Professional Documents
Culture Documents
TUN AY A
İstanbul Üniversitesi
Esas teşkilât Hukuku Profesörü
TÜRKİYENİN
SİYASÎ HAYATINDA
BATILILAŞMA
HAREKETLERİ
:Y E D İ G U N M A T B A A S I
İ S T A BU L — 1 9 6 0
SİYASET İLMİ SERİSİ
1. Seri
2; Seri
3. Seri
BİRİNCİ BÖLÜM
İKİNCİ BÖLÜM
TÜRKİYE CUMÖURÎYETÎ REJİMİNDE.
BATILILAŞMA OLAYLARI VE FİKİRLERİ
I — Batılılaşma Olayları ...................... . ... 100
1 — «Türkiye» nin kuruluşu ............. ............ 100
Batı ile Doğu arasında ... ... ... ......... 101
Yeni Unsurlar ......... .......................... ... 104
Eski ile yeni çarpışması >.. ... ............:. 107
VI
.ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
SONUÇ
MÜŞAHEDELER VE TEZIİER
T A R IK Z. T U N A Y A
Ayaspaşa — Eylül 19(iO
1'ÜEKİYENİN SİYASİ HAYATINDA
BATILILAŞMA HAREKETLERİ
I
OSMANLI NİZAMI
Batı karşısında altı yüzyıl yaşamış olan, tarihin en
büyük dünya Devletlerinden birinin kurmuş olduğu niza
mı ve siyasî kuvvetlerini kısaca da olsa, incelemek gere
kir.
1 — Temel Prensipler
II
BATILILAŞMA OLAYLARI
OsmanlIlara Gelince...
Osmanlı İmparatorluğu kurulduğu zaman, Islâm me
deniyetinin aydınlık ve rasyonalist devresi kapanmıştı.
İmparatorluk, İslâm medeniyetinin skolâstiği içinde doğ
muştur (2). XIV. yüzyılda* İslâm dünyası kavimler arası
mübadelede merkez rolünü kaybetmiş, Batı ile ilgisini
kesmiş kendi içine kapanmıştır. Bu özelliklerine ekli ola
rak, İslâm medeniyeti fikrî kuvvetini de kaybetmiştir.
Fikir hayatı yaratıcı olmaktan çıkmış, fikrî araştırma
lar imkânsızlaşmışlar. Nakilcilik, eskinin tekrarı ve tasni
fi İslâm skolâstiğinin ifâdesi olmuştur. Bu devreyi en iyi
ifade, İslâm dogmatizmini en veciz bir şekilde ilân
eden olay, İçtihat Kapusunum kapanmış olduğunun kabu
lü olmuştur. Osmanlı Devletinin fikir hayatı da İslâm
skolâstiğinin tesirinden kendisini kurtaramamıştır. İmpa
ratorluğun en-parlak devrelerinde bile «İlmî hüviyet sa
hibi olan şahsiyetlerin» İlim ve Fikir âleminde yeni bir
devir açacak değerde olmadıkları ve İslâm dünyasındaki
bu fikrî durgunluk ve gerilemenin Osmanlı'fikir hayatın
da da yaratıcılığı önlediğini müşahede etmek kabildir (3).
Bütün sosyal yapı, aslında liberal bir din olan müslüman-
lığı yanlış tefsirler içinde dondurmuş, bir sınıfın ve tem
sil ettiği zihniyetin vesayeti altında kalmıştır. Özellikleri-
rı Padişah’a âdil olmayı (4), iyi bir vezir seçmeyi (5), ah
lâkî hasletleri geliştirmeği, bu arada ahde vefa prensipi-
ne sadık kalmayı (6), hükümet işlerini ehline tevdi etme
yi (7), Ulemaya itibar etmeyi (8) tavsiye etmişlerdir. Ta-
baaya da «Ruhu âlem» olan Padişaha itaat etmeyi öğüt-
lemişlerdir. Hepsi birbirine benzeyen bu öğütlerin yeni
bir dünya görüşüne yer vermek şöyle dursun, dogmatik
bir nakilcilikten kurtulmaları imkânsız olmuştur. (9)
Medrese bu metodu, Osmanlı siyasî hayatının yorumlan
ması için benimsemiştir ve Nuşirevan devri fıkraların
dan çıkarılan kıssalar öğütlerin meşruiyet sebebi sayıl
mıştır (10). Daha sonra Osmanlı Devletinin uğradığı her
yenilgi ve başarısızlık, hatta bütün bir yıkılma devrinin
(34) ■
— Hürriyet, No. 99.
