Professional Documents
Culture Documents
Motivasyonel görüşme, danışanların ambivalansı keşfedip çözümlemelerine yardımcı olarak davranış değişikliğini çıkartmak
için kullanılan direktif ve danışan merkezli bir yaklaşımdır.
Direktif olmayan danışmanlıkla karşılaştırıldığında daha odaklı ve hedef yönelimlidir. Ambivalansı incelemek ve çözümlemek
merkezi amacıdır ve therapist bu hedefe ulaşmak konusunda kasıtlı olarak direktif davranır.
Motivasyonel görüşme kişilerin sorunlarını anlamalarını ve değişim amacıyla eyleme geçmelerini sağlamak için yapılan yardımın özel
bir yoludur. Bu yöntem özellikle değişim için isteksiz olan veya ambivalan olan kişilerde kullanışlı bir yöntemdir.
Ambivalansın çözülmesi ve kişinin değişime yönlenmesine yardım etmek amacıyla kullanılır. Zaten bazı madde kullanıcılarının
ihtiyaç duyduğu şey de tümüyle budur. Bazıları içinse bu tedavinin başlangıcıdır. Bu yöntem daha ileri bir terapötik çalışmanın
başlamasını sağlar.
Motivasyon nedir?
Motivasyonun tanımı şu şekilde yapılabilir: Kişinin spesifik değişim stratejilerine girme, sürdürme ve bunlara sıkı sıkıya yapışma
ihtimalidir. Kişi bir tedavi yöntemine uymak ister fakat diğerini kabul etmez; bir terapisti görmek ister fakat diğerini istemez; yada
tedavi adı altında bir kuruma başvurmaz ama NA gibi kendine yardım gruplarına katılabilir. Yani motivasyon kişinin derisine
yapışmış bir kavram değil, bir durumdur. Terapistin görevi yalnız hastaya öğütler vermek değil aynı zamanda değişim yönünde eylem
yapmasını sağlamaktır.
Motivasyon genellikle kişinin söylediklerine bakılarak değerlendirilir. Oysa önemli olan söylediklerinden çok yaptıklarıdır. Örneğin
kişi bırakmayı çok istediğini söyler, ama eyleme geçmez. Tersi de doğrudur. Kişi bırakamayacağını söylemektedir ama öte yandan
bırakmak için gerekli bazı eylemlere geçmiştir. Terapistin görevi hastanın değişim yönünde eylem yapmasını sağlamaktır. Motivasyon
dış faktörlerden etkilenen içsel bir durumdur. Motivasyon değişmeye hazır ya da istekli olmadır ve duruma ve zamana göre
değişkenlik gösterir. İnsanların kendiliklerinden veya terapist yardımıyla nasıl ve neden değiştiklerinin anlaşılması gerekmektedir. Bir
sorunun değiştirilmesi için kişiler terapide olsun veya olmasın çeşitli evrelerden geçerler. Bu durumda motivasyon değişmeye hazır
olmakla ilgili şimdiki durum veya evreyi göstermektedir.
İnsan bir yoldadır. Sürekli bir değişim içindedir. Motivasyon, bir özellik (trait) değil bir durumdur (state).
İnsanlar kimi zaman davranış biçimlerini değiştirmek istemezler. Onların kendi adlarına yaptıklarına bu özgür seçimden döndürmenin
yolu, değişime inanmalarını sağlamaktır. Zorlama başarıyı değil, çözümsüzlüğü getirecektir.
Motivasyonel görüşmenin ruhu ile, bu ruhu yaşatmak için önerilen teknikleri birbirinden ayırt etmenin önemli olduğunu düşünüyoruz.
Klinisyenler ve eğitimciler tekniğe çok odaklandıkları zaman yaklaşımın merkezi olan ruh ve stili kaybedebilirler. Klinik pratikte
tekniğin çok çeşitli varyasyonları olabilir. Yöntemin ruhu daha esnektir ve birkaç kilit noktada karakterize olabilir.
Motivasyonel görüşme hasta ve danışan arasındaki bir iletişim biçimidir. Ambivalansı çözmeye, motivasyonu oluşturmaya ve
davranışı değiştirmeye yöneliktir. Baskıcı bir yöntem olmadığı için danışanın değişme ve değişmeme konusunda rahatça
paylaşabilmesini sağlar. Kişinin değişmek veya değişmemek nedenlerini daha iyi anlamasına yardımcı olur. Kişi değişim
yönünde karar vermediği sürece, motivasyonel görüşme sırasında çözüm önerileri sunulmaz.
Motivasyonel görüşme, bir görüşme tekniğidir çünkü eğitmeden ziyade dikkatli dinlemeyi ve stratejik sorular sormayı tercih eder.
Konular hakkında kişinin derin düşünmesine yol açar, yansıtmalı dinlemeyle netleştirmeyi sağlar ve konuya yargılamadan
Motivasyonel görüşme, danışan merkezlidir. Görüşmecinin yapılmasının gerekli olduğunu düşündüğü şeyler üstünde değil,
danışanın sorunları üstünde durur. Sorunların çözümü için acele etmek yerine, önce motivasyonun sağlanması gerekir. Böylece
hastanın göstereceği direnç azalacaktır. Danışanın uygulamayacağı önerilerde bulunmak hiçbir işe yaramayacaktır.
Motivasyonel görüşme, kişinin değişmesini sağlamak için bir tuzak görüşme değildir. Motivasyonel görüşme, insanlarla birlikte
olmanın bir yoludur. Açık uçlu sorular, anlama, yansıtmalı dinleme ve özetleme tekniklerini içerir. Açık uçlu sorular kişinin
öyküsünü anlatması için fırsat verir. Anlamak, değer verdiğini göstermek ilişkiyi güçlendirir. Kişinin yaptığı değişiklikler ne
büyüklükte olursa olsun, desteklenmesi gerekir. Bu açıdan bakıldığında, motivasyonel görüşmeyi kişilere “uygulanan” ya dad aha
kötüsü “üzerlerinde kullanılan” birşey olarak düşünmek doğru değildir. Bu daha çok, formel danışmanlık sınırlarına hapsolmayan
kişilerarası bir ilişki biçimidir. Bu direktif ve danışan merkezli bileşenlerin rehberlik eden bir felsefe ve değişimi tetikleyenin ne
olduğunu ilişkin anlayış ile biçimlendiği somut bir dengedir. Bu manipulatif bir tekniğe dönüşür ya da oyun haline gelirse, temeli
kaybolmuş demektir.
Motivasyonel görüşmede danışan uzmandır. Bilen danışandır. Terapist bilen rolüne soyunmaz. Bu nedenle terapist, danışandan
önce hazır olmaz, kendi düşüncelerini empoze etmez. Danışan neredeyse oraya gider. İşte bu aslında empatinin gücüdür. Terapist
ambivalansın ortaya çıkışına yardım eder.
Motivasyonel görüşme bir güreş değil, bir danstır. Dinlemek, temel beceridir. Motivasyonel görüşme insani eşlik etmedir,
yargısız kabullenmedir. Terapist, kişinin kendi enerjisini kullanmalı ve değişime yönelik isteğini ortaya çıkarmalıdır.
Terapotik ilişki uzman/alıcı rolünden çok bir ortaklık/arkadaşlık ilişkisidir. Terapist danışanın davranışları ile ilgili özerkliğine ve
tercih yapma(sonuçlarına katlanma) özgürlüğüne saygı duyar.
Motivasyonel görüşme tekniğinde terapist, ikna etmeye çabalamaz. Çünkü, ikna etmeye çalışmak suçluluk, utanç, direnç yaratır.
Pasifliğe yol açar (“Değişmek benim sorumluluğum değil”). Danışanın baskı hissetmesine, tatsız olmasına ve daha az katılmasına
neden olur. Karşıtlık ortaya çıkabilir ve danışan terapistini yenmeye çalışır. Doğrudan ikna ambivalansı çözümlemek için etkili
bir yol değildir Danışanı sorunu acilliği ve çözümün faydaları konusunda ikna etmek yoluyla yardımcı olmaya çalışmak birçok
danışmanın içine düştüğü bir hatadır. Fakat bu taktiklerin danışanın direncini arttırdığı ve değişim olasılığını azalttığı da çok
açıktır.
Değişim motivasyonu danışandan alınır, dışardan dayatılmaz. Diğer motivasyonel yaklaşımlar zorlama, ikna, yapıcı yüzleşme ve
dışsal tehditlerin kullanımı (örn. Aile veya iş kaybı tehdidi) gibi teknikler kullanır. Bu stratejiler değişimi uyandırma konusunda
etkili olabilirler ama değişimi canlandırmak için danışanın içsel değerleri ve hedefleriyle özdeşleşmeyi önüne koyan motivasyonel
görüşme tekniğinden birçok anlamda farklıdır.
Ambivalansı çözmek danışmanın değil danışanın görevidir. Ambivalans her ikisinin de çıkar ve bedeller sunduğu iki eylem
biçimi (hoşgörüye karşı kısıtlama) arasındaki zıtlık biçimini alır. Birçok danışan bu çelişkinin karmaşık, ikircikli ve özel kişisel
bileşenlerini keşfetme fırsatına sahip olmamıştır. Örneğin “Sigarayı bırakırsam kendimi daha iyi hissederim ama kilo da alırım,
bu da bana kendimi kötü hissettirir.” gibi cümleler kurarlar. Danışmanın görevi ambivalansın iki tarafındaki ifadeleri de ortaya
çıkartarak danışanı kabul edilebilir bir değişime yönlendirmektir.
