırsa, eşitlik tamamıyla sınır boyunca
tanımlanmış olur ve böylece ele alınan problem, yalnızca sınır boyunca bilinmeyen ifadelerin
araştırıldığı bir probleme indirgenmiş olur. Bu amaçla, Şekil 6’da görüldüğü üzere, sınır
üzerinde yer alan herhangi bir p noktasının etrafında ε yarıçaplı bir küre oluşturularak, sınır
üzerindeki p noktası yönetici denklemin geçerli olduğu ortama dâhil edilmiş olur. Sınır
üzerindeki bölme işleminin ardından (2.5) ile tanımlanmış integral eşitliği, yüzeyden

   
ayrıştırılan alanı ile ayrıştırma sonucunda sınır yüzeyinin kalan kısmında, , geçerli
olacak şekilde iki kısma ayrılmış olur

 
u ( q) v( P, q)
u ( q)  v ( P, q ) d   u (q) d 
nq nq
 

 
u (q ) v( P, q )
 v( P, q ) d   u (q ) d 
nq nq
 
(2.8)

q
Γ - Γε

θ



Şekil 6: Sınıra ait q noktasının  uzayına ötelenmesi.

  0 durumunda (2.8) eşitliği sınır integrallerinin davranışlarının araştırıldığı bir limit değer
problemi olarak düşünülebilir. (2.6) eşitliği ile Laplace denklemi için tanımlanmış olan temel
çözüm ve temel çözümün yüzey normali doğrultusundaki türev ifadeleri aracılığıyla, (2.8)


eşitliğinde küresel yüzeyine ait integraller,   0 koşulunda
 
2

 
u (q ) u (q ) 1 2
Lim v ( P, q ) d   Lim  cos  d d  0
 0 nq  0 nq 4
 0  2

 
2

 
v( P, q ) 1  (q)
Lim u (q) d   Lim u (q )  2 cos  d d  u (q )
nq 4 2
2
 0  0
 0 
2 (2.9)

olarak elde edilirler. Benzer şekilde (2.7) eşitliği ile Helmholtz denklemi için tanımlanmış
olan temel çözüm ve temel çözümün yüzey normali doğrultusundaki türev ifadeleri


aracılığıyla, (2.8) eşitliğinde küresel yüzeyine ait integraller,   0 koşulunda

 
u (q ) u (q ) 1  ik
Lim v ( P, q ) d   Lim e d    0
 0 nq  0 nq 4
 

 
v ( P, q ) 1  ik 1   ik  (q)
Lim u (q ) d   Lim u (q )   2 e d   u (q )
 0 nq  0 4     2
 

(2.10)

(2.9) ve (2.10) eşitliklerindeki integrallerin, Helmholtz ve Laplace problemleri için   0


limit durumunda aynı değeri aldıkları görülmektedir. Böylece Laplace ve Helmholtz
denklemleri için sınır integral denklemleri, (2.9) ve (2.10) eşitliklerindeki limit integral
ifadelerinin sonuçları kullanılarak nihai halini almış olur

 
u ( q) v( P, q)
c(q )u (q)  v( P, q ) d   u (q ) d 
nq nq
  (2.11)

c(q) ile ifade edilen katsayı θ(q)/2π değerine eşittir ve sınıra ait q noktasının konumu ile
bölgenin geometrisiyle doğrudan ilişkilidir. Kaynağın, ayrıklaştırma ile oluşturulan panel
elemanların geometrik merkezinde olduğu sabit şiddetli sınır eleman formülasyonunda c(q)
katsayısı sınıra ait her nokta için 1/2 değerini alacaktır.

2.3.3 Ayrıklaştırma metodu

Yapı – akışkan etkileşimi probleminin sayısal olarak incelenebilmesi için, bir önceki bölümde
Laplace ve Helmholtz denklemleri için elde edilen sınır integral denklemlerinin
ayrıklaştırılması gerekmektedir. Şekil 7’de görüldüğü üzere ayrıklaştırma (discretization)
olarak adlandırılan bu süreç yardımıyla oluşturulan denklem sistemi, probleme ait sınır
koşulları altında, tercih edilen hesaplama yöntemi aracılığıyla çözülerek her bir sınır elemanı
üzerindeki birincil veya ikincil değişkenler elde edilebilir.

a) b)

Şekil 7: a) Sürekli sistem, b) Ayrıklaştırılmış sistem.

Sürekli sistemin N adet eleman ile ayrıklaştırıldığı düşünüldüğünde, (2.11) ile ifade edilen
sınır integral denklemi; her bir panele ait birincil ve ikincil değişkenlerin, diğerleriyle
ilişkisini içeren bir denklem sistemine dönüşür
N N

c(q)u (q)  
j 1 j
v ( P, q )
u (q)
nq
d  j  
j 1 j
u (q )
v( P, q)
nq
d  j
(2.12)

Γ j, j. sınır elemanın yüzeyini temsil etmektedir. (2.12) eşitliği ile oluşturulan denklem
sisteminin çözülebilmesi için, her bir sınır elemanına ait sınır koşulunun, birincil veya ikincil
değişken aracılığıyla tanımlanmış olması gerekmektedir.

