You are on page 1of 8

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ MECMUASI Cilt 55, Sayı 2, 2002 115-122

İBN-İ SİNÂ’NIN BİLİM TARİHİNDEKİ YERİ:


KUHN’CA BİR YAKLAŞIMLA

Ahmet Acıduman*

ÖZET SUMMARY
İslam dünyasında 11. yüzyılda matematik, astronomi, fi- The Place of Avicenna in the History of Science:
zik, kimya ve tıp alanlarında önemli çalışmalar ortaya A Kuhnian Approach
konmuştur. O zamana kadar yapılan çalışmaları da değer- During the 11th century, important studies in the fields
lendirmek suretiyle bilim adamları, söz konusu bilim dal- of mathematics, astronomy, physics, chemistry and medi-
larında önemli katkılar yapmışlardır. cine were investigated in the Islamic World; the scientists,
Bu bilim adamları arasında İbn-i Sinâ’nın ayrıcalıklı bir evaluating the studies which were done until their times,
yeri vardır. Bir hekim olarak şöhret yapmış; matematik, assisted in these scientific fields.
astronomi , fizik, kimya, jeoloji, felsefe, teoloji, şiir ve mü- Avicenna has a privileged place among these scientists.
zik onun dehasıyla zenginleşmiştir. He became famous as a physician but, mathematics,
Bu makalede İslam dünyasının ünlü hekim ve filozofu astronomy, physics, chemistry, geology, philosophy, the-
İbn-i Sinâ’nın çalışmaları, 20. yüzyılın ünlü bilim tarihçisi ology, poetry and music were enriched by his genius.
Thomas S. Kuhn tarafından “Bilimsel Devrimlerin Yapısı” In this article, the studies of Avicenna who was a well
adlı kitabında ileri sürülen kavramlar ve düşünceler doğ- known physician and philosopher of the Islamic world,
rultusunda değerlendirilerek; bu bakış açısıyla, İbn-i were evaluated with the framework of the concepts and
Sinâ’nın bilim tarihindeki yerini belirleme konusunda bir ideas put forward by Thomas S. Kuhn in his book “The
“deneme” yapılmıştır. Structure of Scientific Revolutions”. In other words, this
Anahtar Kelimeler: İbn-i Sinâ, Kuhn, Bilimsel Devrimler article is an “essay” to determine the place of Avicenna in
the history of science through Kuhn’s point of view.
Key Words: Avicenna, Kuhn, Scientific Revolutions

İslam dünyasında XI. yüzyıl hemen bütün alan- matematik, astronomi, fizik, kimya, jeoloji, felse-
larda etkin çalışmaların yapıldığı bir dönem olarak fe, teoloji, şiir ve müzik onun dehasıyla zenginleş-
görünmüştür. Bu yüzyılda matematik, astronomi, miştir (2).
fizik, kimya ve tıp adına önemli çalışmalar ortaya
1001 Gece Masallarındaki birkaç hikaye ancak
konmuştur. O zamana kadar yapılan çalışmaları
İbn-i Sinâ’nın yaşamından daha gariptir. Heyecan
da değerlendirmek suretiyle bilim adamları, söz
verici kariyeri çocukluğunda başlar, 10 yaşında
konusu bilim dallarında önemli katkılar yapmış-
Kuran’ı ezberler, ne aritmetik, ne de Arap şiiri
lardır (1).
onun için bir zorluk yaratır. Porphyry’nin Isa-
Bu bilim adamları arasında İbn-i Sinâ (980- gog’u, Euclid’in geometrisi ve Ptolemy’nin Alma-
1037)’nın ayrıcalıklı bir yeri olduğu söylenebilir. gest’ini öğrenir. On altı yaşındayken tüm konulara
Batılıların “Avicenna” adıyla tanıdığı İbn-i Sinâ, hakimdir, fakat Aristo’nun metafiziğini anlayama-
her ne kadar hekim olarak şöhret yapmışsa da (1), dığı için üzgündür. Farabi’nin Aristo üzerine yazıl-