Danışmanlık tarzı sessiz ve veriyi çıkartan bir tarzdır. Doğrudan ikna, saldırgan yüzleştirme ve tartışma motivasyonel görüşmenin
kavramsal karşıtlarıdır. Yüzleştirme ve tavsiye vermeye alışlın bir danışman için motivasyonel görüşme çok yavaş ve pasif
görünen bir süreçtir. Kanıtı sonucundadır. Bazen “danışanın inkarıyla yüzleşme” isteği tarafından yönlendirilen saldırgan
stratejiler danışanları kolaylıkla henüz hazır olmadıkları değişime doğru itebilir. .
Danışman, danışanın ambivalansını inceleme ve çözümleme konusunda direktiftir. Motivasyonel görüşme danışanların
davranışsal başa çıkma becerileri konusundaki eğitimini içermez. Motivasyonel görüşmedeki operasyonel varsayım, ambivalas ya
da çözümleme eksikliğinin değişimi başlatmanın önündeki en önemli engel olduğudur. Bu sağlandığı zaman beceri eğitimi gibi ek
bir tekniğe ihtiyaç duyulmayabilir. Motivasyonel görüşme ile ilgili özel stratejiler ambivalansı danışan merkezli bir danışmanlık
ortamında aydınlatmak, netleştirmek ve çözümlemek yönündedir.
Değişime hazır olmak bir danışan özelliği değil, kişilerarası ilişkinin bir ürünüdür. Bu yüzden de terapist danışanın motivasyonel
işaretlerine karşı açık ve dikkatli olmalıdır. Direnç ve inkar danışan özellikleri olarak değil terapist davranışına ilişkin
geribildirimler olarak değerlendirilir. Danışan direnci çoğunlukla danışmanın olası olandan fazla bir değişim beklemesi ile ilgili
olarak değerlendirilir.
Motivasyonel Görüşme Tekniği Notları: Kültegin Ögel
2
Temel stratejiler
Her ne olursa olsun, motivasyonel görüşme stilinin özelliği olan belli ve öğretilebilir terapist teknikleri vardır. Bunlardan bazıları:
Kişinin anlayış çerçevesini anlamaya çalışmak; özellikle de yansıtmalı dinleme yoluyla.
Kabul ve onayı ifade etmek
Danışanın sorun tanıma, endişe, istek, değişim niyeti ve değişim becerisi konusunda kendini motive eden ifadeleri çıkartmak
ve takviye etmek.
Danışanın değişime hazırlık derecesini ölçmek ve direncin danışandan hızlı davranarak oluşmadığına emin olmak
Danışanın kendi yolunu seçme özgürlüğünü tanımak
Aşağıdaki şekilde görülebildiği üzere, kabullenmenin yukarıda saydığımız biçimleri yargılı veya yargısız, terapist veya danışan
merkezli, derinleşmeyi engelleyici veya tetikleyici olabilir.
Yargısız
Yansıtma Danışan merkezli
Derinleşmenin tetiklenmesi
Doğrulama
Anlaşma
Yargılı
Terapist merkezli
Onaylama Derinleşmenin engellenmesi
AMBİVALANS
Ambivalansı anlamak ve ambivalansı çözümlemek, Motivasyonel Görüşme için temel stratejilerdir. Ambivalans nedir? Karar verme
davranışından daha öte bir durum mudur? Anlama ve eyleme geçme konusunda farklı olasılıkların olmasıyla ilgili doğal bir durum
mudur? Açıklık ve fırsat durumu mudur? Şeyleri bir yoldan daha fazla yolla görme ve anlama kapasitesi midir? Belirsizlik ve
karmaşayı yaşama, anlama ve başa çıkma kapasitesi midir? Farklı olası kendilikler ve farklı tercih edilen kendilikleri deneme ve
zihinsel olarak keşfetme olasılığını barındıran yaratıcı bir durum ve yaratıcı bir hal midir? Aşağıdaki tanımlar ambivalansı ifade
edebilir mi?
Tereddüt
Şüphe
Kararsızlık
Çözümsüzlük
İkilem
İstikrarsızlık
Değişkenlik
….sınırında olmak
İki….arasında durmak
Karmaşık duygulara sahip olmak
Emin olamamak
Ambivalans, değişim sürecinde, kişinin değişim olasılığını umutla düşünmeye, tasarlamaya ve keşfetmeye devam ettiği önemli bir
durum ya da aşamadır. Ambivalans kavramı, karmaşık bir güvensizlikten çıkmak için “bir harita” oluşturma fikridir. Sorunun
karmaşıklığını içermesini engellemeyecek düzeyde bir sadeleştirmedir.
Refleksler
Düzeltme refleksi
İnsanların doğasında eğri, düzgün olmayan, tutarsızlık gösteren şeyleri düzeltmeye yönelik bir istekleri vardır. Eğer karşılaştıkları
durumda bir dengesizlik görüyorlarsa bunu düzeltmek isterler. Ambivalansı olan bir kişiyle karşılaşan görüşmecide de, ambivalansı
giderme amacıyla bir düzeltme girişimiyle sık karşılaşılır. Düzeltmek amacıyla görüşmeci danışanın yaptığı davranışın öteki yanını
göstermeye ve bu yöne gitmesini sağlamaya çalışır. Ambivalansın doğası olarak, ambivalan duygular içindeki danışan, zaten
kendisine önerilen öteki tarafı iyi bilmekte ve hatta onunla bir savaş içindedir. Belli bir yana doğru itilmeye çalışılan kişi (aşağıda
anlatılan Moro refleksinde olduğu gibi), kendini savunmaya geçecek, bulunduğu tarafta kalmak için direnecektir. Bu durumu
görüşmeci “inkar” veya “direnç” olarak yorumlayacaktır.
Görüşmeciler bazen ambivalan duyguların diğer yanını işaret etmezler. Onun yerine danışanının alternatifler bulmasına yardımcı
olmak için, alternatifler önerebilir. Bu durumda, ambivalan duyguları olan kişiler doğal olarak “evet, ama…” pozisyonunu
alacaklardır. Bunun nedeni ise, aslında kişinin her iki duyguyu da istemesi, birine henüz karar verememiş olması ve gerçekte başka bir
çözüm de istememesidir.
Bu tür durumlarda yapılması gereken düzeltme refleksimizi baskılanmasının gerekliliğidir. Böylece danışanın kendi yolunu bulması
sağlanabilir. Bu durumu kayan bir arabada tekerleğin kayan yönün tersine değil, kayan yöne doğru çevrilmesine benzetebiliriz.
Moro refleksi
Tıpta çok iyi bilinen refleks olan Moro refleksi, yeni doğan çocukların nörolojik gelişimini test etmek amacıyla uygulanır. Yeni doğan
bir bebeğin karşısında hızla elinizi çarparsanız, bebek önce ellerini ayaklarını açar, sonra hızla ellerini ve ayaklarını kapar. Bu durum
aslında psikolojik bir refleks gibi de görülebilir aslında. Bir kişiye değişmesi yönünde baskı yaptığınız zaman, önce sizi biraz
dinleyebilir ama kısa süre sonra kendi içine kapanır ve kendini korumaya geçer. Bu durum çok hızlı gelişir ve çoğu zaman mantıki bir
açıklaması bulunmaz. İşte bu nedenle bu durumu bir refleks olarak adlandırabiliriz ve Moro refleksindeki davranışa benzetebiliriz.
Ambivalansı anlamak
Ambivalansı anlamak için empatik dinleme ve gerçek saygı ortamı yaratan koşullar gerekir. Ambivalansı anlamak için kişinin bir
adım geri atması, kendisine dışardan bakabilmesi ve kendini gözlemleme ile kendiyle yüzleşmenin her ikisinin de mümkün olduğu bir
zihinsel duruma ulaşması sağlanmalıdır.
Ambivalansı anlamaya çalışmak, bize kişiyi kendi davranışı ve belki de değişim olasılığı üzerine düşünmeye çağırmak konusunda
yardımcı olur. Karmaşıklaşmış bir muğlaklıktan çıkış yolu için bir harita görevi görür.
Çözümlemeye geçmeden önce ambivalans tanımlanmalıdır. Bu amaçla “Üçüncü kulağımızı” kullanmak gerekir. Bunun için kişinin
sarf ettiği sözler değişime yönelmiş ambivalansı duymamıza ve tanımlamamıza yardımcı olur. Ambivalansı tanımlarken aşağıdaki
soruların yanıtları aranabilir.
Kişi ne hakkında ambivalans yaşıyor?
İkilemin adı nedir?
İkilem ve farklı tercih ya da alternatifler nasıl formüle edilmelidir?
Ambivalansın çözümü, kişinin ikilem için bir isim türettiği ve motivasyonel çatışmayı kapsayan başlıklar bulduğu, beraber yürütülen
bir süreçtir. Ambivalansı çözme dinleme ve rehberlik etme, izleme ve liderlik etme ve işlevli bir model içinde keşfetme gerekir.
Ambivalansı konuşurken tehlike “sanki” sadece iki yön varmış gibi davranmaktır. Aslında “bir yön”, “diğer yön”ü açar. Sorunun bir
yönü üzerine düşünmek ve konuşmak, diğer yön hakkındaki düşünceleri de harekete geçirir.
Ambivalansı keşfetmeye çalışmak basit bir karar dengesi kurmaya yarayabilir. Karar dengesi zıtların keşfedildiği yerdir. Basit karar
dengesinde kişi “bir yandan şöyleyken, diğer yandan böyle”, “iyi taraf ve o kadar iyi olmayan taraf”, “lehte ve aleyhte durumlar” gibi
ifade ve cümleleri kullanır. Basit karar dengesi sistematik olarak her seferinde tek yönü ayrıştırmamıza yardımcı olur. Bazen sadece
Ambivalansın çözmek, kişinin ikilemini “sabitlemek” değildir. Kişinin hayatındaki çelişki ve tutarsızlıklarla yüzleştirmek de değildir.