Bu çalışma kapsamında incelenen makaledeki geometriye ait sınır yüzeyi üçgen veya dörtgen
elemanlar ile ayrıklaştırılmış, ayrıca sınır elemanının yüzeyi boyunca birincil veya ikincil
değişkenin şiddetinin sabit ve sayısal değerinin eleman yüzeyi boyunca, elemanın geometrik
merkezindeki değerine eşit olduğu kabul edilmiştir (Şekil 8). Birincil ve ikincil değişkenlerin
sınır eleman yüzeyi boyunca sabit olması, (2.12) denkleminde bu iki değişkenin integral
dışına alınabileceği anlamına gelir. Daha önce bahsedildiği üzere c(q) katsayısının düzgün
yüzeylerde 1/2 olduğu düşünüldüğünde, tüm bu kabuller ışığında (2.12) denklemi

N   N  
 u j
1
u  
2 i   
 vd  j 
  nq
    v 
 n d  j u j
 q 
j 1
j  j 1
 j  (2.13)

şeklinde elde edilir. (2.13) eşitliğiyle, Helmholtz ve Laplace problemleri için sınır elemanı
yöntemi formülasyonu nihai şeklini almış olur. Laplace problemi için (2.6); Helmholtz
problemi için (2.7) eşitliklerinde elde edilmiş olan temel çözüm ile temel çözümün yüzey
normali doğrultusundaki türevini temsil eden fonksiyonların (2.13) sınır integral denkleminde
kullanılmasıyla probleme ait değişkenler hesaplanmış olur.

Şekil 8: Üçgen ve dörtgen sabit şiddetli sınır elemanları.

Bu çalışmada ele alınan makalede, sonlu eleman yöntemi aracılığıyla ayrıklaştırılmış yüzey
elemanlarına ait vakum durumundaki yer değiştirmelerin büyüklüğü, her bir sınır elemanına ait
hız değerini temsil eden ikincil değişken olarak düşünülerek; Helmholtz ve Laplace
problemleri, (2.13) denklemi ile temsil edilen bir Neumann problemine indirgenmiştir. N adet
sınır elemanı için (2.13) denklem sistemi çözüldüğünde yapı-akışkan etkileşiminin
gerçekleştiği, yapının ıslak yüzeyindeki her bir elemana ait pertürbasyon potansiyeli Helmholtz
ve Laplace problemleri için elde edilmiş olur.
2. ÇALIŞMA KAPSAMINDA ELE ALINAN MAKALENİN
İRDELENMESİ
Bu çalışma kapsamında Dr. A. Ergin ve Dr. P. Temarel tarafından 2002 yılında “Journal of
Sound and Vibration” dergisinde yayınlanmış olan “Free Vibration of a Partially Liquid Filled
and Submerged, Horizontal Cylindrical Shells” başlıklı makale irdelenmiştir.

2.1. Makale Özeti

Bu çalışmada kısmen doldurulmuş ve/veya daldırılmış, yatay silindirik kabuğun dinamik


karakteristikleri (doğal frekanslar ve mod şekilleri) incelenmiştir. Akışkanın ideal olduğu ve
akışkan kuvvetlerinin sadece eylemsizlik etkileriyle ilişkili olduğu varsayılmaktadır: yani
yapının ıslak yüzeyindeki akışkan basıncı yapısal ivmelenme ile aynı fazdadır. Silindirik
kabuğun vakumda dinamik özellikleri standart sonlu elemanlar yazılımı kullanılarak elde
edilmiştir. Analizin "ıslak" kısmında, kabuk yapısının, kabuğun iç kısmındaki ve/veya kabuğu
çevreleyen akışkan ile temas ettiğinde vakumdaki mod şekillerini koruduğu; her bir mod
şekline karşılık gelen bir akışkan yüzey basınç dağılımının var olduğu kabul edilmiştir.
Akışkan-yapı etkileşimi, serbest yüzey boyunca imaj metodunun sınır integral denklemi
yöntemiyle birlikte kullanılmasıyla, genelleştirilmiş eksu kütleleri cinsinden hesaplanmıştır.
Ayrıca yapının dinamik davranışı belirlenirken yapıyı çevreleyen akışkanın hareketleri
neticesinde meydana gelen ıslak doğal frekanslar ve ilgili mod şekilleri hesaplanmış ve mevcut
deneysel ölçümlerle karşılaştırılmıştır.

