You are on page 1of 201

FELSEFESi

ELKITABI
. - .

OH. JONN MUMFORD-

;iiNF: . \J• • •

ŞAMJNIZI DEGIŞTIRINI
' .... . .

ALFA®
Bölüm başlarındaki süsleyici, stilize Ganesh tasvirleri,
üreticisi ve telif hakkı sahibi Vijay Palet'in Vijay fontun­
dan alınmıştır.
o .
Ganesh, Hint kültürünün her noktasında mevcut yaşam
gerçekliğidir. Hint matematiğinin ve nümerolojisinin
koruyucusudur. Ganesh aracılığıyla, Evren'i ortaya ko­
yan mutlak ve kesin ilkeleri kavrarız. Fil başlı Taµrı,
Akashic kayıtlarının koruyucusudur; genellikle bir fareye
binerken gösterilir ve bu aracı sayesinde en mahrem, en
karanlık köşelere kadar ulaşa�ilir.
Her eylem için, eşit ve zıt bir tepki vardır.
- Sir Isaac Newton

Bu ilke, Karmanın özüdür: Tüm düşüncelerin, duygu ve


eylemlerin kaçınılmaz sonuçları vardır. Karma, hiçbir şeyin
önceden düzenlenmediğini savunan bir temel doktrindir; her
şey kendisinden bir önce gelenle birlikte mantık çerçevesi
içinde çözümlenir. Ayrıca, Karmanın ilkeleri evrenseldir.
Karmayı anlamak için belirli bir dinsel inanç ya da dogmaya
bağlı olmak gerekmez.
Yaşamımızı etkileyen dört tip Karma vardır: SaBija Karm2
(bu yaşama taşınan) , Agami Karma (bu yaşamda ulaşılan) ,
Prarabdha Karma (işi bitmiş olan) ve Dridha Karma (kaçınıl­
maz olan). Karmanın ilkelerini ve Kozmik Yasayı inceleyerek
negatif Karmanın etkilerini tersine çevirmeyi ve daha dolu,
daha mutlu bir yaşam sürmeyi öğrenebiliriz.
Batılı öğrencileri de göz önünde bulunduratak. yazılmış ve
kısmen ders notları, kısmen de çalışma günlüklerinden hazır­
lanan bu kitap anektodlar ve esinleyici alıntılarla da güçlendi­
rilmiştir. Karma Felsefesi Elkitabı, 'Karma İşleme Fabrika­
sı'nda size rehberlik edecektir. Bu teknik, kendiniz hakkında
içgörü kazanmak, bazı şeylerden kurtulmak ve bazı konular­
da da farklı biri olmak amacıyla uygulayacağınız, güçlü bir
tekniktir. Son olarak da, dokuz gün sürecek özel bir Karma
arınma programı olan Karma Shakti Kriya, bazı Karma tiple­
rinden kurtularak bireysel ve manevi gelişiminize katkıda bu­
lunacaktır.
DR. jQNN MUMFORD
Dr. jonn Mumford D.O., D.C. (Swami Anandakapila Sara-swati),
Güney Hindistanlı Dr. Swami Gitananda ve Hindistan'ın Bihar eya­
letinden Paramahansa Swami Satyananda Saraswati'nin mürididir.
Bu öğretiyle ilgilenmeye 1973 yılında başlamıştır. Bilgisi ve akade­
misyenliğiyle tüm dünyada saygı gören Dr. Mumford gevşeme tek­
nikleri, cinsellik, Tantra, insan gelişimi ve maneviyatının farklı yön­
leri üzerine sık sık konuşmalar yapmakta ve konferanslar vermekte­
dir.
Dr. Mumford dünya çapında tanınan bir Tantra ve yoga uzmanı­
dır. 1970'li yıllarda kalp atışlarını yavaşlatma, kalp atışlarını durdur­
ma, duyusal anlamda geri çekilme, beş dakikayı .aşan sürelerde iste­
ğe bağlı olarak nefes tutma, arzuya bağlı olarak kanama başlatma ve
durdurma konularında sık sık gösteriler yapmıştır.
Bir doktor olarak yıllar boyunca edindiği uluslararası deneyimi­
ni Doğu disiplinleriyle birleştirmiş; bu sentez, Dr. Mumford'u Tant­
ra'nın gizemini Batı dünyasında yayacak mükemmel biri haline ge- ·

tirmiştir. Dr. Mumford zamanını Hindistan, ABD ve Avusturalya


arasında paylaştırmaktadır.
Dokuz Günde Yaşamınızı Değiştirin

������ ���§���§� o

�����U�®�

DR. JONN MUMFORD

,s /

--JL<'�'"''""""'::"';;,,,,J,, �
=·= .

ALFA
. ,, -
Alfa Yayınları: 1324
Dogu Felsefesi

Karma Felsefesi Elkitabı


Dr. Jonn Mumford

Çeviri: Pınar Savaş


Özgün Adı: Karma Manual: 9 Days to Change Your Life

1. Baskı: Temmuz 2003


ISBN : 975-297-343-4

Yayıncı ve Genel Yayın Yönetmeni: M. Faruk Bayrak


Yayın Koordinatörü ve Editör : Cahit Akın
Pazarlama ve Satış MUdUrU: Vedat Bayrak

Copyright © 2003, ALFA Basım Yayım Dağıtım Ltd. Şti.


Copright © 1999, Dr. Jonn Mumford (Swami Anondakapila Saroswati) / Llewellyn.

Kitabın Türkçe yayın hakları Al.FA Basım Yayım Dagıtım San. ve Tic. Ltd. Şti.'ne aittir.
Yayınevinden yazılı izin alınmadan kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz,
hiçbir şekilde kopya edilemez, çoga/tılamaz ve yayımlanamaz.

ALFA Basım Yayım Dağıtım Ltd. Şti. ·;


Ticarethane Sokak. No: 53 34410 Cagaloglu, lstanbul
Tel: (212) 511 5303-513 8751-512 3046 Fax: (212) 519 3300
www.alfakitap.com
E-mail : info@alfakitap.com

ALFA/AKTÜEL KiTABEVi MELiSA MATBAACILIK


Çiftehavuzlar Yolu Acar Sanayi
Burç Sinema Pasajı No: 34
Altıparmak I BURSA Sitesi No: 8 Bayrampaşa-lstanbul
Tel : (224) 223 60 16 Tel : (212) 674 97 23
Fax : (212) 674 97 29
Yogarishi Dr. Swami Gitananda Giri'nin
(Yoga Samadhi 2:20, 29 Aralık 1998)
anısına ithaf edilmiştir.

Om Namah Shiva
Dr. Jonn Mumford'un Diğer l{itapları
• Ecstasy Through Tantra (1987)
• A Chakra & Kunda/ini Workbooh (1994)
• Magical Tattwa Cards: A Complete System

far Self-Development (1997)


• Mind Magic Kit (1998)

• Death: Beginning or End? (1999)

• Psychosomatic Yoga (Thorson's, 1974)


İçindekiler
Önsöz xiii
Teşekkür xv
Giriş xvii

1 Karma: Sizinki mi, Benimki mi? Hepimizinki! 1


Kozmik Yasa 1
Akrep ve Kaplumbağa 6
Karmanın Felsefesi 7
Bu Kitap Ne Hakkındadır? 11
Karma işleme Fabrikası: Birinci Montaj Hattı 13
Birinci Montaj Hattı: Birinci Süreç 16

2 Karma Nedir? 19
Karmanın Anlamları 19
Mekanizma ve Süreç 21
Hindu Felsefesi 22
Karmanın Kategorileri 23
Karma işleme Fabrikası: ikinci Montaj Hattı 27
ikinci Montaj Hattı: Birinci Süreç 30
ikinci Montaj Hattı: ikinci Süreç 31

3 SaBija Karma 33
Karmanın Tohumlarını Ekmek 33
Karmanın Filiz Vermesi 36
Bir Hastanın Durumu 37
Kaçanlar ya da Katılanlar 38
Hastama Geri Döneli m 39
SaBija Karmamızı Bilebilir miyiz? 40
Karma lşlcme Fabrikası: Üçüncü Montaj Hattı 41
Üçüncü Montaj Ham: Birinci Süreç 43
Üçüncü Montaj Hattı: !kinci Süreç 44
x

4 Agami Karma 47
Agami Karmayı Biriktirmek 47
Agami Karmanın Filiz Vermesi 48
Karma Yuga'nın Döngüsel Yasası 52
Karma Ne Kadar Mahirdir? 55
Karma Ağı 58
Timsah Kaynayan Irmak 58
Sizin Değerlendirmeniz Nedir? 62
Karma İşleme Fabrikası: Dördüncü Montaj Hattı 63
Dördüncü Montaj Hattı: Birinci Süreç 65
Dördüncü Montaj Hattı: İkinci Süreç 66

5 Prarabdha Karma 69
Filiz Veren Karma 69
Sandaletlerin Diyeti 70
Karma İşleme Fabrikası: Beşinci Montaj Hattı 73
Beşinci Montaj Hattı: Birinci Süreç 74

6 Karmik Döngü 77
Temel Karma Tipleri 77
Dridha Karma: Özel Bir Kategori 78
Doktor 80
Karmanın Tohumlarını Kavurmak 83
Karma İşleme Fabrikası: Altıncı M ontaj Hattı 86
Altıncı Montaj Hattı: Birinci Süreç 88
Altıncı Montaj Hattı: İkinci Süreç 89

7 Karmik Ağ 91
Tutumdan Karmaya 91
Aşıklar 92
Karmamızı Örmek 93
Karmik Bataklık Kumu 94
tık Taşı Kim f\ttı? 96.
XI

Karma İşleme Fabrikası: Yedinci Montaj Hattı 98


Yedinci Montaj Hattı: Birinci Süreç 100
Yedinci Montaj Hattı: !kinci Süreç 101

8 Karma: iyi ve Kötü 103


Karmanın Ödülü ya da Cezası 103
lyinin Karşısında Kötü 104
Gelişmek İçin Karma 106
Rastlantılar Var mıdır? 106
Karma İşleme Fabrikası: Sekizinci Montaj Hattı 108
Sekizinci Montaj Hattı: Birinci Süreç 109
Sekizinci Montaj Hattı: !kinci Süreç 110

9 Karmadan Kaçmak 113


Neyi Hak Ediyorsak 113
Tanrı Nedir? 114
Sağlıkla llgili Mesleki Rastlantılar 116
Sorumlu Olan Çevremiz mi? 116
Karma İşleme Fabrikası: Dokuzuncu Montaj Hattı 118
Dokuzuncu Montaj Hattı: Birinci Süreç 119

10 Karma ve Bhagavad Gita 121


Klan Savaşı 121
Karmayla Nasıl Başa Çıkarsın? 122
Yaşamın Savaş Alanı 125
Karma İşleme Fabrikası: Onuncu Montaj Hattı 130
Onuncu Montaj Hattı: Birinci Süreç 131
Onuncu Montaj Hattı: !kinci Süreç 132

11 Yeniden Doğum Döngüsü 135


Yeniden Doğmak 135
Manu Matsya - Büyük Balık Küçük Balığı Yutar 136
Piyangoyu Kazanmayı Hak Ediyor musunuz? 137
xıı

iç Huzuru 138
Karma Zaman Çerçeveleri içine Kıstınlamaz 139
Katilin Öyküsü 140
Karma Suç Hakkında Ne Öğretir? 141
Doğal Felaketler Karmik midir? 142
Trajedi Geçmiş Yaşamlarımızdan Kaynaklanan
Bir Ceza mıdır? 142
Karma işleme Fabrikası: On Birinci Montaj Hattı 144
On Birinci Montaj Hattı: Birinci Süreç 146
On Birinci Montaj Hattı: !kinci Süreç 147

12 Dokuz Günlük Karma Arındırma Programı 149


Mahir Bir Program 149
Zamanlama 150
llk Disiplin 150
Program 153
1 /Tatminsizliğinizi lletmeyin 155
2 / Eleştirmeyin 157
3 /Düşünceleri ve Eylemleri Gözlemlemek 159
4 /Daha Erken Kalk 161
5 /Tek Bir Ana Öğün 163
6 / Meditasyon 164
7 /Her Gün Genelde Yapmaktan
Hoşlanmadığınız Bir Şey Yapın 170
8 / içine Kendi Beninizi Katmadığınız
Bir Davranışta Bulunmak 171
9 / Gözden Geçir ve Anımsa 172
Tohumlar Kavruldu mu? 175
Guru ve Yavru Kuş 176
Tohumlarınızı Kavurun! 178

a 1�
Sözlük 181
Kaynalıça 185
Dizin 187
••

(ô)ınısöı

� Bu kitapta, karmaşık bir

&�
�l.l
konu olan Karma ve onun
farklı dalları, çağdaş Batı-
..q lı bir usta olan Dr. jonn
Mumford (S�ami Anandakapila Sa­
raswati) tarafından açıklanmaktadır.
Kitap üzerinde çalışmak hoş ve
yararlı b�r deneyim oldu. Bu sırada
pek çok derin gerçekliğin farkına
vardım. Umarım, kitabıı:nı okurken
siz de buııların farkına varirsınız.
Kitabın içeriği, 1987'de Avustu­
ralya'nin Sidney kentinde, Westgate
House, Dr. jonn Mumford's Ash­
ram'da kaydedilen bir canlı seminer­
den geliştirilmiştir. Konuşmanın
başlığı şuydu: "Karma: Sizinki mi Be- ..
nimki mi? Bizimki!" Kitapta Karma­
nın esoterik yapısına ilişkin pek çok
ek malzeme var ve Batılı öğrencilerin
anlayabileceği biçimde, Karmanın
pratik yönlerine vurgu yapıldı.
XIV

jonn Mumford (Swami Anandakapila Saraswati) Hindis­


tan'da eğitim gördü ve bir süre orada yaşadı. Yogarishi Dr.
'
Swami Gitananda Giri ve Paramahansa Satyananda Saraswa­
ti'den, M. S. 800 yılında kurulan bir inziva tarikatı hakkında
ders aldı. Şimdi Sidney'de (A vusturalya) ders verip çalışıyor.
Dr. Mumford hakkında daha fazla bilgi almak için, aşağıda
internet adresi verilen, resmi web sayfasını ziyaret edebilirsi­
niz:

http://www.jonnmumfordconsult.com/

- Meghan Cheryl Stevens


Managing Director, YogaMagik
Sidney, NSW, Avusturalya
1997.
Yese�dtiir
,

&�
®-., Bu metn'in, üzerine te­
mellendiği orijinal kaset­

��l.i lerin çözülmesinde yoğun


çabaları olan, Avustural-
ya'nın Melbourne kentindeki Eas­
tern School of Yoga' dan Bayan Verna
Fielding'e sonsuz teşekkürlerimi su­
narım.
Dikkatli bakış açısı, deneyimli
son okuması ve değerl� öğ�tleri için
Bay Ricky Dean'e teşekkür ederim.
Hart Defouw ve Robert Svobo­
da'nın Light On life: An Introdııction
to the Astrology of India (Penguin Bo­
oks) ve Robert Svoboda'nın Ayıırve­
da; Life, Health and Longevity (Pen­
guin Books) kitaplarından alıntılar
yapmama izin veren Penguin Books'a
teşekkür ederim.
Vewellyn Publicatious çalışanla­
rına ve özellikle baş editör Connie
Hill'e kitabımın düzeltilmesi, tasarı-
xvı

mında ve üretiminde gösterdiği çaba için yürekten teşekkür


ederim.
Ve son olarak, Yoga Magik'in yöneticisi, yardımcı yazarım
M eghan Stevens'ın görüşleri, çabası, yüreklendirmesi ve ka­
rarlılığı olmasaydı bu kitap yazılamazdı. Böyle bir ilk cilt çıka­
rabilme olanağına sahip olduğumuzu ilk fark edendir.
Giris ,

Bir Batılı olarak, bu kita­


Çl�-.
C:J� hı, Batılıların çalışabilece­
ği pratik bir elkitabı ola-
�IJ
&) rak tasarladım. Bu kÜap,
hiçbir biçimde, Karma hakkında
akademik bir tartışma değildir. Hin­
doloji uzmanlarının, özellikle de ge­
leneksel Hindu ve Yoga felsefesi üze­
rine çalışanların araştırmalarının so­
nucu olan böyle pek ço� ırn!tin bula-
·

bilirsiniz.
Benim amacım, Karma ve ikinci
bir nokta olarak da Dharma konusu­
nu , Batılı okurun anlayabileceği bi­
çimde ifade etmek. Ancak, 'etki ve
tepki', 'görev' ve 'reenkamasyon' kav­
ramlarını kullanmadan yaşamın an­
lamlı ve bütüncül bir kavrayışıı1I su­
namıyorum. Bu kavramlar benim için
bir inanç ve iman meselesi değil, tam
tersine, zihinsel hijyen ve zorunluluk
ilkesi.
xvııı

Menninger kliniğinden Dr. Elmer Green, Batılılar için Kar­


ma doktriniyle ilgilenirken, 'Biyolojik Geri Besleme: Batı'nın
Yogası' terimini kullanır. Ben de 'Psikoterapi: Batının Yogası'
diyebileceğimiz bir yordam oluşturdum diyebilirim.
Her bölümün sonunda, benim 'Karma İşleme Fabrikası'
adını verdiğim, özel bir yordam bulacaksınız . Bu, Batılı Gna­
na Yoga'nın kişisel benliğin veçhelerini anlamlandırma yoluy­
la salıp bırakmasıdır. Bu teknik derin bir bilinçdışı seviyede
işler, insanı farklı biri kılar.
Son bölüm, dokuz günlük Karma Shakti Kriya'dan söz
eder, ki Dr. Swami Gitananda'nın bana miras bıraktığı bir mü­
cevherdir.
Karma'dan İngilizce konuşan insanların anlayabileceği bi­
çimde ilk söz eden kişilerden biri Anıerican Rosicrucian * Or­
der'ın (AMORC) kurucusu Dr. H. Spencer Lewis'tir. Gerçek
.. bir Amerikan düşünürü olarak yavaş yavaş kendine haklı bir
ün edinmeye başlayan oğlu Ralph M. Lewis onun çalışmaları­
nı genişletmiştir.
Bu kitabın, Karma kavramına pratik, açık, yalın ve hızlı bir
rehbe.r olmasını amaçladım. Öğretilerin Batılı kavramlar dahi­
linde anlaşılır olmasını sağlamaya çalıştım. Kitabımda sözü
geçen her şey Güney Hindistan'ın Tamil Nadu yöresinden
olan ilk Gurum Dr. Swami Gitananda Giri'nin geleneksel ama
yine de yenilikçi yaklaşımına temellenmiştir.
- Dr� jonn Mumford
Sydney, NSW, Australia
1997

*
Rosicrucian: Doğaüstü felsefesini insan ilişkilerine uygulama yolunda
kurulan uluslararası bir dernek. (Çev.)
1
�(arma:
Sizinki mi, Benimki mi?
Hepimizinki!

� l{ozmik Yasa
��
·

Karma, açıklanamaz gö-


'°' rünen ve genellikle bek-
lenmedik olaylar nedeniyle, bitmek
tükenmek bilmeyen bir ıstırap duy­
mak yerine, yaşamımız! düzenlemek
için kullanacağımız bir anahtardır.
Karma konusu pek çoğumuz için
temeldir; ilk kez Hindu ve Budist fel­
sefenin sözünü ettiği bu doktrin, gö­
rünüşte bir sır olan pek çok şeyi çöz­
memizi sağlar.
Karmayı anlamaya başladığımız­
da deistik bir Tanrı görüşüne gerek
kalmaz ve Einstein'm 'Tanrı Evren'le
zar atmaz' sözü bizler için bir anlam
ifade etmeye başlar.
2

Karma kader, kısmet, tevekkül ya da takdirle ilgili değildir;


hiçbir şey önceden düzenlenmemiştir; her şey mantıklı bir bi­
çimde kendisinden önce gelenden kaynaklanan ve birbirini iz­
leyen olayların sonucudur. Varoluşa hem tevekkül hem de öz­
gür irade ile uyum içinde bakmanın bir yolu olan Karma saye­
sinde insanın zihinsel sağlığı düzelir ve kendi kendisinin so­
rumluluğunu kavrar.

Bütüncül Karma doktrini bize her


şey için bir neden ve bir neden
olması için de her şeyi verir. Karma,
bir felsefe olarak, umutsuzluğun
tam ortasmda umut barmdmr ve
bize kişisel gelişimimizi sürdürecek
cesareti sağlar.

Karmanın Tanrı, yargı, ceza, acı ya da yasak kavramlarıyla


bir ilgisi yoktur; basit bir 'göze göz, dişe diş' amentüsü de de­
ğildir.
Karmanın ne ilk günah ne de başka bir günah kavramıyla il­
gisi yoktur. Belki, Kral james İncil'inde, Yunanca'dan İngiliz­
ce'ye 'sin' [günah] olarak çevrilen sözcükle ilgisi olduğu söyle­
. nebilir: Bu Yunanca sözcük 'hedefi tutturamamak' anlamına
gelip, okçuların, hedefi vuramadıkları zaman kullandıkları bir
terimdir.
Her birimizin kendi kendimizi gerçekleştirme gibi, kabul
ettiği mutlak bir amacı varsa, belki de düzenli olarak hedefi
3

vurup vurmadığınıızı ya da tutturamayarak günah işleyip işle­


mediğimizi değerlendirebiliriz.
İncil'de Havari Pavlus şunları söylerken belki de Karma ve
mutlak manevi amaçlarımızdan söz etmekteydi:

6:7 Aldanmayın; Tanrı aldatılamaz; çünkü insan


ne ekerse onu biçer.

6:8 Kendi bedenine eken, bedenden çürüme bi­


çer; fakat ruha eken ruhtan ebedi hayat biçer.

6:9 Ve iyilik yapmaktan usanmayalım; çünkü


gevşemezsek, mevsiminde biçeceğiz.
- Galatyalılar, Bölüm 6.

Burada tartışılan herhangi bir şeye inanmanızı istemiyo­


rum. İnancınıza karışmaya da niyetim yok. Ben hiçbir tanrıya,
kuruma ve dine inanmam. Yalnızca iki kategoriye inanırım:
Biri, insanın hep var olan diğerkamlık potansiyelidir; insan
olarak kendime ve öbür insanlara inanırım.
İnandığım ikinci kategoriyse Evrensel Yasa dır ; yani köke­
'

ni Hindu ve Budist felsefesinde olan kozmik öğretiler. Bu ya­


salar bağımsız var olan sonuçlardır ve ne din ile ne de kilis�
gibi kurumlarla ilgileri vardır. Hatta Hinduizm ve Budizmle
de ilgisi yoktur ama bu kavramlarla derinden bağlantılıdır. İş­
te benim inandığını iki şey, iki inanç diyelim isterseniz: lnsan
ve kozmik yasalar.
4

llk kozmik yasaların adlan Karma ve Dharma'dır.

Karma, psikolojik-manevi
gelişiminyasasıdtr; her eylem için
eşit ve zıt bir tepki öngörür. Karma,
bilincin evrimini sağlamak için
tasarlanmış bir süreçtir.

Pek çoğunuz Karma kavramına, en azından Karma sözcü­


ğüne aşinasınızdır. Karma konusunu yalıri ve kullanışlı bir bi­
çimde ele almak istiyorum. Kitabımda, Karmayı temel bir ya­
sa olarak ele aldığımızda karşımıza çıkan seçenekler ve seçim­
ler üzerinde duracağım .

Dharma, her birimizin (1) sezgi


sahibi varltklar olarak içine
doğduğumuz topluma, (2)
çevremize, (3) içimizdeki üst
'benliğe' duyduğumuz kalttsal birey-
sel sorumluluktur.

Hintlilere göre Dharma ya da görev yaşamın kaçınılmaz bir


parçasıdır. Dr. Swami Gitananda Giri'nin söylediği gibi, "ya­
şam bize hiçbir şey borçlu değildir, çünkü bizler zaten yaşa­
makla ödüllendirilmişiz , dünyaya ve topluma pek çok şey
borçlu olan bizleriz. "
5

Yaşamlarını mahveden insanların yaptığı şey manevi an­


lamda intihar etmektir. Yalnızca hayatta olduğumuz için hepi­
mizin Dharması, yani evrilmek ve kişisel anlamda gelişmek gi­
bi bir görevi vardır.
Dr. Swami Gitananda'nın öğrettiği üzere , Güney Hint nü­
merolojisinde, doğum tarihiniz ve saatiniz size Dharma Mar­
ga hakkında bir ipucu verir.
Doğduğumuzda, yalnızca toplumla ilgili kolektif bir Dhar­
mamız değil, kişisel bir Dharmamız ya da Swadharmamız da
vardır. Bu çok önemlidir, çünkü hayal kırıklığının ve mutsuz­
luğun en önemli nedeni, Swadhamıamızı doldurup tamamla­
mayı beceremememizdir.
Swadharma, bir insanın gelişimi için gerekli olan kendi
psişik eğilimleri ya da doğasıyla ilgilidir. Kendi Swadharmanız
başkasının Dharmasından daha önceliklidir. llerleme, size do­
ğal gelene göre hareket etmenizden kaynaklanır. Swadharma­
yı doldurup tamamhımak, neşe ve tatmine uzanan, bilinen tek
yoldur.
Bu öyle bir ders ki, ne yaparsam yapayım, yeterince üzerin­
de durmuş sayılmam. Bu nedenle size, dünya çevr�sinde yel­
kenle tek başına dolaşan ilk insan olan Sir Francis Chiches­
ter'den bir alıntı yapacağını. Sir Francis Chichester, 1967 yılı­
nın Mayı.s ayı.nda, dünya rekoru kırmaya yönelik bu yolculu­
ğunun son durağına vardı.
6

İnsan böyle şeyleri yapar çünkü belli bir doğası


vardır. Kimse yazgıdan kaçamaz. Bir insan, doğa­
sının gereğini yapmazsa; düş kırıklığı ve mutsuz­
luk içinde yaşar. Eğer yapacağı şey onun korku
duymasını gerektiriyorsa, bu korkuyla da başa
çıkmalıdır.
- Sir Francis Chichester

Size , kendi Karmanızı işlemenizde çok pratik bir yaklaşım


göstereceğim; kitabın sonunda, çok doğrudan bir yöntem olan
'Dokuz Günlük Karma Arınma Programı'yla tanışacaksınız
(Bölüm 12).
Size pek çok öykü anlatacağım. Bunlardan bazıları hoş, ba­
zıları değil. Ama hepsi öğretici ve içinizdeki derin ruhsal kat­
manları etkilemek üzere tasarlanmışlar. Şimdi akrep ve kap­
lumbağa ilgili bir hikayecikle başlayalım.

Akrep ve (Caplumbağa
Akrep ve kaplumbağa bir ırmağın kıyısında karşılaşırlar. Bir
anlamda, bu.ırmak yaşam ırmağı gibidir ve hepimiz ırmağın
karşı kıyısına geçmek için bir sal ararız .
Akrep kaplumbağaya, "Beni sırtında öbür kıyıya taşır mı­
sın? " diye sorar. Kaplumbağa , "Hayır ! " der, "akrepler hakkın­
da pek çok şey duydum, itkisel yaratıklarsınız, sosyopatsınız
ve ne yapacağınız belli olmuyor. Beni sokarsın ve boğulu­
rum ! "
7

Akrep yanıt verir: "Sevgili arkadaşım, biraz mantıklı ol,


sağduyulu davran. Seni sokmamın bir mantığı var mı? Seni
sokarsam ben de boğulurum, ikimiz de ölürüz ! "
Kaplumbağa düşünür. Doğrusu ya, akrep onu sokmayı gö­
ze alamayacağı bir durumdadır. O zaman neden onu karşıya
geçirmesin ki? "Tamam, atla sırtıma ," der.
İkisi birden ırmağı geçmeye başlarlar ama yolun tam yarı­
sında akrep kaplumbağayı sokar, kaplumbağa zehirden ölme­
ye başlar. İkisi de boğulmaktadırlar, su yutar, suya batıp çıkar­
lar. Kaplumbağa akrebe bağırır: "Neden yaptın bunu, hiçbir
anlamı yok ! "
Akrep yam� verir: "Yaşamın bir anlamı yoh ! "

l{armanm Felsefesi
Bu , tam da ilgilendiğimiz durumdur. Hepimiz yaşamın anla­
mını sorgularız. Bir yer gelir ve bir seçim yapma,mız gerekir.
Yaşamın anlamı var mıdır, yoksa yaşam bir dizi anlamsızlık­
tan mı ibarettir?
Bu işe Hindistan'da başladığımı ve eğitildiğimi bilmeyenle­
riniz olabilir. Hintçe'de Katab Yoga diye adlandırdığımız şeyi
öğretmiyorum. Katab'ın anlamı 'kitap'tır. Kitaplar yazdım ama
benim Yogam kitaplardan gelmez ve orada bana verilen ad da
Anandakapila'dır.
Buda'nın çağdaşı olan Kapila, Hint felsefesinin altı klasik
okulundan biri olan Samkhya'mn kurucusudur. Kapila da,
Buda gibi, evren ve yaşam hakkında tefekküre dalar. Varolu-
8

şun anlamı var mıdır, yoksa anlamsız mıdır? Bir şey ifade eder
mi, ifadesiz midir? Bu tefekkürün sonucunda Kapila, Evrenin
Yasalarına odaklanan bir anlayış sistemi geliştirmiştir. Buna
Karma da dahildir.
Çoğunuz Yogayla ilgilendiğiniz için Samkhya ve Yoganın
at ve araba, kız ve oğlan, gece ve gündüz gibi bir arada oldu­
ğunu söylemeliyim. Samkhya , Yoga pratiğinin üzerine kurul­
duğu kuramsal temeldir. Samkhya, Hinduizm ve Budizmin bir
köşetaşının da Karma olduğunu söyleyebiliriz.
Siz, ben, yani insanlar gerçekten komik yaratıklarız. Karma
diye bir kavram duyar duymaz otomatik bir yansıtma düzene­
ği kurarız. Karmanın 'her eylem için eşit ve zıt bir tepki oldu­
ğunu' öğreten bir doktrin olduğunu varsayar ve bu nedenle
yalnızca başkalarının başına gelen bir şey olduğunu düşünü­
rüz.
Karmayla ilintili kesin bir tanım yaparsak, her eylemin ka­
çınılmaz bir sonucu olduğunu vurgulamamız gerekir. Demek
ki zihinsel ya da duygusal eylem olmasa, dünyada yalnızca fi­
ziksel olarak gözlenebilir hareketler olsa, bunların bir sonucu
da olmayacaktır.
İsterseniz şöyle düşünelim: Karma, Newton'un etki-tepki
kuramının ruhsal eşdeğeridir. Sarkacı istediğiniz kadar bir yö­
ne doğru çekin, mutlaka öbür yana salınacak ve o yanda eşit
bir yay meydana getirecektir. Karma, özünde şöyle bir ilkedir:
Zihin-beden yapısındaki her olay ve dış dünyada meydana ge­
len her eylem için kaçınılmaz bir sonuç vardır.
9

Newton'un Üçüncü Hareket Yasası


fizik için neyse, Karma da psişik için
aym şeydir: 'Bir cisim başka bir cisim
üzerine kuvvet uyguladığı zaman,
ikinci cisim birincisine eşit ve iıt
yönde bir kuvvet uygulayacakt1r.'

