Professional Documents
Culture Documents
YUNAN
SANATI
302 resim
Yunan Sanatı
John Boardman
Özgün Adı
GreekArt
©Thames and Hudson Ltd, Landon 1996
Çeviren
Yasemin İlseven
Redaksiyon
Gürkan Ergin
Ofset Hazırlık
Homer Kitabevi
Ofset Hazırlık
Homer Kitabevi
Baskı
Altan Basım San ve Tic. Ltd.
100.Yıl Malı. Matbacılar Sitesi No: 222/A
Bağcılar/İstanbul
Sertifika No: 11968
2. Basım
2017, İstanbul
Önsöz 9
Giriş 11
8 Miras 276
TeJekkürler 300
Dizin 301
AKDENİZ
Gordion
0
"s
pi'
PHRYGIA
f
�Gıl Pergamon
lKyrne. lYDIA
pPhckaıa Dicle
�. s_,, 0
�Sad
r es,
�/.'fi :ı-,,,. M•i•�
1;10
Karntepe
@
:;::ı Ephoso,
Memphis ®
KIZ!LDENİZ
Önsöz
Yunan Sanaıı'nın ilk baskısı 1960'ların başında yazılmış ve daha sonra sadece
yeni resimler eldeyebilmek için ufak tefek düzeltmeler yapılmıştı. Kitabı yazdığım
sırada, samimi olmak gerekirse, konuyu açıklarken birçok şeyi de beraberinde
öğrenmekteydim. Bugün her şeyi daha iyi anladığımı garanti edemesem de,
kesin olan, bu sanatın farklı yönlerini araşnrma konusunda çok daha geniş
bir deneyime sahip olduğumdur. Hepsinin verimli olduğu kanıtlanmama
sına rağınen, yeni yaklaşımlara yer vermemiz gerekir ve önceden olduğu gibi
burada da, genel okuyucuya ve klasik çağları ve klasik sanatı çalışmak isteyen
öğrencilere hitap etmek amacıyla sunduğum ve en azından bir süre geçerli kal
masını ümit ettiğim tanımlamaların, açıklamaların ve ortak bir temelin arayışı
içindeyim. Yunan sanannın nispeten kenarda kalmış konularını da kitaba dahil
ertim ve bunları zorunlu olarak sadeleştirıneme rağınen, yine de okuyucuya
daha geniş ufuklar sağlayacağını ümit ediyorum. Bu yeni baskının öncekinden
farkı, kısmen mimari ve süslemenin çeşitli safhalarına ait daha geniş bilgilere
yer verilmesinden, kısmen de Yunan sanatının ve Yunanlı sanatçının toplum
içerisindeki rolünün irdelenmesinden ileri gelmektedir. Sanat ve sanatçının
toplum içerisindeki rolü, son otuz sene içerisinde çok daha dikkatli bir şekilde
araştırılmıştır. Bu çalışmalar, Yunan satıaunın antik çağlar için ne ifade ertiğini
ve sonraki dönemlerde niçin bu denli etkili olduğunu daha iyi algılamamıza
olanak sağlamıştır. Burada bir anlamda, Yunan sanatını geleneksel sanat
kitaplarından ve galerilerden uzakta, ait olduğu yere, yani Yunan dünyasının
içerisine oturtmayı denemekteyim. Bu sanata olan hayranlığrınızın nedeni,
onun başka bir kaynağa değil de Yunan dünyasına ait olması ve karşısında
hala tepki verebildiğimiz (veya koşullandığımız için verdiğimiz) nitelikleridir.
Metin içerisinde "klasik" ifadesini genel anlamıyla, "Klasik" yazılımını ise,
5. yiizyılın olgun üslubunu tanımlamak amacıyla kullandım. "Geometrik",
"Arkaik" veya "Oryantalizan" ifadelerine, anlam açısından kolaylık sağladıkları
için yer verdim, zira bir üsluptan diğerine olan geçişler oldukça yumuşaktır
ve üsluplar sadece dışardan gelen etkiler ve belli okulların parlak başarıları
karşısında ivme kazanmıştır. Antik dönemde yaşayan ve MÖ kaçıncı yüzyılda
olduğrınu bilmeyen biri için, "MÖ 500 civarı" veya "MÖ 6. yüzyıl üslubu"
gibi terimler anlamsızdır, ancak bunlar bizim için kolaylık sağlar. İtalya'da
"Quattrocento" (15. yüzyıl) veya "Cinquecento" (16. yüzyıl) dönemlerinin
farklı ruhlarından daha kesin bir şekilde söz edebiliriz ve günümüzde yeni
bir onyıla, yüzyıla, hatta binyıla geçişin önemini algılamamız daha kolaydır:
"doksanlı yıllar", "yirmili yıllar" veyajin de siecle (19. yüzyıl sonlarında görülen
yozlaşma dönemi) gibi.
9
Parthcnon bugünkü görünümün aksine, hiçbir zaman antik ziyaretçiye kendisini
doğrudan göstermiyordu ([2] ile karşılaştırın). Iktinos ve Kallikrates'in planları
doğrultusunda MÖ 447-433 yıllan arasında inşa edilmiştir. Lord Elgin'in Londra'ya
götürdüğü mermerler dışındaki heykeller son elli yılda çevre kirliliği yüzünden zarar görmüş
ve sonunda yerlerinden sökülmüştür; tapınak başarılı şekilde restore edilmektedir,
2 Atina Akropolisi'nin, Propylaia, önde sağda Athena Nike Tapınağı, arkasında Parthenon
ve ortada sola doğru Erckhtheion ile birlikte modeli. (Toronto)
Giriş
1 O Siyah figürlü bir Atina kabının, heykeltıraş Pheidias'ın ismi kazılı tabanı. Heykeltıraşın
Zeus'un kült heykelini yaptığı Olympia'daki işliğinde ortaya çıkarılmıştır. (Olympia)
22
Yakın Doğu medeniyetlerinin batıya uzantısı konumundaydı ve onlara
benzer güdülerle hareket ediyordu; aradaki tek fark boyut ve siyasi güce
temel teşkil eden kaynaktı. Kısmen Yunanistan'ın kaynak açısından fakir
topraklarının ve coğrafi konumunun sonucu olan bu durum, ülkenin belirli
dönemlerde ve yerlerde ortaya koyduğu başarının niteliğini hiçbir suretle
gölgelememiştir (erken Kyklad sanatı ve Minos sarayları aklıma gelen ilk
örneklerdir). MÖ 8. ve 6. yüzyıllar arasında Yunanistan'daki heykel ve
resim sanatı ne kavramsal ne de fiziksel açıdan Anadolu'nun, Mısır'ın veya
Yakın Doğu'nun sanatlarından farklıydı; tek fark eserlerin boyutuydu.
Ancak, MÖ 5. yüzyıl, sanat dünyasına Klasik devrimi tanıştırmıştır. Bu
anlayış, o zamana kadar insanın kendisine, tanrılarına ve içinde yaşadığı,
hatta deneyimlerinin ötesindeki dünyaya ait imgeler yaratmak istediği
tarzla uyuşmuyordu. Klasik üslup esas olarak insan figürünün idealize
edilmiş, ancak gerçekçi bir sunumuydu: Yani, doğanın taklidi olsa da,
doğadan fazlasını barındıran bir üslup. İdealize etmek yeni bir şey değildi;
Arkaik üsluptaki gerçekçilikten uzak ve stilize figürlerde neredeyse normal
bir olguydu, ancak 5. yüzyılda idealizm kavramı, anatominin kusursuz
bir simetri ile oluşturulan gerçekçi betimini ve bireylerin yaş, duygu ve
karakter gibi öğelerle vurgulanmasını da kapsıyordu. Gerçekçilik ise
yeniydi. Sanatçı, sanat tarihinde ilk defa vücudun yapısını tam anlamıyla
kavramış, hareketteki nüansları, hatta daha da zor olan serbest duruşu
ifade edebilmiştir. Gerçek dünyaya kişilik kazandırmak ya da onu taklit
etmek (mimesis) Yunanlı filozofları, özellikle de sanatın hile olduğundan ve
gerçeği tasvirindeki yetersizliğinden kuşkulanan Platon'u çelişki içerisinde
bırakmıştır. Böyle bir gerçekçiliği yaratma yeteneğine sahip Mısır gibi
kültürler, bilinçli olarak bu üsluptan kaçınmışlar ve stilize üsluba sahip
bir sanat anlayışına bağlı kalarak, sanatı yaşamdan uzaklaştırmışlardır.
Bu tarz çok etkilidir, ancak Klasik Yunanistan'ın alışılmadık derecede
hümanist toplumunun istediği bu değildir. Gerçekte, konuya daha doğru
bir açıdan yaklaşmamışlardır, ancak Yunan sanatı diğer antik kültürlere
göre evrensel bir çekiciliğe sahip olmuştur. Yunan sanatının hala bizi
etkileyip etkilemediği sorusunu bir kenara bırakıp, bu olguya Sekizinci
Bölümde kısaca değineceğiz, çünkü farklılıkların neler olduğunu anlama
mıza yardım edecektir. Bu durum kısmen, Yunan sanatının bugünü ve
geçmişi imgelerle canlı bir şekilde anlatmak için başvurduğu yöntem ile
açıklanabilir, ancak okuryazar bir toplumda bile, imgeler kelimelere göre
her zaman daha dolaysız yollarla iletişim kurabilir.
Rönesans bilginleri, Yunan ve Latin yazılı kaynaklarını, Roma sanatını
ve Roma maskesi altındaki Yunan sanatını iyi biliyorlardı. İnceledikleri
kaynaklar, eserlerin konusunu fark edebilmelerini sağlamış ve bunları bazı
ünlü Yunanlı sanatçılara atfetmeleri açısından cesaretlendirici olmuştur
23
(önemli Romalı sanatçıların isimlerine ilişkin hiçbir kayıt yoktur). 18.
yüzyılın sonlarında, Alman bilim adamı Winckelmann, "klil.sik sanat"ın
mirasının ayrım yapılmaksızın benimsenmesinin ve tanımların eleştirisiz
kabul edilmesinin sorun teşkil ettiğini gözlemlemiştir. Böylelikle, Yunan
sanatının gerçek bir tarihinin ve Yunan üslubunun en mükemmel olduğu
dönemin yanı sıra, gerilemesinin de bir açıklamasını yapabilmeyi kendine
görev edinmiştir. Gerçek örnekler bulunmadığı için Yunan sanatının sadece
eldeki Roma kopyalarından incelenebildiğini düşünürsek, olağanüstü bir
başarı sergilediğini kabul etmeliyiz, ancak çağdaşı olan Neo-Klasik sanat
çılar gibi (bkz. Sekizinci Bölüm), Yunan sanatındaki idealizm eğilimini
gerektiğinden fazla vurguladığını söyleyebiliriz. Belvedere Apollon'unu,
[11] Yunan zevkinin ta kendisi diyerek övdüğü Apolloncu bakış açısı, filozof
ve klasikçi Nietzche tarafından geliştirilen görüş uyarınca, Yunan kültü
rünün daha karanlık olan Dionysoscu yönünün vurgulandığı çalışmalarda
kaçınılmaz olarak eleştirilmiştir. Bu dengenin veya kutuplaşmanın -neyi
kanıtlamaya çalıştığınıza göre değişir- araştırılması, sonraki çalışmalarda
önemini korumuş, insanlık tarihine düşünce ve eylem modelleri yüklemeyi
seven bir bilim çağının ruhuna cesaret aşılamıştır.
19. yüzyılın sanat uzmanları ve bilim adamlarının, orijinal Yunan
heykelleri konusundaki bilgileri ve antik dönemde İtalya'ya ithal edilen
vazoların Yunan kaynaklı olduğunun farkına varmaları, yavaş da olsa den
geyi tekrar sağlamıştır. Bu, malzemenin düzenlenip sınıflandırılmasında
önemli bir devredir. 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılda, genelde Alman
bilim adamları tarafından, Yunan sanatının elimize ulaşan temel eserleri
tarilılenip, kaynakları belirlenmiştir. Eserlerin tarihlerinin ve kökenlerinin
bilinmesi, işlevlerinin ve niteliklerinin açıklanmaya çalışıldığı bir sonraki
safha için gerekli olan ön bilgilerdir. Böyle bir sınıflandırma, daha geniş
ufukları tercih eden ve uygulamanın katılığı karşısında yılan bazı bilim
adamları tarafından hor görülmesine rağmen, bugün de daha rafine edil
miş biçimiyle kullanılmaktadır. Morelli tarafından İtalyan sanatı için
geliştirilen atfetme yöntemi, bu tarz bir uygulamaya daha açık olan Yunan
vazo resimlerinde başarılı bir şekilde uygulanmıştır. Böylece, isimlerini
bilmediğimiz birçok Antik Çağ sanatçısının üsluplarına ve kariyerlerine
yeniden hayat verilmiştir. Yunan sanat tarihinde bireyin oynadığı rolün
anlaşılmasının, onun hizmet ettiği toplumun istek ve beklentilerinin kav
ranması kadar önemli olduğu kanıtlanmıştır.
11 MÖ 4. yüzyıla ait Yunan tunç aslının kopyası olan Apollon Belvedere. Roına'da MS
l 509'da tanınmış ve yanlışlıkla bir Yunan orijinali olarak kabul edilmiştir. Tanrıyı elindeki
yayla tehditkar biçimde ileri hamle yaparken gösterir. Yükseklik 2.24 m. (Vatikan)
24
20, yüzyıl sanat tarihinin sonraki dönemini büyük oranda başka uğraşlar
yönlendirmiştir ve bunlar Yunan sanatını algılayış biçimimiz üzerinde farklı
derecelerde etkili olmuştur. Bunların birçoğu, 20. yüzyıla ait sorunların
ortaya çıkardığı antropolojik, felsefi, algısal çalışmalar tarafından mey
dana getirilmiştir. 20. yüzyılın entelektüel yaşamı, ruhen klasik karşıtı
bir hal almış veya yeni toplumsal baskılar tarafından biçimlendirilmiştir.
Sıradan insan bu olgularla yaşamayı öğrenir; bilim adamlarına ise, antik
çağlarla ilgili çalışmalarını yeni yaklaşımlarla uzlaştırmak bazen daha zor
gelebilir. Geçmişi araştırmada kullanılan yeni teorik uygulamalar, bazen
geçmişteki uygulamalarla bağdaştırılamamasına rağmen, baştan çıkarıcı
olabilirler. Bu alandaki en önemli ilerleme ise, Yunan sanatının antik
dönemin koşulları içerisinde algılanması gerektiğinin kavranmasıdır.
Bunun için, Yunan kaynaldarının geleneksel açıklamalarına dayanan peşin
hükümlerle antik Yunanistan', tanımak yerine, Yunan sanatını yaratan
toplumu çok daha iyi anlamak zorunludur. Dolayısıyla, Yunan mitolojisini
veya tiyatrosunu ne kadar doğru kavrarsak, Yunan sanatım da o kadar
iyi anlarız. Yunan sanatının gerçekçi görünümünün üzerimizde bıraktığı
izlenimleri fazla dikkate almamayı öğrendik ve bu özelliğin ne kadar çok
formüle, kurala ve hatta matematiğe dayandığını gördük. Mitolojiden ya
da günlük hayattan olsun, içerdiği zengin konuların sırf kitapları süsleyen
değerli resimler olmadığını, ancak kendi dönemi içinde statü, siyaset veya
dine ait mesajların verilmesinde önemli bir rol üstlendiğini öğrendik.
Bunların tümü, bizi entelektüel başarılarım takdir etmek için birçok iyi
nedene sahip olduğumuz (bugün bazılarının küçümsediği) bu insanlara
daha da yaklaştırmaktadır. Yunan sanatının dilini, fikirleri nasıl ilettiğini
ve Antik Çağ' da diğerlerine göre figüratif sanatla çok daha fazla içli dışlı
olan bir toplumdaki olağanüstü rolünü öğreniyoruz.
60'lı yılların Yeni Arkeolojisi, Antik Çağ'la ilgili problemlerin çözüm
lenmesi için çok daha bilimsel bir yaklaşımı benimsemiştir. Arkeologlar
ile işbirliği yapan bilim adamlarının değerli çalışmaları, teknik, tarihleme
ve malzemenin kaynağı ile ilgili problemlerin çözümlenmesine küçüm
senmeyecek katkılar yapmıştır ve bu araştırmalar bazı çalışma alanlarında
devrim yaratmıştır. Basit istatistik hesaplamalar, iyi bilinen, ancak Yunan
sanatım tümüyle temsil edemeyecek tekil örnekler, ilgili sabit fikirlerin
düzeltilmesinde önemli rol oynamıştır. Ancak bu verileri kullanırken şu
da akılda tutulmalıdır ki, elimizde bulunan eserler Amik Çağ' da üreti
lenlerin çok küçük bir kısmıdır ve bunlar çoğunlukla yetersiz kalır; ayrıca
bazı malzemeler sonsuza kadar kaybolmuştur (ahşap, kumaş). Sakınca
doğuracak bir başka unsur da, malzemenin veya problemlerin formüllerle
veya grafikle sunulması sayesinde bilimsel güvenirlik havasının yaratılma
sına rağmen, bunların eldeki kanıtlara uymama olasılığıdır. Gariptir ki, en
26
zekilerimiz bile elimizde olanın geçmişi tümüyle yansıttığını veya bizim
için değerli olan tek bir anıtın antik dönemde de sayısız benzerlerinden
önemli olduğunu düşünme hatasına düşebilir. Antropologların toplum ve
davranış konusundaki Yapısalcı yaklaşımı, sanat için de aydınlatıcı olmuş
tur, ancak bazı ellerde kader tayin edici bir hal almış ve karşıt kanıtlara
rağmen hakimiyet kurmuştur. Kadınlar ile ilgili araştırmalar bizi, kadınların
sanata, özellikle de evlerinde uygulayamayacakları sanatlara olan dolaylı
katkıları konusunda düşünmeye itmiştir. Sanattaki rolleri, Sappho'nun
edebiyattaki rolü kadar dikkate değer olmuş mudur? Onlar bazı ürünlerin
asıl müşterisidir ve müşteriler her zaman kendileri için üretilen ürünlerde
belli derecede rol oynarlar. Kadınlar da büyük kamusal yapıların taşıdığı
mesajlarla en az erkekler kadar sık karşılaşıyordu, ancak toplumdaki kısıtlı
rolleri, onların bu konulardaki görüşlerine nadiren başvurulduğu anlamına
gelmektedir ki, eğer başvurulsaydı tepkileri farklı olabilirdi. Antik Çağ'dan
günümüze kadar devam eden bu kısıtlı rol için üzgün olmalıyız, çünkü
Antik Çağ'ın renkli bir açıklamasını yapmamızı sağlayabilecek bir bakış
açısından mahrum kaldık. Tüm bunları daha iyi algılayabilmemiz için
gelişmiş bir tarih anlayışı gereklidir ve genelde geçmişe yönelik marjinal
ve uzlaşmaz modern tavırların hatalı oldukları kanıtlanmıştır.
Yunan sanatıyla ilgili karşılaştığımız son bir problem, kopyalar ve sahte
eserlerdir. Daha erken dönemlere ait ünlü eserlerin kopyaları, çoğunlukla
bu şaheserlerin görünümü ile ilgili tek kanıtımızdır. Yine de antik kaynaklar
ve Roma kopyalarında uzmanlaşarak özgün eserlere bir nebze yaklaşmamız
mümkündür. Bu kitaptakl kadar kısa bir tarihçede, giinümüze ulaşan birçok
orijinal eserin yanında bu çalışmalar göz ardı edilebilir. Antik Çağ'da yaşa
mış Neo-Klil.sikçi bir kopya sanatçısı veya sahtekar bizi nadiren aldatabilir
ancak, giinümüzde bunu başarabilirler ve bilim adamlarını öylesine oyalarlar
ki, bugün artık nerden geldiği belirsiz ve belli bir üsluba sahip olmayan
eserlere şüpheyle bakılmaktadır. Bazen hangisinin -sahtekarların mı yoksa
kaçak kazıcıların mı- daha hızlı çalıştığını anlamak güçtür. Hiçbiri sürekli
başarı kazanamaz, ancak bu hususun, nereden geldiği belli olmayan birçok
önemli ve gerçek eserin incelenmesinde, her ciddi araştırmacı tarafından
göz önünde bulundurulması gerekir. Yine de, kimse tarafından etkili bir
şekilde kontrol edilemeyen bu faaliyeti haklı olarak reddeden bilim adam
ları tarafından uygulanan bir sansür vardır. Ancak, başkalarının erişimini
önleyerek, malzemesi üzerinde "oturan" ve hiçbir yayın yapmayan bilim
adamına da mezar hırsızlarından daha fazla hoşgörü gösterilmez.
