You are on page 1of 180

T.C.

ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2602


AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1570

YENİLİK YÖNETİMİ

Yazarlar
Doç.Dr. Ahmet Emre DEMİRCİ (Ünite 1)

Prof.Dr. Cevahir UZKURT (Ünite 2, 4, 5)

Prof.Dr. Nihat IŞIK (Ünite 3)

Doç.Dr. Nilay ALUFTEKİN (Ünite 6)

Dr.Öğr.Üyesi Hülya GÖKTEPE (Ünite 7)

Doç.Dr. Erdal AKDEVE (Ünite 8)

Editörler
Prof.Dr. Cevahir UZKURT
Doç.Dr. Ahmet Emre DEMİRCİ


ANADOLU ÜNİVERSİTESİ


i
Bu kitabın basım, yayım ve satış hakları Anadolu Üniversitesine aittir.
“Uzaktan Öğretim” tekniğine uygun olarak hazırlanan bu kitabın bütün hakları saklıdır.
İlgili kuruluştan izin almadan kitabın tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kayıt
veya başka şekillerde çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz.

Copyright © 2012 by Anadolu University


All rights reserved
No part of this book may be reproduced or stored in a retrieval system, or transmitted
in any form or by any means mechanical, electronic, photocopy, magnetic tape or otherwise, without
permission in writing from the University.

ÖĞRENME TEKNOLOJİLERİ AR-GE BİRİMİ

Birim Yöneticisi
Doç.Dr. Alper Tolga Kumtepe

Kitap Hazırlama Grubu


Öğr.Gör. Erdem Erdoğdu

Öğretim Tasarımcıları
Dr.Öğr.Üyesi Fatma Seçil Banar
Öğr.Gör.Dr. Mediha Tezcan

Grafik Tasarım Yönetmenleri


Prof. Tevfik Fikret Uçar
Doç.Dr. Nilgün Salur
Öğr.Gör. Cemalettin Yıldız

Kapak Düzeni
Doç.Dr. Halit Turgay Ünalan

Grafiker
Gülşah Karabulut

Dizgi
Kitap Hazırlama Grubu

Yenilik Yönetimi

E-ISBN
978-975-06-2544-2

Bu kitabın tüm hakları Anadolu Üniversitesi’ne aittir.


ESKİŞEHİR, Nisan 2016
2600-0-0-0-1209-V01

ii

İçindekiler

Önsöz ……………………………………………………………………………………………….... iv

1. Temel Kavramlar…………………………………………………………………………………… 2
2. Yenilik Çeşitleri ve Yeniliğin Yayılması………………………………………………….……. 16
3. Yeniliğin Teorik Altyapısı, Modern Anlayış ve Uygulamaları.......................................... 36
4. Yenilik Yönetimi ve Yenilikçi Örgüt Kültürü..................................................................... 64
5. İşletmelerde Yeniliği Belirleyen Faktörler ve Uygulamalar............................................. 82
6. Yenilik Kaynakları ve Stratejileri...................................................................................... 100
7.Yeniliklerin Korunması ve Yasal Çerçeve........................................................................ 128
8. Ulusal Yenilik Sistemi....................................................................................................... 152

iii
Önsöz
Yenilik, günümüz işletmeleri için sürdürülebilir rekabet üstünlüğünün en önemli dinamiği ve ulusal
ekonomiler için de büyümenin itici gücü haline gelmiştir. Yeniliği bu kadar önemli kılan en önemli
nedenler arasında ekonomik, teknolojik ve çevresel faktörlerdeki hızlı değişimler yer almaktadır. Bu
değişimlerin meydana getirdiği yeni şartlara uyum sağlamak ve sürdürülebilir bir rekabet startejisi
geliştirebilmek, yeni ürün ve hizmetlerin üretilmesiyle mümkün olmaktadır.
Ekonomik ve sosyal katma değeri yüksek yeniliklerin ortaya çıkarılması için gerekli altyapının
hazırlanması, yenilikçi işletme kültürünün benimsenmesi ve ulusal yenilik sistemlerinin dinamik bir
yapıya kavuşturulması gerekmektedir. Bunların ötesinde yenilik süreçlerinin etkin bir biçimde
yönetilebilmesi için öncelikle ekonomik aktörler ve toplum tarafından yeniliğin öneminin farkına
varılması ve yenilikçi bir toplumsal kültürün oluşturulması kaçınılmaz gözükmektedir.
Gerek uygulamada gerekse akademik çalışmalarda son dönemlerin ilgi odağı olan yenilik kavramının
kapsamlı bir şekilde incelenmesi bu kitabın temel misyonunu oluşturmaktadır. Bu kitap özellikle Anadolu
Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi İşletme Yönetimi önlisans programı için hazırlanmış olmakla birlikte,
konuyla ilgili diğer bölüm öğrencilerinin ve uygulamacıların da yararlanabileceği bir eserdir. Bu açıdan
yenilik kavramı bütün boyutlarıyla bu kitapta incelenmeye çalışılmıştır.
Yenilik Yönetimi kitabı, başta ünite yazarları olmak üzere tasarım biriminin değerli ekibinin de oldukça
titiz çalışmaları sonucunda ortaya çıkmıştır. Bu nedenle kitabın hazırlanmasında emeği geçen herkese
sonsuz teşekkürlerimizi sunarız. Kitabı okuyarak, sosyal katma değerinin artışına katkıda bulunacak
bütün öğrencilerimize de şimdiden teşekkür eder, başarı dileklerimizi iletiriz.

Editörler

Prof.Dr. Cevahir UZKURT

Doç.Dr. Ahmet Emre DEMİRCİ

iv
1






Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Yenilik kavramını tanımlayabilecek,
Yenilik kavramının işletmeler ve ulusal ekonomi için önemini açıklayabilecek,
İcat ve yenilik arasındaki farklılıkları sıralayabilecek,
Yenilik yönetiminin başarısını etkileyen faktörleri açıklayabilecek
bilgi ve becerilere sahip olabileceksiniz.

Anahtar Kavramlar
Yenilik Yaratıcılık

İcat Girişimcilik

Tasarım Rekabet

İçindekiler
 Giriş
 Yenilik Kavramı ve Önemi
 Yenilik ile İlişkili Kavramlar
 Yenilik Yönetimi Kavramı
 Yenilik Yönetiminin Başarısını Etkileyen Faktörler

 
Temel Kavramlar
GİRİŞ
Rekabet güçlerini korumak ve geliştirmek isteyen işletmelerin gündemindeki en önemli konulardan
birinin yenilik olduğu ifade edilebilir. Bunun altında yatan temel nedenlerden birisi de günümüz
ekonomilerinin yaşadığı değişim sürecidir. Değişimin, örgütsel yaşamın da en temel özelliklerinden biri
olduğu söylenebilir. Yeni ürünlerin ve hizmetlerin geliştirilmesi, yeni girdi kaynaklarınının bulunması,
yeni iş süreçlerinin geliştirilmesi ve örgütsel yapı ile ilişkili bir takım yeniliklerin gerçekleştirilmesi,
yoğun rekabet koşulları içerisinde işletmelerin yüzleşmek zorunda olduğu konuların başını çekmektedir.
Rekabet sözkonusu olduğunda işletme yöneticilerinin sözkonusu rekabet savaşlarından galip çıkmak
için aradığı yollar akla gelmektedir. Zaman içerisinde sözkonusu rekabet gücü değişkenlerinin de göreceli
önem olarak farklılaştığı izlenmektedir. İkinci Dünya savaşı sonrasında işletmelerin üretim kapasitesi
temel rekabet gücü değişkeni olarak kabul edilirken, zaman içerisinde yalnızca üretim gücü ve kapasitesi
rekabetçi gücü koruyabilmek için yeterli olmamaya başlamıştır. Üretim kapasitesinin ardından maliyetler,
kalite, hız, esneklik gibi rekabet gücü parametreleri de gündemdeki yerini almıştır. Ancak 2000’li yıllara
girilmesi ile birlikte bütün bu değişkenlere ek olarak farklılaşma ve yenilik değişkeni rekabet oyununun
kurallarını değiştirmiştir.

II.Dünya Savaşından günümüze rekabet değişkenleri nasıl


değişmiştir ?

İş dünyasına bakıldığında açıkça görülmektedir ki, ürünlerin, hizmetlerin ve hatta işletmelerin yaşam
çevrimleri hızla kısalmaktadır. Üretilen ürünler/hizmetler, iş modelleri kolaylıkla rakipler tarafından taklit
edilebilmekte ve hatta yalnızca taklit edilen değil, taklit edebilen işletmeler de önemli başarılar
kazanabilmektedir. Bütün bu gelişmeler, günümüz koşullarında, taklit edilebilmesi zor, sürekli yenilik
yapabilen ve kendisini rakiplerinden farklılaştırabilen işletmelerin sürdürülebilir rekabet üstünlüğüne
sahip olabileceği anlamına gelmektedir.

YENİLİK KAVRAMI VE ÖNEMİ


Günümüzde pekçok sektör için yenilik, rekabetin en önemli itici güçlerinden biri olarak kabul
edilmektedir. Sözkonusu sektörlerde işletmeler, performans kriteri olarak cirolarının ne kadarlık bir
kısmını son beş yıl içerisinde geliştirdikleri ürünlerden elde ettiklerini gözönünde bulundurmaktadırlar.
Tıbbi ürünler sektöründe lider konumda olan işletmelerden biri olan Baxter 2002 yılında elde etmiş
olduğu cironun %37’lik kısmını son beş yıl içerisinde geliştirmiş olduğu ürünlerden elde etmiştir. 3M gibi
işletmelerde ise bu oran son yıllarda %45’lere ulaşmıştır.
Yenilik konusunun öneminin artmasında pazarların küreselleşmesinin önemli etkileri bulunmaktadır.
Özellikle dış kaynaklı rekabetin gün geçtikçe kendisini daha güçlü bir şekilde hissetirmesi ile işletmeler
farklı ürünler ve hizmetler üretmek üzere yenilik yapma zorunluluğunu daha fazla hissetmeye
başlamışlardır. İşletmeler yeni ürünler ve hizmetler sayesinde kâr marjlarını korurlarken, diğer taraftan iş
süreçlerinde yapmış oldukları yenilikler ile de maliyetleri düşürmeyi hedeflemektedirler. Bilgi
teknolojilerindeki gelişmeler de yenilik süreçlerinin hızını arttırmıştır. Bilgisayar destekli tasarım (CAD -
3

 
Computer-aided design) ve bilgisayar destekli üretim (CAM - Computer-aided manufacturing) sistemleri
sayesinde işletmelerin yeni ürün tasarım ve üretim süreçleri önemli ölçüde kısalmıştır. Esnek üretim
sistemleri, üretim döngülerini kısaltmış, maliyetleri düşürmüş ve üretim bazındaki ölçek ekonomilerinin
önemini görece azaltmıştır. Sözkonusu teknolojiler farklı müşteri gruplarının farklı ihtiyaçlarını
karşılayabilecek çeşitlilikte ürün ve hizmet üretilebilmesini mümkün kılmıştır. Bu sayede bu
teknolojilerden yararlanan işletmeler kendilerini rakiplerinden ayrıştırabilmektedirler. Örneğin, Toyota,
2006 yılında ABD pazarında kendi markası altında 18 farklı binek araç satmıştır (Örn. Camry, Prius,
Highlander ve Tundra). Herbir markanın altında da farklı modelleri farklı özellikler ve farklı fiyatlar ile
pazara sunmuştur (Örn. Camry CE, Camry SE ve Camry LE). Toyota, toplamda 48 araçlık bir ürün
yelpazesinde sahipti ve bu ürünlerin fiyatları 13.980 ABD doları ile 56.125 ABD doları arasında
değişiklik göstermekteydi. Benzer şekilde Nokia, pazara 80 çeşitten fazla cep telefonu sunarken, Sony
50’den fazla taşınabilir müzik çalar sunmuştur. Bu ölçekte bir ürün çeşitliliği ile işletmeler hemen hemen
bütün pazar bölümlerine hitap edebilmektedirler. Yukarıda bahsedilen yeni teknolojilerin işletmeye
kazandırılması ile Toyota, Sony ve Nokia gibi işletmeler yenilik yapma becerilerini de geliştirmektedirler.
Böylece rakipleri için rekabet çıtasını yükseltirken, daha yenilikçi ürünlerin pazara çıkış süresini de
hızlandırmaktadırlar (Schilling, 2008, ss.1-2). Bütün bu gelişmeler yenilik konusunu işletmelerin önemli
stratejik yönetim silahlarından biri haline getirmiştir.
Zaman içerisinde farklı yönetim teknikleri ve stratejileri iş dünyasında baskın dönemler yaşamıştır.
1990’ların başında iş süreçlerinin yeniden yapılandırılması (reengineering) gündemdeydi. Sonrasında
toplam kalite yönetimi uzun süre yöneticilerin gündeminde kalmayı başardı. 1990’ların sonlarında
Internet şirketlerinin doğuşu ve elektronik iş modellerinin yoğun bir şekilde tartışıldığı bir dönem
yaşandı. Daha önce de ifade edildiği üzere 2000’li yılların başından bugüne yenilik konusu iş dünyasının
en önemli konularından biri olmayı sürdürmektedir. Her ne kadar bazı çevreler yenilik kavramının
gereğinden fazla kullanıldığını ve tartışıldığını düşünseler de, günümüz ekonomik koşulları itibariyle
yenilik konusu gündemdeki yerini korumakta ve gün geçtikçe daha fazla işletme tarafından
tartışılmaktadır.
İşletmeler ekonomik yaşamlarını devam ettirebilmek amacına sahip oldukları sürece değişmek ve
uyum sağlamak zorundadırlar. Ayrıca, rakiplerinin her an rekabet kurallarını değiştirebilecek nitelikte bir
ürün ya da hizmetle karşılarına çıkabileceği gerçeğini de gözönünde bulundurmalıdırlar. Değişebilme ve
uyum sağlayabilme gücüne sahip olmak işletmelerin ayakta kalabilmeleri için son derece önemlidir.
Christopher Freeman, yenilik ekonomisi üzerine yapmış olduğu çalışmada yenilik yapmamanın yok
olmak anlamına geldiğini ifade etmektedir. Açıkça görülmektedir ki, mevcut koşullarda pazar lideri
konumunda olan işletmeler, yenilikçi ürün ve hizmet geliştirebilme becerilerine sahip olan işletmelerdir.
Havacılıktan kimyaya, otomotivden bilişime kadar hemen hemen bütün sektörlerdeki baskın konuma
sahip olan işletmelerin yenilik yapabilme becerisine sahip olan işletmeler olduğu söylenebilir. Tablo
1.1’de 2004 yılı itibariyle çeşitli sektörlerdeki pazar liderleri görülebilmektedir.

Tablo 1.1: Çeşitli sektörlerde pazar liderleri (2004)

Sektör Pazar Liderleri Yenilikçi Ürünleri

Havacılık Airbus, Boeing Yolcu uçağı

Kimya Pfizer, GlaxsoSmithKline Ülser tedavi ilaçları


Otomotiv Toyota, DaimlerChrysler, Ford Otomobil tasarımı ve ilişkili
ürün geliştirme çabaları

Bilgisayarlar ve Yazılım Intel, IBM, Microsoft, SAP Bilgisayar çipleri, donanım


Geliştirme unsurları ve yazılım ürünleri

Kaynak: Trott, 2005,s.6

 
Günümüz rekabet koşulları düşünüldüğünde, pekçok sektörde pazar
liderliği ve sürdürülebilir rekabet üstünlüğü işletmelerin yenilik becerilerine sahip
olmasına bağlıdır.

İktisat tarihi de incelendiğinde yenilik faaliyetlerinin yenilik yapan işletmelere ve yenilik yapan
ekonomilere önemli iktisadi katkılarının olduğu görülebilmektedir (Trott, 2005, s.5).

Yenilik ile ekonomik kalkınma arasında nasıl bir ilişki vardır ?

Yeniliğin, bir süreç mi, strateji mi, dünya için yeni olan bir ürün/hizmet mi yoksa bir yönetim tekniği
ve liderlik sorumluluğu mu olduğu sorusu sıkça sorulmaktadır. Yenilik uygulamaları başarıyla yerine
getirildiğinde bu sorunun cevabı, yeniliğin, yukarıdakilerin hepsi ve hatta daha fazlası olduğunu
göstermektedir. Gerçek anlamda yenilikçi bir işletme, örgütün tamamını kapsayan ve etkileyen bir
düşünce sistemi geliştirmiştir. Ancak pekçok yöneticinin yeniliğin ne olduğu konusunda hatalı ya da
eksik düşüncelere sahip olduğu söylenebilir. Bazı yöneticiler yeniliği kapsamlı bir yaratıcılık süreci
olarak değerlendirirken, bazı yöneticiler ise yalın bir şekilde örgüt içerisinde fikirler yaratılmasını yenilik
olarak kabul etmektedir. Benzer şekilde bazı yöneticiler yenilik faaliyetlerinden ürün geliştirme
bölümlerini sorumlu tutarken, bazı yöneticiler ise tam olarak konumlandıramamakla birlikte yenilik
faaaliyetlerini pazarlama bölümleri ile özdeşleştirmektedirler. Pekçok yönetici ise yenilik çalışmalarını
derhal tamamlanması gereken bir iş olarak görmekte, ancak çalışmaların başarılı ve sürdürülebilir bir
şekilde gerçekleştirilmesi için özen göstermekten ve gerekli kaynakları yenilik projelerine aktarmaktan
kaçınmaktadır (Kuczmarksi, 2003, s.537).
Yenilik faaliyetlerinden kısıtlı bir grubu ya da bölümü sorumlu tutan ve yenilik faaliyetlerinin özünü
gerçek anlamda anlayamayan işletmelerin günümüz rekabet koşulları içerisinde öncü bir konum elde
etmeleri son derece zordur. Bu tip işletmeler, mevcut durumu korumaya çalışan ve geleceği şekillendirme
isteği taşımayan işletmeler olarak kabul edilebilir.
Yenilik faaliyetine ilişkin bakış açıları farklılaşırken, yenilik kavramı da farklı şekillerde
tanımlanmaktadır. Yenilik konusunu ilk gündeme getiren ekonomistlerden biri olan Schumpeter yenilik
faaliyetlerini;

• Yeni ürünlerin geliştirilmesi ya da mevcut üründe niteliksel değişimler gerçekleştirilmesi;


• Sektör için yeni süreçlerin geliştirilmesi;

• Yeni pazarların açılması;


• Hammadde ve diğer girdiler için yeni tedarik kaynaklarının bulunması;
• Endüstriyel örgütlenmedeki değişimlerin gerçekleştirilmesi
olarak tanımlamıştır. (OECD Oslo Manual, 1997, s.16).
Udwadia yeniliği, yeni ürünlerin, hizmetlerin ve süreçlerin etkili bir şekilde yaratılması, geliştirilmesi
ve uygulanması olarak tanımlamıştır (Udwadia, 1990, s.65).
OECD ve diğer AB belgeleri incelendiğinde ise yenilik kavramının; bir fikri pazarlanabilir bir ürün ya
da hizmete, yeni ya da geliştirilmiş bir üretim ya da dağıtım yöntemine, ya da yeni bir toplumsal hizmet
yöntemine dönüştürme süreci olarak tanımlandığı görülmektedir (Ürper, 2008, s.43).
Yenilik mikro ve makro ölçekte büyümenin temel itici güçlerinden biri olarak kabul edilebilir.
Schumpeter, ekonomik kalkınmada yeni ürünlerin ve hizmetlerin önemini vurgulayan ilk isimlerden
biridir. Schumpeter, mevcut ürün ve hizmetlerin fiyatları üzerinde yapılan marjinal değişiklikler yerine,
yeni ürünlerin geliştirilmesi sonucu ortaya çıkan rekabetin çok daha önemli olduğunu öne sürmüştür.
Örneğin, yeni bir bilgisayar yazılımı ya da yeni bir teknoloji üretebilen ekonomilerin, telefon ya da
otomobil gibi mevcut ürünlerde fiyat indirimi yapan ekonomilere göre daha hızlı büyüyeceğini
5

 
varsaymaktadır. Özellikle II.Dünya Savaşı sonrasında ekonomistlerin ekonomik büyüme konusuna daha
fazla ilgi duydukları gözlemlenmektedir. Bu dönemde yeniliğe en önemli katkı sağlayan unsurların
başında endüstriyel araştırma ve geliştirme çalışmalarının geldiği ifade edilmiştir. Savaş döneminde
özellikle askeri alanlarda gerçekleştirilen araştırma ve geliştirme faaliyetleri sonucunda önemli teknolojik
gelişmeler ve yenilikler ortaya çıkmıştır. Radar ve uzay bilimlerindeki gelişmeler o dönemde askeri
araştırma ve geliştirme çalışmalarının sonucunda ortaya çıkan ürünler olarak kabul edilebilir (Trott, 2008,
ss.7-8).
20. yüzyılın başlaması ile birlikte yenilik ve yenilik performansını etkileyen faktörler daha fazla
tartışılmaya başlandı. Bu tartışmalar günümüzde yenilik yönetimi konusunu daha iyi bir şekilde
anlamamıza önemli katkılar sağlamıştır. Ar-Ge laboratuvarları ile donatılmış modern işletmelerin
yeniliğin en önemli aktörleri olduğunu ifade eden kişi yine Schumpeter’den başkası değildir. Geçmişte
olduğu gibi gelecekte de başarı, bilgi üretebilme ve üretilen bilgiyi yeni ürünler ve hizmetler geliştirmek
üzere kullanabilme becerisine bağlı olacaktır. Farklı disiplinlerin katkı sağladığı bu sürecin başarılı bir
şekilde nasıl gerçekleştirileceği ise halen yönetim biliminin en önemli konularından biri olmaya devam
etmektedir (Trott, 2008, s.9). Sözkonusu disiplinlerarası katkılar Şekil 1.1’de görülebilir.
Mikro ölçekte bakıldığında işletmeler için de durum farklı değildir. İşletmeler de uzun dönemli olarak
verimlilik performanslarını sürdürülebilir kılmak ve rekabet üstünlüğünü kaybetmemek için yenilik
konusunu gündemlerinde tutmak zorundadırlar. İşletmelerin rekabet üstünlüğüne sahip olup olamamaları,
yenilik yapabilme becerileri ile doğrudan ilişkilidir.

Şekil 1.1: Yenilik Sürecine Katkı Sağlayan Faktörler

Kaynak: Trott, 2005, s.10

İşletmelerin teknolojiye yapmış oldukları yatırımların düzeyi ile verimlilik ve rekabet üstünlüğü
arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Gün geçtikçe belirsizleşen ve karmaşıklaşan iş dünyası ile karşı
karşıya iken, OECD ülkelerinde işletmeler bazında gerçekleştirilen Ar-Ge faaliyetlerinin de önemli
ölçüde arttığı görülebilmektedir. Elektronik, havacılık, kimya gibi sektörlerde faaliyet gösteren
işletmelerin Ar-Ge’ye yapmış oldukları harcamaların, duran varlıklara yaptıkları yatırımların üstüne
çıktığı bilinmektedir (Pavitt, 1990, s.17). Çünkü saydığımız tipteki sektörlerde rekabet son derece yoğun
bir şekilde yaşanmaktadır. Yukarıda bahsedilen görüşlerin aksine, rekabet gücünü halen daha
maliyetlerde arayan işletmelerin sayısı da azımsanmayacak kadar çoktur. Kuczmarski & Associates Inc.
tarafından Fortune 500 işletmeleri üzerinde yapılan çalışmada, çok sayıda işletmenin büyüyebilmek için
maliyet düşürme stratejilerini izlediği ortaya çıkmıştır. Maliyetlerin azaltılması ve maliyet kontrolü sonuç
verebilecek stratejiler olmakla birlikte, sürdürülebilir rekabet üstünlüğünün sağlanabilmesi için yenilik
yapılması zorunludur. İşletmeler ancak bu şekilde sektörlerinde liderliği ele geçirip, kâr marjlarını kontrol
edebilme üstünlüğünü elde edebilirler. Süreçler doğru bir şekilde yerine getirildiğinde yenilik bir
işletmenin sahip olabileceği en güçlü rekabet silahlarından biri olarak görülebilir (Kuczmarski, 2003,

 
s.536). Yenilik becerilerine sahip olamayan ve mevcut rekabet koşullarına ayak uyduramayan
işletmelerin ekonomik devamlılıklarını sürdürebilmeleri son derece zordur. 20. yüzyılın başlarında
ABD’nin en büyük işletmeleri incelendiğinde bu tablo daha net bir şekilde görülebilecektir. Bu dönemde
ABD’nin en büyük 12 işletmesi aşağıdaki gibi sıralanabilir (Hollins, 2000, s.136):
American Cotton Oil Company; American Steel Company; American Sugar Refining Company;
Continental Tobacco Company; Federal Steel Corporation; General Electric Company; National Lead
Corporation; Pacific Mail Company; People Gas Company; Tennessee Coal and Iron Company; United
States Leather Company ve United States Rubber Company.
21. yüzyıla baktığımızda yukarıda isimleri sayılan işletmelerden yalnızca bir tanesi değişen rekabet
koşullarına ayak uydurabilmeyi başarmış ve bugün halâ faaliyetlerine devam etmektedir. Liste gözönünde
bulundurulduğunda ayakta kalmayı başarmış olan tek işletme General Electric’tir. Diğer 11 işletme ise
günümüze kadar gelmeyi başaramamıştır. Bunlardan bazıları zaman içerisinde küçülerek daha yenilikçi
ve büyük işletmeler tarafından satın alınmış, bazıları ise değişen dünyanın yeni istek ve beklentilerine
ayak uyduramayarak yok olmuştur. R.G. Cooper (1993) şöyle söylemektedir:
“İşletmecilik tarihi, yenilik yapamadığı ve ürün portföyünü güncel ve rekabetçi tutamadığı için daha
yenilikçi rakipleri tarafından alt edilen işletmelerle doludur.”
Eğer bir işletme uzun yıllar boyunca ayakta kalmayı planlıyorsa, değişime hazır olmalı ve zamanı
geldiğinde değişebilmelidir (Hollins, 2000, s.136). Farklı endüstrilerde yürütülen bir çalışmanın
sonuçlarına göre, anket gerçekleştirilen 700 işletmenin %75’i yeniliğin ve yenilik yönetiminin önemini
vurgulamıştır (Perel, 2002, s.9). Bu da göstermektedir ki, faaliyet gösterilen endüstriden bağımsız olarak
her türdeki işletme yenilik yapabilmeli ve uygulayabilmelidir. Bu istatistiklerin yanısıra yapılan başka
çalışmalarda ulaşılan sonuçlara göre üst düzey karar alıcıların gözardı edilemeyecek bir kısmı yenilik
çabalarının getirilerinden memnun olmadıklarını belirtmişlerdir. Bu sonuç göstermektedir ki, üst düzey
yöneticiler yeniliğin önemine inanmakla birlikte, bu sürecin nasıl başarılı bir şekilde yönetilebileceği
konusunda yeterli bilgi birikimine sahip değillerdir. Bu durumun altında yatan temel nedenlerden biri de
yenilik konusunun tam anlamıyla anlaşılamamış olmasıdır.
Yenilik konusunun tam olarak anlaşılabilmesi sürecinde özellikle “yeni” kelimesinin üzerinde
durulmasında yarar bulunmaktadır. Çünkü içerik boyutundan bakıldığında akla iki soru gelmektedir. Bu
sorulardan ilki “Yeni ile kastedilen nedir?” diğeri ise “Ne kadar yeni?” sorularıdır. Diğer bir konu da
yenilik tanımının öznel boyutudur. Bu boyuttan bakıldığında ise “Kimin için yeni?” sorusu yenilik
kavramının anlaşılabilmesi için cevaplanması ve anlaşılması gereken sorulardan biridir.
İçerik boyutundan bakıldığında akla gelen ilk soru “yeni” kavramı ile kastedilenin ne olduğudur.
Ürünler perspektifinden bakıldığında bir ürünün yeni olarak kabul edilebilmesi için aşağıdaki koşullardan
en az bir tanesini sağlaması gerekmektedir. Bu koşullar şu şekilde sıralanabilir.
• Ürünün ya da hizmetin maliyetinde önemli bir düşüş sağlanmışsa,

• Ürün yeni özelliklere ve/veya yeni fonksiyonlara sahipse,

• Tamamen yeni bir ürün ya da hizmetse


Sözkonusu ürün ya da hizmet yeni olarak kabul edilebilir. Bu cevaplar yeni soruları da gündeme
getirmektedir. Bu sorular yeniliğin “Ne kadar yeni ?” ve “Kimin için yeni?” olduğu sorularıdır. Bu
soruların cevapları geniş bir perspektife sahiptir. Çünkü bir ürün işletme için yeni olabilir, sektör için yeni
olabilir, ülke için yeni olabilir ve hatta dünya için yeni olabilir. Bu ölçek üzerinde dünya için yeni ürün
sınıfına doğru gittikçe, ilerleyen ünitelerde anlatılan radikal yenilikler düzeyine erişilmektedir. İşletme
için yeni olarak kabul edilebilecek bir yenilik düzeyi sözkonusu ise bu yeniliğin aşamalı bir yenilik
olduğu ifade edilebilir. Örneğin yeni nesil dizel motorlar aşamalı yenilik olarak kabul edilebilir. Ancak
bütün otomotiv sektörünü etkileyebilecek olan hidrojen motorlarının ortaya çıkışı radikal bir yenilik
olarak sınıflandırılabilir. Bir ürünün yenilikçi bir ürün olarak kabul edilebilmesi için tamamen yeni bir
ürün/hizmet olması ya da önemli ölçüde iyileştirilmiş bir ürün/hizmet olması gerekmektedir.

 
YENİLİK İLE İLİŞKİLİ KAVRAMLAR
Yenilik konusu ile ilgili temel bazı kavramlar bulunmaktadır ve bu kavramlar çoğu zaman yenilik
kavramı ile karıştırılmaktadır. Bu kavramları ve sözkonusu kavramların yenilik ile olan ilişkilerini
vurgulamak yararlı olacaktır. Çoğu zaman yenilik kavramı başlıbaşına ele alınmakta ve diğer yönetim
kavramlarından ayrı olarak ele alınmaktadır. Ancak yenilik sürecinin disiplinlerarası bir süreç olduğu ve
pekçok yönetim yaklaşımı ve yönetim kuramı ile ilişkili olduğu unutulmamalıdır. Yönetim kuramları
incelendiğinde yenilik konusunun en çok girişimcilik, yaratıcılık, icat ve tasarım gibi konularla
ilişkilendirildiği görülebilmektedir. Yenilik bu kavramların herbiri ile yakından ilişkilidir. Ancak bu
kavramlarla aynı anlamda değerlendirilmemesi gerekir.

Yenilik ve Girişimcilik
Pekçok çalışmada yenilikçilik ve girişimcilik kavramları birarada kullanılmaktadır. Ancak zaman zaman
bazı yazarların bu iki kavramı birbirinin yerine kullandığı görülebilmektedir. Daha önce de ifade edildiği
üzere yenilikçilik ve girişimcilik birbiri ile iç içe olan kavramlar olmakla birlikte, kesinlikle aynı
anlamları taşımamaktadır. Yenilikçilik ile girişimcilik arasındaki bağlantı ilk defa Schumpeter tarafından
vurgulanmıştır. Daha önce de ifade edildiği üzere Schumpeter’e göre ekonomik kalkınmayı hızlandıran
unsurların başında yenilik gelmektedir ve sözkonusu yenilikler girişimciler tarafından
gerçekleştirilmektedir. Girişimcinin yenilik yapan kişi olarak konumlandırılması, girişimcinin yenilik
süreci içerisindeki yerini de açıklamaktadır. Bu konum son derece önemli bir konumdur. Çünkü bu bakış
açısından bakıldığında yalnızca yenilikçi fikirlerle yeni bir iş kuran kişi girişimci olarak kabul
edilmektedir. Bu boyutuyla girişimcilik yenilikçi ve yaratıcı eylemleri bünyesinde bulundurmaktadır.
Sözkonusu yaratım süreci, hem bireysel anlamda hem de toplumsal anlamda değer yaratacaktır.
Girişimciler, çevrelerindeki fırsatları izleyen ve değerlendiren kişilerdir. Yenilik ise girişimcilerin başarılı
olmasını sağlayacak önemli bir güçtür. Yenilik ticari bir kimliğe sahiptir ve bu yönüyle pazarın farkında
olduğu ya da olmadığı bir talebi karşılama zorunluluğu vardır. Eğer sözkonusu yenilik ticari başarı elde
edecekse, girişimcilik bu süreçte önemli rol oynamaktadır (Zhao, 2005, s.28).

Yeniliğin ticari bir kimliğe sahip olduğu unutulmamalıdır. Eğer yenilik


olarak kastedilen ürün/hizmet, süreç ya da iş modeli ticari anlamda bir değer
yaratmıyorsa yeniliğin varlığından söz edilemez.

Yenilik ile girişimcilik birbirinin yerine geçen kavramlar olarak kabul


edilebilir mi ?

Yenilik ve Yaratıcılık
Yeni fikirlerin yaratılması yenilik sürecinin ilk aşaması olarak kabul edilebilir. Sözkonusu yeni ve faydalı
fikirlerin yaratılması süreci yaratıcılık olarak tanımlanabilir. Özgünlük ile kastedilen, ortaya konulan
ürünün daha önce ortaya konulanlardan farklı olmasıdır.
Özellikle iki tip yaratıcılığın yenilik sürecinde önemli rol oynadığı ifade edilebilir. Bunlardan ilki
bireysel yaratıcılıktır. Bireysel yaratıcılık, kişinin entelektüel becerilerinin, bilgisinin, düşünce tarzının,
kişiliğinin, motivasyonunun ve çevrenin bir fonksiyonudur. Yaratıcı düşünce yapısına ilişkin en önemli
entelektüel beceriler arasında sorunlara sıradışı bir bakış açısı ile bakabilme becerisi, hangi fikirlerin takip
edilmeye değer hangilerinin değer olmadığını analiz edebilme becerisi, fikirlerini başkalarına anlatabilme
ve insanları fikirleri konusunda ikna edebilme becerileri sıralanabilir. Yaratıcılık sürecinde kişinin sahip
olduğu bilgi birikiminin farklı etkileri ve sonuçları mevcuttur. Kişinin bilgi düzeyi gerektiğinden düşük
olduğunda, sözkonusu alana katkı sağlayabilecek bir anlama düzeyine sahip olamayacaktır. Bilgi düzeyi
gerektiğinden fazla olduğunda ise birey, mevcut mantık ve bakış açıları ile sınırlanabilecek ve sonuç
olarak alternatif çözümler geliştiremeyebilecektir. Sonuç olarak, alanında yeterli düzeyde bilgi sahibi olan
bireylerin yaratıcı fikirler üretme potansiyeli yüksektir. Şekil 1.2’de bireysel yaratıcılığı etkileyen
unsurlar görülebilir.
8

 
Örgütsel yaratıcılık ise örgüt içerisindeki bireylerin yaratıcılık düzeylerinin, örgüt içerisindeki sosyal
süreçlerin ve bireyler arasındaki ilişkilerin bir fonksiyonudur. Bütün bu boyutlarda bakıldığında örgütsel
yaratıcılığın ortaya çıkabilmesi için örgüt içerisindeki bireylerin yaratıcı olmaları yeterli olmayacaktır.
Örgütsel yapı, kurallar ve teşvik sistemleri bireysel yaratıcılığı zayıflatabilir ya da güçlendirebilir
(Schilling, 2008, ss.17-18). Şekil 1.3’te örgütsel yaratıcılığı etkileyen boyutlar görülebilir.

Şekil 1.2: Bireysel yaratıcılık sürecinin fonksiyonları

Şekil 1.3 Örgütsel yaratıcılık sürecini fonksiyonları

Bütün bu boyutlar düşünüldüğünde bireysel ve örgütsel yaratıcılığın yenilik sürecinin başlangıç


noktası olduğu kabul edilebilir. Ancak yaratıcılık süreçlerinin çalışması tek başına yeniliklerin
gerçekleştirilebilmesi için yeterli olmayacaktır. Yaratıcılık süreçleri sonucunda elde edilen çıktılara ticari
bir kimlik kazandırılması ile yeniliğin gerçekleşmiş olduğu kabul edilebilir. Özetle, yenilik, örgütün
yaratıcı fikirler geliştirdiği ve sonuç olarak bu fikirleri özgün, faydalı ve somut ticari ürünlere, hizmetlere
ve iş modellerine dönüştürdüğü bir süreçtir.

Yenilik ve İcat
Yenilik kavramı bünyesinde yeni bir ürün, yeni bir hizmet, yeni bir süreç ya da örgütsel yapının ortaya
konulmasını barındırmaktadır. Kavramın açıklanmasında yeni kelimesinin kullanılması nedeniyle yenilik
kavramı çoğu zaman icat kavramı ile eşanlamlı olarak kullanılmaktadır. Her iki kavramın da özgünlük
kimliği taşıması da bu eğilimi desteklemektedir. Ancak bu iki kavram aynı anlamda değerlendirilemez.
Diğer taraftan yenilikte sözkonusu yeni ürün/hizmet ya da süreç ticari kimliğe bürünür. Aslında 2000’li
yılların başında elektronik ticaret işletmelerinde yaşanan krizde de bu ayrımın izlerini görmek
mümkündür. Sözkonusu dönemde küçük ölçekteki pekçok girişimci yazılım işletmesi icada dönük yeni
yazılımlar geliştirmeyi başarmışlardı. Ancak bu fikirler ve yazılımlar ticari başarıya taşıyacak
sürdürülebilir iş modelleri ile desteklenmeyince sektörde son derece ciddi bir kriz yaşandı. Bu örnek
icatların ancak ticari bir kimliğe taşındığında yenilik olarak isimlendirilebileceğini açıklamaktadır. Özetle
yeniliği ticarileştirilmiş icat olarak tanımlamak da mümkündür.

 
Yaratıcılık, icat ve yenilik arasındaki ilişki Şekil 1.4’te görülebilir.

Şekil 1.4: Yaratıcılık, icat Yenilik arasındaki ilişki

Yenilik ve Tasarım
Tasarım kavramının işletme bilimini ilgilendiren yönü sürekli genişlemekte ve işletmelerin hemen hemen
bütün boyutları ile ilgili bir hale gelmektedir. Pekçok kişi için tasarım bir şeylerin geliştirilmesi ve
yaratılması anlamına gelmektedir. Bu bakış açısı yenilik ve tasarım kavramlarının karıştırılması sonucunu
doğurabilmektedir. Bu noktada temel konu tasarım ile araştırma ve geliştirme arasında nasıl bir ilişkinin
ortaya konulmasıdır. Pekçok çalışma içerisinde tasarım ve geliştirme kavramları birbirine yakın
kavramlar olarak ele alınmaktadır. Geleneksel anlamda tasarım çizimlerin, planların ve modellerin
geliştirilmesi olarak tanımlanmaktadır.Örneğin havacılık sektörünü ele alırsak, bir uçağın modelinin
geliştirilmesi sürecinde mühendisler ve tasarımcılar yıllarca birlikte çalışmışlardır. Tasarım süreci,
araştırma ve geliştirme süreci ile iç içe olarak düşünülebilir. Bu kapsamda yenilik süreci içerisinde
tasarımın önemli bir yere sahip olduğu ifade edilebilir (Trott, 2005, s.14).

YENİLİK YÖNETİMİ KAVRAMI


Yenilik sistemi, bireylerin bilgilerinin ve tecrübelerinin biraraya geldiği, yeteneklerin belli bir amaca
dönük faaliyetlere ve projelere dönüştürüldüğü ve sonuç olarak bu çıktıların ticari bir başarı ile
taçlandırıldığı bir süreçtir. Yenilik, yönetilmesi gereken sistematik bir çalışmanın çıktısı olarak kabul
edilebilir. Daha önce de ifade edildiği üzere yenilik bir süreçtir. Eğer işletmeler Ar-Ge faaliyetlerini
yönetmek üzere Ar-Ge süreçlerine sahipse, üretim faaliyetlerini yönetmek üzere sipariş-teslimat
süreçlerine sahipse, yenilik faaliyetlerini yönetmek üzere de yenilik süreçlerine sahip olacaktır. Yenilik
yönetimi üzerine yapılan çalışmalar da göstermektedir ki, yenilik süreci işletmelerin hayati önem taşıyan
temel süreçlerinden bir tanesidir. Yeniliğin işletme içerisinde kendiliğinden ortaya çıkması beklenemez.
İşletme, yaratıcılığı ve deneysel çalışma biçimini desteklemelidir. Ayrıca yenilikçi olarak kabul
edilebilecek bir işletmenin etkili ve esnek olması gerekir (Kettunen ve diğ., 2007, s.46). Yenilikçi
işletmelerin ortak özelliklerinden biri de çevik bir yapıya sahip olmalarıdır. Bütün bu özelliklerin örgüte
kazandırılabilmesi için yenilik çabalarının yaratıcı düşünceden, ticarileştirme boyutuna kadar yönetilmesi
gereken bir süreç olduğu gözönünde bulundurulmalıdır.

YENİLİK YÖNETİMİNİN BAŞARISINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER


Örgüt içerisinde gerçekleştirilen yenilik faaliyetlerinin başarısını etkileyen çok sayıda faktörün
varlığından söz etmek mümkündür. Bu faktörlerin işletme içerisinde var olması örgüte daha yenilikçi bir
kimlik kazandıracağı gibi yenilik yönetimi süreçlerinin de etkililiğini arttıracaktır.
Örgüt kültürünün yenilik üzerindeki etkileri son derece büyüktür. Bazı örgüt kültürleri yenilik ve
yaratıcılık süreçlerini desteklerken, bazıları ise örgüt içerisindeki yenilik ve yaratıcılık ruhunu ortadan
kaldırabilmektedir. Yenilik ve yaratıcılığı destekleyen örgüt kültürünün en temel özelliklerinden biri, bu
tip örgütlerin sahip olduğu yüksek hata toleransıdır. Bu tip örgütlerde çalışan bireylerin fikirlerini
paylaşmaları ve deneysel girişimlerde bulunmaları desteklenir. Böylece bireyler cezalandırılma korkusu
10

 
olmaksızın düşüncelerini yönetimle ve iş arkadaşları ile paylaşabilirler. Yenilikçi girişimleri destekleyen
ve ölçülebilir riskleri almayı özendiren bir örgüt kültürü çalışanların yeni ve yaratıcı fikirlerini
paylaşabilecekleri bir ortamın yaratılmasında son derece önemlidir.
Kanter, (a) bütünleşik yapıya sahip, (b) farklılıklara değer veren ve saygı duyan, (c) bireylerin beceri
ve yeteneklerine inanan, (d) işbirliği ve ekip çalışmasına önem veren örgütlerin yenilik becerilerinin,
diğer işletmelere göre daha gelişmiş olduğunu ifade etmiştir (McLean, 2005, s.232). Yenilikçi örgütlerin
özelliklerinden biri de iletişim kanallarının etkili bir şekilde çalışıyor olmasıdır. İç ve dış kaynaklı
bilgilerin elde edilmesi ve örgüt içerisinde etkili bir şekilde paylaşılabilmesi için güçlü iletişim
kanallarının varlığı son derece önemlidir. Yenilik süreçlerini destekleyen bir örgüt kültürünün
geliştirilmesinde üst yönetimin sergilediği tutumun büyük önemi vardır. Yöneticiler, yeni fikirlerin
geliştirilmesini ve paylaşılmasını destekleyen bir örgütsel yapıyı geliştirmek zorundadırlar.
Örgüt kültürünün yanı sıra örgütsel yapının da işletmelerin yenilik kapasitesi üzerinde etkileri
bulunmaktadır. Mekanik olarak nitelendirilebilecek sıkı denetim sistemlerinin görüldüğü, yüksek
hiyerarşinin mevcut olduğu, standartlaşma ve uzmanlaşmanın yoğun olduğu örgütlerde yenilik
becerilerinin genellikle gelişmemiş olduğu söylenebilir. Bunun tersine organik olarak nitelendirilen örgüt
yapıları genellikle daha yüksek bir yenilik kapasitesine sahiplerdir. Bu tip örgütlerde, uzmanlaşma ve
standartlaşma düşük düzeydedir. Hiyerarşi daha yatay bir yapıdadır. Bütün bu özellikler organik
örgütlerin esnekliklerini arttırmakta ve sonuç olarak yenilikçi becerilerini geliştirmektedir.
Örgütün mevcut vizyon, misyon ve hedefler ile yenilik faaliyetleri arasındaki uyumun sağlanması da
son derece önemlidir. Örgütün yenilikçi girişimlere vermiş olduğu önem, vizyon, misyon ve hedeflerde
de kendisini göstermelidir.

Örgütün içerisinde ve dışarısında bulunan çok sayıda faktör yenilik


performansını doğrudan etkiler. Örgütler yenilik çabalarında başarılı olmak istiyorlarsa,
inovasyonu destekleyen ya da yavaşlatan bütün faktörleri yönetebilmelidirler.

Örgüt içerisinde istenilen düzeyde yeniliklerin gerçekleştirilebilmesi için bireylerarası ilişkilerin


yönetilmesi ve ekiplerden yararlanılması gerekmektedir. Çünkü örgüt içerisindeki bireylerin arasındaki
ilişkiler, örgütün yenilikçilik düzeyi ile yakından ilişkilidir. Yenilikçi girişimlerden beklenen sonuçların
alınabilmesi için çoğu zaman iyi bir ekip çalışmasına ihtiyaç duyulacaktır. Sözkonusu ekiplerin doğru
şekilde oluşturulmaları ve iyi bir şekilde yönetilmeleri yenilik sürecinin başarısında önemli rol
oynamaktadır. Bu ekiplerin en temel özelliklerinden biri de genellikle sahip oldukları çapraz fonksiyonel
yapılarıdır. Ekibin çapraz fonksiyonel olması, bünyesinde farklı birimlerden bireyleri barındırdığı
anlamına gelmektedir. Farklı birimlerden gelen bireyler birarada olduklarında, farklı düşünce yapılarının
tek bir ekip içerisinde temsil edilmesi sözkonusu olabilecektir. Bahsedilen farklılıklar iyi yönetilebildiği
taktirde, yenilik sürecinde sinerjik etkilerin gözlemlenmesi mümkün olabilir.

11

 
Özet

Yenilik faaliyetine ilişkin bakış açıları Yenilik mikro ve makro ölçekte büyümenin temel
farklılaşırken, yenilik kavramı da farklı şekillerde itici güçlerinden biri olarak kabul edilebilir.
tanımlanmaktadır. Schumpeter yenilik Schumpeter, mevcut ürün ve hizmetlerin fiyatları
faaliyetlerini; üzerinde yapılan marjinal değişiklikler yerine,
yeni ürünlerin geliştirilmesi sonucu ortaya çıkan
• Yeni ürünlerin geliştirilmesi ya da mevcut
rekabetin çok daha önemli olduğunu öne
üründe niteliksel değişimler
gerçekleştirilmesi; sürmüştür.
İcat, yeni bir ürün/hizmet ya da sürecin ilk somut
• Sektör için yeni süreçlerin geliştirilmesi;
görüntüsü olarak tanımlanabilir. Diğer taraftan
• Yeni pazarların açılması; yenilikte, sözkonusu yeni ürün/hizmet ya da
süreç ticari kimliğe bürünür. İcatların ancak ticari
• Hammadde ve diğer girdiler için yeni tedarik
bir kimliğe taşındığında yenilik olarak
kaynaklarının bulunması;
isimlendirilebileceği söylenebilir. Özetle yeniliği
• Endüstriyel örgütlenmedeki değişimlerin ticarileştirilmiş icat olarak tanımlamak da
gerçekleştirilmesi olarak tanımlamıştır. mümkündür.
Udwadia yeniliği, yeni ürünlerin, hizmetlerin ve Öncelikle, örgüt içerisinde yenilik ve yaratıcılık
süreçlerin etkili bir şekilde yaratılması, süreçlerini destekleyen ve belli hata toleransınas
geliştirilmesi ve uygulanması olarak sahip olan işletmelerin daha yüksek yenilik
tanımlamıştır. becerileri geliştirmeleri beklenebilir. Ayrıca,
örgütsel yapının da işletmelerin yenilik kapasitesi
OECD ve diğer AB belgeleri incelendiğinde ise
üzerinde etkileri bulunmaktadır. Mekanik olarak
yenilik kavramının; “bir fikri pazarlanabilir bir
nitelendirilebilecek sıkı denetim sistemlerinin
ürün ya da hizmete, yeni ya da geliştirilmiş bir
görüldüğü, yüksek hiyerarşinin mevcut olduğu,
üretim ya da dağıtım yöntemine, ya da yeni bir
standartlaşma ve uzmanlaşmanın yoğun olduğu
toplumsal hizmet yöntemine dönüştürme süreci”
örgütlerde yenilik becerilerinin genellikle
olarak tanıımlandığı görülmektedir.
gelişmemiş olduğu söylenebilir. Bunun tersine
Daha önce de ifade edildiği üzere 2000’li yılların organik olarak nitelendirilen örgüt yapıları
başından bugüne yenilik konusu iş dünyasının en genellikle daha yüksek bir yenilik kapasitesine
önemli konularından biri olmayı sürdürmektedir. sahiplerdir. Örgütün yenilikçi girişimlere vermiş
Her ne kadar bazı çevreler yenilik kavramının olduğu önem, vizyon, misyon ve hedeflerde de
gereğinden fazla kullanıldığını ve tartışıldığını kendisini göstermelidir. Son olarak, örgüt
düşünseler de, günümüz ekonomik koşulları içerisinde istenilen düzeyde yeniliklerin
itibariyle yenilik konusu gündemdeki yerini gerçekleştirilebilmesi için bireylerarası ilişkilerin
korumakta ve gün geçtikçe daha fazla işletme yönetilmesi ve ekiplerden yararlanılması
tarafından tartışılmaktadır. Mevcut koşullarda gerekmektedir. Çünkü örgüt içerisindeki
pazar lideri konumunda olan işletmeler, yenilikçi bireylerin arasındaki ilişkiler, örgütün yenilikçilik
ürün ve hizmet geliştirebilme becerilerine sahip düzeyi ile yakından ilişkilidir.
olan işletmelerdir. Havacılıktan kimyaya,
otomotivden bilişime kadar hemen hemen bütün
sektörlerdeki baskın konuma sahip olan
işletmelerin yenilik yapabilme becerisine sahip
olan işletmeler olduğu söylenebilir.

12

 
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdakilerden hangisi günümüz 5. Yenilik kavramı ile ilgili aşağıdaki
işletmelerinin rekabet üstünlüğü sağlayabilmek ifadelerden hangisi yanlıştır?
üzere değerlendirmeleri gereken başlıca konular
a. Yenilik becerileri ile rekabet gücü arasında
arasında yer almaz?
sıkı bir ilişki vardır.
a. Artan işsizlik oranları
b. Yenilik, örgüt içerisinde yeni fikirlerin
b. Yeni ürünlerin ve hizmetlerin geliştirilmesi yaratılması sürecidir.
c. Örgütsel yapı ile ilgili değişikliklerin c. Yaratıcılık, yeniliğin önemli bir parçasıdır.
yapılması
d. Örgütün her kademesindeki çalışan yenilik
d. Yeni girdi kaynaklarının bulunması yapabilir.
e. Yeni iş süreçlerinin geliştirilmesi e. AR-GE faaliyetleri yenilik süreçleri için
önemli bir yere sahiptir.
2. Aşağıdakilerden hangisi II.Dünya Savaşı’nın
hemen sonrasında işletmeler için temel rekabet 6. Aşağıdakilerden hangisi yenilik
parametresi olmuştur? faaliyetlerinin başarısını olumsuz yönde
etkilemektedir?
a. Esneklik
a. Örgüt içerisinde yapılan hataların belli
b. Üretim kapasitesi
düzeyde tolere edilebilmesi
c. Hız
b. Yenilik faaliyetlerinden sorumlu belli bir
d. Farklılaşma bölümün belirlenmesi
e. Yenilik c. Çalışanların karar alma yetkileri ile
donatılmaları
3. Aşağıdakilerden hangisi yenilik süreçlerinin
hızını artıran unsurların başında gelmektedir? d. Örgüt içerisinde kuvvetli bir iletişim
a. Nitelikli işgücüne erişim sisteminin kurulması

b. Sermaye kaynaklarına erişim e. Yenilikçi düşüncelerin ödüllendirilmesi

c. Hammade kaynaklarının artması 7. Aşağıdakilerden hangisi Schumpeter’e göre


yenilik kavramının unsurlarından biri değildir?
d. Bilgi teknolojilerindeki gelişmeler
a. Mevcut pazarların korunması
e. Pekçok sektörde rekabetin azalması
b. Sektör için yeni süreçlerin geliştirilmesi
4. Aşağıdakilerden hangisi işletmelerin yeni
ürün tasarım ve üretim süreçlerini önemli ölçüde c. Yeni ürünlerin ve hizmetlerin geliştirilmesi
kısaltan teknolojilerden biridir? d. Yeni hammadde kaynaklarının bulunması
a. İşletim sistemleri e. Endüstriyel örgütlenmede gerçekleştirilen
b. Müşteri ilişkileri yönetimi yazılımları değişimler

c. Kurumsal kaynak planlama yazılımları 8. Aşağıdakilerden hangisi Trott’a göre yenilik


sürecine katkı sağlayan unsurlardan biri
d. Finansal bilgi sistemleri değildir?
e. Bilgisayar destekli tasarım sistemleri a. Yaratıcı bireyler
b. İşletme fonksiyonları ve faaliyetleri
c. İşletmenin yapısı
d. İşletmenin dış bağlantıları
e. Ödüllendirme ve cezalandırma mekanizmaları

13

 
9. Yenilik ve girişimcilik kavramları arasındaki Kendimizi Sınayalım Yanıt
ilişki ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi Anahtarı
doğrudur?
1. a Yanıtınız yanlış ise “Giriş” başlığı altında
a. Yenilik ve girişimcilik aynı anlama gelen size verilen bilgileri yeniden gözden geçiriniz.
kavramlardır.
2. b Yanıtınız yanlış ise “Giriş” başlığı altında
b. Girişimciler, karşılarına çıkan her türlü size verilen bilgileri yeniden gözden geçiriniz.
yatırım fırsatını değerlendiren kişilerdir.
3. d Yanıtınız yanlış ise “Yenilik Kavramı ve
c. Girişimcilik, yenilikçi ve yaratıcı eylemleri Öne mi” başlığı altında size verilen bilgileri
bünyesinde barındırır. yeniden gözden geçiriniz.
d. Başarılı girişimciler yenilik fırsatlarına 4. e Yanıtınız yanlış ise “Yenilik Kavramı ve
rağmen risk almaktan kaçınırlar. Öne mi” başlığı altında size verilen bilgileri
yeniden gözden geçiriniz.
e. Girişimcinin yaratım sürecinde yalnızca
toplumsal değerin yaratılması esastır. 5. b Yanıtınız yanlış ise “Yenilik Kavramı ve
Öne mi” başlığı altında size verilen bilgileri
10. Aşağıdakilerden hangisi bireysel yaratıcılığı yeniden gözden geçiriniz.
etkileyen unsurlardan biri değildir?
6. b Yanıtınız yanlış ise “Yenilik Kavramı ve
a. Entelektüel beceriler Öne mi” başlığı altında size verilen bilgileri
b. Düşünce yapısı yeniden gözden geçiriniz.

c. Bilgi birikimi 7. a Yanıtınız yanlış ise “Yenilik Kavramı ve


Öne mi” başlığı altında size verilen bilgileri
d. Risk alma istekliliği yeniden gözden geçiriniz.
e. Çevre 8. e Yanıtınız yanlış ise “Yenilik Kavramı ve
Öne mi” başlığı altında size verilen bilgileri
yeniden gözden geçiriniz.
9. c Yanıtınız yanlış ise “Yenilik ve Girişimcilik”
başlığı altında size verilen bilgileri yeniden
gözden geçiriniz.
10. d Yanıtınız yanlış ise “Yenilik ve
Yaratıcılık” başlığı altında size verilen bilgileri
yeniden gözden geçiriniz.

14

 
Sıra Sizde Yanıt Anahtarı Yararlanılan Kaynaklar
Sıra Sizde 1 Hollins, Bill (2000). “Why The Resistance To
Long-Term Innovation Management?”,
İkinci Dünya savaşı ertesinde işletmelerin üretim International Journal of Innovation Management,
kapasitesi temel rekabet gücü değişkeni olarak C.4 S.2, s.136
kabul edilirken, zaman içerisinde yalnızca üretim
gücü ve kapasitesi rekabetçi gücü koruyabilmek Kuczmarksi, Thomas D. (2003). “What is
için yeterli olmamaya başlamıştır. Üretim Innovation ? And Why Aren’t Companies Doing
More of It ?”, The Journal of Consumer
kapasitesinin ardından maliyetler, kalite, hız,
Marketing, C.20 S.6, ss.536-541
esneklik gibi rekabet gücü parametreleri de
gündemdeki yerini almıştır. Ancak 2000’li yıllara Kettunen, Jari ve diğ. (2007). Making Sense of
girilmesi ile birlikte bütün bu değişkenlere ek Innovation Management, The Federation of
olarak farklılaşma ve yenilik değişkeni rekabet Finnish Technology Industries, Helsinki
oyununun kurallarını değiştirmiştir. Laird D. McLean (2005). “Organizational
Culture’s Influence on Creativity and Innovation:
Sıra Sizde 2
A Review of the Literature and Implications for
İktisat tarihi de incelendiğinde yenilik Human Resource Development”, Advances in
faaliyetlerinin yenilik yapan işletmelere ve Developing Human Resources, S.7, ss.226-246
yenilik yapan ekonomilere önemli iktisadi
OECD (1997). Oslo Manual, European
katkılarının olduğu görülebilmektedir.
Commision - Eurostat
Schumpeter, ekonomik kalkınmada yeni
ürünlerin ve hizmetlerin önemini vurgulayan ilk Pavitt, Keith (1990). “What We Know About the
isimlerden biridir. Schumpeter, mevcut ürün ve Strategic Management of Technology”,
hizmetlerin fiyatları üzerinde yapılan marjinal California Management Review Reprint Series,
değişiklikler yerine, yeni ürünlerin geliştirilmesi C.32 S.3, ss.17-26
sonucu ortaya çıkan rekabetin çok daha önemli Perel, Mel (2002). “Corporate Courage: Breaking
olduğunu öne sürmüştür. Örneğin, yeni bir The Innovation Barriers”, Research Technology
bilgisayar yazılımı ya da yeni bir teknoloji Management, C.45 S.3, s.9
üretebilen ekonomilerin, telefon ya da otomobil
Schilling, Melissa A. (2008). Strategic
gibi mevcut ürünlerde fiyat indirimi yapan Management of Technological Innovation,
ekonomilere göre daha hızlı büyüyeceğini McGraw-Hill International
varsaymaktadır.
Trott, Paul (2005). Innovation Management and
Sıra Sizde 3 New Product Development, Pearson Education
Yenilikçilik ve girişimcilik birbiri ile iç içe olan Limited
kavramlar olmakla birlikte, kesinlikle aynı Udwadia, Firdaus E. (1990). “Creativity and
anlamları taşımamaktadır. Girişimci, daha Innovation in Organizations: Two Models and
önceden var olmayan bir ürünü ya da hizmeti Managerial Implications”, Technological
sunarak, karşılanmamış talebi karşılayan kişidir. Forecasting and Social Change, C.38 S.1
Bu boyutuyla girişimcilik yenilikçi ve yaratıcı Ürper, Yılmaz (2008). Girişimcilik (Ed.Yavuz
eylemleri bünyesinde bulundurmaktadır. Odabaşı), TC Anadolu Üniversitesi Yayınları
Sözkonusu yaratım süreci hem bireysel anlamda
hem de toplumsal anlamda değer yaratacaktır. Zhao, Fang (2005). “Exploring the Synergy
Girişimciler çevrelerindeki fırsatları izleyen ve Between Entrepreneurship And Innovation”,
International Journal of Entrepreneurial
değerlendiren kişilerdir. Yenilik ise girişimcilerin
Behaviour & Research, C.11 S.1, ss.25-41
başarılı olmasını sağlayacak önemli bir güçtür.
Yenilik ticari bir kimliğe sahiptir ve bu yönüyle
pazarın farkında olduğu ya da olmadığı bir talebi
karşılama zorunluluğu vardır. Eğer sözkonusu
yenilik ticari başarı elde edecekse, girişimcilik bu
süreçte önemli rol oynamaktadır.

15

 
2






Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Temel belirleyici unsurları dikkate alarak yenilikleri sınıflandırabilecek,
Yeni ürün geliştirme süreçlerini analiz edebilecek,
Yeni ürünlerin yayılmasını etkileyen faktörleri değerlendirebilecek,

Yeni ürünlerin pazarlanmasında dikkat edilmesi gereken hususlara ilişkin etkin çözümler
geliştirebilecek
bilgi ve becerilere sahip olabileceksiniz.

Anahtar Kavramlar
Radikal ve Artımsal Yenilikler Teknolojik Yenilikler

Ürün-Hizmet Yenilikleri Yeniliklerin Benimsenmesi

Toplumsal Yenilik Yeni Ürün Geliştirme

İçindekiler
 Giriş
 Yenilik Çeşitleri
 Yeni Ürün Geliştirme Süreci
 Yenilikleri Yayılması ve Benimsenmesi
 Yenilikleri Benimseme Kategorileri
 Yeniliklerin Pazarlanması

16

 
Yenilik Çeşitleri ve
Yeniliğin Yayılması
GİRİŞ
Geliştirilen her bir yenilik, farklı özelliklere sahip olmakla birlikte kullanım alanları, teknolojik
yoğunluğu ve meydana getirdiği etkilerin boyutuna göre de farklılaşmaktadır. Bu nedenle yenilikler,
kullanım alanlarına, yarattıkları değişimin boyutuna ve teknoloik yoğunluklarına göre farklı şekillerde
sınıflandırılmaktadır.
Geliştirilen yenilikler pazara sunulduğunda, hedef kitle açısından benimsenmesi bazen kolay olurken
bazen de oldukça uzun süre alabilmektedir. Bu da yeniliklerin ekonomik ve sosyal getirisini negatif
yönde etkilemektedir. Yeniliklerin toplum tarafından benimsenip kısa sürede yayılması, yeniliklerin
özelliklerine, toplumun yeniliklere bakış açısına ve bireylerin tüketim alışkanlıklarına bağlı olarak
değişebilmektedir. Bu bağlamda bireyleri, yenilikleri benimseme eğilimlerine göre bazı kategorilere
ayırmak ve bu kategorilerin karakteristik özelliklerine göre yeniliklerle ilgili sunum stratejileri
geliştirmek gerekmektedir.
Yeniliklerin kısa sürede toplum tarafından benimsenmesini sağlamak ve yeniliklerin başarısını
artırmak için yeniliğin üreticileri tarafından bazı araçların yürürlüğe konması gerekmektedir. Yeniliğin
başarı şansını artırmak için yeniliği kullanacak hedef kitlenin istek ve ihtiyaçlarının en baştan
belirlenmesi oldukça önem arzetmektedir.
Firmalar tarafından üretilen yeni ürünlerin başarı şansının günümüz şartlarında oldukça düşük olduğu
görülmektedir. Bu başarısızlığın nedenlerinden en önemlilerini, yeniliklerin ihtiyaçları karşılama da
yetersiz olmasıyla birlikte, yürütülen pazarlama stratejilerinin hatalı olması oluşturmaktadır. Yoğun
rekabetin yaşandığı pazarlarda yeniliklerle ön plana çıkmak ve bunu bir rekabet üstünlük aracı haline
getirebilmek için firmaların, yeniliklerin pazarlanma sürecine önem vermeleri kaçınılmaz gözükmektedir.
Yeni ürün ve hizmetlerin üretilmesi kadar onların etkili bir biçimde pazarlanabilmesi de önemlidir.
Pazarlama, yeniliklerin ticarileştirilmesini, ekonomik ve sosyal katma değerinin artırılmasını
sağlayacaktır. Yeniliklere ilişkin etkili pazarlama stratejisi geliştirmenin yolu ise pazar odaklı bir işletme
anlayışıyla mümkün olabilecektir. Çünkü, ancak pazar odaklı bir anlayışla hedef kitlenin istek ve
ihtiyaçları tespit edilecek ve bu ihtiyaçlara en uygun yeni çözümler üretilebilecektir.
Bu bölümde öncelikle, farklı özelliklerine göre yenilik sınıflandırmaları incelenecektir. İkinci olarak
yeni ürün geliştirme süreci analiz edielcek ve yenilikerin toplumda benimsenmesini etkileyen faktörler ele
alınacaktır. Son olarak da yeniliklerin pazarlanmasının önemi ve etkili yenilik pazarlama stratejisi
geliştirmenin önemi vurgulanacaktır.

YENİLİK ÇEŞİTLERİ
Yenilikler, bir dizi süreçlerden geçerek meydana gelir ve farklı alanlarda ve gruplar üzerinde değişik etki
düzeylerine sahip olurlar. Bu çerçevede yenilikler, etki derecelerinden yapısal özelliklerine kadar çok
farklı ölçütler dikkate alınarak sınıflamaya tabi tutulmuşlardır. Bu sınıflandırmalar genellikle; yeniliklerin
özelliklerine, meydana getirdiği değişim ve farklılığın derecesine, kullanım alanlarına ve teknoloji
yoğunluğuna göre yapılan sınıflandırmalardır.

17

 
Yenilikler bazen de bireysel, toplumsal ve ulusal düzeyde ele alınışına göre farklı sınıflandırmaya tabi
tutulmaktadır. Toplumsal yenilik kavramı da bu sınıflandırmanın bir kategorisi olarak son zamanlarda
önemle üzerinde durulmaya başlanan bir yenilik olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yenilik, Ar-Ge aşamasından, ortaya çıkan yeniliklerin pazarlanmasına kadar geçen süreci de içeren
geniş kapsamlı bir faaliyettir. Bu bağlamda bir yenilik süreci, kendi içerisinde çok farklı yenilikleri içeren
çeşitli aşamalardan meydana gelebilmektedir. Bazen birden fazla alanda yapılan yeniliklerin
birleştirilmesi ya da bir alanda kullanılan bir teknoloji, ürün ya da sürecin başka alanlara transferiyle de
yenilik gerçekleşebilmektedir. Bu çerçevede bir yenilik bazen çok farklı türdeki yeniliklerin bileşiminden
oluşabilmekte ve yapılan sınıflandırmalardan birkaçının özelliğini taşıyabilmektedir. Bu nedenle
yeniliklerin sınıflandırılmalarında çok keskin sınırların olduğunu söylemek doğru olmayacaktır.

Yenilik sınıflandırmaları arasındaki sınırların çok keskin olmayışının


sebebi nedir? Tartışınız.

Yeni bir buluş her zaman ve her yerde herkes için bir yenilik olarak kabul edilebildiği gibi bazen de
birileri için yeni olan başka birileri için halen kullanılan sıradan bir şey olabilmektedir. Örneğin; bir pazar
için yeni olan bir ürün başka bir pazar için belli bir süredir kullanılan sıradan bir ürün olabilmektedir.
Benzer şekilde bir firma için yeni olan bir pazar başka bir firma için daha önce girilmiş ve terk edilmiş bir
pazar olabilmektedir. Bir firma için yeni olan bir teknoloji başka bir firma için halen kullanılabilmektedir.
Bu nedenle yenilikler, her zaman ve her yerde aynı öneme ve yenilik derecesine sahip olmayabilir.
Bu bölümde en yaygın kullanımı olan yenilik sınıflandırmaları incelenecektir (Tablo 2.1).

Tablo 2.1: Yenilik Sınıflandırmaları

YENİLİK SINIFLANDIRMALARI
Radikal Yenilikler
Boyutlarına ve Etki derecesine Göre Yenilikler
Artımsal Yenilikler
Yıkıcı Yenilikler
Meydana Getirdiği Değişim ve Farklılıklara Göre Yenilikler
Destekleyici Yenilikler
Ürün-Hizmet Yeniliği
Kullanım Alanlarına Göre Yenilikler Süreç Yeniliği
Pazarlama Yenilikleri
Teknolojik Yenilikler
Teknolojik Yoğunluğuna Göre Yenilikler
Teknolojik Olmayan Yenilikler
Diğer Yenilik Sınıflandırmaları Toplumsal Yenilik

Boyutlarına ve Etki Derecelerine Göre Yenilikler


Yenilikler, bizzat sahip oldukları yenileşmenin ve iyileştirmenin boyutuna ve farklılaşmanın derecesine
göre radikal (Radical) ve artımsal (Incremental) yenilikler olmak üzere iki grupta toplanır.
Radikal yenilikler: Radikal yenilikler, mevcut olanlardan tamamen farklı olarak ortaya çıkarılan
ürün, hizmet, süreç ve yöntemlerin geliştirilerek sosyal ve ekonomik faydaya dönüştürülmesi şeklinde
yapılan yenilikler olarak tanımlanabilir. Bu yönüyle radikal yenilikler, çoğu zaman onu uygulayan hedef
kitlelerin (Birey, toplum, işletmeler vs.) yaşam ve davranışlarında bir takım değişim ve dönüşümlere
neden olurlar.
Radikal yenilikler, bazen mevcut düzen ve alışkanlıkları ortadan kaldırarak, yerine tamamen farklı
uygulama ve davranışların gelmesine sebep olabilirler. Bazen de çevresel faktörlerdeki belirsizlikleri
artırarak, bir işletme ya da endüstrinin dönüşümünü sağlayabilirler (Tushman ve Anderson, 1986).

18

 
Radikal yenilikler vasıtasıyla mevcut şartların değişmesi ve yeni uygulamaların yürürlüğe konması,
yeni ihtiyaçları ve dolayısıyla başka yeniliklerin yapılmasını da gerekli kılabilir. Bu yönüyle radikal
yenilikler bireylerin, işletmelerin ve ekonomik sistemlerin yenileşmesinde ve dönüşümünde önemli bir
faktör olarak ortaya çıkmaktadırlar.
Artımsal yenilikler: Mevcut ürün, hizmet ve süreçler üzerinde yapılan yeni değimler, farklılıklar
ekleme ve çıkarmalar vasıtasıyla ortaya çıkan yenilikler ise artımsal (Kademeli) yenilikler olarak
değerlendirilmektedir. Artımsal yenilikler genel olarak, radikal yenilikler üzerinde birtakım iyileştirmeler,
değişiklikler ya da eklemeler yapılarak gerçekleştirilir. Bu yönüyle artımsal yenilikler, radikal yeniliklerin
zaman içerisinde daha çok gelişmesine ve olgunlaşmasına dolayısıyla da daha fazla katma değere
dönüştürülmesine neden olur.
Artımsal yenilikleri, radikal yeniliklerin devamı ve tamamlayıcısı olarak düşünmek mümkündür.
Örneğin; cep telefonu ortaya çıktığı ilk dönem itibariyle radikal bir yenilik olarak değerlendirilmekle
birlikte zaman içerisinde kademeli olarak radyo, kamera, wap uyumu gibi özelliklerin eklenmesiyle
ortaya çıkan yenilikler de artımsal yenilik olarak değerlendirilmektedir.
Radikal ve artımsal yenilik ilişkisi: Radikal ve artımsal yenilikler zaman içerisinde birbirini
tamamlayan yeniliklerin sürdürülebilirliğini sağlayan bir özellik sergilerler. Radikal yeniliklerin ortaya
çıkması her zaman mümkün olmadığı gibi çoğu zamanda oldukça maliyetli bir süreci gerektirir. Bu
nedenle her ne kadar, firmalar için önemli bir rekabet üstünlüğü sağlayacak fırsatlar sunmuş olsalar da
küçük ve orta boy ölçekteki birçok firmanın katlanabileceği maliyetlerin üzerinde bir finansal altyapıyı
gerektirirler. Buna rağmen küçük firmaların da, zaman zaman büyük firmaların gerçekleştiremediği
radikal yeniliklerle pazara girdikleri de görülmekte ve bu sayede önemli rekabet avantajı elde
etmektedirler (Noori, 1990).
Radikal yeniliklerin süreklilik arzetmelerinin zorluğundan ve yüksek yatırımlar gerektirmesinden
dolayı çoğu zaman birçok firma, artımsal yeniliklerle pazarda rekabet üstünlüğü yakalayabilmenin
yollarını aramaktadırlar. Bu nedenle, pazardaki yeni ürün ve hizmetler üzerinde bir takım ekleme ve
iyileştirmeler yaparak artımsal yenilikler sayesinde, pazar paylarını koruyabilmekte, yeni pazarlara
açılabilmekte ve kar maksimizasyonu sağlayabilmektedirler.
Radikal yenilikler çoğu zaman, artımsal yeniliklere ihtiyaç duyarlar ve bu yolla daha fazla katma
değer sağlayacak yapıya dönüşürler. Artımsal yenilikler, bazen mevcut bir radikal yenilik üzerinde
yapılan değişimlerle, bazen ekleme ya da çıkarmalarla bazen de birkaç farklı yeniliğin bir araya
getirilerek ortaya yeni bir ürün ya da hizmetin çıkarılmasıyla gerçekleşebilmektedir. Bazen de, mevcut
olan bir ürün, hizmet ya da teknolojinin kullanım alanını değiştirmekle de bir yenilik sağlanabilmektedir.
1980’li yıllarda Asya firmaları, Avrupa ve Amerikan firmalarına karşı artımsal ve taklide dayanan
yenilikler üzerine kurulmuş yenilik stratejileriyle meydan okudular. Bu stratejileri önemli ölçüde başarılı
olmuştur. Bu başarının altında yatan en temel neden ise Asya firmalarının artımsal yeniliklerdeki
etkinlikleri ve iş süreçlerindeki dramatik gelişmeleri olmuştur (Leifer, 2000, s.2). İlginçtir ki, Amerikan
firmalarının buna cevabı daha düşük maliyetli ve yüksek kaliteli artımsal yeniliklere odaklanan bir strateji
olmuştur.
Firmaların uzun dönemli büyümeleri ve sürdürülebilir rekabetçi özellikleri için radikal yeniliklere
önem vermeleri kaçınılmazdır. Ancak bu rekabetçiliğin sürdürülebilir olması ve korunması da artımsal
yenilikler yoluyla sağlanabilecektir (Leifer, 2000, s.2; Christiansen, 1997).

Meydana Getirdiği Değişim ve Farklılıklara Göre Yenilikler


Yenilikler meydana getirdiği değişim ve farklılıklar açısından yıkıcı ve destekleyici olmak üzere iki
grupta incelenir. Yıkıcı ve destekleyici yenilikler bazı yönlerden radikal ve artımsal yeniliklerle benzer
özelliklere sahip olsalar da meydana getirdiği etkiler açısından oldukça farklıdırlar.
Yıkıcı yenilikler: Yıkıcı yenilikler, mevcutlardan tamamen farklı olmakla birlikte yaşadığımız,
çalıştığımız ve öğrendiğimiz sosyal yaşantımıza ilişkin davranışlarımızı ve algılarımızı da kökten
değiştiren yeniliklerdir. Yıkıcı yenilikler çok sık gerçekleşmemekle birlikte, çoğu zaman mevcut olanın
19

 
hükmünü ve geçerliliğini ortadan kaldıran ve yerine tamamen yeni durum ve şartları getiren yeniliklerdir.
Schumpeter (1934) tarafından isimlendirilen yaratıcı yıkım “creative destruction” ifadesi de belli
ölçüde yıkıcı yenilikleri ifade etmek için kullanılmıştır. Çünkü yaratıcı yıkım etkisi yapan yeni gelişmeler
yeni ürünlerin, üretim yöntemlerinin, pazarların ve örgüt biçimlerinin geliştirilmesiyle, eskilerin
kaybolmasını ve bu devinimin sürekli olarak devam etmesini ifade etmektedir (Schumpeter, 1974, s.83).
Bu bağlamda yıkıcı yenilikler, bir taraftan yeni oyunlar ya da oyun kuralları getirirken diğer taraftan da
öncekilerin hükmünü ve geçerliliğini tamamen ortadan kaldırmaktadır. Örneğin; buharlı makinenin icat
edilmesi, elle yapılan üretimi ortadan kaldırmış; bilgisayarın icat edilmesi yeni bir çağın açılmasını
beraberinde getirmiştir.
Destekleyici yenilikler: Destekleyici yenilikler, mevcut ürünlerin performansını artırmaya yöneliktir
ve radikal özelliklere sahip olabileceği gibi artımsal özelliklere de sahip olabilirler. Bu yeniliklerin en
önemli amacı, mevcut pazardaki temel müşteri gruplarınca kullanılan mevcut ürün ve hizmetlerin yeni
ihtiyaçları karşılayacak şekilde performan artışını sağlamaktır (Uzkurt, 2008, s.39).
Yıkıcı ve destekleyici yenilikler arasındaki ilişki, radikal ve artımsal yenilikler arasında yukarıda izah
edilen ilişki biçimiyle benzerlik gösterir. Bu yönüyle destekleyici yeniliklerin zamanla, destekleyici
yeniliklerle iyileştirilerek ve geliştirilerek olgunlaşması sağlanır. Dolayısıyla radikal bir gelişmeyle
başlayan yenilik sürecinin, destekleyici yeniliklerle olgunluğa ulaştırılarak toplumsal ve ekonomik katma
değerinin artırılması sağlanır.

Kullanım Alanlarına Göre Yenilikler


Kullanım alanlarına ve değişimin odak noktasına göre yenilikler, ürün-hizmet ve süreç yenilikleri olarak
sınıflandırılmaktadır. Bunlara ek olarak, ürün ve hizmetlerin pazarlama yöntem ve stratejilerinde yapılan
yenilikleri ifade etmek için pazarlama yeniliği kavramı kullanılmaktadır.
Ürün-Hizmet yeniliği: Pazarda varolan ürün ve hizmetlerin mevcut özellikleri ve kullanım alanları
dikkate alındığında, bunlardan tamamen farklı ya da önemli ölçüde değiştirilmiş bir ürün ve hizmetin
üretilmesi ürün-hizmet yeniliği olarak tanımlanmaktadır. Bu yenilikler ürünle ilgili ise ürün yeniliği,
hizmetle ilgili ise hizmet yeniliği olarak adlandırılmaktadır. Ancak günümüzde ürün ve hizmetlerin
birçok sektörde iç içe geçmiş bir özellik sergilemesinden dolayı ürün ve hizmet yeniliklerin birbiriyle çok
yakın ilişki içerisinde olduğunu söylemek mümkündür.
Ürün ve hizmet yenilikleri, daha önce mevcut olmayan eşsiz ve benzersiz bir ürün ve hizmetin pazara
sunulması şeklinde ortaya çıkabilir. Buna ek olarak, mevcut ürün ve hizmetlerde çeşitli boyutlarda
değişiklikler yapılmak suretiyle artımsal yenilikler şeklinde de ürün ve hizmet yenilikleri yapılabilir.
Mevcut ürün ve hizmetlerde artımsal olarak yapılacak yenilikler, bazen ürün ve hizmetin kullanım
alanlarını değiştirmek suretiyle, bazen de ürün ve hizmetin değerini artıracak iyileştirme ve farklılaştırma
yapmak suretiyle gerçekleşebilir. Her iki durumda da hem mevcut müşterilerin ihtiyaçları maksimum
düzeyde karşılanmış olur hem de yeni ihtiyaç alanlarına cevap olabilecek çözümler üretilerek yeni pazar
bölümlerine girmek için bir fırsat yaratılmış olur.

www.kitapyurdu.com, www.yemeksepeti.com gibi internet siteleri


hizmet yeniliği kapsamında değerlendirilebilir mi? Neden?

Süreç yeniliği: Süreç yeniliği, ürün ve hizmetlerin üretim öncesi tedarik; üretim süreci ve üretim
sonrası dağıtım şekillerinde, verimlilik ve değer artışını sağlamak amacıyla yapılan değişim ve
farklılıkları kapsamaktadır. Bu alanlarda firma ya mevcut sistemini tamamen değiştirerek ya da mevcut
sisteminde belirli değişiklik ve düzeltmeler yaparak bir değişim yaratabilecektir (Uzkurt, 2008, s.40).
Süreç yeniliği firmaya önemli avantajlar sağlayabilecektir. Bunların başında; hammaddede, zaman ve
personel istihdamında tasarruf sağlayarak maliyetlerin azaltılması ve kalitenin iyileştirilmesi gibi faktörler
gelmektedir. Müşterilere sağlanan faydalar ise ürün ve hizmetlere ulaşmada rahatlık, çabukluk ve etkinlik
sağlanması ve patentlerin korunmasıyla ilgili karşılaşılan sorunların üstesinden gelmede yardımcı
çözümler üretilmesi gibi avantajlar sayılabilir. Süreç yenilikleri sayesinde, gerek firmaya gerekse
20

 
müşterilere sağlanan bu faydalarla birlikte firma, önemli bir rekabet üstünlüğü yakalama fırsatına sahip
olacaktır (Ise, 1995, s.41).
Pazarlama yenilikleri: Pazarlama sürecinin tamamını kapsayacak şekilde ya da pazarlama sürecinin
herhangi bir aşamasına yönelik olarak anlayış, uygulama ve süreçlere ilişkin yapılan yenilikler pazarlama
yeniliği olarak kabul edilirler. Pazarlama yeniliği, müşteri ilişkilerinde yeni bir tekniğin uygulanması
şeklinde ortaya çıkabileceği gibi yeni pazarlara girişte uygulanacak yeni bir pazarlama stratejisi olarak da
meydana gelebilecektir. Yeniliklerin ekonomik katma değerinin artırılmasında, etkin pazarlama
stratejilerinin önemli olduğu düşünüldüğünde, bu yeniliklerin pazarlanmasında da yeni pazarlama
uygulamalarının geliştirilmesi oldukça önem kazanmaktadır.

Teknoloji Yoğunluğuna Göre Yenilikler


Yenilikler, içerdikleri teknolojik yoğunluğa ve gerçekleşme ve kullanılma sürecinde teknolojiye
bağımlılıklarına göre teknolojik ve teknolojik olmayan yenilikler olarak iki gruba ayrılırlar.
Teknolojik yenilikler: Teknolojik yenilikler, mevcut teknoloji ya da yeni geliştirilen teknik bir
ilerlemeye dayalı olarak geliştirilen ve önemli ölçüde teknolojik ağırlığa sahip yeniliklerdir. Teknolojik
yenilikler, yeni bir ürünün üretim ve tasarımında kullanılan bir teknoloji olabileceği gibi hizmetlerin
sunumunu ya da hazırlanmasını kolaylaştıracak ve etkinlik sağlayacak herhangi bir teknolojik gelişme de
olabilir.
Teknolojik olmayan yenilikler: Teknolojik olmayan yenilikler, kullanımında ve ortaya çıkmasında
önemli ölçüde teknolojiye bağlı olmayan yeniliklerdir. Teknolojik olmayan yenilikler, yeni bir
örgütlenme biçimi, yönetim anlayışı ya da ücretlendirme sistemi olabileceği gibi ürün ve hizmetler için
yeni bir pazarlama tekniği, yeni bir pazar bulma ya da müşteriler yeni bir iletişim şekli olabilir.
Teknolojik ve teknolojik olmayan yenilikler gerçekleşme sürecinde, çoğu zaman birbirlerine ihtiyaç
duyarlar ve birbirlerini tamamlayan bir sistem içerisinde gerçekleşirler. Teknolojik bir yeniliğin sosyal ve
ekonomik katma değerini artırabilmek için yine o yeniliğin çeşitli pazarlama stratejileriyle pazara
sunulması gerekmektedir. Bu da teknolojik bir yeniliğin, teknolojik olmayan bir yenilikle değer
kazanması anlamına gelmektedir. Benzer şekilde teknolojik yeniliklerin bir işletmede gerçekleşmesi için
o işle ilgilenen personelin motivasyonu, çalışma sistemi, ücretlendirilmesi ve örgütlenme biçimleri
önemli hale gelecektir. Bu da teknolojik gelişmelerin, teknolojik olmayan yeniliklerle desteklenmesi ve
motive edilmesinin önemini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla teknolojik ve teknolojik olmayan yenilikler,
birbiriyle koordineli bir şekilde gerçekleştirildiği zaman toplumsal ve ekonomik katma değerleri artacak
ve taraflar için getirisi yüksek olacaktır.
Teknolojik ve teknolojik olmayan yenilik ayrımına benzer bir şekilde, teknik ve yönetimsel yenilik
ayrımı da yapılmaktadır (Afuah, 2003, s.14). Teknik yenilikler, ürün, hizmet ve süreçlerin
geliştirilmesinde kullanılan teknik özelliği ağır basan yenilikleri ifade ederken; daha çok yönetim
süreçleri ve örgütlenme biçimleriyle ilgili geliştirilen yeni yöntemler ise yönetimsel yenilikler olarak
adlandırılmaktadır (Kimberly ve Evanisko, 1981).

Diğer Yenilik Sınıflandırmaları


Yukarıda belli özelliklerine göre en sık isimlendirilen yenilik çeşitleri izah edildi. Bunların dışında da öne
çıkan özellikleri dikkate alınarak bazı yenilik isimlendirmeleri yapılmaktadır. Bunlar, çok çeşitli olmakla
birlikte burada sıkça rastlanılan; toplumsal ve örgütsel (Organizasyonel) yeniliklerden bahsedilecektir.
Toplumsal yenilik: Toplumsal yenilik, toplumun tamamının ya da belirli bir bölümünün yaşamını
kolaylaştıracak ve etkileyecek yeniliklerdir. Toplumsal yenilikler, mevcutlar üzerinde bir gelişme
yapılarak ortaya çıkarılabileceği gibi tamamen yeni bir şey de olabilirler.
Toplumsal yenilikler, diğer yenilik çeşitlerini de içine alan kapsamlı bir yenilik olarak düşünülebilir.
Başka bir ifadeyle toplumsal yenilik, toplumun yaşamını kolaylaştıracak ya da yaşam standardını
artıracak bir ürün, hizmet ya da bunların sunuluş biçimleri olabilir. Örneğin; e-devlet ya da vatandaşların
bürokratik işlemlerini internet üzerinden yapabilmelerine olanak sağlayan yenilikler, toplumsal
21

 
yeniliklerdir. Bu bağlamda toplumsal yenilikler teknolojik olabileceği gibi teknolojik olmayabilir de.
Toplumsal yeniliklerin gerçekleşmesiyle önemli ölçüde istihdam artışı, sağlık, çevre, bölgesel gelişmişlik,
eğitim, kamu hizmetleri gibi alanlarda pozitif bir ilerleme kaydedilmesi beklenmektedir. Toplumsal
yenilikler sadece devlet tarafından yapılan yenilikler olarak algılanmamalı, sivil toplum örgütleri ve kâr
amacı güden kuruluşlar tarafından da toplumun yaşam standardını ve refahını artıracak yenilikler
yapılabilir.
Örgütsel yenilikler: Örgütsel yenilikler ürün, hizmet, süreç, pazarlama ve yönetimsel alanlarda
yapılan yenilik süreçlerini de kapsayan ve bu alanlardaki yeniliklerle etkileşim içderisinde ortaya çıkan
yeniliklerdir. Bu bağlamda örgütsel yenilik işletmelerin ticari uygulamalarında, işyeri
organizasyonlarında ve dış ilişkilerinde yeni bir yöntemin uygulanması şeklinde tanımlanabilir (Oslo
Manual, 2005). Bu konu başka bir ünitede ayrıntılı bir şekilde incelenecektir.

YENİ ÜRÜN GELİŞTİRME SÜRECİ


Günümüz rekabet şartları, bütün firmaları yeni ürün ve hizmet geliştirmeye zorlamaktadır. Özellikle
rekabetin yoğun olduğu pazarlarda faaliyet gösteren firmaların, rakiplerin yeniliklerine karşılık olarak
yeni bir ürün ve hizmetle hamle yapamadıkları takdirde önemli zorluklarla karşı karşıya
kalabilmektedirler. Firmaları yeni ürün ve hizmet geliştirmeye iten nedenleri şu şeklide sıralamak
mümkündür:

• Pazardaki rekabetin artması

• Yenilik yapmanın, rekabetin temel unsurlarından birisi haline gelmesi

• Teknolojinin değişim hızının artması

• Tüketicilerin yenilik beklentilerinin artması


• Tüketicilerin daha bilinçli hale gelmesi

• Bilgi ve iletişim teknolojisindeki gelişmeye bağlı olarak bilgi ve enformasyonun hızlı yayılması

• Firmaların uluslararası pazarlara yönelik işbirliklerinin artması

• Firmaların daha esnek ve yenilikçi yapıya sahip olmaları

• Uluslararası pazarlardaki sınır ve kısıtların önemli oranda azalması


• Firmaların yeni pazar arayışları

• Ekonomik, ekolojik ve sosyo-kültürel çevredeki değişim hızının artması


Yukarıda sayılan nedenler, günümüz firmalarını yenilik yapma konusunda motive edici ve zorlayıcı
bir rol oynamaktadır. Özellikle pazardaki rekabette yeniliğin, en önemli dinamiklerden birisi haline
gelmesi, firmaları yenilikçilik konusunda daha hassas kılmaktadır. Teknolojideki değişim hızının artması
ve bilişim teknolojilerindeki gelişmeye bağlı olarak bilgi ve enformasyonun hızlı paylaşımı firmaları
yenilik yapmaya motive etmektedir. Diğer taraftan, çevresel değişimler (Ekonomik, ekolojik, sosyo-
kültürel vs.) yeni ihtiyaç ve dolayısıyla yeni ihtiyaç alanları ortaya çıkarmaktadır. Nitekim ürün yaşam
dönemleri giderek kısalmakta ve bu da firmaları, ürünlerini sürekli yenilemeye zorlamaktadır.

Firmaları yeni ürün ve hizmet geliştirmeye iten nedenler nelerdir?

Yeni Ürün Kavramı


Yeni ürün, mevcut ya da alternatif ürünlerden önemli ölçüde farklı özellik ve kullanım alanlarına sahip;
tamamen yeni ya da mevcutlardan hareketle yeni geliştirilmiş ürünlerdir. Bu bağlamda işletme, Ar-Ge
çalışmaları ya da yeni bir bilimsel bulgu sonucunda orya çıkan yeni bir fikri radikal sayılabilecek bir
yeniliğe dönüştürebilir. Ancak yeniliklerin sadece tamamen yeni olan radikal yenilikleri kapsamadığını,
22

 
mevcutlar üzerinde birtakım artımsal değişimler yaparak ortaya çıkarılan yeni ürünleri de kapsadığının
altını çizmek gerekmektedir. Mevcut ürün ve hizmetlerde yapılacak değişikliklerin çok sıradan ya da yeni
bir fayda sağlamayan önemsiz bir değişim olması, o ürünün yeni ürün olduğu anlamına gelmeyecektir.
Artımsal değişimlerin yeni bir ihtiyaca karşılık gelmesi ya da mevcut ihtiyacı karşılamada sağladığı
kolaylık ve avantaj açısından mevcut ürünlere göre tüketiciler tarafından tercih edilebilir olması
gerekmektedir.

