You are on page 1of 385

Tevarihi Al-i Osman

Aşıkpaşazade
Tarihi
Hazırlayan:
Ayşenur Kala

�KAMER
YAYINLARI

KAMER
YAYıNLARı

Aşıkpaşazade Tarihi
©İstanbul, 2013

Genel Yayın Yönetmeni

İlhan Bahar
Editör

Kürşat Kadir Ürün - Erdal Özkan


Mizanpaj

Emir Tali
Kapak Tasarım

Emir Tali
Cilt

Çınar Matbaacılık
İç Baskı

Çınar Mat. Ve Yay. San. Tic. Ltd. Şti.


Yüzyıl Mah. Matbaacılar Cad.
Ata Han No: 34 Kat:5
Bağcılar/ İSTANBUL
Tel: 0212 628 96 00
Sertifika No: 17613
Yayınevi Sertifika No: 27072

ISBN: 978-975-8035-83·0

© Bütün yayın hakları Kamer Yayınları'na aittir. İzinsiz basılamaz,

kopyalanamaz, çoğaltılamaz, kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.

KAMER YAYINLARI

Karaağaç Cad. Altınboynuz Plaza No: 1 1 6 Kat: 7 D: 1 5


Sütlüce/ Beyoğlu/İstanbul
Tel: ( +90) 532 385 38 65
kameryayinlari@gmail.com
ilhanbahar61@mynet.com
twitter.com/KamerYaynlar
facebook/kameryayinlari
Tevarihi Al-i Osman

Aşıkpaşazade
Tarihi


KAMER
YAYINLARI
TAKDİM
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla . . .

Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd, Resulune'de salat-u selam


olsun . . .

Elinizdeki bu çalışma yazarının adına nispetle Aşıkpaşazade


Tarihi olarak bilinen ve Osman Gazi'nin dedesi Süleyman Şah'ın
Anadolu'ya gelmesinden başlayarak il. Bayezid devrine kadar yaşa­
nanları özlü bir şekilde anlatan bir tarih kitabıdır. Eserin yazarı olan
Derviş Ahmed Aşıki (d. 1393? ö. 1485?) uzun ömrüyle 15. yüzyılın
neredeyse tamamını yaşayan bir tarih yazarıdır. O yazdıklarının ço­
ğunu bizzat yaşamış olan bir tarihçidir. Bu nedenle Tarih'inin diğer
tarih kitapları yanında önemli bir yeri vardır.

Aşıkpaşazade Tarihi'nin yazma nushalarının yanı sıra baskıları


da yapılmıştır. Biz çalışmamızda Tevarih-i Al-i Osman'ın Muze-i
Hümayun Hafız-ı Kütübü Muavini Ali Bey tarafından hazırlanan
ve 1 332'de Matba'i Amire'de basılan matbu nushasını esas aldık. Bu
nusha üzerinde çalışmaya başladıktan sonra pek çok hatayla dolu
olduğunu ve cümleler arasında manayı bozacak derece atlamalar
olduğunu tespit ettik. Bu eksiklikleri büyük ölçüde, Nihal Atsız ta­
rafından birkaç nushanın bir araya getirilmesi ve latinize edilmesiyle
6 Aşıkpaşazade Tarihi

hazırlanan Tevarih-i Al-i Osman nushasından istifade ederek gider­


meye çalıştık. Bu eserden yaptığımız alıntıları metinde parantez için -
de gösterdik ve alıntı yaptığımız bu kaynağı çalışma boyunca "Atsız
nushası" olarak tanımlayarak dipnotta belirttik.

Hata ve eksikliklerden dolayı esas aldığımız metnin anlaşılması-


nın güç olduğu yerlerde doğru ve anlaşılır olan bir başka nushanın
metnini tercih ettik ve esas aldığımız metni dipnotta vererek ikisini
karşılaştırdık. Bununla okuyucunun aradaki farkı görerek hatanın
boyutunu doğru bir şekilde tespit edebilmesini sağlamayı hedefledik.

Zaman zaman Neşri Tarihi'nin Türk Tarih Kurumu Basımevi'nin


1 995 yılında yayınladığı neşrinden istifade ettik.

Süleymaniye Kütüphanesi Yazma Bağışlar 4954 numarada ka­


yıtlı nushadan geç haberdar olduğumuzdan ancak eserimizin son
yarısında istifade edebildik. İstanbul Arkeoloji Müzesi Kütüphanesi
1 504 numarada kayıtlı olan yazma nushaya ise teşebbüs etmemize
rağmen, sayım nedeniyle kütüphanenin çalışmaya kapatılmış olma­
sından dolayı ulaşmamız mümkün olmadı. Eserin diğer baskılarını
hazırlarken inşallah söz konusu yazmalardan da tamamıyla istifade
etmemiz mümkün olur.

Çalışmamızda yer isimlerini öncelikle esas aldığımız nushada -


ki okunuşa bağlı kalarak yazdık. Sonrasında ise diğer nushalardaki
farklı okunuşları kaydettik. Yer isimlerinin karşısına parantez içinde
bugün kullanılan adlarını yazdık.

Bölüm başlarını numaralandırdık.

Eserde geçen Osmanlı padişahlarının her birinin devrini belir­


ten bölüm başlıkları koyduk.

Eserdeki şiirleri olduğu gibi latinize ettik. Çevirisini yapmadık.


Esas aldığımız metnin nesir kısmında olduğu gibi nazın kısmında da
pek çok hatanın olduğunu tesbit ettik. Atsız nushasından faydalana­
rak bu hataları düzelttik.
Aşıkpaşazade Tarihi 7

Yer yer Ali Bey tarafından verilen dipnotları aktardık. Özellikle


alimleri ve sufileri tanıtan dipnotların tamamını naklettik.

Bu eseri hazırlarken elimizden gelen gayreti sarfettik. Ancak in-


san olmamız hasebiyle hatlarımızın olması muhtemeldir.

Eksikliklerimiz hususunda müsamahanıza sığınıyoruz.

Son olarak, bu çalışmanın hazırlanmasında pek çok katkısı bulu­


nan Kıymeti Hocam İsmail Mutlu beyefendiye ve manevi desteğini
her zaman yanında hissettiğim Anneciğime şükranlarımı arzediyo­
rum.

Muvaffakiyet Allah Azze ve Celle'dendir.


Ayşenur Kala
25 Ekim 2013120 Zilhicce 1434
Avcılar/İstanbul
9

AŞIK PAŞAZADE VE TEVARİH-İ ALİ OSMAN

Hayatı:

Suhreverdiyye tarikatının Zeyniyye kolunun önde gelen halifele­


rinden Abdullatif Kutsi'nin halifesi olan Aşık Paşazade'nin, 1 Asıl ismi
Ahmed'dir. "Derviş Ahmet Aşıki" ve "Şeyh Ahmed" isimleriyle de
tanınır. 1 2.000 beyitlik Garibname isimli ünlü mesnevinin yazarı ve
Vefaiyye tarikatı mensubu olan Aşık Paşa (ö. M. 1332) büyük dedesi­
dir. Ona nispetle Aşık Paşazade ismiyle meşhur olmuştur. Babasının
adı Yahyadır. Yahya, Aşık Paşa'nın oğlu, Şeyh Süleyman'ın oğludur.
Kendisi eserinin ilk satırlarında soyunu şöyle tanıtmaktadır:

"Ben ki fakir derviş Ahmet Aşıki'yim. Şeyh Süleyman'nın oğlu


olan Şeyh Yahya'nın oğluyum. Şeyh Süleyman da hali yüce sultan
Aşık Paşanın oğludur. O da ufukların irşad edicisi Muhlis Paşa'nın
oğludur. Muhlis Paşa ise, ariflerin tacı Seyyid Ebu'l-Vefa'nın halifesi
olan, zamanın kutbu Baba İlyas'ın oğludur:'