–––––––––––––––––––––––––
* Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Tıp Tarihi ve Deontoloji Ana Bilim Dalı Doktora Öğrencisi, SSK Ankara İhtisas
Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı
––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––
Geliş Tarihi: 10 Temmuz 2002 Kabul Tarihi: 13 Ağustos 2002
116 ———————————————————————————— İBN-İ SİNÂ’NIN BİLİM TARİHİNDEKİ YERİ: KUHN’CA BİR YAKLAŞIMLA

mış bir yorumunu içeren kitabını okuduktan son- siklopedik eser olarak bahsetmek mümkündür.
ra, Aristo’nun gizli hazinelerini saklayan kapıyı Galen’in Romalılar için yaptığını İbn-i Sina Müslü-
açan “susam”a sahip olur (2). manlar için başarmıştır. Bu eser kendisini “kanun”
(law) olarak kabul ettirmiş ve buna eleştiri getir-
İbn-i Sinâ on yedi yaşında bir hekim olarak
mek “kutsal olana hürmetsizlik” olarak kabul edil-
şöhret kazanmış ve elli yedi yıl gibi kısa sayılabi-
miştir (2).
lecek bir ömre, birçok bilimsel ve felsefi çalışma-
nın yanı sıra devlet adamlığını da sığdırmıştır (1). Beş kitaptan oluşan bu eserde tıp bilimi ile ilgi-
İBN-İ SİNA’NIN ÇALIŞMALARI li hemen her konuda bilgi bulmak mümkündür.
Batıda XVI. yüzyıl sonuna kadar defalarca baskısı
TIP yapılan bu eser, doğuda XIX. yüzyıla kadar tıp
İbn-i Sina her ne kadar klasik tıp bilgisine sa- okullarında el kitabı olarak kullanılmıştır.
hipse de, bu bilgileri kendi deney ve gözlemlerine İbn-i Sinâ aynı zamanda bir ruh hekimi olarak
dayanarak tartıştığını, zaman zaman yeni görüş ve da şöhret yapmıştır. O zamana kadar tedavinin
bilgiler ileri sürdüğünü görürüz. İbn-i Sinâ’nın tıp psikolojik yönü, hekimlerden çok din adamları ta-
çalışmalarını, kaleme aldığı çeşitli eserlerinden rafından yürütülmekteydi. İbn-i Sinâ’ya göre ruh
öğreniyoruz. Bunlar arasında en tanınmış iki tane- ve beden olarak iki cevher bulunmaktadır. Bunla-
sinden bahsedersek; Kalp İlaçları Risalesi ve Ka- rın her birinin kendine özgü hastalıkları vardır. O
nun’dur. Bunlardan ilki, kalp ilaçları konusunda melankoliyi çok iyi tanımlamıştır (3).
yazılmış eczacılık ile ilgili bir monografik eserdir.
Bu eserinde önce kalp hakkındaki teorileri ve ge- Avrupa’da erken dönemde Rönesans, Ara-
nel olarak ilaçların özelliklerini ele almış, sonra- bizm’e karşı bir başkaldırıydı. Bu bize gerçeğin
sında kalp ilaçlarını ele alıp, alfabetik sırayla onla- göreceliliği hakkında hayran olunacak bir örnek
rın özelliklerini ve hangi kalp rahatsızlığına iyi sunmaktadır: XII. yüzyılda Arabizm, Avrupa’yı
geldiğini belirtmiştir (3). uyuşukluğundan uyandıran bir uyaran (sitimulus)
