You are on page 1of 2

DEMOKRASİYE GEÇMEKLE HATA MI YAPILDI?

“Türk halk idaresinin yeni bir hamlesine karar vermemiz


için sizi davet ettim. Tek dereceli seçim meselesi. Tek
dereceli milletvekili seçimini ilk defa tecrübe edeceğiz.
Eğer bu iki ay içerisinde olağanüstü bir engel çıkmazsa
yeni seçime gitmek kararındayız. Şimdiye kadar kurulmuş
partiler seçime parti olarak gireceklerdir. Büyük milletin
her kararı yürekten makbulümdür.”
İsmet İnönü’nün 1946’da toplanan Cumhuriyet Halk Partisi kurultayında söylediği bu sözler ile
Türkiye’deki demokrasi maratonu başlamış oldu. O günden beri Türk demokrasisi ne zaman tıkansa,
ne zaman rejim tartışmaları alevlense akla bir soru geliyor. Acaba 1946’da demokrasiye geçmek bir
hata mıydı?

Aslında bu tartışma 1946’dan beri değil, 1930’lardan beri yapılmaktaydı. O dönem Türkiye’nin
demokratikleşmesi gerektiğini düşünenlere, CHP’nin en ateşli isimlerinden Recep Peker: “Zigana
dağının üzerine portakal ağacı dikilmez.” sözüyle karşı çıkarak, halkın henüz bu geçişe hazır olmadığını
belirtmişti. Zira Peker, 1946’daki demokrasiye geçiş kararına da rejimin tehlikeye girebileceğini
düşünerek karşı çıkmıştı. Buna karşın İnönü 1946 seçimleri sonrası kendisini hükümeti kurmakla
görevlendirip bir nevi gönlünü almıştı.

Tıpkı Peker gibi partinin içindeki diğer siyasilerin ve dönemin entelektüellerinin de İnönü’nün bu
kararını ele alış biçimleri halkın bu duruma hazır olup olmayışı veya henüz devrimlerin tam olarak
benimsenip benimsenmediği ile sınırlıydı. Her nedense dönemin gazete ve dergilerinde demokrasinin
kurumsal alt yapısı ile ilgili değerlendirmelerden çok bu tür sığ yaklaşımlar fazlaca göze çarpıyor.
Ancak geç de olsa bu kurumsal eleştiri boşluğunu 1950’lerin ortalarında yayın hayatına giren Forum
Dergisi bir nebze üstleniyor.

Aydın ve Nilüfer Yalçın’ın çıkardığı Forum Dergisi 1954 yılında Demokrat Parti’ye muhalif bir dergi
olarak ortaya çıkmış ve Demokrat Parti’yi yeterince demokrat olmamakla eleştirmişti. Zira, onlara
göre DP demokratik vaadlerle iktidara gelmiş fakat iktidar olduktan sonra bunların hiçbirini
gerçekleştirmemişti. Bu nedenle yazar kadrosu Türkiye’nin bu haliyle İngiltere’deki gibi kurumsal bir
demokrasi olmadığını, DP’nin de bunu gerçekleştirmek gibi bir amacının olmadığının altını çiziyordu.

Esasen Forum Dergisi’nin yaptığı eleştiri bir yerde Demokrat Parti’ye karşı iken, bir yerde de CHP’ye
karşıydı. Çünkü, İsmet Paşa pek tabii 1946’da seçim kararı almadan anayasa değişikliğine gidebilir ve
denetim – denge mekanizmasını oluşturarak sağlıklı bir demokrasinin oluşmasına katkıda
bulunabilirdi. Çünkü, denetim – denge mekanizmasının olmadığı, bir de üzerine çoğunlukçu seçim
sisteminin uygulandığı bir sistemde otoriterleşme hatta belki de totaliterleşme eğilimlerinin karşımıza
çıkması gayet doğaldır. Ayrıca, yeni bir anayasanın ve kanunların anayasaya uygunluğunu
denetleyecek bir kurumun olmayışı Recep Peker ve pek çok entelektüelin rejim kaygılarını haklı
çıkarabilir, karşı bir devrime de zemin hazırlayabilirdi. Aslında duruma bu yönüyle bakıldığında İsmet
Paşa bu mekanizmaları kurarak demokrasiye geçmiş ve Demokrat Parti’ye bu şekliyle iktidarı
devretmiş olsa belki 1950’lerde yaşanan birçok problem de yaşanmamış olabilirdi.
İnönü’nün yaptığı bu büyük hatanın yanı sıra demokrasi vaadiyle iktidara gelmiş olan Demokrat Parti
de bu denge-denetim mekanizmasını oluşturabilir ve kendi iktidarını bir yerde sınırlayarak ülke
demokrasisine büyük bir hizmette bulunabilirdi. Ne de olsa iktidarının ilk yıllarında ezici bir meclis
çoğunluğuna sahipti. Fakat Demokrat Parti kadroları da bunu yapmak yerine rövanşist bir tutum
içerisine girdi ve bırakın demokratikleşme adımlarını git gide otoriterleşerek ülke demokrasisine
büyük zarar verdi.Kim bilir belki onlar da bu adımları atabilmiş olsalar 1960 ihtilalinin önünü almış ve
iktidarlarını kurtarmış olabilirlerdi.

Sonuç olarak bugün 1946’daki ilk demokrasi deneyimimizin üzerinden 70 yıl geçmesine rağmen hala
konuyu halk nezdinde tartışmak bana bir hayli gülünç geliyor. Çünkü asıl tartışılması gereken bu değil,
o dönemin kurumsal alt yapısının demokrasiye uygun olmamasıdır. Çünkü, 1960’a kadar ülke 1924
Anayasasına göre yönetiliyordu ve denge – denetim mekanizmaları mevcut değildi. Bunun sonucunda
da seçimler demokratik bir yönetimden ziyade maalesef çoğunluğun tiranlığına dönüşüyor, bu da
demokrasi dışı müdahalelere yol açıyordu.

http://www.libertedownload.com/LD/arsiv/03/09-esat-oz-turkiyede-demokrasiye-gecis-sureci.pdf

http://www.ait.hacettepe.edu.tr/egitim/ait203204/II11.pdf

http://web.deu.edu.tr/ataturkilkeleri/ai/uploaded_files/file/dergi_26/06%20Hakan%20Uzun.pdf

https://www.academia.edu/4698901/So%C4%9Fuk_Sava
%C5%9F_Atmosferinde_DPye_Muhalif_Bir_Dergi_Forum_Forum_An_Opposition_Journal_to_the_De
mocrat_Party_Government_during_the_Cold_War_Era_Y%C3%9CCEL_BULUT

Altan Öymen – Ve İhtilal

You might also like