Bilim adamlarının, Klasik sanat öncesine ait Yunan eserlerini nasıl
şaşkınlıkla karşıladıklarına daha önce de değinmiştik. Bir Geometrik
vazo, kırmızı figürlü vazodan oldukça farklıdır ve elimizdeki MÖ 7. yüzyıl
heykellerinde, Yunanlı sanatçıların iki yüzyıl içinde Parthenon'da görüp
27
takdir ettiğimiz tarzda ve kalitede heykeller yontabileceklerini gösteren çok
az ipucu vardır. Bir anlamda, Yunan sanat tarihinden alabileceğimiz en
önemli derslerden biri budur: Hemen hiç figürlü süslemeye izin vermeyen
katı bir geometriden, anatomi ve ifadenin bütünüyle gerçekçi tasvirine
dönüşümdeki hızlı değişim. Bu belki de, Mısırlılarm kendilerine binlerce
yıl boyunca hizmet veren bir geleneğe karşı hiçbir zaman hissetmedikleri
türden bir yetersizlik duygusunun sonucudur. Yunanistan'da erken geo
metrik formların yabancı etkisinden nasıl sıyrıldığmı ve Yunanlı sanatçının,
kendisine yabancı olan bu teknikleri ve formları alıp, yerel geleneklerine
uygun özelliklerin ağır bastığı bir sanat anlayışı içerisinde nasıl erittiğini
görecek, daha sonra Pers Savaşları'na, 5. yüzyılın başlarına geldiğimizde,
Arkaik gelenekten kopuşun Klasik devrimin doğuşunu müjdelediğine
ve Klasizme damgasını vuran idealizm ve realizmin başardığı benzersiz
uyumun insan vücudunun ifade edilmesine nasıl odaklandığına tanık
olacağız. Hellenistik Çağ'a, Büyük İskender'in kısa ancak parlak ve etkili
kariyerini takip eden döneme gelindiğinde, sanata yüklenen yeni işlevlerin
ve neredeyse barok bir eğilimin, klasik standartları yıktığını görürüz, ta ki
Roma İmparatorluğunun kendini devamlı tekrarlayan üslubu ile kaynaşıp
nostaljik veya sıkıcı bir hal alana dek. Bu eserler genelde Roma'dan çok
uzakta yeni sanat akımları için esin kaynakları oluşturmuşlar ve modern
dünyanın Yunan sanatıyla tanışmasını da sağlamışlardır.
Bundan sonraki bölümlerde değişim ve gelişim ele alınacak, kolayca
gözden kaçabilecek daha az bilinen sanatların ve kopyalardan çok orijinal
eserlerin üzerinde durulacaktır. Genelde, sanatın tarihini birkaç basma
kalıp şaheserin etrafında yazma eğilimi vardır. Ancak bundan çok daha
fazlasının olduğunu ve kanıtlarımızın bolluğunu bilmek gerekir. Bu kitabın
resimleri seçilirken, ne gözde eserlerin, ne de ıanınmayanların yer alması
için özel bir çaba gösterilmiştir. Dolayısıyla, bu çalışma bir el kitabından
ziyade, olabildiğince eksiksiz açıklamalar ve resimlerle Yunan sanatını
açıklamaya yönelik bir denemedir.
28
BİRİNCİ BÖLÜM
13 Lefkandi'deki
"heroon"un J,J. Coulton
tarafından yapılmış
rekonstrüksiyonu.
Plan açısından Yunan
geleneğine uygun olarak
görkemlidir. Ancak bir
savaşçı, bir kadın ve
dört ata ait zengin çukur
mezarlar bulunmuştur
ve bunlar daha sonra
tümülüs haline
getirilmiştir. MÖ 1000
civan. 47+x10 m.
dönemdeki itibarlarını, doğudaki faaliyetleri kadar doğulu müşterilerine de
borçlu olduklarını düşünmemiz için iyi nedenlerimiz vardır. Euboia'lılar
gelecekte batının kolonizasyonunda öncü olacaktır. Ancak, MÖ 10. ve
8. yüzyılların Yunan sanatını daha iyi takdir edebilmek ve onun Miken
dünyasının yıkılışının ardından yeniden doğuşunu izleyebilmek için,
araştırmalarımızı daha farklı bir yöne çevirmek zorundayız. Dolayısıyla,
Lefkandi mezarlarında elimize geçen kilden ilginç kentauros [ 14] betimi,
Doğu ile olduğu kadar mitoloji ile de bağlantılıdır ve bizim için halen bir
bilmece olmaya devam etmektedir.
Atina, anlaşılan ancak Tunç Çağı'nın sonunda önemli bir merkez
haline gelmiştir, fakat kent asıl Geometrik döneme damgasını vurmuştur.
Akropolis üzerinde yer alan Tunç Çağı kalesi, Miken merkezlerini kasıp
kavuran felaketlerden fazla etkilenmemiş ve şehrin çevresi bu merkez
lerden kaçanların sığınağı olmuştur. Meydana gelen değişimleri en iyi
şekilde Atina'dan gelen vazo resimlerinde izleyebiliriz. Kitaptaki resim
lerden önemli bir kısmı günümüzde pek uygulanmayan bir sanat olan
vazo ressamlığına ayrıldığından, bunun sebebini açıklamamız gerekir.
Erken dönemlerle ilgili bilgilerimiz çoğunlukla topraktan gelmektedir ve
kanıtlarımızın niteliğini korunma koşulları belirler. O dönemlerde kulla
nılmış tekstil, deri ve ahşap gibi malzemeler dayanıksız olmaları nedeniyle
günümüze ulaşmamıştır. Mermer veya tunç ise, kireç ve maden ocaklarına
gönderilmekten şans eseri kurtulurlarsa günümüze kadar gelebilir. Ancak,
boyandıktan sonra fırınlanan bir kil vazo, neredeyse yok edilemez bir mal
zemedir. Kırılsa bile, parçaları toz haline gelinceye kadar öğütülmediği
takdirde kırıklar günümüze kadar korunur. Metalin pahalı olduğu, cam,
mukavva ve plastik gibi malzemelerin bilinmediği bir çağda, pişmiş toprak
kaplar bugünkünden daha fazla işlevi yerine getirmekteydi ve en azından
Yunanlı sanatçılara üzerinde sanatlarını icra edecekleri bir alan sunuyordu.
MÖ 10. yüzyılda, Atina'da yapılan vazoların üzerinde (az olmakla
birlikte Euboia'nın da dahil olduğu Yunanistan'ın diğer bölgelerindeki
örneklerde) Miken sanatındaki bitkisel bezemelerin yozlaşmış formları
olan yay ve daireyi görürüz. Eskiden elle çizilen bu motifler, pergel ve
tarak benzeri fırçaların yardımıyla çok dakik şekillendirilen yeni süsleme
öğelerine dönüşmüşlerdir [16]. Bunların dışında, birkaç basit geometrik
14 Lefkandi'den kil kentauros (baş ve gövde iki ayrı mezarda ortaya çıkarılmıştır). Form
daha erken doğu örneklerinden, özellikle Kıbrıs'tan alınmıştır, At adam, kısa bir süre
içinde Yunanlı sanatçılar tarafından benimsenmiş ve onların "kentauros"u olmuştur.
Bu özdeşleştirmenin bu kadar erken bir tarihte yapılıp yapılmadığını bilmiyoruz ı ancak
bacağının birindeki çentik, bilge kentauros Kheiron'un yaralanışıyla ilgili öyküyü alda
getirmektedir. MÖ 900 civan. Yükseklik 36 cm. (Eretria)
32
desen daha kabul görmüştür, fakat Geometrik sanatın henüz tam olgun
luğa ulaşmadığı bu dönemi "Proto-Geometrik" olarak adlandırmaktayız.
Bu dönemin vazoları ustalıkla yapılmış, oranları daha iyi dengelenmiştir.
Bezemeler vazonun boyun ve karın kısmına, kabın sade ve etkili formuna
uygun olarak ustalıkla oturtulmuştur. Ressamlar, Tunç Çağı'nın en iyi
vazolarında görülen siyah parlak boyayı unutmamışlardır ve Proto-Geo
metrik üslup geliştikçe, vazo yüzeyinde daha fazla alan siyah ile boyanır.
Günümüze ulaşan vazoların büyük bir kısmı mezarlardan gelmektedir ve
bunların yanı sıra sayabileceğimiz buluntular çok azdır. Ancak, basit tunç
iğneler (fibula) ve özellilde Girit'ten [15] gelen ve Minos'a özgü formların ve
tekniklerin halen devam ettiğini gösteren kil veya tunç fıgürinler istisnadır.
16 Atina'dan Protogeometrik
aınphora. Omuzda tipik yarım
daireler, karında dalgalı çizgiler
bulunmaktadır. Bu karından /
kulplu vazolar kadın mezarlarında
kullanılmıştır. MÖ 9. yüzyılın başı.
Yükseklik 41 cm. (Atina, Keraıneikos)
17 Meandrlar, zikzaklar ve
erken at betimleriyle süslü
Atina Geometrik krater'i.
Kapak tutamağı küçük bir testi
gibi şekillendirilmiştir. MÖ
800 civarı. Yükseklik 57 cm.
(Louvre A 514)
GEOMETRİK VAZOLAR
19 Bu büyük amphora Atina'da bir kadının mezarını işaretlemcktcydi. Orta panelde bir
cenaı:e sedyesinin ü.;,:erine yatırılınış ölü ve her iki yanında yas tutanlar görülür. Boyun
üzerindeki iki frizde tekrar eden hayvan figürleri vardır. MÖ 750 civarı. Yükseklik 1.55
m. (AtiM 80ıJ.-)
titiz çalışmadır; formlar ise, en etkili desenlerin boyun, omuz ve kulpların
arasına yerleştirilmesi ile vurgulanmaktadır. Ressamın desenlere ve onlardan
türettiği örneklere aşın yoğunlaşması, çömlekçi ve ressamın ortak çalışmasını
temsil eden vazonun verdiği genel etkiye zarar vermiştir. Gövde üzerindeki
alanların daire, gamalı haç, baklava gibi motiflerle bezenmiş panellere
bölünmesi yüzünden ortaya çıkan dama tahtası izlenimi, izleyici üzerinde
sıkıntı verebilecek derecede ritmik ve mekanik bir etki bırakmaktadır. Bu
noktada, belki de çömlekçi ve ressamın kendi alanlarında uzmanlaşmaya
başlamaları ile, amaçlarında bir ayrılık sezinleyebilmekteyiz ve hatta aynı
vazo üzerinde iki ressamın çalışmasına rastlıyoruz.
Vazolardaki tüm desenler fırça işinden ziyade sepet örgüsünü veya
dokumacılığı karakterize etmektedir ve büyük olasılıkla ilham kaynakları
da bunlardır. Aslında, bazı formlar da sepetlerden alınmıştır. Bu durum,
akla bazı karmaşık soruları getirmektedir: Dokumacılık ve olasılıkla sepet
örgücülüğü -bazı erken toplumlarda çömlekçilik de- kadınların sorumlu
luğundaydı. Gerçi geç Geometrik dönemin aşın büyük vazolarını yapmak,
bir kadının gücünü aşmaktadır ve ileride gelişecek vazo endüstrisi büyük
olasılıkla erkeklerin denetimindedir. Fakat, tezgah üzerinde yapılan doku
macılık genelde bir kadın uğraşı olarak kalmıştır. Geometrik sanat, Yunan
kadınının katkıda bulunduğu ilk ve son sanat dalı mıydı?
Bu değişimlerin gerçekleştiği MÖ 8. yüzyılın başlarında, vazo res
samları insan figürlerine yer vermeye başlamışlardı ve bu özellik Klasik
sanat geleneğinin temel unsuru olan insan, tanrı ve hayvan betimlerinin
başlangıcı oldu. Bu gelişme, Yunan Geometrik sanatının karakteri ile
ilgili sorunları da beraberinde getirdi, fakat buna değinmeden önce, bu
yeni figürlü sanatın vazo üzerindeki etkisini incelememiz gerekir. Başlan
gıçta Geometrik desenler arasında kaybolmuş tek hayvanlar, hatta ağıt
yakan bir insan (kadın) figürü vardır, ama kısa bir süre sonra, daha önce
meander ve zikzak motiflerinin tekrarlandığı frizleri aynı pozda sıralanan
hayvanlar doldurur. Otlayan veya yatan hayvanların gövde ve uzuvları
kendini tekrar eden şekiller halindedir; bireysel özellikler göstermezler.
Aynı yüzyılın ortalarında insan figürlü sahneler de karşımıza çıkar. Bu
figürlerin en zarif örneklerini, Atina'nın mezarlıklarında [18, 19] yüksek
likleri 1-1 .5 metreyi bulan ve mezar işaretleri olarak işlev gören vazoların
ana panellerinde görürüz. Sanatçının, figürleri üzerinde nasıl çalıştığını en
iyi bu örneklerde inceleyebiliriz. Bu üslup anlaşılan Geometrik desenler
ve kaynaklardan doğmuştur ve yabancı kültürlere bir şey borçlu değildir,
ancak benzer gelenekler farklı zamanlarda ve Yunanistan'ın da dahil
22 (Sağda) Argos'tan bir mezara ait krater. Erkekler atları götürüyor. Altlarındaki
düzenekler yük ya da savaş arabalarındaki boyundurukları andırmaktadır. Figürlerin
arasında ve etrafında dalga motifleri vardır. Homeros'ta "kurak" Argos, at yetiştiren bir
ülkedir. MÖ 700 civarı. Yükseklik 47 cm. (Argos C 201)
20 (Solda) Atina'dan üçayak. Prizde sırayla hem
eski (Dipylon) hem de yeni (daha sonra hoplitlerin
kullanacağı yuvarlak tipte) kalkanlar taşıyan
askerler görülmektedir. Şaha kalkmış bir aslanla
mücadele eden erkek motifi doğu kökenlidir, ama
Yunanlı sanatçının bunu Herakles ve Aslan olarak
yorumlamış olması mümkündür. MÖ 700 civarı.
Yükseklik 17 .8 cm. (Atina, Kerameikos 407)
Karşı sayfada
ve alnına ekledikleri bir yumru, açık duran gagası ve kavisli boynu ile ona
yepyeni dekoratif bir form verecektir [34]. Aynı değişimi, gene kazanlara
aplike edilen kalıp dökümlü siren protomlarında da görebiliriz. Doğuda
genelde tanrı motifi olarak kanatlı güneş kurslarının içinde rastladığımız
abartılı örnekler, köşeli hatlarıyla Yunan üslubuna göre şekillendirilerek,
daha sonra siren adını vereceğimiz yaratığa benzer bir görünüme kavuştu
rulmuştur (35]. Yunanlı sanatçı bunu yaparken, doğudan esinlendiği veya
aldığı tüm örnelderde olduğu gibi, seçiminde temkinliydi. Yeni konuları en
kısa zamanda kendi kompozisyon ve desen anlayışına uygun hale getirerek,
doğu kökenli tunç ve fildişi nesnelerdeki devamlı tekrarlanan motifleri
daha da ileriye götürmüştür. Bu arada, nesneler doğal olarak açıklayıcı
etiketlerle seyahat etmedikleri için, konular asıl anlamlarını tamamen
yitirmişlerdir. Ancak şurası kesindir ki, bu konular Yunan yaşam tarzına
ve düşüncesine uygun bir şekilde yeniden yoruınlanabilecekleri için seçil
mişlerdir ve Yunanlı sanatçı bundan böyle, fiziksel özelliklerini yalnızca
şiirlerden bildiği mitolojik yaratıklarına görsellik kazandırabilecektir.
53
Fildişi Mısır'dan ve doğudan geliyordu. Atina'daki bir mezarda gün
ışığına çıkarılmış fildişinden genç kız heykelcikleri, Geometrik döneme
tarihlenmiştir. Suriye kökenli fildişi tanrıça veya cariye figürinleri gibi
çıplak betimlenen kızlar keskin hatlara sahiptir ve ince,uzundur -Geo
metrik dönem sanatçısının doğulu fiziğini kendi zevk ve anlayışına uydur
ması-; başlarında ise meandr desenli başlıldar vardır [36] . Yunanistan' da,
Oryantalizan üslubu benimseyen çok sayıda fildişi atölyesi bulunuyordu.
Yunanlıların "Karanlık Çağlarından" itibaren yerleştikleri Doğu Yunan
adalarında ve Batı Anadolu'da (İonia), Yakın Doğu prototiplerine [37]
daha yakın örnelderin üretildiği atölyeler bulunmaktaydı. Bu etkiyi işlenen
konuların yanı sıra, hatların daha yuvarlak ve dolgun betimlendiği insan
figürlerinde izleyebiliriz. Bu üslup, Batı Anadolu sanatında ısrarla etkisini
sürdürecektir. Doğu Yunanistan (Samos)'da ele geçen az sayıdaki ahşap
figürde, fildişi figürlerin üslubunu görebiliriz [57]. Küçük boyutlu yon
tular, Yunan dünyasında epey uzaklara seyahat etmişlerdir: Oryanıalizan
üslupta bir tanrı ve aslan heykeli Delphoi'da bulunmuştur; Samos'tan
gelen ve muhtemelen bir müzik aletinin parçası olan diz çökmüş erkek
yontusu, işçiliği ile kıta Yunanistan'ındaki örneklerini hatırlatmaktadır ve
işlev açısından kesin olarak Batı Anadolu karakterlidir [38]. Bu dönemde
fildişi atölyelerinin yerlerini tespit etmek oldukça güçtür; ayrıca elimiz
deki eserlerin, aslında sıra dışı doğu malları olup olmadığını anlamak
her zaman kolay değildir. Fakat kısa bir süre sonra, bazı konular Yunan
mitolojisinden alınmaya başlanacaktır.
Kıta Yunanistan'ında, Geometrik dönemin taş mühürlerinin yerini
fildişi mühürler alır. Bunlar boylu boyunca uzanmış hayvan formunda
işlenmiştir; mühür kısmı alttadır. Form olarak Suriye kökenlidir ama
Yunanlıların kullanımına göre yapılmıştır. Çoğunluğu oluşturan diğerleri
ise, bir yüzü veya her ikisi basit hayvan desenleriyle bezenmiş disk şekilli
örneklerdir. MÖ 7. yüzyılda, fildişi eserlerde görülen bu zenginliğe, başka
hiçbir dönemde rastlamayız.
VAZO RESSAMLIĞI
46 Bir "Melos" (muhtemelen Paros) vazosunun üst kısmı. Boyunda, kadınlar bir zırh için
mücadele eden iki kişiyi seyretmektedir. Gövdede, kanatlı atların çektiği tanrısal bir araba
içinde, lir çalan Apollon'u yanında muhtemelen Artemis ve Leto ile birlikte görüyoruz.
Erkek teni için kahverengi astar boya kullanılmıştır. MÖ 620 civarı. Boyun yüksekliği 22
cm. (Atina 3961)
-�'
., �- �
::::..,}'W"t\,
,• -:,,,(,�1(,
V•:i:0/\\•.,0.,
,'-,•\f{, ',
,,.
47 Kuzeydeki Yunan adası Thasos'ta bulunmuş, ama muhtemelen Naksos'ta yapılmış
bir tabak. Kanatlı at Pegasos'un s11tındaki Bellerephontes, aslan gövdeli, sırtında bir keçi
başı bulunan yılan kuyruklu Khimaira'ya saldırıyor. MÖ 650 civan. Çapı 28 cm. (Thasos)
DİĞER SANATLAR
55 (Yukarıda)Yılan taşından
bir ada gemması. Aslan ve
yunus, MÖ 600 civan. Uzunluk
2.2 cm. (Patis BN, N 6)
HEYKEL SANATI
58 Girit'ten koç taşıyan tunç erkek heykelciği. Baş Daidalos üslUbundadır, giysi ise Girit'e
özgüdür. MÖ 7. yüzyılın sonu. Yükseklik 18 cm. (Bedin 7477)
59 Tipik Daidalos üslUbu öze1likleri taşıyan kireçtaşı heykelcik (Auxerre Tanrıçası). Saçları
kat halinde, bir peruk gibi şekillendirilmiştir. Elbisedeki kazıma çizgiler, renk alanlarını
sınırlandırıyordu. Şah Girit'e özgüdür. MÖ 630 civarı. Yükseklik 62 cm. (Louvre 3098)
70
yaygın örneklerine kalıp yapımı kil figürlerde ve levhalarda rastlamamıza
rağmen, tunç (58], fildişi, altın takılar, taş kandiller gibi farklı nesne
lerde de karşımıza çıkar, ancak en kayda değerlerini kireçtaşı heykellerde
görebiliriz. Bunlar ya bağımsız (59] ya da tapınak süslemeleri işlevi gören
oturur veya ayakta müstakil figürlerdir. Bu dönemle birlikte yaygınlaşan
benzer tapınak süslemeleri daha sonra Girit'teki Prinias'ta karşımıza çıkar.