Burada verilen soy silsilesinden de anlaşıldığı gibi Derviş Ahmed


Aşıki'nin nesebi Vefaiyye tarikatının önde gelen simalarına dayan­
maktadır. 2

ı Ayvansarayi Hüseyin Efendi ve diğerleri, Hadikatu'l-cevami. Yayına hazırlayan, Ahmet Nezih


Galitekin. İşaret Yayınları, İstanbul-2001. S. 209; İsmail Mutlu, Tarikatlar-2. Mutlu Yayıncılık,
İstanbul-2003. S. ı03.
2 Ayvansarayi, Hadikatu'l-cevami adlı eserinde Derviş Ahmed Aşıki'nin büyük dedesi
Aşık Paşa'yı Hac-ı Bektaş halifesi olarak zikreder. (Ayvansarayi, Age. s. 210.) Hacı Bektaş
veli'nin, Vefaiyye tarikatının önde gelen simalarından Baba İlyas'ın halifesi olması nedeniyle
Bektaşilik'in, Vefaiyye tarikatıyla yakın bir ilgisi olduğu bilinmektedir.
10 Aşıkpaşazi\de Tarihi

Derviş Ahmed Aşıki Amasya'ya bağlı Mecitözü ilçesinin Elvan


Çelebi köyündeki Elvan Çelebi tekkesinde dünyaya gelmiştir. Doğum
tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Osmanlı tarih yazarları hakkın -
da bir eserin sahibi olan Franz Babinger'e göre 1400, diğer araştırma­
cılara göre ise 1 393 veya 1 397 yılında doğduğu tahmin edilmektedir.

Derviş Ahmed Aşıki Çelebi Mehmet, II. Murat, Fatih Sultan


Mehmet ve bazı araştırmacılara göre II. Bayezid devrinin bir kıs­
mını yaşamış bir tarihçidir. Bu padişahlar kendisine gereken değeri
vermişler, ihsanlarda bulunmuşlardır. Diğer taraftan kendi ifadesine
göre yedi ceddi, Osmanlı soyu ile birlikte yaşamıştır. Eserinde yer
alan şu iki ayrı beyitte bunu açıkça ifade eder:

':S..şıki yaz menakıb-ı al-i osman

Yedi ceddin bu al ile bilen geçti

Nesl ü nesebim bu ilde doğdı

Hem doğanımız bu ili gördi"

Diğer bir beyitte ise,

"Nesl ü nesebi Al-i Osman

Aşıki deyüben iderler ihsan"

diyerek, padişahların kendisine olan ihsanlarını dile getirir.

Derviş Ahmed Aşıki 1 4 1 3 yılında Musa Çelebi ile mücadele eden


Çelebi Mehmed'in maiyetinde Geyve'ye gelmiştir. Burada hastalan­
mış, Orhan Gazi'nin İmamının oğlu Yahşi Fakih'in evinde kalmıştır.
Bu sırada on altı veya yirmi yaşlarındadır. Eserinde bunu şöyle an­
latır:
Aşıkpaşazade Tarihi 11

"Ben fakir köyde kaldım. Orhan Bey'in imamının oğlu Yahşi


Fakih'in evinde, Geyveöe hastalandım. Ta Yıldırım Han'a gelinceye
kadar Osmanoğullarının menkıbelerini imam oğlundan naklede-
nm.
. "

Derviş Ahmed Aşıki II. Murat ve Düzme Mustafa arasındaki


olayların içinde yer almış (825/1422) Elvan Çelebi Tekke'sinden çı­
karak orduya katılmış ve bu yaşadıklarını daha sonra tarihinde şöyle
kaleme almıştır:

"Düzme Mustafa'nın Üzerlerine geldiğini duyunca paşaların sa­


yısı beşe çıktı. İbrahim Paşa, Hacı ivaz Paşa ve Timurtaşoğullarının
üçü; Umur, Oruç ve Ali, paşa oldu. Bunlar Mihaloğlu'nu Tokat hap­
sinden çıkarıp, Sultan il. Murad'a getirmeye karar verdiler. Bu kararı
uyguladılar. Mihaloğlu'nu hapisten çıkardıktan sonra bizim Elvan
Çelebi tekkesine uğradılar ben fakiri aldılar, beraber gittik.

Sultan il. Murad Ulubat köprüsünü tutmuştu. Mustafa da geldi,


köprünün diğer başını tuttu. Sultan il. Murad'ın vezirlerinden her
biri bir görev üstlendiler. Mustafa o taraftan geçemesin diye, Hacı
!vaz'ı gölbaşına koydular. Düzme Mustafa'yla Sultan il. Murad'ın as­
kerleri birbirini gözlerken Mihaloğlu'nu Tokat hapsinden getirdiler.
Mihaloğlu vakit geçirmeden su kenarına gelip, 'Türk Turhan haindir'
diye haykırdı. İlk sözü bu oldu. Sonra Evrenos oğullarına seslendi.
Ardından bütün Rum İli'nin ayanlarına seslendi. Hepsi su kenarına
geldiler. Bazıları selam bile verdi. Aralarında söyleşip 'Mihaloğlu diri
imiş' dediler:'

Aşık Paşazade 840/1436 yılında hacca gitmiş, dönüşte Üsküp'de


kalmış, orada akınlara katılmıştır. Üsküp'teyken bir savaşa katılıp
birkaç kişiyi öldürdüğünü, beş kişiyi esir aldığını, bu esirleri dokuz
yüz akçeye sattığını anlatır:

"İshak Bey Mekke'den döndüğünde Semendire henüz alınma­


mıştı. O zaman ben fakir de İshak Bey'le beraber Mekke'den gel­
miştim. Onun yanındaydım. Hünkar'dan İshak Bey'e kul gelip,
12 Aşıkpaşazade Tarihi

'Nikedobru'nun üzerine var. Onu kuşat' dediler. Germiyan Sancağını


da yanına yoldaş yaptılar. O zamanlar Germiyan Sancağının beyi
Timurtaşoğlu Osman Çelebi'ydi. Sonra Yama Gazasında şehit oldu.
Ben Fakir de O zaman Kabe'den İshak Bey'le Üsküp'e gelmiştim.
Zaman zaman bu maceralarda bulunurdum. Bir defasında İshak
Bey'in oğlu Paşa Bey ve Kılıç Doğan'la eşkıyalığa bile gitmiştim.

Bir gün asker içinde bir kavga oldu. İshak Bey ata bindi, bütün
gaziler de bindiler. Ansızın karşıdan bir iki kafirin çıktığını gördük.
Arkalarından birçok kafir daha çıktı; yayası önde atlısı arkada, kap­
kara bir duman gibi gelirler. Gaziler de tekbir getirip karşı yürüdü­
ler. Yayanın üzerine at sürdüler. Yaya da ok attı. Oka aldırış etmeden
hücum edip Üzerlerine yürüdüler. Atlısı kaçtı, yayasını da at ayağı
altında kırdılar. Öyle kırgın oldu ki gazilerin atı kafir ölüsü arasında
yürüyemez oldu. İshak Bey, "Hey gaziler iyi kırdınız, artık esir edin!"
diye seslendi. Vallahi ben fakir, kırdığımdan gayrı beşini bağlayıp
Üsküpe getirdim. Üsküp'te dokuz yüz akçeye sattım:'

Aşık Paşazade 842/1438 yılında 11. Murad'la birlikte Belgrad se­


ferine çıkmıştır. Bu seferde padişahın kendisine iki esir, at ve para
ihsanda bulunduğunu bildirir:

"Sultan Murad Üngürus (Mcaristan) ülkesini görünce Belgrad'ın


Üngürus'un kapısı olduğunu anladı. Bu kapıyı açmak istedi. Asker
toplayıp, Belgrad'ın üzerine yürüdü. Hisara savaşır gibi oldular.
(Sava) nehrini geçip İline'ye akın ettiler. Gaziler çok ganimet elde
etti. Öyle ki bir çizmeye bir cariye alınabiliyordu. Ben fakir de yüz
akçeye bir oğlan aldım. 'İslam ortaya çıktığından beri böyle gaza ol­
madı' derlerdi, bu doğrudur.

