Professional Documents
Culture Documents
Anorganik Teknolojiler 1 Ff25f3e1
Anorganik Teknolojiler 1 Ff25f3e1
1.GİRİŞ
1-Yeraltı suları
En büyük su kaynağı denizdir, fakat ender hallerde su kaynağı olarak kullanılır. Denizler daha
ziyade iklim şartlarında su devrini temin ederler.
Havadaki CO2 miktarı aşağı yukarı sabittir ve hacimce havada % 0,024 oranında CO2 vardır.
Buna göre havada karbon dioksit kısmi basıncı atmosfer basıncının 0,24/1000 i kadardır. Bu
nedenle 1 litre suda ancak 0,1-0,3 mL CO 2 çözünmüş halde bulunabilir. Buna göre 10oC’de
hava ile temasta olan 1 L suda, havada % 0,024 CO2 olduğuna göre
Atmosferden yeryüzüne gelen su geçtiği yerlerde temas ettiği kütlelerden çeşitli tuzları da
çözer. Yerkabuğunun üst tabakalarında organik maddeler çok olduğu için fazla miktarda CO 2,
NH3, NO2- ve NO3- gibi maddeler suya geçer. Daha sonra CO 2 bakımından zengin olan sular
alt tabakalara sızar ve oralardaki kireç, demir, mangan bileşikleri çözünerek suya geçer.
Bunlar suda bikarbonat olarak bulunurlar. Yeraltındaki tuzlu su birikintilerinden de jips ve
klorürler suya geçer. Böylece az veya çok miktarda tuz içeren yeraltı suları, herhangi bir
yerde kaynak suyu olarak yeryüzüne çıkar.
Yeryüzündeki suların içerdiği tuz miktarı, yeraltı sularına göre daha azdır. Buna karşılık
bulanıklık veren maddeler, inorganik ve organik çamur miktarı yeraltı sularına göre daha
fazladır.
Dış görünüşüne, renk, koku ve lezzetine göre suyun kalitesi hakkında karar vermek
mümkünse de yeterli değildir.
Suyun kullanılacağı yere uygun özelliğe sahip olup olmadığı sertliğine bakılarak kontrol
edilebilir. Sertlik veren maddeler genellikle toprak alkali metal tuzlarıdır. Suyun sertliğini
ifade etmek için farklı ülkelerde farklı sertlik derecesi birimleri kullanılmaktadır.
4- ppm = mg tuz/L su
18-30ASo Sert
Sağlık açısından sertliğin organizma üzerinde olumsuz bir etkisi tespit edilmemiştir. Su
sertliği, sertlik veren maddelerin ısıtıldıklarındaki davranışlarına göre ikiye ayrılırlar:
2- Kalıcı sertlik
Su ısıtıldığında değişiklik göstermeyen tuzlar kalıcı sertliğe neden olurlar. Bunlar genellikle
kalsiyum ve magnezyumun silikat, sülfat, klorür ve nitratlarıdır. Kalıcı sertliğe neden olan
tuzlar ancak suyun çok buharlaştırılması ile kristallenerek ayrılırlar. Bu tuzların bir kısmının
çözünürlükleri sıcaklıkla azalır. Buharlaştırma esnasında ısıtma yüzeyi ile temasta bulunan
suda tuzlar çözeltiye nazaran daha çabuk doygunluğa erişerek ısıtma boruları ve kazan
yüzeylerinde çöker ve kazan taşlarına neden olurlar.
Sağlık açısından her şeyden önce içme suyu hastalık yapıcı mikropları ve sağlığa zararlı
maddeleri içermemelidir. İçme suyu berrak, kokusuz ve serin olmalıdır (7-10 oC). Lezzeti iyi
olmalı ve H2S içermemelidir. Suda bulunabilecek NO2-, NO3- ve NH3 az miktarlarda sağlığa
zararlı değildir. Yalnız suyun bozunmakta olan organik maddelerle temas etmesini göstermesi
bakımından önemlidir. Fe ve Mn bileşikleri de suya kötü bir lezzet verdikleri ve çamaşırlarda
leke bıraktıkları için istenmezler. Bazı tuzlar, özellikle bikarbonatlar suyun lezzetini
iyileştirirler. Az tuzlu su veya destile su tatsızdır. İçme suyundaki tuz miktarı 600 mg/L ye
kadar çıkabilir.