Yeni Ürün Çeşitleri


İşletme literatüründe yeni ürünler sınıflandırılırken, tamamen yeni ya da mevcutlar üzerinde yapılan
değişikliklerle ortaya çıkan yeni ürünlerin dışında da farklı kategoriler olduğu görülmektedir. Bu
çerçevede yeni ürünler, işletmeler ya da pazar (Tüketiciler) açısından yeni olarak nitelendirileceği gibi
hem işletme hem de pazar için yeni olabilecektir. Bu bağlamda yeni ürün çeşitlerini şu şekilde
gruplandırmak mümkündür:
Tamamen (İcat olarak) yeni olan ürünler: Bu ürünler yeni bir bilimsel gelişmeye, bir buluşa ya da
Ar-Ge çalışması sonucunda ortaya çıkan yeni bir fikre dayalı olarak geliştirilen ve daha önce benzeri
olmayan yeni ürünleri kapsamaktadır. Bu tür yenilikler, diğer yeniliklere göre çok sık yapılan yenilikler
olarak ortaya çıkmazlar. Bu yenilikler aynı zamanda artımsal olarak geliştirilecek yeni ürünler için de
önemli bir başlangıç noktası oluştururlar.
Pazar için yeni olan ürünler: Bu tür ürünler, diğer yeni ürünler gibi yeni geliştirilmiş ürünler
olmanın ötesinde, mekansal bir farklılıktan dolayı yeni olma özelliğine sahip ürünlerdir. Gerçekte bu tür
ürünler vardır ve başka pazardaki tüketiciler tarafından kullanılmaktadır. Ancak tüketiciler tarafından
bilinmeyen ya da kullanılmayan bir pazara ilk defa sunulması halinde bu tür ürünler de yeni ürünler
olarak değerlendirilmektedir. Bu bağlamda ilgili pazar için yeni olan bu tür ürünlerin pazarlanmasında ve
tutundurulmasında yeni ürünler için izlenen stratejilerin izlenmesi faydalı olacaktır.
İşletme için yeni olan ürünler: Pazarda daha önceden benzerleri mevcut olan ve başka işletmeler
tarafından üretilen ancak, ilgili ürünü üretmeye başlayan bir işletme için yeni olan ürünleri
kapsamaktadır. Bu tür ürünleri yeni üretecek işletmeler için özellikle yeni teknolojik altyapı, yeni insan
kaynağı, yeni üretim teknikleri ve yeni dağıtım kanalı gerektirmesinden dolayı yeni olarak
nitelendirilmesi önemlidir.
İşletmeler bazen, teknolojik gelişmeler işletmelere yeni ürün vehizmet üretmeleri konusunda ilham
kaynağı olurlar. Teknolojik gelişmelerin dışında da bazen işletmeler mevcut ürünlerinde çeşitli ekleme,
basitleştirme ya da iki farklı ürünü birleştirme yaparak yeni bir ürün geliştirirler, bazen de mevcut ürünün
kullanım alanını, pazarını, özelliklerini ya da konumlandırmasını değiştirerek ortaya yeni bir ürün
çıkarabilirler. Her durumda da yeni ürünlerin mevcutlara oranla tercih edilebilir üstünlüklerinin olması,
sosyal ya da ekonomik faydalarının gözlenebilir oranda yüksek olması önemli olmaktadır. Aksi takdirde,
yeni olarak üretilen ürünlerin pazardaki tüketiciler tarafından benimsenme oranı oldukça düşük olacak ve
bu da yeni üründen beklenen ekonomik getirinin düşük olması sonucunu doğuracaktır.

Yeni Ürün Geliştirme Süreci


Yeni ürün geliştirme süreci üretilecek yeniliğin türüne, alanına ve boyutuna bağlı olarak farklı aşamalar
gerektirse de, genel olarak her yeni ürün geliştirme sürecinin belirli ortak aşamalara sahip olduğu
söylenebilir. Geleneksel yeni ürün geliştirme süreçleri Ar-Ge ile başlayan ve pazara sunmakla son bulan
bir takım aşamalar zinciri sonucunda gerçekleşmekte ve konuyla ilgili kitapların çoğunda bu süreç ardışık
ve tek yönlü bir model ile ifade edilmeye çalışılmaktadır. Bu sürecin başlangıç noktası Ar-Ge ve bitiş
noktası da pazar olmaktadır. Ancak, pazar odaklı işletme anlayışı, pazarların dinamik, değişken yapısı,
bilişim sistemlerinin ve teknolojinin hızlı değişimi gibi nedenler bu süreci tamamen tersine çevirmiştir.
Bu çerçevede yeni ürün geliştirme süreci, öncelikle pazardaki ihtiyaç ve istekleri tespit ederek ve rakip
ürünlerin özelliklerini, teknoloji ve bilimdeki gelişmeleri de dikkate alan bir süreçle başlamış ve bu
doğrultuda elde edilen bilgi ve enformasyon, yeni ürün geliştirme sürecinin başlangıç noktasını
oluşturmuştur. Bu dönüşüm klasik yeni ürün geliştirme sürecinin aksine, pazarı ve tüketicilerin istek ve
23

 
ihtiyaçlarındaki değişimi yeniliklerin merkezine koymuştur. Buna paralel olarak, yeni ürün geliştirme
sürecinin aşamaları, klasik anlayışta olduğu gibi ardışık değil her bir aşamanın sürekli intreaktif bir
şekilde birbiriyle etkileşim içinde olduğu bir süreci beraberinde getirmiştir. Bu süreç aynı zamanda, yeni
ürünlerin pazara sunulmasıyla sona ermemekte pazardaki tüketicilerin tepki, görüş ve önerileri
doğrultusunda yeni ürünlerin sürekli olgunlaştırılmasıyla devam ettirilmektedir.

Şekil 2.1: Yeni Ürün Geliştirme Süreci

Kaynak: Altunışık vd., (2006)

Şekil 2.1’de yeni ürün geliştirme sürecinin aşamaları görülmektedir. Şekilden de görülebileceği üzere,
yeni ürün geliştirme süreci işletmenin genel amaç ve stratejilerine bağlıdır. Sürecin ilk üç aşaması
kavramsal çabaları kapsarken, som üç aşaması ise yeni ürünlerin somut olarak geliştirilip pazara
sunulması söz konusudur (Altunışık v.d, 2006).
Yeni ürün geliştirme süreci, pazardaki değişimlerin izlenmesi ile başlamaktadır. Pazardaki
değişimler; tüketicilerin istek ve ihtiyaçlarının tespiti, makro ve mikro çevre faktörlerindeki değişimin ne
tür ihtiyaç alanları (Yeni pazar) oluşturduğunun tespitini ve pazardaki rekabetle ilgili bilgilerin
toplanmasını ve işletmeye aktarılmasını kapsamaktadır. Bununla birlikte teknolojik ve bilimsel
ilerlemeler de, yeni ürün geliştirme sürecinde, pazarın ihtiyaçlarıyla birleştirilerek bir başlangıç noktası
oluşturabilmektedir.
Pazarın ihtiyaçları, makro ve mikro çevre faktörlerindeki değişimler, teknolojik ve bilimsel
gelişmelere ilişkin bilgi ve enformasyon elde edildikten sonra işletme içerisinde bu bilgilerin, ilgili
birimler tarafından paylaşılıp yorumlanır. Bu paylaşımdan hareketle, pazara hangi özelliklere sahip yeni
ürün sunulacağı konusunda fikirler geliştirilir. Bu fikirler doğrultusunda, geliştirilecek ürünlerin,
işletmenin strateji ve politikaları ile teknolojik ve insan kaynağı altyapısıyla birlikte değerlendirilir.
Üretim departmanı tarafından geliştirilen yeni ürün öncelikle, pilot bir pazar testine tabi tutulur ve daha
sonra ticarileştirme sürecine geçer. Pazara sunulan yeni ürünlere ilişkin tüketici tepkileri incelenerek
kabul şansı yüksek ve rekabetçi bir yeni ürün için sürekli iyileştirmeler yapılarak süreç devam ettirilir. Bu
sürecin aşamaları arasındaki iletişim tek taraflı değildir. Her aşama bir ya da birkaç önceki aşamayla
sürekli olarak işbirliği halinde yeni ürünün en iyi şekilde geliştirilmesi için etkileşimde bulunur.

Yeni Ürünlerin Başarısızlık Nedenleri


Pazara sunulan yeni ürünlerin önemli bir kısmının pazarda başarısız olduğu görülmektedir. Bu
başarısızlık oranının iyimser tahminle yüzde 80-85 civarında olduğu ifade edilmektedir. Bu da pazara
sunulan her 100 üründen 80-85’nin pazarda başarısız olduğu anlamına gelmektedir ki bu oldukça
önemlidir. Çünkü, yeni ürün geliştirme ve pazara sunma süreci oldukça maliyetli ve yatırım gerektiren bir
süreçtir. Bu yatırımlar, yeni ürünlerin ticarileştirilmesiyle elde edilecek gelir ile telafi edilemediği
takdirde, işletmeler için ciddi sorunlara neden olabilmektedir. Yeni ürünlerin başarısızlığı çok farklı
nedenlere bağlı olabilir. Bunları şu şekilde sıralamak mümkündür (Kinnear ve Bernhardt, 1986, s.313-
316; Berkowitz vd. 1997, s.298; Bradley, 1995, s.483):
• Tüketicilerin ihtiyaçlarını belirlemede yapılan yanlışlıklar

• Yeni ürünlerin pazarlanmasında bütünleşik bir anlayışla hareket etmemek


24

 
• Pazara sunumda yanlış zamanlama

• Fiyatlamada yanlışlık
• Konumlandırmada ve reklamlarda yapılan hatalar

• Rekabetçi özelliklerinin yetersiz olması

• Yüksek maliyetler
• Yeni ürünün özellik, fayda ve kullanım şeklinin tüketicilere doğru aktarılamaması
• Önemsiz ayrıntılar üzerine odaklanmak

YENİLİKLERİN YAYILMASI VE BENİMSENMESİ


Yeniliklerin yayılması ve benimsenmesi bir taraftan yeniliklerin başarısını gösterirken, diğer taraftan da
yeniliği üretenler açısından ekonomik getirisinin ne kadar sürede elde edileceğine ilişkin bir gösterge
olarak kabul edilebilir. Bu süreçlerin, toplumda nasıl gerçekleştiği ve bu süreçleri hızlandırmak için
nelere dikkat edilmesi gerektiği aşağıda incelenmektedir.

Yeniliklerin Yayılması
Yeniliklerin yayılması, ortaya çıkan yeniliklerin toplumun önemli bir kesimi, ilgili işletmeler, sektörler
pazarlar ve ülkeler tarafından kullanımının yaygınlaşmasını ifade eder. Yeniliklerin yayılma hızı ve
kapsamı, yeniliklerden elde edilecek sosyal ve ekonomik faydayı maksimize etmede oldukça önemli bir
rol oynayacaktır. Yeniliklerin çok sınırlı bir kitleye ulaşması, yenilikten beklenen ekonomik ve sosyal
faydanın da düşük olmasını sağlayacak ve böylece yenilik çalışmalarının etkinliğini düşürecektir.
Yeniliklerin yayılma hızı aynı zamanda diğer yeniliklerin geliştirilmesine de olumlu katkı sağlayacaktır.
Yayılma sürecinde kurulan işbirlikleri, tarafların tek başlarına ulaşamayacakları ve elde edemeyecekleri
bilgi, teknoloji ve diğer kaynaklara ulaşma imkanı sağlayarak bir sinerji ortaya çıkaracaktır (Oslo
Manual, 2005).
Rogers (1995, s.5) yeniliklerin yayılmasını sosyolojik açıdan ele almış ve yeniliklerin sosyal sistemin
üyeleri arasında, belirli bir süre içerisinde bir takım iletişim kanallarıyla iletilmesi ve paylaşılması olarak
tanımlamıştır. Yeniliklerin yayıldığı sosyal sistemin üyeleri, birbirleriyle etkileşerek ve birbirlerine bilgi
sağlayarak, hem yeniliklerin paylaşımını hızlandırırlar hem de yeniliklerle ilgili belirsizlikleri ortadan
kaldırırlar.
Yukarıdaki tanım dikkate alındığında yeniliklerin yayılmasının dört temel bileşen üzerine bina
edildiği görülmektedir. Bunlar; yeniliğin kendisi, sosyal sistem, iletişim kanalı ve zamandır.
Sosyal sistem, bireyler, gruplar ve organizasyonlar gibi alt sistemlerden oluşan ve belirli konuları ve
ortaya çıkan problemleri birbirleriyle paylaşan bütünleşmiş bir yapı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yeniliklerin yayılması her ne kadar sosyal sistem içerisinde gerçekleşse de sosyal sistemin yapısı da
yeniliklerin yayılmasında yönlendirici bir rol oynayabilir. Bu nedene sosyal sistemin yapısı ve üyelerin
özellikleri, yeniliklerin yayılmasını hızlandırabildiği gibi engelleyebilir de. Sosyal sistem içerisinde
yeniliğin yayılma hızını etkileyen faktörleri; normlar, fikir liderliği, değişim temsilcileri olarak sıralamak
mümkündür. Normlar, sitemin üyeleri tarafından benimsenmiş davranış kalıplarını ifade ederler ve
yenilikçi davranışa sahip bireylerin oluşturduğu sistemlerde, yenilikler hakkındaki paylaşımlar daha fazla
gerçekleşir. Fikir liderleri, toplumun diğer bireyleri üzerinde önemli bir yönlendirici role sahip olduğu
için onlar tarafından söylenen sözlerin ve davranış biçimlerinin diğer bireyler tarafından benimsenme
oranı oldukça yüksek olur. Değişim temsilcileri, değişimi yönetenler tarafından toplumun kararlarını
etkilemek üzere yetkilendirilmiş bireylerdir. Bu temsilciler, toplumun yeniliklere ihtiyacı olduğunu
hissettirmek, yenilikler hakkında bilgi ve enformasyon sağlamak gibi görevleri yerine getirerek,
yeniliklerin yayılmasına katkı da bulunurlar. Örneğin; doktorların sağlıkla ilgili bir yenilik konusunda
hastalarını bilgilendirmesi ya da yenilikten yararlanma yönünde ikna etmeye çalışmaları gibi.

25

 
Yeniliklerin yayılmasının bir diğer bileşeni olan iletişim kanalları, genel olarak bireysel ve kitlesel
iletişim araçlarının yeniliğe ilişkin bilgi, enformasyon ve ikna çabalarının paylaşılmasıyla ortaya çıkar.
Kitlesel iletişim kanalları, özellikle yenilikler hakkında bilgi ve enformasyon sağlamada etkili olurlar.
Bireysel iletişim kanalları ise yeniliklerin benimsenmesi ve yeniliklerin gerektirdiği tutum ve
davranışların değiştirilmesinde önemli rol oynar. Yeniliklerin yayılma sürecindeki zaman kavramı ise
yayılmanın hızını ve benimseme karar sürecini içermektedir. Yeniliklerin özelliklerine göre, her bir
yeniliğin ne kadar sürede toplumun ne kadarlık bir kesimine yayılacağı önem kazanmaktadır. Bu, hem
işletmelerin yenilikten bekledikleri ekonomik katkının kısa sürede yaratılması hem de toplumun daha kısa
sürede yenilik kaynaklı yaşam standardının yükselmesi açısından önemlidir.

Yeniliklerin Benimsenmesi
Yeniliklerin yayılmasıyla ilişkili bir diğer kavram olan yeniliklerin benimsenmesi, ortaya çıkan
yeniliklerin başkaları tarafından geliştirilmesi ve uygulanması sürecini ifade eder (Damanpour, 1991).
Başka bir ifadeyle yeniliklerin benimsenmesi, birey ve organizasyonların, yeniliklerden haberdar
olmalarından benimseme ve uygulamalarına kadar ki geçen süreci kapsar. Bu bağlamda yeniliklerin
benimsenme hızı da yeniliklerin katma değerini artırma açısından önemli bir faktördür.
Yeniliğin benimsenmesi ve sosyal yapı içerisindeki dağılım süreci daha önceki araştırmacılar
tarafından S eğrisi ile açıklanmaya çalışılmıştır (Rogers, 1995: 258; O’Hare, 1988). Şekil 2.2’de
görüldüğü gibi yenilik ilk çıktığı zamanlarda, yavaş yavaş benimsenmeye başlar. Daha sonra benimsenme
oranı hızla artmaya başlar ve belirli bir noktadan sonra benimsenme oranı tekrar yavaşlamaya başlar. Bu
çerçevede S eğrisi, yeniliklerin benimsenme oranını yavaş başlangıç, uçuşa geçme, hızlı artış ve daha
sonra yavaşlayarak düşüşe geçme olmak üzere dört aşamada gerçekleştiğini varsaymaktadır (O’Hare,
1988).

Şekil 2.2: Yeniliklerin Benimsenme Süreci

Kaynak: Rogers (1995: 253), Ryan and Gross (1945)

Yeniliğin benimsenme hızı yeniliğe ilişkin bazı faktörlerden etkilenecektir. Bu faktörleri nispi avantaj,
uyumluluk, karmaşıklık, denenebilirlik ve gözlemlenebilirlik olarak sınıflandırmak mümkündür (Rogers,
1995, s.207).
Nispi avantaj (Relative advantage): Nispi avantaj, yenilikle ilgilenen tarafların, alternatiflere göre
kıyasladıklarında o yenilikle ilgili algıladıkları nispi faydayı ifade eder. Yeniliği benimseyecek taraf,
ilgilendiği yeniliğin, alternatiflerinden farklı olarak ekonomik ve kârlı olması, düşük maliyetli olması
sosyal prestijinin daha fazla olması ve problemlerini en iyi çözecek alternatif olması konularında ikna
olmalıdır. Aksi takdirde, alternatiflerinden tercih edilebilir bir üstünlüğe sahip olmayan yeniliklerin
benimsenme ihtimali de düşük olacaktır.
Uyumluluk (Compatibility): Uyumluluk, yeniliğin hitap ettiği hedef kitlenin (Birey, toplum ya da
organizasyonun) değer, inanç ve geçmiş deneyimleriyle uyumlu olması ve ihtiyaçlarına en iyi cevabı
verebilecek bir özelliğe sahip olmasını ifade etmektedir. Yenilikler, hedef kitlenin inanç ve değerleriyle
26

 
uyumlu, geçmiş deneyimlerine göre olumlu bir imaja sahip ve ihtiyaçlarını maksimum düzeyde
karşılayabildiği ölçüde benimsenme hızı yüksek olacaktır.
Karmaşıklık (Complexity): Karmaşıklık, yeniliğin potansiyel kullanıcıları tarafından özellikleri ve
kullanımı gibi konulardaki anlaşılırlık derecesini ifade etmektedir. Yeniliğin karmaşıklık derecesi,
kullanıcıların o yenilikle ilgili daha önceki bilgi, tecrübe ve uzmanlıklarına göre farklı düzeylerde
algılansa da, anlaşılırlığı ve sadeliği olmayan yeniliklerin yayılma hızı yavaş olabilecektir. Teknik
özelliklere sahip olan yenilikler belirli bir derecede uzmanlık ve bilgi bikrimi gerektirebilirler. Bu tür
yeniliklerin yaygınlaşması için de, toplumun bu konularda kısa sürede bilgi ve tecrübe kazanabileceği
eğitim çalışmalarının yapılması önem arzetmektedir. Örneğin; bilgisayarın ortaya çıktığı ilk yıllarda
bilgisayar kullanım kurslarının yaygın olması gibi.
Denenebilirlik (Trialability): Denenebilirlik, yeniliklerin kullanıcıları tarafından, sahip olmadan
önce belirli düzeyde kullanabilme ve tecrübe edebilme derecesini ifade eder. Kullanıcılar ilk çıkan
yenilikleri henüz satın almadan, belli ölçüde test edip, ihtiyaçlarına uygunluğunu ve tercih edilebilirliğini
öğrenmek isteyebilecektir. Bu nedenle yeniliklerin denenebilirlik imkânına sahip olması, yayılımı için
önem arzetmektedir. Örneğin; yeni model bir otomobille ilgili olarak otomobil bayileri tarafından
müşterilerine test sürüşü imkânının sağlanması ya da yeni çıkan bir içeceğin marketlerde stand açılarak
müşterilere tattırılması gibi.
Gözlemlenebilirlik (Observability): Gözlemlenebilirlik, yeniliğin sonuçlarının kullanıcılar
tarafından satın alınmadan görülebilirliğini ifade etmektedir. Bazı yeniliklerin kullanımı ve sonuçları, kısa
vadeli olduğu için sonuçların kısa sürede gözlenmesi mümkün iken; bazı yeniliklerin sonuçlarının ise
ortaya çıkması uzun zaman alabilmektedir. Yeniliklerin sonuçlarının satın alma öncesi tüketiciler
tarafından gözlenebilir olması, yenilikleri tercih etmede etkili olacaktır. Kısa sürede sonuçlarının ortaya
çıkması mümkün olmayan yeniliklerin sonuçları için daha önce deneyip kullananların tecrübeleri
aktarılmak suretiyle potansiyel kullanıcılara belli ölçüde fikir verilmiş olacaktır. Nitekim yeni üretilen bir
zayıflama ve kondisyon aletinin sonuçlarını göstermek için firmaların, reklamlarında bu yeniliği kullanan
insanların tecrübelerini aktarmaları buna bir örnek olarak gösterilebilir.

Yenilikleri Benimseme Kategorileri


Yeniliklerin benimsenme hızı, yeniliklerin yukarıda sayılan özelliklere sahip olmasına bağlı olmakla
birlikte yeniliğin kullanıcılarının, yeniliklere bakış açısı ve benimseme konusundaki isteklilikleri ve
tutumlarına bağlı olarak da değişecektir. Örneğin; bazı kullanıcılar, yenilikleri ilk çıktığı anda kullanma
isteklilik ve arzusunda olurken, bazıları ise toplumun önemli bir kısmı kullandıktan sonra o yeniliği satın
almayı tercih edebilmektedir. Bu da kullanıcı olan birey ve örgütlerin, sosyal, kişisel ve kültürel
yapılarına bağlı olarak değişmektedir. Yenilikleri benimseyenler üzerinde yapılan araştırmalar
kullanıcıları, yenilikleri benimseme önceliklerine göre beş kategoride incelemişlerdir (Rogers, 1995,
s.261). Bunlar; yenilikleri benimseme önceliklerine göre yenilikçiler, erken benimseyenler, erken
davrananlar, geç kalanlar ve geride kalanlardır (Şekil 2.3).

Şekil 2.3: Yenilikleri Benimseme Katgorileri

Kaynak: Rogers (1995, s.262)

27

 
Yenilikçiler/öncüler (Innovators): Yenilikler çıktığında ilk deneyenler ve kullananlar yenilikçilerdir.
Bu grup yenilikleri benimseme konusunda oldukça istekli ve atak davranırlar. Bu gruptakiler genel
olarak, cesaretli ve riski seven kişilerden oluşmaktadır. Bu grubun oranı toplumda çok fazla olmasa da
yeniliklerin toplumun diğer kesimleri tarafından benimsenmesi açısından oldukça önemlidir.
Erken benimseyenler (Early adopters): Erken benimseyenler, yenilikçilere nazaran toplum ve
sosyal sistemle daha bütünleşik ve toplum tarafından daha fazla referans alınanlardan oluşmaktadır. Bu
gruptakiler, yenilikleri kısa sürede kullanmaya istekli olan ve deneyimleriyle de diğer kullanıcılar
üzerinde önemli bir etkileyici güce sahip olanlardır. Bu yönüyle yeniliği üretenlerin, yeniliklerin kısa
sürede yayılmasını sağlamak için bu gruptakileri bir değişim temsilcisi olarak görmeleri yerinde olacaktır.
Erken davrananlar (Early Majority): Erken davrananlar, ilk iki gruba göre yenilikleri benimseme
konusunda daha ihtiyatlı davranırlar. Erken davrananların yenilikleri benimseme isteklilikleri, erken
benimseyenlerin sayısına bağlı olarak artış göstermektedir. Başka bir ifadeyle erken davrananlar, erken
benimseyenlerin tecrübe ve enformasyonlarına göre yenilikleri benimseme eğilimleri artan bir topluluk
olarak ortaya çıkmaktadır.
Geç kalanlar (Late Majority): Geç kalanlar, yenilikleri benimseme konusunda oldukça şüpheci ve
çekingen davranırlar. Yenilikleri kullanılıp, ortaya çıkan risklerin minimize olduğunu gördükten sonra
yenilikleri benimseyen bu grubun sosyal baskıdan etkilendiği de görülür. Sosyal baskı, bu grubun
yenilikleri benimsemesi üzerinde önemli bir rol oynar.
Geride kalanlar (Laggard): Geride kalanlar, yenilikleri en son benimseyen gruptur. Bu grup, içinde
bulunduğu sosyal grupla çok bağlantısı olmayan bireylerden oluşur. Bu grubun yenilikleri benimseme
eğilimlerini özellikle önceki tecrübeleri ve geleneksel değerleri yönlendirir.
Yeniliklerin benimsenmesinde, bir taraftan yeniliklerin sahip olduğu özellikler etkili olurken, diğer
taraftan da kullanıcıların, sosyla kültürel, ekonomik ve kişisel değerlerinin yönlendirici olduğunu
görmekteyiz. Örgütsel alıcılar için yeniliklerin benimsenmesinde, önemli oranda örgütün sahip olduğu
kültürün etkili olduğunu görmekle birlikte, kendilerini yenilikleri benimsemekten alıkoyan faktörleri;
ekonomik ve örgütsel engeller olmak üzere iki grupta incelemek mümkündür.

Yenilikleri benimsenme kategorisindeki farklılıkların temelinde hangi


unsurlar yatmaktadır? Tartışınız.

Ekonomik engeller: İşletmelerin yeni ürün ve hizmetleri benimseme ve üretmedeki en büyük


korkularını, mevcut ürün ve hizmetlerin satışlarının azalacağı ve dolayısıyla kârlılıklarının düşeceği
endişesi oluşturmaktadır. Bununla birlikte yeni bir teknolojinin ya da sistemin belirlenmesi, bazen mevcut
teknolojiyi yenilemeyi zorunlu kılacaktır. Bu da işletmeler için yeni teknolojiye yatırım yapma anlamına
gelecektir. Bu nedenle yenilikler konusunda işletmeler, ekonomik nedenlerden dolayı isteksiz
davranabilmektedirler.
Örgütsel engeller: Bir işletmede çalışanlar, yeniliklerin kabul edilmesiyle birlikte bazen eski
alışkanlıklarından vazgeçmek ve yeni tekniklere ayak uydurmak gibi alternatifle karşı karşıya
kalabileceklerdir. Bu da statükocu gruplar için yeniliklere karşı bir direnç nedeni olarak ortaya
çıkabilecektir. Benzer şekilde örgüt içerisindeki bazı baskın kişi ya da gruplar, yeniliklerin
benimsenmesiyle birlikte etkilerini kaybedebilecekleri düşüncesine sahip olabilmektedirler. Bu da örgütte
yeniliklerin benimsenmesi konusunda isteksizlik yaratabilecektir.
Bu engeller büyük oranda örgüt içerisinde yeniliğe açık ve yenilikçi çabaları motive den bir kültürün
inşa edilmesi ve bunu destekleyen bir yönetim anlayışıyla aşılabilecektir.

YENİLİKLERİN PAZARLANMASI
Yeni olarak üretilenlerin, yenilik (inovasyon) özelliği kazanabilmesi için ticarileştirilmesi kaçınılmazdır.
Başka bir ifadeyle, toplumun faydasına sunulmayan yeni fikirlerin, gelişmelerin ve icatların, yenilik
özelliği kazanamayacağı ve ekonomik ve sosyal fayda üretemeyeceği açıktır. Bu nedenle yeniliklerin
etkili bir biçimde pazarlanabilmesi yeniliklerin katma değerini artırmak için kaçınılmazdır.
Yeniliklerin, hedef kullanıcıları tarafından ihtiyaca uygunluklarının hissettirilmesi ve kısa sürede
benimsenmesinin sağlanması, pazarlamanın sorumluluğunda olup yeniliklerin pazarlanması için yeni
28

 
pazarlama teknikleri üretmeyi gerektirmektedir. Yeni ürün ve hizmetlerin, tüketiciler tarafından kabul
şansını artırmak ve benimsenme süresini kısaltmak için pazarlama departmanı öncelikle, tüketicilerin
istek ve ihtiyaçlarını tespit edecek mekanizmaya sahip olmalı, tüketicileri etkileyen sosyal, kültürel,
ekonomik ve psikolojik faktörleri analiz etmeli ve bu çevresel şartlardaki değişimlerin tüketicilerde ne tür
yeni ihtiyaç alanları yarattığını doğru belirlemelidir. Bu sayede tüketici ihtiyaçlarına en iyi tepkiyi
oluşturacak yeni ürün ve hizmetler için de önemli bir başlangıç noktası oluşturmalıdır. Pazarlamanın bu
fonksiyonunu gerçekleştirebilmesi için işletmenin tamamını kapsayacak bir pazar odaklı kültürün inşa
edilmesi ve dinamik yapıdaki bir işletme bilgi sisteminin kurulmasıyla mümkün olabilecektir.
İşletmenin, katılımcı bir pazar odaklı yenilik stratejisi oluşturabilmesi için dinamik bir müşteri
odaklılık stratejisine, etkili bir örgütsel sisteme ve örgütsel bağlılığı yüksek yetenekli çalışanlara ihtiyacı
bulunmaktadır (Doyle ve Bridgewater, 1998, s.10-12). Dinamik müşteri odaklılık stratejisi, müşteri
ihtiyaçlarının tespit edilmesi, yenilikçi çözümlerin üretilmesi, müşteri tatmini sağlayan ürünlerin
üretilmesi ve uzun dönemli bir perspektife sahip olmakla gerçekleşecektir. Etkili bir örgütsel sistemin
temel unsurları ise; temel örgütsel süreçlerin yapılandırılması, fonksiyonel takımların çapraz işbirliği,
ağyapıların ve işbirliklerin oluşturulması ve güçlü markaların yaratılmasıdır. Örgütsel bağlılığı yüksek
yetenekli çalışanlara, vizyon sahibi bir lidere sahip olmakla, yetenekli personele odaklanmakla, beceri,
eğitim ve geliştirme odaklılıkla, motivasyon ve örgütsel bağlılıkla, yetkilendirme ve süreç merkezli
olmakla gerçekleşecektir.
Çevresel değişimlerin dinamik olduğu dikkate alındığında, müşteri ihtiyaçlarının da sürekli değişeceği
ve dolayısıyla yeni ihtiyaç alanları ortaya çıkacağı muhtemeldir. Bu bağlamda pazarlama departmanı,
sadece yenilik üzerine odaklanan bir stratejik anlayışla değil, sürekli yeni ihtiyaç alanları ve yeni pazarlar
araştırarak bu alanlara uygun yeni ürün ve hizmetlerin sunulmasını sağlayacak dinamik bir anlayışla
hareket etmelidir.
Pazarlama bir taraftan yeni ürün ve hizmetlerin pazarda benimsenmesini ve yaygınlaşmasını
sağlarken, diğer taraftan da kendi pazarlama araçlarında, yöntemlerinde ve anlayışında da yenilikler
yapmak durumundadır. Pazarlamanın yenilikçi olmasını zorunlu kılan nedenleri; sınırların kalkması,
müşteri beklentilerinin ve değişim hızının artması olarak sıralamak mümkündür (Doyle ve Bridgewater,
1998, s.3). Ülkeler ve pazarlar arasındaki sınırların önemli ölçüde yok olması, bilgi, enformasyon ve
etkileşim hızının artışını ve bu hızlı trafiğin de pazarların birbirlerinden daha hızlı etkileşimini ve
dönüşümünü beraberinde getirmiştir. Çevresel faktörlerdeki değişime ve rekabete dayalı olarak
işletmelerin, pazara daha yenilikçi sunumlarla çıkmalarına bağlı olarak, tüketicinin beklentileri de
artmıştır. Dolayısıyla bu faktörler pazarlamanın, yeni ürün ve hizmetlerin pazarda etkili bir şekilde
sunumunu ve rekabet üstünlüğü sağlayacak yeni pazarlama stratejilerini geliştirmelerini zorunlu kılmıştır.
Pazarlamanın, bir taraftan klasik dört elemanı olan ürün, fiyat, dağıtım ve tutundurma elemanları
üzerinde yenilikler yapmaya çalışırken, diğer taraftan da yeni pazarlar, etkili müşteri ilişkileri yönetimi,
konumlandırma, marka yaratma ve stratejik işbirlikleriyle iş modelleri geliştirmede de yenilikler yapması
gerekli hale gelmiştir.
Pazarlamanın yeniliklerle, pazarda sürdürülebilir başarıyı yakalamasında kullanabileceği en önemli
dinamiklerden birisi de ürün ve hizmetlerle sunulan değer yenliliklerdir. Değer yeniliği, müşteriye
sunulan her türlü yeni önerinin, mevcutlardan ve alternatif yeniliklerden daha fazla ihtiyaca karşılık
vermesinin bir göstergesidir. Yeni ürün ve hizmetlerin pazardaki başarı şansı önemli ölçüde, bu ürün ve
hizmetlerle sunulan değer konusunda yapılan yeniliğe bağlı olarak değişecektir (Kim ve Maugborne,
2004). Ürün ve hizmetlerle birlikte sunulan değerin, tüketici tarafından kabul edilebilir olması tüketici
tarafından bu değerlerin nasıl algılandığına bağlı olacaktır. Dolayısıyla müşteri kendisine sunulan değere
karşılık ödeyeceği parasal ve parasal olmayan değere göre test ettikten sonra kararını verecektir.
Müşterinin sunulan fayda ile ödeyeceği bedeli birlikte değerlendirmesi, bizi müşteri değeri kavramına
götürecektir ki bu da, yen ürün ve hizmetlerin pazardaki başarısında önemli ölçü de belirleyici olacaktır.
Müşteri değerinin artırılması da yine işletmenin pazar odaklı bir anlayışla hareket edip pazardaki
müşterilerin istek ve ihtiyaçlarına karşılık gelecek en iyi cevabı hazırlamak ve bunu da etkili bir şekilde
sunmakla mümkün olacaktır. Müşteri değeri oluşturmada sadece sunulan ürün ve hizmetlerin özellikleri
dikkate alınmayıp, üretim öncesi müşterinin ihtiyaçlarının tespitinden başlayan ve satış sonrası süreçleri
de kapsayan kapsamlı bir alanda gerçekleşmesi önem arzetmektedir.

29

 
Resim 2.1: Yenilik çeşitleri ve yeniliğin yayılması.

30

 
Özet

Yenilikler, özelliklerine göre farklı Yeniliklerin kısa süre içerisinde hedef kitle
sınıflandırmalara tabi tutulmaktadır. Bu tarafından benimsenip, toplumun önemli bir
sınflandırmalardan en sık kullanılanları, kısmına yayılması, yeniliklerin ekonomik ve
yenilikleri etki derecelerine, yarattığı değişimin sosyal katma değerinin gerçekleşmesi açısından
boyutlarına, kullanım alanlarına ve teknoloji oldukça önem arzetmektedir. Yeniliklerin
yoğunluklarına göre yapılan sınıflandırmalardır. yayılması yeniliklerin özelliklerine, sosyal
Boyutlarına ve etki derecelerine göre yenilikler, sisteme, iletişim kanallarına ve zamana bağlı
radikal ve artımsal yenilikler; değişimin ve olarak gerçekleşmektedir. Yeniliklerin
farklılığın boyutuna göre yıkıcı ve destekleyici benimsenmesi ise yeniliklerin nispi avantajına,
yenilikler; kullanım alanlarına göre ürün-hizmet, hedef kitlenin inanç, değer, tecrübe ve yaşam
süreç ve pazarlama yenilikleri; teknolojik tarzına uyumluluğuna, karmaşıklı derecesine,
yoğunluklarına göre teknolojik ve teknolojik denenebilirlik özelliğine ve sonuçlarının
olmayan yenilikler olarak sınıflandırılmaktadır. gözlenebilirliğine bağlı olmaktadır. Bu nedenle
yeniliklerin kısa sürede hedef kitlesi tarafından
Rekabbettin artması, teknolojideki ilerlemeler,
benimsnemsini sağlamak için firmaların,
tüketicilerin daha bilinçli olması ve uluslararsı
özelliklere dikkat etmesi ve bunlara ilişkin
sınırların kalkması gibi nedenler, firmaları yeni
çözümler üretmesi gerekmeketdir.
ürün geliştirme konusunda zorlamaktadır. Yeni
ürün geliştirme süreçleri daha önceleri Ar-Ge Yeniliklerin benimsenmesine ilişkin olarak
merkezli olup, Ar-Ge, üretim ve pazarlama bireylerin kişisel değerleri ve kişilik özellikleri de
fonksiyonlarının işbirliğiyle gerçekleşir. Bu önem arzetmektedir. Bu çerçevede yapılan
süreçte Ar-Ge tarafından geliştirilen yeni araştırmalar yeniliği benimseyenleri, yenilikçiler,
ürünlerin üretimi yapılır ve pazarlama deprtamanı erken benimseyenler, erken davrananlar, geç
tarafından pazara sunulurdu. Günümüz de ise bu kalanlar ve geride kalanlar olmak üzere beş
süreç pazar merkezli olup, önce pazarın istek ve kategoride toplamışlardır. Bu kategorilerin
ihtiyaçları ile rekabet düzeyi belirlendikten sonra özelliklerinin tanınması ve buna göre bu gruplara
yeni ürün ve hizmetlerin geliştirilmesi sağlandı yeniliklerin sunulması yeniliklerin başarısı için
ve etkili pazarlama stratejileriyle pazara önemli olacaktır.
sunulmaya başlandı.
Yeniliklerin pazardaki başarısı önemli ölçüde
Yeni ürünlerin pazardaki başarı şansının önemli onların ticarileştirilmesiyle yakından ilgilidir.
ölçüde düşük olduğu görülmektedir. Bunun en Çünkü yeniliklerin ticarileştirilmesi
önemli nedenleri arasında ise tüketici (Pazarlanması) eknomik ve sosyal katma değer
ihtiyaçlarını belirlemedeki yetersizlikler, yanlış üretmesi için önemlidir. Bu nedenle yeniliklerin
pazarlama stratejileri, yüksek maliyetler ve başarısı için her bir pazara ilişkin yenilik
rekabetçi konumlandırmanın yetersiz oluşu stratejisinin geliştirilmesi ve etkin bir şekilde
gelmektedir. yürülüğe konması gerekmektedir. Başarılı bir
yenilik statejisi için de pazar odaklı bir firma
anlayışının varlığı kaçınılmazdır. Ancak bu
sayede, pazar ve rekabet bilgisiyle, çevresel
değişimlere ilişkin enformasyon işletmeye
aktarılacak ve bunların doğrultusunda kabul şansı
yüksek yenilikler üretilebilecektir.

31

 
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdakilerden hangisi yenilik 5. Aşağıdakilerden hangisi firmaları yeni ürün ve
sınıflandırmalarından birisi değildir? hizmet geliştirmeye iten nedenlerden biri
değildir?
a. Boyutlarına ve etki derecesine göre yenilikler
a. Uluslararası pazarlardaki sınır ve kısıtların
b. Meydana getirdiği değişim ve farklılıklara önemli oranda azalması
göre yenilikler
b. Firmaların daha esnek ve yenilikçi yapıya
c. Ortaya çıkış biçimlerine göre yenilikler sahip olmaları
d. Kullanım alanlarına göre yenilikler c. Firmaların yeni pazar arayışları
e. Teknolojik yoğunluğuna göre yenilikler d. Yeni ürün ve hizmet geliştirmenin düşük
2. Cep telefonlarına zaman içerisinde kademeli maliyetli olması
olarak radyo, kamera, wap uyumu gibi e. Tüketicilerin yenilik beklentilerinin artması
özelliklerin eklenmesiyle ortaya çıkan yenilikler
aşağıdaki türlerden hangisine örnektir? 6. Aşağıdakilerden hangisi yeni ürünlerin
başarısızlık nedenlerinden birisi değildir?
a. Radikal Yenilikler
a. Rekabetçi özelliklerinin yetersiz olması
b. Yıkıcı Yenilikler
b. Pazara sunumda yanlış zamanlama
c. Süreç Yeniliği
c. İkame ürünlerin yanlış analiz edilmesi
d. Artımsal Yenilikler
d. Önemsiz ayrıntılar üzerine odaklanmak
e. Teknolojik Olmayan Yenilikler
e. Yeni ürünün özellik, fayda ve kullanım
3. Ürün ve hizmetlerin üretim öncesi tedarik;
şeklinin tüketicilere doğru aktarılamaması
üretim süreci ve üretim sonrası dağıtım
şekillerinde, verimlilik ve değer artışını sağlamak 7. Aşağıdaki ifadelerden hangisi yeniliğin
amacıyla yapılan değişim ve farklılıkları benimsenmesi ve sosyal yapı içerisindeki
kapsayan yenilik türü aşağıdakilerden hangisidir? dağılımını doğru olarak tanımlamaktadır?
a. Pazarlama Yenilikleri a. Yenilik ilk çıktığı zamanlarda, hızlı bir
b. Destekleyici Yenilikler şekilde benimsenmeye başlar. Daha sonra
benimsenme oranı yavaşlamaya başlar ve
c. Ürün-Hizmet Yeniliği belirli bir noktadan sonra benimsenme oranı
d. Yıkıcı Yenilikler tekrar hızlanmaya başlar

e. Süreç Yeniliği b. Yenilik ilk çıktığı zamanlarda, yavaş yavaş


benimsenmeye başlar. Daha sonra
4. Ürün, hizmet, süreç, pazarlama ve benimsenme oranı hızla artmaya ve belirli bir
yönetimsel alanlarda yapılan yenilik süreçlerini noktadan sonra benimsenme oranı tekrar
de kapsayan ve bu alanlardaki yeniliklerle
yavaşlamaya başlar
etkileşim içderisinde ortaya çıkan yenilik türü
aşağıdakilerden hangisidir? c. Yenilik ilk çıktığı zamanlarda, yavaş yavaş
benimsenmeye başlar. Daha sonra
a. Toplumsal Yenilik
benimsenme oranı düşüş gösterir ve belirli
b. Destekleyici Yenilikler bir noktadan sonra benimsenme oranı tekrar
c. Ürün-Hizmet Yeniliği artmaya başlar

d. Örgütsel Yenilikler d. Yeniliğin benimsenmesi ve sosyal yapı


içerisindeki dağılımı bulunduğu topluma gore
e. Süreç Yeniliği farklılıklar gösterir
e. Yeniliğin benimsenmesi ve sosyal yapı
içerisindeki dağılımı süreç içerisinde değişim
göstermez

32

 
8. Aşağıdakilerden hangisi yeniliğin benimsenme Kendimizi Sınayalım Yanıt
hızını etkileyen faktörlerden biri değildir? Anahtarı
a. Değişkenlik 1. c Yanıtınız yanlış ise “Yenilik Çeşitleri”
b. Nispi avantaj başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

c. Uyumluluk 2. d Yanıtınız yanlış ise “Boyutlarına ve Etki


Derecesine Göre Yenilikler” başlıklı konuyu
d. Karmaşıklık yeniden gözden geçiriniz.
e. Gözlemlenebilirlik 3. e Yanıtınız yanlış ise “Kullanım Alanlarına
Göre Yenilikler” başlıklı konuyu yeniden gözden
9. Yenilikleri kısa sürede kullanmaya istekli olan
geçiriniz.
ve deneyimleriyle de diğer kullanıcılar üzerinde
önemli bir etkileyici güce sahip grup 4. d Yanıtınız yanlış ise “Diğer Yenilik
aşağıdakilerden hangisidir? Sınıflandırmaları” başlıklı konuyu yeniden
gözden geçiriniz.
a. Yenilikçiler/Öncüler
b. Geride Kalanlar 5. d Yanıtınız yanlış ise “Yeni Ürün Geliştirme
Süreci” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.
c. Geç Kalanlar
6. c Yanıtınız yanlış ise “Yeni Ürünlerin
d. Erken Benimseyenler Başarısızlık Nedenleri” başlıklı konuyu yeniden
gözden geçiriniz.
e. Erken Davrananlar
7. b Yanıtınız yanlış ise “Yeniliklerin
10. Aşağıdakilerden hangisi etkili bir örgütsel Benimsenmesi” başlıklı konuyu yeniden gözden
sistemin temel unsurları arasında yer almaz? geçiriniz.
a. Temel örgütsel süreçlerin yapılandırılması 8. a Yanıtınız yanlış ise “Yeniliklerin
b. Alanında uzman çalışanlara sahip pazarlama Benimsenmesi” başlıklı konuyu yeniden gözden
ekibi geçiriniz.

c. Fonksiyonel takımların çapraz işbirliği 9. d Yanıtınız yanlış ise “Yenilikleri Benimseme


Kategorileri” başlıklı konuyu yeniden gözden
d. Ağyapıların ve işbirliklerin oluşturulması geçiriniz.
e. Güçlü markaların yaratılması 10. b Yanıtınız yanlış ise “Yeniliklerin
Pazarlanması” başlıklı konuyu yeniden gözden
geçiriniz.

33

 
Sıra Sizde Yanıt Anahtarı
Sıra Sizde 1 Sıra Sizde 3
Yenilik, bir çok farklı aşamayı içeren geniş Firmaları yeni ürün ve hizmet geliştirmeye iten
kapsamlı bir faaliyettir. Bu bağlamda bir yenilik nedenleri şu şeklide sıralamak mümkündür:
süreci, kendi içerisinde çok farklı yenilikleri • Pazardaki rekabetin artması
içeren çeşitli aşamalardan meydana
gelebilmektedir. Bazen birden fazla alanda • Yenilik yapmanın, rekabetin temel
yapılan yeniliklerin birleştirilmesi ya da bir unsurlarından birisi haline gelmesi
alanda kullanılan bir teknoloji, ürün ya da sürecin
• Teknolojinin değişim hızının artması
başka alanlara transferiyle de yenilik
gerçekleşebilmektedir. Bu çerçevede bir yenilik • Tüketicilerin yenilik beklentilerinin artması
çok farklı türdeki yeniliklerin bileşiminden
• Tüketicilerin daha bilinçli hale gelmesi
oluşabilmekte ve yapılan sınıflandırmalardan
birkaçının özelliğini taşıyabilmektedir. Bu • Bilgi ve iletişim teknolojisindeki gelişmeye
nedenle yeniliklerin sınıflandırılmalarında çok bağlı olarak bilgi ve enformasyonun hızlı
keskin sınırların olduğunu söylemek doğru yayılması
olmayacaktır.
• Firmaların uluslararası pazarlara yönelik
Sıra Sizde 2 işbirliklerinin artması

Hizmet yeniliği genellikle var olan hizmeti • Firmaların daha esnek ve yenilikçi yapıya
sağlamanın yeni bir yolunun bulunması veya yeni sahip olmaları
bir hizmetin bulunması şeklindedir (Smith, 2006,
• Uluslararası pazarlardaki sınır ve kısıtların
s.23). Bu bağlamda ele aldığımızda gerek önemli oranda azalması
kitapyurdu, gerekse de yemeksepeti internet
siteleri var olan hizmeti sağlamanın yeni bir yolu • Firmaların yeni pazar arayışları
olarak karşımıza çıkmaktadır. Daha önce
• Ekonomik, ekolojik ve sosyo-kültürel
genellikle telefon vasıtası ile verilen yemek çevredeki değişim hızının artması
siparişleri artık tek bir “tıkla” verilir hale
dönüşmüştür, benzer şekilde kitapçılara giderek Sıra Sizde 4
kitap almanın yerini de internet siteleri Sosyal sistem içindeki bireyler yenilikleri aynı
almaktadır. zamanda kabul etmezler. Yeniliklerin
benimsenmesinde, bir taraftan yeniliklerin sahip
olduğu özellikler etkili olurken, diğer taraftan da
kullanıcıların, sosyla kültürel, ekonomik ve
kişisel değerlerinin yönlendirici olduğu
söylenebilir. Tüm bu değerler kullanıcıların
farklı zamanlarda yenilikleri kabul etmesine
neden olmaktadır.

34

 
Yararlanılan Kaynaklar
Afuah, A. (2003). Innovation Management: Leifer, M. (2000). Singapore’s Foreign Policy:
Strategies, Implementation, and Profits. (2nd. Coping with Vulnerability. London: Routledge.
ed.). NY: Oxford University Pres.
Noori, H. (1990). Managing the Dynamics of
Altunışık, R., Özdemir Ş., Torlak Ö. (2006). New Technology: Issues in Manufacturing
Modern Pazarlama. İstanbul: Değişim Yayınları Management. New Jersey: Prentice Hall Inc.

Christiansen, J.A. (1997). Learning to Improve O’Hare, M. (1988). Innovate! How to Gain and
Innovation Performance: The Role of the Sustain Compatitive Advantage. Blackwell.
General Manager. Doctoral Dissertation,
Oslo Manual (2005). Guidelines for Collecting
INSEAD.
and Interpreting Innovation Data. OECD &
Damanpour, F. (1991). Organisational Euorostat Manual. (Çev: TÜBİTAK, 2006,
Innovation: A Meta-analysis of Effects of Oslo Kılavuzu, Yenilik Verilerinin Toplanması
Determinants and Moderators. Academy of ve Yorumlanması için İlkeler. 3. Baskı, Ankara).
Management Journal. 34 (3), 555–590.
Rogers, E.M. (1995). Diffusion of Innovations.
Doyle, P. ve S. Bridgewater. (1998). Innovation (4th ed.). New York: The Free Pres.
in Marketing. Oxford: Butterwoth-Heinemann.
Schumpeter, J.A. (1934). The Theory of
Ise, M. (1995). Entrepreneural Innovation: Economic Development. Cambridge: Harvard
Beyond Schumpeter. Creativity and Innovation University Press.
Management. 4 (1), 1995.
Schumpeter, J.A. (1974). Kapitalizm, Sosyalizm
Kim, W.C. ve R. Mauborgne. (2004). Blue ve Demokrasi. Cilt I: Kapitalizm. (Çev: T.
Ocean Strategy. Harvard Business Review. 1–9. Akoğlu). İstanbul: Varlık Yayınları.

Kimberly, J. R. ve Evanisko, M. J. (1981). Tushman, M.L. ve Anderson, P. (1986).


Organizational Innovation: The Influence of Technological Discontinuities and
Individual, Organizational and Contextual Organizational Environments. Administrative
Factors. Academy of Management Journal. 24 Science Quarterly. 31, 439–465.
(4), 689-713.

35

 
3






Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Tarihsel süreçte yenilikle ilgili geliştirilen modelleri açıklayabilecek,
Yeniliğin difüzyonunu (yayılmasını) ve benimsenmesini etkileyen unsurları özetleyebilecek,
Toplumsal yenilikle ilgili hayatınızdan örnekler verebilecek,
Yeniliğin demokratikleştirilmesini açıklayabilecek,
Girişimci, girişimcilik ve yenilikçi girişimcilik kavramlarını tanımlayabilecek,
Tüketici yenilikçiliğini ve çeşitlerini tanımlayabilecek
bilgi ve becerilere sahip olabileceksiniz.

Anahtar Kavramlar
Yenilik Modelleri Yeniliğin Demokratikleştirilmesi

Yeniliğin Difüzyonu (Yayılması) ve Benimsenmesi Yenilikçi Girişimcilik

Açık ve Kapalı Yenilik Modelleri Tüketici Yenilikçiliği

Toplumsal Yenilik

İçindekiler
 Giriş
 Yenilikle İlgili Geliştirilen Modeller
 Doğrusal Yenilik Modelleri
 Doğrusal Olmayan Yenilik Modelleri
 Açık ve Kapalı Yenilik Modelleri
 Toplumsal Yenilik
 Yeniliğin Demokratikleştirilmesi
 Yenilikçi Girişimcilik
 Tüketici Yenilikçiliği

36

 
Yeniliğin Teorik Altyapısı,
Modern Anlayış ve
Uygulamaları
GİRİŞ
Sürdürülebilir kalkınma ve refah seviyesinin artırılması, tüm toplumların ulaşmak istedikleri en temel
amaçlar arasında yer almaktadır. Ancak söylem olarak kolay olan bu hedefler ciddi ve yorucu bir
çalışmayı kaçınılmaz kılmaktadır. Dünyanın küçük bir köy haline geldiği günümüz küresel ortamında,
ülkeler arasındaki sınırlar önemini yitirmiş ve rekabet, geçmişle kıyaslanamayacak boyutlara ulaşmıştır.
Ülkelerin sahip oldukları rekabet güçleri, dünya ekonomisi içerisinde nerede konumlanacaklarının önemli
bir göstergesidir. Rekabet açısından avantajlı bir konum elde etme noktasında yenilik (inovasyon)
kavramı anahtar bir role sahiptir. Zirâ yenilik göstergeleri açısından önde olan ülkelerin gelişmiş ülkeler
olması bilinen bir gerçektir ve bu sonuç, sürdürülebilir kalkınma ve refah seviyesi arasında pozitif yönlü
bir ilişkinin varlığına işaret etmektedir.

Ünite boyunca yenilik, İngilizce innovation kelimesinin eşdeğeri


olarak kullanılacaktır. Yenilik kelimesinin inovasyon kelimesini tam olarak karşılayıp
karşılamadığı hakkında özet bilgi için (Uzkurt, 2008, s. 17)’ye bakılabilir.

Önceleri yenilik denildiğinde daha dar kapsamlı olarak sadece teknolojik gelişmeler dikkate alınırken,
günümüzde yenilik kavramının kapsamı önemli ölçüde genişlemekte ve teknolojik gelişmelerin yanı sıra,
yeni pazarlara ulaşmaktan, yeni enerji kaynakları üretmeye kadar birçok farklı alanda yenilikler
yapılabilmektedir. Bu süreç kaynakların etkin ve verimli dağılmasına katkı sağlayarak, maliyetlerde
rekabet gücünü artırıcı olumlu katkıları da beraberinde getirmektedir. Yenilik sadece; yeni fikir, bilgi, icat
ve teknolojilerin ortaya çıkarılması olarak algılanmamalı, aynı zamanda bu unsurların toplumsal bir fayda
ortaya çıkarması ve ticarileştirilmesi üzerinde de durulmalıdır. Ticarileştirilme sürecinde etkin pazarlama
stratejilerinin geliştirilmesi, bunu destekleyen örgütsel bir yapının kurulması ve ulusal düzeyde
fonksiyonel ve dinamik bir yenilik ağının kurulması kaçınılmazdır (Uzkurt, 2008, s.1,10). OECD ve
Avrupa Komisyonu’nun birlikte yayınladığı Oslo Kılavuzu’nda yenilik, “işletme içi uygulamalarda,
işyeri organizasyonunda veya dış ilişkilerde; yeni veya önemli derecede iyileştirilmiş bir ürün (mal veya
hizmet), veya süreç, yeni bir pazarlama yöntemi ya da yeni bir organizasyonel yöntemin uygulanması
(OECD, 2005, s.46) şeklinde tanımlanmaktadır.
Literatürde yenilik kavramı J. Schumpeter ile özdeşleşmiştir. Schumpeter, yeniliği; yeni ürünler, yeni
üretim yöntemleri, yeni üretim kaynakları, yeni pazarların keşfi ve yeni örgütlenme şekillerinin
oluşturulması olarak beşe ayırmaktadır. Ancak, ekonomiler genellikle ilk iki türe odaklanmış
durumdadırlar. Ürün teknolojisi, ürünlerin nasıl oluşturulacağı ya da geliştirileceği, üretim teknolojisi ise
bu ürünlerin nasıl üretileceği ile ilgili olan bilgi olarak tanımlamıştır. Ürün teknolojisi ve üretim
teknolojileri terimleri aynı zamanda, yeni veya geliştirilmiş mal ve hizmetlerin oluşumunu ifade etmek
için de kullanılır ve ürün ve hizmetler ile ilgili olan bu üretim yöntemlerindeki gelişmeleri yansıtır. Ürün
ve süreç yeniliğinin sosyal ve ekonomik etkileri farklı olabilir. Örneğin, yeni ürünlerin üretilmesinin gelir
ve istihdamın artırılması üzerinde açık bir pozitif etkiye sahip olduğu varsayılırken, süreç yeniliğinde ise,
maliyet azaltıcı doğası nedeniyle belirsizliğin daha fazla olduğu konusunda görüşler vardır (Fagerberg,
2005, s. 6-7).

37

 
Yenilikle ilgili sık sık karmaşık tanımlar verilir. Yeniliğin basit bir tanımı, ekonomik sürece katkı
sağlayan yeni fikirler şeklinde yapılabilir. Bu farklılıklar, yeniliği verimli hale getiren, yenilik için hayati
olan icat, keşif gibi artımsal değişimi ifade etmektedir. Fakat sözü edilen faydalı fikirlerin yayılımı ve
uygulanması için sıkı çalışılması gerektiği gözden kaçırılmaktadır (Mulgan vd., 2007, s. 8).
Rekabeti, sürdürülebilir ve sıradan rekabet (fiyat rekabeti) olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür.
Sürdürülebilir rekabetin temelini oluşturan yenilikler; yeni bir malın üretimi, malın kalitesini yenileme,
yeni bir üretim tekniği geliştirme, yeni piyasalara açılma, yeni bir hammadde kaynağı bulma veya var
olanı ele geçirme ve sanayinin yeni bir organizasyonu şeklinde olabilir (Aktaran: Kumral, 2008, s. 2).
Yenilik; firmalar, bölgeler ve ülkeler arasındaki performans farklılıklarının arkasında yatan nedenleri
açıklayan önemli bir faktördür. Yenilik konusunda başarılı olan firmalar rakiplerine göre daha güçlü bir
yapıya sahiptirler. Yenilikçi ülkeler ve bölgeler, daha az yenilikçi bölge ve ülkelere nazaran daha yüksek
verimliliğe ve gelire sahiptirler. Ülkeler ya da bölgeler, yenilik faaliyet düzeylerini lider ülkelerin ya da
bölgelerin yenilik faaliyetleri düzeylerine yakınlaştırarak onları yakalamak istemektedirler (Fagerberg,
2005, s. 20).
Yenilik uzun soluklu bir süreçtir ve bu konuda toplumsal bilincin oluşması yeniliğin sürdürülebilir
olmasında ve elde edilen faydanın maksimize edilmesinde oldukça önemlidir. Devletin bu konuda gerek
ihtiyaç duyulan yasal düzenlemelerin yapılması, gerekse de altyapının sağlanması noktasında anahtar bir
rolü vardır. Yenilik sürecinde önemli maliyetlere katlanılması gerektiği göz önüne alındığında, yasal
düzenlemelerle fikri mülkiyet haklarının korunmasının önemi daha net anlaşılacaktır. Bu süreçte özel
sektörün yasal koruma ve altyapı yatırımlarıyla teşvik edilmesi gerekmektedir. Sürece üniversitelerin de
başta yapılan akademik çalışmaların sayı ve niteliğinin artırılması olmak üzere her yönüyle katkı
sağlaması sürecin kalıcı olması için büyük önem arz etmektedir. Böylece sağlam bir teorik altyapı ortaya
çıkacak ve karşılıklı işbirliği ortamının doğuracağı sinerji süreçten elde edilecek faydayı dikkate değer
biçimde artıracaktır.
Bu ünite iki kısım olarak tasarlanmıştır. İlk kısımda yenilikle ilgili geliştirilen modellerden; doğrusal
modeller, teknoloji merkezli modeller, pazar merkezli modeller, eş zamanlı ilişki modelleri, interaktif
(etkileşimli) modeller, sistemik ve öğrenen ağ modeli, dinamik yenilik modeli ve Foster’in “S” eğrisi
modeli hakkında bilgi verilecektir. Ünitenin ikinci kısmında ise, modern yenilik anlayış ve uygulamaları
kapsamında; açık yenilik, toplumsal yenilik, yeniliğin demokratikleştirilmesi, yenilikçi girişimcilik ve
tüketici yenilikçiliği üzerinde durulacaktır.

YENİLİKLE İLGİLİ GELİŞTİRİLEN MODELLER


İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yenilik süreci; ekonomi, teknoloji ve yönetim bilimindeki gelişmeler ve
ülkelerin iktisadi kalkınmalarında önemli bir argüman olarak kullanılan sistem yaklaşımının etkisiyle
yenilik modelleri kapsamında ele alınan sistematik bir yapıya kavuşmuştur. Bu anlamda yenilik
modelleri; teknolojik değişme, yeni ürünler ve süreçlerin ortaya çıkış aşamaları ile bu ürün ve süreçlerin
pazara sunulması çalışmalarının en önemli temsilcileri olarak nitelendirilmeye başlanmıştır (Efetürk,
2008, s. 46; Erden, 2009, s. 30).
Şekil 3.1’de yenilik modellerinin sınıflandırması yer almaktadır. Şekilden de takip edilebileceği gibi,
yenilik modelleri öncelikle doğrusal ve doğrusal olmayan modeller olarak ikiye ayrılmaktadır. Doğrusal
modeller; teknoloji merkezli ve pazar merkezli yenilik modellerinden oluşurken, doğrusal olmayan
modeller; eşleştirme modeli, interaktif (etkileşimli) model ve sistemik ve öğrenen ağ modeli olmak üzere
üçe ayrılmaktadır. Teknoloji merkezli yenilik modelleri ise; Utterback ve Abernathy dinamik yenilik
modeli, Tushman ve Rosenkopf teknoloji yaşam döngüsü modeli ve Foster “S” eğrisi modeli şeklinde
sınıflandırılmaktadır. Bu kapsamda izleyen kısımda bu modeller hakkında bilgi verilecektir.

38

 
YENİLİK
MODELLERİ

Doğrusal Modeller Doğrusal Olmayan


Modeller

Teknoloji Merkezli Pazar Merkezli Eşleştirme Modeli İnteraktif Sistemik ve


Yenilik Modelleri Yenilik Modelleri (Etkileşimli) Model Öğrenen Ağ Modeli

Dinamik Yenilik
Modeli

Teknoloji Yaşam
Döngüsü Modeli

S Eğrisi Modeli

Şekil 3.1: Yenilik Modelleri

Kaynak: Trott (2005), O’Sullivan ve Dooley (2009) ve Erdal (2008)’den (Aktaran: Kılınç, 2011, s. 10).

Doğrusal Yenilik Modelleri


Doğrusal modellerden ilki, bilim adamları tarafından yapılan keşiflerin teknoloji yardımıyla ürün
fikirlerine ve mühendisliklere çevrildiği ve ürünün testi için bu keşiflerin tasarımcılar tarafından prototipe
dönüştürüldüğü varsayımına dayanan teknoloji odaklı modeldir. Bu model, genellikle teknoloji itme
modeli olarak da nitelendirilir. Şekil 3.2’de teknoloji itme modeli gösterilmektedir.






Teknoloji itme

Ar-Ge İmalat Pazarlama Kullanıcı

Pazar çekme

Pazarlama Ar-Ge İmalat Kullanıcı

 

Şekil 3.2: Doğrusal Yenilik Modelleri

Kaynak: Trott (2005, s. 23)

Teknoloji itme modelinde Ar-Ge çalışmaları sonucu ortaya çıkan fikirler imalat yoluyla ürüne
dönüşür. Bu ürünler son olarak pazarlama ve satış yoluyla potansiyel tüketicilere ulaşır. Bu modelde
yenilik süreci çoğunlukla farklı rotalar izler. 1970’li yıllarda yenilik sürecinde piyasa, etkin bir rol
oynamıştır. Bu, ikinci doğrusal modele, yani pazar çekme modelinin gelişmesine neden olmuştur (bkz.
Şekil 3.2). Bu model, müşteriler ile yakın etkileşimlerden kaynaklanan yeni fikirlere önayak olarak
pazarlama süreçlerinin rolüne vurgu yapan müşteri ihtiyacı odaklı bir modeldir. Bu modelde ilk etapta

39

 
müşteri ihtiyaçları dikkate alınır. Daha sonra Ar-Ge çalışmaları sonucunda ortaya çıkan fikirler imalat
yoluyla ürüne dönüşür ve tüketiciye ulaşır (Trott, 2005, s. 23).

Teknoloji İtme ve Pazar Çekme modelleri neyi ifade etmektedir? Bu


modeller arasındaki farklılıkların neler olduğunu belirtiniz.

Teknoloji Merkezli Modeller

Dinamik Yenilik Modeli


Utterback ve Abernathy tarafından 1978 yılında geliştirilen dinamik yenilik modeli, bir endüstride ve bu
endüstrideki firmalarda yer alan dinamik süreçler ile ürün ve süreç yeniliğinin değişim oranlarını
açıklamaktadır (Aktaran: Işık ve Kılınç, 2011, s. 22-23). Ürün yeniliği, var olan ürünlerin mevcut
özellikleri ve kullanım alanları dikkate alındığında bunlardan tamamen farklı ya da önemli ölçüde
farklılaştırılmış bir ürün veya hizmetin ortaya konmasını ifade eder. Süreç yeniliği ise ürün ve hizmetlerin
üretim öncesi tedarik, üretim ve üretim sonrası dağıtım şeklerinde, verimlilik ve değişim artışını sağlamak
amacıyla yapılan değişim ve farklılıkları kapsamaktadır (Uzkurt, 2008, s. 40-41).
Dinamik yenilik modelinde teknoloji dönüşüm süreci; akış, geçiş ve spesifik olmak üzere üç
aşamadan oluşmaktadır. Sözkonusu aşamalar yenilik oranı ile ilişkilendirilmiş ve ürün, süreç, rekabet ve
örgüt yönleriyle temellendirilmiştir. Şekil 3.3’te yeniliğin dinamikleri yer almaktadır.

Ürün Yeniliği
Yenilik Oranı

Süreç Yeniliği

Akış Geçiş Spesifik


Aşaması Aşaması Aşama

Şekil 3.3: Yeniliğin Dinamikleri

Kaynak: Aktaran, Işık ve Kılınç (2011, s. 23)

Akış aşaması, değişikliklerin büyük bir bölümünün ilk kez yaşandığı aşamadır. Teknoloji evriminin
akış aşamasında, ürün değişim oranının hızla artması beklenmektedir. Teknoloji akış durumunda olduğu
zaman, firmalar Ar-Ge harcamalarının tam olarak hangi düzeyde olacağı konusunda bir fikir sahibi
olamazlar. Akış aşamasının ilk zamanlarında, süreç yeniliği genellikle ürün yeniliğinin gerisinde
kalmaktadır. Yeni ürünler sayesinde piyasa büyürse, endüstri geçiş aşamasına girebilir. Bir ürün
yeniliğinin piyasaya kabulü ve baskın tasarımın ortaya çıkması geçiş aşamasının temel özellikleridir.
Geçiş aşamasında ürün ve süreç yenilikleri arasında daha sıkı bir bağ oluşmaya başlar. Bu aşamada,
üretim sürecinde kullanılan makine ve teçhizatın özellikleri artırılır ve pahalı ve özelliği artırılmış
ekipmanların fabrikalarda kullanım oranı artar. Şekilden de görülebileceği gibi, geçiş aşamasında ürün
yenilik oranı azalmakta iken, süreç yenilik oranı hızla artmaktadır. Maliyet/kalite değer oranının rekabetin
ana kaynağı olarak ele alındığı spesifik aşamada, ürünler oldukça belirli olmaya başlamıştır ve rakiplerin
40

 
ürünleri arasındaki farklar azalmıştır. Ürün ve süreç yenilik oranının azalmaya başladığı bu aşamada,
ürün ve süreç yeniliği küçük, artımsal basamaklarda gözükmektedir. Ürün performansının artırılmasında
yeniliğin katkısı oldukça fazladır. Yenilik, ürün konusunda müşterilere karşılaştırma ve değerlendirme
imkânı sağladığı zaman, ürün performansında lider konuma geçilebilir. Ürün ve süreç yenilikleri birbirine
bağımlı iken ürün yenilik oranı azalır, süreç yenilik oranı ise artar. Süreç yeniliğinde daha az emek
gücüyle daha özellikli ürünlerin üretilmesi mümkündür (Aktaran: Işık ve Kılınç, 2011, s. 23-24).


Dinamik yenilik modelinde teknolojik dönüşüm süreci hangi


aşamalardan oluşmaktadır?

Tushman ve Rosenkopf Modeli (Teknoloji Yaşam Döngüsü Modeli)


Bir endüstri sektöründeki değişimin sürükleyicisi olan teknoloji evrimi, değişime cevap verebilmek için
girişimcilere bir araç sağlayarak, rekabet avantajı elde etme imkânı verir. Şekil 3.4, teknoloji ve rekabet
avantajı döngüsünü yansıtmaktadır.

Yeni Teknoloji

  

Rakipler firmayı Pratik uygulamalara


takip eder başlanır

Endüstri Firma yeni


standartları teknolojiyi
değişir benimser

Yeni müşteri Firma yeni


beklentileri rekabet avantajı
oluşur geliştirir

  

Şekil 3.4: Teknoloji ve Rekabet Avantajı

Kaynak: Lowe ve Marriott, 2006: 73.

Girişimciler; yeni ürün, hizmet ve süreçler konusunda yeni ticari çözümler ortaya koymak için,
bilimsel ve teknolojik buluşları benimseme ve uygulama yeteneğine sahiptirler. Örneğin, piyasa için yeni
bir ürün, hizmet ya da süreç geliştirerek yeni bir rekabet avantajı elde edebileceklerdir. Bu durum,
genellikle endüstri sektörü için yeni endüstri standartlarının oluşumunu sağlayarak, gelecekte de rekabet
gücünü elde etmek isteyen rekabetçi firmaların bu standartlara sahip olabilmesi noktasında yol gösterici
olacaktır. Bu sayede sektördeki tüm rakipler/rekabetçi firmalar yeni teknolojiyi benimseyeceklerdir.
Sonuç olarak yenilikçi firmalar, yeni bir yenilik faaliyetinde bulunmak ya da teknolojik gelişme sağlamak
durumunda kalmaktadırlar. Firmalar böylece yeniden rekabet avantajı elde edeceklerdir (Lowe ve
Marriott, 2006, s. 73).

41

 
Foster’in “S” Eğrisi Modeli
Dikey eksende adapte olanların kümülatif sayısı (ya da alternatif olarak ürün performansı), yatay eksende
ise zamanın yer aldığı Şekil 3.5, Foster’in “S” eğrisi modelinin işleyişini ortaya koymaktadır. Şekilden
de görülebileceği gibi, üç büküm noktası “S” eğrisini dört farklı aşamaya bölmektedir. İlk büküm
noktası, zaman içerisinde yeniliğin ticari değerini gören girişimcileri temsil etmektedir. İkinci büküm
noktası, standart ya da baskın tasarım ortaya çıktığı zaman oluşmaktadır.

Şekil 3.5: Foster’in “S” Eğrisi


Kaynak: Martinich (2004, s. 1)

Üçüncü büküm noktası, kullanıcı ihtiyaçlarının karşılanması/aşılması ile oluşur ya da daha az


performans artışı beklendiği zaman meydana gelir. S eğrisinin her bir aşaması farklı özelliklere sahiptir.
Yenilik döngüsü süreksiz yenilik ile başlar. Eğer yenilik başarılı olursa, sonraki aşamalarda ilerleme
kaydedilir ve bu durum artımsal yeniliklerin oluşmasını sağlar. İlk aşama, yani yenilik aşaması, farklı
disiplinlerdeki teknoloji deneyimine sahip bilim adamlarını ve mühendisleri içermektedir.

Süreksiz yenilikler, daha önce yeniliğe adapte olanların


(benimseyenlerin) görmedikleri, amacı ve işlevi ile tamamen yeni bir ürünün ortaya
çıkarılması olarak tanımlanabilir (Aktaran: Kılıçer, 2008, s. 211).

Girişimciler yeniliğin ticari değerini gördüklerinde ve yenilik etrafında bir iş kurmayı denediklerinde
“S” eğrisindeki ilk büküm noktası oluşur. Bu aşamanın özellikleri; şüphe, yanılma, hayal kırıklıkları,
korku, uyumsuz sistemler ve bir standardın olmamasıdır. 1970’lerin sonu ve 1980’lerin başındaki kişisel
bilgisayarlar bu duruma güzel bir örnek teşkil etmektedir. Apple, Tandy, KayPro ve diğerleri uyumsuz
sistemleri beraberinde getirmiştir. Bu dönemde yanılgı ve korkular yüzünden insanlar, bilgisayar temelli
robotların evin tüm temizlik işlerini yapacağını ve işlerini ellerinden alacağını düşünmeye başlamışlardır.
Bir sonraki büküm noktası, piyasa talebi standartlaştığı ve birlikte çalışabilirlik mümkün olduğu zaman
oluşur. Standart aşamanın üç özelliği vardır: Standart ya da baskın tasarımın ortaya çıkması, hızlı büyüme
ve endüstri konsolidasyonu. 1980’lerin sonlarında ve 1990’ların başındaki bilgisayar sektörü bu duruma
örnek olarak verilebilir. IBM uyumlu bilgisayar, Intel’den donanımı ve Microsoft’tan işletim sistemlerini
kullanarak baskın tasarım haline gelmiştir. Artımsal yenilikler hız ve işlevsellik konularında iyileştirmeler
sağlamıştır ve tüketicileri 18 ayda bir kendi sistemlerini değiştirmeleri için teşvik etmiştir. Maliyet ve
verimlilik bu aşamanın son bölümünde önemini artırmıştır. Tüketici ihtiyaçları karşılandığı/aşıldığı ya da
bir teknoloji doğal sınırlarına ulaştığında en son büküm noktasına ulaşılır (Martinich, 2004, s. 1-2).

42

 
Doğrusal Olmayan Yenilik Modelleri

Üçüncü Kuşak Yenilik Modelleri-Eşleştirme Modeli


Üçüncü kuşak yenilik modelleri 1980’li yılların başları ile ortalarını kapsar. Teknolojik yenilikler, pazar
ihtiyaçlarının ve teknolojik fırsatların eşleştirilmesi ile ortaya çıkar. Bu modellere göre yenilik nadiren,
teknoloji itme ya da pazar çekme kuvvetlerinin sonucu iken, daha ziyade bu iki modelin eşleştirilmesi ve
birleştirilmesi ile ortaya çıkar. Eşleştirme modelinin arkasında, pazarlama ve Ar-Ge’nin sıkı bir şekilde
eşleştirilmesi vardır. Bu modelde Ar-Ge ve pazarlama dengeli bir rol oynar. Şekil 3.6’da, teknoloji itme
ve pazar çekme modellerinin bileşiminden elde edilen eşleştirme modeli yer almaktadır.


Şekil 3.6: Eşleştirme Modeli

Kaynak:http://innovatorium.wordpress.com/2010/05/03/rothwells-five-generations-of-innovation-models/,

Erişim Tarihi:02.12.2012.

Berkhout (2006)’ya göre üçüncü kuşak modelleri, ürün ve süreç yeniliklerini vurgulayan,
organizasyonel ve pazar yeniliklerini göz ardı eden açık Ar-Ge modelleri olarak görülebilir. Bu ise,
üçüncü kuşak yenilik modellerinin kurumsal engeller ve toplumsal ihtiyaçlara yönelik çözümlerden çok,
firmanın yeni teknolojik özelliklerine odaklandığı anlamına gelir.

Dördüncü Kuşak Yenilik Modelleri-İnteraktif (Etkileşimli) Modeller


Dördüncü kuşak modeller 1980’li yılların ortasındaki ekonomik canlanma döneminde geliştirilmiştir ve
yoğun bir şekilde, söz konusu dönemde egemen olan Japon endüstrisinin uygulamalarından etkilenmiştir.
Bu durum, yenilik süreçlerinin yönetimi konusunda organizasyonların faaliyetlerini değiştirmelerine yol
açmış ve entegrasyon ile paralel gelişmeye odaklanan bir modelin ortaya çıkması ile sonuçlanmıştır.
Başarı için gerekli olan şartlar arasında yer alan bilgi değişiminin geliştirilmesi modelin önceliklerinden
biridir. Yenilik yönetimi, yenilik sürecinin etkinliğinin geliştirilmesi ile ilgilidir. Burada amaç, yenilikçi
faaliyetlerin artırılabilmesi için sürecin işleyişine engel olan olumsuzlukların giderilmesidir. Bu yeni
model aynı zamanda daha bütünsel bir perspektif ortaya koymakta ve süreçteki sistem etkilerini
belirlemektedir. Söz konusu model, yenilik süreçleri arasındaki entegrasyonu ve bilgi değişimini
artırmaktadır. Bu modelin yenilik yönetimine yaptığı önemli katkılar; yenilik sürecinde iç ve dış
paydaşlar arasında artan entegrasyon, paralel faaliyet ilişkilerinden kaynaklanan karmaşıklığın tanınması
ve devam eden öğrenme süreci aracılığıyla sürecin etkinliğinin artırılması olarak sıralanabilir (O’Sullivan
ve Dooley, 2009, s. 49-50).
1980’li yılların başı şirketlerin öncelikli olarak ana faaliyet alanlarına ve çekirdek teknolojilere
yoğunlaştığı bir dönem olmuştur. Bu sürece, teknoloji stratejisinin önemine ilginin artmasıyla gelişen,
jenerik teknolojilerin (örneğin; gelişmiş malzeme teknolojileri, biyoteknoloji/genetik, hızlı ulaşım
teknolojileri, nanoteknoloji, enerji teknolojileri, uzay ve havacılık teknolojileri gibi) stratejik önemine
ilişkin bilincin artması eşlik etmiştir. Bilgi teknolojileri temelli yeni nesil ekipmanların ortaya çıkması,
43

 
imalat stratejisi üzerinde yeni bir odak noktasının ortaya çıkmasına yol açmıştır. Küresel anlamda bir
strateji kavramının ortaya çıktığı bu dönemde, sürekli devlet desteği ve teşviki ile şirketler arasındaki
stratejik ortaklıkların sayısında hızlı artışlar yaşanmıştır. Sadece büyük firmalar değil, aynı zamanda
küçük yenilikçi firmalar da yoğun bir şekilde network (ağ) faaliyetleri ile meşgul olmuşlardır (Rotwell,
1994, s. 11). Şekil 3.7’den de görülebileceği gibi, dördüncü kuşak yenilik modellerinde firmalar yeni ürün
geliştirme sürecinde farklı uzmanlık alanlarından faydalanmaktadırlar.

YENİ ÜRÜN GELİŞTİRME

Pazarlama

Ar-Ge

Ürün Geliştirme

Üretim Mühendislik

İmalat Bölümleri (Tedarikçiler)

İmalat

Ortak Grup Toplantıları (Mühendislik/Yöneticiler)


Pazarlama Pazara Sunum


Şekil 3.7: İnteraktif (Etkileşimli) Model

Kaynak: Rottwell (1994, s. 12)

Beşinci Kuşak Yenilik Modelleri: Sistemik ve Öğrenen Ağ Modeli


Beşinci kuşak yenilik modeli dördüncü kuşak yenilik modelinin bir uzantısı olarak düşünülebilir. Beşinci
kuşak yenilik modelinde; ağ tabanlı sisteme, sistem entegrasyonuna ve iletişim altyapısına daha fazla
odaklanma söz konusudur. İnternet, küreselleşme ve açık yenilik kavramının ortaya çıkışı ile birlikte
dördüncü kuşak modeli yeni bir kuşağa doğru harekete geçmiştir. Beşinci kuşak yenilik modeli, yenilik
sürecinin sistematik doğasını gösterirken, karşılıklı ilişkiler ve geri besleme döngüsü de süreç
karmaşıklığını yansıtmaktadır (O’Sullivan ve Dooley, 2009, s. 51).
Beşinci kuşak yenilik modellerine ilişkin sürecin gösterildiği Şekil 3.8’den de izlenebileceği gibi bu
modeller, işletmenin etkileşimde bulunduğu iç ve dış dinamiklerden “öğrenme” temeline dayanmaktadır.
Bu dinamikleri işletme içi ve işletme dışı öğrenme kaynakları olarak sınıflandırmak mümkündür. İşletme
içi öğrenme kaynakları; Ar-Ge ve geliştirerek, test yoluyla, yaparak, hatalardan ders alarak ve çapraz
proje gruplardan öğrenme şeklinde sıralanabilir. İşletme dışı öğrenme kaynakları ise; tedarikçilerden veya
onlarla birlikte, öncü kullanıcılardan, yatay işbirlikleriyle, bilim/teknoloji altyapısından, literatürden,
rakip faaliyetlerinden, tersine (geri) mühendislik uygulamalarından, şirket satın almalarından, müşteri
tabanlı prototip denemelerinden ve hizmetlerden öğrenme şeklindedir (Erdal, 2008, s. 7).

44

 
Şekil 3.8: Öğrenme Modeli

Kaynak: Erdal (2008, s. 7)

Sistemik ve öğrenen ağ modelini işletme içi ve işletme dışı öğrenme


kaynaklarını dikkate alarak açıklayınız.

Tablo 3.1’de, yenilikle ilgili günümüze kadar uygulanan modeller ve özelliklerinin bir özeti yer
almaktadır.
Tablo 3.1: Yenilik Modelleri

Dönem Model Çıkış Noktası Özellikleri


• Ar-Ge faaliyetleri ön plandadır.
Doğrusal Bilimsel ve
1950-1960 • Ar-Ge neye karar verirse o üretilir ve pazara
Modeller 1 Teknolojik Gelişme
sunulur.
• Pazarın ihtiyaçları yeniliklerin kaynağıdır.
Doğrusal
1970-1980 Pazarın İhtiyaçları • Ar-Ge pazarın ihtiyaçlarına cevap vermede
Modeller 2
reaktif bir role sahiptir.
Eş Zamanlı • Pazarlama ve Ar-Ge birlikte çalışır.
Pazarlama ve Ar-
1980-1990 İlişki • Pazarlama, Ar-Ge ve üretim arasında eş
Ge
Modelleri zamanlı iletişim ve bilgi paylaşımı vardır.
• Teknolojinin itici ve pazarın çekici gücü
Pazarın İhtiyaçları birlikte dikkate alınır.
İnteraktif
1980-1990 ve Teknolojik
Modeller • Pazarlama, Ar-Ge ve üretim ile bilim ve
Gelişmeler
pazar arasında interaktif bir iletişim vardır.
• Bilim ve pazarın dışında diğer çevresel
Sistemik faktörler de dikkate alınır. Sistem kendini
ve yenileyen, esnek ve öğrenen bir yapıya
2000- Çevresel Faktörler
Öğrenen
Ağ Modeli
sahiptir.
• İnteraktif ilişkiler ön plandadır.

Kaynak: Aktaran, Uzkurt (2008, s. 59)

MODERN YENİLİK ANLAYIŞ VE UYGULAMALARI


Modern yenilik anlayışına ilişkin çalışmalar özellikle 1980’li yıllardan itibaren yoğunlaşmaya başlamıştır.
Bu süreçte ortaya çıkan; açık yenilik, toplumsal yenilik, yeniliğin demokratikleştirilmesi, yenilikçi
girişimcilik ve tüketici yenilikçiliği gibi modern yenilik uygulamalarına geçmeden önce, bu
uygulamaların daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunacağı düşünülen yeniliğin difüzyonu (yayılımı)
üzerinde durmak yararlı olacaktır.
45

 
Rogers (2005)’e göre, bir yeniliğin zamanla belirli kanallar aracılığıyla sosyal sistemin üyeleri
arasında yayılmasını sağlayan bir süreç olan difüzyon; yeni fikirler icat edildiği, yayıldığı, benimsendiği
ya da reddedildiği zaman belirli sonuçların oluşmasına öncülük eder ve böylelikle sosyal değişiklikler
meydana gelir. Difüzyon’un dört ana bileşeni vardır. Bunlar; yenilik, iletişim kanalları, zaman ve sosyal
sistemdir.
• Yenilik: Rogers’a göre yenilik; bir fikir, proje ya da uygulamadır. Bir adaptasyonun yenilik
özelliği, yenilik-karar sürecinin; bilgi, ikna ve karar basamaklarıyla ilgilidir. Yeniliğin
adaptasyon oranını açıklamaya yardımcı olabilecek; uyumluluk, karmaşıklık, denenebilirlik,
gözlenebilirlik ve göreceli avantaj olmak üzere farklı yenilik özellikleri vardır. Herhangi bir
yenilik için difüzyon sürecindeki belirli bir noktada, adaptasyon oranı birden aşırı oranlarda
artmaya başlar. Bu, adaptasyon oranında bir kalkışa (havalanma) neden olur ve böylelikle “S”
biçimindeki difüzyon eğrisi oluşur. Adaptasyon oranı, sosyal sistemin üyelerinin bir yeniliğe
adapte olma hızıyla ilgilidir. Yani, zamanın bir dönemi için yeniliğe adapte olanların sayısı,
adaptasyon oranı olarak ölçülür. Ayrıca bu oran, genellikle sosyal sistemin üyelerinin belirli bir
yüzdesinin bir yeniliğe adapte olmak için harcadıkları zamanın uzunluğu olarak da
ölçülebilmektedir. Şekil 3.9’da yeniliğin difüzyon süreci görülmektedir.

Yenilik-1 Yenilik -2 Geç Adapte Olanlar


100%
90%
70%
Adaptasyon Oranı

60% Yenilik -3

50%
40% Kalkış Aşaması
30%
20%
10% Erken Adapte Olanlar
0%
Zaman

Şekil 3.9: Yeniliğin Difüzyonu (Yayılımı

Kaynak: Rogers (1995, s. 11)

Rogers (1995) yenilik ile ilgili olarak; teknolojik yenilik, belirsizlik ve bilgi kavramlarına dikkat
çekmektedir. Teknoloji, bilgiyi bir araç olarak kullanarak belirsizliğin azaltılmasını sağlar. Teknolojik
yenilik ile ilgili bilgi ikiye ayrılır: Birincisi, istenilen çıktıyı elde etme sürecinde neden-sonuç
ilişkisindeki belirsizliği azaltmak amacıyla teknoloji ve hizmetleri içeren yazılım bilgisi iken; ikincisi,
yeniliğin beklenen sonuçlarının elde edilmesinde belirsizliği gideren yenilik-değerlendirme bilgisidir.
Rogers, belirsizliğin yenilik adaptasyonunu engelleyen önemli bir unsur olduğunu ifade etmektedir.
• İletişim Kanalları: İletişim, katılımcılar tarafından üretilen bir bilginin, ortak bir anlama
noktasına ulaşabilmek için diğer katılımcılar arasında tahsisini içermektedir. Difüzyon
çoğunlukla bir iletişim türüdür ve buradaki mesajlar yeni fikirler ile ilgilidir. Difüzyon sürecinin
özü, bir veya birden fazla kişinin yeni bir fikir üzerine bilgi alış-verişidir. İletişim kanalında bir
mesaj diğer bireylerden alınır. Kitle iletişim araçları, potansiyel adaptasyon sürecinde olanların
yenilik ile ilgili olan bilgiye ulaşmalarında en hızlı ve etkili iletişim kanallarından biridir.
Rogers’a göre verimli iletişim, iki ya da daha fazla birey benzer (homophilous) olduklarında
gerçekleşir. Ancak, yeniliğin yayılması sürecinde kolaylıkla fark edilebilen problemlerden biri,
katılımcıların genellikle benzer olmamaları (heterophilous) durumudur.

• Zaman: Difüzyon içerisindeki zaman boyutu şu unsurları içermelidir:

46

 
i) Yenilik-karar süreci ii) Bireyin yenilik faaliyeti iii) Bir sistemdeki yenilik adaptasyon oranı. Rogers,
yenilik-karar sürecini, bir yeniliğin avantaj ve dezavantajları hakkındaki belirsizliği azaltmak amacıyla
bireylerin motive olduğu bir bilgi arama ve bilgi işleme süreci olarak tanımlamaktadır. Yenilik karar
süreci; bilgi, ikna, karar, uygulama ve onay aşamalarından oluşmaktadır (bkz. Şekil 3.10). Bilgi
aşamasında bireyler yeniliğin varlığını öğrenirler ve yenilik için gerekli olan bilgiyi araştırırlar. İkna
aşaması, bireylerin yenilik konusunda negatif ya da pozitif bir davranış gösterdikleri aşamadır. Karar
aşamasında, bireylere yeniliği benimseme (adapte olma) ya da reddetme konularında tercih hakkı
verilmektedir. Uygulama aşamasında bir yenilik uygulamaya konulmaktadır. Onay aşaması, tamamlanan
yenilik-karar sürecinin pekiştirilmesi için yapılan arama çabalarından oluşmaktadır. Bu aşamada birey
isterse daha önce yenilikle ilgili verilmiş olan çelişkili mesajları tersine çevirebilir.


Şekil 3.10: Yenilik-Karar Sürecinin Aşamaları

Kaynak: Rogers (1995, s. 163)




• Sosyal Sistem: Ortak bir amaca ulaşmak için problem çözme hususunda bir araya gelmiş olan
birbirleriyle ilişkili kümelerin bir birimidir. Sosyal sistemin üyeleri; bireyler, informel gruplar,
organizasyonlar ve/veya alt sistemler olabilir. Difüzyon, bir sosyal sistemde meydana gelir.
Sistemin sosyal yapısı yeniliğin difüzyonunu birçok yönden etkilemektedir. Sosyal sistemin fikir
liderleri bilgi sağlarlar ve yenilik konusunda bazı tavsiyelerde bulunurlar. Sosyal sistem
değişikliğe açık hale geldiğinde fikir liderleri oldukça yenilikçi bir hȃl alırlarken, sistem
normları değişikliğe izin vermediğinde ise yenilikçi bir davranış gösterememektedirler. Sistem
içerisinde fikir liderleri gibi değişim katalizörü (ajanı) de önemli görevler üstlenmiştir. Bir
değişim katalizörü, genellikle yeni fikirlerin adaptasyonunun elde edilebilmesi için araştırma
yapmakta ve istenilmeyen yenilik adaptasyonunu önlemektedir. Yeni fikirlerin difüzyonunu
etkileyen önemli bir olgu olan sosyal sistem ortaklaşa veya bir otorite kararıyla yenilik
konusunda farklı reaksiyonlar gösterebilir. Ortaklaşa yenilik kararlarında sosyal sistemin
üyelerinin oybirliği ile yenilik reddedilebilir ya da yeniliğe adapte olunabilir. Otorite yenilik
kararlarında; güç, statü veya teknik uzmanlık sahibi olan birkaç bireye, yeniliğe adapte olma ya
da yeniliği reddetme konularında bir seçim hakkı tanınmaktadır.


47

 
Yeniliğin difüzyonunun temel bileşenlerini kısaca açıklayınız.
Yeniliğin adaptasyon oranını etkileyen faktörleri ve yenilik karar sürecinin aşamalarını
yazınız.