iken, XIV. yüzyılda Avrupa’yı uyutan narkotik bir
El Kanun Fi’t-Tıbb’ın ayrıcalıklı bir yeri vardır.
uyuşturucu haline geldi. İbn-i Sinâ’nın görüşleri
İbn-i Sinâ’nın Kanunu yaklaşık bir milyon kelime-
Avrupa’ya geldiğinde o, tıbbı A’dan Z’ye bilen, fi-
den oluşur, o güne kadar yazılmış en etkileyici ki-
kirleri ileri ve yeni olan bir bilgin iken; iki yüzyıl-
taptır. Yaklaşık 6 yüzyıl Asya ve Avrupa’daki tıp
da sıkıcı, gereksiz sözlerle dolu bir öğretici haline
okullarında hakim olmuştur (1). İlk defa XIII. yüz-
geldi. “Çok konuşan fakat söyleyecek az şeyi olan
yılda Cremonalı Gerard tarafından Latince’ye çev-
bir öğretici”. Rönesans’ta ilk savaş İbn-i Sina’ya
rilmiştir (3). Her sayfasında hem hayran olunacak,
sarılan tutucularla, Galen’in yeni eserleri için sa-
hem de kullanılamaz diye hüküm verilecek bir
vaşan radikaller arasında ortaya çıktı: “Oryantal
şeyler bulunur. Farmakoloji hakkında engin bir
Galen yerine orijinal Galen”. Bu yeni eleştiri ruhu
bilgi vardır, ama ilaçların kokusu, tadı ve rengin-
Arapları “boğdu”.Bu dönemden sonra İslam bili-
den onların terapötik etkileri için mantıklı bir so-
minin Batıdaki bilimsel gelişmeler üzerindeki etki-
nuç çıkarma çabası da vardır. Semptomlar çalış-
si giderek yok oldu. İslam biliminin kendisi de ye-
ması parlak, fakat ağrının bölümlenmesi, 15 farklı
ni bir atılım yapamadı. Giderek içine kapanarak
bölüme ayrılması, bilimsel olmaktan çok kurnazlı-
statik bir hal aldı ve Batı ile kıyaslandığında bir ge-
ğa, ustalığa dayanmaktadır. Gonore’yi tedavi
rileme ortaya çıktı. Vicenza’lı Nicolo Leoniceno
ederken İbn-i Sina çeşitli hayvan derilerinden ya-
İbn-i Sina’nın yanlışlarına parmak bastı. Silesya’lı
pılan kateterleri kullanan ilk kişidir ve gümüş şırın-
Johannes Lange Hipokrat ve Galen’in Yunanca
ga ile intravezikal injeksiyondan bahseder. Diğer
okunması, Arapça okunmaması gerektiğini söyle-
taraftan idrar retansiyonundan muzdarip kişinin
di.
meatusuna bir bit yerleştirmeyi öneren de odur.
Burada İslam biliminin bir yandan ampirik gözlem Bu başkaldırı Paracelsus ile doruk noktasına
ve deneye dayanan, ama öte yandan hurafelere de ulaştı. Kendi sözleri ile bakarsak: “Beni suçlayan-
kapıyı kapatmayı başaramayan “özelliği” görül- lar, bilginin tapınağına meşru kapıdan girmediğim
mektedir. Kanun (Canon) hem Greko - Arap Tıbbı- konusunda şikayet ediyorlar. Fakat, hangisi doğru,
nın bir araya getirilmesi, hem de özetidir. Bir an- meşru kapı? Galen ve İbn-i Sinâ mı?, yoksa Doğa
AHMET ACIDUMAN ——————————————————————————————————————————————————— 117