Her zaman, doğrudan doğruya kullanılabilecek özelliklere sahip bir içme suyu bulmak
mümkün değildir. Her şeyden önce ham suda bulunabilen sağlığa zararlı maddelerin ve
borularda korozyona neden olabilecek maddelerin uzaklaştırılması gerekir. Keza borularda
tıkanmalara neden olabilen veya bulanıklık veren maddelerin, kötü tat nedeni olan demir ve
mangan tuzlarının uzaklaştırılmaları gerekir.
1.Berraklaştırma ve süzme
Organik ve inorganik bulanıklık veren maddeler çöktürme ve süzme ile uzaklaştırılır. Suda
bulunan büyük parçalar sedimentasyon ile ayrılabilirler. Sedimentasyon tankları 2-3 m
derinliktedir. Kaba parçaların çökmesi 6 saati alabilir. Suyun akış hızı saatte 60-100 cm’dir.
İçme suyu olarak kullanılacak sularda mekanik temizleme sadece yüzey sularında görülür.
Yeraltı sularında bulanıklık veren maddeler bulunmaz. Daha ziyade CO 2 ve demir tuzları
bulunur. CO2’in bir kısmı bikarbonat halindedir ve buna bağlı karbon dioksit denir. Toprak
alkali metal bikarbonatları tek başına suda kararlı değildir. Karalı olması için ortamda belirli
miktarda serbest karbon dioksit bulunması gerekir. Aksi halde şu reaksiyonlara göre
karbonatlara dönüşür ve çökelti verir:
Bu dengenin temini için gerekli karbon dioksit miktarına “denge için gerekli serbest CO 2”
denir. Denge için gerekli CO2’in fazlası, mevcut kireç taşını çözer, yani koroziftir. Bu
nedenle, denge için gerekli CO2 ten fazlasına “korozif CO2” denilir.
Sudaki CO2 miktarı denge için gerekli miktarı aştığı takdirde su korrozif olur. Az kireçli
yumuşak su, sert suya göre daha korozif olabilir. Korozif CO2 içeren su, demiri bikarbonat
halinde çözer, dolayısıyla demir borular korozyona uğrayabilir. Dengenin olduğu suda denge
bir şekilde bozulursa CaCO3 çöker. Oluşan CaCO3 sıkı bir şekilde demir boruya yapışır ve
borunun daha fazla korozyona uğramasına neden olur.
Bu nedenle sudaki CO2 miktarının denge kuruluncaya kadar azaltılması gerekir. Teknikte
CO2’in uzaklaştırılması için çeşitli metodlar kullanılır:
Suyun sertliği fazla ise son iki metod yerine ilk metod uygulanmalıdır. Aksi halde sertliğin
artması tehlikesi vardır. Kireç yerine yarım yanmış dolomit (CaCO3.MgO) de kullanılabilir.
CO2 li sular genellikle Fe(HCO3)2 içerir. İyi bir içme suyunda Fe miktarı 0,1 mg/L den az
olmalıdır. Fe(HCO3)2, süzme veya dekantasyonla giderilemez. Demirin önce Fe3+ haline
yükseltgenmesi gerekir. Bunun için su açıkta fiskiyelerden püskürtülür ve hava ile daha fazla
temas etmesi sağlanır veya kapalı kaplarda alttan hava verilir. Bu esnada korozif CO 2
uzaklaştırılır ve demir, Fe(OH)3 halinde çöker.