Bu moda M Ö 7. yüzyılın ortasında başlayarak ikinci yarısına kadar
devam etmiştir ve Daidalos üslubunda yontulan en büyük heykeller bile,
süslüme sanatının dekoratif heykelciklerinden ileriye gidememiştir ve ancak
yepyeni bir etki alanının ortaya çıkışı daha büyük boyutlu heykellerin yapı
mına imkan vermiştir. Bu bizi Mısır'a, yani genel olarak kabul edilen görüşe
göre, Yunan heykel sanatının ilerideki gelişimini fazlasıyla borçlu olduğu
Nil vadisinin sanatlarına götürür. Yeni değişimleri tek tek ele aldığımızda
-boyut, duruş, teknik gibi- bunların Yunan deneyimlerinden türediğini
düşünebiliriz, ancak bütün olarak inceleyip ve buna Yunanistan'ın antik
kaynaklardan iyi bildiğimiz Mısır merakını da eklediğimizde, asıl ilham
kaynağının burada yattığı açıkça ortaya çıkacaktır.
Yunanlı tüccarların MÖ 7. yüzyılda Nil deltasına yerleşmelerine izin
verilmişti ve Egeli ve Batı Anadolulu yerleşimcilerin kurdukları Naukratis,
kısa süre içinde önemli bir ticaret merkezi olacaktı. Bu ortam, Yunanlıları
ve Yunanlı sanatçıyı Mısır'ın sanatları ile yakın bir ilişki içerisine sokacaktır.
Tunç Çağı boyunca bu iki bölge arasında yakın ilişkiler vardı, fakat daha
sonraları bu durum yerini sınırlı bir ticaret ilişkisine ve Rhodos adasında
üretilen Greko-Mısır tarzındaki ufak tefek süs eşyalarına ve biblolara bırak
mıştır. Yunanlılar doğal olarak kendilerine en yabancı olandan -anıtsal taş
mimari ve heykeller- etkilenmişler ve bu etki, Yunanlı heykeltıraşların yeni
bir hedefe yönelmeleri için yeterli olmuştur. Yunanlı ustalar bu yapıtları
oluştururken hem malzemeden, hem de boyuttan ötürü karşılaşacakları
sorunların üstesinden gelmek zorundaydı. Ayrıca Mısır heykelleri en sert
taşlardan, yani porfiri ve granitten yontulmaktaydı ve doğal boyutlardan
büyüklerdi. Yunanlılar malzeme olarak kendi adalarındaki taş ocaklarından
çıkarılan beyaz mermeri kullanıyordu, ancak heykellerin boyutlarında fazla
bir yenilik yoktu. Öte yandan, Yunan tapınakları artık tanrının veya en
azından suretinin evi (oikos) olarak hizmet görüyordu. Muhtemelen, tapınak
ölçüleri içinde barındırdıkları heykellerin boyutları ile orantılıydı. Büyük
ölçekli ahşap heykellerin eskiden beri Yunan tapınaklarında varolduğunu
biliyoruz. Mısrr'ın sert taşlarından yapılan heykelleri, aşındırma yöntemi ile
şekillendiriliyordu ve Mısırlı heykel ustalarının demirden aletleri yoktu, ancak
Yunanlı meslektaşları kendi demir aletlerini mermeri işleyecek biçimde daha
dayanıklı hale getirmişlerdi bile. Yunanlılar yeni üslubun öncülüğünü yapan
heykeltıraşları, Giritli olarak hatırlıyorlardı ve Girit'in kendine ait bir taş
72
60 Korinthos yakınlarındaki Isthmia'da bulunan Poseidon kutsal alanından bir
perirrhanıerion leğeni. Her biri belki de Artemis'i temsil eden kadın figürleri, yularından ve
kuyruğundan tuttukları aslanların üzerinde durmaktadır. MÖ 7. yüzyılın sonu. Restorasyon
çizimi. Kaide hariç, yükseklik 1.26 m. (Korinthos)
74
61 Sounion'daki Poseidon Tapınağı'na adanmış mermer kouros (burun dahil, yüzün bir
kısmı, sol kol ve bacak restore edilmiştir). MÖ 590 civarı. Yükseklik 3 m. (Atina 2720)
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
76
Yeni dönemin mimari ve heykel gibi anıtsal sanatları, kendi zamanla
rının ve sonraki yüzyılların en çarpıcı kalıntılarıdır ve Batı Anadolu' daki
bazı yapıların boyutları Klasik dönemden sonra bile geçilmemiştir.
MİMARİ
A B
lon Düzeni
Stylobat
Stereobat
::ı::-
62 Mimari düzenler. MÖ 600'deki görünümüyle Dor düzeni. MÖ 6. yüzyılın ortasına ait
İon düzeninde, frizde ya figürler işlenmiştir (A) ya da dekoratif silmelerin altında diş kesimi
sırasına rastlanır (B). İkisi de bir binanın farklı yerlerinde karşımıza çıkabilir (Erekhtheion
gibi) ve 4. yüzyıldan itibaren ikisi birleştirilebilir. Altta Dor düzenindeki tipik bir tapınağın
(Aigina'daki Aphaia Tapınağı) planı görülmektedir.
63 Orta İtalya'daki Paestum'da bulunan Dor düzenindeki Hera Tapınağı (Bazilika olarak
da adlandırılır). Puro biçimli erken dönem sütunları ve yayvan başlıklara iyi bir örnektir.
MÖ 6. yüzyılın ortaları.
volütlü başlıkları gibi mimari bir düzenin parçası olmuştu. En erken
başlıklar (Smyrna [64] ve Phokaia'dan bilinmektedir) çan şeklinde
olup, lotus ve üst üste bindirilmiş yaprak kabartmaları ile bezenmiştir.
Bunları, volütleri sütun gövdelerinden dışarıya taşan Aiol başlıklar
[65] izler ve bu da bizi, volütlerin nihayet birleştiği ve form olarak
dah a genişlemiş olan İon başlıklarına getirir. Sütun gövdelerinde
yer alan yiv sayısı, Dor tipi sütunlardan daha fazladır ve zamanla bu
yivler arasında yassı çıkıntılar bırakılacaktır. İon düzeninde kaide de
vardır: Yayvan ıorus'lar ve diskler, ahşap mobilyalardaki gibi özenli
yivlerle süslenmiştir. İon sütunlarının bazı erken örnekleri, Delos ve
Delphoi'daki Naksos'luların [66) sfenksli adaklarında rastladığımız gibi
adak heykellerine kaide görevi görmüştür. İon düzenindeki yapılarda,
sütun dizilerinin üzerinde yer alan saçaklık Dor düzenine göre daha
sadedir, ancak buradaki en önemli özellik devamlılık gösteren frizdir
ve bu frizler bazen figürler ile bazen de yontulmuş kereste uçlarını
simgeleyen sade diş motifleri ile süslenir. Bütün olarak bakarsak, İon
düzeni daha büyük bir çeşitlilik ve daha çok yüzey süslemesi içerir
[61); Dor düzeninin yanında çok daha titiz ve süslü durur. İşte bu
zıtlık, Klasik dönem mimarları tarafından batı kolonilerinde severek
kullanılmıştır.
Erken tarihli başlıklarda yer alan üst üste bindirilmiş yaprak motifi
önemliydi. Sivri yaprak uçları ve aralarındaki yuvarlak yaprak, zamanla
ovolo veya yumurta-ok (Ruskin'in iddiasının aksine yumurta ile hiçbir
ilişkisi yoktur) silmesine, asma yaprakları da yaprak-ok silmesine dönü
şür ve bu silmelerin profilden görünümü yaprakların şeklini yansıtmak
tadır: yuvarlak yapraklar ovolo için, "s" formu ise yaprak-ok silmeleri
için (dışbükey veya içbükey öğelerin dışa taşmasına göre, kyma-recta
veya reversa olarak adlandırılırlar). İon kökenli olmasına rağmen bu
silme tipi, Dor üslubunu da etkisi altına alır. Dor düzeninde düzenli
kullanılan silme düz profilliydi (doğrusal meandrlar ile süsleniyorlardı)
veya Mısır'ın çıkıntılı içbükey silmesiydi (tepesi yuvarlatılmış dillerle
işlenmiştir).
Düzenler tapınakların dış cephesinde uygulanıyordu. Tapınaklar bir
portiko ve odadan (ce//a) oluşan sade planlarını devam ettirmekteydi.
Tek fark, artık düzenli sütun dizileri ile çevrilmeleri veya en azından
ön cephelerinin sütunlar ile düzenlenmesidir. Şehir devletlerinin ulusal
kutsal alanlarda ayrı ayrı yaptırdıkları hazine binaları gibi daha küçük
yapılarda sütun dizileri sadece ön cephede yer almaktaydı. Delphoi'daki
İon düzenine sahip hazine binalarında sütunların yerini kadm heykelle
rinin aldığını görürüz. Daha büyük tapınaklarda, yan cephede yer alan
sütun dizileri çift sıra, ön cephedekiler ise üç sıra olarak planlanmıştır
80
14 MÖ 600'de Lydia'lılar tarafından
ahrip edilen Eski Smyrna'nın
ıitirilememiş Athena Tapınağı'na
.it sütun başlığı. Üzerinde, daha
onra İon başlıklarının volütleri
ırasında göreceğimiz yaprak motifleri
mlunmaktadır. Yükseklik 62 cm.
İzmir)
HEYKEL SANATi
70 Atina yakınlarındaki
bir mezarlıktan (Anavysos)
çıkan mermer kouros.
Kaidede "Savaşta ön
saflarda çarpışırken vahşi
Ares tarafından canı alınan
Kroisos'un mezarı önünde
dur ve yas tut" cümlesi
kazılıdır. MÖ 530 civarı.
Yükseklik l. 94 m. (Atina
3851)
\ !
1,
,,
.,
Khiton Peplos
/
/ 72 Çeşitli Arkaik elbise tipleri
.,.ı (khiton,peplos, manto) •
: . :ı,
• 1 \.
ıw
Manto
Arkaik heykeltıraş için kadın figürlerinin elbise askıhğından öte bir anlamı
yoktu. Ne yüzleri erkeklerinkinden daha çekici ve güzel, ne de saçları daha
süslüydü. Ağır ve düz, vücudun çevresinde savrulan veya zikzak etek uçlarına
dönüşen katlar, heykeltıraşın yaratıcılığını ve desen zevkini tecrübe etmesini
sağlamakta ve erkek anatomisi üzerinde değişik çalışmalar yapma imkanı
vermekteydi. Göğüsler belirtilmiştir, ama fazla önemsenmemiştir. İleride
bahsedeceğimiz kore'lerde (genç kız heykelleri), elbiseler bacak ve kalça
detaylarını gösterebilmek için vücuda yapışık işlenmiştir, ama bu duruş ve
elbise motifi, önceleri elbisenin alt yansında yer alan çapraz kıvrımlara sırf
bir desen oluşturmak amacıyla kullanılmıştır. Attika'dan gelen bir kadın
heykeli [73] hantal ve kasvetlidir, ancak cesur işçiliği ve sade giysileri ile
göze çarpar. Dış giysisi ağır dökümlü bir peplos'tan [72] oluşur. Bu elbise,
Atina' dan gelen belki en zarif kadın heykeli olan Peploslu Kore'nin de elbi
sesidir [76]. Ancak Arkaik sanatçının desene olan ilgisine cevap vermekten
uzaktır. Bu sırada yeni bir moda ve elbise işlenişi Yunanistan'a girer. Batı
Anadolulu heykeltıraşlar elbisenin vücuttan ayrı bir doku olduğunu vur
gulamak için, katları dalgalı kazıma çizgiler veya birbirine yakın ve yüzey
sel işlenmiş oluklar şeklinde işliyordu. Atina kore'lerinde bazen iç elbise
87
olarak görülen khiton, hafif ve hacimli bir giysiydi; bol kol ve etek uçları
toplandığında zengin kıvrımlar oluşturuyor, dolayısıyla heykeltıraşlara yeni
deney alanları sunuyordu. Bir çeşit pelerin olan ve yandan bacakları açıkta
bırakan himation'un vücuda çapraz duran kıvrımları, bacakları bir yandan
bir yana geçen katları dengelemekte ve kenardaki boyalı işlemeler ile farldı
etkiler elde edilmekteydi. Bu yeni hhiton'lu kore'lerin yarattığı etkiyi, Atina
Akropolisi'nde ele geçen bir grup kadın heykelinde görebiliriz [77]. MÖ
6. yüzyıla tarihlenen grubun heykel kaidelerindeki sanatçı imzalarından
ve eldeki bazı parçaların üslubundan şehirde Batı Anadolulu (Khios'lu
Arkhermos gibi) ustaların çalıştığı sonucunu çıkarabiliriz. Genelde İonia'lı
77 (Yufwnda) Atina Akropolisi'nden bir kore. İonia'lı, muhtemelen Khios'lu bir sanatçının
elinden çıkmıştır. Khiton ve himation giymiştir. Khüon maviydi, elbise desenleri, küpeler
ve kolyede kırmızı ve mavi renkler kullanılmıştı. MÖ 525 civarı. Doğal boyutun yarısı
yüksekliğinde. (Akropolis 675)
78 Delphoi'daki bir Sikyon
binasına ait metop. Kastor
ve Polydeukes (Dioskur'lar)
ile Idas ve Lykeus (kayıptır)
Argonaut'lar Seferi
sırasında sürü çalıyor.
Kahramanlar ve sığırlar
uygun adım yürümekte,
hayvanlar mızraklarla hizada
tutulmaktadır. İsimler arka
plana boya ile yazılmıştır.
MÖ 560 civarı. Yükseklik 62
cm. (Delphoi).
94
79 Aigina'daki Aphaia Tapınağı'mn
restore edilmiş doğu alınlığı. Ortada yer
alan Athena, muhtemelen Herakles'in
katıldığı ilkTroia Savaşı'na nezaret
etmektedir. Savaşan figürler müstakil
olarak işlenmiştir ve duruşları, elverişsiz
bir alan sunan alınlığa başarıyla uyum
sağlamıştır, MÖ 490-480 civarı.
Merkezdeki yükseklik 4.2 m. (Münih)
Son olarak, hem İon hem Dor düzenlerinde bağımsız figürler olarak
yer alan köşe ve tepe akroterleri vardır. Bu figürler genelde sfenks, grifon
veya gorgo gibi yaratıklardan, bazen de büyük boyutta bitkisel kompo
zisyonlardan oluşur.
Bu binalarda gördüğümüz yontu örnekleri, neredeyse tamamen müsta
kildir; dönemin sonunda alınlık figürleri bütünüyle serbesttir. Bu gruplar,
serbest heykellerden çok daha tutkulu bir şekilde yontulmuştur. Arkaik
dönemde çok az serbest heykel grubuna rastlarız. Genelde Batı Anadolu
kökenli olan bu heykel grupları adeta bir futbol takımının elemanları
gibi, omuz omuza ve birbirleriyle temas etmeden durur. Heykelleri vazo
çizimleri ile karşılaştırabiliriz ve aslında Arkaik kabartmaların birçoğu,
henüz kesilmemiş bloğunun üzerinde yer alan taslak çizimler ile kendini
açıklamaktad1r. Alçak kabartmalarda ) fıgiirler üst üste bindirilmiş olsa bile
detayların en üst yüzeyde bulunması gerekiyordu. Metop ve alınlıklarda yer
alan, figürlerin büyük bir bölümünün veya tümünün arka pliindan koptuğu
96
bazı yüksek kabartmalarda, heykellerin gerçek anlamda bağımsız olarak
yontulup, ¾ profilin zekice verildiğini görürüz. Ancak kompozisyonlar
yontu sanatının getirdiği zorluklara rağmen aynı kalmıştır.
Renkli alçak kabartmalar, farklı bir eser grubunun -mezar taşları- üze
rinde uygulama alanı bulur. En iyi örneklerine Atina ve çevresinde rastlarız.
MÖ 6. yüzyılın başlarında mezar taşları üzerine sfenkslerin yerleştirildiği
[83] yüksek dikilitaşlardır (sıel). Ancak kısa bir süre sonra, bunların ölüyü
tasvir eden kabartmalar ile süslendiğini görürüz. Gençler atlet olarak bir
diski omuzları üzerinde tutarken veya yağ şişeleri ellerinde, erkekler ise
savaşçı olarak [84] tasvir edilir. Tümü, duruşları ve yontu tarzları ile kou
ros'ların profilden görünümlerini hatırlatırcasına ayakta durmaktadırlar.
İnce, uzun sıe/'lerin üzerinde genelde tek figürün yer almasına rağmen,
nadiren bir genç ve kız kardeşine veya çocuğunu tutan bir anneye rast
larız. Bu kabartmalar temsil ettikleri kişilerin gerçek portreleri değildir,
ama yukarıda gördüğümüz kouros'lara nazaran yaş ve meslekle ilgili daha
fazla ipucu vermektedir. Buluğ çağındaki bir çocuğu (atlet), olgun bir
erkekten (savaşçı) veya yaşlı bir adamdan (sopasına dayanmış, köpeği
ile birlikte) belirli özellikleriyle ayırt edebilmekteyiz. Portre sanatında bir
çeşit genelleme olarak adlandırabileceğimiz bu üslubun en güzel örneği,
kaslı bir güreşçi portresidir [85].
Yaklaşık 530'dan sonra, mezar taşlarındaki sfenkslerin yerini palmet
şeklindeki tepe süsleri alır. Bunlar da Atina'daki Batı Anadolu etkisinin
bir örneğidir, zira gövdeleri genelde yontulmamış olmakla birlikte aynı
tip İonia' da bir nesil öncesinden bilinmekteydi. İnce, uzun gövdeli mezar
taşları Pers Savaşları'ndan önce Atina'da terk edilmesine rağmen, adalarda
varlığını sürdürmüştür.
Kabartma sanatını başka eserler üzerinde de görürüz. Heykel ve stel
kaideleri bu şekilde süslenebilmektedir. Atletleri veya dinlenen genç
erkekleri betimleyen [871 birçok örnek Atina mezarlığından gelir. Bu
adak kabartmaları tanrıyı tasvir eder ya da adakta bulunan kişiyi ibadet
edenler arasında veya tek başına gösterir. En güzel örnekler kayaların
veya sütunların üzerine oturtulmuştur. Aslında, Yunan kutsal alanlarını
süsleyen eserlerin çoğunu, tapınağın kendisi dışında özel adaklar oluştu
ruyordu. Bunların kutsal alan içindeki sıraları, boyutları, değerleri veya
adayanın popülaritesi ya da önemine göre belirleniyordu. Özel bir adak
grubu, Mısır tarzında bir tören yolunun her iki yanında yerleştirilen aslan
figürleri (Delos) veya oturan figürlerden (Didyma) meydana gelir. Aslan
heykelleri de mezar işareti olarak kullanılmaktadır. Batı Anadolulu bazı
sanatçılar, kabarık postlarını ve dekoratif yelelerini beğendikleri Mısır'ın
evcil görünümlü aslanlarını [ 86], doğunun ürkütücü aslanlarına tercih
etmiştir. Ayrıca, Yunanlı sanatçının hayvan betimleri konusunda ne
97
83 Atina yakınlarındaki bir mezarlıktan (Spata)
gelen mermer sfenks, bir mezar taşının üzerinde
durmaktaydı. Başında polos vardır. MÖ 550 civarı.
Yükseklik 46 cm. (Atina 28)
87 Atina'daki bir mezar heykelinin kaidesindeki kabartma. Pers Savaşları'ndan sonra Atina
surlarını takviye etme telaşı sırasında surlarda kullantlmışur. Egzersiz yapan sporcular görülüyor:
Başlama duruşundaki koşucu, güreşçiler ve mızrağının ucunu kontrol eden bir genç. MÖ 51 O
civan. Uzunluk 82 cm. (Atina 3476)
99
VAZO RESSAMLIĞI
!Zil vazoları süslemek nadiren yüksek bir sanat olarak nitelendirilir, ancak
bazı vazo sanatçılarının yaptıkları işler öyle mükemmeldir ki, onları ressam
olarak adlandırmamız gerekir. Yaptıkları kaplar pahalı değildir (güzel
boyanmış küçük bir vazonun fiyatı bir günlük yevmiyeye eşittir), fakat
uzman işçilik gösteren bazı mallar önceleri Korinthos'ta, daha sonra
da Atina'da ve Yunan dünyasının diğer pazarlarında tanınmaya başlar.
Bunlar birçoğunun gözüne, Çin porselenlerini ilk kez gören Avrupalılar
gibi alışılmadık ve çekici görünmüş olabilirdi. Ancak teknik herkes için
yeni değildi ve MÖ 6. yüzyıl boyunca Yutıanistan'daki yerel okullar
kendi üretimleri ile meşgulken, Atinalı çömlekçiler Etruria ve Batı Yunan
kolonilerindeki pazarları ellerine geçirmişlerdir bile. Bu pazarları, Güney
İtalya'da gerçek anlamda yerel bir alternatifin kendilerine rakip çıkmasına
dek ellerinde tutacaklardır. Atina mallarını çekici kılan, çömleğin ve üze
rindeki parlak boyanın kalitesi ve üzerindeki figürlü sahnelerin eğlenceli
anlatımıydı. Kolayca kırılabilir özellikteki bir malda böylesine büyük bir
pazarın ortaya çıkışı, komisyoncular için iyi bir gelir kaynağı yaratmıştır
diyebiliriz. Vazoların korunma koşulları, bizlere önemli bir çalışma alanı
sunar ve diğer kıdemli sanatlar hakkında bizi aydınlatır.