(35) — Enver Ziya Karal: Osmanlı Tarihi, C. VII, s. 308-309.
Osmanlı İmparatorluğu Ûl
BATILILAŞMA OLAYLARI
Yeni Unsurlar...
T. B. M. M. Hükümetinin giriştiği hareketin genişli
ğini tamamen müdrik olduğu da anlaşılmaktadır. Gerçi,
varılacak gaye bakımından çeşitli görüşlerden bahsetmek
mümkündür. İmparatorluğun devamını düşünenler muha
fazakâr, yeni bir Devletin kurulmasını isteyenler inkılâp
çı idiler. Fakat her iki grupun da mensupları mazinin ol
duğu gibi devamını asla terviç etmemişlerdir. İmpara
torluğun devamını özleyenler bile, onun suçlarını, sorum
luluğunu kabul etmişlerdir. Bunların bir daha yapılma
masını istemişlerdir. Meclis müzakereleri bu hususta bir
çok örnek vermektedir. Meselâ, hangi gruptan olursa ol
sun, mebuslar İmparatorluğun gerileme sebeplerinden bi
risi olarak hükümet edenlerin ehliyetsizliğini ileri sür
müşlerdir. İkinci Meşrutiyetin, «Hürriyeti ilân» etmesine
rağmen, istibdadı nasıl geri getirdiğini belirtmişlerdir. Bu
tarz tartışmalar mebusları Batının hükümet şekillerini
anlamaya, araştırmaya, kıyaslamaya götürmüştür. Mu
hafazakârlar, bu şekillerin İslâmî olup olmadığını incele
mişlerdir. Fakat Batı daima gözönünde tutulmuştur. Si'
yasî müesseselerin Batıdan alınması bir zaruret olarak
ortaya çıkmıştır. Bununla beraber, alınacak olanların
«memleketin ruhuna uygun olması» bir şart olarak ileri
sür-ülmüştür. Karahisarı Şarkî mebusu, 1921 Teşkilâtı
Esasiye Kanunununun müzakereleri tıraşında üzerinde
konuşulan bir müessesenin Batıda kabul edilmemiş oldu
ğuna söyleyen -arkadaşına şu sözlerle mukabele etmiştir:
Son görünüşler
II
BATILILAŞMA FİKİRLERİ
1 — Bütüncüler
Bu başlık altında toplanan fikirlerin birleştikleri
tez şudur: Batı medeniyeti bir bütündür. Ancak bütün
lüğü ile alınabilir, bu kesin bir karardır. Türkiye Cum
huriyetinin kuruluşundan bu yana, genel olarak kabul e-
tlilmiş prensip budur. Bu prensipte birleşenlerin müşte
rek olarak işledikleri temalar vardır. Bunların büyük bir
kısmında aralarındaki görüş birliği gayet açık olarak gö
rülmektedir. Ayrıldıkları noktalar batılılaşmanın gerçek
leştirme yolları h'akkındaki teferruat sayılabilecek nokta
lardır.. Şüphe yok ki Bütüncüler de, bâzı noktalarda hem
fikir değildirler. Yine şunu da ilâve etmek gerekir ki, Bü
tüncü cepheye mensiıp herhangi bir yazar, batılılaşmanın
gerçekleşmesi hakkmdaki fikirlerini tam mânâsiyla sis
temleştirmiş sayılamaz. Bu konuda fikirlerin mümkün
mertebe sistemleştirildiği iki tezden ayrı olarak bahset
mek lâzımdır, Bu tezler Türk Düşüncesi Forum
(5) — Yaşar Nabi: Eri Büyük Tehlike (Varlık, No. 322 - Ma
yıs 1947). - Çetin Özek: Devrimlerden korkmıyalım (Vatan,
17 Nisan 1959).
(6) — İhsan Akay: Batıya Doğru (Varlık, No. 432, 15 Ha1
ziran 1955).
(7) — Ceyhun Atuf Kansu: Avrupa Uygarlığı ve Gele
nekler (Varlık, No. 410 - 1 Eylül 1954) - Yaşar Nabi: Yaşamak
Sevgisi (Varlık, No, 393, 1 Nisan 1953).