mı? Ben doğanın kapısından girdim; eczacının to’dan sonra en önemli filozof sayan kişi Roger
dükkanındaki lambadan gelen ışık değil, doğanın Bacon’dur. Bacon dünyanın yaratılışı konusunda
ışığı benim yolumu aydınlatıyor”(2). yaratılışın bir aracı ile oluşu ve cehennem azabı-
METAFİZİK nın devamlılığını inkar etmiş olması konusunda
İbn-i Sinâ’yı eleştirir. İbn-i Rüşd’e göre imanla akıl
İbn-i Sinâ’nın metafizik düşünce sistemine arasında bir uyuşma yoktur ve mümkün değildir.
baktığımızda, onun felsefesinde Kuran verilerinde İbn-i Sinâ için ise var olan hatalar kaldırılınca bu
Yeni Eflatunculuğun rahatça hareket edebileceği uyuşma mümkün olur. Skolastik Latin dünyası
doğal bir metafizik alanı bulunduğunu görüyoruz.
üzerinde derin etkiler bırakan İbn-i Sinâ, eserleri-
O Kuran’ın Allah’ı ile felsefecilerin veya düşünür-
ni Latinceye çeviren Dominicus Gundissalinus
lerin tanrısını birleştirmeyi gaye edinmiştir. Bu
üzerinde de derin izler bırakmıştır (4).
onu diğer Yeni Eflatunculardan ayıran bir özellik-
tir. MATEMATİK
İbn-i Sinâ sisteminde, bütün Yeni Eflatuncular- İbn-i Sinâ matematikte cebir ve geometri ile il-
da olduğu gibi, “zorunlu varlık ve olabilir varlık” gilidir. Euclid’in geometri kavramlarının yorumu-
(vacip ve mümkün) felsefenin temelini meydana nu yapar. Matematik kavramları üzerinde duran
getirir. Metafizik sisteminin en önemli noktası bu- İbn-i Sinâ’nın matematik felsefesinin kurucuların-
dur. Onun felsefesini Aristo ve Eflatun’un felsefe- dan biri olduğu söylenebilir (3).
lerinden ayıran önemli bir nokta; ilk varlığın dü-
şünmeyen düşünce değil, aksine kendini düşünen FİZİK
salt düşünce olduğu, hakim bir iyilik ve güzellik Fizikle ilgili olarak optik, fizyolojik optik ve di-
değil aynı zamanda ilk aşk ve sadece gaye sebebi
namik konularına ilgi duyan ve bu konudaki kla-
değil “tümel neden” olduğudur. İbn-i Sinâ bir ta-
sik bilgileri tartışarak yeni görüşler teklif eden İbn-
raftan İslami düşünceleri, diğer taraftan Yunan
i Sinâ, fizikteki önemli konulardan birisi olan ha-
kültürünün verdiği fikirler ile sistemini geliştirir-
reketin açıklanmasında Aristo’ya karşı çıkarak
ken, zaman zaman tasavvufa yönelmiştir. Mantık-
Kasri-Meyl (hareket etme isteği) kavramını ortaya
ta Aristo’ya sadık olan İbn-i Sinâ metafizikte de
koyar. Aristo’ya göre; cisme hareket verildiğinde
ona bağlı kalmak ister. Aristoculuğunu Yeni Efla-
hareketin devamını sağlayan şey havadır. İbn-i Si-
tuncu çerçevede ortaya koyar. Onun sisteminde
nâ bunu kabul etmez. Eğer bir cisim herhangi bir
felsefi bilgilerle İslami bilgiler aynı zamanda birle-
engelle karşılaşmazsa, onun kazandığı kasri meyl
şir, uyuşmaya çalışırlar. Dünyanın öncesiz olduğu
dolayısıyla hareketi bir süre sonra bitmez, devam
düşüncesini ona veren Kuran olmayıp, Aristo ve
Eflatun’un kozmogoni metafiziğidir. Felsefesinde eder . Bir başka ifade ile İbn-i Sinâ herhangi bir ci-
Aristo’nun düşüncelerinin etkisi görülmesine kar- sim bir engelle karşılaşmıyorsa onun hareketinin
şılık İslamiyetle ilgili düşüncelerinde kimi kere sürekli olduğunu söylemektedir ki bu daha sonra,
akılcı, kimi kere de mistik bir havaya bürünür. So- Newton tarafından da aynı şekilde ifade edilen
nuç olarak Aristo felsefesi ve doğu görüşü ile dol- “Birinci Newton Yasasıdır”(3). Kasri – Meyl’in cis-
durulmuş, Eflatuncu idealizmin karışımı karakteri- min ağırlığı ve hareket hızıyla doğru orantılı oldu-
ni veren İslam felsefesinin aynı görünümünü İbn-i ğunu iddia eder. Bu kavram Batıya “İmpetus” ola-
Sinâ da taşımaktadır. İbn-i Sinâ Batıda Aristo’nun rak çevrilmiştir.
devamı ve onu en iyi yorumlayan olarak kabul Görme teorisinin değerlendirmesini yaparken,
edilir. Aristo’cu yaklaşımı dayanak alan Hristiyan-
ortam konusunu ele almış, ışınların hava içindeki
lığın Orta Çağ’da belirleyici olması ve İbn-i Si-
hareketini tartışmıştır. Eğer hava görmede temel
na’nın bu yaklaşımla uyumlu görüşleri nedeni ile
ortam rolünü oynuyorsa, havanın olmadığı bir or-
Batı Dünyasındaki etkisi hissedilir şekilde derin ol-
tamda yıldızlar nasıl olup da göz tarafından görü-
muştur.
lebilmektedir? O halde görmede havanın rolü
İbn-i Sinâ’yı üstad gibi kabul eden St. Thomas müphem kalmaktadır. Sonuç olarak İbn-i Sina ,
ve Gilbert de la Porre onun etkilediği filozoflardır. görmenin dıştan göze gelen ışınlarla mümkün ol-
İbn-i Sina’yı en iyi tanıyanlardan ve onu Aris- duğunu söyler (3).
118 ———————————————————————————— İBN-İ SİNÂ’NIN BİLİM TARİHİNDEKİ YERİ: KUHN’CA BİR YAKLAŞIMLA