Açık ve Kapalı Yenilik Modelleri


Yenilik modellerini, bu modellerin belirli ortak ve benzer özellikleri ile bunların çevreyle ilişkisi dikkate
alınarak açık ve kapalı yenilik modelleri olarak da iki ayrı kategoride incelemek mümkündür. Özellikle
doğrusal ve eş zamanlı ilişki modellerinin daha çok dışa kapalı, interaktif ve sistemik öğrenen ağ
modellerinin ise dışa açık bir yapılarının olduğu görülmektedir (Uzkurt, 2008, s. 59-60).
Klasik yenilik modellerinde firmalar yenilik için gerekli olan fikirleri kendileri üretir ve geliştirirler.
Bu fikirlerin yeniliğe dönüşmesi için gerekli olan finansman, destek ve pazarlama gibi faaliyetleri de
kendileri yapar. Yine bu modellerde yenilik süreci, tamamen işletme tarafından kontrol edilen ve işletme
içerisinde gerçekleşen kapalı devre özelliğe sahip bir sistemdir. Chesbrough (2003) tarafından kapalı
yenilik olarak adlandırılan bu yaklaşımda, başkalarının fikirlerinin kalitesine ve kapasitesine
güvenilmediği için, yenilik sürecinin herhangi bir aşamasında dışarıyla ilişki kurmak veya fikir
alışverişinde bulunmak sözkonusu değildir. Bu nedenle, eğer firma yenilik yapacaksa kendi kendisine
yapmalıdır görüşü egemendir (Aktaran: Uzkurt, 2008, s. 59-60). Şekil 3.11 kapalı yenilik modelini
yansıtmaktadır.

Araştırma Geliştirme

Firma
Sınırları

Araştırma Projeleri
Pazar

Şekil 3.11: Kapalı Yenilik Modeli

Kaynak: Chesbrough (2003, s. xxii)

Fakat, 20. yüzyılın son yıllarında ortaya çıkan bazı gelişmeler kapalı yeniliğin temelinin sarsılmasına
neden olmuştur. Sözkonusu gelişmelerden biri, oldukça deneyimli ve yetenekli insanların hareketliliğinin
artmasıdır. Günümüzde işletmeler, uzun süre kendi şirketlerinde çalıştıktan sonra ayrılan bir elemanın
yerine, iyi donanımlı yeni elemanları kolaylıkla bulabilmektedirler. Bu duruma yol açan unsur, üniversite
ve üniversite sonrası eğitim alan kişi sayısındaki artıştır. Bu insanların sayısının artması, bilginin
kurumsal merkezi laboratuarlardan birçok endüstrideki işletmelere yayılmasını sağlamıştır. Daha ileri bir
unsur ise özel girişim sermayesindeki artıştır. Bu süreçte yeni firma kurma konusunda uzmanlaşmış
yüksek düzeyde yetenekli öncü firmalar, daha önce endüstrideki Ar-Ge’nin çoğunu finanse eden geniş
ölçekli firmalar için ciddi bir rakip olmuşlardır. Kapalı yeniliğin mantığı, pek çok ürün ve hizmette pazara
ulaşma süresinin oldukça kısalmasıyla daha fazla tartışılmaya başlanmıştır. Üstelik müşteriler ve
üreticilerin bilgi birikiminin artması, firmaların bu bilgi birikimi artışından fayda sağlama yeteneğini daha
da geliştirmiştir. Kapalı yeniliğin varsayımları ve mantığını etkileyen bu gelişmeler bir endüstriyi
etkilemeye başladığında artık kapalı yenilik yaklaşımı etkili bir şekilde uygulanamaz hâle gelmiştir. Bu

48

 
gelişmelerin kapalı yeniliği sürdürülemez kılması sonucu, kapalı yeniliğin yerini Chesbrough (2003)
tarafından açık yenilik olarak adlandırılan yeni bir yaklaşım almıştır. Açık yenilik, firmaların, firma içi
fikirlerin yanı sıra, firma dışı fikirler ve pazar için iç ve dış yöntemler kullanması gerektiğini varsayan bir
paradigmadır. Şekil 3.12 açık yenilik sürecini göstermektedir.

Araştırma Geliştirme

Yeni Piyasa

Araştırma Projeleri
Mevcut Piyasa

Şekil 3.12: Açık Yenilik Modeli

Kaynak: Chesbrough (2003, s. xxv)

Açık yenilik, firma içi ve firma dışı fikirler ile gereksinimleri bir iş modeli tarafından tanımlanmış
olan yapılar ve sistemleri bünyesinde birleştirir. İş modeli, bir değer oluşturmak için hem firma içi, hem
de firma dışı fikirleri kullanır. Açık yenilik, firmanın ilave değer oluşturmak için, mevcut işletmeleri
dışında, dış kanallar aracılığıyla firma içi fikirlerin pazara götürülebileceğini varsayar (Chesbrough, 2003,
s. xxii-xxiv).
Procter&Gamble (P&G), açık yenilik modeli uygulayarak önemli bir başarı kaydeden şirketlere örnek
olarak verilebilir. P&G, açık yeniliğin farkına varınca içerdeki Ar-Ge merkezinin birçok fonksiyonunu
kaldırıp, üniversitelerden, yan sanayilerden ve firma dışı mucitlerden fikir toplayarak, karşılığında ödül
ve belli oranda pay vermek gibi mükâfatlarla süreci devam ettirmiştir. P&G bu sayede yeni ürün
fikirlerinin oranlarını 10 yıl içerisinde %5’lerden %50’lere kadar artırmıştır. Sonuç olarak P&G, açık
yenilik modelini uygulayarak 5 yılda %6 oranında büyümüş ve yıllık kârını 3 kat artırarak 8.6 milyar
dolara çıkarmayı başarmıştır. P&G’ın en büyük rakiplerinden birisi olan Unilever, P&G’ın müşterilerine
eskiye nazaran daha yakın olduğunu ve dışarıdan gelen fikirleri, yenilikleri çok faydalı bir şekilde
kullandığını belirtmektedir (Arslan, 2009). Tablo 3.2’de kapalı ve açık yenilik yaklaşımının temel
özellikleri karşılaştırmalı olarak verilmiştir.

49

 
Tablo 3.2: Kapalı ve Açık Yenilik Yaklaşımının Temel Özellikleri

Kapalı Yenilik Prensipleri Açık Yenilik Prensipleri


Alandaki zeki insanların hepsi bizim için
çalışmazlar. Bizim, işletmemizin içerisindeki ve
Alandaki zeki insanlar bizim için çalışırlar.
dışarıdaki zeki insanlarla çalışmaya ihtiyacımız
vardır.
Ar-Ge’den kâr elde etmek için, yeniliği biz Firma dışı Ar-Ge önemli bir değer ortaya
keşfetmeli, geliştirmeli ve naklini kendimiz koyabilir; firma içi Ar-Ge bu değerden belli bir
yapmalıyız. düzeyde yararlanma ihtiyacı duyabilir.
Eğer yeniliği ilk biz keşfedersek, onu pazara ilk Araştırmadan kâr elde etmek için, onu bizim
biz sunabiliriz. başlatmamız gerekmez.
Pazar için bir yeniliği ilk olarak getiren şirket ilk Daha iyi bir iş modeli geliştirmek, pazara ilk
kazanan olacaktır. olarak girmekten daha iyidir.
Eğer endüstride en fazla ve en iyi fikirleri biz Eğer firma içi ve firma dışı fikirleri en iyi şekilde
ortaya koyarsak kazanan biz oluruz. kullanırsak kazanan biz oluruz.
Fikri mülkiyet haklarımızı diğerlerinin
Fikri mülkiyet haklarımızı kontrol etmeliyiz,
kullanımından kâr etmeliyiz ve iş modelimizi
böylece rakiplerimiz bizim fikirlerimizden kâr
geliştirdiği takdirde diğerlerinin fikri mülkiyet
elde edemez.
haklarını satın almalıyız.

Kaynak: Chesbrough, 2003, s. Xxvi)

Açık ve kapalı yenilik modelleri arasındaki farklılıklar nelerdir? Hangi


gelişmeler kapalı yenilik modelinden açık yenilik modeline geçişin zeminini hazırlamıştır?

Toplumsal Yenilik
Toplumsal yenilik kavramı, kişilerin bir veya daha fazla ortak amacı gerçekleştirmek için, kişilerarası
aktiviteleri veya sosyal etkileşimleri nasıl organize etmeleri gerektiği konusunda yeni fikirlerin
uygulanması ve üretilmesidir. Yeniliğin diğer biçimlerinde olduğu gibi, toplumsal yenilik sonucu üretilen
ürünlerin çeşitliliği de ürün yelpazesinin genişliğine ve etki alanına göre değişebilir. Bu sürecin bir ucu;
toplumsal organizasyon veya toplumsal ilişki hakkında yeni fikirlerin gelişmesi, toplumsal kuruluşların
yeni çeşitlerinin ortaya çıkması, kamu hakkında yeni fikirlerin oluşması veya yeni toplumsal hareketlerin
gelişmesini içerir. Sürecin diğer ucunda ise toplumsal yenilik; işbirlikçi çalışma yapısı için yeni süreçler
ve prosedürlerin oluşması, bir grup içerisinde yeni toplumsal uygulamaların ortaya konulması veya yeni
iş uygulamalarının gelişmesini içerir (Aktaran: Mumford, 2002, s. 253).
Toplumsal yeniliğin sonuçları hayatımızın içerisindedir. Bu kapsamda; imeceyle çalışan sağlık
grupları, imece usulü ev yapımı, telefon çağrı merkezleri, televizyonlarda hayır için para toplama, kreşler,
Wikipedia ve açık üniversite, alternatif tıp, darülaceze, mikro kredi ve tüketim kooperatifleri, hayır
dağıtan mağazalar, karbon salınımını azaltan konut projeleri ve daha temiz enerji kullanımına olanak
veren ortak rüzgâr çiftlikleri, onarıcı adalet (restorative justice) ve çeşitli toplumsal konuların tartışıldığı
topluluk meclisleri hayatımızın içerisinde karşılaştığımız örneklerdendir. Toplumsal yeniliğin bu
örneklerinin tamamı insanların hayat standartlarını iyileştirmek ve onların baskı altındaki karşılanmamış
ihtiyaçlarını karşılamaya dönük çabaları içeren yeni fikirlerdir.

Onarıcı Adalet (Restorative Justice): Suçtan doğan mağduriyetin


giderilmesini ve aynı zamanda suç failinin gerçekleştirmiş olduğu hukuka aykırı
eyleminden doğan zararı tamir etmesi suretiyle bozulan toplumsal barışın yeniden
tesisini amaçlayan adalet anlayışı. Bu tür uygulamalara Batı toplumlarında yaygın olarak
rastlanabilir.

50

 
Toplumsal yenilik, sosyal hedefleri gerçekleştirme amacında olan yeni fikirlere işaret eder. Kavram
bu şekilde tanımlandığında, potansiyel olarak yeni yaşam biçimlerinden, yeni ürün ve hizmetlere kadar
çok geniş bir alanı kapsar. Daha dar kapsamlı bir tanımlamayla toplumsal yenilik, “genelde, öncelikli
amaçları toplumsal olan organizasyonlar aracılığıyla yayılmış ve geliştirilmiş, bir sosyal ihtiyacı
karşılama amacı tarafından motive edilmiş aktivite ve hizmetlerdir”. Bu özellikler toplumsal yeniliğin,
öncelikli amacı kâr maksimizasyonu olan organizasyonlar aracılığıyla yayılmış olan iş yeniliklerinden
farklı olan yönlerini gösterir. Burada elbette birçok belirsiz durum söz konusudur. Örneğin, toplumsal
organizasyonların öncülük ettiği uzaktan öğrenme modelleri gibi. Fakat daha sonra engelli insanların
çalışmasına yardımcı olacak yenilikçi yaklaşımlar kâr amacı güden işletmeler için adapte edilmiştir.
Huzurlu ve istikrarlı bir dünya, yeniliğe ihtiyaç duyar. Yenilik; problemler daha da kötüye gittiği,
sistemler çalışmadığı veya kuruluşlar mevcuttan ziyade geçmiş problemleri yansıttığında kaçınılmaz hâle
gelir. Yeniliğin bir diğer itici gücü; ne olduğu ve ne olması gerektiği ile, insanların neye ihtiyaçlarının
olduğu ve kamu, özel firmalar ve sivil toplum kuruluşları tarafından ne önerildiği arasındaki açıktır. Bu
açık, yeni teknolojiler ve yeni bilimsel bilgilerin ortaya çıkması sonucu sürekli genişlemektedir. Önemli
düzeyde yenilik açıklarının olduğu, fakat aynı zamanda yeni çözümler için büyük fırsatların da bulunduğu
alanlardan bazıları; artan ortalama yaşam süresi, ülkeler ve şehirlerin artan farklılığı, artan davranışsal
problemler, ergenliğe geçiş zorluğu ve mutluluk şeklinde sıralanabilir (Mulgan vd., 2007, s. 9).

Toplumsal yeniliği örnekler yardımıyla açıklayınız.

Yeniliğin Demokratikleştirilmesi
Yeniliğin demokratikleştirilmesi, insanların, kullandıkları ürünlerin geliştirilmesi sürecine nasıl
katıldıklarını tasvir etmek için kullanılan bir kavramdır.
Hippel (2005)’e göre, bir ürünün başlıca kullanıcıları, kullandıkları ürünlere ilişkin yeni tasarımlar
geliştirerek ürünün fonksiyonelliğini artıracak değişiklikler yaparlar ve genelde bu değişiklikleri bir bedel
istemeden paylaşırlar. Diğer kullanıcılar da bu değişiklikleri benimseyip kullanma eğilimindedirler.
Örneğin, 1970’li yıllarda rüzgâr sörfü sporunda sörf tahtası sörfçüye sabit olmadığı için akrobasi
hareketleri çok sınırlı bir biçimde yapılabiliyordu. Sörfçüler daha yükseğe ulaşma pahasına sağlık
sorunları yaşayabiliyorlardı. Ancak sporcunun sörf tahtasına sabitlenmesini sağlayan icadın keşfedilmesi
ve bu keşfin Havai’deki sörfçülerle paylaşılması, bu ürünün kartopu gibi giderek artan bir şekilde
dünyaya yayılmasına neden olmuştur. 1998 yılına gelindiğinde, bir milyondan fazla insan sörf yaparken,
kullanıcı (sörfçü) merkezli bu yeniliğin büyük miktarlarda satışı yapılarak dünyaya yayılması sağlanmıştı.
Bu bulgular göz önüne alındığında, bazı koşullar altında kullanıcı odaklı yenilik sistemlerinin üretici
odaklı yenilik sistemlerinin yerine bütünüyle geçebilmesi, hatta birçok noktada üretici odaklı sistemleri
tamamlayabilmesi mümkün görünmektedir. Kullanıcı odaklı yenilik sistemlerinin önemi bilgisayar ve
iletişim teknolojilerindeki gelişmelerle birlikte sürekli olarak artmaktadır.
Kullanıcıların kendileri için yüksek kaliteli yeni ürün ve hizmet geliştirme yetenekleri radikal ve hızlı
bir şekilde artmaktadır. Bilgisayar yazılımı ve donanımındaki sürekli gelişmeler de yenilik için; daha az
eğitim ve nitelik gerektiren ucuz araçlara erişimi mümkün kılmaktadır. Buna ilaveten, iletişim araçlarının
gelişmesi de kullanıcı yenilikçilerin, geliştirilmeye müsait yeniliklerin yer aldığı kütüphanelere ve
kamuya açık yenilik öğelerine erişebilmelerini kolaylaştırmaktadır. (Örneğin, uçak üreten önemli bir
firma olan Boeing, uçak üretiminde makine-teçhizat kullanıcısı konumundadır. Eğer firma uçak
sektörüyle ilgili bir yenilik yaparsa imalatçı-yenilikçi; makine-teçhizat alanında yenilik yaparsa kullanıcı-
yenilikçi olur.) Bu gelişmelerin net sonucu, gerek kullanıcıların ihtiyaçlarının çok çeşitli olması, gerekse
de kendilerine yarar sağlayacak olan ürünlere bedel ödeme isteklerinin sürekli olmasına rağmen, kullanıcı
yenilik oranlarında artış olacağıdır.
Değişimin sıra dışı doğası gereği bireyler, kişisel olarak yenilik aşamalarını tecrübe etmeden,
tasarıma ilişkin yetenekleri takdir etmemektedirler. Bu konuda Hippel, kendisinin yaşamış olduğu bir
tecrübeden yola çıkarak, bir ürün ortaya koymak ve kullanmak amacıyla yeni ürünler tasarladığında,
ürünün bir prototipini oluşturmak için harcadığı yorucu çabanın; keşif ve test aşamalarındaki çabaya göre

51

 
oldukça fazla olduğunu belirtmektedir. Hippel, üniversiteyi bitirdikten sonra bir firmanın Ar-Ge
yöneticisi olarak işe başladığında, farklı profesyonel kalitedeki kaynakların yenilikleri nasıl
hızlandırdığını ve eğlenceli hale getirdiğini görerek şok olduğunu ifade etmektedir. Bu koşullarda ürün
geliştirildiğinde, bir kişinin tasarım ve test aşamalarında harcadığı çaba, prototip oluşturmada harcadığı
çabadan fazla, gelişim hızı ise daha yüksekti. Bugün ise tam tersine, kullanıcı firmalar ve hobi olarak bu
tarz işlerle ilgilenenler; yazılımdan, elektroniğe, müzik bestelemeye kadar çok geniş bir alanda
geliştirilmiş sofistike tasarım araçlarına ulaşabilmektedirler. Bu bilgi temelli araçlar, kişisel
bilgisayarlarda kullanılabildiği gibi, fiyatları da sürekli olarak azalmaktadır. Bu sayede, görece az bir
eğitim ve uygulamayla kişiler, sanat ve müzik de dâhil olmak üzere birçok alanda oldukça kaliteli yeni
ürün ve hizmetler üretebilmektedirler.
Tasarım ve prototip oluşturmak için kullanılan kaynakların maliyeti çok düşük olduğunda bu
kaynaklar geniş bir şekilde farklı kişilerce kullanılabilir ve bu durumda aktarım sorunu önemini yitirir.
Buradaki net sonuç ise, ürün oluşturma fırsatının demokratikleştirilmesi gerektiğidir. Ürün oluşturma
fırsatının demokratikleştirilmesi ise, daha fazla sayıda yetenekli kişinin kendilerine faydalı olacak ürünler
geliştirmeleri açısından önem taşımaktadır. Alınan keyif ve öğrenme aşamalarının yaratıcılıkla ve yaratıcı
topluluklarla bir araya getirilmesi de oldukça önemlidir. Burada elde edilen tecrübeler, yeniliğin
demokratikleştirilmesiyle birlikte başka çevrelerce daha kolay ulaşılabilir hâle gelir. MIT (Massachusetts
Institute of Technology)’te araştırmacı olarak görev yapan ve Debian Linux Topluluğu’nda da bakım
işleriyle ilgilenen Chris Hanson, konu hakkındaki tanımını yaparken alınan keyif ve değer ile ilgili olarak
kendi yazılım şirketine ilişkin açıkça şunları belirtmektedir:
Başarılı bilgisayar programcıları için yeni program yazmak oldukça önemlidir. Bilgisayar
programcılığında ise derin bilgi düzeyine öncelik verilmektedir, çünkü programcılar bilginin,
fonksiyonelliği tetiklemek için çok önemli olduğunu bilirler. Ayrıca kendilerini geliştirmek için de
program yazarlar ve doğal olarak ortaya çıkan programın olabilecek en iyi program olmasını isterler.
Yaratıcılığın önemli bir yerinin olduğu programlamada, mimaride olduğu gibi etkileyici ve fonksiyonel
içerikler vardır. Mimariden ayrı olarak, bir programın tesir edici yanı programcı olmayan kesim
tarafından anlaşılamaz. Bir romanın sanatsal anlatım tarzını, o romanın dilini bilmiyorsanız ya da o dili
akıcı bir biçimde konuşamıyorsanız değerlendirmeniz mümkün değildir. Bu demektir ki yaratıcı
programcılar birbirleriyle işbirliğine eğilimlidirler; yalnızca kendi çevrelerindeki kişiler onların sanatını
gerçek manada takdir edebilirler. Bu durumun oluşmasının diğer bir nedeni de programcıların
yeteneklerine yönelik saygı görme arzularıdır. Bunun yanında bireyin ortaya koyduğu bir şeyin ne kadar
yararlı olduğunu paylaşma isteği de önem taşır. Bu paylaşım tarzı ise bir topluluk ve arkadaşlık ortamı
kurmaya yarayan diğer bir faktördür.

Eric Von Hippel’in “Yeniliğin Demokratikleşmesi (Democratizing


Innovation)” (The MIT Press Cambridge, Massachusetts London, 2005) isimli kitabını
okuyarak daha detaylı bilgiye sahip olabilirsiniz.

Yeniliğin demokratikleştirilmesini örnek yardımıyla açıklayınız.

Yenilikçi Girişimcilik
Girişimcileri diğer iktisadi aktörlerden ilk ayıran 18. yüzyılda Richard Cantillon olmuştur. Cantillon
iktisadi aktörleri üç sınıfa ayırmıştır: Finansal açıdan bağımsız olan toprak sahipleri, piyasada kâr elde
etmek amacıyla riski üstlenen girişimciler ve sabit gelir karşılığı çalışan işçiler. Cantillon’a göre
girişimci, bir metayı belirsiz bir fiyatla satmak üzere belirli bir fiyattan alan kişidir. Belirsiz fiyat ile
belirli fiyat arasında girişimcinin kâr veya zararı olur. Gelecek belirsizdir ve bilinemez. İnsanlar tam
öngörüden yoksundur. Cantillon bu durumu bir piyasa aksaklığı olarak değil, insan doğasının bir özelliği
olarak görür. Cantillon girişimcinin sosyal statüsüne değil, ekonomideki işlevine vurgu yapmıştır.
Cantillon’un girişimci kavramı Knight, Mises ve Schumpeter tarafından geliştirilmiştir (Aktaran: Işık vd.,
2011).
52

 
Girişimcinin özellikleri; organizasyon becerisine sahip olan, atıl veya kapasitenin altında kullanılan
kaynakları değerlendirmesini bilen, fırsatları görebilen ve değerlendirebilen, ihtiyatlı araştırmalar
yapmaktan ziyade tetikte olan, değer yaratmasını bilen ve oyunun kuralını belirleyen kişi şeklinde
sıralanabilir. Girişimci; sektördeki boşlukları saptayan, bu boşluğun doldurulmasına yönelik ciddi
yatırımlar, çalışmalar yapan, elindeki sınırlı kaynaklarla büyük atılımlara girmekten korkmayan, risk alan,
en önemlisi risk almayı göze alan tam bir “eylem insanı”dır. Girişimciler; belirsizliğe katlanan, üretimi
(ürün ya da hizmet) yönlendiren ve yöneten, yeni yöntemler, ürünler ve süreçler geliştiren, yeni pazarlar
araştıran ve oluşturan bireylerdir. Üretim faktörlerini birleştirebilen, koordine ederek yeni sonuçlar ortaya
çıkaran ve problemlerin üstesinden gelen kişilerdir. Girişimci, yenilikleri piyasalaştırandır. Girişimciliği
etkileyen faktörler; kültür, eğitim, aile, sosyal çevre, psikolojik faktör, siyasal, yasal ve idari faktörler ile
mali çevredir. (http://www.atillafiliz.com/makale.php?id=50).
Girişimciler ikiye ayrılır. Bunlardan ilki, taklit edici (replicative) girişimciler iken, diğeri yenilikçi
girişimcilerdir (http://knowledge.wpcarey.asu.edu/article.cfm?aid=711).
• Taklitçi girişimcilerin aksine, yenilikçi girişimciler, yeni ürünler, hizmetler ve iş uygulamaları
icat ederek bunları ticarileştirirken, taklitçi girişimciler, restoran ve kuru temizlemeciler gibi,
artan nüfusa paralel işletmeler kurarlar.
• Her iki girişimcilik çeşidi ekonomileri çok farklı şekillerde ve ekonomik gelişmenin farklı
aşamalarında etkilerler. Bundan dolayı, politika yapıcılar tarafından girişimciliğin dinamikleri
dikkatli bir şekilde hesap edilmiş olmalıdır.
• Ekonomiler teknolojik sınıra yaklaşırken, var olanı tekrarlama, kişi başına Gayri Safi Yurtiçi
Hâsıla (GSYH)’yı sürekli artıramayacağı için ekonomik büyüme oranları azalır. Bu yüzden bir
bölge, hayat standardını artırmak için giderek artan bir şekilde yenilik aşamasına geçiş
yapmalıdır.
• Yenilikçi bir ekonomi ortaya koymak için denenmiş ve esaslı bir reçete yoktur. Fakat, gerekli
altyapıyı inşa etmekten, daha yüksek eğitim ve vergi teşviklerine kadar bilinen yöntemleri bir
araya getirmek oldukça önemlidir.
Geleneklere bağlılık girişimcilik olgusuyla bağdaşmaz. Girişimciler yenilikçi ve yaratıcı olma
özelliklerini içinde barındırır. Girişimcinin yenilikçi ve dinamik olma özelliği vardır ve girişimci,
toplumda değişimi yaratacak kişi ve kurumlar olarak tanımlanır. Kişileri girişimcilikle buluşturan ortak
nokta yeniliktir. Farklı kişiliklere sahip girişimcilerin ortak yönleri, kendilerini sistematik olarak yeniliğe
adamış olmalarıdır. Yenilik yapmak ve uygulamak mümkünse, girişimci faaliyetler yenilikçilik yönünde
harekete geçebilir. Aksi takdirde taklit ve tekrardan kurtulamaz. Mesele teknik olmaktan çok toplumsal
ve siyasal ortamla ilgilidir. Yenilikçiliğe uygunluğu da; kişisel özellikler, toplumsal yapı, mesleki çevre
ve insani gelişme belirlemektedir. Yenilik kaynakları iki grup halinde toplanmaktadır. Birinci grupta
olanlar, şirketin veya sektörün içinde yer alır. Bunlar; beklenmedik gelişmeler, uyumsuzluklar, süreç
ihtiyaçları, sektör ve pazar yapısındaki değişikliklerdir. İkinci grupta şirketin dışındaki sosyal ve
entellektüel ortamlarda bulunan kaynaklar yer almaktadır. Bunlar; demografik yapıdaki değişiklikler,
algılama değişiklikleri ve yeni bilgidir. Yenilikçilik ilkeleri; (i) yenilik kaynaklarının ortaya çıkardığı
fırsatların analizi, (ii) algılamak, soru sormak ve dinlemek, (iii) belirlilik, basitlik ve odaklanmışlık, (iv)
küçük başlangıçlar, (v) dehanın değil, çalışmanın ürünü olması, (vi) kapsamlı ve açık iletişim ve (vii)
ödül ve takdir olarak sıralanabilir. Etkileşimli yenilik sürecinde dış kuruluşlarla iki tür etkileşim
sözkonusudur. Birincisi; tedarikçiler, müşteriler ve diğer işbirliği yapılan kuruluşlardır. İkincisi ise, bilim
ve teknoloji ile yapılan işbirliğidir (http://www.atillafiliz.com/makale.php?id=50).
Gelişmiş ülkelerde ekonomik büyümenin köşetaşı olan yenilikçi girişimcilik, ekonomik gelişme ve
teknik ilerleme sonucunda toplum için büyük yararlar getirmesinin yanında, bireyler için daha yüksek
hayat standartları ve iş imkânları sağlamaktadır. Fortune Magazine dergisinin yayınladığı 500 küresel
şirketin üçte biri 40 yıl önce ortada yok iken, dörtte biri son 20 yılda faaliyete geçmiştir. Günümüzün çok
uluslu şirketleri dünün yenilik konusunda önemli atılımlar yapmış olan şirketleridir. Bu nedenle, yenilikçi
girişimciliği teşvik etmek kamu ve endüstri için merkezi bir önem taşımaktadır. Bunu başarmak için
sayısız çözüm önerilmiştir. Bilgi eksikliğinin bile arzuları sınırlayamadığı böylesi bir ortamda, büyük
miktarda finansal ve beşeri kaynak, yenilikçi girişimci bir çevre oluşturmak için biraraya gelir (Cukier,
2006, s. 9).
Sinha’ya göre yenilikçi girişimcilik ekonomiyi üç düzeyde etkiler: toplam düzey, tüketici düzeyi ve
firma düzeyi. Sinha, yeniliğin pozitif etkilerinin ekonomiye sızacağını belirtmektedir. Ona göre, toplam

53

 
düzeyde yenilikçi girişimcilik, yeni iş olanakları ortaya çıkarma, geliri artırma ve yeni yatırımlar için
potansiyel ortaya çıkarmak yoluyla tüm ekonomiye yarar sağlamaktadır. Sinha, son dört ya da daha fazla
yıldır yıllık büyüme oranı %20’den daha fazla olan şirketlerin, ABD’de yeni iş olanaklarını en fazla
artıran yenilikçi şirketler olduğunu ifade etmektedir. Tüketici düzeyinde yeniliğin etkisi, tüketiciler için
daha düşük maliyetli geliştirilmiş ürünler veya hizmetler şeklindeki katma değerlerdir. Firma düzeyinde
ise yenilikçi firmalar, yeni ürünlerin maliyet avantajlarından dolayı yenilikçi olmayan diğer şirketlerden
daha başarılı olabilirler. Üstelik yeni mal ve hizmet üreten firmaların, aynı zamanda ortaya çıkan
yenilikleri benimsemesi de daha olasıdır (http://knowledge.wpcarey.asu.edu/article.cfm?aid=711).

Girişimcinin tanımını yaparak, girişimcinin temel özellikleri ve


yenilikçi girişimcilik hakkında bilgi veriniz.

Tüketici Yenilikçiliği
Bir firmanın yeni ürünler geliştirebilme yeteneği, firma yenilikçiliği (firm innovativeness) olarak
adlandırılmakta ve firmanın uzun dönemde varlığını sürdürmesi için kritik bir faktör olarak
görülmektedir. Firma tarafından geliştirilen yeni ürünlerin başarısı, şüphesiz bu ürünlerin hedef pazarda
müşteriler tarafından kabul görmesine bağlıdır. Geliştirilen yeni ürünlerin pazarda fark edilmesi,
denenmesi ve kullanılması ise, tüketiciler arasında farklılık arz etmektedir. Kimi tüketiciler yeni ürünleri
hemen kabullenerek en azından denemek istemekte; kimileri ise, eski tüketim tercihlerini sürdürmektedir.
İşte, yeni ürünleri diğer tüketicilere göre daha çabuk ve daha çok satın alma eğilimi tüketici yenilikçiliği
(consumer innovativeness) olarak adlandırılmaktadır. Cestre ve Darmon (1998)’e göre ise tüketici
yenilikçiliği sadece bir eğilim değil, aynı zamanda yeni bir ürünü erken satın alma, yani davranıştır
(Aktaran: Özer vd., 2009, s. 38).
Literatür incelendiğinde tüketici yenilikçiliği kavramı üzerinde temel iki yaklaşımın var olduğu
görülmektedir. Birçok yazara göre yenilikçilik, kişisel, doğuştan gelen bir özelliktir. Buna göre tüketici
yenilikçiliği, az ya da çok her bireyde var olan kişisel bir özelliktir. Bu yaklaşımda kişisel özellik olarak
yenilikçilik (innate innovativeness) bireyin yeni fikirlere açıklık ve diğer insanlardan bağımsız olarak
yenilik yapabilme derecesidir. Steenkamp ve diğerlerine (1999) göre ise yenilikçilik, daha önceki tüketim
tercihlerinden ziyade, yeni/farklı ürün ya da markaların satın alınması eğilimidir. Bu eğilimi açıklayan
faktörler ise sırasıyla; uyarı ihtiyacı, yenilik arayışı, diğer tüketim deneyimlerinden bağımsızlık ve
farklılık ihtiyacı olarak sıralanabilir (Aktaran: Aydın, 2009, s. 190).
İş ve pazarlama bağlamında tüketici yenilikçiliği, ürünün benimsenmesiyle yakından ilişkilidir ve bir
ürün pazara girdikten sonra ürünün piyasada benimsenme hızını etkileyen bir unsurdur. Bu nedenle
tüketici yenilikçiliği internet alışverişinin başarısında büyük bir etkiye sahiptir. Literatürde tüketici
yenilikçiliğinin iki temel çeşidi vardır. Bunlar; açık-süreç yenilikçiliği (open-processing innovativeness)
ve alana-özgü yenilikçilik (domain-specific innovativeness) şeklindedir. Açık-süreç yenilikçiliği, bir
kişinin; duygu, tecrübe ve iletişim unsurlarının yeni ürünlere reaksiyon gösterme durumunu etkileyeceği
düşüncesine dayanır. Joseph ve Vyas (1984), bireyin; entellektüel, algısal ve kişisel özelliklerini içeren
bilişsel bir tarz ortaya koymuşlardır. Bu özellikler açısından yüksek seviyede olan bir kişi; yeni
tecrübelere, farklılıklara, sıradışı teşvik ve ödüllere daha açık olacaktır. Bu kişi diğerlerinden elde ettiği
fikirleri kolayca uygulamaya sokacak ve bu fikirleri ihtiyaçlarına uygun hale getirmek için çaba sarf
edecektir. Alana-özgü yenilikçilik yaklaşımında ise çoğu yenilikçilik çalışması spesifik bir ürün alanında
yürütüldüğü için, kullanılan ölçüler bu spesifik alan için tasarlanmıştır. Alan ya da ürüne özgü yenilik
spesifik bir ürün ya da alanla ilgili öğrenme ve adaptasyon eğilimini incelerken, daha spesifik ilgi
alanlarında yeniliğin derinlemesine incelenmesini engellemektedir. Bu yaklaşım bir alanda en son çıkan
ürüne adapte olabilecek bir tüketicinin diğer alanlardaki gelişmeleri öğrenmede geç kalacağını imâ
etmektedir (Aktaran: Hui ve Wan, 2004, s. 4-5).
Özellikle pazara yeni giren ürünler, pazarda bulunan yenilikçi müşterilerin varlığı göz önüne alınarak
daha yüksek fiyatlandırılırlar. Bunun nedeni, yenilikçi müşterilerin yeni bir ürünü kullanmak için daha
yüksek fiyatı kabul etme eğilimine sahip olmalarıdır. Bir başka deyişle, bir tüketicinin yenilikçiliği
arttıkça, fiyata olan duyarlılığı azalmaktadır. Gerçekten de Goldsmith (1996) restoran hizmetleri,
54

 
Goldsmith ve Newell’de (1997) hazır giyim ürünleri ile ilgili olarak yaptıkları çalışmalarında, tüketici
yenilikçiliğinin fiyat esnekliği üzerinde zıt yönlü ve anlamlı bir etkiye sahip olduğunu belirlemişlerdir.
Bu noktadan yola çıkarak, yenilikçilik, fiyata olan duyarlılığı negatif yönde etkilemektedir hipotezi ileri
sürülebilir (Aktaran: Özer vd., 2009, s. 37-38).
Yirminci yüzyılın ortalarından beri, yenilikçinin profilini tanıma ve tüketicilerin yeniliğe açık
olmalarının nedenlerini öğrenmeye dönük bir ilgi var olagelmiştir. İlk araştırmalar yenilikçilik için
gerekli olan iç faktörleri ortaya koyan tüketicinin kişisel özelliklerine odaklanmıştır. Örneğin Barnett,
1941’den beri; uyum sağlayamayan, amacına ulaşamamış ve takdir edilmemiş olan yenilikçilerin
varlığından bahsetmiştir (Aktaran: Dobre vd., 2009, s. 23-24). Daha sonraki çalışmalar aynı zamanda
yenilikçiliği etkileyen diğer faktörleri de tanımlamışlardır. Bu faktörler üç kategoriye ayrılabilir. Bunlar;
kişisel faktörler-demografik, sosyal özellikler ve kişilik özellikleri-, sosyal ve kültürel çevreyle ilgili
faktörler ve durumsal faktörler şeklindedir (Dobre vd., 2009, s. 24).
Bu çerçevede Tablo 3.3; kişilik özellikleri, demografik, ekonomik, sosyal özellikler ve yenilikçilik
arasındaki ilişkiye yönelik yapılmış olan bir çalışmanın sonuçlarını göstermektedir. Tablodan da
görülebileceği gibi, sözkonusu faktörlerden dogmatizm ve kadercilik ile yenilikçilik arasında negatif
yönlü bir ilişki varken, diğer tüm faktörler ile yenilikçilik arasında pozitif yönlü bir ilişki vardır.
Tablodan, dogmatizm ile yenilikçilik arasındaki ilişkinin gücünün düşük (%47) olduğu da
görülmektedir. Yine zekâ ve sosyal hareketlilik faktörleri ile yenilikçilik arasında pozitif yönlü tam bir
ilişki (%100) olduğu dikkati çekmektedir.

Dogmatizm, herhangi bir iddiayı, önermeyi, düşünce ve inancı hiçbir


tartışma konusu yapmadan, eleştiriye tabi tutmadan sadece duygulara, kişisel eğilimlere
dayanmak suretiyle benimsemek eğilimidir. Bu eğilime göre, hiçbir mantıksal ya da
olgusal kanıt getirmeden, bir şeye olduğu gibi inanılır. Çünkü ortaya konulan
önermenin doğru veya yanlışlığı tartışılmadan bilirim iddiasında bulunulur (Gündoğan,
A. O., Din ve Dogmatizm, Erişim Tarihi: 29.12.2011).

Tablo 3.3: Kişilik Özellikleri, Demografik, Ekonomik, Sosyal Özellikler ve Yenilikçilik Arasındaki İlişki

Kişisel Özellik İlişkinin Yönü İlişkinin Yüzdesi(%)


Dogmatizm Negatif 47
Rasyonellik Pozitif 79
Zekâ Pozitif 100
Değişimlere Karşı Pozitif Tutum Pozitif 75
Belirsizlikle Karşı Karşıya Gelme Pozitif 73
Yeteneği
Kadercilik Negatif 82
Başarı İçin Güdülenme Pozitif 61
Güçlü Eğitim İsteği, Profesyonel Pozitif 74
Konumun Yüksekliği
Demografik, Ekonomik, Sosyal Özellikler ve Yenilikçilik Arasındaki İlişki
Eğitim Pozitif 74
Sosyal Konumun Yüksekliği Pozitif 68
Sosyal Hareketlilik Pozitif 100
Tüketim Biriminin Büyüklüğü Pozitif 67
Geçimlik Olmaktan Ziyade Pozitif 71
Ekonomik Ticari Yön
Krediye Karşı Pozitif Tutum Pozitif 76

Kaynak: Engel, Blackwell vd., 1990, s. 710’dan (Aktaran: Dobre vd., 2009, s. 27, 29).

55

 
Özet

Doğrusal modeller; teknoloji merkezli ve pazar konuların tartışıldığı topluluk meclisleri


merkezli yenilik modellerinden oluşurken, hayatımızın içerisinde karşılaştığımız toplumsal
doğrusal olmayan modeller; eşleştirme modeli, yenilik örneklerindendir.
interaktif (etkileşimli) model ve sistemik ve
Yeniliğin demokratikleştirilmesi, insanların,
öğrenen ağ modeli olmak üzere üçe
kullandıkları ürünlerin geliştirilmesi sürecine
ayrılmaktadır. Teknoloji merkezli yenilik
nasıl katıldıklarını tasvir etmek için kullanılan bir
modelleri ise; Utterback ve Abernathy dinamik
kavramdır. Tasarım ve prototip oluşturmak için
yenilik modeli, Tushman ve Rosenkopf teknoloji
kullanılan kaynakların maliyeti çok düşük
yaşam döngüsü modeli ve Foster “S” eğrisi
olduğunda bu kaynaklar geniş bir şekilde farklı
modeli şeklinde sınıflandırılmaktadır. Teknoloji
kişilerce kullanılabilir ve bu durumda aktarım
merkezli modellerde Ar-Ge faaliyetleri ön
sorunu önemini yitirir. Buradaki net sonuç ise,
plandadır ve Ar-Ge neye karar verirse o üretilir
ürün oluşturma fırsatının demokratikleştirilmesi
ve pazara sunulur. Pazar merkezli modellerde
gerektiğidir. Ürün oluşturma fırsatının
pazarın ihtiyaçları yeniliklerin kaynağıdır ve Ar-
demokratikleştirilmesi ise, daha fazla sayıda
Ge pazarın ihtiyaçlarına cevap vermede reaktif
yetenekli kişinin kendilerine faydalı olacak
bir role sahiptir. Eşleştirme modellerinde
ürünler geliştirmeleri açısından önem
pazarlama ve Ar-Ge birlikte çalışır ve pazarlama,
taşımaktadır.
Ar-Ge ve üretim arasında eş zamanlı iletişim ve
bilgi paylaşımı vardır. İnteraktif (etkileşimli) Gelişmiş ülkelerde ekonomik büyümenin köşe
modellerde teknolojinin itici ve pazarın çekici taşı olan yenilikçi girişimcilik, ekonomik gelişme
gücü birlikte dikkate alınır ve pazarlama, Ar-Ge ve teknik ilerleme sonucunda toplum için büyük
ve üretim ile bilim ve pazar arasında interaktif bir yararlar getirmesinin yanında, bireyler için daha
iletişim vardır. Sistemik ve öğrenen ağ modelinde yüksek hayat standartları ve iş imkânları
ise, bilim ve pazarın dışında diğer çevresel sağlamaktadır. Günümüzün çok uluslu şirketleri
faktörler de dikkate alınır ve sistem kendini dünün yenilik konusunda önemli atılımlar yapmış
yenileyen, esnek ve öğrenen bir yapıya sahiptir. olan şirketleridir. Bu nedenle, yenilikçi
Kapalı yenilik modelinde başkalarının fikirlerinin girişimciliği teşvik etmek kamu ve endüstri için
kalitesine ve kapasitesine güvenilmediği için, merkezi bir önem taşımaktadır.
yenilik sürecinin herhangi bir aşamasında
Yeni ürünleri diğer tüketicilere göre daha çabuk
dışarıyla ilişki kurmak veya fikir alışverişinde
ve daha çok satın alma eğilimi tüketici
bulunmak sözkonusu değildir. Bu nedenle, eğer
yenilikçiliği olarak adlandırılmaktadır. Tüketici
firma yenilik yapacaksa kendi kendisine
yenilikçiliği kavramı üzerinde iki temel yaklaşım
yapmalıdır görüşü egemendir. Açık yenilik
vardır. Yenilikçiliğin doğuştan gelen bir özellik
modeli ise, firmaların, firma içi fikirlerin yanı
olduğunu savunan görüşe göre tüketici
sıra, firma dışı fikirler ve pazar için iç ve dış
yenilikçiliği, bireyin yeni fikirlere açıklık ve
yöntemler kullanması gerektiğini ifade eder.
diğer insanlardan bağımsız olarak yenilik
Difüzyon, bir yeniliğin zamanla belirli kanallar yapabilme derecesidir. Steenkamp ve diğerlerine
aracılığıyla sosyal sistemin üyeleri arasında (1999) göre ise yenilikçilik, daha önceki tüketim
yayılmasını sağlayan bir süreçtir. Difüzyon’un; tercihlerinden ziyade, yeni/farklı ürün ya da
yenilik, iletişim kanalları, zaman ve sosyal sistem markaların satın alınması eğilimidir. Tüketici
olmak üzere dört ana bileşeni vardır. Difüzyon yenilikçiliğinin iki temel çeşidi vardır. Bunlar;
sürecinin özü, bir veya birden fazla kişinin yeni açık-süreç yenilikçiliği ve alana-özgü yenilikçilik
bir fikir üzerine bilgi alış-verişidir. Difüzyon, bir şeklindedir. Açık-süreç yenilikçiliği, bir kişinin;
sosyal sistemde meydana gelir. Sistemin sosyal duygu, tecrübe ve iletişim unsurlarının yeni
yapısı, yeniliğin difüzyonunu birçok yönden ürünlere reaksiyon gösterme durumunu
etkilemektedir. etkileyeceği düşüncesine dayanır. Alana-özgü
yenilikçilik yaklaşımında ise, çoğu yenilikçilik
Toplumsal yenilikle hayatımız iç içedir. Nitekim;
çalışması spesifik bir ürün alanında yürütüldüğü
imeceyle çalışan sağlık grupları, imece usulü ev
için, kullanılan ölçüler bu spesifik alan için
yapımı, telefon çağrı merkezleri, televizyonlarda
tasarlanmıştır.
hayır için para toplama, kreşler, Wikipedia ve
açık üniversite, alternatif tıp, darülaceze, mikro
kredi ve tüketim kooperatifleri, hayır dağıtan
mağazalar, karbon salınımını azaltan konut
projeleri ve daha temiz enerji kullanımına olanak
veren ortak rüzgâr çiftlikleri, ve çeşitli toplumsal
56

 
Kendimizi Sınayalım
1. I. Dinamik Yenilik Modeli 5. Aşağıdaki gelişmelerden hangisi kapalı
yeniliğin temelinin sarsılmasına neden olan
II. Eşleştirme Modeli gelişmelerden değildir?
III. Sistemik ve öğrenen ağ modeli a. Özel girişim sermayesindeki artış
Yukarıdakilerden hangisi ya da hangileri b. Üreticilerin ve müşterilerin bilgi birikiminin
doğrusal yenilik modellerinden değildir? artması
a. I-II c. Firmaların yenilik için gerekli olan fikirleri
b. III kendilerinin üretmesi

c. II d. Firmaların bilgi birikiminden fayda sağlama


yeteneklerinin artması
d. I
e. Deneyimli ve yetenekli insanların
e. II-III
hareketliliğin artması
2. Aşağıdakilerden hangisi yeniliğin
6. Firmaların, firma içi fikirlerin yanı sıra, firma
difüzyonunun (yayılımının) temel bileşenlerinden dışı fikirler ve pazar için iç ve dış yöntemler
biri değildir? kullanması gerektiğini varsayan paradigmaya ne
a. Yenilik ad verilir?

b. İletişim a. Dinamik Yenilik

c. Zaman b. Süreç Yeniliği

d. Ağ (network) c. Kapalı Yenilik

e. Sosyal Sistem d. Açık Yenilik

3. Sistemik ve öğrenen ağ modeli, işletme içi ve e. Artımsal Yenilik


işletme dışı öğrenme kaynaklarına 7. İmeceyle çalışan sağlık grupları, telefon çağrı
dayanmaktadır. Buna göre, aşağıdakilerden
merkezleri ve alternatif tıp hangi tür yeniliğe
hangisi işletme içi öğrenme kaynaklarından birisi
değildir? verilebilecek örneklerdir?

a. Ar-Ge a. Teknolojik Yenilik

b. Geliştirerek öğrenme b. Toplumsal Yenilik

c. Yaparak öğrenme c. Pazarlama Yeniliği

d. Test ederek öğrenme d. Yapısal Yenilik

e. Şirket satın almalarından öğrenme e. Açık Yenilik

4. Aşağıdakilerden hangisi jenerik 8. “AirBender, Inc.” adlı firmanın


üniversitelerden, yan sanayilerden ve firma dışı
teknolojilerden değildir?
mucitlerden fikir toplamak suretiyle uyguladığı
a. İletişim teknolojileri yenilik modeli aşağıdakilerden hangisi olabilir?
b. Enerji Teknolojileri a. Dinamik Yenilik Modeli
c. Nanoteknoloji b. Pazar Çekme Modeli
d. Uzay ve Havacılık Teknolojileri c. İnteraktif (Etkileşimli) Model
e. Biyoteknoloji d. Açık Yenilik Modeli
e. Teknoloji İtme Modeli

57

 
9. Yenilikçi girişimciliğin ekonomiyi etkilediği Kendimizi Sınayalım Yanıt
düzeyler hangi şıkta doğru olarak verilmiştir? Anahtarı
a. Toplam düzey, girişimci düzey ve firma 1. e Yanıtınız yanlış ise “Yenilikle İlgili
düzeyi Geliştirilen Modeller” konusunu tekrar gözden
b. Girişimci düzey, tüketici düzeyi, firma geçiriniz.
düzeyi 2. d Yanıtınız yanlış ise “Yeniliğin Difüzyonu”
c. Toplam düzey, tüketici düzeyi ve firma konusunu tekrar gözden geçiriniz.
düzeyi 3. e Yanıtınız yanlış ise “Sistemik ve Öğrenen
Ağ Modeli,” konusunu tekrar gözden geçiriniz.
d. Girişimci düzeyi, firma düzeyi ve sektör
düzeyi 4. a Yanıtınız yanlış ise “Dördüncü Kuşak
Yenilik Modelleri-İnteraktif (Etkileşimli)
e. Tüketici düzeyi, firma düzeyi ve sektör
Modeller” konusunu tekrar gözden geçiriniz.
düzeyi
5. c Yanıtınız yanlış ise “Açık ve Kapalı Yenilik
10. I. Açık-süreç yenilikçiliğinde, bir kişinin; Modelleri” konusunu tekrar gözden geçiriniz.
duygu, tecrübe ve iletişim unsurlarının yeni
ürünlere reaksiyon gösterme durumu 6. d Yanıtınız yanlış ise “Açık ve Kapalı Yenilik
incelenir. Modelleri” konusunu tekrar gözden geçiriniz.
II. Alana-özgü yenilikçilik yaklaşımı 7. b Yanıtınız yanlış ise “Toplumsal Yenilik”
piyasadaki tüm ürünlerle ilgili öğrenme ve konusunu tekrar gözden geçiriniz.
adaptasyonu inceler.
8. d Yanıtınız yanlış ise “Açık ve Kapalı Yenilik
III. Bir tüketicinin yenilikçiliği arttıkça Modelleri” konusunu tekrar gözden geçiriniz.
fiyata olan duyarlılığı artar.
9. c Yanıtınız yanlış ise “Yenilikçi Girişimcilik”
Yukarıdaki ifadelerden hangisi ya da hangileri konusunu tekrar gözden geçiriniz.
doğrudur?
10. a Yanıtınız yanlış ise “Tüketici Yenilikçiliği”
a. Yalnız I konusunu tekrar gözden geçiriniz.
b. I-II
c. Yalnız III
d. I-III
e. I-II-III

58

 
Sıra Sizde Yanıt Anahtarı
Sıra Sizde 1 Sıra Sizde 3
Teknoloji itme modeli, bilim adamları tarafından Sistemik ve öğrenen ağ modelinde, bilim ve
yapılan beklenmeyen keşiflerin teknoloji pazarın dışında diğer çevresel faktörler de dikkate
yardımıyla ürün fikirlerine ve mühendisliklere alınır. Sistem kendini yenileyen, esnek ve
çevrildiği ve ürünün testi için bu keşiflerin öğrenen bir yapıya sahiptir ve bu sistemde
tasarımcılar tarafından prototipe dönüştürüldüğü interaktif ilişkiler ön plandadır. Beşinci kuşak
varsayımına dayanır. Teknoloji itme modelinde yenilik modelleri, işletmenin etkileşimde
Ar-Ge çalışmaları sonucu ortaya çıkan fikirler bulunduğu iç ve dış dinamiklerden “öğrenme”
imalat yoluyla ürüne dönüşür. Bu ürünler son temeline dayanmaktadır. Bu dinamikleri işletme
olarak pazarlama ve satış yoluyla potansiyel içi ve işletme dışı öğrenme kaynakları olarak
tüketicilere ulaşır. Pazar çekme modeli, sınıflandırmak mümkündür. İşletme içi öğrenme
müşteriler ile yakın etkileşimlerden kaynaklanan kaynakları; Ar-Ge ve geliştirerek, test yoluyla,
yeni fikirlere önayak olarak pazarlama yaparak, hatalardan ders alarak ve çapraz proje
süreçlerinin rolüne vurgu yapmaktadır. Bu gruplardan öğrenme şeklinde sıralanabilir.
modelde ilk etapta müşteri ihtiyaçları dikkate İşletme dışı öğrenme kaynakları ise;
alınır. Daha sonra Ar-Ge çalışmaları sonucunda tedarikçilerden veya onlarla birlikte, öncü
ortaya çıkan fikirler imalat yoluyla ürüne dönüşür kullanıcılardan, yatay işbirlikleriyle,
ve tüketiciye ulaşır. bilim/teknoloji altyapısından, literatürden, rakip
faaliyetlerinden, tersine (geri) mühendislik
Sıra Sizde 2 uygulamalarından, şirket satın almalarından,
Dinamik yenilik modelinde teknoloji dönüşüm müşteri tabanlı prototip denemelerinden ve
süreci; akış, geçiş ve spesifik aşamadan hizmetlerden öğrenme şeklindedir.
oluşmaktadır. Akış aşaması, değişikliklerin
Sıra Sizde 4
büyük bir bölümünün ilk kez yaşandığı aşamadır.
Bu aşamada, ürün değişim oranının hızla artması Yeniliğin difüzyonunun dört ana bileşeni vardır.
beklenmektedir. Yeni ürünler sayesinde piyasa Bunlar; yenilik, iletişim kanalları, zaman ve
büyürse, endüstri geçiş aşamasına girebilir. Geçiş sosyal sistemdir. Yenilik; bir fikir, proje ya da
aşamasında ürün ve süreç yenilikleri daha sıkı uygulamadır. Bir adaptasyonun yenilik özelliği,
bağlı olmaya başlar. Üretim sürecinde kullanılan yenilik-karar sürecinin; bilgi, ikna ve karar
makine ve teçhizatın özellikleri artırılır, pahalı ve basamaklarıyla ilgilidir. Yeniliğin difüzyonu
özelliği artırılmış ekipmanların fabrikalarda yeniliğin adaptasyon oranı ile ilgilidir. İletişim
kullanım oranı artar. Bu aşamada, ürün yenilik kanalları kullanıcılar arasında fikir alış-verişini
oranı azalmakta iken, süreç yenilik oranı hızla sağlar. Difüzyon içerisindeki zaman boyutu;
artmaktadır. Spesifik aşamada, ürünler oldukça yenilik-karar süreci, adaptasyon oranı ve bireyin
belirli olmaya başlamıştır ve rakiplerin ürünleri yenilik faaliyeti ile ilgilidir. Sosyal sistemin
arasındaki farklar azalmıştır. Ürün ve süreç yapısı difüzyonu birçok yönden etkileyebilir.
yenilik oranının azalmaya başladığı bu aşamada, Örneğin, sistem içerisindeki fikir liderleri yenilik
ürün ve süreç yeniliği küçük, artımsal konusunda tavsiyelerde bulunabilirler. Yeniliğin
basamaklarda gözükmektedir. adaptasyon oranını etkileyen faktörler;
uyumluluk, karmaşıklık, denenebilirlik,
gözlenebilirlik ve göreceli avantajdır. Yenilik
karar süreci ise; bilgi, ikna, karar, uygulama ve
onay safhalarından oluşmaktadır.

59

 
Sıra Sizde 5 Sıra Sizde 7
Kapalı yenilik modellerinde firmalar yenilik için Yeniliğin demokratikleştirilmesi, insanların
gerekli bilgileri kendileri üretirler. Bu fikirlerin kullandıkları ürünlerin geliştirilmesi sürecine
yeniliğe dönüşmesi için gerekli olan finansman, nasıl katıldıklarını tasvir etmek için kullanılan bir
destek ve pazarlama gibi faaliyetleri de kendileri kavramdır. Örneğin 1970’li yıllarda rüzgâr sörfü
yapar. Yani yenilik süreci tamamen firma sporunda sörf tahtası sörfçüye sabit olmadığı için
tarafından kontrol edilmektedir. Firma, akrobasi hareketleri çok sınırlı bir biçimde
başkalarının fikirlerine önem göstermez ve yapılabiliyordu. Sporcunun sörf tahtasına
yenilik sürecinin herhangi bir aşamasında sabitlenmesini sağlayan icadın keşfedilmesi ve bu
dışarıyla ilişki kurmaz veya fikir alışverişinde keşfin Havai’deki sörfçülerle paylaşılması, bu
bulunmaz. Açık yenilikte ise, firma içi fikirlerin ürünün dünyaya yayılmasına neden olmuştur.
yanı sıra, firma dışı fikirler ve pazar için iç ve dış 1998 yılına gelindiğinde, bir milyondan fazla
yöntemlerin kullanılması sözkonusudur. Açık insan sörf yaparken, kullanıcı (sörfçü) merkezli
yenilik modelinde firma ilave değer oluşturmak bu yeniliğin büyük miktarlarda satışı yapılarak
için dış kanallar aracılığıyla firma içi fikirlerin dünyaya yayılması sağlanmıştı.
pazara götürülebileceğini de hesaba katar.
Sıra Sizde 8
Sıra Sizde 6 Girişimci; sektördeki boşlukları saptayan, bu
Toplumsal yenilik, kişilerin bir veya daha fazla boşluğun doldurulmasına yönelik ciddi
ortak amacı gerçekleştirmek için, kişilerarası yatırımlar, çalışmalar yapan, elindeki sınırlı
aktiviteleri veya sosyal etkileşimleri nasıl kaynaklarla büyük atılımlara girmekten
organize etmeleri gerektiği konusunda yeni korkmayan ve en önemlisi risk alan kişidir.
fikirlerin uygulanması ve üretilmesidir. İmeceyle Girişimcinin temel özellikleri; organizasyon
çalışan sağlık grupları, imece usulü ev yapımı, becerisine sahip olan, atıl veya kapasitenin
telefon çağrı merkezleri, televizyonlarda hayır altında kullanılan kaynakları değerlendirmesini
için para toplama, kreşler, Wikipedia ve açık bilen, fırsatları görebilen ve değerlendirebilen,
üniversite, alternatif tıp, darülaceze, mikro kredi ihtiyatlı araştırmalar yapmaktan ziyade tetikte
ve tüketim kooperatifleri, hayır dağıtan olan, değer yaratmasını bilen ve oyunun kuralını
mağazalar ve çeşitli toplumsal konuların belirleyen kişi olarak sıralanabilir. Yenilikçi
tartışıldığı topluluk meclisleri toplumsal girişimcilik, yenilik yapmanın ve uygulamanın
yeniliklere örnek olarak verilebilir. mümkün olduğu zaman girişimci faaliyetlerin
yenilikçilik yönünde harekete geçmesi ile
açıklanabilir. Yenilikçi girişimcilik, ekonomik
gelişme ve teknik ilerleme sonucunda toplum için
büyük yararlar getirmesinin yanında, bireyler için
daha yüksek hayat standartları ve iş imkânları
sağlayan bir unsur olarak değerlendirilebilir.

60

 
Yararlanılan Kaynaklar
Arslan, Meryem, (2009), “Açık İnovasyon”, Fagerberg, Jahn, David J. Mowery and Richard
http://www.euractiv.com.tr/104/analyze/acik- R. Nelson (2005), The Oxford Handbook of
inovasyon-open-innovation-007766, Innovation, Oxford University Press, New York,
USA.
Erişim Tarihi: 25.11.2011.
Filiz, Atilla, “Girişimcilik ve Yenilik”,
Aydın, S. (2009), “Kişisel ve Ürün Temelli http://www.atillafiliz.com/makale.php?id=50,
Yenilikçilik: Cep Telefonu Kullanıcıları Üzerine Erişim Tarihi: 25.12.2011.
Ampirik Bir Uygulama”, Doğuş Üniversitesi
Dergisi, 10(2), 188-203. Kişisel ve ürün temelli Gündoğan, A. O., Din ve Dogmatizm. Erişim
yenilikçilik: cep telefonu ..., Erişim Tarihi: Tarihi:29.12.2011.
22.12.2011. Hui, Tak Kee, Wan, David, (2004), “The Role of
Chesbrough, H. (2003), Open Innovation: The Consumer Innovativeness in the Adoption of
New Imperative for Creating and Profiting Internet Shopping in Singapore”, The Internet
from Technology”, Harvard Business School Business Review, Issue, October 2004, 1-18,
Press, The Role of Consumer Innovativeness in the
http://books.google.com.tr/books?id=OeLIH89Yi Adoption of Internet ..., Erişim Tarihi:
McC&printsec=frontcover&hl=tr&source=gbs_b 23.12.2011.
ook_other_versions#v=onepage&q&f=false, Hippel, Eric Von, 2005, Democratizing
Erişim Tarihi: 18.12.2011. Innovation, The MIT Press Cambridge,
Cukier, Kenneth, (2006), “Innovative Massachusetts London, England, Democratizing
Entrepreneurship and Public Policy, A Report of Innovation - MIT, Erişim Tarihi: 18.12.2011
the 2006 Rueschlikon Conference on Information Işık, Nihat, Göktaş, Deniz ve Kılınç Efe Can
Policy”,http://www.vmsweb.net/attachments/pdf/ (2011), “İktisadi Büyümede Girişimciliğin Rolü”,
R-06_Report_Online.pdf , Erişim Tarihi: Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi, 6 (1),
23.12.2011. Haziran 2011, Çanakkale.
Dobre, C., Dragomir, A., Preda, G.(2009), Işık, Nihat ve Kılınç, Efe Can (2011), “Bölgesel
“Consumer Innovativeness: A Marketing Kalkınmada Ar-Ge ve İnovasyonun Önemi:
Approach”, Management & Marketing, Vol. 4, Karşılaştırmalı Bir Analiz”, Eskişehir
No. 2, pp. 19-34. Osmangazi Üniversitesi İİBF Dergisi, Cilt 6.
http://www.managementmarketing.ro/pdf/articole No:2, ss. 9-55, Ekim 2011, Eskişehir.
/133.pdf , Erişim Tarihi: 18.12.2011. Kılıçer, K. (2008), “Teknolojik Yeniliklerin
Efetürk, P. (2008), İşletmelerde İnovasyon Yayılmasını ve Benimsenmesini Arttıran
(Yenilikçilik), Uzmanlık Tezi. Etmenler”, Anadolu Üniversitesi Sosyal
http://www.scribd.com/doc/46649841/35/%C4% Bilimler Dergisi, Cilt:8- Sayı: 2 ss. 209–222.
A1ekil-2-1-Ar-Ge-Odakl%C4%B1- Kılınç, E. C. (2011), İnovasyon ve Ulusal
Do%C4%9Frusal-Yenilik-Modeli, Erişim Kalkınma: AB Ülkeleri ve Türkiye Üzerine
Tarihi:02.12.2011. Bir İnceleme, Karamanoğlu Mehmetbey
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat
Erdal, M. (2008), “İşletme Yenilik Süreçlerinin
Anabilim Dalı. Yayınlanmamış Yüksek Lisans
Tarihsel Gelişimi ve Yaratıcı Örgüt Yapısı”,
Tezi, Karaman.
http://www.tedarikzinciri.org/UserFiles/File/Tekn
oloji%20Yonetimi/YenilikYonetimi.doc, Erişim Kumral, N. (2008), Bölgesel Rekabet
Tarihi: 01.02.2011. Gücünü Artırmaya Yönelik Politikalar”, Ege
University Working Papers in Economics
Erden, Y. (2009), “Kamu Ar-Ge Destekleri ve
2008, Working Paper No: 08 / 02, February 2008,
Yenilik Modelleri: Kamu Ar-Ge Politikalarının
1-14.,
Meşrulaştırılması İçin Hangi Yenilik Modeli
http://iibf.ege.edu.tr/economics/papers/wp08-
Seçilmeli?” Ekonomi Bilimleri Dergisi, Cilt 1,
02.pdf, Erişim Tarihi: 20.12.2011.
Sayı 2, ss.25-39, 2009.

61

 
Lowe, Robin and Sue Marriott (2006) Özer, G., Aydın, S., Özcan, M., (2009),
“Innovation Management: Entreprise, “Muhasebecilerin Marka Algıları ve Aüketici
Entrepreneurship and Innovation, Concepts, Özelliklerinin (Yenilikçilik ve Fikir Liderliği)
Contexts and Commercialization”, Elsevier Ltd., Uzun Dönemde Müşteri-Marka İlişkisini
USA. Belirleyen Faktörler Üzerine Etkisi”, İş, Güç
Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları
Martinich, Lessie (2004), “An Innovation Dergisi, Cilt:11 Sayı:1, Ocak 2009,
Framework: The Foundation for Two Muhasebecilerin Marka Algıları ve Tüketici ...,
Complementary Approaches to Innovation Erişim Tarihi: 22.12.2011.
Management”,
Rotwell, R. (1994), “Towards the Fifth-
http://www.mendeley.com/research/innovatio-
generation Innovation Process”, International
framework-foundation-fo-two-complementary-
Marketing Review, Vol. 11, No. 1, pp. 7-31,
approaches-innovation-management/#page-1,
MCB University Press, 0265-1335.
Erişim Tarihi:30.11.2011.
Rogers, M. Everett (1995), Diffusion of
Mulgan, G., Tucker, S., Ali, R. ve Sanders, B.
Innovations, Fourth Edition, The Free Press,
(2007), Social Innovation: what it is, why it
New York.
matters and how it can be accelerated,
published by Said Business School, Oxford, “The Two Faces of Entrepreneurship, Part 2:
2007. Innovative Entrepreneurs Bring New Wealth to
the Economy”, September 13, 2006,
http://www.youngfoundation.org/publications/rep http://knowledge.wpcarey.asu.edu/article.cfm?aid
orts/social-innovation-what-it-why-it-matters-
=711, Erişim Tarihi: 25.12.20011.
how-it-can-be-accelerated-march-2007, Erişim
Tarihi: 21.12.2011. Trott, P. (2005). Innovation Management and
New Product Development. Harlow: Pearson
Mumford, Michael D. (2002), “Social
Education Limited.
Innovation: Ten Cases From Benjamin Franklin,
Creativity Research Journal”, Vol. 14, No. 2, Uzkurt, C. (2008), Pazarlamada Değer
253–266. Yaratma Aracı Olarak Yenilik Yönetimi ve
http://www.tandfonline.com/doi/abs/10.1207/S15 Yenilikçi Örgüt Kültürü, İstanbul: Beta.
326934CRJ1402_11 , Erişim Tarihi: 21.12.2011.
http://innovatorium.wordpress.com/2010/05/03/r
OECD (2005), Oslo Manual, Guidelines For othwells-five-generations-of-innovation-models/,
Collecting And Interpreting Innovation Data, Erişim Tarihi:02.12.2012.
Third Edition.
http://www.biography.com/people/steve-jobs-
O’Sullivan, David and Lawrence Dooley (2009), 9354805 , Erişim Tarihi: 28.11.2011.
Applying Innovation, SAGE Publications, Inc.
London, UK.

62

 
 
4






Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Örgütsel yenilik sürecinin aşamalarını açıklayabilecek,
Örgütsel yenilik sürecinin yönetimindeki belirsizlik ve risk alanlarını değerlendirebilecek,

Yenilikçi bir örgüt yaratmak için nasıl bir altyapı gerektiğini analiz edip değerlendirebilecek,

Lider ve çalışanların örgütsel yenilik sürecindeki rollerini örneklerle açıklayabilecek


bilgi ve becerilere sahip olabileceksiniz.

Anahtar Kavramlar
Örgütsel Yenilik Liderlik

Yenilikçi Örgüt Kültürü Dışa Odaklanma

Yenilikçi Örgüt Örgütsel İletişim

İçindekiler
 Örgütsel Yenilik Kavramı
 Örgütsel Yenilik Süreci ve Yönetimi
 Yenilikçi Örgüt Kültürünün Geliştirilmesi
 Lider ve Çalışanların Yenilikçi Örgüt Kültürüne Etkisi

64

 
Yenilik Yönetimi ve
Yenilikçi Örgüt Kültürü
GİRİŞ
Yeni ürün ve hizmet üretme konusunda başarılı olabilmesi için işletmelerin öncelikle, yenilikçi bir
altyapıya ve kültüre sahip olmaları gerekmektedir. Bu nedenle işletmeler kendi örgütsel yapılanmalarını
ve kültürlerini, yenilikleri benimsemeyi ve uygulamayı kolaylaştıracak ve motive edecek biçimde inşa
etmelidirler. Ancak bu yolla işletmeler, problemlerine daha yenilikçi ve etkin çözümler üretebilecek ve
dolayısıyla yeni ürün ve hizmetler üretmede önemli bir avantaj yakalayabileceklerdir.
Örgütsel yenilik, işletmelerin (Örgütlerin) iş yapış tarzından, dış çevreyle iletişimine, üretim
tekniklerinden örgütsel yapılanmasına kadar her alandaki yenilikçiliklerini ve yenilikleri kısa sürede
benimseyip uygulayabilecek bir kültüre sahip olmalarını ifade etmektedir. Bugünkü rekabet ortamında
işletmelerin değişen çevre şartlarına ayak uydurabilmek, dalgalanmanın yüksek olduğu pazarlarda
ayakata kalabilmek ve rekabet üstünlüğü yakalayabilmek için yenilikçi bir yapıda olmaları kaçınılmaz
gözükmektedir.
Örgütsel yenilik sürecinin sağlıklı ve başarılı bir şekilde gerçekleşebilmesi belli aşamaların varlığını
gerekli kılmaktadır. Bu aşamalar ardışık olmanın ötesinde interaktif bir ilişkiyi gerektirmektedir.
İşletmeler, problemleri için ya da daha iyisi için ihtiyaç duydukları yenilikleri ya kendileri üretir ya da
dışarıdan transfer ederler. Her iki durumda da yenilik süreci, başlangıç ve uygulama olmak üzere iki
temel aşamada gerçekleşir. Bu aşamalar yenilik sürecinin yönetimi için de önem arz eder. Çünkü her iki
sürecin kendine has özelliklerinden dolayı farklı işletme kültürünü ve yönetim biçimini gerektirmektedir.
Örgütlerde yenilik yönetimi belirli riskleri de beraberinde getirmektedir. Bu risklerin temel
kaynaklarını, pazarın yeniliklere vereceği tepkinin belirsizliği, ne kadar kaynak aktarılacağının belli
olmaması ve örgüt çalışanlarının yenilikleri benimseme konusundaki dirençleri oluşturmaktadır. Bu
belirsizlik ve risk alanlarının ortadan kaldırılabilmesi için yenilikçi ve esnek bir işletme yapısı ve
kültürünün varlığı oldukça önem taşımakatdır.
İşletmelerin yenilikçi bir yapıya sahip olmaları hiç şüphesiz onların kültürel yapılarıyla yakından
ilgilidir. Çünkü kültür bir işletmenin nasıl bir yönetim anlayışına sahip olması gerektiğine, ögütlenme
biçimine ve çalışma tarzına kadar birçok alanda etkili olmaktadır. Bu nedenle yenilikçi bir işletme için
kültürel kodların, yenilikçiliği destekleyen ve motive eden bir özelliğe sahip olması gerekmektedir.
Yenilikçi örgüt kültürünün oluşturulması aynı zamanda işletmelerin yenilik üretme ya da dışarıdan
transfer edilen yenilikleri benimseme konusunda daha motive edici bir rol oynayacaktır.

ÖRGÜTSEL YENİLİK KAVRAMI


Örgütsel (Organizasyonel) bağlamda yapılan yenilik çalışmalarında, özelikle 1980’li yıllardan sonra
önceki yıllara nazaran önemli bir artış olduğu gözlenmektedir. Bu artışın nedenlerini şu şekilde açıklamak
mümkündür (Rogers, 1995, s.390):
• Bu yıllarda işletme okullarının özellikle yönetim ve organizasyon bölümlerinde yenilikle ilgili
programlar açılmaya başlanmış,

65

 
• Yenilikçi organizasyonların problemlerini çözme konusunda, bilgisayar teknolojisinin önemli
kazanımlar sağlamaya başlamış olması, işletmelerin yeniliklerle ilgili başarısızlıklarını aşmada
motive edici olmuştur.
Yukarıda sayılan nedenlerin de etkisiyle 80’li yıllardan sonra örgütsel yenilik, hem araştırmacılar hem
de uygulamacılar tarafından daha çok önemsenen bir konu haline gelmiştir. Örgütsel yenilik kavramı,
“işletmelerin ticari uygulamalarında, işyeri organizasyonlarında ve dış ilişkilerinde yeni bir örgütsel
yöntemin uygulanmasıdır” (Oslo Manual, 2005) şeklinde tanımlanabilir. Başka bir ifadeyle örgütsel
yenilik, geliştirilmiş ya da dışarıdan alınmış yeni bir aygıtın, sistemin, politikanın, programın, sürecin,
ürün ve hizmetin örgüt içerisinde benimsenmesidir (Damanpour ve Evan, 1984; Zaltman, Duncan ve
Holbeck, 1973). Bu bağlamda örgütsel yenilik örgütü ve örgüt üyelerini ilgilendiren yeni bir ürün,
hizmet, üretim süreci, üretim teknolojisi, yönetimsel sistem veya yapı, yeni bir plan veya programı
kapsayan ya da onlarla bir şekilde etkileşim içinde olan bir yenilik sürecidir (Uzkurt, 2008, s.91).
Örgütsel yenilik, örgütlerin gerek içerideki işleyişine, gerekse dış çevreyle iletişimine yönelik olarak
yapılan bütün faaliyetlerle ilgili yöntemler, usüller, teknikler, örgütsel yapılar ve rutinlerle ilgili
olabilecektir.
Örgütsel yeniliklerin sahip olması gereken özellikleri şu şekilde sıralamak mümkündür (King ve
Anderson, 1995, s.2):
• Örgütsel yenilik, tek başına bir fikir olmaktan ziyade örgüt içerisinde kullanılan bir ürün, hizmet,
süreç ya da yöntemle ilgili olmalıdır.
• Örgütsel yenilik, örgüt içerisinde önemli bir çoğunluğu ya da örgütün tamamını ilgilendiren
kamusal özelliğe sahip bir yenilik olmalıdır. Tek başına bir çalışanla ilgili bir değişiklik yenilik
olarak değerlendirilemez.
• Örgütsel yenilik, rutin bir değişiklik olmanın ötesinde, örgütün işleyişine farklılık getirecek bir
değişiklik olmalıdır.
• Örgütsel yenilik, örgütün için faydalı bir değişiklik olmalıdır. Fayda sağlamayan ama örgütte
önemli bir değişim yaratan bir farklılık, yenilik olarak değerlendirilemez.
Yukarıdaki özellikler incelendiğinde örgütsel yeniliğin genel olarak, örgüte yarar sağlayan, örgütsel
yapıyı önemli ölçüde değiştiren önemli bir değişim olması; örgütün önemli bir bölümünü etkileyebilecek
kamusal bir özelliğe sahip olması; örgütün iç ve dış iletişiminde etkinlik sağlaması gerektiği önem
kazanmaktadır.
Yenilikler, örgütsel bağlamda, örgütün iç ve dış çevresel faktörlerdeki değişimlere karşı bir tepkisi,
dolayısıyla çevresini etkilemeye yönelik olarak bir örgüt kararı ve faaliyeti olarak da
değerlendirilmektedir (Damanpour, 1991). Örgütsel yenilikler aynı zamanda, örgütün ilişki içerisinde
olduğu iç ve dış muhataplarıyla bilgi alışverişine, öğrenme yeteneğine, iş verimliliğine ve kalitesine
önemli katkı sağlayan bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yönüyle yenilik örgütlerin
performansına önemli kazanımlar sağlayacaktır. Performansa yapacağı bu kazanımları aşağıda sayılan
avantajları gerçekleştirmek suretiyle yapabilir (Oslo manual, 2005):
• Yönetim maliyetlerini düşürerek,
• İşlem maliyetlerini azaltarak,

• Çalışanların işyeri memnuniyetini artırarak,


• Çalışanların verimliliğini artırarak,
• Ticari olmayan varlıklara erişimi sağlayarak ve

• Gerekli araç ve gereç maliyetlerini düşürerek.


Yukarıda sayılanların gerçekleşmesi, aşağıda sayılan performans kalemleri üzerinde olumlu etkiler
yaratarak örgütsel performansa katkı sağlayacaktır. (Uzkurt 2008, s.94):

66

 
• Yeni ürün ve hizmet üretimi sağlayacak,

• Yeni pazarlara girme ve yeni pazar yaratacak,


• Pazar payını koruyacak ve artıracak,

• Ürün ve hizmetlerin kalitesini iyileştirecek,

• Müşteri ihtiyaçlarının karşılanma süresini azaltacak,


• Çevreye zararsız ürünler üretimini sağlayacak,
• Ürünlerin görsel çekiciliğini artıracak,

• Hammadde tasarrufu sağlayacak,


• İş gücü maliyetlerini azaltacak,

• İmalat süreçlerini geliştirecek,


• Enerji tasarrufu sağlayacak,
• Üretim süreçlerini iyileştirecek,

• Dağıtım ve işlem maliyetlerini düşürecek.


Örgütsel yenilikler yukarıda sayılan amaçlara ulaşırken, bir taraftan örgütün yapısı ve işleyişinde
değişimlere neden olurken, diğer taraftan da çevresini de değişime zorlayabilecektir. Bu bağlamda
örgütsel yenilikten doğan değişim ve farklılıklardan en üst düzeyde yararlanabilmek; sosyal ve ekonomik
faydayı elde edebilmek için yenilik sürecinin iyi yönetilmesi, sonuçlara ilişkin gerekli kontrol ve
ölçümlerin yapılması ve bunların sisteme aktarılmasıyla mümkün olabilecektir. Dolayısıyla örgütsel
yeniliğin etkin yönetimi, yönetim sürecinin etkileyicileri, risk ve belirsizlikleri ve gerekli kültürel alt
yapının incelenmesi oldukça önem kazanmaktadır.

Kar amacı güden ya da gütmeyen kuruluşların sosyal boyutundan


söz etmek gerektiğinde genelde, örgüt ya da organizasyon kavramları kullanılmaktadır.
Bu nedenle bazı yerde örgüt bazı yerde de işletme kavramı kullanılmaktadır. Bu kitap
özellikle, kar amacı güden organizasyonların yenilikçi yapılarıyla ilgili olduğu için kitapta
kullanılan işletme ya da örgüt kavramlarıyla genel olarak bu tür yapılara işaret
edilmektedir.

ÖRGÜTSEL YENİLİK SÜRECİ VE YÖNETİMİ


Bir örgütte yenilik süreci genel olarak, örgütsel fonksiyonların ve çevresel faktörlerin birbiriyle etkileşimi
sonucu gerçekleşir. Bu nedenle yenilik süreci ekonomik, politik ve sosyal çevre faktörleriyle yakın ilişkisi
olan bir kavramdır. Bu da örgütlerde, etkili yenilik süreçlerinin tesis edilmesi için yeniliği kolaylaştıracak
ve sürecin etkin bir şekilde işlemesine katkı sağlayacak ekonomik, politik ve sosyal kurumların varlığını
zorunlu kılmaktadır. Örgütsel yapılarda (İşletmeler gibi) etkili yenilik yönetimi de örgüt içerisindeki
fonksiyonlar ile dış çevredeki makro ve mikro faktörlerin ilişkisini ve koordinasyonunu yönetmekle
mümkün olacaktır. Yenilik yönetim sürecinin başarısı aynı zamanda, bu süreci etkileyecek ya da katkıda
bulunacak bütün unsurların katılımını sağlamak ve bu katılımın sinerjisini artıracak stratejik bir
yaklaşımla ortaya çıkacaktır.
Yenilik yönetim sürecinde örgüt içi fonksiyonlar ve dış çevre faktörleri arasında dinamik bir iletişimin
varlığı zorunludur. Ancak, bu iletişim formel olabildiği gibi informel de olabilir. Hatta informel yolla
kurulan ilişki ve bu yolla elde edilen bilgiler örgütler için daha yaralı bilgiler olabilirler. Çünkü, formel
yolla elde edilmesi mümkün olmayan yararlı bilgilerin informel yolla elde edilmesi mümkün olabilir
Yenilik sürecinde örgütler, sorunlarını çözmek için ihtiyaç duydukları yenilikler için yeni bilgi ve
fikirlere ihtiyaç duyarlar. Bu bilgi ve fikirlerin üretilmesi ve paylaşılması için örgüt içi çalışanlar ve
67

 
departmanlar ile örgüt dışındaki aktörler arasında bilgi paylaşımını kolaylaştıracak iletişim sürecinin
işletilmesi ve yönetilmesi önem kazanmaktadır. Hatta bu süreci sürekli kılacak ve dinamik bir şekilde
işlevsel hale getirecek bilgi elde etme ve paylaşım sistemlerinin kurulması oldukça yaralı olacaktır
(Nonaka, 1994; Trott, 2002, s.22).
Yenilik, bütün tarafların katılımıyla gerçekleşen bir yönetişim anlayışını gerekli kılsa da, bu sürecin
tam olarak nasıl yönetilmesi gerektiği ya da her türlü örgütsel yapıyı kapsayacak bir yenilik yönetim
anlayışının olmadığını da söylemek mümkündür. Çünkü her bir sektörel yapının, örgütlenme biçiminin ve
katılımcılarının farklı olduğu düşünülürse tek bir yönetim şekli ve sürecinden bahsetmek oldukça zor
olmaktadır.
Örgütsel yenilik, özel araçlar, kurallar ve disiplin gerektiren bir yönetim süreci olarak da
değerlendirilmektedir (Davila vd., 2006, s.17). Buradan hareketle işletmelerde başarılı yenilik yönetim
süreci, gerekli araçların, dinamiklerin, kural ve düzenlemelerin, örgütsel altyapı, kültür ve uygulamadaki
disipliner yapının hazırlanmasıyla mümkün olacaktır. Bugünkü işletmelerin öncekilere nazaran daha
karmaşık yapıda oldukları düşünüldüğünde bu tür gerekliliklerin yerine getirilmesinde ve yenilikçi
kurumların ihdas edilmesine daha dikkatli ve özenli yaklaşmak gerekmektedir.
Yenilik sürecinin yönetilmesine katkıda bulunacak kurumsal yapıların yanı sıra çalışanların da
bireysel olarak katkısı dikkate alınarak, onların sürece katılımını sağlayacak motivasyonel
mekanizmaların da varlığı kaçınılmazdır. Çünkü gerek yeni fikirlerin ortaya çıkarılmasında gerekse
yeniliklerin işletme içerisinde başarıyla gerçekleştirilip uygulanmasında çalışanların etkisi oldukça
yüksektir. Bu süreçte çalışanlar bazen mucit bazen girişimci bazen de yönetici gibi roller üstlenerek
sürecin temel yapı taşlarından birisini oluşturacaktır (Trott, 2002, s.10).
Yenilik yönetim sürecinin başarısı ve yeniliklerin işletmelere rekabetçi bir üstünlük sağlayabilmeleri,
bu sürecin belirli dinamikler üzerine bina edilmesiyle mümkün olacaktır. Yenilik yönetim sürecinin
başarısını belirleyecek bu dinamikleri aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür (Tidd vd., 2005, s.559).
• Yenilikler belirli bir strateji temeline dayanmalıdır.

• Yenilik sürecinde iç ve dış bağlantılar kurulmalı ve işletilmelidir.

• Yeniliklerin gerektirdiği değişimlerin işletmede uygulanması için esnek bir mekanizmanının


varlığı gereklidir.

• İşletmelerde yeniliği destekleyecek bir altyapı ve örgütsel yapının varlığı başarılı bir yenilik için
zorunludur.
Yenilik yönetiminin başarısı için stratejik yaklaşımın varlığı önemlidir. Ayrıca ilgili aktörlerle
iletişimi sağlayacak bilgi üretme ile bilginin paylaşımını sağlayacak bir yenilik bilgi sisteminin varlığı
bir diğer önemli unsurdur. Bununla birlikte işletmelerde yenilik sürecinin başarıyla uygulanması ve
çalışanların yenilikçiliğe motive edilmesi de yenilikçi bir örgüt kültürünün varlığı ile mümkün olacaktır.

Örgütlerde Yenilik Sürecinin Aşamaları


İşletmeler karşılaştıkları örgütsel, teknik, yönetimsel ya da ilişkisel sorunlarını çözmek için yeni fikirlere
ve dolayısıyla sorunlarını çözebilecek yeni çözüm önerilerine daima ihtiyaç duyarlar. Yeni çözümlerin
etkinliği, işletmelerin daha iyi işlemesine ve rakiplerine karşı rekabet üstünlüğü kazanacak yüksek
performansa sahip olmalarını sağlar. İşletmelerin, mevcutlardan daha iyisi için ya da sorunlarını etkili
şekilde çözmek için ihtiyaçları olan yenilikleri, bazen kendileri geliştirebilir bazen de dışarıdan temin
etme yoluna giderler. Bazen de dışarıda geliştirilen yeni fikir ve uygulamalarla kendi tecrübe ve Ar-Ge
çalışmalarını bütünleştirerek yenilikleri gerçekleştirirler. Her durumda da işletmeler birbiriyle ilişkili bazı
süreçlerden geçirerek bu yenilikleri benimser ve uygularlar.
İşletmelerde yeniliklerin gerçekleşme sürecine ilişkin farklı modeller geliştirilmiştir. Bu modeller
genel olarak; araştırma, kabul etme ve uygulama olmak üzere üç temel aşama üzerine bina edilen
modeller olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunlardan ilki Tidd vd. (2005, s.89) tarafından geliştirilen yenilik
modelidir. Bu modele göre işletmelerde yenilik süreci (1) araştırma , (2) değerlendirme, seçme ve (3)
68

 
uygulama olmak üzere üç aşamada gerçekleşir. Araştırma, yeniliğe kaynak teşkil edecek çevresel
dinamiklerdeki değişime ilişkin olgu ve olayların incelenmesini kapsar. Bu değişimler teknolojik
gelişmeler olabileceği gibi pazarlardaki tüketicilerin istek ve ihtiyaçlarındaki değişimler de olabilir.
Değerlendirme aşaması ise işletmelerin yenilik için karşılarına çıkan alternatifleri değerlendirip,
aralarından kendileri için en avantajlı olanı seçme işlemlerini kapsamaktadır. Bu aşamada seçim yaparken
işletmelerin kendi teknolojik ve insan kaynakları altyapısıyla uyumlu, riski en az olan ve evrensel
değişimlere işletmeyi en iyi şekilde adapte edebilecek alternatifleri seçmesi doğru olacaktır. Son aşama
olan uygulama aşaması ise yeni fikir ve çözüm önerilerinin işletme tarafından yeni ürün, hizmet ya da iş
modellerine dönüştürülerek işletmede uygulanmasını ifade etmektedir. Bu aşamada yeniliklerin,
işletmenin problemine gerçek bir çözüm olacağı ya da çalışanlar tarafından nasıl bir direnç
gösterilebileceği konularında bazı riskleri taşımaktadır. Bu yönüyle, bu tür riskleri de minimize edecek
şekilde yeniliğin uygulanması, verimlilik açısından önem arz etmektedir. Bu bağlamda yeniliklerin
yönetim sürecini bir problem çözme süreci olarak da görmek mümkündür (Tidd vd., 2005, s.91).
Yeniliklerin, işletmelerde geliştirilmesine ilişkin bir başka model ise Zaltman vd. (1973) tarafından
geliştirilen yenilik süreci modelidir. Bu modele göre yenilik süreci başlangıç ve uygulama/gerçekleştirme
olmak üzere iki temel aşamadan oluşur. Başlangıç aşamasında işletme kendisi için yararlı olabilecek
yeniliklerle ilgili araştırma yapıp bilgi sahibi olduktan sonra bunlar arasında bir karar verir ve çalışanları
bu yenilik karşısında olumlu bir tutum sergilemeleri konusunda ikna etmeye çalışır. Uygulama
aşamasında ise işletme içerisinde uygulamaya konan yenilikler, çalışanların tepkisine ve işletmeye
sağladığı katkıya göre değerlendirilerek, ya devamına karar verilir ya da uygulamaya konmaktan
vazgeçilir.
Zaltman vd.’nin yeniliklerine paralel olarak geliştirilen bir başka yenilik süreci modeli de Rogers
(1995, s. 391) tarafından geliştirilen modeldir. Bu model de başlangıç/başlama ve uygulama olmak üzere
iki temel aşamadan oluşmaktadır. Başlangıç aşaması gündem oluşturma ve uyumlaştırma olmak üzere iki
alt aşamadan oluşurken, uygulama aşaması ise yeniden tanımlama, netleştirme ve rutin hale getirme
olmak üzere üç alt aşamadan oluşmaktadır. Bu aşamaları kısaca şu şekilde açıklamak mümkündür (Şekil
4.1):

Şekil 4.1: Örgütlerin Yenilikleri Benimseme Süreci

Kaynak: Rogers (1995, s.392)

Gündem oluşturma: Gündem oluşturma aşaması örgütsel bir problemin ortaya çıkmasıyla başlar. Bu
problemler daha çok örgütün performansında meydana gelen düşmeler olarak kendini gösterir. İşletmeler
bu tür problemler ortaya çıktığında yeni yöntem ve çözümler için araştırmaya başlarlar. Bu araştırma
sonunda ortaya çıkan alternatif yeni çözüm önerileri değerlendirilir ve aralarından işletme için uygun olan
seçilir.
Uyumlaştırma: Bu aşamada, işletme problemlerini çözmeye ya da performansı artırmaya yönelik
olarak benimsenen yeniliğin, işletme problemlerine ne derecede çözüm üretebildiği ve işletmenin
yapısıyla ilgili ne kadar uyumlu olduğu araştırılır. Yeniliğin işletmeye sağladığı avantaj ve
dezavantajların araştırıldığı bu aşamada gerekirse ilgili yenilik uygulanmaktan vazgeçilebilir.
Yeniden tanımlama/yapılanma: Bu aşama, benimsenen yeniliğin uygulanmasındaki ilk aşamadır.
Bu aşamada benimsenen yeniliğin, işletme içerisinde en iyi şekilde uygulanması için işletmenin yapısına
uygun hale getirilir. Özellikle dışarıdan alınan yeniliklerin işletmeye özgü hale getirilmesi, işletme
çalışanları tarafından kolayca benimsenmesi açısından önemlidir. Bu aşamada bazen de işletmenin
yapısında ilgili yeniliğin uygulanmasını kolaylaştıracak bazı değişim ve düzenlemelere ihtiyaç
duyulabilir.
Netleştirme: Netleştirme aşamasında yenilikler artık işletmede uygulanmaya başlanmıştır. Çalışanlar,
yeniliğe yavaş yavaş uyum sağlamaya çalışmaktadırlar. Bu aşamada bazı sorunların ve risklerin ortaya

69

 
çıkması muhtemeldir. Bu sorunların çözümüne ilişkin olarak tepe yönetimi bazı tedbirleri alabilir ya da
belirli eğitimlerle bu sorunlar aşılmaya çalışılır.
Rutin hale getirme: Bu aşama yenilik sürecinin son aşamasıdır. Bu aşamada yeniliklerle örgütsel
yapı ile uyumlu hale gelmiştir. Yenilik artık, işletmenin bir parçasıdır ve yabancı olma özelliğini
kaybetmiş, çalışanlar da yeni uygulama ve yöntemlere iyice alışmıştır. Bu aşamayla birlikte yenilik, örgüt
için yeni olmanın ötesinde bir rutin haline gelmiştir.
İşletmelerin karar verme mekanizmalarının, nihai tüketicilerden daha mekanik, rasyonel ve kurumsal
olmasından dolayı, yeniliklerin benimsenme ve uygulanmasında birtakım süreçlerin varlığı kaçınılmaz
olmaktadır. Bu süreçler sonucunda işletmeler için en doğru çözümü üretecek yeniliklerin neler olduğu
kararının sağlıklı bir biçimde alınabilmesi için bu süreçlerin koordinasyonu, işbirliği ve uyumu önemli
hale gelmektedir. Bu da yenilik sürecinde etkin ve esnek bir yönetim anlayışını ve işletmelerde esnek ve
yenilikçi bir kültürel ortamın ve altyapının tesis edilmesini zorunlu kılmaktadır.