Ya da Üçüncü Hareket Yasası'nın biraz daha formel bir an­


latımıyla:

Etki ve tepki birbirlerine eşit ve zıt yöndedirler.


Örneğin iki cisim karşı karşıya gelirse, birinci cis­
min ikinci cisim üzerine uyguladığı kuvvetin bü­
yüklüğü , ikinci cismin birinci cisim üzerine uy-
, guladığı kuvvetin büyüklüğüne eşit ve zıt yönde­
dir.
- Newton, Principia, 1687
(Chambers Science & Technology Di c tionary den) '

N ewton'un Birinci ve lkinci Hareket Yasaları'nı, kişisel ve


manevi büyüme hakkında gizli paradigmalar olarak görebili­
riz,

1. Üzerlerine dışandan bir 1rnvvct uygulanan her


cisim (herkes), ya durağan haldedir ya da doğru­
sal hareket halindedir. (Çevirisi: Eğer yapmakta
olduğunuz şeyi yapmaya devam ederseniz, ne el­
de e tmekteyseniz onu elde etmeye devam edersi-
10

niz - biri çıkıp da bunun tersini iddia etmenin


'kaçıklığın' incelikli bir tanımı olduğunu öne sü­
rebilir.)

2. Momentumda meydana gelen değişiklik, cismin


üzerine uygulanan kuvvetle orantılıdır ve değişik­
lik, kuvvetin uygulandığı yönde m eydana gelir.
( Çevirisi: 'Tanrı kendisine yardım edenlere yardım
eder.' Şunu göz önüne almakta da yarar vardır:
'Bükemediğin eli öpeceksin' ya da N ew Age söyle­
miyle, 'Kendini akıntıya bırald'

İnsan olarak hepimiz kendimizi çok özel durumların için­


de sanar, her zaman şu ya da bu nedenle bir başkasının Karma­
sı ndan söz ederiz. Bunu pek nadiren kendimizle ilişkilendire­
rek düşünürüz. En azından kendimden söz edecek olursam,
bunu düşünmemeyi yeğlerim. Ne yazık ki ben eğitimim gere­
ği bu konudan kaçamam ama çoğumuz için söz konusu olan,
her zaman bir başkasının Karmasıdır; böyle bir otomatik yan­
sıtma sistemimiz vardır.
Gece yarısı ikisi de epeyce sarhoş iki arkadaş düşünelim.
Biri dönüp ötekine der ki: "Sen araba kullanamayacak kadar
sarhoşsun, bakıyorum da yüzün bulaµık görünüyor." İşte psi­
kologların yansıtma dediği budur.
Bu, davranış biçimimizdir -daima bir başkasının Karması.
Diyelim ki bir şeyden yakınıyorsunuz. Aslında zamanınızı bo­
şa harcamaktasınız. İnsanlara dertlerinizden söz ettiğinizde
yüzde ellisi hiç ilgilenmez, geri kalan yüzde ellisi de başınıza.
gelmiş olanlardan memnundur.
11

Çoğumuz için Karma bir başkasmm


başma gelen şeydir!

Aslında Karma bir Evrensel Yasa'dır. Devasa bir ağ ya da ör­


güdür ve içinde sonsuz etki-tepki, itme-itilme dizileri oluşur,
yaşamlarımızın bağlı olduğu içsel oyunlar oynanır.

Bu ICitap Ne Haldundadır?
Amacım Karma doktrinine bakmak ve onu geliştirmek. Bu ko­
lay değil, çünkü sonsuza dek uzayabilecek bir konu elimizde­
ki, ama öyle olmayacak. Ben konuyu klasik Karma öğretisine
göre irdelemek amacındayım; genel anlamda Karma hakkında
yorumlar yapacağım ve Bhagavad Gita'dan söz edeceğim. Bu,
Karma Yoga hakkında bir metindir.
Ben burada Batılılar açısından kullanışlı olacak düzenekle-
ri son dere ce yalın ve yararlı bir biçimde kull�nmaya özen
gösterdim; bu nedenle her bölümün sonunda bir Karma işle­
me fabrikası yer almakta. Kitabımın en sonuna da kişisel
Karmanızı arındırmaya yönelik bir bölüm koydum.
Bölümlerin sonundaki 'Karma İşleme Fabrikası' teknikleri
hakkında bir-iki söz söylemekte yarar var. Bu teknikler, birey
sel olarak ele alındığında ve üzerinde ciddiyetle çalışıldığında
çok yararlıdır. Dr. Eric Berne'nin yıllar önce geliştirdiği Etki­
leşimci Psikoloj i hareketindeki Yaşam Senaryoları araştırmala­
rından yola çıkarak hazırlanmışlardır. O zamanlar, yani yet-·
mişli yıllarda , ben bu konuda ilk kez eğitim alan Avustralyalı
12

gruplardan birinin üyesiydim; Kamu Sağlığı programı çerçe­


vesinde bu eğitimi aldık, Gestalt tekniklerini ve Etkileşimci
kµramı kullandık .
Söz konusu yaşam senaryolarını farklılaştırdım ve geliştir­
dim; böylece son derece güçlü bir bireysel psikoterapi tekniği
haline geldiler; ayrıca bu yöntem üzerine yıllarca çalıştım. Bu
çalışmalarımın bir bölümü bu kitapla sizin kullanımıza sunul­
maktadır.
Size önerim şu: Her bölümün sonuna geldiğinizde, bir kur­
şunkalem ve silgi kullanarak, alıştırmaları dikkatle yapın. Bu,
kendiniz hakkında içgörü kazanmanızı· sağlayacak güçlü bir
yöntemdir; istemediğiniz otomatik davranış kalıplarınızdan
kurtulur, böylece yeni Karmanın birikmesini ve hızını yavaş­
latırsınız.
Son bölümde size Karma Shakti Kriya adlı bir rutinden söz
edeceğim. Bu da belli tip Karmalardan kurtulmanıza yardımcı
olacak bir teknik. tık Gururu Dr. Swami Gitananda Giri bu
programı bana 1958 yılında öğretmişti.
Her şeyi bir araya getirdiğimizde -yani bu �adar geniş bir
konuda ne kadarını bir araya getirebilirsek- son olarak bir yo­
rumda bulunmak isterim. Bu , elimizdeki tüm bilgileri göz
önüne aldığımızda neyin olabileceği hakkında yapılmış bir
yorumdur.

/
l(orma İsleme Fabrikası:
,

Birinci Montai Hatil


'Bel'\ Kimim?'

Vedanta'da sorulan en önemli soru 'Ko Ham', yani 'Ben ki­


mim'dir. Swami Gitananda, Çin'e giden ve daha sonra Japon­
ya'da Zen Ekolü olarak ortaya çıkacak olan ekolü kuran Buda
Sattva'nın öyküsünü anlatmayı pek sever. Sık sık da Sanskrit­
çe'deki Ko'Ham sözcüğünün Zen Budizm'in Koan'ından geldi­
ğini yineler.
Koan, yanıtı kelime oyununa dayanan, soru biçiminde, bir
çeşit bilmecedir ve yalnızca mantığın sınırları dışına çıkıldı­
ğında yanıtlanabilir. Örneğin 'El çırpmasının sesi nasıldır? '
Çin İmparatoru, Buda Sattva'yı İmparatorluk Mahkeme-
si'ne çağırı r? "Sen Kimsin? " diye sorar.
. _

Buda Sattva buna "En küçük bir fikrim bile yok," yanıtını
verir ve avludan çıkar. Buda'nın, daha sonraki yirmi yılı 'Ko
Ham' sorusunu düşünerek geçirdiği söylenir.
Şimdi bir kurşunkalem alın ve ciddiyetle 'Ko Ham', 'Ben ki­
mim?' sorusu üzerine çalışın; ama bunu uyduruk bir biçimde
ve sahte bir entelektüellikle yapmayın.
'Ben kimim? ', bir 'new age' sorusu değildir; kağıda "Tan­
rı'nın çocuğuyum, ilahiyat benim içimde, Napolyon olarak
son enkarnasyonumdan sonra daha duygulu ve şefkatli ol­
dum" tarzı bir sürü budalaca yanıtlar yazmayın.
'Ben kimim'in yanıtı yüzeysel bir biyo-veri de değildir:
14

"1936 yılında New York'ta bir hastanede doğdum, boyum


1. 78, saçlarım siyah ve gözlerim kahverengi, dişlerim takma. "
Sizinle v e aynı özelliklere sahip beş milyon kişi daha var! Bu
tür veriler sizin hakkınızda hiçbir şey söylemez; duygularınız­
dan, esinlerinizden, sevdiklerinizden ve sevmedikleiinizden,
yeterlilik ve yetersizliklerinizden, yaşama bakış açınızdan fi­
lan söz etmez.
Rose Bay Danışmanlık M erkezi'nde çalıştığım yıllar boyun­
ca bu soruya düşünce ürünü , pek çok şeyi ortaya döken yanıt­
lar aldım. lşte bu yanıtlardan birkaçı:

Kendinizi tanımlayın: "Ben bir 1wriyer kadınıyım,


pek dişi sayılmam, ev yaşamından nefret ederim,
ama evimden gurur duyarım. Dürüstlüğü, gerçekli­
ği ve doğruluğu severim. Pek gelişmediğimi hissedi­
yorum. Eğlenmeyi severim ama zihinsel olarah yaş­
lanmah da istemiyorum. "
- Kadın, 38, evli, ü ç çocuklu, iç dekoratör

Kendinizi tanımlayın: "lnce, hırılgan, horhak, sulu


gözlü. Potansiyelim olduğunu biliyorum ama öl­
melzte olan bir çiçehten çdzilen özsuyu gibiyim. An­
nem bana, doğarhen onu neredeyse öldürdüğümü
anlattı. Doğmuş olduğum için hep suçluluh duy­
dum. "
- Erkek, 28, sanayi temizlikçisi,
depresyon ve sosyal fobi sorutıl::ırı var.
15

· Gerçek insanlar gerçek duygularını ifade edip de paylaştık­


ları zaman nasıl da onlara doğru çekiliyoruz değil mi? Bu in­
sanların kaç yaşında olduklarının hiçbir önemi yok, meslekle­
ri de bizi ilgilendirmiyor; bu tür biyo-veriler kendileri hakkın­
da söylediklerinin işlenmemişliği, doğrudanlığı ve bunu yapa­
bilmenin cesareti yanında tüm önemini yitirmekte.
Boş sayfayı ciddiyetle önünüze koyun, düşünün ve ilim ol­
dıığunuzıı yazın. Pek çok kişi kim olduğunu düşünmeden
ölüp gider. Tüm yaşamlarınca bunu düşünmezler ve birdenbi­
re her şey için çok geç olur.

Sokrat şöyle der: "İncelenmemiş bir


yaşam yaşanmaya değer değildir. "
16

Birinci Mo ntoi Hattı: Birinci Süreç


'Bet'\ kimim?'

· Kendinizi tanımlayın:
17

Üzeı-inde D�ş�nmeniz ueı-eken Nokta

Şans diye bir şey yoktur; bize tümüyle rastlantı


gibi görünen şeyler, kaderin en derinlerindeki
kaynaktan fışkırırlar.
- Friedrich Schiller, 1759-1805
2
. •

ICarmamn
Anlamlan
Şimdi Karmaya dönelim
ve sözcüğü sizin için tanımlayalım.
Sözcük, Sanskrit bir kök olan kri'den
gelir. Ad olarak daha doğru söylenişi
'Karman'dır. Sanskrit'deki anlamı ri-
tüel, eylem, söz, performans ya da
seremonidir; seremoni, _özeUikle işe
yarayan bir kavramdır.
Seremoni'nin İngilizce karşılığı
olan 'ceremony' sözcüğü, Sanskritçe
lıri kökünden gelir ve Karmaya kök­
ten bağlı bir kavramdır. Örneğin bir
kiliseye gidersiniz ve rahip ayini yö­
netir; ayin, seremoniyi temsil eder.
Seremoni sözcüğünün e timolojik
köklerine bakacak olursak onu har­
mamony diye adlandırabileceğimizi
görürüz .
20

Ayin, seremoninin bir örneğidir, bu da Karmamony'dir,


çünkü Karma her eylemin kaçınılmaz sonuçları olacağını söy­
leyen bir doktrindir; düzgün bir seremoni bir dizi eylemden
oluşur ve hepsinin kaçınılmaz bir sonuca ulaşacağını söyle­
II\ek yanlış olmaz. Bu, seremoninin gerçek anlamıdır: Bir so­
nuca ulaşacağı doğru olan bir dizi eylem. Bu , ayinin anlamı­
dır; bu da tüm Puja, yani tapınmanın anlamıdır. Karmayı
değiştirmek, tüm dinlerde ve ruhsal gelişim sistemlerind� ser­
emoninin ilk işlevidir. Seremoninin ikinci işlevi, sizin bilinç
· durumunuzu değiştirerek onu dünyevi olandan bilinmeyene
doğru kaydırmaktır: mahir olanın yüceltilmesi. Bu düşünceyi
Ectasy Through Tantra (St. Paul: Llewellyn Publicatious,
' 1987) adtı kitabımdan alıntı yaparak işlemek istiyorum:

Ayin ve hak sözcükleri semantik kuzenlerdir.


·Ayinsel anlamın hakikati daha derin bir düzeyde
tören sözcüğünün (İngilizcesi "rituel" ) , yani ayi­
nin etimolojik olarak Sanskritçe ön ek RI'den tü­
rediğini kavradığımızda ortaya çıkar: 'birlikte ak­
mak, birlikte uzaklaşmak.' Gerçekten de bir töre­
.nin ya da seremoninin değeri, seremoni sözcüğü­
nün kökeninin de Sankstritçe olduğunu kavradı­
ğımızda, Kannamony'den geldiğini ortaya koydu­
ğumuzda, daha da fark edilir. Karmamony her ey­
lemin bir sonucu olmasıdır; demek ki dikkatli ve
doğru bir seremoni, eylemin sonuçlarının iyi ol­
masııg garanti eder.
21

Kri kökünden, hepinize tanıdık gelen bir sözcük, Kriya or­


taya çıkar. Bu, benim okulumun özelliklerinden biridir. Kriya
ve Karma aynı kökten türemişlerdir. Seremoninin aslının
Karmamony olması gibi, Kriya sözcüğü de Sankstritçe kök
kri'den gelir. Demek ki İngilizce 'yaratıcı' anlamına gelen 'cre­
ative' sözcüğü etimoloj ik olarak Kriya sözcüğüne kadar uza­
nır. Kriya genellikle 'teknik' ya da 'eylem' demektir. İngiliz­
ce'de yaratıcı olmak, kişisel yaratıcılığımızı harekete geçirmek
kavramlarını biliriz.
Bunun bize söylediği önemli bir şey vardır: Karma ya da
Karma Yasası yaşamlarımızı rahimden mezara kadar yaratıcı
kılabilmemiz için bir olanaktır. Karma kader değildir, özgür
iradedir, bir anlamda bize kalmıştır. Bu şey, şey değil Karma,
mahirdir! Uzanıp da bir parça Karma koparamazsınız , tutup
duvara bir parça Karma asamazsınız. Karma mahir ve incelik­
lidir; o kadar mahirdir ki, Karma yasasını bir süreç olarak ta­
nımlamamız gerekir.

Mekanizma ve Sürec ,

Aranızda İngilizceyle yakından ilgilenenler olabilir. Bir za­


manlar uygulamalı bir bilim dalında okuyordum. Fakülte, bi­
lim dallarından derecesi olup da iki kelimelik rapor yazama­
yan pek çok öğrencisi olduğunu fark etmişti. Bu bilgelikle
-gerçekten de bilge insanların öğretmenlik yaptığı bir kurum­
du- teknik yazı ve iletişim konusunda özel kurslar düzenledi­
ler. Mezunlarının cahil olmasını istemiyorlardı. Bilim adamla-
22

n iş pratiğe gelince epeyce cahil ve kendilerini ifade etmekten


yoksun bir tablo sergilerler gerçekten de.
Bu kurs sırasında derinlemesine öğrendiğimiz şeylerden
biri de, teknik yazı ve iletişimde süreç ve mekanizma arasında
açık bir farklılık olduğudur. Aynı şey değillerdir ve Karma
mahir bir yasadır, bir mekanizma değil bir süreçtir.
Mekanizma ve süreç arasındaki fark şudur: Mekanizma üç­
boyutlu bir uzamda belli bir anda vardır; elle tutulur bir şeydir;
genellikle pek çok farklı parçadan oluşan somut bir nesnedir. ·
Örneğin şırınga, insanın bedenine sıvı ileten ya da bedenin dı­
şına sıvı çeken bir mekanizmadır.
Süreç ise bfr eylem silsilesidir. Sonunda ulaştığı nokta bir iş
birimidir. Süreci elle tutamazsınız çünkü bir dizi eylemden
oluşmuştur. Örneğin esnemek bir süreçtir.
Bunları söylüyorum, çünkü sözünü ettiğimiz şey o kadar
inceliklidir ki, en başından Karmanın bir süreç olduğunu an­
lamamız gerekir. Karma elle tutabileceğiniz bir mekanizma
değildir. Esnemeyi elle tutamazsınız. Esneme, esneme sonu­
cuna ulaşan bir dizi eylemden meydana gelir. Evet, siz sonu­
cu görebilirsiniz, bu da esnemedir, ama elle tutamazsınız çün­
kü süreçtir; Karma da bir süreçtir.

Hindu.Felsefesi
Hindu felsefesine göre, eğer yaşamın bir anlamı varsa, eğer ki­
şi kaderini kontrol edebilirse ve bunun sonucu olarak da za­
man içinde kendi benine bir karşılık verebilecekse, ortaya çı­
kan yine bu incelikli Karma sürecidir.
23

Bir doktrin olarak Karma, insanm


sinir sistemi içindeki temel etki v:e
tepki yasalanm kabullenmektir. Batı
psikolojisindeki 'uyaran - kara kutu
- tepki yayı' gibi kuramlara sofistike
bir bakışttr.

- A Chakra & Kundalini Workbook

ICarmamn ICategorileri
Klasik öğretilerde, özellikle, M .S . sekizinci yüz yılda yaşamış
Hintli reformcu Shankacharya tarafından açıklandığı üzere,
Karma üç kategoriye ayrılmıştır. Bunlar pek çok alt bölüm de
içerir ama bu üç asıl Karma kategorisinin önemi büyüktür.
Bu üç Karma kategorisi şunlardır: SaBija Karma, Agami
Karma; Parabdhra Kanna.
llk Karma tipi Sancheet Karma olarak da bilinir. Ancak ben
SaBij a Karmayı tercih ederim çünkü çok daha açıklayıcıdır.
Sankstritçe'de Sa 'ile' anlamına gelir, Bija ise 'tohum' de­
mektir. SaBij a Karma önceki yaşamlarımızdan gelen, birlikte
doğduğumuz Karmadır.
Amacımın sizin inanç sisteminizi sarsmak olmadığını baş­
langıçta söylediğimi hatırlarsınız. Yaşamdan sonra yaşam kav­
ramı size uyabilir ya da uymayabilir; SO!JSUZ bir doğum, ölüm,
yeniden doğum döngüsüne inanmayabilirsiniz ama buna ina­
nıp inanmamanızın bir önemi yoktur, çünkü bun .dı bir sonu­
cu yoktur.
24

Kaderin önceki yaşamlartmızdan


biriken tohum/art zaten
stoklartmız �adlf, ama henüz çiçek
açmaya baş/amamışlardlf ....
filizlenmeye, olgunlaşmaya ve kendi-
lerini bu yaşamm hasadı haline
getirmeye başlamamışlardlf.

- Heinrich Zimmer,
Philosoplıics of India

Dünya nüfusunun yarısı Samsara öğretisine inanır: Bu, sü­


rekli yeniden doğmak, yaşam ve ölüm döngüsüdür. Budistler,
Hindular, Budizm ve Hinduizm yanlıları, Batıda esoterik* öğ­
retilerin yandaşı olan herkes bu kavram üzerinde hemfikirdir.
Sonuçta reenkarnasyon bu dünyanın nüfusunun yarısının ka­
bul ettiği formel bir öğretiye dönuşmüştür.
Size bir önerim var: Yaşamdan sonra yaşam olabilir de ol­
mayabilir de, siz buna inanmak zorunda değilsiniz; öne�im,
bu inancın da esoterik bir öğreti olduğunu benimsemenizdir.
Bir dış öğreti vardır; bir de benim anlayışıma, Gurularımın ba­
na öğrettiğine göre, reenkarnasyon kavramına ilişkin bir iç ya
da esoterik anlam vardır.
Yaşamdan sonra yaşam doktrinine ilişkin bu esoterik ya da
iç öğretinin bir yanını sizinle paylaşacağım.

*
Esoterik: Belirli bir grup tarafından anlaşılan ya da onlara hitap eden.
Özel, anlaşılması zor, mektum. (Çev.)
25

Doğumdan sonra doğumun sonsuz


döngüsü içinde sürekli yeniden
doğan şey hepimizin içinde var olan,
birbirine bağlı düşünce zinciridir.
Her düşünce qir doğuş ve bu
düşüncenin her kesintiye uğrayışı da
bir ölümdür. Bizim eğilimimiz,
düşüncelerimizi sürekli yinelenen
örüntüler biçiminde çevrim/emektir.

Yogi varlık için düşünmeyi feda ederek yeniden doğuş çar­


kından kurtulur, özgürlüğünü kazanır.

Yoga, zihinsel dalgalammlann


(düşüncelerin) kesintiye uğramasıdır.

- Patanjali'nin Yoga Sııtras'ı

Ayrıca üzerinde durmak istediğim bir konu daha var: Kar­


ma hakkında çalışacağımız her şey bizi daha farklı bir bakış
açısına , her şeyin daha büyük bir resmin parçası olduğu olgu­
suna götürecektir; bunun anlamı da, başarısız yaşam diye bir
şeyin olmamasıdır.
26

Yaşam bir okuldur ve bu okula


girebilmeniz için gerekli olan belge
doğum belgenizdir. Okuldan mezun
o/anlarm ödülüyse ölüm belgeleridir;
bunun sonucu olarak da yaşam
okulunda BAŞARAMAMAK
diye bir şey yoktur.

- Anandakapila
27

l(arma İsleme Fabrikası:


İkinci M�ntai Hatfl
Doğı.nnı.-ıt'\ı.-ız hakkmda t'\e biliyot<Sı.-ıt'\1.-\Z ya da
hissediyot<Sı.-ıt'\ı.-ız
O at'\a ilişki"' ilk at'\tt'\tz t'\ed i l"?

Geçmişin psikolojik evrimimiz üzerindeki etkilerini anlaya­


bildiğimiz oranda yaşamlarımızın Karmik yönü ile başa çıka­
biliriz.
j. P. Chaplin'in Dictionary of Psychology adlı yapıtında (New
· York: Dell, 1985) bellek, 'geçmiş deneyimlerin yeniden yaşan­
ma işlevi' olarak tanımlanır; bu tanım, bu kitaptaki Karma işle­
me süreci alıştırmaları açısından kusursuz bir tanımdır.
Karma işleme sürecinde geçmişin ölü elinin şimdiye uzanı­
şını, şimdide vuku bulan yaratıcı yaşam onamalarımızı hare­
kete geçirmeyi keşfetme ya da farkına varma-yofoyla Agami
Karma ile başa çıkın.ak söz konusudur.
Yunanca'da Delphi Kehaneti'ne varmanın giriş kodu, 'kişi
kendini bil'dir; bunu daha az bilinen bir düstur izler: 'Her şey­
de itidal (ılımlılık) .' Her iki söylem de hem Doğu'da hem de
Batı'da, doğru biçimde yaşamanın Karmik ve Dharmik kural­
larını meydana getirirler.
Sizden, doğumunuz hakkında ne bildiğinizi ve bu ana dair
anımsadığınız ilk anınızı kısaca yazmanızı isteyeceğim.
Aşırı gayretkeş terapistin 'yanlış bellek sendromu'na uzanan
son epidemik trajedisinin karmaşık mekanizmasından söz et-
28

miyorum, her köşebaşında yaşamlarım moda olmuş tecavüz


fantazisini gerçekleştirmeye adayanlardan da söz etmiyorum.
Bir polis şefinin de demiş olduğu gibi, "her ritüel tecavüz
hikayesinin bir temeli olsaydı, Amerika büyük bir mezarlık
olurdu. "
Sizden katılmanızı istediğim, son derece sağduyu sahibi ve
yararlı bir işlev; çılgın fantezilerle hiçbir ilgisi yok!
Klinik kayıtlarımdan alınan aşağıdaki örneklere bir göz
atabilirsiniz. İşte başkala �ının yorumları:

Doğumunuz hakkında ne biliyorsunuz ya da his­


sediyorsunuz?
"Annem hiçbir doktorun J'a da ebenin olmadığını
söyledi, o nedenle dayanamayacak duruma gelince­
ye kadar doğumumu geciktirmiş, bu yüzden sudan
korkarım ve başımı suyun altına solwmam. Genel
anlamda d�ğumum hakkında çoh olumsuz düşünce­
lerim var; benim doğumum anneme durmadan ahi­
min aynı sırada ölmekte olduğunu anımsatıyor. "
Kadın, 18, öğrenci

O an hakkındaki ilk anınız nedir?


'Dört yaşlarındayken sol�aklarda oynardım ve
Avusturalyalı çocuklar benimle dalga geçerlerdi
çünkü pek lngilizce konuşamazdım. Annem ve ba­
bam ltalyandılar.'
Erkek , 40, evli, üç çocuklu , müteahhit
29

O an hakkındaki ilk anınız nedir?


'Dört yaşım civarında eski vitraylı camlar ve ahşap
yer döşemeleri. Beş yaşındayken ana okulunda ba­
yat sandviç yerdik. Yedi yaş civarında bacağımı kır�
mış ve anneme sorun çıkardığım için suçluluk duy­
muştum.'
Erkek, 24, tezgahtar, depresyonda

Size verdiğim tekniklere karmik katalistler denir, ne ortaya


koyarsanız onu elde edersiniz. Bu kendi kendini değerlendir­
me testindeki boşlukları doldurun.
30

İkinci Montai Hattı: Birinci Süreç


Do9umut\L.\Z hakkmda ne biliyol'Sut\L.\Z ya da
ne hissediyol'Sut\L.\Z?
31

İkinci Montai Hattı: İkinci Süreç


O ana ilişkin en e..ken anınız nedit<?
32

A
Bir insanın yaşamında yalnızca üç olay vardır: do­
ğum, yaşam ve ölüm. İnsan doğduğunun farkın­
da bile değildir, acı içinde ölür, arada da yaşama­
yı unutur.
- jean de la Bruyere , 1645 - 1696
3
§(CU[Sôja �(arma

rcormamn
Tohumlarım
Ekmek
Benim bakış açımdan, kategorik ola­
rak, daha önceki bir yaşamdan getir­
diğiniz SaBija Karmayla doğarsınız.
Size en azından bir tane önceki yaşa­
mınızın olduğunu garanti e �ebilirim,
bu da annenizin karnında �eçirdiğiniz
yaklaşık dokuz aydır. Rahme düştü­
ğünüz an başlar, doğumunuzla sona
erer; buna rahim. içi varlık adı verilir.·

Amniyo sıvısının içinde yüzerken Sa- ·


Bija Karmanız da oluşur.
SaBija Karma siz ana rahmindey­
ken meydana gelen' ve doğumunuz­
dan sonra da sizi etkileyen olaylar
.döngüsüdür. D oğum sırasında sizin­
le birlikte filiz veren ya da vermeyen
34

Karma tohumları vardır. Hepimiz SaBija Karmalarımızı taşırız


ve bu, herhangi bir anda filiz verebilir. Burada size klasik öğ­
retiye göre SaBija Karmanın kendini nasıl ortaya koyduğunu
gös.tereceğim.
Önceki yaşam (en azından ana rahmindeki bir önceki ya­
şam) yumurtanın döllenmesinden doğumun tamamlanmasına
kadar bir döngüyü tamamlamış olur. Bu döngü yaratılış, ya­
şam ve ölümdür. Cenin doğduğu anda rahimdeki yaşamı sona
erer; bu, canlı bir insanın ölmesini andırır.
Doğum anında ceninin rahim içindeki, rahmin simyasal
beşiğindeki yaşamı sona erer. Bu dokuz ay süresince (ve kla­
sik öğretiye göre bundan önceki pek çok yaşam süresince) ,
Batı psikolojisinin giderek daha çok ilgisini çeken bir Karma
oluşur.

Hamileliğin üç adet üç aylık dönemi


tartmdaki tohumu ekme, yetiştirme
ve hasat dönemlerine benzer. Tüm
Karmik etki ve tepkiler bu strada
oluşur.