Organik safsızlıklar hayvansal olduğu zaman önemlidir. Hümin maddeleri bazı yeraltı
sularında bulunur ve zararlı değildir. Fakat suyun tadını bozar ve istenmez. Keza, suya fena
bir koku verir, çamaşırda leke bırakır. Hüminli maddeler, FeCl3, Al2(SO4)3 veya Ca(OH)2
ilavesiyle uzaklaştırılabilir.
Yeraltı suları doğal şekilde süzüldüğünden mantar ve bakteri içermezler. Ancak yeryüzü
sularında veya yeryüzü sularıyla yeraltı sularının karışma tehlikesi olan yerlerde bu kontrol
yapılmalıdır. Şehir suyunda mikrop sayısı mL suda 10 un altında olmalı ve koli bakterisi
bulunmamalıdır. Mikrop sayısı yüksek sular klor veya ozon ilavesiyle dezenfekte edilmelidir.
Klor ya gaz halinde veya çözelti halinde suya verilir. Ozon ise gaz halinde verilir.
Şekil 1. Şehir suyunun hazırlanması
• Boruların Korunması
Borular dış etkilere karşı katranla boyanarak korunur. Dış etkilere karşı korunma Mg katotla
da sağlanabilir. Belirli bir mesafede tutulan Mg katottan Fe’e akım oluşur ve Fe’in çözünmesi
önlenmiş olur. Deniz suyunun nüfuz ettiği bölgelerde suyu Fe borularla nakletmek uygun
değildir. Polietilen veya PVC borular kullanılmalıdır.
Korrozif gazlar, en başta O2 kazan cidarında korrozyona neden olur. Örneğin demir
kazanlarda demir, korozyon neticesi Fe(OH)2 şeklinde suya geçer. Suda oksijen bulunmazsa
reaksiyon sona erer. Fe2+ iyonları demirin çözünmesini önler, ama ortamda O2 varsa, Fe(OH)3
oluşur ve bu da çözünürlüğü az olduğu için çöker. Bu takdirde suda Fe 2+ azaldığı için bir
miktar Fe daha çözünür. Demirin çözünmesine neden olan reaksiyonlar şu şekilde ifade
edilebilir.
Fe + 2 H2O = Fe(OH)2 + H2
CO2 kazan suyunda NaHCO3 veya Na2CO3 halinde bulunur. Karbonat parçalandığında CO2
buhara geçer ve kondens suyunda çözünür. Suda çözünen CO 2 korrozif etkiye sahiptir. Bu
nedenle kazan sularında karbonat mümkün mertebe düşük olmalıdır.
Demirin suda çözünmesini önlemek için suyu alkali tutmak gerekir. Bu durumda da suda
köpürme olur, buhar rutubetli hale gelir ve tuz içerir. Bu tuzlar doymuş buharın ısıtılması
esnasında kazan taşına neden olur. Kazan sularında kolloidler ve yüzen maddeler varsa,
bunlar da köpürmeğe neden olurlar. Kazan suyunda toplam tuz miktarının belli bir seviyenin
altında tutulması gerekir.