Yenilik Yönetim Sürecinin Belirsizlikleri


Yenilik sürecinin doğasından kaynaklanan bir takım belirsizliklerin mevcut olması, bu sürecin
yönetilebilirliği konusunda da önemli sorunları beraberinde getirmektedir (Tidd vd., 2005, s.78;
Rosenberg, 1994). Yenilik süreci sonunda ortaya çıkacak yeniliğin tam olarak kestirilememesi, sürecin ne
kadar zaman alacağı ve ortaya çıkan yeniliklerin kabul görüp görmemesinin net olmaması gibi
belirsizlikler, yenilik sürecindeki riski artırmakta ve yönetilebilirliğini daha hassas hale getirmektedir. Bu
bağlamda yenilik sürecindeki belirsizlik alanlarını, sonuçlara ve araçlara ilişkin olmak üzere iki grupta
incelemek mümkündür (Pearson, 1991). Sonuçlara ilişkin belirsizlikler, yenilik sürecinin nihai
hedeflerinin ne olduğu konusundaki belirsizliği ifade etmektedir. Çünkü çoğu yenilik çalışmaları
sonucunda, ortaya nasıl bir yenilik çıkacağını daha sürecin başından kestirmek oldukça güç olmaktadır.
Araçlara ilişkin belirsizlikler ise sonucun belirsizliğinden dolayı bu sonuca ulaşmak için gerekli
süreçlerde nelerin yapılması gerektiğine ve ne kadar kaynak aktarılması gerektiğine dair belirsizliklerdir.

“Yenilik sürecinin doğasında belirsizlik bulunmaktadır.” ifadesine


katılıyor musunuz? Tartışınız

Belirsizlik alanlarını daha ayrıntılı sınıflandırmak gerekirse bunları şu şekilde sıralamak mümkündür
(Freman 1982, s.149; Afuah, 2003, s.116; Leifer, 2000, s.19-21):
• Teknik belirsizlikler,

• Pazarla ilgili belirsizlikler,


• Örgütsel belirsizlikler,
• Kaynak belirsizlikleri.
Teknik belirsizlikler, yeniliğin temelini oluşturan bilimsel bilginin, üretim süreçlerinin, ve ürünlerin
teknik özelliklerinin doğruluğu ve yeterliliğine ilişkin belirsizlikleri kapsamaktadır. Pazar belirsizlikleri,
pazardaki tüketicilerin, istek ve ihtiyaçlarının doğru tespit edilip edilememesi ve tüketicilerin yapılan
yenilikleri benimseyip benimsememesine ilişkin belirsizliklerdir. Dağıtım kanalı üyelerinin yeniliğe karşı
tutumu ve rakiplerin yeni üreteceği ürünlerin özelliklerine ilişkin belisizlikler de pazar belirsizlikleri
kapsamında değerlendirilebilir. Örgütsel belirsizlikler, yapılan yeniliklerle ilgili olarak, örgüt
çalışanlarının nasıl bir tutum ve davranış içerisinde olacağına dair belirsizliklerdir. Örgütsel belirsizlikler
özellikle örgütsel yeniliklerin başarısını etkileyen en önemli faktörlerden birisi olarak değerlendirilir.
Kaynak belirsizliği ise yenilik sürecinde ihtiyaç duyulacak kaynakların neler olduğu ve ne miktarda
olduğuna ilişkin belirsizliklerle, bu kaynakların nerelerden karşılanabileceğine dair belirsizliklerdir.
Yukarıdaki belirsizlik alanları derinleştikçe, yenilik sürecini başarılı bir şekilde yönetmek ve ortaya
çıkabilecek yeniliklerden ekonomik ve sosyal olarak maksimumum faydayı sağlamak güçleşecektir. Bu
nedenle yenilik sürecinde bu belirsizlikleri azaltacak bilgi ve enformasyonun sağlanması ve gerekli
70

 
tedbirlerin alınarak kurumsal yapıların tesis edilmesi önemli olacaktır. Özellikle işletmenin kontrolünde
olan örgütsel belirsizlikler ve kaynak belirsizlikleriyle ilgili gerekli tedbirlerin alınarak buradaki risk en
aza indirilmelidir. Ancak bu yolla yenilik yönetim süreci başarılı bir şekilde yönetilebilecektir.
Yenilik yönetim sürecinin yukarıda sayılan belirsizlikleri içeren doğası gereği yönetilebilirlik
sorununun olduğunu söylemek mümkündür. Bu sorunun en temel özelliğini ise yenilik yönetim sürecinin
yönetilebilirliği konusunda bazı yanılsamalara düşülmesi oluşturmaktadır. Bu yanılsamaları, doğrusallık
yanılsaması, öngörülebilirlik yanılsaması ve kontrol yanılsaması olarak gruplandırabiliriz (King ve
Anderson, 1995, s.122). Doğrusallık yanılsaması, yenilik sürecinin aşamalarının birbiriyle ardışık bir
düzen içerisinde olduğunu düşünmekten kaynaklanan yanılsamadır. Günümüz yenilik çalışmalarında,
sürecin aşamalarını doğrusal değil her bir aşamanın birbiriyle ilişkili olduğunu kabul etmek
gerekmeketdir. Öngörülebilirlik yanılsaması ise süreçte ortaya çıkabilecek gelişmelerle ilgili her şeyin
tahmin edilebilir olduğuna ilişkin yanılsamadır. Sürecin belirsizliğinden dolayı önceden öngörülemeyen
bir çok olayın ortaya çıkması muhtemeldir. Kontrol yanılsaması ise sürecin aşırı disipliner bir kontrol
anlayışıyla başarılı bir şekilde yürütülebileceği yanılsamasıdır. Oysa yenilik sürecinin başarısı, süreçte
esnekliği ve yaratıcılığı öne çıkaran hataları hoş gören bir yönetim anlayışıyla sağlanacaktır. Bu nedenle
kontrolün yüksek düzeyde olması yenilik sürecinde önemli sorunlara yol açabilecektir.

YENİLİKÇİ ÖRGÜT KÜLTÜRÜNÜN GELİŞTİRİLMESİ


İşletmelerde yenilikçi bir örgüt kültürünün geliştirilmesinde ihtiyaç duyulan altyapı ve yenilikçi örgüt
kültürünün tesisi için işletme yöneticilerinin ve çalışanlarının sahip olması gereken özellikler aşağıda
incelenmektedir.

Yenilikçi örgüt kültürünün olmadığı işletmelerde, insanlar yeni fikirler


karşısında hep bir mazaret bulmayı tercih ederler. Siz de günlük hayatınızda bu tür
mazaretler ile karşılaştınız mı?

Yenilik ve Örgütsel Kültür İlişkisi


Örgüt kültürüne ilişkin çok farklı tanımlamalar yapılmıştır. Bu tanımlardan birkaçını burada verdikten
sonra yenilik ve örgüt kültürü ilişkisini incelemek yararlı olacaktır. Örgüt kültürü, örgüt üyelerinin
tamamını kapsayan değerler, inançlar, normlar ve ilkelerdir (Nystrom, 1990). Bir başka tanımda ise örgüt
kültürü, örgütün üyelerini bir arada tutan ve yazılı olmayan normlar bütünü olarak ifade edilmiştir (Oden,
1997, s.3). Daha kapsamlı bir tanımda ise örgüt kültürü, örgüt içerisindeki davranışlar için bir norm
oluşturan, örgütsel fonksiyonların bireyler tarafından anlaşılmasına yardımcı olan ve aynı zamanda
bireyler tarafından da paylaşılan inanç ve değerler sistemi olarak tanımlanmaktadır (Desphande ve
Webster, 1989). Örgütün üyeleri, paylaştıkları bu kültürel değerler vasıtasıyla çevreleriyle iletişim
kurabilmekte, içsel bütünleşme ve koordinasyon sorunlarına çözüm üretebilmektedirler (Blackwell,
2006).
Örgüt kültürünün temel dinamiklerini, gözlenebilir öğeler ve gizli öğeler olmak üzere iki grupta
incelemek mümkündür. Gözlenebilir öğeler; alışkanlıklar, örgüt içi iletişim, yönetim uygulamaları,
fiziksel düzenlemeler, hikayeler, semboller ve davranışlardan oluşur. Gizli olanlar ise; inançlar, değerler,
kabuller, etik değerler gibi açıkça gözlenemeyen faktörlerden oluşur. Gizli ve gözlenebilir öğeler arasında
sıkı bir bağ vardır ve biri diğerini destekler.
Bir örgütte değişim yapmak ya da yenilikçi bir örgüt kültürü yaratılmak isteniyorsa, kültürün hem
gizli hem de gözlenebilir öğeleri üzerinde bir takım değişimler ve düzenlemeler yapmak gerekecektir.
Sadece gözlenebilir öğeler üzerinde değişiklik yapmak kültürel yapının değişmesi sonucunu çoğu zaman
doğurmayacaktır (Oden, 1997, s.4).
Örgüt kültürünü kategorik yaklaşımla inceleyen çalışmalar belirli karakteristik özelliklerini dikkate
alarak örgütsel kültürü değişik şekillerde sınıflandırmışlardır. Bu sınıflandırmalardan birisi Handy (1985)
tarafından yapılan sınıflamadır. Bu sınıflamaya göre örgüt kültürleri, rol kültürü, güç kültürü, görev
71

 
kültürü ve birey kültürü olmak üzere dört grupta toplanmaktadır. Rol kültürü, klasik bürokratik örgüt
tipinin özelliklerini yansıtırken; güç kültürünün temel özelliği ise örgütün güçlü ve otoriter bir ya da
birkaç kişi tarafından yönetilmesini simgeler. Görev kültüründe, matrix bir yapılanma ve takım çalışması
ön planda iken; birey kültüründe bireylerin özerklik ve bireylerarası iletişimi öne çıkmaktadır.
Bir başka örgütsel kültür sınıflaması ise örgüt kültürünü klan kültürü, hiyerarşi kültürü, adokrasi ve
pazar kültürü olarak gruplandıran sınıflamadır (Quinn, 1988; Desphande vd., 1993). Bu sınıflamada örgüt
tipleri özellikle baskın özellikleri, lider tarzı, birleştirici unsurları ve örgütün stratejik vurguları dikkate
alınarak sınıflandırılmıştır. Buna göre klan kültürünün baskın özelliği, katılım ve takım çalışması iken;
pazar kültürünün baskın özelliği ise rekabetçilik ve amaca ulaşmadır. Adokrasi kültürünün stratejik
vurgusu yenilik iken; hiyerarşi kültürünün stratejik vurgusu ise değişmezlik üzerinedir. Bu özellikler
dikkate alındığında adokrasi kültürünün yenilikçilik üzerinde daha fazla etkisi olması beklenebilir. Çünkü
adokrasi kültürünün temel dinamiğini değişim, yenilik ve girişimcilik oluşturmakta ve lider ise
dinamikleri destekleyici ve cesaretlendirici bir rol üstlenmektedir. Bu da yenilikçi bir örgütsel yapıyı
oluşturmak için oldukça önemlidir. (Uzkurt, 2008, s.134).
Yenilikçi bir işletme yapısı oluşturabilmek, çalışanları yenilik konusunda cesaretlendirmek ve motive
etmek için hiç şüphesiz yenilikçi bir örgüt kültürüne ihtiyaç duyulacaktır (Oden, 1997, s.1-2). Çünkü
örgütün yenilikçi bir kültüre sahip olması, yenilik için gerekli fikirlerin üretilmesinde, yeniliklerin
benimsenip hazmedilmesinde, üyeler tarafından başarıyla uygulanmasında ve bu sürecin sürdürülebilir
hale getirilmesinde önemli bir zemin oluşturacaktır. Örgüt kültürü, örgüt içerisindeki bireylerin tutum ve
davranışları üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğundan dolayı örgütün yeniliklere karşı tutumlarını
belirlemede de anahtar bir rol oynayacaktır. Bu çerçevede, örgüte hâkim olan kültürün özelliklerine göre
üyeler, yeniliklere karşı farklı tutum ve davranışlar göstereceklerdir (Uzkurt 2008, s.136). Bu tepkiler,
örgüte hakim olan kültürün yapısına göre bazen yenilikleri benimseme ve yeni fikir üretme yönünde
olabileceği gibi bazen de yenilikleri uygulamaya direnç gösterme şeklinde olabilecektir (Christiansen,
2000, s.158).
Kültürü, misyon ve vizyonu, müşteri odaklılığı, amaçlara ulaşma yollarını, örgütsel imajı, yönetim
sürecini, çalışanların ihtiyaç ve amaçlarını bireyler arası ilişkileri ve liderliği de içine alan bir yapı olarak
görmek mümkündür. Bu yönüyle kültürün kapsadığı bu boyutlar arasında sıkı bir ilişkinin olması ve
boyutların oluşturduğu bütünün de örgütün yaratıcılığı ve yenilikçiliği üzerinde etkili olması
kaçınılmazdır (Martins ve Terblanche, 2003). Bu çerçevede örgütsel kültür, bir yandan örgüt
çalışanlarının davranışları için bir zemin oluştururken diğer yandan da, geliştirilecek stratejiler için
yönlendirici bir rol oynamaktadır (Schein, 1992; Blackwell, 2006; Martins ve Terblanche, 2003). Bazen
de, örgütün stratejileri üzerinde sınırlayıcı ve idare edici bir etkiye sahip olabilmektedir (Çetin, 2004,
s.59).
Örgütsel kültür, yenilik üzerinde iki yolla etkisini gösterebilir (Martins ve Terblanche, 2003).
Birincisi, örgüt içerisindeki bireylerin sosyalleşme süreciyle gerçekleşir ve bu süreçte bireyler yenilikçi
davranışlar konusunda nasıl hareket edeceklerini öğrenirler. İkinci yol ise, örgütün yapısını, politikasını,
yönetim anlayışını ve prosedürlerini yansıtan temel değerler, inançlar ve varsayımlar gibi kültürel
boyutlar vasıtasıyla gerçekleşir. Örgütsel kültürün bu temel boyutları, örgüt içerisinde yeni fikirlerin
gelişmesine katkı sağlayan önemli bir kaynak da oluşturur. Kültür örgütte, strateji, yapı, destek
mekanizmaları, yeniliği cesaretlendirici davranışları ve iletişim yoluyla yenilik ve yaratıcılığı destekleyen
ve motive eden bir role sahiptir (Martins ve Terblanche, 2003).
Yenilikçi bir örgüt kültürünün işletmelerde geliştirilebilmesi belirli yapıların tesis edilmesi ve bu
yapılara işlerlik kazandırılmasıyla mümkün olacaktır. Bu çerçevede işletmede yenilikçi bir örgüt kültürü
tesis edebilmek için aşağıda sıralanan eylemlerin gerçekleştirilmesi önemli olacaktır (O’Reilly, 1991, s.
301):
• Örgüt üyelerinin sürece katılımının sağlanması,
• Değişimi destekleyen ve motive eden bir yönetim anlayışı geliştirilmesi,
• İşletme içinden ve dışından gelen bilgi ve enformasyonun toplanması, analiz edilmesi ve
paylaşılması,
• Yenilikçi çalışmaların ödüllendirilmesi.

72

 
Yukarıda sayılanlarla birlikte örgütsel yapıda departmanlararası koordinasyonun, farklılaşma ve
bütünleşmenin de nasıl olacağının belirlenmesi yenilikçi yapı açısından önemli olacaktır (Afuah, 2003,
s.100).
Bir başka açıdan ise bir örgütte yeniliklerin üretilmesini ve benimsenmesini kolaylaştıracak ve
böylece örgütte yenilikçi bir kültürün hakim olmasını sağlayacak temel faaliyetleri şu şekilde sıralamak
mümkündür (Mortimer, 1995):

• Örgüt liderleri öngörülü olmalı,


• Yöneticiler yeni programlara öncülük edecek amaçları gerçekleştirebilecek nitelikte olmalı,

• Tepe yönetimi, girişimci eylemleri cesaretlendirmeli ve ödüllendirmeli,


• Yeni ve orijinal fikirlerin geliştirilip değerlendirilebilmesi için gerekli fonlar yaratabilmeli,
• Örgütler (İşletmeler), müşterilerin gelecekteki ihtiyaç ve isteklerini öngörerek onlara uygun
değerler üretebilmeli,
• Pazarlama çalışanları ile teknik elemanlar arasında her düzeyde karşılıklı yakınlaşma ve iletişim
sağlanmalı,
• Yenilik sürecinde hataların önemli olduğu bilinmeli,

• Formel olduğu kadar informel iletişime de önem verilmeli,

• Çalışanlara değer vermeli, motive etmeli ve


• Örgütün faaliyetlerinden memnun olanların yanında memnun olmayanların da şikayet ve
talepleri incelenmelidir.

Örgütte yenilikçi bir kültürün hakim olmasını sağlayacak temel


faaliyetler nelerdir?

Bu çerçevede yenilikçi bir örgütün (İşletme) pazar odaklı, risk yönetimi konusunda ve yenilik
sürecindeki tuzaklara karşı deneyimli, yeni fikir üretme konusunda dışa odaklı olması önemlidir.
(Mortimer, 1995).
Zangwill (1993: 58–59) ise yeniliği destekleyen ve motive eden kültürel ortamın sahip olması gereken
özellikleri ise şu şekilde özetlemiştir;
• Tepe yönetimin yeniliği sahiplenmesi,

• Bireysel çıkarların ön planda olduğu davranışlar yerine güven ve dürüstlüğün inşa edilmesi,
• Cezalandırma ve ayıplama yerine desteğin ve hoşgörünün ön plana çıkarılması,
• Yaratıcı tartışmaların teşvik edilmesi,
• Yöneticiler tarafından yenilikçi fikirlerin dinlendiği ve değer verildiği bir iletişimin yaratılması,
• Bireyler ve gruplar arası yaratıcı işbirliklerinin kurulması ve geliştirilmesi,

• Tüketici isteklerine değer verilmesi,

• Çalışanların yenilikçi örgüt kültürüyle ilgili düşüncelerinin öğrenilmesi.


Farklı çalışmaların yenilikçi bir kültürün özelliklerine ilişkin yukarıdaki vurguları dikkate alındığında,
tepe yönetimin desteği, etkin bir iç ve dış iletişim, müşteri ihtiyaçlarına önem verme ve yenilikçi
çabalardaki hataları affetme ve başarıları ödüllendirmenin oldukça önemli olduğunu söylemek
mümkündür.

73

 
Yenilikçi Örgütlerin Özellikleri
Yenilikçi örgütler hiç şüphesiz yeni fikirlerin yaratılmasında, yeni ürün ve hizmet geliştirmede ve yeni
yöntem ve usullerin benimsenmesinde diğer örgüt yapılarına nazaran daha esnek bir yapı ve kültüre
sahiptirler. Bu çerçevede yenilikçi örgütlerin özelliklerini şu şekilde sıralamak mümkündür (Tid vd.,
2003, s.469):
• Yenilik isteğine sahip bir liderlik ve vizyon,

• Yeniliğe uygun bir örgüt yapısı,


• Yenilikçi ve yaratıcı çalışanlar,

• Eğitim ve gelişme,
• Yenilik sürecine çalışanlar tarafından yüksek katılım,

• Etkili takım çalışması,


• Yaratıcı iklim,
• Dış çevreye odaklanma,

• Yaygın iletişim,

• Öğrenen örgüt yapısı.


Liderlik ve yenilikçi vizyon: Yenilikçi işletmeler, yeni fikir üretmeyi ve yenilikçi çaba ve gayretleri
teşvik eden ve işletmenin gelecek planlarının merkezine yenilik yapmayı koyan bir lidere sahiptir. Çünkü
yenilikçi işletmelerin liderleri, yeniliğin bu günkü pazar şartlarında en önemli rekabet araçlarından birisi
olduğunun farkındadırlar.
Yeniliğe uygun bir örgüt yapısı: Yenilikçi örgütler yenilik fikirlerinin gelişmesini teşvik eden,
yenilikçi çalışmaları ödüllendiren ve yeniliklerin işletme içerisinde kolayca benimsenmesini sağlayan bir
örgüt yapısına sahiptir. Bu yapı aynı zamanda yeniliklerle ilgili fikirlerin toplanması ve paylaşılması için
dışa açık bir yapıdır.
Yenilikçi bireyler: Yenilikçi işletmeler tepe yönetiminde olduğu kadar çalışanlar düzeyinde de
yaratıcı ve yenilikçi bireylere sahiptir. Bu bireyler yenilik sürecinde mucit, değişim acentesi, yenilik lideri
gibi farklı rollerle işletmedeki yenilik sürecine olumlu katkı yaparlar.
Eğitim ve gelişme: Yenilikçi yapının devamı ve yeni fikir ve uygulamaların işletmede kısa sürede
kabulünde eğitim önemli bir rol oynar. Bu nedenle yenilikçi işletmeler yenilikler konusunda gelişmeye
açık bir görünüme sahip olup bu açıklığı eğitim çalışmalarıyla canlı ve dinamik tutarlar. Bazen de
yeniliklere ilişkin teknik bilgilerin kısa sürede öğrenilmesi için eğitim kaçınılmaz olacaktır.
Yüksek katılım: Yenilik, örgüt içinde sadece birkaç departmanın veya kişinin işi olmayıp bütün
çalışanların katılımıyla gerçekleşen bir süreçtir. Bu nedenle yenilikçi örgütlerde bütün çalışanların,
yenilik sürecine katılımının ön planda olduğu görülür. Bu bağlamda, sürecin etkinliği ve performansı
örgüt üyelerinin doğru ve yüksek katılımını sağlayacak bir sistemin geliştirilmesi ve çalışanlarca
benimsenmesiyle mümkün olacaktır.
Etkili takım çalışması: Yenilikle ilgili görevleri üstlenmek ve yürütmek üzere oluşturulmuş
takımların, problemleri tespit etme ve çözüm üretme, yenilikçi fikirleri üretme ve bunları yeni ürün,
hizmet ve sürece dönüştürmedeki etkin çalışmaları, hem takımın performansını hem de yenilik sürecinin
başarısını artıracaktır. Bu nedenle yenilikçi örgütler takım çalışmasına çok önem veren örgütlerdir.
Yaratıcı iklim: Yeni fikirlerin ortaya çıkması ve yenilik sürecinin dinamik bir yapıda olması için
örgütsel iklimin de örgütsel kültür gibi yenilikçiliği destekleyen bir yapıya sahip olması gerekir. Bu
açıdan yenilikçi örgütlerde örgütsel iklim, çalışanları yeniliğe teşvik eden bir atmosfere sahiptir.

74

 
Dışa odaklanma: Yenilikçi fikir ve çözümlerin rekabetçi üstünlüğe sahip olması ve ilgili hedef kitlesi
açısından kabul şansının yüksek olması için pazardaki aktörlerin fikirlerinin alınması oldukça önemlidir.
Bununla birlikte yeni fikir ve düşüncelerin sadece işletme çalışanlarının sorumluluğuna bırakılmayıp,
dışarıdaki kaynaklardan da edinilmesi yeniliğin başarı şansını artıracaktır. Bu da dışa odaklanmayı gerekli
kılmaktadır. Bu nedenle yenilikçi örgütler dışa odaklı bir yenilik sürecine sahiptir.
Yaygın İletişim: Yenilik sürecindeki bilginin, üretimi, paylaşımı, problemlerin ve çatışmaların
çözümü önemli ölçüde sistemin üyeleri arasındaki etkin iletişimle mümkün olabilecektir. Bu çerçevede
iletişime yatırım yapan ve etkin bir iletişim mekanizması geliştiren örgütlerin yenilik konusunda daha
başarılı olacağı beklenebilir. İletişimin temel konularından birinin bilginin yaratılması, yorumlanması ve
paylaşımı olması, yenilikçi örgütleri de etkin bir bilgi yönetimi politikasına zorlamaktadır. Bugünkü
iletişim teknolojileri bilginin elde edilmesi, yorumlanması ve paylaşımı konusunda önemli fırsatlar
sunmakla birlikte örgütlerin, özellikle bilgi ağının sosyal örgütlenmesine de önem vermesi gerekmektedir
(Tidd vd., 2005, s.502).
Öğrenen Örgüt: Yenilik süreci deneyim, öğrenme ve bütünleşmeyi kapsayan bir öğrenme süreci
olarak da değerlendirilebilir. Bu bağlamda öğrenen bir örgüt yapısına sahip olmak yeni fikirlerin
üretilmesinde ve yenilikçi çabaların başarısında önemli deneyimlerin işletme hafızasına alınmasını
sağlayacaktır. Öğrenen bir örgüt olmak, bir taraftan çevresel ilişkilerde yaşanan deneyimlerden yeni
tecrübeler edinmeyi diğer taraftan da, yapılan hataları bir öğrenme malzemesi yaparak bunları fırsata
dönüştürmeyi becerebilen örgüt olmayı gerektirir. Bu çerçevede yenilikçi örgütlerin aynı zamanda birer
öğrenen örgütler olduğunu kabul etmek mümkündür.

Lider ve Çalışanların Yenilikçi Örgüt Kültürüne Etkisi


Yenilik sürecinin her aşamasında işletme çalışanlarının önemli rolleri üstlendiğini görmek mümkündür.
Bu roller aynı zamanda, yenilik sürecinde yeni fikirlerin üretilmesine, yenilikçi çözümlerin ortaya
çıkmasına ve yeniliklerin sosyal ve ekonomik katma değere dönüşmesine katkıda bulunurlar. Çalışanların
yenilik sürecinde üstlendikleri rolleri beş grupta toplamak mümkündür (Afuah, 2003, s.37–38).
Fikir üreticileri: Fikir üretimi, yeniliklere temel teşkil edecek fikirlerin üretilmesini sağlayan, yaratıcı
bireylerin üstlendiği bir rol olarak karşımıza çıkar. Bu süreç yaratıcı bireylerin varlığını zorunlu kılar. Bu
bireylerin aynı zamanda esnek bir işletme yapısı içerisinde daha başarılı olabileceklerini varsaymak
mümkündür.
Denetleyici ve dönüştürücüler: Yeni fikir ve gelişmeleri yeni ürün, hizmet ya da tekniklere
dönüştürme işlevini bu grup üstlenir. Burada teknik ve uzmanlık bilgisi önem kazanır
Liderler: Liderler yeni fikir ve gelişmeleri, ekonomik ve sosyal katma değere dönüştürecek sürecin
sürükleyicileridir. Bunlar aynı zamanda girişimci bir ruha da sahiptirler.
Sponsorlar: Yeni fikirlerin ortaya çıkması için zemin hazırlarlar, yenilikçi fikirleri motive eder,
destekler ve yenilikçileri korurlar. Yenilik sürecini yönlendiren bir role sahiptirler.
Proje yöneticileri: Proje yöneticileri, yenilikçi çalışmaların ve projelerin başarıyla uygulanıp sonuca
ulaşmasını sağlamak için süreci planlayanlar ve yönetenlerin üstlendiği rollerdir.
İşletme çalışanlarının üstlenebileceği bu roller, yeniliğin kısa sürede kabul edilmesini, yayılmasını ve
uygulanmasını hızlandırmak açısından oldukça önemlidir. Bu rollerin başarısı, işletmede paylaşılan
değer, inanç, etkileşim ve davranışlara bağlı olarak değişecektir (Afuah, 2003, s.106).

75

 
Özet

Örgütler problemlerine çözüm üretebilecek ya da Kültürel yapı ile yenilikçi örgüt oluşturma
onları daha verimli ve başarılı kılacak yeni fikir arasında sıkı bir ilişkiden söz etmek mümkündür.
ve çözümleri, ya kendileri üretir ya da dışarıdan Çünkü kültür, işletmenin işleyiş tarzından,
transfer ederler. Her durumda da yeniliklerin, örgütlenmesine, davranış biçiminden dış
işletmede kabul edilip uygulanması, belli örgütsel ilişkilerine kadar birçok alanda belirleyici rol
süreçlere dayalı olarak gerçekleşir. Örgütsel oynar. Bu nedenle yenilikçi örgüt yapısını
yenilik süreçleri genel olarak başlangıç ve oluşturmak için yenilikçi bir kültüre ihtiyaç
uygulama olmak üzere iki temel aşamada duyulacaktır. Yenilikçi bir işletme kültür için de
gerçekleşir. Başlangıç aşaması kendi içerisinde, yeniliği destekleyen bir yönetim anlayışının,
gündem oluşturma ve uyumlaştırma çalışanların tamamının yenilik sürecine
süreçlerinden oluşurken; uygulama aşaması ise katılımının, dış çevredeki yenilik kaynaklarıyla
yeniden tanımlama, netleştirme ve rutin hale bilgi ve enformasyon paylaşımını sağlayacak bir
getirme süreçlerinden oluşur. Başlangıç aşaması, bilgi sisteminin ve yenilikçi çalışmaları
işletmelerin yeniliklere olan ihtiyaçlarının ödüllendirecek faaliyetlerin varlığı kaçınılmazdır.
gündeme geldiği ve alternatif çözümlerin
Yenilikçi bir örgütün belli özelliklere sahip
üretildiği aşamadır. Uygulama aşaması ise
olması gerekmeketdir Bu özellikleri, liderlik ve
benimsenen yeniliklerin işletmeye özgü hale
yenilikçi viyon, yenilikçi örgüt yapısı, yenilikçi
getirildiği ve çalışanlar tarafından
bireyler, eğitim ve gelişme, yüksek katılım ve
benimsenmesinin sağlandığı bir aşama olarak
takım çalışması ve yaratıcı bir örgütsel iklimin
karşımıza çıkar. Bu süreçler sonunda, işletme
varlığı şeklinde sıralamak mümkündür. Yenilikçi
yenilikleri benimseyip uygulayabilir ya da
bir örgüt için liderlerin ve çalışanların önemi de
herhangi bir aşamada yeniliklerden vazgeçebilir.
oldukça açıktır. Çünkü lider ve çalışanlar bu
Örgütsel yenilik bir taraftan işletmeleri kendi sürecte farklı roller üstlenerek bu sürecin
içlerinde daha yenilikçi ve esnek yapıya başarıyla sonuçlanmasına katkıda bulunurlar.
kavuştururken diğer taraftan da daha esnek bir Üstlenilen bu rolleri, fikir üreticileri, denetleyici
özellik kazandırır. Bu da işletmeleri yaptıkları ve dönüştürücüler, liderlerlik, sponsorluk ve
işte daha verimli ve başarılı kılarken dış çevreyle proje yöneticiliği şeklinde sıralamak mümkündür.
iletişim ve etkileşimini de etkin hale getirir. Bu
yönüyle örgütsel yenilik, işletmelerin yönetim
anlayışından dış çevreyle iletişimine, üretim
tekniklerinden örgütsel yapılanmasına kadar
birçok alanı kapsamaktadır. Günümüz yoğun
rekabet şartları içerisinde ve değişen çevreye
uyum sağlama da işletmeler için daha esnek,
yaratıcı ve yenilikçi yapılara ve kültüre sahip
olmak kaçınılmaz gözükmektedir.
Yenilik sürecinin yönetilmesi oldukça zor
olabilmektedir. Çünkü yenilik süreçleri bazı
belirsizlikleri taşımakta ve bu belirsizliklerde
işletme için birtakım riskleri doğurmaktadır.
Yenilik sürecinin belirsizlik alanlarını, teknik
belirsizlikler, pazarla ilgili belirsizlikler, örgütsel
belirsizlikler ve kaynak belirsizlikleri
oluşturmaktadır. Bu belirsizliklerin yarattığı
riskler birçok işletmenin yeniliklerden
kaçınmasını da beraberinde getirmektedir.
Yenilik sürecinin etkin yönetilebilmesi önemli
ölçüde, bu belirsizliklerle ilgili bilgi ve
enformasyonun sağlanması ve strateji temelli bir
yenilik anlayışına sahip olunmasıyla mümkün
olabilecektir.
76

 
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdakilerden hangisi örgütsel yeniliğin 5. Aşağıdaki aşamalardan hangisinde benimsenen
özelliklerinden birisi değildir? yenilik, işletme içerisinde en iyi şekilde
uygulanması sağlanarak işletmenin yapısına
a. Tek başına bir fikir olmaktan ziyade örgüt uygun hale getirilir?
içerisinde kullanılan bir ürün, hizmet, süreç
ya da yöntemle ilgili olmalıdır. a. Gündem oluşturma

b. Örgüt içeirisinde önemli bir çoğunluğu ya da b. Netleştirme


örgütün tamamını ilgilendiren kamusal c. Uyumlaştırma
özelliğe sahip bir yenilik olmalıdır.
d. Yeniden tanımlama
c. Rutin bir değişiklik olmanın ötesinde, örgütün
işleyişine farklılık getirecek bir değişiklik e. Rutin hale getirme
olmalıdır.
6. Aşağıdakilerden hangisi yeniliğe ilişkin
d. Örgütsel öğrenmenin bir sonucu olarak ortaya belirsizlik alanlarından biri olan pazar
çıkmalıdır. belirsizlikleri kapsamında değerlendirilebilir?
e. Örgüt için faydalı bir değişiklik olmalıdır. a. Pazardaki tüketicilerin, istek ve ihtiyaçlarının
2. Tidd’in yenilik modelinin hangi aşaması, doğru tespit edilip edilemediğine ilişkin
yeniliklerin, işletmenin problemine gerçek bir belirsizlikler.
çözüm olacağı ya da çalışanlar tarafından nasıl
b. Yeniliğin temelini oluşturan bilimsel bilgiye
bir direnç gösterileceğine ilişkin bazı riskleri
ilişkin belirsizlikler.
taşımaktadır?
c. Çalışanların nasıl bir tutum ve davranış
a. Araştırma
içerisinde olacağına dair belirsizlikler.
b. Değerlendirme, Seçme
d. Pazarlama departmanının yeniliğe ilişkin
c. Uyumlaştırma tutumundaki belirsizlikler.
d. Yeniden tanımlama e. Yenilik sürecinde ihtiyaç duyulacak
e. Uygulama kaynaklara ilişkin belirsizlikler.
3. Zaltman’ın yenilik modelinin aşamaları 7. Yenilik sürecinde ortaya çıkabilecek
aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak gelişmelerle ilgili her şeyin tahmin edilebilir
verilmiştir? olduğuna ilişkin yanılsama aşağıdakilerden
hangisidir?
a. Gözlem – Değerlendirme – Seçme – Rutin
hale getirme a. Yönetim yanılsaması
b. Araştırma – Geliştirme – Tercih etme - b. Doğrusallık yanılsaması
Uygulama
c. Öngörülebilirlik yanılsaması
c. Gündem oluşturma – Uyumlaştırma –
d. Kontrol yanılsaması
Yeniden tanımlama – Netleştirme – Rutin
hale getirme e. Politika yanılsaması
d. Araştırma – Değerlendirme, seçme - 8. Aşağıdakilerden hangisi klasik bürokratik
Uygulama örgüt tipinin özelliklerini yansıtan kültür tipidir?
e. Başlangıç – Uygulama a. Yönetim Kültürü
4. Aşağıdakilerden hangisi Rogers’ın yenilik b. Rol kültürü
modelinin başlangıç aşamasında yer alır?
c. Güç kültürü
a. Gündem oluşturma
d. Görev kültürü
b. Netleştirme
e. Birey kültürü
c. Araştırma
d. Yeniden tanımlama
e. Rutin hale getirme
77

 
9. Aşağıdakilerden hangisi örgüte yenilikçi bir Kendimizi Sınayalım Yanıt
kültürün hakim olmasını sağlayacak temel Anahtarı
faaliyetlerden biri değildir?
1. d Yanıtınız yanlış ise “Örgütsel Yenilik
a. Formel olduğu kadar informel iletişime de Kavramı” başlıklı konuyu yeniden gözden
önem vermek geçiriniz.
b. Müşteri istek ve ihtiyaçlarını göz önünde 2. e Yanıtınız yanlış ise “Örgütsel Yenilik
bulundurmak Sürecinin Aşamaları” başlıklı konuyu yeniden
c. Yenilik sürecinde hataların önemli olduğunu gözden geçiriniz.
bilmek 3. e Yanıtınız yanlış ise “Örgütsel Yenilik
Sürecinin Aşamaları” başlıklı konuyu yeniden
d. Pazarlama çalışanları ile teknik elemanlar
gözden geçiriniz.
arasında her düzeyde karşılıklı yakınlaşma ve
iletişim sağlamak 4. a Yanıtınız yanlış ise “Örgütsel Yenilik
Sürecinin Aşamaları” başlıklı konuyu yeniden
e. Örgütün faaliyetlerinden memnun olanların gözden geçiriniz.
yanında memnun olmayanların da şikayet ve
taleplerini incelemek 5. d Yanıtınız yanlış ise “Örgütsel Yenilik
Sürecinin Aşamaları” başlıklı konuyu yeniden
10. Aşağıdaki grup üyelerinden hangisi yeni fikir gözden geçiriniz.
ve gelişmeleri, ekonomik ve sosyal katma değere
dönüştürecek sürecin sürükleyicileridir? 6. a Yanıtınız yanlış ise “Yenilik Yönetim
Sürecinin Belirsizlikleri” başlıklı konuyu yeniden
a. Proje yöneticileri gözden geçiriniz.
b. Liderler 7. c Yanıtınız yanlış ise “Yenilik Yönetim
Sürecinin Belirsizlikleri” başlıklı konuyu yeniden
c. Sponsorlar
gözden geçiriniz.
d. Fikir üreticileri
8. b Yanıtınız yanlış ise “Yenilik ve Örgütsel
e. Denetleyici ve dönüştürücüler Kültür İlişkisi” başlıklı konuyu yeniden gözden
geçiriniz.
9. b Yanıtınız yanlış ise “Yenilik ve Örgütsel
Kültür İlişkisi” başlıklı konuyu yeniden gözden
geçiriniz.
10. b Yanıtınız yanlış ise “Lider ve Çalışanların
Yenilikçi Örgüt Kültürüne Etkisi” başlıklı
konuyu yeniden gözden geçiriniz.

78

 
Sıra Sizde Yanıt Anahtarı
Sıra Sizde 1 Sıra Sizde 3
Yenilik süreci sonunda ortaya çıkacak yeniliğin Örgütte yenilikçi bir kültürün hakim olmasını
tam olarak kestirilememesi, sürecin ne kadar sağlayacak temel faaliyetler şunlardır (Mortimer,
zaman alacağı ve ortaya çıkan yeniliklerin kabul 1995): Örgüt liderlerinin öngörülü olması,
görüp görmemesinin net olamaması gibi yöneticilerin yeni programlara öncülük edecek
belirsizlikler yeniliğin doğasında mevcuttur. amaçları gerçekleştirebilecek nitelikte olması,
Yenilik sürecindeki belirsizlik alanlarını, tepe yönetiminin girişimci eylemleri
sonuçlara ve araçlara ilişkin olmak üzere iki cesaretlendirmesi ve ödüllendirmesi, yeni ve
grupta incelemek mümkündür. Sonuçlara ilişkin orijinal fikirlerin geliştirilip değerlendirilebilmesi
belirsizlikler, yenilik sürecinin nihai hedeflerinin için gerekli fonların yaratabilmesi, örgütlerin,
ne olduğu konusundaki belirsizliği ifade müşterilerin gelecekteki ihtiyaç ve isteklerini
etmektedir. Çünkü çoğu yenilik çalışmaları öngörerek onlara uygun değerler üretebilmesi,
sonucunda, ortaya nasıl bir yenilik çıkacağını pazarlama çalışanları ile teknik elemanlar
daha sürecin başından kestirmek oldukça güç arasında her düzeyde karşılıklı yakınlaşma ve
olmaktadır. Araçlara ilişkin belirsizlikler ise iletişimin sağlanması, yenilik sürecinde hataların
sonucun belirsizliğinden dolayı bu sonuca önemli olduğunun bilinmesi, formel olduğu
ulaşmak için gerekli süreçlerde nelerin yapılması kadar informel iletişime de önem verilmesi,
gerektiğine ve ne kadar kaynak aktarılması çalışanlara değer verilmesi, motive edilmesi ile
gerektiğine dair belirsizliklerdir. örgütün faaliyetlerinden memnun olanların
yanında memnun olmayanların da şikayet ve
Sıra Sizde 2 taleplerinin incelenmesidir.
Bir fikri reddederken insanlar genellikle şu
mazaretleri öne sürerler (Kotler, 1991, s. 321):

• Bu fikir burada işe yaramaz.

• Bunu daha önce denemiştik.

• Bunun için doğru zaman değil.

• Bunun yapılması mümkün değil.


• Biz işleri bu şekilde yapmayız.
• Bu olmadan da işleri iyi bir şekilde
yapıyorduk.

• Bu bize pahalıya patlar.

• Bunu bir sonraki toplantıya bırakalım.

79

 
Yararlanılan Kaynaklar
Nonaka, I. (1994). A Dynamic Theory of
Afuah, A. (2003). Innovation Management:
Organizational Knowledge Creation.
Strategies, Implementation, and Profits. (2nd.
Organization Science. 5 (1), 14–37.
ed.). NY: Oxford University Pres.
Nystrom, H. (1990). Organizational
Blackwell, S.S. (2006). The Influence of
Innovation. In M. A. West & J. L. Farr (Eds.)
Perception of Organisational Structure &
Innovation and creativity at work. New York:
Culture on Leadership Role Requirements:
John Wiley & Sons Ltd.
The Moderating Impact of Locus of Control &
Self-Monitoring. Journal of Leadership & Oden, W.H. (1997). Managing Corporate
Organisational Studies. 12 (4), 27–49. Culture, Innovation and Intrapreneurship.
USA: Library of Logress Cataloging in
Christiansen, J.A. (2000). Building the
Publication Data.
Innovation Organization. New York:
Macmillan Business O’Reilly, C. (1991). Socialization and
Organizational Culture. (Der. Barry M. Staw)
Çetin, M.Ö. (2004). Örgüt Kültürü ve Örgütsel
Psychological Dimension of Organizational
Bağlılık. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Behaviour. New York: McMillan Publishing
Damanpour, F. (1991). Organisational Company.
Innovation: A Meta-analysis of Effects of
Oslo Manual (2005). Guidelines for Collecting
Determinants and Moderators. Academy of
and Interpreting Innovation Data. OECD &
Management Journal. 34 (3), 555–590.
Euorostat Manual. (Çev: TÜBİTAK, 2006,
Damanpour, F. ve W. M. Evans. (1984). Oslo Kılavuzu, Yenilik Verilerinin Toplanması
Organizational Innovation and Performance: ve Yorumlanması için İlkeler. 3. Baskı, Ankara).
The Problem of “Organizational Lag”.
Pearson, A.W. (1991). Managing Innovation:
Administrative Science Quarterly. 29 (3), 392–
An Uncertainty Reduction Process. Edited by
409.
Jane Henry and David Halker in Managinng
Davila, T., M. J. Epstein ve R. Shelton. (2006). Innovation. London and Newbury Park: Sage
Making Innovation Work: How to Manage It, Publications.
Measure It, and Profit from It. Upper Saddle
Qinn, R. E. (1988). Beyond Rational
River: Wharton School Publishing.
Management: Mastering the Paradoxes and
Deshpande, R. ve F.E. Jr. Webster. (1989). Competing Demands of High Performance.
Organizational Culture and Marketing: San Francisco, CA: Jossey-Bass.
Defining The Researchagenda. Journal of
Rogers, E.M. (1995). Diffusion of Innovations.
Marketing. 53, 3 15.
(4th ed.). New York: The Free Pres.
Freman, C. (1982). The Economics of
Rosenberg, A. (1994). Does Evolutionary
Industrial Innovation. Harmondsworth:
Theory Give Comfort or Inspiration in
Penguin.
Economics. In Mirowski, P. (Eds.). Natural
Handy, C.B. (1985). Understanding Images in Economics: Markets Read in Tooth
Organizations. (4th ed.). New York, USA: and Claw. New York: Cambridge University Pres
Facts on File Publications.
Schein, E. H. (1992). Organizational Culture
King, N. ve N. Anderson. (1995). Innovation and Leadership. San Fransisco: Jossey Bass
and Change in Organizations. London & New Publishers.
York Routledge.
Tidd, J., J. Bessant ve K. Pavitt. (2005).
Leifer, M. (2000). Singapore’s Foreign Policy: Managing Innovation: Integrating
Coping with Vulnerability. London: Routledge. Technological, Market and Organizational
Martins, E. C. ve Terblance, F. (2003). Building Change. Wiley.
Organisational Culture that Stimulates Trott, P. (2002). Innovation Management and
Creativity and Innovation. European Journal of New Product Development. (2nd ed.). Prentice
Innovation Management. 6 (1), 64–74. Hall, Pearson Education.
Mortimer F. (1995). Conceptual Change or Zaltman, G., R. Duncan ve J. Holbeck. (1973).
Conceptual Profile Change? Science & Innovations and Organizations. New York:
Education. 4, 267–285. Wiley & Sons.
Zangwill, W.I. (1993). Lightning Strategies for
Innovation. New York: Lexington Books.

80

 
 
5






Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
İşletmelerin yenilikçi bir yapıya sahip olmalarını belirleyen faktörleri ve bunların etkilerini
açıklayabilecek,
Örgütsel yapının işletmelerin yenilikçi kültürlerini nasıl etkilediğini özetleyebilecek,
Çevresel faktörlerdeki değişimin yenilikçi örgüt kültürü üzerindeki etkilerini örneklerle
yorumlayabilecek,
İşletmeye özgü yenilik stratejileri planlayabilecek,
Modern işletme anlayışlarının, işletmelerin yenilik çabaları üzerindeki etkisini sorgulayabilecek
bilgi ve becerilere sahip olabileceksiniz.

Anahtar Kavramlar
Örgütsel Faktörler Bilgi Yönetimi

Örgütsel Yapı Örgütsel Öğrenme

Yenilik Stratejisi Pazar Odaklılık

İçindekiler
 Giriş
 İşletmelerde Yeniliği Belirleyen Örgütsel Faktörler
 Örgütsel Yapı ve Örgütsel Unsurlar
 Çevresel Faktörler
 Yenilik Stratejileri
 Örgütsel Kültür
 Yeniliği Destekleyen ve Kolaylaştıran Uygulamalar
 Pazar Odaklılık
 Bilgi Yönetimi
 Örgütsel Öğrenme

82

 
İşletmelerde Yeniliği
Belirleyen Faktörler ve
Uygulamalar
GİRİŞ
Bir örgütün yenilikçiliği bir yandan iş süreçlerinde başarı sağlarken diğer yandan da örgütün dış çevreyle
iletişiminde etkinlik kazandıracaktır. Bu yönüyle yenilikçilik, örgütün dış çevreye uyumunu ve dışarıdaki
gelişmelere adapte omasını sağlayan bir olgu olarak karşımıza çıkmakatdır. Buna paralel olarak örgütün
yenilikçiliği hem örgütsel faktörlerden hem de çevresel değişimlerden etkilenen bir görünüm
arzetmektedir.
Örgütsel faktörler, örgütlenme biçimini, yönetim anlayışını, dış iletişimi ve iş yapma tarzını belirleyen
faktölerle ilgilidir. Bu faköelrerin hangilerinin işletmenin yenilikçi çabaları üzerinde nasıl bir etkiye sahip
olduğuklarının bilinmesi oldukça önemlidir. Çünkü bu sayede işletmenin yenilikçiliğini engelleyen
faktörlerin ortadan kaldırılması ve teşvik eden faktörlere yatırım yapılması sağlanacaktır.
Örgütsel yapı olarak işletmeler farklı özelliklere sahip olabilmektedir. Örgütsel yapının bir yansıması
olarak işletmeler yenilik konusunda başarılı olmakta ya da olamamaktadır. Ancak hangi işletme yapısının
yenilikçi çabaları teşvik eden bir role sahip olduğu konusunda henüz net olarak bir şey söylemek
mümkün değildir. Fakat esnek, yatay iletişimin olduğu ve tepe yönetiminin yenilikçilik konusunda pozitif
olduğu örgütsel yapıların yenilikçilik üzerinde daha olumlu bir etki yarattığını söylemek mümkündür.
İşletmeleri yenilikçi olma konusunda motive eden en önemli faktörlerden birisi de çevrede yaşanan
değişimlerdir. İşletmeler bu değişimlerin yarattığı yeni pazar şartlarına uyum sağlayabilmek için yeni
ürün, hizmet ve fikirler üretmek zorunda kalmaktadırlar. Bu nedenle çevredeki hangi değişimin ne tür bir
pazar fırsatı meydana getirdiği ve buna karşılık olarak hangi yeni çözümlerin üretilmesi gerektiği önem
kazanmaktadır.
İşletmelerin izleyecekleri yenilik stratejileri de onların nasıl bir yenilikçi yapıda olması gerektiğini
belirlemede önemli rol oynar. Ancak yenilikçiliği ile pazarda öne çıkmak isteyen firmaların sürekli yeni
ürün ve hizmet üretme konusunda bir irade sergilemeleri ve bunu da stratejik bir yaklaşım olarak
benimsemeleri gerekmektedir. Burada izlenecek yenilik startejilerini formüle etmek yerine her firmaya
özgü yenilik startejisi belirlemek daha doğru olacaktır.
İşletmelerin yenilikçi yapıları üzerinde son dönemde gelişen ve önemli ölçüde uygulamaya dökülen
modern işletme anlayışlarının da etkili olduğu görülmektedir. Özellikle bilgi tabanlı ve öğrenme merkezli
işletme uygulamalarının, yenilikçi çabaları destekleyici ve motive edici bir etkiye sahip olduğu
görülmektedir. Yenilik sürecinin temel yapı taşlarından birisini yeni fikir, bilgi ve enformasyonun
oluşturmasından dolayı bilgi üretmeye ve öğrenmeye önem veren işletme uygulamalarının benimsenmesi,
işletmelerin yenilikçiliğine önemli bir dayanak oluşturacaktır.

İŞLETMELERDE YENİLİĞİ BELİRLEYEN ÖRGÜTSEL


FAKTÖRLER
Örgütsel yenilik, birbiriyle ilişkili ve etkileşim halinde olan farklı süreçlerin bileşimi sonucu ortaya çıkar.
Bu süreçlerin bir işletme için sağlıklı işleyebilmesi ve işletme performansına katkı yapacak şekilde
sonuçlanması önemli ölçüde, işletmenin örgütsel yapısı ve bu yapının unsurlarıyla yakından ilgilidir.
İşletmenin örgütsel yapısı ve unsurları, yeniliği destekleyen ve motive eden bir özelliğe sahip olmadığı
83

 
zaman, yeni fikirlerin üretilmesi, bunların yenilikçi çözümlere, ürün ve hizmetlere dönüşmesi ve yeni
teknik ve uygulamaların işletmede benimsenmesi gibi yenilikçi eylemlerin başarısı da oldukça
zorlaşmaktadır. Bu çerçevede işletmenin yenilikçiliğini etkileyen faktörleri, yönetim anlayışından
kültüre, çevresel faktörlerden işletme stratejilerine kadar geniş bir yelpazede incelemek mümkündür. Bu
bağlamda konuyla ilgili yapılan çalışmalarda incelenen bu faktörleri gruplandırmak gerekirse aşağıdaki
gibi dört farklı sınıfta incelemek mümkündür (Uzkurt, 2008, s.118):

• Örgütsel yapı ve örgütsel unsurlar


• Çevresel faktörler

• Yenilik stratejileri
• Örgütsel kültür
Yukarıda sayılan faktörlerin yanında, işletmelerin pazar odaklı anlayışları ve yaygın bir iç ve dış
iletişim ağına sahip olmaları, yenilikçi yönetim anlayışı ve öğrenen birer örgüt olması, bilgi yönetimi ve
iş modelleri geliştirme konusundaki tecrübe ve becerisi de yenilik çabalarını kolaylaşatırıcı bir role sahip
olacaktır.
Yeniliği etkileyen örgütsel faktörlerin yanında yeniliğin potansiyelinin işletmeler tarafından
anlaşılması ve yenilikle ilgili aktörlerle iletişimi sağlayan enformasyon ve bilgi sisteminin kurulması,
yenilik kaynaklarından maksimum derecede yararlanmak ve yenilik çabalarını başarıyla sonuçlandırmak
için oldukça önem taşımaktadır (Afuah, 2003, s.94-95). Yeniliğin potansiyelini anlamak, yeniliğin
günümüz rekabet araçları arasında önemli bir yere sahip olduğunu, yeniliğe yol açan gelişmeleri ve bu
gelişmelerin nasıl fırsata dönüştürülebileceğini, bilimsel ve teknolojik gelişmeleri, ürün ve hizmete
dönüştürmenin önemini anlamakla ilgilidir. Yeniliğe ilişkin bir bilgi sisteminin kurulması ise yeni
fikirlerin işletmeye aktarılmasını sağlayacak, bilgi kanalları ile sürekli iletişim halinde olacak ve gereksiz
bilgileri ayıklayabilecek bir sistemin kurulmasını gerektirmektedir. Bu çerçevede işletme yenilikçi
çabalarda, hem maliyet ve verimlilik açısından etkinlik sağlayacak hem de daha başarılı yenilikler
üretebilecektir.

Örgütsel Yapı ve Örgütsel Unsurlar


Yenilik sürecinde örgüt içerisinde farklı tepkilerle karşılaşmak mümkün olacaktır. Bu tepkilerin önemli
bir kısmı örgütün sahip olduğu yapıdan ve örgütsel unsurlardan kaynaklanan tepkilerdir. Bu tepkiler
bazen yeniliklerin benimsenmesi ve işletme içerisinde uygulanmasına yönelik çalışanlar tarafından direnç
gösterme şeklinde olabileceği gibi bazen de isteksiz davranışlar şeklinde ortaya çıkabilecektir.
Yeniliklerin benmsenmesine çalışanlar tarafından gösterilen direnç ve isteksizlik gibi negatif tepkilerin
temelinde, çalışanların eski alışkanlıklarından vazgeçme ve yeni alışkanlıklar edinme konusundaki
düşünceleri yatmaktadır. Özellikle radikal yenilikler, işletme içeirisinde bazı alışkanlık ve davranışlardan
vazgeçilmesini ve yerine yeni davranış ve tekniklerin uygulanmasını gerektirebilir. Bu gereklilik çoğu
zaman yeni eğitim, yeni bilgi, yeni davranış biçimlerini zorunlu kılacaktır. Bu bağlamda çalışanların bir
kısmı yeni alışkanlık ve davranış edinme konusunda isteksiz davranacak ve eski alışkanlıklarını sürdürme
konusunda ısrarcı olabileceklerdir. Bazen de yeniliklere adapte olamadıkları zaman işten atılmak gibi bir
alternatifle karşı karşıya kalabileceklerine inanacaklardır. Bu nedenle yeniliklerin benimsenmesi
konusundaki tepkileri direnç ya da isteksizlik şeklinde olabilecektir. Bu da önemli ölçüde işletmenin
yapısından ve örgütsel bazı unsurlarından kaynaklanmaktadır (Ettlie vd., 1984; Afuah, 2003, s.16).

“Örgütler de, bireyler gibi yeniliklerin yayılması sürecinde yeni


düşüncelere karşı direnç gösterebilirler.” İfadesine katılır mısınız? Tartışınız.

84

 
Örgütsel yapı açısından örgütler, mekanik ve organik örgütler olmak üzere iki grupta incelenmişlerdir
(Burns ve Stalker, 1961). Mekanik örgütler, departmanlardan oluşan hiyerarşik bir örgüt yapısına sahip
olan, katı görev tanımlarının olduğu, kıdem esasına dayalı güç ve otoritenin hakim kılındığı ve dikey
iletişimin yaşandığı disipliner bir örgüt yapısını iafde etmektedir. Organik örgütler ise özel projelere
dayanan örgütlenme biçiminin olduğu, esnek görev tanımları ve dikey iletişim tarzını benimseyen,
çalışanların beceri ve yeteneklerine dayalı olarak değişen güç ve otoritenin hakim olduğu örgütsel
yapılardır. Bu özellikler dikkate alındığında organik örgütlerin, mekanik örgütlere göre daha esnek bir
yapıya sahip ve bireysel yeteneklerin ön planda olmasından dolayı daha yenilikçi oldukları söylenebilir.
Mekanik ve organik örgütlerin sahip olduğu özellikler Tablo 5.1’de gösterilmiştir.

Tablo 5.1: Mekanik ve Organik Örgütlerin Özellikleri

MEKANİK ÖRGÜTLER ORGANİK ÖRGÜTLER


Fonksiyonlara dayalı departmanlardan Özel projelere dayalı çalışma gruplarından
oluşan hiyerarşik örgüt yapısı oluşan düz örgüt yapısı
Dikey iletişim Yatay iletişim
Üst yönetim tarafından belirlenmiş Çalışanların etkileşimi sonucunda bireyler
katı görev tanımları tarafından belirlenmiş esnek görev tanımları

Bireylerin beceri ve yeteneklerine dayalı olarak,


Kıdem esasına dayalı güç ve otorite
değişen durumlarda güç ve otoritenin de değişimi

Kaynak: Burns ve Stalker, 1961

Mekanik ve organik örgüt yapılrının hangi çevre koşullarında


yenilikçi bir işletme yapısı oluşturmada daha etkili olduğunu açıklayınız.

Yeni fikirlerin geliştirilmesi ve bu fikirlerin ürün ve hizmete dönüştürülmesi; bireylerin yaratıcılığını,


bu yaratıcılığın yenilikçi çabalara kanalize edilmesini, yeni fikir ve bilgilerin paylaşımını ve daha esnek
bir çalışma sistemini gerektirmektedir. Dolayısıyla organik örgütlerdeki yatay iletişim, bireyin beceri ve
yeteneklerine öncelik veren yetkilendirme ve otorite sisteminin gelişmesinde, proje bazlı örgütlenme
biçimi ve esnek örgüt yapısının oluşmasında önemli rol oynayacak ve yenilik çabalarını motive edecektir
(Afuah, 2003, s.103; King ve Anderson, 1995, s.101).
Hangi örgütsel yapının yenilikçi çalışmalar üzerinde daha fazla etkili olduğu konusunda farklı
değerlendirmelerin olduğu da görülmektedir. Örneğin, Zaltman vd., (1973), yenilik çalışmaları aşamalar
itibariyle ele alındığında, yenilik sürecinin, başlangıç aşaması ile uygulama aşamasında etkili olan
örgütsel yapıların farklı özelliklere sahip olması gerektiğini ifade etmişlerdir. Yenilik sürecinin başlangıç
aşaması, yenilik fikirlerinin üretilmesi, bunların tartışılması ve yeni çözümlere dönüştürülmesiyle ilgili
olduğu için daha esnek ve yaratıcılığın ön planda olduğu bir işletme yapısını gerektirmektedir. Oysa
benimsenen yeniliklerin işletmede uygulanmaya başlandığı aşamada ise yeniliklere karşı direncin
azaltılması için daha merkeziyetçi ve formel ilişkilerin olduğu, görev tanımlarının net olarak belirlendiği
bir örgüt yapısı daha uygun olacaktır. Örgütsel yapıyla birlikte yenilikçi çabaları ödüllendiren ve motive
eden, bölüm yönetimlerini yeni fikirlerin üretilmesi ve paylaşılması konusunda yönlendiren bir örgütsel
sistemin varlığı da örgütsel yenilik üzerinde olumlu bir etkiye sahip olacaktır.
Bir işletmede yenilik çalışmalarını, yeni fikirlerin üretilmesini, benimsenmesi ve uygulanmasını
etkileyen örgütsel faktörleri şu şekilde sıralamak mümkündür (Damanpour, 1991):
Merkezileşme: Merkezileşme, güç ve kontrolün bir ya da birkaç yöneticinin elinde toplanmasını ifade
eder. Yetki ve otoritenin birkaç kişide olduğu bir örgütte, yeni fikirlerin üretilmesi ve tartışılması için
gerekli olan esnek ve yaratıcılığı teşvik eden ortamın hazırlanması oldukça zor olacaktır. Ancak
yeniliklerin uygulanması sürecinde örgütte, belirli bir düzen ve sistematik bir yapının olması
kolaylaştırıcı bir rol oynayabilir.

85

 
Uzmanlaşma: Uzmanlaşma, çalışanların ilgili oldukları alanlara özgü bilgi ve uzmanlığının
derecesidir. Bilgi ve tecrübenin önemli bir rol oynadığı yenilik çalışmalarının etkin ve verimli bir şekilde
yürütülebilmesinde olumlu bir etkiye sahip olması beklenebilir.
Biçimselleşme: Biçimselleşme, kural ve prosedürlerin katı çzigilerle çizildiği ve çalışanların bunlara
uymasının önemli olduğu bir yapıyı ifade eder. Aşırı biçimsel yapılarda, herkesin neler yapabileceği ve
sınırlarının neler olacağı, kesin olarak belirlendiği için yeni fikirlerin üretilmesine ve dolayısıyla hata
yapma ihtimaline tahammül de olmayacaktır. Bu da yenilikçiliği olumsuz yönde etkileyecek bir durum
meydana getirecektir.
Kişilerarası Bağlılık: Kişilerarası bağlılık, örgütte çalışanların birbirleriyle iletişim ve etkileşiminin
derecesini gösterir. Özellikle yeniliğe temel teşkil edecek fikirlerin ve bilgilerin, çalışanlar tarafından
paylaşılması, katma değeri yüksek yeni ürün ve hizmetlerin geliştirilmesinde önemli rol oynayacaktır.
(Rogers, 1995, s.379).
Serbest Kaynaklar: Belirli bir yere tahsis edilemeyen ve yenilikçi çabalara tahsis edilebilecek
kaynakların varlığı, maliyet ve kaynak belirsizliği olan yenilik çalışmalarında teşvik edici bir etkiye sahip
olabilecektir (Damanpour, 1996).
Örgütsel Farklılaşma: Örgütsel farklılaşma, uzmanlık alanlarında, hiyerarşik yapılanmada ve
departmanlardaki farklılaşmanın derecesidir. Fonksiyonel uzmanlaşma ve buna göre departmanlaşma
yapısının oluşturulması yeni bilginin üretilmesi konusunda olumlu bir etkiye sahip olabilecektir.
(Damanpour, 1996).
Yönetim Anlayışı: Üst yönetimin yenilik konusuna destekleyici ve motive edici bakış açısı ve
yaklaşımı, yenilikçi bir örgüt yapısını tesis etmede şüphesiz önemi bir rol oynayacaktır.
İletişim/Etkileşim: Bir örgütte iletişim, iç ve dış iletişim olmak üzere iki farklı şekilde gerçekleşir.
Dış iletişim, dışarıda üretilen yeni fikirlerin örgüte aktarılması için önemli bir imkan sağlayacaktır. İçsel
iletişim ise yeni fikirlerin örgüt çalışanları tarafından paylaşılarak, yorumlanarak ve tartışılarak daha
farklı ve yeni çözümlerin ortaya çıkmasında etkili olacaktır. Örgütsel faktörler ile yenilik arasındaki
ilişkileri Tablo 5.2’deki şekilde özetlemek mümkündür.
Bu faktörlerle birlikte örgütsel büyüklüğün ve karmaşıklığın da yenilik üzerinde etkili olduğunu
söylemek mümkündür (Rogers, 1995, s.380; Damanpour, 1992). Büyük işletmelerin tekelci güce sahip
olmalarından, teknoloji, insan gücü ve finansal altyapılarının daha güçlü olmasından, risk üstlenme
konusundaki cesaretlerinden ve ölçek ekonomilerinden yaralanabilme yeteneklerinden dolayı küçük
işletmelere göre yenilikçi çabalara daha fazla önem vermeleri muhtemeldir (Schumpeter, 1950). Ancak,
yenilik sürecinin riskinden ve belirsizliğinden korkan, yeniliklerin kısa zamanda başkaları tarafından
taklit edilmesinden endişe eden birçok büyük ölçekli firmaların da yenilik çabalarına yüksek yatırm
yapmaktan kaçındıkları da görülmektedir (Christensen, 1997).

86

 
Tablo 5.2: Örgütsel Faktörler ve Yenilik Arasındaki İlişkiler

ÖRGÜTSEL FAKTÖRLER İLİŞKİNİN YÖNÜ İLİŞKİNİN NEDENLERİ


Çeşitli alanlardaki uzmanlıkların sayısı daha geniş
Uzmanlaşma Pozitif bilgi temeli oluşturur ve fikirlerin karşılıklı verimliliğini
artırır.
Farklı departmanlardaki profesyonellerin işbirliği,
birimlerin teknik sistemlerinin değerlendirilmesini ve
Fonksiyonel Farklılaşma Pozitif
tanınmasını sağlar ve birimlerin yönetim
sistemlerindeki değişimlerine katkı yapar.
Profesyonellik, örgütün dışarıyla ilişkisini sağlayan
Profesyonellik Pozitif üyelerin hareketliliğini, kendine güvenini, değişime
olan bağlılığını artırır.
İş kurallarındaki esneklik yeniliği kolaylaştırır,
Biçimsellik Negatif Biçimselleşmenin katı olamaması yeni fikir ve
davranışları cesaretlendiren açıklığa izin verir.
Karar alma yetkisinin belirli bir elde toplanması
yenilikçi çözümleri engeller. Oysa gücün dağılımı
Merkezilik Negatif yenilik için kaçınılmazdır. Katılımcı çalışma çevresi
üyelerin farkındalığını ve katılımını artırarak yeniliği
kolaylaştırır.
Değişime karşı yönetimin olumlu tutumu yeniliğe
imkân veren bir iklime öncülük eder. Özellikle
Değişime Karşı Yönetimin
Pozitif yeniliklerin uygulama aşmasında bireyler arasındaki
Tutumu
çatışmanın engellenmesi ve koordinasyonun gerekli
olduğu durumlarda yönetimin desteği gereklidir.
Yöneticilerin iş kıdemleri daha mantıklı
davranmalarını sağlar ve görevlerin başarılmasında
Yönetimin Görev Süresi Pozitif
avantaj kazandırır, politik süreçleri daha iyi yönetme
de ve sonuca ulaşma da etkinlik kazandırır.
Teknik bilgi kaynakları ne kadar geniş olursa yeni
Teknik Bilgi Kaynakları Pozitif teknik fikirlerin anlaşılması, uygulanması ve
geliştirilmesi daha kolay olur.
Yeniliklerin benimsenmesindeki başarı önemli
ölçüde liderliğe, yeniliği destekleyen yönetici
İdari İsteklilik ve Heyecan Pozitif desteğine ve yöneticilerin koordinasyon kabiliyetine
bağlıdır. Bunların örgüt içerisindeki yoğunluğu
yeniliklerin kolaylaştırılması için önemlidir.
Yeniliğe ayrılabilecek serbest kaynakların olması
yeniliklerin satın alınmasında, hataların telafi
Kaynaklar Pozitif edilmesinde, yenilikleri araştırma ve uygulama için
gerekli maliyetlerin temin edilmesinde kolaylık
sağlar
Dışsal etkileşim yeni fikirlerin elde edilmesine ve
Dışsal İletişim Pozitif örgütün sahip olduğu bilgilerin yeniliğe dönüşmesine
yardımcı olur.
İçsel etkileşim fikirlerin örgüt içerisinde yayılmasını,
paylaşımını ve yorumlanmasını sağlayarak fikirlerin
İçsel İletişim Pozitif
olgunlaşmasına katkı sağlar. Ayrıca yeni fikirlerin
hayatta kalmasına zemin oluşturur.
Birimler arası hiyerarşinin katı olması bu birimler
Dikey Farklılaşma Negatif arasında yeni fikirlerin akışını zorlaştırır veya
engeller.

Kaynak: Damanpour, 1991

87

 
Çevresel Faktörler
Örgütlerin yenilikçi yapılarını etkileyen önemli faktörlerden birisi de faaliyet gösterdikleri çevre
faktörlerindeki değişim, belirsizlik ve dalgalanmanın boyutudur. Örgütün yenilikçi yapısını etkileyen
çevresel faktörleri, teknolojik çevre, sosyo-kültürel çevre, ekonomik çevre ve pazar çevresi olarak dört
grupta incelemek mükündür.
Yukarıda sayılan çevresel faktörlerin sürekli değişen dinamik ya da düzenli bir seyir izlemesine göre
bu çevre içerisinde bulunan işletmelerin faaliyetleri ve örgüt yapıları değişiklik arzedecektir. Bu, çevresel
faktörlerin işletmelerin yapıları üzerindeki kaçınılmaz etkilerinden kaynaklanmaktadır. Teknolojik
gelişmelerin çok hızlı ve yoğun olduğu bir çevrede faaliyet gösteren işletmeler, bu gelişimelere ayak
uydurabilmek ve rakipleri karşısında dezavantajlı duruma düşmemek için kullandıkları teknolojiyi
yenilemek durumunda kalacaklardır. Bu da çalışanları değişen teknolojiyi kullanma konusunda daha
yenilikçi ve esnek bir çalışma sistemine yöneltecek ve böylece işletmenin yenilikçi yapısı üzerinde
olumlu etki yaratacaktır.
Teknolojik gelişmeler bazen sektörün yapısında da önemli değişimler yaratan bir etkiye sahip
olacaktır. Bu da işletmeleri mevcut ürün ve hizmetlerinden vazgeçerek yeni ürün ve hizmet üretmeye
yöneltecek ve işletmeleri, yenilikçi ve esnek olmaya zorlayacaktır.
Sosyo-kültürel çevredeki değişimler, tüketicilerin satınlama tutum ve davranışlarında değişikliğe yol
açabilecektir. Dolayısyla işletmelerin tüketicilerdeki bu değişimleri sürekli izleyen ve bu değişiklikler
doğrultusunda ortaya çıkan yeni ihtiyaç alanlarına yönelik ürün ve hizmet üretmeleri konusunda teşvik
edeci bir role sahip olacaktır. Bu da işletmelerin yenilikçi yapıya sahip olmalarına olumlu bir katkı
yapacaktır. Pazardaki değişimler, sadece tüketicilerin tutum ve davranışlarıyla sınırlı değildir. Buna ek
olarak rekabet yoğunluğuna bağlı bir biçimde rakiplerin sürekli olarak yeniliklerle pazarda rekabetçi
üstünlük kazanmaya çalışmaları şeklinde de ortaya çıkabilecektir. Bu da her işletme için daha yeni
çözümler üretme konusunda, zorlayıcı bir etki yaratacaktır.
Ekonomik göstergeler, günümüz ekonomilerinin karakteristik özelliklerinden birisinin kırılganlık ve
hızlı değişim olduğunu ifade etmektedir. Bu kırlganlık ve değişimler, işletmeleri sürekli tetikte durmaya
itmektedir. İşletmeler, ayakta kalabilmek için bu kırlganlık ve değişimlere ya da ortaya çıkabilecek
krizlere karşı hazırlıklı olmalıdırlar. Ayrıca karşılaşabilecekleri yeni ortama kısa sürede adapte olabilecek
esnek bir sisteme sahip olmaları da gerekmektedir. Bu da işletmeler için yeni oluşacak ekonomik şartlara
hazırlıklı, yeni çözümleri olan birer varlıklar olmaları konusunda teşvik edici olmakatdır.
Çevresel şartlardaki değişimlerin yoğun yaşandığı bir ortamda işletmelerin, bu değişimleri
anlayabilmek, bunlardan haberdar olabilmek, yorumlayabilmek ve doğru çözüm önerileri üretebilmek
için yenilik ve dış odaklı bir bilgi sistemi kurmaları ve aktif hale getirmeleri gerekmektedir. Bu
değişimler bir taraftan çalışanları daha esnek ve yeniliklere açık tutarken diğer taraftanda işletmenin
birimlerini, değişen şartlara ayak uydurma konusunda daha tecrübeli kılmaktadır. Bunlar da işletmelerin
yenilikçi bir işletme yapısına sahip olması sonucunu doğurmakatdır (Damanpour, 1996).

Yenilik Stratejileri
İşletmelerin izleyecekleri yenilik stratejileri de yenilikçi yapıları üzerinde önemli etkiler yaratabilecektir.
Çünkü işletmeler, stratejileri doğrultusunda örgütlenmesini ve yapılanmasını tekrar gözden geçirirler ve
gerekli düzenlemeleri, izleyecekleri startejiye uygun oarak yerine getirirler. Bu nedenle bir işletme,
kendisine nasıl bir yenilik stratejisi belirlemişse, bu doğrultuda yapısal bazı değişiklik ve düzenlemeleri
de yapacaktır.
İşletmeler genel olarak lider, taklitçi, savunmacı ve geleneksel olmak üzere dört fatklı yenilik
stratejisinden birisini uygularlar. Bu stratejiler de onların, nasıl bir yenilikçi çaba yürüteceğini ve işletme
yapısıyla örgüt kültürünü hangi doğrultuda oluşturacaklarını tayin eder.
Bu stratejilerden liderlik stratejisi, işletmenin yenilikçi yapısı üzerinde olumlu etkiye sahip olan ve
yenilik çabalarını teşvik eden bir strateji olarak değerlendirilmektedir. Çünkü pazarda yeniliklerle varolan
ve yeni ürün ve hizmetleri pazara ilk sunan işletme stratejisine sahip olmak, yoğun bir yenilik çabasını
88

 
gerektirecektir. Bu nedenle işletme, bir taraftan yeni ürün fikirleri geliştiriken diğer taraftanda dışarıda
geliştirilmiş olan yeni ürün fikirlerini, bilimsel ve teknolojik gelişmeleri takip etmek zorunda kalacaktır.
Bu da işletmenin hem içeride çalışanlarını yenilikçi çalışmalar için motive ederken hem de işletmenin
dışa açık bir yapıya kavuşmasını sağlayacaktır. Aynı zamanda işletmeleri sürekli yeni fikirlere açık ve
yeni şartlara adapte olabilen yaratıcı ve esnek bir örgütsel yapı haline getirecektir. Bu nedenle yenilikçi
lider stratejisi, işletmelerin yenilikçi yapılarını güçlendiren bir role sahip olacaktır.
Bu stratejilerden taklitçi strateji ise genelde dışarıda başkaları tarafından geliştirilen yeni ürün ve
hizmetlerin taklidine odaklanan ve lider firmaları bu konuda takip eden, onlar pazara girdikten bir süre
sonra giren ve daha alt pazar bölümlerine hitap eden bir özelliğe sahiptir. Bu strateji, Ar-Ge ve yenilikçi
çalışmaların riskinden ve maliyetlerinden kaçınmak için çoğu firma tarafından izlenen bir startejidir.
Ancak, bu strateji yenilik üretmek yerine üretilenleri taklit etme temeline dayandığı için işletmenin
yaratıcılığı üzerinde çok fazla olumlu bir etki yaratmayacaktır. Ancak dışarıdaki yenilikleri takibini ve
taklidini kolaylaştıran bir teknolojiye sahip olmayı gerektirmesi açısından da işletmenin belli ölçüde yeni
gelişmeleri takip eden bir yapı da olmasını sağlayabilecektir.

Örgütsel Kültür
Yenilikçi bir işletme yapısı, çalışanları yenilik konusunda cesaretlendirmek ve motive etmek için hiç
şüphesiz yenilikçi bir örgüt kültürüne ihtiyaç duyacaktır (Oden, 1997, s.1-2). Çünkü, örgütün yenilikçi bir
kültüre sahip olması, yenilik için gerekli fikirlerin üretilmesinde, yeniliklerin benimsenip
hazmedilmesinde, üyeler tarafından başarıyla uygulanmasında ve bu sürecin sürdürülebilir hale
getirilmesinde önemli bir zemin oluşturacaktır. Örgüt kültürü örgüt içerisindeki bireylerin tutum ve
davranışları üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğundan dolayı örgütün yeniliklere karşı tutumlarını
belirlemede de anahtar bir rol oynayacaktır. Bu çerçevede, örgüte hâkim olan kültürün özelliklerine göre
üyeler, yeniliklere karşı farklı tutum ve davranış göstereceklerdir (Uzkurt, 2008, s.136). Bu tepkiler,
örgüte hakim olan kültürün yapısına göre bazen yenilikleri benimseme ve yeni fikir üretme yönünde
olabileceği gibi bazen de yenilikçi uygulama konusunda direnme şeklinde olabilecektir (Christiansen,
2000, s.158).
Örgütsel kültür, örgütün misyonunu, vizyonunu, amaç ve hedeflerini, örgütsel imajını, örgütsel
yapısını ve yönetim sürecini, çalışanların ihtiyaç ve amaçlarını, iç ve dış iletişim biçimlerini, çalışanlar
arası ilişkileri ve yönetim anlayışını içine alan ve bu alanlarda yönlendirici rol oynayan geniş yelpazede
incelenecek bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısyla, işletmeyi bu kadar derinlemesine
etkileyen bir unsurun, işletmenin yenilikçi yapısı üzerinde etkili olması kaçınılmazdır (Martins ve
Terblanche, 2003). Yenilikçi bir kültüre sahip olan örgüt, yenilikçi fikirlerin üretilmesinde, yeniliklerin
kolaylıkla kabulünde, örgütte başarıyla uygulanmasında ve bu sürecin sürdürülebilir hale getirilmesinde
önemli bir avantaja sahip olacaktır. Örgütsel kültür bireylerin tutum ve davranışları üzerinde yönlendirici
bir role sahip olmasından dolayı örgütün yeniliklere karşı tutumlarını belirlemede de etkili olacaktır.
(Uzkurt, 2008, s.136). Yenilikçi örgütsel kültür, bir yandan örgüt çalışanlarının davranışlarının daha
yenilikçi ve yaratıcı olması yönünde bir ortam oluştururken diğer yandan da, işletmenin izleyeceği
stratejilerin daha yenilikçi bir özelliğe sahip olmasını beraberinde getirecektir (Schein, 1992; Blackwell,
2006; Martins ve Terblanche, 2003).
Örgütsel kültür işletmenin yenilikçiliğini farklı yollarla etkileyebilir. Örneğin, örgütsel kültür, örgütün
bireylerinin sosylalleşmesini sağlayarak yenilikçi fikir ve bilgilerin paylaşılmasını sağlar. Bu da
çalışanların yaratıcı ve yenilikçi bieyler olması üzerinde olumlu etki yaratır. (Martins ve Terblanche,
2003). Diğer teraftan örgütsel kültür, örgütün yapısını, politikasını, yönetim anlayışını ve prosedürlerini
yansıtan temel değerler, inançlar ve varsayımlar gibi kültürel boyutlar vasıtasıyla örgütün daha yenilikçi
yapılanmasına ve yeni fikirlerin üretilmesini ve paylaşılmasını sağlayan bir iletişim mekanizamasına
sahip olmasına neden olabilir. (Martins ve Terblanche, 2003). Örgütsel kültür ve yenilik arasındaki
etkileşim, daha önceki bölümde ayrıntılı olarak incelendiği için burada fazla ayrıntıya girilmemiştir.

89

 
YENİLİĞİ DESTEKLEYEN VE KOLAYLAŞTIRAN
UYGULAMALAR
Yenilik süreci, temeli bilgi, enformasyon ve iletişime dayalı olduğu için bu unsurları bünyesinde
bulunduran işletme uygulama ve anlayışlarının benimsenmesi, işletmelerin yenilikçi yapısını
güçlendirecektir. Bu anlayış ve uygulamalardan en önemlileri, pazar odaklılık, örgütsel öğrenme ve bilgi
yönetimidir. Bu uygulamaların kapsamının neler olduğu ve yenilikçilikle ilişkileri aşağıda
açıkanmaktadır.

Pazar Odaklılık
Pazar odaklılık, modern pazarlamanın temelini oluşturan bir kavram olarak karşımızı çıkmaktadır. Bu
yönüyle pazar odaklılık, üstün müşteri değeri yaratarak rekabet üstünlüğü kazanmak için rakip ve müşteri
odaklı bir anlayışı ifade etmeketdir. Pazar odaklılığın merkezinde ise uzun dönemli karlılık yatmaktadır
(Narver ve Slater, 1990). Bir başka açıdan pazar odaklılık, üstün müşteri değeri yaratmak ve müşterilerin
ihtiyaçlarını maksimum düzeyde karşılamak için ihtiyaç duyulan bilgilerin üretilmesi, bu bilgilerin
işletme içerisinde yorumlanması ve paylaşılması ve bu doğrultuda pazara bir değer sunulması olarak
tanımlanmaktadır (Kohli ve Jaworski, 1990). Bu yaklaşım, pazar odaklı bir işletme tesis etmek için
dinamik bir işletme bilgi sisteminin varlığını ve bütün işletme çalışanlarının bilgi üretme ve yorumlama
sürecine katılımını zorunlu kılmaktadır. Pazar odaklılığa her ne kadar farklı bakış açılarıyla değişik
tanımlamalar getirilmiş olsa da hepsinin ortak noktası, müşteriye daha fazla değer sunmak için bilgi
odaklı bir anlayışı gerekli kılmakta ve işletmenin uzun dönemli kârlılığını esas almaktadır.
Tepe yönetimin pazar odaklılığa karşı tutumu, departmanlar arası iletişim, örgütsel yapı ve
ödüllendirme sistemi pazar odaklılığın en önemi belirleyicileri olarak görülmektedir. Bununla birlikte
pazar odaklılık, yüksek kar, satış ve pazar payı ile işletme performansına olumlu katkı yapmaktadır.
(Kohli ve Jaworski, 1990). İşletmede pazar odaklı bir yapının tesis edilmesi şüphesiz, kültürel bir
değişimi de beraberinde getirmekte ve işletmede bilgi ve öğrenme temeline dayanan, dışarıyla
etkileşiminin güçlü olduğu bir sistemin varlığını gerekli kılmaktadır.
Pazar odaklılığın, müşteri, rakip ve sektör bilgisine odaklanarak, hem müşterinin istek ve
ihtiyaçlarındaki değişime hem de sektöre ve rakiplerin stratejilerine odaklı bir bilgi üretme anlyışıyla
hareket etmektedir. Bu da dış çevredeki bilgilerin ve gelişmelerin işletmeye aktarılmasını ve bu bilgiler
doğrultusunda yeni ürün ve hizmet üretilmesini beraberinde getirmektedir. Bu uygulama, işletmelerin
yeni ürün ve hizmet geliştirme sürecinin önemli bir fonksiyonu olarak da görülmektedir (Slater ve
Narver, 1997). Pazar odaklılığın bileşenlerine ilişkin olarak yapılan önemli çalışmalar ve bu çalışmaların
ortaya koyduğu bileşenleri Tablo 5.3’deki şekilde özetleyebiliriz.

Tablo 5.3: Pazar Odaklılığın Bileşenleri

ARAŞTIRMALAR/PERSPEKTİFLER BİLEŞENLER
Müşteri odaklılık
Narver ve Slater (1990) / Kültürel ve davranışsal
Rakip odaklılık
perspektif
Fonksiyonlar arası koordinasyon
Pazar bilgisinin üretilmesi
Kohli ve Jaworski (1990) / Yönetimsel perspektif Pazar bilgisinin paylaşımı ve yorumlanması
Bu bilgiler doğrultusunda pazara tepki oluşturma
Shaphiro (1988) / Stratejik perspektif Fonksiyonlar arası bilgi üretimi
Stratejik ve taktik kararlar alma
Bu kararları uygulama

Kaynak: Burns ve Stalker, 1961

Rakip ve rekabet bilgilerinin elde edilip bu bilgilerin yeni ürün ve hizmetlerin üretilmesinde
kullanılması, yeni ürünlerin rekabetçi özelliklerini arttırıcı bir etki yaratacaktır. Benzer şekilde,
müşterilerin istek ve ihtiyaçlarının tespitine yönelik bilgi ve enformasyon süreci ve bu süreç sonunda elde
edilen bilgilerin işletme çalışanlarının katılımıyla yorumlanması ve paylaşılması, üretilecek yeniliklerin

90

 
sosyal ve ekonomik katma değerinin arttırılması sonucunu da beraberinde getirecektir. Bu açıdan
bakıldığında, pazar odaklı bir anlayışın işletmenin yenilikçi yapısı üzerinde olumlu bir etki yaratcağı
açıkca görülmektedir.

Örgütsel Öğrenme
Yenilikçi örgütlerde, yenilik için gerekli olan yeni fikirlerin üretilmesi, örgüt çalışanlarının katılımıyla
paylaşılması ve bunların yeniliğe dönüştürülmesi oldukça önemlidir. Ancak, bunlar kadar önemli olan
başka bir süreçte, her yenilik süreci sonunda örgütlerin yenilik yapma konusundaki tecrübe ve beceri
kazanabilmeleri ve bir sonraki süreçte daha başarılı yenilikler yapabilmek için kazandıkları deneyim ve
beceriyi gelecekteki çalışmalara aktarabilmeleridir. Çünkü bu sayede, sonraki yenilik çalışmalarının
etkinliği ve verimliliği artacak, ekonomik ve sosyal katma değeri yüksek yenilikler ortaya çıkacaktır. Bu
çerçevede, işlerin daha iyi yapılması ve geliştirilmesi için örgütleri birer öğrenen varlıklar haline
getirmeyi amaçlayan örgütsel öğrenme ile yenilikçi örgüt yapısı oluşturma arasında etkili bir iletişimin
varlığı kaçınılmazdır. Bu nedenle yenilikçi örgütlerin aynı zamanda, öğrenen örgütler olması gerektiğini
de söylemek mümkündür.
Öğrenen örgüt, bir işletmenin sürekli olarak yaşadığı olaylardan sonuç çıkaran, İşletmeyi değişen
çevre şartlarına adapte edebilen ve işletmelerin sürekli olarak değişen, gelişen ve kendini yenileyen
dinamik birer varlıklar olmasını sağlayan bir kavramdır. Yenilik sürecinde örgütlerin, yeni fikirler için iç
ve dış çevre faktörleriyle etkileşimi dikkate alındığında, yenilikçi bir ortam için öğrenen bir örgüt
yapısına sahip olmak da kaçınılmaz gözükmektedir. Bu gelişim sürecinin son aşamasında, tüm bu
süreçlerin uygulanmasına bağlı olarak öğrenen bir örgüt oluşacaktır. Öğrenen örgütler sürekli öğrenmeyi
teşvik ederler, çalışanların gelişimine öncelik verirler, açık haberleşmeyi ve yapıcı iletişimi sağlarlar
(Uzkurt 2008 s.188).
Öğrenen örgütlerin sürekli öğrenmeyi teşvik eden, örgüt üyelerinin bireysel gelişimine öncelik veren
ve iletişim odaklı olmak gibi özellikleri, başarılı yenilik çabaları için gerekli süreçlerin etkinliğini de
beraberinde getirecektir. Çünkü yenilikçi örgütlerin de öğrenen, anlayan ve düşünen birer örgütler
oldukları, bireysel yaratıcılığın ve etkleşimin bu örgütler için temel unsurlar olduğu unutulmamalıdır.
Örgütsel öğrenmenin, bilgi edinme, paylaşma, yorumlama ve örgütsel bellek olmak üzere dört temel
yapısal faktöre sahip olduğu söylenebilir (Huber, 1990). Örgütlerde öğrenme yeteneği, uygulama ve
rutinlere, işletme içi ve dışı etkileşim yapısına ve bireysel bilgilerin harekete geçirilmesine ve etkileşimi
teşvik etme yeteneğine bağlı olarak gelişecektir. Böyle bir öğrenme yapısı ise yeni fikirleri geliştiren ve
cesaretlendiren daha esnek ve akılcı bir örgüt yapısı oluşturarark sağlanabilecektir (Oslo Manual, 2005).
Yenilikçi örgütlerde etkili bir öğrenme sisteminin geliştirilmesi ve bunu örgütün günlük işleyiş
sürecinde fonksiyonel hale getirilmesi için bazı faaliyetlerin yapılması gerekmektedir. Bu faaliyetleri
aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür (Tidd vd., 2005, s.561):
• Deneyimlerin paylaşılması; başkalarının başarı ve hatalarından ders çıkarma.
• Yeni kavramlara açık olma; araç ve tekniklerle ilgili yeni fikirleri benimseme.

• Deneyim; yenilik yönetiminin temel problemlerinin çözümünde farklı yaklaşımları deneme.


• Yeniliğin nasıl yönetilmesi gerektiği konusunda sürekli gözden geçirme ve analizleri yapma.

Yenilikçi örgütlerde etkili bir öğrenme sisteminin geliştirilmesi ve


bunu örgütün günlük işleyiş sürecinde fonksiyonel hale getirİlmesi için ne tür
faaliyetlerin yapılması gerekmektedir?

Yenilikçi örgütlerin öğrenen, düşünen ve deneyimlerini katma değere dönüştüren işletmeler


olabilmesi için iç ve dış iletişime önem veren, yenilik stratejisi olan ve bunu iyi yönetebilen, yeni fikir ve
bilgilere daima açık olan ve deneyimlerini paylaşarak bunlardan ders çıkaran ve sonraki süreçlere geri
beslemede bulunan birer örgüt olmaları gerekmektedir.
91

 
Bilgi Yönetimi
Bilgi bir örgütün etkinliği ve verimliliği üzerindeki en önemli unsurlardan birisi ve teknolojik gelişme ve
üretim süreçleri için temel yapı taşı olarak kabul edilmektedir (Sawhney, 2001, s.263). Bilgi, tecrübe,
yargı, değer, inanç ve sezgilerden oluşan bir olgu olarak tanımlanmaktadır (Davenport ve Pursak, 2001).
Bilgi, öğrenme ve deneyim yoluyla kazanılan ve önceki bilgilerle bütünleştirilen bir değerdir (Nonaka ve
Takeuchi, 1995). Bilgi, olay ve nesneleri yorumlamada bir perspektif kazandıran ve verinin düzenlenmiş
hali olan enformasyonun, kişisel ve örgütsel olarak içselleştirilmiş halidir (Lang, 2001; Nonaka, 2004,
s.50). Bilgi yönetimi ise bilginin elde edilmesi, organize edilmesi, sınıflandırılması ve örgüt içerisinde
paylaşımının ve yorumlanmasının sağlandığı bir süreçtir (Malhotra, 2001, s.9). Bilgi yönetimi, bilginin
üretilmesi ve değer yaratması için doğru zamanda, doğru insanlara ulaşmasını sağlayan sistematik
yaklaşımlar bütünüdür (Buckman, 2004, s.17). Bilgi yönetimi, bilginin elde edilmesi, kişisel bilginin açık
bilgi haline dönüştürülmesi, bilgi ve insan arasındaki bütünleşmenin sağlanmasıyla ilgili çabaların
bütünüdür (O’Leary, 2002, s.101). Bilgi yönetimi, örgüt içeisinde bireylerin tek tek sahip olduğu bilginin
paylaşılmasını sağlayarak hem öğrenme sürecine hem de yeni fikir ve düşüncelerin ortaya çıkmasına
neden olur. Bu da yenilik çalışmlarının temel süreçlerinden birnin yerine getirilmesinde önemli katkı
sağlar.
Yenilik, önemli ölçüde farklı bilgi yapılarının anlamlı bir şekilde bir araya getirilmesiyle gerçekleşen
bir süreç olarak görülebilir. Yeniliğe esas oluşturacak bilgiler, daha önceki deneyimlerden, pazar, rakip ve
teknolojiyle ilgili araştırmalardan, tartışma ve transferlerden ortaya çıkabilecek açık ve gizli (henüz sözlü
olarak ifade edilememiş veya formüle edilmemiş) bilgilerden oluşabilecektir. Yenilik sürecinin etkili
yönetimi vasıtasıyla örgüt içi ve dışı farklı kaynaklardan üretilen bilgiler anlamlı bir şekilde bir araya
getirilir. Biraraya getirlen bilgilerin bir değere dönüştürülmesi sağlanarak ortaya katma değeri yüksek
yeni ürün, hizmet ve çözümlerin çıkması sağlanabilir (Tidd vd., 2005, s.15).