On dokuzuncu yüzyıl İngiliz şairi Samuel Taylar Colerid­


ge bu olayı şöyle gözlemlemiştir:

İnsanın doğumdan önceki dokuz aylık tarihi emi­


nim ki çok önemlidir ve sonraki üç dönemden ve
on yıldan daha önemli anlara tanıklık eder.
35

Rahim içindeki bu varoluş doğum (yumurtanın döllenme­


si) , gençlik (embriyo olarak geçen ilk üç ay) , yetişkinlik (ce­
nin oluşurken geçen ikinci üç ay, beş duyunun ve genital or­
ganların gelişmesi) ve son olarak, yaklaşan ölümün sezildiği
yaşlılık (doğumla sona eren son üç ay) ile tam bir yaşam dön­
güsüdür.
Biyolog Lyall Watson , Beyond Supernature (New York,
Bantham, 1988) adlı kitabında şöyle der: "Çocuk, tıpkı bizim
öleceğimizi bildiğimiz gibi, doğması gerektiğini bilir. Bir ço­
cuğun doğumu bizim ölümümüzle eşanlamlıdır."
"Yaptığımız en tehlikeli yolculuk doğum kanalında yapı­
lan, bir doğum uzmanının parmağını kıracak bir hızla dışarı
itildiğimiz o, on santimlik yolculuktur."
Ayrıca pek çok eski kültürün de inandığı gibi, Hindu gele­
neğinde de, ceninin annenin ruhsal durumundan fiziksel an­
lamda etkilendiği kabul edilir. Bu, çağdaş bir Rosicrucian
(AMORC) . öğretisidir ve doğmamış bebeğin _ b.u. dönemde
edindiği psiko-fizyolojik enformasyonun miktarı daha sonra­
ki yaşam deneyimi süresince edindiğine eşittir.
1948 yılı civarında,journal of Experimental Psychology der­
gisinde, ceninin beşinci ayda sesleri tizliklerine ve tonlarına
göre kesinlikle ayırdığının anlaşıldığı yayınlandı. Artık hami­
le bir rahme minicik mikrofonlar yerleştirilerek ceninin akus­
tik titreşimlerin son derece arttığı bir sualtı ses stüdyosunda
yüzdüğü belırlenmiştir.
36

l(armanm Filiz Vermesi


Demek ki, doğmuş olma eylemiyle Karmanın tohumları içimi­
ze ekilmiştir. Peki, Karma nasıl filiz verir?
Tohum çölde genellikle büyümez, filiz vermesinin tek yo­
lu sulanmasıdır. Hepimizin içindeki SaBija Karma tohum gibi­
dir ve filiz vermesini sağlayan su duygudur.
Bazı SaBija Karma herkeste kendini gösterirken bazısı da
göstermez. Sonuçta kimse SaBija Karmasının ne olduğunu ko­
layca bilemez. SaBija Karma doğum esnasında ya da doğum­
dan herrien sonra tetiklenir.

SaBija Karmayı genetik ya da


doğanm psişik eşdeğeri olarak kabul
edebilirsiniz. SaBija Karma
'teratojenik' ya da konjenital
bozukluk/an da ortaya koyar. Bunlar
rahimde edinilen ve doğduktan
sonra bizi etkileyen şeylerdir.

Yuna�ca'dan gelen Teras kökü (Teratojenik kelimesi bura­


dan türetilmiştir) , "köken olarak 'bir gösterge , kahih, canavar
ya da kehanet' anlamlarına gelir; evrene bizim doğumumuz ya
da yaşamımızla bir mesaj gönderilmiştir. Bir anlamda SaBija
Karma bizim geleceğimizin habercisidir. Yeter ki onu anlaya­
bilelim.
37

Yaşamınızın herhangi bir anında size bir uyaran sunuldu­


ğunda ya da geldiğinde ve bu uyaran, ana rahminde ya da do­
ğumunuzda ayırdına vardığınız bir uyarana karşılık geldiğin­
de ya da benzediğinde SaBija Karma filiz verir. Bu tetiklenme­
nin sonucu olarak duygularda ani ve kuvvetli bir değişiklik,
sinir sisteminin ya da bilinçdışının derinliklerinden kaynakla­
nan ani bir kusma, dışarı atma deneyimi yaşanabilir.
Gurum Swami Gitananda, SaBija_ Karmadan söz eder ve na­
sıl tetiklenebileceğini anlatırdı. Şunu bilmemiz gerekir ki,
doğm koşullar sağlandığında her an patlayabilecek SaBija
Karma hepimizde mevcuttur.

Bir Hastamn Durumu


Şimdi size gerçek bir hikaye anlatacağım:
Yıllar önce son derece rahatsız bir genç kadın hastam oldu.
Evliliği bitmişti ve gerçek bir umutsuzluk deni2inde yüzüyor­
du. Kendisinden kaçarken bir adamla ilişkiye girmişti ve bu
adamın yaşam Dharması bizim sosyopat ya da piskopat tanı­
mımızla örtüşüyordu. Adam _ eroin bağımlısıydı , bir soygun­
cuydu ve genç kadını da hırsızlık yapması için ikna etmişti.
Konuşmaya başladıkça genç kadının yaşam öyküsü de çö­
zülmeye başladı. lki çocuklu bir ailenin üyesiydi. Zor bir do­
ğumu olmuş ve doğum çok gecikmişti. Annesinin doğum san­
cıları ve çabası üç g(in sürmüştü, kız doğmadan önce her iki­
si de neredeyse ölüyorlarmış. Ve çocuk doğal olarak doğum
kanalında sıkışmış.
38

Kız iki yaşındayken babası aileyi terk etmiş. Bir gün anne
dört yaşındaki kızını ve üç yaşındaki oğlunu eve kilitleyerek
çekip gitmiş ve bir daha da kadını gören olmamış. Dört gün
boyunca, zavallı dört yaşındaki kız ve kardeşi boş ve kilitli ev­
de bir çıkış arayarak dolaşmışlar, camları yumruklamış, kapı­
lara tırmanmış, sırf yaşamda kalabilmek için biraz yiyecek kı­
rıntısı ve su aramışlar. Sonunda bir komşu çocukların sesini
duyup camlardan birini kırarak eve girmiş ve çocukları kur­
tarmış. Hem hastam hem de kardeşi bir yetimhanede büyü­
müşler.
Hastam on sekiz on dokuz yaşlarında aşık olmuş ve evlen­
miş. Kocası hastamı gerçekten sevmiş ama sorumluluk sahibi,
meşgul bir adammış, işine önem verirmiş ve onunla çok az za­
man geçirirmiş.

�{açanlar ya da �{atılanlar
Bu noktada psikologlar için çok önemli bir şey söyleyeceğiı,n.
Üç yıl önce ABD'de suç işleyen çocuklarla ilgilenenlerin aklı­
na yeni bir fikir geldi. Bunlar yalnızca yeni düşüncelerdi -in­
sanlar olayları yakından inceledikleri zaman akıllarına yeni fi­
kirler gelir. Bir erkek okuluna giderek çocuk suçlularla ko­
nuştular. Tüm bu genç suçluları iki sınıfa ayırabildiklerini
fark ettiler: 'Her şeyden kaçanlar' ve 'olaylara katılanlar'. Hepi­
miz az çok bu iki sınıftan birine gireriz. Ya kendimizi bir şey­
lere, bir yerlere ya da durumlara dayatır, içlerine gireriz ya da
böylesi yer ve durumlardan uzak durur, kaçarız.
39

Garip, tuhaf olarak addedildiğimiz ailelerde büyüdüğümüz


zaman, yaşamda sosyal gruplara girmeye, olaylara dahil olma­
ya çalışınz.
Ancak ailelerimiz kısıtlayıcıysa, bizi yargılarlarsa, daha
gencecikken bu aileden kaçarız. Yaşamımız süresince de gele­
neklere karşı çıkar, her şeyden kaçar, evlilikte başarısız olur,
bir işte tutunamayız.
Demek ki az çok hepimiz kaçmaya ya da katılmaya eğilim­
liyizdir. Bu durumu uç noktaya taşıdığınız zaman karşınıza
çocuk suçlular çıkar. Ya bir yerlere dahil olma itkisiyle çalar,
soyar, kırarlar ya da okullardan, kurumlardan kaçarlar.

Hastama Geri Dönelim


Bu kızın SaBij a Karmasının, doğumunda oluştuğunu biliyor­
duk ve bu kız tüyenlerdendi. Evliliğini yıkan kendisiydi çün­
kü kısıtlamalara gelememişti; bunlar evde kapalı kaldığı gün­
lerin, annesinin ve babasının onu terk edişinin, anasının rah­
minde tıkanıp kalışının anısını tetiklemişti.
Bir gün onu gördüğümde pek çok şey üzerinde durduk,
ama ben ne olacağını sezemedim ya da karşımdaki ipucunu
kaçırdım. Ne olup olmayacağı hakkında kehanette bulunama­
dım. Kız suçlu erkek arkadaşının tuzağındaydı diyelim; adam
eyaletler arasında kaçıyor, uyuşturucu satıyor, soygun yapı­
yordu. Bir gün müthiş bir biçimde tartıştılar ve adam kızı terk
etti. Yalnızca kızı terk etmekle kalmadı, kapıyı da dışarıdan
kilitledi ve hastam içeride kilitli kaldı.
40

Polis gelip kapıya vurmaya başladığında hastam o kadar


korkmuştu ki yanıt veremedi. Polis de gitti. Hastam başını gaz
fırınına sokarak intihar etti. Bu, SaBija Karmadır: Hastam bir­
denbire yeniden içinde tıkılıp kaldığı rahimdeydi, çocuklu­
ğundaki evdeydi, terk edilmişti, kilitlenmişti. Dışarı çıkmak,
kaçmak, tüymek, tüm varlığını kusmak istiyordu. Ve kaçma­
ya dair son hareketi yaptı -umarım bu onun için gerçekten bir
kaçış olmuştur!

SaBiia ICarmamızı Bilebilir miyiz?


Hepimiz kendi SaBija Karmamızı taşırız. Bazılarımızın yaşa­
mına katkıda bulunurken bazılarımızınkine bulunmaz. Ama
SaBija Karmamızın tam açılımının ne olduğunu asla bileme­
yiz. Çoğumuz için öldürücü bir hastalık SaBija Karmadır
-SaBija Karmanın gerçekleşmesi her şeyin doğru zamanda ve
doğru koşullarda olmasına bağlıdır. Bu, 'tohumlu Karma' ka­
tegorisidir diyelim; bu tohumla birlikte doğarsanız ve doğru
koşullar gerçekleşirse, tohum filiz verir.
41

l{arma İsleme Fabrikası:


..
,

Uçüncü Montai Hattı


.Anııeııiz - B"' kişi kimdi ya da kitndir?
.Annenizin sizin hakkınızdaki en önemli yorl>\ml>\ ya da
yaşama karşı t"'t"'m"' nasıldı r?

Bu alıştırmanın amacı sizin en derininizdeki bilinçdışı malze­


meyi bilinçüstüne çıkarmayı kolaylaştırmaktır. Bilinçdışı dişi
rahim ya da tüm Karmanızın b eslendiği ve filiz verdiği alüv­
yonlu topraklardır.
Başkalarının yorumlan:

Anneniz - Bu kişi kimdi ya da kimdir?


"Nevrozlu, yorgun, boşanmış ve ilaç bağımlısı; i ki
kez evlenmiş, istediğüni yerine getirmede bana yar­
,
dım etmeye çalışarah iyi bir insan olm qya uğraşır.
Ben onun yaşamındalıi tek büyüh umuduydum. On
beş yaşımdan sonra ondan kaçmaya başladım. "
Erkek, 22, barmen, bekar

Anneniz - Bu kişi kimdi ya da kimdir?


"Şişmandı ve çocuklar her zaman onun şişmanlığı
yüzünden benimle alay ederlerdi. Mesafeliydi, ha­
yalperest bakışlıydı, fiziksel temastan hoşlanmazdı,
duygusaldı ve babamdan lwrkardı, tııtııcuydu. "
Erkek, sanayi temizlikçisi
42

Annenizin sizin hakkınızdaki en önemli yorumu


ya da yaşama karşı tutumu nasıldır?
"Sen başarısızın birisin ve ne yapabilecehsen onun
en iyisini yapmalısın. Ahlını başına topla! Uyan ar­
tık . "
Erkek, sanayi temizlikçisi

Annenizin sizin hakkınızdaki en önemli yorumu


ya da yaşama karşı tutumu nasıldır?
"llk kez adet gördüğümde bunun ayda bir hez başı­
ma geleceğini söyledi. Oğlanlardan uzah d,u r yohsa
başın belaya girer dedi. Kendini temiz tut! Çirhinin
tekisin, kimse seni istemez. "
Kadın, 27, bekar,
bir psikiyatri kliniğinde yaşıyor

Bu örnekleri epeyce rahatsız edici bulduğunuzdan eminim


ama bir o kadar da gerçekler! Kendinizi incelemeye başladığı­
nız zaman, her şeyi parlatıp güzel görünmesini sağlamaya çalış­
mayın. Ancak, herkesin benim örnek olarak kullandığım öz­
neler kadar travmatik anıları yoktur elbette.
Bunu da unutmayarak bir sonraki alıştırmayı yapın.
43

..

U�üncü Montai Hattl: Birinci Süre�


Anneniz - B"' kişi kimd i �a da kimdi ..?
Ü�üncü Montai Hattı: İkinci Süre�
At'\t'\et'\İZİt'\ sizİt'\ hakkmızdaki et'\ Öt'\emli �ol'L\tnL\ �a da
�aşama kal'Şı fL\fL\tnL\ t'\asıldı14?
Dikkatle düşünerek, başka bir düzlem ve pers­
pektiften değerlendirerek, daha yumurta rahme
düşmeden önce annemizi seçebilmek ilginç ol­
maz mıydı?
Agami ICormoyı
Biriktirmek
Şimdi bir adım daha ata-
hm: Shankacharya'ya göre ikinci te­
mel Karma tipi Agami Karma'dır.
Agami Karmayı hepimiz doğumu­
muzdan itibaren biriktirmeye başla­
rız. Bu, doğumumuzdan sonraki ya­
şamımız süresince biriktirdiğimiz ,
kaçınılmaz etki ve tepkilerden ya da
. yaptığımız şeylerin neticelerinden
kaynaklanan Karmadır. Tohumlar
oradadır ama filiz vermemişlerdir ve
her an filiz verebilirler.
48

Bir bireyin şimdiki yaşammda


yaptığı zihinsel ve fiziksel eylemler
gelecekte olgunlaşacak olan
meyvelerdir.

- Ramahrishna-Vedanta Kitabı

Agami ICarmamn Filiz Vermesi


Dokuz yaşına geldiğimizde (katolikler yedi olduğunu söyler)
Agami Karmamız yükünü tutmuştur. Yaşamımız ilerledikçe
Agami Karma kendini göstermeye başlar. Bir kural olarak ya­
şamımızdaki gündelik ya da dramatik tepkilerin hepsinin
Agami Karma örnekleri olduğunu bilmemiz gerekir. Kuramsal
olarak Agami Karmanın kökenlerini bulmak SaBija Karmanın
kökenlerini bulmaktan daha kolaydır.

Eğer bir insan şimdiki biyografisinin


· temeli olan cehaletin, örneğin henüz
belirlenmemiş kaderin yolunda
yürümeye devam ederse tohumlar
da doğal olarak toplantr ve
depolantr.

- Heinrich Zimmer,
Philosophies of India
49

Yıllar önce Dr. Swami Gitananda ile birlikte Karmanın


Çarklarını ('dişliler') gösteren diyagramları tasarladık ve bun­
ların nasıl etkileştiklerini belirledik. Diyagramlara bakarsanız
altı yaşında bile (Agami Karma)'nın dişlileri döndüreceğini ve
· sonuçlarının (ya da Prarabdha Karma) seksen bir yaşında filiz
vermek için orada beklemekte olduklarını görebilirsiniz.
Bu diyagramları incelerken Hint nümerolojisine göre ken- .
di kişisel Karmik gel-giderimizin doğumdan sonra dokuz yıl­
lık döngüler halinde oluştuklarını göz önünde bulundurmalı­
sınız. Her Karma Yuga dokuz yıl süren bir dönemdir. Yuga'nın
anlamı 'döngü'dür; demek ki, bu terimin sözcük anlamı da
'Karmik Döngü'dür.
Swamijii'nin öğrettiği bir sistem vardı. Bu sistem bir bire­
yin herhangi bir yaşta, dokuz yıllık döngüsünün hangi bölü­
münde olduğunu belirlemeye yarar. Hint nümerolojisine gö­
re, '.9' sayısı Savaş gezegeni Mars'ın etkisi altındadır. Sanskrit­
çe'de bunun anlamı Mangala, yani 'hayırlı' sözcüğüdür.
SwamijÜ'nin öğrettiği Güney Hint iıümerolo]iSi Avustural­
ya Sidney'de Yantra Philosophic Topluluğu'nda çalışıldı.
Yöntem uluslar, işler ve bireyler için Karma döngülerini
belirlemek amacıyla kullanılır. Örneğin, ABD'nin ve Başkan ] .
F . Kennedy'nin içinde bulunduğu Karmik aşamalar göz önün­
de alındığında, o yıl meydana gelen, başkanın öldürülmesi
traj edisinin kaçınılmaz olduğu ortaya çıkar. Bu tür Karma Yu­
ga döngüleri, olabilecek şeylerin yıl, ay, gün ve hatta saatini
bile gösterebilir.
50

Bazen büyük olay/arm ruh/art daha


olay meydana gelmeden adımlartm
atmışt1r bile ve bugünün içinde
çoktan yarm yol almaya başlamışt1r.

- Samuel Taylar Coleridge, 1 800

Başkan Kennedy'nin öldürüldüğü 1963 yılında ABD, aşırı


biçimde sınandığı bir Karma Yuga döngüsünden geçmekteydi.
Böyle kötücül etkiler altında, ayrıntılara özen göstermekte ya­
pılan dikkatsizlikler felaketlere yol açar. · (İngilizce dis-asters
yani 'felaket' sözcüğünün literer anlamı 'kötü yıldızların etki­
sidir'). Kasımın ikinci yarısında tüm ulus ters koşulların, or­
ganizasyonlar açısından hayal kırıklıkları, üst düzey yönetici­
ler ve politi� liderler açısından kötülükler getirecek etkilerin
altındaydı. 22 Kasım'da ulusun üzerinde�i etkiyse, politik bir
etkinlik ve ona bağlı kamunun gözü önünde meydana gelecek
bir trajediyi işaret etmekteydi.
Ne yazık ki , 'korkularımızın umutlarımızın önüne geçme­
'
sine izin veremeyiz' diyen kişi daha da kötü etkilerin altınday-
dı ve bu, ülkesinin döngüsüyle birleşince iyice arttı. ] . F. Ken­
nedy için 1963 yılı Karmik bir döngünün tamamlanacağı, uç­
ların birbirine bağlanacağı, acı ve tatlının bir arada yaşanaca­
ğı yeni bir başlangıcı işaret eden bir yıldı ama başkanın bun­
dan haberi yoktu elbette.
Kasım ayında onun kişisel döngüsüyle, ABD'nin tüm yıl et­
kisi altında olduğu son derece ters döngü birleşti ve bu Kar-
51

mik karşılaşmalar 2 2 Kasım'da, ulusun ay döngüsünde politik


bir felaket olarak yerini aldı.
Tüm dünyayı şok eden bu Karmik olay aslında kaçınılmaz­
dı. Amerika'nın belki de en sevdiği başkanını yitirmesinin
üzüntüsü herkesin yüreğine çöktü . ] . F. Kennedy, birkaç isim
daha saymak istersek, Mahatma Gandi'yi, Martin Luther
King'i, Dag Hammarskj öld'ü ve lsrail'in son başbakanı Yitzhak
Rabin'i etkileyen Karmik ve Dharmik ruhsal şehitlerin gelene­
ğinde yerini aldı.

Kendi kaderimizin çerçevesini çizme


iznimiz yoktur. Ancak bu çerçevenin
içine koyduğumuz, kendi
kaderimizdir.

- D�g Hammarskjöld

N eyse ki bu tür baskın birleşmelere sık rastlanmaz ; genel­


likle bu tür olayların 'niçin'ini bile anlayamayız . Bunlar k en­
dilerinden önce gelen Karmik ve Dharmik olayların sonuçla­
rıdır.
Dünya çapında felaket ve trajediyi anlamak için bu tür
olayların hepimizin üzerinde manevi duyarlılık şoku dalgala­
rı yarattığını bilmeliyiz. tdeal sonuç insanlığın bir bütün ola-.
rak ruhsal gelişiminde ivme kazanması olacaktır.
52

l(arma Yuga' nm Döngüsel Yasası


Ezekial'in çarkların içinde dönen çarkları gibi, bazı olaylar
bize evrensel Karmik bir işleyişin içindeki 'küçük dişliler' ol­
duğumuzu gösterir. Bir sonraki sayfadaki şekilleri iyi incele­
yin.
Her küçük dişlinin bir })aşka dişliyle bileştiğini, bir dış çar­
kı döndürdüğünü , onun da üç çark daha döndürdüğünü , bu­
nun başka bir çarkı döndürerek geleceği belirlediğini görün.
Yaşamımızda fiziksel, entelektüel ve duygusal seviyede
meydana gelip de, 'kader çarkını' .döndürerek geleceğe ilişkin
sonuçlar yaratmayan, yani geleceğimizi, önünümüzdeki görü­
nür kaderi belirlemeyen bir olay meydana gelemez.
Bu diyagramları inceledikçe, daha da çarpıcı bir hal alıFlar.
Şimdiyi geçmişin meydana getirdiği ve geleceğin de şimdide
oluştuğu üzerinde düşündüğünüz zaman, önünüzde yeni bir
anlayışın boyutu açımlanacaktır!
Geleceğin geçmişten kaynaklandığını, hatta geleceğin kök­
lerinin şimdide olduğunu düşünmek daha da büyüleyicidir.
Nietzsche'nin sözleriyle aktaracak olursak;

Bizim üzerimizde Hükümran Olan Kaderimizdir,


Henüz farkında olmasak bile,
Bugünümüzün yasalar�nı yapan geleceğimizdir.
insanca, Pek lnsanca (1 878)
53

Karmik Saat
54

Dr. Swami Gitananda sık sık şu Hindu/Budist belitini alın- . ,


tılar:

Bir düşünce ek, bir eylem biç,


Bir eylem "ek, bir tepki biç,
Bir tepki ek, bir alışkanlık biç,
Bir alışkanlık ek, bir özellik biç,
Bir özellik ek, KADERİNİ biç_.

Hinduizm öğretisine göre, yaşam etkinliği döngülerin dört


farklı dönemine göre merkez alır ya da yönlenir. Bunlar:

• Branıacharya: Yaşamın eğitim ve öğrenci dönemi, gele­


neksel olarak doğumdan yirmi beş yaşına kadar sürer.
Yantra'da yirmi yedi yaştır.
• Grahastha: Bu, üretken aile ve iş yaşamı dönemidir -ya­
şamın çalışılarak geçirilen dönemidir; Yantra'da. elli
dört yaşına dek sürer.
• Vanaprastha: Etkin yaşamdan çekilmek, boş zaman ve
iç yaşama doğru yapılan ciddi hareket anlamındadır,
seksen bir yaşına dek meditasyon ve ibadetle zaman ge­
çer.
• Sannyasa: Tanrı dışında her şeyin mutlak reddi; yaşa­
mın her anında olabilse de, geleneksel olarak seksen bir
yaşından yaşamın sonuna dek sürer.
55

Büyük Yaşam Çarkı'nda dönen bir düşünce ya da


eylemin ne kadar küçük olduğunun hiçbir önemi
yoktur. Bebeklikte ve çocukluktaki her zihin ve
beden hareketi Karma Yuga Döngüsü'nün 9, 18
ve 27 yıllık dönemlerini etkiler. tık Minör Dhar­
ma Yuga, Brahmacharya Ashrama (eğitim döne­
mi) , 28 - 54 yaşlan arasında sürecek ikinci Minör
Grahastha Ashrama'yı (üretken dönem) ve üçün­
cü Dharma Yuga da, Vanaprastha Ashram'ı (boş
zaman dönemi 55 - 81 yaş) etkiler. Zaman ve
uzam içinde yer alan her hareket dış çark tarafın­
dan temsil edilen manevi yaşamı etkiler.
- Swami Maharashi, Dr. Gitananda Giri

Karma Yuga şeması Freud'un 'Biyoloji kaderdir' ve Anna


Freud'un 'Biz ne olduğumuz söyleniyorsa oyuzdur' söylemine
eşdeğer ola.n bir psişik akış diyagramıdır.

ICarma Ne ICadar Mahirdir?


lki kişinin bir sokağın köşesinde durduklarını düşünelim. Bi­
rinin ceketinin cebinde bir delik olsun ve bu delikten on do­
larlık bir banknot kaldırıma düşsün. Öbür adam da diğerinin
cebinden düşen parayı görsün ve ayağını paranın üzerine ko­
yarak bilerek parayı saklasın.
Parayı düşüren adam uzaklaşınca diğeri sakladığı parayı
cebine atsın. Hepimiz bu adamın niyetinin, davranışının, ey­
leminin ardındak\ duygusal nedenin dosdoğru hırsızlık oldu-
56

ğunu kabul ederiz ve "bu , O adamın Karmasında sonuçlana­


cak" deriz.
Suçluya bu yaşamında bir ara iyi bir darbe indirecek olan
Agami Karma, çalma arzusunun bir sonucudur. Bu arada belki
de adam açlıktan ölmek üzeredir, bunu hiç düşünmedik. Bizim
göz önünde bulundurduğumuz, adamın duygusal niyeti.
Burada anlamaya çalıştığımız ne? Biz tutumun ne olduğu­
nu anlamaya çalışıyoruz, eylemin kendisini değil. !ki insan
kelimenin tam anlamıyla aynı eylemde bulunabilirler ama
Karmayı belirleyen, tutumlarıdır.
Şu önermeyi düşünelim: Başka bir köşebaşında yine iki
adam dursun. Birinin cebindeki delikten yere on dolarlık pa­
ra düşsün ve adam da farkında olmasın. Şimdi on dolarlık pa­
rayı düşüren adam yere baksın ve farkında olmadan düşürdü­
ğü parayı görsün. Öteki adama baksın ve bunun onun parası
olduğunu varsaysın. Ayağını paranın üzerine koysun ve öbür
adam gidince parayı çalsın ama çaldığının aslında kendi para­
sı olduğunun farkında olmasın.
Bu, ilk davranışla aynı değildir; peki, Karmayı etkileyecek
mi? Evet, Agami Karmayı. Kendicsinden çalmıştır ve bir gün
hiç ihtiyacının olmadığı, hiç beklemediği bir anda Agami
Karması işlemeye koyulacaktır.
Yukarıdaki örneklerin her ikisi de Agami Karmayı etkileye­
cektir çünkü tutum her ikisinde de aynıdır. Her iki insan da
sözcüğün tam anlamıyla hırsızdır. Adamlardan biri kendinden
çalmış bile olsa bu yine de Karmasına ıstırap verecektir.
Bu noktada hatırlamamız gereken, Karmanın fiziksel olma­
yan noktalarda ve çok incelikli seviyelerde işlediğinin bilin-
57

mesidir. Robert Svoboda, Ayurveda üzerin�e en tanınmış Ba­


tılı uzmandır; Ayurveda: Life, Health and Longevity adlı yapı­
tında (Penguin Books UK, 1992) Karma hakkında şöyle yaz­
mıştır:

Karma yasası bu fiziksel yasadan varoluşun fizik­


sel olmayan alanlarına kadar uzanır. Zihinsel bile
olsa, bir varlığın bu dünyadaki her eylemi burada
geri dönecektir. lsa bunu şu biçimde açıklar: 'Baş­
kalarına sana davranmalarını istediklerin gibi
davran, çünkü ne ekersen onu biçeceksin.;

Bu farklılıklar çok ama çok inceliklidir. Tutum, duygusal


duruş, bir olaya yaklaşımımız ve eylemimiz Agami Karmayı
belirler ve meyve vermesini sağlar.
Aşağıdaki dörtlüğünde Shakespeare de aynı tutumdan söz
etmekteydi .belki de:

KADER'in kötücüllüğü dururriumu alt üst eder­


ken, ZlHNlM ÇARKININ devrini aşıyor.

- VI. Henry, iv, 3

llginçtir, bu tutum ilkesi Westminster yasal sisteminde de


niyet olarak kabul 'görür. Bir suçu işlemeye niyetlenmek o suç
işlenmişcesine ceza görmeyi gerektirir. Diş macununun Avus­
turalya'da yasal olmadığına inanan ve ülkeye ayakkabısının ta­
banında kaçak diş macunu sokarak para kazanmaya niyetle­
nen biri gümrükte yakalanırsa mahkemeye çıkar. Avustural-
58

ya'da diş macununun gayet yasal bir madde olmasının hiç


önemi yoktur, bu kişi suç işlemeye niyetlenmekten ceza gö­
rür.
Karma konusuyla ilgilenirken yasal konularda bilgili dost­
larımızdan bir şeyler öğrenmenin hiçbir sakıncası yoktur;
bunların arasında 'yasaları bilmemek bir özür değildir'in de
önemli bir yeri vardır.

l{orma Ağı
Genellikle başkalarının etkinltklerine 'değer yargısı' biçerek
zamanından önce yargılara varırız, oysa işin gerçeği hepimizin
bildiği Karmik etkileşimler·ağının bilerek yada bilmeyerek bir­
biriyle bizim anlayışımızı aşacak biçimde iç içe örülmesidir.
Bir sonraki öyküyü okuyun ve öyküdeki kişileri Karmik ve
Dharmik değerler sistemine göre en çok suçlu olandan en az
suçlu olana, en fazla sorumlu olandan en az sorumlu olana
doğru kıyaslayın.