ASTRONOMİ alanları yaratmış, ampirik bilgi giderek büyümüş-


tür (5).
İbn-i Sina gök sistemi olarak ortak merkezli kü-
reler sistemini kabul etmiştir. Bu sistem temelde Geçmişin bir sentezi olan ilerleme düşüncesi
Aristo’nun sistemine büyük benzerlik gösterir. Ge- aslında bir değer yargısıdır. Kuhn’a göre bilim top-
nellikle bu sistemin İbn-i Sinâ’nın çağdaşı olan İb- lulukları, bilimde var olan en son aşamayı daima
nü’l Heysem tarafından kurulduğu kabul edilir. varılabilecek en iyi aşama olarak göstermek eğili-
Astronomi ile ilgili olarak bir takvim çalışmasına mindedirler. Kuhn’un düşüncesine göre bilim tari-
giren İbn-i Sinâ, Beyruni’de de görülen özel ölçüm hi, bilimsel girişimin kesintisiz bir birikim halinde
yöntemi mikrometreyi bulmuştur. Ayrıca rasatha- değil, aksine, bilgiyi büyük kesintilere, hatta kop-
ne için yer, yükseklik, açıklık ve açıları ölçmek malara uğratan devrimci dönüşümlerle geliştiğini
üzere planlanmış, Azimut Kadranı denen aletin de göstermektedir.
buluşunu yapmıştır (3). Bilimsel devrimleri eski bir bilim yapma gele-
neğinin bir yenisiyle değiştirilmesi olarak tanımla-
KİMYA
yan Kuhn, var olan karşıt bilim görüşleri arasında-
Kimyada (simya) transmutasyon teorisinin doğ- ki seçimin büyük ölçüde sosyal-psikolojik bir sü-
ruluğunu araştırmış ve reddetmiştir. Çünkü, her reç olduğu, bilginin temeldeki evrensel niteliği ile
maddenin kendine ait özellikleri vardır. Bazı sim- doğrudan bir ilgisi olmadığı görüşündedir. Dolayı-
yacılar, maddenin iç ve dış kalitelerini ayrıştırıp, sıyla, karşıt bilim görüşleri ortaya çıktığı anda, bil-
böylece tek tek kaliteleri elde ederek, daha sonra, gi üretimi ve bilimsel ilerleme, bir tür güç müca-
istenen şekilde bu kaliteleri ayarlayarak, istenen delesidir. Birbiriyle yarışan farklı bilimsel yakla-
maddenin elde edilebileceğini kabul etmişlerdir. şımlara Kuhn “paradigma” adını vermiştir. Yapı-
Bu konuda da araştırmalar yapmış olan İbn-i Sina, salcı dilbilimden ödünç alınmış bir kavram olan,
konuyu su üzerinde incelemiş ve pek çok kere, su- gözlemlenmesi mümkün olan bir çok veriden bir
yu distile ederek, onu nem kalitesinden kurtarmak diziyi belli kurallara göre “çağırma”, yani bir nevi
suretiyle böylece tek başına soğuk kalitesini elde rastlantıdan kurtarma ve gereğinde de aynı kural-
etmeye çalışmıştır, ancak sonuç olarak beyaz bir lara göre yeniden üretme anlamındaki bu teknik
boya elde ettiğini belirtir ki, bu da bugünkü bilgi- düşünceyi, belli bir bilimsel yaklaşımın doğayı
mize göre, suyun içinde bulunması olası tuzlardır. sorgulamak ve doğada bir ilişkiler bütünü bulmak
için kullandığı açık ya da örtülü bütün inançları,
Böylece İbn-i Sina transmütasyon teorisinin doğru
kuralları, değerleri ve kavramsal / deneysel araçla-
olmadığını deneysel olarak gösterir. Teoriyi red-
rı kapsayacak biçimde ele almıştır. Bilimsel dev-
detmeden önce bir bilim adamı olarak, simyacıla-
rimler çok sık meydana gelmediğine göre, normal
rın iddialarını denetlemiştir (3).
zamanlarda yapılan “olağan” bilim uğraşını ve
KUHN VE BİLİMSEL DEVRİMLERİN YAPISI araştırmaları bu geniş anlamıyla paradigmalar
yönlendirmektedir. Bilim yapan toplulukları ve
İbn-i Sina’nın çalışmalarını Kuhn’un bakış açı-
değişik bilimsel uzmanlık alanlarını belirleyen de
sıyla değerlendirebilmek için, Thomas Kuhn’un
bu tür paradigmalara olan bağlılıktır. Kuhn bir pa-
“Bilimsel Devrimlerin Yapısı” adlı kitabı ile ortaya
radigmaya kavuşan bilim dallarının biraz dogma-
koyduğu, düşünceleri, kavramları kısaca gözden tik bir yapıya sahip olduklarını, kendi bilim yapma
geçirmek gerekecektir. yöntemleri ve kuramları dışında kalan bilgilere ka-
Tek tek bireylerin mükemmelleşmeye, insanlı- palı olduklarını ileri sürmektedir (5).
ğın da topluca ilerlemeye açık olduğu düşüncesi Kuhn, yeniliğe kapalı olan bilim ile yeniliklerin
ve ilerlemenin bir düşünce nesnesi, yani kavram su yüzüne çıkarak eski paradigmayı sarstıkları
olarak ortaya çıkışı, Fransız Devrimi öncesi Aydın- kavramsal devrimler arasındaki diyalektik sürtüş-
lanma Çağının en tutkulu ve güzel ürünlerinden menin bilimin ilerlemesini sağlayan temel unsur
biriydi. Bu bakış açısına göre, bilim hiçbir durak- olduğunu savunur. Yeniliklerin ortaya çıkması ise,
sama geçirmeden üç yüz, hatta dört yüz yıldır iler- bilimi yönlendiren paradigmayı doğrudan elde
lemektedir. Her yeni buluş beraberinde yeni so- edilen gözlemlere ve olgulara uydurmakta karşıla-
runlar ve çözüm yolları getirmiş, yeni araştırma şılan aykırılıklar ve aksaklıklar belli bir paradigma-
AHMET ACIDUMAN ——————————————————————————————————————————————————— 119