MÖ 7. yüzyılın sonunda, Atinalı vazo ressamları Korinthos'ta bir
yüzyıldan beri uygulanan siyah figür tekniğini tereddütsüz kabul eder.
Bu teknik ile beraber, Korinthos üslubunda hayvan frizleri de alınır ve
en az bir nesil boyunca Atina vazoları sıra halinde hayvan betimleri ile
-aslanlar, keçiler, yaban domuzları ve sfenksler- süslenir. Ancak Atina'nın
anıtsal karakterli vazoları unutulmamıştır. Korinthos'un çirkin hayvanları
doldurma motiflerinin labirentlerinde adeta kaybolmuş gibi dolaşırken,
Atina vazolarındaki benzerleri çok daha iyi tasarlanmıştır. Nessos Res
samı, Atina'da siyah figür tekniğini ilk kullanan sanatçılardandır. Kendisi
halen büyük cenaze töreni vazoları üzerinde çalışmaktaydı ve bu vazoların
üzerinde yer alan büyük boyutlu yaratıklar, Korinthos'ta rastlayamaya
cağımız bir üslupla, orantılı ve kusursuzca çizilmişti. Aynı zamanda bir
hikaye anlatan sahneler bu vazoların üzerinde görülmeye devam etmekte
ve genelde ön plana çıkmaktadır. Atina'nın yeni siyah figür üslubundaki
başarısını, o güne kadar Korinthos mallarının hakimiyetindeki pazarların
artık Atinalı çömlekçilerin eline geçmesinden de anlayabiliriz.
Yukarıda değindiğimiz Nessos Ressamı gibi bazı ressamlar, yaptıkları
çalışmaların az bir bölümüne imzalarmı atmıştır. Buna rağmen, çizimin
doğası -faziasıyia stiiize olması ve eiimizde büyük miktariarda buiunması-
88 Nessos Ressamı'nın öğrencisi Gorgo Ressamı tarafından boyanmış bir Atina amphora'sından
detay. MÖ 6. yüzyılın başı. (Louvre E 187)
vazo gruplarını bazı bireysel ellere atfetmemizi sağlar. Bunu mümkün
kılan, "el yazıları", diğer bir deyişle özellikle ufak tefek ayrıntılar ve imzalı
birkaç vazonun diğerleriyle karşılaştırılmasıdır. Bu incelemeler çalışmala
rımıza önemli boyutlar katmakla birlikte, yine de bizler bu sanatçılardan
söz ederken onlara Nessos Ressamı örneğinde olduğu gibi asıl isimleri ile
değil, ancak !il.kaplarıyla hitap edebiliriz.
Nessos Ressamı'nı MÖ 6. yüzyılın başlarında, hayvan frizi üslubunda
çalışan ve hikayeci sahneler boyayan diğer sanatçılar takip eder. Fakat MÖ
570 civarında, Atinalı sanatçıların ilgisini hayvan figürlerinden ziyade insan
figürleri çekmektedir. Bir Etrüsk mezarından gelen ve aslında bir şarap
karıştırma kabı (krater) olan François Vazosu [89, 90]'nun altı frizinden
sadece biri hayvan figürlerine ayrılmıştır. Mücadele eden veya bitkisel
motiflerin üzerinde karşılıklı duran hayvanlar dışında, vazonun gövdesi
ve hatta kulpları üzerinde yer alan iki yüzden fazla figür, mitolojik sahne
lerde rol alır. Neredeyse tüm figürler ve bazı nesneler isimlendirilmiştir
ve vazo, ressamı ve çömlekçisi (Ergotimos ve KJeitias) tarafından iki kez
imzalanmıştır. Bu noktadan sonra, hayvan ve bitki frizlerinin vazoların
daha önemsiz bölümlerine adeta sıkıştırıldıklarını ve ressamın mitolojik
repertuvarının arttığını fark ederiz. MÖ 6. yüzyılda, tabak ve çanakların
dairesel alanlarını doldurınakta kullanılan ve mitolojik bir öykünün kahra
manı olan Gorgo başlarını vazolar üzerinde görmeye başlarız: Perseus'un
Gorgo Medusa ile karşılaşması ve kahramanın Medusa'nın baktığı canlıları
89, 90 François Vazosu. Chiusi' den, neredeyse tamamı mitolojik sahnelere ayrılmış bir Atina
vazosunun çok iyi korunmuş durumdaki en eski örneği olan birvolütlü krater. MÖ 570 civan.
Yükseklik 66 cm. Detayda (altta) Theseus'u ve onun Minotauros'tan kurtardığı Atinalılan
almaya gelen gemi görülmektedir. Sabırsız bir gemici kıyıya yüzmektedir, sağ tarafta zafer
dansı başlamışur. Figürler döneme göre alışılmadık derecede hareketlidir. (Floransa 4209)
�:·;. -�;-�;ijç·ı�ı·
t�l tf•}:{,�
>i ··•····. ·.··. ••·•.· ····•··· �
"•
·�
.... ..
91 Etruria'ya ihraç için özel üretilen "Tynhen" tipi siyah figürlü Atina amphora'sı. Sağda
oturan Zeus kafasından Athena'yı doğurmakta, ona ebe tanrıçalar eşlik etmektedir. Arkada
Hermes, Zeus'un kafasını baltasıyla yaran Hephaistos ve Dionysos vardır; hepsinin adı
belirtilmiştir. (Berlin F 1704)
92 Amasis Ressamı tarafından boyanmış bir Atina amphora'sı. Dionysos, dans eden nymphalar
ve gençlerle birlikte görülüyor. MÖ 530 civarı. Yükseklik 44 cm. (Basel)
93 Eksekias'ın boyadığı siyah figürlü bir Atina amphora'sı. Akhilleus Troia'da Amazon
kraliçesi Penthesilea'yı öldürüyor. Vulci'den. MÖ 540 civan, (Londra B 210)
94 Atina Küçük Usta şeritli kasesinden detay, Aslanlar ve leoparlar bir boğa ve katıra saldırıyor.
MÖ 540 civan. (Oxford)
taş kesen başının kestiği sahneler gibi. Aynı başa, amaca uygun bir arma
olarak genelde kalkanların üzerinde rastlarız. Mitolojik tasvirlere karşı
giderek artan ilgi, Atina'nın büyük miktarlarda seri üretime geçmesine
neden olmuş ve canlı bir üslupla boynan bu vazolar, olasılıkla dış pazarları
hedeflemitir (91].
Yeni sanatçılar sofra vazolarının betimlenmesine yüksek standart
lar getirmiştir (büyük cenaze vazolarının modası geçmiştir). Amasis
Ressamı'nın kıvrak figürleri [92] hiç beklenmedik, canlı ve hayat dolu bir
mizah anlayışını sergiler. Bu örnelderde çömlekçinin çalışması da önemlidir
ve burada olasılıkla dönemin önemli bir çömlekçi-ressam ikilisi ile karşı
karşıya bulunuyoruz. Amasis Ressarnı'nın Eksekias gibi çağdaşları, (MÖ
6. yüzyılın ortaları ve sonrası) daha çok Klasik üslupta betimledikleri vakur
duruşlu figürleriyle tam bir tezat sergiler [93]. Bu sanatçıların boyadığı
vazoların her birinin bir işlevi vardır ve bunlar Antik Çağ'da ya şarap veya
zeytinyağı saklama kapları (amphora) ya su kapları (hydria) veya da şarap
karıştırma kapları (krater) olarak kullanılmıştır. İçki kaplarının üzerinde
ise, Protokorint üslubunu anımsatan minyatürcü bir üslubun kullanıldı
ğını görürüz. Yunan içki kaplarının genelde her iki yanında yatay kulplar
yer alırdı. Derin Korinthos tiplerinin yerini zamanla, Atina'da bugünkü
şarap kadehlerine benzeyen, dışa eğik bir kaide üzerine oturtulmuş geniş
ve sığ çanaktan ibaret bir kap alır. Bunlardan bazılarının dudak kısımları
boş (dudak kaseleri) bırakılmış ve küçük figürlerle veya gruplarla süslen
mişlerdir. Bir kısmında ise, kulpların arasındaki siyah şerit (şeritli kaplar)
üzerinde figürlere yer verilmiştir. Kapların iç kısmında ise daire içerisine
alınan tek figür veya grup vardır ve kabın geriye kalanı, Atina vazolarının
en önemli özelliği olan parlak siyah boya ile boyanmıştır. Bu kapların
sanatçıları "Küçük Usta" lakabıyla tanınırlar [94].
MÖ 6. yüzyılın geri kalan bölümünde vazo ressamları bazen canlı,
bazen de kabaca çizilmiş çalışmalar sergiler. Bunlar nadiren bir Eksekias
vazosunun kusursuzluğuna ulaşabilmiştir, ancak etkilerini yeni bir vazo
boyama üslubunda görürüz. Kırmızı figür tekniği olarak adlandırılan bu
üsluba tekrar döneceğiz. Bundan önce değinmemiz gereken bir konu da,
MÖ 6. yüzyıla ait tüm zarif siyah figürlü vazoların Atina üretimi olmadı
ğıdır. Korinthos MÖ 550'e kadar Atina ile rekabet içinde olmuş, Atina
vazolarını taklit etmiş hatta figürlü sahneler ve formlar konusunda onlara
ilham vermiştir. Atinalıların nadiren başvurdukları renkleri kullanarak,
dekoratif bir etki yaratmışlar ve detay çizimlerinde kazıma tekniğini ter
cih ederek daha özgür kompozisyonlar meydana getirmişlerdir. Ancak
Korinthos'ta yapılan boyalı vazoların çoğu, özellikle Etruria' ya gönderi
len krater'ler [96], çömlek atölyelerinin ihracat için imal ettiği mallardı.
Bununla birlikte, Korinthos'luların vazolarını bu teknikle boyamaktan
106
95 Khios malı bir kadeh. Form, ince cidarlar ve kaliteli yüzey, çoğunlukla ihraç edilen bir grup
için sıra dışxdır. Libya'daki bir Yunan kolonisinde (Taukheria) bulunmuştur. MÖ 560 civarı.
Yükseklik 18 cm. (Tocra)
97 Muhtemelen Samos'ta üretilmiş, ama Etruria'da bulunmuş Doğu Yunan Küçük Usta
kasesi. Detaylar kazıma değildir, fakat rezerve bırakılmıştır. Bir adam ağaçların arasında
dans etmektedir; solda bir kuş yavrusuna yiyecek getirmekte, bir çekirge ve yılan yuvaya
yaklaşmaktadır. MÖ 550 civan. Çap 23 cm. (Louvre F 68)
112
Bu vazoların çoğu şölenlerde kullanıldığından, Üzerlerindeki tasvirlerin
şarap tanrısı Dionysos ile ilgili olması son derece doğaldır. Arkaik sanatın
en sevilen figürlerinden biri de, tanrının tebaasında yer alan satyrlerdi.
Erken dönemde yaşayan ozanlardan biri satyleri "vasıfsız miskinler" olarak
nitelemiştir. Ancak MÖ 6. yüzyılla birlikte vazo ressamları bu yaratıkları
hem şarap tanrısı Dionysos'un hizmetinde, hem de insanoğlunun utanç
verici zayıflıklarıyla en çekilmez arzularını göstermek amacıyla resimlerinde
kullanmaya başlarlar. Zamanın pek takdir edilmeyen davranışlarını, özellikle
de erkeklerin cinsellikle ilgili sorunlarını doğa üstü unsurlarla aktarmak,
tipik bir antik Yunan çözümüdür. Burada satyrin rolü, görsel sanatlar
dışındaki herhangi bir iletişim ortamında sözü edilmeyen davranışlar,
cinsellik ve hatta din hakkındaki görüşleri bildirmek, böylece insanoğlunun
ince bir eleştirisini yapmaktır. Yarı insan yarı at olan kentauros, saçı sakalı
birbirine karışmış, sivri kulaklı, at kuyruklu ve bir çift insan veya at bacağı
ile betimlenen satyrlerin akrabası sayılır. Kentauros'lar içkiye ve kadına
düşkündür; satyrler ise buna bir de şarkıları eklemiştir ve Dionysos'un
hizmetinde, Yunan tiyatrosunun gelişimine katkıda bulunur.
Tüm bu mitolojik sahneleri, sadece Yunanlıların renkli hikaye anlatım
larının bir ifadesi olarak görmek kolaydır. Daha derin dini duygulara hitap
eden ancak birkaç örnek vardır. Fakat, diğer eski uygarlıklarda olduğu gibi
Klasik sanat ve edebiyatta mitolojik hikayelerin mecazi anlamda, günlük
hayattaki sorunları ve siyasetin eleştirmek amacıyla kullanıldığına yaygın
olarak rastlarız. Yazılı kaynaklarda konuyla ilgili açıklayıcı referansların
bulunmaması nedeniyle, bunun Arkaik dönem için de geçerli olduğunu tam
anlamıyla belirlemek olanaksızdır. Ancak, Herakles gibi tanrıça Athena'nın
favorisi olan mitolojik karakterlerin, kendilerini Atina'nın koruyucusu
1 O 1 Psiaks tarafından
boyanmış siyah figürlü
bir Atina arnphora's1
(ressam kırmızı figür de
çahşmıştır). Herakles,
hiçbir silahın işlemediği
Nemea aslanı ile güreşmek
zorunda kalmıştır.
Vulci'den. MÖ 520 civan.
(Brescia)
gibi gören Atinalı yöneticiler tarafından kullanıldığını ve bu yöneticilerin
siyasetlerini haklı çıkarmak veya bazı olayları açıklamak için mitolojik
hikayelere başvurduğunu ve hatta yenilerini yarattıklarını (fakat Yunan
lılara göre bunlar tarihtir) düşünebiliriz. Peisistratos sürgünden Atina'ya
dönüşünü, sözde bir Athena'nın sürdüğü bir araba içinde törenle şehre
dönerek kutlamıştır. Bu gösteri şüphesiz, Athena'nın Herakles'i Olyrnpos'a
arabayla getirişini anlatan sahnelerden ilham almıştır. MÖ 6. yüzyıldan
sonra ise Herakles popülaritesini devam ettirmekle beraber, yerini yeni
demokrasiyi simgeleyen yerel kahraman Theseus'a kaptıracaktır. Dönemin
bütün bu mesajları, çağdaş vazo resimleri üzerinde okunabilmektedir.
Mitolojik sahnelerin yanı sıra günlük yaşam -evlilik, cenaze, çeşme
başı dedikoduları, arkadaşlık, aşk ve tabii ki şölenler- ihmal edilmemiştir.
Ancak bu konudaki en güzel örnekleri, siyah figür tekniğine son verecek
yeni teknikle -kırmızı figür- boyanmış vazolarında görürüz.
Siyah figürlü vazolar MÖ 5. yüzyıla değin üretilmeye devam eder, aneak
bu son dönemlerinde -eski teknikte yapılmaya devam eden bazı geleneksel
ödül vazoları (Panathenaia amphora'ları) dışında- kırmızı figürlü vazolar
karşısında ikinci plandadırlar. Bu teknikle yapılan ilk mallar Atina'da MÖ
530 civarında ortaya çıkar. Kırmız figür siyah figürün tam tersidir, adeta
negatifidir. Bu sefer figürler yerine arka plan siyaha boyanır ve figürler
kilin doğal renginde bırakılır (bazen renk daha da vurgulanabilir). Detay
lar ise kazıma tekniğinin tersine, boya ile verilir. Teknik, aslında hiçbir
zaman bütünüyle unutulmamış olan ve hatta bazı siyah figür sanatçıları
102 Ph:intias tarafından boyanmış kırmızı figürlü bir vazo. Büyük bir satyr, küçük çıplak bir
kadının saldınsına.uğruyor. MÖ 510 civan. (Karlsruhe 63.104)
103 Andokides Ressamı tarafından boyanmış kırmızı figürlü bir Atina amphora'sından detay. Khiwn
ve himaıion giymiş, çelenk ve küpe takmış tanrıça Artemis. Saçta hiıla kazıma kullanılmaktadır,
Kardeşi Apollon ile Herakles arasındaki mücadeleyi ilgisiz bir şekilde seyreden Artemis'in elinde
geleneksel bir çiçek bulunmaktadır. Vuki'den. MÖ 525 civan. (Berlin F 2159)
.:: •;:�.. -� J.·,'' \'.{İq ·:,�� _}>
104 Euphronios tarafından boyanmış kırmızı figürlü kalyks krater. Sporculardan biri penisini
bağlamakta, diğeri eğiticisinin önünde diskiyle alıştırma yapmakta, bir başkası kıyafetini
katlamaktadır. MÖ 510 civan. Genişlik 44.4 cm. (Bedin 2180)
- .l:
wı::,r,..: ;l.'!f ��
W�,� \
. ·.,,. ._, \
' "\ '
-\
ani geçiş çok daha gerçeğe yakın işlenmiş; ayrıca, ¾ profil ve uzuvlarda
görülen kısaltmalar terkedilmiştir. Gözler yavaş yavaş profil görünümlerine
kavuşur, fakat yüzü cepheden göstermekten hala özenle kaçınılmaktadır
ve başı¾ profilden çizme nadiren denenir. Hatta hafif gölgelendirmelerle,
çizgilerden ibaret nesnelere kütle bile kazandırılmıştır. Yeni teknik siyah
figürün bir yüzyılda yapamadığım başararak, grafik sanatların gelişmesine
bir nesil içinde büyük katkılarda bulunmuştur.
Kırmızı figür tekniğini ilk kullanan sanatçılardan olan Andokides Res
samı [J 03], üzerinde aynı zamanda siyah figürlü sahneler de bulunan (ya
kendisinin ya da bir meslektaşının eseridir) vazolar boyamıştır ve onun
gibi başka sanatçılar da her iki teknikte çalışmıştır. Yeni teknik eskisini
etkilemiştir -onu geriye itecek anlamda değil. Örneğin sıldılda, siluet figür
lerin dış hatlarının kazıma çizgilerle [101] verildiğini görürüz. Konular
ve hikayeler değişmez, ama yaygın olarak kullanılan mitolojik sahnelerin
bazen değişik betimlendiğine, atletlerin ve şölenlerin resmedildiğine, gün
delik hayat tasvirlerinin arttığına şahit oluruz. Ayrıca sanatçıların giderek
uzmanlaştığını, ya küçük (genelde kaseler) ya da büyük vazolar üzerinde
çalışmayı tercih ettikleri gözlemlenmektedir. En büyük kırmızı figür usta
lan tekniğin geliı;;meye başladığı iik yarım yüzyıl içerisinde onaya çıkar.
Euphronios [J 04] ve Euthymides gibi sanatçılar 500'lerden önce klasik
üslupta çalışmaya başlamıştır. Üslupları Eksekias'a bazı şeyler borçludur
118
108 Douris'in boyadığı
kırmızı figürlü psykter (şarap
soğutucu). Satyrler şölende,
Cerveteri'den. MÖ 480
civan. Yükseklik 29 cm.
(Londra E 768)
l 11 IZleophrades Ressamı'nın boyadığı bir amphora'dan dans eden mainad başı. Khiton ve
şalın üzeıine soluk astar boya ile boyanmış bir hayvan postu giymektedir. Bir koluna bir :yJlan
dolanmıştır ve tepesinde samrnşık yapraklan bulunan bir asa, thyrsos tutmaktadır. Vulci'den.
MÖ 490 civarı. (Münib 2344)
112 Korinthos yakınında Pitsa'daki bir mağarada bulunmuş boyalı ahşap adak levhası.
Korinthos üslfıbundadır ve Korinthos yazıtları barındırmaktadır. Kurban sahnesi. MÖ 530
civarı. Uzunluk 30 cm. (Atina)
DİĞER SANATLAR
parfüm şişesi olarak kullanılan içi boş, plastik figürlü vazolardır [J 15]. Bu
tip MÖ 7. yüzyıldan beri bilinmesine rağmen, 6. yüzyılla birlikte daha özenli
üretilirler. Küçük yapılarda kaplama levhası, akroter veya oluk ucu görevi
gören pişmiş toprak heykelciklere ve kabartmalara rastlarız. Özellikle Batı
Yunan kolonilerinden (Sicilya ve Güney İtalya) gelen örnekler dikkate değer
çalışmalardır [J 14]. Bu kolonilerde kaliteli beyaz mermer bulunmuyordu
ve kısa bir süre içinde, küçük ve büyük boyutlu kilden heykeltıraşinin hızlı
bir şekilde geliştiğini görürüz.
Figürlü sahnelerin kazınarak veya çekiçlenerek işlendiği tunç levhalar,
çeşitli nesnelerin süslenmesinde kullanılan önemli bir araçtı: Örneğin,
hoplit kalkanlarının iç tarafındaki tutamakları tutan şeritler üzerinde
-Güney Yunan özelliği- [116] veya Doğu Yunan hikayeci üslubu hakkında
değerli bir örnek olan Samos'tan gelen göğüs süsünde [J 17] olduğu gibi.