“Bilgi yönetimi” neyi ifade etmektedir?

Örgütsel bilgiyi aşağıdaki gibi beş farklı kategoride incelemek mümkndür (Amin ve Cohendet, 2004,
s.3).
• Zeki bilgi; çalışanların becerilerinden oluşan ve öğrenme potansiyelini ifade eden bilgi,

• Somut bilgi; pratik düşünmeyi ve yaparak/deneyerek öğrenmeyi ifade eden bilgi,


• Kültürel bilgi; sosyalleşme süreçlerinde, paylaşımlarda, kullanılan dilde ve örgüt içerisinde
anlatılan hikâyelerde var olan bilgi,

• Özümsenmiş bilgi; günlük rutin işlemlerde ve teknolojilerde kullanılan bilgi,


• Kodlanmış bilgi; sembol ve işaretlerde gizli olan ve örgütün kullandığı kitap ve yol gösterici
basılı araçlarda kullanılan bilgidir.
Bir örgütte bilgi, ya iç kaynaklar kullanılarak ya da dışarıda üretilen bilgiler örgüte transfer dilerek
üretilir. Bu çerçevde örgütsel bilgiyi, açık bilgi ve örtülü (gizli) bilgi olmak üzere iki grupta inceleyebilirz
(Nonaka, 2000). Açık bilgi, belirli bir kodla veya dille ifade edilebilen, iletilebilen, işlenebilen ve
depolanabilen bir bilgidir ve formüle edilebilir. Buna karşılık örtülü (örtük) bilgi kişiseldir ve formüle
edilmesi oldukça güçtür. Örtülü bilgi daha çok eylemlerde, süreçlerde, değerlerde ve duygularda gizlidir.
Kodlanması ve belirli bir dille iletilmesi mümkün değildir. Örtülü bilgi ancak, deneyimlerin
paylaşılmasıyla, kişisel etkileşimle, gözlemlerle ve taklit yoluyla elde edilebilir (Nonaka, 1991; Hall ve
Andriani, 2002). Başka bir ifadeyle örtülü bilgi, kolaylıkla ifade edilemeyen, diğer kişilere aktarılamayan
kişisel tecrübe, inanç, değerler ve bakış açısı sonucunda kişide oluşan bilgi birikimidir (Klicon, 1999, s.8;
McGriff, 2000, s.2–3). Faydalı bilgi üretimi için bilginin her iki türünün de birlikte yorumlanması ve
etkileşimi gerekecektir ve örtülü bilgi olmadan açık bilginin tek başına bir değer üretecek kadar anlam
ifade etmeyecektir (Nonaka vd., 2000).

92

 
Yeniliklerin kısa sürede rakipler tarafından taklit edelebildiği bir rekabet ve teknolojik çevrede,
rekabet düzeyi yüksek ve taklit edielbilirliği zor olan yeni ürün ve hizmetler ve örgütsel çözümler
üretmek için örtülü bilgi oldukça hayati bir öneme sahip olacaktır. Örtülü bilginin rakipler tarafından
taklit edilmesi ve dolayısıyla transfer edilmesi zor olduğu için işletmeler arası işbirliklerin başlamasında
ve başarısında önemli bir rekabet üstünlüğü yaratacaktır (Howels, 1996). Dolayısıyla örgütün, bunu
kolaylaştırıcı ve cesaretlendirici bir yenilik süreci işletmesi, hataları affeden, ilişkisel deneyimleri teşvik
eden bir ortamı yaratacak açık bir kültürel ortam oluşturması önemlidir (Uzkurt 2008, s.185).

Resim 5.1: İşletmelerde yeniliği belirleyen faktörler ve uygulamalar.

93

 
Özet

İşletmelerin yenilikçi yapıları üzerinde örgütsel çok yeni ürün ve sanal hizmetler geliştirilirken,
ve çevresel olmak üzere bir çok faktörün etkili daktilo gibi birçok ürünlerin de ortadan
olduğu görülmektedir. Yenilik ve değişim, kalkmasına neden olmuştur. Burada önemli olan,
işletmeyi hem içeride daha verimli kılacak hem hangi değişimin, işletmenin karşısına nasıl bir
de dışarıyla iletişimini ve uyumunu sağlayacak fırsat ya da tehdit çıkardığını iyi analiz edip yeni
bir süreç olarak görüldüğünde, gerek iç gerekse oluşan bu ortama ayak uydurabilecek yeni
dış çevre faktörlerinin bu süreçte etkili olması çözümlerin kısa sürede üretilmesini sağlamaktır.
kaçınılmazdır. Bu bağlamda, işletmenin
İzlenen yenilikçi stratejiler de yenilikçi yapıyı
yenilikçiliği üzerinde örgütsel faktörlerin,
etkileyen diğer bir faktör olarak
çevresel faktörlerin, yenilik stratejilerinin ve
değerlendirilebilir. İşletmeler genel olarak lider,
örgütsel kültürün etkili olduğu görülmektdir.
taklitçi, savunmacı ve geleneksel olmak üzere
Örgütsel faktörleri, işletmenin merkeziyetçi
dört fatklı yenilik stratejisinden birisini
yapısı, uzmanlık ve biçimsellik derecesi,
uygularlar. Bu stratejiler de onların, nasıl bir
çalışanlararası bağlılık, örgütsel farklılaşma,
yenilikçi çaba yürüteceğini ve işletme yapısıyla
yönetim anlayışı ve iletişim olarak sıralamak
örgüt kültürünü hangi doğrultuda
mümkündür. Bunlardan biçimselleşmenin ve
oluşturacaklarını tayin eder. Liderlik stratejisi,
merkeziyetçiliğin derecesi arttıkça yenilik
işletmenin yenilikçi yapısı üzerinde olumlu
üzerinde negative bir etkiye sahip olacağı
etkiye sahip olan ve yenilik çabalarını teşvik eden
öngörülmktedir. Diğer örgütsel faktörlerin ise
bir strateji olarak değerlendirilmektedir. Çünkü,
yenilikçilik üzerinde olumlu bir etkiye sahip
pazarda yeniliklerle varolan ve yeni ürün ve
olduğu görülmektedir.
hizmetleri pazara ilk sunan işletme stratejisine
Örgütsel yapılar genellikle, organik ve mekanik sahip olmak, yenilik çabalarına daha fazla ağırlık
örgütler olmak üzere iki grupta incelenmektedir. vermeyi ve işletmenin de buna göre
Organik örgütler, mekanik örgütlere göre daha yapılanmasını beraberinde getirecektir. Buna
esnek yapıya sahip, yatay iletişimin olduğu, karşılık, taklitçi bir yenilik stratejisine sahip
esnek görev tanımlarının olduğu proje tipi olmak ise işletmeleri yeni fikirler üretmek yerine
örütlenme biçiminin hakim olduğu örgütler üretilmişleri taklide yönelteceği için işletmenin
olarak tanımlanmaktadır. Bu özellikleri itibariyle yenilikçiliği üzerinde negatif bir etkiye sahip
yenilikçi bir işletme yaratabilmek için gerekli olabilecektir. Her bir işletmeye önerilebilecek tek
olan esenklik ve iletişimin bu yapılara sahip bir yenilik startejisinden bahsetmek çok doğru bir
işletmelerde daha işlevsel olduğu söylenebilir. yaklaşım olmayacaktır. Çünkü her bir işletmenin
Mekanik örgütler daha biçimsel ve katı bir görev pazar yapısı, sektörü, kendi finansal ve teknolojik
tanımlamasına sahip oldukları için yeni fikir altyapısı gibi özellikleri farklılık göstereceği için
üretmek ve yaratıcılık için uygun ortamın bu özellikleri dikkate alarak her bir işletmeye
hazırlanmasında yetersiz kalabileceklerdir. özgü yenilik startejisi geliştirmek daha doğru
olacaktır.
Günümüz çevresel faktörlerindeki değişim düne
göre daha hızlı ve dinamik bir yapıda Yenilik süreci bilgi ve öğrenmeye dayalı olduğu
gerçekleşmektedir. için bilgi ve öğrenme oddaklı bazı modern
işletme anlayışlarının da yenilikçilik üzerinde
İşletmelerin bu değişen çevrede ayakta
olumlu etki yapacağı açıktır. Bunlardan en
kalabilmeleri ve rekabetçiliklerini
önemlileri, örgütsel öğrenme, pazar odaklılık ve
koruyabilmeleri için sürekli yeni çözümler
bilgi yönetimidir. Bu üç yaklaşımın ortak
üretmeleri ve yeni ürün ve hizmetlere ağırlık
noktasını bilgi üretimi, paylaşımı ve bu
vermeleri gerekmektedir. Çevresel değişimler
doğrultuda pazara sunum hazırlanması
teknolojik, ekonomik, sosyo-kültürel ekolojik, ve
oluşturmakta ve öğrenmeye özel bir önem
pazar çeversindeki değişimlerden oluşmaktadır.
atfedilmektedir. Dolayısyla yeni fikirlerin
Bunlarda meydana gelen değişimler bazen
üretilmesi, bunların paylaşılması ve yeni
sektörün, bazen rekabetin, bazen tüketicilerin,
çözümlere dönüştürülmesi süreci olarak görülen
bazen de uluslararsı ticaretin doğasını
yenilik için bu anlayışların işletme tarafından
değiştirebilmektedir Örneğin, bilgisayar ve
benimsenmesi yenilikçi çabalar için önemli birer
internet teknolojisinin gelişimine bağlı olarak bir
dayanak noktası oluşturacaklardır.
94

 
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdakilerden hangisi mekanik örgütlere 5. Yeni ürün ve hizmetleri pazara ilk sunmayı
ilişkin özelliklerden biridir? içeren yenilik stratejisi aşağıdakilerden
hangisidir?
a. Kıdem esasına dayalı güç ve otorite
a. Savunmacı yenilik stratejisi
b. Özel projelere dayalı çalışma gruplarından
oluşan düz örgüt yapısı b. Lider yenilik stratejisi

c. Yatay iletişim c. Geleneksel yenilik stratejisi

d. Çalışanların etkileşimi sonucunda bireyler d. Modern yenilik stratejisi


tarafından belirlenmiş esnek görev tanımları e. Taklitçi yenilik stratejisi
e. Bireylerin beceri ve yeteneklerine dayalı 6. Aşağıdakilerden hangisinde Narver ve
olarak, değişen durumlarda güç ve otoritenin Slater’in kültürel ve davranışsal perspektifinin
de değişimi bileşenleri doğru olarak verilmiştir?
2. Aşağıdakilerden hangisi bir işletmede yeni a. Müşteri odaklılık – Rakip odaklılık –
fikirlerin üretilmesini, benimsenmesini ve Fonksiyonlar arası koordinasyon
uygulanmasını etkileyen örgütsel faktörlerden
biri değildir? b. Karlılık – Koordinasyon - Denetim

a. Merkezileşme c. Pazar bilgisinin üretilmesi – Pazar bilgisinin


paylaşılması ve yorumlanması – Bu bilgiler
b. Uzmanlaşma doğrultusunda pazara tepki oluşturma
c. Biçimselleşme d. Fonksiyonlar arası bilgi üretimi – Stratejik ve
d. İletişim/Etkileşim taktik kararlar alma – Bu kararları uygulama

e. Yetkilendirme e. İhtiyaç duyulan bilginin tespiti – Bilgi


kaynaklarına erişim – Bilginin örgüt
3. Aşağıdakilerden hangisi kural ve prosedürlerin içerisinde yayılması
katı çzigilerle çizildiği ve çalışanların bunlara
uymasının önemli olduğu bir yapıyı ifade eder? 7. Örgütlerin her yenilik süreci sonunda yenilik
yapma konusunda kazandıkları tecrübe ve
a. Uzmanlaşma becerileri bir sonraki süreçte daha başarılı
b. Merkezileşme yenilikler yapabilmek için aktarabilme
yeteneklerini aşağıdaki kavramlardan hangisi
c. Biçimselleşme açıklamaktadır?
d. Bürokratikleşme a. Örgütsel öğrenme
e. Otokratik yapı b. Pazar odaklılık
4. Yenilik ile aralarında negatif yönlü ilişki olan c. Bilgi yönetimi
örgütsel faktör aşağıdaki seçeneklerden
hangisinde doğru olarak verilmiştir? d. Yenilik stratejisi

a. Profesyonellik e. Örgüt kültürü

b. Yönetimin görev süresi 8. “Yenilik yönetiminin temel problemlerinin


çözümünde farklı yaklaşımları deneme” ifadesini
c. Dışsal iletişim açıklayan kavram aşağıdakilerden hangisidir?
d. Kaynaklar a. Deneyimlerin paylaşılması
e. Merkezilik b. Deneyim
c. Yenilik yönetimi
d. Araştırma geliştirme
e. Örgütsel öğrenme

95

 
9. Günlük rutin işlemlerde ve teknolojilerde Kendimizi Sınayalım Yanıt
kullanılan bilgi türü aşağıdakilerden hangisidir? Anahtarı
a. Zeki bilgi 1. a Yanıtınız yanlış ise “Örgütsel Yapı ve
b. Özümsenmiş bilgi Örgütsel Unsurlar” başlıklı konuyu yeniden
gözden geçiriniz.
c. Somut bilgi
2. e Yanıtınız yanlış ise “Örgütsel Yapı ve
d. Kültürel bilgi Örgütsel Unsurlar” başlıklı konuyu yeniden
gözden geçiriniz.
e. Kodlanmış bilgi
3. c Yanıtınız yanlış ise “Örgütsel Yapı ve
10. Ancak, deneyimlerin paylaşılmasıyla, kişisel Örgütsel Unsurlar” başlıklı konuyu yeniden
etkileşimle, gözlemlerle ve taklit yoluyla elde gözden geçiriniz.
edilebilen bilgi aşağıdakilerden hangisidir?
4. e Yanıtınız yanlış ise “Örgütsel Yapı ve
a. Örtülü bilgi Örgütsel Unsurlar” başlıklı konuyu yeniden
gözden geçiriniz.
b. Özümsenmiş bilgi
5. b Yanıtınız yanlış ise “Yenilik Stratejileri”
c. Somut bilgi başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.
d. Kültürel bilgi 6. a Yanıtınız yanlış ise “Pazar Odaklılık”
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.
e. Açık bilgi
7. a Yanıtınız yanlış ise “Örgütsel Öğrenme”
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.
8. b Yanıtınız yanlış ise “Örgütsel Öğrenme”
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.
9. b Yanıtınız yanlış ise “Bilgi Yönetimi” başlıklı
konuyu yeniden gözden geçiriniz.
10. a Yanıtınız yanlış ise “Bilgi Yönetimi”
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

96

 
Sıra Sizde Yanıt Anahtarı
Sıra Sizde 1 Sıra Sizde 4
Örgütlerin temelinde yer alan ve örgütleri Bilgi yönetimi bilginin elde edilmesi, organize
meydana getiren asli unsur bireydir. Dolayısıyla edilmesi, sınıflandırılması ve örgüt içerisinde
örgütlerinde, yeniliklerin yayılması sürecinde, paylaşımının ve yorumlanmasının sağlandığı bir
yeni fikilere karşı bireyler gibi direnç göstermesi süreçtir (Malhotra, 2001, s.9). Bilgi yönetimi,
olağandır. Bu direncin temelinde değişimin bilginin üretilmesi ve değer yaratması için doğru
amacının açık ve net olmaması, değişimden zamanda, doğru insanlara ulaşmasını sağlayan
etkilenecek alanların planlamaya dahil sistematik yaklaşımlar bütünüdür (Buckman,
edilmemesi, grubun norm, davranış ve alışkanlık 2004, s.17). Bilgi yönetimi, bilginin elde
modellerinin göz ardı edilmesi, yeni becerileri edilmesi, kişisel bilginin açık bilgi haline
öğrenme ve uygulama korkusunun mevcudiyeti, dönüştürülmesi, bilgi ve insan arasındaki
mevcut durumun yeterli olarak algılanması, lidere bütünleşmenin sağlanmasıyla ilgili çabaların
saygı ve güven duyulmaması gibi unsurlar bütünüdür (O’Leary, 2002, s.101). Bilgi
bulunmaktadır. yönetimi, örgüt içeisinde bireylerin tek tek sahip
olduğu bilginin paylaşılmasını sağlayarak hem
Sıra Sizde 2 öğrenme sürecine hem de yeni fikir ve
Durgun ve dengeli çevre koşullarında ve değişim düşüncelerin ortaya çıkmasına neden olur. Bu da
hızının az olduğu durumlarda yenilik için en yenilik çalışmlarının temel süreçlerinden birnin
uygun yapı mekanik organizasyon iken, çevre yerine getirilmesinde önemli katkı sağlar.
koşullarının sürekli ve hızlı olarak değiştiği
durumlarda ise organik yapı en uygun
organizasyon yapısıdır.
Sıra Sizde 3
Yenilikçi örgütlerde etkili bir öğrenme sisteminin
geliştirilmesi ve bunu örgütün günlük işleyiş
sürecinde fonksiyonel hale geitirlmesi için
deneyimlerin paylaşılması, yeni kavramlara açık
olunması yenilik yönetiminin temel
problemlerinin çözümünde farklı yaklaşımların
deneyimlenmesi ve yeniliğin nasıl yönetilmesi
gerektiği konusunda sürekli gözden geçirme ve
analizleri yapılması gerekmektedir.

97

 
Yararlanılan Kaynaklar
Afuah, A. (2003). Innovation Management: Klicon (1999). The Role of Information
Strategies, Implementation, and Profits. (2nd. Technology In Knowledge Management
ed.). NY: Oxford University Pres Within The Construction Industry. Project
Report of Knowledge Learning In Construction
Blackwell, S.S. (2006). The Influence of Group at The Centre For Research In The
Perception of Organisational Structure & Management Of Projects. University of
Culture on Leadership Role Requirements: Manchester Institute of Science and Technology.
The Moderating Impact of Locus of Control &
Self-Monitoring. Journal of Leadership & Kohli, A.K. ve B.J. Jaworski. (1990). Market
Organisational Studies. 12 (4), 27–49. Orientation: The Construct, Research
Propositions, and Managerial Implications.
Buckman, R. (2004). Building a Knowledge – Journal of Marketing. 54 (2), 1–18.
Driven Organization. U.S.A.: McGraw-Hill
Companies Pub. Lang, J.C. (2001). Managerial Concerns in
Knowledge Management. Journal of
Burns, T. ve G. Stalker. (1961). The Knowledge Management. 5 (1), 43–57.
Management of Innovation. London: Tavistock
Malhotra, Y. (Eds). (2001). Knowledge
Christiansen, J.A. (1997). Learning to Improve Management and Business Model Innovation.
Innovation Performance: The Role of the Hershey: Idea Group Publishing.
General Manager. Doctoral Dissertation,
INSEAD. Martins, E. C. ve Terblance, F. (2003). Building
Organisational Culture that Stimulates
Christiansen, J.A. (2000). Building the Creativity and Innovation. European Journal of
Innovation Organization. New York: Innovation Management. 6 (1), 64–74.
Macmillan Business.
Mcgrıff, Steven J. (2000). A Model of
Damanpour, F. (1991). Organisational Corporate KnowledgeManagement. Corporate
Innovation: A Meta-analysis of Effects of Instructional Final Project: The Pennsylvania
Determinants and Moderators. Academy of State University
Management Journal. 34 (3), 555–590.
Narver, J.C. ve S.F. Slater. (1990). The Effect of
Damanpour, F. (1996). Organizational a Market Orientation On Business
Complexity and Innovation: Developing and Profitability. Journal of Marketing. 5, 20–35.
Testing Multiple Contingency Models.
Management Science. 42, 693–716. Nonaka, I. (1991). Knowledge-Creating
Company. Harvard Business Review, 69(6), 96–
Ettlie, J. E., W. P. Bridges ve R. D. O’Keefe. 104.
(1984). Organization Strategy and Structural
Differences For Radical Versus Incremental Nonaka, I. (2004). The Knowledge - Creating
Innovation. Management Science. 30, 682–695. Company. Hitotsubashi on Knowledge
Management. Singapore: John Wiley & Sons
Hall R. ve P. Andriani. (2002). Managing Pub.
Knowledge for Innovation. Long Range
Planning. 35, 29–48 Nonaka I. ve Takeuchi, H. (1995). The
Knowledge-Creating Company. New York:
Howells, J. (1996). Tacit Knowledge and Oxford University Press.
Innovation and Technology Transfer.
Technology Analysis and Strategic Management Nonaka, I., Reinmoeller, P. ve Senoo, D. (2000).
Journal. 8, 91–106. Integrated IT Systems to Capitalize on Market
Knowledge. In von Krogh, G. Nonaka, I. &
Huber, G. P. (1990). A Theory of the Effects of Nishiguchi, T. (Eds). Knowledge Creation: A
Advanced Information Technologies on Source of Value. London: Macmillan Press.
Organizational Design, Intelligence, and
Decision Making. Academy of Management Oden, W.H. (1997). Managing Corporate
Review. 15(1), 47–71. Culture, Innovation and Intrapreneurship.
USA: Library of Logress Cataloging in
King, Nigel ve N. Anderson. (1995). Innovation Publication Data.
and Change in Organizations. London & New
York Routledge.

98

 
O’Leary, D. (2002). Knowledge Management Schein, E. H. (1992). Organizational Culture
Across the Enterprise Resource Planning Life and Leadership. San Fransisco: Jossey Bass
Cycle. International Journal of Accounting Publishers.
Information Systems. 3, 99–110.
Schumpeter, J.A. (1950). Capitalism, Socialism,
Oslo Manual (2005). Guidelines for Collecting and Democracy. New York: Harper & Row.
and Interpreting Innovation Data. OECD &
Tidd, J., J. Bessant ve K. Pavitt. (2005).
Euorostat Manual. (Çev: TÜBİTAK, 2006,
Managing Innovation: Integrating
Oslo Kılavuzu, Yenilik Verilerinin Toplanması Technological, Market and Organizational
ve Yorumlanması için İlkeler. 3. Baskı, Ankara). Change. Wiley.
Rogers, E.M. (1995). Diffusion of Innovations.
Zaltman, G., R. Duncan ve J. Holbeck. (1973).
(4th ed.). New York: The Free Pres.
Innovations and Organizations. New York:
Sawhney, M. (2001). Don’t Homogenize, Wiley & Sons.
Synchronize. Harvard Business Review. 100–
108.

99

 
6






Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
İşletmelerde yenilik kavramının önemini açıklayabilecek,
İşletmelerin yenilik yaratmada hangi kaynakları kullandığını tanımlayabilecek,
İçsel ve dışsal yenilik kaynakları arasındaki ayrımı yapabilecek,
Ulusal Yenilik Sistemini ve diğer ülkelerdeki yenilik sistemlerini özetleyebilecek,
İşletmeler için yenilik stratejileri çeşitlerini tanımlayabilecek,
KOBİ’ler için yenilik stratejilerini açıklayabilecek,
KOBİ’ler için yenilik yaratma sürecindeki engelleri açıklayabilecek
bilgi ve becerilere sahip olabileceksiniz.

Anahtar Kavramlar
 Küresel Rekabet Ulusal Yenilik Sistemi
Yenilik Kaynakları KOBİ

İçindekiler
 Giriş
 İşletmelerde Yeniliğin Kaynakları
 Diğer Ülkelerin Yenilik Sistemleri
 Yenilik Stratejileri
 Kobi’ler İçin Yenilik Stratejileri ve Paradoksları

100

 
Yenilik Kaynakları ve
Stratejileri
GİRİŞ
Küreselleşen rekabet ortamında teknolojinin hızlı gelişimi ile buna bağlı olarak yeni pazarların ve farklı
tüketici isteklerinin ortaya çıkması işletmeler için rekabet avantajı yaratmada, yalnızca maliyet unsurunun
göz önünde bulundurulması gerçeğini, ortadan kaldırmıştır. İşletmeler gelişen yeni pazar ortamında
rekabet avantajı yaratabilmek için maliyet unsuru ile birlikte müşteri isteklerine en kısa sürede cevap
verebilme, pazara sunulan ürün ve hizmetlerin kalitesi, tasarım ve yeni ürün geliştirebilme kapasitesi ile
kurumsallaşma gibi unsurları da dikkate almak zorundadırlar. Bunu gerçekleştirebilen, diğer bir deyiş ile
günümüz rekabet ortamında üstünlük sağlayabilen işletmelerin, yenilikçi işletmeler oldukları
gözlenmektedir.
Yenilikçi işletme, çok genel bir tanım ile faaliyetlerini gerçekleştirdiği süreç içerisinde bir yenilik
gerçekleştirmiş olan işletmedir. İşletmenin gerçekleştirdiği yenilik ürün, süreç, pazarlama veya örgütsel
olarak ortaya çıkabilir. Ancak, işletmede gerçekleştirilen yeniliklerin ticarileşmiş olması ya da ticari bir
başarı kazanmış olması şartı aranmaz. Birçok yenilik işletme ve pazar boyutunda başarısızlıkla
sonuçlanabilir. Yenilikçi işletme aynı zamanda rekabetçi ve teknolojik çerçevede, yenilikçilik sürecini
devam ettirme ve yönetme kapasitesine sahip işletme olarak da tanımlanabilir. Politika veya araştırma
gereksinimlerine bağlı olarak, yenilikçi bir firmayı sınıflandırmanın başka yolları da mümkündür. Bunlar,
dört yenilik türünün her birini ortaya koyan firmaların yüzdesini (büyüklük sınıfına, sektöre, ülkeye veya
diğer faktörlere göre) veya ürün ve pazarlama yenilikleri veya süreç yenilikleri ve örgütsel yenilikler gibi,
yenilik kombinasyonları gerçekleştirmiş firmaların payını belirtmek üzere kullanılabilir (OECD, 2006).
İşletmeler, yeniliklerin ortaya çıkmasını sağlayan fırsatlar olarak da ifade edilebilen yenilik
kaynaklarını kullanarak kendi başlarına, diğer işletmeler, kamu kurumları, üniversiteler veya araştırma
merkezleri ile işbirliği içerisinde ya da diğer işletmeler tarafından geliştirilen yenilikleri benimseme yolu
ile yenilik yapabilirler. Peter F. Drucker tarafından iki grup halinde toplanan yenilik kaynaklarından ilki
işletme veya sektör içerisinde yer alan beklenmedik gelişmeler, uyumsuzluklar, süreç ihtiyaçları, sektör
ve pazar yapısındaki değişikliklerdir. İkinci gruptakiler ise işletmenin dışındaki sosyal ve entelektüel
ortamlarda yer alan demografik yapıdaki değişiklikler, algılama değişiklikleri ve yeni bilgi kaynaklarıdır.
Sürdürülebilir büyüme aracı olarak görülen yenilik, işletmelere yaratıcı, enerjik bir çalışma ortamı ve
insanlara yeni iş fırsatları sağlamaktadır. Bunun yanında taleplerin daha iyi karşılanmasını sağlayan
yenilik, müşteri bağlılığını ve memnuniyetini arttırıcı bir rol oynamaktadır. Aynı zamanda yenilik
işletmelerin küresel rekabet ortamında ayakta kalabilmeleri için bir gerekliliktir. Ancak bu amaçla yapılan
yeniliklerin çok az bir kısmı başarıya ulaşmaktadır. Yenilik çalışmalarının başarı yüzdesini arttırabilmek
için işletmelerin yenilik yönetimi sürecinin etkinliğini arttırmaları ve yenilik yaratmada kullandıkları
kaynakları mevcut durumlarına göre seçerek verimli bir şekilde kullanmaları gerekmektedir. Bu ünitede
ilk olarak işletmelerde yeniliğin kaynakları açıklanarak, diğer ülkelerdeki yenilik sistemleri
irdelenecektir. Daha sonra işletmelerin yenilik yaratmada kullandıkları stratejiler ortaya konulacaktır. Son
olarak ise, yeniliğin en önemli kaynağı olan Küçük ve Orta Ölçekli İşletme’ler (KOBİ) için yenilik
stratejileri ve paradokslarından bahsedilecektir.

101

 
İŞLETMELERDE YENİLİĞİN KAYNAKLARI
İşletmelerin yenilik yaratma süreçlerini sürekli kılmaları bugün işletme yönetiminin en önemli stratejik
kararlarından birisidir. Bu stratejik kararda ise en önemli unsur yenilik yaratmada iç ya da dış kaynakların
ne şekilde kullanılacağıdır. Yapılan araştırmalara göre, 1990’lı yılların başında işletmelerin sadece %5’i
yenilik yaratmak için dış kaynak kullanırken, bugün bu oran %85’e yükselmiştir (Roberts, 2001). Bu
sonuç küresel rekabet ortamında belirsizliklerin gün geçtikçe artmasına bağlı olarak işletmelerin yenilik
yaratmada diğer örgütlerle de sürekli etkileşim halinde kalmalarının bir gereğidir. Bu nedenle yenilik
süreçlerinde işletmelerin tek başına hareket etmesi günümüzde hiçbir anlam taşımamaktadır. Diğer bir
deyiş ile bir işletmenin dış kaynaklardan elde ettiği bilgiyi yönetebilme becerisi onun yenilik yapma
kapasitesi ile doğrudan orantılıdır. Yenilik kaynakları Peter F. Drucker tarafından İçsel ve Dışsal
Kaynaklar olmak üzere iki grup halinde tanımlanmıştır.

İçsel Yenilik Kaynakları


İçsel yenilik kaynakları işletmelerin tek başına sahip oldukları bilgi, beceri, öğrenme yeteneği, girişimci
özellikleri ile birlikte yapılan yatırımlar, Ar- Ge çalışmaları, deneyim ve yeni teknolojileri benimseme
derecesi gibi faktörlerden oluşmaktadır. Ancak bu kaynak ve kabiliyetlerin direkt olarak gözlenmesi
mümkün olmadığından bu faktörlerin çıktılarından yararlanılarak işletmelerin yenilik kapasitesi
ölçülebilir (Romijn ve Albaladejo,1999). Bu nedenle Peter F. Drucker içsel yenilik kaynaklarını küresel
rekabet ortamını göz önünde bulundurarak 4 ayrı başlıkta toplamıştır. Bunlar; beklenmedik gelişmeler,
uyumsuzluklar, süreç ihtiyaçları, sektör ve pazar yapısındaki değişikliklerdir.

Beklenmedik Gelişmeler
Beklenmedik gelişmeler sadece işletme içinde değil, işletmenin dışında diğer bir deyiş ile sektörün içinde
ve dışında da olabilir. Bu gelişmeler ise beklenmeyen bir başarı, başarısızlık veya bir dış olay olarak
işletmeler için yenilik fırsatları sunabilir. Beklenilmeyen başarı, potansiyel yenilik alanı olarak kendini
gösterirken, aynı şekilde beklenmedik başarısızlıklar da fırsat alanları olarak gelişebilir ve daha sonraki
dönemlerde başarının en büyük kaynağı olabilir. Örneğin ünlü Marriott oteller zinciri Amerika’da henüz
farklı bölgelerde restaurantlar işletirken Washington DC’de yer alan restaurantlarının aylık cirosunun
diğer restaurantlarına göre düşük olduğunu belirlemiştir. Yönetim, yaptığı araştırmalar sonucunda bu
restaurantın ulusal havaalanının karşısında olduğunu ve yolcuların uçağa binmeden önce yemek yemek
yerine sandviç ve atıştırmalık gibi basit yiyecekleri alarak uçaklarına binmeyi tercih ettiklerini
belirlemiştir1. Marriott yönetimi bu başarısızlığı bir fırsat olarak değerlendirerek hemen East Havayolları
ile bir araya gelerek uçaklarda yolculara yiyecek servisi yapma teklifinde bulunmuştur. Marriott’un bu
teklifi dünyada hava yollarında yolculara sunulan ilk katering hizmetinin de başlangıcı olmuştur.
Beklenmeyen gelişmeler ile ilgili bir diğer fırsat 1930’lı yılların ilk dönemlerinde IBM firmasının
karşısına çıkmıştır. IBM ilk modern muhasebe makinesini bankalar için geliştirmiş, ancak bankalar bu
ürüne rağbet etmemişlerdir. IBM’i burada kurtaran beklenmedik gelişme ise New York Halk
Kütüphanesinin bu cihazlardan satın almak istemesi olmuştur. O dönemlerde kütüphanelerin bankalara
nazaran daha fazla parasal kaynağı olması IBM’in 200’den fazla makine satmasına neden olmuştur.
Otomotiv sektörünün tarihteki en büyük yeni-otomobil başarısızlığı olan Ford Edsel’in bu
başarısızlığının şirketin daha sonraki başarısının büyük kısmının temelini oluşturduğunu çok az kişi
bilmektedir. Ford, Amerikan otomotiv tarihinin o güne kadar hiç görmediği derecede büyük bir özenle
hazırlanmış otomobili Edsel'i, şirkete, General Motors'la rekabet etmesini mümkün kılacak eksiksiz bir
ürün hattı kazandırmak amacıyla planlamıştı. Ama bütün o planlamaya, pazar araştırmalarına ve tasarıma
rağmen yeni model fiyaskoyla sonuçlanınca, Ford, otomobil pazarında, GM'nin ve bütün öteki otomobil
üreticilerinin otomobil tasarımını ve pazarlamasını dayandırdıkları temel varsayımlara ters bir şeyler
döndüğünün farkına vardı. Pazar dilimleri artık esas olarak gelir gruplarından oluşmuyordu; dilimlere
ayrılmanın yeni ilkesi artık "yaşam tarzı" dediğimiz şeydi. Ford'un buna tepkisi, şirkete belli bir kişilik
kazandıran ve onu tekrar sektörün lideri haline getiren Mustang'ı üretmek oldu.


1
1945 yılında henüz havayolları şirketleri yolculuk sırasında yiyecek ve içecek servisi yapmıyordu.
102

 
Uyumsuzluklar
Peter Drucker uyumsuzluğu olması gereken durum ile mevcut durum arasındaki fark olarak
tanımlamıştır. Mevcut bir piyasadaki firmaların stratejileri ile tüketicilerin beklentileri veya ekonomik
gerçekler arasında uyumsuzluklar olabilir. Bu uyumsuzluklar genellikle işletmelerin kendilerini
yenilememiş olmasından dolayı ortaya çıkar. Böyle durumlarda bu uyumsuzlukları değerlendirecek
yeniliklere ihtiyaç duyulur.
Örneğin, Southwest Havayolları 1970’li yıllarda birçok havayolunun fark edemediği
basit verimlilik problemlerine çözüm bularak konforsuz fakat ucuz havayolu fikrini geliştirmiştir. Bu
sayede Southwest, diğer havayollarının göz ardı ettiği müşteri kitlesini kazanmış ve havayolu pazarını
genişleterek tüm dünyadaki en karlı havayolu şirketlerinden bir tanesi olmayı başarmıştır. Bu başarının
altında yatan kritik nokta, Southwest'in büyük havayolu şirketlerinin işleyiş ve müşterilere bakış
açılarında gerçekçi olmayan uyumsuzlukları fark edebilmiş olmasıdır. Bugün dünyada birçok havayolu
Southwest’in iş modelini ve verimlilik tekniklerini taklit ederek büyük havayollarıyla yarışmaktadır.
Avrupa’dan Ryanair ve Türkiye’den Pegasus bu havayollarına örnek olarak verilebilir.

Yeniliğin kaynaklarından biri olan uyumsuzlukların yeniliğin


yaratılmasındaki etkisi nedir?

Bir başka uyumsuzluktan yenilik yaratan firma ise Canon’dur. Fotokopi makinesini icat eden Xerox
firması, 1970’li yıllarda ABD’deki fotokopi makinesi pazarının yaklaşık %93’üne yüksek performanslı
aynı zamanda oldukça pahalı makineler ile sahipti. Ancak, yüksek fiyatlardan dolayı, küçük ofisler için
oldukça masraflı bir yatırım olan fotokopi makinelerini tüketiciler genellikle kiralamayı tercih
ediyorlardı. Bir Japon firması olan Canon, Xerox’un stratejisindeki hatayı farketmiş ve küçük ofisler için
daha basit fotokopi makineleri satmaya başlamıştır. Zamanla kendi yarattığı bu pazarı ele geçiren Canon,
daha sonra Xerox’un en önemli rakiplerinden biri haline gelmiştir. Sonuç olarak işletmeler için
uyumsuzlukları fark etmenin en iyi yolu, tüketicilerin bakış açılarını mevcut firmaların stratejileriyle
karşılaştırmaktır. Uyumsuzlukları değerlendiren yenilikler, yukarıdaki örneklerde olduğu gibi genellikle
stratejik çözümler olarak karşımıza çıkmaktadır.

Süreç İhtiyaçları
Birim üretim veya teslimat maliyetlerini azaltmak, kaliteyi artırmak, yeni ve önemli derecede
iyileştirilmiş ürünler üretmek amacıyla kullanılan teknikleri, teçhizatı ve yazılımları kapsayan süreç
ihtiyaçları yeniliklere kaynaklık eden değişik faktörler arasında belki de en kolay anlaşılanıdır.
Ampül, telefon, uçak, ağrı kesici gibi teknolojik ve bilimsel keşiflerin çoğu, zaten herkesin bildiği
problemlere çözüm çabaları sonucunda ortaya çıkmıştır. Burada kritik ve çoğu zaman unutulan nokta bu
yeniliklerin çok daha özellikli ve basit olabildiği gerçeğidir. Diğer bir deyiş ile bir işi daha verimli
yapmamızı sağlayan yönetimsel teknikler de yenilik tanımı içerisine girer. Ekmek dilimleme makinesi
veya elektrikli su ısıtıcısı da çok önemli araçlardır. Üstelik bunları pazarlamak genellikle yüksek teknoloji
ürünlere kıyasla çok daha kolaydır.
İşletmeleri için süreç ihtiyaçlarını fark etmenin en iyi yolu öncü kullanıcıların davranışlarını ve
problemlerini incelemektir. Öncü kullanıcılar fonksiyonel anlamda eğilimlerin ilerisinde ihtiyaçları olan
kişilerdir. Örneğin araba frenleri açısından baktığımızda, ralliciler öncü kullanıcılardır.

Öncü kullanıcılar pazarda eksik olan bir ürünü tarif edebilecek,


mevcut çözümlerin eksiklerini, sorunlarını söyleyebilecek yetenek ve birikime sahip
kişilerdir. Kısaca, onların bugün ihtiyaç olarak gösterdikleri şeyler, bir süre sonra pazarın
tam ortasına oturma gücünde olacak ürün ve hizmetlerdir.

Öncü kullanıcılar kendi ihtiyaçları için ürün arayışında olan kişiler de olabilir. Von Hippel’e göre
ABD’deki cerrahların %22’si kendi ameliyat aletlerini geliştiriyor veya farklılaştırıyorlar. Fotoğraf
103

 
ekipmanlarında da benzer bir durum söz konusudur. Bugün yaygın kullanılan dağ bisikleti, dağlarda spor
yapmak isteyen bir meraklı grubu tarafından, ilk enerji içeceği ise bir Amerikan üniversite takımı
tarafından geliştirilmiştir. Linux işletim sistemi ve mobil cihazlar için uygulamaların çoğu da öncü
kullanıcılar tarafından geliştirilmiş ve halen geliştirilmektedir. İşletmeler için ürünleri uç noktada
kullanan sektör içi veya sektör dışı öncü kullanıcı örnekleri de olabilir. Lastiklerde yenilik yapmak
isteyen üreticiler genelde yarış pistlerindeki zorlu şartlara bakarlar. Bir buzdolabı şirketi ise otellere,
soğuk hava depolarına ya da marketlere bakabilir.

Sektör ve Pazar Yapısındaki Değişiklikler


Gelişen sektörler ve değişen pazar yapıları yeniliklerin ortaya çıkması için gerekli ortamı yaratır. Bu
değişiklikler daha çok tüketicilerin tercihlerinin, değerlerinin veya zevklerinin değişiminden kaynaklanır.
Sektördeki hızlı bir büyüme, değişen yapıların güvenilir bir göstergesidir. Burada işletmelerin bilmeleri
gereken en önemli husus içinde bulundukları sektörün zaman içerisinde beklenmedik değişimler ile karşı
karşıya kalacağıdır. İşletmelerin bu değişimlere vereceği yanıt genellikle bu değişimleri nasıl algıladığına
bağlıdır. Bir işletme faaliyet gösterdiği pazarda büyük bir değişimle yüz yüze geldiğinde yöneticilerin bu
bozulmayı algılama biçimi; bunu organizasyonun geri kalanına nasıl anlattığını, tepkiyi nasıl organize
ettiğini ve kaynaklan nasıl paylaştırdığını da etkiler. Yöneticiler eğer değişimi bir tehdit olarak görürse;
aşırı tepki verme ve çok fazla kaynağı çok hızlı bir biçimde kullanma eğilimi gösterir. Değişimi bir fırsat
olarak görmeleri durumunda ise, gelişim için yetersiz kaynak kullanabilirler. Diğer bir deyişle;
yöneticilerin değişimi şekillendirmelerinin yolu uygulayacakları stratejiyi belirler. Örneğin, artan benzin
fiyatları karşısında Japon otomobil firmalarının değişen tüketici tercihlerini göz önünde bulundurarak
yakıt tasarrufu sağlayan daha küçük otomobiller üretmeye başlaması dünya pazarların-
da Japon arabalarının payını inanılmaz ölçüde arttırmıştır.
İşletmeler için yenilik fırsatı sunan örnek bir değişim ise gıda sektöründe yer alan fonksiyonel
gıdalarda gerçekleşmektedir. Bu değişimin en önemli nedeni ise tüketicilerde sağlık bilincinin hızla
artarak gıda ürünlerinden sağlık beklentilerinin yükselmesidir. Nitekim Türkiye’de fonksiyonel gıda
konusunda öncü şirketler arasında yer alan Ülker, “Kalbim Benecol” margarinini geliştirerek erken
yaşlarda doğal ve kolay yoldan kolesterol sorununu çözmeye ve kontrol altına almaya yönelik bir ürünü
piyasaya sürmüştür. Bir başka örnek ise yine tüketici eğilimlerindeki değişiklikleri göz önünde
bulundurarak her geçen gün daha da artan e-posta iletişiminde özellikle iş adamlarının zahmetsizce
elektronik postalarına erişimlerini sağlayacak bir çözüm üreten Blackberry’dir.

Dışsal Yenilik Kaynakları


Dışsal yenilik kaynakları işletmelerin dışında kalan sosyal ve entelektüel ortamlarda gelişir. Bu
kaynakların ortaya çıkmasına neden olan faktörler ise demografik değişiklikler, algılama değişiklikleri ve
yeni bilgi kaynaklarıdır.

Demografik Değişiklikler
Günümüz rekabet koşullarında yenilik fırsatı kaynaklarının en güvenilir olanı demografik değişikliklerdir.
Ancak, bu fırsatları yakalayabilmek için işletmelerin hem nüfus yapısındaki değişiklikleri izlemesi hem
de bu değişimlerin ne anlama geldiğini çok iyi yorumlayabilmesi gereklidir. Çünkü nüfus değişimleri
sürekli yeni ihtiyaçlar doğuracak, bu ihtiyaçlar da yenilikleri tetikleyecektir. Örneğin günümüzde değişen
nüfus yapısı gençler için yaşam stilinde, yaşlılar için ise sağlık, güvenlik ve turizm alanlarında yenilik
fırsatlarını ortaya çıkarmaktadır. Nüfustaki hareketlilik bir diğer deyiş ile göç olgusu ise kentlerde ulaşım
ve taşıma sorunlarını yaratmıştır. Bu tür sorunların çözümü için raylı sistem veya metro gibi yenilikler
gerekmektedir. Aynı şekilde boşanmaların artması ve buna bağlı olarak bekar anne ve baba sayısındaki
artış, küçük konutlara ve bunlara uygun küçük beyaz eşyaya olan ihtiyacı arttırmış, bu ihtiyaçlar da yeni
ürünlerin ortaya çıkmasını sağlamıştır.
Burada işletmelerin dikkat etmeleri gereken bir diğer husus demografik değişimlerin hemen
yaşanmadığı, bu değişimlerin gelişme süreçlerinin olduğudur. Nitekim Japonların bilgisayarlı robot
üretiminde önde olmalarının en önemli nedeni gelecekte ortaya çıkacak olan demografik değişimler için
104

 
öngörüde bulunmuş olmalarıdır. Çünkü 1970’li yıllarda gelişmiş ülkelerde doğum oranlarında ciddi bir
düşme ve bir eğitim patlaması yaşanmıştır. Gençlerin yarısı ya da daha da fazlası liseyi bitirdikten sonra
öğrenimlerine devam etmiş ve bu durum imalat sektöründe geleneksel mavi yakalı işçi sayısının 1990’lı
yıllara gelindiğinde azalacağı işaretini vermiştir. Ancak, bu konuda yalnızca Japonlar harekete geçmiş ve
değişen bu demografik koşullar için yenilik üreterek pazarda hâkim duruma gelmişlerdir.

Algılama Değişiklikleri
Algılama, beş duyu ile elde edilen her türlü bilginin beynimizde şekillenmesi ve görünüm kazanmasıdır.
Algılama, durumun gerçek olarak kaydedilmesi değil, yorumlanarak kaydedilmesidir. Örneğin, çevremizi
bir resim olarak düşünürsek, bu resmin yorumları herkes için farklıdır. Bu farklılığı yaratan,
izlenimlerimizi belirleyen algıdır ve aynı olayda bireyler farklı izlenimler edinebilirler. Bu nedenle algı
değişikliği olguları değiştirmez, onların anlamlarını değiştirir. "Bardağın yarısı dolu" ile "Bardağın yarısı
boş" sözleri aynı olguyu anlatırlar, ama çok farklı anlama gelirler. İşte bu noktada işletmelerin bardağı
algılayış biçimi onlara büyük yenilik fırsatları yaratabilir. Örneğin, eldeki bütün olgusal veriler sağlık
konusunda yaşanan büyük ilerlemelerden dolayı son 20 yılda gelişmiş ülkelerde yaşayan nüfusun yaşam
süresinin uzayacağı ve buna bağlı olarak yaşlı nüfusun artacağını göstermektedir. Buna rağmen
günümüzde insanların sağlık konusundaki beklentileri artmış, daha uzun yaşamak ve hastalıklardan
korunmak adına farklı arayış içine girmişlerdir. Bu bakış açısı yenilik yapmak isteyen işletmeler için
birçok fırsat yaratmış, yeni sağlık dergileri, egzersiz kursları, yürüme bantları, spor aletleri ve her türden
sağlıklı gıdalar için yeni pazarlar ortaya çıkmıştır. Yine, WholeFoods tüketicilerde ortaya çıkan bu algı
değişikliğini kara dönüştürme amacıyla ABD’de kurulmuş bir süpermarketler zinciridir. Sadece gıda
ürünleri satan bu süpermarketler zincirinin sattığı ürünler sadece doğal ve organik ürünlerden
oluşmaktadır. İşlenmiş ve sentetik gıdalar satmayan Wholefoods mağazaları bu strateji ile 279 mağazaya
ulaşmış ve 2009 satışları 8 milyar doları aşmıştır. Dolayısıyla işletmeler için yenilik yaratmanın bir diğer
yolu da çeşitli faktörlere (sosyo-ekonomik, politik, teknolojik, kültürel, demografik gibi) bağlı olarak
gerçekleşen değişimlerin yarattığı algı değişikliklerini kullanarak yeni ve farklı ürün/hizmet yaratmaktır.
Bu noktada işletmelerin demografik değerler gibi toplumsal algı ve değerlerin de sürekli değiştiğinin
bilincinde olması ve bu değişimleri çok iyi takip etmesi gerekir.

Yeni Bilgi Kaynakları


İşletmeler için yeniliklerin ortaya çıkmasında bilgi kaynaklarının kullanımı önemli bir faktör olarak
ortaya çıkmaktadır. Ancak yeni bilgi kaynakları diğer yenilik kaynaklarından uzun geliştirme süresine
sahip olması ve öngörülebilirlikleri açısından farklıdır. Diğer bir deyiş ile bilgi kaynaklarının ortaya
çıkması, teknolojilere uygulanması ve bu teknolojinin ürün, süreç ya da hizmet olarak pazarda yer alması
arasında oldukça uzun bir zaman aralığı vardır. Genel olarak bakıldığında, bilgiye dayalı yeniliklere özgü
geliştirme süresi 50 yıl gibi bir zamanı kapsamaktadır. Nitekim 1930 yılında patenti alınan jet
motorlarının ilk test aşaması 1941 yılında askeri uçaklarda yapılmış, ilk ticari uçakta ise 1952 yılında
kullanılmaya başlamıştır. Boeing firmasının 1958 yılında 707 uçaklarını geliştirmesi ile birlikte patent
alımından tam 28 yıl sonra jet motorları yeni yakıt sistemi ve değişen teknolojisi ile kullanılmaya
başlamıştır.
Bilgiye dayalı yeniliğin bir başka özelliği ise yeniliğin etkin hale gelebilmesinin genellikle, tek türden
değil, çok türden bilgiyi gerektirmesidir. Örneğin, bilgisayarlar en az altı ayrı bilgi türünü
gerektirmektedir. Nitekim gerekli bütün bilgi 1918'de mevcut olduğu halde, işleyen ilk dijital bilgisayar
1946'dan önce ortaya çıkamamıştır. Bu uzun sürece rağmen tarih yaratan yenilikler arasında ister
bilimsel, ister teknik, isterse sosyal alanda olsun yeni bilgiye dayalı olanlar önde gelir. Bilgiye dayalı en
güçlü yeniliklerden biri olan modern bankacılıkta “Girişimci Bankacılık” yani, sermayenin ekonomik
gelişme yaratma amacıyla kullanılması teorisi Napolyon döneminde Comte de Saint-Simon tarafından
formüle edilmiştir. Saint-Simon'un olağanüstü büyük şöhretine rağmen, müritlerinden Jacob ve Isaac
Pereire kardeşlerin ilk girişimci banka Credit Mobilier'i kurmaları ve günümüzde finans kapitalizmi
dediğimiz şeyi başlatmaları, ancak onun 1825'teki ölümünden 30 yıl sonra gerçekleşebilmiştir.

105

 
Peter Drucker’ın yenilik fırsatı olarak tanımladığı işletmelerin içinde ve dışında yer alan kaynakların
yanında işletmelerin yenilik sürecinde paydaşlarla kurdukları diyalogların rolü üzerindeki vurgular
giderek artmaktadır (Hart ve Sharma, 2004). Yapılan araştırmalarda paydaşlarla kurulan ilişkiler
sürdürülebilir yenilik sağlama açısından bilgiye ulaşma, bilgi aktarımı ve yenilikçi fikirler sağlamaktadır
(Ayuso vd., 2006). İşletmenin sahip olduğu paydaşlardan ihtiyaç duyduğu bilgileri alması paydaşları ile
kurdukları diyaloglar sayesinde gerçekleşmektedir. İşletmeler paydaşları sayesinde elde ettikleri bilgileri
yenilik sürecinde kullandıkları sürece performanslarını arttırabileceklerdir.

Paydaş olarak adlandırılan bu kişi ya da gruplar, hissedarları,


çalışanları, tedarikçileri, müşterileri, yerel halkı, banka ve diğer kredi veren kuruluşları,
hükümeti, farklı çıkar gruplarını ve gerçekte faaliyetleri ile işletmeyi etkileyen ve
işletmenin faaliyetlerinden etkilenen tüm kesimleri içermektedir.

Paydaş diyalogu işletmelerde her zaman gerçekleşen bir durumdur. Örneğin, işletme yöneticileri rutin
olarak çalışanlar, tedarikçiler ve müşteriler ile iletişim kurmaktadırlar. Bu iletişimin yenilik yaratma
sürecinde etkin bir şekilde kullanılması yenilik yaratmada bir fırsat olarak ortaya çıkmaktadır (Zoubi vd.,
2006). Paydaşlarla kurulan diyaloglar sayesinde elde edilen bilgilerin bütünleştirilmesi ile yeni ürünler,
hizmetler, süreç ve stratejiler geliştirilmektedir. Bu işletmede sürdürülebilir yenilik yapılmasını
sağlamaktadır (Dönmez ve Çevik, 2010).
İşletmeler için yenilik fırsatı yaratabilecek paydaşlar ve bu paydaşlar ile ilgili yenilik süreçleri için
dört temel yaklaşımdan bahsedilebilir.

Pazarlar ve Müşteriler
Yenilik yaratma sürecinde bilgi kaynağı olarak müşterilerin rolü 1970’li yıllarda ortaya çıkan bir olgudur
(Von Hippel, 1976). Masachusettes Institute of Technology’nin yaptığı bir araştırmada (Berger ve Piller,
2003) yeniliklerin %95’inin müşterilerle paylaşılan bilgi sayesinde gerçekleştirildiği gösterilmektedir.
İşletmeler için yenilik yaratma sürecinde müşterilerle yapılan işbirliği hem pazar zekâsının işletmeye
ulaştırılmasında, hem de iş zekâsının geliştirilmesinde rol oynamaktadır. Bu noktada müşteri işbirliğinde
iş süreçlerinin müşteriye dayalı olarak yeniden yapılandırılması önem taşımaktadır. (Bueren vd., 2004).
Müşteriler ürün ya da süreç yeniliklerini farklı şekilde etkileyebilirler. Bunlar;
• Kullanıcı gereksinimlerini açıklayan tamamlayıcı ve örtük (tacit) bilgi sağlayarak,

• Yeni ve değişen müşteri ihtiyaçları ile ilgili bilgi sağlayarak,


• Aynı kullanıcı topluluğunun yer aldığı pazarda diğer firmaların yaptığı yenilikler ile ilgili bilgi
sağlayarak.
Bu bağlamda pazarda meydana gelen her türlü değişiklikler ve müşterilerin geri bildirimleri işletmeler
için yenilik yaratma sürecinde en önemli bilgi kaynaklarından birisi olarak ön plana çıkmaktadır.
Günümüzde yenilik yaratmada öncü olan işletmelerin yenilik süreçlerine müşterilerini dâhil ettiği
görülmektedir. Ancak, işletmeler için yenilik süreçlerinde müşterileri ile işbirliği kurma yeteneği hazır bir
reçeteden öte zihniyet değişimi gerektiren bir süreçtir. Bu zihniyetin oluşmasında işletmelerin öncelikle
müşterilerin beklentilerini çok iyi algılamaları gereklidir. Nitekim işletmelerin ve müşterilerin kendilerine
ait farklı beklentileri vardır. Bu beklentiler arasındaki en önemli fark müşterilerin beklentilerinin oldukça
açık ve net olmasıdır. Örneğin, müşteriler güvenli oyuncak, kullanımı kolay tak-çalıştır ürünler ve
ücretsiz müşteri hizmetleri gibi beklentilere sahiptir. İşletmelerin beklentileri ise her zaman açık ve
anlaşılabilir değildir. Dolayısıyla, işletmelerin kendi beklentileri ile müşteri beklentileri arasındaki farkı
çok iyi anlamaları ve yenilik süreçlerinde müşterileri ile kısmen etik, kısmen saydamlık ve kısmen
güvenden oluşan bir işbirliği geliştirmelidirler.

www.babycenter.com
106

 
Bu konuda Johnson & Johnson firmasının basit ama keskin bir gözlemden yola çıkarak hazırladığı
web sitesi “BabyCentre” tamamen duygusal yaklaşımı ile tüketici üzerinde çok etkili olmuş ve fikir
markanın önüne geçmiştir. Web sitesinin tasarlanmasından sonra ilk ay, pano'ya yaklaşık 600 kişi kendi
bebeği ile ilgili hikâye bırakmıştır. Reklamı izleyen kişilerin %52'si daha sonra panoya bırakılan
hikâyeleri okumuştur.
İşletmelerin müşteri odaklı yenilik yaratma süreçlerinde dikkat etmesi gereken bir diğer husus ise
günümüz tüketicilerinin pazardaki gelişmelere karşı oldukça duyarlı ve bir o kadar da farklı bakış
açılarına sahip olmalarıdır. Bu durum aynı zamanda pazardaki gelişmeler ile de doğrudan bağlantılıdır.
Nitekim bu bakış açıları tişörtlerin tasarımından, çeşitli gıdaların besin değerlerine, sağlıklı yaşam için
yapılan diyetlerin ve diyet ürünlerinin uygunluğundan Nike ile Adidas’ın Asya’da faaliyet gösteren
fabrikalarında çalışan çocuk işçi sayısına ve çalışanların yaşam koşullarına kadar farklılık göstermektedir.
Bu anlamda işletmelerin farklı bakış açılarına sahip olan müşterilerinin isteklerine ve ihtiyaçlarına karşı
esnek olmaları ve bu beklentiler karşısında işletme stratejilerinde, faaliyetlerinde ya da yenilik
süreçlerinde değişim yapabilecek esnekliğe sahip olmaları gerekmektedir. Örneğin, Nike dünyada müşteri
odaklı yenilik yaratma programını başarı ile sürdüren firmalardan birisidir. Nike ürün yenilikleri
yapmadan önce dünya çapında futbol fanatiği olan müşterilerine danışarak ayakkabı, tişört v.b ürünleri
geliştirmektedir.
Yapılan birçok araştırma yeni ürünlerin %70-%80’inin pazar koşullarına uyumsuzluk, farklılaştırma
stratejilerindeki eksiklik, yanlış fiyatlandırma ve tutundurma faaliyetleri nedeni ile başarısızlıkla
sonuçlandığını göstermektedir. Ancak, yeni ürünler için nihai karar ironik bir şekilde çoğu zaman yeni
ürün geliştirme sürecine dâhil olmayan müşteriler tarafından verilmektedir. Günümüzde internet
kullanımının yaygınlaşması ile birlikte birçok işletme yenilik süreçlerine müşterilerini de dâhil ederek
müşteri beklentileri ve ihtiyaçları çerçevesinde ürün geliştirmeyi tercih etmektedir. Bu sayede işletmeler
ürün pazara çıkmadan oluşabilecek olumsuzlukları engelleyebilmektedirler. Bu gelişmeye örnek olarak
Crowsourced verilebilir. Crowsourced tüketiciye sunulan bir hizmetin ayrıntılarının yine tüketicilerin
verdiği oylama sistemi ile değerlendirilmesinden oluşan internet tabanlı bir sistemdir. Bu sistem
içerisinde üretici ürününün desenini, restaurantının menüsünü, elektronik aletinin tasarımını tüketicinin
oyuna açmakta ve en çok oy alan ürünü üretmeye başlamaktadır. Bir diğer deyiş ile işletmeler yenilik
süreçlerine internet aracılığı ile müşterilerini doğrudan dâhil etmektedir. Bu yönteme başvuran en popüler
şirketlerin başında facebook ve twitter gelmektedir.
Turkcell'in "çekim gücü" kampanyasını da müşterilerin yenilik sürecine dâhil edilmesi kapsamında
güncel ve başarılı bir örnek olarak ele alabiliriz. Turkcell her koşul ve ortamda ulaşılabilir olmayı, yani
kapsama alanı ve çekim gücünün yüksekliğini kendi reklam ajansının hazırladığı profesyonel reklamlarla
değil, bizzat kullanıcıların kendilerinin çektiği amatör reklamlarla vurgulamayı tercih etmektedir.
Kullanıcılar; Erciyes'in doruğundan, karlar altındaki ücra bir köye kendi hikâyeleri ile Turkcell'in
kampanyasına katkıda bulunmaktadır. Burada Turkcel öncelikle yüzbinlerce kullanıcısının binlerce
fikrinden en iyi 3-5 tanesine yüksek bir maliyete katlanmadan ulaşmakta ve buna ek olarak televizyonda
yayımlanmasa da yüzlerce amatör reklam filmi sosyal medya ortamlarında paylaşılıp yine ücretsiz olarak
mesajın kulaktan kulağa yayılmasına katkıda bulunmaktadır.

Yenilik Toplulukları
Yenilikler dahi bireylerin tek başlarına yaptıkları çalışmalar yerine genelde uzun saatlerin harcandığı ekip
çalışmaları, toplu olarak gerçekleşen bir öğrenme ve geliştirme sürecinin sonucu ortaya
çıkmaktadır. Yenilik yaratmak için işletmelerin, sanatçı, düşünür, bilim adamlarının, müşterilerin,
tedarikçilerin kısaca daha önce belirtildiği gibi tüm paydaşların etkileşim içinde daha etkin sonuçlar
üretmesi her geçen gün daha fazla önem taşımaya başlamıştır.

Topluluk, nitelikleri bakımından bir bütün oluşturan kimselerin hepsi,


aynı yerde bulunan insan kalabalığı ya da ortak bir ilgisi olan kişilerin bir araya gelmesi
olarak tanımlanabilir. Topluluğu oluşturan bireyler Yunan arkeolojisine ilgi duyanlar
olabileceği gibi bir köyde oturan kişiler de olabilir.

Topluluğun bir kaç kişi bile olsa belirli kimlik özelliklerine ve kıstaslara göre farklılaşmış olması
önem taşımaktadır. Ancak bu özelliklerin yanında yenilik faaliyetleri için oluşturulan toplulukların sahip
oldukları özellikler her toplulukta bulunmayan özelliklerdir. Bu özellikler;
107

 
• Eğilim takip eden: Gelecek vadeden eğilimleri önceden fark edebilen ve bu eğilimler üzerinden
yeni fikirler üretebilen,
• Gerçekleştiren: Fikirlerin gereksinimlerini tutkulu bir şekilde gerçekleştiren ve uygulamaya
koyabilen,
• Fikirleri yayan: Çok hızlı bir şekilde büyük gruplara fikirleri yayabilen,

• Şüpheci: Fikirleri dürüst bir şekilde tartışabilen, olumlu veya olumsuz yorum yapabilen,

• Katılımcı: Tartışmalara katılan, yorum yapan ve öğrenen.


Bugün topluluklar internetin ve sosyal medyanın gelişmesi ile yeni bir şekil kazanmıştır. Sıradan bir
ev hanımı kendi icadı bir kekin tarifini daha önce sadece komşularına verebilirken, videoya çekip
internette yayınladığında dünyanın dört bir tarafındaki izleyicilere sunabilmektedir. Çok daha fazla
kişiye ulaşan fikirlerin başarılı olma şansının yüksek olduğu unutulmamalıdır.
Günümüzde yenilik topluluklarının farklı oluşumlar ve farklı amaçlar doğrultusunda yapılandıkları
görülmektedir. Bu kapsamda, yenilik topluluklarını şu başlıklar altında inceleyebiliriz;

Pazara Yönelik Yenilik Toplulukları


Innocentive.com, yet2.com, ninesigma.com, acikinovasyon.com gibi web tabanlı platformlarda
oluşturulan yenilik topluluklarının amacı birçok işletmenin (müşteri) ve fikri olan bireylerin (katkı
sağlayıcılar) bir araya gelerek platforma üye işletmelerin sunduğu problemlere yeni fikirler üreterek
çözüm önerisi sunmalarıdır. Örneğin innocentive.com sitesinin yaklaşık 145,000 üyesi vardır ve
işletmelerin sunduğu problemlere çözüm önerisi şeklinde katkı sağlayan topluluk üyelerinden en iyi
çözümü sunan para ile ödüllendirilmektedir.

www.innocentive.com

Rekabete Dayalı Yenilik Toplulukları


Rekabete dayalı yenilik toplulukları daha çok tek bir problem ya da fikir üzerinde çalışmaktadır.
Topluluğun üyelerine verdiği mesaj “işte ödül kazanmak için çözmeniz gereken problem ya da
tasarlamanız, yaratmanız gereken yeni fikir” şeklindedir. Bu topluluklara verilebilecek en güncel örnek
Amerikan video kiralama şirketi olan Netflix’dir. Netflix sahip olduğu video tavsiye motorunu %10
oranında geliştiren kişiye 1 milyon ABD doları teklif etmiştir. Aslında birçok işletme yenilik geliştirme
süreçlerinde bu yaklaşımı bir platform altında olmadan yıllardır kullanmaktadır. Örneğin büyük mimari
projeler için çoğu firma ödüllü yarışmalar düzenlemekte, Peugeot firması ise yaklaşık 6 yıldır tasarım
yarışması yaparak en iyi tasarım sahibine ödül vermektedir.

B2C Yenilik Toplulukları


B2C (Business to Customer) yenilik toplulukları işletmeden tüketiciye oluşumunu yenilik süreçlerine
taşıyan ve web üzerinden müşterilerini işletmenin performansını yenilikçi fikirler ile geliştirmeye
yönlendiren topluluklardır. Bu topluluklara örnek olarak Starbucks’ın mystarbuckssidea.com ve Dell
firmasının “Fikir fırtınası” toplulukları verilebilir. MyStarbucks.com internet üzerinden geliştirdiği online
öneri kutusu ile müşterilerinin önerilerini, tercihlerini ve yeni fikirlerini belirlemekte ve aynı zamanda
müşteriler kutuya gönderilen farklı fikirleri ve önerileri oylayabilmektedir. Bu tür topluluklarda herhangi
bir ödüllendirme sistemi mevcut değildir ve topluluk üyelerinin sunduğu fikirler ve öneriler problem
çözmeye yönelik değildir.

Pazara yönelik yenilik toplulukları ile rekabete yönelik yenilik


toplulukları arasındaki farkı açıklayınız.

108

 
Web tabanlı ticaret uygulamaları içinde en bilineni B2C (Business to
customer – Firmadan müşteriye e-ticaret) sistemidir. B2C pazarı, karşımıza daha çok
Internet üzerinden satış yapan web portalları ve sanal mağazalar aracılığıyla çıkmaktadır.
Bu sistemde müşteriler ihtiyacını duydukları ürünleri firmanın web sitesinden ya da
firmanın ürünlerini verdiği ve başka firmaların ürünlerinin de pazarlandığı web portalları
veya sanal mağazalardan (bunlara elektronik pazaryerleri de diyebiliriz) sipariş ederler.

Rakipler ve Tedarikçiler
İşletmelerin yenilik yaratma sürecinde dış kaynaklardan elde ettiği bilgilerin en önemlilerinden birisi de
tedarikçileridir. Tedarikçiler ile kurulan bu etkileşim süreci rekabet modelinden ortaklık modeline kadar
farklı biçimlerde gerçekleştirilebilir. Bugün, ürün veya süreç yeniliklerinde tedarikçiler ile oluşturulan
işbirliği işletmeler tarafından yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Herhangi bir ön bilgi olmadan
tedarikçiler işletmelerin yenilikçi olmasına yardım edebilir hatta onları yenilik yapma konusunda
zorlayabilir. Ürün açısından bakıldığında tedarikçi işletmeye yeni bir malzeme, donanım veya hammadde
sağlayarak işletmenin yapacağı ürün yeniliğine katkıda bulunabilir. Tedarikçiler özellikle ürün, süreç ve
hizmet yeniliklerinde işletmelerin sahip oldukları yenilik sistemlerini olumlu yönde etkilemektedirler. Bu
noktada işletmelerin tedarikçilerin ne tür teknolojileri sağlayabileceği, sağlanan bu teknolojilerin maliyet
unsurlarını ve müşteri ihtiyaçları ile uyumlu olup olmadığını çok iyi analiz etmeleri gerekmektedir.
Müşterilerine gelecekte de yeni fikirler, kaliteli ve yüksek değerli ürünler ile memnun etme isteğinde
olan işletmeler, bu amaçla üretici ve tedarikçi olarak ürünlerinin daimi şekilde iyileştirilmesinde çalışacak
tedarikçilere gereksinim duymaktadır. Yeni teknolojilerin, yaratıcı ve yenilikçi fikirlerin hayata
geçirilmesi ve ön planda tutulan bir maliyet bilinciyle ortak başarıya temel oluşturacak verimli ve
güvenilir tedarikçilerle çalışmak işletmeler için önem taşımaktadır. İşletmeler tedarikçilerinin,
yaratıcılığından ve tecrübelerinden ağırlıklı şekilde yararlanmaktadır. Bu amaçla müşterek yenilikten
teknoloji geliştirmeye kadar işbirliğinin geliştirilip mükemmelleştirilmesinde tedarikçileri ile birlikte
ortak stratejiler geliştirmelidirler.
Örneğin, Apple firmasının İpod ürünü tedarikçiler ile stratejik işbirliği kapsamında geliştirilen bir
ürün olarak güçlü bir marka, başarılı bir pazarlama, çekici tasarım, hızlı elektronik aksam, sağlam
mekanik yapı ve basit bir işletim sistemi ile rakiplerine göre ön plana çıkan bir üründür. İpod’un iTunes
ve eğlence firmaları ile yaptığı tedarikçi işbirliği bu ürüne farklı bir rekabet avantajı kazandırmış, müzik
severler yasal yollardan İpod’ları için kolaylıkla müzik yükleme olanağına sahip olmuşlardır. Bu ürün
için yapılan tedarikçi işbirliği İpod içeriklerine, hafıza kartlarına ve sabit disklerine kullanıcıların kolayca
erişebilmelerini de sağlamıştır. Yenilik yaratmada tedarikçileri ile işbirliği yapan bir başka firma ise
IBM’dir. Bilgisayar ve bilgisayar ile ilgili donanımların geliştirilmesinde ve bu donanımlarda kullanılan
entegre edilmiş ürünlerde IBM birebir tedarikçileri ile çalışmaktadır.
İşletmeler için yenilik yaratma sürecinde fayda sağlayabilecek bir diğer dış kaynak da rakip
işletmelerdir. Rakiplerden elde edilen bilgiler çoğunlukla yeni teknolojilerin artan karmaşıklığı ve
sektörler arası değişken yapısı ile piyasa koşullarındaki belirsizliğin ve Ar-Ge maliyetlerinin azaltılması
ile ilgilidir. Rakiplerden elde edilen bilgiler aynı zamanda pazara erişim ve yeni bir ürünün ya da sürecin
geliştirilmesi için kullanılabilir. Bu noktada kullanılan bilgiler rakibin örtük (tacit) bilgisinin alınması ya
da işletmenin yenilik sürecine adapte edilmesi ya da bu bilginin teknolojik gelişmelere uyarlanarak yeni
ürünün tasarım ve pazara giriş sürecini kısaltmak için kullanılabilir. Hangi sektörde olursa olsun
işletmeler aynı pazarda faaliyet gösteren, aynı müşteri kitlesine hitap eden ve aynı kaynaklara yatırım
yapan rakiplerinin davranışlarından farklı boyutlarda mutlaka etkileneceklerdir. Ancak, araştırmalar
doğrudan rakiplerin birbirlerini yenilik yapma konusunda dolaylı olarak etkilediğini, bazı durumlarda
doğrudan rakiplerin yenilik süreçlerinde beraber çalıştıklarını da göstermektedir. Bu durumu yaratan en
önemli neden rekabet veya işbirliğinin, müşterilere yönelik projelerin içeriğinden kaynaklanmasıdır.
Özellikle büyük ve geniş kapsamlı projelerde tek bir işletmenin tüm teknoloji ihtiyacını karşılaması ve
her konuda uzmanlık sağlaması mümkün olmadığından iş ortaklıkları kaçınılmaz hale gelmektedir. Bu
sebeple, işletmeler doğru çözümü oluşturabilmek amacıyla gerektiğinde rekabet ettiği işletmeler ile

109

 
işbirliklerine gidebilmektedir. Ayrıca, uluslararası rekabet ve işbirlikleri de yerel pazarlardaki dengeleri
etkiler hale gelmiştir.
Nitekim bilişim teknolojileri (BT) sektöründe son dönemde dikkat çeken bu yapıya “rakip iş
ortaklıkları” adı verilmektedir. IBM, Meteksan Sistem, Siemens, Probil, Logosoft, Koç Sistem, Bimsa,
HP, İndeks, Ericsson ve Nortel Netaş gibi bilişim şirketleri farklı pazarlarda rekabet gücüne sahiptirler.
Bu şirketler yazılımdan telekom ve hizmetlere kadar neredeyse tüm alt kategorilerinde bazen iş ortağı
bazense en çetin rakipler olarak yollarına devam etmektedir.
Bu noktada işletmelerin rakiplerinin yaptıklarını bir yönetim stratejisi olarak yakından izlemeleri
önem taşımaktadır. İşletmeler bu sayede öncelikle kendi performansını kıyaslayabilmeyi ve dolayısıyla
geliştirebilmeyi sağlayacaktır. Çünkü ölçülmeyen performans iyileştirilemez, aynı şekilde
karşılaştırılmayan performans da rekabetçilik açısından değerlendirilemez. En iyi olabilmek, en iyilerle
kıyaslanabilmeyi gerektirir. Rakipleri ve onların performansını yakından izlemek onların geliştirdiği ve
piyasada tutunmaya başlayan yenilikleri hızlı bir şekilde takip edebilmeyi ve geride kalmamayı, hatta
yenilikçi ürün veya yöntemi daha da geliştirerek piyasaya sunabilmeyi sağlar. Bu sayede işletmeler piyasa
şartlarında neyin çalışıp, neyin çalışmadığını öğrenerek şirket içi yenilikçilik projelerini de daha doğru
yönlendirebilirler. Rakiplerin yeni ürünü piyasaya tanıtma ve tutundurma çalışmalarının başarısı, aslında
bu yeni ürün kategorisinde işletmelerin yapacağı geliştirmelerin de piyasada daha kolay yer bulmasına
yardımcı olacaktır. Bu nedenle, rakiplerin yeni ürünlerini takip etmek bir anlamda işletmelerin kendi
ürünlerinin tutundurma maliyetini düşürür ve kendi ürünlerinin olumlu özelliklerini rakiplerle
karşılaştırmalı olarak sunabilme fırsatı yaratır. Ancak rakipleri izlerken, sadece izleyici konumda kalma
riskini de iyi yönetmek gerekir. Çünkü bir yeniliği ilk geliştirenler öğrenme eğrisinin hızlı olduğu sektör
veya ürünlerde takip edilmesi güç bir maliyet avantajı da elde edebilirler. Ayrıca, sadece rakibe
odaklanmak, müşteri odağının kaybolmasına neden olursa, bu hem rekabet avantajı yakalamayı, hem de
yenilikçiliği zaafiyete uğratabilir.
Sonuç olarak dün bir pazarda bir arada duran müşteriler, rakipler ve tedarikçiler birbirlerini adeta
‘düşman’ gibi algılarken bugün ihtiyaçları karşılamada birlikte çalışmanın her kesime yararları olduğunun
farkına varmışlar ve bu süreçte kişi ve kuruluşlar arasındaki kalın duvarlar daha saydam hale gelmiştir.
Sonuçta; paydaşlar arasındaki duvarların incelmesi ve saydam hale gelmesi, yenilik süreçlerinde tüm
paydaşların katma değer elde edeceği bir kazan – kazan anlayışının uygulanabilmesine neden olmaktadır.
                                    
Durumsal Kaynaklar
Durumsallık yaklaşımına göre; işletmenin kendi koşulları, kuruluşun çevresel koşullar ve unsurlarla
ilişkisi, kullandığı teknolojinin özellikleri, kullandığı personelin sosyo-kültürel özellikleriyle birlikte ele
almak ve sorunlara çözüm aramak gerekir. Bu durumda işletmelerin belirledikleri yenilik stratejileri
taleplerde, arz kaynaklarında görülen değişmelere, ekonomik durumlardaki dalgalanmalara, teknolojideki
yeni gelişmelere ve rakip işletmelerin davranışlarına işletmelerin gösterdikleri tepkiler şeklinde olmalıdır.
Bu durumda çevresel faktörler olarak değerlendirilebilecek olan durumsal kaynaklar işletmenin yenilik
stratejilerini belirlerken değişen nüfus, gelir, teknolojinin yarattığı ihtiyaç ve fırsatların değerlendirilmesi
ile belirlenmelidir.
Eğer pazarda istikrar varsa teknolojide ve üretim yöntemlerinde değişim ihtiyacı duyulmuyorsa, arz
kaynaklarında belirginlik devam ediyorsa az kişiden oluşan bir yönetim ekibi başarılı olabilir. Ancak
günümüz rekabet ortamında saydığımız bu koşulların sürekli değişim halinde olduğu bir gerçektir. Bu
nedenle işletmeler çevresel değişikliklere uyum göstermek için yeni stratejiler belirlemek zorundadır. Bu
yeni stratejilerde örgütsel yapıların değişimini gerektirecektir. Böylece çevresel değişiklikler, yapısal
değişiklikleri belirleyecek, çevresel değişimin artan hızı (teknoloji, pazarlama ve arz kaynaklarında)
stratejik ve yapısal değişime duyulan ihtiyacı artıracaktır.
Sonuç olarak, işletmeler, ekonomik sistem içinde işlevlerini yerine getirmeye çalışırken çıkarları,
amaçları ve beklentileri birbirinden farklı çok sayıda grupla etkileşim halinde bulunurlar. Durumsallık
konusunda yapılan araştırma sonucunda, örgüt çevresi etkileşimleri 3 kısımda incelenebilir. Bunlar;

110

 
• Örgüt İçi Çevre: Örgütün %100 kendi denetimi altında olan ve her an değişiklik yapılabileceği
iç çevre unsurlarıdır.
• Yakın Çevre: Örgütün bütünüyle denetim altında olmayan ama kuvvetle etkileme olanağı olan,
örgütün faaliyet ve sonuçlarından etkilenebilen çevresidir.
• Genel Çevre: Örgüt tarafından etkilenmesi son derece zor olan ama örgütü, diğer örgütsel ve
yakın çevre elemanlarını etkileyen hususlardan oluşan ortamdır.
Bir yönetici, yenilik stratejisini ve buna bağlı olarak yenilikleri yönetim biçimini belirlerken her
şeyden önce işletmesinin çevresel etkileşimin modelini belirlemeye çalışmalıdır. Durumsallık yaklaşım
etkileşimlerin her işletme örgütünde farklı biçimde olduğunu, bazılarının bazı çevre faktörlerinde özelliği
gereği çok etkilenirken, bazılarının bu faktörlerin bir kısmından çok az veya hiç etkilenmediğini ortaya
koymaktadır. Örneğin işletme büyüklüğü ile işletmenin yenilik kapasite arasında pozitif bir ilişki vardır.
Diğer bir deyiş ile işletmenin piyasa gücü arttıkça yenilik faaliyetleri artar ve yenilik faaliyetlerinin
artması da işletmenin rekabet gücünü arttırır.

Stratejik Ortaklıklar
Küresel rekabet koşullarında stratejik işbirliği, artık birçok firma tarafından yaygın bir şekilde
uygulanmaktadır. Günümüzde özellikle küresel rekabetin yoğun bir şekilde yaşandığı yüksek teknoloji
gerektiren sektörlerde stratejik işbirliği daha sık bir şekilde gerçekleştirilmektedir. Günümüz koşullarında
düşünüldüğünde stratejik işbirliğinin, firmaların tüm fonksiyonlarının yeniden tanımlanmasının gerekli
olduğu küresel rekabet koşullarında değerlendirilmesi bir zorunluluk olmaktadır. Çünkü firmaların diğer
faaliyetlerinde olduğu gibi stratejik işbirliği faaliyetlerinde de geçmişe göre günümüzde önemli
değişimler görülmektedir.

Stratejik İşbirliği ortak stratejik amaçlarını gerçekleştirmek için iki


veya daha fazla bağımsız firma tarafından yapılan ortaklık anlaşması olarak
tanımlanabilir.

İşletmelerin stratejik işbirliğine gitmelerinin altında yatan nedenler çok çeşitlidir. Ancak günümüzde
özellikle yüksek Ar-Ge harcamaları yapılmasının zorunlu olduğu yenilik gerektiren teknoloji yoğun
sektörlerde faaliyet gösteren işletmeler arasında stratejik işbirliğinin çok yaygın biçimde
gerçekleştirilmesi, stratejik işbirliği nedenlerini günümüzde farklılaştırmıştır. (Murray ve Mahon, 1993).
Diğer bir deyiş ile işletmelerin stratejik işbirliği yapmalarının nedeni yeni teknolojiler elde etmek
istemeleridir. Yüksek Ar-Ge maliyeti ve riski, ürünlerin yaşam sürelerinin kısalmasının yoğun olduğu
sektörlerde teknoloji transferi ve gerekli üretim kapasitesini sağlamak daha önemli olmaktadır. (Mowery,
Oxley ve Silverman, 1996)
Stratejik işbirliğinde işletmeler, yeni bir ürün veya süreç meydana getirirken sabit maliyetleri ve
riskleri paylaşırlar. İşbirlikleri, işbirliği yapan işletmelerin birbirini tamamlayıcı yetenekleri ve kaynakları
getirecek bir yol olarak görülebilir. IBM, Siemens ve Toshiba’nın yeni bir hafıza çipinin geliştirilmesi
için işbirliği yapmaları, Du Pont ve Sony’nin optik hafıza depolu ürünler geliştirmek için beraberce
çalışmaları, yarı iletken imalatçıları olan Motorola ve Toshiba’nın hayati teknolojileri ve imalat süreçleri
ile ilgili bilgileri takas etmek konusundaki işbirliği, General Motors ve Hitachi’nin otomobillere
elektronik parçalar geliştirmek üzere ortak çalışmaları günümüz stratejik işbirliklerine örnek olarak
verilebilir.
Stratejik işbirlikleri, işletmelerin faaliyet gösterdiği endüstrilerde teknolojik standartlar oluşturur.
1992 yılında Hollanda’lı elektronik şirketi Philips’in, küresel rakibi Matsushita ile kayıt ve tüketici
elektronik endüstrisinde digital compact cassette (DDC) sistemleri konusunda yeni bir teknolojik standart
oluşturmak için yaptığı işbirliği güzel bir örnektir (Hill and Jones, 2009). İşbirliklerinin diğer bir
üstünlüğü de işbirliği yapan işletmelerin piyasa ihtiyaçlarına çabuk karşılık vermesidir (Yoshino; Rangan,
s.83).

111

 
Üniversite, Kamu Kurumları ve Özel Kuruluşlar
Üniversiteler gerek yetiştirdikleri uzman bireyler, gerek yaptıkları araştırmalarla, gerekse bu
araştırmaların sanayi kesiminde kullanılmasını sağlayarak ülkelerin yenilikçi güç elde etmelerinde önemli
bir özellik sergilemektedirler. Bu yapılanma aynı zamanda ülkelerin rekabet güçlerini artırıcı yönde de bir
destek ortaya koymaktadır. İçinde bulunduğumuz bilgi çağında teknolojik gelişmeler Ar-Ge birimlerinin
ve üniversitelerin ortak yürüttükleri çalışmaların sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Günümüzde bilgi
çağının teknolojik gelişme üzerine etkisi sanayide üretim yapan işletmelerin sürekli yeni bilgi ve teknoloji
üreten üniversite ve araştırma merkezleriyle el ele çalışmaları gerekliliğini ön plana çıkarmıştır.
Üniversite ve araştırma merkezleri yeni teknolojinin üretimiyle sanayideki üretici işletmelere hazır
teknolojiyi sunacak, sanayiciler de tüm yoğunluklarını bu yeni ürünün sadece üretilip pazarlanmasına
transfer ederek, kaynaklarını etkin kullanma şansına sahip olacaklardır (Küşat, 2009).
Sürece dahil aktörleri ile karmaşık bir yapı gösteren üniversite-sanayi işbirliği sistemini, sistemi
oluşturan başlıca taraflar olan üniversite ve sanayi bileşenleri olarak değerlendirildiğinde tarafların
işbirliği için ana motivasyon unsurları, işbirliğinden bekledikleri yararlar ve işbirliği çalışmalarında
başarıyı sağlayacak temel stratejilere ilişkin bazı değerlendirmeler yapmak mümkün görünmektedir.
Başarılı üniversite-sanayi işbirliği uygulamalarında en önemli problem olarak ortaya çıkan, temsil
ettikleri kültüre ait farklılıklar, her iki tarafın karşılıklı çıkar ve beklenti farklılıklarıdır. “Bilimsel itmeli-
teknolojik ivmeli” işbirliği çalışmaları, endüstriye doğru bilgi ve teknoloji transferini sağlayarak mikro
ölçekte işletmelerin rekabet gücünü artıracak; makro ölçekte de teknolojik gelişme ve ekonomik büyüme
sağlayacaktır. Üniversite ise, kaynak yaratacak, eğitim programlarında teknolojiye olan gereksinimleri
dikkate alarak mezunlarına daha kolay iş imkânı bulacaktır. Ancak, üniversitenin temel misyonları olan
eğitim ve sanayinin fazlaca destek sağlamayacağı temel araştırmalar konusunda işbirliğinin olası olumsuz
etkileri de dikkate alınmalı ve telafi edilmelidir.
Üniversitelerin, sanayinin doğal özellikleri olan kar amaçlı, zamana endeksli beklentilerinin aksine,
farklı değerleri, prosedürleri ve amaçları vardır. Farklı kültürden iki tarafı işbirliğine yönelten ana
motivasyon unsurları şunlardır;
Üniversite için,
• Eğitim ve araştırma çalışmaları için finansal destek sağlamak,
• Sanayi ile işbirliğini önkoşul olarak gören kamu fonlarından yararlanmak,
• Kamu fonlarına nazaran daha az kural ve sınır içeren özel fon akışını çoğaltmak,
• Kamu yararına hizmet sunma misyonunu yerine getirmek,
• Öğrencilerine ve fakültelerine endüstriyel tecrübe alanları açmak,
• Anlamlı problemler belirlemek,
• Bölgesel ekonomik gelişmeye katkıda bulunmak,
• Mezunlarına iş alanları yaratmak.
Sanayi için,
• Üniversitenin araştırma altyapısına ve insan kaynaklarına erişmek,
• Kendisinde olmayan laboratuar uzmanlıklarına erişmek,
• Üniversitelerce sağlanan sürekli eğitim faaliyetlerinden yararlanmak,
• Şirket prestiji ve imajını yükseltmek,
• Teknolojilerinin genişlemesine ve yenilenmesine olanak sağlamak,
• Gelecekteki elemanlarını seçebilmek,
• Rekabet öncesi araştırma olanakları sağlamak, üniversitenin temel ve uygulamalı araştırma
sonuçlarına erişerek bunlardan yeni ürün ve proses geliştirme çalışmalarında yararlanmak,

112

 
• Kendi araştırma kapasitesini artırmak,
• Bölge ve ülkeye karşı sosyal sorumluluk görevini yerine getirmek.
Üniversite-sanayi işbirliğinde devletin de yer almasını gerektiren ana amaçlar ise şunlardır:
• Ekonomik gelişme ve fark yaratmayı ileri götürmek,
• Kamu yararını hakim kılmak ve beklentilerin karşılanmasını sağlamak,
• İleri görüşlü olmayı benimsetmek,
• En son teknolojileri sürekli takip ederek yaşam boyu öğrenme ve araştırma yaklaşımını
cesaretlendirmek,
• Uzun dönemli stratejilerle temel araştırmaları desteklemek,
• Yeni teknoloji ve stratejik konularda derinlemesine çözümlemeler yapabilme yetenek ve
sistemlerinin geliştirilmesini özendirmek.
Tarafların işbirliği sürecindeki beklenti ve istekleri ise üniversite açısından ele alındığında ortak
araştırma sonuçlarının yayım hakları, buluşların patentlenerek kamuya açılması, sanayi ile ileriki
aşamalarda da işbirliği, uzun dönemli araştırma fonları, ticari başarının paylaşımı, tazminat vb. ticari
sorumluluklardan arınma ve prestij olarak özetlenebilir. Sanayi ise rekabet üstünlüğü yaratmak, kendi
teknoloji tabanını oluşturmak, yeni teknolojilere pencere açmak, uygun termine bağlı ve sonuç almaya
yönelik çalışma ilişkileri, araştırma çalışmalarının yönlendirilmesinde kontrol, en uç teknoloji üretenlerle
ilişki kurma, fikri ve sınai mülkiyet haklarının korunması, riskin tanınması ve paylaşımı ve yatırımlarının
geri dönüşlerinin sağlanması konularında beklenti içinde olacaktır.
Sonuç olarak günümüzde üniversitelerin eğitim yolu ile nitelikli insan kaynağı oluşturma ve araştırma
yaparak bilgi üretme rollerine ek olarak; ürettikleri bilginin yenilik faaliyetlerine katkı sağlaması ve
ekonomiye kazandırılması amacıyla üstlenecekleri rollerinin de pekiştirilmesi konusu öne çıkmaktadır.
Üniversiteler böylelikle ulusal yenilik sistemi içerisinde yenilikçilik ve girişimcilik ekosistemini
destekleyici bilgi merkezleri haline gelmektedir. Bahse konu süreçte iki önemli kavram ön plana
çıkmakta olup; bunlar girişimci üniversite ve yerel ihtiyaçlara entegre yenilikçi üniversite kavramlarıdır.
Bu kavramlar kapsamında üniversite, sanayi ve devletin yenilik sürecinde işbirliği yapmaları ve
üniversitelerin ekonomik katma değer yaratma sürecine gerek teknoloji transferi (araştırma sonuçlarının
ve teknolojinin ticarileştirilmesi gibi) gerekse de girişimcilik faaliyetleri (girişimci araştırmacıların şirket
kurmaları) aracılığıyla dâhil olmaları gerekliliği ifade edilmektedir. Sunulan örnekler incelendiğinde,
yapılan sıralamaların üniversitelerin rollerinden ikisinin etrafında şekillendiği görülmektedir. Bunlar
eğitim ve araştırma rolleridir. Nitekim üniversitelerin rollerine bakıldığında bir taraftan geleneksel olarak
insan kaynağı yetiştiren, “bilgi birikim merkezi” olduğu; sanayileşme devriyle birlikte ise “bilgi üretim
fabrikası” rolünü üstlendiği görülmektedir. Ancak günümüz bilgi ekonomisi içerisinde üniversitelerin
üçüncü rolü de yerel ihtiyaçlarla bütünleşmiş yenilikçi ve girişimci üniversite olarak nitelendirilmektedir.
Dolayısıyla üniversitelere düşen bu önemli rolün de izlenmesini sağlayabilecek endekslerin oluşturulması
bir gereklilik olarak değerlendirilmektedir. Ülkemizde yapılacak sıralamalar ile üniversitelerde
girişimcilik ve yenilikçilik faaliyetlerinin ve üniversiteler arasında girişimcilik ile yenilikçilik odaklı
rekabetin artması amaçlanmaktadır. (www.tubitak.gov.tr)
Üniversiteler ile birlikte kamu kesimi de izleyeceği politikalar ile özel kesimde, yeniliği özendirme ya
da köreltme etkisi yaratabilme gücüne sahiptir. Bir ekonomi kamu ve özel kesim olarak ikiye ayrıldığında
kamu kesimi kendi üretim faaliyetini yaparken toplumsal gereksinimleri daha iyi karşılamak (yeni mal ve
hizmetler sunmak, etkinliği artırmak, kamu hizmetlerinin daha eşitlikçi bir toplum oluşturma amacına
yönelmesini sağlamak için yenilik yapmaya açık olması, kamu çalışanlarının bu yetkinliğe sahip olmasına
dikkat etmesi ve kamu yönetiminde yeniliği özendirici bir yapının benimsemesi gerekir. Kamu kesiminde
yenilik konusunun ne kadar yaygın bir alanı kapsadığına dikkati çekmek için aşağıdaki iki farklı nitelikte
örnek bir fikir verilebilir:
İsveç Hava Kuvvetleri, 1967’de Arap-İsrail savaşındakine benzer bir baskınla uçaklarının işe yaramaz
hale gelmemesi için savaş uçaklarını şehirlerarası ana yollara dağıtma yoluna gitmiştir. Bunun sonucu
olarak ülkede çok sayıda askeri hava alanı yapılması gereği ortadan kalkmıştır. Öte yandan da,
113

 
şehirlerarası yollardan kalkabilecek biçimde uçakların tasarımı gerektiğinden İsveç’in Saab firması kısa
mesafede iniş-kalkış yapabilen savaş uçaklarını geliştirme yoluna gitmiştir.
ABD yönetimi, vergi formlarını bilgisayarda işlenebilir hale getirmiş, mükelleften bazı temel bilgileri
doldurması durumunda kalan hesapları yapabilen formlar geliştirmiştir. Böylece pek çok vergi
mükellefini sıkıntıdan kurtarmış, bu formları da vergi beyanı kabul ederek, posta masrafı, yığılma vs. gibi
yükleri düşürmüştür.
Kamu kesiminin yenilik bağlamında özel kesim üzerinde yapacağı etki iki başlık altında incelenebilir:
Bunlardan ilki özel kesimin yenilik yapmasını teşvik edecek, yenilik ile rekabet gücü kazanacaklarına
dair gereksinimi anımsatacak koşulları sağlamak; ikincisi ise özel kesimi yenilik yapmaya özendirmektir.
Bunlar sırasıyla zorunlu ve yeterli koşullar olarak düşünülebilir. Bu koşulun sağlanması özel kesim için
olduğu kadar kamu kesimi için de önem taşımaktadır. Özel kesimde bu koşulun sağlanmasına kamu
kesimin katkısının ne olabileceği açısından bakıldığında temel nokta ekonomide rekabet koşullarının
yaratılması biçiminde ortaya çıkmaktadır. Özel kesimdeki karar alıcıların yurt içinde ve/veya dışında
kendileri ile etkin bir biçimde yarışan rakipleri olduğunun bilinci ile hareket etmeleri sağlanmalıdır.
Rekabeti engelleyici düzenlemelerin (koruma, kamu desteği vs.) olmaması karar alıcıları, rakipleri ile
yarışabilmek için arayışlara yöneltecektir. Türkiye’de rekabetçi ortamın oluşturulması için rekabet
hukukunu çağdaşlaştıracak düzenlemeler yapılmakla birlikte, devlet yardımları izleme ve denetleme
otoritesinin bir an önce kurulması, Türkiye'de uygulanan teşviklerin etkinlik değerlendirmesi için elzem
görülmektedir.
Kamu kesiminin önemli bir başka rolü de bir yeniliğin yayılmasının sağlanmasında ortaya
çıkmaktadır. Yenilik yaratmanın temel güdüsü, bu yolla edinilen tekelci konumun avantajından (tekelci
rantı) yararlanmaktır. Ancak, toplumsal açıdan yararlı olan da, bu yeniliğin diğer üreticiler tarafından
benimsenmesi, böylece rekabetin tekelci rantının ortadan kaldırılmasıdır. Dolayısıyla yeniliğin ortaya
çıkarılması için tekelci rantın yaratılması, toplumun yenilikten azami ölçüde yararlanabilmesi için ise bu
yeniliğin yayılmasının sağlanması gerekmektedir. Bu iki amaç arasında bir ödünleşim olduğu açıktır.
Kamu kesiminin yapacağı düzenlemeler, dengenin toplumsal açıdan uygun bir yerde kurulması için
büyük önem taşımakta, dengenin sağlanabilmesi için ise bir ulusal inovasyon politikasına duyulan
ihtiyacı gündeme taşımaktadır (http://www.guvencetin.com/inovasyon/index.htm).