da tıpkı toplumsal buhranlara benzer sorunlar ya- Patriği Nestorios, dine aykırı düşüncelerinden do-
ratmakta, bu bunalımdan kurtulmak için ileri sürü- layı aforoz edilmişti. O İsa’da tanrısal ve insani ki-
len farklı yaklaşımlar da devrimci bir çatışma so- şiliklerin karıştırılmaması gerektiğini, aynı zaman-
nucu ağır basarak çok farklı bir paradigmanın yer- da Meryem’in “Tanrı’nın Annesi” olarak adlandı-
leşmesine neden olmaktadır. Bu değişikliğin ger- rılmaması gerektiğini iddia ediyordu. Nestorios
çekleşebilmesi için de gene, son çözümlemede, sürgün edildi ve 451’de -olasılıkla- Mısır’da öldü.
bilim yapan kişilerin inançlarını değiştirerek yeni Onun izleyenleri, ilk Nesturiler kaçmaya zorlandı-
paradigmaya bağlılık duymaları, ya da hiç değilse lar. Önce Urfa’ya oradan da Çin ve Hindistan’a.
böyle bir bağlılık için ikna edilmeleri gereklidir Bir grup İran’da Jundişapur’a yerleşti. Burası İran,
(5). Yunan, İskenderiye, Yahudi, Hindu ve Çin kültür-
Kuhn, ancak belli bir bilim yapma tarzına de- lerinin karşılaşma noktasıydı. Toleranslı atmosferi,
rinden bağlı olan kişilerin köklü değişikliklere yol dünyanın başka hiçbir yerinde olmadığı üzere
açabilecek aksamaları algılayabileceği sonucuna farklı inançları paylaşan bilginlerin beraber çalış-
varmıştır. Tek bir paradigmanın sağladığı yasalar, masına izin veriyordu. 636’da Araplar şehri ele
ampirik genellemeler, deneysel araçlar ve bir öl- geçirdiğinde, üniversiteyi tahrip etmediler. Aksine
çüde metafizik inançlar çerçevesinde birleşen bi- benimsediler ve tıp okulunu temel eğitim merkezi
lim adamlarının olguları daha amaçlı tarzda topla- haline getirdiler. Bu dönemde Nesturiler büyük bir
yabildiği, görüşlerinin bir alanda kısıtlandığı fakat bibliyografik görev yapıyorlardı. Yunan kitaplarını
tek bir alandaki bilgilerin derinleştiği görülecektir. Süryanice’ye, üniversitenin diline çeviriyorlardı.
Bilim adamı paradigmaya bir kez bağlandıktan Hipokrat ve Galen’in eserleri ilk tercümeler ara-
sonra kabul ettiği görüşü daha üst düzeyde, kural- sındaydı. Müslümanlar da Süryanice’den Arap-
lar açısından daha “doğru” bir hale getirmeyi dü- ça’ya tercüme yaptılar.
şünebilir . Nesturilerin bu serüveni, neden bazı Yunan ça-
Kuhn’un görüşüne göre, bir paradigmaya bağlı lışmalarının Süryanice’den Arapça’ya tercüme
olan bilim adamları, her aykırılığa karşı ellerinde- edilerek, oradan da Latince versiyonu ile bize gel-
ki kuramı savunmaya, uyarlamaya çalışırlar, bağ- diğini gösterir. Nesturi deneyimi ayrıca, Razi, İbn-
lılıklarını hemen terk etmezler. Hiç bir paradigma i Sinâ, Ebul Kasım gibi büyük Arap hekimlerinin
ele aldığı sorunların hepsini çözemeyeceğine gö- neden hem Yunanlı üstatlara hürmet gösterdikleri-
re, karşı–örneklerin işlevi, her paradigmanın en te- ni, hem de aynı sözlerle konuştuklarını ve bunları
mel saydığı problem çözümlerini ayakta tutmak Hindu tıbbı ile harmanladıklarını açıklar (6).
için birer “bulmaca” odağı oluşturmalarıdır. Kuhn
Bu bilgiler ışığında, daha önce belirttiğimiz gi-
için bilimin topluca ayakta kalmasını sağlayan da
bi İbn-i Sinâ’nın tıbbi çalışmaları kendinden önce
bu tür bağlılıklardır, çünkü bazen bağlılık sonucu,
var olan bilgilerin bir araya toplanması ve uygula-
en büyük aykırılıkların bile var olan paradigma
ması olarak görülebilir. Kanun kitabı ansiklopedik
içerisinde çözülebildiğini tarihsel örnekler göster-
bir eserdir. Zaman zaman “gözlemlerimden kitap-
miştir. Ancak ortaya çıkan aykırılıklar hiçbir yön-
lardan çok yararlandım” demesine ve akılcı yeni
temle var olan paradigma içinde çözülemeyecek
bilgiler sunmasına rağmen akılcı olmayan gele-
kadar çetin olduğu ve derin bunalım yarattığı za-
neksel bilgileri de kitaplarına koymuştur. Bunlar
man, yeni kuram arayışları başlar ve (Kuhn’ un
arasında değersel bir ayrım gözetmemiştir. İbn-i
olağanüstü araştırma dediği süreç) bilimsel dev-
Sinâ iyi bir derleyici ve bu bilgileri tıp sanatında
rimler meydana gelir (5).
iyi bir uygulayıcıdır. Orijinal olan Hipokrat ve Ga-
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ len’dir, İbn-i Sinâ değil. Hipokrat mistisizmden
İbn-i Sinâ’nın bilim dünyasındaki yerini sapta- amprizme geçer, Galen ise anatomi ve hekimlikle
mak için İslam dünyasında bilimsel çabaların baş- ilgili bilgileri sistematize etmede başarılıdır. Galen
langıcını ele almak gerektiğini düşünüyorum. bulduğundan daha fazla bir genelleme yapar ve
Yunan tıbbının ve bilgi hazinesinin, orta çağlar türler arasındaki farklılıkları göz ardı eder ama, so-
boyunca, oryantal bir giysi ile yeniden görülmesi nuçta orijinaldir.
Nesturi’lere dayanır. M.S. 431’de Efes Konsülü Kuhn’un bakış açısıyla değerlendirildiğinde,
dramatik bir krizle sona ermişti. Konstantinopol İbn-i Sinâ’nın varolan tıbbi görüşler (paradigma)
120 ———————————————————————————— İBN-İ SİNÂ’NIN BİLİM TARİHİNDEKİ YERİ: KUHN’CA BİR YAKLAŞIMLA