2.2. Giriş ve Literatür Araştırması

Akışkan ile kısmen veya tamamen temas halinde olan silindirik kabukların dinamik özellikleri,
sıvı depolama tanklarının titreşimi, esnek boru hatları, vb. çeşitli mühendislik uygulamalarında
büyük öneme sahiptir. Tüm bu titreşim problemleri, akışkan yapı etkileşimi probleminin
yapının dinamik karakteristiklerinin belirlenebilmesi açısından doğru bir yaklaşımla ele
alınmasını gerektirir. Yapı ile akışkan arasındaki etkileşim, yapının serbest titreşimleri
neticesinde oluşan hareketin (veya kinetik enerjinin) akışkana aktarılmasından dolayı meydana
gelir, bu hareket neticesinde akışkanın basıncı değişir ve yapı üzerinde akışkan basınç dağılımı
ortaya çıkar.

Warburton’un [1] teorik çalışması akışkanla temas halindeki silindirik kabukların dinamik
karakteristiklerinin araştırıldığı öncü çalışmalara örnek olarak gösterilebilir. Bu çalışmada
silindirik kabuğun sonsuz derin akışkana tam daldırıldığı, serbest yüzey etkilerinin olmadığı
kabul edilmiştir. Lindholm ve diğ. [2] ile Jain [3] serbest yüzey etkilerinin probleme dahil
olduğu akışkanla kısmen temas halindeki düşey silindirik kabukların dinamik karakteristiklerini
sırasıyla deneysel ve teorik olarak incelemişlerdir. Benzer problem Chiba ve diğ. [4] ile
Gonçalves ve Ramos [5] tarafından yaklaşık yöntemlerle (Galerkin, Rayleigh-Ritz v.b.)
incelenmiş, Lakis ve Paidoussis [6] ise kısmen akışkanla dolu düşey silindirik kabuğun dinamik
analizini sonlu elemanlar metodu ile gerçekleştirerek akışkan-yapı etkileşimi problemlerinin
sayısal yöntemler ile ele alınmasının öncülüğünü yapmışlardır. Askari ve Jeong [7] ise üst
kısmından mesnetlenmiş düşey silindirik kabuğun yüzeyindeki akışkan hız potansiyelini,
Bessel fonksiyonları aracılığıyla ifade etmiştir.

İncelenen makalede, kısmen akışkanla dolu ve / veya akışkana daldırılmış, yatay silindirik
kabuğun dinamik karakteristikleri (ıslak doğal frekanslar ve karşılık gelen mod şekilleri)
incelenmiştir. Sıvının ideal, yani sıkıştırılamaz ve hareketlerinin irrotasyonel olduğu
varsayılmıştır. Ayrıca, akışkan kuvvetlerinin doğrudan akışkanın ataleti ile ilişkili olduğu
varsayılmış, yapının ıslak yüzeyindeki akışkan basıncının yapısal ivmelenme ile aynı fazda
olduğu kabul edilmiştir. Gerçekleştirilen analizlerde, vakum koşullarındaki kabuğun, akışkanla
temasa geçtiğinde, vakumdaki mod şekillerinde titreştiği ve her modun, yapının ıslak kısmı
üzerinde karşılık gelen bir yüzey basıncı dağılımına yol açtığı varsayılmaktadır. Vakum
koşullarındaki dinamik analiz, kabuğun herhangi bir harici kuvvet ve yapısal sönümleme
olmadığı durumdaki titreşimlerine ait dinamik karakteristiklerinin (örn., doğal frekanslar ve
karşılık gelen mod şekilleri) standart bir sonlu eleman yazılımı kullanarak (ANSYS vb.) elde
edilmesini içerir.

Akışkan-yapı ara yüzünde süreklilik koşulu gereği, sıvının yüzey normali doğrultusundaki
hızları, yapınınkine eşit olmalıdır. Yapının ıslak yüzeyindeki normal hızlar, vakumda dinamik
analizden elde edilen modal yer değiştirmeler cinsinden ifade edilmiştir. Ardından sınır
integrali metoduyla, akışkan basıncı problemden elimine edilir ve imaj metodu kullanılarak
(yani yapının ıslak yüzeyindeki sınır koşullarının, akışkan serbest yüzeyi ayna düzlemi olacak
şekilde ters işaretlisinin akışkanın üst kısmında tatbik edilmesiyle), akışkan-yapı etkileşim
kuvvetleri genelleştirilmiş eksu kütlesi katsayıları cinsinden hesaplanmıştır. Gerçekleştirilen
analizde, yapının ıslak yüzeyi hidrodinamik paneller olarak adlandırılan uygun sınır elemanları
kullanılarak idealleştirilmiştir. Genelleştirilmiş yapısal kütle matrisi, genelleştirilmiş eksu
kütlesi matrisi ile birleştirilmiş ve daha sonra toplam genelleştirilmiş kütle matrisi, kısmen
doldurulmuş ve / veya daldırılmış yapı için hareket denkleminin çözümünde kullanılmıştır.
Akışkan varlığının kabuk yapısının dinamik davranışı üzerindeki etkisini değerlendirmek için,
ıslak doğal frekanslar ve ilgili mod şekilleri hesaplanmıştır. Çalışma neticesinde elde edilen
sonuçların, literatürde yer alan deneysel sonuçlar ile tam bir uyum içinde olduğu
gözlemlenmiştir.