Ambivalansın çözümü, kişinin kendi ambivalansının (çelişki ve tutarsızlıklar da dahil olmak üzere) bir duruş kazanmak, karar vermek
ve değişim süreçlerinde ilerlemek için farkına varmasını, anlamasını, çözümlemesini ve kontrol etmesini sağlamasını amaçlayan
empatik, kişi odaklı, yönlendirici ve hedef yönelimli bir stratejidir. Kişiyle beraber farklı ve netleştirici açıları belli bir yönüyle ele
almaktır. Ambivalansı çözmek için kullanılacak stratejiler şunlardır:
Tanımlama
Ortaya çıkartma
Pekiştirme
Özetleme
Sonuca varma
Ambivalansı çözmek sadece rasyonel önermeleri keşfetmek değildir. Ambivalansı çözmek, çoğunlukla değişim için isteklerin,
nedenlerin ve ihtiyacın duygusal niteliği ve duygusal bağlamını pekiştiren, genişletilmiş ve derinleştirilmiş bir psikolojik süreçtir.
Çoğunlukla ikilemleri kristalize eden bir süreçtir. Kişinin görmesine, değerlendirmesine ve yeniden değerlendirmesine yardımcı olur.
Görüşmede çift taraflı özetlemeler kullanılabilir. Bunlar bazen “ya ... ya...”gibi, bazen de “ne... ne...” gibi olabilir. Bazen ise “hem...
hem” gibi olabilir. Çoğunlukla kişiye uzlaştırılamaz bileşenlerin farklı bir bütünlük içinde bir araya getirilebileceğinin farkına varmak
ve anlamak konusunda yardımcı olan “hem... hem” yani “aynı zamanda her ikisi de” ile ilgilidir.
Sonuç olarak, ambivalans çözümünün temeli kişiye karmaşık muğlaklığı konusunda bir resim, bir harita oluşturabilmesi için empatik
ve destekleyici biçimde yardımcı olmak ve ona rehberlik etmektir. Onun seçim yapmasına, karar vermesine ve sürecinde ilerlemesine
yardımcı olmaktır.
DEĞİŞİM
İnsanlar neden değişmez? Bu konudaki dört önemli kanı, onların görmedikleri (inkar, iç görü vb..), bilmedikleri, nasıl yapacaklarını
bilmedikleri ve umursamadıklarıdır. Değişmeleri için düşünülen dört yaygın çözüm ise şunlardır:
Onlara İçgörü kazandırmak – insanların sadece görmesini sağlarsak, o zaman değişeceklerdir.
Onlara Bilgi vermek – insanlar sadece yeterince bilirlerse, o zaman değişeceklerdir.
Onlara Beceri kazandırmak – insanlara sadece nasıl değişeceklerini öğretirsek, o zaman bunu yapacaklardır.
Onlara Cehennemi vermek – insanlara kendilerini kötü hissettirirsek veya yeterince korkutursak, değişeceklerdir.
Ama yukarıdakilerin hiçbiri motivasyon kazandırmak kadar etkili değildir. Kişinin değişimi konusunda sık yapılan düşünsel hatalar
şunlardır:
Bu kişi değişmek zorunda
Bu kişi değişmek istiyor
Onun sağlığı onun için çok önemli
Eğer o değişmeye karar vermezse, görüşme başarısız olmuştur
İnsanlar değişmeye ya kararlıdır ya değildir
Şimdi değişmeye karar vermesi için uygun bir zaman
Katı yaklaşım en iyisidir
Ben uzmanım, benim önerilerimi dinlemek zorunda
Pazarlık etmek en iyi yöntemdir
Yapabilirlik ise kişinin değişim için olan kendine güvenini inancını gösterir. Bazı insanlar değişmeyi ok ister ama bunu
yapamayacağını düşünür. “Ah! Keşke sigarayı bırakabilsem!”. Kişi, yapabileceğine inanırsa değişecektir.
Hazır olmak ise aslında bir öncelik sorunudur. Değişim kişi için önemlidir, kendini bunu yapabilecek güçte hissediyordur ama daha
zamanı değildir! “İstiyorum ama şimdi değil!” Gerçekten de kişi hazır değilse, ortam ne olursa olsun değişmemektedir. En sık yapılan
hata “yarın bırakacağım” kararıdır. Genelde hemen yarın bırakmaya karar verenlerin değişimi uzun süreli olmamıştır.
Değişim süreci
Değişim dairesel bir döngüyü içeren süreçtir. Kişinin stabil bir duruma geçinceye kadar bu dairenin çevresinde bir kaç kez dönmesini
doğal kabul etmek gerekir. Örneğin sigara içenlerde sigaranın tamamen bırakılmasından önce 3 ila 7 kez ortalama 4 kez bu dairenin
çevresinde döndükleri bulunmuş. Bu daire aynı zamanda relapsın değişim sürecinin doğal bir parçası olduğunu göstermektedir.
Doğal olarak kişinin değişme süreci içinde bulunduğu evreye göre yaklaşımlar da farklı olmak zorundadır. Motive olmayan veya
dirençli hasta dendiğinde bu genellikle kişinin içinde bulunduğu evreye uygun yaklaşım gösterilmeyen hasta anlamına gelmektedir.
Kişinin önemli bir karar vermesi gerekmektedir. Vereceği her kararın avantajları olabildiği gibi, dezavantajları da vardır. Bir tarafta
madde kullanımının yararı ile değişimin getireceği zararlar yer almaktadır. Diğer tarafta ise şimdiki durumun yani madde kullanımının
getirdiği zararlar ile değişimin yararları vardır (Şekil 1). Kişinin bu iki sonuç arasında bir karar vermesi gereklidir.
a. Empatinin gösterilmesi
b. Çelişkilerin ortaya çıkarılması
c. Dirençle çalışma
d. Kendine yeterliliği destekleme
Motivasyonel görüşmede terapistin rolü otoriter olmamalıdır. “Ben bir uzmanım ve hayatını nasıl değiştireceğini sana söyleyeceğim”
mesajından kaçınılması gerekmektedir. Hastalar her zaman bizim öğütlerimizi tutmak veya tutmamakta özgürdürler. Değişip
değişmemek kişinin özgür seçimidir. Amaç hastanın içsel motivasyonunu artırmaktır.
a. Empatinin Gösterilmesi
Burada sıcak, destekleyen, saygı duyan, ilgilenen bir yaklaşım kastedilmektedir. Amaç, terapistin kişinin yaşantılarıyla özdeşim
yapabilme eğilimi değildir. Başkasının anlatmaya çalıştıklarının ne olduğunu anlamaya çalışmaktır. Bu öğrenilebilecek bir yetenektir.
Kişinin inanç ve duygularını anlayabilmeli ve saygı göstermelidir. Terapist kendi yargılarının ön plana geçmesine ve eyleme
Motivasyonel Görüşme Tekniği Notları: Kültegin Ögel
6
dönüşmesine izin vermemelidir. Böyle bir durumda, kabullenilmediğini düşünen hasta direnç geliştirebilir ve tedaviyi terk edebilir.
Kabul etme değişimi kolaylaştırır. Etkin bir yansıtmalı dinleme empati gösterilmesinde esastır. Ambivalans normal kabul edilmelidir.
Empatik sıcaklık ve yansıtmalı dinleme (reflective listening) görüşmenin en başından itibaren ve tüm motivasyonel görüşme boyunca
uyulması gereken bir kuraldır. Bu ilkenin altında yatan terapistin karşısındaki kişiyi kabul etmesidir. Yansıtmalı dinlemenin de
yardımı ile hastanın duyguları ve bakış açısını yargılamadan, eleştirmeden veya suçlamadan anlamak hedef olmalıdır.
Burada çok önemli bir noktaya açıklık getirmek gerekiyor. Kabul etme ile kastedilen onaylama veya aynı fikirde olma değildir. Hasta
ile aynı fikirde olmadan da onun bakış açısı anlaşılabilir ve kabul edilebilir. Buradaki en önemli tutum hastanın bakış açısını anlama
arzusu ile onu dinlemektir. Örneğin “senin yaptığın doğru değil, değişmek zorundasın” gibi bir yaklaşım kişileri değişmekten
uzaklaştırabilir ve dirence yol açabilir. Diğer taraftan bu şekilde kabul etme ve saygı duyma değişimde çok önemli olan hastanın
özgüveninin desteklenmesi sonucunu doğurur ve terapötik ilişkinin oluşmasını sağlar. Ambivalans değişimin doğal bir parçası olarak
kabul edilir.
Motivasyonel görüşmenin genel amacı hastaların kendilerini oldukları gibi kabul etmeleri ve bulundukları yerde kalmaları sağlamak
değildir. Bir kişi hayatını tehdit edecek bir madde kullanıyorsa bu alışkanlığını değiştirmek için motive edilmelidir. Bu noktada kişinin
kullandığı maddenin ya da alışkanlıklarının olumsuz yönleriyle yani bir başka deyişle gerçekle yüzleştirilmesi gerekmektedir.
Motivasyonel görüşmede ikinci ilke kişinin şimdiki davranışları ile hedefleri arasındaki çelişkileri hastanın zihninde ortaya
çıkarmaktır. Bu süreci tanımlamanın en iyi yolu kişinin bulunduğu yer ile olmak istediği yer arasındaki çelişkiyi anlamasını
sağlamaktır.