Ben fakir de o seferde bulunmuştum. Bir gün hünkara vardım.


Bana esir verdi. Ben, 'Devletlü Sultanım! Bu esiri götürmeye at gere­
kir. Bunun için de akçe gerekir' dedim. Beş bin akçe ve iki at verdi.
Dokuz baş esir ve dört atla Edirne'ye geldim. Esirlerin bir kısmını
üçer yüz bir kısmını da ikişer yüz akçeye sattım.
Aşıkpaşazade Tarihi 13

Bu gaza H. 842 (M. 143 8-39) tarihinde Sultan Murad Han Gazi
eliyle gerçekleşti:'

Abdurrahman Cami'nin Nefahatu'l-üns adlı eserinde Şeyh


Abdullatif Kudsi hakkında verdiği bilgilere dayanarak, Derviş
Ahmed Aşıki'nin 851 -855 tarihleri arasında Konya'daki Sadreddin
Konevi zaviyesinde bulunduğu söylenebilir. Cami, eserinde
Abdullatif Kudsi'nin 851 tarihinde Konya'ya geldiğini ve 855'de bu­
radan ayrılarak Bursa'ya gittiğini, 856 yılında da orada vefat ettiğini
yazar. 3 Burada bahsedilen Abdullatif Kudsi Derviş Ahmed Aşıki'nin
şeyhidir. Derviş Ahmed, Tarihinde Erdebil sufılerinin Rumili'ne sü­
rülmelerini anlattığı bapta Abdullatif Kudsi'nin o günlerde Konevi
zaviyesinin şeyhi olduğundan ve Şeyh Cüneyd'le aralarında geçen
bir tartışmadan bahseder. Bu esnada kendisinin de orada bulundu­
ğunu ve şeyhi Abdullatif Kudsi'nin koluna girerek alıp odasına gö­
türdüğünü söyler:

"Şeyh Cüneyd Osmanlı ülkesinden gitti. Konya Karamana ge­


lip Şeyh Sadreddin Konyevi zaviyesine kondu. O zamanlar Şeyh
Abdullatif oranın şeyhi idi. ( . . . )

Şeyh Cüneyd uzun zaman orada durdu ancak Şeyh Abdullatif'le


buluşamadı. Zira o namazı, pencere içinden imama uyarak kılıyor­
du.

Bir gün ikindi namazından sonra buluştular, sohbet ettiler. Şeyh


Sadreddin dergahında olan, Şeyh Muhyiddin Arabi'nin ve Şeyh
Sadreddinin kitaplarını, bölümlere ayırıp otuz günde katiplere yaz­
dırdılar. Bu otuz gün boyunca Şeyh Abdullatif'le Şeyh Cüneyd görüş­
mediler. Otuz gün sonra parçaları bir araya toplayıp mihrap önün­
de tekrar buluştular. Şeyh Cüneyd, Şeyh Abdullatif'e "Ataya ashab
mı evladır, yoksa evlat mı?" diye sordu. Şeyh Abdullatif, "Sorduğun
makamda ashab evladır. Çünkü Ashab, kelam-ı kadimde/Kur'anda
Muhacirler ve Ensar diye anılmıştır. Yine dört mezhep Ashaptan alın -

3 Abdurrahman Cami, Nefahatü'l- Üns. Tercüme ve şerheden Lami Çelebi. S. 550, 552. Fatih
kitabevi-İstanbul (Tarihsiz).
14 Aşıkpaşazade Tarihi

mıştır, evlattan alınmamıştır" dedi. Şeyh Cüneyd, Şeyh Abdullatif'e


"Ashap hakkında bu ayetler indiğinde sen orda mıydın?" dedi. Şeyh
Abdullatif, "Sen bu inançla kafir oldun, bu inanç da sana uyanlar da
kafir olur" dedi. Bunun üzerine Hoca Hayreddin, Cüneyd'in koluna
girdi, alıp odasına götürdü. Ben fakir de Şeyh Abdullatif'in koluna
girdim, alıp odasına götürdüm:'

Abdullatif Kudsi'nin 8 5 1 -855 yılları arasında Konevi zaviyesinde


olduğu bilindiğine göre Derviş Ahmed Aşıki'nin de bu yıllar arasın­
da orada olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Aşık Paşazade 852/1 448'de yapılan il. Kosova Savaşı'na katılmış


ve burada bir kafir öldürmüş, padişah da kendisine bir at vermiştir:

"Padişah Kurşunlu Kilise'ye varınca kafirin Kosova'ya çıktığını


öğrendi. Cuma günü, gün doğarken kafirle buluştular. Hünkar, kafir
askerini görünce atından indi, iki rekat namaz kıldı. Yüzünü toprağa
sürüp niyaz etti: 'Ya Mevla! Ümmeti Muhammed'i sen koru. Benim
günahım çok, bunları kafir elinde aciz bırakma' dedi. O gün iyi sa -
vaşlar oldu. Cumartesi günü yine büyük bir savaş oldu. Nice beyler
şehit oldu. Kafirin nice hanlarını kırdılar, nicesini de yakaladılar.
Yanko kaçtı. Lök Ban'ının oğluyla Söğület bam öldü. Leh bam esir
düşmüş, kendini belli etmemiş, sonra satıla satıla kurtulmuş. Geri
kalanlardan kimi kırıldı, kimini esir ettiler. Ben fakir de bir kafir te­
peledim. Hünkar da bana ve Derviş Akbıyık'a bir at verdi:'

Derviş Ahmed Aşıki 861/ 1457 yılında Fatih'in oğulları Şehzade


Mustafa ile Şehzade il. Bayezid'ın Edirne'de yapılan sünnet düğün­
lerine katılmış, herkes gibi o da padişahın ihsanına nail olmuştur.
Eserinde bu düğünü ayrıntılarıyla anlatır:

"Haber verildi, her tarafın halkı bölük bölük geldiler. Evvela


alimler davet edildi. Padişah ihtişamla geçip devlet tahtına oturdu.
Padişahın sağ tarafında faziletli Mevlana Fahreddin, sol tarafında
faziletli Mevlana Tı'.'ısi, karşısına faziletli Mevlana Şükrüllah, onun
yanına da faziletli Hızır Bey Çelebi oturmuştu. Emredildi hafızlar
Aşıkpaşazade Tarihi ıs

Rabbe mahsus Ezeli Kelam olan Kur'an-ı Kerimden ayetler okudu­


lar. Alimler bu okunan ayetlerin tefsirini yaptılar. İlim sohbeti ta-
marn oldu. İzin verildi hoş-hanlar medhiyye ve gazeller okudular.
Padişaha layık sohbetler edildi. Sofralar kuruldu, nimetler yenildi.
Yine hoş-hanlar okudular. Daha sonra Kur'an okundu. Her ilim
ehlinin önüne siniyle şekerleme koydular. Alimlerin hizmetkarları
futa doldurdular. Ben fakir de bir futa doldurup hizmetkarıma ver­
dim. Ondan sonra padişah bu değerli kişilere ihsanlarda bulundu.
Niceleri fakir gelip, zengin gitti:'

Aşık Paşazade aynı yıl (861/1457) II. Mehmed'in Ballubadra se­


feri dolayısıyla ihsan umarak Üsküpe gitmiştir:

"Fakir de padişahın ihsanını umarak Üsküp'e gitmiştim. Mevlana


Gürani de Arabistan'dan gelmişti. Bursa kadılığını padişah ona o za­
man verdi:'

Esas aldığımız İstanbul nüshası Ali Bey neşrinde umduğu ihsana


nail olup olmadığıyla ilgili herhangi bir bilgiye yer verilmemiştir.