2.3. Matematik Model

2.3.1 Akışkan Problemi

Oluşturulan matematik modelde, akışkan ideal kabul edilmiş; akışkanın rotasyonel hareketleri

göz önünde bulundurulmamıştır. Bu koşullar altında hız potansiyeli fonksiyonunun (x, y, z)

gradyeni olarak tanımlanan bir hız vektörü V (x, y, z) vardır

V (x, y, z, t) = (x, y, z, t) (1)

 potansiyeli aşağıdaki gibi ifade edilir


it
 x, y, z, t) Re[i x, y, z)e ] (2)

Hız potansiyeli fonksiyonunun, .V = 0 süreklilik şartını şağladığı düşünüldüğünde, (1)


denklemi Laplace Denklemi’ne dönüşür

 2 (x, y, z) (3)

Yapı-akışkan etkileşimi neticesinde yapının dinamik karakteristiklerinin araştırıldığı problem


için Laplace Denklemi, bir sınır değer problemini ifade eder. Yapı-akışkan etkileşimi
probleminde sınır şartlarının elastik cismin akışkanla temas halindeki tüm ıslak yüzeyi
boyunca ve sonsuzda belirtilmesi gerekmektedir.

Elastik yapının akışkanla temas halindeki yüzeyi boyunca cismin iç kısmına akışkan girişi
olamayacağı gibi, cismin iç kısmındaki akışkanın da dış kısma geçişi mümkün olmayacaktır.
Bu sebeple cismin yüzey normali doğrultusundaki akışkan hareketine ait hız vektörü ile,
cismin herhangi bir mod şekline ait yer değiştirmeleri neticesinde oluşan hız vektörü aynı
büyüklükte olmalıdır. Dış akışın olmadığı, akışkan hareketlerinin yalnızca modal yer
değiştirmelerin yüzey normali doğrultusundaki bileşeni aracılığıyla gerçekleştiği göz önünde
bulundurularak potansiyel akış koşullarında küçük yer değiştirmeler için kinematik katı cisim
şartı


V.n s
ns
(4)

şeklinde tanımlanabilir. Bu eşitlikte n s, cismin akışkanla temas halindeki yüzeyinde, yönü


akışkan ortamından dışarı doğru olan birim normal vektörüdür.

İncelenen makalede akışkan hız potansiyelleri hesaplanırken, sınır eleman yöntemi


kullanılmıştır. Akışkan ortamındaki bir cismin serbest titreşim hareketleri neticesinde üç
boyutlu sıkıştırılamaz akış alanındaki herhangi bir noktada p(x,y,z) meydana gelen
pertürbasyon potansiyeli, aşağıdaki formda yapının ıslak ve ayna (mirrored) yüzeyleri
üzerinde bir kaynak dağılımı vasıtasıyla ifade edilebilir.

1
 x, y, z) = 
S w  Sim
r(x, y, z;  
 x, y, z;  dS(    )
(5)

(4) eşitliğindeki sınır koşulunun (5) denkleminde kullanılmasıyla, bilinmeyen olarak kaynak
şiddeti σ cinsinden aşağıdaki integral denklem elde edilir:

  1 
 x, y, z) - 
S w  Sim
n  r(x, y, z;   
  x, y, z;  dS(   )  u(x, y, z ).n(x, y, z )
(6)

(6) eşitliğinde yer alan integral denklemi, sabit şiddetli sınır elemanları kullanılarak
ayrıklaştırılmış formda aşağıdaki şekilde ifade edilebilir

 i    ij j  u ni  i = 1, 2, ....., N)


j=1
(7)

Burada α ij aşağıdaki gibi tanımlanmıştır

  1 
 ij    dS
S j
n  r(xi , y i , z i ;   
(8)

(7) eşitliği kullanılarak her bir moda karşılık gelen bilinmeyen kaynak şiddetleri, σ i,
hesaplanır.
2.3.2 Genelleştirilmiş Akışkan Kuvvetlerinin Hesaplanması ve Hareket Denkleminin
Çözülmesi

Elastik bir yapının dış kuvvetler etkisi altındaki hareketleri aşağıdaki denklem aracılığıyla
ifade edilir

Mq
 (t) + C q (t) + K q(t) = Q(t)
(9)
(NxN) boyutlarındaki M, C ve K matrisleri sırasıyla genelleştirilmiş kütle, sönüm ve rijitliği;
q
 (t) , q(t)
 ve q(t) ise sırasıyla genelleştirilmiş koordinatlarda ivme, hız ve yer değiştirmeyi

ifade etmektedirler. N ise yapının ıslak dinamik davranışlarını doğru bir şekilde
belirleyebilmek için probleme dahil edilmesi gereken asal koordinat sayısını ifade etmektedir.
Denklemin sağ tarafında yer alan Q(t) ifadesi ise yapıya etkiyen genelleştirilmiş dış kuvvetleri
temsil etmektedir. Sönüm kuvvetlerinin ihmali ve dış kuvvetlerin yokluğunda yapının
dinamik davranışı