118 Pire'den, içi boş tunç döküm
(doğrudan döltiim) Apollon. Daha geç
döneme ait bir heykel topluluğuyla
birlikte bulunmuştur. Muhtemelen
İtalya'ya gidiyordu, ama Sulla'nın
şehri MÖ 86'da ele geçirmesinden
sonra diğer heykellerle birlikte
toplanmıştır. Sol elinde bir yay, sağ
elinde bir phiale vardı. MÖ 520 civan.
Yükseklik 1.92 m. (Pire)
gövdesi kulp gibi şekillendirilebilir. İnsan figürünün bir ayna sapı veya
vazo kulpu olarak kullanılması fikri Mısır'dan gelmektedir. Yunan ayna
larındaki örnekler Mısır benzerlerinde olduğu gibi çıplaktır. Tunçtan
çalışmalar üslup ve form olarak gümüş üzerinde de denenmiştir, ancak
bunlar elimize nadiren ulaşır [121]. Sikkenin gelişimi ile gümüş değer
birimi olarak kullanılmaya başlar. Ancak, KJasik dönemde zengin sofrala
rını süsleyen gümüş vazolar kibrin göstergesi olarak kabul edildiklerinden
hor görülmüşlerdir.
Gemma sanatında ise malzeme ve teknoloji açısından dikkat çekici
gelişmeler görülmektedir. Daha sert taşlar -kırmızı akik, Kadıköy taşı ve
akik gibi- Yakın Doğu'dan alınmıştır. Bu taşlarla birlikte, Yunanistan'da
Tunç Çağından beri kullanılmayan sert maddeleri kolaylıkla biçimlen
diren kesici çarklı torna tezgahları yeniden görülmeye başlar. Skarabeus
mühürler en popüler formlardır. Jviühıün arka kısını pisiik böceği şekiinde
oyulmuştur ve bir boyunluk ya da yüzük üzerine yerleştirilir. Gemma
oymacılığındaki bu yeni dönem, muhtemelen Doğu Yunan sanatçıların
130
122 Akik taşından bir skarabeus
üzerine oyulmuş satyr betimi.
Elinde kadehle uzanmış olan
satyr ve bir vazo görülüyor. MÖ
530 civan. Uzunluk 2.2 cm.
(Londra 465)
123 Sicilya'daki Naksos'tan gümüş sikke üzerinde Dionysos başı; Marmara kıyısındaki
Kyzikos'tan elektron sikke üzerinde kanatlı kadın betimi. MÖ 6. yüzyılın sonu.
124 Kritios ve Nesiotes tarafından yapılmış Tiran Katilleri grubundaki [163] gencin başına
benzerliğinden dolayı Kritios Genci adıyla anılan kouros. Atina Akropolisi'nden. MÖ 480
civarı. Yükseklik 86 cm.(Akropolis 698)
bir incelikle tasarlanmışlardır. Bir kent bir kez sikke bastığında, üslubun
ve sikke tipinin hızlı değişim geçirmesine doğal ve geleneksel bir engel
oluşur. Bu açıdan, daha küçük kentlerin sikkeleri özgündür ve geniş bir
yelpazeye sahiptir. Skarabeuslann oval yüzleri gibi, sikkenin yuvarlak yüzeyi
Yunanlı sanatçıya kompozisyon açısından zorluklar çıkarmaktadır, ama
boyalı kaselerin tondolarında yaptığı gibi bunun da üstesinden gelmiştir.
Bu minyatür sanatlar bize bazen çok önemli çalışmalar sunabilmektedir,
ancak genellikle daha geleneksel ve göz alıcı konular vaat eden sanatlar
tercih edilmiştir.
MÖ 5. yüzyıla girerken, Klasik dönem Yunanistan'ını karakterize
eden temel sanatlar olgunluğa ulaşmış ve kullanılan teknilderde ustalık
artmıştır. Aslında, Klasik sanatın birçok özelliği, idealizm ve gerçekçiliğin
özgün bileşimi şimdiden sezinlenmektedir. Heykeltıraşlık alanındaki asıl
silkinişi kouros'lardaki sıkıcı simetrinin terk edilişi olarak görürsek, bu
değişim Pers Savaşları zamanında başlamıştır bile. Bunu, kabartmalarda
ve mimariye bağlı heykellerde ortaya çıkan hareketli duruşlarda değil,
ancak Atina Akropolisi'nde bulunan Kritios Genci [ 124] gibi heykellerde
görürüz. Kritios Genci, kouros'lar gibi ayakta ve cepheden betimlenmesine
rağmen, ağırlığını tek bacağına vermiştir; çok rahat bir pozisyonda durur;
başı hafifçe öne eğilmiş, kalçası yukarıya kalkmış ve vücudu hafifçe yana
dönmüştür. Kritios Genci, insan vücudunu birbirinden bağımsız bir araya
getirilmiş parçalar yerine, et ve kemikten oluşan bir bütün olarak algılayan
bir ustanın çalışmasıdır.
Plataiai (MÖ 479) mağlubiyetinden sonra, savaş alanını terk eden Pers
generallerinin çadırlarında bıraktıkları hazineler ve lüks mallar daha ziyade
külçe olarak kullanılmıştı, ancak bunlar sanatsal açıdan Yunanlı sanatçıyı
heyecanlandıracak fazla bir şey sunmamıştır. Yunanlı ustalar önceki iki
konuda etkilerini incelediğimiz doğu sanatlarına olan borçlarını ve daha
fazlasını geri ödeyecektir.
133
125 Olyınpia'daki Zem; Tapınağı'nm batı alınlığının orülsında yc:r uiarı /\pullun\hın dcıııı.
(Olympia)
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
127 Zeus'un Ganymedes'i saki yapmak için Olympos'a kaçınşını betimleyen kil gnıp. Gencin
elinde, sık rastlanan bir aşk hediyesi olan horoz vardır. Fırınlanmış kil üzerinde parlak renkler
iyi korunmuştur. MÖ 470 civarı. Doğal boyutun yarısı yüksekliğinde. (Olympia)
figürü vardır. "Yaygın kabul gören bir dine, yeni bir boyut kattığı" söy
lenen (Quintilianus) bu heykel, tapınağın çatısına kadar yükselmektedir.
En sonunda İstanbul'a götürülen heykel, burada sarayda çıkan bir yangın
sonucu MS 475 yılında yanmıştır. Heykel hakkında bütün bildiklerimiz,
sonraki dönemlerde yapılan küçük kopyaları veya serbest yorumlar; ayrıca
Pheidias'ın Olympia'daki atölyesinde (bkz. resim [10]) ele geçen birkaç
giysi kalıbıdır. Tapınağın mermer heykelleri MÖ 456'da yerlerine yer
leştirilmiş, ancak kült heykelinin tamamlanması için bir yirmi yılın daha
geçmesi gerekmiştir.
Doğal olarak burada bizi ilgilendiren, tapınağın alınlık ve metopların
daki heykellerin üslubu ve bu üslubun Arkaik dönemden beri gösterdiği
gelişmedir. Yapıların en yüksek kesimlerine yerleştirilen bu heykelleri daha
etkili kılmak, ancak sade ve cesur düzlemlerde yontulmaları ile olabilirdi.
Parthenon'da olduğu gibi, Olympia'da da heykeller detaylı işlenmiştir,
131 Delphoi'dan tunç araba sürücüsü. Bir seyis tarafından götürülen dört ath bir arabanın
içinde dunnaklaydı. CJrup, Siciiya'daki Geia şehrinin tiranı Polyzalos tarafından MÜ 478 ya
da 474'deki Olimpiyat Oyunlarındaki zaferini kutlamak amacıyla adanmıştır. Gözler cam ve
taş kakmadır. Dudaklarda bakır, saç bandı deseninde gümüş kullanılmıştır. Yükseklik 1.8 ın.
(Delphoi)
mpia heykellerinin tarihine daha yakındır ve saçların ve vücudun işlenişine
bakılırsa daha serbest bir çalışmadır. İnsan boyutunda heykeller ve heykel
grupları bu dönemde oldukça yaygın olmalıydı, çünkü başka eserlere
ait birçok parça elimize ulaşmıştır. Delphoi'dan bir gruba ait "Araba
Sürücüsü" [131] bunun en açık örneklerinden biridir. Riace'den gelen,
kalite ve görünümleri ile "Araba Sürücüsü"nü ve Artemision Zeus'unu
da geride bırakan olağanüstü tunç savaşçıları da [4] bunlara ekleyebiliriz.
Söz konusu eserler dönemin Yunan heykelleri için verebileceğimiz en iyi
örneklerdir ve ne yazık ki sayıları çok azdır.
ATİNA
Arkaik kore'lerdeki, aşırı süslü plili khiton'lar yerini artık, kolları açıkta
bırakan ve belden aşağıya dümdüz inen, daha ağır görünümlü peplos'a
bırakmıştır [72]. Modadaki değişimle gelen yeni elbise tipi, Erken Klasik
dönemin "Ciddi Üslup" olarak adlandırılan Yunan sanatını ve ruhunu
temsil eder. Geniş ve sade kıvrımlar doğal bir şekilde aşağıya sarkmakta ve
gizlediği vücut hatlarını gerçekçi bir şekilde ortaya koymaktadır. Peplos'lu
figürler bazen ağır ve sıkıcı bir görünüme bürünebilmektedir. Sanattaki
yeni asalet anlayışını iyi yansıtabilecek mezar taşlan Atina'da çok az
bulunduğundan [132], Yunan adalarındaki örneklere bakmamız gereke-
cektir [133]. Burada, Batı Anadolulu sanatçılar tarafından yaratılmış ve
MÖ 6. yüzyılda Atina'da taklit edilmiş ince ve uzun, ucu palmetle
biten mezar taşları hala yapılmaktaydı. Atina'da Pentelikon Dağı'ndaki
mermer ocaklarının keşfedilip kullanılmasından sonra bile
heykeltıraşlar için kaliteli mermer kaynağı olmaya devam eden bu
adalar, her zaman önemli heykel atölyelerine ev sahipliği yapmış ve
ortalarında bulunan Delos'taki kutsal alan zengin adakları kendine
çekmiştir. Batı Anadolu'da devam eden Pers tehlikesine rağmen,
heykeltıraşlık geleneği aktif olarak halen sürmektedir ve artık Pers
egemenliğindeki komşularının -Lydia, Lykia ve Karla-hizmetindedir.
Perslerin kendi ülkelerinde çalıştırmak üzere götürdükleri ustalar yine
Batı Anadoluludur.
MÖ 5. yüzyılın ortalarında Atina, Yunanistan'ın bağımsızlığını
Perslere karşı korumak amacıyla kurduğu birliğin başına geçmiştir ve
bu yolla kendi konumunu da güvenceye almıştır. MÖ 454'te, birliğin
hazinesi Atina'ya aktarılmış ve devlet adamı Perikles, Atina'yı
Yunanistan'ın gösteriş alanına
çevirecek yeni imar programı için bu gelirin bir kısmını kenara ayırmıştır.
Akropolis tepesinde, aşağı kentte ve Attika'nın kırsalında bir dizi tapınak
ve kamu binası inşaatı, Atina'nın her zaman için galip gelmediği pahalı
savaşlara rağmen devam etmektedir. Yüzyılın sonunda şehir Sparta tara
fından ciddi bir şekilde bozguna uğratılır, fakat aynı dönemde Atina'yı
ziyaret eden bir kimse, şehrin mimarisini en iyi haliyle bulacaktır.
Persler tarafından harap edilen Akropolis, bütünüyle yeniden
planlanmıştır. Batı yönünden yaklaşan bir ziyaretçi, Dor düzeninde inşa
edilmiş anıtsal bir giriş kapısı ile karşılaşır, fakat ana geçidin iki kanadındaki
yüksek sütun dizileri İon düzenindedir [135]. Akropolis'in günümüzdeki
girişi, sadece bir dış kapı ve Roma dönemine tarihlenen bir yapı dışında
Klasik döneminki ile aynıdır. Bu alanda hiçbir heykele rastlanmasa da,
duvarlardaki mükemmel işçiliği, kusursuz birleşme yerlerini, hiçbir zaman
sadece el sanatı olarak nitelendirilemeyecek silmeleri ve ister düz ister
kavisli ya da keskin açılarla işlenmiş beyaz mermerden yararlanmada
sergilenen beceriyi takdir etmemek mümkün değildir.
145
136 J.J. Coulton ım bu çizimi, Klasik
dönemin Dor tapınağında uygulanan
optik düzeltmeleri abartılı olarak
göstermektedir.
139 Parthenon'un batı cephesindeki friz. Atlılar Panathenaia geçidi için hazırlanıyor. MÖ 440
civan. Yükseklik 1.03 m, (Londra)
nın açıkta kalan kısımları fıldişinden, elbise ise altından (Olympia'daki
belki yaldız kaplamalıydı) ve kakma süsler renkli camdandır. Bu heykel
hakkında bildiklerimiz, küçük boyutlu kopyalardan veya değişik mal
zemelerden yapılmış reprodüksiyonlardan [185] gelmektedir ki, bunlar
sayesinde üzerinde Yunan-Amazon savaşının betimlendiği kalkanı dahi
(gümüş üzerine kabartma yaldız figürleriyle) canlandırmak mümkün
olmuştur [271, 272]. Ancak, sadece ana kapıdan ve iki pencereden
süzülen ve içerideki havuzdan yansıyan ışıkla aydınlanan nispeten loş
bir ortamdaki böyle bir heykelin yaratacağı etkiyi hemen kavramamız
zordur [140]; bu etkiyi büyük ölçüde düzgün oranlarına ve görkemine
borçludur. Dev boyutlu heykellerde detaylar kaybolur; Özgürlük Anıtı'nı
veya Buda heykellerini düşünüp, bunları Mısır heykelleri veya Henry
Moore'un eserleri ile karşılaştırın. Ancak Parthenos'un detayları yine
de kusursuz olmalıydı.
Parthenon'daki heykeltıraşlık üslubu Olympia ile karşılaştırıldığında
önemli bir ilerleme olsa da, genelde umduğumuz gelişmeleri tümüyle yerine
getirmez. Olympia'da vücut ve giysilerdeki realizm ustalıkla yakalanmıştır,
ancak orada bilinçli olarak bireyselliğe, yani vücudun ideal ölçülerin dışında
betimlenmesine doğru bir yöneliş vardır. Atina'da ise, eski Arkaik gelenek
ve idealizm hakimdir, fakat bunlar anatomik gerçekçiliğin emrine verilmiş
ve mükemmelliğin uğruna bazı düzeltmelere gidilmiştir. Bu açıdan, Atina
üslubu daha tutucudur ve Olympia'nınki ise bireyselliği hedef edinmiş
diğer tüm çağdaş sanat hareketlerinden yüzyıl öndedir. Klasik devrimi
gerçekleştiren ve geleceğin standartlarını belirleyen bu ideal gerçekçilikti,
ancak bu akım kendi içinde gelişmelere açık değildi ve ya idealizm ya da
realizm anlayışında değişiklik yapılması gerekiyordu.
Parthenon'un üslubu bütünüyle mermer üzerine kopya edilebilen
büyük boyutlu modellere dayanıyordu (başka ortamlarda bunlar tunçtan
olabilirdi). Pheidias'ın Parthenon'daki heykel programını planlaması ve
bunlar için gerekli modelleri temin etmesi mümkündür, ancak yontu
işini başka ustalar yapmış olmalıydı ve bunların arasında isimlerini bile
bilmediğimiz, fakat çalışmalarını diğerlerinden kolaylıkla ayırt ettiğimiz
nitelikli sanatçılar vardır.
Parthenon frizlerinde betimlenen geçit alayının konusu, tapınağın
kült heykeli olan büyük fildişi-altın Athena heykeli değildir. Athena'nın
daha eski ve kutsal olan bir figürü, Parthenon'un karşısında yer alan
eski tapınakta bulunmaktaydı. Bunun yerine, tuhaf bir güzelliğe sahip,
bugün Erekhtheion [141] olarak da bilinen asimetrik planlı bir tapınak
İnşa edilmiştir. İon düzenindeki planı, sütun gövdeierinde ve sütun
140 Parthcnon'un içindeki Athcna Parthenos kült heykelinin Toronto'da, Onrario Kraliyet
Müzcsi'ndeki modeli.
başlıklarının hemen altında ve duvarlarda yer alan zarif bitkisel kabart
maları ve dış cephedeki frizi ile bu zarif yapı, sadece 50 metre ilerisinde
yükselen Dor düzendeki Parthenon'un sadeliği ile tezat oluşturmaktadır.
Binanın geleneksel anlayışa en aykırı bölümü, dışarıdan erişilemeyen
veranda görünümlü portiği ve düz çatısını destekleyen altı adet kadın
heykelidir -karyatidler (biri Londra'da bulunur [J 42]). Bu figürler sütun
olarak görevlerini zarafetle yerine getirirler. Erken Klasik dönemdeki
peplos'lu figürlerin aksine, bu figür!erinpep/os'ları vücuda yapışıktır, fakat
elbisenin ak1lc1lığı canlı ve derin yontulmuş kıvrımlar ile kesilmektedir.
Bacağı örten ve aşağıya düz inen kıvrımlar, yerine geçtikleri sütunların
yivlerini akla getirmektedir.
152
141 AtinaAkropolisi'ndek.i Erekhtheion'un İon
düzenindeki kuzey sundurması. Beyaz mermerden
kabartmalı frizleri arkadaki koyu renkli mermere
tutturmak için açılan delikleri, çatının hemen
altında görmek mümkündür. Başlıklar ve kapı
birçok kez taklit edilmiştir. MÖ 421-405 arasında
inşa edilmiştir.
, 0',.:_�k
.
. . .
143 Atina Akropolisi'ndeki Athcna Nikc Tapınağı'nı çevreleyen korkuluğun üzcıindc yer alan
Athena ve Zafer (Nikc) figürleri. MÖ 410 civan. Yükseklik 87 cm. (Akropolis)
144 Atina'daki Hephaisteion'un batı cephesi. Arka sundurmanın üzerindeki frize sütunlar
arasından bakış. MÖ 430 civan.
149 Marathon açıklarında bir batıktan çıkarılmış tunç bir genç heykeli. (}özler kircçrnşındandır.
Gfü bebekleri cam, gö[.rüs uçları bakırdandır. MÖ 3 30 civarı. Yükseklik 1. 3 rn. (Atina 115 ı l 8)
için bu üslup tatmin edicidir [151]. Ancak, duygusal stres veya şiddet
içeren hareketli sahnelerde bu yaklaşımın gerçekçi kaçmadığı sonunda
kabul edilmiştir.
Gözleri derin bir çukur içerisine yerleştirmenin ifadeye yoğunluk
kazandırdığını fark eden sanatçı, artık en sakin ve uysal figürlerini bile
ciddi ve düşünceli bir havaya büründürebilmektedir. Bu özellik belki
de yanlış olarak Skopas'a atfedilmiştir. Bu üslup, genelde ikili grupların
yer aldığı Atina mezar kabartmalarında kullanıldığında kompozisyona
yoğunluk kazandırmaktadır ve ilk kez kederin duruş ve jestler yanında yüz
ifadesiyle de aktarıldığını görürüz. Bazı mezar taşları üzerindeki figürler
neredeyse müstakil olarak yontulmuş, daha hareketli ve bükülen pozları
arkalarında oluşan gölgeleri ile birlikte hem mekansal hem de duygusal
derinlik kazanmışnr [ 152].
162
Karşıda
PORTRE SANATI
� � ...... ��.,--
,__,,,.. -.=.---::::-,,.
.,•
159 Epidauros'tan Korint
sütun başlığı. Tholos'a
yerleştirilecek sütunları yontan
ustalar için mimarın hazırladığı
bir modeldir. MÖ 350 civan.
Yükseklik 66 cm. (Epidauros)
BATI YUNANLILAR
KOPYALAR
162 Sicilya'daki Fenike şehri Motya'dan mermerden genç heykeli. Bir Yunan eseri olduğu
kesindir. Sicilya'dakl bir Yunan şehrinden yağmalanmış bir arabacı heykeli olabilir. MÖ 460
civarı. Yükseklik 1.81 ın. (Motya)
heykeltıraşın detaylara yaptığı rötuşlarıdır; bazen kopya eden heykeltıraş
duruş ve ifadede değişikliklere gitmiştir. Tunç orijinaller için gereksiz
olan, ancak bunların mermer kopyalarında bulunan bir özellik, figürlere
eklenen desteklerdir (ağaç gövdeleri gibi).
Dolayısıyla, günümüze kadar gelen orijinallerde gözlemlediğimiz bazı
yenilikleri çeşitli isimler ve okullarla ilişkilendirebiliyoruz. Bu, kopyaların
bize sunduğu en ve belki de tek önemli özelliktir ve bu nedenle bazıla
rına kitapta yer verilmiştir. Ancak bu kopyaların detayları üzerinde fazla
durmamak gerekir, çünkü bunlar çoğu tunç orijinallerden çok farklıdır.