Sonuç olarak, kazan besleme suyu sertlik veren maddeler içermemeli, toplam tuz ve alkali
miktarı mümkün mertebe düşük tutulmalı, O2 ve CO2 gibi korozif gazlar bulundurmamalı ve
dispers ve kolloidal maddeler olmamalıdır. Bunu sağlamak için de kazan suyunun hazırlama
işlemine tabi tutulması gerekir. Kazan sularının hazırlanması dispers maddelerin ve
kolloidlerin ayrılması, sertlik veren maddelerin ve tuzların giderilmesi ve O2 ve CO2 nin
uzaklaştırılması olmak üzere üç aşamada gerçekleşir:
Yeraltı sularında normal olarak dispers madde bulunmaz. Ancak, ev, fabrika ve kanalizasyon
sularının karışma tehlikesi varsa, bu suların da berraklaştırılması gerekir. Dispers maddeler ve
kolloidler, reaksiyonları geciktirir, filtreli tıkarlar. Keza, organik kolloidler de parçalanarak
korrozif maddeler oluştururlar. Bu nedenle ilk aşama olarak uzaklaştırılmaları gerekir. Bir
diğer problem silisik asittir. Silisik asit, suda kolloidal olarak veya moleküler olarak
bulunabilir. Kazan taşı oluşturur veya türbin kanatları üzerinde çöker. Silisik asit yeraltı
sularında daha çok bulunur. Sertlik veren maddeler olarak Ca ve Mg çok bulunur. Ca tuzları
çöktürülerek ayrılırsa da Mg tuzları kalır ve hidrolizle parçalanarak asit oluşturur, bu nedenle
de istenmez. Nehir suları daha az sertlik yapıcı tuz içerir. Ama sertliği mevsimsel olarak
değişebilir. Yeraltı sularının kullanılması halinde ise Fe ve CO 2 içeriğine dikkat edilmesi
gerekir. Tabloda yeraltı ve nehir sularının karşılaştırılması yapılmaktadır.
Yeryüzü sularında, dekantasyon ve süzme işlemi uygulanır. İri parçalar ve yapraklar suyu
eleklerden geçirmek suretiyle tutulur. Dekantasyon kaplarıyla dispers maddeler çökelir ve
ayrılır. Daha sonra su kum filtrelerden geçirilir. Süzme hızı yüksektir. Filtreler açık veya
kapalı olabilir ve betondan yapılırlar.
Kolloidal maddeler süzme ile tamamen uzaklaştırılamaz. Çöktürmek için FeCl3, Al3+ tuzları,
sodyum aluminat kullanılır. Al tuzları halinde en iyi pH 5,7-6,5 tur. Çöktürücü suya kum
filtresine verilmeden önce katılır. Böylece berrak bir su elde edilmiş olur.
• Kimyasal metot
Kimyasal Metot: Bu metotta sertliği gidermek için suya Ca2+ ve Mg2+ iyonları ile az çözünen
tuzlar oluşturan anyona sahip kimyasal maddeler katılır. Bu maksatla en çok kullanılan
kimyasal maddeler Ca(OH)2, NaOH, Na2CO3 ve Na3PO4 tür. Yukarıda sayılan bileşikler ilave
edildiği takdirde Ca2+ iyonu CaCO3, Ca3(PO4)2, Mg2+ ise Mg(OH)2, Mg3(PO4)3 şeklinde
çökerler. Na3PO4 kullanılarak elde edilen sertlik diğer maddelerle elde edilenden daha düşük
olur. Sertlik giderilmesinde çöktürücü tuzun biraz fazlası ilave edilmesi daha iyi sonuç verse
de toplam tuz miktarı artacağı için tercih edilmez. Keza çöken maddelerin tane iriliği de
çözünmeyi etkiler. Çöken maddenin tane iriliği ne kadar büyük olursa sertlik de o kadar düşük
olur. İyi bir karıştırma ve yüksek sıcaklıkta çöktürme yapılırsa taneler daha iri olur.
Çöktürme vasıtası uygun konsantrasyonda sulu çözeltisi veya süspansiyon halinde suya
katılır. Karıştırma genellikle mekanik olarak yapılır. Çöken tuzların ayrılması için
dekantasyon kapları kullanılır. Su hafif bulanık ise çöken maddeler bulanıklığa neden olan
maddelerin de etrafını sarar ve birlikte çökerler.
Sıcak soda-kireç metodu en bilinen kimyasal metottur. Bu metotta geçici sertlik yapan
kalsiyum tuzları, geçici ve kalıcı sertlik yapan magnezyum tuzları Ca(OH)2 ilavesiyle, kalıcı
sertlik yapan kalsiyum tuzları ise Na2CO3 ilavesiyle uzaklaştırılır.