Yardım arayan pek çok kişi bulundukları yer ile olmak istedikleri yer arasındaki farklılığı gördükleri için başvururlar. Motivasyonel
görüşmede bu farklılıklar belirginleştirilir, artırılır. Burada etkin olan çevreden gelen baskılardan (örn. eş baskısı, işsizlik ihtimali veya
mahkeme kararı gibi) çok hastanın içsel isteklerine yönelmesidir. Eğer başarılı bir şekilde yapılacak olursa baskı veya zorlanma
duygusu yaşatmadan hastanın algısının değişmesini sağlar. Özetlersek;
c. Dirençle Çalışma
Eğer kişiyle tartışılmayacaksa o zaman nasıl bir yöntem uygulanacak? Terapist edilgen kalmamalı, sürece ivme kazandırmalıdır.
Motivasyonel görüşme bir savaş değildir. Kazanan veya kaybeden yoktur. Terapiste düşen hastaya değişim yönünde yeni bir ivme
kazandırmaktır. Burada kastedilen algılamadaki değişikliktir. Terapist yeni hedefler veya bakışlar getirmez. Hasta yeni bilgileri kabul
etmeye ve yeni bakış açılarını görmeye davet edilir.
Terapist tüm çözümleri bilmek zorunda değildir. Eğer bu şekilde bir yaklaşım olursa hastanın cevabı “evet, ama” şeklinde olacaktır.
Hasta sorunlarını çözmek için belli bir kapasitesi olan bir kişi olarak ele alınmalıdır. Dirençle çalışırken hastanın aktif bir şekilde
sorunların çözülmesi sürecine katılmasını sağlamak gerekir. Özetlersek;
Motivasyonel görüşmenin beşinci önemli ilkesi “kendine yeterlilik” kavramıdır. Burada kastedilen “kendine yeterlilik” kişinin belli
bir görevi ya da işi götürebilme ve başarabilme yeteneğidir. Kendine yeterlilik değişme için anahtar bir etkendir ve bağımlılığı olan
kişilerin tedaviden iyi sonuç alması için önemli bir ön belirleyicidir. Terapist, yukarıda belirtilen dört ilkenin başarılı uygulanması ile
kişiyi ciddi bir sorunu olduğuna ikna edebilir. Ama eğer hastanın değişim için hiç bir umudu olmazsa hiç bir çaba da harcamayacaktır,
terapistin çabası da boşa gidecektir.
Kendine yeterliliği güçlendirmek için bazı stratejiler kullanılabilir. Örneğin; sorumluluğu kişinin kendisine vermek gibi. Yalnızca
değişiklik yapabileceği değil, aynı zamanda bunu yapmak zorunda olduğu ve bunu ancak kendisinin yapabileceği, kimsenin onun
yerine yapamayacağının vurgulanması da diğer bir yöntemdir. Terapistin hastayı değiştireceği umudu hastaya verilmemelidir. Mesaj
daha çok “eğer istersen kendini değiştirebilmen için sana yardım ederim” olmalıdır. Hasta aynı zamanda diğer hastaların başarılarını
görerek de cesaret kazanır. Özetlersek;
Değişme ihtimalinin olduğuna olan inanç çok önemli bir motivasyon kaynağıdır
Hasta kişisel değişimi seçmenin ve bunu götürmekten sorumludur
Alternatif yaklaşımları seçme umudu korunmalıdır
Önemlilik ve güven-yeterlilik
Davranış değişikliğinin üç ana teması önemlilik, güven-yeterlilik ve hazır olmadır. Önemlilik (Neden?) daha çok Değer mi? Neden?
Bana faydası ne? Ne fark eder? Gerçekten istiyor muyum? sorularının yanıtlarını arar. Güven-yeterlilik (Nasıl, ne?)
Yapabilir miyim? Nasıl yapabilirim? Ben ... İle nasıl başa çıkacağım? Başarabilecek miyim? ise sorularının yanıtlarını. Hazır olma
(Ne zaman?) ise Yapmak zorunda mıyım? Başka öncelikler neler? Sorularının yanıtlarını arar.
Ancak önemlilik ve güven/yeterlilik olarak iki ye ayırmak da yeterlidir. Hazır olma, bu ikisini içermektedir. Bir kişi için değişmek
önemliyse ve bu değişikliği yapma konusunda kendine yeterince güven duyuyorsa, bu değişimi gerçekleştirebilir. Bunu araştırmak ve
kişiye kazandırmak için 0 ile 10 arasında bir skala üstünden değerlendirme yapması istenebilir.
Önce önemlilikten başlanır. “... Sizin için ne kadar önemli? Eğer önemliliği 0’dan ona kadar bir cetvel yaparsak ve 0 “hiç önemli
değil” ve 10 “çok önemli”yi gösterirse, siz kendinize hangi sayıyı uygun görürsünüz?” diye sorulur. Eğer çok düşük vermediyse
“neden 4 değil 1” veya “4 değil 7 olması için ne gerekir” diye sorularak kişi için değişimin önemi artırılır. 5 ise artı ve eksileri
tartışılır.
Güven – Yeterlilik içinse; “eğer ... düşünseydiniz, bunu başarmakta kendinize ne kadar güveniyorsunuz? Eğer kendinize olan güveni
0’dan ona kadar bir cetvel yaparsak ve 0 “hiç güvenmiyorum” ve 10 “çok güveniyorum”u gösterirse, siz kendinize hangi sayıyı uygun
görürsünüz?” sorularıyla başlanır. Eğer çok düşük vermediyse “neden 4 değil 1” veya “4 değil 7 olması için ne gerekir” soruları
sorulur, 5 ise artı ve eksileri tartışılır. Geçmiş deneyimleri gündeme getirilir ve kişi değişim için yüreklendirilir.
Eğer önemlilik düşük ise, onun üstüne odaklanmak daha doğru olacaktır. Aralarında ciddi bir farklılık varsa, hangisi daha düşük ise
ona eğilmelidir. Eğer her ikisi eşitse, önemlilikten başlanmalıdır. Eğer her ikisi de çok düşük ise, kullanılan yöntemi doğru seçip
seçmediğimizi, başka alanlara eğilmenin gerekliliği üstünde durulmalıdır.
Görüşmede genelde terapistin düştüğü tuzaklar veya yaptığı hatalar genelde benzerdir. Değişimi sağlamak için yapılan görüşmelerde
sık karşılaşılan tuzaklar aşağıdaki gibidir:
Görüşmeyi soru yanıt haline çevirmek
Konuya erken odaklaşmak
Taraf tutmak
Uzmanlık taslamak
Danışanı suçlar duruma düşmek
Etiketlemek
Yapılan ilk görüşme çok önemlidir. Görüşmenin başında ilişki kurmak temeldir. Hem sözel hem de sözel olmayan davranışlar
ilişkinin hızlıca kurulmasını sağlar. Terapisti hastadan uzaklaştıran sözel olmayan davranışlar göz temasının eksikliği (çizelgeye ya da
notlara bakmak), hastadan uzaklaşmak, dikkati dağılmak ya da acele etmek ve sözel olmayan tepkilerin eksikliğidir (örn. Kafa
sallamak). Aşağıdaki noktalara dikkat etmek gerekir.
Açılış ve yapılandırma
Danışanlar görüşmeye terapist tarafından eleştirilecekleri, yargılanacakları, medikalize edilecekleri gibi çeşitli korku ve beklentilerle
gelebilir. Bunun içi önce bir yapılandırmaya geçmek daha doğrudur. Tüm bu duyguları azaltmak için...
Görüşme için ne kadar zamanınız olduğu, rolünüz ve hedeflerinizi, danışanın rolünü belirtmeniz ve sorulacak ayrıntılı sorulardan onu
haberdar etmeniz gerekir. Yapılandırmayı bir soruyla bitirin. Örneğin: “Yaklaşık bir saat zamanımız var ve ben bu süre içinde seni
buraya neyin getirdiğini anlamaya çalışacağım. Ben zamanın büyük kısmını dinleyerek geçireceğim. Böylece senin olayları nasıl
gördüğünü ve kaygılarını da anlamaya çalışacağım. Burada olacaklarla ve olmayacaklarla ilgili olarak senin bazı beklentilerin
olabilir. Bunları da duymak isterim. Bazı özel bilgileri sorma ihtiyacı da hissedebilirim ama önce başlayalım. Aklında neler var?”
Gündem oluşturma
Burada temel soru “Bugün neler konuşacağız?”dır. Bunu öncelikle danışana sormak ve onun önem verdiğini ortaya çıkarmak gerekir.
Önce onun gündeminden başlamak, daha sonra kendi gündeminize geçmek erken odaklaşma tuzağına düşmenizi engeller.
Danışan öyküsünü anlatırken, davranış değişikliği için hedeflenebilecek potansiyel alanların neler olduğu görülebilir. Görüşmenin
başında terapist, danışana tartışma için seçenekler sunarak konuşmaya nerden başlayacağı konusunda inisiyatif tanımalıdır. Örneğin
terapist şeker hastası bir danışana “Bugün ne hakkında konuşmak isterdiniz? Kan şekerinizi ölçtürmek, sağlıklı beslenmek, egzersiz
yapmak ve ilaçlarınızı almak hakkında konuşabiliriz. En çok kaygılandığınız şey nadir? Belki de başka bir şey vardır?” diyebilir.
Danışanlara ilk kontrolü vermek onları daha aktif katılımcılar haline getirir ve daha çok konunun keşfini sağlar. İlk olarak danışanın
endişelerini aydınlatmak önemlidir ve terapistin planına kapı aralar.
Örneğin amacımız danışanın ilaçlarını içip içmediğini öğrenmek olsun. Bu soruyu aşağıdaki biçimlerde sorabiliriz.
İlk iki soru kapalı sorulardır. Sonuncusu ise açık uçlu soru olup, kişinin ilaçlarla olan ilişkisini bize tam olarak anlatmasını
sağlayacaktır.