Derviş Ahmed Aşıki'nin eserinde Ballubadra seferinden {861


/1457) sonra vefatına kadar geçen yaşamına dair, Tarihi'ni kaleme
almasıyla ilgili verdiği bilgilerin dışında herhangi bir anlatıma yer
verilmemiştir. Bundan sonraki yaşamıyla ilgili bilgileri diğer kay­
naklardan faydalanarak yazdık.

Derviş Ahmed Aşıki, İstanbul'da Fatih Külliyesi ile Haliç arasın-


daki Haydar mahallesinde Aşık Paşa adında bir mescit yaptırmış ve
orada irşad faaliyetlerinde bulunmuştur. 4

Bu da Derviş Ahmed'in fetihten (857/1453) sonra İstanbul'a


yerleştiğini ve burada irşat faaliyetlerine devam ettiğini gösterir.
Kendisinden sonra irşad vazifesini halifesi ve damadı olan Seyyid
Velayet (ö. 929/1522) devam ettirmiştir. 5

4Ayvansarfıyi Hüseyin Efendi, Age. S. 209.


sTaşköprüzade Hüsameddin Ahmed, Eş-Şekaıku'n-Numaniyye fi ulemai'd-devleti'l Osmaniyye,
neşreden Suphi Furat. İstanbul-1985; İsmail Mutlu Tarikatlar-2 s. 103. İstanbul-2003.
16 Aşıkpaşazade Tarihi

Vefatına kadar İstanbul'da yaşayan Derviş Ahmed Aşıki Tarihini


de burada kaleme almıştır. Eserinin yazılış sebebini bildirdiği ilk bö­
lümde bunu şöyle ifade eder:

Kostantiniy ye'de, her şeyden el etek çekmiş bir halde, rızaya


teslim olarak sabır hırkasını giyip, hiçlik köşesinde oturmuştum.
Ansızın bir topluluk Al-i Osman'ın tarihinden ve menkıbelerinden
bahsettiler. Ben fakire de sordular. (Orhan Gazi'nin imamı İshak
Fakih'in oğlu Yahşi Fakih'in yanında Sultan Bayezid dönemine kadar
gerçekleşen olayları yazılmış buldum. Fakir dahi ) 6 bilip işittikle­
rimden bazı hallerinden ve sözlerinden/menkıbelerinden özetle­
yerek kalem diline verdim (yazdım) . Kalem dahi, o engin sahranın
safhalarını beyaz kalbe 7 söyledi. Ben fakir de can kulağıyla işittim.
Gönlüm hayrette kaldı. Söyledim:

Bu girişten sonra yer verdiği nazmın bir beytinde de,

"Ömrüm ki bu dem erişti hadde

Heştade şeş bu yıl şode"

diyerek, bu eseri yazmaya başladığında ömrünün sonuna yaklaş­


tığının ve yaşının 86 olduğunu ifade eder.

Aşık Paşazade'nin doğum tarihi gibi vefat tarihi de kesin olarak


bilinmemektedir. Bunun sebebi eserinin çeşitli nüshalarında yer alan
farklılıklardan kaynaklanmaktadır:

Bazı araştırmacılar eserdeki;

"Bu fetih 883 (M. 1478-79) yılında gerçekleşti. Sultan Mehmed'in


(il) bütün gazaları İskenderiyye (İşkodra) ile tamam oldu. Bundan
sonra oturdu:' cümlelerinden yola çıkarak Aşık Paşazade'nin il.
Mehmed (fatih) döneminde vefat ettiği görüşünü ileri sürmüşlerdir.
Bu görüş sahipleri, eğer Aşık Paşazade bundan sonra yaşamış olsay-

6 Parantez içindeki bölüm Nihal Atsız Çiftçioğlu nüshasından alınmıştır. (Nihal Atsız, Tevarihi

Al-i Osman. Türkiye Yayınevi- İstanbul/1949. s. 91)


7 Esas aldığımız nüshada "kalbe" yerine "kabre" şeklinde hatalı kaydedilmiş. Doğrusunun
"kalbe" biçiminde olması gerektiği kanaatini taşıyoruz.
Aşıkpaşazade Tarihi 17

dı "Sultan Mehmed'in (il) bütün gazaları İskenderiyye (İşkodra) ile


tamam oldu" cümlesini kullanmaz, vefatına kadar gerçekleşen diğer
olaylardan da bahsederdi, böyle bir cümle kullanması eserinin burada
bittiğini gösterir, demektedirler. Ayrıca eserin çeşitli nüshalarında, il.
Mehmed'in İskenderiyye/İşkodra seferinden sonra anlatılan bölüm­
lerin farklı olmasını da görüşlerinin diğer bir kanıtı olarak gösterirler.

Bu görüş sahiplerinden Raif Yelkenci ve Nihal Atsız ise,

"Bu ömür seksen altı olduğunda

Bayezid Han Boğdan'a ağdığındi'

beytinde zikredilen padişahın aslında il. Mehmed olduğunu,


müstensihlerin hatası sonucu "Mehmed Han'' yerine "Bayezid Han''
şeklinde yazıldığını ifade ederler.

Aşık Paşazade'nin 886 8 ( 148 1 ) yılında öldüğüne dair Hadikatü'l­


Cevami'de yer alan bir kaydı 9 nakleden Atsız, bunu da görüşüne bir
başka delil olarak sayar.

Bu görüş sahiplerine göre Aşık Paşazade 886/ 1481 yılında il.


Mehmed döneminin son günlerinde vefat etmiştir.

Diğer bazı araştırmacılar ise,

"Bu ömür seksen altı olduğunda

Bayezid Han Boğdan'a ağdığındi'

s Hadikatü'l-Cevami adlı eserde Aşık Paşazade/Şeyh Ahmed'in ölüm tarihi 846 olarak
verilmekte ve bundan kırk iki gün sonra Fatih Sultan Mehmed'in vefat ettiği yazmaktadır.
Fakat buraya düşülen dipnotta eserin yazma nüshalarından Hattat Rakım ve Süleyman Besim
nüshalarında, bu tarihin 886 olarak verildiği bildirilmekte ve bu farklılığın ebced hesabıyla
düşürülen tarihle ilgili olduğu ifade edilmektedir. Ardından, İstanbul bu tarihte henüz
fethedilmemiş olduğundan 846 tarihinin doğru olmasının mümkün olmadığı, doğru olanın
886 olduğu nazara verilmektedir. (Ayvansarayi, Hadikatü'l-Cevami. S. 2 10'daki dipnot.}
9AyvansarayiHüseyin Efendi, Age. 209, 210.
18 Aşıkpaşazade Tarihi

beytinde geçen "Bayezid Han'' ifadesini olduğu gibi kabul etmiş­


ler ve Aşık Paşazade'nin Bayezid'in Boğdan seferinden (889/ 1 484)
sonra vefat ettiğini ileri sürmüşlerdir. Osmanlı tarih yazarlarıyla ilgi­
li bir eseri bulunan Franz Babinger de aynı görüştedir. Babinger, " Bu
tarihten hemen sonra vefat etmiş olmalı" demektedir. 10

Bu görüş sahipleri, Süleymaniye Yazma Bağışlar 4954 numarada


yer alan nüshada geçen,

"Bu menakıbın tamamının tarihi hicretin 890'ında Recep ayının


26. gününde yikşenbih (M. 08.08 1485 pazartesi) günü tamam oldu:'

cümlesini de görüşlerine bir delil olarak sunarlar. Onlara göre bu


cümle, eserin bitiş tarihini vermektedir. Buna göre Aşık Paşazade'nin
890/ 1 485 yılından sonra vefat etmiş olması gerekir.