M q(t)
 + K q(t) = 0
(10)
denklemi ile belirlenir. Sistemin dinamik davranışlarının zamanla harmonik değiştiği
it
kabulüyle, hareket denklemi için q(t )  ue formundaki bir çözüm aracılığıyla

[n 2 (M + A)  K ]u = 0
(11)

ifadesi elde edilir. ω n, sistemin karakteristik ıslak frekanslarından her biridir.

u   u1 , u2 ,........, un 
T

vektörü, yapı üzerinde herhangi bir noktadaki titreşim genliğinin, ele


alınan n adet modun her birinin belirtilen noktadaki yer değiştirmelere katkısının oran olarak
temsilidir. (3) eşitliği, N adet ω değeri ile karşılık gelen u vektörünün araştırıldığı bir özdeğer
problemi olarak adlandırılır. Özdeğer probleminin çözülmesiyle sisteme ait ıslak durumdaki

n
özdeğerler, , ile karşılık gelen mod şekillerinin konfigürasyonunu temsil eden özvektörler,
u, elde edilir. (3) eşitliğinde A katsayısı,


A rk  2  nu   dS
2

 r k
Sw
(12)
şeklinde tanımlanmıştır ve r. modal titreşimin k. mod üzerindeki genelleştirilmiş eksu kütlesi
katsayısı olarak adlandırılır.  akışkan yoğunluğunu, n , her bir panelin yüzey normal

ur
vektörünü, ω sistemin vakum koşullarındaki her bir doğal frekansını, , genelleştirilmiş
koordinatlarda yapının vakum koşullarında her bir karakteristik frekansına karşılık gelen mod

k Sw
şeklini, her bir mod için yapının ıslak yüzeyindeki toplam akışkan hız potansiyelini, ise
yapının toplam ıslak yüzey alanını temsil etmektedir. Elde edilen genelleştirilmiş eksu kütlesi
matrisinin, A rk , yapı-akışkan etkileşim problemi kapsamında ele alınan maksimum mod
sayısını temsil eden MxM boyutlarında olacağı açıktır.

2.4. Elde Edilen Dinamik Karakteristikler ve Literatürdeki Sonuçlarla Karşılaştırılması

Bir önceki bölümde bahsedilen teorinin, sıvı depolama tankları, denizaltı basınç gövdesi, vb.
gibi kısmen doldurulmuş ve / veya daldırılmış yapılara uygulanabilirliğini göstermek için
yatay bir dairesel silindirik kabuk seçilmiştir. Ele alınan kabuk uzunluğu L = 664 mm,
yarıçapı r = 175 mm. ve kalınlığı h = 1 mm. olarak seçilmiştir. Ayrıca silindirik kabuk
paslanmaz çelikten yapılmış ve her iki uçta çelik plakalarla kapatılmıştır. Ele alınan kabuğun
dinamik karakteristikleri deneysel olarak Amabili ve Dalpiaz [7] ve Amabili [8] tarafından
araştırılmıştır. Ele alınan kabuğun vakumdaki dinamik karakteristikleri ANSYS sonlu
elemanlar yazılımı kullanılarak elde edilmiştir. Bu hesaplamalarda, ince silindirik kabuk, hem
membran hem de burkulma etkilerini içeren dörtgen kabuk elemanları ile ayrıklaştırılmıştır.
Bununla birlikte, silindirin uç kısmında yer alan dairesel plakları modellemek için sınırlı
sayıda üçgen eleman kullanılmıştır.

Ön hesaplamalarda, kabuk yapısı 256 eleman ve her bir uçtaki dairesel kapaklar 48 eleman
kullanılarak ayrıklaştırılmıştır. Silindirik kabuk üzerindeki dağılım, çevre etrafındaki 16 eşit
aralıklı elemandan ve kabuk yapısı boyunca 16 eşit aralıklı elemandan oluşmaktadır.
Hesaplanan dinamik özelliklerin yakınsamalarını test etmek için, silindirik kabuk yüzeyi
üzerindeki elemanların sayısı ilk olarak kabuk etrafında 1024 elemana çıkarılmıştır. Son
olarak, çevre etrafındaki elemanların sayısı 64'e çıkarılmış, bu sırada kabuk boyunca yer alan
eleman sayısı 32 olarak korunmuştur. Bu nedenle, her bir uçtaki dairesel kapak üzerinde 192
eleman olacak şekilde yapının tamamı 2432 eleman kullanılarak ayrıklaştırılmıştır. Tablo 1,
ilk sekiz mod için analitik hesaplamalardan elde edilen doğal frekanslar ile ANSYS yazılımı
kullanılarak elde edilen sonuçların yakınsaklığı göstermektedir. Genel olarak, her bir doğal
frekans için, ilgili ortogonalite koşullarını sağlayan bir çift mod şekli elde edilmiştir. Kabuk
yapısının vakumda mod şekilleri, çevresi etrafındaki duran dalgaların sayısı, n ve kabuk
boyunca yarım dalgaların sayısı ile tanımlanır, m. Tablo 1'den görülebileceği gibi, en düşük
dalga sayısına sahip mod şekli, her durumda temel moda karşılık gelmemektedir.
Hesaplamalar neticesinde elde edilen modlara karşılık gelen dalga sayısı, yapının mekanik
özelliklerine bağlıdır.