(8) — Yeni Ufuklar’ın açtığı «Batı mı Doğu mu?» An
ketine Sabahattin Eyüboğlu’nun verdiği cevaptan (Yeni Ufuk
lar, No. 7, 23 Nisan 1954, s. 342) - Çetin Özek: Devrimlerde batı
ya yöneliş (Hürriyet, 25 Ağustos 1960).
(9) — S. Batı: Hürriyetin Şartları (Varlık, No. 419, 1 Ha
ziran 1955) - Yaşar Nabi: Karanlığın Kudreti (Varlık, No. 327
1 Ekim 1952). - Ihsan Akay: Aynı yazı.
(10) — «Batı mı Doğu mu?» anketine Ayşe Nur’un verdiği
cevaptan (Yeni Ufuklar, Aynı sayı, s. 350).
154 Batılılaşma Hareketleri
Batılılaşmanın Gerçekleşmesi
keşfetmişizdir» (32).
Sentez fikri: Batılılaşmak her şeyimizi terkederek,
Batılı olabileceğimizi göstermez. Bütüncüler, millî unsur
larla Batılı unsurlar kaynaşmasından vücut bulacak bir
sentez fikrine yabancı kalmamışlar, bu fikri işlemek im
kânım bulmuşlardır .«İlim de, fikir de, san’at da, tohum
ları nereden gelirse gelsin ancak belli bir toprağın yani
geçmişi ile uzlaşarak yaratıcı olabilir» (33). Gelenekle
rimiz, istesek te istemesek te, yeni hayatımızda yer ala
caktır. Maziyi değiştirenleyiz,. Fakat dünü bugüne mal
edebiliriz. Bu bağlantıyı tarih şuuru sağlar. Maziden bize
miras kalan kültür değerlerimize sahip çıktığımız gün,
geleneklerimiz canlı olacaktır. Gelenekleri yeni bir hayat
görüşü ile canlandırmak ise, gelenekçilik değildir. Bütün
cüler, sentez fikrinde hümanizmacılıkla müşterek esasla
ra sahip olabileceklerdir. Burada hemen ilâve etmemiz
gereken nokta odur ki, sentez fikri çok realist ve ilmî bir
olayın ifadesi olmakla beraber, fikir hayatımızda gereği
kadar işlenmemiştir.
Tecrübe ve ihtisas: Batı medeniyetini bir bütün sa
yan fikir adamları, gerçekleşme şartları arasında ihtisasa
tecrübeden fazla değer vermişlerdir. Tecrübeli değil de,
(71) — Iiadro’nun ilk sayısı Ocak 1932 dir. Son çıkan 35-36
sayıları Aralık 1934 - Ocak 1935 tarihlidirler ve bir arada çık
mışlardır. Dergiye Kadro isminin verilmesi de tesadüfi sayıla
maz. Kadro teriminin anlamını, dergi başyazarı Şevket Sürey
ya bir eserinde açıklamıştır: «Kadro, milletin heyeti umümiye-
sini bağlayan siyasî ve İktisadî kayıtlara karşı milletin, heyeti
umumiyesinin isyanı demek olan bir millî kurtuluş hareketin
de, millet içinde bir menfaat cidalini temsil eden dar bir m en
faat zümresinin cidal orgam değil, bu hareketi duyan, koru
yan ve yaşatan ileri unsurların rehber teşkilâtıdır». Kadro di
siplinli bir inkılâp organıdır. Kısaca Kadro, teşkilât çerçevesi
dar, disiplinli ve sınırlı bir idare ediciler ve kurucular zümre
sidir. İnkılâp ve Kadro Ankara,. 1932, s. 149 - 150).
176 Batılılaşma Hareketleri
Gelenekçi Görüşler
tir. (s. 10, 12, 13 - 18, 16, 17, 18) (134). Gerçek Batılılık
bu esas prensiplere bağlılıktır. Bilhassa ilim ve tekniğe
sahip olunabilirse, bunların topluma mal edilebilmesi nis-
betinde batılılaşmak mümkündür. Bu yol dışında herşey.
taklit, yapma, kısır, iğreti kalır. Aynı zamanda sosyal
inhilâller ve buhranlar gibi tehlikelerle de karşılaşırız
(s. 13, 17) (135).
Tenkitçi görüşler
Aydınların sorumlüluğu
SONUÇ
MÜŞAHADELER VE TEZLER
«Mumyalarımız müzelerinizde
Topraklarımız üstünüzde ipek ipek
Sonra büyük açlıklar, sonsuz tutsaklıklar
Yüzyıllardan beri
Sömürgelerdeki anılarınız.»