Timsah ICoynoyon lrmok


Vahşi ve aç timsahlarla dolu bir ırmağın iki yakasında birbiri­
ni çok seven iki aşık yaşar.
Daphne ırmağın bir yakasında yaşarken çocukluk aşkı ve
şimdiki nişanlısı Periwinkle ırmağın öteki yakasındaki geniş
bir malikanede oturur.
Bir gece korkunç bir tayfun ırmağı taşırır ve üzerindeki
köprüyü yıkar.
59

Geceyarısına doğru Daphne, Periwinkle'dan, yana ::akıla


bir telefon alır, "Sevgilim, gel beni kurtar -çatıdan bir kiriş
düştü, her yanım kanıyor, öleceğim."
Daphne umutsuzluk içinde yağmurun içinde koşar; rüzgar
esmekte, yıldırımlar düşmektedir; umutsuzluk içinde, timsah­
la dolu ırmağın kıyısında kendine bir yol açmaya çalışır. K�p­
rünün yıkılmış olduğunu görür ve ırmağın üst bölgesinde ya­
şayan . bir kayıkçıyı anımsar. Adı Sinbad olan kayıkçı sık sık
insanları karşıya geçirirmiş.
Sırılsıklam olan Daphne bitmiş tükenmiş bir durumda Sin­
bad'ın ön kapısına gelir ve korkusunun da verdiği güçle kapı­
yı yumruklar.
Böyle uyandırılmaktan rahatsız olan Sinbad kapıya bakar
ve sevimli Daphne'yi görünce yumuşar. Sık sık şehvet dolu
bakışlarla kızı süzmüşlüğü vardır.
Daphne, Periwinkle'ın içinde bulunduğu güç durumu ve
üzerine düşen kirişi anlatır, köprünün yıkıldığını _söyler; Sin­
bad'ın onu karşıya geçirmesi gerekmektedir.
Sinbad şansın yüzüne güldüğünü düşünerek Daphne'ye
dosdoğru bir öneride bulunur: . Eğer Daphne onunla yatarsa,
bir saat sonra Sinbad kızı ırmaktan karşıya geçirecektir.
Daphne korku içiı:ıdedir, isterik bir ağlamayla yağmurun
ve fırtınanın içine dalar. Umutsuzluk içinde komşu eve doğru
koşarken yan komşusu Smith'e rastlar:
Kendini Smith'in kollarına atarak ağlar ve tüm korkunç öy­
küyü anlatır: Periwinkle evinde bir kirişin altında ölesiye kan
kaybetmektedir, köprü fırtınada yıkılmıştır, yatağından taş­
mış ırmağın içinde timsahlar dört dönerler, genç kız neredey-
60

se bir kolunu ve bacağını yitirecek gibi olmuştur, Sinbad'dan


onu karşiya geçirmesini istediğini anlatır, ama adam kızdan
ödeme ve avans olarak kendisiyle yatmasını istemiştir!
Smith öyküyü dinler, Daphne ondan yardım ister, adam
Daphne'yi kollarından kurtararak şöyle der: "Daphne yaşam­
da hepimizin böyle anları vardır ve ben bu işe karışamam. Sa­
at neredeyse sabahın ikisi ve uyku saatim çoktan geçti. Seni
bırakmak zorundayım. lyi geceler." Smith kızı deli gibi yağan
yağmurun altında bırakarak çeker gider.
G erçek bir kendini-gerçekleştirme ve var etme duygusuyla
sarsılan Daphne sağanak yağmurun altında Sinbad'ın evine
koşar.
Sinbad ona sıcak bir banyo yaptırır ve kızın giysilerini ate­
şin önünde kurutur. Daphne Sinbad'ı mutlu , gerçekten de
mutlu eder. Sinbad sözünün eridir, kızı Timsah Irmağı'ndan
karşıya geçirerek sevgilisinin evinin yakınına bırakır.
Daphne ön kapıyı açtığında Periwinkle'ı şöminesinin kar ·
şısında, en sevdiği koltuğuna gömülmüş, sıcak romunu yu­
dumlarken bulur.
İkisi de şaşkınlıkla birbirlerine bakarlar.
"Daphne, sevgilim, sabahın dördünde burada ne arıyorsun?
Bozulma ama çok kötü görünüyorsun, üstün başın feci, sen ge­
nellikle kılık kıyafetine daha fazl� önem verirsin. Eşikte durur
musun lütfen? Cilalı tahtalara. su damlamasından hoşlanmam
da ! Neyse, kendimi kirişin altından kurtarıp kanamamı dur­
durdum. Sürekli seni arayarak her şeyin yolunda olduğunu
söylemeye çalıştım ama hiç yanıt vermedin, biraz duyarsızca
bir davranış değil mi? Böyle bir gecede dışarıda mıydın?"
61

Daphne gözyaşlarına boğulur v e ona korkunç öyküyü an­


latır: Köprü yıkılmıştır; o, sevgilisine umutsuzca yardım etme­
ye çabalar ama Sinbad onunla yatmazsa kızı karşıya geçirme­
ye yanaşmaz. Smith de kıza yardım etmez ve Daphne sonun­
da Sinbad'a giderek onunla yatar.
"Ne yaptın! " diye kükrer Periwinkle, "Sen benim nişanlım­
sın ! Pis bir balıkçının koynuna nasıl girersin! Defol! Bir daha
seni görmek istemiyorum ! " Kızı ön basamaklardan aşağı, yağ­
murun ve fırtınanın içine iter.
Daphne hıçkırarak yağmurun altında koşar ve Periwink­
le'ın uzak bir tanıdığı olan Spike'ın kapısını çalar. Spike'ın il­
gi alanı vücut geliştirmek ve ağırlık kaldırmaktır.
Daphne gözyaşları içinde bir kez daha korkunç .öyküsünü
anlatır: Köprü yıkılmıştır ve o, Periwinkle'a yardım etmek için
çaresizce çabalar; Sinbad, onunla yatmazsa kızı karşıya geçir­
meyi kabul etmemiştir; Smith ise kıza yardım etmekte iyice
gönülsüz davranmıştır; sonunda Sinbad'ın yatağına girmiş­
tir . . . ve Per"iwinkle yaptığını anlayınca nişanı bozup onu so­
kağa atmıştır.
Spike, Daphne'yi kolundan kavrar ve Periwinkle'ın evine
geri götürür, ön kapıyı yumruklar, şaşkın Periwinkle kapıyı
açınca da bir sağ kroşeyle onun çenesini kırarak, "Bu sana da­
ha kibar olmayı ve hanımefendil ere gerektiği gibi davranmayı
öğretecektir ! " diye bağırır.
Son.
62

Sizin Değerlendirmeniz Nedir?


Dahinin biri 1970 yılında bu öyküyü 'değerler ve etik' konusu­
nu işlemek için uydurmuş, size aptalca gelse de anlatılanlann
gerçek yaşamdaki dramlardan hiçbir farkı yoktur, inanın. Bazı
hafta sonu gazetelerini ya da TV'deki sohbetleri düşünün.
Bir arkadaş grubuyla oturun ve tüm karakterlere en suçlu
olandan en masum olana kadar bir değer biçin, sonra da bu
değerlendirmenizin nedenlerini açıklayın. Bunu yapmanın en
iyi yolu arkadaşlannıza kitaptan öyküyü okuduktan sonra
üzerinde beş karakterin de öyküde ortaya çıkma sıralanna gö­
re adlannın yazılı olduğu kağıtlar uzatmaktır: Daphne, Peri­
winkle, Sinbad, Smith ve Spike.
Bu alıştırmayı bir grupla birlikte yapmak size, hepimizin
ördüğü farklı Karma ağını ve Kozmik yasayı insan ölçütlerine
göre değerlendirmenin imkansızlığını gösterecektir. Bu küçük
öyküden, başka biçimde öğrenemeyeceğiniz kadar çok şey öğ­
reneceksiniz.
Ülkeler, kültürler ve aileler değiştikçe bakış açılan da deği­
şecek ve aynı durum için örülen Karma ülkeye, kültüre ve ai­
leye göre farklılık gösterecektir. Örneğin katı Protestan ya da
Müslüman kültürler cinsel sadakate aşırı derecede önem ve­
rirler ve Karmalan cinsel olarak özgür kadınlannkinden fark­
lı olur.
Daha sonra bu Karmik modellerin karmaşıklığını bu kez
de 1990 yıllanndan bir öyküyle renklendireceğim.
63

ICarma İsleme Fabrikası:


,

D_ö rdüncü Montai Hattı


Babatuz olan bl-\ insan kim?
Babanızın sizin hakkınızd�ki başlıca yol"l-\ml-\ ya da
yaşama kal"Şı fl-\tl-\ml-\ nasıldı!"?

Psikologlara göre psikopatolojilerimiz nesilden nesile aktarı­


lır.
Bu , ebeveynlerimizden öğrendiğimiz Karmik örüntüleri
devam ettirdiğimizi söylemenin formel bir biçimidir, böylece
son derece karmaşık bir ağ oluştururuz. Bu da üzerinde epey­
ce düşünmemizi gerektiren bir durumdur.
.
Başkalarının yorumları:

Babanız olan bu insan kim?


"Hiçbir şey, hiçbir zaman orada olmaya� adam.
Annem her zaman ondan bir tepJd almaya çalışırdı.
Duygusu yoktıi. Ağlamamam gerektiğini söyler ama
ağlayana kadar beni döverdi. Radyo dinlemeyi se­
ver ve bizim onu rahatsız etmemizden hoşlanmazdı.
Başladığı hiçbir şeyi bitirmezdi, kayıtsız bir insan­
dı; varlık bile değildi sanki; varlığıyla yokluğu bir
.
(karısıyla); yollarda rastlanan emeJdileri andıran
karısıyla birliJıte yaşardı. "
Kadın, 18, üniversite öğrencisi
64

Babanız olan bu insan kim?


"Gri saçlı, seninle konuşan ama bunu yaparken
uzağa bakan, çok kızgın, çatlak, yüksek sesli; ken-
. dinden ve zorlu yaşamından bahseden, sıkıcı, sürek­
li ne kadar para kazanabileceğinden söz eden; para
delisi, kumarbaz, aşağılık işler yapan sonra da ma­
aş çekini anneme uzatan. "
Erkek, 25, taksi sürücüsü

Babanızın sizin hakkınızdaki başlıca yorumu ya


da yaşama karşı tutumu nasıldır?
"Bir iş tut, senden tiksiniyorum, bir iş tutmak telı
şansın. "
. Erkek, ·25, taksi sürücüsü

Babanızın sizin hakkınızdaki başlıca yorumu ya


da yaşama karşı tutumu nasıldır?
"Sen umutsuzsun! Sekiz yaşındayken bir kez beni
cezalandırmak için elimi sobanın üzerine koydu.
Arkadaşlık tıpkı yulaf ezmesi gibidir, çok koyu
olursa yanar! "
Erkek, 28, boşanmış, yaşamının çoğunda işsiz,
ağır uyuşturucu kullanmış.
65

Dördüncü Montai Hattı: Birinci Süre�


Babatlız olatl bu İtlSat\ kim?
66

Dördüncü Montoi Hattı: İkinci Süreç


Babanızın sizin hakkınızdaki başlıca yol"L.\l'l'\L.\ ya da
yaşama kal"Şı tl..\tl..\ml..\ nasıldw?
67

Yaşamın günbatımıdır bana mistik irfan kazandı­


ran, ve geleceğin olayları daha gelmeden gölgele­
rini düşüren
- Thomas Campbell, 1 777-1 844,
Lochiel's Waming
s
�rarabdha �(arma

Filiz Veren l(orma


Üçüncü Karma tipi Pra­
rabdha Karma'dır: Bu
Karma çcıktan filiz vermiştir ve hiç­
bir şey onu durduramaz. Bu, kesin­
likle kaçınılmaz olan sonuçlar anla­
mına gelir. Hiç kimse Prarabdha Kar­
mayı engelleyemez !
Bir tohum filiz ver�iği�de ve so­
nuçları açıkça, tersine · çevrilemez bi­
çimde ortaya çıktığında bu Prarabd­
ha Karmadır. Buna Kinetik Kanna da
diyebiliriz, yani tam anlamıyla hare­
ket halinde olmaktır.
SaBija Karma doğum esnasında ve
_
doğumdan sonra depolanır. Ve o ka­
dar durağandır ki neredeyse Statik
Kannadır.
70

Geçmişte toplanmış ve depolanmış


olan tohumlar, sonunda gelişmeye
başlar; böylece Karma halihaz1rdaki
olaylar biçiminde meyvelerini verir.

- Heinrich Zimmer,
Philosophies of India

Agami Karma ile bu yaşam diliminin içine tohum ekilir ve


en küçük bir sulama uyaranı onu ileri doğru itmeye yeter, an­
cak bu tohumu filizlendirecek olan nedir? Duygulardır ! Aga­
mi Karma örtük ya da uyuyan Karmadır, ama uykusu hafiftir !

Sandaletlerin Diyeti
Hindistan'da yaşayan genç bir adamken Gandhi hakkındaki
bu öykünün farklı anlatımlarını sık sık dinledim. Pozitif Aga­
mi Karmanın nasıl çabucak pozitif Prarabdha Karmaya dönüş­
tüğünü gösteren incelikli" bir örnektir
Gandhi Hindistan'ın bağımsızlığını sağlamak için yaptığı
yurtdışı yolculuklarından birinden Hindistan'a döndükten
sonra Delhi'ye yolculuk eder. Trene binerken sandaletlerin­
den biri ayağından çıkar ve rayların üzerine düşer. Tam da o
anda tren hareket etmeye başlar, Gandhi çabuk bir hareketle
öteki sandalını da aşağı iter.
Eşlikçilerinden biri "Neden yaptın bunu Babajii? " diye so­
rar.
71

"Tek sandaleti bulacak olan olan dilenci şimdi ikisinden de


faydalanabilecek," yanıtını verir Gandhi. Yolculuklarına de­
vam ederler.
On iki ay sonra Gandhi, _Tanrıça Lakshmi kutlamalarına
katılmak için bir kasabayı ziyaret eder. Kasaba kalabalıktır ve
Gandhi eşlikçilerinden ayrı düşer. Arkadaşlarını ararken arka­
sından kendisine hakaret eden şöyle bir ses duyar, "Sevgili
Bharatımızı mahvettin ! " Daha Gandhi arkasını bile döneme­
den biri onu yere devirir ve tekmeler.
"Onu rahat bırak ! "
Gandhi arkasında bir hareket sezer, gözlerini açar v e tanı­
dık bir görüntüyle karşılaşır; bu, tren raylarında bıraktığı san­
daletlerdir. Güçlü eller Gandhi'ye uzanarak onu nezaketle kal­
dırır.
"Şu serseme aldırma Babajii, zırvalıyor. Bir yıl öncesine ka­
dar benim de ondan bir farkım yoktu inan. "
Gandhi . giysilerindeki tozları silkelerken ad;ı�a. "Sana ne
oldu da değiştin? " diye sorar ve öykü çözülür.
"Hiçbir şeyim yoktu ve buna çok içerliyordum, elimden bir
şey de gelmiyordu. Arkadaşlarımdan biri bu kutlamaya katıl­
mamızı önerdi.
"Bu kendini geliştirmen için bir fırsat,_" dedi, arkadaşım
"Laks):ımi kutlamalarına katıl, böylelikle bereket tanrıçası sa­
na yardım elini uzatacaktır.
"Uzun bir yol," yanıtını verdim. "Senin ayaklarını koruya­
cak sandaletlerin var en azından. Benim yok, sandaletimin fa­
lan olacağı da yok. " Tam o anda, tren yolunun kıyısında bir
çift çok güzel sandalet gördüm. Arkadaşım "Şimdi bir özrün
72

kalmadı," dedi ve ben sandaletleri ayağıma geçirirken güldü .


"Birlikte buraya geldik ve kutlamalara katıldık. Yapacak bir
sürü iş vardı ve yeni sandaletlerimden sonra yeni bir tutum ta­
kınmıştım sanki, genelde kimseye bir şey vermezdim ama
şimdi herkese yardım ediyorum. Bu kutlamayı düzenleyenler­
den biri o kadar etkilendi ki, bana bir iş verdi, bu ve yakın ka­
sabalardaki kutlamalarda çalışıyorum. Artık toplumda saygı
gören bir insanım. "
Gandhi adamın gözlerinin içine bakarak yavaşça "Teşek­
kür ederim," dedi.
73

ICarma İsleme Fabrikası:


,

Dördüncü Montai Hatfl


Keııdiııizde takdil' ettiğiııiz ve keııdiııiz hakkıııd a
hoşl..\l'\ l..\Za 9ideıı ııedil'?

Giriş bölümünde Karma sürecini 'Psikoterapi: Batı için Yoga'


olarak tanımlamıştım. İnsanın iç yolculuğu kendini inceleme­
siyle başlar.

Kendinizde takdir ettiğiniz ve kendiniz hakkında


hoşunuza giden nedir?
"Öfkemi başkalarından çıkarmam ve bilinçli olarak
baş1wlarinı incitmem. "
Kadın, 25, sosyal görevli

Kend inizde takdir ettiğiniz ve kendiniz h;kk;nda


hoşunuza giden nedir?
"Geçinmesi kolay bir insanımdır, _ben im asıl ilgi
alanım kendimin zihin beden etkileşimidir. "
Erkek, 30, psikolog

Bir sonraki sayfayı beğendiğiniz özelliklerinizle doldurun.


Bunu yapmak zor olabilir.
74

Beşinci Montai Hattı: Birinci Süreç


Ke.'l'ldil'lizde takdir- etti�İl'lİZ ve kel'ldil'lİZ hakkıl'lda
hoşL\l'l!AZa 9idel'l l'ledir-?
75

Üzel'İl'\de D�ş�l'\tnel'\İZ C\el'ekel'\ .Nokta

Önümüzde ve arkamızda olanlar içimizde olanla


kıyaslandığında hiç de önemli değildir.
- William Maran
6
�(armi!c [D)öragü ·

Temel l(arma
Tipleri
Geçtiğimiz üç bölümde
temel Karma tipleri üzerinde dur­
duk. Bunlar:

• SaBija Karma: Doğumumuzdan


önce ya da doğumumuz esnasın­
da birikir ve tohumlar filiz verme­
yi bekler; henüz filiz yermemiş­
lerdir ama doğru uyarıyı alır ve
doğru bir dış çevrenin içinde bu­
lunurlarsa hemen yeşillenirler.
• Agami Kanna: Doğru duygu ora­
da olduğu anda hemen harekete
geçer ve insanı çarpar; bu, yaşam
süresinde topladığımız Karmadır;
Agami Karmanın bu yaşam süre­
since uyarılıp da harekete geçme-
78

yen miktarı bir sonraki raunda SaBij a Karma olarak ak­


tarılır.
• Prarabdha Karnia: Çoktan deneyimlemekte olduğumuz
Karmadır, kökleri SaBij a ya da Agami Karmadadır.

Farklı Hint felsefe ekollerine göre Karmayı sınıflandırma­


nın farklı biçimleri vardır. Ben bu kitapta konuya en basit bi­
çimde yaklaştım ve Karmayı yalnızca üçe böldüm. Ancak şim­
di dördüncü bir Karma tipini de göz önüne alacağız

Dridha ICarma: Özel Bir ICategori


Dridha Karma söz konusu olduğu zaman yapabileceğim en iyi
şey bu konuyu öğrendiğim arkadaşlarım Hart Defouw ve Ro­
bert Svoboda'nın harika yapıtları Light on Life: An lntroduction
to the Astrologie of lndia adlı kitaplarından alıntı yapmaktır
(Victoria: Penguin Books, 1 996):

Dridha Karmalar sabit sonuçlar verir çünkü bu


Karmaları değiştirmek öylesine zordur ki pratik­
te değişmez olduklarını kabul etmek gerekir.
Bu Karmalar ister neşe ister ıstırap verici olsun­
lar, nedenleri öylesine şağlamdır ki, mutlaka
yaşanacaklardır. İnsanlar sık sık bir şeyin, mey­
dana gelmemesi için gösterdikleri tüm çabaya
karşın "meydana geldiğini" gözler. (s. 29). Unut­
mayın, bu tür bir Karma keyif verici de olabilir,
79

ıstırap verici de. Hepimizin bildiği gibi, yaşamda


ilerleyenler genellikle bunu en az hak ettiklerine
inandığımız kişiler olur. (s. 30)

Sanskritçe Dridha sözcüğü genellikle "katı", zaman zaman


da "yapışkan" olarak çevrilir. Bu, yaşamda bir türlü kaçama­
dığımız olaylara, insanlara, size yapışmış olan kadere ilişkin­
dir. Dridha Karma, bir sinek kağıdının ya da yapışkanlı bir du­
var kağıdının üzerinde çıplak ayakla yürümeye benzer.
Bazı şeylerin görünürde nedeni yoktur. Dridha Karmayı
anladığımız zaman varoluşun ancak bulanık biçimde algıla­
yabileceğimiz bir gizem olduğunu kavrarız. Hart ve Robert
yıldız falında Dridha Karmayı yorumlarken "kavşak" sözcü­
ğünü kullanmayı yeğlerler. Ben bu konuya eşzamanlılık ve
beldenmedik şeyler bulma şansı kavramlarını kullanarak yakla­
şacağım.

Dridha Karma aykm, uyuşmaz ya da


kil{tnllmaz görünen pek çok yoğun,
karmaşık ilişkiyi açıkltğa kavuşturur.

Carl jung eşzamanlılık kavramını "rastlantısal olarak birbi­


rine bağlı olmayan ancak psikoloj ik olarak anlamlı iki deneyi­
min eş zamanlı olarak meydana gelmesi" biçiminde açıklar.
Örneğin siz tam birini düşünürken o kişi size telefon eder. Pe­
ki bu bir rastlantı mıdır?
Beklenmedik şeyler bulma ise, başka bir şey ararken yaptı-
80

ğınız rastlantısal bir keşiftir; iyi bir olayın ya da 'hazır bir zih­
nin hayrına gelişen bir şanstır.'
Hem eşzamanlılık hem de beklenmedik �eyler bulma şansı
belli zamanlarda harekete geçer. Acaba bu tam anlamıyla bir
rastlantı mıdır, yoksa psişik tutarlılık ve kozmik uyum mudur?
Bir sonraki anektodu ilk kez, son derece yaşlı ve harika bir
Rosicrucian hekim olan Dr. Dos'tan duydum. Bu, Dridha
Karmayı açıklayan olağanüstü bir örnektir. Dridha Karma ba­
zen iki kişiyi kaçınamayacakları ve anlaşılmaz bir biçimde bir­
birine bağlar.

Dolctor
1 900'lerde, aristokratlara ait bir malikanede verilen bir kır
partisinde davetlilerden birinin çocuğu havuza düşer ve bo­
ğulma tehlikesiyle karşı karşıya kalır. O zamanlar bir lngiliz
malikanesinde yüzme havuzu olması pek rastlanan bir durum
değildi ve çoğu çocuk yüzme bilmezdi.
Bahçıvanın oğlu havuza atlayarak çocuğu kurtarır. Daha
sonra soylu çocuğun ana babası bahçıvana kendi oğullarıyla
hemen hemen aynı yaşta olan oğlu için ne yapabileceklerini
sorarlar.
"Birbirinden zeki iki oğlum var. Biri tıp bursu kazandı ve
gemi doktoru oldu. Küçük oğlum da onun izinden gitmek is­
tiyor," diye anlatır bahçıvan.
"Oğlun Londra'da bir okula kabul edilirse onu bize gönder,
bakımını üstleneceğiz," der aile.
81

Bahçıvanı� ikinci oğlu o n ü ç yaşına basınca Londra'ya gi­


der ve abisinin yanına yerleşir, gemi mürettebatı olarak çalış­
maya başlar. On sekiz yaşında Londra Tıp Okulu'na girmek
için burs kazanır. Aile sözünü tutar ve mezun olana kadar
bahçıvanın oğlunu destekler. Genç adam eğitimi sırasında
bakteriyolojiye özel bir ilgi beslemeye başlar.
Sonunda uzman doktor olan çocuk ordunun tıp bölüğün­
de, Fransa'da yüzbaşı olarak göreve başlar ve burada , yaralıla­
rı iyileştirmekte kullanılan antiseptiğin kandaki akyuvar hüc­
relerini öldürerek yarayı kötüleştirdiğini keşfeder.
Savaştan sonra Londra'daki St. Mary Hastanesi'nde dokto­
ra sonrası hizmetini vermeye başlayan adam 1 9 1 9 yılında has­
tanede profesör olur.
Lysozome üzerine araştırma yapmaya başlar; bu, gözyaşın­
da bulunan bir enzimdir; Lyzosome'un bugün bakteriyel özel­
likler diye adlandırdığımız birtakım özellikleri olduğu ve mik­
ropların büyümesini engellediği keşfedilir.
Bu adam dağınık bir laboratuvarda çalışmayı seven bir tÜr
dahidir; biyografisini yazanlar renksiz sıvıları kültür kabında­
ki j öleye dökerek 'bakteri'den oluşan manzara resimleri çiz­
mekten hoşlandığını yazarlar. Daha sonra bu sıvıların içinde­
ki bakteriler gelişerek renk ve biçim çoklukları oluştururlar­
mış.
1 9 28 yılında bu genç adam neredeyse atmak üzere olduğu
bir kabın içinde bir oluşum keşfeder. Bu oluşum, içine bakte­
rinin giremediği bir halka oluşturmaktadır ve penisilinin ta
kendisidir.
82

Profesörümüz penisilini v e olası uygulamalarını inceleme­


ye başlar ama 1 930 yılında, Avusturalyalı bir doktor olan Ho­
ward Florey ile birlikte çalışmaya başlayana kadar somut bir
sonuç elde edemez.
1 940 yılında penisilini yalıtarak insanlar üzerinde deneme­
ler yapmaya başlamak üzereyken ofisine, acil isteği olan resmi
bir görevli gelir. O zamanlar zatürre dünyada bir numaralı öl­
dürücü hastalıktır ve bu uzun zamandır böyledir.
"Çok önemli bir politikacı zatürreden ölüyor. İnanıyoruz
ki bizi önümüzdeki tehlikeli yıllardan sağ salim çıkaracak tek
kişi o. lngiltere'nin güvenliği için bu kişinin yaşaması gerekli
ve hükümetimiz sizden, çalışmanızı bu kişiyi kurtarma yö­
nünde değerlendirmenizi istemekte."
Profesör laboratuvarından çıkar, ölmekte olan adama gi­
der. Adamın yatağına yaklaşınca yıllarca önce yaşamını kur­
tardığı aristokratın oğlunu görür. Her ikisi de şaşkınlık ve
memnuniyet içinde birbirlerine bakarlar.
Dr. Alexander Fleming penisilini Winston Churchill'e en­
jekte eder ve bir kez daha yaşamını kurtarır. Sonucuysa hepi­
miz biliyoruz.
Her iki adam da daha sonra lngiltere'ye katkılarından do­
layı şövalyelik ünvanına layık görülürler. Sir Winston Churc­
hill "Dünyada kimse bir başka insana bu kadar çok şey borç­
lu değildir, üstelik de tam iki kez ! " der. Söz konusu olan ar­
kadaşı Sir Alexander Fleming'dir.
83

Çok fazla ileriye bakmaya çalışmak bir hatadır.


Kader zincirinin halkalarıyla ancak teker teker
başa çıkabiliriz.
- Sir Winston Churchill
lngiltere Parlamentosu'nda Konıışına,
27 Şubat 1 945

l{armanm Tohumlanm l{avurmalc


Göz önünde bulundurulması gereken önemli bir konu var.
Klasik öğre tilerde, kim ki Jivan Mukta'dır ('Mukta' özgür; Ji­
van' yaşam dernektir) , yaşamında özgür olandır, kendisini­
gerçekleştirnıenin gücü ve bazı Kriyaların erdemi sayesinde
SaBija ve Agami Karmalarından kurtulabilir; bu , kavrulmuş
bir tohumun filiz verememesine benzer.
Temel Yoga eğitimine göre SaBija ve Agami Karrnalarınız­
dan kurtulmak
. isterseniz, bunu Karma Yoga aracılığıyla ya-
- .

parsınız.
Karma Yoga, yaptığınız işin rneyvasını dikkate almaksızın
çalışmaktır. Öyle bir tutum geliştirirsiniz ki, yaptığınız işin
meyvesini reddeder ya da ondan uzak durursunuz. Çok çalı­
şarak, varlığınızın fiziksel ve zihinsel olarak terlemesiyle, Sa­
Bija ve Agami Karrnanızın tohumlarını kavurursunuz. Ancak,
kendini gerçekleştirmiş olanlar, Jivan Mukta olanlar bile Pa­
rabdhra Karmadan kaçamazlar.
84

Karma Yoga: Tüm eylemlerin


meyvelerinden uzaklaşarak
gerçekliği Yoga yoluyla aramak ve
tüm etkinlik/eri lshvara'ya adamak
(Tann'nm antropomorfik yam) ya da
-Ra/ph Waldo Emerson'un
söylemindeki (1844) daha Batı'ya
uygun bir ifade biçimiyle 'İyi
yapılmış bir şeyin ödülü onu iyi
yapmış olmakt1r!' Karma Yogi
bilinçli ve farkmda olduğu eylemi
arar, ihtiyacmm ne olduğunu görür
ve gereğini yerine getirir!

- A Chakra & Kundalini Workbook

Parabdhra Karmayla yapılabilecek tek şey kayıtsız bir tu­


tum takınarak onu eşitlikle kabul etmektir. Herhangi bir duy­
gusal tepki döngüyü tamamlar, daha fazla Agami Karma yara­
tır ve bu da daha sonra Parabdhra Karma olarak olgunlaşır.
Shankacharya şu benzetmeyi yapar: Aydınlanmama duru­
munda (ya da uykuda) ormanda bir kaplanı kovalayan avcı ,
çalıların arasında kaplanı görür, yayını gerer ve oku atar ama
birden çalılar aralanır ve gördüğünün bir kaplan değil de bir
inek olduğunu fark eder ama artık çok geçtir.
Hintliler için ineklerin kutsal olduklarını biliyor muydu­
nuz? Bir ineği öldürmek korkunç bir lanettir ve yapılacak hiç­
bir şey yoktur. Aydınlansanız ve yaşama doğru bakış açısını
85

kazansanız bile gerçekten de artık çok çok geçtir ve bu eyle­


min sonuçlarına katlanmak zorundasınızdır. Aydınlanma bile
sizi kurtaramaz.
Batı'da kendini gerçekleştirme, kendini var etme olarak
kullanılan terimler Sabija ve Agami Karmaların büyük bölü­
münü kısırlaştırabilir; uzak durma, kendinizi ayrı bir yere
koyma tutumu geliştirmenizi sağlayarak Parabdhra Karmayı
bile iyileştirebilir.
86

l{arma İsleme Fabrikası:


,

Altmcı N\ontai Hattı


Keııdiııiz hakkıııda ııefr-et ettiğiniz şey ııedil'?