Tablo 1: Yapının vakum koşullarındaki doğal frekansları

Yapının ıslak doğal frekanslarının yakınsamasını test etmek için, yapının çevresi etrafında ve
yarı dolu silindirik kabuğun ıslak yüzeyinin uzunluğu boyunca çeşitli sayıda hidrodinamik
panel için ayrıklaştırma gerçekleştirilmiştir. Gerçekleştirilen yakınsaklık analizinin temel
amacı, yapının ıslak yüzey alanı boyunca modal konfigürasyonu doğru bir şekilde temsil
edebilmektir. Yarı dolu kabuk için, silindir şeklindeki yapının ıslak yüzeyi üzerinde üç farklı
ayrıklaştırma gerçekleştirilmiştir (Tablo 2). İlk idealizasyonda ayrıklaştırma, ıslak yüzey
etrafında 16 eşit aralıklı kuadratik panel ve silindirik kabuk boyunca 32 eşit aralıklı kuadratik
panel kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Böylece, kabuğun ıslak yüzeyi toplamda 512 panel ile
ayrıklaştırılmıştır. İkinci idealizasyonda, ıslak yüzey etrafındaki panellerin sayısı 32'ye
çıkarılırken, kabuk boyunca dağılım ilk idealizasyonda olduğu gibi muhafaza edilmiştir. Son
olarak, üçüncü idealizasyon için, kabuk yapısı boyunca panellerin sayısı 64'e çıkarılırken;
ıslak yüzey boyunca panellerin sayısı 32 olarak korunmuştur. Bu nihai idealizasyon için elde
edilen ıslak doğal frekans değerleri, artan sayıda hidrodinamik panel için Tablo 2’de
görülmektedir. 32 * 32 ve 32 * 64 idealizasyonlarına karşılık gelen değerler arasındaki
farklılığın, yarı dolu silindirik kabuğun ilk altı ıslak modu için ihmal edilebilir derecede düşük
olduğu gözlemlenmiştir. Bu nedenle, 32 * 32 idealizasyonunun kabuğun çevresi ile kabuk
boyunca distorsiyonel mod şekillerini yeterince temsil ettiği sonucuna varılmıştır.

Tablo 2: 1/2 oranında akışkanla dolu silindirik kabuğun doğal frekanslarının yakınsaklığı
Kısmen doldurulmuş ve / veya akışkana daldırılmış kabuk için, analiz kapsamında ele
alınacak olan modların sayısını belirlemek amacıyla yakınsaklık analizi gerçekleştirilmiştir.
Bu amaçla silindirin ortasından geçen simetri düzlemine göre 12 adet simetrik ve 12 adet anti-
simetrik olmak üzere toplamda 24 mod hesaplamalara dahil edilmiştir.

Tablo 3: 4/5, 1/2 ve 1/5 oranlarında akışkanla dolu silindirik kabuğun doğal frekansları

Özdeğer probleminin çözülmesiyle, kısmen sıvı ile temas halinde olan kabuğun modları ve
karşılık gelen frekansları elde edilmiştir. Şekil 9, 10 ve 11, sırasıyla 4/5 dolu, yarı dolu ve 1/5
dolu kabuklar için elde edilen mod şekillerini ve ıslak doğal frekansları göstermektedir. İlk
altı ıslak doğal frekansa karşılık gelen Şekil 9, 10 ve 11’deki mod şekilleri, artan frekans
değerine göre sıralanmıştır, bu sebeple ıslak durumdaki mod şekilleri, vakum koşullarındaki
analiz kapsamında tanımlanmış olan çevresel dalga paternleri tarafından
tanımlanamamaktadır. Şekil 9, 10 ve 11’de gösterilen tüm modlar, boy doğrultusunda bir adet
yarım dalgadan meydana gelmektedir. Elde edilen ıslak doğal frekanslar ve mod şekillerinin,
grafiklerde de görüldüğü gibi, deneysel sonuçlar ile oldukça uyumlu olduğu gözlemlenmiştir.
Bununla birlikte, tahminler ve deneysel ölçümler arasında farklılıklar vardır. Bu farklar, 4/5
dolgulu silindir için % 0.3 ile % 3.2 arasında, yarı dolu silindir için % 2.8 ve % 3.5 ve 1/5
dolu silindir için % 0.2 ve % 3.2 arasındadır. Kısmen doldurulmuş yatay silindirik kabuk için
ıslak doğal frekanslar Tablo 3’de görülmektedir.
Şekil 9: 4/5 oranında akışkanla doldurulmuş kabuğun doğal frekansları ile mod şekilleri