İstanbul nüshası Ali Bey neşrinin son sayfasındaki, "Bu kitabın


tamamı hicretin 908'inde (Miladi 1 502) vaki oldu/ tamamlandı. Aşıki
yazdı:' cümlesini esas alan araştırmacılar ise, Aşık Paşazade'nin 908/
1 502 yılından sonra vefat ettiği fikrindedirler. Osmanlı Müellifleri
isimli yazarın sahibi Bursalı Mehmet Tahir Efendi de eserinde Aşık
Paşazade'nin ölüm tarihini 908/ 1 502 olarak verir. 11

Sonuç olarak Aşık Paşazade'nin vefatı için 886/ 148 1 , 889/ 1 484,
890/1 485, 908/ 1 502 gibi birbirinden farklı tarihler verilmiştir. Ne
zaman vefat ettiği hakkında kesin bir tarih vermek mümkün gözük­
memektedir.

Derviş Ahmed Aşıki'nin kabri, İstanbul Haydar Mahallesinde


Dedesi Aşık Paşa için yaptırdığı Aşık Paşa Camii'nin yanındaki tür­
bededir. (Allah Kabrini nurlandırsın.)

ıo Franz Babinger, Osmanlı Tarih Yazarları ve Eserleri. Çev. Prof. Dr. Coşkun Üçok, Kültür

Bakanlığı Yayınları-1992.
11 Bursalı Mehmet Tahir Efendi, Osmanlı Müelliferi, cilt:3/s. 10. İstanbul-1 975.
Aşıkpaşazade Tarihi 19

Aşık Paşa Camii


XV. yüzyılda inşa edilen Aşık Paşa külliyesi Cami, tekke, çeşme
ve türbelerden oluşmaktaydı. İstanbul Fatih'te 12 bulunan Aşıkpaşa
camisi, Zeyniyye tarikatı halifelerinden olan Derviş Ahmed Aşıki/
Aşıkpaşazade tarafından dedesi Aşık Paşaya ithafen yaptırılmıştır.
Caminin sol tarafında kalan arka kısmında Aşıkpaşazade'nin türbesi
vardır. Caminin karşısında ise Aşıkpaşazade'nin halifesi ve damadı
olan Seyyid Velayet Hazretlerinin türbesi bulunmaktadır. Kapısına
bir kilit vurularak terk edilmiş ve unutulmaya yüz tutmuş türbenin
harabe görüntüsü içler acısıdır. Ziyaret etmek için gittiğimizde kar­
şılaştığımız bu manzara bizi son derece üzdü. Seyyid Velayet Haz­
retlerinin türbesinin yanında geniş hazireler mevcuttur. Bu hazire­
lerden birinde, eserinde, Aşık Paşazadenin hayatına da yer veren
Eş-Şekaıku'n-Numaniyye fi ulemai'd-devleti'l Osmaniyye adlı meş­
hur eserin müellifi, Taşköprüzade Isameddin Ebu'l- Hayr Ahmed'in
mezarı bulunmaktadır. 13

Caminin dış duvarında bir çeşme vardır. Bu çeşme de


Aşıkpaşazade tarafından yaptırılmıştır. Çeşmenin üzerinde bugün
halen mevcut olan, bizim de görüp incelediğimiz Arapça yazılmış
mısralar da ona aittir. Bu mısralar (Ebcet hesabıyla) çeşmenin yapı­
lış tarihini göstermektedir. 14 Günümüzde suyu akmayan bu çeşme
İstanbul'un en eski tarihi çeşmelerinden biri olması sebebiyle ayrı bir
öneme sahiptir. Tekke ise maalesef bugün mevcut değildir.

Aşık Paşa Cami 1782'de geçirdiği yangından sonra Darü's-saade


Ağası, Hüseyin Ağa tarafından yeniden elden geçirilmiştir. Bu se­
beple Aşık Paşa Camisi Hüseyin ağanın adıyla da anılmaktadır. Hü­
seyin Ağanın mezarı bugün camiinin giriş kısmında sol taraftadır.
Etrafı mermer çevrili mezarının başında yine mermerden yapılmış
eski bir mezar taşı vardır. Mezar son derece bakımsızdır.

12Haydar mah. Cibali cad. Esrar Dede sok.


13Ayvansarayi, Age. S. 2 ı ı.
14Ayvansarayi, Age. S. 2 1 1.
20 Aşıkpaşazade Tarihi

Eseri: Tevarih-i Al-i Osman


Tevarih-i Al-i Osman ya da Aşık Paşazade Tarihi, ilk Osmanlı
tarihlerindendir. Eserde ilk önce Osmanlı'nın şeceresi verilir. Sonra
da Anadolu'ya gelmeden önceki maceraları, Anadolu hayatları,
Anadolu'daki beylikler ve bunların birbirleriyle mücadeleleri ele alı­
nır. Osman Gazi'den il. Bayezid devrine kadar geçen olaylar krono­
lojik sırasıyla ele alan eser il. Bayezid devri ile son bulur.
Aşık Paşazade, Çelebi Mehmet, il. Murat, Fatih Sultan Mehmet
ve bazı araştırmacılara göre il. Bayezıd devrini bizzat yaşamış biridir.
Yaşadığı dönemi, kendi şahitliğine dayanarak anlatan Aşık Paşazade
kendinden önceki dönemi de okuyarak ve dinleyerek yazmıştır.
Yıldırım Bayezid'e kadar olan kısmı, evinde misafir olduğu
Orhan Gazi'nin İmamının oğlu Yahşi Fakih'ten nakletmiştir. Yüz ya­
şını aşkın bir ihtiyarken karşılaştığı Şeyh Edebalı'nin oğlu Mahmut
Paşadan da bazı olayları dinlediğini ifade eder. Yine 1390 yılında
Yıldırım Bayezıd'ın İstanbul kuşatmasını, 139l'de Macarlarla yaptığı
savaşı Karatimurtaşoğlu Umur Bey'den; Yıldırım Bayezıd devrindeki
bazı olayları Hükümdarın yakınlarından Koca Nayib'den dinlemiş­
tir. Hayatını yazarken yer verdiğimiz gibi, birçok olayın içerisinde de
bizzat bulunmuş ve kendi müşahedelerini yazmıştır.
Eserin dili, yazıldığı dönem göz önünde bulundurulduğunda
sadedir. Aşık Paşazade, Tarih'inde yer yer Nazın ifadesi altında be­
yitlere yer verir. Onun bu eserinde 800'ün üzerinde beyit yer alır. Bu
beyitler, olayın bir bakıma özeti mahiyetindedir.
Eserinde yer yer de sualler sorarak bu sualleri cevaplandırır.
Bazen diyaloglara yer verir. Gerek suallerin, gerekse bu diyalog­
ların onun eserine bir canlılık kattığı söylenebilir. Devrinin örf ve
adetlerine yer vermesi, ayrıca her devirde yaygın olan rüşvetin alın -
<lığını ifade etmesi de eserde dikkat çeken hususlardandır.
Eserin göze çarpan bir farklılığı da her olaydan sonra o olayın
tarihinin zikredilmesidir.
Aşıkpaşazade Tarihi 21

Tevarih-i Al-i Osman nüshaları


Nihal Atsız'ın, Friedrich Giese'den naklettiğine göre Tevarih-i
Al-i Osman'ın onbir tam; üç eksik nushası vardır. Tam nushalar şun­
lardır:

Upsala nushası: Tronberg kataloğunda 279 numara ile gösteril­


miştir. Kitabın adı yoktur. Gayet güzel yazılmış bir nüshadır. Fakat
imla yanlışları ve ihmaller oldukça fazladır. Yanlış ciltlenmiştir ve
kitapta dört yerde büyük atlamalar vardır. Giese bu nüshayı kendi
basımına temel yapmıştır.