Ham suda geçici ve kalıcı sertlikler birbirine eşit ise bu takdirde suyun sertliği sadece NaOH
ilavesiyle giderilebilir. Bu takdirde oluşan reaksiyonlar şu şekildedir:
Burada ilk reaksiyonda oluşan Na2CO3 kalıcı sertliği gidermek için yeterli olur.
Sertlik veren maddeler karbonat olarak değil, tersiyer fosfat halinde çöktürüldükleri zaman
oluşan Ca3(PO4)2ve Mg3(PO4)2oluşur. Bunların çözünürlükleri karbonatlara göre daha
düşüktür ve dolayısıyla kazan besleme suyunun sertliği daha düşük olur. Na 3PO4 ilavesiyle
gerçekleşen reaksiyonlar şu şekildedir:
Ancak, Na3PO4.10H2O nun fiyatı pahalı olduğundan bu metot ancak NaOH ile ön sertlik
giderme işlemine tabi tutulmuş olan sulara uygulanabilir.
Bu takdirde katyon değiştiriciden çıkan suda geçici sertliğe eşdeğer miktarda NaHCO 3, kalıcı
sertliğe eşdeğer miktarda Na2SO4 veya NaCl bulunur. Zeolitteki Na iyonları bittiği takdirde
katyon değiştirici rejenere edilebilir. Bu takdirde teorik olarak kullanılması gereken NaCl ün
2,5-3 katı kullanılır ve ters yönde reaksiyon meydana gelir:
-Suda bulanıklık veren maddeler olmamalıdır ve bunun için suya bir ön hazırlama
uygulanmalıdır.
Böylece yumuşatılan suda NaHCO3 yerine buna eşdeğer miktarda CO2 bulunur. Ham suda
bulunan anyonlar da asitlerine dönüşürler ve suyun asiditesi artar. Bu arada reaktör astarının
aside dayanıklı olması gerekir. Bu su kazana verilmeden önce nötralize edilmesi gerekir.
-Bu iş en iyi bir şekilde suyu anyon -OH değiştiricisi ile muamele ederek sağlanır. Bunların
rejenerasyonları seyreltik alkalilerle yapılır (%2 NaOH, veya %3 Na 2CO3). Anyon hidroksil
ile yer değiştirir.
Bu suretle suyu ısıtmadan katyon ve anyon içermeyen bir su elde edilmiş olur. Bu suyun tuz
içeriği bakımından destile sudan bir farkı yoktur.
O2 nin sudan uzaklaşmış olması gerekir. Hava ile doymuş 1 litre suda ortalama olarak 6-7 mL
çözünmüş halde O2 bulunur. Gazların uzaklaştırılması işleminde çoğu kez ısıtma işlemi
uygulanır. Böylece çözünmüş O2 miktarı litrede 0,3 mL ye düşer. Bu gidermek için de
kimyasal metodlara başvurulabilir. Örneğin Na2SO3 kullanılabilir.
2Na2SO3 + O2→ 2 Na2SO4
H2N-NH2 + O2 → N2 + 2H2O
-Bu şekilde edilen kazan suları kondens suyundan da elde edilebilir. Ancak kondens suyu yağ
içermemelidir. Yağı uzaklaştırmak için kondens suyunun aktif kömür üzerinden geçirilmesi
gerekir. Aktif kömür oda sıcaklığında çalışılırsa ağırlığının %15-25 i kadar, sıcakta(130-
135oC) çalışılırsa ağırlığının %35 i kadar yağ çeker.
• CO2 uzaklaştırılmalıdır.
Soğutma suyunda geçici sertliğin giderilmesi konik şekilli, silindirik ve içinde dolgu
maddeleri bulunan kaplarla yapılır. Su kabın altından pompa ile verilir. Kulenin üst kısmında
kireç suyu veya sütü ile temasa geçer. Dolgu maddesi 1 mm çaplı kuvarstır.
Reaksiyonuna göre oluşan CaCO3 kuvars üzerinde çöker ve zamanla bu tanelerin çapı 2 mm
olur. Bu takdirde değiştirilir. Bu işlemle bulanıklık veren maddeler ve CO 2 de giderilmiş olur.