Tipik bir günü sormak, terapistin danışanın sosyal bağlamını ve riskli davranışını yargılayıcı olmayan bir çerçevede öğrenmesine
olanak sunar. “Bu hafta ilacınızı kaç kere aldınız?” diye sormak yerine “Bana tipik bir gününüzü anlatır mısınız, başından sonuna
kadar, ne yaparsınız, nerede (ilaçlarınızı alırsınız, sigara içersiniz)?” gibi bir soru sorulabilir. Bu danışana hedef davranış konusunda
konuşmak veya konuşmamak konusunda serbestlik tanır ve terapistin tedavi planı için önemli olacak ve başka biçimde elde
edilemeyecek bilgileri almasını da sağlayabilir. Terapistin bu bilgileri mümkün olduğu kadar az araya girerek ve danışanı konuşur
durumda tutacak yansıtmalar yaparak alması önemlidir.
Yansıtmalı dinleme danışanın ne söylediğini anlama ve onun söylediğini ona yansıtmadır. Yansıtmalı dinlemenin amacı kişinin
değişim üstünde konuşmaya ve düşünmeye devam etmesini sağlamaktır. Yansıtmalı dinlemenin yararı, kişinin söylediklerini
anladığınızı ve onu dinlediğinizi göstermesi, değişimle ilgili olumlu cümleleri vurgulaması, direnci yayması ve direnci dağıtmasıdır.
Farklı tiplerde yansıtmalı dinleme yöntemleri vardır. Bunlar;
1. Tekrarlama
2. Yeniden anlamlandırmak
3. Empatik yansıtma
4. Yeniden çerçeveleme
5. Duygusal yansıtma
6. Abartılmış yansıtma
7. Çift taraflı yansıtma
a. Tekrarlama
b. Yeniden anlamlandırmak
Kişinin söylediğini hafifçe değiştirerek tekrarlamaktır. Kişinin sorunu başka bir açıdan görmesini sağlar. Örneğin;
H: Sigarayı gerçekten bırakmak istiyorum
T: Sigarayı bırakmak senin için önemli
c. Empatik yansıtma
d. Yeniden çerçeveleme
e. Duygusal yansıtma
f. Abartılmış yansıtma
Hastanın söylediklerinin abartılı bir şekilde tekrarlanmasıdır. Yanıtlar doğru sözlü ve destekleyici tonda olmalıdır. Bu, hastanın
tartışmasını azaltır ve ambivalansın öbür tarafının ortaya çıkmasını kolaylaştırır. Örneğin;
H: Benim sigara içmem çok kötü bir şey değil
T: Sigara içmeniz hakkında endişelenmeniz için hiçbir neden yok (Not: Gerçekçi sarkastik olmayan bir ses tonuyla…)
Hastanın söylediği ile birlikte hastanın ambivalansının diğer tarafını da ekleyen yansıtmadır. Hastanın daha önce verdiği verilerden
yararlanılır. Hastanın ambivalansının her iki tarafının da kabul edilmesidir. Örneğin;
H: Sigara benim stresimi azaltıyor
T: Bir yanda sigara stresinizi azaltıyor. Öte yandan, daha önce sigaranın sizde öksürüğe yol açığını bundan dolayı kaygı ve stres
duyduğunuzu söylediniz
Görüşmede danışanı desteklemek ilişki kurmada büyük önem taşır. Kişinin kendini keşfetmeye başlaması için de önemli bir adımdır.
Övgü ve beğenide bulunmak, onu anladığınızı belirtmek yararlı olabilir. Örneğin; “Buraya gelmek büyük bir adım”, “İyi bir fikir”,
“Bu konuda çok kararlı olduğunu görüyorum”, “Aslında geçmişte bunların çoğunu başarmışsın” gibi...
4. Özetleme
Özetleme, bilgilerin toplanması ve yansıtmasını amaçlar. Özetlemeden sonra başka bir konuya geçmek daha uygundur. Özetlemede
hedef aynı zamanda ambivalansın ortaya konmasıdır. Özetleme, yansıtmadan daha uzundur. Özetler, görüşmenin ortasında başka bir
konuya geçmek ya da hastanın ambivalansının iki tarafını da aydınlatmak için kullanılmalıdır. Örnek: “Astım ilacınızı düzenli almayı
istemek için birkaç sebebiniz var; annenizin size bu konudaki ısrarlarından kurtulacağınızı ve daha sık basketbol oynayabileceğinizi
söylüyorsunuz. Diğer taraftan, ilaçları almanın başa bela olduğunu ve tadlarının kötü olduğunu söylüyorsunuz. Bu doğru mu?”
Özetler görüşmenin sonunda temel noktaları toparlamak için kullanılmalıdır.
5. Değişimi konuşmak
Motivasyonel görüşmede değişimi konuşmanın anlamı “self motivasyonel” sözcükleri ortaya çıkarmaktır (Change Talk). Bununla
ilgili bilgiler diğer bir bölümde verilmiştir.
Taahhüdün gücünü ölçmek kişinin değişimi sağlamak ve sürdürmek konusunda ne kadar kararlı olduğu ile ilgilidir. Doğrudan sözel
taahhüdü ölçmenin birçok biçimi vardır. Taahhüdün gücü aşağı doğru azalan bir sırayla, şu sözel ifadeleri içerir:
5 4 3 2 1
Garanti ediyorum Kendimi bu işe İple çekiyorum İstiyorum Görüyorum ki
Yapacağım verdim Razıyım Destekliyorum Tahmin ediyorum
Söz veriyorum Taahüt ediyorum Planlıyorum İnanıyorum Öngörüyorum
Vaat ediyorum Kabul ediyorum Çözümlüyorum Kabul ediyorum İddia ediyorum
Temin ederim ki Hazırlanıyorum Bekliyorum Gönüllüyüm Umuyorum
Kendimi adıyorum Niyetliyim Hakkını veriyorum Amaçlıyorum Deneyeceğim
Biliyorum Hazırım Niyetimi Öneriyorum Sanırım
açıklıyorum Yatkınım yapacağım
Umuyorum Umuyorum
Tahmin ediyorum yapacağım
Hayal ediyorum
yapacağım
Tasarlıyorum
Düşüneceğim
DEĞİŞİMİ KONUŞMAK
Danışanın şimdiki durumun olumsuz yanlarının farkına varması, değişimin avantajlarının farkına varması, değişim yönündeki
iyimserliğinizi göstermesi ve değişimden terapistin kastını anlaması için değişimi konuşmak gerekir. Bu amaçla, danışanın değişim
için isteği, değişebilme yeteneği, değişmek için nedenler, değişmek için ihtiyacı ve değişime bağlılığını araştırmak gerekir.
Değişim eğilimi
“Bırakmayı düşüme zamanı...”
“Bu yolda devam etmeyi istemiyorum”
Daha önce söz ettiğimiz 0-10 arası önemliliğin saptanmasıdır. Örneğin “değişmek senin için ne kadar önemli?”
Değişimin avantajlarının ve dezavantajlarının birer listesinin yapılmasıdır. Basit karar dengesinde “bir yanda...” varken “öbür yanda
...” vardır. Her iki taraf da özetlenir, danışanın vardığı sonuç anlaşılmaya çalışılır ve dinlenir. İkili karar dengesinde (ki buna
ambivalans haçı denir) ise şimdiki durumun yararları ve zararları ile değişimin yararları ve zararları tartışılır. Üçlü karar dengesinde
ise şimdiki durumun iyi olan ve olmayan yanları, değişimin iyi olan ve olmayan yanları ile değişimin olmadığı durumun iyi olan ve
olmayan yanları tartışılır. Bu durumların artı ve eksileri özetlenir.
+ + + - + - + -
Özetleme … Özetleme …
Özetle + Özetle - Özetle + Özetle - Özetle + Özetle -
Her iki tarafi da özetleme…
Danisanin vardigi sonucu anlama ve dinleme
- - Arti ve eksileri özetleme Arti ve eksileri özetleme Arti ve eksileri özetleme
Bir sonuca varma Bir sonuca varma Bir sonuca varma
Bu çalışma birçok davranış için kullanılabilir (örn. İlaçlarınızı almakla ilgili iyi şeyler/ o kadar iyi olmayan şeyler). Aşağıda bir örnek
olarak sigara içmenin ve bırakmanın bedel ve faydalarıyla ilgili bir tablo yer almaktadır.
Fayda ve bedellerle ilgili bilgi toplarken, danışandan daha ayrıntılı cevaplar istemek temeldir. Örneğin “sigara içmekle ilgili o kadar
iyi olmayan şeyler” e cevap veren danışan sağlığı konusunda endişelendiğini söylerse, ona ne gibi kaygıları olduğunu daha net
sorumalıdır.
Karar dengesi çalışması yapmak terapist için iyi bir deneyimdir. Yansıtmayı, danışan odaklı olmayı ve yargısız dinlemeyi öğretir.
Sonuç olarak bir özet sunmak danışanın ambivalansının her iki tarafını da aydınlatmak konusunda önem taşır. Terapist “Bir yandan
sigara içmeyi stresinizi azaltarak moralinizi düzelttiği için seviyorsunuz, diğer yandan ise sigara içmek size stres veriyor çünkü
sabahları öksürdüğünüz, sigaraya çok para harcadığınız ve çocuklarınıza kötü örnek olduğunuz için endişeleniyorsunuz. Bu oldukça
zor bir durum olmalı. Bundan ne çıkartıyorsunuz? (ya da Bu durumla ilgili ne yapmak istiyorsunuz?” diyebilir.