Mordtmann nushası: "Menakıb ve Tevarih-i Al-i Osman" adında


bir kopyadır. 1859'da Hemi Cayol'un elinde bulunan bir yazmadan
istinsah olunmuş, fakat sonra Cayol orijinali kaybolmuştur. Pek iyi
bir nüsha olmakla beraber bunda da ihmaller ve imla yanlışları gö­
rülmektedir.

Berlin nushası: Prusya Devlet Kütüphanesinin şark yazmaları


kısmında 2448 numarada "Menakıb ve Tevarih-i Al-i Osman" adıyla
kayıtlıdır. Sonunda birçok sayfalar eksiktir. Giese'ye göre en iyi yaz­
İna budur. Fakat Giese kendi yazımına başladıktan sonra bunu göre­
bilmiş ve basıma temel yapamamıştır.

Berlin nushası önce İstanbul'da kitapçıların elinde bulunuyordu.


Maalesef Almanlara satıldı. Bu nushayı gören Raif Yelkenci bu hare­
keli ve güzel nushanın aşağı yukarı 950 ( = 1 543) yıllarında istinsah
edilmiş olduğunu söylüyor.

Dresden nushası: Adı "Tevarih ve Menakıb-ı Al-i Osman''dır.


Dresden Kral Kütüphanesi şark yazmaları kataloğunda 60 numarada
kayıtlıdır. İyi bir yazmadır. Fakat bunda da mühim atlamalar vardır.
Bir de Türkçe kelimeler yerine Arapça-Acemce kelimeler oturtul­
muştur ki bu gayretkeşlik başka yazmalarda yoktur.
22 Aşıkpaşazade Tarihi

Nikolsburg nushası: Nikolsburg ( Mahren) Şatosunda Prens


Ditrichstein'ın kütüphanesindeki nushadır. İhmaller acelecilikler ve
imla yanlışlarıyla doludur. Fakat tam bir nushadır. 897 (=1492) tari­
hine kadar gelmektedir.

Vatikan nushası: Adı "Kitab-ı Menakıb Tevarih-i Al-i Osman''dır.


Güzel yazısına rağmen pek kötü bir yazmadır. Sayfa rakamları yan­
lıştır. İçinde eksiklikler de vardır. Buna rağmen istinsah tarihi belli
olan tek nüsha budur. İstanbul'da Katip Mustafa tarafından 997 rebi­
ulevvelinin ortasında ( 1 589 Şubat'ının başında) istinsah edilmiştir.

İstanbul nushası: Müze-i Hümayun'da bulunan bu nusha İstanbul


basımına temel olmuştur. 908 ( 1 502) yılına kadar gelmektedir.
=

Eksikler ve yanlışlarla dolu olup bazen de karışık bir nushadır. Fakat


bazı noktalarda diğer nushaları tamamlamaktadır.

Paris nushası: 1 18 numaradadır. İfade farkları bakımından öteki


nushalardan epey ayrıdır. Bundan dolayı Giese nusha farklarını gös­
terememiştir. Aradaki farkların çokluğu ve başka sebepler yüzünden
Wittek bu nushayı Aşıkpaşaoğlu'nun kaynağı saymıştır.

Mısır nushası: Ezher Camisinde (Rivaq ül-Etrak, Nu. 3732)


bulunan bu nusha hicri 900 yılının Safer ayına ait ( 1449 Kasım)
=

bir vak'a ile bitmektedir. Giese bu nushadan faydalanamamıştır. Bu


nushayı ilim dünyasına tanıtan Joseph Schacht onu "Büyük kalın bir
yazma; güzel büyük yazı; tamamen harekeli" olarak vasıflandırmak­
tadır. (Kahire ve İstanbul Kütüphanelerindeki Eserlere Dair, Nu. 88,
Prusya İlim Akademisi Felsefe-Tarih Şubesi Tebliğleri Bedin, 1 928).

Kilisli Rıfat tarafından bahsedilen nusha: Kilisli Rıfat, "Türk


Yurdu" dergisinin 1 927'de çıkan 28. sayısında (cilt: 5) bu yazmadan
bahsediyor, baştan ve sondan eksik olmasına rağmen İstanbul bası -
mından daha iyi olduğunu söyleyerek bazı örnekler vermek suretiy­
le İstanbul basımının yanlışlarından bir kaçını düzeltiyor. Bugün bu
nushanın nerede olduğu belli değildir.
Aşıkpaşazade Tarihi 23

Ahmed Vefik Paşa nushası: Böyle bir nushanın olduğu Ahmed


Vefik Paşanın 9 teşrinievvel 1292'de A. D. Mordtmann'a yazdığı
mektuptan anlaşılıyor. Fakat bu nushanın da ne olduğu belli değildir.

Tevarih-i Al-i Osman'ın eksik nushaları da şunlardır:

Oksford nushası: Her sayfası 18-2 1 satırdan 17 yapraklık bir


Aşıkpaşaoğlu parçası olan bu eser basılmamış Ethes kataloğunda
2049 numaradadır. Bu nushada şiirler yoktur. Bab başlıkları da çok­
lukla ihmal olunmuştur.

Viyana nushası: Viyana'da İmparator-Kral Kütüphanesinde 982


numarada 20-30 sayfalık bir parça olan bu nusha İstanbul nushasına
benzemektedir.

Paris nushası: 50-60 sayfalık bir parça olan bu nusha Upsala nus­
hasına benzemektedir. 15

Atsız tarafından bahsedilmeyen fakat Prof. Dr. Kemal Yavuz ve


Prof. Dr. M. A. Yekta Saraç'ın üzerinde çalışma yaparak yayınladı­
ğı iki yazma nushayı da burada zikretmek istiyoruz. Yavuz ve Saraç
bu iki nushanın daha önceden bilinmediğini ve kendileri tarafın­
dan bulunduğunu ifade etmişlerdir. 16 Bunlardan biri Süleymaniye
Kütüphanesi Yazma Bağışlar 4954 numarada kayıtlıdır. Bizim de
gördüğümüz bu nusha tamdır. Bir ajanda defteri üzerine rika hat­
tıyla yazılmıştır. Diğeri ise İstanbul Arkeoloji Müzesi Kütüphanesi
1504 numarada kayıtlı olan nushadır. Yavuz ve Saraç Arkeoloji mü­
zesindeki nüshanın başında ve sonunda eksiklerin mevcut olduğunu
ifade etmişlerdir.

ıs Nihal Atsız Çiftçioğlu, Tevarihi Al-i Osman. Türkiye Yayınevi- İstanbul/1947. s. 83,84.
16 Aşıkpşazade, Tevarih-i Al-i Osman. Hazırlayanlar: Prof. Dr. Kemal Yavuz-Prof. Dr. M.
A.Yekta Saraç. s. 24. G ökkubbe. (2. baskı İstanbul 20 10)
24 Aşıkpaşazade Tarihi

Tevarih-i Al-i Osman neşirleri


Ali Bey neşri: Eser ilk defa 1914 yılında Muze-i Hümayun Hafız-ı
kütübü Muavini Ali Bey tarafından "Tevarih-i Al-i Osman'dan
Aşıkpaşazade Tarihi" adıyla yayına hazırlanmıştır. Bu çalışma
Müze-i Hümayun kütüphanesindeki nushanın esas alınıp, Vatikan
nushasıyla karşılaştırılması ve iki nusha arasındaki farkların belirtil­
mesiyle meydana getirilmiştir.