Başkalarının yorumları:

Kendiniz hakkında nefret ettiğiniz şey nedir?


"Fiziksel görünümüm; kendimi sakar ve çirkin bu­
luyorum. "
Erkek, 28, sanayi temizlikçisi

Kendiniz hakkında nefret ettiğiniz şey nedir?


"Sonu olmayan şeylerden süreldi korhmak, hastalan­
mak, hontrolümü yitirmek, ahıl sağlığımı kaybet­
meh, tecavüze uğramak, fizihsel şiddete maruz hal­
mak, soyulmak. "
Kadın, 28, bekar,
bir psikiyatri kliniğinde yaşıyor.

Kendiniz hakkında nefret ettiğiniz şeylerin bir listesini ya­


pın, sonra aşağıdaki adımları izleyerek, sevmediğiniz bu şey­
leri değiştirmenin yolunu belirleyin. Ancak, gerçekleşebilir
amaçlarınız olsun ve zaman çerçevesinin önemli olduğunu da
unutmayın. Değişimleri gerçekleştirebilmek için:

1 . Eylem listenizi en kolaydan en zora ya da en önemliden


en önemsize doğru numaralandınn ya da bu ikisinin bir
bileşimini yapın.
87

2. tık madde bir tek çabayla zaptedilebilir mi yoksa daha


küçük adımlara mı bölünmesi gerekir?

3. tık maddeyi ya da adımı bir kağıda geniş ve kalın harf­


lerle yazın ve bunu gerçekleştirmek için kendinize tanı­
dığınız süreyi de ekleyin. Pek . çok kopyasını çıkararak
evinizin görebildiğiniz yerlerine, örneğin yatak odanıza
koyun; sabahları kalktığınızda ve gece uyumadan önce
şunları düşünün:

• Bu amaca ulaşabilmek için şu ana dek ne yaptım?

• Yaptığını şeyler etkili miydi?

• Daha başka ne yapabilirim?

4. Söz konusu maddeyi ve ulaştığınız başarıyı, kendinize


tanıdığınız süreyi de göz önüne alarak güncenize işle­
yin.

5 . Bu sürenin sonunda gelişmenizi değerlendirin ve bir


sonraki adıma ya da maddeye geçip geçmemeye karar
verin; istediğiniz sonuca daha çabuk ulaşabilmişseniz
hemen bir sonraki adıma geçebilirsiniz elbette.

Daha fazla yardım Magical Tattwas adlı kitabımın yedinci


bölümünün sonunda, "Geleceği Şekillendirme" başlığı altında
yer almaktadır (St. Paul: Llwellyn, 1 996).
88

Altmcı Montai Hatfl: Birinci Süreç


89

Altmcı Montai Hatfi: İkinci Süre�


De9işmek İÇİt'\ hat'\9İ eylemlet<İ ya pacaksmız?
90

Üze>'inde D�ş�nmeniz C\e>'eken Nokta

Akıl ve idrak, şeyleri oldukları gibi görebilme ça­


bukluğunuzdur. (Basiret?)
- George Santayana
7
�(armik Ağ

Tutumdan
ICarmaya
Yaşamdaki bazı davranış-
larımız söz konusu olunca bizi Kar­
mamızdan uzak tutabilecek bir yol ,
Kriya y a da Shakti yoktur. Ancak
Bhakti Yoga, Karma Yoga ve bazı
Shakti Kriyalar, SaBija ya da Agami
Karmanın tohumlarını_k�vurabilir.
Kaplan avlayan adama geri döne­
lim ve Karmayı sulayanın · tutum ya
da duygusal durum olduğunu bir kez
daha görelim. Soruna iki farklı ben­
zetimle yaklaşacağım.
Önce, beş yüz mililitre sıvı alan
bir bardak düşünün. Bardağa orta
çizgisine kadar en iyi Fransız şam­
panyasıyla dolduruyorum. Elimizde
içinde en iyi Fransız şampanyasından
bir miktar olan bir bardak oluyor.
92

Bardak ve içindeki sıvı için nasıl bir önermede bulunabili­


riz? Keyfi yerinde olanlar "Yansına kadar şampanyayla dolu ,
süper ! " derler. O kadar da keyifli olmayanlanmızsa, "Ah ! Bar­
dağın yansında şampanya yok" deriz. iyimser için bardak ya­
n dolu, kötümser içinse yan boştur.
Gerçekte bunu kendinizi var etmek için kullanabilirsiniz.
Bardak hakkında felsefi olarak doğru yargı 'bardak iki yüz el­
li mililitre Fransız şampanyası kapsıyor' biçiminde olmalıdır.
Olgu budur ve gerçeğe ilişkin yargı budur. Şimdi bu olguya iki
farklı duygusal yönelimle yaklaşalım. Yan boş ya da yarı dolu.
Bunun sonucunda şampanyayı içtiğimiz zaman durumu duy­
gusal olarak algılayışımıza göre gelişen Karmayı da içeriz.
Ya iki yüz elli mililitre pahalı Fransız şampanyasının key­
fini çıkartırız ya da yalnızca ikiyüz elli mililitre şampanya ol­
duğu için pişmanlık yaşarız.
Şimdi, kaplan avlayan başka bir adam düşünelim: Okunu
atar ve hayal kırıklığı içinde, yaraladığı hayvanın bir kaplan
olmadığını görür.

Asddar
,

Genç bir adam sevgilisiyle ormandadır. Birden bir kaplan or­


taya çıkar, genç kadını kapar, öldürür ve kaçar. Adam çok
üzülür; ünlü bir okçu olduğu için, sevgilisinin başında, gere­
kirse yaşamının sonuna kadar kaplanı kovalayacağına ve onu
bulup öldüreceğine ant içer.
G\inlerini ormanda kaplanı arayarak geçirir. Çalıların ara­
sında arandığı bir gün kaplanı görür, yayını gerer ve o kapla-
93

nın sevgilisini öldürdüğünü düşünerek okunu atar. Son anda


oku bir kayaya sapladığını fark eder. Üzerinde çelik bir başlık
olan ok kayaya saplanmıştır. Semsert kayanın içine on beş
santimetre gömülmüştür!
Adam kaplanı öldüremese de ünü parlar. Çelik başlı tahta
bir oku bir kayaya on beş santim saplayan adam olarak ünle­
nir. Bunu kimse yapamamıştır. Sonraki on yıl boyunca, yani
ölene dek, aynı şeyi yapmayı dener ama okları hep kırılır, hiç­
biri kayaya saplanmaz.
Bunu yapan nedir, biliyor musunuz ? Yogada buna duygu­
sal niyet -irade- deriz. Adamın içinde o kadar çok 'Shakti' ya
da enerji vardır ki, kayanın kaplan olduğunu düşünerek, oku
kayaya saplayacak kadar psişik gücü kayaya aktarmıştır. Bir
daha asla bu miktarda psişik gücü bir araya getiremez.
Bu hikaye sizin ve benim yaşamımızdaki Karma üzerine bir
fabldir. Öfkenin, aşkın, nefrttin, şefkatin, kararlılığın , tutku­
nun, insanın insanlığa doğru yaptığı yolculukta miras olarak
taşıdığı her türlü duygunun yoğunluğu ne olabilir? Hepimiz
tüm varoluşumuzun ektiğimiz duyguların nicelik ve niteliğin­
den oluşan, önceden tahmin edilebilir Karmik bir kumaş ol­
duğunu düşünebiliriz. lnsan ne ekerse, onu biçer.

ICarmamızı Örmek ·

Şimdi bu üç Karma tipine bakarak kendimize şu soruyu sora­


'
cağız: "Ne yapalım? " Başka bir soru daha sorabiliriz: "Bu ko­
nu ne kadar mahir, ı'ıe kadar incelikli? "
94

Bu konu çok inceliklidir çünkü hepimiz kendi ördüğümüz


bir ağın içine hapsolmuş durumdayız. Kendi ağımızı kendi
Karmamızla öreriz; yaşamlarımız Karmadan oluşur: Sürekli
bir etki-tepki döngüsüdür. Yaşam narindir, kader ve özgür
irade arasında incelikli bir denge vardır.
Gerçek genellikle kurgudan daha tuhaf değil midir? Çağ­
daş korku hakkındaki şu öyküyü okuyun, okurken de nerede
özgür iradenin bittiğini ve kaderin sahneye çıktığını düşünün.

l(armik Batakhlc ICumu


Genç ve güzel jacqueline'in kocası Paul'e AIDS tanısı konur,
çalıştığı laboratuvarda bir kan test tübü kırılmış ve mikrobu
kapmıştır.
Bu laboratuvar AIDS araştırmaları üzerine uzmandır. Paul
sağlık sorunları yüzünden işinden ayrılmak zorunda kaldık­
tan hemen sonra laboratuvar AIDS tedavisinde bir ilerleme
kaydeder. Bu, genetik olarak tasarlanmış yeni bir AIDS formu­
dur. Ancak ne yazık ki bu form hemen mutasyon geçirmekte
ve hayvan türleri arasında atlayarak farklı hayvanları etkile­
mektedir. Bu yeni AIDS formu insanlar için ölümcül değildir;
bağışıklık sistemini zayıflatır ama bunu yaparken kişinin bün­
yesindeki her türlü ölümcül AIDS virüsü formunu da yok
eder. İnsanlar bu daha zayıf formla yaşamlarına devam edebi­
lir ama hayvanlar edemez. Bu form tüm vahşi hayvan alemini
ortadan kaldırabilecek güçtedir; bu durum hayvanların yal­
nızca belli hayvanat bahçelerinde varlıklarını sürdürebilmele­
ri anlamına geHr.
95

jacqueline, Paul'ün arkadaşı Roger'a kocasına ilacı verme­


sini söyler. Roger, jacqueline'e kendisiyle seks yaparsa ilacı
vereceğini söyler ama sonradan sözünü tutmaz. jacqueline ila­
cı almak konusunda duyduğu çaresizlikle kardeşi Faith'den
Roger'ı dize getirmesini ister. Ancak Faith ve Roger aşık olur­
lar ve Faith sevgilisinin yasaya aykırı bir şey yapmasını iste­
mediği için jacqueline'e yardım etmeyi reddeder.
jacqueline umutsuzluk içinde yeraltı dünyasının tanınmış bir
ismi olan Mr. Big'e koşar. Adam bir ücret karşılığı ilacı çalar.
jacqueline pek çok yiyecek ve içeceğe ilacı katarak Paul'ün
bilgisi olmadan Paul'e verir. Paul'ün durumu dengeye oturur
ve kırılgan ama sabit bir sağlık kazanır, böylelikle normal bir
yaşam da sürebilmektedir. Doktorları AIDS virüsünün bir bi­
çimde geri çekildiğini düşünürler, daha iyicil bir virüsün orj i­
nal virüsün yerini aldığını bilmemektedirler.
Mr. Big, jacqueline'in güzelliğinden etkilenmiştir; jacqueli­
ne'i özel, yü!zsek sınıf fahişelerinin arasına katmiJ.n1n fırsatını
yakalar ve kadının arzularına boyun eğeceği bir çevre yarata­
rak kadına rüşvet vermeye başlar.
Bu sırada jacqueline, Roger'ın bebeğine hamile olduğunu
anlar.
Hem hamileliğin gerilimine, hem Mr. Big'in arzularının
baskısına, hem de Paul'ün tüm hayvan alemini yok edecek bir
virüs taşımakta olmasınl.n kaygısına dayanamayarak her şeyi
itiraf eder. Paul karısının yaptıklarından dehşete kapılır, on­
dan kürtaj olmasını, hemen hükümetin vahşi doğayla ilgili
bölümüyle irtibat kurmasını ve durumu onlara anlatmasını is­
ter.
96

Bir hükümet soruşturması açılır ve jacqueline tutuklana­


rak yargılanır. Ancak, hükümetin resmi yardımı ve kadın hak­
ları gruplarının baskıları sonucu (hamile olduğu için) hapse
düşmez. Bebeği doğduğu sırada herkes onu unutmuştur bile.
Hiçbir desteği kalmadığı için bebeğini evlatlık verir.
Suçluluğun yarattığı stres, mahkeme, kocasını yitirmek,
bebeğini kaybetmek jacqueline'in zihinsel dengesini bozar an­
cak zihinsel hastalıklara yeterli destek verilmemektedir. Bir
gün jacqueline evinin önünde Paul'ün dönmesini bekler ve
adam kapısını açarken onu öldürür.

İlk Tası l{im Attı?


,

Yukarıdaki alıştırmayı değer yargılarını değerlendirmek için


kullanın ve bir grup oluşturarak her karakteri suçluluk dere­
celerine göre değerlendirin. Bu , Timsah Irmağı'yla karşılaştı­
rıldığında belli bir zemine oturtması daha zor olan bir alıştır­
ma olacaktır.
1 996 yılında, Hindistan' da, Pondicherry'deki Ananda Ash­
ram'da bu alıştırmayı Avrupalı ve Hintlilerden oluşan karma
bir gruba verdim. lki dünya arasi�da fikirlerdeki ve kültürde­
ki farklılıklar inanılır gibi değildi ve etkileyiciydi.
Avrupalılar dışsal olaylar ve ahlaki yargılarla ilgiliydiler.
Hintlilerse geçmişlerine , eğitimlerine ve toplumdaki statülerine
(kast) bakarak o kişiden ne bekleneceği üzerinde duruyorlardı.
Hiç istisnasız Hintliler Mr. Big'e hiçbir önem vermediler
çünkü o , aşağı tabakadan basit bir ganster, soyguncuydu ve
böyle bir insandan zaten ne beklenebilirdi ki?
97

Hintliler konsensus halinde en ağır Karmanın Roger ve Pa­


ul için örüleceği konusunda hemfikirdiler çünkü. onlar bes­
belli eğitimli Brahminlerdi; Dharma ve zorunlulukları daha
ağırdı ve toplumun çıkarlarını daha fazla gözetmek durumun­
daydılar.
jacqueline'in kardeşi Faith tiksindirici bir insandı, çünkü
kendisine güvenilmiş ama o bunu kötüye kullanmıştı; jacqu- ·

eline ise 'Sattvic' bir aşkla hareket etmişti ve en suçsuzdu. Hint


toplumu hala dişilik kavramına değer verir, onu idealize eder
ve inançla engellerin karşısına dikilen kadınlar e fsanevidirler.
Ün ve servet arayanlar her zaman, kendi ördükleri kader ve
özgür irade Karmik ağına takılırlar. Hipokratın 2500 yıl önce
ettiği sözlerin üzerinde düşünelim. Bu, "Hekimliğe Giriş"in
açılış paragrafıdır.

Sanat uzun; Hayat kısadır;


Deneyimse tehlikelidir;
Fırsat gelip geçici;
Ve yargı zordur.

2500 yılda değişen hiçbir şey yok. Çağdaş yaşamın temel


olayları kendilerini Karmik yılan çukurları biçiminde ortaya
koymaktalar ve benim kendi gözlemlerime göreyse varoluş
'Karmik bir mayın tarlasıdır.'
98

ICarma İsleme Fabrikası:


,

Yedinci Montai Hattı


Çocukket\ et\ sevdiğil'liz kitap, öykıA ya da masal ve
butlu!'\ et\ hoşut\LtZa 9idet\ bölıAmıA !'\eydi?

Başkalarının yorumları:

Çocukken en sevdiğiniz kitap, öykü ya da masal


ve bunun en hoşunuza giden bölümü neydi?
"Alis Harikalar Diyarında. Sihirli mantarları yiyip
de küçülüp büyümesini, uzun bir koridorda ilerleyip
sonundaki kapıyı açmasını hakikaten sevmiştim. "
Erkek, 28, yaşamının büyük bölümünde işsiz,
ağır uyuşturucu kullanıcısı

Çocukken en sevdiğiniz kitap, öykü ya da masal


ve bunun en hoşunuza giden bölümü neydi?
"Kırmızı Başlıklı Kız. Kurdun anneannenin giysile­
rini giyerek yatağa tırmanmasını ve Kırmızı Başlık­
lı Kız'ı şaşırtmasını anımsıyorum. Arada bir, hoyıın
hılığında hurt olduğumu düşünürüm. "
Erkek, 28, bekar, barmen

Çocukken en sevdiğiniz kitap, öykü ya da masal


ve bunun en hoşunuza giden bölümü neydi?
"Birden canlanan ve kanatlarını giysileriyle gizle­
mek zorunda halan bir erheh melek hahhındahi ma-
99

sal. Herkes onıın bir lıambıır olduğunu, sakat oldu­


ğunu düşünürken o gerçek bir melehti. Kimse anla­
madı bile. "
Kadın, 48, evli, yönetici
1 00:

Yedinci Mo ntoi Hattı: Birinci Süre�


Çocı..ıkken en sevdiE'.Jiniz kitap, öyki\ ya da masal ve
bı..ın ı..ın en hoşı..ın ı..ıza 9iden böli\mi\ neydi?
l Ol

Yedinci Montai Hatfl: İkinci Süreç


BL.\tıl..\l'l si.ziıı hakkıııı.zda ııeyi yaıısıttı9ıııı
d�ş�ııı'.1yol'SL.\l'll..\.2?
1 02

Evren yalnızca düşündüğümüzden değil, düşüne­


bileceğimizden de daha �uhaf olabilir.
- G. B. S. Haldane
8
�(arm«a: �yi ve �(öiUi

l(ormamn Ödülü
ya do Cezası
Sizinle nasıl konuştuğuma
dikkat ettiniz mi? Batılı Musevi gele-
neğine göre zihnimiz Karma tertmleri
söz konusu olduğunda kötü bir şey
düşünmeye alışkındır; bu bizim tipik
Musevi-Hıristiyan tutumumuzdur.
Neyse ki ben yarı Hintl�yim_ ve benim
beynimin sağ yarıküresi de·Hintli.
Ancak istemeden de olsa bu Mu­
sevi-Hıristiyan kavramına �arılırız:
dişe diş, göze göz. Batı'nın Karma
kavramıyla ilgilenmeye başladığımız
zaman, Karmayı ceza ya da ıstırapla
ilişkilendiririz. Karmanın cezayla,
yasakla ve ıstırapla ilgisi bile yoktur
oysa; bu kavramların tümü de göreli­
dir ve hepsinin ne olduğu algılayanın
nasıl baktığına bağlıdır.
1 04

Istırap, ceza ve yasak Avrupalılar için psiko-lingustik bir


miras gibidir; her üç kelime de Latince aynı kökten gelir: po­
ena. Bu kavramları hep birbirleriyle ilişkilendiririz. Bu , Ame­
rikan psişesinde çocuksu bir biçimde ortadadır; örneğin yok­
sulluğun getirdiği ıstırap genellikle bir tür cezanın göstergesi­
dir, zenginlikse kesinlikle Tanrı'nın sizi kutsadığını ve sizin
yanınızda olduğunu gösterir.
·

Karmada ödül ya da ceza yoktur. Karma etki ve tepkinin


Evrensel yasasıdır; kaçınılmaz sonuçları vardır, her yönde ve
her zaman çalışır. Adalet insani bir kavramdır, kültürden kül­
türe değişir. Karma Doğulu bakış açısından insana dair bir
kavram değildir, kültürlerüstü bir olgudur ve Kozmik düze-
. nin daha geniş evrenine aittir.

İyinin ICorşısmda ICötü


Bazılarınızın evinizde çök severek beslediğiniz kuşları vardır.
konuşur ve şarkı söylerler. Bazı insanlara göre kuşlar büyük
dostlardır. Eğer yandaki evin kedisi kafesin kapısını kırıp ku­
şu yerse bu , kuş için kötü , kedi içinse iyidir. Siz ve kuş için
kötü olan şey, kedi için bir lezzettir, ağzı kulaklarında gülüm­
ser!
Demek ki iyi ya da kötd , duygusal alana girer. lyi ya da kö­
tü Karma diye bir şey yoktur. Her şey görelidir. Karma bizim
EvrenseJ yasayı nasıl algıladığımıza bağlıdır, bu da bir döngü
içerisinde hareket eder; bazı öğretmenler bunun doğumdan
sonra doğum, yaşamd<"\n sonra yaşam biçiminde sonsuz bir
döngü olduğunu söyler.
1 05

Neden hepimize bir milyon ya da yarım milyon dolarlık pi­


yangoların vurmadığını hiç düşündünüz mü? Yanıt son dere­
ce basittir: Bunu kazanmayı hak etmeyiz, kazanmayı hak et­
seydik kazanırdık.
Başka bir bakış açısındansa (bunun çılgın bir bakış açısı
olduğunu düşünebilirsiniz) , iyi bir olay gibi görünen bir şey
aslında çok kötü bir olay olabilir. Kötü bir olay gibi görü­
nen şey de çok iyi bir olay çıkabilir. Bunun nedeni, şeylerin
göründükleri gibi olmamasıdır; Karma bizim karşımıza di­
kildiği zaman bizi büyüten, ileri götüren bir yanı olacaktır.
Bize her zaman gelişme imkanı sağlayan, mahir ve evrensel
Karma ağıdır.
Biliyor musunuz , bazı insanlar için yarım milyon dolarlık
piyangoyu kazanmak hiç de iyi olmayabilir. Bu onların başına
gelebilecek en kötü şey olabilir. Yarım milyon �olarlık bir pi­
yango bazı insanları mahveder. Onların insiyatifini, ailelerini,
çocuklarını1 çalışma isteklerini yok eder; bu, ne_g� tif sonuçla­
rı olan bir Agami Karma olabilir.
Şimdi yapacak bir şeyiniz yoksa dokuz yıl öncesine gidiri,
yarım milyon dolar kazanmış dokuz kişi belirleyin ve araştırın
bakalım bu dokuz yıl süresince ailelerine neler olmuş? Bu son
derece ilginç bir araştırma olacaktır. Bazı insanlar için iyi şey­
ler olduğunu göreceksiniz ama bana kalırsa bu insanların en
azından üçte ikisi bu kadar parayla başa çıkmayı beceremedi­
ler. Çoğumuzun milyoner olmamasının nedeni bunu becere­
meyecek olmamızdır; bu bir Karma değildir çünkü milyoner­
lerin de kendi Karmaları vardır.
1 06

Gelismek İcin l(arma


, ,

Yaşamda hepimiz gelişmemizi sağlamak için tam zamanında


ve tam da gerekli olanı alırız. Karma bizim kesin, büyüyen , ge­
lişen yanımızdır; bu nedenle hemen Karmayla ilişkilendirdiği­
miz ceza, yasak doğru bir görüş değil, yanlış bir yargıdır.
Olduğumuz yer tam da olduğumuz yerdir, tam hak ettiği­
miz şeydir ve tam da ihtiyacımız olandır. Benim yaşamımda
olan biten her şeyin olmasının nedeni onu hak etmemdir. Şu
andaki evimde yaşıyorum çünkü onu hak ediyorum. Bu evde
benif!1.le bağlantılı pek de hoşlanmadığım pek çok şey olabilir
ama ben onları da hak ediyorum.

Rastlantdor Var mıdır?


Karma, Dharma ve geçmiş, şimdi ve geleceğin iç içe geçmesi­
ni göz önüne aldığımız zaman kafamızın karışması işten bile
değildir. Ayrıca özgür irade karşısında kaderden; determinist
kader karşısında 'kendi'nin determinizminden söz edebiliriz.
Sık sık birbiriyle çelişen yorumlarda bulunduğumu düşünebi­
lirsiniz , ancak beynin sağ yanını kullanan Doğulu öğretiyle
yakınlaştıkça her şey yerine oturacak.
Gerçekten de 'şans' ya da 'rastlantı'nın bir gerçekliği var
mıdır? Yanıt, hem evettir, hem de hayır. Bu,. yalnızca gerçek­
likle ne kast ettiğinize değil, 'rastlantı'yı nasıl anladığınıza da
bağlıdır.
Şansın Sankstritçe eşi Ula sözcüğüdür; bu, 'oyun' , 'tanrıla­
rın oyunu' olarak çevrilmesi daha doğru bir sözcüktür. Öner-
mesi de şudur: Hepimiz Evren'in oyuncaklarıyız ve pek çok
olayı yalnızca 'rastlantı' olarak yorumlayabiliyoruz . Olaylar
kişisel olarak bizimle bağlantılı olmasalar da, hepsi bir tasarı­
mın parçası.
Bilinçdışınızın bu gizem üzerinde mayalanmasını sağlamak
için geçen yüzyıla ait şu olağanüstü alıntıyı vermeliyim:

Kaderlerimize hiçbir şeylerce karar verildiği nasıl


da doğrudur; önemsiz bir rastlantının yardım et­
tiği küçük bir tedbirsizlik, bir damla yağmurun
döllediği meşe palamuduna benzer. Belki de bu
palamuttan yetişecek olan ağaçların üzerinde biz
ve ötekiler çarmıha gerileceğiz
- Henri Frederic Amiel,
]ournal, 9 Nisan 1 856
1 08

l{arma İsleme Fabrikası:


,

Sekizinci Montai Hattı


& sevdiğiniz çiçek han9isidil'?
& sevdiğiniz nesne han9isidi ..?

Başkalarının yorumları:

En sevdiğiniz çiçek hangisidir?


"Karahindiba çiçeği. Patlar ve her yana dağılır. "
Kadın, 23, öğrenci,
bir sinir krizinden iyileşmekte,

En sevdiğiniz çiçek hangisidir?


"Sarı taç yapraklı dört yapraklı bir yonca, şans
getirmesi ve korkuma uygun düşmesi için ! "
Erkek, 28, sanayi temizlikçisi

En sevdiğiniz İıesne hangisidir?


"Bomboş beyaz bir duvar - anonim. "
Kadın , 23, öğrenci

En sevdiğiniz nesne hangisidir?


"Bir mızrah cezasını çehmeden başkalarının üzeri­
ne fırlatabilirim. "
Erkek, 28, sanayi temizlikçisi
1 09

Sekizinci Montai Hatfl: Birinci Süreç


ti'\ sevdiğil'liz çiçek hcm9isidiı·?
Nedel'lil'li açıkla�m, çiçeği"' hal'l9i Özellikleı-i
sizi ol'\a doğt"ı...\ çekmekte?

Bunu başka biçimde ifade etmenin bir yolu da:

Biı- çiçek olsa�dımz, hal'l9i çiçek olmak isteı-dil'liz?


Nede"'?
1 1o

Sekizinci Montai Hatfl: İldnci Süreç

. & sevdiğil'liz l'\esl'\e hal'l9isidir?


Nedel'lil'li açıklayıl'\1 b"' l'\eSl'lel'lil'l hal'l9i özell ikleri
sizi ol'\a doği'"' çekmekte?

Bunu başka biçimde ifade etmenin bir yolu da:

B i r l'lesl'\e olsaydll'lız, hal'lgi l'\esl'\e olmak isterdil'liz?


Nede"'?
111

Doğumun da, ölümün de çaresi yoktur, arasının


tadını çıkarmaya bakın.

- George Santayana
9
�(arrm(Qldan �(acma!t ,

Neyi Hak
Ediyorsak
En azından iki yasa var­
dır: Karma ve Dharma; bu evrensel
emirlerden kaçınmanın bir yolu yok­
tur; ancak bu emirleri anlayabilir ve
onların çerçevesi içinde kalarak
üzerlerinde çalışabilirsiniz.
Size bir şey söylemem� izin verin:
On dört yaşlarındayken dört şey ister­
dim: yazar olmak, uluslararası bir
konferansçı olmak ve hekim olmak.
Bilin bakalım ne oldu? Bunlardan
üçünü de elde ettim. Ama dediğim gi­
bi, istediğim dördüncü bir şey daha
vardı: hiçbir sonımlululı istemiyordum.
Bilin bakalım ne oldu? Tüm yaşa­
mım kaçıp kurtulamayacağım so­
rumluluklarla doldu. Zihnimin kori­
dorları boyunca haykırdım. Hatta so-
1 14

rumluluktan kaçabileceğimi düşünerek Hindistan'a bile git­


tim. Ailemi, bu üretken şeyi, bu orta sınıf varoluşu, bunların
hiçbirini istemediğim gibi birinin sorumluluğunu taşımayı da
özellikle istemedim. Ama sonunda ancak Karmam kadarını
alabildim. Bunu tam anlamıyla hak etmiştim ve hala da hak et­
tiğim bu.
Elde ettiğimiz tam anlamıyla kişisel gelişimimize uygun
olandır. Bize Karmanın aşın mahir, incelikli bir kişisel gelişim
aracı olduğunun sürekli hatırlatılmasına ihtiyacımız vardır.
Galatyalılar'da Pavlus şöyle der: "Fakat herkes kendi işini
temyiz etsin, ve o zaman başkası için değil ancak kendisi için
övünmesi olur, bir insan olarak ne ekersen, onu biçeceksin."

Mahatma Gandi'nin şöyle söylediği


varsayı/Jr: "Karma meselesini
hallettikten sonra Tann emekli
olabilir! "

Bireysel sorumluluklar açısından ele aldığımızda yaşamla­


rımız üzerinde kabullendiğimizden daha fazla kontrolümüz
olduğunu görürüz.