Özetli empatik bir ifade ve danışanın kendini bundan sonra nerde görmek istediğine ilişkin bir sorgu ile tamamlamak önemlidir (“zor
bir durum olmalı”). “Artı ve eksileri” keşfetmek sadece bilgi toplamak için kullanılmalıdır çünkü olgunlaşmamış sorun çözümü
hastada direnç yaratabilir.
4. Ayrıntılandırmak:
Eğer kişi değişim için bir neden söylediyse, bu durumda görüşmeci bu konuyu daha ayrıntılı olarak işlemelidir. Bu amaçla terapist...
Daha netleştirmek için sorular sorabilir “ne zaman, nasıl?”
Bazı örnekler vermesini isteyebilir
Anlattığı şeyin olduğu dönemin tanımının yapılmasını isteyebilir
Değişim konusuyla ilgili olarak “başka” diye sorabilir.
Somut örnekler istenebilir. “Bu en son ne zaman oldu? Bana bir örnek verin. Başka ne oldu?” gibi...
5. Uç durumları sorgulamak
Örneğin...
“Eğer böyle devam edersen, başına gelebilecekler nelerdir?”
“Eğer değişmeyi başarabilirsen, her şey nasıl farklı olacak?”
6. Geleceğe bakmak:
Her şey olduğu gibi devam ederse (statüko) ne olabileceğini sorulabilir. Örneğin...
“Değiştiğinde neler olacağını düşünüyorsun?”
“On yıl sonra nasıl bir hayatın olacak?”
“Eğer değişmezsen, gelecekte neler olacağını düşünüyorsun?”
Mucize sorusu denenebilir. “İstediğiniz değişimi gerçekleştirmek konusunda yüzde 100 başarılı olsanız, ne farklı olurdu? Bundan beş
yıl sonra ne olmasını isterdiniz?”
Gerektiği durumlarda geçmişe dönülebilir. Söz konusu endişe yaşanmasından öncesi sorulabilir “O zaman nasıldı?”.
Her kişinin bir hedefi ve değerleri vardır. Kişinin rehber değerlerinin neler olduğunu sorulmalıdır. Bir ‘sorun’ davranış varsa, bu
davranışın kişinin hedef ve değerleriyle ne kadar içsel olduğu öğrenilmeye çalışılmalıdır. Örneğin “Senin için neler önemli hayatta”
diye sorulabilir. Bu bir değer ya da hedefi gerçekleştirmeyi mi sağlıyor, engel mi oluyor yoksa ilişkisiz mi olduğu araştırılmalıdır.
Bunlar öğrenildikten sonra, şimdiki durumla karşılaştırma yapılabilinir.
Kişi değişim konuşmasına başladığı zaman nasıl yanıtlar vereceğiz. Eğer doğrudan bir tarafı seçmek durumundaysak (örneğin kişi
rejim yapmadığı için şeker komasında veya diyet yapmak istiyor ama bir türlü yapamıyorsa vb) o zaman aşağıdaki yöntemleri
kullanmak gerekir.
Açığa çıkarmak: Değişimi hangi yolla, nasıl yapacak, başka endişeleri neler, örnekler vermesi sağlanarak konu deşilebilir.
Değişim konuşmasını yansıtmak: Yansıtmalı dinleme yapmak.
Özetlemek: Konuşulanları özetlemek.
Desteklemek: Örneğin “Bu iyi bir fikir gibi görünüyor, bence bu öyntem çalışabilir”.
Ancak doğrudan seçilecek bir taraf yoksa (örneğin boşanıp boşanmamaya, işten ayrılıp ayrılmamaya karar vermemek vb), o zaman
aşağıdaki yöntemler kullanılmalıdır.
Bu bileşenlerin birçoğunun motivasyonel görüşme tarzı ile yakın yapıya sahip olmasına karşın bazı uygulamalar(örn. tavsiye verme)
buna uygun değildir. Bu yüzden de motivasyonel görüşme genel olarak kısa müdahalelerle karıştırılmamalıdır. “Motivasyonel”
kelimesinin sadece değişime hazırlığı arttırma odağı konusunda bir ilk niyet olduğu zaman kullanılmasını önerilmektedir. Doğrudan
ikna, uzman otoritesi ve direktif tavsiye verme kısa protokole dahil olacaksa bu yaklaşımın adı “motivasyonel görüşme” değildir.
a. Tavsiyede bulunma
b. Engelleri kaldırma
c. Seçenek sunma
d. Madde kullanma arzusunu azaltma
e. Geribildirim verme
f. Hedefleri netleştirme
g. Aktif yardım
Motivasyonel Görüşme Tekniği Notları: Kültegin Ögel
14
a. Tavsiyede bulunma
Değişimi başlatan ve uyaran etkenlerden birisi açık tavsiyelerdir. Yalnızca tavsiyede bulunma birçok kişide yeterli değildir. Fakat net
bir tavsiyenin de önemi hafife alınmamalıdır. Örneğin acil servise alkolle ilişkili bir hastalık veya yaralanma ile başvurmuş bir kişiye
yapılacak açık tavsiyelerin hastaların alkol tedavisine başvurma oranlarını artırdığı bilinmektedir. Etkin olarak tavsiyede bulunmanın
yöntemi şunlardır:
Tavsiyede bulunmadan önce kişinin durumunun araştırılması gerekir. Örneğin, “Eğer varsa, sigarayla sağlığınız arasında nasıl bir
ilişki var”. Yanıt alınmadıysa rahatlıkla bilgi verilebilir “konuyla ilgili daha fazla bilgi öğrenmek ister misiniz?”. Ardından bilgi
verilebilir “Bazı insanlarda…” gibi. Direnci azaltmak için “Sigara sizde… yapar” benzeri cümlelerden kaçınılmalıdır. Hastanın
yorumu beklenmeli ve devam edilmelidir. “Bu durum size uyuyor mu?”. Eğer direnç gösterirse (örneğin “Bu testler yanlış!”), o
zaman “Bu sonucu duymak galiba sizi şaşırttı” denebilir.
Örneğin “Doktorunuza göre şeker hastalığınız için sigarayı bırakmanız gerekiyor. Biliyorum sigarayı bırakmak. çok zor. Ancak bana
göre onu bırakmanız gerekecek. Ama size bırakın demiyorum. Tabii ki bunun kararını siz vereceksiniz” denebilir.
Sağlıkla ilgili bilgiler danışanın almaya, anlamaya ve kabul etmeye yatkın olacağı biçimde paylaşılmalıdır. Bu... net ve anlaşılabilir
bir dil kullanmak, danışan merkezli bir yaklaşım ve danışanın endişelerini aydınlatan yansıtmalar yapmakla sağlanabilir. Motivasyonel
görüşmede terapist, danışanlara sağlıklarıyla ilgili geri bildirim verirken Çıkart-Sağla-Çıkart Sürecini kullanır.
Çıkart: İlk once, danışanın kendi durumuyla ilgili endişe ve görüşlerini değerlendirin. Terapist, “Sigara içmeniz ve hastalık (hastalık
ya da tıbbi durumun adlandırın) arasında nasıl bir bağlantı görüyorsanız nasıl bir bağlantı görüyorsunuz?” diye sorabilir. “Eğer
görüyorsanız” ifadesi önemlidir çünkü danışana yargılanma korkusu olmadan endişelerini paylaşma olasılığı tanır. Sonra “Sigara
içmek ve rahatsızlığınız arasında bir bağlantı olup olmadığını öğrenmek ister misiniz?” diye sorulmalıdır.
Sağla: Danışana söz konusu riskli davranışı gösteren kişilere “çoğunlukla” ne olduğuna ilişkin bilgi verilmelidir. (örn. İlaç almamak,
sigara içmek) Örneğin, “Sizin sağlık durumunuz bazen sigara ile ilişkili/ondan kaynaklanıyor olabilir. Bazı kişilere olan ise…”. “Bazı
kişiler” ifadesi, hastada inkar, direnç ve karşıtlık oluşturabilecek “Size olacaklar şunlardır” ifadesinden daha az korkutucudur. Tahlil
sonuçları, sağlık kontrolleri, ilaç kullanımı, belirtiler ve hareket kısıtları ile ilgili geri bildirim verilebilir.
Çıkart: Kişinin bilgiye ilişkin yorumunu değerlendirilmelidir. Sonuç olarak önemli olan bilginin kendisi değil, danışanın onu nasıl
yorumladığıdır ki, davranış değişimine yol açacak olan da budur. Örneğin “Bunun size uygun olup olmadığı hakkında biraz
konuşursak, bu bilgi sizin için ne anlam ifade ediyor?”. Danışan dirençli ise, onun görüşü dinlenmeli ve direnci kırmak için yansıtma
yapılmalıdır. Örneğin danışan “bu tahlil sonucunun doğru olmadığını düşünüyorum” derse, onun görüşünü tartışmanın anlamı yoktur,
bunun yerine “Bunu duymak sizin için şaşırtıcı olmuştur” denebilir.
b. Engelleri Kaldırma
Bir başka önemli motivasyonel yaklaşım değişim çabalarının önündeki belirli engellerin tanımlanması ve bunların kaldırılmasıdır. Bu
engellere örnek olarak işten izin alamama, mesafenin uzak olması, ücret, çocukların bakımı sayılabilir. Bir kez bu sorunlar
tanımlandığında terapistin görevi hastanın engeli kaldırmasına yol göstermektir. Değişim yönündeki engellerin kaldırılmasında daha
çok bilişsel yöntemler ve bilgilendirici stratejiler kullanılabilir.
c. Seçenek Sunma
Çok az insan ne yapacağının söylenmesinden veya belli bir davranışı yapmaya zorlanmaktan hoşlanır. Kişi, özgürlüğünün
kısıtlandığını veya tehdit edildiğini algılarsa direnç geliştirebilir. Motivasyon, kişinin özgürce bir davranışı seçebildiğini hissettiği ve
Örneğin çeşitli tedavi seçenekleri sunulabilir ve bunların arasından kendi seçimini yapması desteklenebilir. Bu yöntem, direnci ve
tedaviyi bırakmayı azaltmaktadır. Aynı şekilde bu yöntem tedavi hedeflerinde de uygulanabilir ve kişiye sunulan seçeneklerden
kendisine uygun olan birisini seçmesi istenebilir.