Müze-i Hümayundaki nushayla ilgili olarak Ali Bey şu bilgileri


vermektedir:

"Derseadette bulunan umumi kütüphanelerin hiçbirinde tesadüf


olunmayan bu eserin (Aşıkpaşazade Tarihi'nin) bir nüshası Müze-i
Hümayun kütüphanesi için satın alınmıştı. İş bu nusha 395 sayfadan,
her sayfa on üç satırdan ibarettir. Sayfalar yirmi iki santim uzunlu­
ğunda, on altı santim genişliğinde ve her bir satır da on bir santim
uzunluğundadır. Yazısı bozuk eski bir nusha olup bütün kelimeler
harekelidir. "Bab" ve "nazın'' kelimeleriyle bazı isimler kırmızı mü­
rekkeple yazılmıştır. Sayfaların bazılarında rutubet lekeleri vardır.
Yazıldığı tarih ve müstensihih ismi kayıtlı değildir"

Ali Bey, Vatikan nushası hakkında da, "Roma'daki Vatikan


Kütüphanesinde bulunan bu nusha kendisine muracaat edilmesi
için Tarihi Osmani Encümeni tarafından fotoğraf ile istinsah edi­
lerek Derseadete celbedilmişti:' demektedir. Ali Bey buraya koymuş
olduğu dipnotta bu nushanın Hammer'in Devlet-i Osmaniyye Tarihi
adlı eserinin girişinde bahsettiği nusha olduğunu söyler. Hammer
adı geçen eserinin girişinde, yirmi beş yıl mütemadiyen araştırdığı
halde İstanbul'da bulmaya muvaffak olamadığı nushanın, Vatikan
Kütüphanesinde Kraliçe Kristin tarafından hediye edilen yazma
nushalar meyanında mevcut olup başka yerde bulunmadığını ifade
etmiştir. 17
17Muze-i Hümayun Hafız-ı kütübü Muavini Ali Bey, Tevarih-i Al-i Osmandan Aşıkpaşazade
Tarihi. Medhal.
Aşıkpaşazade Tarihi 25

Bu çalışma 1 332/1 91 4'de İstanbul'da Matba ' i Amire'de basılmış­


tır. Bizim de çalışmamızda esas aldığımız bu nusha hatalar ve cümle
eksiklikleriyle dolu bir nushadır.
Friedrich Giese neşri: Eserin ikinci kez neşri 1 929 yılında
Leipzig'de tenkitli ve on bir nüshası karşılaştırılarak Friedrich Giese
tarafından yapılmıştır. "Die Altos-manishe Chronik des Aşıkpaşazade"
adını taşıyan bu çalışmanın metni 232 sayfa olup, eserde anlatılan
olaylar 897 yılına kadar gelmektedir.
Nihal Atsız Çiftçioğlu Neşri: Eserin bir neşri de Atsız tarafından
yapılmıştır. Atsız her nushanın en doğru tarafını alarak hepsinden
ayrı fakat hepsinden doğru bir metin elde etme mantığıyla hazırla­
dığı 18 bu eserde Giese ve Ali Bey neşirlerini esas almıştır. Bu çalışma
1 947'de Türkiye Yayınevi tarafından neşredilmiş olup, Tevarih-i Al-i
Osman'ın latinize edilmiş şeklidir.
Eser 1970'de Nihal Atsız tarafından bu kez günümüz Türkçesiyle
tekrar yayına hazırlanarak Milli Eğitim Bakanlığı'nın 1 000 Temel
Eseri arasında "Aşıkpaşaoğlu Tarihi" adıyla yayımlanmıştır.
Kemal Yavuz-Yekta Saraç neşri: Tevarih-i Al-i Osman'ın bir
başka neşri de Prof. Dr. Kemal Yavuz-Prof. Dr. M. A.Yekta Saraç ta­
rafından yapılmıştır. Yavuz ve Saraç bu çalışmalarında Süleymaniye
Kütüphanesi Yazma Bağışlar 4954 numarada kayıtlı nushayla,
İstanbul Arkeoloji Müzesi Kütüphanesi 1 5 04 numarada kayıtlı olan
nushayı esas almışlardır. Eseri önce sade bir dille, ikinci kısımda
da orijinal hali ile yayınlamışlardır. Eserin ilk baskısı 2003 yılında
Koç Kültür Sanat Tanıtım tarafından, ikinci baskısı ise 201 0 yılında
Gökkubbe yayınları tarafından neşredilmiştir.
Cemil Çiftçi neşri: Tevarih-i Al-i Osman'ın bir de Cemil Çiftçi
neşri vardır. Bu çalışmada, 1 332'de Matba' i Amire'de basılan Ali Bey
baskısı esas alınmıştır. Bu nüshadaki anlaşılmazlıklar, kapalılıklar ol­
duğu gibi bırakılmış tashih edilmeden saadeleştirilmiştir. Ayrıca bu
neşirde okuma hataları mevcuttur. Günümüz Türkçesine çevrilerek
hazırlanan bu eser 2008'de Mastar yayınları tarafından basılmıştır.
18 Nihal Atsız Çiftçioğlu, Tevarihi AI-i Osman. Türkiye Yayınevi- İstanbul/1947. s. 85.
26 Aşıkpaşazade Tarihi

Tevarih-i Al-i Osman kaç bölümden oluşmaktadır?


Aşık Paşazade'nin Tevarih-i Al-i Osman adlı eserinin kaç bölüm­
den oluştuğu ve hangi bölümle son bulduğu tartışmalıdır. Şimdiye
kadar bu konuda söylenilenler hemen hemen birbirinin aynı şeyler
olduğundan burada uzun uzadıya ele almayıp genel kanaati söyle­
dikten sonra bunun sebebi üzerinde duracağız. Bu konudaki genel
kanaat, Aşıkpaşazadenin eserinin 166 baptan oluştuğu yönündedir.
Bunun sebebi eserde, "166 bab yazdım, tevarihi ihtisar ettim:' şek­
linde bir cümlenin nakledilmiş olmasıdır. Bu görüşü savunanlara
göre daha sonraki bölümler başkaları tarafından esere eklenmiştir.

Bap sayısının tespit edilememesindeki sebepleri ise şöyle sırala­


yabiliriz:
• Aşık Paşazade'nin ölüm tarihinin bilinememsi

Hayatını anlatırken bununla ilgili görüşleri ayrıntılı bir şekilde


yer verdiğimizden burada tekrar etmiyoruz.
• Ali Bey nushasının son sayfasında Aşık Paşazade'nin kale­
minden "166 bab yazdım tevarihi ihtisar ettim:' şeklinde bir cümle­
nin nakledilmiş olması; fakat söz konusu eserin 198 baptan oluşması
• Aşık Paşazade'ye nisbet edilen nushaların nerede bittiğinin
tespit edilmesinin zorluğu

Üçüncü madde üzerinde biraz durmak istiyoruz. Şöyleki;


Tevarih-i Al-i Osman çalışmalarından 908/1502 tarihine kadar
meydana gelen olayları anlatan bildiğimiz tek eser Ali Bey neşridir.
Bu eser 198 baptan oluşmaktadır. 19 Ancak eserine yazdığı önsöz­
de Müze-i Hümayun nushasındaki eksik kısımları dile getiren Ali
Bey, çalışmasını Müze ve Vatikan nushalarının karşılaştırılmasıyla
hazırladığını söyler. 20 Bu durum en uzun anlatıma sahip olan Ali
19 Biz esas aldığımız Ali Bey neşrinde bap sayısı 198'dir. Kilisli Rıfat Ali Bey neşrindeki

hapların 196 olarak saymıştır.