Tann Nedir?
Bu özel esoterik ekole göre, Tanrı hakkında tanımlanabilir bir
fikrimiz vardır. Tanrı da Karma gibi bir süreçtir, bir varlık de-
1 15

ğildir, bir kişi, dokunabileceğiniz bir şey değildir. Tanrı bir


süreçtir.
Bu sürece Hinduizm'de Brahma, Vişnu ve Şiva denir: Nesil,
Düzen ve Çözülme* Sınıflarımızda sık sık şakasını yaptığımız
gibi, Evren bir öbek çürümüş yapraktır ve TANRI da onun
gübresidir ! Aldanma ! Tanrı'yı aldatamazsın!
· "Onu hayal kırıklığına uğratma, Tanrı'yı atlatamazsın" cüm­
lesinde olduğu gibi, bu süreçten kaçınmanın imkanı yoktur; bu
da doğum, yaşam ve ölümdür. Ne atlatabilirsin ne de kaçabilir­
sin, 'bir insan olarak ne ekersen onu biçersin.' Ve tıpkı benim
başıma geldiği gibi bazen de ektiğinizi biçerken ağlarsınız.
Eskenazi dilinde * * bir terim vardır: hutzpah. Bunun ne ol­
duğunu biliyor musunuz? Karmam hakkında , eylemlerimin
kaçınılmaz sonuçları hakkında gerçekçi olmayan bir biçimde
ağladığımda huzpath göstermiş olurum. Hiç başınıza gelen
için ağlayıp sızladığınız ve şikayet ettiğiniz oldu mu? 'Bu kor­
kunç !', 'Neden ben?'
Yahudllerin hutzpah için kullandıkları klasik blr öykü var­
dır: Ana babasını öldüren oğlan bir öksüz ve yetim olduğunu
söyleyerek yargıçtan bağışlanma ve merhamet diler. Siz ya da
ben de öyle değil miyiz? Ben buna benzer şeyleri pek çok kez
yaptım. Olaylan düzenledim, ayarladım ve sonuçla karşılaşın­
ca da neden ben, neden ben diye yakınıp durdum, yaşarken
sık sık böyle davranırız.
Dridha Karma nedeniyle kendimizinkine benzer ya da ya­
kın bir Karmik örüntüsü olan birine çekildiğimiz zaman bile,

* Orijinal metinde G(eneration), O(rder) ve D(isintegration).


** Almanca ile karışık bir lbranice lehçesi.
1 16

inanılmayacak bir biçimde birbirimizi yanlış anlamayı bece­


ririz.

Sağhlcla İlgili Mesleki Rastlantılar


Polis evlenmiş. Aradan dört yıl geçip, üç çocukları olduktan
sonra kansı ne kadar çok çalıştığını, az para aldığını ve yaban­
cılaştığını fark etmiş. Sürekli "yardım" diye bağıran ve onu
kullanan minik insancıklar tarafından köle edildiğini duyum­
samış. Yaptığı her neyse, annelik, ev kadınlığı, bundan hiç
hoşlanmıyormuş.
Bir gün kocasına "mesleki açıdan bakıldığında pek çok or-
tak yönümüz var," demiş.
'

Adam boş gözlerle kansına bakmış ve hiçbir şey anlama-


mış.

Sorumlu Olan (evremiz mi? ,

Ayrıca içinde yaşadığımız koşulların ne kadar zor, özel oldu­


ğunu ve kişisel mutluluğumuzun kontrolümüzün dışında ol­
duğunu da düşünmeye m;.;yilliyizdir.
Charles Dickens'in 1 859 yılında tamamladığı ünlü romanı
!ki Şehrin Hikay es i ndeki açılış paragrafım düşünelim:
'

Tüm zamanların en iyisiydi, tüm zamanların en


kötüsüydü , bilgelik çağıydı ve delilik çağıydı,
inancın ve inanmazlığın devriydi, Işığın mevsimi
ve Karanlığın m�vsimiydi, umudun bahan,
1 17

umutsuzluğun kışıydı , her şey önümüzdeydi ve


önümüzde uzanan hiçbir şeydi, hepimiz dosdoğ­
ru Cennet'e gidiyorduk - ve hepimiz dosdoğru
öbür tarafa yöneliyorduk; kısacası şimdiki dö­
nemlerden üç aşağı beş yukarı hiçbir farkı olma­
yan zamanlardı; en yaygaracı yetkililerinden bazı­
larının kıyaslamanın yalnız ve yalnızca en üstün
derecesini kullanarak iyi ya da kem olarak nitele­
mekte ısrar ettikleri zamanlardı.
118

l(arma İsleme Fabrikası:


,

Dokuzuncu Montai Hattı


Ct\ sevdiğİl'\İz hayva"' ha"'9isidi ...?
Nede"' bl..\ hayva"'"" et\ sevdiğit\İZ hayvat\ old L\ğL\t\L\
tat\ımlayıt\. Hat\9i özellikleY-İ ot\!..\ size çekmekte?

Başkalarının yorumları:

En sevdiğiniz hayvan hangisidir?


"Panterler. Uzun, çevih, siyah , güçlü, fizilısel
fornıwıun doruğunda ve zarif hayvanlar. "
Erkek, 28, sanayi temizlikçisi

En sevdiğiniz hayvan hangisidir?


"Balina; yalnız, özgiir ve istediği zammı
sürüye dönebilir. "
Kadın, 23, öğrenci
1 19

Dokuzuncu Montai Hattı: Birinci Süreç


6.n sevdiğiniz hayvan hangisidil"?
Neden bu hayvanın en sevdi�iniz hayvan olduğunu
tanımlayın. Hangi Özelliklel"İ onu size çekmekte?

Bunu ifade etmenin başka bir yolu:

Bil" hayvan olsaydınız, hangi hayvan olmak istel"diniz?


Neden?
1 20

Kaderinizin ne olacağını bilmiyorum, ama bildi­


ğim bir şey var: Aranızda gerçekten mutlu olacak
biricik kişiler nasıl hizmet edeceğini düşünmüş
ve bulmuş olanlardır.
- Albert Schweitzer, 1875 -1 965
10
�{arm«B ve 3hagavad Giia

l<lan Savası ,

Size vereceğim en son, en


ilkel benzetim beş bin yıl
öncesinden, mitolojik zamanlardan
kalma (bizim Batılı düşüncemizin ta­
rihi· doğrusal zaman kavramıyla 1.ö ..

1 000 - 5 0 0 dememiz gerekir) . B u bü­


yük Hint destanı Mahablıaratlıa'dır.
Mahabharatha'da bir bölüm var­
dır; sanırım çoğunuz adı Blıagavad
Gita olan büyük kitabı bilirsiniz.
Bhagavad Gita Hint şövalyeleri hak­
kında bir öyküdür, iki klan arasında­
ki kan davasını ve intikamı konu
alır, bunlar Pantus ve Kan.is klanları­
dır ve her ikisi de büyük krallığı ele
geçirmek için ölesiye savaşmaya is­
teklidirler.
Mitoloj ik zamanlara göre binlerce
ve binlerce yıl önce, bu aslında birbi­
rine bağlı olan iki klan kendilerini
1 22

arkalarında birlikleri ve savaş arabalarıyla savaş meydanında


bulmuşlar. Her tarafında binlerce asker ve binlerce savaş ara­
cı varmış. Dünyanın görüp göreceği en güçlü iki orduymuşlar, .
yıllardır sürüp giden bir kan davasını sona erdirmek ve inti­
kam almak için savaşmaya hazırmışlar.
Pandusların lideri Arj una'nın kendi özel arabacısı ve öğret­
meni Krişna'ymış.
Arjuna aracını ordularının önünde savaş alanına sürmüş.
Öbür ordudaki adamlara baktığı zaman içlerinden pek çoğu­
nu tanıdığını, birlikte büyüdüklerini fark etmiş. Bazıları öğret­
menleriymiş hatta, ona okçuluğu Bhimsa öğretmiş; Kurusla­
rın arasında pek çok arkadaşını görmüş.
Birden, bu iki ordu çarpışınca, birlikte büyüdüğü insanları
öldüreceğini anlamış; kendi öğretmenlerini öldürecekmiş; si­
lahlarını, okunu, yere atmış ve umutsuzluğa kapılmış. Krişna
yanına gelmiş.

({armayla Nasıl Boşa Çdcorsm?


Tüm kutsal yazıtların anahtarı olduğuna inandığım çok temel
bir ilkeden söz edeceğim. Esoterik felsefede yapılan her öner­
me iki yanlı bir bakış açısıyla açıklanabilir; bu, her önermenin
bir dışsal bir de içsel anlamı olması demektir.
Büyük dinsel metinleri genellikle en temel ve ortak anla­
mıyla ele alırız; bu, herkesin anlayabildiği, kitlelere ders veren
bir hikayedir. Bu tür bir yaklaşım dogmatizmin, toleranssızlı­
ğın uzun süredir yasal ve s �hnede olmasını sağladığı gibi, son
derece üzücü ve tehlikeli olarak Musevilik, Hıristiyanlık ve
1 23

Müslümanlığın semantik üçlemesini ele geçiren çağdaş 'kLık­


tenciliğe' de yol açmıştır.
jonathan Swift'in söylediği gibi, "Birbirimizden nefret et­
memize yetecek kadar dinimiz var ama birbirimize yetecek
kadar sevgimiz yok."
Bununla şunu demek istiyorum: Dünyanın dini metinleri
hakkındaki edebi hatta tarihi bir yorumu kabul ederken çok
dikkatli olmalıyız ve her zaman görünen kapsamın daha öte­
sine bakmasını bilmeliyiz.
Esoterik bir yorumun doğruluğunu değerlendirmek yal­
nızca bir kritere bağlıdır: Yapılan yorum simgecilik dilinde,
uzam, zaman, tarih ve bilimin ö tesine geçebilen; din, ırk,
soy, cins ve dogma söz konusu olmadan evrensel olarak tüm
insanlar için geçerli olan bir mesajı iletmeyi başarabiliyor
mu?
Dünyanın tüm dini metinleri bir kutsal meydandan çıkar
ve birbirleri arasında inanılmaz karşılıklar buh1r. Örneğin
lsa'nın lncil'indeki "Ben bağ kütüğüyüm" , Krişna'riın Bhaga­
vad Gita'daki "Bütün ağaçlar arasında gerçek bağ kütüğü be­
nim," sözlerinde yankı bulur.
Tüm Gita bir Karma Yoga metnidir aslında. Karmayla nasıl
başa çıkacağımız hakkında bir ders metnidir, kendi benimizi
yaşamda nasıl yöneteceğimizden söz eder. Şimdi "Tanrı'nın
Şarkısı"nın genel temasını inceleyelim ve bir iç kapsam bula­
lım, böylece evrensel uygulamaları olan alegorik çıkarsamalar
yapabiliriz.
Arjuna ve Krişna'nın içinde söyleştiği savaş arabası fiziksel
bir beden ya da Deha'dır; bu, bilinçliliği ifade eden bir araçtır.
1 24

İnsanlık için söz konusu olan hastalığın nedeni bilincin çök­


mesidir (Arjuna) , bilinci çöken hasta iyileşmek için bilincin
de ötesine ( fevkine) (Krişna) yönelerek, onun gösterdiği yolu
izleyecektir.
Arjuna öz-bilinçli bir zihindir (Alıamkara) , uyanmamış,
gerçekleşmemiştir. Birey olarak hepimiz Arj una'nın zor duru­
mundayızdır. Yaşamın savaş alanında bizi yalnızca üst beni­
miz (savaş arabası) yönlendirebilir ve rehberlik eder.
Krişna hepimizdeki 'tsa bilincidir, Guru Atman'dır; içimiz­
de bilinç ötesinin rehberliğinin örtük biçimde varolduğunu
bilen bir parçadır.
Arj una'nın kararı, beşikten mezara kadar yapmak zorun­
da olduğumuz bir seçimle ilgilidir. Savaşmak, dövüşmek,
mücadele etmek ve sonunda alt benimizi ele geçirmek için
Karmik ve Dharmik zorunluluklarımızı kabul edecek cesare­
timiz var mı? Bu , hepimizin içimizde sürekli verdiğimiz bi­
timsiz savaştır.
Zihin (Arjuna) lsa bilinçliliğinin (Krişna) isteklerini yerine
getirmeli ve beş duyunun disiplini aracılığıyla (Pandus) , savaş
alanında ( Kurukshetra) duyguları (Kurus) fethetmeli ve üzer­
lerinde denetim sağlamalıdır.
Krişna, Arjuna'ya şöyle der: "Yenilmeyeceksin, senin aracı­
lığınla hareket eden benim, be� herkesin içindeyim, senin ve
kardeşlerinin içindeyim, Kurus ve Pandus'un içindeyim. Bu
kozmik bir düzlem ve senin şu andaki Karman: Yapman gere­
ken eylem bir Kslıetra'nın, bir savaşçının eylemi , tarafsız kala­
rak kendini yaptığından ayrı tutarak öldüreceksin, yerine ge­
tirmen gereken görev bu. "
1 25

Krişna bu önermede kişisel Karmamızla başa çıkmanın


anahtarlarından birini verir. Bu , anahtar eylemin meyvelerini
reddetmektir; tam anlamıyla bir ayn durma, tarafsızlık hali
yaratmaktır. Tüm Gita, Krişna'nın Arjuna'ya Karma Yoga ve
Bhakti Yoga'yı açıklaması üzerinedir: Bir insan yaşamda ken­
disini nasıl yönetmeli?
· Bu iki güçlü ordunun karşı karşıya geldikleri savaş alanı­
nın adı Kurukshetra'dır. Gita'nın açılış paragrafı Kurus'un kör
kralının sarayında başlar. Kuruslann kralı kördür, yani söz­
cük anlamında göremez ama bir kahindir, gaipten haber v,eren
biridir, bilge görülerinin aracılığıyla iki ordunun karşı karşıya
gelmesini izler ve savaşın sonucunu bekler.

Yasamm Savas Alam


, ,

Gita'nın ne hakkında olduğunu biliyor musunuz? Gita her er­


keğin ve k_adının, herkesin yaşamıdır. Sizin yaşa_mınız ve be­
nim yaşamımdır.
"Arjuna bizim ego olarak kendini gösteren parçamızdır. Bu
parçamız bize bağlıdır, "fiziksel ya da duygusal olarak örselen­
mek üzereyim'; diyen parçadır.
Krişna ise Atman'dır, her şeyin Kozmik bir oyun olduğunu
bilen parçamızdır.
Kurukshetra, yani savaş alanı yaşamın kendisidir. lstesek
de istemesek de siz de �en de bu alandayız ve hiçbir kaçış da
. yok. Kurukshetra varlığımızın düzlemidir. Hepimiz burada ·
yaşamak, mücadele vermek ve ölmek zorundayız -sizin yaşa­
mınız da benim yaşamım da burada sona erecek.
1 26

Bu bir oyundur, Kozmik bir oyundur, tek seçeneğimiz de


iyi ya da kötü oyuncular olmaktır. Hoşunuza gitsin, ya da git­
mesin, hepimiz burada yaşamın savaş alanındayız.
Belki de Eski Ahit'in yazarının söylemek istediği de buydu .

Ben yüreğimde dedim: Haydi gel, sevinçle seni


deneyeyim; iyiliği de gör ve işte, o da boş.
- Vaiz, 2:1

Pandus beş duyudur. Bu beş duyudan itkilerimiz doğar


(bunlar geçmiş bir yaşamdan da kaynaklanabilir, şimdiki ya­
şamdan da) ve etkilenimler alırız. Bu duyguların tetiklediği
veriye tepkimiz Karmamızı belirler.
Kurus duygulardır. Peki Karmayı ne ortaya koyar? Heyecan
ya da duygu Karmadan kaynaklanan sudur. Karma iyi de ola­
bilir kötü de, bu onun hakkında ne hissettiğimizle ilintilidir,
ancak aşk da dahil duygularımız sayesinde belli Karma tipleri
ortaya koyarız. Nefret (ki bu da bir çeşit duygudur) sayesinde
de başka bir tip Karma sergileriz.
Demek ki iki ordu yaşamdaki pozitif ve negatif güçleri sim­
gelemekte. lyi ve kötü, beyaz ve siyah, Şiva ve Şakti, madde ve
enerji ve insan zihninin kavrayabileceği tüm zıtlıklar.
Sıraya dizilmiş, çarpışmaya hazır iki ordu tam olarak yaşa­
mımızdaki durumumuzu simgeler. Sürekli pozitif ve negatif
duygular, arzularımız, beş duyumuzun kapıldığı cazibeler ve
duygusal yanıtlarımızın bilinçaltımızda uyandırdığı eylemler­
le bunların bilinçli tepkileri arasında parçalanırız.
1 27

Arjuna, Kurusların yanında yer alan akrabalarıyla savaş­


mak istemez (kendi kendine yaratılan negatif duygular) ; peki,
yaşamda kaçımız gerçekten de kendi kişiliğimizin negatif yön­
leriyle savaşarak onları yok etmek isteriz? Arjuna eski atıcılık
öğretmeniyle çarpışmak istemez, hepimiz gibi Arjuna'nın eği­
timinde de kendinden-aynı duygular önemli bir rol oynar,
bunlar sonradan bize karşı olur ya da kontrolümüzden kaçar.
Tüm Gita her insanın yaşamının hikayesi hakkındadır.
Bhagavad Gita herkesin yaşamı ve bu yaşamdaki manevi ola­
naklar hakkındadır. Üst ve alt benliklerimiz arasındaki müca­
delenin öyküsüdür; herkesin içinde gizlenen Davud ve Ca­
lüt'tur. *
Size Karmayı belirleyenin eylem değil de tutum olduğunu
söylediğimi anımsıyor musunuz? lki kişi birebir aynı eylemi
gerçekleştirebilir; biri rahatsız bir Karma yaratırken öbürü
Karma bile yaratmaz. Bu hepimizin bu eyleme kattığı duygu­
ya bağlıdır.

En-üst ben zihni soğuk ve stcak, acı


ve keder, onur ve şerefsizlik gibi
zıt/Jklarm ikiliği içinde kusursuz bir
biçimde huzurlu olan ve kendini
kontrol etmeyi bilen adamm
bilgisinde kök salar.

- Kalyana Kalpataru ,
Gitta - Tattva Goraklıpur
*
Hz.Davud dev Calüt'u öldürür. (Çev.)
1 28

Kurus kralı kördür. Peki neden kör olduğunu biliyor mu­


sunuz? Simgesel ya da bir eğretileme olarak, öfkesidir onu kör
eden (öfkeden gözümüz döner, öfke bizi kör eder) . Bu , Aga­
mi Karmada kendini gösteren ve daha sonra Prarabdha Kar­
maya dönüşerek onu filizlendiren öfkedir.
Kral, Dhritarshtra, kördür ve bu körlük öfkeli bir tutku ya­
ratarak bu duyguyu yaşamlarımızın hükümranı yapar, mirası­
nın bir bölümü İsa Bilinci (Krişna) ya da kendini var kılma
olan gerçek kral Arjuna'ya yolunu kaybettirir.
Prarabdha Karma filiz vermiş Agami Karmadır ve onu dur­
durmak için çok geçtir. Duyularımız, bize ve çevremizle olan
bağlantılanmıza gelen duyu maddesi hakkındaki olumlu ya
da olumsuz yorumlarımız aracılığıyla Karmayı oluştururuz.
Bu duyulara olan tepkilerimiz kendi bireysel doğamıza da
bağlı olarak Karmamızı besler.

Mutfak üzerine meditasyon yapan


Yoginin disiplinli zihninin, rüzgar
almayan bir yerde kıpraşamayacak
olan bir ışık gibi olması gerektiği
söylenir.

- Kalyana Kalpataru,
Gitta Tattva Gorahhpur
-

Gita, Karma Yoga üzerine bir ders kitabıdır. Biz 'yaşam' adı
verilen savaş alanındayız . Her birimiz kendi akıl sağlığımız
1 29

için savaşıyoruz. Felsefi yaşamlarımızın içinde hepimizin ana


kaygısı akıl sağlığı olmalıdır. Gita akıl sağlığımız için verdiği­
miz savaşımın bir alegorisidir ve tüm yaşamımız da budur!
Karma belli bir yöne döndüğü zaman sözcüğün tam anlamıy­
la akıl sağlığımızı yitirdiğimizi hissedebiliriz. Karma başka bir
yöne dönünce de akıl sağlığımızı yeniden kazanırız.
1 30

Uarma İsleme Fabrikası:


,

Onuncu Montai Hattı


N asıl ölmeyi bekliyoı"Sl.\nuz ve ne kadal' yaşlanmış
olacaksınız?

Nasıl ölmeyi bekliyorsunuz ve ne kadar yaşlan­


mış olacaksınız?
"Yinni yedi yaşında, kumsalda, acı venneyen bir in­
tihar. " Etmedi.
Erkek, 26, bekar, işşiz

Nasıl ölmeyi bekliyorsunuz ve ne kadar yaşlan­


mış olacaksınız?
" 1 09
yaşında, kadınları baştan çıkarma suçundan
vurularak. "
Erkek, 30, psikolog

Mezat' taşınızın ı'.-izel"inde ne yazacak?

Mezar taşınızın üzerinde ne yazacak?


"Ayın altında yaşadı,
Güneşin altında sereserpe uzandı
Hep bir şeyler yapacaktı,
Hiçbir şey yapmadan öldü. "
Erkek, 26, bekar, işşiz

Mezar taşınızın üzerinde ne yazacak?


"Denedi. "
Erkek, 30, psikolog
1 31

Onuncu Montai Hattı: Birinci Süreç


Nasıl ölme)tİ bekli)tol'SL.\l'lL.\Z ve ııe kadal" }taşlaıımış
olacaksıııız?

. .�
1 32

Onuncu N\ontai Hattı: İkinci Süreç


Mezo.t' to.şınızıt'\ �zet'İt'\de t'\e )'.'O.Zo.co.k?

Kendi mezar taşınızı, cenaze ilanınızı kasidenizi yazın:


1 33

Gıze,.inde Dı'..\ş ı'..\nı'..\l mesi C\el4eken N okta

Göz bir gün şöyle demiş: "Bu vadilerin ötesinde


mavi sislere sarmalanmış bir dağ görüyorum. Gü­
zel değil mi?"
Kulak dinlemiş, bir süre dikkatle dinledikten
sonra, "Ama dağ nerede, onu duymuyorum," de­
miş.
-
Son�a El ko�uşmuş ve demiş ki, " Çab�lıyorum
ama boşuna, ona dokunamıyorum," ve Burun da
"Dağ yok çünkü onu koklayamıyorum" demiş.
Göz başka bir yana bakmış ve hepsi aralarında
Göz'ün bu tuhaf yanılgısı hakkında konuşmaya
başlamışlar. Ve şöyle demişler: "Bu, Göz ile ilgili
bir durum olmalı."
Halil Cibran, Göz
11
Ve�iden li]oğum
lOöngüsü

� Yeniden Doğmak
�� �
Şimdi Karma doktrini
hakkında söylediklerimi-
zi bir araya getireceğim. Bu, haftalar
boyunca her gün hakkında ders vere­
bileceğimiz bir doktrindir; o nedenle
burada yapmaya çalıştığımızın çok
hızlı olduğunu anlamalısı�ız.
Sanısara ya da doğumdan sonra
doğum doktrininin arkasında esote­
rik bir öğreti olduğunu söylemiştim.
Üzerinde durduğum nokta bunun
yaşamdan sonra yaşam· olduğunun
bir kanıtı olmadığıydı. Size önerdi­
ğim şuydu: en azından rahmin içinde
geçen dokuz aylık yaşam süresinin
önemi büyüktür, SaBij a Karmanızı
burada edinirsiniz. Hamile Olanları-
1 36

nız için bu, meditasyon yapma, sinir sisteminizi yararlı ve po­


zitif etkiler gönderme zamanıdır çünkü bu sırada yapacakları­
nız çocuğunuzun birlikte doğacağı SaBij a Karmayı belirler.
Sözcül< anlamıyla da bir doğumdan sonra doğum döngüsü­
nün içinde sayılırız; her yıl , her ay, her gün yeniden doğarız;
bu doğum, yaşam ve ölümden oluşan tam bir döngüdür. Her
gün uyanırız, gün boyunca bilinçlilik dediğimiz bir durumu
yaşarız ve gece uykumuzda ölürüz.
Ayın her günü yeniden doğarız, hiçbirimiz dünkü, geçen
ayki, geçen yılki, dokuz yıl , on sekiz yıl önceki insan değiliz­
dir. Geçen her gün, her yılla deneyimimiz farklılaşır ve farklı
bir insana dönüşürüz. Deneyimimiz değiştikçe bu deneyimi
hazmeder, içselleştirir, böylece biz de değişiriz.
Maya ya da belleğimiz bizde aynı insan olduğumuza ilişkin
bir yanılsamaya yol açar. Bellek yaşamlarımıza süreklilik ka­
z�ndırır, ama burada benimle oturan insan dokuz ya da on iki
yıl önceki insanın aynısı değildir, ben de aynı insan değilim.
Farkına varmadan değişiriz, bizde aynı insan olduğumuz izle­
nimini uyandıran, belleğin sürekliliğidir yalnızca; aslında ke­
sinlikle aynı insan değilizdir.

Manu ·Matsya - Büyük Balık l(ü�ük Balığı


Yutar
Size Karma hakkında değer yargılarında bulunabileceğimizi
söylediğimi anımsayın. Bazı olaylarda rahatsızlık duyar, bazı­
larıyla kendimizi daha rahat hisseder ve onları iyi ya da kötü
1 37

Karma olarak nitelendiririz. Kanarya için olduğu gibi. Kedinin


kuşu yemesi kedi için iyi, kuş için kötü Karmııdır. Bu bizim
değer yargımız olabilir.
Hindu felsefesinde mutlak olan bazı yasalar vardır. Bunlar­
dan bir tanesi Manu Matsya'dır. Manu'nun anlamı yasa-veren­
dir, buradan bilişşel bir sözcük olan 'zihin' ortaya çıkar; mats­
ya'nın anlamıysa 'balık'tır. Manu Matsya 'büyük balık küçük
balığı yutar' evrensel kuralıdır; bu, yaratılışın yasasıdır.
Manu Matsya bir Kozmik yasadır. Daha küçük galaksileri
yutan galaksilerden de söz ediyor olabiliriz, inekleri yutan
kaplanlardan da; bu, yaşamın teme} olgusudur. Bu yasalar pek
de hoş sayılmaz, onları bilmek bile istemeyiz, ama hepsi de
doğrudur. Büyük balık küçük balığı yutar, varoluşun bu eyle­
miyle karşılaştığınızda şaşırmayın. Ufak tefek biriyseniz ve
dev gibi bir adamla dalaşıp da dayak yerseniz bunda şaşıracak
ne var ki?

Piyangoyu l{azanmayı Hak Ediyor musunuz?


Herhangi bir şeyi gerçekten yargılayamayacağımızdan, ger­
çekten tahmin edemeyeceğimizden de söz etmiştim. Çoğu­
muz piyangoyu kazanmayız çünkü aslında kazanmayı hak et­
meyiz. Kazanmayı hak etsek kazanırdık ama bunun sonucu
kötü de olabilir!
Gerçek bir hikaye anlatacağım. Yıllar önce Avusturalya"da
büyük bir organizasyonun başı ve yönetim kurulu üyesi olan
biri, diyelim ki adı Bay X olsun, emekli olmak üzereydi. Adam
milyarderdi. G etir götür işlerine bakan genç adama emeklilik
1 38

armağanı olarak bir piyango bileti almış. Bu yüz binlerce do­


larlık bir çekilişmiş. Genç adam bileti yöneticiye yani bu
Kral'a vermiş.
Üç hafta sonra milyarder piyangoyu kazanmış. Herkes pa­
ranın parayı çektiğini söylemiş. Bu da başka bir kuraldır. Kral
Oğlana teşekkür ettikten sonra yüz binlerce dolan almış ve çe­
kip gitmiş. Hepimiz "Ne korkunç bir davranış, değil mi?" de­
dik, ama aslında olan biten doğruydu.
Diyelim ki adam on sekiz yaşında bir gence yüz binlerce
dolar ya da bir bölümünü verdi. Bu oğlan hiçbir şey öğrene­
meyecekti. Yüz binlerce dolarla ilerleyeceği hiçbir yer olmaya-
, caktı. Oysa genç adam üstünün bu kibri ve düşüncesizliğine o
kadar içerledi ki, kendi başına bir milyardere dönüşmeye ka­
rar verdi. Genç adam Avusturalya'nın en önde gelen iyilikse­
verlerinden biri oldu. Kişisel gelişimi ve ilerlemesi için gere­
ken neyse onu elde etmişti.

İc Huzuru
,

Demek ki üzerinde düşünmemiz gereken çok şey var.