Özellikle farkındalık evresinde kişi değişimin getireceği kazançlar ile kullanıma devam etme arasında bir karşılaştırma yapar.
Bulunduğu durumu devam ettirmeyi tercih etme ve değişmeyi tercih etme arasında bir motivasyonel denge vardır. Farkındalık
evresinde uygulanması gereken motivasyonel strateji, dengeyi değişim yönünde bozmayı hedeflemektir.
Aynı zamanda şimdiki halin devam ettirilmesi arzusu da kişide bu evrede yer almaktadır. Bu noktada terapist için önemli olan nokta
hastanın şimdiki davranışını devam ettirmedeki pozitif dürtülerinin tanımlanmasıdır. Bu pozitif dürtüler tanımlandıktan sonra terapist
bunları azaltmak ve çürütmek için etkin yaklaşımlar arayabilir.
e. Geribildirim
Şu anda nerede olduğunuzu bilmezseniz, bundan sonra da nereye gideceğinizi bilemezsiniz. Bazen kişiler şu anda bulundukları yer
konusunda yetersiz geri bildirim aldıkları için değişim konusunda başarısız olurlar. Şimdiki durumun açık bir şekilde bilinmesi
motivasyonda çok önemli bir etkendir. Örneğin bir alkoliğe check-up yapılması alkolün ona ne kadar zarar verdiğini görmesi
bakımından önem kazanmaktadır.
f. Hedefleri Netleştirme
Yalnızca geribildirim değişimi gerçekleştirmede yeterli olmaz. Eğer kişide açık hedefler olmazsa geribildirim de işe yaramayacaktır.
Bu nedenle kişinin açık ve net hedefler bulmasını sağlamak gerekir. Kişinin net amaçlar bulmasına yardım etmek değişimi
kolaylaştırır. Örneğin ne zaman bırakacak, ya da ne kadar azaltacak gibi. Burada önemli olan hedeflerin gerçekçi ve uygulanabilir
olmasıdır. Aynı şekilde kişinin o anki durumuna ilişkin geribildirim verilmezse hedefler koymak da yetersiz kalmaktadır. Hedef
koyma ve geri bildirim değişim için motivasyonun kazanılmasında birlikte etki gösterir.
g. Aktif Yardım
Aktif yardım, hastanın değişim süreci ile aktif ve olumlu bir şekilde ilgilenmeniz olarak tanımlanabilir. Değişim için hastanın kendi
kararını vermesi gerekir. Fakat bu kararın verilmesinde terapistin ne kadar büyük bir etkisinin olduğu da göz ardı edilemez.
Örneğin bir hasta randevusuna gelmediği zaman bir yol hastanın tedavinin sorumluluğunu alarak sizi aramasını beklemek olabilir.
Aktif yardım yaklaşımında ise ilk adımı sizin atmanız ve ona ne olduğunu merak ettiğinizi ifade etmeniz beklenir. Bunu yapmanın en
basit yolu ise telefon etmektir.
DİRENÇ
Görüşmede direncin göstergeleri
a. Tartışmaya Girme
Terapistin doğruluğu, uzmanlığı veya güvenirliği konusunda hasta bir mücadeleye girişir. Hasta direkt olarak terapistin söylediklerinin
güvenirliğine meydan okur ya da terapistin kişisel otoritesi ve uzmanlığını sorgulayarak onun değerini düşürmeye çalışır. Hasta
terapiste olan düşmanlığını doğrudan gösterebilir.
b. Görüşmeyi Kesme
Hasta sürekli terapistin sözünü keser, terapist konuşurken o da konuşur. Örneğin tamam yeter, ne dediğinizi anladım gibi.
Hasta sorunları kabul etmede , işbirliği yapmada, sorumluluğu almada veya öğütleri dinlemede isteksizdir. Sorunlarında sürekli diğer
insanları suçlar. Terapistin önerilerini kabul etmez ve başka alternatifler üretmez. Bu tipik bir şekilde “evet, ama...” örneği ile ortaya
çıkar. Önerinin olmaz taraflarını ileri sürer, davranışlarına sürekli mazeretler bulur, terapistin riskleri abarttığını düşünür.
Cezalanmayacağından emin olmak için hak ve hiç bir tehlikede olmadığının güvencesini talep eder (Örn. içmek konusunda). Kendisi
veya diğerleri hakkında konuşurken kötümser, yıkıcı ve negativist bir tonda konuşur, bilgi veya öneri verilirken dinlemez ve
değişmeye karşı isteksizdir.
d. Aldırmama
Hastada terapiste aldırmadığı gösterir. Görüşmeye dikkatini vermez, verdiği yanıtlar terapistin sorularının yanıtları değildir ya da
hiçbir sözlü yanıt vermeyebilir, konuyu farklı alanlara çekmeye çalışır.
Dirençle başa çıkmanın birinci yolu görüşme sırasında hastada gelişen direncin farkına varılmasıdır. Eğer terapist direncin farkına
varmazsa, görüşmenin kontrolü elden gidecektir. Unutulmaması gereken bir diğer nokta her zaman direncin aşılamayacağının da
bilinmesidir. Direnç aşılamazsa, zorlamak gereksizdir. Dirençle karşılaşıldığında terapist danışanın neden sorunla ilgili konuşmaktan
kaçındığını düşünmelidir. Değişimin onun kararı olup olmadığı tekrar değerlendirilmelidir.
Dirence yanıt vermenin en basit yolu bir direnç göstermemektir. Hastanın uyuşmazlığı duygusu veya algısının kabul edilmesi, direnci
gösteren kişiyi dirençten çok daha ileri araştırmaya sevk eder. Bir anlamda onun amacının çözümsüzlük olduğunun farkına varılarak,
o kendisiyle baş başa bırakılmaktadır.
Dirençle başa çıkmanın yolları şunlardır:
Yansıtmalı dinleme yapmak: Yansıtmalı dinleme yöntemlerini kullanmak etkin bir başa çıkma yoludur.
Yukarıda anlatıldığı üzere empatik cümleler kurmak da etkin bir başa çıkma yoludur.
Odağı değiştirmek
Bir başka yaklaşım hastanın ilgisini bir başka yöne çekmektir. Böylece engelin üstüne tırmanmak yerine çevresinden dolaşılır. Onun
görüşmeyi çekmeye çalıştığı, yerden onunla tartışarak değil, onu orada bırakarak uzaklaşılır. Böylece kontrol yine terapistin eline
geçmiştir.
Dirençle karşılaşıldığında aslında terapötik ilişkinin bozulduğu akla getirilmelidir. Bu nedenle değişim üstünde durmaktan
vazgeçilmeli ve ilişki tekrar kurulmaya çalışılmalıdır.
Eğer kişi değişime direnç gösteriyorsa, o zaman onun için daha önemli noktaların olduğu anlaşılmalı ve bunlar üstünde durulmaya
çalışılmalıdır.
Kişiler seçme özgürlüklerinin kısıtlandığını hissettikleri zaman özgürlüklerini sürdürmek isterler. “Hiç kimse bana ne yapacağımı
söyleyemez”. Bunun en iyi çözümü ne yapacağına karar veren kişinin kendisi olduğuna ikna etmektir. Örneğin “benim verdiğim bu
Motivasyonel Görüşme Tekniği Notları: Kültegin Ögel
17
bilgi ile ne yapacağınız tamamen size bağlı bir şey, kimse sizin için içme şeklinizi değiştiremez, ya da buna zorlayamaz. Eğer bir karar
verecekseniz buna gerçekten siz karar vermelisiniz. Ben sizin yerinize karar veremem ve istesem de sizi değiştiremem. Eğer
değişmemeye karar verdiyseniz o zaman değişmezsiniz, eğer değişmek istiyorsanız da değişebilirsiniz. Bu tamamen sizin seçiminiz.
Terapötik paradoks
Bu çok riskli olabilecek bir yöntemdir. Bu nedenle diğer yollar denenip başarısız olduğunda ancak bu yola başvurulmalıdır. Hastanın
direnci devam edecek olursa o zaman eskisi gibi değişmeden devam etmesi söylenir. Bu sakin ve gerçekçi bir tonda söylenir.
Terapistin amacı hastayı tartışmaya çekmek değildir.
Motivasyonel görüşme tekniği standart yaklaşımlardan veya inkarın yüzleştirilmesinden önemli farklılıklar gösterir. Bu farklılıklar
aşağıdaki tabloda özetlenmiştir.
“Motivasyonel Görüşme bir tür Bilişsel Terapi midir?” sorusunun cevabı aslında daha çok kuzenler gibidir olmalıdır. İyi uygulanan
Bilişsel Terapi türlerinden bazıları Motivasyonel Görüşmeye çok benzer. Ne kadar süreyle” sorusunun cevabı aşağıdaki altı faktörün
birleşimine, olumlu döngü ve davranışın otomasyonuna bağlıdır. Aşağıda davranış değişikliğinin faktörleri ve etkileyen yöntemler
verilmiştir.