Diğer Ülkelerin Yenilik Sistemleri


Yenilik sistemleri son on yılda ortaya çıkan, ekonomideki yenilik çalışmaları için yeni bir yaklaşımdır.
Bu kavram; yenilik sürecine dâhil olan aktörler arasındaki ilişkilere büyük önem vermektedir. Bu
yaklaşıma göre; yenilik başarısı yalnızca firmaların, üniversitelerin, araştırma enstitülerinin ve
düzenleyici kurumların nasıl hareket ettiklerine değil, aynı zamanda “birlikte” nasıl hareket ettiklerine
bağlıdır. Bir başka deyişle, inovasyon ve teknik ilerleme, bilginin çeşitli türlerini üreten, dağıtan,
uygulayan aktörler arasındaki karmaşık ilişkilerin bir sonucudur. Kavramın yenilik, öğrenme, işbirliği,
etkileşim gibi konulara verdiği önem büyük ilgi görmüş ve kavram kısa bir sürede yaygınlaşmıştır.
Yenilik Sistemi kavramı günümüzde ulusal, bölgesel ve sektörel düzeyde yeniliği güçlendirmek ve
yeniliğin doğasını anlamak için bir çerçeve olarak kullanılmakta ve ulusal rekabetçiliğin anahtarı olarak
kabul görmektedir. Bu bağlamda; küresel ekonomide yer edinmek isteyen uluslar, ulusal bazda yeniliği
ve ilgili aktörleri yönetmeli ve en kısa zamanda Ulusal Yenilik Sistemlerini hayata geçirmelidirler.
Diğer ülkelerin Ulusal Yenilik Sistemleri incelendiğinde bu sistemi en etkin biçimde uygulayan ülke
örneklerinden yola çıkılarak, bu ülkelerin geliştirdiği sistemler ayrı ayrı incelenmiştir.
ALMANYA: Yenilik yoluyla büyüme politikasında merkezi tema olarak eğitim ve araştırma
yeteneğini geliştirmiştir. Alman üniversite sistemine yatırım yapılmasına ek olarak eğitim ve öğretim
politikalarında reform öncelik taşımaktadır. Alman hükümeti bunu, Ekonomi Bakanlığının destek
araçlarını yeniden programlayarak temel araştırma, uygulamalı araştırma ve pazar uygulamaları arasında
doğrudan ilişkiyi engelleyen düzenlemelerin modernizasyonu yoluyla gerçekleştirmeyi denemektedir.
Gerçek kurumsal değişiklikler veya kamu kurumları arasında farklı ilişkiler yaratılmamıştır. Hükümet

114

 
çapraz-bölümlerarası programlar ve projelere öncülük ederek yeteneklerin federal devlette toplanmasını
sağlamıştır.
İRLANDA: 1994 ve 1999 arasında bütün arayüz kurumlarını yeniden yapılandıran bir uygulama
yapmıştır. Ana hedef; ajanslar arasında görevlerin netleştirilmesi ve daha az sayıda, daha iyi eşgüdüm
sağlayacak ajansların oluşturulmasıdır. İrlanda 1994’te bir "şemsiye" kurum olarak diğer ajansların
çalışmalarını eşgüdümlemek ve önerilerde bulunmak üzere Forfas’ı kurdu. Araçların sağlanması
düzeyinde, kamunun bütün yenilik destek mekanizmalarını içeren bir yapı olarak da 1998’de Enterprice
Irland kuruldu. 1997’de ise yeni bir danışma kurumu olarak "Irish Council for Science (ICSTI),
Technology and Innovation" kuruldu.
HOLLANDA: Holanda yapılanmada çok sınırlı değişiklikler yaptı. Yönetim felsefesi olarak politika
formülasyonu ile politika uygulaması arasında açık bir ayrım yaratılması; Ekonomik İşler Bakanlığı’nın
araçlarının basitleştirilmesi ve modernleştirilmesi; özellikle de düzenlemelerin sayısının azaltılması,
araçların uyarlanabilirliğinin geliştirilmesi (kullanımı kolay bir elektronik arama sistemi ve araçların
modernizasyonu) benimsendi.
SİNGAPUR: Singapur’da bilim teknoloji politikasının oluşturulması ve uygulanmasında eşgüdümün
sağlanmasına ilişkin kurumsal çerçeve zaman içinde değişiklik göstermişse de, bu konudaki
sorumluluğun, ana sorumluluğu ekonomik kalkınmanın teşviki olan Ticaret ve Endüstri Bakanlığı’nda
(MTI) olması ilkesi değişmemiştir. Bu yalnızca eşgüdümü değil; diğer ekonomi politikalarını da büyük
oranda basitleştirmiştir. Daha da önemlisi politikaların uygulanması büyük ölçüde National S&T Board
(NSTB) tarafından yürütülür olmuştur. Son sıralarda bu kararlı yapıda merkezî yapıdan uzaklaşma
[decentralization] ve özel yapılara yaklaşım eğilimleri görülmeye başlanmıştır.
İSVEÇ: İsveç’te ulusal yenilik sisteminde kayda değer gelişmeler 2001 yılı başında başlamıştır.
NUTEK yeni üç otoriteye bölünmüştür: Swedish Business Development Agency (NUTEK), Swedish
Agency for Innovation Systems (Vinnova) ve Institute for Growth Studies (ITPS). Büyük sayıda
araştırma konseyi iptal edilirken, anahtar bilimsel alanlarda uyumun sağlanması, araştırıcıların
kontrolünün güçlendirilmesi, değişik araştırma alanları arasındaki işbirliğinin güçlendirilmesi ve
araştırma enformasyonunun ve bulgularının yayınımının sağlanması amacıyla üç yeni araştırma konseyi
kurulmuştur. Bu yeni yapılanma, disiplinlerarası ve çok disiplinli araştırmaların canlandırılması için daha
iyi koşulların yaratılmasını ve seçkin ve yetenekli araştırmacıların bağımsız ve yaratıcı araştırmalar
yapmalarına olanak verecek yeterli desteğin verilmesini sağlamıştır. Mart 2000’den bu yana Eğitim ve
Bilim Bakanı, Başbakan tarafından hükümet düzeyinde araştırma politikasının eşgüdümüne atanmıştır.
GÜNEY KORE: Güney Kore yenilik sisteminin bir bölümünde 1999 yılında reform yapılarak ulusal
bilim ve teknoloji politikasında eşgüdümü sağlamak üzere Ulusal Bilim ve Teknoloji Konseyi (NSTC)
kurulmuştur. Devletçe finanse edilen ve bilim ve teknoloji araştırmaları alanında uzmanlaşan STEPI
(Bilim ve Teknoloji Enstitüsü), bağımsız bir enstitü olarak Kore Ekonomik ve Sosyal Araş tırmalar
Konseyi (KCESRI) altında yeniden yapılandırılmıştır. STEPI halen ana bilim ve teknoloji konularında
uzmanlık düzeyinde analizler yapan ulusal düşünce kurumu rolünü oynamaktadır. STEPI’nin Ar-Ge
Plânlama ve Yönetim Birimi, KISTEP (Kore bilim ve teknoloji Değerlendirme ve Plânlama Enstitüsü)
adı ile bağımsız bir kurum durumuna getirilmiştir.
İNGİLTERE: İngiltere’deki esas değişiklikler 1998’den bu yana yayımlanan iki politika
dokümanının sonucudur. Rekabetçilik Raporu (Competitiveness White Paper) ve Rekabetçi Geleceğimiz
(Our Competitive Future) başlıklı bu dokümanlar ile bakanlıklar arası bilim ve teknoloji politikası
eşgüdümünün sağlanması; devlet, bilim ve iş dünyasını birbiri ile ilişkilendirerek yeni pazar olanaklarının
tanımlanması; öğretim, yetenek kazanımı ile eğitim ve sürdürülebilir kalkınma gibi temalara önem
verilmesi; DTI’nın inovasyon bütçesinin %20’den fazla artırılması (1998-2001); büyüme potansiyeli olan
KOBİ’lerin desteklenmesi ve "Small Business Services"ın kurulmasıyla verilecek yüksek düzeyli
danışmanlık hizmetleri ile bir yılda 10.000 yeni "start-up" kurulması gibi ölçüt ve hedefler ortaya
konmuştur.

115

 
YENİLİK STRATEJİLERİ
Modern yönetim anlayışında stratejik yönetim, işletmenin varlığını sürdürebilmesi ve bunun da ötesinde
bulunduğu ortamlarda sürdürülebilir rekabet üstünlüğünü sağlamak amacı ile işletmenin uzun dönemde
yaşamını devam ettirmesine ve sürdürülebilir rekabet üstünlüğü sağlamasına yönelik tüm bilgi toplama,
analiz, seçim, karar ve uygulama faaliyetlerinin bütünü olarak tanımlanabilir. Bu konuda yapılan
çalışmalar sürekli olmak zorundadır. Çünkü çevre faktörlerinin, üretim, bilgi ve iletişim teknolojilerinin
inanılmaz boyutlarda geliştiği ve değiştiği, ticari sınır ve sınırlamaların kalktığı, değişim ve
belirsizliklerin kaçınılmaz olduğu dinamik bir iş dünyasında devamlı bir süreç olarak uygulanmadığı
takdirde stratejik yönetim çalışmaları başarılı olamaz.
Küresel rekabet ortamında şiddetli bir rekabet ile karşı karşıya kalan işletmelerin önünde bu yarıştan
üstün çıkabilmek için stratejik yönetim kapsamında belirleyecekleri birçok strateji bulunmaktadır.
Günümüzde işletmeler için bu stratejilerin en önemlisi yenilik yaparak rakipleri karşısında rekabet
avantajı kazanmak, büyümek ve yaşamını sürdürmek için yenilik stratejileri belirleyerek bu stratejileri
uygulamaktır. Bu stratejiler kesin ve net ayrıntıları ile tam belirli olmasalar da işletmeler belirledikleri
yenilik stratejilerinin sadece birini seçebilir ya da faaliyette bulunduğu sektörlerde farklı stratejiler
uygulayabilir. Aynı zamanda işletmenin değişen iç ve dış çevre koşullarına göre işletmeler yenilik
stratejilerini değiştirebilir ya da yeni düzene adapte edebilir.
İşletmelerin yenilik stratejilerini belirlemede finansal ve insan kaynakları, yönetim felsefesi, örgüt
kültürü ve izlediği strateji ile dış çevre faktörleri etkili olmaktadır.

Şekil 6.1: İşletmelerin Yenilik Startejilerini Belirleme Süreci

Kaynak: Halime İnceler Sarıhan, “Teknoloji Yönetimi”, İstanbul Denet Yayınları, 1998, s.59

Günümüzde yenilikler sadece teknolojiye yönelik olarak gelişmemektedir. Bu nedenle işletmeler


yenilik stratejisi ile birlikte rekabete ve pazara yönelik stratejiler de benimsemek zorundadırlar. Bir
işletmede yenilik stratejisini belirlemede işletmeye ait aşağıdaki temek faktörlerin mutlaka analiz
edilmesi gerekmektedir.
• İşletmenin dışında gelişen ekonomik, sosyal, politik ve teknolojik çevrenin analizi
• İşletmenin sahip olduğu kaynakların analizi

• İşletmenin genel stratejisi

116

 
• İşletmenin bilgi ve iletişim altyapısının analizi

• İşletmenin finansal kaynaklarının analizi


• İşletmenin Ar-Ge yapısının analizi
İşletmelerin genel stratejileri, teknolojik, yenilik ve Ar-Ge stratejileri ile yakından ilgilidir. Diğer bir
deyiş ile işletmenin büyüme hedefleri ya da mevcut Pazar payını korumaya yönelik hedefleri, aynı
zamanda işletmenin Ar-Ge ve yeniliklere dönük hedeflerini de belirler. Dolayısıyla, işletmeler gelişen
teknolojiler ya da yeni ürünler nedeni ile sahip oldukları pazara ve ürünlerine yönelik gelişebilecek
tehlikeleri çok iyi analiz etmeli, kendi geliştirdikleri yeniliklerin pazardaki yaşam seyrini değerlendirmeli
ve bu değerlendirmeler ışığında hangi yenilik stratejisini uygulayacağına karar vermelidir.
Sonuçta yenilikle ilgili bütün belirsizliklere rağmen işletmeler ayakta kalmak istiyorlarsa yenilik
stratejileri belirlemek zorundadırlar. Genel olarak kaynaklarına, geçmişlerine, yönetim tutumlarına ve
birazda talihlerine bağlı olarak işletmelerin izleyebilecekleri çeşitli alternatif stratejiler vardır. Bunlar;

Saldırgan Yenilik Stratejisi


Bu tür stratejilere pazar liderliğini ele geçirmek amacı güden işletmelerde rastlanmaktadır. Genellikle
amaç, yenilikleri rakiplerden önce ve en iyi şekilde piyasaya sürerek öncü olmanın getireceği faydalardan
yararlanmak şeklindedir. Ancak, bu stratejiyi uygulayan işletmelerin araştırma ve geliştirme faaliyetlerine
önemli ölçüde kaynak aktarması gerekmektedir. Hatta bazı durumlarda işletme yetersiz kaldığı konularda
dışarıdan destek almak durumunda kalabilmektedir. Bu tür stratejilerin çıkış noktasını oluşturan fikirlerin
nereden temin edileceği konusu da işletme açısından ciddi öneme sahiptir. Dış kaynaklardan gelecek
fikirler için bunları toplayacak ve değerlendirecek özel birimlere ihtiyaç duyulacaktır. Özellikle müşteriye
yakın konumda bulunan işletme içi bölümler bu iş için zaman ve emek harcayacaktır. Dışarıdan elde
edilen bilgilerin yanında işletme içinde fikir üretilmesi için de organizasyonun buna yönelik
düzenlenmesi gerekecektir. Yenilik fikirlerini üretebilecek bölümler oluşturulması bu açıdan önem
kazanacaktır. Genellikle Ar-Ge bölümlerinde yapılan bu tür faaliyetler için nitelikli insan kaynağına
ihtiyaç duyulmaktadır. Bu durumda hem bu insanları işletmeye çekebilecek stratejilere sahip bir insan
kaynakları bölümüne sahip olmak hem de onları istihdam etmek için önemli maddi harcamalara gitmek
gerekebilmektedir. Ayrıca Ar-Ge faaliyetlerinde kullanılan donanımlar genellikle pahalıdır. Etkin bir
araştırma-geliştirme faaliyeti için gerekli olan bu tür donanımı işletme içerisinde bulundurabilmek için
işletme önemli bütçeler ayırmak durumunda kalabilmektedir. Bu faaliyetleri dışarıda bağımsız
laboratuarlara yaptırmak da ucuz olmayan bir yöntemdir.
Saldırgan strateji izleyen işletmelerin sadece sonuç odaklı uygulamalı araştırmalar üzerine değil,
temel bilimsel araştırmaya da önem vermesi gerekebilmektedir. Bunun yanında bağımsız araştırmacıların
çalışmalarını iyi takip ederek onların yaptıkları temel araştırmalardan faydalanmak suretiyle araştırmalara
yön vermek de olumlu sonuçlar doğurabilmektedir. Yenilik sürecinin bu araştırmalardan elde edecek
sonuçları bir adım ileriye götürerek pazara sunulabilecek bir ürün haline getirdiği ve işletmeye kar
getirecek bir ticari başarı öngördüğü düşünüldüğünde konunun önemi daha iyi anlaşılacaktır. Yüksek
teknolojili sektörlerde yeniliklerin daha sık görülmesi nedeniyle işletmeler yarıştan kopmamak için öncü
olmak adına bu konuya daha da önem verebilmektedir. Birçok işletmenin saldırgan yenilik stratejisi
uyguladığı bu sektörlerde rekabet daha da yoğundur. Örneğin elektronik ve kimya sektörlerinde yenilik
çalışmaları en temel strateji olarak görülebilmektedir. Kaynak kullanımının fazla olması nedeniyle bu tür
stratejileri uygulayan işletmelerin maddi olanakları geniş büyük ölçekli işletmeler olması doğal
karşılanabilir. Ancak küçük işletmelerin de bu tür stratejiler izleyebilmeleri olanaklı gözükmektedir.
Yenilik, sadece teknolojik yenilikten ibaret olmadığı için daha düşük bütçeli yenilik çalışmaları ile de
başarılı sonuçlara imza atabilmek mümkündür. Bu stratejinin başarılı olabilmesi için sadece Ar-Ge
faaliyetlerine odaklanmak da doğru değildir. Yeniliğin pazarda kabul edilmesi ve işletmeye kar getirmesi
için işletmenin üretim ve satış kanadının da kuvvetli olması gerekmektedir.

117

 
Savunmaya Yönelik Yenilik Stratejisi
Saldırgan strateji izleyebilmek her işletme açısından kolay değildir. Özellikle risklerinin ve mali
külfetinin fazla olması gibi sebeplerden saldırgan yenilik stratejisini benimseyen işletme sayısı çok fazla
olmayacaktır. Özellikle pazara ilk olarak giren işletmelerin tecrübelerinden yararlanmak ve onların
yaptıkları hataları yapmamak isteyen işletmelerin tercihi bu yönde bir strateji izlemek olacaktır. Ayrıca
saldırgan strateji izleyen işletmelerin açmış oldukları pazarlardan yararlanmak da bu stratejinin getirdiği
avantajlardan birisidir. Bu tür strateji izleyen işletmeler önceki bir yeniliğin aynısını üretmemektedir.
Birçok durumda öncü yenilikten teknik ve tasarım yönüyle farklı ürünler ortaya koyulmaktadır. Bu tür
strateji izleyen işletmelerin araştırma-geliştirme faaliyetlerinin olmadığı kanısı tam olarak doğru değildir.
Sadece faaliyetler sonucunda ortaya konulan yeniliğin pazara giriş süresi ve özelliklerinde fark
görülmektedir. Özellikle yeniliği bir adım öteye taşıyacak düzenlemelerle öncü işletmenin ürününden
daha başarılı sonuçlar ortaya koymak da mümkün olabilmektedir. Ancak bu tür bir strateji izleyebilmek
için işletmenin güçlü bir şekilde rakiplerini takip ve analiz etmesi, tersine mühendislik konularında da
bilgi sahibi olması gerekecektir. Bunun yanında üretimin sisteminin de yapılacak değişimlere uyum
konusunda esnek bir yapıda olması pazara giriş süresinin uzamamasını sağlayacaktır. Ayrıca saldırgan
strateji izleyen işletmeler bazı durumlarda savunmaya yönelik stratejiye geçmek durumunda
kalabilmektedir. Başka bir işletmenin kendilerinden daha önce yeniliği pazara sunmaları gibi durumlarda
bu değişikliğe giden işletmeler bu durumda kendi üründe değişikliklere gitmek durumunda kalabilecektir.
Başka bir işletmenin ortaya koyduğu başarılı bir ürünü incelemek ve ondan bilgi edinmeye çalışmak sık
rastlanan bir durumdur.
Bu stratejinin başarılı olabilmesi için işletmelerin ürünlerde farklar ortaya koyabilecek bilgi ve
beceriye sahip olması önem taşımaktadır. Sonuçta lider işletmenin ürettiğinin aynısını ortaya koymak pek
fazla bir fayda yaratmayacaktır. Genellikle yeniliği daha düşük maliyetlerle piyasaya sunabilmek bu
stratejinin güttüğü temel hedeflerden biridir. Diğer hedef ise performansı daha yüksek ürün
geliştirebilmektir. Böylece fiyat/fayda oranı yüksek bir yenilik ortaya çıkarılabilmekte ve rekabet şansı
elde edilebilmektedir. Birçok durumda öncü işletmeler ortaya koydukları yenilik için patent almaktadır.
Bu durumda savunmaya yönelik strateji izleyen işletmelerin koruma altındaki bu yeniliği izleyebilmesi
zorlaşmaktadır. Ancak ağır bedellere katlanarak yenilik ortaya koyan işletmelerin bunlardan faydalanması
ve masraflarını çıkarabilmesi için patentler gereklidir.

Taklitçi ve Bağımlı Yenilik Stratejileri


Taklitçi yenilik stratejisi izleyen işletmeler genellikle yenilikleri belirli bir mesafeden izleyerek mevcut
teknoloji ve bilgileri kullanmaya çalışmaktadır. Patentler ile koruma altına alınmış yeniliklerde patent
süresinin dolmasının beklenmesi de bu tür bir stratejinin sonucudur. Bu şekilde işletme herhangi bir lisans
ücreti ödemek durumunda kalmamaktadır. Bu tür işletmeler yeni pazarlar bulabilirlerse taklit ettikleri
yeniliklerden daha fazla kar elde edebilmektedir. Genel giderleri daha düşük olan bu tür işletmeler
maliyet avantajına sahip olduklarından dolayı ürünü daha ucuz olarak piyasaya sunabilmektedir. Ayrıca
teknik bilgi gereksinimi ve üretim becerisi bu tür işletmeler içinde gereklidir. Bağımlı stratejide ise
işletme, diğer güçlü bir işletmenin uydusu veya bağlı alt kuruluşu rolünü benimser. Bağımlı işletme,
kullanıcıdan veya ana işletmeden belirgin bir istek gelmedikçe ürünlerinde teknik değişim girişiminde
bulunmaz. Yeni ürünün teknik özelliklerinin ve pazara sunum ile ilgili teknik hizmetlerin belirlenmesi
kullanıcılardan beklenir. Birçok büyük işletme, çevresinde kendisine ara mal, parça vb. imalatı ve çeşitli
hizmetleri sözleşme ile yapan bir dizi uydu işletme ile birlikte çalışır. Bağımlı işletmeler genellikle ürün
tasarımında ve araştırma- geliştirme çalışmalarında hemen hiçbir girişimi bulunmayan küçük ve sermaye
yoğun işletmelerdir. Tam bağımlı işletmeler, bir bakıma büyük bir işletmenin bir bölümü veya bir
atölyesi gibi çalışırlar. Fakat yine de ileride farklılaşmaya veya pazarların genişletmeye giderek
durumlarını değiştirmek düşüncesiyle biçimsel bağımsızlıklarını yitirmek istemeyebilirler. Bağımlı
işletmeyi bir yan sanayi kuruluşu olarak kabul edip müşteri ilişkisini sürdürmek de büyük işletme
açısından ekonomik dalgalanmaların etkisini azaltıcı yönde yarar sağlayabilir. Bu işletmeler zayıf
pazarlık gücüne sahip olmalarına karşılık, düşük genel ve idari maliyetler, girişim yetenekleri,
uzmanlaşmış bilgi ve özel yöresel üstünlükler nedeniyle yeterli kârlar sağlayabilirler. Pazardan
çekilenlerin ve büyük işletmeler tarafından devralınanların yaygınlığına karşın bu tür işletmelerin oldukça
118

 
fazla kurulduğu da gözlenmektedir. Bağımlı işletmeler ürettikleri ürünleri dışarıdan gelen şartname ve
verilere göre tasarlamakta ve üretmektedir. Birçok durumda bağımlı işletmelere tasarım da dışarıdan hazır
olarak gelmektedir. Bağlı olunan işletmeden bir istek gelmediği takdirde bir yenilik faaliyetinde
bulunmaları söz konusu değildir.

Geleneksel ve Fırsatları İzleme Yenilik Stratejileri


Geleneksel yenilik stratejileri genellikle durağan ve rekabetin az olduğu pazarlarda yer alan işletmeler
tarafından uygulanan stratejilerdir. Dışarıdan gelen değişim taleplerinin az olması ve rakip işletmeleri
herhangi bir değişime zorlamaması nedeniyle yenilik gereksinimi son derece az olmaktadır. Teknoloji
yoğun sektörlerde bu tür bir işletme stratejisinden söz etmek mümkün gözükmemektedir. Ender bulunan
ve emek yoğun şekilde ürünlerin ortaya konulduğu alanlarda bu tür işletmelerin var olabilmesi ihtimali
kuvvetlidir. Özel yetenek gerektiren işler bu alanlara girebilmektedir. Karagöz ve Hacivat tasvirleri ile
gölge oyunu oynatan bir Hayali ustası buna örnek olarak gösterilebilir. Kökeni uzun bir geçmişe dayanan
bu oyunun hem oynatılması hem de oyun sırasında gereken takımların hazırlanması tecrübe ve emek
isteyen bir iştir. Artık kalıplaşmış yöntemleri bulunan oyunda ortaya konulabilecek yenilik imkânı
oldukça düşüktür. Ancak geleneksel strateji uygulayan işletmelerin dış çevre koşullarının hızlı değişimi
karşısında ayakta kalabilmeleri için talebi canlı tutmaları gerekmektedir.
Örneğin elde dokunan halılar yoğun emek ve zaman harcanarak üretilebilmekte sonucunda da yüksek
fiyatlar talep edilmektedir. Makinelerde dokunan halıların maliyet konusunda önemli avantajları
bulunmasına rağmen el halısına olan meraklı bir kesimin varlığı sayesinde, küçülmüş olsa da bu sektör
hayatta kalabilmektedir. Fırsatçı stratejiler, pazarda görülen eksiklerin ve boşlukların izlenmesi ve daha
önce düşünülmeyen ve talep yaratabilecek bir ihtiyacı karşılayacak ürün sunmak suretiyle yenilik ortaya
koyan bir strateji türüdür. Bu tür strateji izleyen işletmenin girişimcilik ve yaratıcılığının yüksek olması
gerekmektedir. Bu sayede yüksek risk ve maliyet taşıyan araştırma faaliyetleri yürütmeden de önemli
yenilikler ortaya çıkabilmekte ve maliyeti düşük bu yeniliklerden önemli karlar elde edilebilmektedir.
Büyük işletmeler ile doğrudan rekabet gücü düşük olan işletmelerin bu tür yenilikler ile atılımlar
gerçekleştirmesi ve işletmenin büyümesi söz konusu olabilmektedir.

Diğer Yenilik Stratejileri


Bu gruplaşmanın dışında yaygın görülen bir diğer uygulama biçimi de elde etme stratejisi olarak
tanımlanabilir. Bu belirli bir teknolojik yeniliğe ilişkin bilginin, bu bilgiye sahip iş görenlerin veya bu
bilginin uygulandığı işletmenin elde edilmesi yoluyla yeniliğin yapılmasını ifade eder. Böylece, başka bir
işletmede yapılan ar-ge yatırımlarının ürünlerinden oldukça düşük bir maliyetle yararlanma olanağı
doğmaktadır. Bir işletme ne kadar büyük olursa olsun, tüm teknolojik alternatifleri incelemek ve tüm
yenilikleri gerçekleştirmek olanağına sahip değildir. Bu nedenle birçok işletme kendi dışında
gerçekleştirilen çalışmalardan yararlanmak için çeşitli yollardan bilgiyi, bilgiye sahip olan kişileri veya
bilgiyi yatırıma dönüştüren işletmeyi elde etmek isteyecektir. Bilginin yenilikler için önemli bir kaynak
olduğu göz önünde bulundurulduğunda işletmelerin bilgiyi elde etmesi önem kazanmaktadır. Bunlardan
en önemlisi lisans anlaşmaları ile bunun satın alınmasıdır. Lisans anlaşması, bir firmanın elinde
bulundurduğu belirli haklarının kullanımını belirli bir süre boyunca bir ücret karşılığında bir başka
firmaya devretmek amacıyla yapılan hukuki sözleşmelerdir. Kullanıcıya devredilen haklar patent, marka
gibi sınaî mülkiyet hakları, kalite kontrol, yönetim deneyimi, teknik ve mühendislik hizmetleri gibi
bilgiler olabilmektedir. Lisans anlaşmalarının yanında bilginin elde edilmesinde diğer bir yöntem bilgiye
sahip kişilerin işletme bünyesine katılmasıdır. Bu kaynağın elde ediliş yöntemi burada önem
kazanmaktadır. Birçok durumda rakip işletmelerden elde edilmesi nedeniyle ahlaki yönü tartışılabilecek
bir uygulamadır.

Saldırgan yenilik stratejisinin en önemli özelliği nedir?

119

 
KOBİ’LER İÇİN YENİLİK STRATEJİLERİ VE PARADOKSLARI
Tüm ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin (KOBİ) tüm işletmeler
içerisindeki oranı yaklaşık olarak %98’dir. Sayıları oldukça yüksek olan bu işletmelerin, ekonomiye olan
katkıları büyük önem arz etmektedir. Günümüzde hızla gelişen ve değişen piyasa koşullarında
KOBİ’lerin ekonomiye sağladıkları katkı büyük önem taşımakta ve bu bağlamda ülkemizin
kalkınmasında kilit rol oynamaktadır.
Aslında KOBİ’ler ölçeklerinden dolayı yeniliklere daha zor adapte olan büyük işletmeler karşısında
esnek bir yapıya sahip işletmelerdir. Ancak özellikle finansman yetersizliği, kalifiye eleman
istihdamındaki yetersizlikler KOBİ’lerin yenilik yaratmada gerekli şart olan Ar-Ge faaliyetlerini yetersiz
kılmaktadır. KOBİ’lerin mevcut sorunlarının her sorunun birbirinin tamamlayıcısı olarak ortaya çıkması
temelde yer alan finansman kaynaklarına erişimdeki eksiklikler, kalifiye eleman çalıştıramama ve Ar-Ge
faaliyetleri için bütçe ayıramama gibi sonuçları doğurmakta, bu durum da teknolojik yenilikler karşısında
zayıf düşmelerine neden olmaktadır.
Genel olarak KOBİ’lerin sorunları 5 ana başlık altında toplanmaktadır (Göker;2001):
• Girişimcilik ve yenilik kültürü ile işletme ve teknoloji yönetimi becerisinden yoksun olmaları,
• Küçüklükleri nedeniyle, ihtiyaç duydukları bazı hizmetleri üretebilme gücüne sahip olmamaları,
• Geliştirdikleri bir fikir ya da yeniliği ticarileştirme konusunda destek hizmet kuruluşlarına
ihtiyaç duymaları,
• Finansman kaynaklarına erişimde zorluk yaşamaları,
• Mevzuatı takip etme ve uyma konusunda yeterli beceriye sahip olmamalarından dolayı idari ve
hukuki işlemler konusunda yetersiz olmaları,
• Küreselleşen dünyada, dünya pazarlarına ulaşarak rekabet etme konusunda yetersiz olmaları.
Bu sorunlarla birlikte; işletmelerin yaptıkları toplam AR-GE faaliyetleri içinde KOBİ'lerin payı çok az
olmasına rağmen araştırmalar, yeni ürünlerin geliştirilmesi ve mevcut ürünlerin müşteri isteklerine göre
adapte edilmesi faaliyetlerine büyük katkıda bulunduklarını göstermektedir. Diğer bir deyiş ile bürokratik
olmayan yapıları, detaylarda yapılan yeniliklerin KOBİ'lerde uygulanmasının büyük işletmelere göre
daha kolay olması ve az sayıda personel arasındaki sıkı ilişkilerin sorunları çözmeye olan olumlu etkileri;
KOBİ'lerin yenilik yapmada büyük ölçekli işletmelere göre sahip oldukları avantajlar olarak ortaya
çıkmaktadır. Ancak yenilik sürecinin önemli bir hukuki aşaması olan patent alımı konusunda KOBİ’lerin
durumları pek de iç açıcı değildir. Araştırmalar yeni teknolojilerin bir göstergesi olan patent sayılarının
işletmelerin ölçekleri büyüdükçe arttığını göstermektedir (OECD, 2000).
Ülkelerin Ar-Ge performanslarının değerlendirilmesinde; özel sektör Ar-Ge harcamalarının milli
gelire oranı, yüksek teknolojili ürünlerin toplam üretim ve ihracata oranı ve patent başvuruları dikkate
alınan önemli kriterlerdir. Türkiye’de özel sektör Ar-Ge harcamalarının GSYİH’ye oranının 1990’da
%0,05 iken 2008’de %0,32’ye yükseldiği görülmektedir. Ancak bu oran OECD ortalaması olan %1,63’ün
hala çok altındadır. Bu sonuç aynı zamanda Türkiye’de, teknolojik değişimi ve gelişimi sağlayacak olan
Ar-Ge faaliyetlerinin önemli bir bölümünün az sayıdaki büyük ölçekli işletmelerle sınırlı olduğu, ülke
sanayinin %98’ini oluşturan KOBİ’lerin mevcut Ar-Ge alt yapısından faydalanması istenilen düzeyin
altında seyrettiğini de göstermektedir.
KOBİ'lerin yenilik yapabilme yeteneklerinin artırılmasının onların rekabet güçlerini artıracağı bir
gerçektir. Bunu gerçekleştirmek için ise yenilik yönetimi konusunda gelişmelerini sağlamak, yenilik
yapmak için gerekli finansmanın bulunmasındaki engelleri ortadan kaldırmak ve yenilik yapma
konusundaki bilgiye erişim olanaklarını geliştirmek konusunda tedbirler almak ve politikalar geliştirmek
öncelik arz etmektedir. Her ne kadar KOBİ'ler çeşitli sorunlara sahip olsa da; yenilik yapma konusundaki
avantajlarını, yeni tasarımlar yaparak ve bu tasarımlarını ticari uygulamalara dönüştürebildikleri sürece
pazarda rekabet edebileceklerdir. Bu sorunlar arasında yapısal nedenlerden kaynaklanan yönetim ve
personel, pazarlama, finansman ve yenilik yaratma süreçlerine bağlı olarak Ar-Ge sorunları en önemlileri
olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye’de KOBİ’lerin önemli bir ağırlığa ve sayıya sahip olmasına
rağmen yenilik yapma oranlarının düşük olmasının önemli bir sebebi de teknoloji transferidir. Nitekim
geleneksel yöntemlerle üretime devam eden KOBİ’lerin teknoloji transferinden çok uzak bir noktada
faaliyetlerini sürdürdüğü görülmektedir.

120

 
Türkiye’de faaliyet gösteren KOBİ’lerin yenilik yapma süreçlerini etkileyen nedenler Tablo 1.’de
verilmiştir.

Tablo 6.1: Türkiye’de KOBİ’lerin Yenilik Yapma Süreçlerini Etkileyen Nedenler

Finansman yetersizliği Yöneticilerin/işletme sahiplerinin yeniliğe karşı olan


tutumları

Yüksek oranda risk Ekonomik ve siyasal istikrarsızlık

Pazar hakkında bilgi yetersizliği Takım çalışmasının olmaması

Kalifiye işgücü/Yetişmiş personal Yeniliğin sonuçlarının geç alınması


eksikliği

Yeni teknolojiler hakkında bilgi eksikliği Teknoloji transferi konusundaki yetersizlikler


Aile şirketi yapısı Yeniliğe gerek duyulmaması

Ar-Ge faaliyetlerinin yetersizliği Yasalar, yönetmelikler ve standartlar ile gelen kısıtlamalar


Yenilik faaliyetlerinde maliyetlerin Dışarıdan teknik hizmet alımında güçlük çekilmesi
yüksek olması

Kurumsallaşmaya karşı direnç Sektördeki istikrarsızlıklar, sektörün yeniliğe kapalı olması

Vergilendirme sistemi Devlet desteklerinin yetersiz olması / Desteklerde


uygulanan ağır bürokratik süreçler

Kaynak: İmamoğlu, 2002

Tablo 6.1.’de görüldüğü gibi KOBİ’lerde yenilik yaratma sürecinde etkili olan en önemli sorun
finansman yetersizliğidir. Bu sorun aynı zamanda sermaye yapılarındaki zayıflık ile bağlantılı olarak
KOBİ’lerin Ar-Ge harcamaları için yeterli fon ayıramamaları neden olmakta ve yenilik yapmalarını
güçleştirmektedir. Her ne kadar KOBİ’ler yeni fikirler yaratmada esnek bir yapıya sahip olsalar da yenilik
yaratma süreci bilgi potansiyeli kadar ekonomik açıdan da belirli bir büyüklüğü zorunlu kılan yüksek
maliyetli bir iştir. Aynı zamanda bu tür faaliyetler sonucunda oluşan harcamaların ne kadarının yeniliği
kapsadığının, belirlenmesi oldukça güçtür (İmamoğlu, 2002, s.105).
KOBİ’lerin yenilik yaratma sürecinde karşılaştıkları sorunlardan bir diğeri de teknolojik yenilikleri
tek başlarına takip edebilecek düzeyde olmamaları ve gerek yurt içinde gerekse yurt dışında gerçekleşen
teknolojik ve ticari gelişmeleri izleyememeleridir. Bu durm KOBİ’lerin gelişmiş teknoloji kullanarak
üretim yapabilme kapasitelerini etkilemektedir (Yelkikalan ve Ener, 2001).
KOBİ’lerin yenilik yapma kapasitelerini arttırmak için faaliyetlerini yeni ürün ve hizmet geliştirme ile
pazarlama üzerinde yoğunlaştırmak suretiyle büyük işletmelerle rekabet edebilir düzeye getirilebilir.
KOBİ’ler büyük işletmelerin ürettikleri ürünlerin aynısını değil, esneklik üstünlüklerini iyi kullanarak
büyük işletmelerin giremediği pazar alanlarına girmek, talep değişikliklerine uymak, hatta gerektiğinde
üretim alanlarını değiştirmek biçiminde stratejiler izleyebilirler. Böylece, KOBİ’ler yeniliklere giderek
kendilerine daha geniş bir hareket alanı geliştirebilirler. Yeniliğe ilişkin bu strateji eğilimi, günümüzde
özellikle KOBİ’lerde giderek gelişmeye başlayan bilgisayar alanında belirgin bir biçimde görülmektedir.
Bu noktada, yeniliklerin köklü yenilikler olabileceği gibi, çok küçük ve kimi zaman yapay yenilikler
de olabilir. Önemli olan, yeniliğin teknik niteliğinden çok piyasa değeridir. Çünkü bir işletme açısından
yeniliğin değeri piyasa değeri ile ölçülmektedir. Bu değer ise yeniliğin ulaştığı müşteri sayısı ile ifade
edilmektedir. Bu açıdan KOBİ’ler pazarın ve talebin, özelde ise üretim ve yönetimin değişen koşullarına
uyum bakımından daha fazla yenilik yapma potansiyeline sahip olabilir (İraz, 2005).
Şüphesiz, KOBİ’ler yenilik uygulama sürecinde çeşitli zorluklarla karşılaşılabilir. İlk olarak
yapılması gerekenlerden birisi yenilik engellerinin saptanmasıdır. Yenilik engellerinin saptanması ve
sınıflandırılması KOBİ’lerin yenilik çalışmalarında önemli rol oynamaktadır. Karşılaşılan engellerin
121

 
aşılmasında durumun tespitinin yanı sıra çeşitli önlemlerin de alınması gerekir. Bir diğer deyiş ile
KOBİ’lerin yapılarına göre farklı engellerin farklı önemler gerektirdiğinin unutulmaması gereklidir.
Örneğin, işletme sahibinin ya da yöneticisinin ve hatta çalışanlarının eğitim ve kalifikasyondan (iş
becerisi) yoksun olması farklı bir önlem gerektirirken; işletmenin stratejik yoksunluğu ve örgütsel
zayıflığı farklı bir önlem gerektirmektedir.
Yenilik yaratmada KOBİ’ler için teknoloji uyumu çok önemlidir. KOBİ’ler bu sayede tüketici talep
ve isteklerini karşılayabilecek ve yeniliği pazara getirmede daha kolay hareket edebilecektir (İmamoğlu,
2002, s.110). KOBİ’lerin teknolojik uyumu yakalayabilmesi için yeniden yapılanmaları gerekir. Bunun
için; değişen koşulları zamanında görebilmeleri, hedeflerini doğru, ihtiyaçlarını zamanında belirlemeleri,
hedeflerine ulaşabilmeleri için uygulanabilir stratejiler geliştirmeleri, stratejilerini hedefe odaklanmış iş
yapma biçimleri ile desteklemeleri, iş süreçlerini etkin ve verimli kılmak için bilgi teknolojilerini doğru
kullanmaları ve tüm bunları gerçekleştirecek ve geliştirecek organizasyon yapısına ve insan gücüne sahip
olmaları gerekmektedir (Yelkikalan ve Kalmı ş, 2001, s.390-391).
Türkiye’de KOBİ’lerin yeniden yapılandırma süreçlerini kolaylaştırmak ve bu sayede yenilik yaratma
kapasitelerini arttırmak için TÜBİTAK, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, KOSGEB, DTM ve TTGV
bünyesinde Ar-Ge ve yenilik destek programları sürdürülmektedir. Örneğin, KOSGEB tarafından 2010
yılı Mayıs ayında “Endüstriyel Uygulama Destek Programı” açılmıştır. Bu programda, Ar-Ge faaliyetleri
sonucunda ortaya çıkarılan ürünlerinin ticarileştirilmesine yönelik KOBİ projeleri desteklenmektedir. Ar-
Ge ve yenilik faaliyetleri alanında sağlanan teşvikleri düzenlemek üzere hazırlanan 5746 sayılı Araştırma
Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun’un 2008 yılında yürürlüğe girmesini müteakip
99 adet Ar-Ge Merkezi başvurusu yapılmış ve Eylül 2010 itibarıyla 76 adet işletmeye Ar-Ge Merkezi
Belgesi verilmesi uygun bulunmuştur. Aynı Kanun çerçevesinde uygulanmaya başlanan Teknogirişim
Sermayesi Desteği Programı kapsamında 2010 yılı Ekim ayı itibariyle toplam 883 adet iş fikri başvurusu
alınmıştır. 2010 yılı itibarıyla 27 adet aktif Teknoloji Geliştirme Bölgesi bulunmaktadır. İlki 1992 yılında
kurulan KOSGEB Teknoloji Geliştirme Merkezleri (TEKMER) sayısı, kurulma sürecinde olanlarla
birlikte 2010 yılında 28 adete ulaşmıştır. TEKMER’ler, teknoloji yönelimli yeni küçük işletmeleri
desteklemek, mevcut küçük işletmelerin yeni üretim yöntemleri geliştirerek piyasalara yeni ürünler
kazandırmalarını sağlamak, işletmelerin Ar-Ge, yenilik ve endüstriyel uygulama faaliyetlerini
desteklemek ve üniversite sanayi işbirliğinin güçlendirilmesine katkıda bulunmak amacıyla kurulmuştur.
TEKMER’lerin yanı sıra, aynı inkübatör mantığı çerçevesinde ancak binasız olarak, KOSGEB ile
üniversiteler arasında gerçekleştirilen Ar-Ge ve inovasyon işbirliği sayısı, protokol sürecinde olanlarla
birlikte 2010 yılında 36’ya ulaşmıştır. TEKMER’ler ve üniversite işbirliği protokolleri kapsamında 1992
yılından bu yana 1.800 Ar-Ge projesi desteklenmiş, 174 proje başarı ile tamamlanmış, 853 projenin
ticarileşmesi ve 312 patent belgesi alınması sağlanmıştır.
Sonuç olarak KOBİ’lerin Ar-Ge, yenilik, tasarım konusundaki farkındalıklarının arttırılması ve
faaliyetlerinin desteklenmesi için;
1. Farkındalık, tanıtım ve eğitim faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi,
2. Ar-Ge, yenilik, tasarım konusundaki faaliyetlerin desteklenmesi,
3. KOSGEB’in üniversitelerle işbirliği yaparak tesis ettiği Teknoloji Geliştirme Merkezleri
(TEKMER) ve Ar-Ge ve inovasyon işbirliği protokolleri kapsamındaki desteklerin
yaygınlaştırılarak sürdürülmesi,
4. Ar-Ge ve yenilik projelerinin ticarileştirilmesine yönelik destek mekanizmalarının oluşturulması
Ar-Ge faaliyetleri sonuçlarının ürün veya hizmete dönüştürülmesi süreçlerine yönelik mali ve
teknik desteklerin verilmesi,
5. KOBİ’ler ile büyük ölçekli işletmeler ve üniversiteler arasındaki işbirliğinin arttırılması,
6. KOBİ’lerin, büyük ölçekli işletmeler ve üniversitelerle bir araya gelmesini sağlayacak
mekanizmaların geliştirilmesi ve sayıca artırılması önem taşımaktadır.

KOBİ’lerin yenilik yaratma süreçlerinde karşı karşıya kaldıkları en


önemli sorun nedir?

122

 
Özet

Sürdürülebilir büyüme aracı olarak görülen görmüş ve kavram kısa bir sürede
yenilik, işletmelere yaratıcı, enerjik bir çalışma yaygınlaşmıştır. Diğer ülkelerin Ulusal Yenilik
ortamı ve insanlara yeni iş fırsatları Sistemleri incelendiğinde bu sistemi en etkin
sağlamaktadır. Bunun yanında taleplerin daha iyi biçimde uygulayan ülkeler; Almanya, İngiltere,
karşılanmasını sağlayan yenilik, müşteri İrlanda, Hollanda, Singapur, İsveç ve Güney
bağlılığını ve memnuniyetini arttırıcı bir rol Kore’dir.,
oynamaktadır. Aynı zamanda yenilik işletmelerin
İşletmelerin yenilik stratejisi olarak kullandığı
küresel rekabet ortamında ayakta kalabilmeleri
Saldırgan Yenilik Stratejisine pazar liderliğini ele
için bir gerekliliktir. Ancak bu amaçla yapılan
geçirmek amacı güden işletmelerde
yeniliklerin çok az bir kısmı başarıya
rastlanmaktadır. Genellikle amaç, yenilikleri
ulaşmaktadır. Yenilik çalışmalarının başarı
rakiplerden önce ve en iyi şekilde piyasaya
yüzdesini arttırabilmek için işletmelerin yenilik
sürerek öncü olmanın getireceği faydalardan
yönetimi sürecinin etkinliğini arttırmaları ve
yararlanmak şeklindedir. Savunmaya Yönelik
yenilik yaratmada kullandıkları kaynakları
Yenilik Stratejisi özellikle pazara ilk olarak giren
mevcut durumlarına göre seçerek verimli bir
işletmelerin tecrübelerinden yararlanmak ve
şekilde kullanmaları gerekmektedir.
onların yaptıkları hataları yapmamak isteyen
Yenilik sürecini bir sonuç olarak işletmelerin tercihi olan bir stratejidir. Taklitçi ve
değerlendirdiğimizde, bu sonuca ulaşmak için Bağımlı Yenilik Stratejisi izleyen işletmeler ise
işletmelerin mevcut durumlarını çok iyi genellikle yenilikleri belirli bir mesafeden
değerlendirmeleri ve bilinçli bir araştırma izleyerek mevcut teknoloji ve bilgileri
faaliyeti ile yenilik fırsatlarını, diğer bir deyiş ile kullanmaya çalışmaktadır. Patentler ile koruma
yenilik kaynaklarını tespit etmesi gerekmektedir. altına alınmış yeniliklerde patent süresinin
Yenilik kaynakları İçsel ve Dışsal Kaynaklar dolmasının beklenmesi de bu tür bir stratejinin
olmak üzere iki grup halinde incelenmektedir. sonucudur. Geleneksel ve Fırsatları İzleme
Ayrıca pazarlar ve müşteriler, yenilik Yenilik Stratejileri genellikle durağan ve
toplulukları, rakipler ve tedarikçiler, durumsal rekabetin az olduğu pazarlarda yer alan işletmeler
kaynaklar, stratejik ortaklıklar, üniversite, kamu tarafından uygulanan stratejilerdir.
kurumları ve özel kuruluşlardır.
KOBİ’lerin yenilik yapma kapasitelerini
İçsel yenilik kaynakları işletmelerin tek başına arttırmak için faaliyetlerini yeni ürün ve hizmet
sahip oldukları bilgi, beceri, öğrenme yeteneği, geliştirme ile pazarlama üzerinde yoğunlaştırmak
girişimci özellikleri ile birlikte yapılan yatırımlar, suretiyle büyük işletmelerle rekabet edebilir
Ar- Ge çalışmaları, deneyim ve yeni teknolojileri düzeye getirilebilir. KOBİ’ler büyük işletmelerin
benimseme derecesi gibi faktörlerden ürettikleri ürünlerin aynısını değil, esneklik
oluşmaktadır. Dışsal yenilik kaynakları ise üstünlüklerini iyi kullanarak büyük işletmelerin
işletmelerin dışında kalan sosyal ve entelektüel giremediği pazar alanlarına girmek, talep
ortamlarda gelişir. Bu kaynakların ortaya değişikliklerine uymak, hatta gerektiğinde üretim
çıkmasına neden olan faktörler ise demografik alanlarını değiştirmek biçiminde stratejiler
değişiklikler, algılama değişiklikleri ve yeni bilgi izleyebilirler. Böylece, KOBİ’ler yeniliklere
kaynaklarıdır. giderek kendilerine daha geniş bir hareket alanı
geliştirebilirler. Yeniliğe ilişkin bu strateji
Yenilik sistemleri yenilik sürecine dahil olan
eğilimi, günümüzde özellikle KOBİ’lerde giderek
aktörler arasındaki ilişkilere büyük önem
gelişmeye başlayan bilgisayar alanında belirgin
vermektedir. Bu yaklaşıma göre; yenilik başarısı
bir biçimde görülmektedir. Bu noktada önemli
yalnızca firmaların, üniversitelerin, araştırma
olan, yeniliğin teknik niteliğinden çok piyasa
enstitülerinin ve düzenleyici kurumların nasıl
değeridir. Çünkü bir işletme açısından yeniliğin
hareket ettiklerine değil, aynı zamanda “birlikte”
değeri piyasa değeri ile ölçülmektedir. Bu değer
nasıl hareket ettiklerine bağlıdır. Bir başka
ise yeniliğin ulaştığı müşteri sayısı ile ifade
deyişle, inovasyon ve teknik ilerleme, bilginin
edilmektedir. Bu açıdan KOBİ’ler pazarın ve
çeşitli türlerini üreten, dağıtan, uygulayan
talebin, özelde ise üretim ve yönetimin değişen
aktörler arasındaki karmaşık ilişkilerin bir
koşullarına uyum bakımından daha fazla yenilik
sonucudur. Kavramın yenilik, öğrenme, işbirliği,
yapma potansiyeline sahip olabilir.
etkileşim gibi konulara verdiği önem büyük ilgi
123

 
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdakilerden hangisi Peter Drucker’in 6. Nokia ve Microsoft’un yeni üst seviye telefon
belirttiği içsel yenilik kaynaklarından değildir? segmentinde yenilik yaratmak için geliştirdikleri
ortaklık aşağıdakilerden hangisidir?
a. Beklenmedik gelişmeler
a. Firma evliliği
b. Uyumsuzluklar
b. Stratejik işbirliği
c. Demografik değişiklikler c. Adi ortaklık
d. Sektör ve Pazar yapısındaki değişiklikler d. Geçici ortaklık
e. Bilgi kaynakları e. Pazar ortaklığı

2. Öncü kullanıcıların davranışlarının ve 7. Bir ülkenin bilim ve teknoloji alanlarında


ihtiyaçlarının ön plana çıktığı yenilik kaynağı yetkinlik kazanarak; bilim ve teknolojiyi
aşağıdakilerden hangisidir? ekonomik ve toplumsal faydaya dönüştürme
becerisini kazanabilmesi için gerekli kurum ve
a. Süreç ihtiyaçları araçları sistematik bir bütünsellik içinde
tanımlayan yapılar bütününe ne denir?
b. Demografik değişiklikler
a. Ulusal Rekabet Sistemi
c. Algılama değişiklikleri
b. Ulusal Yenilik Sistemi
d. Yeni bilgi kaynakları
c. Ulusal Pazarlama Sistemi
e. Uyumsuzluklar d. Ulusal Kalkınma Sistemi
3. Aşağıdakilerden hangisi müşterilerin e. Ulusal Bilgi Sistemi
işletmelere yenilik yaratma sürecinde sağladıkları
8. Genellikle yenilikleri belirli bir mesafeden
bilgilerden değildir?
izleyerek mevcut teknoloji ve bilgileri
a. Kullanıcı gereksinimleri kullanmaya çalışan işletmelerin izlediği yenilik
stratejisi aşağıdakilerden hangisidir?
b. Yeni ihtiyaçlar
a. Taklitçi ve bağımlı yenilik stratejisi
c. Diğer firmaların yaptığı yenilikler
b. Geleneksel ve fırsatları izleme stratejisi
d. Reklamların izlenme oranı c. Savunmaya yönelik yenilik stratejisi
e. Değişen ihtiyaçlar d. Saldırgan yenilik stratejisi
4. Aşağıdakilerden hangisi yenilik topluluklarının e. Hiçbiri
özelliklerinden değildir? 9. Aşağıdakilerden hangisi KOBİ’lerin yenilik
a. Eğilimleri takip etmek yaratma sürecinde karşılaştıkları engellerden
değildir?
b. İnternet bağlantısı olmak
a. Finansman yetersizliği
c. Fikirleri yaymak b. Kurumsallaşmaya karşı direnç
d. Katılımcı olmak c. Ar-Ge faaliyetlerinin yetersizliği
e. Şüpheci olmak d. İşletmelerin hukuki yapısı
e. Aile şirketi yapısı
5. Daha çok tek bir problem ya da fikir üzerinde
çalışan yenilik toplulukları aşağıdakilerden 10. …………, İşletmenin başarısından etkilenen
hangisidir? ve/veya işletmenin başarısını etkileyen kişi veya
gruplardır?
a. Rekabete dayalı yenilik toplulukları
a. Ortaklar
b. Pazara yönelik yenilik toplulukları
b. Müşteriler
c. B2C yenilik toplulukları
c. Paydaşlar
d. Sosyal paylaşım toplulukları
d. Tedarikçiler
e. Hiçbiri
e. Bankalar
124

 
Kendimizi Sınayalım Yanıt Sıra Sizde Yanıt Anahtarı
Anahtarı
Sıra Sizde 1
1. c Yanıtınız yanlış ise “İşletmelerde Yenilik Uyumsuzluk olması gereken durum ile mevcut
Kaynakları” konusunu tekrar gözden geçiriniz.
durum arasındaki fark olarak tanımlamıştır.
2. a Yanıtınız yanlış ise “İşletmelerde Yenilik Mevcut bir piyasadaki firmaların stratejileri ile
Kaynakları” konusunu tekrar gözden geçiriniz. tüketicilerin beklentileri veya ekonomik gerçekler
arasında uyumsuzluklar olabilir. Bu
3. d Yanıtınız yanlış ise “İşletmelerde Yenilik
Kaynakları” konusunu tekrar gözden geçiriniz. uyumsuzluklar genellikle işletmelerin kendilerini
yenilememiş olmasından dolayı ortaya çıkar.
4. b Yanıtınız yanlış ise “İşletmelerde Yenilik Böyle durumlarda bu uyumsuzlukları
Kaynakları” konusunu tekrar gözden geçiriniz. değerlendirecek yeniliklere ihtiyaç duyulur.
5. a Yanıtınız yanlış ise “İşletmelerde Yenilik Sonuç olarak işletmeler için uyumsuzlukları fark
Kaynakları” konusunu tekrar gözden geçiriniz. etmenin en iyi yolu, tüketicilerin bakış açılarını
mevcut firmaların stratejileriyle karşılaştırmaktır.
6. b Yanıtınız yanlış ise “İşletmelerde Yenilik Uyumsuzlukları değerlendiren yenilikler
Kaynakları” konusunu tekrar gözden geçiriniz.
tüketiciler için stratejik çözümler olarak
7. b Yanıtınız yanlış ise “Diğer Ülkelerin Yenilik karşımıza çıkmaktadır.
Sistemleri” konusunu tekrar gözden geçiriniz.
Sıra Sizde 2
8. a Yanıtınız yanlış ise “Yenilik Stratejileri”
Pazara Yönelik Yenilik Toplulukları amacı
konusunu tekrar gözden geçiriniz.
birçok işletmenin (müşteri) ve fikri olan
9. d Yanıtınız yanlış ise “KOBİ’ler için Yenilik bireylerin (katkı sağlayıcılar) bir araya gelerek
Stratejileri ve Paradoksları” konusunu tekrar platforma üye işletmelerin sunduğu problemlere
gözden geçiriniz. yeni fikirler üreterek çözüm önerisi sunmalarıdır.
10. c Yanıtınız yanlış ise “İşletmelerde Yeniliğin Rekabete dayalı yenilik topluluklarında ise daha
Kaynakları” konusunu tekrar gözden geçiriniz. çok tek bir problem ya da fikir üzerinde
çalışmaktadır.

Sıra Sizde 3
Bu stratejide genellikle amaç, yenilikleri
rakiplerden önce ve en iyi şekilde piyasaya
sürerek öncü olmanın getireceği faydalardan
yararlanmak şeklindedir. Bu stratejiyi
uygulamanın getirdiği faydaların yanında
işletmelere getirdiği külfetlerde vardır. Her
şeyden önemlisi bu tür bir strateji izleyebilmek
için araştırma ve geliştirme faaliyetlerine önemli
ölçüde kaynak aktarmak gerekmektedir. Hatta
bazı durumlarda işletme yetersiz kaldığı
konularda dışarıdan destek almak durumunda
kalabilmektedir.

125

 
Sıra Sizde 4 Dönmez, İ., Çevik, İ,.(2010). İşletmelerde
Yeniliklerin Kaynağı Olarak Paydaş
KOBİ’lerde yenilik yaratma sürecinde etkili olan Diyalogları: Seyahat Acentaları Üzerine Nitel
en önemli sorun finansman yetersizliğidir. Bu Bir Araştırma. Selçuk Üniversitesi Sosyal
sorun aynı zamanda sermaye yapılarındaki Bilimler Enstitüsü Dergisi
zayıflık ile bağlantılı olarak KOBİ’lerin Ar-Ge
harcamaları için yeterli fon ayıramamaları neden Drucker, F. P., (1985). Innovation and
Entrepreneurship, Harper Collins Publishers,
olmakta ve yenilik yapmalarını güçleştirmektedir.
New York.
Her ne kadar KOBİ’ler yeni fikirler yaratmada
esnek bir yapıya sahip olsalar da yenilik yaratma Elçi, Ş. (2006). İnovasyon: Kalkınmanın
süreci bilgi potansiyeli kadar ekonomik açıdan da Rekabeti ve Anahtarı, Nova Yay., 2006,
belirli bir büyüklüğü zorunlu kılan yüksek Ankara, s.4-6, 31-38, 143-145.
maliyetli bir iştir. Aynı zamanda bu tür faaliyetler Friedman, S. D. (2008). Stakeholder Dialogues
sonucunda oluşan harcamaların ne kadarının Guide, Total Leadership. February, 24: 1-26.
yeniliği kapsadığının, belirlenmesi oldukça
güçtür. Göker, Aykut. (2001). KOBİ'ler ve Teknoloji
Sorunları I, Cumhuriyet Bilim Teknik, 17
Kasım, s.7.
Hart, S.L. And Sharma, S. (2004) Engaging
fringe stakeholders for competitive
Yararlanılan Kaynaklar imagination, Academy of Management
Executive 18(1): 7–18.
Ala, S. (2004). Kobi Mevzuat ve
Yükümlülükler Rehberi. Ankara: KOSGEB Hill, C.W.L., Jones G. (2009). Strategic
Girişimciliği Geliştirme Merkezi. Management An Integrated Approach, Sixth
Edition, Cengage Learning.
Ayuso, S., Rodriguez, M. A. and Ricart,
J.E.(2006). Responsible ompetitiveness at the Hippel, E., (1988) The Sources of Innovation ,
"Micro" Level of the Firm Using Stakeholder New York: Oxford University Press.
Dialogue as a Source For new ideas: A
dynamic capability underlying sustainable İmamoğlu, S. Z., (2002). Küçük ve Orta Ölçekli
innovation, Corporate Governance, 6 (4): 475- İşletmelerde (KOBİ) Yenilik Çabaları ve
KOBİ’lerde Ürün Yeniliği Üzerine Bir
490
Araştırma, Gebze İleri Teknoloji Enstitüsü,
Berger, C., Pıller, F., (2003). Customers as Co- Yayınlanmamış Doktora Tezi.
Designers: The Adidas Mass Customization
Strategy, IEE Manufacturing Engineer, 82, 4 İmamoğlu, S. Z., (1999). Yenilik (İnovasyon),
(August): 42-46. Gebze İleri teknoloji Enstitüsü Rektörlüğü.

Binicioğulları N. (2008). Türkiye ve AB’de İraz, R.(2005), Yaratıcılık ve Yenilik


Kobi’lerin Rekabet Edebilirliği İçin Bağlamında Girişimcilik ve KOBİ’ler, Çizgi
Teknolojik Yeniliğin Önemi, Basılmamış Yayınevi, Konya.
Yüksek Lisans Tezi, Kırıkkale Üniversitesi, Johannessen, J A, Olsen, B. And Lumpkin, G. T.,
Sosyal Bilimler Enstitüsü. (2001) Innovation as newness: what is new,
Bueren, A., Schierholz, R., Kolbe, L. And how new, and new to whom? European journal
Brenner, W. (2004). Customer knowledge of Innovation Management, 4 (1), 20-31.
management: Improving performance of Kayakutlu G., (2006). Müşteri İşbirliğinde
customer relationship management with Yenilikçilik V. Ulusal Üretim Araştırmaları
knowledge management, 37th IEEE Hawaii Sempozyumu, İstanbul Ticaret Üniversitesi, 25-
International Conference on System Sciences. 27 Kasım 2005
Çalıpınar H., Baç U., (2007) Kobi’lerde Mowery, D., Joanne E. O., Brain S. S. (1996),
İnovasyon Yapmayı Etkileyen Faktörler Ve Strategic Alliances and Interfirm Knowledge
Bir Alan Araştırması, Ege Akademik Bakış / Transfer, Strategic Management Journal,
Ege Academic Review. 7 (2) 2007: 445-458 96/17:Winter-Special Issue

126

 
Murra Y Edwin A. Ve John F. Maho (1993). Yelkikalan, N. Ve H. Kalmış (2001),
Strategie Alliances: Gateway to the New KOBİ’lerde Verimlilik Yönelimli Yeniden
Europe?, Long Range Planning, 93/ 26: 4. Yapılandırma Stratejileri, KOSGEB Yayınları,
I. Orta Anadolu Kongresi, Nevşehir.
Nonaka, I., Takeuchi, H. (1995). The
Knowledge-Creating Company. New York: Yoshino, M. Y., Rangan, U. Srinivasa. (1995).
Oxford University Press, Inc. Strategic Alliances: An entrepreneurial
approach to globalization, Harvard Business
OECD, (2002). Frascati Manual, The School Press (Boston, Mass.)
Measurement of Scientific and Technological
Activities, Proposed Standard Practice for Watiine, K., Johan R., George V., K., (1989),
Surveys on Research And Experimental Towards a Theory of Knowledge Transfer in a
Development. Cooreralive Contcxt, Managing Knowledge
Perspeelive on Cooperalion, London: Sage
Örücü E., Kılıç R., Savaş A. (2011). Kobi’lerde Publication, Ine.
İnovasyon Stratejileri Ve İnovasyon Yapmayı
Etkileyen Faktörler: Bir Uygulama, Doğuş http://ec.europa.eu/enterprise/policies/innovation/
Üniversitesi Dergisi, 12 (1) 2011, 58-73 index_en.htm
Romijn, H.(1999), Determinants of Innovation www.kosgeb.gov.tr
Capability in Small UK Firms: An Empirical
Analysis, QEH Working Paper Series- http://www.bilgicagi.com/Yazilar/889kobilerde_i
QEHWPS40 novasyona_neden_sira_gelmiyor.aspx

Seki İ., Barbaros R.F., (2011). Rekabet www.sanayi.gov.tr (KOBİ stratejisi eylem planı)
Gücünün Ölçülmesinde Ulusal Yenilik http://www.acikinovasyon.com
Sistemleri Ve Üniversite Ekonomisi Yaklaşımı,
Ege Akademik Bakış. Cilt: 11 • Sayı: Temmuz http://ekonomiturk.blogspot.com/
2011 Ss. 407-424
http://www.capital.com.tr
Türk Sanayic İleri ve İşadamları Derneği, (2003).
Ulusal inovasyon sistemi kavramsal çerçeve,
Türkiye incelemesi ve ülke örnekleri, Yayın
No. TÜSİAD-T/2003/10/362)

127

 
7






Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
 Fikri mülkiyet kapsamına giren hakların neler olduğunu ve niçin korunduğunu açıklayabilecek,
 Fikir ve sanat eserleri türlerini ve eser sahibinin haklarını tanımlayabilecek,
 Patent ve faydalı model verilebilme koşullarını ve patent türlerini açıklayabilecek,
 Endüstriyel tasarımların korunabilme şartlarını, tescilini ve koruma kapsamını açıklayabilecek,
 Marka ve türlerini tanımlayabilecek ve markanın tescilini açıklayabilecek,
 Entegre devre topoğrafyalarının tanımını yaparak tescilini açıklayabilecek,
 Ticari sır ve know-how tanımını yaparak koruma yöntemlerini açıklayabilecek
bilgi ve becerilere sahip olabileceksiniz.

Anahtar Kavramlar
 Fikri Mülkiyet Hakları  Ticari Sır

 Patent  Know-How

 Faydalı Model  Telif Hakları (Copyright)

 Endüstriyel Tasarım  Entegre Devre Topoğrafyaları

 Marka  Sınai Haklar

İçindekiler
 Giriş
 Fikri Mülkiyet Hakları
 Fikir ve Sanat Eserleri Üzerindeki Haklar (Telif Hakları, Copyright)
 Patent
 Faydalı Model
 Endüstriyel Tasarımlar
 Marka
 Entegre Devre Topoğrafyaları
 Know-How ve Ticari Sır
128

 
Yeniliklerin Korunması
ve Yasal Çerçeve
GİRİŞ
Bilgi çağının başladığı günümüzde üretim, esas olarak bilgiye dayanmaktadır. Bilginin değerinin
anlaşılmasıyla bilgi üretimi hızla artmış bununla birlikte bilgiye ulaşılması ve bilginin korunması
kavramları da önemli hale gelmiştir. Bu kavramlar fikri mülkiyet haklarının önemini arttırmıştır. Fikri
mülkiyet hakları sistemi günümüzde yenilikçilik, yaratıcılık ve rekabet edebilirlik süreçlerini de içine alan
disiplinler arası bir yapıya kavuşmuştur. Bu bölümde fikri mülkiyet haklarının neler olduğu, niçin
korundukları, nereye ve nasıl tescil edildikleri, ulusal ve uluslar arası düzeyde nasıl korunduğu üzerinde
durulacaktır.

FİKRİ MÜLKİYET HAKLARI


Fikri mülkiyet hakları konusunda terim karmaşası yaşanmaktadır. İngilizcede “intellectual property”,
Fransızcada “propriėtė intellectuelle” olarak geçen terim için Türkçede “fikri mülkiyet”, “fikri
haklar”,“fikri ve sınaî mülkiyet”, “fikri ve sınai haklar”,“fikri, sınai ve ticari mülkiyet” gibi farklı terimler
kullanılmaktadır. Bunların anlam ve kapsamları aynıdır. Anılan kavramlar, fikir ve sanat eserlerini,
patentleri, markaları, faydalı modelleri, tasarımları, coğrafi adlar ile işaretleri, entegre devre
topografyalarını, bilgisayar programları ile veri tabanlarını, know-how ile ticari sırları içermekte, bunların
hepsini birden ifade etmektedir. 1967 yılında kurulan Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO, World
Intellectual Property Organization), "intellectual property" (fikri haklar) ifadesini ana kavram olarak
kullanmakta ve bu kavramı konuları itibariyle "industrial property" (sınai haklar) ve "copyright"
(fikir ve sanat eserleri, telif hakları, eser sahibinin hakları) olmak üzere iki bölüme ayırarak
değerlendirmektedir.
Buna göre fikri mülkiyet hakları iki grupta ele alınabilir:
• Fikir ve sanat eserleri (telif hakları)

• Sınai mülkiyet hakları


Fikir ve sanat eserleri, bilgisayar programları ve veri tabanları dahil olmak üzere, bilim, edebiyat,
müzik, mimari dahil güzel sanat veya sinema alanındaki eserlerdir. Sınai mülkiyet hakları ise, sanayi ve
tarım alanındaki buluşları, yenilikleri, özgün tasarımları onların yaratıcılarının adına tescil edilmesini
veya ticaret alanındaki mal ve hizmetlerin diğerlerinden ayrılmasını, işaretlerin sahipleri adına tescil
edilmesini ve hak sahiplerine belirli bir süre ile mutlak ve münhasır kullanma yetkisi sağlayan haklardır.
Sınai mülkiyet haklarının kapsamına patent ve faydalı modeller, endüstriyel tasarımlar, markalar, coğrafi
işaretler, entegre devre topografyaları, ticaret unvanları ve diğer ad ve işaretler girer.
Fikir ve sanat eserleri hukuku, patent ve faydalı modeller hukuku ve endüstriyel tasarımlar hukuku,
fikri ürün temeline otururlar. Eser, buluş, faydalı model ve endüstriyel tasarım yaratıcı aklın, yani fikrin
ürünleridir. Fikri ürün bu hukukların ortak paydasıdır. Marka, coğrafi işaret, ticaret unvanı ve işletme adı
fikrin ürünleri değildir, bunlar ayırt ettirici niteliğe sahiptirler.

129

 
Telif hakları, eserin meydana getirilmesiyle kendiliğinden doğar.
Bunun için bildirim ya da tescil gibi bir prosedüre ihtiyaç bulunmamaktadır. Buna karşılık
patent, faydalı model, marka ve tasarım gibi sınaî mülkiyet kategorisinde yer alan haklar
Türk Patent Enstitüsü (TPE) gibi bir idari kurumda tescil ettirilmelidir.

• Fikri mülkiyet haklarının özellikleri şunlardır:


• Fikri mülkiyet hakları insan zihninin ürünüdür.
• Gayrimaddi mallar üzerinde kurulabilirler.
• Özel hukuka ilişkin haklardır.
• Mutlak haklardır, herkese karşı ileri sürülebilir.
• Hak sahibine maddi ve manevi menfaatler sağlar.
1995 yılında Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması yürürlüğe girerek Dünya Ticaret Örgütü
(WTO, World Trade Organization) kurulmuş ve anlaşma ekindeki Ticaretle Bağlantılı Fikri Haklar
Anlaşması (TRIPS) metni fikri haklar alanına yeni bir boyut getirmiştir.

Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO)


Merkezi Cenevre’de bulunan örgüt 14 Haziran 1967’de kurulmuş, 1974’te Birleşmiş Milletlerin bir
örgütü haline gelmiştir. Türkiye 1975’ten beri üyedir. Bu örgüt İngilizce “World Organisation for
Intellectual Property”nin kısaltması olan WIPO veya Fransızca “Organisation Mondiale de la Propriėtė
Intellectuelle”in kısaltması olan OMPI ile anılmaktadır. Örgütün çalışma alanı, telif hakları ve sınai
mülkiyet haklarıdır. Örgütün temel amaçları; üye devletlerin katkılarıyla fikri mülkiyetin tüm dünyada
korunmasını ve geliştirilmesini sağlamak, fikri mülkiyet teşkilatları arasında işbirliği sağlayarak idari
dayanışmayı güçlendirmektir. Kurucu sözleşmede Örgüte aktif bir görev verilerek uluslar arası
sözleşmelerin hazırlanması, ulusal düzenlemelerin geliştirilmesine katkıda bulunulması, veri toplama ve
arşivleme, üyeler arasında işbirliğini sağlama ve gelişmekte olan ülkelere teknik yardım sağlanması gibi
önemli sorumluluklar yüklenmiştir.

www.wipo.int

Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Sözleşmesi (TRIPs) (Agreement


on Trade Related Aspects of Intellectual Property Rights)
Sözleşme Dünya Ticaret Örgütü’nü kuran anlaşmanın eklerinden biridir. GATT roundlarının sonuncusu
olan Uruguay Roundu (1986-1993) bitiminde mal ve hizmetlerin dünyada serbest dolaşımını kontrol
edecek Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) nün kurulmasına karar verilmiştir. Sözleşmenin getirdiği asgari
standartların üçüncü dünya ülkelerini tanımladığı eleştirileri yapılmaktadır. Zira sözleşme kapsayıcı ve
zorlayıcı bir koruma sistemi getirmiş; ortak standartlar, prosedürler ve uyuşmazlık çözüm mekanizmaları
düzenleyerek “ulusal işlem yapma”, “en çok kayrılan ülke” ilkelerini getirmiştir.Türkiye 1995’ten beri
sözleşmeye taraftır. Ancak sözleşmeye katılma kararı olan Bakanlar Kurulu kararı ile Sözleşme 1994’ten
itibaren geçerli kılınmıştır.
TRIPs bütün fikri mülkiyet hukukunu kapsamaktadır. TRIPs’in özellikleri şöyle sıralanabilir: Sınai ve
fikri mülkiyet ayrımını ortadan kaldırmış ve fikri mülkiyet kavramına geniş anlam ve kapsam vermiştir.
Mevcut uluslar arası sözleşmelerin uygulama alanını genişletmiştir. İhlallere karşı uygulanabilecek,
gümrüklerde elkoyma, sahte malları imha etme gibi yeni yaptırımlar getirmiştir. Yükümlerini ihlal eden
üyelerinden DTÖ’nün sağladığı hak ve imkanların çekilmesini öngörmüştür. İhtilafların çözümü
mekanizmasına yer vermiştir. İlaç patentlerinin genel olarak kabulünü sağlamış ve bunun için süre
tanımıştır. Telif haklarında asgari koruma süresini 50 ve TV verici işletmelerin koruma sürelerini ise en
az 20 yıl olarak belirlemiştir. Bilgisayar programları ile veri tabanlarının korunmasını fikir ve sanat
eserlerine eşit duruma getirmiştir. Fikir ve sanat eserlerinde kiralama ve ödünç verme hakkını koruma
altına almıştır.

130

 
Türk Patent Enstitüsü
Türkiye’de fikri mülkiyet haklarının tescili ve korunması Türk Patent Enstitüsü tarafından yapılmaktadır.
Türk Patent Enstitüsü (TPE), 1995 yılında kurulmuştur. Kuruluş amacı, görevleri ve yapılanması 5000
sayılı Türk Patent Enstitüsü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun (TPEK)(RG 19.11.2003, S.25294) ile
düzenlenmiştir. Kısa adı “TPE” olan Enstitü, tüzel kişiliğe sahiptir. Sanayi ve Ticaret Bakanlığına
bağlıdır. Bir kamu kuruluşu olup özel bütçelidir. Merkezi Ankara’dadır. Enstitü, 5000 sayılı Kanunda
belirtilmeyen durumlarda özel hukuk hükümlerine tabidir. Bu kuruluş tarafından verilecek kararlara karşı
adlî yargıda dava açılabilir. Enstitü, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu tarafından denetlenir.
Enstitünün kuruluş amaçları 5000 sayılı TPEK’nun birinci maddesine göre şu şekilde sıralanabilir:
1.Türkiye’nin teknolojik ilerlemesine katkıda bulunmak, 2.Ülke içinde serbest rekabet ortamını
oluşturmak, 3.Araştırma geliştirme faaliyetlerinin gelişmesini sağlamak, 4.Çeşitli kanunlarla düzenlenmiş
olan patent ve markalar ile diğer kanunlarla düzenlenen sınai mülkiyet haklarını tesis etmek ve bu
konudaki korumayı sağlamak, 5.Sınai mülkiyet haklarına ilişkin yurtiçi ve yurt dışında var olan bilgi ve
dokümantasyonu kamunun istifadesine sunmak.

www.turkpatent.gov.tr

Fikri Mülkiyet Hakları Neden Korunur?


Fikri mülkiyet hakları korunarak fikri üretim özendirilmekte ve bunun sonucunda da ekonomik, sosyal ve
kültürel ilerleme sağlanmaktır. Fikri hakların korunması, bir yandan buluş yapanların, eser sahiplerinin ve
bu eserleri emek ve sermaye koyarak kamuya aktaranların haklarının korunması, diğer yandan da iç ve
dış ticaretin çağdaş normlara uygun olarak yürütülmesi, teknoloji geliştirme ve transfer etme yoluyla
özellikle imalat sanayinin desteklenmesi ve geliştirilmesi, toplumun kültür ve sanat zenginliğinin
değerlendirilmesi için gerekli koşulları sağlar.
TRIPS’in 7. maddesinde “Fikri mülkiyet haklarının korunması ve uygulamaya konulması, teknolojik
yeniliklerin ilerlemesine ve teknolojinin transferi ve yayılmasına, teknolojik bilgilerin üreticilerin ve
kullanıcıların karşılıklı çıkarlarına katkıda bulunmalı, sosyal ve ekonomik refaha, keza hak ve
yükümlülüklerin dengelenmesine yardımcı olmalıdır” denilmektedir.
Fikri mülkiyet korumasının temel amacı, özgün üretimi teşvik ederek toplumun geleceğini garanti
altına almaktır. Yetersiz fikri mülkiyet koruması yeni eser üretimini veya buluş yapma şevkini kırar. En
azından yetersiz koruma taklide ve düşük kalitede üretime yol açar. Fikri mülkiyet koruması bilgi
paylaşımını da tetikler. Bir buluş, sonraki araştırma ve buluşlar için yeni bir basamak teşkil eder.
Uluslar arası ticaret açısından ülkeye yabancı sermaye ve yeni teknolojinin gelebilmesi için fikri ve
sınai mülkiyet haklarının gereğince korunması gerekmektedir. Yeni teknolojilere dayalı olarak üretim
yapma amacıyla bir ülkeye gelmeyi planlayan yatırımcı açısından, sınai hakların o ülkede korunuyor
olması, yatırım kararını olumlu yönde etkileyen bir faktördür.
Dünyanın en büyük şirketleri arasında yer alan Pfizer ilaç firması yetkilileri bu konuya özellikle işaret
etmektedirler. Yabancı şirketler, faaliyetleri açısından yasal düzenlemenin etken olarak mevcut
bulunduğu ülkelerde yatırım ve iş yapmayı tercih etmektedirler.
Teknolojinin gelişimiyle birlikte kopyalama, kayıt ve taklit gibi eylemler kolaylaşmış, fikri mülkiyet
haklarına tecavüz de artmıştır. Son zamanlarda bu hakların yeterince korunmaması nedeniyle konuyla
doğrudan ilgili sektörlerde çok ciddi mali kayıplar yaşanmış ve yaşanmaya da devam etmektedir. Bu
durum karşısında fikri mülkiyete konu buluşları, özgün tasarımları, tanınmış markaları üreten gelişmiş
ülkeler, anılan hakların uluslararası boyutta korunması için önemli çabalar içine girmiştir. Sonuçta ülkeler
fikri mülkiyet haklarının uluslar arası boyutta korunabilmesine yönelik anlaşmalar yapmışlardır.
Uluslararası ilişkiler bakımından da fikri mülkiyet haklarının korunması gereklidir. Sözgelimi, AB-
Türkiye arasındaki Gümrük Birliğini kuran 1/95 Sayılı Karara imza koyan Türkiye, fikri mülkiyet
mevzuatını AB mevzuatı ile uyumlaştırma ve bu hakları etkin şekilde koruma yükümlülüğü altına
girmiştir.

131

 
Fikri mülkiyet korumasının amaçları şöyle sıralanmaktadır:
1. Zihni üretkenliğin toplum tarafından tanınması,
2. Adil bir rekabet düzeni kurularak buluş ve yenilik faaliyetinin özendirilmesi,
3. Teknolojik ve kültürel ilerlemenin desteklenerek fikir işçilerinin ödüllendirilmesi,
4. Ekonomik büyümenin ve istihdamın desteklenmesi,
5. Kamusal bilgi ve kültür hazinesinin zenginleştirilmesi,
6. Ar-Ge sonuçlarının açıklanarak, teknik bilginin yaygınlaştırılması,
7. Yabancı sermayenin çekilmesi,
8. Uluslar arası ilişkiler
Bu amaçlara ulaşmak için buluş ve yenilik sahiplerine yasalarda öngörülen sürelerde tekel hakkı
tanınır. Öngörülen süre içinde söz konusu buluşu ya da yeniliği sadece hak sahibi veya onun izin verdiği
kişiler ticari amaçla kullanabilir. Bu tekelci hak ise, mal ve hizmet piyasalarında rakip şirketlere karşı
büyük avantajlar sağlar.

FİKİR VE SANAT ESERLERİ ÜZERİNDEKİ HAKLAR (TELİF


HAKLARI, COPYRIGHT)
Fikir ve sanat eserleri, sahibinin hususiyetini taşıyan, fikri ve zihni bir çaba sonucu meydana getirilen her
nevi fikri ürünlerdir. 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) (RG.T.13 Aralık 1951, S.7931)
ile düzenleme altına alınmıştır. Türk hukukunda telif hakları olarak da adlandırılan fikir ve sanat
eserlerinden doğan haklar için, Anglo-Sakson Hukuk sisteminde çoğaltma ve yayma hakkı anlamına
gelen copyrigt, Kıta Avrupası Hukukunda ise müellifin hakkı anlamına gelen author’s right tabirleri
kullanılmaktadır.
FSEK’daki düzenlemeye göre fikir ve sanat eserleri; ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar ve
sinema eserleri olmak üzere dört gruba ayrılmıştır. FSEK’nun 1/B maddesinde eser şöyle tanımlanmıştır:
Eser, sahibinin hususiyetini taşıyan, ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak
sayılan her nevi fikir ve sanat ürünüdür. Ayrıca işlenme ve derleme eserlerde beşinci eser grubunu
oluşturur. Bunlar da işleyen veya derleyenin hususiyetini taşımak şartıyla eser olarak korunur.
Bir ürünün fikri hukuk kapsamında eser olarak korunabilmesi için, bu ürünün iki unsura sahip olması
gerekmektedir. Bu unsurlardan biri, eserin “sahibinin hususiyetini taşıması” diğeri ise “kanunda sayılan
eser kategorilerinden birine dahil olması”dır. Bu hukuk kapsamındaki koruma, patent ve endüstriyel
tasarım korumasının aksine, tescil edilmez.
Fikir ve sanat eserinin çekirdeğinde edebiyat, müzik ve sanat eserleri yer alır. Sanat eserleri, mimari
dahil, tüm güzel sanat eserlerini kapsar. Ancak, bu hukukun konusu zaman içinde genişlemiştir. Önce
bilim ve sinema, sonra maket, harita, elişi, süsleme gibi uygulama sanatları, zamanla koreografi ve
pandomim, son olarak da bilgisayar programları ile veri tabanları bu hukukun kapsamı içine alınmıştır.
FSEK madde 2’ye göre ilim ve edebiyat eserleri şunlardır: 1.Herhangi bir şekilde dil ve yazı ile ifade
olunan eserler ve her biçim altında ifade edilen bilgisayar programları 2. Rakslar, koreografiler,
pandomimler ve sözsüz sahne eserleri 3.Estetik niteliği bulunmayan teknik ve ilmi mahiyetteki
fotoğraflar, haritalar, planlar, projeler, çizimler, krokiler, coğrafya ve topoğrafyaya ait maketler, mimarlık
ve şehircilik tasarım ve projeleri, mimari maketler, endüstri, çevre ve sahne tasarım ve projeleri.
Musiki eserleri, her nevi sözlü ve sözsüz bestelerdir. Güzel sanat eserleri, estetik değere sahip olan 1.
Yağlı ve sulu boya tablolar, çizimler ve benzerleri 2. Heykeller, kabartmalar, oymalar 3. Mimarlık
eserleri 4. El işleri ve küçük sanat eserleri, minyatürler ve süsleme sanatı ürünleri ile tekstil ve moda
tasarımları 5. Fotoğrafik eserler ve slaytlar, 6. Grafik eserler 7. Karikatür eserleri 8. Her türlü
tiplemelerdir.

132

 
Sinema eserleri, estetik, ilmi, öğretici veya teknik mahiyette olan veya günlük olayları tespit eden
filmler veya sinema filmleri gibi, tespit edildiği materyale bakılmaksızın, elektronik veya mekanik veya
benzeri araçlarla gösterilebilen, sesli ve sessiz, birbiriyle ilişkili hareketli görüntüler dizisidir.
Bir eserden yararlanılarak meydana getirilip de, bu esere oranla bağımsız olmayan fikir ve sanat
eserleri işlenmedir. İşlenme çeşitleri FSEK’da şöyle sayılmıştır:1.Tercümeler 2. Roman, hikaye, şiir gibi
eserlerden birinin bu sayılan türlerden bir başkasına çevrilmesi 3. Musiki, güzel sanatlar, ilim ve edebiyat
eserlerinin film haline sokulması veya filme alınmaya ve radyo ve televizyon ile yayıma müsait bir şekle
sokulması 4. Musiki aranjman ve tertipleri 5. Güzel sanat eserlerinin bir şekilden diğer şekillere
sokulması 5. Bir eser sahibinin bütün veya aynı cinsten olan eserlerinin külliyat haline konulması 7. Belli
bir amaca göre ve hususi bir plan dahilinde seçme ve toplama eserler oluşturulması 8. Henüz
yayımlanmamış olan bir eserin ilmi araştırma ve çalışma neticesinde yayımlanmaya elverişli hale
getirilmesi 9. Başkasına ait bir eserin izahı, şerhi veya kısaltılması 10. Bir bilgisayar programının
uyarlanması, düzenlenmesi veya herhangi bir değişim yapılması 11. Belli bir amaca göre ve hususi bir
plan dahilinde verilerin ve materyallerin seçilip derlenmesi sonucu ortaya çıkan veri tabanları.
Türkiye fikir ve sanat eserleri alanında 1925 yılında Paris Sözleşmesine, 1952 yılında fikir ve sanat
eserlerinin korunmasına ilişkin Bern Sözleşmesine, 1976 yılında WIPO Sözleşmesine, 1995 yılında DTÖ
ve TRIPS Anlaşmalarına katılmış bulunmaktadır.