içerisinde olağan bir bilim yaptığı söylenebilir. Geometride Euclid’in geometrisinin yorumunu
Devrimci bir hareketi yoktur. Bilim tarihi açısın- yapması, ispat çabalarına girmesi, varolan para-
dan temel önemi, dayandığı paradigmanın en mü- digma içerisinde olağan bilim yapma şeklinde yo-
kemmel, tam ve tutarlı ürününü vermiş olmasıdır. rumlanabilir.
Bu paradigmanın aşılamaz hatalarının, eksiklikle-
Fizikte hareketin açıklamasında İbn-i Sina’nın
rinin ve yetersizliklerinin görülmesini sağlamıştır.
Aristo’ya karşı çıkması, havanın hareketin devamı-
Metafizikte de Aristo, Eflatun ve Yeni Eflatun-
nı sağlamadığını belirlemesi ve “hareket etme iste-
culuk felsefelerinden etkilendiği, bunları kendi fel-
ği” kavramını ortaya koyması, onun eleştirel dü-
sefesinde İslam düşüncesi ile birleştirmeye çalıştı-
şünme eğiliminin bir örneği olmakla birlikte, bu-
ğı görülüyor. Aristo ve Eflatun felsefelerinden bazı
nun Newton’un birinci yasasını haber verdiği savı
noktalarda ayrılmasına karşın “düşünce biçimlerin
genelliğini meydana getirir” tümcesi onun ne ka- oldukça zorlama bir iddiadır. İbn-i Sina bu kavra-
dar Aristocu olduğu hakkında bilgi verir (7). O dö- mı tanımlarken paradigmadaki bir anomaliye işa-
nemdeki pek çok felsefe adamında görüldüğü gibi ret etmekten çok, felsefi yaklaşımı ile tutarlılık
İslamiyet’le ilgili düşüncelerinde bazen akılcı, ba- içinde kalmaya çalışmaktadır. Dolayısıyla açıkla-
zen mistiktir. Felsefi bir meseleyi çözemediği za- ması spekülatiftir. Evren için kabul edilmiş yasala-
manlar camiye giderek Allah’ın kendisini bu ko- rın İbn-i Sina ve Newton için çok farklı oldukları
nuda aydınlatması için dua ettiği kaynaklarda kay- gözden kaçırılmamalıdır.
dedilmektedir. İbn-i Sina için, din ile felsefe ara-
İbn-i Sina Astronomide de Aristo ve Pto-
sında uyum vardır. Dini gerçekler için akla yatan
lemy’den farklı düşünmez. Takvim çalışmasına
bir açıklama bulamadığında kendini tasavvufa
girmesi, mikrometreyi ve Azimut kadranını bulma-
vermekten alıkoyamaz. İbn-i Sinâ’nın metafiziği
sı, olağan bilim sınırlarında çalıştığını ve teknolo-
Aristo metafiziğine dayanır ancak, ondan daha
metodik, deyim ve terimleri daha açıklayıcıdır. jik gelişmelere katkıda bulunduğunu gösterir.
Onun görüşleriyle yetinmez, ona ters düşen konu- Simyada transmütasyon teorisini reddetmesi,
lara da yer verir. İslami (dini) temele dayanmak is- onun deney ve gözleme ağırlık verdiğini göster-
ter (4). mesi açısından önemlidir. Teorinin paradigmanın
İbn-i Sinâ’nın metafiziğinin Duns Scot, St. Tho- belirlediği koşullarda işlemediğini görür, çünkü
mas ve Roger Bacon gibi din adamı ve filozofları bu paradigmanın anomalisidir. Bunu saptar, teori-
etkilemiş olması; Aristo metafiziği ile İslamiyeti yi reddeder ama onun yerine koyulacak yeni bir
kaynaştırmaya çalışmasının temelde “İslam sko- önerisi de yoktur.
lastisizmi”ne hizmet ettiği düşüncesini akla getir-
İbn-i Sinâ, devrinin bir bilim adamı ve entel-
mektedir. Hristiyan skolastisizmi Aristo felsefesi
lektüeli olarak değişik bilim dallarıyla ilgilenmiş,
ile Hristiyanlığın birleştirilmesi, dine akılcı bir te-
bunlara çalışmaları ile katkılar yapmıştır. Kuhn’un
mel getirilmesi çabasıdır. O halde İbn-i Sina’yı İs-
lam Skolastisizmi’nin öncüsü sayabilir miyiz? bakış açısıyla bakıldığında İbn-i Sina paradigmayı
Kuhn’un bakışıyla, İbn-i Sina Antik Yunan’dan mükemmele ulaştırmayı başarmıştır çünkü, göz-
kaynaklanmış olan “bilimsel” paradigmayı yeni lemlerini başka bir şekilde açıklamayı düşünme-
görüşlerle yorumlamakta, ama paradigma dışına miş,paradigmanın olanakları içinde açıklamaya
çıkmamakta, farklı bir görüş ya da açılım ortaya çalışmıştır. Devrim niteliğinde bilimsel bir katkısı-
koymamaktadır. nın varlığını iddia etmek zordur.
AHMET ACIDUMAN ——————————————————————————————————————————————————— 121