Bununla birlikte, isimleri dönemlere, üsluplara ve bireysel çalışmalara
atfetmek kolaylık sağlar. Sadece kopyalarından tanıdığımız Myron'un
Diskobolos'u [164] ve Athena-Marsyas grubu sayesinde, bu sanatçının
Olyınpia'nın nispeten katı üsluplu heykellerinin ve Pers Savaşları'nın hemen
ardından yapılan bazı çalışmaların sonrasında ulaşılan olgun Klasik üslubun
gelişimindeki önemli katkılarını görebilmekteyiz. Pheidias'ın rehberliği
Parthenon'dan geriye kalan heykellerde izlenebilir, fakat yaptığı diğer hey
kellerin kopyalarından kişisel üslubu hakkında daha iyi fikir edinebilir ve
167 Praksiteles'in MÖ 350 civarında Knidos için yaptığı merıTıer Aphrodite heykelinin yine
mermerden kopyası. Tanrıça, banyo esnasında bir şeye şaşırmış gözükmektedir. Yükseklik
2.05 m. (Vatikan)
168 Lysippos'un MÖ 330 civarında yaptığı tunç Apoksyomenos'un mermer kopyası. Atlet
kolundaki yağı bir strigilis ile temizlemektedir. Ayak ve kol için kullanılan destekler kopya
eden heykeltıraşın iliivesidir; defne yaprağı ise sonradan, heykel müstehcen bulunduğu için
koyulmuştur. Yükseklik 2.05 m. (Vatikan)
169 Lysippos'un MÖ 325'te yaptığı tunç Herakles'in (Farnese) mermer kopyası. Son
yaptığı işten yorgun düşmüş olan kahraman, arkasında ona ölümsüzlük ve gençlik verecek
Hesperid'lerin altın elmalarını tutmaktadır. Yükseklik 3.17 m. (Napoli 6001)
BEŞİNCİ BÖLÜM
KİL FİGÜRİNLER
METAL HEYKELCİKLER
ağızlarını veya omuzlarını süsler. Bir başka Arkaik uygulama da, vazo
kulplarının hemen altına eklenen bütün bir kabartma grubudur. Kadın
formundaki ayna sapları da vardır ve bunların saç ve elbise detayları
çağdaş heykeller ile yakından ilgilidir [175]. Bunlar katlanan tabu
reler üzerinde ayakta durmaktadır; başları etrafında uçuşan Eros'lar
bulunur ve ayna diski ile birleştikleri yer küçük hayvanlar ve bitkilerle
bezenmiştir. Bu aşırı süslü tarz ne günümüz zevkine uygundur, ne
de Klasik sadelik ile uzlaşmaktadır. Müstakil tunç heykelciklerde
daha geniş çeşit -atletler, tanrılar ve dansçılar gibi- vardır [176-78].
Bu tip çalışmalarla belki Yunan sanatında sanatçı ilk defa olarak,
ölümlülere göz ziyafeti çekmekten başka bir işlevi olmayan, tuvalet
süsü ya da zenginlik ve dindarlığın kibirli gösteriş araçlarından öte
çalışmalar yapmıştır.
183
179 Kırım'da Kerç yakınlarındaki Kul Oba'da, bir İskit mezarında gün ışığına çıkarılmış altın
phiale. Temel bitkisel bezemeler gorgo, hayvan ve sakallı insan başlarıyla zenglnleştirilmiştir.
Ortadaki göbeğin etrafında ise yunuslar ve bahldar yüzmektedir. [190J'daki fildişi buhmtu ile
aynı mezardandır. MÖ 4. yüzyıl. Çap 23 cm. (St. Petersburg)
TABAKLAR
187
183 Tarentum'dan geldiği rapor edilmiş bir çift altın küpe. MÖ 330 civan. Yükseklik 6.5 cm.
(Londra 1872.6A.516)
184 Kuzeydoğu Egc'den, kabartma baskı altın diadem. Dionysos ve Ariadne, müzik aletleri
taşıyan Musa'ların oturduğu akanthus kıvrımlarının tam ortasına uzanmışlar. MÖ .330-300.
Ortada yükseklik 5.9 cm. (New York 06.1217 .1)
185 Kınm'daki Kerç'ten altın pandantif. Üzerindeki diskte Atina'daki Athena Parthenos
heykelinin başının betimlendiği, antik yazarların heykelin miğferi hakkındaki tariflerinden
anhışılmıştır. MÖ 4. yüzyıl. Disk.in çapı 7 .2 cm (St. Petersburg)
186 Ukrayna yakınlarındaki
Solokha'da bulunmuş altın
bir tarağın sapı. Figürler
bütünüyle müstakil
işlenmiştir. Yükseklik 5 cm.
MÖ 4. yüzyıl. (St. Petersburg)
TAKILAR
SİKKELER
RESİM SANAT!
-�. ,,,.,,,.-w,,.......,_
� ,.
�•\ �
~ �: ,,,-,. .� 1 ....
�I {�,
&
""'·· '"""'-""=
ıp'.:
t('-.
f=-ı
\t.>,/2 "'
-J ı--,(r-.:.s;ı&
�2:i 1) - �Jiı( ____-:"._:;,
. _
• )l� �.:· . ( --...._._... �
I 93 Perseus Andromeda'yı zincirlerinden kurtarıyor. Solda, Perseus'un öldürdüğü deniz
canavarı görülmektedir. Pompeii'deki Dioskur'lar Evi'nden (MS 79'da tahrip olmuştur), MÖ
4. yüzyıl sonlannın ressamı Nikias'a atfedilen orijinalden kopya. Yükseklik 1 .22 m. (Napoli)
194 Kuzey Yunanistan'daki Olynthos'ta bir evin tabanını süsleyen çakıl taşı mozaik.
Pegasos'un üzerindeki Bellerephontes Khimaira'ya saldırıyor. MÖ 4. yüzyılın ortası. Detayın
genişliği 1.25 m. (Selanik)
VAZO RESSAMLIĞI
Vazo resimleri, üslupları ve konuları ile verimli bir bilgi kaynağı olmaya
devam eder ve her dönemde çalışmaları ile ustalarına yaklaşan birkaç
sanatçı vardır. Fakat bu zanaat, Yunanistan' da ancak MÖ 4. yüzyıla kadar
varlığını sürdürebilmiştir. Perslerin Atina'yı istilası, MÖ 480-479 yılla
rında birçok sanatçıyı yurtlarından etmiş, geriye döndüklerinde sıfırdan
başlamak zorunda kalmışlardır. Atina çömlekçiler mahallesinin yakının
daki eski kuyular ve çukurlar atölyelere ait molozlarla doldurulmuştur.
Fakat üretimde veya üslupta önemli bir kesinti görülmez; aynı ressamlar
çalışmaya devam etmektedir. Aynı heykelde olduğu gibi, resimde Arkaik
dönemden Klasik döneme geçiş bu sanatçıların ellerinde gerçekleşmiştir.
Kase ressamları, yüzyılın ilk yıllarındaki gelenekleri devam ettirınektedir,
ancak Arkaik dönemin neredeyse Geometrik üsluptaki kılı kırk yaran zik
zak etek kenarları tarihe karışmıştır; giysiler anık daha özgür kıvrımlara
sahiptir. Profilden başlarda bunlara uygun çizilmiş gözler görülmektedir.
200 Akhilleus Ressamı'nın boyadığı beyaz zeminli Atina lekyıhos'u. Helikon Dağı üzerinde
oturan bir Musa. Üstteki yazıtta Aksiopeithes adlı bir genç övülmektedir. MÖ 440 civan.
Figürlü frizin yüksekliği 17 cm. (Münih, von Schoen)
201 Beyaz zeminli lekythos (R Grubu). Bir
mezar taşının önündeki genç savaşçının
yanında genç bir oğlan ile kalkan ve miğfer
tutan bir genç kız var. Buradaki konturlar
mat boya ile çizilmiştir. MÖ 5. yüzyılın sonu.
Figürlü frizin yükseldiği 22 cm. (Atina 1816)
204 Mcidias Ressamı'nın boyadığı bir hydria'dan detay. Nymphalar ve elinde lirle
Demonassa'nın yanında oruran Phaon'un bulunduğu çardağa doğru ilerleyen kanatlı küçük
bir Himeros (Arzu) görülüyor. Populonia'dan. MÖ 5. yüzyılın sonu. (Floransa 81947)
205 Marsyas Ressamı'nın boyadığı kırmızı figürlü bir pelike. Banyo yapan Thetis, Peleus'u
görünce şaşırmış. Tannçanm dostu deniz canavarı, Peleus'un bacağına dolanıp kahramanı
ısırıyor, öte yandan bir Eros figürü, beklenen başarısı için Peleus'u taçlandırıyor. Thetis'in
yanındakiler panik içinde kaçışmaktadır. Sağ üstteki figürün vücudunun dörtte üçünün arkadan
gösterilmiş olmasına dikkat ediniz. Kamiros (Rhodos)'tan. MÖ 350 civarı. Yükseklik 42.5
cm. (Londra E 424)
önemli beyaz zeminli lekythos sanatçılarından biridir; üzerinde çalıştığı
bazı etkileyici örneklerin yüksekliği yarım metreyi bulur. Konular en
azından ruhlarıyla geç dönem mezar taşlarına oldukça yaklaşmıştır ve
bu vazolar Pheidias'ın heykelleriyle karşılaştırabileceğimiz birçok öğeyi
barındırır. Beyaz zeminli lekythoslar, 5. yüzyılı sonuna kadar varlıklarını
sürdürür.
Akhilleus Ressamı, ismini ünlü kahramanı zarif ve oldukça şık betimle
diği kırmızı figürlü bir vazodan alır [202]. Parthenon döneminde yaşayan
çağdaşlarından şimdiye kadar değindiklerimiz arasında birkaç tanesi
kaliteli sanatçıdır, ancak çalışmaları zamanın heykeltıraşlık eserlerinde
izlenen benzer ilerlemeleri gösterir. Parthenon heykellerinde gördüğümüz
hacimli giysilerin vazo ressamlığındaki karşılığı, elbiselerin toplanmasını
vermek için düz ya da uçuşan katların yerine kullanılan kesik çizgiler ve
kavislerdir. Mitolojik sahnelerde çeşitlilik gözlenmekte ve yeni konular
Atina'da sevilenleri yansıtmaktadır. Figür ve grup betimlerinde halen
ağırlıklı olarak her zamanki bildik tiplere yer verilmekle birlikte, eski
alışkanlıklar giderek azalmaktadır [203]. Yüzyılın sonlarına doğru kayda
değer birçok önemli çalışma bulunmasına rağmen, ya büyük ve gösterişli
parçalara ya da ev hayatını resmeden vazolara karşı belli bir ilgi vardır.
Her iki üslüp da dördüncü yüzyılın üsluplarını belirler. Bir süre sonra
bu vazolarda Atinalı kadının soyunma odası detaylarına, lavabosu ve
aynası önündeki jestlerine tanık oluruz. Küçük Eros figürleri çevrede
uçuşmakta, kadınların örtülerini düzeltmekte veya aynalarını tutmaktadır.
Dionysos bile artık sakalsız, efemine bir genç olarak betimlenir [206] ve
mainadları terbiyeli bir şekilde dans eden refakatçilerdir; satyrleri yakı
şıklı ve temiz görünümlü jigololara dönüşmüştür. Kırmızı figür tekniği
ile başarılması imkansız manzara betimlerinden halen kaçınılmaktadır,
ancak bazen bir ağaca veya kayaya rastlamak mümkündür.
Atina'nın neredeyse kaybetmekte olduğu bir savaşı sürdürdüğü 5. yüzyı
lın sonlarında, bazı ressamlar kuşkusuz şehrin buhranlı durumuna bir tepki
olarak barışçı ve zarif düş dünyaları tasvir eder. 5. yüzyıl heykellerindeki
şeffaf görünümlü giysiler, vazo resimlerinde figürleri saran ve birbirlerine
yakın çizgilerle verilen kıvrımlarla temsil edilir. Heykelııraşlıktan çok daha
önce kadın çıplaklığına izin veren vazolarda, vücut ve elbise duyarlı bir
işçiliğin eseridir. Meidias Ressamı ve ona yakın sanatçılar, vazolarında
bu anlayışın en güzel örneklerini sunar [204]. Eski bir alışkanlık olan ve
Yunan sanatında sevilerek kullanılan soyut kavramların kişileştirilmesi
(genellikle kadın formunda), daha da yaygınlaşır. Bunların bazıları bir
dereceye kadar tanrısailaştırıiınıştır İtaatkfirhk (Peitho) Ap hroditc' y c,
Sağlık (Hygieia) iyileştirici tanrı Asklepios'a hizmet eder. Bunları tanım
lamamız için çoğunlukla yazıtlara ihtiyacımız vardır (Demokrasi, Çılgınlık
208
206 Meleagros Ressamı'nın boyadığı bir kasenin içi. Elinde lir bulunan Dionysos topallayarak
yürümekte, elinde tefbulunan bir kadın ona destek olmakta, Eros da onlar için müzik yapmakta.
Sahneyi çevreleyen asma dalı halkası, kaseye koyulacak şarabın hizasını belirlemektedir.
Nola'dan. MÖ 4. yüzyılın başı. Çap 24 cm. (Londra E 129)
veya Talih gibi). Bazen mitolojik bir sahnede anlatıcı rolü üstlenirler, fakat
genelde dekor olmaktan ileri gitmezler.
MÖ 4. yüzyıl vazolarının çoğunda, çizimin kalitesi konunun kendisi
kadar çekici değildir (206] ve konular kendilerini giderek daha fazla
tekrarlamakta ve adileşmektedir. Duvar resimleriyle rekabet, vazo res
samlarını yeniden zemin çizgisi denemelerine, resimlerine süslemeler
katmaya ve kırmızı figürün kısıtlamaları içinde beyaz, bazen yaldız ve
diğer renkleri kullanarak çok renklilik etkisini arttırmaya yöneltmiştir.
Bu durum, daha canlı ve süslü yardımcı bezemelerin eklenmesiyle aşırı
209
: / . .
. .
' ·�... ' :·��/--'""-.·,1
,.
.. ' •
.y 1 -
/ 0'o/',.,•
":"';.'.�t;;
'.,; /•,
.,
''(J )'-
�= '
r�--
'- ·. '
._:.-...�-··
,.r;
-�·- .
' '.
',, --
,._
' .
\''
)4,
\
•. ) / ı).
\ / • fi _ i.
f
Ki�\ )ı(
�;;
«;
207 Karneia Ressamı'nın boyadığı
kırmızı figürlü bir Güney İtalya
vazosundan detay. Bir kadın Dionysos
için flüt çalıyor. Elbisedeki birbirine
yakın işlenmiş çizgiler figürün hatlarını
vurgulamaktadır ([204] 'teki Arina tarzı ile
karşılaştırınız). Kolyesi ve bilezikleri alçak
kabartma ve yaldızlıdır. Tarentum'dan.
MÖ 4. yüzyılın başı. (Taranto 8263)
215
ALTINCI BÖLÜM
Hellenistik Sanat
MİMARİ
LL ..
0.843
4
217 Didyma Apollon Tapınağı'nın
iç avlu duvannda, sütunlann
enıasis'i için mimarın yapuğı çizim.
nağın açık avlusunun içinde ayrı bir kutsal yer bulunmaktadır. Birkaç yıl
önce buranın duvarlarında tespit edilen silik çizimler, mimarların duvarcı
ustalarına sütunlardaki entasis'i (bombe) ve silmeleri nasıl işleyeceklerini
grafikli talimatlarla açıkladıklarını göstermektedir [217]. Tapınağı çev
releyen yaklaşık yirmi metre yüksekliğindeki İon sütunlarının çoğu, zarif
şekilde yontulmuş çokgen kaidelerin üzerindedir. Burada da, başlıkların
volütlerinden çıkan başlara ve büstlere rastlanır ve alışılmış bitkisel silme
lerin arasına çok daha fazla figür eklenmiştir [218]. Neredeyse barok bir
karakter gösteren bu süsleme, dönemin önemli heykellerinde de karşımıza
çıkacaktır. Mimar Hermogenes, 2. yüzyılda Anadolu'da yapılan birçok
yeni tapınak ile anılmaktadır. Ortaya koyduğu mimari oranlar, Roma
İmparatorluğu'nun erken dönemlerinde bile izlenebilmektedir.
'"
220 Pergamon'daki Büyük Zcus Sunağı'nın frizindcn detay. Bir yılanın saldırısına uğrayan
kanatlı bir dev (Alkyoneus), Athena tarafından saçından yakalanmı�. MÖ 180 civan. (Bcrlin)
hala sadıktırlar. Dış cephelerine ise genelde bir mimari düzen veya süsleme
uygulanmamıştır. Hellenistik şehirlerin en Varlıklı mahallelerinde bile
manzara, en az Pompeii kadar donuk ve monoton olmalıydı. İskenderiye
gibi büyük ve kalabalık bir şehirde, Romalıların Ostia'da inşa ettiği tarzda
çok kiracılı ucuz apartman dairelerinin bulunduğunu düşünebiliriz. Sur
duvarları, mancınıklar ve kuşatına tekniklerindeki ilerlemelere karşı koymak
üzere daha masif ve kompleks hale gelmiştir. Yüzeyi kaba bırakılmış duvar
yüzeyleri dekoratif bir görünüm sağlarken, aynı zamanda surlara dayanıklı
görüntüsü vermektedir. Yunanlılar her zaman usta duvarcılar olmuştur.
Yunanlı mimarlar şimdiye kadar yapılarında kemer kullanmaktan
kaçınmıştı. Bunun sebebi muhtemelen estetik kaygılardı, zira kemerin
öneminden haberdardılar. Şimdi ise, Priene' deki pazar yeri girişi veya
surlar gibi göze çarpan yerlerde kemer sıklıkla karşımıza çıkmaktadır.
Tümülüslerin içinde görülmeyecek olmalarına rağmen, oda mezarlarda
rastladığımız genellikle zarif cephelere sahip tonozlar Makedonya' da nor
mal bir özelliktir. Toprak üstündeki anıtsal mezarlar için yine Anadolu'ya
dönmek gerekir.
221 Kansının cansız bedenini tutan bir
Galat, intihar ediyor. MÖ 3. yüzyılın
sonunda 1. Attalos tarafından Pergamon'a
dikilen büyük bir heykel grubunun üyesidir.
Anadolu'yu istila eden Galatlar (Keltler)
Yunanlıların anlattıklarına göre çıplak
savaşıyordu ve bu tutumlarıyla onların
beğenisini kazanmışlardı. (Roma, Terme)
222 Troia'lı rahip Laokoon ve iki oğlu, Apollon'un gönderdiği yılanlarla mücadele ediyor.
Bu, Plinius'un gördüğü heykel grubudur ve yazar üç Rhodos'lu sanatçının adını vermektedir.
Bunlar, MÖ 1, yüzyılda kopya eserler üreten sanatçılar olarak tanınır. Laokoon Grubu'nun
orijinali MÖ 3./2. yüzyıla aittir. Yükseklik 2.4 m. (Vatikan 1059)
HEYKELSANATI
224 Kısa bir pelerin giymiş delikanlı heykeli. Bir sporcu (kulakları bereli olduğu için belki de
boksör) olabilir. Bir kulvar direğine dayanmıştır. Karia'daki Tralleis'ten. MÖ 2. yüzyıl (kopya
olması mümkündür). Yükseklik 1.47 m. (İstanbul 542)
kopyalarından biri olan Laokoon Grubu [222], tek bir bakış açısından
seyredilmek üzere tasarlanmıştır ve Pergamon Sunağı'nda gördüğümüz
canlı işçilik ve ıstırap dolu ifadelere yeniden hayat verir.
Hellenistik dönem heykel sanatını Pergamon ekolü ile tanıtmak, ondan
önce gelen ekoller ile olan ayrılığını ön plana çıkarmak demektir, ancak bu
şekilde diğer merkezlerdeki vücut ve giysi detaylarının ele alınışında devam
eden Klasik geleneğe haksızlık etmiş oluruz [223]. Bu üslup İskenderiye,
Rhodos ve kıta Yunanistan'ındaki okullara bırakılmış gözükınektedir ve bu
yerel okulların üsluplarında meydana gelen değişiklikleri tespit etmek pek
kolay değildir. Lysippos'un tanıştırdığı her açıdan izlenebilen heykeller,
birbirine zıt katlar, neredeyse şeffaf hissi veren elbiseler ve izleyiciyi hey
kelin çevresinde dolaşmaya iten burkulma hareketleri ile gelişme gösterir.