Fikir ve Sanat Eseri Sahibinin Hakları


Bir eserin sahibi onu meydana getirendir. Bir işlenme ve derlemenin sahibi, asıl eser sahibinin hakları
saklı kalmak şartıyla onu işleyendir. Birden çok kişinin meydana getirdiği eser, kısımlara ayrılabiliyorsa
eser sahiplerinden her biri meydana getirdiği kısmın sahibidir. Birden çok kişinin meydana getirdiği eser,
ayrılmaz bir bütün oluşturuyorsa, iştirak halinde eser sahipliğinden söz edilir.
FSEK’de eser sahibine tanınan haklar, manevi ve mali haklar olarak ikiye ayrılmaktadır. Eser sahibi
eserden doğan mali haklarını doğrudan kendisi kullanabileceği gibi üçüncü kişilere de devredebilir.
Manevi hakların aksine hacze ve cebri icraya, rehine ve hapis hakkına konu olabileceği gibi miras yoluyla
üçüncü kişilere de geçebilir. Eserden doğan mali haklar birbirinden bağımsız olarak kullanılabilir.
Yasadaki fikir ve sanat eserlerinden doğan mali haklar şunlardır: İşleme hakkı, çoğaltma hakkı, yayma,
kiralama ve ödünç verme hakkı, temsil hakkı, radyo, TV ya da internetle iletim hakkı, pay hakkıdır.
Manevi haklar, kişiliğe sıkı sıkıya bağlı haklardandır ve devredilemezler. Eser sahibinin fikir ve sanat
eserlerinden doğan manevi haklarını: eseri topluma sunma, eserin tanıtılması ve yayınlanmasını men
hakkı, eser üzerinde adının belirtilmesini isteme hakkı, eserde değişiklik yapılmasını önleme hakkı, eserin
aslından geçici bir süre yararlanma hakkı, kullanım sonrası iade edilmek üzere eseri çalışma ve sergilerde
kullanma hakkı, eseri tahrip etmeyi önleme hakkı şeklinde sıralamak mümkündür.
Eser sahibi, manevi ve mali haklarını ihlal eden kişilerin bu ihlali durdurmalarını, ihlalin etkilerini
gidermelerini, ihlalden dolayı uğradığı maddi ve manevi zararın tazmin edilmesini talep edebilir.
Mali hakların koruma süresi, FSEK’in 27. maddesi uyarınca, eser sahibinin yaşadığı müddet ve
ölümünü takip eden yetmiş yıldır. Sahibinin ölümünden sonra alenileşen eserlerde koruma süresi ölüm
tarihinden sonra yetmiş yıldır. Eser sahibinin tüzel kişi olması halinde ise koruma süresi, aleniyet
tarihinden itibaren yetmiş yıldır.
FSEK aynı zamanda bağlantılı hakları (komşu hakları) da kapsamaktadır. Eser sahibinden başka
FSEK ile bağlantılı haklar adı altında eserle ilgili girişimci ve sanatçı gibi kişiler de korunmuştur.
Bağlantılı hak sahipleri şunlardır: i) İcracı sanatçılar, ii) Fonogram (plak) yapımcıları, iii) Radyo-TV
yayın kuruluşları, iv) Film yapımcıları.

Fikir ve Sanat Eserlerinin Korunmasına İlişkin Uluslar Arası Sözleşmeler


Bern Sözleşmesi olarak anılan 9 Eylül 1886 tarihli “Edebiyat ve Sanat Eserlerinin Korunmasına İlişkin
Sözleşme” fikir ve sanat eserleri alanındaki ilk uluslar arası düzenlemedir. Birçok defa değişikliğe
uğramıştır. Her değişiklik bağımsız bir sözleşme olarak kabul edilmekte ve üyeler tarafından kabul
133

 
olunması gerekmektedir. Bu sözleşme ile üye ülkeler ulusal kanunlarında eser sahiplerine bahşettikleri
korumayı karşılıklı olarak birbirlerinin vatandaşlarına tanımışlardır ( karşılıklılık ilkesi). Karşılıklılık
ilkesi dolayısıyla eser ve eser sahibi tüm Birlik ülkelerinde korunur. İlke yabancı eser sahibinin vatandaş
olan eser sahibinin yararlandığı haklardan aynen yararlanması ilkesi ile tamamlanır. Bern sözleşmesi
ayrıca, eşit işlem ilkesinin asgari bir korumayı sağlayamaması halinde uygulanan asgari haklar ilkesini de
içerir. Asgari haklar, eser sahibinin manevi hakları, çeviri hakkı, çoğaltma hakkı, yayın, temsil, radyo ile
yayın ve temsil hakkı ve işlenme hakkıdır. Koruma süresi 50 yıl olarak belirlenmiştir. Türkiye 1995
yılında Sözleşmenin 1979 tarihli Paris Metnini 4117 sayılı kanunla kabul etmiştir.
Fikir ve sanat eserlerinin uluslar arası korunmasına ilişkin diğer sözleşmeler, Dünya Fikri Mülkiyet
Örgütü Telif hakları Anlaşması, Evrensel Telif Hakları Sözleşmesi, İcracı Sanatçıların, Fonogram
Yapımcılarının ve Yayın Kuruluşlarının Korunmasına Dair Roma Sözleşmesi , 1910 tarihli Buenos Aires
Sözleşmesi, Televizyon Yayınlarının Korunmasına İlişkin Sözleşmelerdir.

PATENT
Patent, buluş sahibinin yaratıcı düşüncesinin belirli bir zaman dilimi süresince yasal hükümler
çerçevesinde koruma altına alındığını gösteren belge olarak tanımlanabilir. Bir buluş için buluş sahibine
devlet tarafından verilen bir patent, buluş sahibinin izni olmadan başkalarının buluşu üretmesini,
kullanmasını veya satmasını belirli bir süre boyunca engelleme hakkı vermektedir. Dünya Fikri Mülkiyet
Örgütü (WIPO), patenti, resmi bir daire veya bir çok ülke adına iş yapan bölgesel ofis tarafından talep
üzerine verilen, bir buluşu tarif eden ve meydana getirdiği yasal bir durum içerisinde sadece patent
sahibinin veya kanuni haleflerinin yetkisiyle işletilebilen, imal edilebilen, kullanılabilen, satılabilen ya da
ithal edilebilen bir doküman olarak tanımlamıştır.
Patentli bir buluş; tıpkı işle ilgili alınıp satılabilen, kiralanıp, kiraya verilebilen diğer mallar gibi buluş
sahibinin mülkiyeti haline gelir. Patentler alındıkları ülkeler için hak sahipliği doğurur. Türkiye’de
alınmış bir patent, sadece Türkiye içinde sahibine hak sağlamaktadır
Patenti, patent sahibinin haklarını konu alan patent mevzuatının amaçları; 1.Buluş yapma faaliyetini
özendirmek, 2.Buluşların sanayiye uygulanması ile teknik, ekonomik ve sosyal ilerlemenin
gerçekleştirilmesini sağlamak için buluşlara patent ve faydalı model belgesi vererek korumaktır. Buluş,
buluş sahibinin manevi ve ekonomik menfaatlerinin güvence altına alınması suretiyle özendirilebilir.
Türk hukukunda patente ilişkin temel düzenleme 551 sayılı Patent Haklarının Korunması Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname’dir (PatKHK)(RG.27.7.1995, S.22326).

Patent Verilebilme Koşulları


Buluşlar, doğada var olan maddelerin doğa kanunlarından yararlanılarak insanlığın hizmeti doğrultusunda
kullanım yollarının geliştirilmesini ifade eder Bir buluşa patent verilebilmesi, o buluşun yeni olmasına,
tekniğin bilinen durumunu aşmasına ve sanayiye uygulanabilmesine bağlıdır. Tekniğin bilinen durumunu
aşılması koşulunu gerçekleştirmeyen buluşlar dahi, diğer iki koşulu gerçekleştirmeleri halinde faydalı
model belgesi verilerek korunabilir.
Patent verilecek buluşun yeni olması gerekir, buluş patent başvurusu yapılmadan önce kamuya
açıklanmış ise bu buluş yeni değildir. Kamuya açıklanma veya kullanılmanın dünyanın herhangi bir
yerinde gerçekleşmiş olması patent konusu buluşun yeniliğini ortadan kaldırır. PatKHK’nin 7. maddesine
göre, tekniğin bilinen durumuna dahil olmayan buluş yenidir.
Tekniğin bilinen durumu, bir buluşla ilgili olarak, patent başvurusunun yapıldığı tarihten önceki bir
tarihte, o buluş konusunda, dünyanın herhangi bir yerinde, toplumca erişilebilir biçimde, yazılı veya sözlü
tanıtım yoluyla ortaya konulmuş veya kullanım ya da başka yollarla açıklanmış bilgilerin tümüdür. Patent
verilebilmesi için yenilik taşıyan bir buluşun dünyanın herhangi bir yerinde duyulmamış, denenmemiş
veya kullanılmamış olması gereklidir. Tekniğin bilinen durumunun aşılıp aşılmadığı uzman tarafından
değerlendirecektir.

134

 
Patent veya faydalı model belgesi verilebilmesi için aranan son koşul sanayiye uygulanabilirlik
koşuludur. Buluş, tarım dahil, sanayinin herhangi bir dalında üretilebilir veya kullanılabilir nitelikte ise
sanayiye uygulanabilir olduğu kabul edilir. Buluşun uygulanabilir olması; kullanılabilmesi, üretilebilir
olması, tekrarlanabilmesi demektir.
Bir buluşun patent alabilmesi için, bu üç kriterin de aynı anda var olması aranmaktadır. Herhangi
birinin eksikliği patent verilmesine engel olacaktır.
Buluş niteliğinde olmadığı için patent verilemeyecek konular şunlardır (PatKHK m.6/1):
• Keşifler, bilimsel teoriler, matematik metotları
• Zihni, ticari ve oyun faaliyetlerine ilişkin plan, usul ve kurallar
• Edebiyat ve sanat eserleri, bilim eserleri, estetik niteliği olan yaratmalar, bilgisayar yazılımları
• Bilginin denenmesi, düzenlenmesi, sunulması ve iletilmesi ile ilgili teknik yönü bulunmayan
usuller
• İnsan ve hayvan vücuduna uygulanacak cerrahi ve tedavi usulleri ile insan, hayvan vücudu ile
ilgili teşhis usulleri
Patent verilebilme koşullarına sahip olsa da, açıklanması ve değerlendirilmesi kamu düzeni veya genel
ahlaka aykırı buluşlar patent verilerek korunamaz (PatKHK m.6/II-a). Bitki ve hayvan türleri veya önemli
ölçüde biyolojik esaslara dayanan bitki veya hayvan yetiştirilmesi usulleri de patent verilerek korunmaz
(PatKHK m.6/II-b).

Patent Başvurusu
Patent isteme hakkı buluşu yapana veya onun haleflerine aittir. Buluş birden çok kişi tarafından
gerçekleştirilmişse, patent isteme hakkı, taraflar başka türlü kararlaştırmamışsa, bunlara müştereken ait
olur. Patent almak için ilk başvuran kişi, aksi sabit oluncaya kadar, patent isteme hakkının sahibidir.
Hizmet buluşlarında patent isteme hakkının sahibi işveren olacaktır.
Patent başvurusu, buluş sahibi veya buluş bir hizmet buluşu ise işveren tarafından Türk Patent
Enstitüsüne yapılır. Başvuru alındığında, tarih, saat ve dakika yazılarak başvuru anı kesinleştirilir. TPE
tarafından yapılan inceleme, başvurunun tamam olup olmadığının ve şekil şartlarına uygun bulunup
bulunmadığının (PatKHK m.53,54, PatKHKY m.18-26) incelenmesi ile başvurunun ve tekniğin bilinen
durumuna ilişkin raporun değerlendirilip yayınlanmasını ve ilgililere tebliğini içerir.
PatKHK başvuru sahibine incelemesiz patent verilmesi sistemi ile incelemeli patent verilmesi
sisteminden birini seçme olanağını vermektedir. İncelemesiz olarak verilen patentin koruma süresi yedi
yıldır. İncelemesiz patent verilmesi sisteminde, TPE mezkur görüş ve cevapları aldıktan sonra, yenilik
incelemesini yaptırmadan yedi yıllık bir süre için, talebine uygun olarak başvuru sahibine patenti
vermektedir. Talep edilmediği takdirde inceleme yapılmaz yedi yıl sonra patent sona erer. Yedi yıl içinde
başvuru sahibi veya üçüncü kişiler istemişlerse inceleme yapılır ve inceleme olumlu sonuçlanırsa,
başvuru sahibine incelemeli patent verilir.bu durumda patentin süresi başvuru tarihinden itibaren
hesaplanan yirmi yıla tamamlanır.
İncelenerek verilen patentin süresi ise yirmi yıldır. (PatKHK m.7). Süre uzatılamaz, dolunca patent
serbest hale gelir. Ancak manevi yetkiler ve Medeni Kanun m.23-26’dan doğan şahsiyet haklarına ilişkin
talepler ileri sürülebilir.

Patentin Koruma Kapsamı


Patent başvurusu ve patent, sahibine hukuki koruma sağlar. Patent sahibi hak konusu buluşu serbestçe
kullanabilir, kullandırabilir, devredebilir, hakkından feragat edebilir.Patent sahibi, buluşundan kendisinin
izni olmaksızın başkalarının yararlanmalarına engel olmak yetkisini haizdir. Üçüncü kişiler, patent
sahibinin izni olmadan (lisans almadan) patentli ürünü üretemezler, satamazlar, kullanamazlar, ithal
edemezler veya bu amaçlar için kişisel ihtiyaçtan başka bir nedenle elde bulunduramazlar. Usul
patentinde ise usulü uygulayamazlar, patentli usulle elde edilen ürünü kamuya arz edemezler, ticarete
135

 
koyamazlar, kullanamazlar, elde bulunduramazlar, kullanılması yasak olduğu bilinen veya bilinmesi
gereken usul patentinin başkaları tarafından kullanılmasını teklif edemezler (PatKHK m.73).
Bu hakların sağladığı hukuki koruma sayesinde, hak sahibi, üçüncü kişileri,patent veya faydalı model
konusu buluşu endüstriyel sahada kullanmaktan menini, izinsiz kullanımın doğurduğu etkilerin
giderilmesini ve uğradığı zararın tazminini talep edebilir.
Patent sahibinin manevi yetkileri ise şunlardır: Buluşu yapanın adı patente verilir. Buluşun
tamamlanıp tamamlanmadığına, buluş sahibi karar vereceği için kamuya ne zaman açıklanacağını da o
saptar. Buluş üzerindeki hak kişisel niteliktedir. Buluş sahibinin kişilik hakları yani şeref ve itibarı
zedelendiği takdirde buluş sahibi Medeni Kanun hükümleri uyarınca korunur. Söz konusu haklardan
kısmen veya tamamen feragat edilemez.

Patent Türleri

Ürün ve Usul Patenti


Ürün patentinde buluş sahibi tarafından, doğrudan bir ürün ortaya çıkarılırken, usul patentinde doğrudan
bir ürün değil ancak ürün teknolojisinde kullanılabilecek teknik düzen ya da çözümler ortaya çıkar.
Ancak her iki tür patentte de ürünler üzerinde uygulanabilir olma neticesi aranmaktadır.

İncelemeli ve İncelemesiz Patent


İncelemesiz patentte mali açıdan daha avantajlı, hızlı fakat koruma süresi bakımından nispeten kısıtlı
koruma sağlanmaktadır. Koruma süresi 7 yıldır. İncelemeli patent ise, daha uzun bir süre ve maliyet
sonunda verilmekte, ancak burada, yapılan ayrıntılı inceleme sonunda patent hakkı tanındığından netice
güvenilir ve korunaklı olmaktadır. Bunun yanı sıra, koruma süresi de incelemesiz patente göre daha uzun
olarak belirlenmiştir, süre 20 yıldır.

Ek Patent
Asıl patent veya patent başvurusu konusu buluşu mükemmelleştiren veya geliştiren ve onların konusu ile
bütünlük içinde bulunan buluşların korunması için verilen patente ek patent denir (PatKHK m.121).
Örneğin, yürüyen merdivenlerin üzerindeki belli bir ağırlığa kadar, elektrikten tasarruf amacı ile
kendiliğinden durması gibi. Ek patent, asıl patentin tamamlayıcı bir parçasıdır. Tekniğin bilinen
durumunun aşılması, ek patentler için uygulanmaz. Ek patentin başvuru sahibi tarafından asıl patente
dönüştürülmesi mümkündür. Bunun için bağımsız bir başvuru ve gerekli ücretlerin ödenmesi gerekir. Ek
patent iken, asıl patent haline dönüşen patentlerde koruma süreleri asıl patentin koruma süresi ile aynıdır.

Gizli patent
Gizli patent, milli savunma açısından önem taşıyan ve belli süre için kamu incelemesine açık olmayan bir
sicile kaydedilen gizlenen buluşlara verilen patenttir (PatKHK m.125). Türk Patent Enstitüsü ile Milli
Savunma Bakanlığı arasında işbirliği sağlanarak, bu işbirliği ile hangi buluşların milli savunma için önem
taşıyacağı tespit edilir. Gizlilik kararı alınan başvurulara ilişkin işlemler Enstitü tarafından gizli olarak
yürütülür. Gizlilik kuralına uyularak verilen patent, gizli tutulan bir Patent Siciline kayıt edilir ve
verilmesinden itibaren bir yıllık süre içinde gizli tutulur. Gizlilik süresinin yıllık olarak uzatılması
mümkündür. Bu durumda patent sahibine bilgi verilir. Patent sahibi patentin gizli tutulduğu süre için
devletten tazminat isteyebilir.

Patentle İlgili Uluslar Arası Sözleşmeler


Patentin uluslar arası korunmasına yönelik önemli sözleşmeler; 1883 tarihli Paris Sözleşmesi, 1970 tarihli
Patent İşbirliği Sözleşmesi (Patent Cooperation Treaty, PCT) ve Avrupa Patent Sözleşmesidir. Bu
Sözleşmeler, buluşçuya kendi ülkesinde ve yurt dışında patent koruması elde etme olanağı ve kolaylığını
sağlamaktadır. Böylece Avrupa kökenli buluşlara dünya ölçüsünde, Avrupa kökenli olmayanlara da
Avrupa ölçüsünde korunma yolu açılmaktadır.
136

 
Paris Sözleşmesi
Anlaşmanın uygulaması Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) tarafından takip edilmektedir. “Sınai
Mülkiyetin Anayasası” olarak nitelendirilen Sözleşme, markalar, buluşlar, endüstriyel tasarımlar, faydalı
modeller, ticaret unvanları ve haksız rekabetle ilgili düzenlemeleri içerir.
Sözleşmenin oluşturduğu Birlik, üye ülkeler arasında denklik sağlayarak sınai mülkiyet haklarını
uluslar arası alanda kabul edilebilir kılmayı amaçlamıştır. Bu nedenle üye ülkeler yükümlülükler
yüklenerek diğer üye ülkelerin vatandaşlarına kendi ulusal hukukunda tanıdığı korumayı sağlamalarını
düzenlemiştir. Böylelikle marka hakkında vatandaşlık değil tescil ilkesi öne çıkmıştır. Üye olmayan
ülkelerin vatandaşları için de üye ülkelerde ikamet ediyor olmak ya da sanayi veya ticari kuruluşa sahip
olmak, korumadan yararlanmak için yeterli kılınmıştır.
Sözleşmenin temeli eşitlik ilkesi ile rüçhan hakkı (öncelik hakkı) temeline dayanmakta (m.4) ve
Sözleşmeye taraf olan ülkelerin sınai mülkiyet alanında kendi vatandaşlarına yaptığı uygulamaları diğer
ülke vatandaşlarına veya o ülkede ikamet edenlere veya işletmeye sahip olanlara ayrım yapmaksızın
uygulama yükümlülüğünü getirmektedir. Sözleşmede öngörülen ve sınai mülkiyet açısından büyük önem
taşıyan rüçhan hakkı sayesinde ise üye ülkelerden birinde tescil başvurusunda bulunan hak sahibi
markalarda ve endüstriyel tasarımlarda 6 ay, patent ve faydalı modelde 1 yıl içinde üye başka ülkelerde
başvuruda bulunabilir. Bu süre içinde başka başvuru sahipleri varsa rüçhan hakkı sahibinin önceliği kabul
edilir.
Sözleşme patentin bir ülkede reddedilmesi, iptali ya da son verilmesi nedeniyle başka ülkede bu
nedenle iptal ya da reddedilemeyeceğini ve sonlandırılamayacağını da düzenlemiştir.

Patent İşbirliği Sözleşmesi (Patent Cooperation Treaty, PCT)


Patent İşbirliği Sözleşmesi(PCT)’nin amacı, aynı buluşun korunması için dünya ölçüsünde yapılan patent
başvurularının ve bu başvuruların incelenmesinin ortaya çıkarmış olduğu zorlukları gidermektir. Yani, tek
bir uluslar arası patent başvurusu ile dünya ölçüsünde buluşun korunmasının sağlanmasını
kolaylaştırmaktır. PCT sözleşmesine üye ülkelerden birinde ikamet eden veya o ülkenin vatandaşı olan
kimse, uluslar arası patent başvurusu yapma hakkına sahiptir.
Uluslar arası patent başvurusu, PCT kabul ofisi olarak görev yapacak olan ulusal patent ofisi
aracılığıyla (Türkiye’de Türk Patent Enstitüsü kabul ofisi olarak görev yapmaktadır) veya WIPO-Uluslar
arası Bürosu aracılığıyla yapılabilmektedir. Uluslar arası patent başvurusu, belirlenen PCT üyesi ülkelerin
tümünde bir ulusal patent başvurusu etkisine sahiptir. Uluslar arası başvurunun yapıldığı üye devletin
patent dairesi uluslar arası başvuru prosedüründe başvuru kurumu adını alır. Uluslar arası başvuru hangi
üye devlette yapılmışsa başvuruda o ülkenin dili veya onun izin verdiği dil kullanılır. Başvuruyu yapan
kişi, başvuru kurumuna, hangi üye devletlerde patent almak istediğini de bildirir. Böylelikle tek
başvuruyla birden fazla ülkede koruma sağlanmaktadır.
Yapılacak inceleme sonucunda verilecek patent, 20 yıl süreyle koruma sağlar ve koruma istenen
ülkelerde o ülkelerin ulusal mevzuatına göre patent almış gibi korumadan yararlanırlar. Türkiye bu
sözleşmeye 1996’dan itibaren taraf olmuştur.

Avrupa Patent Sözleşmesi


1973 yılında imzalanıp 1977 yılında yürürlüğe giren Avrupa Patent Sözleşmesi’ne Türkiye 1 Kasım 2000
tarihinde taraf olmuştur. Sözleşmenin amaçları, buluşların korunması konusunda Avrupa devletleri
arasındaki işbirliğini güçlendirmek, üye ülkelerde patentlerin tescilinin tek bir prosedürle sağlanması, üye
ülkelerde verilen patentler için standart kuralların oluşturulmasıdır.
Avrupa Patent Sistemi taraf ülkeler adına tek bir merkezden patent verilmesi, verilen bu patentlerin
taraf ülkelerde geçerli olması ve ihtilafların da tek bir merkezden çözümlenmesini sağlayan sistemdir.
Avrupa Patenti başvurusu ile ilgili tüm işlemler Avrupa Patent Ofisi tarafından yürütülmektedir.

137

 
FAYDALI MODEL
Küçük buluş ve küçük patent diye anılan faydalı model, basit formüllere ve ilkelere dayanan, bazı
gereksinimlere cevap veren, teknik çözümler olarak tanımlanmaktadır. Mesela, ayak tabanının çökme
noktalarına göre imal edilmiş bir terlik; bütün bir sayfanın altına konulup okunabileceği bir büyüteç;
pencereyi istenilen aralıkta tutan bir çelik panel; otomobiller için anahtarsız, uzaktan kumandasız,
butonsuz giriş-çıkış sistemi; portatif koltuk; plastik ışıklı taksi reklam panosu, teleskopik elektrik direği
gibi. Faydalı model sadece üründe olur, usulde faydalı model belgesi alınamaz.
Türkiye’de faydalı model PatKHK’de yer alan özel hükümlerle korunmaktadır. PatKHK’nun “faydalı
model belgeleri” başlığını taşıyan onbirinci kısımda, faydalı modellere özgü bazı düzenlemelere yer
vermiş ve bunun dışında da patenti düzenleyen bazı maddelerin faydalı modellere de uygulanacağını
belirtmiştir. PatKHK m.166, faydalı model belgelerine ilişkin açık bir hüküm bulunmadığı ve faydalı
model belgelerinin özelliği ile çelişmediği takdirde patentler için öngörülen hükümlerin faydalı modeller
için de uygulanabileceği düzenlemesini getirmiştir.
Patent konusu buluşların taşıması gereken bazı nitelikleri, faydalı model belgesi verilecek buluşların
da taşıması gereği vardır. Yeni olan ve sanayiye uygulanabilen buluşların faydalı model belgesi
verilerek korunabileceği düzenlenmiştir (PatKHK m.154). Buluşun tekniğin bilinen durumunu aşmış
olması koşulu aranmamıştır. Faydalı model başvurusuna konu olan buluş başvuru tarihinden önce,
Türkiye içinde veya dünyada herkesin ulaşabileceği şekilde yazılı olarak veya başka bir yolla açıklanmış
veya yöresel veya ülke çapında kullanılmış ise yeni değildir. Buluş, tarım dahil sanayinin herhangi bir
dalında üretilebilir veya kullanılabilir nitelikte ise, sanayiye uygulanabilir olduğu kabul edilir.
Patent verilemeyecek konular ve buluşların yanı sıra usuller ve bu usuller sonucunda elde edilen
ürünler ile kimyasal maddeler hakkında faydalı model belgesi verilmez.

Hakkın Korunması
Faydalı modelin tescili için TPE’ye başvurulur. Faydalı model belgesi başvurusu yapılabilmesi için
gerekli olan belgeler, başvuru dilekçesi dışında patent başvurusunda gerekli olan belgelerle (tarifname,
istem/istemler, özet, resimler, başvuru ücretinin ödendiğini gösterir belge) aynıdır. Başvuru sırasında
faydalı model belgesi talep edildiği açıkça belirtilmelidir. Faydalı model başvurusu sahibi talep etmediği
takdirde, patent başvurularında düzenlenen tekniğin bilinen durumu ile ilgili araştırma raporu
düzenlenmez. Faydalı model koruma süresi 10 yıl olup, bu süre uzatılamaz.
Patent başvurusu faydalı model başvurusuna dönüştürülebileceği gibi, faydalı model başvurusu da
patent başvurusuna dönüştürülebilir. Dönüştürme talebi, TPE’nin faydalı model belgesi verilmesine
ilişkin kararından önce yapılmalıdır TPE’nin faydalı model belgesinin verilmesine ilişkin kararından
sonra, patent başvurusuna dönüştürme istenemez. Faydalı model başvurusun patent başvurusuna
dönüştürülmesi ile faydalı model başvurusu geçersiz kalır ve başvuru patent başvurusu olarak işlem
görür. Başvurunun patent başvurusuna değiştirilmesi halinde, incelemeli patent tercih ediliyorsa, artık
incelemeli patente ilişkin süreler geçerli olacaktır. Ancak aynı buluş için hem patent hem de faydalı
model belgesi alınamaz. Faydalı model endüstriyel tasarım olarak da tescil edilebilir. Bu durumda faydalı
model Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (EndTasKHK)
hükümleri ile de korunur.
Faydalı model başvurusu ve belgesi devredilebilir, mirasla geçebilir, haczedilebilir, rehnedilebilir,
hapis hakkına konu olabilir. Faydalı model sahibi patent sahibine sağlanan korumadan yararlanır.

Buluş sahibi, buluşunu faydalı model olarak Türk Patent Enstitüsü’ne


tescil ettirmiş ve faydalı model belgesi almıştır. Daha sonra buluşunun talep görmesi
üzerine koruma süresini uzatmak amacıyla aynı buluşun patent olarak tescili için
Enstitü’ye başvurmuştur. Talebi Türk Patent Enstitüsü tarafından kabul edilebilir mi?

138

 
ENDÜSTRİYEL TASARIM
Tasarım görünümdür. Bu, bir ürünün veya ürün parçasının; ürün üzerindeki süslemenin çizgilerinin,
renklerinin, dokunun, malzemenin, esnekliğin ve bunun gibi insan duygularıyla algılanabilen unsur ve
özelliklerin; bunların tamamının veya bir kısmının bileşiminin ya da takımının görünümüdür. Türkiye’de
tasarımlar 554 sayılı Endüstriyel Tasarımlar Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (EndTasKHK)( RG.
27.6.1995, S.22326) ile ilk defa koruma kapsamına alınmışlardır. EndTasKHK m.3/1(a)’e göre tasarım;
“bir ürünün tümü veya bir parçası veya üzerindeki süslemenin, çizgi, şekil, biçim, renk, doku, malzeme
veya esneklik gibi insan duyuları ile algılanan çeşitli unsur ve özelliklerinin bütünü” olarak
tanımlanmıştır.
Tasarımlar, estetik ve işlevsel tasarımlar diye iki gruba ayrılır. Estetik tasarımlar sadece duygulara,
özellikle görme duygusuna hitap eder, bir ipek kadın kumaşı üzerindeki motifler gibi. İşlevsel tasarımlar
ise bir ihtiyaca cevap verir. Örneğin, ütü masası gibi. Çoğu kez iki işlev bir aradadır. EndTasKHK her iki
tasarım türünü de kapsayıp korumaktadır Bir tasarım bir marka olarak da kullanılabilir. Mesela, İş
Bankasının logosu.
Tasarım üzerindeki hakkın özelliği onun birkaç fikri mülkiyet konusunun alanı içine girebilmesidir.
Bir faydalı model aynı zamanda tasarım olarak da tescil edilebilir (PatKHK m.169). Bu durumda
EndTasKHK hükümleri uygulanır. EndTasKHK çerçevesinde tasarım olarak sağlanan koruma, FSEK’de
aranan şartların gerçekleşmesi halinde, tasarımın eser olarak da korunmasına mani oluşturamaz
(EndTasKHK m.1). Ambalajlar, logolar, işaretler ve her türlü şekiller bir taraftan tasarım diğer taraftan da
marka olabilir ve hem EndTasKHK hem de Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname’ye (MarKHK) göre korunabilirler. Tasarımların endüstriyel model ve resim olarak
kullanılmaları onların eser olmalarını engelleyemez. Ayrıca FSEK’in 2. maddesinde “endüstri, çevre ve
sahne tasarımları” ilim ve edebiyat eseri sayılmıştır.

Tasarımların Korunma Amacı


EndTasKHK’nın amacı, tasarımların korunmasını, rekabet ortamının oluşturulmasını ve sanayinin
gelişmesini sağlamaktır (EndTasKHK m.1). Bu hükme dayanarak, tasarım korumasıyla, bir yandan
tasarımcının teşviki ve ödüllendirilmesi sağlanırken, diğer yandan rekabetin düzgün işlemesi ve Türk
sanayinin gelişmesinin amaçlandığı söylenebilir.Tasarım koruması, bir yandan taklidin önüne geçmeli ve
tasarıma yatırımı teşvik etmeli, diğer yandan da yenilik yapmaya engel olmamalı ve rekabeti bertaraf
etmemelidir.

Koruma Kapsamındaki Tasarımlar ve Koruma Koşulları


Tasarımların korunması için yeni ve ayırt edici niteliğe sahip olmaları gerekir (EndTasKHK m.5). Bir
tasarımın aynısı, başvuru tarihinden önce dünyanın herhangi bir yerinde kamuya sunulmamış ise o
tasarım yeni sayılır. Sadece küçük ayrıntılarda farklılık gösteren tasarımlar aynı kabul edilir
(EndTasKHK m.6). Yeniliğin, tasarımı benzerlerinden ayıracak ölçüde olması gerekli ve yeterlidir. Bir
tasarımın bilgilenmiş kullanıcı üzerinde bıraktığı genel izlenim ile diğer bir tasarımın böyle bir
kullanıcıda bıraktığı genel izlenim arasında, belirgin bir farklılık varsa o tasarım ayırt edici niteliğe
sahiptir (EndTasKHK m.7). Ayırt edici nitelik incelemesi, bir kalite testi olmayıp farklılık testidir.
Endüstriyel tasarım koruması sağlanamayacak tasarımlar, genel ve özel olarak tanımlanmıştır. Genel
olarak kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı tasarımlar, koruma kapsamı dışındadır. Diğer koruma dışı
kalan tasarımlar, EndTasKHK’nın 10. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;
• Teknik fonksiyonun gerçekleşmesinde tasarımcıya tasarıma ilişkin özellik ve unsurlarda hiçbir
seçenek özgürlüğü bırakmayan tasarımlar koruma kapsamı dışındadır.
• Tasarlanan veya tasarımın uygulandığı ürünü başka bir ürüne, mekanik olarak monte edebilmek
veya bağlayabilmek için ancak zorunlu biçim boyutlarda üretilebilen tasarımlar koruma kapsamı
dışındadır.

139

 
Ancak bu sayılanlara istisna getirilerek “farklı veya eş birimlerden oluşan modüler bir sistemde bu
birimlerin birbirleriyle sonlu veya sonsuz çeşitli birimlerde bağlantı kurmasını sağlayan tasarımlar”
koruma kapsamına alınmıştır.

Tasarımların Koruma Süresi ve Tasarım Sahibinin Hakları


Tasarım sahibi kural olarak tasarımcı veya onun halefleridir. Birden çok kişinin geliştiridiği tasarımlarda
hak, kural olarak bu kişilerin tamamına ait olup bu kişiler tasarıma müştereken maliktir. Tasarımcı ile
tasarım sahibi farklı kişiler olabilir. İşçi, memur ve hizmetli gibi çalışanlar tarafından işin gereği ve
işverenin talimatları doğrultusunda geliştirilen tasarımların sahibi işverendir. (EndTasKHK m.14).
Türkiye’de tasarımların tescili için yetkili merci Türk Patent Enstitüsü’dür. EnsTasKHK m.26’da
belirtilen unsurlarla başvuruda bulunulur ve başvuru tarihi kesinlik kazanan tasarım başvurusu tasarım
siciline kayıt edilir. Tescilli tasarımlar EndTasKHK’ya , tescilsiz tasarımlar genel hükümlere (5846
FSEK, Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu) tabidir.
Tescilli tasarımların koruma süresi başvuru tarihinden itibaren 5 yıldır. Ancak bu süre beşer yıllık
dönemler halinde yenilenmek suretiyle 25 yıla kadar uzatılabilir.
Tescilli tasarım sahibi tasarım üzerinde tekel niteliğinde haklara sahiptir (EndTasKHK m.17).
Tasarımcı ve tasarımın sahibi aynı kişi ise bu kişinin tasarım üzerinde mali ve manevi hakları vardır.
Tasarımcıya tanınan tek manevi hak adın belirtilmesi hakkıdır. Tasarım sahibi mali haklara sahip
olduğundan koruma süresi içerisinde üçüncü kişiler tasarımcı veya haleflerinin izni olmaksızın, söz
konusu tasarımı veya tasarımın uygulandığı ürünün aynısını veya benzerlerini üretemez, satamaz, ithal
edemez, sözleşme yapmak üzere icapta bulunamaz, ticari amaçla kullanamaz veya bu amaçla elde
bulunduramaz, depolayamaz, ürünü nereden ve nasıl elde ettiklerini bildirmekten kaçınamaz. Lisans
sahipleri lisans hakkını genişletemez ve izinsiz olarak bu hakkını başkasına devredemez (EndTasKHK
m.17). Bu hakların gaspı halinde gaspın başvuru aşamasında olması durumunda gerçek hak sahibi, hak
sahipliğinin kendisine devrini talep edebileceği gibi EndTasKHK’de yazılı diğer haklarını
kullanabilecektir. Gaspa yönelik açılacak davaların, gaspı oluşturan tasarımın ilanından itibaren iki yıl,
kötü niyet halinde ise koruma süresinin bitimine kadar açılması zarureti vardır.
Tasarım hakkı üzerinde haciz ve rehin işlemleri yapılabilir, devir ve miras yoluyla intikal edebilir,
ölüme bağlı tasarrufta bulunulabilir.

Tescil edilmemiş tasarımda, tasarımcının izni olmaksızın tasarımın


uygulandığı ürünü üretip satan kişilere karşı ne yapılabilir?

Tasarımların Uluslar Arası Tescili


Tasarımların uluslar arası tescili ve korunmasına yönelik hükümler içeren uluslararası sözleşmeler daha
önceki konularda bahsedilen Paris Sözleşmesi, Bern Sözleşmesi ve TRIPs’dir. Bu sözleşmeler ile fikri
mülkiyet hakları uluslar arası boyut kazanmıştır. Bunların yanında tasarımların uluslar arası
sınıflandırmasına yönelik Locarno Sözleşmesi ve tasarımların tescili ve korunmasına yönelik usulü
düzenlemeler içeren Lahey Sözleşmesi önem arzeden uluslar arası sözleşmelerdendir.

MARKA
Türk hukukunda markalara ilişkin temel düzenleme 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamedir. (MarKHK) (R.G. 24.6.1995 S.22326)
556 Sayılı MarKHK m.5/I’e göre marka, bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal
ve hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla,kişi adları dahil özellikle sözcükler, şekiller, harfler,
sayılar, malların biçimi veya ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade
edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işarettir.

140

 
Marka olarak kullanılacak işaretin iki unsuru bulunmalıdır. Birincisi, bir işletmenin mal ya da
hizmetlerini diğerlerinkinden ayırt etme gücünün bulunması gerekir. Bu niteliğe sahip olmayan işaretler
örneğin kolonya şişesi üzerinde yer alan “kolonya” sözcüğü, marka olamaz. İkincisi, marka çizimle
görüntülenebilmeli veya benzer şekilde ifade edilebilmelidir.

Marka Türleri
Tescil edilebilecek marka türleri şunlardır:
Ticaret markası, bir işletmenin imalatını ve/veya ticaretini yaptığı malları başka işletmelerin
mallarından ayırt etmeye yarayan işarettir(MarKHKY m.8)
Hizmet markası, bir işletmenin hizmetlerini diğer işletmelerin hizmetlerinden ayırt etmeye yarayan
işarettir(MarKHK m.5/I). Bankacılık, sigortacılık, turizm, sağlık, taşıma, danışmanlık, otelcilik, eğitim
gibi alanlarda çalışan işletmelerin malları yoktur, fakat hizmetleri vardır. Hizmet işletmelerinin
hizmetlerini tanıtmak için kullandıkları markalara hizmet markaları denir. Bir marka, bir gerçek veya
tüzel kişiye ait olup o markanın sağladığı haklar sadece bir kişiye aitse böyle markalara bireysel (ferdi)
marka denilir.
Garanti markası, marka sahibinin kontrolü altında birçok işletme tarafından o işletmelerin ortak
özelliklerini, üretim usullerini, coğrafi menşelerini ve kalitesini garanti etmeye yarayan işarettir
(MarKHKY m.7). Örneğin, Uluslar arası Yün Birliğine ait Woolmark ve Türkiye’de TSE markaları gibi.
Ortak marka, üretim veya ticaret veya hizmet işletmelerinden oluşan, bir grubun mal ve hizmetlerini
diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayırt etmeye yarayan işarettir (MarKHKY m.6, MarKHK
m.55/I).
Bu marka türlerinin yanı sıra bir de tanınmış marka vardır, fakat tanınmış marka tanımına yasal
düzenlemelerde yer verilmemiştir.Tanınmış marka, mal veya hizmetlerle ilgili korumanın sağlanacağı
alanda, markanın tanıtımı sonucunda kazanılan sadece o markayı taşıyan mal ya da hizmetlerle ilgili
çevre için değil, bu çevre dışında, o mal ya da hizmetle ilgisi olmayan kişilerce de bilinen marka olarak
tanımlanmaktadır. T.C. Türk Patent Enstitüsü tarafından tanınmış marka sayılan markalardan bazıları
şunlardır: Vestel, Özdilek, Taç, Arçelik, Uludağ, Microsoft ve İpana.

Marka Olarak Tescil Edilemeyecek İşaretler


Bir işaretin marka olabilmesi için bazı özelliklere sahip olması gerekir. Aşağıda yazılı işaretler marka
olarak tescil edilemez (MarKHK m.7) :
• Çizimle görüntülenemeyen veya benzer biçimde ifade edilemeyen, baskı yoluyla
yayınlanamayan ve çoğaltılamayan bir işaretin marka olarak tescili mümkün değildir.
• Daha önce tescil başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya ayırdedilemeyecek kadar aynı olan
markalar da tescil olunamaz.
• Ticaret alanında tür, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer,coğrafi kaynak belirten veya malların
üretildiği, hizmetlerin yapıldığı zamanı gösteren veya mal ve hizmetlerin diğer karakteristik
özelliklerini belirten işaret ve adlandırmaları münhasıran veya esas unsur olarak içeren markalar
da tescil olunamazlar.Örneğin eşyanın halini bildiren “lüks” sözcüğü marka olamaz.
• Ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek, sanat veya ticaret gurubuna
mensup olanları ayırdetmeye yarayan işaret ve adlar da marka olarak tescil olunamaz. Örneğin
bakkal, kasap gibi sözcükler marka olarak kullanılamaz.
• Malın özgün doğal yapısından ortaya çıkan veya belli bir teknik sonucun elde edilebilmesi için
zorunlu olan ya da mala asli değerini kazandıran şekiller de marka olarak tescil olunamaz.
• Mal veya hizmetin niteliği, kalitesi veya üretim yeri, coğrafi kaynağı gibi konularda halkı
yanıltacak markalar tescil olunamaz. Örneğin, diamalt markası, bu markayı taşıyacak ürün
içinde malt maddesi bulunmadığından tescil olunamaz.

141

 
• Dini değerleri ve sembolleri içeren işaretler marka olamaz.

• Kamu düzenine ve genel ahlaka aykırı işaretler marka olarak tescil olunamaz.
• Yetkili mercilerden kullanmak için izin alınmamış ve dolayısıyla Paris Sözleşmesinin 2nci
mükerrer 6ncı maddesine göre birlik ülkelerine ve bunların üyesi oldukları milletlerarası
kuruluşlara ait işaretler marka olarak tescil edilemez.
• Paris Sözleşmesinin 2nci mükerrer 6ncı maddesi kapsamı dışında kalan ancak, kamuyu
ilgilendiren, tarihi, kültürel değerler bakımından halka malolmuş ve ilgili mercilerin tescil izni
vermediği diğer armalar, amblemler veya nişanları içeren işaretler marka olarak tescil edilemez.

• Paris Sözleşmesine göre sahibi tarafından izin verilmeyen tanınmış markalar tescil edilemez.

Türkiye’de mobilya imalatı ve satımı işiyle uğraşan A, markasını


“Oyma mobilya” olarak tescil ettirmek istemektedir. Türk Patent Enstitüsü talebi
reddetmiştir, sizce karar doğru mudur?

Markanın Tescili
Markanın, 556 sayılı MarKHK’nın sağladığı korumadan yararlanabilmesi için TPE’ye tescil ettirilmiş
olması gerekmektedir. Marka korumasından yararlanacak kişiler TC sınırları içerisinde ikametgahı olan
veya sınai veya ticari faaliyette bulunan gerçek veya tüzel kişiler veya Paris Sözleşmesi yahut Dünya
Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması hükümleri dahilinde başvuru hakkına sahip kişilerdir. Ayrıca
MarKHK kapsamına girmemekle birlikte, kendi ülkesinde Türk vatandaşlarına koruma sağlayan yabancı
ülkelerin vatandaşları da, karşılıklılık ilkesi çerçevesinde Türkiye’de marka korumasından yararlanabilir.
MarKHK m.23’de belirlenen unsurları taşıyan başvurularda eksiklik görülmesi halinde başvuru
sahibine tamamlaması için süre verilir. Eksiklik görülmemesi halinde başvuru TSE’ye verildiği anda
kesinleşir, eksikliklerin usulüne uygun olarak süresi içinde giderilmesi halinde ise başvuru yayınlanır ve
bu tarihte kesinleşir. Bu eksikliklerin dışında süresi içinde itiraz yapılmadığı veya yapılıp kesin olarak
reddedildiği takdirde ise TPE tarafından marka tescili yapılarak başvuru sahibine Marka Tescil Belgesi
verilir.
Tescil edilmiş markanın koruma süresi on yıldır. Bu süre onar yıllık süreler halinde yenilenebilir.
Koruma süresinin bitiminden itibaren altı aylık süre içerisinde yenileme talebinde bulunulmadığı takdirde
marka hükümsüz sayılır. Tescilli marka sahibi markasını kullanmakla yükümlüdür. Tescilden itibaren beş
yıl içerisinde, haklı bir neden olmaksızın kullanılmaması veya bu kullanıma beş yıl kesintisiz ara
verilmesi halinde marka iptal edilir.
Tescilli marka başkasına devredilebilir, miras yolu ile intikal edebilir, kullanma hakkı konusu olabilir,
yani lisans verilebilir, rehin edilebilir, üzerinde hapis hakkı tesis edilebilir, haczedilebilir.

Marka Sahibinin Hakları


Marka sahibinin marka üzerindeki hakkı mutlak nitelikte bir haktır. Dolayısıyla, marka sahibi hakkını,
marka hakkını ihlal eden herkese karşı kullanabilir. Tescilli markanın sahibi, tescil kapsamına giren mal
ve hizmetlerle ilgili olarak aynı markanın üçüncü kişiler tarafından kullanılmasını yasaklayabileceği gibi
tescil kapsamına giren mal ve hizmetlerin aynı veya benzerleri için tescilli marka ile karıştırılması
ihtimali bulunan aynı veya benzeri bir işaretin kullanılmasına da engel olabilir. Markanın tanınmış bir
marka olduğu hallerde ise marka sahibi, tescilli markasının aynının veya benzerinin, farklı mal ve
hizmetler için de kullanılmasını yasaklayabilir. Bunun için, kullanılacak aynı veya benzeri işaretin tescilli
markanın itibarından dolayı haksız avantaj elde edilmesine yol açacak veya tescilli markanın ayırt edici
karakterine zarar verecek nitelikte olması koşulu aranır (MarKHK m.9/I, c).
Tescilli marka sahibi, MarKHK 9/I. Maddesi ile kendisine tanının hakka dayanarak markanın aynı
veya benzeri olan bir işaretin mal veya ambalajı üzerine konulmasına, bu tür işareti taşıyan mal ve
hizmetin piyasaya sürülmesine, bu amaçla stoklanmasına, işareti taşıyan malın ihraç ya da ithaline ve
142

 
işaretin, işletmenin iş evrakı ya da reklamlarında kullanılmasına engel olabilir (MarKHK m.9/II). Tescilli
marka sahibi ayrıca, markasının tescilli olduğu belirtilmeden bir sözlük, ansiklopedi veya bir başka
başvuru eserinde jenerik ad izlenimi verecek şekilde yayımlanması durumunda yayımcıdan, yayımın
sonraki ilk sayısında yanlışlığın düzeltilmesini, başka bir deyişle markanın tescilli olduğunun
açıklanmasını isteme hakkına da sahiptir (MarKHK m.10).
Tescilli marka sahibinin, markanın aynının veya benzerinin sonradan başka bir kişi adına tescil
ettirilmek istenmesi halinde bu tescile itiraz etme hakkı da vardır.
Tescilli marka sahibinin markayı kullanma konusundaki mutlak hakkı, markayı taşıyan malların
kendisi ya da izin verdiği kişiler (lisans alan gibi) tarafından piyasaya sunulması ile son bulabilir. “Marka
tescilinden doğan hakların tüketilmesi” olarak isimlendirilen bu ilke uyarınca, markayı taşıyan malların
marka sahibi tarafından (ya da onun iznine dayanarak hareket eden üçüncü kişilerce ) piyasaya
sunulmasından sonra marka sahibi, marka hakkına dayanarak bu malların el değiştirmesine ve markanın,
bu mallarla ilgili reklamlarda kullanılmasına engel olamaz. Ancak marka sahibinin, malın, piyasaya
sunulmasından sonra üçüncü kişiler tarafından değiştirilerek veya kötüleştirilerek ticari amaçla
kullanılmasına engel olma yetkisi devam eder.

Markaların Uluslar Arası Tescili


Markaların uluslar arası tescili, 1891 tarihli Markaların Uluslar arası Tesciline İlişkin Madrid Anlaşması
ve 1989’da kabul edilip, 1 Aralık 1995’te yürürlüğe giren Madrid Anlaşmasına İlişkin Protokol tarafından
düzenlenmiştir. Türkiye, Markaların uluslar arası tesciline olanak sağlayan Madrid Anlaşması ile İlgili
protokole 01.01.1999 tarihinden itibaren katılmıştır. Madrid Sisteminin amaçları; markaların tek bir
başvuru yapılarak ve tek bir dil kullanılarak birden fazla ülkede(Protokol’e taraf ülkelerde) uluslar arası
tescilini sağlamak ve marka tescil edildikten sonra yapılacak olan değişikliklerin tek ve basit bir işlem
aracılığıyla Uluslar arası sicile kaydedilmesini sağlamaktır.
Uluslar arası tescil için başvuru, Madrid Protokolü’ne taraf olan bir ülkede gerçek ve etkin sınai veya
ticari bir kuruluşu olan veya o ülkede yerleşik olan veya o ülkenin tâbiyetinde olan bir gerçek veya tüzel
kişi tarafından yapılabilir. Madrid Birliği içerisinde olmayan bir ülkede, marka koruması da sağlanamaz.
Uluslar arası marka tescil işlemleri, Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü bünyesinde oluşturulan Uluslar
arası Büro tarafından yürütülmektedir. Uluslar arası marka başvurusu Uluslar arası Büro’ya menşe ofis
(Türkiye’de Türk Patent Enstitüsü) aracılığıyla yapılmalıdır. Uluslar arası Büro’ya doğrudan yapılan
başvuru usulüne uygun olarak yapılmamış kabul edilerek, başvuru sahibine iade edilecektir. Uluslar arası
başvuruda marka korumasının istendiği ülkeler belirtilmelidir. Marka menşe ofis tarafından tescil
edildikten veya tescil için başvuru yapıldıktan sonra, marka sahibi koruma istediği anlaşmaya taraf
ülkelere, ortak bir dil, standart bir form ve ücret ödeyerek başvuru yapabilmektedir. Protokole göre
uluslar arası tescil iptal edilse bile, bu tesciller ülke bazında ilk başvuru esas alınarak ulusal tescile
çevrilebilecektir. Menşe ofise başvuru tarihi uluslar arası başvuru tarihidir. Uygun başvuru yapıldığı
takdirde başvuru tarihi aynı zamanda uluslar arası tescil tarihi olarak uluslar arası sicile kaydedilir.
Uluslar arası başvuru menşe ofis tarafından eksiksiz olarak ve süresi içerisinde uluslar arası Büro’ya
gönderilir ise Uluslar arası Büro, başvuruyu Uluslar arası Sicile kaydeder ve WIPO Gazetesi’nde
yayınlar. Daha sonra Uluslar arası Büro, marka korumasının talep edildiği ülkelere bildirimde bulunur.
Uluslar arası tescilli marka, menşe ofiste başvuru halinde bulunan veya tescil edilen esas markaya
uluslar arası tescil tarihinden itibaren beş yıl süreyle bağımlı kalır. Eğer bu beş yıllık süre içerisinde esas
markanın tescili iptal edilirse, uluslar arası marka tescili de iptal edilir. Beş yıllık süre sonunda uluslar
arası tescil, esas başvurudan veya esas tescilden bağımsız hale gelir. Uluslar arası marka tescili on yıl
süreyle korunur. Marka sahibi veya vekili tarafından onar yıllık sürelerle yenilenebilir.

ENTEGRE DEVRE TOPOĞRAFYALARI


Devre, bir komutun elektronik olarak algılanmasına olanak tanıyan düzenektir. Entegre devre ise, devre
öğelerinin ve bunlar arasındaki bağlantıların taban görevi yapan bir katman üzerinde ve tek bir birim

143

 
halinde oluşturulmasıyla elde edilen ve çok sayıda komutu yerine getirebilen devreler bütünüdür. Yonga
(çip),tabandaki katmanın adı olduğu halde, entegre devre yapısının tamamını ifade etmek için
kullanılmaktadır. Entegre devreyi oluşturan öğeler mikroskopik boyutlarda olduğundan, entegre devreler
mikroçip olarak da adlandırılırlar. Bilgisayarlar dahil olmak üzere tüm elektronik aygıtların ana kumanda
merkezini, diğer bir deyişle bu aygıtların beynini entegre devreler oluşturur. Entegre devreler
katmanlardan oluşur. Bunların yapısı yeryüzü şekillerine benzediği için, entegre devre tasarımlarına
topoğrafya adı verilmektedir. Fikri mülkiyet koruması, entegre devrelerin tasarımları üzerinde tanınır.
Entegre devre, önceleri ABD’de patent olarak korunmuştur.1958 yılında tamamlanan ilk entegre
devreyi 1959 yılında patent vererek korumaya başlayan ABD, kısa sürede elektronik endüstrisinin temeli
haline gelen entegre devrelerin topoğrafyalarına özel koruma sağlanmasına yönelik ilk düzenlemeyi 1984
yılında kabul etmiştir ve Yarı İletken Çip Koruması Kanunu çıkarılmıştır (Semiconductor Chip Protection
Act 1984). Avrupa’da koruma daha sonraki yıllarda başlamıştır. AET’de başlatılan mevzuat çalışmaları
sonucunda “Yarı İletken Ürünlerin Topoğrafyalarının Hukuken Korunması Hakkında 16.12.1986 tarihli
ve 87/54/EEC sayılı Konsey Direktifi” (Council Directive 87/54/EEC of 16 December 1986 on the legal
protection of topographies of semiconductor products, OJ. L.24, 27.1.1987) hazırlanmıştır. Bu iki öncü
düzenlemeyi takip eden dönemde Avrupa ulusal hukuklarında da entegre devre topoğrafyalarına özel
koruma sağlayan düzenlemeler kabul edilmeye başlanmıştır.
Türk Hukukunda entegre devre topoğrafyası hakkı, 2004 yılında yürürlüğe giren 22.04.2004 tarih ve
5147 sayılı Entegre Devre Topoğrafyalarının Korunmasına İlişkin Kanun (EDTK) ile tanınmıştır. EDTK
m.2 hükmünde verilen tanıma göre, “entegre devre, elektronik bir işlevi veya bunun gibi diğer işlevleri
yerine getirmek üzere tasarlanmış, en az bir aktif elemanı olan ve ara bağlantılarından bir kısmının ya da
tümünün bir parça malzeme içerisinde ve/veya üzerinde bir araya getirilmiş ara veya son formdaki bir
ürünü” ifade eder. Entegre devre topoğrafyası ise, “Entegre devreyi oluşturan tabakaların üç boyutlu
dizilimini gösteren, üretim amacıyla hazırlanmış ve herhangi bir formatta sabitlenmiş görüntüler dizisi
olup, her görüntü entegre devrenin üretiminin herhangi bir aşamasındaki yüzeyinin tamamının veya bir
kısmının görünümünüdür” (EDTK m.2).
Entegre devre topoğrafyalarının hukuki korumadan yararlanabilmesi için orijinal nitelikte olması ve
TPE’ye tescil edilmesi gerekmektedir. Bir entegre devre topoğrafyası, tasarlayıcısının kendi fikri çabası
sonucu ortaya çıkmış ve tasarlama sırasında entegre devre üreticileri ve entegre devre topoğrafyası
tasarlayıcıları arasında bilinmiyorsa orijinal sayılır (EDTK m.5/I). Bilinen elemanların ve ara
bağlantıların düzenlenmesinden oluşan bir entegre devre topoğrafyası, bütün olarak ele alındığında, bir
araya getirilmiş şekli bakımından orijinallik şartını taşıyorsa korumadan yararlanır (EDTK m.5/II).
Entegre devre topografyası gizlilik gerektiren haller dışında, ticari olarak kullanılmamışsa ve
tasarlandığı tarihten itibaren onbeş yıl içerisinde Enstitüye tescil için başvurulmamışsa entegre devre
topoğrafyasını koruma hakkı talep edilemez (EDTK m.6/III). Tescil talebinde bulunmaya yetkili kişi,
patent ve tasarım haklarında olduğu gibi, gerçek tasarımcı veya onun hukuki halefleridir (EDTK m.7/I).
Entegre devre topoğrafyası üzerindeki hakkın süresi, piyasaya sürülme tarihinden itibaren en geç iki yıl
içinde tescil için başvurunun yapılmış olması koşuluyla, entegre devrenin hak sahibi ya da onun izni ile
başkası tarafından yurt içinde ya da dışında piyasaya sürüldüğü tarihten itibaren on yıldır; piyasaya sürüm
gerçekleşmemiş ise on senelik süre başvuru tarihinden itibaren hesaplanır (EDTK m.6/I, II).
Hak sahibi entegre devre topoğrafyası üzerindeki hakkını serbestçe kullanabilir, kullandırabilir,
devredebilir, hakkından feragat edebilir. Hak sahibi hakkının ihlaline karşı, hakkını ihlal suretiyle elde
edilmiş topoğrafya hakkının hükümsüzlüğünü ileri sürebilir (EDTK m.19/I) ya da gasp davası açarak
yetkisiz kimse tarafından yapılmış başvurunun veya kazanılmış topoğrafya hakkının kendisine devrini
(tescilin yayınlanmasından itibaren üç yıl içinde) talep edebilir (EDTK m.25). İzinsiz kullanımın
doğurduğu etkilerin giderilmesini ve uğradığı zararın tazminini talep edebilir.

144

 
KNOW-HOW VE TİCARİ SIR
Know-How
Know-how kavramı, tamamen uygulama tarafından geliştirilmiş ve ilk defa ABD’de ortaya çıkmıştır.
Know-how terimi, nasıl yapıldığını bilme anlamına gelen “know, how to do it” cümlesinin kısaltmasıdır.
Kavram daha sonra kıta Avrupası hukuk sistemlerinde de aynı isimle kullanılmaya başlanmıştır. Uluslar
arası alanda know-how terimi genel kabul görmüş bir terimdir.
Know-how kavramı için farklı tanımlar bulunmaktadır. Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü’ne (WIPO) göre
know-how, sınai mülkiyet ile ilgili tekniğin kullanılmasına yarayan bilgi ya da üretim yöntemleridir. Türk
Rekabet Kurumunun 2002/2 nolu Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti Tebliğine göre know-how;
sağlayıcının tecrübe, denemeleri sonucu elde ettiği ve patentli olmayan, uygulamaya yönelik, gizli, esaslı
ve belirlenmiş bilgi paketi anlamına gelir.
Teknik alandaki bilgi ve deneyimler ile birlikte, teknik nitelik taşımasa dahi işletmenin yönetim ve
organizasyonuna ilişkin bilgiler, üretim, kalite, montaj, pazarlama ve reklam teknikleri, proje
uygulamaları, tasarımlar, hesaplamalar, formüller, maliyet-muhasebe ve müşteri yöntemleri de know-how
kapsamına girer. Know-how kapsamına girecek bilgiler kural olarak gizli olmalıdır. Sınırlı sayıdaki
kişiler tarafından bilinmeli ve gizli kalması yönünde işletme sahibinin iradesi ve ekonomik bir menfaati
bulunmalıdır. Bilgiye ihtiyaç duyan kimsenin emek, zaman ve para harcamadan elde edemeyeceği bilgi
ve deneyimler gizlilik niteliğine sahip kabul edilir.
Bir bilgi veya deneyimin know-how kapsamında değerlendirilebilmesi için devredilebilir olması
gerekir. Esas itibariyle gayri maddi nitelik taşıyan bilgi ve tecrübenin karşı tarafa nakledilmesinde maddi
araçlar kullanılır. Her türlü belgeler, fotoğraflar, mikro filmler, elektronik depolama araçları (hard diskler,
bilgisayar hafıza kartları, optik diskler vb) maddi araçların örnekleridir.

Ticari Sır
Bağımsız ekonomik bir değeri olan ve iktisadi faaliyetler sahibi lehine bir rekabet avantajı sağlayan, aleni
olmayan ve sahibinin gizli kalmasını istediği her türlü bilgi ticari sır olarak tanımlanmaktadır. Ticari
sırların kapsamı geniş olup, ticaret ile ilgili sırları, firmaya ait know-howları, müşteri listesi gibi bilgileri
ve sözleşmeleri, hatta açık hale gelmemiş fikirleri de içermektedir. Ticari sırlar, usule veya yasaya aykırı
bir tarzda kullanılmaya başlandığı zaman korunmaktadır.
Ticari sırrın unsurları; bilgiyi içermesi, ticari nitelikte olması, sır olması ve bilgi sahibinin sır olarak
saklama iradesinin bulunmasıdır.
Ticari sırrın konusunu bilgi oluşturur. Bilginin basit veya karmaşık olması, yazılı olması, yenilik
içermesi ve fiilen kullanılan bir bilgi olması zorunlu değildir. Buna karşılık bilginin doğru olması gerekir.
Ticari nitelik taşıyan bilgiler ticari sır olabilir. Ticari işletmeyi ilgilendiren bilgiler ticari nitelikte
kabul edilir. Yani bilginin konusu doğrudan ticari işletmenin kendisi veya işletmenin faaliyetlerine ilişkin
olmalıdır. Ticari nitelik taşımayan kişisel sırlar, bilimsel bilgiler veya devlet sırları, ticari sır kapsamında
korunmazlar.
Ticari sırdan bahsedebilmek için en önemli unsur, bilginin sır niteliğine sahip olmasıdır. Bu özellik
ticari sırrı, know-how’dan ayırır. Know-how’da bilginin gizli olması genel kuraldır, ancak sır niteliğine
sahip olmayan bilgilerde know-how kapsamına girebilir. Buna karşılık, sır niteliğine sahip olmayan bir
bilgi ticari sır korumasından yararlanamaz. Bilginin sır olmasından maksat, herkesçe bilinmemesi, önemli
zahmetlere katlanmaksızın normal yollardan kolaylıkla öğrenilmesinin mümkün olmamasıdır. Burada
önemli olan bilginin kamuya açıklanmamış olmasıdır.
Bilginin ticari sır olarak değerlendirilebilmesi için yalnızca gizli olması yeterli değildir, ayrıca bilgi
sahibinin bunu sır olarak saklama iradesine de sahip olması gerekir. Bilgi sahibinin bu yöndeki iradesi
açık veya örtülü bir şekilde belirtilebilir. Örneğin, işletme sahibinin çalışanlarla sır saklama yükümlülüğü
içeren sözleşmeler imzalaması bilginin açıkça sır olarak saklanmak istendiğinin göstergesidir. Bunun gibi
145

 
böyle bir sözleşme bulunmasa bile sır olarak nitelendirilen bilginin kullanıldığı işletmenin ilgili (örneğin,
üretim) bölümlerine sadece belirli kimselere giriş izni verilmiş olması, işletmenin bilgi veritabanına
belirli kimselerin erişim hakkının bulunması gibi durumlar da bilginin sır olarak saklanmak istendiğine
dair örtülü sır saklama iradesi olarak kabul edilebilir.
Ticari sır olan ek bilgi, eğer bir patentle bağlantılı bir bilgi ise anlaşmada sır olarak saklanma süresi
patentin süresi ile eş tutulabilir. Sunulan ek gizli bilgi, eğer kendi başına bir ticari kazanç kaynağı ise, onu
gizli tutacak önlemler alınabildiği ve eldeki koşullar buna olanak sağladığı sürece sonsuza kadar
saklanabilir.
Ticari sırların korunabilmesi için patent hukukunun gerektirdiği şartları karşılamasına gerek yoktur.
Bir içecek formülünün patentlenmesi mümkün değil iken, ticari sır olarak korunabilir, Örneğin, Coca-
Colanın formülü. Eğer bilgi ekonomik rant şeklinde şirkete farklı bir avantaj sunuyorsa ve gizli olarak
kaldığı sürece değerli olacaksa ticari sır olarak düşünülebilir. ABD’de Ticari Sır Yasasına göre bir
bilginin ticari sır olabilmesi için aşağıdaki üç kriteri karşılaması zorunludur:
1. Bilgi genel olarak bilinmemelidir.
2. Bilgi ekonomik değere sahip olmalıdır.
3. Ticari sır sahibi, bilginin gizliliğini korumak için gerekli önlemleri almış olmalıdır.
ABD Ticari Sır Yasasına göre, meslekleri nedeniyle sır saklama yükümlülüğü olan kişiler (işçiler,
avukatlar vb), sır saklama anlaşması imzalayan kişiler, hırsızlık yaparak sırrı ele geçirmiş kişiler,bilgiyi
açıklama hakkına sahip olmayan kişilerden elde eden kişiler, bilginin ticari sır olarak korunduğunu bilen
fakat hatayla öğrenen kişiler sahibinin yetkisi olmaksızın ticari sırdan yararlanamaz, kopyalayamaz ve
kullanamaz. Eğer ticari sır sahibi, ticari sırrın uygunsuz olarak açıklandığını veya çalındığını
düşünüyorsa, ticari sırrı kullanan kişilere karşı dava açabilir. Ticari sırrın haksız kullanımından dolayı
zarar görmüşlerse zararın tazminini isteyebilir. Örneğin, Kasım 2002’de Procter&Gamble, Potlach
Corporation’a dava açmıştır. Dava konusu, Potlach’ın, iki Procter&Gamble kağıt üretim uzmanını işe
almak suretiyle Charmin Kağıt peçete ve Bounty kağıt havlu üretimi için kullanılan ticari sır metodunu
çalmasıdır. Potlacah, büyük bir üreticidir ve Albertsons ve Safeway gibi zincir marketler için tuvalet
kağıdı, kağıt mendil, peçete ve kağıt havlular üretmektedir. Mart 2003’e kadar iki şirket ticari sırrı
saklama konusunda mahkemede bir anlaşmaya varmışlardır.

Know-How ve Ticari Sırrı Koruma Yöntemi


Know-how ve ticari sır bilgilerinin türüne ya da bunlara yasal koruma hakkı tanınmasına kısıtlama
getirilemez. Bu tür açıklanmamış bilgiler, verilmiş bir patent hakkı gibi, kişinin elinde yasal gerçekliği
olan bir tekel hakkı gibi korunabilir.
Kıta Avrupasında uygulanan hukuk sistemlerinde, know-how ya da ticari sırrın gizliliği yalnızca bu
konuda yapılan sözleşmelerde mevcut olan ilgili hükümlere dayanılarak korunmaktadır. İş yerinde
gizliliği koruma koşullarının düzenlenmesi, iş sahibinin alacağı akılcı ve etkin önlemler ön plandadır.
Gizli bilginin, değerli bir ticari sır olarak mahkemelerde dava konusu yapılabilmesi için bu sırrın iyi
korunduğuna dair önce mahkemenin inandırılması gerekmektedir. Ayrıntılı alınmış önlemlerde bir kusur
edilmemiş olmalıdır. Aksi halde mahkeme, gizliliğin ihlal edilmiş olduğu hükmüne varamaz.
Bir zamanlar sır olarak saklanan know-how, her ne şekilde olursa olsun bir kez açığa çıkarıldığı
zaman herkes tarafından serbestçe kullanabilir. Özellikle hızlı gelişen teknolojilerde, endüstri casusluğu
oldukça önemli bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden işyerlerinde en gelişmiş güvenlik
önlemleri alınmalı; teknik, elektronik aygıtlar kullanılarak, yeni ve gizli bilginin geliştirildiği, işlendiği
bölümler diğer çalışanlara ve ziyaretçilere kapalı tutulmalıdır.
Ticari bir kuruluşta gizli bilginin saklanmasında en önemli bir diğer adım, adı geçen işyerinde
çalışanların her biriyle ayrı ayrı, gizli bilginin saklanmasına ilişkin sözleşme yapılmasıdır. Böylece
çalışanlar, görevlerinin sınırlarını kesin olarak bilerek neyi hangi boyutta sır olarak saklamaları gerektiği
konusunda açık seçik bilgilendirilmiş olurlar.

146

 
Sözleşmelerin dışında, işyerinde belirli işlerin yapılması sırasında gizli bilginin nerede ve nasıl
korunması gerektiği, çalışanlara yazılı ve sözlü olarak sürekli uyarılar biçiminde belirtilmelidir. Ayrıca,
iyi niyetli çalışanların yanı sıra, kötü niyetli çalışanlara ve işyerine kasıtlı olarak bilgi hırsızlığı amacıyla
yaklaşan yabancılara karşı da sıkı önlemler alınmalıdır. İşyerinde sürekli görevi olmayanların, ancak özel
bir gizlilik sözleşmesi imzalayarak işyerinin gizli bilgilerine ulaşmalarına izin verilmelidir. Alınacak
önlemlerin, saklanan bilginin ticari değerine orantılı olması, mahkemenin gözünde bu orantının makul
ölçüde ve yeterli bulunması önemlidir.
İşyerinden bir elemanın ayrılması durumunda, eğer bu kişi gizli ticari bilgiyle çalışmış bir eleman ise,
işten ayrılmadan önce kendisiyle görüşülmeli, gizli bilgiyi gizli tutma yükümlülüğünün sürdüğü, işten
ayrılsa bile sözü geçen bilgiyi gizli tutmakla yükümlü olduğu kendisine anımsatılmalıdır. Böylece
çalışanın işyerinde çalıştığı sürece edindiği gizli ticari bilgileri örneğin,müşterilere ait listeyi, iş yerinden
ayrıldıktan sonra, kendi yararına olarak kullanması engellenmelidir. İşten ayrılacak olan kişinin, elinde
bulundurduğu bütün belgeleri işyerine iade etmesi sağlanmalıdır. İyi niyet sahibi olmayan bir çalışanın
daha önce bu gibi belgeleri kopyalamış olmasının önüne geçebilmenin yolları da göz önüne alınmalıdır.
Ticari sırrın korunmasıyla ilgili şu örnek verilebilir. Ünlü Mars çikolatalarının sahibi Forrest Mars’ın
işçi kıyafetine girerek rakipleri olan ünlü çikolata firmaları, Tobleron ile Nestle’nin fabrikalarını, rakip
firmaların ticaret ve iş sırlarına vakıf olabilmek için gözetlediği söylenir. Aynı Forrest Mars’ın kendi
ticaret sırlarının korunması söz konusu olduğunda, bu sırların rakipleri tarafından elde edilmesine karşı
önlem olarak tamir için gelen eleman ve ustaların, tesislere girerken gözlerini bağlattığı da
söylenmektedir.
Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Antlaşması’nda (TRIPS) fikri mülkiyet haklarının kapsamı
içerisinde, sınai alanda özellikle ticari ve ekonomik faaliyetlerde kullanılan, gizli nitelik taşıyan teknik
veya işletme ile ilgili bilgi ve tecrübelerin (know how) korunması ve haksız rekabete karşı koruma da
sayılmıştır.

Türkiye’de Durum
Türkiye’de ticari sırlar ve know-how koruması Türk Ticaret Kanununun (TTK) haksız rekabete ilişkin
hükümleri çerçevesinde veya koşullarının gerçekleşmesi halinde Borçlar Kanunundaki haksız fiillere
ilişkin hükümlerle yapılmaktadır. Haksız rekabete ilişkin koruma sözleşme ilişkisi olmadan ticari sırların
elde edilmesi ve kullanılması hallerinde, yani üçüncü kişilere karşı uygulanabilecek koruma yöntemidir.
Ticari sırlara ilişkin bir Kanun Tasarısı hazırlanmıştır, TBMM Komisyonunda bulunmaktadır. Adı
“Ticari Sır, Banka Sırrı ve Müşteri Sırrı Hakkında Kanun Tasarısı” olan bu Tasarının 2/a maddesinde
ticari sırrın tanımı yapılmaktadır. Bu maddeye göre, “ticari sır: bir ticarî işletme veya şirketin faaliyet
alanı ile ilgili yalnızca belirli sayıdaki mensupları ve diğer görevlileri tarafından bilinen, elde edilebilen,
özellikle rakipleri tarafından öğrenilmesi halinde zarar görme ihtimali bulunan ve üçüncü kişilere ve
kamuya açıklanmaması gereken, işletme ve şirketin ekonomik hayattaki başarı ve verimliliği için büyük
önemi bulunan; iç kuruluş yapısı ve organizasyonu, malî, iktisadî, kredi ve nakit durumu, araştırma ve
geliştirme çalışmaları, faaliyet stratejisi, hammadde kaynakları, imalatının teknik özellikleri,
fiyatlandırma politikaları, pazarlama taktikleri ve masrafları, pazar payları, toptancı ve perakendeci
müşteri potansiyeli ve ağları, izne tâbi veya tâbi olmayan sözleşme bağlantılarına ilişkin veya bu gibi
bilgi ve belgeler” olarak tanımlanmıştır.

147

 
Özet

Fikri mülkiyet hakları, fikir ve sanat eserleri (telif uzatılamaz. Patentin, ürün ve usul patenti,
hakları) ve sınai mülkiyet hakları olarak iki incelemeli ve incelemesiz patent, ek patent ve
grupta ele alınabilir. Fikir ve sanat eserleri, gizli patent gibi türleri vardır.
bilgisayar programları ve veri tabanları dahil Endüstriyel tasarım, bir ürünün tümü veya bir
olmak üzere, bilim, edebiyat, müzik, mimari parçası veya üzerindeki süslemenin, çizgi, şekil,
dahil güzel sanat veya sinema alanındaki biçim, renk, doku, malzeme veya esneklik gibi
eserlerdir. Sınai mülkiyet hakları ise patent ve insan duyuları ile algılanan çeşitli unsur ve
faydalı modeller, endüstriyel tasarımlar, özelliklerinin bütünü olarak tanımlanmaktadır.
markalar, coğrafi işaretler, entegre devre Tasarımların korunması için yeni ve ayırt edici
topografyaları, ticaret unvanları ve diğer ad ve niteliğe sahip olmaları gerekir. TPE’ye tescil
işaretlerden oluşur. Fikri mülkiyet hakları, ettirilen tasarımlar tescille birlikte 5 yıllık
araştırma geliştirmeyi teşvik etmek, yeni korumaya alınırlar. Bu koruma uzatılabilmekte
buluşlara özendirerek, ekonomik, sosyal ve ancak en çok koruma 5’er yıllık dönemler halinde
kültürel ilerlemeyi sağlamak, yabancı yatırımcıyı toplam 25 yıla tamamlanabilmektedir.
çekmek ve uluslar arası anlaşmalara uyum
Marka, bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini bir
sağlama açısından koruma altına alınmaktadır.
başka teşebbüsün mal ve hizmetlerinden ayırt
Fikir ve sanat eserleri, sahibinin hususiyetini etmeyi sağlayan koşuluyla,kişi adları dahil
taşıyan, fikri ve zihni bir çaba sonucu meydana özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar,
getirilen her nevi fikri ürünlerdir. Fikir ve sanat malların biçimi veya ambalajları gibi çizimle
eserleri; ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade
ve sinema eserleri olmak üzere dört gruba edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve
ayrılmaktadır. Ayrıca işlenme ve derleme çoğaltılabilen her türlü işarettir. Tescil
eserlerde beşinci eser grubunu oluşturur. edilebilecek marka türleri; ticaret markası, hizmet
Bilgisayar programları ile veri tabanları da fikir markası, garanti markası ve ortak markadır.
ve sanat eserleri kapsamı içine alınmıştır. Eser Korumadan yararlanabilmesi için marka TPE’ye
sahibine tanınan haklar, manevi ve mali haklar tescil ettirilir. Tescil edilmiş markanın koruma
olarak ikiye ayrılmaktadır. Mali haklar; işleme süresi on yıldır.
hakkı, çoğaltma hakkı, yayma, kiralama ve ödünç
Entegre devre topoğrafyası; entegre devreyi
verme hakkı, temsil hakkı, radyo, TV ya da
oluşturan tabakaların üç boyutlu dizilimini
internetle iletim hakkı, pay hakkıdır. Manevi
gösteren, üretim amacıyla hazırlanmış ve
haklar ise; eseri topluma sunma, eserin
herhangi bir formatta sabitlenmiş görüntüler
tanıtılması ve yayınlanmasını men hakkı, eser
dizisi olup, her görüntü entegre devrenin
üzerinde adının belirtilmesini isteme hakkı,
üretiminin herhangi bir aşamasındaki yüzeyinin
eserde değişiklik yapılmasını önleme hakkı,
tamamının veya bir kısmının görünümünüdür.
eserin aslından geçici bir süre yararlanma
Entegre devre topoğrafyalarının hukuki
hakkıdır. Mali hakların koruma süresi, eser
korumadan yararlanabilmesi için orijinal nitelikte
sahibinin yaşadığı müddet ve ölümünü takip eden
olması ve TPE’ye tescil edilmesi gerekmektedir.
yetmiş yıldır.
Know-how; sağlayıcının tecrübe, denemeleri
Patent, buluş sahibinin yaratıcı düşüncesinin
sonucu elde ettiği ve patentli olmayan,
belirli bir zaman dilimi süresince yasal hükümler
uygulamaya yönelik, gizli, esaslı ve belirlenmiş
çerçevesinde koruma altına alındığını gösteren
bilgi paketi anlamına gelir. Ticari sır ise;
belge olarak tanımlanabilir. Bir buluşa patent
bağımsız ekonomik bir değeri olan ve iktisadi
verilebilmesi, o buluşun yeni olmasına, tekniğin
faaliyetler sahibi lehine bir rekabet avantajı
bilinen durumunu aşmasına ve sanayiye
sağlayan, aleni olmayan ve sahibinin gizli
uygulanabilmesine bağlıdır. Bir buluşun patent
kalmasını istediği her türlü bilgi olarak
alabilmesi için, bu üç kriterin de aynı anda var
tanımlanmaktadır.Ticari sırlar, usule veya yasaya
olması aranmaktadır. Tekniğin bilinen durumunu
aykırı bir tarzda kullanılmaya başlandığı zaman
aşılması koşulunu gerçekleştirmeyen buluşlar da,
korunmaktadır. Türkiye’de ticari sırlar ve know-
diğer iki koşulu gerçekleştirmeleri halinde faydalı
how koruması Türk Ticaret Kanununun haksız
model belgesi verilerek korunabilir. Küçük buluş
rekabete ilişkin hükümleri çerçevesinde veya
ve küçük patent diye anılan faydalı model, basit
koşullarının gerçekleşmesi halinde Borçlar
formüllere ve ilkelere dayanan, bazı
Kanunundaki haksız fiillere ilişkin hükümlerle
gereksinimlere cevap veren, teknik çözümler
yapılmaktadır. Ticari sırlara ilişkin kanun tasarısı
olarak tanımlanmaktadır. Patent ve faydalı model
hazırlanmıştır.
TPE’ye tescil ettirilir. Koruma süresi incelemeli
patent için 20 yıl, incelemesiz patent için 7 yıl ,
faydalı model için 10 yıl olup, bu süreler
148

 
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdakilerden hangisi sınai mülkiyet 6. Faydalı modelin tescil merci aşağıdakilerden
haklarından biri değildir? hangisidir?

a. Marka a. Türk Patent Enstitüsü

b. Patent b. Ticaret sicili

c. Faydalı model c. Ticaret ve sanayi odası

d. Sinema eseri d. Ticaret ve Sanayi Bakanlığı

e. Coğrafi işaretler e. Ticaret mahkemesi

2. Aşağıdakilerden hangisi fikir ve sanat eserleri 7. Aşağıdakilerden hangisi tasarımların uluslar


ile bağlantılı hak sahiplerinden biri değildir? arası tescili ve korunmasına yönelik hükümler
içeren uluslararası sözleşmelerden biri değildir?
a. İcracı sanatçılar
a. Bern Sözleşmesi
b. Plak yapımcıları
b. Paris Sözleşmesi
c. Bilgisayar programcıları
c. TRIPS
d. Radyo-TV yayın kuruluşları
d. Locarno Sözleşmesi
e. Film yapımcıları
e. Madrid Sözleşmesi
3. Aşağıdakilerden hangisi fikir ve sanat eseri
sahibinin manevi haklarından biridir? 8. Bir işletmenin mal ve hizmetlerini başka
işletmenin mal ve hizmetlerinden ayırt etmeye
a. Eseri topluma sunma yarayan her türlü işarete ne ad verilir?
b. İşleme hakkı a. Patent
c. Çoğaltma hakkı, b. Marka
d. Kiralama ve ödünç verme hakkı c. Eser
e. Temsil hakkı d. Faydalı Model
4. İncelemeli Patent için koruma süresi kaç e. Endüstriyel tasarım
yıldır?
9. Aşağıdakilerden hangisi marka türlerinden biri
a. 5 değildir?
b.7 a. Ticaret markası
c.10 b. Hizmet markası
d.15 c. Ortak marka
e.20 d. Şirket markası
5. Aşağıdakilerden hangisi patent türü değildir? e. Garanti markası
a. Ek patent 10. 5147 Sayılı Entegre Devre Topoğrafyalarının
b. Çoklu patent Korunmasına İlişkin Kanun hangi yıl yürürlüğe
girmiştir?
c. Ürün patenti
a. 2001
d. Gizli patent
b. 2002
e. Usul patenti
c. 2004
d. 2008
e. 2010

149

 
Kendimizi Sınayalım Yanıt Sıra Sizde Yanıt Anahtarı
Anahtarı
Sıra Sizde 1
1. d Yanıtınız yanlış ise “Fikri Mülkiyet Hakları” Hayır kabul edilmez, çünkü TPE’nin faydalı
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.
model belgesi verilmesine ilişkin kararından
2. c Yanıtınız yanlış ise “Fikir ve Sanat Eserleri sonra patent başvurusuna dönüştürme istenemez,
Üzerindeki Haklar” başlıklı konuyu yeniden faydalı model başvurusu TPE tarafından
gözden geçiriniz. sonuçlandırılmıştır. Eğer faydalı model belgesi
3. a Yanıtınız yanlış ise “Fikir ve Sanat Eseri verilmesi kararından önce başvuru yapılsaydı bu
Sahibinin Hakları” başlıklı konuyu yeniden başvuru TPE tarafından kabul edilirdi.
gözden geçiriniz.
Sıra Sizde 2
4. e Yanıtınız yanlış ise “Patent Başvurusu” Tescil edilmemiş tasarımların koruması genel
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. hükümlere tabidir. Türk Ticaret Kanununun
5. b Yanıtınız yanlış ise “Patent Türleri” başlıklı (TTK) haksız rekabete ilişkin hükümleri
konuyu yeniden gözden geçiriniz. çerçevesinde haksız rekabet davaları açılabilir.
6. a Yanıtınız yanlış ise “Faydalı Modeller” Sıra Sizde 3
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.
Evet doğrudur, çünkü MarKHK m.7’ye göre,
7. e Yanıtınız yanlış ise “Tasarımların Uluslar malın özgün doğal yapısından ortaya çıkan veya
Arası Tescili” başlıklı konuyu yeniden gözden belli bir teknik sonucun elde edilebilmesi için
geçiriniz. zorunlu olan ya da mala asli değerini kazandıran
8. b Yanıtınız yanlış ise “Marka” başlıklı konuyu şekiller marka olarak tescil olunamaz.
yeniden gözden geçiriniz.
9. d Yanıtınız yanlış ise “Marka Türleri” başlıklı
konuyu yeniden gözden geçiriniz.
10. c Yanıtınız yanlış ise “Entegre Devre
Topoğrafyaları.” başlıklı konuyu yeniden gözden
geçiriniz.

150

 
Yararlanılan Kaynaklar
Arkan S. (1997), Marka Hukuku, Cilt 1, Ankara Schilling M. A. (2008), Strategic Management
Üniversitesi Hukuk Fak. Yayınları No:520, of Techological Innovation, McGraw Hill
AÜHF Döner Sermaye Yayınları No:35, Ankara Companies, s.189-190

Arkan S. (1998), Marka Hukuku, Cilt 2, Ankara Suluk C. (2003), Tasarımların Uluslar arası
Üniversitesi Hukuk Fak. Yayınları No:533, Başvurusu, Tescili ve Korunması,
AÜHF Döner Sermaye Yayınları No:48, Ankara http://www.turkhukuksitesi.com/makale_108.htm
, Erişim tarihi 20/03/2010
Arkan S. (2001), Ticari İşletme Hukuku,
Altıncı Baskı, Banka ve Ticaret hukuku Suluk C. (2003), Tasarım Hukuku, Seçkin
Araştırma Enstitüsü, Ankara, s.261-263 Yayıncılık San. Ve Tic. AŞ., Ankara

Aslan A. (2004), Türk ve AB Hukukunda Fikri Suluk C. (2008), Fikri Mülkiyet Hukuku,
Mülkiyet Haklarının Tükenmesi (Mukayeseli), http://www.fikrimulkiyet.com/fikri-mulkiyet-
Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş., İstanbul haklari-2.html

Bozkurt Yüksel A. E. (2009), Patent Suluk C. (2008), Telif Hakları,


Uyuşmazlıklarının Çözüm Yolları, Yetkin http://www.fikrimulkiyet.com/telif-haklari.html,
Yayınevi, Ankara Erişim tarihi 20/03/2010

Camcı Ö. (2000), Endüstriyel Tasarım Taylan,E. Ç. (2001), Marka Hakkının


Davaları, İstanbul Kullanımıyla Paralel İthalatın Önlenmesi,
Seçkin Yayıncılık San. Ve Tic. AŞ., Ankara
Devlet Planlama Teşkilatı (2000), Fikri Haklar
Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara, Tekinalp, Ü. (2002), Fikri Mülkiyet Hukuku,
http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/oik521.pdf, Erişim Güncelleştirilmiş 2. Bası, Beta Basım Yayım
tarihi 20/03/2010 Dağıtım A.Ş., İstanbul

Doruk Utku (2009), Sınai Hakların Rehni, Topçu D. (2007), Sınai Mülkiyet Hakları
Yetkin Yayınları, Ankara Aleyhine İşlenen Suçlar, Seçkin Yayınları,
Ankara
Ergün M, Aslan İ.Y. ve Şenyüz D (2005),
İşletme Hukuku, Ekin Kitabevi, Bursa Türk Patent Enstitüsü (2008), Uluslar arası
Marka Tescili ve Madrid Protokolü Hakkında
Erdem B. (2005), “Fikri Hakların Temel Bilgiler
Korunmasına Uygulanacak Hukuk”, I.
İstanbul Fikri Mülkiyet Hukuku Sempozyumu 5- Türk Patent Enstitüsü (2004), Sınai Mülkiyet ile
6 Mayıs 2005, İstanbul Ticaret Üniversitesi İlgili Uluslar arası Anlaşmalar ve Türkiye’nin
Yayınları, İstanbul Bu Anlaşmalarla İlgili Durumu

Karahan S., Suluk C., Saraç T. Ve Nal T (2007), Türk Patent Enstitüsü (2008), Endüstriyel
Fikri Mülkiyet Hukukunun Esasları, Seçkin Tasarım Başvuru Kılavuzu
Yayıncılık, Ankara
Türk Patent Enstitüsü (2008), Patent/Faydalı
Koç Çelik N. (2009), Tasarımların Ulusal ve Model Başvuru Kılavuzu
Uluslar arası Hukukta Tescili ve Korunması,
Türk Patent Enstitüsü (2008), Marka, Coğrafi
Adalet Yayınevi, Ankara
İşaretler Başvuru Kılavuzu
Noyan E. (2009), Patent Hukuku, Adalet
Yayınevi, Ankara
Odman N. A. (2002), Fikri Mülkiyet Hukuku
ile Rekabet Hukukunun Teknolojik
Yeniliklerin Teşvikindeki Rolü, Seçkin
Yayıncılık, Ankara

151

 
8






Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Ulusal yenilik sistemi ve ağ yapılarını detaylı bir şekilde tanımlayabilecek,
Bölgesel yenilik sisteminin yeri konumlandırabilecek,

Üniversite-özel sektör işbirliği ve ulusal yenilik sistemindeki rolünü açıklayabilecek,

Ulusal yenilik sistemi içinde özel sektörün sanayi yapılaşması ve diğer destekleyici kamu
kurumlarının etkilerini tartışabilecek
bilgi ve becerilere sahip olabileceksiniz.

Anahtar Kavramlar
Ulusal Yenilik Sistemi Bölgesel Yenilik Sistemi

Ağyapı Sanayi Kümesi

Üniversite-Sanayi İşbirliği Küresel Rekabet

İçindekiler
 Giriş
 Ulusal Yenilik Sistemi
 Bölgesel Yenilik Sistemleri
 Üniversite ve Özel Sektörün Rolü
 Türkiye’nin Yenilik Sistemi ve İlgili Kurum ve Kuruluşlar
 Ulusal Düzeyde Yenilik Ölçümü ve Göstergeleri

152

 
Ulusal Yenilik Sistemi
GİRİŞ
Küresel rekabetçi pazarların işletme ve ülkeler üzerindeki baskısından dolayı yenilik politikaların
kurumsallaştırılması ihtiyacı artmaktadır. Küresel pazara mal veya hizmet sunan işletmelerin yalnız bir
şekilde rekabet etmesi mümkün olmamaktadır. Çeşitli kurum ve kuruluşlarla işbirlikleri işletmelerin
küresel pazarda sürdürülebilir olmasını sağlamaktadır. Bu işbirlikleri üretim işbirliğinin ötesinde
araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde de işbirliğini gerektirmektedir. Dolayısıyla, ülkelerin günümüzde
küresel rekabete yönelik ulusal politikalar geliştirmesi ve uygulaması beklenmektedir.
Küresel düzeydeki rekabette sürdürülebilir olmak sadece işletmelerin yalnız başına gayret
göstermeleri ile mümkün olmamaktadır. Özellikle küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin (KOBİ)
küresel ölçekte rekabet stratejilerini uygulamalarında ciddi kısıtlamaları vardır. Rekabet stratejileri iki
önemli avantaj unsuruna dayanmaktadır: fiyat liderliği (maliyet avantajı) ve farklılaştırma (yenilikçilik
avantajı).
KOBİ’lerin ölçek ekonomisinden dolayı fiyat liderliğine dayalı stratejiler uygulaması işletmenin
sürdürülebilirliği açısından risklidir. Günümüzde, maliyet kontrolü ya da etkin maliyet yönetimine dayalı
kar marjları oldukça daralmıştır. En önemli rekabet stratejisi yenilikçiliğe dayalı farklılaşma başarısıdır.
Benzer şekilde, etkin maliyet yönetimi işletmenin süreçlerinde verimlilik sağlayan yenilikçi
iyileştirmelere dayanmaktadır. Nihayetinde, maliyet ve rekabet avantajı elde etmek işletmenin yenilikçi
eylem ve somut sonuçlarına bağlıdır.
KOBİ’lerin hem yenilikçiliğin doğası ve hem de araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin maliyetli
olmasından dolayı çeşitli işbirliklerine ve kurumsal desteklere ihtiyacı olmaktadır. Yenilikçilik, izole bir
ortamda değil tam aksine sistemsel yaklaşım içinde etkileşimin varolduğu bir çevrede oluşabilir. Bu
etkileşimin ulusal düzeyde gerçekleşmesi, ulusal yenilik sistemi olarak ifade edilmektedir. Daha geniş bir
anlamda, ulusal düzeyde mal ve hizmet üretimi veya ticareti ile ilgili doğrudan ve dolaylı tüm kurum ve
kuruluşların yer aldığı oluşumun planlanması, yönetilmesi ve uygulanmasıdır. Ulusal düzeyde politika ve
stratejilerin tanımlanması ve uygulanması, ülkenin küresel pazarlarda daha rekabetçi olmasına yöneliktir.
Bir ulusun temel ekonomik hedefi, yurttaşlarına yüksek bir yaşam standardı sağlamak ve bunu
sürdürülebilir kılmaktır. Bunu başarma yeteneği, ulusal kaynakların verimli kullanılması ile birey ve
kuruluşların temel yeteneklerinin belirlenerek güçlendirilmesiyle rekabet edilebilirliğine dayanmaktadır.
Ulusal düzeyde başarı, sistemin kurgulanması ve etkin yönetilmesi ile mümkün olmaktadır.
Bu ünitede ilk olarak ulusal yenilik sistemi kavramı ve bunun alt düzeyi olan bölgesel yenilik sistemi
kavramı açıklanacaktır. Daha sonra üniversite-ve özel sektörün rolü, ulusal sanayi yapılaşmaları ve
Türkiye’deki ilgili kurum ve kuruluşlar tanımlandıktan sonra nihayetinde ulusal düzeyde yenilik ölçümü
ve göstergeleri tartışılacaktır.