Karmayı göze göz, dişe diş olarak ele almamalıyız . Karma bu
değildir. Su testisi su yolunda kırılır, bunları sözcük anlamın­
da ele almayalım. Karmanın ili.< olarak kendini göstermesi iç
huzuru kaybetmek anlamına da gelebilir, kazanmak anlamına
da. Karma, hakkında· literer yorumlar yapılamayacak kadar in­
celiklidir. Suçlarımız için ödediğimiz bedeller yalnızca zihin­
sel ya da duygusal uyumsuzlukla sınırlı bile olabilir.
Şiddet uyguladığımız, buna bağımlı hale geldiğimiz zaman
1 39

öyle bir duygusal tutum içine girmiş oluruz ki, Karma zihni­
mizi rahatsız eder, orada patlamalara neden olur, işte Karma
bu denli inceliklidir. Bu , kendini hemen ortaya koymayabilir,
zaman içinde ortaya çıkabilir. Bu toplumlar, ülkeler, hatta
dünya için geçerlidir. Fiziksel şiddet ekersek fizisel şiddet bi­
çeriz, diye bir kural yoktur ama iç huzurumuzu ve güven duy­
gumuzu yitireceğimiz kesindir.

l{arma Zaman Cerceveleri İcine


, , ,

l{ıstınlamaz
İnsan bilincine yansıyan biçimiyle zaman bir yanılsamadan
başka bir şey değildir, en azından son derece değişkendir. Zih­
nimiz bir şeyle meşgulken zaman çabucak geçer. Uyurken yok
olur, sıkılırken geçmek bilmez.
Meditasyon yaparken zaman öylesine genişler ki 'saniyeler
arasında uzamlar vardır' ve bu zamanlar genellikle.·sevinç ya
da Ananda ile doludur.
Karma bizim zamanı algılayışımızdan bağımsız işler, bu da
genellikle sapkın olanın cezasız kalacağı ya da kaldığı yönün­
de yargılar ve . değerlendirmelerde bulunmamıza yol açar !
Kozmik ya da makrokozmik düzlemde işleyen bir süreci sınır­
lı bilincimizle anlayamayız. Ödül kavramının olduğu gibi ce­
za kavramı bile öznel ve görelidir.
Şimdi size Karma ve cinayet hakkında bilincinize verimli­
lik kazandıracak öğretici bir küçük öykü anlatacağım.
1 40

l(atilin Öyküsü
Yıllar önce genç bir adam müteahhitlik işi yapmak için kendi­
ne bir ortak bulur. Bir iş sırasında genç adamla ortağı kendi­
lerini büyük bir anlaşmazlık içinde bulurlar. Genç adamın
'bulabildiğim tek çözüm inşaat için temizlenmesi gereken ala­
nı incelemek' bahanesiyle ortağını ormanın derinliklerine gö­
türmektir. Genç adam burada ortağının beynine bir kurşun sı­
karak cesedini çürümeye terk eder.
Aylar sonra ceset bulunur, cinayeti kimin işlediğine ilişkin
bir kanıt yoktur ve cinayet bir sır olarak kalır.
Aradan yirmi yıl geçtiğinde artık genç olmayan genç adam
ülkenin en zengin ve sağlam müteahhitlerinden biridir.
Bir gün dinamitle temizlik yapan mühendislerinden biri
adamdan, gelip, temizlenecek bir alanda keşif yapmasını ister.
İkisi birlikte bir ormanın derinine inerler, burası müteahhide
tuhaf biçimde tanıdık gelmektedir. Dururlar. Patron şok için­
de gittikleri ormanın iş ortağını öldürdüğü orman olduğunu
görmekle kalmaz, neredeyse olayın olduğu yerde durdukları­
nı da kavrar.
'Dinamit maymunu' olarak adlandırılan mühendis tatlı tat­
lı sohbet ederek patronundan bir test patlaması yapmasını , te­
mizleme işinin başlayacağı ve ekiplerin geleceği yeri belirle­
melerini ister.
Dinamiti bir zamanlar geniş bir ağaç olan bir kütüğün di­
bine yerleştirirler ve kabloyu güvenli bir mesafeye çekerek ge­
ri giderler. Patlayıcı uzmanı pimi çeker ve ağaç kütüğü kökle­
rinden koparak havaya fırlar.
141

Hava dumandan temizlendiği zaman patron tam alnından


vurulmuş olarak yere düşer. Polisin yaptığı otopsi şaşırtıcı bir
sonuç ortaya çıkartır. Adamın beynine saplanan mermi dos­
doğru havaya uçurulan ağacın gövdesinden çıkıp gelmiştir.
Balistik uzmanları merminin yirmi yıl kadar önce üretimden
kalkan bir mermi türü olduğunu ortaya çıkarırlar.
Bu öykünün pek çok farklı çeşidi anlatılır ve üzerinde dü­
şünülmesi gerekir. Ben kendi düşüncelerimi özetlemek için
Hart Defouw ve Robert Svoboda'nın Light on Life (Victoria:
Penguin Books, s. 25) adlı kitabından bir alıntı yapacağım.

Zaman, uzam ve nedensellik sınırlamaları saye­


sinde dünyamızda her şey bir anda olup bitmez.
Bir ağaç ve o ağacın büyüdüğü tohum. eşzamanlı
olarak var olamazlar. Ağaç tohumdan gelişmeli­
dir. Dünyada olup biten olaylar Karma Yasası'na
göre düzenlenen bir dizgeye göre, zaman diye bi­
linen· bir takvim iÇinde yer alırlar.

l{arma Suç Haklunda Ne Öğretir?


Karma suç hakkında ne öğretir? Kesinlikle hiçbir şey! Karma
günah, ceza ve ıstırap hakkında gizli bir Musevi-Hıristiyan öğ­
retisi değildir. Karmaya göre, bizler nedenini tam olarak anla­
yamasak bile, her şeyin bir nedeni vardır ve her şey bir neden­
le ilintilidir. Karmaya göre, yaşamak için bir neden vardır ve
yaşamın da bir nedeni vardır. Karmanın insanların "hakkani­
yetli ve doğru" kavramlarıyla ilgisi yoktur. Karma her şeyin
1 42

evrensel bir düzeyde 'yalnızca doğru' olduğunu kabullenmek­


le ilintilidir.

Doğal Felaketler l{armilc midir?


Bir kez Karma doktrinini kabul ettikten sonra rastlantıyı ras­
yonel evrenden çıkardığımıza göre, bu sorunun yanıtı evettir.
Bunun nedenini anlamak için gerçekten uyanık ve yüksek bir
bilinç düzeyinde olmamız gerekir. Bana dizlerimin üzerine
çöküp de karıncalara neden tarlamı sürmek için yuvalarını da­
ğıtmak üzere olduğumu anlatmadan doğal felaketleri anlaya­
mayacağını öğretildi.
Çiftçiler külle kaplı zengin bir toprak elde etmek için tar­
lalarını sık sık yakarlar. Peki kozmik çiftçi kimdir o zaman?

Traiedi Geçmiş Yaşamlanmızdan


�{aynaldanan Bir Ceza mıdır?
Kanserden ölen çocuklar geçmiş yaşamları yüzünden mi ceza­
landırılmaktalar? Hayır! Yaşam bir gizemdir. Batı düşüncesi
her şeye beynin sol yanıyla bir mantık atfederek bakmaya ça­
lışır. Karma Kozmik bir göstergedir. lnsan aklı Karmayı tam
olarak anlayamaz, idrak edemez; Karma anlamsız olandan bir
anlam çıkarmak biçiminde algılanabilir.
insanlık traj edisine şöyle bir yaklaşım öneririm: Çocukla­
rın kanserden ölmesinin bizim acıma ve şefkati anlamamızın
tek yolu olduğunu varsayın. Hepimiz zaman içinde ırkımızın
1 43

duyarlılığını , empatisini garantilemek için oynanan bir Koz­


mik oyunda sırayla rol alı>'.or olabiliriz.
Trajedinin Karmik işlevi bize şefkati öğretmektir!
1 44

ICarma İsleme Fabrikası:


,

On Birinci Montai Hattı


Lambadatl bil" cİtl çıkıp yaşamıtlızda tleyi de9iştiı"mek
istedi9itlizi sol"Sa ve b"'tl"' sizitl İÇİtl yapmaya
hazıı" olsa1 yaşamıtlızda 9eı"çektetl tleyi
de9iştiı"�ek istel"ditliz?

Başkalarının yorumları:

Lambadan bir cin çıkıp yaşamınızda neyi değiş­


tirmek istediğinizi sorsa ve bunu sizin için yap�
maya hazır olsa, yaşamınızda gerçekten neyi de­
ğiştirmek isterdiniz?
"Doğumuma geri dönmek, şimdiki gibi duygusal an­
lamda bir travma içinde olacak biçimde büyümek­
tense doğru dürüst doğup büyümek. "
Erkek, 24, bekar, taksi sürücüsü, altı yaşına
kadar yetimhanede büyümüş.

Lambadan bir cin çıkıp yaşamınızda neyi değiş­


tirmek istediğinizi sorsa ve bunu sizin için yap­
maya hazır olsa, yaşamınızda gerçekten neyi de­
ğiştirmek isterdiniz?
"Zihnim ve fiziksel görünümüm hakkındaki duygu­
larımı değiştirmek. "
Erkek, 28, sanayi temizlikçisi.
1 45

Cin bu değişikliği yapmayı reddederse atmanız gereken


gerçekçi adımlar nelerdir?

1 . Değişikli�leri yapabilmenizi sağlayacak bir plan yap­


mak; ne yapmanız gerektiğini düşünemiyorsanız , bunu
yakın bir arkadaşınızla ya da profesyonel bir doktorla
tartışın. Planınızda bir kursa yazılmak, bir kulübe üye
olmak ya da her gün meditasyon yapmak olabilir örne­
ğin.

2. Planı günlüğünüze yazın, kontrol noktalarınız ve ken­


dinize yazılmış gelişmenizi gözden geçirebileceğiniz
notlarınız olsun.

3. Günlüğünüzde kaydettiğiniz gelişmenin kaydını tutun.

4. Magical Tattwas adlı kitabımdaki yedinci bölümü, "Bi­


çimlenme" bölümünü okuyun.
1 46

On Birinci Montoi Hottı: Birinci Süre�


Lambada!'\ bil' ci�; çıkıp )::'aşatntl'\tzda l'\e)::'İ dei:Jiştil'tnek
istedi�İl'\İZİ sol45a ve b"'"'"' sizil'l İÇİi'\ )::'aptna)::'a
haztl' olsa, )::'aşatnıl'\ızda 9el4çektel'\ l'\e)::'İ
de�iştil'tnek istel'dil'liz?
1 47

On Birinci Montai Hatfl: İkinci Süreç


Cin bl..\ de�işikli�i }'.'apma}'.'ı ı-eddedel'Se atmanız
e eı-eken 9eı-çekçi adı'mlaı- neleı-diı-?
1 48

A
Üzet'inde Dl.\şl.\nl.\lmesi C\et'eken Nokta

Karanlıktan korkan bir çocuğu kolayca bağışlaya­


biliriz; yaşamın gerçek trajedisi, yetişkinler ışık­
t�n korkmaya başladığında ortaya çıkar.
- Platon
12
[C)cktWI .Gi.inUi�t �{«Brma
Arondorm«B �rcgramo

Mahir Bir Program


Karma Shahti Kriya rutini
bildiğim en güçlü Karma
arındırma tekniğidir. Bu varlığınızda­
ki potansiyel SaBija ve Agami Karma­
yı temsil eden tohumları kavurmakla
eşdeğerdir. Bu teknik, yani Karma
Shakti Kriya, Güney Hi!1dis�an, Tamil
-
Nadu'dan Maharashi Dr. Swami Gita­
nanda Giri tarafından geliştirilmiş ve
bana 1 958 yılında öğretilmiştir.
Karma Shakti Kriya ne zor ne de
kolay olan dokuz günlük bir prog­
ramdır. Bu programı yaşamımda yal­
nızca iki kez kusursuz biçimde ta­
mamladım, size ne kolay olduğunu
söyleyebilirim ne de zor; mahirdir ve
işe yarar.
1 50

Zamanlama
Dokuz günlük arınma programı dediğimiz zaman Hint nü­
merolojisini bilenlerin kolayca farkına varabileceği gibi opti­
mum bir zaman çerçevesinden söz ederiz. Ayrıca programa
yeni ayda (ay büyümeye başladığında) başlayın. Bunlar sizin
yararınıza olacak doğal kozmik döngülerdir.
Programın on noktası vardır. Her gün hepsini teker teker
ele alacak ve gerçekleştireceksiniz, Böylece yirmi dört saat sü­
ren bir gün süresince dokuz Karmik disiplini de tamamlaya­
caksınız.

İlk Disiplin
Bu dokuz günlük rutine başlamak için yapmanız gereken
ilk şey dokuz günlük Karma Shakri Kriya süresince yaşamını­
za hiçbir medya verisinin girmemesini sağlamaktır. Bu şu an­
lama gelir:

• Televizyon yok.

• Radyo yok.

• Gazete yok.

Bu mutlak ve hiçbir şekilde karşı gelmemeniz gere1ıen lmral­


dır ve bu kuralın istisnası yoktur!
1 930 yılında , Rosicrucian tarikatının (AMORC) ilk uygu­
layıcısı olan Dr. Spencer Lewis, Zihinsel Zehirlenme adında ha­
rika bir kitap yazdı (San jose: AMORC Books, 1 987) . Dr. Le-
1 51

wis'in amacı insanlara kendilerini negatif e tkilenmelerden na­


sıl korumaları gerektiğini öğretmekti.
Size kesinlikle söyleyebilirim ki, zihinsel zehirlenmenin ve
sürekli kaygı yaratan aj itasyonun en önemli ve en büyük kay­
nağı gazete ve televizyondur. Enformasyonun üzerimize yığıl­
dığı bir toplumda yaşıyoruz, medya bizi öylesine psikolojik
zehirle bombardımana tutuyor ki, bu ekolojik zehirlenmemiz­
den de fazla.
Neler olup bittiğini bilmenize gereh yoh. Yatağa gitmeden
önce ya da uyanır uyanmaz ilk iş olarak haberleri izlemek,
okumak etki-tepki Karmik döngünüze katkıda bulunmakta.
Uyumadan ya da kahvaltıdan önce TV izlemek son derece
kırılgan ve hiç de rasyonel· olmadığınız, etkilenmelere son de­
rece açık olduğunuz bir zaman dilimine karşılık gelir. Kendi­
nizi böyle bir uyarana maruz bırakmakla lağımda banyo yap­
mak arasında hiçbir fark yoktur.
Şöyle bir kuram vardır: TV uygarlığın sonunu getirecektir,
beyniniz de bu 'kutuya' baka baka otomatik olarakzombileşe­
cek, hipnoz durumuna geçecektir. Ben çok nadiren TV izler,
daha da nadiren gazetelere göz gezdiririm, bu "TV'ye hayır"
kuralını uygulayan başkalarını da tanıyorum.
Karl Marx şöyle demiş: "Din kitlelerin afyonudur" ; onun
konuştuğu dönem on dokuzuncu yüzyıldı; rahatça şunu diye­
bilirim ki TV llitlelerin afyonudur!
Benim bir cins fanatik olduğumu düşünebilirsiniz, ekran­
daki görsel şiddet ve pornografinin kö tülüğü üzerine söylenen
bir sağcı. TV'de yalnızca eğitici ve Walt Disney tipi program­
lar gösterilseydi de son derece ciddi çekincelerim olurdu. Bel-
1 52

geseler dışında TV'nin insan gelişimine tek katkısı benim ka­


nımca Oprah Winfrey Show'dur. Winfrey yeterince güçlü bir
konuma kavuşunca programını kendi kendini dönüştürme
konusunda pozitif bir araca çevirdi. H erkesin kendini var et­
mesine ve gerçekleştirmesine olanak sağlayacak malZ;emeler
geliştirdi. Düşlerini gerçekleştiren harika bir kadın ve eminim
ki TIME dergisinin kapağında 'Yılın Kadını' seçilecek.
Medyanın son derece etkili bir eğitim aracı olduğundan en
küçük bir kuşkum yok, ancak benim görebildiğim kadarıyla
bu eğitim yaşamın anlamının bir şeylere ulaşmak ya da satın
almak olduğunun işlenmesinden ibaret. Ayrıca canlı yayın da
terörist yöntemlerinin hızla yayılmasına neden olmakta. Bina­
ları havaya uçurarak, rehineler alarak, bir el bombasının pimi­
ni çekip bir u çak dolusu insanı fidye için esir ederek dünya­
nın her yerinde yirmi dört saat içinde ya da daha çabuk haber
olabilirsiniz !
Gazete okumak için en azından daha az cahil olmanız ve
sürece biraz olsun beyninizi katmanız gerekecektir. Televiz­
yondaki dersler canlı görsel canlandırmaları içerir ve eleştirel
gelişimi andıran her şey anında göz ardı ediliverir.
Çocuklar en basit sosyal becerileri bile edinmezlerken, ye­
tişkinler sosyal etkileşimden uzaklaşır, doğrudan televizyo­
nun yayılmasına bağlı olan yirminci yüzyılın vebası "edilgin
izleme" konumunu alırlar.
Benimle aynı kanıda olmanız gerekmez; benim size anlat­
mak istediğim, bu dokuz günlük medya perhizinin Karma
Shakti Kriya'nın olmazsa olmazı olduğudur. Kaygı seviyenizin
nasıl düştüğünü görmek sizi şaşırtacak.
1 53

Ayrıca size söz veririm ki bilmeniz gereken bir şey varsa,


biri size söyleyecektir. Ne kadar inanılmaz görünse de insan­
ların iletişim kurabilmek için konuşmaya gereksinmeleri var­
dır [
Son olarak elbette ben d e bir zamanlar TV izledim. Size
hem benim hem de öğrencilerimin deneyimi olan bir durum­
dan söz edeceğim. Bir programdan hemen sonra meditasyon
yaparsanız o programa ait imgelerin meditasyonunuza karıştı­
ğını göreceksiniz ve bu görüntüler daha derine inmeden onla­
rı halletmeniz gerekecek.
ZIZD* deyiminden haberdarsınızdır, "zırvalar içeri, zırva­
lar dışarı." Karma Shakti Kriya yaparken kendinizi medyaya
maruz bırakırsanız, içeri soktuğunuz zihinsel zırvalık ve artık,
dışarı attığınızdan fazla olacaktır.

Program
Karma Shakti Kriya'nın ilk iki önermesi tüm program için
son derece yaşamsaldır. Hiç , bir insanın yaşamındaki Karmik
geri tepmelerin en önemli kaynağının ne olduğunu merak et­
tiniz mi?
Hem mutsuzluğun en önemli kaynağı hem de Karmik borç
ağzımızdan çıkandan kaynaklanır; insanların pe� çoğuna ra­
hatsız , hastalıklı bir biçimde var olmalarının nedeninin ağızla- ·
rından çıkanı kulaklarının duymaması olduğunu anlatmak
neredeyse imkansızdır.

*
İngilizce deyim GIGO, garbage in, garbage out.
1 54

Swami Gitananda şöyle derken son derece içtendir:

Küçük beyinler insanlar hakkında konuşur


Ortalama beyinler şeylerden söz eder,
Gelişen beyinlerse ideallerqen bahseder.

Karşılaştığım en kötü insanlardan bazıları katı vejetaryen


ve son derece disiplinli Hatha Yoga uygulayıcılarıydı , kendile­
rini büyük yogiler ve eğitmenler olarak görürler ama ağızla­
rından çıkanı kulakları duymaz.
1 973 yılında Hindistan'ın Bihar eyaletindeydim, Bihar Yo­
ga Okulu'nun altın j übile törenlerine katılıyordum. On bin ki­
şi vardı. Hinduizm üzerine konuşma yapanlardan biri Yogile­
rin 'ben' sorunundan muzdarip olduğunu söyledi.
Uzun bir günün sonunda konferansın ana kişilerinden ve
düzenleyicilerinden biri olan Paramhansa Swami Satyananda
yaşamına hayvan bilimleriyle uğraşarak yani veterinerlik eği­
timi alarak başladığını ve ne yazık ki pek çok kez kendini ha­
la hayvanlarla uğraşırmış gibi hissettiğini söyledi.
Ağzınızdan çıkanı kulağınızın duyması Karma Shakti Kri­
ya için çok önemlidir, bunu başka bir ustanın sözlerinden
alıntılar yaparak daha iyi aktarabilirim belki:

1 5: 1 O lsa topluluğu yanına çağırıp , "İşitin ve an­


layın," dedi.
1 5: 1 1 Ağıza giren şey insanı kirletmez. Tam tersi­
ne ağızdan çıkan şeydir insanı kirleteq.
- lncil -Matta
1 55

TI
TATMİNSİZLİGİNİZİ İLETMEYİN
Hiçbir zaman yaptığınızın sizi tatmin etmediğini söylemeyin.
Gündelik yaşamın gereklerini yerine getirirken ne koşullarını­
zın ne ailenizin ne maddi durumunuzun ne ilişkilerinizin ne
eğitiminizin ne de başka herhangi bir konunun sizi tatmin et­
mediğini dillendirmeyin.
Kolay mı sanıyorsunuz? Deneyin bakalım! Bu programı
yaşamımda yalnızca iki kez başarıyla tamamladım. Size mey­
dan okuyorum, bunu yapmanız için size meydan okuyorum!
Yaşam piyangosundan size çıkandan memnun değilseniz,
bu ilk disiplini uygulamak size, durmaksızın yakınmaktansa
koşullarınızı değerlendirme ve değiştirme şansı verecektir. Şu
eski söylemi unutmayın: "Her şey söylendikten v�· yapıldıktan
sonra bile, yapılandan daha çok şey söylenmiştir !"
Evrensel olarak bedenlerin en fazla kullanılan kasları dil
kaslarıdır, bunun nedeni bu kasları kullanmanın ne çaba ge­
rektirmesi olsa gerek, ne akıl ne de konsantrasyon.
1 56

Santosha'nm anlamı memnuniyettir


. -memnun olma ve yetinme pratiği.
Nasl/? Şimdiki zamanda yaşayarak,
geçmişi unutarak, geleceğe ilişkin
gündüz düşlerini terk ederek,
beden/zihin bütününün enerjisini
şimdiki zamana ay1rarak.

- A Chakra & Kundalini Worhbook


1 57

� 72 �
ELEŞTİRMEYİN
Hiç kimseyi , bir amacı ya da işinizi açık açık eleştirmeyin. İm­
kansızın çok ciddi bir sözcük olduğunu düşünüyorum, 'zor'
sıra bu disipline geldiğinde kullanmak için daha uygun bir
sözcüktür.
Bu bir mouna ya da sessizlik tipidir. Eğer Bihar okulunun
Satyananda Yoga Ashram'ında bulunmuşsanız, antar mouna
diye adlandırılan bir pratik olduğunu bilirsiniz . Burada mut­
lak bir sessizlik uygularsınız.
Şimdi hiçbir konu hakkında tatminsizliğinizi belirtmediği­
nizi ya da hiç kimseyi, amacı ya da işinizi eleştirmediğinizi
farzedin. İçinizde psişik bir baskı birikmeye başlamaz mı? Bu­
nun anlamı SaBija Karmanızın ve Agami Karmahızın ortaya
çıkmaya başlaması anlamına gelir, zihninizin yeraltı mağara­
larında neyin beklediğinin farkına varmaya başlarsınız. Tat­
minsizliğinizi ifade etmezseniz baskı altında kalırsınız. Bun­
dan sonra yapacağınız , bir sonraki bölüm, yani üçüncü mad­
dedir.
İçinde bulunduğumuz 'yuppy' diyetleri çağına karşın ben
ağzımdan çıkanla ağzıma girenden daha fazla ilgiliyim, hepi­
miz de öyle olmalıyız.
Tapaların Hint pratiğini anımsayalım.
1 58

. . . bu huzursuzluğun farkına vararak hiçbir ya­


rarlı amaca hizmet edilmese de kayıtsızlığın hu­
zursuzluğa yol açması . . . uç noktalar karşısında
münevver, soğukkanlı bir tutum.
- A Chakra & Kundalini Workbook
1 59

DÜŞÜNCELERİ VE
EYLEMLERİ GÖZLEMLEMEIC
Düşünme süreci ve eylem arasındaki ilişkiyi sürekli gözleme­
yi öğreniyorsunuz . Karma bazen kendini dış dünyada göster­
se de, aslında zihinde başlar.
Yaşamınız hakkındaki tatminsizlikleri dile getirmez ve baş­
kalarını eleştirmez, bu nedenle de baskı altında kalırsanız ne
olur? Böylelikle her şey beyninizin içinde büyür ve izlemeye
başlarsınız; bir düşüncenin nasıl bir duyguya onun da nasıl bir
eyleme dönüştüğünü görmeye başlarsınız. Kendinizi bir tek
siz durdurabilirsiniz ve gerçekten kontrol edebileceğiniz tek
şey kendinizdir.
Bu , yaşamınızı düşündüğünüz gibi yapman!z·a .lzin verir,
en azından duygularınızı gözleyerek orada gerçekten neler
olup bittiğini fark edebilirsiniz. Düşünme süreciniz ve eylem­
leriniz arasındaki ilişkiyi izleyin. Bu, doğrudan birinci ve ikin­
ci maddelerden ortaya çıkar; bu bir sonuçtur. Hepimizin için­
de kendi minik Karma İşleme Fabrikamız vardır.

İnsanı kendi kendisi üzerinde çalışması yaşama


ediminin devam eden bir öğrenme süreci olması
anlamına gelir. Öğrenmekten vazgeçtiğiniz za­
man çok özel bir biçimde ölmeye başlarsınız. Psi-
1 60

kologlar bunaklığın en azından yüzde ellisinin


psikolojik olduğunu bilirler -yaşama duyulan il­
ginin yitimi, yaşam deneyimlerinden öğrenmeye
karşı duyulan isteğin yok olması. Bu anlamda Yo­
ga bir yeniden-eğitim formudur.
- A Chakra & Kundalini Workbook
1 61

� &] �
DAHA ERICEN ICALIC
Sabahları bir saat daha erken kalkarak yoga ya da savaş sanat­
ları uygulayın. Bedenle yapacağınız fiziksel etkinliği içeren
her şey bedeninizin normal biyoritmini değiştirerek kişisel
uyanıklığınızı artıracaktır.
Hindistan'da günlerce, aylarca her sabah saat dörtte kalkar­
dık. Sabahın saat dördünde uyanma alışkanlığınız varsa (Swa­
mi Gitananda bunu 'Tanrı'nın Saati' ya da Brahma Hourti ola­
rak adlandırırdı) , o zaman Karma Shakti Kriya uyguladığınız
dokuz gün süresince üçte kalkın.
Bu saatte yapılan meditasyonun kalitesi şaşırtıcıdır. Gevşe­
meyle karışık bir farkındalık tüm zihin-beden kompleksine
eşi olmayan bir biçimde girer. Gençken hem ku-z�ybatı h em
de Güney Hindistan" da güneş doğmadan önce yaptığını medi­
tasyonların anısı belleğimde hala canlıdır.
Şunu itiraf etmeliyim ki ben Batı'da yaşarken erken kalkan
biri değilimdir, yaşlandıkça erken kalkmaktan iyice hoşlan­
maz oldum ama Hindistan'daki bu gençlik deneyimlerim ben­
den hiç ayrılmadı .
Swami Gitananda derdi ki gün ışımadan önce meditasyon
yapars:lnız Usha olarak atmosferden geçen yararlı bir enerji­
den faydalanırsınız, Şafak Tanrıçası ufku Surya ile süpürür
ve güneş eteklerinde dolaşır. Bu bir anlamda gerçekte de
1 62

doğrudur çünkü atmosferin iyon yoğunluğunda bir değişim


olur ve stratosferin tüm elektromanyetik dengesi şafaktan
önce değişir.
Swamijii psişik bir balonun (psişik bedenler) ya da akvar­
yumun içinde bulunduğumuz, düşüncelerimizin son derece
yavaşladığı, bu nedenle izlenmelerinin ve kontrol edilmeleri- .
nin kolaylaştığı bu saatlerde meditasyon yapardı.
1 63

� � �
TEIC BİR ANA ÖGÜN
Günde tek bir ana öğün yiyin, bu balık, et ya da kümes hay­
vanları olmasın, meyve ve sebze olsun . Çok miktarda saf su
için. Bu hipoglisemi salgısına neden olacak ve böylelikle pek
çok duygusal tepki meydana gelecektir.
Bu duygular ortaya çıkarken, eleştirmeye ya da memnuni­
yetsizliğinizi ortaya koymaya hakkınız yoktur, bunun sonucu
olarak da gerçekten kendinizin daha derin bir yanını keşfetme
(ortaya çıkarma) şansınız olacaktır.
Bu, diyet üzerine bir disiplin değildir, hatta fiziksel bir di­
siplin bile değildir. Bu, duygusal yaşamlarımız hakkında bir
disiplindir ve kökleşmiş modelleri kırmanın bir yöntemidir.
Bunun diyetle bir ilgisinin olmadığını göstermek için işte
size lsa"dan küçük bir alıntı:

1 5: 1 7 Anlamıyor musunuz ki ağıza giren her şey


mideye iner, ordan geçip dışarı çıkar.

1 5: 1 8 Oysa ağızdan çıkan şeyler yürekten kay­


naklanır. İşte bunlardır insanı kirleten.
- Matta

P ek çok öğrencim televizyona olan tüm ilgilerini birdenbi­


re kaybettiklerini söylediler çünkü iç televizyonları çok güçlü
bir yayına başlamıştı.
1 64

� ® �
MEDİTASYON
Her gün (bir günün anlamı şafaktan gün batımına kadardır) ,
kendinize meditasyon yapabileceğiniz yalnız bir zaman bu­
lun. Bu, gece olmasın, gündüz, güneş batmadan önce, gün do­
ğumuyla gün batımı arasında olsun. Bunun bir nedeni vardır
ve yine biyoritm ve dünyanın döngüsüyle ilgilidir.
Öğleden sonranın geç saatlerinde yapılan meditasyon bi­
linçaltındaki malzemeyi ortaya çıkartarak Karmik örüntüleri
temizler. Unutmayın, meditasyonun tanımı 'oturarak düş gör­
mek'tir. Bir şey ters gittiği zaman bilgisayarınızı yeniden baş­
latırsınız ama içinizde bir şeyler ters gittiği zaman gündelik
meditasyonlarla kendinizi yeniden başlatmayı düşünmezsiniz
bile.
"Birazcık önlem pek çok tedaviden daha iyidir" , ayrıca me­
ditasyonun fiziksel ve psikolojik etkilerinin yararlılığını da ne
kadar anlatsam azdır. Bu şöyle bir mantıksal çıkarıma uzanır:
meditasyon elimizin altındaki en pozitif koruyucudur.
Pek çok meditasyon yapma yöntemi vardır, size en uygun
olanı bulmak zorundasınız. Ancak çok dikkatli olun ve bir
meditasyon çekirgesine de dönüşmeyin. Size uygun olduğuna
inandığınız yöntemi bulunca ona sadık kalıp bu yöntem üze­
rinde çalışın, kozanızı örün ve bunu dünyanın sorunları kar­
şısında hareketli sığınağınız haline getirin, ve şunu da unut-
1 65

mayın ki, günde yirmi dakikadan az süren meditasyonun bir


yararı yoktur.
Benim meditasyon tekniklerimin, aşağıda açıkladığım da
dahil, amacı derinden gevşemek ve bedenle iç varlığın tazelen­
mesidir.
Bu meditasyonların size psişik ve zihinsel bir sığınak sağla­
yarak kendi kendinizi gündelik olarak yeniden yapılandırma­
nızı ve düzenlemenizi beraberinde getireceğini ne kadar vur­
gulasam azdır. Ancak meditasyon gerilim değil, zevk olmalı­
dır, bir görev olarak alıp da hoşlanmadığınız bir şey olmama­
lıdır. M editasyon yap arak rahatlamayı öğrenip öğrenmediğini­
zi değerlendirmenizi sağlayacak en önemli iki kriter şunlardır:

• O tururken boyun kaslarınızın kontrolünü kay­


betmek üzere olduğunuz duygusu.
• Anlık görüler ve düşlerin ortaya çıkması, uyur gi­
bi olma ama uyumama hali.