Girdaplı kıvrımlar mücadele eden gruplarda, hatta uçan figürlerde [226],
227
225 Milo Venüsü. MÖ 4. yüzyıla ait orijinalin, daha serbest> kıvrımlı pozdaki MÖ 2. yüzyıl
versiyonu. 1820'dc Mclos'ta bulunmuştur, Yükseklik 1.8 m. (Louvrc 399/400)
226 Samothrake (Kuzey Ege'de bir ada)'den Nike heykeli. Zafer Tanrıçası, bir geminin
pruvasına konarken gösterilmiş. Heykel, bir deniz zaferinin anısını yaşatmak amacıyla, bir
çeşmenin üst havuzuna dilcilmişti. MÖ 2. yüzyılın başı. Yükseklik 2.45 m. (Louvre MA 2369)
az kıvrımlı rahat giysiler ise Tralleis Genci [224] gibi daha ağırbaşlı çalış
malarda kullanılmaktadır. Büyük boyutlu heykeller eskisinden daha fazla
ilgi görmektedir ve tunç döküm tekniğindeki ilerlemeler, Rhodos'taki otuz
metrelik Apollon heykelinin (Colossus) yapımına imkan vermiştir. Ancak
heykel, üçüncü yüzyılın başında dikildikten elli yıl sonra deprem kurbanı
olmuştur. Yaklaşık bin yıl sonra geriye kalan hurda metali taşımak, bin
develik bir katar sayesinde mümkün olmuştur.
Çıplak erkek figürleri kahraman, tanrı ve ünlü ölümlüler için kullanıl
maya devam etmiştir, fakat çıplak kadın betimleri oldukça yaygınlaşmıştır.
Praksiteles'in Aphrodite'si yeteri kadar ünlüydü, ama küçük ve düşük
omuzlu, göğüsleri ufak, yuvarlak kalçalı Hellenistik figürler neredeyse
saldırgan bir dişilik sergiliyordu. Praksiteles'in yumuşak işçiliği ve bulanık
mine ait birçok portre, sanki kişilerin sadece kötü özelliklerini gösteren
ç alışmalar gibidir.
Zarif Atina mezar taşlarının üretimi, MÖ 31 7-307 yıllan arasında şehri
yöneten Phaleron'lu Demetrios'un çıkardığı, lüks malların kullanımına
kısıtlama getiren bir kararname ile kesilmiştir. Artık, üzerlerindeki frizlerin
ya da tek başına figürlerin mimari bir dekor içinde sunulduğu ve genellikle
doğudaki Hellenistik krallıklarda yapılan mermer lahitlere bakmamız
gerekmektedir. Bu moda anlaşılan, 5. yüzyılda hala Pers İmparatorlu
ğuna bağlı Sidon'un Fenikeli kralları için çalışmış Yunanlı sanatçıların
eserleriyle başlamıştır. En geç örneklerden biri olan "İskender Lahdi"
237
237 Sidon' daki Fenike kraliyet mezarlığında bulunmuş olan İskender Lahdi. Yanlarda İskender
figürünün de bulunduğu av sahnesi ve Yunanlılarla Perslerin savaşı (burada gösterilmiştir) yer
alır. Renkler çok iyi korunmuştur. MÖ 315 civan. Yükseklik 1.95 m. (İstanbul 370)
238 Kırsal bir tapınma yerindeki kurban sahnesini gösteren ,Khık levhası. Sağd,ıki kahraman ve
eşi, tapınıcıların yaklaştığı bir sunağın önündedir. Ağaç, hir tenteye dcsrck o!ı)1;1k\adır Onun
yanında, bir paye Üı:erindc Apollon ve Artcrnis'in hcykclkri vardır I(()ı·inrho:-, \'<·ıkıııiarından.
MÖ 1. yüzyıl. Yükseklik 61 crn. (Münih 20ö)
239 Pricne'li Arkhelaos'un yaptığı bu adak kabartmasında, aşağıda solda Homeros'un
tanrılaştırılması görülmektedir. Taçlandırılan Homeros, aktörler ve diğerleri tarafından
selamlanmakta. Üstte, Musa'lar ve diğer tanrılar görülür; sağdaki heykel muhtemelen
Argonauıika'yı yazan Apollonios'a aittir. MÖ 2. yüzyıl. Yükseklik 1.18 m. (Londra 2191)
240 (Solda) Boiotia'dan (Tanagra) kilden
kadın figürü. Mantosu mavi renktedir.
Ytikseklik 32 cm. (Louvre S 1633bis)
240
242 Tunç tann heykelciği,
muhtemelen üç çatallı mızrağı
ile saldıran Poseidon. Gözler
gümüş, göğüs uçları bakır
kakmadır. MÖ 2. yüzyıl.
Yükseklik 25 .5 cm. (Louvre
MND 2014)
HEYKELCİKLER
243 Makedonya'daki Veırnia'dan tunç çıplak kadın heykelciği. MÖ 3. yüzyıl. Yükseklik 25.5.
cm. (Münih 3669)
244 Sağ elinde şimdi kayıp olan bir mfuik aletini çalan tunç zenci çocuk heykelciğ i MÖ 2.
yüzyıl. Yükseklik 20.2 cm. (Paris, BN 1009)
245 Tarentum'<lan, kilden yapılmış
grotesk yüz maskesi. MÖ 2. yüzyıl.
Yükseklik 26.5. (Taranto 20068)
TABAKLAR VE TAKILAR
248 (Altta) Çanakkale'den, altın meşe yapraklı çelenk. Çelengin her iki ucunda, yaprakların
arasında ağustosböceği, kancanın üzerinde de bir an yer almaktadrr. MÖ 350-300. Çap 23
cm. (Londra 1908.4-14.1)
249 Kulplan kemauros şeklinde işlenmiş altın amphora. Gövdede tanımlanamamış bir saldırı
betimlenmiştir. Form Pcrs kökenlidir, ama konular Yunandır. Bulgaristan'daki Panagurishte'de
ortaya çıkarılmış altın kaplardan oluşan zengin bir buluntu gmbuna aittir. Muhtemelen MÖ
3. yüzyıl. Yükseklik 29 cm. (Plnvdiv)
250 Yüksek kabartma bitkisel bezemeler ile süslü gümüş kase. MÖ 2. yüzyıl. Yükseklik 7.6
cm. (Toledo 75.!I)
251 İçinde çeşme başmda bir nymphaya saldıran satyr kabartması bulunan gümüş tabak. MÖ
2. yüzyıl. Çap 15.6 cm. (Toledo)
bir ustalıkla taklit edilmiştir [248]. Yüzükler büyük ve yuvarlak taşlı, iri
çemberlidir, ama Üzerlerindeki oyma figürler azalmıştır.
KİL VAZOLAR
DİĞER SANATLAR
257
YEDİNCİ BÖLÜM
269 Rhodos'taki Lindos'un yüksek bir burundan denize bakan Hellenistik Dönem
akropolisinin modeli. Geniş stoa ve Propylaia, yukarıdaki nispeten küçükAthena Tapınağı'na
açılmaktadır. (Kopenhag)
Mimari süslemeler anıtsal yapılarda belirgindi ve şüphesiz daha
önemsiz yapılarda basit ve genelde ahşap örnekler mevcuttu. Bunlar
klasik mimari düzenler ile şekillenmiştir ve Arkaik dönemden sonra
detaylar dışında çok az değişim göstermiştir. Biz klasik mimari düzen
lere bankalarımızdan ve kamu binalarımızdan aşinayız, ancak şükür
ki bunlar geniş çapta uygulanmamıştır. Klasisizm genelde tek düzelik
anlamına gelir ve bu anlayış modern batı dünyasının büyük bölümü
için alışılmadık bir şeydir. Hatta burada bahsetmediğimiz birçok sanat
ve zanaat dalında ortam ya da boyut gözetmeksizin karşımıza çıkan
genel bir üslup birlikteliği vardır ki, bu da bize yorucu hatta sıkıcı
gelebilir; sanki sadece bir evde değil de, bütünüyle postmodern veya
Art Nouveau tarzda inşa edilmiş bir şehirde yaşamak gibi... Farklı
boyutlardaki ve işlevdeki yapılara uygulanan kanon kuralları ya da
diğer sanat dallarında insan ve hayvanları gerçekçi biçimde gösterme
isteği, başka kültürlerde ve yaşadığımız şehirde görüp takdir ettiğimiz
sanatsal çeşitliliğin potansiyeline bir dereceye kadar sekte vurmuştur.
Bu durum, evinde zaten aynı üslupla iç içe olan birisi için bütünleyici
bir manzara sunuyordu. Aynı zamanda, herhangi bir klasik sanatın
devamlılığını ve yaratıldığı çevrenin dışına kendini aktarma potansi
yelini sağlayan bir faktördü.
Günümüze gelen sanat eserlerinde görüldüğü gibi, bu tekdüzelik
yüksek bir kaliteyi beraberinde getirmiştir. Bunun istisnası, seri üre
tilen kil figürinler ve özensiz siyah figürlü vazolardır, ama kuşkusuz
başka örnekler de vardı; buna rağmen ucuz Yunan kaselerinde bile bir
bayağılık bulunmaz. Her dönem ve her sanat dalı, elindeki materyali
ve tekniği mümkün olan en iyi şekilde kullanmıştır. Bugün bu özelliği,
tasarı ve işçiliğe karşı doğal bir duyarlılığa atfedebilir ve Yunanistan
ya da yaşadığımız ülkeye yakın herhangi bir bölgeden ziyade modern
İtalya'ya yakıştırabiliriz. Diğer taraftan, bir Yunanlı için bu olgu normal
ve görmeyi umduğu bir şeydi.
Bugün, çevremizde bulunan yakın geçmişe ait üsluplar -Gotik, Kral
George ve Kraliçe Victoria zamanına ait üsluplar- ile iç içeyiz ve bun
ları ayırt edebiliyoruz. Antik Yunanistan'daki ortalama bir vatandaşın,
o dönemin rehberleri veya eleştirmenleri gibi ilkel sanatı anlayacak
bir göze sahip olup olmadığı açık değildir. Arkaik üslup Klasikten
farklıydı, ama ona yabancı değildi ve bazı Arkaik yapılar ve heykeller
hala ayaktaydı. Hatta Tunç Çağı'na ait bazı tesadüfi buluntular bile
toprak üstündeydi; Mykenai [12] ve Atina Akropolisi'ndeki Pers öncesi
duvarlar gibi anıtsal mimari hala görülebiliyordu. Arkaizmin Klasik
dönem boyunca varlığını sürdürmesinin nedeni, ne nostalji ne de
estetik kaygıdır. Bunlar hiçbir zaman etkin değildir ve durum, genelde
263
dini tutuculukla açıklanabilir. Vazolarda bu anlayış, üslubun neredeyse
konudan daha önemli hale geldiği bir çeşit maniyerizme dönüşmüştür.
Bir yüzyıl önce terk edilmiş bir üslubun uzantısı ile Arkaik üslubun
bilinçli taklidi arasındaki farkı belirlemek kolaydır. Geç Hellenistik
dönemde Arkaizm çok daha belirgin bir hal alır [270], ancak gerçek
Arkaik ruhtan fazlasıyla uzaktır. Bununla birlikte her iki durumda da,
bu tip eserler ya bir ihtiyacı karşılamak için üretilmekteydi ya da bunları
beğenen çevrelerin oluşturduğu sınırlı bir pazar vardı. Geç Hellenistik
dönemde saf Klasisizme karşı gelişen yeni ilgi (Neo-Attik) tamamıyla
farklı bir konudur ve açgözlü Romalıların yarattığı bir pazar sayesinde
canlanmış olup, bütünüyle seçkin sınıflara hitap etmektedir.
Çoğu Yunanlının kendilerini çevreleyen tekrara dayalı homojen
Klilsik üslup içerisinde, geçmişlerine ait antikalara değer verdiği şüp
helidir. Edebiyatta ve dinde geçmişleri çok önemliydi, ama aynı geçmiş
sanata yansımamıştır. Tapınaklar için kutsal emanet toplamak ya da
yaratmak (Gorgo'un dişi, Herakles'in kalkanı, kahramanların kemikleri)
cazip bir uğraştı ve siyasi avantajları vardı. Böylece, modern anlamda
ilk tarih müzeleri (sanat galerileri değil) için bir adım atılmıştır, ancak
geçmiş olayların tasvirinde kıyafetler ve nesneler ait oldukları dönemin
özelliklerini taşımıyordu. Bu yüzden bir klasik Yunanlı, mitolojik Yunan
tarihinin mesajlarla yüklü imgeleri ile dolu bir hikayeyi izlerken, sahnede
kendi dönemine ait kıyafetleri görüyordu. Dolayısıyla verilen mesajlar
etkili oluyordu. Akhilleus ve Antigone arkaik değil de dönemin kıyafet
leri ile sahneye çıktığında, aralarındaki ilişki farklı anlamlar taşıyordu.
Yunanlıların yakın geçmişleri, kutsal alanlara adanan düşman zırhları
ve ganimetler ile canlı tutulmaktaydı
Yunanlılar evlerinde, kutsal alanlarda, mezarlıklarda ve kamu yapı
larında figüratif sanatlarla beraberdi. Bunlar bütünüyle süsleme amaçlı
değildi, ama çoğunlukla ya belli bir konunun seçilmesindeki etkenler
unutulmuştur ya da konu izleyici meşgul etmeyecek kadar önemsizdir.
Arkaik heykeller izleyiciyi cepheden karşılar ve bazen kaidedeki yazıt
yoluyla onunla iletişim kurar. Sonraki heykeller bu anlamda izleyiciden
uzaktır, ancak onu düşünmeye sevk eder. Vazoların üzerinde bile,
betimle alakası olmayan ve dönemin yakışıklı gençlerini (kalos) öven
yazıtlar vardır. Görüldüğü kadarıyla, sanatta kavrama ve paylaşmaya
yönelik bir çaba sarf edilmiştir. Sanat ahlaktan siyasete, siyasetten
eğlenceye her türlü ortamda bir iletişim aracı görevini taşımaktaydı
ve söz ile yazıdan daha etkiliydi. Antik Yunanistan'da okuma yazma
oranı yüksek değiidi; kitaplar ve yazılar ise nadirdi. Şiir yarışmalar:mda
veya sahnede okunan ezber şiirler bir günlük gösterilerdi ve sınırlı bir
aydın kesimi dışında dolaşımda değillerdi. Bayramlarda bir gün içinde
264
270 Dionysos ve Üç Mevsim'i (Hora'lar) gösteren arkaik taklidi kabartma. MÖ 1. yüzyıl.
Yükseklik 32 cm. (Louvre MA 968)
i}
'J
'
'- ,
272 Athena Parthenos'un kalkanının çeşitli kopyalara [271 gibi] dayanılarak yapılmış
rekonstrüksiyon çizimi. Theseus ve Atinalı kahramanlar, Amazonları Atina surlarından
püskürtüyor. Perslerin MÖ 480/479'da bozguna uğratılmasına bir göndermedir. Orijinali
MÖ 440 civarına aittir.
277 MÖ 430 civanna ait bir vazo üzerinde Atina düğünü (sahne açılmıştır). Çift, meşaleler,
hediyeler ve gelin banyosu için kullanılan vazoyu (solda) taşıyan refakatçiler eşliğinde, arabayla
gece gelinin evinden ayrılıyor. (Londra 1930.12-21.1)
278 Gözlü kaseden içildiği zaman,
kasenin ayağı ağız, kulpları kulak
(Yunanlılar bu yüzden kulpları Ota.
olarak adlandırır) gibi görünür ve
kfise bir maskeye benzer.
275
SEKİZİNCİ BÖLÜM
Miras
ANTİK DÖNEM
286 Bulgaristan'daki Borova'dan (Thrakia) yaldızlı gümüş şişe. Figürler Yunan üslubunda
çalışılmıştır; form ve işçilik muhtemelen yereldir. MÖ 300 civan. Yükseklik 18.2 cm. (Rousse)
289 (Yukanda) Tarquinia'daki Tomba del Orco'dan, Arntlı Velcha'nın kansı Velia'nın başı.
Velia, kocası ile birlikte bir kanepeye uzanmış olarak resmedilmiştir. MÖ 3. yüzyıl.
290 Atina vazolarını taklit eden bu kırmızı figürlü Etrüsk vazosu üzerinde, Atina'da
göremeyeceğimiz bir sahne betimlenmiştir: Ganymedes, elinde yıldırım demeti bulunan
çömelmiş Zeus'a cinsel organını gösterirken, alaycı bir Eros onları izliyor. MÖ 4. yüzyıl.
(Oxford 1917.4)
29? (A§ağıda solda) Antonio Canova'nın yaptığı Napolyon heykeli. Bu mermer eser, Lord
Wellington'a İngiliz hükümeti tarafından verilmiş ve Lord'un Hyde Park Comer'deki evine,
Apsey Malik8.nesi'ne yerleştirilmiştir. MS 1803-06. Yükseklik 3.45 m.
298 (A§ağıda sağda) Napolyon'u Viyana ve Presbourg şehirlerine boyun eğdiren bir Herakles
gibi betimleyen tunç madalyon. MS 1805. (Oxford)
" o o o o o o
301 Mart 1972'de uzaya fırlatılan Pioneer 1 O adlı uzay aracının antenine monte edilmiş altın
kaplama alüminyum levha üzerindeki çizim. Güneş Sistemi (altta) ve insan figürleri, uzay
aracının geldiği yeri, fırlatıldığı zamanı ve onu yapan insanları belirtir. Önümüzdeki 100 milyon
yıl içinde, teorik olarak yabancı bir uygarlığın onu keşfetmesi için gerekli olan yaklaşık 3000
ışık yılı mesafeyi kat etmiş olacaktır. Şimdi (1996) 5.8 milyar mil uzaktadır ve hala dünyaya
sinyal göndermektedir.
tir. İki ve üç boyutlu sanatlarda göz aldatıcı olduğu kadar gerçeğe uyan
eserlerin, gerçekçi veya ideal, hala süren bir cazibesi vardır. Nihayetinde
Yunan karakterli olan batı klasik sanatı, modemizm yanlılarının benim
sediği karşıt görüşleri bile etkilemektedir. Klasik hala esin kaynağı olmaya
devam etmektedir ve çıplaklık potansiyelinden hiçbir şey kaybetmemiştir;
batı erkeği ve kadınının kendisini önemli kontekstlerde öne çıkarmasını
sağlayan orijinal bir fikirdir ve diğer kültürlerin benimsediği anlayıştan faklı
bir tutumdur. Klasik üslup 16. yüzyılda Adem ve Havva'nm Cennetten
kovuluşunu [300], 20. yüzyılda ise insanoğlunun göklere yükselişini tasvir
etmiştir [301]. Her iki betim de, hem duruş hem de detayda Klasik Yunan
sanatçılarının ideal insan kavramının devamıdır.
295
Kronolojik Tablo
Milattan Ônce Olaylar ve Kişiler Heykel Sanat,
1200
M iken toplumunun çöküşü
1100
j
1
1100
Submiken Keramiği
1000
lefkandi Heroonu Protogeometrik Vazolar
900
800
Geometrik Vazolaf 9.-8. Yüzyıllar
Bronz Girit kalkanları 700
Protokorirıt 725-625
Protoattik 700-625
Peripteros planlı ilk tapınak (Samos)
Kabartmalı ada vazoları
298
J.. Greek Sculpture: the Laıe Classical Period. Londra/NY, 1961. WILLIAMS, D. ve OGDEN,
J., Greek Gold, Londra, 1995. * + HIGGINS, R.A.,
MiMARİ Greek Terracottas, Londra, 1963. * + STRONG, D.,
* BERVE, H., GRUBEN, G. ve HIRMER, M., Greek and Roman Gold and Silver Plates, Londra/
Greek Temples, Theaters and Shrines, Londra, 1963. Ithaca, 1966. BARBER, E.J,W., Prehistoric 1'extiles,
+ DINSMOOR, W.B., The Architecture ofAncient Princeton, 1990.
Greece, Londra/Chicago, 1952. + LAWRENCE,
A.W., Greek Architecture, (ed. R.A. T omlinson) İKONOGRAFİ
Harmondsworth, 1996. + COULTON, J.J., Greek * + Lexicon Iconographicum Mythologiae Classicae
Architects at Work, Londra, 1977. Wycherley, RE., 1-VIII, Zürih/Münih 1981-97, detaylı, çok dilli.*+
How the Greeles Built Cities, Londra, 1962. CARPENTER, T.H., Arı and Myıh inAncient G-reece,
Londra/NY, 1991, el kitabı.* SCHEFOLD, K.,
RESiM SANAT! Myth and Legend in Bar!)! GreekArt, Londra, 1966.
Genel * SCHEFOLD, K., God and Heroes in Late Archaic
GreekAn, Cambridge, 1978. SCHEFOLD'a ait dört
* + ARIAS, P., HIRMER, M. ve SHEFfON, B.B., adet kitap (Almanca, Münih) Klasik ve HeUenistik
A History of Greek Vase Painıing, Londra, 1961. + dönemleri inceler. SHAPIRO, H.A., Myth into
COOK, R.M., Greek Painıed Pottery, Londra, 1972. Art, London!New York, 1994 + SHAPIRO, H.A.,
* ROBERTSON, M., Greek Painting, Cenova, 1959. Personificatıim in GreehArı, Zurich, l 993. * JOHNS,
* + Greek Vases: Lectures by J.D. Beazley, (ed. D.C. C., Sex or Symbol?, Londra, 1982. WEBSTER,
Kurtz) Oxford, 1989. WEBSTER, T.B.L.,Poaerand T.B,L. ve TRENDALL, A.D., lllustration of Greek
Patron inAncientAthens, Londra, 1972. SPARKES, Drama, Londra, 197 I. * BERARD, C., (ed.) A
B.A., Greek Pottery, Manchester, 1991 öğrenciler City of lmages, Princeton, 1988, mitoloji dışındaki
için giriş. BRUNO, V., Form and Colour in Greek sahneleri inceler. Ancient Greek An and lwnography,
Painting. ANDRONIKOS, M., Vergıtla, Atina, l 984, (ed. W.G. Moon) Madison, 1983, makaleler ve
Makedonya mezarları, bibliyografya.