ULUSAL YENİLİK SİSTEMİ


Yenilik politikalarının kurumsallaşması ihtiyacı, işletmelerin ve ülkelerin karşı karşıya olduğu yoğun
rekabetçi pazarların baskısından kaynaklanmaktadır. Yenilik algısına yönelik kurumsal yaklaşımın
önemi, farklı şekillerde tanımlanan Ulusal Yenilik Sistemi (UYS) kavramını ortaya koymuştur. UYS,
yeni teknolojilerin planlanması, alınması ve uygulanmasına yönelik özel sektör ve kamu kurum ve
153

 
kuruluşlarının oluşturmuş olduğu bir kurumsal şebeke olarak görülebilir. Yenilikçi performansı belirleyen
teknolojik yetenek ve bilginin üretim ve dağıtımına yönelik ilişkiler olarak tanımlanabilecek olan UYS,
ülkelerin küresel pazardaki rekabet avantajına yönelik politika, strateji ve eylemlerin tümüdür.
UYS kavramının temeli olarak Friederich List (1841) tarafından ortaya atılan tekno-ekonomik bir
sistem önerisi kabul edilmektedir. Lundvall (1992) tekno-ekonomi sistem önerisinin UYS olarak
anlaşılması gerektiğini öne sürmüştür. Tekno-ekonomi sisteminde, ülkelerin rekabet edebilmesi ürün ve
üretim yöntemindeki yenilikler ile tüm ülkede verimliliğin arttırılması ile mümkündür. Amaçlanan
verimlilik ile ilgili tüm paydaşlar arasındaki etkileşim ve uyumu sağlayacak bir sistem önerisi işaret
edilmektedir. Bu sistemin sağlayacağı farklılık ile küresel pazarda ülkenin rekabetçi bir pozisyona sahip
olmasını sağlayacaktır.
UYS, yenilik ile ilgili strateji, politika ve eylem planlarının belirlenerek küresel pazarda ülkenin güçlü
yönlerinin ön plana çıkartılması ve zayıf yönlerinin geliştirilmesine yönelik tüm çabaları kapsamaktadır.
Güçlü yönler, ülkenin temel yetenekleri olarak uzmanlık alanlarını ifade etmektedir. Uzmanlık alanları,
küresel pazarlarda diğer ülkelere göre rekabet avantajı sağlayacak olan temel yetenekleri kapsamaktadır.
Boyutsal ölçek ne olursa olsun uzmanlaşma; yönetsel, teknolojik ve örgütsel know-how büyümesinin
kümülatif ve yetenek ile yetkinlikler aracılığıyla şekillenen bir süreçtir (Maskell, 1998). Geliştirilmiş
UYS kavramı Freeman (1991) tarafından sınırlı teknolojik terimlerle tanımlanırken; Lundvall (1992)
tarafından daha geniş bir şekilde ulusal düzeyde etkileşimli öğrenmenin sosyal sistemi olarak
şekillendirilmiştir. Cooke ve Morgan (1998) böyle bir sistemin sahip olması gereken önemli unsurlarını
şu şekilde belirlemiştir:
• Ar-Ge sistemi (özellikle sektörel komposizyon ile kamu ve iş dünyası destekli ar-ge
harcamalarındaki işgücü).
• Eğitim sistemi (akademik ve mesleki yetenekler arasındaki ayırım).
• Finansal sistem (sermayeyi sağlayacak endüstri ve kapasitesi).
• Kullanıcı- üretici ilişkileri ağyapısı ve etkileşim normu.
• Kurumsal kapasite sistemi (işletmelerin kurumlarla dinamik bir şekilde ilişkilendirilmeleri).
Sistem yaklaşımı açısından UYS, kurum veya işletmeler arasındaki bilgi, uygulama ve sermaye
akışını belirleyen dinamik bir sistem olarak açıklanmaktadır. UYS aktörleri olarak tanımlanan işletmeler,
eğitim kuruluşları, destekleyici ve düzenleyici kamu kurumları, finans kuruluşları gibi kurumların
etkileşimini temsil eden bilgi paylaşımı ya da akışı, uygulama birlikteliği ve finans hareketliliği gibi
çeşitli işbirlikleri mevcuttur. UYS, bu işbirliklerinin daha sistemli olarak gerçekleşmesini sağlayan bir
mekanizma olarak rekabetçi ülke hedefine yönelik yeteneklerin kazanılmasını ve kazanılan yeteneklerin
geliştirilerek sürdürelebilirliğini sağlayacak bir sistemdir (TÜSİAD, 2003). Sistem, bu amaca hizmet
edecek kurumlar, kurumsal mekanizmalar, kurumlararası ağyapılar ve bu sistemin diğer sistemlerle olan
arayüzlerinden oluşur ve içerdiği kurumlar arasındaki ilişkileri ve sistemin işleyişi biçimini de ifade eder
(TÜBİTAK, 1997).

UYS’nin bu kadar önemsenmesine sebep olan ulusal hedefler


nelerdir?

Bu sistemin merkezinde olması gereken unsur ticari işletmelerdir. Rekabet avantajı doğrudan
ekonomik değer ile ilgili olduğundan mal ve hizmet üretiminde bulunan işletmeler, dolaylı bir etkisi olan
diğer aktörlere göre daha önemli bir pozisyona sahiptir. UYS içinde tanımlanan etkileşimin tarafları olan
sistem aktörleri şu şekilde sıralanabilir:
• İşletmeler (mal ve hizmet üreticiler),
• Kamu kurumları (düzenleyici ve destekleyici kurumlar),
• Bilgi üreten ve Ar-Ge faaliyeti yapan kurumlar (üniversite, araştırma merkezleri),
• Finans kuruluşları (bankalar, fon sağlayıcılar).
154

 
Bu aktörler çerçevesinde UYS iki temel bileşen olarak; mal ve hizmet üretim sistemi ile kurumsal
altyapısı ve ilk bileşen ile etkileşim içerisinde olan ya da destek sağlayan üniversiteler, devlet kurumları
ve finans kurumlarını kapsamaktadır. Başka bir deyişle, kamu-özel sektör işbirliği ve üniversite-sanayi
işbirliğini içeren ulusal düzeyde koordinasyonu temsil eden bir ağyapısıdır. Bu ağyapı özellikle ülkelerin
kalkınma, sürdürülebilir bir büyüme ve uluslararası alandaki rekabet üstünlüğünü artırma ihtiyaçlarına
yönelik olarak; ülke içindeki yenilik faaliyetlerinin ve taraflarının koordinasyon ve etkileşimini sağlayan
bir üst yapı olarak ortaya çıkmıştır (Uzkurt, 2008). Bu yapının etkinliği ve uygulanabilir eylemlere
dönüşmesi ülkedeki işletmelerin ve sektörlerin küresel rekabetçiliğini doğrudan etkilemektedir. Böyle
kurumsal bir yaklaşım, ülkenin yenilikçilik durumu ve dolayısıyla rekabetçiliği konusunda UYS önemli
fikir verir.
UYS, bilgi ve yeteneklerin paylaşılması, yeniliklerin yapılması ve kullanılmasıyla ilgili bütün
kurumsal ve yapısal faktörleri içeren bir sistemdir (Freeman, 1992). Ülkenin rekabetçiliğini etkileyen bu
yenilik sisteminin kurgulanması ve yönetilmesinde merkezi planlama yetkisinde olan devletin yanında
diğer paydaşların da yüksek bir performans göstermesi önemlidir. Başarılı bir ulusal yenilik sistemi için
yapılacak olan değerlendirmede temel göstergeler şu şekilde tanımlanabilir (Negro ve Hekkert, 2008):
• Ar-Ge çabaları,

• Eğitim sistemlerinin kalitesi,


• Üniversite ve sanayi arasındaki işbirliği,

• Girişim sermayesinin varlığı.


UYS başarı faktörleri olarak yukarıda tanımlanan göstergeler, sistemin tüm taraflarını doğrudan
ilgilendirmektedir. Ar-Ge faaliyetleri, altyapı ve destek açısından devletin ve aktif olarak bu çalışmaların
yürütülmesi ve kaynak ayrılması açısından özel sektörün önemli rolü vardır. Nitelikli insan kaynağının
sağlanmasında teknik ve mesleki eğitim sunan kurumlarının güncel teknoloji ve eğitim yöntemleri ile
donatılması gerekir. Üretilen bilginin pazarlanabilir bir değere dönüştürülmesi ve öbür taraftan
uygulamadaki sorunlara çözüm desteği gibi girişimleri başarılı kılan üniversite-sanayi işbirliği ulusal
yenilik sisteminde temel bir işbirliği göstergesidir. Özellikle genç girişimciler ile küçük ve orta ölçekli
işletmelerin riskli ve maliyetli yenilik faaliyetlerinde öncelikli engelleri finansman yetersizliğidir. Bu
engelin aşılması için ulusal düzeyde çeşitli risk ve girişim sermaye modelleri mevcut olması, fikirlerin
uygulamaya geçirilmesinde önemli bir katkı sağlamaktadır.
Üst düzeyde planlanan ve yönetilen UYS’nin alt sistemi olarak bölgesel yenilik sistemlerinin
kurulması ulusal rekabetçiliğin güçlendirilmesi ve ülke içerisindeki yerel yeteneklerin ve farklılıklarının
tanımlanması açısından önemlidir. Ulusal düzeyde yapılan planlama ve sistem yönetimi çok genel
düzeyde olacağından yerinde yönetim ve özgün özelliklerin farkındalığı açısından yetersizlikler
olabilmektedir. Bunun için hiyerarşik olarak ulusal düzeyin bir alt aşaması olarak bölgesel yenilik
sistemlerinin kurulması ana sistem ve unsurları açısından etkin bir yönetim yeteneği sunacaktır.
Dolayısıyla ülke çapında geliştirilen ulusal yenilik sistemlerinin uygulama ya da eylem planlarını ülke
içinde bölgesel kalkınma yaklaşımı çerçevesinde bölgesel yenilik sistemleri temsil edecektir.

Ulusal yenilik sisteminin etkileşimde bulunan ana aktörlerini


tanımlayınız?

BÖLGESEL YENİLİK SİSTEMİ


Gelişmiş veya sanayileşmeyi gelişmenin vazgeçilmez bir öğesi olarak benimsemiş ülkelerin KOBİ
merkezli sistematik çalışmalarında araştırma-geliştirme (Ar-Ge), yenilikçilik (inovatif faaliyetler),
farklılık yaratacak yetenekler kazanma, rekabetçilik, yakınlık, güven vb. kavramlar yer almaktadır. Bütün
bu hedef ve kavramların kurumsal bir yapılanma içinde işleyişlerinin ve ilişkilerinin ortaya konulmasıyla
Ulusal Yenilik Sistemleri (UYS) ve benzer bir biçimde bölgesel düzeyde kurulmasıyla da Bölgesel
Yenilik Sistemleri (BYS) oluşturulmaktadır. BYS kavramı, UYS kavramından esinlenmektedir; çünkü
155

 
ulusal yenilik sistemlerinin büyük kurumsal çerçeveleri ve ulusal ticaret sistemi ile bölgesel yenilik
sistemleri arasında bağ mevcuttur. Tamamlayıcılık ilişkisi olarak da görülebilecek olan bu bağ, hem
ulusal politika belirlemede bölgelerin spesifik özelliklerinin önemi, hem de ulusal politikaların bölgesel
anlamda uygulanabilirliğini sağlayacak olan yerel aktörlerin varlığı ve etkinliğidir.
Öte yandan bölgesel ekonomik performansın rekabetçi üstünlüğünü belirleyen ana etkenlerden en
önemlisi, bölgesel teknolojik gelişmelerdir. Yeni teknolojilerin ekonomik gelişmeye yön veren gücü,
günümüz politika belirleyicilerini teknolojik eğilimleri daha iyi anlamaya yönlendirmektedir. Bununla
beraber, gelişmekte olan ekonomilerde ekonomik performansın başlıca kaynaklarından sayılan yeni
teknolojilerden her zaman gerektiği gibi yararlanılmadığı da görülmektedir. Teknoloji açığını kapatmaya
çalışan bölgesel kalkınma uzmanları, teknolojik gelişmenin ilk aşamadan başlanarak izlenmesi,
öğrenilmesi ve kazanılması, kazanımın ticari başarıya dönüştürülmesi için ürün ve üretim süreçleri,
teknoloji yönetimi ve organizasyonu gibi alanlardaki eğilimleri zamanında sezip yansıtan yöntemleri ve
modelleri geliştirmektedirler.
Rekabetin artarak keskinleştiği günümüzde bölge ekonomisinin rekabet gücü ürün, süreç ve örgütsel
alanda gerçekleştirilen yeniliğe bağlı olarak gelişmektedir. Bölgesel kalkınma politikalarının artık yenilik
tabanında oluşturulmasının sonucunda ekonomik gelişme politikalarının ağırlığı, Ar-Ge ve teknolojinin
yaygınlaşmasına verilen desteklerden yeniliğin doğrudan hedef alınıp desteklenmesine kaymaktadır.
Yenilik yetenekleri, yeniliğe yönelik tavırları, yenilik yapmalarını etkileyen olumlu/olumsuz faktörler vb.
yönünden çok değişik özellikler sergileyebilen işletmeler veya bölgeler için tek tip politikalar uygulamak
mümkün olmamaktadır.
Bölgesel politika ve uyum konusunda başarılı kamu müdahalelerinin göstergesi, bölge işletmelerinin
hangi düzeyde performanslarını sürdürülebilir anlamda geliştirdikleri ve istihdamı ve sosyal refahı
koruma ve arttırmasına bağlıdır. Bu tür yenilik politika ölçüleri, yerel işletmeler üzerinde ivedi ve takdir
edilir etkiye sahip olmalıdır. KOBİ’lerin diğer işletmeler veya iş ve yenilik destek kuruluşları ile
işbirliğinden yoksun olmalarından dolayı, yalnız başlarına yenilikçi projeleri geliştirecek zaman ve
kaynağa sahip olmadıkları yaygın bir şekilde kabul edilmektedir. Bundan dolayı, ölçülerin düzeni ve
işletme ihtiyaçlarını tanımlayan ve uygun bir karşılık ile ilgili konuların karmaşıklığı, uygun mekanizma
ve yöntemlerin geliştirilmesine yönelik yüksek düzeyde bir yaklaşım gerektirmektedir (Arndt ve
Sternberg 2000).

Bölgesel yenilik sistemi ile ulusal yenilik sistemi arasında nasıl bir
ilişki vardır?

Bölgesel Yenilik Sistemleri’nin önemli üstünlüklerini;


• Kültürel davranışlardaki göreceli homojenlik,
• Bölgesel aidiyetin gücü,

• Ortak hedeflerin paylaşılabilirliği oluşturmaktadır (OECD, 2005).


Bu gelişmiş dağıtım mekanizmaları doğrultusunda bölgesel yenilik sisteminin önemli yanlarından biri
arz ve talep ile ilgili tanımlamalardır. Sistem, arz tarafı, talep tarafı ve aracı taraf olmak üzere üç ana
aktörü içerir;
• Arz tarafı: yenilik için gerekli bilgiyi yaratanlar (araştırmacılar, üniversiteler vb.).
• Talep tarafı: esas olarak bilimsel ve teknolojik çıktıyı kullananlar (işletmeler, yenilikten
yararlanan pazar, vb.).
• Yenilik destek kuruluşları: arz ve talep tarafları arasında köprü görevi görenler (destekleyici ve
düzenleyici kuruluşlar, finansman kurumları vb.).
Bu arz-talep dengesi, politika planlamada entelektüel bir deneyim olarak BYS geliştirmek, sonuçları
tüm paydaşlarınca (işletme, hükümet, teknoloji transferi ve yenilik hizmet sağlayıcılar gibi) kabul
156

 
görmedikçe ve spesifik bölgesel aktörler veya farklı işletme sınıflarını hedefleyen uygulanabilir projelere
dönüştürülmedikçe bir anlam ifade etmemektedir.
Bölgesel kalkınma stratejileri temelde iki boyutta incelenebilir:
• Kamu-özel sektör işbirliğine dayanır (Özel sektör ve anahtar bölgesel aktörler geliştirme ve
uygulama sürecinde yakın ilişkide olmalıdırlar);
• Her iki tarafta açık bir karaktere sahip olmalıdır (Bir bölgede test edilen politika başka bölgelere
başarılı bir şekilde transfer edilebilmelidir).
Bölgesel kalkınma planının yapısı ve bu yapının çevresi; yenilik politikaları, işbirliğinin yayılması ve
devamı için gerekli olan halkla ilişkiler kabiliyeti geliştirilen stratejiyi destekleyecek politikaları kapsayan
özel bir teknik beceri gerektirmektedir.
Bu bağlamda ayrı ayrı başarı noktaları olarak da düşünebilecek ve değerlendirmeye alınabilecek
“bölgesel yenilik sisteminin çevresi” olarak tanımlanan elemanlar şu şekildedir:
• Pazar (yeniliğin nihai alıcısı ve temel uyarıcısı),
• Eğitim ve yetiştirme sistemi (yetenek sahibi işgücünü sağlar),
• Kamu otoriteleri (yenilik sistemine destekleme, düzenleme ve yönlendirmelerle müdahale eder),
• Yerel kültür (girişimcilik, ortak kimlik, güven ortamı, kolektif çalışma vb. tüm sistemi kapsayan
ve etkileşmeyi kolaylaştıran özellikler).
Yenilik politikaları, bölgesel kalkınma politikasının önemli bir unsuru olarak görüldüğünden
bölgelerin stratejik planlama kültürüne sahip olmasında BYS’nin ciddi bir katkısı bulunmaktadır.
Ayrıca açık bir sistem olan BYS;
• Sistem dışından benzer elemanlarla ilişki kurar (üniversite araştırma merkezleri arasındaki
uluslararası işbirliği, işletmeler arasındaki uluslararsı ilişkiler, teknoloji merkezleri arasındaki
bölgeler/uluslararası bilgi mübadelesi, eğitim kurumları arasındaki destek programları vb.) veya
• Sistem dışından değişik elemanlarla işbirliği yapılmasını teşvik eder (işletmelerin dış araştırma
merkezleri ile yaptıkları sözleşmeli araştırmalar, işletmelerle eğitim kurumları arasındaki ulus-
aşırı araştırmacı ziyareti, teknoloji transfer kuruluşlarının bölgesel sistemin dışına çıkan
faaliyetleri vb.).
Gelişmekte olan sanayi işletmelerindeki yenilik destekleri karmaşık olarak görülmektedir. Ayrıca,
işletmelerin karşı karşıya kaldığı birçok kurum ve düzenleme de mevcuttur. Bunun yanı sıra, yenilik için
işletmelerin teknoloji, pazarlama, finans, eğitim gibi konularda desteğe ihtiyacı olmasına rağmen bu farklı
hizmetleri sunan kurumlar arasında ciddi bir koordinasyon eksikliği mevcuttur.
Bu bağlamda, kurumlararası öğrenme ve koordinasyon için ihtiyaçlarını giderecek olan kurum ve
kuruluşlar arasında daha büyük bir ağyapısının olması gerekir. Bölgesel yapılarda sistem elemanları
arasındaki ilişkilerde genellikle öğrenme ve koordinasyon ağyapıları özellikleri taşımaktadırlar. Bölgenin
hizmet altyapısı ve bu altyapının işletmelere sağladığı destek bu ağyapıların oluşumunda önemli birer
etken olarak göze çarpmaktadır (iletişim ve ulaşım sistemleri, eğitimin teknolojik altyapısı, bilgi
kaynaklarına erişebilirlik vb.).

Bölgesel yenilik sisteminin çevresini oluşturan unsurları tartışınız.

Daha önce belirtildiği gibi bölgesel sistemlerde gözlenen başlıca eksiklik, kuruluşlar arasındaki
etkileşimin zayıflığı olmaktadır. İşletmeler çoğu zaman arz tarafındaki kuruluşları bilgi, uzmanlık ve
destek açısından yeterli bulmamakta, güven ortamlarının zayıflığı nedeniyle işletmeler arasındaki ilişkiler
kalıcı işbirliklerine dönüşememektedir. İşletmelerin gerekli bazı yeteneklerden yoksun olmaları yetersiz
kaynak ve bilgi sonucu yenilik olanaklarının farkına varmalarına neden olmaktadır. Ayrıca, “sınırlı
vizyon”a sahip olma ve kaynaklara erişimde yaşanan sıkıntılar bölge performansını olumsuz yönde
etkilemektedir. Bu durumda, belirtilen zayıflıklar özellikle bölgesel kamu politikalarının odaklanacağı

157

 
sorunlar olarak düşünülmelidir. Yerel yönetimler, yeniliği desteklemek üzere işletmelerin yenilik
yapmalarını engelleyen nedenler ve işletme yetersizlikleri ile ilgili bilgileri dikkate alan politikalar
geliştirmelidir. Gerekli destek altyapıları ve programlar üretilmeli; işletmeler ile diğer aktörler arasındaki
ortaklıkları özendiren mekanizmalar kurulmalı; nitelikli işgücünü ve teknoloji tabanlı işletmeleri bölgeye
çekecek düzenlemeler yapılmalıdır.

İşbirliği
Bir ilişki, işletmelerin olgun beklentilerinin yanında işletmeler ile çatışma durumu veya işbirliği ve
ilişkilerin yakınlığı veya uzaklığı arasında meydana gelen güç bağımlı ilişkisi alanında tanımlanabilen bir
atmosferdir (Hakansson, 1982). Bu atmosfer fikri, ilişkileri tanımlamak için geliştirilen “güven” unsuru
(Anderson ve Weitz, 1989; Donney ve Cannon, 1997; Geyskens vd., 1996; Moorman vd., 1992 Ritter ve
Gemündeni, 2003) ve “bağlılık” unsuru (Anderson ve Weitz, 1992; Dwyer vd., 1987; Grundlach vd.,
1995; Moorman vd., 1992; Young ve Denize, 1995 Ritter ve Gemündeni, 2003) gibi bazı yapılarda da
bulunabilir. Son zamanlarda tüm bir yapı içindeki bu fikirlerin bazılarını birleştiren “ilişki kalitesi” fikri
gelişmiştir.
Taraflar arasındaki ilişkiler ve tanımlanan amaçlar bakımından yatay ve dikey ilişkiler arasında çeşitli
farklılıklar mevcuttur. Dikey ilişkiler ‘bağlılık’ unsurunu vurgularken; yatay ilişkiler ‘diyalog’ üzerinde
durur (Achrol, 1997). İşbirliğini sağlayan çeşitli unsur ve mekanizmalar olmasına rağmen birçok çalışma
kurumlararası ilişkilerde işbirliğinin oluşturulması ve sürdürülmesinde ‘güven’ unsurunu merkezi bir rol
olarak tanımlamışlardır (Anderson ve Narus, 1990; Moorman vd. 1992; Morgan ve Hunt, 1994,
Rindfleisch, 2000). Güven konusu, dikey işbirliğindeki katılımcılar arasında yoğun bir şekilde
incelenmesine rağmen yatay ilişkilerde güven ve işbirliği arasındaki bağ sistematik olarak tam anlamıyla
araştırılmamıştır (Rindfleisch, 2000).
Öte yandan, Rindfleisch (2000) güven unsurunun kurumlararası ilişki yapılarında sergilediği farklılığı
üç ana olgunun sonucundan kaynaklandığını belirtmiştir. Buna göre dikey ilişkilerdeki işletmelere göre
yatay ilişkilerde yer alan işletmeler için;
• Daha yüksek oportünizm (fırsatçılık)
• Daha düşük karşılıklı bağımlılık
• Daha güçlü kurumsal ve kişilerarası bağlar söz konusudur.
Bu üç faktör yatay ilişkilerde yer alan işletmeler için daha düşük kurumsal güven ve kurumlararası
işbirliğinde kurumsal güven etkisinin daha zayıf olmasına yol açmaktadır. 1990’lı yıllardan itibaren çok
sayıda işletme, kısa dönemli işbirliklerin ötesinde uzun dönemli kurumlararası ilişkiler içerisinde yer
almaktadır. Çeşitli şekillerde oluşan bu kurumlararası ilişkilerin en büyük problemi bu ilişkiyi
etkinleştiren unsur olan katılımcılar arasında işbirliğinin oluşturulması ve süreklilik kazanmasıdır.

Yatay ve dikey işbirliği arasındaki farkları açıklayınız?

İşletmelerin yenilik amacıyla başka kuruluşlarla yaptığı işbirliği çeşitleri şu şekildedir:


• İşletme içi yenilik sisteminin işlediğini gösteren ilişkiler,
• İşletmenin yer aldığı tedarik/değer zinciri içinde gerçekleşen üretici-kullanıcı işbirliği,
• Bölge üretim sistemindeki tedarik/değer zincirleri içinde gidilen yenilik işbirliği,
• Bölge işletmelerinin birlikte hareket etmelerini kolaylaştıran ve ticari olmayan önemli karşılıklı
bağımlılıklar (işgücü kaynakları, normlar, gelenekler, kurumlar, tehditler vb.),
• İşletmeler arası etkileşme ve işbirliği çerçevesinde alış verişi yapılan önemli fiziksel ve bilgi gibi
fiziksel olmayan kaynaklar,
• Bilgi sunucuları ile bilgi kullanıcıları arasındaki ilişkiler ve bunların kurumlaşması (üniversite-
sanayi işbirliği gibi),
• Bölgedeki işbirliği ağyapıları ve işletme kümeleri.

158

 
Sanayi Kümeleri ve Ağyapılar
İktisadi coğrafyacılar kümeleri ekonomik kalkınmanın özel bir durumu olarak görürken, Michael Porter
(1998) kümeleri her ulusal, bölgesel, devlet ve hatta metropol ekonomilerin çarpıcı bir özelliği olarak
ifade etmektedir (Morgan, 2004). Porter’ın bu yaklaşımına karşın daha sert bir yaklaşım sergileyen
araştırmacılar, kümeleşme literatürünün kapsamlı olarak yerel ticari işlemlerin ve sonuç olarak yerel
ekonomilerin soyut tutulması konusunda doğrulamada başarısız olduğunu belirtmiştir. Malmberg ve
Maskell (2001) tarafından dile getirilen bu karşıt görüş çerçevesinde daha güçlü bir analiz yaparak yatay
ve dikey ilişkilerin ayrıştırılması ve yerel ekonomilerin dahili etkileşim derecesinden bağımsız
olabileceğini ifade etmişlerdir. Sonuç olarak, herhangi yerel bir ticari işlem (dikey boyut) yokluğunda da
kümeleşme olabilir; çünkü düşük ya da hiç maliyetsiz bir şekilde birbirlerini izleyebilen küçük ölçekli
işletmelerin bilgi yaratma etkisi daha önemli bir boyut (yatay boyut) alabilir (Morgan, 2004).
Belli bir pazar alanında rekabet ve işbirliğine dayalı iş büyümelerine yönelik paylaşılan kalkınma
vizyonuna sahip yerelleşmiş girişimci destek alt yapısını içeren dikey ve yatay ilişkilerde yer alan coğrafi
olarak yakın işletmeler bir kümedir (Cooke, 2001). Hill ve Brennan (2000) tarafından yapılan
tanımlamada kümelerin bazı kritik karakterleri ön plana çıkartılarak kümeleri, diğer endüstrilerle yakın
alış-satış ilişkisi olan, ortak teknolojiyi kullanan ya da uzmanlaşmış bir işgücü havuzunu paylaşan benzer
endüstrideki rekabetçi işletmeler veya kuruluşların coğrafi toplanması olarak tanımlamışlardır. Roelandt
ve Hertog (1999) değer-katma üretim zincirini belirterek kümeleri, bir değer katma üretim zincirinde
birbiriyle güçlü bir şekilde karşılıklı bağımlı işletmelerin üretiminin bir ağı olarak görmüşlerdir. Morosini
(2004) kümenin sosyal boyutunun önemini vurgulayarak kümeleri belli bir coğrafi bölgede yakın
mesafede yerleşmiş olan sosyal topluluk üyeleri ve ekonomik birimlerin bir topluluğu tarafından
karakterize edilen sosyo-ekonomik bir varlık olarak tanımlamıştır.
The Competitive Advantage of Nations kitabında Porter (1990) bir ulus veya bölgedeki yerel tabanlı
endüstri kurulumunun küresel rekabet avantajı için kurumsal yapıyı temsil ettiği yargısına ulaşılmış ve bir
ulusun gelecekteki refahının anahtarı olarak da o ulusun sınırları içerisinde kümelerin kurulumuyla
verimlilik kabiliyetinin geliştirilmesini işaret etmiştir. Porter (1990) kümeyi birbirleriyle bağlantısı olan
işletmeler ile ilgili kurumların bir alan içinde coğrafi olarak, hem birbirleriyle ortaklıkları hem de
birbirlerini tamamlama açısından, yakınlaşmaları olarak ifade etmektedir. Ekonomik üstünlük için
işbirliği ve dayanışma içinde olan işletmelerin coğrafi olarak kümeleşme fikri yeni değildir. Bu tip
endüstri bölgelerinin 19. yy’da da varolduğu bilinmektedir (Piore ve Sabel 1984). Bu bakış açısı,
toplama/yığın ilkeleriyle açıklama yapmaya çalışan ekonomik gelişme modellerinde ortaya atılan
“Marshall Modeli” olarak tanımlanabilir.

Şekil 8.1: Porter Elmas Modeli

Porter (1990) çok bilinen elmas modelinde yerel sanayinin rekabet kapasitesini güçlendirecek önemli
role sahip dört ana unsur şu şekilde detaylandırılmıştır:
159

 
• Faktör Şartları: Maliyet, yapı, kaynaklar ve bölgedeki bilimsel-teknik bilgi,

• Talep Şartları: Yerel ve ihracat talebin gücü,


• İlgili Destekleyici Endüstriler: Yerel destek sağlayanlar,

• İşletme Stratejisi ve Rekabet: İşletmeler arasındaki işbirliği ve rekabetçi ilişkiler.


“Endüstriyel kümeler” terimi, Porter (1990) tarafından ortaya konulduğu gibi, yakın ilişkili sanayiler
ve işletmeler arasındaki uzmanlık yoğunlaşmalarına işaret etmektedir ve tekil endüstriler arasındaki
karşılıklı ilişkiler ve etkileşim üzerine odaklanılmaktadır. Kümeler, işlevsel olarak birbirine bağlı olan
işletmeler arasında bilgi ya da ürün akışı yoluyla oluşmaktadır. Üreticilerin, müşterilerin ve rakiplerin
yığılması, ister yakın bir coğrafyada konumlanmış, ister tamamlayıcı uzmanlıkla bağlantı kurulmuş olsun,
etkililiği teşvik eder ve uzmanlaşmayı arttırır. Yığılma, artan yenilik yoluyla ve özellikle de teknolojik
taşma vasıtasıyla pozitif dışsallıkları teşvik eder. Bu kavram bir ülkenin rekabetçi avantajını oluşturmak
için gerekli istenen faktör şartlarının birbirlerine olan etkisini kısaca tanımlayan Porter’in “Elmas”
modeline de destek teşkil etmektedir.

Sanayi kümelerin, rekabet avantajına katkısını açıklayınız?

Farklı yapıda olabilen bölgesel kümeler ve bölgesel yenilik sistemleri, hem geleneksel ürünler
(Türkiye’deki OSB’ler gibi), hem de yüksek teknoloji ürünleri (Silicon Vadisi gibi) için dünya
ekonomisinde önemli bir yer edinmeye başlamışlardır. İşletmelerarası ilişkiler üzerine yapılan birçok
çalışmada başarılı bir yenilik için ilişki ağlarının kurulmasında coğrafi şartların önemli bir kaynak olduğu
görülmektedir. Belirli bir coğrafi alanda bulunan işletmelerin (Türkiye’de organize sanayi bölgeleri gibi)
rekabet düzeyi, işletmelerarası ilişkilerde oluşan yenilik ağyapılarına bağlanabilmeleri ile doğru
orantılıdır. Öte yandan, KOBİ’lerin farklı işbirliği ortakları ile olan ilişkilerinin boyutu ve bu işbirliğinin
yerel ortaklarla gerçekleştirebilme düzeyi açısından bölgesel yenilik sistemlerinde dikkate değer bir
farklılaşma mevcuttur. Üstelik bölgesel sistemlerin ulusal sistemlerden daha önemli hale geldiği de
söylenebilir.
Küme yapılarına yönelik olan bölge özellikleri, ağyapı ve küme kavramlarının karşılıklı olarak
değiştirilebilir olmasına neden olmuştur. Ağyapı kavramı pazarlama, yönetim, sosyoloji ve işletme gibi
farklı yaklaşımlarda kullanılmaktadır. İşletmelerarası ilişkilerin daha kapsamlı anlaşılması için küme ve
ağyapılar arasındaki farklılıkların analizi gerekmektedir. Pazarlama, yönetim, sosyoloji ve ticaret gibi
birçok değişik perspektifte ağyapı kavramı ile karşılaşılmakta ve birçok araştırmacı çalışmalarının ana
temalarında ağları “ağyapı paradigması” (Morgan ve Hunt, 1994; Cooke ve Morgan, 1998) veya “ağyapı
yaklaşımı” (Johanson ve Mattsson, 1992; Ritter ve Gemünden, 2003) olarak kullanmaktadır. Ayrıca,
ağyapı kavramının “endüstriyel ağyapı yaklaşımı” (Hakansson ve Johanson, 1993; Hakansson ve
Snehota, 1995), “yenilik sistemi” (Asheim ve Isaksen, 1997) ve “küme” (Porter, 1990) gibi farklı
alanlarda da kullanıldığı görülmektedir.
Ağyapılar, yeni pazarlar, ortak ürün geliştirme, ortak üretim veya ortak pazarlama gibi belirli
paylaşılmış hedeflere ulaşmak için biraraya gelen bir dereceye kadar küçük işletme grupları ve üyelik
aidatından öte kazanç ve kaynakların paylaşımını sağlayan resmi bir anlaşma gerektiren yapılardır
(Rosenfeld, 2001). Diğer taraftan, daha zayıf (soft) ağyapılar, ilgili sektördeki bir gruptan oluşan açık
üyeliğe sahip, kâr amacı gütmeyen bir statüye sahip ve bazı genel hizmetleri sunan yapılardır. Benzeri
basit ağyapıların şekli, amaçlanan ticari birliklerden farklı değildir. Ayrıca, ağyapıları üyelerine sürekli
destek ve değer kattıkça varlıklarını sürdürebilirler. Bu değer, zaman zaman oluşan genelde ortak bir ürün
veya yeni bir pazardan öte düşük maliyetler, bilgi ve fikirlere ulaşım ve ortak sorunlara çözümlerin bir
birleşimidir (Rosenfeld, 2001). Ağyapı kavramının özellikleri şöyle sıralanabilir:
• Ağyapılaşma interaktif bir süreçtir. Ağyapı içindeki bir işletme, aynı ağyapı içindeki diğer
işletmeleri hem etkiler hem de onlardan etkilenir.

• Ağyapılaşma dinamik bir süreçtir.


160

 
• Ağyapıyı oluşturan aktörlerin hareketleri ve etkileşimleri ile oluşur.

• Bütün işletmeler aynı anda ağyapı kurarlar.


• Bütün işletmeler sınırlandırılmış özgürlüklere sahiptir.

• Ağyapılaşma işletme tipine göre belirlenmez.

• Ağyapılaşma diğerleriyle çalışmayı gerektirir.


• Ağyapılaşma iki taraflı ya da çok taraflı olabilir.
• Tek başına işbirliği ya da rekabet ile temellendirilemez.

• İşletmenin resmine ve diğerlerine göre oluşan konumuna göre şekillenir.


• Başkalarıyla ilişki şekliymiş gibi görülür.
Küme ve ağyapı kavramlarının tanımına bakıldığında benzerlik görülür. O nedenle bu iki kavramı
ayırabilmek için, kavramların özelliklerini ortaya çıkarmaya yönelik Forsman ve Solintader (2003) ve
Cooke (2001) tarafından yapılan çalışmalar önemli katkı sağlamaktadır.

Tablo 8.1: Ağyapılar ile Kümeler Arasındaki Temel Farklılıklar

Özellik Ağyapılar Kümeler


Üyelik Sınırlı Açık

İlişkiler İşbirliği yoluyla rekabet İşbirliğiyle beraber rekabet


Aktör Ortak iş hedefleri Kolektif vizyon

Temel ilişki Biçimsel ortaklıklar Biçimsel olmayan ilişki


Ölçek Limitli, işletmelerarası Geniş

Bilgi transferi şekli İlişkiler Mekan/yakınlık

Kaynak: Forsman ve Solintader,2003; Cooke, 2001.

Sanayi kümeleri ile ağyapılar arasındaki benzerlik ve farklılıklar


nelerdir?

ÜNİVERSİTE VE ÖZEL SEKTÖRÜN ROLÜ


İşletmeler, yenilik sürecinde çeşitli nedenlerle diğer işletmeler ve/veya kuruluşlarla işbirliği gerçekleştirir.
Bu işbirliklerinin amaçları şunlardır (Tidd et al., 2002):
• Teknoloji geliştirme veya pazara giriş maliyetlerini azaltmak,
• Geliştirme veya pazara giriş risklerini azaltmak,

• Üretimde ölçek ekonomisini sağlamak,

• Yeni ürünlerin geliştirilmesi ve ticarileştirilmesi için gereken süreyi azaltmak.


Yenilik sistemi kavramı, bir ülkede yeniliğin, kamu kurumları, özel sektör kuruluşları, üniversiteler,
araştırma kurumları gibi farklı aktörlerin oluşturduğu ağyapı ve bunlar arasındaki ilişkiler ve etkileşim
sayesinde gerçekleştiği gerçeğine dayanır. Aynı aktörlerin arasındaki etkileşim, bölgesel düzeyde
incelenerek bölgesel yenilik yapısı anlaşılabilir. Bir bölgesel yenilik etkinliği, bu aktörler arasındaki
ilişkinin kalitesi ve yoğunluğuna bağlıdır.
Yenilik ağları yaklaşımına göre bölgesel yenilik performansının belirleyicileri şunlardır:
161

 
• Yüksek hareketliliğe sahip kalifiye ve uzman işgücünün varlığı,

• Yenilik için işbirliği yapan uzmanlaşmış sektörel firmalar,


• Müşteriler ve tedarikçiler arasındaki sıkı ilişkiler (bu tür toplumsal bağlar güven gerektirir; bu
güven sayesinde bölgedeki aktörler arasında enformasyon alışverişi gerçekleşir; yazılı olmayan
bilginin dolaşımı sağlanır),
• Bölgesel yenilik bilinci ve bölge içinde yenilik ve üretim süreçlerini destekleyen aracı
kuruluşların varlığıyla güçlenen bölgesel endüstriyel işbirliği.

Üniversite-Sanayi İşbirliği
Ar-Ge destekleri ve diğer devlet desteklerinin sağlanmasında da farklı kaynak ve kurumlar devreye
girmektedir. Ülke çapında teknoloji ve Ar-Ge politikaları ve yönlendirmelerinde etkinlik
sağlanmamaktadır. Benzer konularda birden çok kurum destek mekanizmalarına sahiptir. KOBİ
destekleri bağlamında mevzuat birlikteliğinin sağlanması gerekir. KOBİ’ler için çeşitli kaynaklardan
sağlanan Ar-Ge, ihracat ve diğer desteklerde beklenen sonuç ya da başarıya tam olarak ulaşılmamaktadır.
Destek mekanizmalarının çoğu sağlıklı bir sanayi-üniversite işbirliği için gereksinimlerin tümünü
karşılamamaktadır. Sanayinin ihtiyaçlarını doğru yorumlayıp, doğru kaynakları tespit edebilecek ara
yüzler sunmamaktadır. Ülke olarak üyesi olduğumuz Avrupa Birliği’nin Çerçeve Programları genel
anlamda tüm taraflar arasında işbirliğini sağlamakta ve tüm Ar-Ge mekanizmalarını doğru yönde harekete
geçirmektedir. Bu da doğal olarak istenen seviyede bir üniversite sanayi işbirliğini sağlamaktadır. Bu
işbirliğinin kalitesini arttırmak için sürekli bir gözden geçirme sistematiği vardır.
Yenilik unsurunun en önemli iki aktörü olan akademisyen ve sanayicinin ortak bilgi havuzunda
(teknoloji transfer merkezleri) biraraya getirilmesi elzemdir. Bu yaklaşım çerçevesinde, oluşturulması
ve/veya güçlendirilmesi önerilen ticaret birlikleri, ortaklıklar çerçevesinde, işletmeler ortak teknoloji
geliştirme, teknoloji transferi ve ar-ge girişimlerinde bulunmalıdırlar. Standart teknoloji transferi
yöntemlerinden ayrı biçimde, güncel ve yetkin teknolojik bilgiye erişim için işletmeler, farklı ar-ge
ağyapılarında yer almalıdırlar. Teoride ve pratikte, teknoloji transferi yöntemleri ile öğrenilen bilginin,
yeni üretim süreçlerinin yaratımını tetiklediği ve bu yaklaşım içerisinde, işletmelerin stratejik teknoloji
geliştirme ağyapılarına eklemlenebilmesi esasının güncel bilgiye ulaşabilen aktörlerin (diğer işletmelerin)
tespitine olanak sağladığı, işletmelerarası bilgi akışlarını kolaylaştırdığı ve zenginleştirdiği ve aslında bu
sayede işletmelerin yenilik yapmasını tetiklediği görülmüştür.
Mekansal yakınlığın yanında etkin bir üniversite-sanayi işbirliğinde özellikle; sanayinin ihtiyaçlarının
doğru bir şekilde tanımlanması, üniversitelerin ülke ya da bölgesel teknolojiyi ileriye götürecek çalışma
planına sahip olması, sanayi ile üniversite arasında etkileşim oluşturacak bir mekanizmanın uygulamaya
geçirilmesi gerekir. Mali yetersizliklerden dolayı işletmenin bu personeli istihdam edememesi durumunda
işletmenin konumlandığı sanayi bölgelerinde ortak araştırma merkezlerinin devreye girmesi gerekir.
Sanayi tarafında önemli bir eksiklik sanayide üniversitedeki projeleri takip edebilecek, yönlendirebilecek
ve destek olabilecek insan gücünün yokluğudur. Bu durum KOBİ’lerin Ar-Ge ve yenilik sürecinde en
büyük çıkmazı olan Ar-Ge personelini istihdam edememesinin bir sonucudur. İşgücü yetkinliği ve kalitesi
açısından yine sanayi ve üniversite arasında bir amaç birlikteliğinin kurulması gerekmektedir. Sanayide
nitelikli işgücünün bulunması ve bunların bölge içerisindeki hareketliliği KOBİ’ler için bilgi yayımı ve
öğrenme kapasitesini olumlu anlamda etkilemektedir. Yüksek Öğretim Kurumlarından mezun olanların
sanayinin ihtiyaçlarına uygun olmadığı konusunda ciddi tepkiler söz konusudur. Bunun için Yüksek
Öğretim İdaresi ile sanayi temsilcileri arasında görüş alışverişini sağlayacak etkin bir platformun
oluşturulması gerekmektedir.

Üniversite-sanayi işbirliğinin ulusal yenilik sistemine katkısı hangi


açılardan gerçekleşmektedir?

162

 
Türkiye’deki Sanayi Yapılaşmaları
Üretim faaliyetinde bulunan işletmelerin konumlandırması ile ilgili yerleşim planlaması ve yapılaşma
yöntemleri farklılık arz etmektedir. Bir ülkede ya da bölgede birden çok sanayi yapılaşması
olabilmektedir. İşletmelerin ölçeğine göre ya da ilgili sektörün üretim yöntemine göre bu sanayi
yapılaşması farklı şekilde örgütlenebilmektedir. Bu sanayi yapılaşmaları, ülkelerin iş yapma modelini
yansıtmaktadır.
Türkiye’de sanayinin yerleşimi ve organizasyonu açısından çeşitli formal yapılaşmalar mevcuttur.
Türkiye’de bu yapılaşmalar arasında en köklü olanı organize sanayi bölgeleridir. Genelde geleneksel
sanayi üretimlerin gerçekleştiği sanayi bölgelerinin dışında teknoloji tabanlı üretim faaliyetlerinin
konumlandırılması için kurulan Teknoloji Geliştirme Bölgeleri, özellikle üniversite-sanayi etkileşimi için
önemli bir imkan sunmaktadır. Ayrıca, çeşitli vergisel teşvikler sunan tamamıyla ihracata odaklı Serbest
Bölgeler ve doğrudan yabancı yatırımlara özel alan olarak Endüstri Bölgeleri diğer sanayi
yapılaşmalarıdır.

Organize Sanayi Bölgeleri


Sanayi bölgeleri, benzer bir ürünün üretiminde çeşitli aşamalarda ilgili olan büyük bir çoğunluğunun
küçük veya çok küçük ölçekli olan birçok işletmenin oluşturduğu coğrafi alan olarak tanımlanan üretim
sistemleridir (Pyke, Becattini ve Sengenberger, 1990). 1980’ler ve 1990’lar boyunca, sanayi bölge
kavramını inceleyen birçok çalışmanın sonuçları ya da özel anlamıyla “yerel üretim sistemleri” ışığında,
marjinal ekonomistler uzun soluklu tezat bir düşüş içerisine girmektedirler. Sanayi bölgesi konusu
“sistematik perspekif”ten ekonomik analiz yapmak için oldukça faydalı bir araç olmuştur. Bu bağlamda,
Marshallcı sanayi bölgeleri de endüstrilerarası ilişkilerin yerelleşmiş büyümesi, zaman içersinde bir
durağanlık gösterir ve Marshall’ın anlatmak istediği birleşme teknolojik anlamda değil mekansal ya da
endüstriyel bölge anlamında birleşmedir (Belussi, 1999).
Post- Marshall’cı perspektifin ele aldığı yeni görüşte olduğu gibi en son “sanayi bölgeler” kavramı,
özellikle son yirmi yılda, çok tartışmalı bir akademik konu haline gelmiştir. Endüstriyel bölge fikrini
savunan bilim adamları yeni endüstriyel organizasyonuna yön verecek üretim modeli olarak Fordist
üretim tipinin gündem dışı kaldığını ileri sürmektedirler. Fordist üretim modeli dikey bir şekilde biraraya
gelmiş üretim sistemlerinden oluşmaktadır. Endüstriyel gelişme ve endüstriyel pazardaki müşterilerin
yeni ihtiyaçlarına bağlı olarak, daha esnek bir yapıya ihtiyaç duyulmuştur. Sanayi bölgeleri, bağımsız
küçük ve orta ölçekli işletmeler arasında oluşan dikey üretim sistemi anlamına gelen esnek uzmanlaşma
ile açıklanmıştır. Bu yeni yaklaşımlar sanayi bölgelerinin gizli kalmış birçok farklı sosyo-kültürel
dokunun ve birçok farklı emek örgütlenmesinin sonucunda oluştuğunu ileri sürmektedirler. Ortak bir
tanım olarak ele alındığında, sanayi bölgeleri güven ve işbirliği ile yönetilen organizasyon çeşitleri olarak
görülebilir.
Bugün, modern ekonomik büyüme teorileri ekonomik faaliyetlerin coğrafi olarak birbirine yakın
bölgelerde, bölgesel biraraya gelme ve büyüme ekonomileri üreten bilişsel yayılım sağladıklarını
söylemektedir. Daha önce belirtildiği gibi bu süreç, sanayi bölgelerinin oluşmasını sağlamaktadır. Bölge
de zaten var olan faaliyetlere oldukça bağlıdır. Bu farklılıklar birçok farklı yolla gözlemlenebilir:
• Araştırma ve geliştirme faaliyetleri için yatırım stratejileri,
• Araştırma ve geliştirme faaliyetinde farkında olmadan yapılan yeni bilgi üretimi,
• Yeni teknolojik gelişmelere yol açacak var olan bilginin çevresinde oluşan etkileşim,
• Bölge içinde yerleşmiş olan üniversite ve girişimlerin arasındaki etkileşim.
Öte yandan, belirli bir yakınlıkta kurulmuş ve çoğunlukla küçük ve uzmanlaşmış işletmelerin üretken
biçimi olarak tanımlanan sanayi bölgeleri, genel sanayi kültürü ve yoğun girdi-çıktı etkileşimleriyle
karakterize edilen ve işbirliği ile rekabetin bir birleşimini destekleyen yerel sosyal yapılardaki yerleşik
olgularıdır (Brusco, 1982; Piscitello ve Sgobbi, 2003). Sanayi bölgesindeki işletmelerin üretim sistemleri,
ekonomik sistemleri, ekonomik ve sosyal aktörler, bölge-özellikli kültürü ve kolektif öğrenme kaynaklı
ilişkiler arası ile ilgili karmaşık bir sistemden faydalanırlar (Camagni, 1991).
163

 
Bu bağlamda, homojen bir ürün üretmede birbirlerini tamamlayacak şekilde uzmanlaşmış işletmelerin
verimli bir sistem oluşturmak üzere coğrafi olarak kümeleşmesini ifade eden sanayi bölgelerinin özellikle
belirli alanlardaki uzmanların fiziksel olarak birbirine yakın bulunmalarını sağlayan, sosyal ilişkileri
güçlendiren, içinde bulundukları bölgelerde toplumsal kurumların oluşmasını sağlamaya yönelik sosyal
birer olgudur. Sanayi bölgeleri özellikle KOBİ’lerin gelişmeleri için son derece elverişlidirler. Çünkü
KOBİ’ler, yüksek maliyetli dikey bütünleşmelere giderek değil, dışsal kaynaklara dayanarak
büyüyebilmektedirler. Kuzeydoğu İtalya, güneybatı Almanya, batı Japonya ve yüksek teknoloji üreten
Silikon Vadisi gibi gelişmiş emek-yoğun sanayilerin sürekli bir biçimde büyüyebilmiş olmaları bu yeni
örgütsel ilkeyi ortaya koymaktadır.
Piscitello ve Sgobbi (2003) sanayi bölgelerinin önemini arttıran ve doğal karakterini yansıtan bazı
faydaları şu şekilde belirtmiştir:
a. Esnek Uzmanlaşma: Bölge işletmeleri bir veya birkaç üründe yatay olarak ve/veya değer
zincirindeki bir üretim sürecinde dikey olarak uzmanlaşmaktadır. Bu tür uzmanlaşma dışsal
olarak işletmeye ve içsel olarak işletmelerin sistemini sağlayan ölçek ve alan ekonomilerini
sağlar.
b. İşletmelerarası İşbirliği ve Rekabet: Uzmanlaşmış işletmeler, tecrübe ederek ve etkileşim ile
sağlanan kolektif öğrenme ve yenilik avantajlarını sağlayan işbirliği ve bilgi ile teknolojilerin
paylaşımı için bir teşvike sahiptir (Lundvall, 1992). Ayrıca, sanayi bölgeleri içeride yerel
işletmelerin rekabet avantajını güçlendiren ve başarılı uluslararası rekabet için onları eğiten
‘enerjik yerel yarış’ tarafından karakterize edilirler.
c. Coğrafi Yakınlık: Bölgesel kümeleşme yeni teknolojiler ve pazar fırsatları ile ilgili hazır bilgiyi
işletmeler için mümkün kılan bilgi avantajlarını sunar. Ayrıca, bölge işletmelerinin yüksek
kaliteli işgücüne ve uzman olan makineleşmeye kolay ulaşmasını da sağlar.
d. Sosyal Yerleşmeler: Bölge işletmeleri kolektif öğrenme ve kaynak paylaşımına meşruluk ve
anlamlılık sağlayan güçlü yerel bir kültürde yerleşmişlerdir.

Türkiye’deki OSB’ler ile ilgili detaylı bilgi için www.osbuk.org.tr


sitesini inceleyebilirsiniz.

Tarihte 19. yüzyılın sonunda İngiltere’de ortaya çıkan organize sanayi bölgeleri Türkiye’de planlı
sanayinin uygulanması süreci içerisinde şekillenmiş ve ilk olarak 1960 yılında Bursa’da Organize Sanayi
Bölgesi (OSB) kurulmasıyla uygulama alanı bulmuştur. Türkiye ekonomisinde sanayileşmeyi esas alarak
bunu organize sanayi bölgeleri üzerinden gerçekleştirmiştir. Sanayici niteliğindeki küçük ve orta ölçekli
işletmelerin OSB içerisinde yer aldığı görülmektedir. Kurularak işletmeye geçen pek çok OSB olmasına,
hatta ilk kurulan OSB’nin 45 yaşına girmesine rağmen; OSB’lerin kuruluş ve işleyişi ile kimliğini
belirleyecek yasal düzenlemenin yokluğu, hukuki, mali ve idari bakımdan büyük sıkıntılar meydana
getirmiştir. OSB’lerin mevzuat olarak tanınması ve yerinde yönetimi sağlayan tüzel kişiliğe kavuşması
2000 yılındaki ‘4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’ ile mümkün olmuştur. Türkiye’de yaygın
olan OSB misyonu şu şekilde belirtilmektedir:
• Sanayinin disipline edilmesi,
• Şehrin planlı gelişmesine katkıda bulunulması,
• Birbirini tamamlayıcı ve birbirinin yan ürününü teşvik eden sanayicilerin bir arada ve bir
program dahilinde üretim yapmalarıyla, üretimde verimliliğin ve kâr artışının sağlanması,
• Sanayinin az gelişmiş bölgelerde yaygınlaştırılması,
• Tarım alanlarının sanayide kullanılmasının disipline edilmesi,
• Sağlıklı, ucuz, güvenilir bir altyapı ve ortak sosyal tesisler kurulması,
• Müşterek arıtma tesisleri ile çevre kirliliğinin önlenmesi,
• Bölgelerin devlet gözetiminde, kendi organlarınca yönetiminin sağlanması.

164

 
Türkiye’de kurulmuş OSB’ler, çeşitli sektörlerin yer aldığı ‘karma bölge’ ve belli bir sektörün
konumlandığı ‘ihtisas bölge’ olmak üzere iki tür yapılaşma mevcuttur.

Serbest Bölgeler
Serbest bölgeler; ülkede geçerli ticari, mali ve iktisadi alanlara ilişkin hukuki ve idari düzenlemelerin
uygulanmadığı veya kısmen uygulandığı, sınaî ve ticari faaliyetler için daha geniş teşviklerin tanındığı ve
fiziki olarak ülkenin diğer kısımlarından ayrılan yerlerdir. 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununda
serbest bölgelerin kurulması ve işletilmesindeki temel amaçlar; ihracata yönelik yatırım ve üretimi teşvik
etmek, doğrudan yabancı yatırımları ve teknoloji girişini hızlandırmak, işletmeleri ihracata yönlendirmek
ve uluslararası ticareti geliştirmektir.
Serbest bölgeler; ülkeye yabancı sermaye ve teknolojilerin getirilmesine imkân sağlayacak uygun
zemin yaratılması, sanayicinin ihtiyaç duyduğu bazı hammadde ve ara malların kolaylıkla, istenilen
miktarda ve zaman kaybı olmadan temin edilebilmesi, sağlanan teşvik ve avantajlarla düşük maliyetli mal
üretimi ve ihracı, Türkiye dışından gelen malların transit olarak diğer ülkelere satımı, yeni istihdam
olanaklarının yaratılması, Türk ihraç ürünlerinin ihracatını kolaylaştırarak hızlandırılması bakımından bir
basamak olması işlevlerini görmektedir. Türkiye’de toplam 21 adet Serbest Bölge bulunmaktadır. Serbest
bölgelerde faaliyet ruhsatı kapsamında çalışmakta olan serbest bölge kullanıcılarının imal ettikleri
ürünlerin satışından elde ettikleri kazançları, Avrupa Birliği üyeliğinin gerçekleşeceği yılın vergileme
dönemi sonuna kadar gelir veya kurumlar vergisinden muaftır. Serbest bölgelerde üretilen ürün bedelinin
en az yüzde 85'ini yurtdışına ihraç eden kullanıcıların, istihdam ettikleri personele ödedikleri ücretler
gelir vergisinden muaf tutulmuştur. Ayrıca, üretim faaliyetinde bulunan serbest bölge kullanıcılarının,
serbest bölgelerde gerçekleştirilen faaliyetlerle ilgili olarak yapılan işlemleri ve düzenlenen kâğıtları
damga vergisi ve harçlardan muaf tutulmuştur. Üretim faaliyeti dışındaki konularda 6 Şubat 2004
tarihinden önce ruhsat almış olan kullanıcıların gelir veya kurumlar vergisi muafiyeti, faaliyet ruhsatı
süresi sonuna kadar devam edecektir. Söz konusu tarihten itibaren diğer konularda düzenlenen faaliyet
ruhsatları kapsamında vergi muafiyeti bulunmamaktadır.

Endüstri Bölgeleri
Endüstri Bölgeleri, yatırımları teşvik etmek, yurt dışında çalışan işçilerin tasarruflarını ülkede yatırıma
yönlendirmek ve yabancı sermaye girişini artırmak amacıyla kurulan üretim bölgeleridir. Bakanlar
Kurulu Kararı ile Endüstri Bölgesi yeri olarak belirlenen alan Hazine adına kamulaştırılır. Kamulaştırma
gideri, alt yapıya yönelik tüm plan, etüt, proje ve alt yapı inşaatı giderleri Bakanlık bütçesinden
karşılanmaktadır. Yapılan bu harcamalara ait ödenek hibe niteliğinde olup kamuya geri dönüşü yoktur.
Endüstri bölgeleri; OSB’lerden dönüştürülen Endüstri Bölgesi, münferit yatırım yeri, karma Endüstri
Bölgesi, ihtisas Endüstri Bölgesi, özel Endüstri Bölgesi gibi türlerden oluşmaktadır.
Endüstri Bölgelerinin en büyük avantajı kuruluş zamanında ortaya çıkmaktadır. Endüstri Bölgesi tüzel
kişiliğinin kurulması için gerekli arsa veya arazi temini ve alt yapı ile ilgili mal ve hizmet alımları ile
yapım işleri için giderler Bakanlık bütçesine konulan ödeneklerden karşılanır.

Teknoloji Geliştirme Bölgeleri


Teknoloji Geliştirme Bölgeleri (TGB), sınaî, teknolojik ve kentsel gelişme amaçlarının bütünleştiği bir
sanayi odağı geliştirme aracı olarak tanımlanabilir. Özellikle son yıllarda, bilimsel bilgiyi teknolojinin
hizmetine en kısa sürede sunabilmenin önemi göz önüne alınarak, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde;
üniversite, araştırma kurum ve kuruluşları ile kamu ve sanayi kesimi arasında işbirliğinin geliştirilmesi ve
güçlendirilmesi amacıyla çok sayıda bilim ve teknoloji parkları, teknoloji geliştirme bölgeleri
oluşturulmuştur.
26.6.2001 yılında kabul edilen 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu’nun amaç maddesi
şu şekildedir:
• Üniversiteler, araştırma kurum ve kuruluşları ile üretim sektörlerinin işbirliği sağlanarak,
• Ülke sanayinin uluslararası rekabet edebilir ve ihracata yönelik bir yapıya kavuşturulması
maksadıyla
• Teknolojik bilgi üretmek, üründe ve üretim yöntemlerinde yenilik geliştirmek,

165

 
• Ürün kalitesini veya standardını yükseltmek, verimliliği artırmak, üretim maliyetlerini
düşürmek,
• Teknolojik bilgiyi ticarileştirmek,
• Teknoloji yoğun üretim ve girişimciliği desteklemek,
• Küçük ve orta ölçekli işletmelerin yeni ve ileri teknolojilere uyumunu sağlamak,
• Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunun kararları da dikkate alınarak teknoloji yoğun alanlarda
yatırım olanakları yaratmak,
• Araştırmacı ve vasıflı kişilere iş imkânı yaratmak,
• Teknoloji transferine yardımcı olmak ve
• Yüksek/ileri teknoloji sağlayacak yabancı sermayenin ülkeye girişini hızlandıracak teknolojik alt
yapıyı sağlamaktır.
TGB’ler sadece kendi üretim ya da ihracat rakamları ile değerlendirilmemesi gereken
organizasyonlardır. TGB’ler tanım itibariyle son tüketiciye yönelik faaliyetlerden ciro elde
etmemektedirler. Ar-Ge ile ürün geliştiren TGB birimleri ya bu ürünlerin üretildiği firmaların yan
kollarıdır ya da geliştirdikleri ürünlerin üretim haklarını satan birimlerdir. Dolaysıyla TGB’lerde
çalışmaları yürütülen teknolojilerin üretimleri başka fiziki alanlarda olmaktadır. Bu ise TGB’lerin genel
ekonomiye katkılarının gösterdikleri ciro rakamlarından çok daha fazla olmasını sağlamaktadır.

Türkiye’de çeşitli sanayi yapılaşmaları mevcuttur. Bu yapılaşmalar


arasındaki farklılıklar nelerdir?

TÜRKİYE’NİN YENİLİK SİSTEMİ VE DESTEKLEYİCİ KURUMLAR


Bilim, teknoloji, yenilik politikalarını ve uygulama araçlarını ulusal düzeyde belirleyip yürürlüğe koymak
ve uygulamada eşgüdümü sağlamakla görevli çeşitli kamu kurumları tanımlanmaktadır. UYS’i kurmaya
yönelik politikalar, doğal olarak, bu kurumlar tarafından tasarlanıp yürürlüğe konmaktadır. Türkiye’nin
bilim, teknoloji ve yenilik alanında en üst düzeydeki politika belirleme organı Bilim ve Teknoloji Yüksek
Kurulu (BTYK)’dur. 1983 yılında kurulan ve başkanlığını Başbakan'ın yaptığı Kurul'un amacı, bilim ve
teknoloji alanındaki Ar-Ge politikalarının belirlenmesi, yönlendirilmesi ve eşgüdümün sağlanmasıdır.
Başbakanın başkanlığında oluşturulan bu kurulun üyeleri:
• Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı
• Enerji ve Tabi Kaynakları Bakanı
• Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
• Gümrük ve Ticaret Bakanı
• Maliye Bakanı
• Milli Eğitim Bakanı
• Milli Savunma Bakanı
• Sağlık Bakanı
• Orman ve Su İşleri Bakanı
• YÖK Başkanı ve YÖK’ün belirlediği bir üniversitenin seçeceği bir üye
• Hazine Müsteşarı
• Ekonomi Bakanlığı ve Kalkınma Bakanlığı Müsteşarları
• Türkiye Atom Enerji Kurumu Başkanı
• TUBİTAK Başkanı ile bir yardımcısı

166

 
• TRT Genel Müdürü
• TOBB Başkanı
BTYK’nın hazırlık aşamaları ve sekreterya hizmetleri TÜBİTAK tarafından yerine getirilir.
TÜBİTAK, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunun aldığı kararları ilgili kuruluşlarca uygulanmasını
izlemek, değerlendirmek ve sonuçlarını anılan Kurula aktarmakla sorumludur.

Türkiye’deki ulusal yenilik politikalarının detayı için


www.tubitak.gov.tr/ubtys sitesini inceleyebilirsiniz.

Kurul tarafından 2011-2016’da Türkiye’nin Bilim ve Teknoloji Politikalarının (BTP)


gerçekleştirilmesinde, Ar-Ge ve yenilik sistemindeki temel dinamiklerin işlevselliğini artıracak stratejiler
anahtar niteliğindedir. Bu bağlamda, BTP-UP 2005-2010 aracılığıyla Ar-Ge ve yenilik kapasitesinin
önemli düzeyde geliştirilmesine yönelik yakalanan başarının 2011-2016 döneminde ivmelenerek
sürdürülebilirliğinin sağlanması hedeflenmektedir. Bu hedef doğrultusunda, yeni dönemde önem taşıyan
gereksiminler arasında (www.tubitak.gov.tr):
• BTY insan kaynaklarının geliştirilmesi
• Araştırma sonuçlarının ticari ürün ve hizmete dönüşümünün teşvik edilmesi
• Çok ortaklı ve çok disiplinli Ar-Ge ve yenilik işbirliği kültürünün yaygınlaştırılması
• KOBİ’lerin yenilik sisteminde daha güçlü aktörler olmalarının teşvik edilmesi
• Araştırma altyapılarının TARAL’ın bilgi üretme gücüne katkısının artırılması
• Ülkemizin çıkarları doğrultusunda uluslararası BTY işbirliğinin etkinleştirilmesi
• bulunmaktadır. Aynı zamanda,
• Ar-Ge ve yenilik kapasitesinin güçlü olduğu alanlarda hedef odaklı yaklaşımlar,
• İvme kazanmamız gereken alanlarda ihtiyaç odaklı yaklaşımlar,
• Çeşitli alanlarda yaratıcılığın destekleneceği tabandan yukarı yaklaşımların hayata geçirilmesi
hedeflenmektedir.

Kaynak: www.tubitak.gov.tr/ubtys
167

 
2011-2016 dönemi ulusal bilim, teknoloji ve yenilik stratejisi için belirlenen eylem planı yukarıdaki
şekilde belirlenmiştir. Eylem planlarının uygulanmasında sorumlu olan kurum ve kuruluşlar (çoğunlukla
BTYK üyesi kurumlara bağlı ve ilgili kurum ve kuruluşlar) ilgili strateji belgesinde somut bir şekilde
tanımlanmaktadır.

ULUSAL DÜZEYDE YENİLİK ÖLÇÜMÜ VE GÖSTERGELERİ


Bölgesel politika ve uyum konusunda başarılı kamu müdahalelerinin göstergesi, bölge işletmelerinin
hangi düzeyde performanslarını sürdürülebilir anlamda geliştirdikleri ve istihdamı ve sosyal refahı
koruma ve arttırmasına bağlıdır. Bu tür yenilik politika ölçüleri, yerel işletmeler üzerinde ivedi ve takdir
edilir etkiye sahip olmalıdır. KOBİ’lerin diğer işletmeler veya iş ve yenilik destek kuruluşları ile
işbirliğinden yoksun olmalarından dolayı, yalnız başlarına yenilikçi projeleri geliştirecek zaman ve
kaynağa sahip olmadıkları yaygın bir şekilde kabul edilmektedir. Bundan dolayı, ölçülerin düzeni ve
işletme ihtiyaçlarını tanımlayan ve uygun bir karşılık ile ilgili konuların karmaşıklığı, uygun mekanizma
ve yöntemlerin geliştirilmesine yönelik yüksek düzeyde bir yaklaşım gerektirmektedir (Arndt ve
Sternberg, 2000).
Ülkelerin yenilik ölçümünde çeşitli göstergeler kullanılmaktadır. Bu göstergeler genelde Ar-Ge
kapasitesini doğrudan etkileyen ve pazarlanabilir yeni ürün ve hizmetlerin ortaya konulması ile ilgili
destekleyici ve yürütücü unsurlardır:

• Kamu harcamaları arasında Ar-Ge’nin payı.

• Özel sektörün Ar-Ge harcamaları.

• Ulusal ve uluslararasında alınan patent sayısı.

• Nitelikli işgücü ya da mesleki ve teknik eğitime sahip işgücü.

• Yenilikçi girişimcilik düzeyi.

• Bilişim teknolojisi harcaması.

• Üniversite-sanayi işbirliği.

• Teknoloji yoğun üretim faaliyetlerinden elde edilen katma değer.


• İhracat kapasitesi ve ihracata konu olan sektörlerin teknoloji yoğunluğu.
Yukarıdaki göstergelerin temelinde Ar-Ge faaliyetleri ve patentler bulunmaktadır. Ulusal yenilik
sistemi için öncelikli olan kriter kamu ve özel sektör tarafından yapılan Ar-Ge faaliyetleridir. Bu
faaliyetlere yapılan harcamalar ve bu faaliyetlerde istihdam edilen personelin niteliği ve sayısı ülkenin
yeniliğe yönelik önemli bir kapasitesini yansıtmaktadır. Ar-Ge faaliyetlerinin sonucunda elde edilenin
ölçülmesinde önemli bir kriter ürünün pazarlanması süreci öncesi alınan patentlerdir. Bu patentlerin
özellikle uluslararası onayı olan patent kurumlarından alınması küresel ölçekte yenilik kapasitesini
yansıtır.

Yenilik ölçülmesinde kullanılan göstergeler nelerdir? Ulusal düzeyde


bu ölçümün faydalarını açıklayınız.

Bu kriterler objektif bir şekilde bağımsız otoriteler tarafından uygulanarak ülkelerin yenilikçilik
düzeyleri ölçülmekte ve rekabet analizleri yapılabilmektedir. Avrupa Birliği tarafından uygulanan ve
2001 yılından beri Türkiye’nin üyesi olduğu Avrupa Yenilik Endeksi (Innovation Union Scoreboard),
ülkelerin yenilikçilik yetkinliğini ve rekabetçiliğinin ölçülmesinde uluslararası genel kabul gören benzer
göstergeler sunmaktadır. Tüm AB üyesi ülkeler ve diğer ülkelerin bilim ve teknoloji stratejileri açısından
değerlendirmeleri yapılmaktadır. Örneğin, tarafından 2010 yılında yayımlanan rapora göre AB üyesi
ülkelerin yenilikçi olma kabiliyetine göre yapılan sıralamada İsveç birinci sırada yer alırken Finlandiya
2009 yılına göre bir sıra düşerek Danimarka'dan sonra 3.sıraya yerleşti. Sıralamada sırasıyla İsveç,
168

 
Danimarka, Finlandiya ve Almanya AB'nin en yenilikçi ülkeleri olarak yer alırken, yenilikçi olma
kabiliyeti en düşük ülkeler arasında ise birliğe yeni katılan Letonya, Litvanya, Romanya ve Bulgaristan
gibi ülkeler yer aldı.
Bölgesel Yenilik Sistemleri’nin önemli üstünlüklerini; kültürel davranışlardaki göreceli homojenlik,
bölgesel aidiyetin gücü ve ortak hedeflerin paylaşılabilirliği oluşturmaktadır (OECD, 2005). Bölgenin
diğer bölgelerle olan etkileşimi de yenilik ölçümünde önemli bir gösterge sunmaktadır. Küresel pazarda
sınır ötesi etkileşimlerin ulusal yenilik kapasitesinin ölçülmesinde şu göstergeler tanımlanabilir:
• Bölgeden başka bölgelere ve yurtdışına yapılan ihracat (girdi/çıktı vb.)

• Bölgeler arası uzman dolaşımı

• Dış tedarik ve dış finansman


• Bölge için önemli olan bölge dışı bilgi ve beceri kaynakları
• Dışarıdan gelen firmaların inovasyon faaliyeti (bölgenin teknolojik cazibesi)
Nihayetinde hem ülke içerisindeki yenilik faaliyetleri ve harcamaları, nitelikli işgücü ve patent sayısı
ile küresel pazarda elde edilen rekabetçi pozisyon (diğer ülkelerle olan etkileşimler olarak
değerlendirilebilir) ulusal yenilik düzeyinin göstergesi olarak kabul edilmektedir. Merkezi hükümet
tarafından belirlenen ulusal bilim ve teknoloji politikalarının ticari yeniliğe dönüşümü ve küresel
rekabetçilik getirmesindeki merkezi rol özel sektörü temsil eden ve teknoloji yoğun üretim ve hizmet
faaliyetlerinde bulunan ticari işletmelerdir.

169

 
Özet

Günümüz küresel rekabette sürdürülebilir olmak Teknolojik gelişme, bilgi yoğun sektörlerde
için sadece işletmelerin gayretleri değil pazarlanabilir yeniliklerin düzeyine bağlıdır.
konumlandığı ve faaliyet gösterdiği bölge Bilginin pazarlanabilir mal ve hizmee
ekonomisinin tüm taraflarının etkin işbirliği ile dönüştürülmesi, bilgi üreticisi ile pazarda aktif
mümkün olacaktır. Ulusal düzeyde tüm ülkenin olan işletmelerin etkin işbirliğine dayanır. Bilgiyi
toptan rekabetçi olması beklenmektedir. Bunun üreten üniversite ve araştırma merkezleri ile özel
için ulusal düzeyde rekabet stratejilerinin sektörü temsil eden ticari işletmeler ya da sanayi
belirlenmesi gerekmektedir. Küresel pazarda arasındaki işbirliği araştırma-geliştirme
farklılaştırma sağlayacak olan rekabet süreçlerinin etkin yönetimi ve nihayetinde ticari
stratejilerinin uygulanması ile yenilikçi yenilik amacının gerçekleştirilmesini
politikalarının belirlenmesini gerektirmektedir. sağlamaktadır. Bu işbirliği çeşitli sanayi
Tüm ülkeyi kapsayacak olan yaklaşım, ulusal yapılaşmalarında gerçekleşebilmektedir.
yenilik sistemi olarak tanımlanmaktadır. Bu Türkiye’de sanayinin konumlandığı ve ağyapı
sistem, yeni teknolojilerin planlanması, alınması aktörleri arasında coğrafi yakınlık sağlayan
ve uygulanmasına yönelik özel sektör ve kamu yapılaşmalar; organize sanayi bölgesi, serbest
kurum ve kuruluşlarının oluşturmuş olduğu bir bölge, endüstri bölgesi ve teknoloji geliştirme
kurumsal ağyapı olarak görülebilir. Bu sistemin bölgesi olarak sıralanabilir.
kurumsallaşması; ulusal ekonomideki tüm
Ulusal yenilik sisteminde üniversite-sanayi
aktörlerin görevlerinin tanıtılması, temel
işbirliği dışında Türkiye’deki destekleyici
yeteneklerin desteklenerek güçlü yönlerin
kurumlar yasal olarak tanımlanmıştır. Bilim,
belirlenmesi ve geliştirilmesi gereken zayıf
teknoloji, yenilik politikalarını ve uygulama
yönlerin farkına varılmasını sağlayacaktır. En
araçlarını ulusal düzeyde belirleyen en üst organ
önemlisi, aktörler arasında güçlü bir etkileşim ve
Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu’dur.
işbirliğinin altyapısını sağlayacaktır. Bu
Başbakan’ın başkanlığında oluşturulan bu kurul
kurumsal ağyapının aktörleri; mal ve hizmet
ilgili kamu kurumları, yükseköğretim kurulu ve
üreticileri, Ar-Ge sistemi, eğitim kurumları,
özel sektörü temsilen Türkiye Odalar Borsalar
finansal sistem ve destekleyici kamu
Birliği bulunmaktadır.
kurumlarından oluşmaktadır.
Ulusal düzeyde yenilik ölçümü, belirlenen
Ülkenin farklı bölgelerindeki yerel özelliklerin
politikaların uygulanabilirliği ve uygulama
yerinde planlanması ve yönetilmesi ulusal
sonuçlarının etkinli açısından önemli bir geri
rekabetin güçlendirilmesi açısından önemlidir.
bildirim mekanizması olarak kullanılmaktadır.
Ulusal yenilik sistemin bir alt birimi olarak
Bu sistemin başarısı pazardaki ticari yenilik
yapılacak olan bu yaklaşım, bölgesel yenilik
düzeyi ile doğrudan ilgili çeşitli göstergeler
sistemi olarak tanımlanmaktadır. Bölgesel
yoluyla ölçülmektedir. Bu göstergeler, Ar-Ge
politika ve uyum konusunda başarılı kamu
kapasitesini doğrudan etkileyen ve pazarlanabilir
müdahalelerinin göstergesi, bölge işletmelerinin
yeni ürün ve hizmetleri destekleyici ve yürütücü
hangi düzeyde performanslarını sürdürülebilir
unsurlardır.
anlamda geliştirdikleri ve istihdamı ve sosyal
refahı koruma ve arttırmasına bağlıdır. Bölgesel
ekonominin aktörleri arasındaki etkileşim
bölgesel ağyapılarının katma değer ve teknolojik
gelişmesi doğrudan ulusal yenilik sistemine katkı
sağlayacaktır. Bölgesel yenilik sisteminde
işbirliği ve işbirliğinin somut yapıları olarak
ağyapılar ve sanayi kümeleri odaklanması
gereken önemli alanlardır. Rekabetçi ağyapıları
ve sanayi kümeleri, bölgedeki aktörlerin işbirliği
ve destek mekanizmaları için gereken imkan ve
altyapıları sunması beklenmektedir.

170

 
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdakilerden hangisi rekabet 6. Aşağıdakilerden hangisi yenilik amacıyla
stratejilerinden değildir? kurulan işbirliği çeşitlerinden değildir?

a. Düşük fiyat a. Ürün tanıtımı

b. Güçlü ve güvenilir marka b. Üretim işbirliği

c. Yenilik c. Ortak tasarım

d. Farklılaştırma d. Üniversite-sanayi işbirliği

e. Kurumsallaşma e. Ağyapılar

2. Aşağıdakilerden hangisi ulusal yenilik 7. Aşağıdakilerden hangisi Porter Elmas


sisteminin ana aktörlerinden değildir? Modelinde tanımlanan unsurlardan değildir?

a. İşletmeler a. Faktör şartları

b. Üniversite b. İstatistiki yayınlar

c. Bankalar c. İşletme stratejisi

d. Halk Eğitim Merkezleri d. İlgili destekleyici endüstriler

e. Kalkınma Bankası e. Pazar Şartları

3. Aşağıdakilerden hangisi bölgesel ekonomik 8. Aşağıdakilerden hangisi üniversite-sanayi


performansın rekabetçi üstünlüğünü belirleyen işbirliğinin amaçları arasında değildir?
ana etkenlerdendir?
a. Pazara giriş risklerinin azaltılması
a. İstihdam artışı
b. Teknoloji geliştirme
b. Bölgesel teknolojik gelişmeler
c. Ölçek ekonomisini sağlamak
c. Üniversite mezun sayısındaki artış d. Yeni ürünlerin pazarlanabilmesi
d. İşletme sayısındaki artış
e. Üniversite mezun sayısının arttırılması
e. Vergi gelirlerindeki artış
9. Aşağıdakilerden hangisi Türkiye’deki sanayi
4. Aşağıdakilerden hangisi bölgesel yenilik yapılaşmalarından değildir?
sisteminin üstünlüklerinden biridir?
a. Teknoloji Geliştirme Bölgesi
a. Kurumsal işletme sayısı
b. Endüstri Bölgesi
b. Ortak hedeflerin paylaşılabilirliği
c. Serbest Bölge
c. Kitap okuma oranı
d. Ürün Borsaları
d. Şirketlerin borsaya kaydolması
e. Organize Sanayi Bölgesi
e. Teknolojik ürün kullanımı
10. Aşağıdakilerden hangisi ulusal yenilik ölçüm
5. Aşağıdakilerden hangisi bölgesel yenilik göstergelerinden değildir?
sisteminin çevresindeki unsurlardan değildir?
a. Teknoloji ihracat yoğunluğu
a. Eğitim sistemi b. Kamu harcamaları denetimi
b. Kamu otoriteleri
c. Özel sektörün Ar-Ge harcamaları
c. Hukuk ofisleri
d. Nitelikli işgücü
d. Pazar
e. Bilişim teknolojisi harcaması
e. Yerel kültür

171

 
Kendimizi Sınayalım Yanıt Sıra Sizde 3
Anahtarı Üst düzeyde planlanan ve yönetilen UYS’nin alt
1. e Yanıtınız yanlış ise “Giriş” başlıklı konuyu sistemi olarak bölgesel yenilik sistemlerinin
yeniden gözden geçiriniz. kurulması ulusal rekabetçiliğin güçlendirilmesi
ve ülke içerisindeki yerel yeteneklerin ve
2. d Yanıtınız yanlış ise “Ulusal Yenilik Sistemi” farklılıklarının tanımlanması açısından önemlidir.
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.
Ulusal düzeyde yapılan planlama ve sistem
3. b Yanıtınız yanlış ise “Bölgesel Yenilik yönetimi çok genel düzeyde olacağından yerinde
Sistemi” başlıklı konuyu yeniden gözden yönetim ve özgün özelliklerin farkındalığı
geçiriniz. açısından yetersizlikler olabilmektedir.
4. b Yanıtınız yanlış ise “Bölgesel Yenilik Sıra Sizde 4
Sistemi” başlıklı konuyu yeniden gözden
geçiriniz. Pazar (yeniliğin nihai alıcısı ve temel uyarıcısı),
eğitim ve yetiştirme sistemi (yetenek sahibi
5. c Yanıtınız yanlış ise “Bölgesel Yenilik işgücünü sağlar), kamu otoriteleri (yenilik
Sistemi” başlıklı konuyu yeniden gözden sistemine destekleme, düzenleme ve
geçiriniz.
yönlendirmelerle müdahale eder) ve yerel kültür.
6. a Yanıtınız yanlış ise “İşbirliği” başlıklı
konuyu yeniden gözden geçiriniz. Sıra Sizde 5
Dikey ilişkiler ‘bağlılık’ unsurunu vurgularken;
7. b Yanıtınız yanlış ise “Sanayi Kümeleri ve
yatay ilişkiler ‘diyalog’ üzerinde durur. Yatay
Ağyapılar” başlıklı konuyu yeniden gözden
geçiriniz. işbirliği resmi bir anlaşmadan çok güven
unsuruna dayanır.
8. e Yanıtınız yanlış ise “Üniversite ve Özel
Sektörün Rolü” başlıklı konuyu yeniden gözden Sıra Sizde 6
geçiriniz. İşbirliğine yönelik altyapı imkanı sağlar.
9. d Yanıtınız yanlış ise “Türkiye’de Sanayi Coğrafik yakınlıktan dolayı sosyal etkileşim ve
Yapılaşmaları” başlıklı konuyu yeniden gözden aynı zamanda destek mekanizmalarını geliştirir.
geçiriniz.
Sıra Sizde 7
10. b Yanıtınız yanlış ise “Ulusal Düzeyde
Tablo1’e bakınız.
Yenilik Ölçümü ve Göstergeleri” başlıklı konuyu
yeniden gözden geçiriniz. Sıra Sizde 8
Teori ve pratiğin etkileşimi ile bilginin
pazarlanabilir olması, teknoloji transferi,
sanayinin ihtiyaç duyduğu doğru işgücünün
yetiştirilmesi gibi faydaları vardır.

Sıra Sizde Yanıt Anahtarı Sıra Sizde 9


Sıra Sizde 1 OSB, Endüstri Bölgesi, Serbest Bölge ve
Teknoparklar. Türkiye’de bu yapılaşmalar
İşletmelerin ve ülkelerin karşı karşıya olduğu
arasında en köklü olanı organize sanayi
yoğun rekabetçi pazarların baskısından
bölgeleridir. Geleneksel sanayi üretimlerin
kaynaklanmaktadır. UYS, yenilik ile ilgili
gerçekleştiği OSB’nin dışında teknoloji tabanlı
strateji, politika ve eylem planlarının belirlenerek
üretim faaliyetlerinin konumlandırılması için
küresel pazarda ülkenin güçlü yönlerinin ön plana
kurulan Teknoparklar, özellikle üniversite-sanayi
çıkartılması ve zayıf yönlerinin geliştirilmesine
etkileşimi için önemli bir imkan sunmaktadır.
yönelik tüm çabaları kapsamaktadır.
Çeşitli vergisel teşvikler sunan tamamıyla
Sıra Sizde 2 ihracata odaklı Serbest Bölgeler ve doğrudan
yabancı yatırımlara özel alan olarak Endüstri
İşletmeler, kamu kurumları, bilgi üreten ve Ar-Ge
Bölgeleri diğer sanayi yapılaşmalarıdır.
faaliyeti yapan kurumlar (üniversite, araştırma
merkezleri) ve finans kuruluşları.

172

 
Sıra Sizde 10 Cooke, P., (2001), Knowledge Economies :
Clusters, Learning & Co-Operative
Göstergeler; Ar-Ge harcamaları, patent sayısı, Advantage, London: Routledge.
nitelikli işgücü, yenilikçi girişimcilik, bilişim
teknolojisi harcaması, üniversite-sanayi işbirliği, Donney, P.M., Cannon, J.P., (1997), “An
teknoloji yoğun üretim faaliyetlerinden elde Examination of the Nature of Trust in Buyer–
edilen katma değer, ihracata konu olan Seller Relationships”, Journal of Marketing,
S.61, s.35-51.
sektörlerin teknoloji yoğunluğu. Ölçümün
faydası; ülkelerin yenilik politikaları ve Forsman, M., Solitander, N., (2003), “Knowledge
rekabetçilik posizyonunu ölçer ve geliştirilmesi Transfers in Clusters and Networks: An
gereken zayıf yönleri belirler. Interdisciplinary Conceptual Analysis”, Journal
of International Business Studies, Literature
Review, C.3.
Freeman, C., (1991), “Networks of Innovators: A
Yararlanılan Kaynaklar Synthesis of Research Issues”, Research Policy,
S.20, s. 499-514.
Achrol, R.S., (1997), “Changes in the Theory of
Interorganizational Relations in Marketing: Geyskens, I. Et al., (1996), “The Effects of Trust
Toward a Network Paradigm”, Journal of and Interdependence on Relationship
Academy Marketing Science, S.25, C.1, s.56- Commitment: A Trans-Atlantic Study”,
71. International Journal of Resource Marketing,
S.13, C.4, s.303–317.
Akdeve, Erdal (2008), Sanayi Kümelerinde
Yenilik, İşletmelerarası İlişkiler ve Yakınlıklar Hakansson, H., (1982), International
Organize Sanayi Bölgesinde Uygulama, Marketing and Purchasing of ındustrial
Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara Goods: An ınteraction Approach, Chichester:
Üniversitesi. Wiley.

Anderson, E., Weitz, B., (1989), “Determinants Hakansson, H., Johanson, J., (1993), “Industrial
of Continuity in Convertional Industrial Channel Functions of Business Relationships”, Advanced
Dyads”, Marketing Science, S.8, C.4, s.310-323. International Marketing, S.5, s.13–29.

Anderson, J.C., Narus, J.A., (1990), “A Model of Hill, E. W., Brennan, J., (2000), “A Methodology
Distributor Firm and Manufacturer Firm Working for Identifying the Drivers of Industrial Clusters:
Partnerships”, Journal of Marketing, S.54, s.42- The Foundation of Regional Competitive
48. Advantage”, Economic Development Quarterly,
S.14, C.1, s.65-96.
Arndt, O., Sternberg, R., (2000), "Do
Manufacturing Firms Profit from Intraregional Johanson, J., Mattsson, L-G., (1992), “Network
Innovation Linkages? An Empirical Based Positions and Strategic Action — An Analytical
Answer", European Planning Studies, C. 8, C Framework”, B. Axelsson, G. Easton (ed.),
4, s.465-485. Industrial Networks: A New View of Reality,
İçinde, s.205-214, London: Routledge.
Asheim, B.T., Isaksen, A., (1997), “Location,
Agglomeration and Innovation: Towards Lundvall, B., (1992), National Systems of
Innovation: Towards a Theory of Innovation
Regional Innovation Systems in Norway”, and Interactive Learning, London: Pinter
European Planning Studies, S.5, C.3, s.299- Publishers.
330.
Malmberg, A., Maskell, P., (1999), “Guest
Brusco, S., (1982), “The Emilian Model: editorial: Localised Learning and Regional
Productive Decentralization and Social Economic Development”, European Urban and
Integration”, Cambridge Journal of Economics, Regional Studies, S.6, C.3, s.5-8.
S. 6, C.1, s.167-184.
Maskell, P., (1998), Competitiveness, Localised
Camagni, R., (1991), Innovation Networks, Learning and Regional Development, London:
London: Belhaven Press. Routledge.
Cooke, P., Morgan, K., (1998), The Moorman, C. Et al., (1992), “Factors Affecting
Associational Economy: Firms, Regions and Trust in Market Research Relationships”,
Innovation, Oxford: Oxford University Press. Journal of Marketing, S.57, (Ocak), s.81-101.
173

 
Morgan, R., Hunt, S., (1994), “Commitment- Rosenfeld, S. A., (2001), Networks Aand
Trust Theory of Relationships Marketing”, Clusters : The Yin and Yang of Rural
Journal of Marketing, S.57, (Temmuz), s.20-38. Development, Exploring Policy Options for a
New Rural America, Federal Reserve Bank of
Morosini, P., (2004), “Are Mergers And Kansas City.
Acquisitions About Creating Values?” P.
Morosini, U. Steger, (ed.), Managing Complex Sakarya, A.O. (2011), Institutions’ and
Mergers: Real World Lessons in Initiatives’ Role in Turkey’s National System,
Implementing Successful Cross-Cultural International Business and Economics
Mergers and Acquisitions, İçinde, London: Research Journal, March, V.10, N.3, s.29-39.
Prentice Hall.
Storper, M., (1997), The Regional World -
Piore, M. J., Sabel, C., (1984), The Second Territorial Development in a Global Economy,
Industrial Divide: Possibilities for Prosperity, New York: Guilford Press.
New York: Basic Books.
Tidd,J., Bessant, J., Pavitt, K. (2002) Managing
Piscitello, L., Sgobbi, F., (2003), “SMEs in the Innovation:Integration Technological, Market,
New Economy - Evidence from the Selected and Organizational Change,
Italian Districts”, Competition & Change, S.7,
C.1., s.61-78. TÜBİTAK (1997), Türkiye’nin Bilim ve
Teknoloji Politikası, TÜBİTAK BTP 97/04,
Porter, M.E., (1990), The Competitive
Advantage of Nations, London: Macmillan. Ağustos.

Porter, M.E., (1998), “Clusters and The New TÜSİAD (2003), Ulusal İnovasyon Sistemi,
Economics of Competitiveness”, Harvard Yayın No. TÜSİAD-T/2003/10/362.
Business Review, Aralık, 1998, s.77-90. Uzkurt, Cevahir (2008), Pazarlamada Değer
Rindfleisch, A., (2000), “Organizational Trust Yaratma Aracı Olarak Yenilik Yönetimi ve
and Interfirm Cooperation: An Examination of Yenilikçi Örgüt Kültürü, Beta Yayınları,
Horizontal Versus Vertical Alliances”, Istanbul.
Marketing Letters, S.11, C.1, s.81-95. Young, L.C., Denize, S., (1995), “A Concept of
Ritter, T., Gemünden, H.G., (2003), “Network Commitment: Alternative Views of Relational
Competence: Its Impact on Innovation Success Continuity in Business Service Relationships”,
and its Antecedents”, Journal of Business Journal of Business Industrial Management,
Research, S.56, C.9, s.745-755. S.10, C.5, s.47-62.

Roelandt, T. J. A., den Hertog, P., (1999),


Boosting Innovation: The Cluster Approach,
Paris: Organisation for Economic Co-operation
and Development.

174

 

You might also like