Bu suyun işlemden sonra süzülmesi gerekir.
Yosun ve bakterilere karşı ekseri klor gazı kullanılır. 1 ton suya 20 g klor verilir. Soğutma
suyu soğutulurken kısmen buharlaşır ve tuz konsantrasyonu artar. Bu nedenle geçici sertlik
veren maddelerin çökmesini önlemek için suyun tonu başına 2g polifosfat (NaPO 4)6 ilave
edilmesi önerilir. Bu takdirde polifosfat Ca, Mg, Fe ve Al katyonları ile kompleksler
oluşturur ve kazan taşı oluşumu engellenmiş olur. Bazı özel durumlarda soğutma suyu katyon
değiştiriciden geçirilerek yumuşatılır.
Şehir atık suları hayvansal organik maddeler içerir. Sanayi suları ise zehirli maddeler
içerebilir. Sanayi suları hiçbir zaman bir ön temizlemeğe tabi tutulmadan nehirlere, göllere ve
denizlere verilmemelidir. Nehirlerde bulunan bitkiler, mikroorganizmalar ve balıklar atık
sulardaki organik maddeleri parçalayacak durumdadır. Bunu için suda çözünmüş oksijen
olmalıdır. Bu oksijen tükendikçe yeniden atmosferden suya oksijen geçer. Ancak, organik
madde çok olursa oksijen miktarı yeterli olmaz. Bu durumda organik maddenin bozunması
anaerobik olur ve H2S çıkar.
Atık suların temizlenmesi için kullanılabilecek genel bir metot bulmak mümkün değildir.
Kanalizasyon suları ile sanayi sularına farklı yöntemler uygulanır. Hatta her sanayi atık
suyunu temizlemek için kullanılacak yöntem farklıdır.
Kanalizasyon suları, mezbaha atıkları, deri fabrikası atık suları enfeksiyonlu olabilirler. Şeker
fabrikaları, nişasta fabrikaları, bira fabrikaları, süt fabrikaları atık suları bitki atıklarını ve
proteinleri içerdiklerinden bozunmaya uğrarlar. Tekstil atık suları boyar maddeleri içerirler.
Bu nedenle her bir atık su için yeni metot geliştirilmelidir.
Kanalizasyon sularının giderilmeden önce bir ön işleme tabi tutulması gerekir. En uygun
yöntem seyreltme yöntemidir. Bu sular nehirlere, göllere ve denizlere gönderilir. Burada
buluna oksijen bu maddeleri parçalar. Fakat günümüzde bu sular o kadar çoktur ki
parçalanma için yeteri kadar oksijen yoktur ve sular kirlenmektedir. Bu nedenle de bu metod
kullanılmamaktadır. Bu gün kullanılan üç yöntem vardır.
• Mekanik
• Kimyasal
• Aktif çamur
Ayrılan bu kısımlara ayrı ayrı işlem uygulanır. Uygulanacak işlemlere karar vermek için
Mekanik yöntemde kanalizasyon suyu içinde bulunan kaba parçalar, elek, filtre, çöktürme
havuzları kullanılarak uzaklaştırılır.
Aktif çamur yöntemi kanalizasyon sularındaki hem süspansiyon halindeki maddeleri ve hem
de çözünmüş maddeleri uzaklaştırmak için en önemli yöntemdir. Aktif çamur aerobik
bakterileri içerir. Bu bakteriler kanalizasyon suyundaki organik maddeleri kullanır.
Kanalizasyon suları süzülüp kaba parçalar ayrıldıktan sonra aktif çamur ilave edilerek aerobik
fermentasyona uğratılır. CO2 ve CH4 oluşur. Fermentasyondan sonra süzülerek ayrılan katı
maddeler yerel şartlara göre gömülür, yakılır veya kurutularak gübre olarak kullanılır. Kalan
su ise klorlandıktan sonra nehirlere verilir.