Geometrik ve Arkaik dönemler
* + DESBOROUGH, V.R. d'A., Protogeometric SiNiR BÖLGELER
Pott ery, Oxford, 1952. * + COLDSTREAM, * + BOARDMAN, J., The Dijfusion of Classical
J.N., Greek Geometn.i; Poııery, Londra/NY, 1968. Arı in Antiquiıy, Princeton/Londra, 1994. * +
+ BEAZLEY, J.D., The Devel opment of Atıic Black PORADA, E., The Art of Ancient Iran, Londra/
Figure, Berkeley , 1951. + * BOARDMAN, J., NY, l 965. PIOTROVSKI, B. et. al. Scythian Arı,
Athenian Black Figure Vases, Londra/NY, 1974, el St. Petersburg /Londra, 1987. VENBDIKOV, I.
kitabı.*+ BOARDMAN, J., Athenian Red Fı'gure ve GERASSIMOV, T., Thradan Arı Treasures,
Vases, theArchaic Period, Londra/NY, 1975, el kitabı. Sofia, 1975. * + BRENDEL, O., Etruscan Arı,
* + HASPELS, E., Aıtıi; Black Figure Lekythot� Paris, Harmondsworth, 1978. + HARDBN, D.B., 1'he
1936. + * PAYNE, H., Necrocorinthia, Oxford, 1931. Phoenicians, Londra, 1962.
* AMYX, D.A., Gorinthian Vase Painting, Berkeley/
L.A. 1988. COOK, R.M., Doğu Yunan çanak İLGİLİ KONULAR
çömleği baklanda bir çalışması baskıdadır. * BIEBER, M., A History of Greek and R oman
Klasik dönem Theater, Princeton, 1961. + KURTZ, D.C. ve
* + BOARDMAN, J.,Aıhenian Red Figure Vases, ıhe BOARDMAN, J., Greek Burial C ustoms, Londra/
Ciassical Period, Londra/NY, 1989, öğrenciler için Ithaca, 1971. * R.ICHTER, G.M.A., TheFurniture
rehber kitabı. * + ROBERTSON, M., The Art of of the Greeks, Btruscans and Romans, Londra, 1966. *
Vase Painting in Glassical Athens, Cambridge, 1992. RICHTER, G.M.A., Perspective in Greek and Roman
* + KURTZ, D.C., Athenian White Lekyıhm·, Oxford, Art, Londra, 1970. SNODGRASS, A.M., TheArms
1985. * + BEAZLBY, J.D., The Berfin Painter, The and Armour of ıhe Greeks, Londra, 1982.
Kleophrades Painter, The Pan Paimer, Mainz, 1974. * MİRAS
+ KURTZ, D.C., The Berlin Painter, Oxford, 1982,
anatomi incelenmiştir.*+ TRENDAI.L, A.D., Red SEZNES, J., The Survival of the Pagan Gods, NY,
Figure Va$CS of South Iıaly and Sicily, Londra/NY ı 953. CLARK, K., The Nude, Harmondsworth,
1989, el kitabı. 1 960. HO NOUR, H . , Neo-Classicism,
Hıırmondsworth, 1968. IRWIN, D., Winckelmann.
Writtings and Arı, Londra, 1972. HASKEL, F. ve
DİĞER SANATLAR PENNY, N., Taste and ıhe Antique, New Haven,
* + BOARD1\ı1AN, J., Greek Gem:> and Firıger Rings, 1981. ONIANS, J., Bearers of Meaning, Cambridge,
Londra/NY, 1980. * RICHTER, G.M.A., The 1988, Rönesans'a kadar Kllisik düzenin kullanımı.
Engraved Gems of Greeks and Etruscans, Londra, JENKYNS, R., Digniry and Decade:nce. Victorian Art
l 968. * + PLANTZOS, D., Hellenistik gemmaltır and the classıi;al inheritance, Londra, 1991.
üzerine bir çalışması baskıdadır.*+ KRAAY, C.M.
ve HIRMER, M., Greek Coins, Londra/NY, 1966.
* + HIGGINS, R.A., Greek and Roman Jewellery,
299
Teşekkürler
Kitabın yazan ve yayımcısı,aşağıda adı geçen kurum Ulusal Müze,Siraküıa 52. Museo Nationale, Taranto
ve şahıslara sağladıkları resimler ve bunları kullanma 207-8, 245-6. Tahran Müzesi 147. Thasos Müzesi
hakkı için teşekkür eder: 47. Selanik Müzesi 180, 192,194. Tocra Müzesi
95. Sanat Müzesi Toledo 250-1. Ontario Kraliyet
Ankara Müzesi 121. Argos Müzesi 22. Northfolk Müzesi, Toronto 2, 140. Antikensammlungen des
Dükü Koleksiyonu, Arundel Şatosu 7. Atina: Archaeologisher İnstitus der Universitaet,Tübingen
Akropolis Müzesi 71, 76-7, 82, l05,124,l32,l43; 176. Kunsthistorisches Museum,Vicnna 50. Martin
Agora Müzesi l 15,216,265; Benaki Müzesi 3,247; von Wagner Museum, Würzburg 99,170.
Kerameikos Müzesi, 16,20,85,145; Ulusal Müze
18-19, 23, 25, 28,36, 4·2, 46, 61, 70, 75,83-4, 87, Diğer fotoğraf kaynakları:
llZ,130,146, 149,152, 181,195,201,236. Bascl: Alinari 227,253, 264,286,292. Wayne Andrew 295.
Antikenmuseum 91, l 1O, 209; Skulpturhalle 137. Arts of Mankind 180, 228, 262. Atina: Amerikan
Staatliche Museen, Berlin 58, 73, 86, 92, 103-4, IG:isik Bilimler Okulu 216, 265; İngiliz Enstitüsü l 3,
133, 177,188 (sağ), 210,215, 219-20, 263,274, DAI 10, 20, 25,29-30 (sol),34-6, 38, 42,57, 85,105,
276,287. Güzel Sanatlar Müzesi, Boston 27, 107, 112, 117, 145-6, 167, 268; Ektodike 51, 192, 260;
173. Museo Civico, Brescia 101. M usees Royaux, Fransız Arkeoloji Okulu 22,47, 75. John Boardmann
Brüksel 254. Museo Mandralisca, Cefalu 275. 6, 8, 32, 96, 291,293,296, 299. A.C.L., Brüksel
MusCe du Chatillonnais, Chati1lon-sur-Seine l l 9. 254. Doğu Bilimleri Enstitüsü,Chicago 147,279.
Nationalmuseet, Copenhagen 21, 269. Delphoi J,M. Cook 37, 64. Michacl Duigan 18, 59, 74, 76,
Müzesi 66, 68, 78, 81, 131. Albertinum, Drcsden 131,144,200. M. Dudley 26,297. David Finn 294.
229. Ulusal Müze, Dublin I 75. Eleusis Müzesi 48. A!ison Frantz 61, 71, 83,157,160. Giraudon 182,
Epidauros Müzesi 159. Arkeoloji Enstitüsü, Eretria 226,244. Hirmer fotoğraf arşivi 11-12,16-17,28,46,
14. Floransa: Gallcria de!J'Accademia 294; Museo 52,63,65-6,68, 10, 78,81, 84, 87,89-90,96, 101,
Archeologico Nazionale 89-90, 204. Antiquario, 103-4, 111,114,120,123,125, 127-30, 132,135,
Gcla 114. Heraklion Müzesi 32. Prens Phi!ipp von 138-9,141-3,149, 150-2, 163,169,171-2, 188, 195-
Hessen Koleksiyonu 252. İstanbul Arkeoloji Müzesi 6, 201-2,204,206-8,221,223-4,236-7, 245-6,259
65, 224,237. İzmir Arkeoloji Müzesi 64. Badische (sol), 271.J.M. Hurwit 124 (sol). Kaufmann 238.
Landesmuseum, Karlsruhe 102. Londra: British Londra: AKG 219,232. AKG/Erich Lessing 220;
Muscum 33,40, 43,49, 93, 106, 108-9, 142,151, Fratelli Fabbri, Milan/Bridgeman Art Library 189;
153,155,157,183,185,188 (sol) 199,205-6,239, Royal Academy of Arts 7; Ronald Sheridan/Ancient
248, 255-6, 259 (sol),277, 300;Victoria and Albert Art and Architecture 1. Manse!l 5. Foto Marburg
Müzesi Mütevelli Heyeti izniyle 297. J. Paul Getty 159. Jcan Mazenod,L' Art Grcc., cditions Citade!les
Müzesi Koleksiyonu, Malibu CA 98, 161, 284, and Mazcnod, Paris 48,77, 82,134. M. Mellink 113.
Whitaker Müzesi Motya 162. Antikesammlungen, Photo R.M.N.,Paris 45,53,97,100,197, 225,242.
Munich 41, 69, 80, 11 l, 198, 232, 238, 243, PHNRowland 283. DAi, Rome 230, 234. Scala, iç
273. Mykonos Müzesi 51. Museo Archeologico kapak resmi 4, 44, 89, 164-5, 193,222, 231,235,
Nazionale, Napoli 163, 165,193,257,262,292. 257. R. Schoder 267. F. Tissot 281. Amerika Bilgi
Metropolitan Sanat Müzesi, NewYork 39,166,184, Servisi 301. M.-L. Vollenweider 55, 187,213. R.L.
211,233. Olympia Müzesi 10,30, 34-5,125,127-9, W iikins 9, 122,258,278.
150,268. Ashmolean Müzesi,Oxford,8,9, 15, 94,
174,213,241, 290-1, 296,298. Museo Nazionale, Çizimler, aşağıda adı geçen kişilerin
Palermo 160,196. Paris: BlbliothCque Nationale 26, çalışmalarından alınmıştır:
55, 56, 123 (sağ)244,259 (sağ); Mus6c du Louvre Androkinos, Uırgina 1984 191. H. Berve, G. Gruben
17, 24,4.5, 53,59, 74, 88, 97, 100, 178, 182, 197, ve M. Hirmer, Gı-eek Temples, Theaters and Shrines,
225-226,240,242, 270.Arkcoloji Müzesi, Pella 261. 1963 126. S. Bird 156. J.J. Coulton 13, 136. G.
Arkeoloji Müzesi, Peşaver 280. Pire Müzesi 118,271. Denning 62. A. von Gcrkan I 58. E.B. Harrison 272.
Archeologisceski muzej, Plovdiv 249. Özel koleksiyon L. Haselberger 217. H. Knackfuss 218. F. Krischen
123 (sol). Üniversite Müzesi Reading 212. Museo 67 1 154. Kunze Meisterwerke der Kunst, Olympia
Nationale, Reggio 4,171-2. Roma: Museo Naziona!e 1948 54. H. Payne Perachora Cilt l 'den 1940 3L
del!cTerme 148,164,221, 227-8, 231, 235; Vatikan K. Reichhold 203, 275. E.-L. Schwadner 79. A.
Müzesi 11,96,167, 168,202,214,222,234,264; Zippelius 266. Marion Cox 60 ve 72 no.lu çizimleri
Villa Giulia 44,253. Rousse Müzesi 268. Hermitage, yaptı ve 62 no.lu resmi geliştirdi.
St Pctcrsburg 179,185-7, 190,282, 285. Samos
Müzesi 29, 38, 57, l 1 7. Sperlonga Müzesi 230.
300
Dizin
italik sayılar resimleri temsil etmektedir
301
Finlay, George 20 Kharon 204
François Vazosu 102; 89,90 Khimaira l I l; 47, 98, 194
K.hios 88, 253; 77, 95, 263
Galatlar/Keltler 217,226, 267-268; 221 Kıbrıs 48, 77, 131; 254
Ganymedes 139; 127,290 kil; figürinler 34, 46, 68, 124-126, 178-181,
Gela 114, 131 241-243; 14-5, 23-4, 51,115, 127, 170-1, 240-
gemmalar/kameler, mühürler 16, 20-21, 43, 54, 1, 245; kabartmalı vazolar 65,215,248; 51, 174
69,130-131, 190-191, 250-251; 55,122,187, Klytaimnestra 116
213,257,287,296 Knidos 160,175,231; 151,167
Girit 34, 42, 46-48, 50, 65, 69, 72,247; 15, 25, Knossos 32
53, 58w9 koleksiyonculuk/müzeler 16, l 8, 264, 287
giysi 87-88, 142-143,152,155,160,198,208, kolonizasyon 32, 41, 63,288
230; 72-3, 77, 132-3 kore'ler 87-90, 94; 76-7
Gorgo l 02; 52, 160 Korfu 90
Gorgo Ressamı 88 Korinthos 46, 63, 192
grifon 51, 57, 63, 65,68; 34, 49, 54,174 Kos 261
kouros'lar 74, 83-86, 97, 133; 61, 69, 70
Hadda 281 Kritios 124, 163
Hades 189 Ksanthos 168
Hadra 247; 254
Herakles 41, 1 l l, 113-114, 136, 139, 268-270, liihit 237; 237
293; 20, 26, 79, 80, 100-1, 103, 109-10, 117, Laokoon 227; 222
128,169,181,195,197, 281-2, 298 Letkadia 260
Hermaphroditos 231; 227,229 Lefkandi 31-32, 46, 49; 13-14
Hermes 160,175; 150 Lesbos 65
Hermogenes 221 Lindos 261; 269
Hıristiyan 16,289; 293 Lippert 9
hikiiyeci üslı'.ip 41, 55, 61,102,110-114, 126,172, Lokri 180; 171-2
231,250, 265-270 Lykia 168; 113
Hindistan 280; 213 Lysippos 16, 160,164-168, 176,227; 168-9
Hippodamos 260
Homeros 41; 22, 239 Makedonya 160, 196-197, 216,253; 180,189,
243, 260-1, 268
Iktinos 164 manzara 208, 253, 263; 191
Ilissos 152 Marathon 148; 1 49, 197
Isthmia 60 Marsyas 174, 234
İda mağarası 50 Marsyas Ressamı 205
idealize eune 23--24, 1 50 Mausoleion 164; 153, 156-7
İonia bkz. Batı Anadolu Meidias Ressamı 208-209; 204
İskendcr 28,160,164,176,216,253,280; 230, Me!eagros Ressamı 206
237, 261-2 Melos l 80; 46, 56, 225
İskenderiye 222,224,227,243; 254 mezar taşları 97, 142-143, 158, 162, 215,237,
İskitler 184, 190, 243,244, 280; 179, 190, 285 240; 83-6, 133, 145,152, 201
Mısır/Mısır Sanatı 23, 28, 72-74, 77, 80, 84, 97,
Kabiros 211 110,130, 217, 243, 289
kadın 11, 27,38, 86-87, 158, 215, 273-274 Michelangelo 16, 290; 294
Kaineus 111; 144 Miken 29-32, 42, 46, 69
karneler bhz. gemmalar Mikon 192
Karditsa 28 Miletos 86
Karia 164; 153 Milo Venüsü 231; 225
Karneia Ressamı 207 mimari düzenler 77--82, 164,169,222; 62-3, 136,
karyatid 152; 152 159
kcrıt:ı.uros 32, 46, ilJ, l.36, i48, 155,164, 20i, ıviınos 29, 31, 69
269; 14, 134,144,249 Mnesiklcs 135
Kcratca 73 Moorc, Hcnry 11
302
Morelli 24 174,208; 10
Motya 162 phiale'ler I 86-188; 179
mozaik 197, 256·-257; 194, 261-2 Philippos,II 22; 191-2
Musa'lar 14; 184,200 Phintias 102
mühürler bhz. gemmalar Phokaia 80
Mykenai 30, 263; 12 Pire 17, 21; 118,271
Mykonos 51 Pistoksenos Ressamı 201; 199
Myron 174; 164 Pitsa 112
Platon 23
Naksos 73; 47, 66 Polyeuktos 234
Napolyon 17,293; 297-8 Po!ygnotos 192, 256
Naukrııtis 72 Polykleitos 157,160,175; 165
Neo-Kl8sik 27,291-294 Polyphemos 48, 230
Nessos Ressamı 100, 102 Pompeii 197,224,253,256; 192,262
Nike (Zafer) 90,136, 154--155, 190; 75,143,226 portreler 163-164,226, 234-237; 213, 233-6, 259
Niobe 148 Poseidon 139, 147; 130,137,242
Niobe'nin çocukları 158 Praksiteles 18, 160,175,230; 150, 167
Niobid Ressamı 199; 196-7 Priene 158,266
Proitos 39
Odysseus 41,234; 264 Psiaks 101
O!ympia 21, 68, 111, 135-139,147-150, 160,
175,199,275; 10,30, 34-5, 116, 125-9,150, Rampin Süvarisi 86
268 Ravello 293
O!ynthos 169; 194 realizm/gerçekçilik 28, 86, 150, 157-159, 162-
Onesimos 107 163, 192,226,234,243,294-295
Orestes 292 resim 192-199, 204,208, 253-259; 189,191, 193,
oryantalizan 31, 54-75, 82 197,260,264, 288-9
Ostia 224 Rhodos 65,227,230
Riace 14, 21, 142; 4
Paestum 172; 210 Roma/Romalılar 13, 16, 24, 27-28, 158,172,197,
Pagasai 253 221,248, 286-289; 11,148,264
Pan 234; 177 Rönesans 11, 13, 23,234,290
Pan Ressamı 199; 195
Paris'in Yargısı 94; 190 sahteler 27
Paros 46, 133 Samos 22, 46, 54, 69, 73, 126,153; 27, 29, 38,
Pausias 253 57,97, 117
Peleus 205 Samothrake 226
Pella 256; 261 Sardes 220
Penelope 158; 147,203 Sasaniler 280
Penthesilea Ressamı 201; 198 satyr 110, 113; 102, 107-9, 114,122,229,251
Perakhora 31 Selinos 172; 160
Pergamon 18,216, 219-220, 226-227,261; 215, sepet 38
219-21 sikkeler 20, 130-133,191-192,252; 123,188,
Perikles 11, 143 259
perirrhamerion 73; 60 Sikyon 253; 78
Persepolis 279 siren 53, 181; 35
Perseus 102; 160, 193 Skopas 162,175-176
Persler/Pers Sanatı 76,133,143,145,184, 191, Smynıa 80, 242, 260; 37,64, 241
198,201,216,256, 268-269, 277,280; 147, Sophilos 116
249, 262, 272, 279 Sounion 42, 61
personifikasyonlar 293 Sparta 145, 160; 23, 119
Peşaver 280 Spata 83
Phaon 204 Sperlonga 230
Pharos 222 stel'ler bkz. mezar taşları
Pheidias 22, 136-138, 148, 150, 157, 160-162, Suriye 49-51,54, 57; 34
303
Syrakusai 52, 188 116-7; vazolar 46, 51, 53, 129-130, 181-
183; 34-5, 119-20, 180
takı 43, 49,190-191, 243-247; 32-3, 56, 183-5 Tykhe 293; 214
Tanagra 241
tapınak mimarisi 72,77-83, 135-136, 146, 150- üçayaklar 46, 51
152, 170-172; 31
Tarentum 183, 208, 245-6 vazo ressamlığı 16, 20, 56,275; adalar; 46-7, 49;
Ta:,.za Famese 252; 257 Caere 110; 100; Doğu Yunan 65, 107; 50,
Tegea 176 97; Etrüsk 290; Geometrik 32-42, 55; 16-22;
Tenea 69 Güney İtalya 211-213, 244; 207-10, 275;
Thasos 47 Hellenistik 248; 252-5; Khalkidike 107; 99;
Thebai 160; 43 Korinthos 55-60, 100, 106; 40-1, 43-4,
Thera 46 96; oryantalizan 54-65; Panathenaia 114;
Thermon 57 Protoattik 61-62; 42, 45, 48; Sparta 107; 98
Theseus l 14, 270; 90 Velia 289
Thrakia 244, 282-283; 249, 286 Venedik 16-17; 5, 6
ticaret 41, 76, ıoo, 276-277 Vergina 22,253; 189, 191-2
Tiran Katilleri 163,291 Vix 22, 129; 119
tiranlar 76, 83
tiyatro 169,180,213,222,270; 158,210 Wedgwood 247
Tralleis 230; 224 Wincke!mann 24
Troia 41, 94, 148; 51, 79, 93,198,288
tunç; aynalar 130,183,187; 175, 181-2;/ibula 34, Zafer bkz. Nike
43; 25, 27-30; figürinler 46, 68, 127-129, Zeuksis 195
181-183, 241-243; 27-30, 58, 176-8, 242-4; Zeus 46, 136-137, 268; 57, 91, 101, 127, 131,290
heykeller 86,127-l29;levhalar 111,126; 53-4,
304