Şekil 9: 1/2 oranında akışkanla doldurulmuş kabuğun doğal frekansları ile mod şekilleri
Şekil 10: 1/5 oranında akışkanla doldurulmuş kabuğun doğal frekansları ile mod şekilleri

Vakum modlarındaki titreşim ile ilişkili genelleştirilmiş eksu kütlesi değerleri, silindirin
çevresi etrafındaki dalga sayısının ve silindir boyunca yarım dalgaların sayısının bir
fonksiyonudur. Genelleştirilmiş eksu kütlesi katsayıları artan sayıda çevresel dalga sayısı ile
azalmaktadırlar. 1/2 oranında akışkanla doldurulmuş kabuk yapısı için hesaplanan
genelleştirilmiş eksu kütlesi değerleri, 5’i simetrik ve 5’i antisimetrik olmak üzere ilk 10 mod
şekli için Tablo 4'te sunulmaktadır. Tablo 4, aynı zamanda, vakumdaki mod şekilleri
arasındaki hidrodinamik ilişkiyi göstermektedir. Simetrik ve antisimetrik modlar arasındaki
hidrodinamik ilişkinin çok düşük olduğu Tablo 4’te görülmektedir. Bununla birlikte, bazı
simetrik ve antisimetrik modlar arasındaki ilişkinin kuvvetli olduğu gözlemlenmiştir. Bunun
nedeni, sonlu eleman analizinden elde edilen mod şekillerinden bazılarının simetri düzlemine
göre mükemmel simetrik veya antisimetrik olmamasıdır. Genelleştirilmiş eksu kütlesi
değerleri Tablo 4'te, 1 kg/m 2 kütleye ölçeklendirilmiş vakum modları için elde edilmiştir.
Tablo 4: Silindirik ilk 10 moduna ait genelleştirilmiş eksu kütlesi katsayıları (kg/m 2 ¿

Analiz daha sonra harici sıvının kabuğun dinamik davranışı üzerindeki etkisini araştırmak için
genişletilmiştir. Hesaplanan ıslak doğal frekanslar ve ilişkili mod şekilleri, silindirik kabuğun
yarım daldırıldığı (yani, yarıçapına eşit bir su çekiminde yüzdüğü) durum için Şekil 9’da
görülmektedir. Şekil 9’da sunulan tüm ıslak doğal frekanslar ve ilişkili mod şekilleri denklem
(11) kullanılarak elde edilmiştir. Mevcut yöntemle elde edilen doğal frekanslar ve karşılık
gelen mod şekillerinin, Şekil 5'te görülebileceği gibi, üç boyutlu lineer hidroelastisite
yöntemiyle elde edilenlerle uyum içinde olduğu gözlemlenmiştir. Bu çalışmada yapının
serbest titreşimlerinin yüksek frekans bölgesinde (yani, 100 rad/s ve üzeri) olduğu göz önünde
bulundurularak, silindirik kabuk için frekanstan bağımsız genelleştirilmiş eksu kütlesi
katsayıları elde etmek mümkün olmuştur. Görece düşük frekans aralığında serbest titreşen
yapılar için genelleştirilmiş hidrodinamik kuvvetler, serbest yüzey dalga deformasyonlarından
dolayı frekans bağımlılığı sergilemektedir. Genelleştirilmiş eksu kütlesi değerleri, çok küçük
frekanslarda büyük sonlu bir değerle başlar, düşük frekans bölgesinde maksimum değerine
yükselir ve yüksek frekanslarda sabit bir değere yakınsar. Bu nedenle, bu çalışma kapsamında
ele alınan yapının vakum koşullarındaki karakteristik frekanslarının yüksek frekans
bölgesinde olduğu gözlemlendiğinden, Tablo 4’de sunulan genelleştirilmiş eksu kütlesi
katsayıları sabit değerler olarak sunulmuştur.
Tablo 5: Kısmen akışkanla dolu ve yarım daldırılmış silindirik kabuğun ilk 6 doğal frekans
değerleri (Hz)