Motivasyon (Neden?) MG
Değişim (Nasıl?) BT
Hedefler (Ne? Ne kadar süreyle?) MG+BT
Yeterlilik/kendine yeterlik(Ne kadar emin?) MG+BT
Karar alma (Ne zaman?) MG
Taahhüt (Ne kadar?) MG
Kalma/relapsı önleme BT(+MG)
MG ve BT değişimin farklı unsurlarına odaklanır. Motivasyonel görüşme; danışana neyin ve neden değişeceği, değişimin ne kadar
önemli olduğu ve ne zaman gerçekleştirileceği sorularını cevaplamak konusunda yardımcı olmaya odaklanır. Bilişsel terapi ise;
danışana “neyin” ve “nasıl” değişeceği ve değişimin sürekliliği konusunda yardımcı olacak strateji ve teknikleri içerir.
Bilişsel Terapi sorunun bilişsel formülasyonudur. Sorunlu düşünceler, duygular, davranış ve bedensel tepkiler arasındaki ilişkinin
teorisidir. Düşünmedeki değişikliklerin duygularda, davranışta ve beden tepkilerinde de değişiklik yaratacağını varsayar. Psikolojik
tıbbi modelde, terapist danışanla birlikte neyin yanlış olduğunu saptar, yani tanı koyar ve bunu sabitler, yani tedavi eder. Bilişsel
terapide terapist tedavinin uzmanıdır, tedavi hastayla birlikte yapılır. Uzman terapist, danışanı kendine yardım becerileri konusunda
Motivasyonel Görüşme Tekniği Notları: Kültegin Ögel
18
eğitir. Bazen danışanlar sadece bir (bilişsel) terapist ile konuşma yoluyla da değişir. İşlevsiz düşüncelerini tanımlama ve
değerlendirme becerisi kazanırlar ve daha işlevli alternatifler üretirler. Bu terapi yönteminde, sıklıkla değişim danışanın uzun süreli
bilinçli çabasını gerektirir. Danışana bilişsel kendine yardım becerileri öğretmeyi, bilişsel yeniden yapılandırmayı, düşünceyi
gözlemlemeyi ve tanımlamayı, düşüncenin geçerliliğini ve işlevliliğini değerlendirmeyi, alternatifler üretmeyi öğretmeyi amaçlar.
Motivasyonel Görüşme ise danışan odaklı ve yönlendirici bir yöntemdir. Ambivalansı keşfetmek ve çözümlemek yoluyla değişimin
içsel motivasyonunu arttırır. Taahhüt ve değişim için var olan yeteneği ortaya çıkartır. Hümanistik ve varoluşçu psikoloji temellidir.
Danışanların değişim için içsel kaynaklarının olduğunu, danışanların kendi davranışlarını anlamlandırmaları hat safhada önemli
olduğunu ve danışanların seçenekleri olduğunu kabul eder. Motivasyonel Görüşme danışanı, terapisti, etkileşimi ve değişim ve
değişim konusundaki zorluklara ve terapiyi zora sokabilecek durumlara ilişkin bağlamsal faktörleri uygun şekilde yönlendirir.
Bilişsel terapideki olumsuz otomatik düşüncelerin Motivasyonel Görüşmedeki karşılığı “Değişim konuşması (change talk)”dır.
Bilişsel terapideki “şemaların” Motivasyonel Görüşmedeki karşılığı “değerler (values)”dir. Aşağıda her iki kavramsal ikizin
karşılaştırmaları yer almaktadır.
Şemalar Değerler
Düşünme ve ilişkili içeriğin örüntülerini oluşturan Kişinin olmak istediği kişiyi ve yaşamak istediği
zihinsel yapı. hayatı tanımlar.
Kişinin kendisi, diğer kişiler, doğru ve yanlış ile Davranışsal idealler- iyi/kötü davranış hakkındaki
ilgili çekirdek inançlar. yargıları ve değerlerle tutarlı davranma konusundaki
yönelimleri içerir.
Olayların, davranış ve durumların algılanışı ve Deneyimler için tercihleri içerir
yorumlanmasını etkiler.
Davranış ve duyguları etkiler. Az çok bilinçli yapılardır, gözlemlemek olasıdır.
Katı bir yapıdır ama bir ölçüye kadar Değişim motivasyonunun kaynağıdır.
gözlemlenebilir.
Çoğunlukla işlevsiz ve düzenlenmeye muhtaç bir Davranışların değerler ışığında değerlendirilmesi
yapı olarak görülür. uyumsuzluğa, duygusal aktivasyona ve
davranışlarda büyük değişikliklere sebep olabilir.
Şema değişimi davranışta büyük değişimlere sebep
olur.
Gerek bilişsel terapide, gerekse motivasyonel görüşmede bilgi sağlama, ilişki, çalışma işbirliği, devam eden süreç ve iletişim becerileri
büyük önem taşır. Aşağıdaki tabloda her ikisinin farklılıkları ve benzerlikleri görülmektedir.
Motivasyonel görüşme tekniğine, bilişsel terapi bileşenlerinden danışana kendine yardım becerilerinin öğretiminin, bilişsel yeniden
yapılandırmanın, sorun çözümünün, beceri eğitiminin ve empatik yüzleştirmenin uyarlanmasının gerekli olduğu kanaati hakimdir.
Bilişsel terapinin ise, motivasyonel görüşmenin ruhunu uyarlaması gerektiği bildirilmektedir. Öte yandan yine motivasyonel
görüşmenin bileşenlerinden empati kurmanın, yansıtmalı dinlemenin, mikro iletişim becerilerinin seçici kullanımınının, ambivalansı
anlamanın, değişimin korunmasını ve tedavide danışanın aktif katılımının, değişim için motivasyonun arttırılmasının, direnci
anlamayı, tekrarlanan karar verme ve taahhüdü, danışanın var olan kaynaklarını çıkartmaya odaklanmanın bilisşel terapiye
uyarlanması önerilmektedir.
Aile içi baskılar bizim kültürümüzde oldukça yüksek olduğunu kabul etmek gerekir. Ebeveynler, eşler veya yakınlar kişiyi değişim
yönünde zorlamaktadır. Değişmesi için çeşitli baskılar kullanmaktadır. Sonunda da bir doktora, bir uzmana götürmektedir. Genelde bu
“götürme” biçimi de zorlayıcı veya aldatmacı olabilmektedir. Zorla veya aldatılarak doktora getirilen kişinin değişim için
motivasyonu daha düşük olmaktadır. Genelde bu kişilerin kendilerinin kontrolünün kendilerinde olmadığı hissini yaşamaları da sıktır.
Motivasyonel Görüşme Tekniği ile karşılaştıkları zaman ise, tekrar kendi kontrollerinin ellerine geçtiği hissi değişim önündeki
engelleri kaldırmakta yaralı olabilmektedir.
Kültürümüzde, doktordan veya tedavi ediciden beklenen otoriteryen bir tavırdır. Genelde doktor “önemli” bir adamdır ve kimi zaman
bir uzman, kimi zaman bir baba edasıyla bazı tavsiyelerde bulunur. Böyle bir sosyokültürel imaj yerleşmiş durumdadır. Ancak bu
durum değişim karşısında direnç gösteren bir kişi, olumludan ziyade, direnci artıran bir etken olarak görülebilir. Aile içinde de
değişim için zorlanan kişi, doktora gelirken bu imaja ve ona karşı geliştirilmiş, hazırlanılmış zırhları ile gelmektedir. Beklentisi ona
öğüt veren, yol gösteren veya azarlayan bir tavırdır. Halbuki, motivasyonel görüşme işbirlikçi bir yaklaşımdır. Beklemediği bir
yaklaşımla karşılaşan kişinin tüm direnç planları ve mekanizmaları yıkılmaktadır.
Motivasyonel Görüşme Tekniği kimi zaman itiraz veya şaşkınla da karşılanabilmektedir. Bu itiraz danışandan veya ailesinden
gelebilmektedir. Ailenin beklediği “hasta”ya değişmesi gerektiğinin bir anlamda doktor tarafından empoze edilmesidir. Beklenti,
Motivasyonel Görüşme Tekniği Notları: Kültegin Ögel
20
“hasta”nın içeri girmesi, doktor tarafından kullandığı maddenin veya davranışlarının ne kadar zararlı olduğunun ona anlatılması,
bunun sonucunda kişinin hızla değişme kararı alması yönündedir. Halbuki, görüşmeci içeride kararlarının sorumluluğunu bireye
vermektedir! Ailelerin duruma tepkisi bu yönde olmaktadır. Bu nedenle danışanla birlikte gelen aile üyelerinin bilgilendirilmesi de
önem taşımaktadır.
Motivasyonel görüşme tekniği aktif öğelerde içerir. Kültürümüzde tamamen pasif terapistlerin ve terapi yöntemlerinin algılanmasının
oldukça güç olduğunu görüyoruz. Özellikle bireyleşmenin “ayıp” olduğu duygusu içindeki danışanlarda, terapistin kişiyi yalnızlığı
içinde düşünmeye itmesi, terapistin hiçbir şey yapmadığı ve hatta ilgilenmediği duygusu yaratmaktadır. Motivasyonel Görüşme
Tekniğinin aktif öğeleri sayesinde danışan – terapist ilişkisinin her türlü sosyokültürel düzeyde daha kolay kurulabildiğini
gözlemledim.
Ülkemizde terapist sayısının düşük olması, özellikle de davranış sorunlarıyla ilgilenen terapist sayısının düşük olması, hasta ve
danışan yükünü oldukça artırmaktadır. Bu nedenle uzun süreli terapiler yerine kısa süreli terapilerin kullanılmasının yararlı olacağı
düşünülebilir. Bu açıdan da Motivasyonel Görüşme Tekniği ülkemizde iyi çalışan bir yöntem olmaktadır. Öte yandan eğitiminin kolay
verilebilmesi de, yaygınlaşmasını sağlamak açısından önemlidir.