Benim öğrettiğim tekniklerin asıl amacı bedenin ve ruhun


tazelenmesidir.

Kal'ma Shakti K,.i�a Meditas�on

Bu, aşağıdaki üç öğenin uyumunu sağlayacağınız son derece


güzel bir meditasyon yapma yoludur.

• Anlık, engellenmemiş, hiçbir şeyle karışmamış


olan soluk alıp verme döngünüzün farkına varmak.
• Klasik mantra 'So Hum'un zihinden tekrarını so-
1 66

Yüzük parmağı
luk alıp vermenizle uyum "Surya"
içinde yapmak, sessizce 'So'
derken soluğunuz içinize
akar ve sesizce 'Hum' derken
soluğunuz dışarı kayar. :::;:;,:..:::

· Yüzük parmağınızı uyumlu


bir hareketle sol başparmağı­
nızın tabanındaki etli kısma
Venüs tepesi
değdirmek, bunu soluk alır­ ,,k"" "Shukra"

ken yapacaksınız ve soluğu­


nuzu dışarı verirken de par­
mağınızı eşzamanh olarak
bu etli kısımdan uzaklaştıra­
caksınız.

Bacaklarınızı çaprazlayarak rahatça bir minderin


üzerinde ya da bir koltukta oturun, bacaklarınızı
bir yastık ya da kıvırdığınız bir battaniyeyle destek­
leyin ki rahat etsinler. Arkanızı desteklemenizin
bir sakıncası yoktur ama başınız serbest olsun ki,
başınızın düşmeye başladığının farkına varabilin.
Herkesin söylediğinin aksine bu iyi bir işarettir.
-

Sol elinizin yüzük parmağının hareketini soluk


alıp verişinizle uyumlu hale getirin ve bu arada
her ikisiyle de uyumlu olarak So Hum mantrasını
söyleyin. Bu soluğunuzu bedeniniz (parmağını­
zın hareketi) ve düşüncenizle (mantra) boyundu­
ruk altına almaktır. Bu d;,l gerçek klasik Yogadır.
1 67

Aşağıda bu tekniğin bir özeti yer almakta:

1 . Doğal olarak soluk aldığınız zaman sessizce "SO" deyin


ve sol elinizin yüzük parmağını başparmağınızın taba­
nına dokundurun.

2. Soluğunuz doğal olarak dışarı çıkarken sessizce "HUM"


deyin ve sol elinizin yüzük parmağını başparmağınızın
tabanından uzaklaştırın.

3. Soluğunuzu güç kullanmadan ya da kontrol etmeden


doğallıkla salın. Zihninizde "SO HUM" sözcüğünü du­
yun ve kapalı gözlerinizin ardında yüzük parmağınızın
başparmağınızın tabanına değdiğini gözlerinizde can­
landırın.

4. Düşüncelerinizi yok sayın, bırakın akıp gitsinler -onlar


hakkında endişelenmeyin ya da dikkatinizi üzerlerine
vermeyin. Yalnızca rahatlayın, öylesine sürüklenin ve
neredeyse uyuyacak gibi olun, başınızın düŞmesi sizi
uyumaktan alıkoyacaktır. Eğer çevreniz gürültülüyse ya
da rahatlamanıza yardım edeceğini düşünüyorsanız ar­
ka planda hafif bir müzik parçası çalın ve bu deneyimin
tadını çıkartın.

Amacınız oturarak, otururken düş görerek ve otururken


uyuyarak gevşemektir. Horladığınızın farkına varırsanız · bu
özel bir durumdur.
Bu çok özel Karma Shakti Kriya uygulaması sizi yavaşça iç
derinliklerinize götürür. Bu Kriya'nın bir farklı türü de büyük
1 68

Yogananda (SRF'nin kurucusu) ve onun harika disiplini Swa­


mi Kriyananda'nın yeğlediğidir.
Sol elinizin parmağını başparmağınızın tepesine doğru 'eğ­
mek' ve soluk verirken kaldırmak, zihninizden inanılmaz
miktarda gerilim boşaltarak, ajitasyona engel olur. Sizden
yapmanızı istediğim, fiziksel anlamda da çok özel bir şeydir,
bunu anlamak için Hint el falcılığının bir yönünü göz önüne
almanız gerekir (bazıları el falcılığının temelinin Hindistan ol­
duğunu söyler) .
Sol yüzük parmağınız Surya (Güneş'in yaratıcı gücü -Batı
el falcılığında Apollo) ile kutsanmıştır. Kalp çakrası ya da
Anahata Çakra için son derece özeldir. Başparmağınızın dibin­
deki etli bölümse Shukra Tepesi ya da Venüs Tepesi olarak bi­
linir. Bu meditasyonu yaptığınızda simgesel olarak kalp çakra­
nızı evrensel sevgiye açarsınız, bu da Karmayı eriten simya
formülüdür.
Çok rahatladığınız zaman, soluk alıp vermenizin neredey­
se durduğunu fark edin. Hem Swami Gitananda hem de Yoga­
nanda bunun Kewali Kumbhaka ya da soluğun kendiliğinden
kesilmesi olduğunu söylerler ki bu, metabolizmanın dinlen­
mesi için esastır.
Yüzük parmağınızla yaptığınız ileri geri hareket de bir ara
durabilir. Meditasyondan çıktığınızı fark ederseniz , harekete
yeniden başlayarak kendinizi yeniden meditasyona başlatabi­
lirsiniz. Bu tekniğin tam açıklamasını Death: Beginning or End
(St. Paul: Llewellyn, 1 999) adlı kitabımda bulabilirsiniz.
Başka meditasyon teknikleri için daha önce yazmış oldu­
ğum kitaplarıma bir göz atmak isteyebilirsiniz. Mind Magic Kit
1 69

(Llewellyn) herkese uygun bir bütüncül sistem anlatmakta. A


Chakra & Kundalini Workbook'un (Llewellyn, 1 994) 1 3 . bölü­
münde ve Magical Tattwas'ın (Llewellyn, 1997) "Tattwa Kart­
larıyla Çakra Uyarılması" adlı altıncı bölümünde de işe yarar
bilgiler bulacaksınız.
1 70

..

HER GUN, GENELDE YAPMAICTAN


HOŞLANMADIGINIZ BİR ŞEY YAPIN
Günde bir kez, genelde yapmayı sevmediğiniz ve yapmak zo­
runda olmadığınız bir şey yapın.
Önemli olan şudur: Hepimizin yapmaktan hoşlanmadığı­
mız şeyler var, ancak zorunlu olduğumuz için onları yaparız .
Bazılarımız işe gitmekten hoşlanmasa da karnını doyurmak­
tan hoşlanır, bu nedenle de işe gider, bu sayılmaz.
Gündelik yaşamınız için aslolmayan bir şey yapmanız ge­
rekir. Başka bir deyişle, yiyip içmeden yiyip içmenizi istiyo­
rum. Bu ilginç bir meydan okumadır.
.
Bu , yaşamlarımızın ne kadar yapay olduğu nu anlamamız
için attığımız ilk adımdır, robotik bilinçaltımızın farkına var­
mayı ancak böyle öğrenebiliriz. Kendimizi bilerek ve gündelik
yaşamımız için gerekli olmayan bir şey yapmaya zorlamamız
irade ya da Itcha Shahti geliştirmenin sırrıdır!
Size bu programın ne zor ne de kolay olduğunu söylediği­
mi anımsayın. Karma Kriya tekniğini uygulayarak kendimizi
angaje ettiğimiz şey Tinsel Simya dır, buna aynı zamanda Aş­
'

hın Simya da denir.

Simyacının laboratuvarı bitmek bilmez bir çalış­


ma tapınağı (Karma Yoga) ve duadır (Bhakti Yo­
ga, yani sevgi) .
- Magical Tattwa;;
1 71

� ® �
İCİNE ICENDİ BENİNİZİ ICATMADIGINIZ
, BİR DAVRANIŞTA BULUNMAIC
Her gün kimsenin hakkında hiçbir şey bilmediği, içine kendi
beninizi katmadığınız bir davranışta bulunun.
Birisi ya da bir şey için Evren için iyi olduğuna inandığınız
bir davranışta bulunun, ama bunu asla kendinizle ilişkilendir­
meyin. Bu, eylemlerinizin meyvelerinden tam anlamıyla uzak
durmak anlamına gelir.
Hepimiz başkalarının gözleyebileceği ve tanımlayabilece­
ği şeyler yapmaktan hoşlanırız, ancak yaptığınız eylemlerin
başkaları tarafından tanınmasına izin vermemek, sizi psişik
bir seviyede tutar. Bu alıştırmanın Karmik ve tinsel etkileri
derindir. ·

Bu tinsel alıştırma hakkında bir ipucu da doksanlı yılların


ortasında çıkan sevimli Şefkat ve Kibarlığın Rastlantısal Eylem­
leri kavramında bulabilirsiniz.
1 72

� � �
GÖZDEN GECİR VE ANIMSA
,

Bu , Kriya Shakti'nin geceyi ilgilendiren kısmıdır. Bu yöntem


hem Doğu hem de Batı tekniklerinde bağımsız olarak uygula­
nır. Bu tekniği Pisagor'un ortaya attığı söylenir. 1 995 yılında ,
Saraswati tarikatının direktörü Parahamsa Niranj an bu yönte­
min bir çeşitlemesini öğretmeye başladı.

İçsel ve tinsel hakikat hepimizin ulaşabileceği en


zor noktadır -bu Kendi"ne uzanan gerçektir, çat­
lakların farkına varmaktır; içine bakmak ve orada
ne olduğunu görmektir, bununla korkuya kapıl­
madan yüzleşmek ve kavramaktır.
- A Chakra and Kundalini Workbook

Açıklayayım. Hepimiz yemek yemenin bir sürecin başlangı­


cı olduğunu biliriz. Ağzımıza bir besin koymuş olmamız ondan
yarar sağlayacağımız anlamına gelmez -besinin kalitesinin sö­
zünü etmeye bile gerek yok. Besinden yarar sağlamamız için
hazmedilmesi ve özümsenmesi, yani karaciğer ve dolaşım sis­
temi tarafından emilecek daha küçük moleküllere ayrışması ge­
rekir ki, bize gerekli karbonhidrat, protein ve yağları alabilelim.
Yaşamda da aynı şey söz konusudur. Birdenbire aklımızı
başımıza getiren bir deneyim geçirebiliriz ama bu, besini ağza
koymaya eşdeğerdir, onu henüz hazmetmiş ya da özümsemiş
1 73

sayılmayız. Yaşam deneyimimizi özümsemeye yeltenen o to­


matik Karmik sürece Batı psikolojisinde düş görmek deriz.
Yogada buna Swapna, 'Düş görme durumu' adı verilir.
Yaşam deneyimimizde düşlerin yeri yediğimiz besini sin­
dirmemiz ve özümsememizle eş anlamlıdır. Karmamızın bir
bölümü düşler aracılığıyla ortaya çıkar, edindiğimiz deneyimi
işlemiş ve onu özümsemek ve hazmetmek için yola kuyulmu­
şuz demektir. Yapmak istediğimizse bunu hızlandırmaktır.
Bu, Karmik depomuzun muhteviyatını azaltan Kriya"dır, her
gece çalışmanızı bitirdikten sonra bilgisayarınızın çöp kutusu­
nu boşaltmanıza benzer.
Yapacağınız şey yatağa girmek ve ışıklan sördürmektir.
Işıklar sönünce:

• Geriye Sararak Gözden Geçirme


Bir videoyu tersine izlermiş gibi tüm gününü­
zü gözünüzün önünden geçirin. Yatağa yattığınız
and�n başlayarak tüm filmi tersten izleyin. -Yata­
ğa girmek, dişlerinizi fırçalamak, bakalım sabah
yataktan kalktığınız ana dek gidebilecek misiniz?
Size ne olacağını söyleyeyim. Bazılarınızın uy­
ku sorunu vardır. Bunu yapmayı denediğiniz ilk
birkaç gece son derece derin uyuyacaksınız çün­
kü bilinçaltınızdan gelen öyle bir direnç olacak
ki, bilinçaltınız "Oh hadi şunu uyutalım, bu iş gi­
derek ciddileşiyor" diyecek.
• Durakla ve Deneyimi Yaşa
Bir deneyiminizle ilgili bir duygunun farkına
1 74

vardığınız zaman, (video kaydetme cihazındaki


gibi) Durakla (Pause) düğmesine basın ve bu
duygunun farkına varmaya çalışın. Deneyiminizi
anımsadıkça duygunun ayrıntılarının farkına va­
rın.
• Değerlendir ve Tamir Et
Deneyiminizi değerlendirin ve bu değerlendir­
meyi yaparken bunun tamir edilip edilemeyeceği­
ne karar verin. Daha sonra bu deneyimi farklı bir
gözle, sizin için daha pozitif bir gözle görerek ta­
mir etmeye çalışın.
Bu çok ilginçtir çünkü bilinçli olarak görsel­
leştiriyor, uyguluyor ve değerlendiriyorsunuz.
Değerlendirmeyi tamir etmenin i�lemesi Yaşam
Yönetimi Becerilerinin de temelidir. Bu Karma
Shakti rutinini uygulayarak kalite güvencesi da­
nışmanlarının "sürekli ilerleme" adını verdikleri
sürece katkıda bulunursunuz.

Ben Magical Tattwas adlı kitabımın "Geleceği Şekillendir­


mek" adlı bölümünde görselleştirme , uygulama ve değerlen­
dirmenin dalları h akkında şu yorumda bulundum:

Bu uygulama yaşamımızda uzun ve kısa vadeli


öncelikli amaçlar belirleyebildiğimizi varsayar.
Belirlenmiş amaçları olmayan bir insan pusulası
ya da daha da kötüsü dümeni olmayan bir gemi­
ye benzer! Amaç belirlemezsek yaşam denizi üze-
1 75

rinde oradan oraya savruluruz ve bunun için yal­


nızca kendimizi suçlayabiliriz !
Gününüzü geriye sararak gözden geçirirsiniz
ve ne zaman bir duyguya yol açan bir anıya rast­
lasanız, Durakla (Pause) düğmesine basarsınız.
·

Bu duygunun üzerinde durur, onu değerlendirir


ve şeylerin meydana geldiği en son dünya olan
imgelem dünyasında onu tamir edersiniz. Sonra
yeniden iç videonuzun 'Başlat (Start)' düğmesine
basar ve ilerlersiniz.

tık birkaç gece çok şaşırtıcı deneyimler yaşayacaksınız .


Üzerinize gelen ve size çarpan anılar olacak Bazılarınız diş­
lerinizi fırçalama sahnesinde uykuya dalacaksınız; Bazılarını­
zın aklına yirmi yıldır anımsamadıklan çoçukluklarına ait
anılar gelecek. Karma Shakti Kriya uygulaması sırasında ak­
lınıza gelen· ne olursa olsun izleyin, görün, tanıklı�- edin ye­
ter.

Tohumlor ICovruldu mu?


Şimdi başka bir soruya geldi sıra: Bu program yaşamınıza açı­
lan bir fırsatlar penceresidir, bu fırsatları bu yaşamda değer­
lendirecek misiniz?
Kara hardal tohumları Güney Hint mutfağında çok önem­
lidir. Tohumlar yemek yaparken de kullanılabilir, sonsuz har­
dal tohumu elde etmek için ekilerek de.
Yağda kızartılan hardal tohumları bir daha asla filizlenme-
1 76

yecektir. Ancak yağda kızartılırken içlerindeki en özel özü or­


taya çıkartarak yemeğe harika bir tat katarlar.
Karmamızın tohumlarını böyle kavurabilirsek, yaşamları­
mızın tadı güzelleşecek, yaşam her zaman tadılası bir yolculuk
olacak, ölüme yazgılı bir güzergah olmaktan kurtulacaktır!
Şimdi soruyu biçimlendirebiliriz: "Ya Tohumları Kavurur­
sak? "
Şimdi size geldiğiniz noktayı göz önüne serebileceğim gü­
zel bir fabl anlatayım.

Guru ve Yavru ICus ,

Bir zamanlar Güney Hindistan" da kendisine sorulan her soru­


yu yanıtlayabilen çok ünlü bir Swami yaşarmış ve adam ger­
çekten de büyüleyiciymiş !
N e zaman bir soruyla yanına varsanız , size hemen yanıtını
verirmiş. Size tarlanızda gömülü bir hazine olup olmadığını,
ayın öte yanında neler olduğunu, evlenip evlenmeyeceğinizi ,
(daha sınava bile girmeden) üniversite sınav sonucunuzu, kı­
sacası bilmek istediğiniz her neyse onu hemen söylermiş !
Kahinin ünü Hindistan"da yayıldıkça her yerden onun
darshan'ını (kutsama) almaya ve fikir danışmaya insanlar gel­
,meye başlamış.
Bilge Swami her sabah saat S:OO'de kendini adamışlar ve
arayanlar için Sathang tutarmış. Bu sırada çevresinde topla­
nanların sorun ve sorularıyla ilgilenirmiş.
Köydeki genç adamlardan biri Swami'nin her yere yayılan
ünü ve hilgeliğini kıskanmış , özellikle de genç kızların Gu-
1 77

ru'ya tapınmalarına içerliyormuş. Güney Hintli kızlar gerçek­


ten de olağanüstüdürler !
B u genç adam bir insanın her zaman haklı olabileceğine,
yanılmayacağına inanamıyormuş ama o ana dek de Guru'nun
bir şeyde yanıldığı da görülmemiş. Genç adam Satsang sabah­
larından birinde Guru'nun yanılabileceğini herkese gösterme­
ye karar vermiş.
Amacı bir civcivi arkasına gizlemekmiş (parmağı ve baş­
parmağıyla sesini çıkarmaması için minik kuşun gagasını sıkı­
ca kapalı tutmayı da ihmal etmeyecekmiş).
Guru"nun önüne dikilecek ve bilge kişiye arkasında ne ol­
duğunu soracakmış. Yaşlı adam "civciv" diye yanıt verirse, ki
bu zaten son derece şaşırtıcı olacakmış, genç adam hemen
ikinci bölüme geçerek "Canlı mı ölü mü? " diye soracakmış.
Yaşlı adam "Canlı" derse genç adam hemen kuşun boynu­
nu kopartarak hayvanın cesedini şaşkın adamın ve kalabalığın
önüne fıdatacak, "Yanıldın işte, ölü ! " diyecekrrıiş.
Genç adam planını kerelerce dikkatle gözden geçirdikten
sonra hiçbir açığı olmadığına karar vermiş.
Bir gün sabırla kuyrukta beklemiş, sırası gelince yüksek
sesle, "Gurujii, arkamda sakladığım ne? " diye sormuş.
Şimşek kadar hızlı olan bilge "Bir civciv" yanıtı vermiş,
genç adam "Swamijii, gökler ve denizler hakkında her şeyi bi­
len kişi, civciv canlı mı ölü mü? " diye sormuş.
Yanıt öncekinden ne hızlı gelmiş , "Bu sana kalmış ! "
Şimdi size gerçek soruyu soruyorum: Tohumlarınızı kavu­
racak mısınız?
1 78

Tohumlorımzı l{ovurun!
Bu programı ilk denediğinizde başarma şansınız daha yük­
sektir. Bunu dokuz gün süresince yapabilirseniz, dokuz gün
süresince inanılmaz bir bilinçdışı malzeme ile çalışmış · olacak,
böylece Agami Karmanın sulanarak Prarabdha Karmaya dö­
nüşmesine engel olacaksınız. Kozasından çıkan kelebek gibi
içinizdekinin en iyisi ortaya çıkarak daha güçlü, duyarlı, içgö­
rü sahibi bir insan olacaksınız, amaç duyunuz , kadere ilişkin
görünüz , özdenetimiz ve memnuyetiniz artacak.

Haı-i Om Tat Sat


� Yoga Çalışması
� lj �
Bu Dr. Swami Maharashi
Gitananda Giri'nin Güney
Hindistan Okulu ile ilgili bir nottur.
Swamijii, Ananda Ashram'ı Astanga
Yoga'nın sağlam temelleri üzerine
kurdu. Eşsiz Kriya ve Yoga terapisi
de söz konusudur (Yoga Chikitsa).
Dr. Swami Gitananda 29 Aralık
1 993 günü göçtü (Mahasamadhi) .
Onun tıbbi mirasını o.ğl_u Dr. Ananda
aldı.
Her ekim ayında altı aylık yatılı
bir kurs başlar. Bu Hindistan"daki en
yoğun kurslardan biridir. Ben genel­
likle şubat ayında öğrencilere Yantra
öğretmeye oraya giderim. Son derece
uluslararası bir grup oluşur.
Güney Hint kültürü çok farklıdır.
Batılı öğrenciler için Bharat-Natyam
ve Carnatic vocal müziğini Yoga kur­
suyla birleştirme imkanı da vardır.
1 80

Okul, International Center far Yoga Education and Rese­


arch (ICYER) olarak bilinir. Daha fazla bilgi için aşağıdaki ad­
rese, okulun yöneticisine yazabilirsiniz.

International Center far Yoga Education and Research


Yogacharini Meenakshi Devi Bhavanani, Director
1 6a , 1 6b, Mettu Street
Chinnamudaliarchavady
Kottakuppam 605 1 04 (via Poudicherry)
Tamil Nadu
South India
•• ••

§(())7lLLUC
Agami Karma: Doğumdan sonra biriken Karma türü; tohumlar oradadır
ama henüz filiz vermemişlerdir. Yaptığımız eylemin tepki ya da sonuç­
ları olarak her an filiz verebilirler.
Ahamkara: Uyanmamış, gerçekleşmemiş durumda kendi kendine dönük bi-
linçli zihin; Bhagavad G i ta da Arjuna tarafından temsil edilir.
'

AMORC: 1920 yılında Dr. H. Spencer Lewis"in kurduğu Rosicrucian düzen.


Ananda: Sevinç, neşe.
Bhagavad Gita: Karma Yoganın kitabı; bir hikaye biçimindeki Yoga metni,
Hindistan'ın iki milli efsanesinden bir bölüm ve muhtemelen Mahabha­
rata'nm en ünlü bölümü (öteki efsane Ra nıaya na'dır).
Bhakti: Aşk, kendini adama; SaBija ve Agami Karmada tohumları kavurma­
nın bir yolu.
Brahma: Hinduların yaratıcı tanrısı. Klasik üçlemelerden biri. TANRI süre­
cindeki ilk element ve yaratım- Brahma, Vişnu ve Shiva: Yaratım, Düzen
ve Çözünme.
Bramacharya: Yaşamın öğrenci ve eğitim bölümü; geleneksel olarak yirmi
beş yaşında doğum; Yantra"da (Hindistan yaşam döngüleri) yirmi yedi
yaştır.
Buda: Budizıuin yaratıcısı.
Budizm: Doğru görü, doğru çözüm, doğru konuşma, doğru davranış, doğ­
ru yaşam, doğru çaba, doğru düşünce ve doğru konsantrasyondan olu­
şan sekizli yol.
Dharma: Sorumlu ve duyarlı varlıklar olarak her birimizin içinde doğduğu­
muz topluma, çevremize ve içimizdeki üst 'ben'e karşı sorumluluğu.
Dharma Yuga: Yaşam döngüsü; ilk Minör Dharma Yuga, Brahmacharya
Ashrama'dır (sıfır yaşından yirmi sekiz yaşına kadar olan eğitim döne­
mi); ikinci Minör Dharma Yuga, Grahasta Ashrama (yirmi sekiz yaşın­
dan kırk dört yaşına kadar ki üretken dönem); üçüncü Dharma Yuga ise
Vanaprastha Ashram'dır (elli beş yaşından seksen bir yaşına kadar ki
dinlenme dönemi) .
Dridha Karma: Kesin v e sabit olan Karma, değiştirmek imkansızdır, b u ne­
denle ne olacaksa olacaktır.
Gestalt: Batılı bir terapi biçimi, bir psikoloji tekniği.
1 82

G rahastha: ikinci yaşam döngüsü, ikinci Minör Dharma Yuga, Grahasta


Ashrama'dır (yirmi sekiz yaşından kırk dört yaşına kadarki üretken dö­
nem).
Hiridu: Hinduizm'in izleyicisi ya da bir olgusu.
Hinduizm: Hindistan'daki baskın kültür.
Hutzpah: Bir Musevi deyimi. Karmam hakkında, eylemlerimin kaçınılmaz
sonuçları hakkında gerçekçi olmayan bir biçimde ağladığımda, huzpath
göstermiş olurum.
Jiwan Mukta: 'Yaşamında özgür olan' anlamında. Mukta özgür; ]ivan yaşam
anlamına gelir.
Kapila: Buda'nın bir çağdaşı, Samkhya'nın kurucusu, Hint felsefesinin altı
klasik okulundan biri.
Karma: Her eylemin tam eşiti ve zıddı bir tepkinin varlığını öngören psiko­
tinsel gelişim yasası.
Karma Shakti Kriya: Karmadan kurtulmaya yarayan güçlü bir teknik. Var­
lığınızdaki potansiyel SaBija ve Agami Karma tohumlarını kavurmanın
eşdeğeri bir yöntem. Dr. Swami Gitananda Giri tarafından tasarlanmış­
tır.
Kinetik Karma: Parabdhra Karma; tam hareket halindeki Karma; tohumlar
filiz vermiş ve sonuçları değiştirilemez biçimde açıkça kendilerini gös­
termeye başlamıştır.
Krişna: Bhagavad Gi ta'da Arujna'nın arabacısı ve öğretmeni, Arujna"nın bi-
linçötesi
Kurukslıetra: Bhagavad Giıa'daki savaş alanı. Yaşamı temsil eder.
Ula: Şans, 'tanrıların oyunu'.
Mahablıaratlıa: Hindistan"ın iki milli destanından biri, öteki Ramayana"dır.
Manu Matsya: Yaratım yasası: 'büyük balık küçük balığı yutar'.
Maya: Yanılsama, hayali varoluş, yaşam hayali.
Nüıneroloj i: Form ve sayıların bilimi, yaşam döngüleri, Yantra.
Prabrabdha Karma: Hiçbir şeyin durduramayacağı çoktan filizlenmiş olan
Karma; sonuçlarından kaçınılamaz.
Patanjali: ikinci yüzyılda yaşamış olan yoga bilgesi. Yoga Sutra"nın yazarı.
Rosicrucian: AMORC, 1 930 yılında Dr. H. Spencer Lewis tarafından kuru­
lan düzen.
SaBija Karma: Doğumdan önce ve doğum sırasında biriken Karma, 'statik
Karma' adını da alır; doğru uyaran ve doğru dışsal çevre sağlandığında
tohumları filizlenir.
1 83

Samkhya: Evren ve yaşam hakkında bilge Kapila tarafından geliştirilen altı


klasik Hint felsefesi okulundan biri. Yoga pratiğinin temel kuralı. Kar­
ma da dahil evrenin yasaları.
Samsara: Akış, yeniden doğumla olan sonsuz bağ; yaşam ve ölüm döngüsü.
Sannyasa: Tanrı dışında her şeyin mutlak reddi. Yaşamın her döneminde
olabilir ama genellikle seksen bir yaşından sonra yaşanır.
Sanskrit: Hindistan'ın Hint-Germen antik edebiyat dili.
Saraswati: Hint tanrıçası. Müzik ve sanatın efendisi, bilge, genellikle elinde
Hint liri ile resmedilir. (Veena).
Sattvic: Varlık, doğanın üç ana öğesinden biri Sattva (ışık), Rajas (hareket)
ve Tamas (atalet).
Shakti: Enerji, Hint tanrıçası, dişi partner; ilahinin kişiselleşmesi, varoluşu
gösteren enerji, Şiva"nın dişi karşıtı.
Shankacharya: Karmayı üç kategoriye bölen Hindu yenilikçisi.
Shiva: Bilinç, Hint tanrısı; ilahi erilin kişiselleşmesi (dişisi Shakti"dir). Hin­
du üçlemesinin üçüncü parçası, Brahma, Vişnu, Şiva adını verdiğimiz iş­
lemin çözünme, ayrışma bölümü. G (eneration) , O(rder), D(isintegrati­
on). GOD (lng. sözcük TANRI anlamında - Yaratım, Düzen, Çözünme
ve Ayrışma) .
Statik Karma: SaBija Karma, doğumdan önce ve doğum sırasında biriken
durağan Karma.
Swadharma: iç psişik eğilim ya da doğa; insanın kendine uygulanan biçi-
miyle _Dharma. _

Teratojenik: Üreme organlarıyla ilgili sorunlar, rahim içinde başımıza gelen


ve doğumdan sonra bizi etkileyen şeyler.
Etkileşimci: E tkileşimci analiz (Transactional analysis T.A ) . Psikologlar ta­
rafından kullanılan kuramsal bir çerçeve ve teknik, psikiyatr Eric Berne
tasarlamıştır.
Vanaprastha: Üçüncü yaşam döngüsü dönemi; üçüncü Dharma Yuga, elli
beş yaşından seksen bir yaşına kadar olan dinlenme dönemi.
Vedanta: Edebiyatta esoterik beden, Hinduizmin baskın felsefesi.
Vişnu: Hint tanrısı Brahma, Vişnu ve Şiva adı verilen işlevde dıizen bölümü.
G(eneration), O(rder), D(isintegration). GOD (lng. sözcük TANRI an­
lamında - Yaratım, Düzen, Çözünme ve Ayrışma).
Yantra: Form, sayı, ad ve yaşam döngülerinin bilimi, Doğu"nun üç mistik
biliminden biri. Öbürleri Tanıra ve Mantra"dır.

You might also like