KAYNAKLAR

1. Kahya E. İbn-i Sina. El-Kanun Fi’t Tıbb (Çeviren: Esin 4. Altıntaş H. İbn-i Sina’da Metafizik, İbn-i Sina Meta-
Kahya), 1. Kitap Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek fiziği, T. C. Kültür Bakanlığı. Ankara, 1997. s. 23-26,
Kurumu Atatürk Kültür Merkezi. Ankara 1995. s. 42-47.
XVII. 5. Kuyaş N. Çevirmenin Sunuşu, Thomas, S. Kuhn, Bi-
2. Robinson V. Arabian Medicine in the Middle Ages, limsel Devrimlerin Yapısı içinde, 5.baskı, Alan Ya-
In: The Story of Medicine, The New Home Library, yıncılık, İstanbul, Mayıs 2000, s.7-49.
New York, August 1943 s. 160-179, 240-271. 6. Majno G. Galen-and into the Night. In: The Healing
3. Kahya E, Erdemir D A. İbn-i Sina, Bilimin Işığında Hand Man and Wound in the Ancient World. Third
printing, Harvard University Press 1982 s. 420-422.
Osmanlıdan Cumhuriyete Tıp ve Sağlık Kurumları,
Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları. Ankara. 2000 s. 46- 7. Osborne R. Çizgilerle Felsefe Yeni Başlayanlar İçin,
57. Milliyet Yayınları, İstanbul. Mart 1996. s. 46.
122 ———————————————————————————— İBN-İ SİNÂ’NIN BİLİM TARİHİNDEKİ YERİ: KUHN’CA BİR YAKLAŞIMLA

You might also like