Ayrıca bu çalışmada, kabuk yapısının aynı anda hem harici hem de iç kısmından akışkanla
temas halinde olduğu durumdaki dinamik karakteristikleri incelenmiştir. Elde edilen ıslak
doğal frekanslar silindirik kabuğun sırasıyla boş, yarı dolu, 4/5 dolu ve 1/5 dolu olduğu
durumda Tablo 5’de sunulmuştur. Yarı dolu silindirik kabuk için tercih edilen yüzey
ayrıklaştırma yöntemi, tüm durumlarda yarım daldırılmış kabuğun dış kısmındaki ıslak yüzeyi
için de benimsenmiştir. Tablodan da görüleceği üzere ıslak doğal frekans değerleri beklenilen
karakteri sergilemektedir: iç kısımda sıvı ile temas eden ıslak yüzey alanı arttıkça, doğal
frekans değerleri azalmaktadır. En büyük temas alanı, silindirin 4/5 oranında akışkanla
doldurulduğu durumda oluşmaktadır ve Tablo 5’de de en düşük doğal frekans değerleri bu
doluluk durumuna karşılık gelmektedir.

2.5. Sonuçlar ve Değerlendirmeler

Bu çalışmada kısmen akışkanla doldurulmuş ve/veya daldırılmış, yatay silindirik kabukların


serbest titreşim karakteristikleri, sınır integral denklemine dayalı bir yaklaşım ve nispeten
yüksek frekansta titreşen yapılar için uygun olduğu bilinen imaj metodu aracılığıyla elde
edilmiştir. Yatay kabuğun vakumdaki dinamik özellikleri (doğal frekanslar ve karşılık gelen
mod şekilleri), silindirin çevre boyunca 64 eleman ve kabuk ekseni boyunca 32 elemanla
ayrıklaştırıldığı durumda sonlu elemanlar yöntemi kullanılarak elde edilmiştir. Vakum
koşullarında 12’si simetrik ve 12’si antisimetrik olmak üzere toplamda 24 mod hesaplamalara
dahil edilmiştir. Yapının vakum koşullarındaki serbest titreşimlerine karşılık gelen eksu
kütlesi katsayılarını hesaplamak için kabuğun yarı dolu, 4/5 dolu ve 1/5 dolu olduğu durumda
sırasıyla 1024, 1344 ve 704 hidrodinamik panel kullanılmıştır.

Sınır integral denkleminin imaj metodu ile birlikte kullanıldığı durumda elde edilen
sonuçların, literatürde yer alan deneysel sonuçlar ile uyum içinde olduğu gözlemlenmiştir.
Ancak sunulan sonuçlardan da görüleceği üzere, ıslak durumda sınır eleman metodu ile elde
edilen rezonans frekanslarının, deneysel sonuçlara nazaran kabul edilebilir ölçüde yüksek
olduğu gözlemlenmiştir. Sonuçlar arasındaki farklılıklar, deneysel sonuçların nümerik
hesaplarla karşılaştırıldığı durum için kabul edilebilir sınırlardadır. Öte yandan, üç boyutlu
hidroelastisite yöntemine dayanan metodun, yüksek frekansta titreşen, akışkanla temas
halindeki yapıların (sıvı depolama tankları, boru hatları, vb.) dinamik karakteristiklerinin
belirlenmesinde efektif olarak kullanılabileceği sonucuna varılmıştır.

KAYNAKLAR

[1] G.B. Warburton, Vibration of a cylindrical shell in an acoustic medium, Journal of


Mechanical Engineering Science. 3 (1961) 69-79.
[2] U.S. Lindholm, D.D. Kana, H.N. Breathing vibrations of a circular cylindrical shell
with an internal liquid, Journal of the Aerospace Sciences. 29 (1962) 1052–1059. doi:
10.2514/8.9693
[3] R.K. Jain, Vibration of fluid filled, orthotropic cylindrical shells, Journal of Sound and
Vibration, 37 (1974) 379–388. doi: 10.1016/S0022-460X(74)80253-1
[4] M. Chiba, N. Yamaki, J. Tani, Free vibration of a clamped-free circular cylindrical
shell partially filled with liquid – Part I: Theoretical Analysis, Thin-Walled Structures, 2
(1984) 265–284. doi: 10.1016/0263-8231(84)90022-3
[5] P.B. Gonçalves, N.R.S.S Ramos, Free vibration analysis of cylindrical tanks partially
filled with liquid, Journal of Sound and Vibration, 195 (1996) 429–444. doi:
10.1006/jsvi.1996.0436
[6] A.A. Lakis, M.P. Paidoussis, Free vibration of cylindrical shells partially filled with
liquid, Journal of Sound and Vibration, 19 (1971) 1–15. doi: 10.1016/0022-460X(71)90417-2
[7] E. Askari, K.H. Jeong, Hydroelastic vibration of a cantilever cylindrical shell partially
submerged in a liquid, Ocean Engineering, 37 (2010) 1027–1035. doi:
10.1016/j.oceaneng.2010.03.016
[8] A. Ergin, B. Uğurlu, Linear vibration analysis of cantilever plates partially submerged
in fluid, Journal of Fluids and Structures, 17 (2003) 927–939. doi: 10.1016/S0889-
9746(03)00050-1

You might also like