20 Muze-i Hümayun Hafız-ı kütübü Muavini Ali Bey, Tevarih-i Al-i Osmandan Aşıkpaşazade

Tarihi, Medhal.
Aşıkpaşazade Tarihi 27

Bey neşrinin tek bir nushadan oluşmadığını göstermesi bakımın­


dan önem arzeder. Diğer Tevarih-i Al-i Osman eserleri içinde aynı
durum söz konusudur. Bunlardan Giese, çalışmasını on bir nushayı
birleştirerek elde ettiğini; Atsız ise, eserini Giese ve Ali Bey neşirle­
rinden istifadeyle hazırladığın söyler. Cemil Çiftçi çalışmasında Ali
Bey neşrini esas almıştır. Yavuz ve Saraç ise daha önce yer verildiği
gibi iki nushayı ve onların bittiği yerde de Ali Bey neşrinin dayandığı
Arkeoloji Müzesi 478 numaradaki İstanbul nushasını esas almışlar­
dır.21 İstanbul Arkeoloji Müzesi Kütüphanesi 1504 numarada kayıtlı
olan nusha ise zaten başından ve sonundan eksiktir. 22 Süleymaniye
Kütüphanesi 4954 numarada kayıtlı yazma nusha ise her ne kadar
tek bir müstensih elinden çıkmış olsa da birdenbire son bulması şüp­
he uyandırmaktadır.

Bu tabloyu göz önünde bulundurduğumuzda bugüne kadar neş­


redilen eserlerin tek bir nushadan oluşmadığını görüyoruz. Bu da
mevcut eserlere bakılarak Tevarih-i Al-i Osman'ın kaç bölümden
oluştuğu ve hangi bölümle son bulduğunun tespit edilmesinin zor­
luğunu gösterir. Bu konu ancak Tevarih-i Al-i Osman'ın tüm yazma
nüshaları titiz bir incelemeye tabi tutulduktan sonra elde edilen veri­
ler sonucunda gün yüzüne çıkarılabilir.

21Age. s. 25.
22 Bu nusha üzerinde çalışma yapan Prof. Dr. Kemal Yavuz-Prof. Dr. M. A.Yekta Saraç söz
konusu nushanın başında ve sonunda eksiklik bulunduğunu ifade etmişlerdir. (Age s.25)
-.�
29

Rahman ve Rahim olan Allanın adıyla


Bize nimetlerini ihsan edip, İslamla hidayete erdiren ve habibi­
nin (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetinden kılan Allana hamdol­
sun.

Ben ki fakir derviş Ahmet Aşıki'yim. Şeyh Süleyman'nın oğlu


olan Şeyh Yahyanın oğluyum. Şeyh Süleyman da hali yüce sultan
Aşık Paşanın oğludur. O da ufukların irşad edicisi Muhlis Paşanın
oğludur. Muhlis Paşa ise, ariflerin tacı Seyyid Ebu'l-Vefanın halifesi
olan, zamanın kutbu Baba İlyas'ın oğludur. ( Allah kabirlerini nur­
landırsın.)

Kostantiniyye'de, her şeyden el etek çekmiş bir halde, rızaya


teslim olarak sabır hırkasını giyip, hiçlik köşesinde oturmuştum.
Ansızın bir topluluk Al-i Osman'ın tarihinden ve menkıbelerinden
bahsettiler. Ben fakire de sordular. (Orhan Gazi'nin imamı İshak
Fakih'in oğlu Yahşi Fakih'in yanında Sultan Bayezid dönemine kadar
gerçekleşen olayları yazılmış buldum. Fakir dahi ) 23 bilip işittik­
lerimden bazı hallerinden ve sözlerinden/menkıbelerinden özetle­
yerek kalem diline verdim (yazdım). Kalem dahi, o engin sahranın
safhalarını beyaz kalbe 24 söyledi. Ben fakir de can kulağıyla işittim.
Gönlüm hayrette kaldı. Söyledim:
23 Parantez içindeki bölüm Nihal Atsız Çiftçioğlu nüshasından alınmıştır. (Nihal Atsız,
Tevarihi Al-i Osman. Türkiye Yayınevi- İstanbul/1949. s. 91)
2 4 Esas aldığımız nüshada "kalbe" yerine "kabre" şeklinde hatalı kaydedilmiş. Doğrusunun
"kalbe" biçiminde olması gerektiği kanaatini taşıyoruz.
30 �ıkpaşazfıde Tarihi

Allah; Alim, her şeyi bilen; Kadir, her şeye gücü yeten; Sanayi',
sanatla inşa eden; hazır u nazır'dır, her yerdedir ve her şeyi görendir.

Nazın
Ey bu yokluktan bu varı izhar

Bir düzüp birliğine itdirir ikrar

İnsanı eden fakir u sultan

Hükmüne veren delil u bürhan

Gaffarü'z-zümlb Hakim-i mutlak

Ey aybı görüp setr iden Hak

Bir kulum ben zaif u kemter

Gönül gözüne cemal göster

Ömrüm ki bu dem erişti hadde

Heştade şeş bu yıl şode

Gördüm bu cihan garayibin çok

Gelmez hesaba vü anılmazı yok

Devrimde olanı defter ittim

Oğuzöan olanı gönile gittim


Aşıkpaşazade Tarihi 31

Yazdım menakıb-ı Al-i Osman

Guzatı kamil han u sultan

Didim diyim neseb ü neslin

Kim anlayasun bu hanun aslın

Neden oldu beyan ideyin

Bu gazileri hep ayan ideyin

Hem saltanat u şevketini

Anla kim diyem heybetini

Kandan gelüben ne ile vardı

Vardığı ili ya nice aldı

Ne etdi ol hanla ol şahlar

Kim oldı cihanda padişahlar

Ma'lum ideyin binde birini

Dinle ne der bu aşk pirini

Nesl ü nesebim bu ilde doğdı

Hem doğanımız bu ili gördi


32 Aşıkpaşazade Tarihi

Zahir u batın duacılarız

Hizmet işinde tadleriz

Nesl ü nesebi Al-i Osman

Aşık deyüben iderler ihsan

Aşıkileriz kadimi duacı

Biliruz olur dua gönül ilacı

Feth-i kelampes bab-ı evvel

Esma-yı neseb olunur a'mal

Osman Gazi'yi zikr idelüm

Evvel böyle dua idelüm


Aşıkpaşazade Tarihi 33

1. Bölüm
Bu Bölümde

Al-İ Osman Soyunun İlklerinin İsimleri Sayılır 25

Mücahitlerin Sultanı Sultan Bayezid (II) Han Gazi, onun babası


Sultan Mehmed (II) Han Gazi, onun babası Murad (II) Han Gazi,
onun babası Mehmed (I)Han Gazi, onun babası, Bayezid (I)Han
Gazi, onun babası Murad (I) Han Gazi, onun babası Orhan Gazi,
onun babası Osman Gazi. Osman Gazi'nin babası Ertuğrul, onun
babası Süleyman Şah Gazi, onun babası Kaya Alp, onun babası Kızıl
Boğa, onun babası Bayıntur, onun babası Aykluğ, onun babası Doğan
26, onun babası Kaytun, onun babası Suğartin,27 onun babası Baki,
onun babası Sungar, onun babası Baktemur 2 8, onun babası Basak,
29 onun babası Gök Alp, onun babası Oğuz, onun babası Karahan,
onun babası Aykılteli ,30 onun babası Tuzak, onun babası Karahan,
onun babası Baysub, onun babası Kari ,31 onun babası Kızıl Boğa,
onun babası Aka,32 onun babası Baş Boğa, onun babası Baysuğ,33

25 Aşıkpaşazade, Osmanoğullarmı saymaya kendi zamanından başlamış, geriye doğru

gitmiştir.
26 Atsız nüshasında, "Toğar" şeklinde.
27 Atsız nüshasında,"Sungur''şeklinde.

28 Atsız nüshasında, "Tok Temür" şeklinde.

29 Atsız nüshasında, "Basuk'' şeklinde.


30 Atsız nüshasında, "Ay Kutluk" şeklinde.
3 ı Atsız nüshasında, "Kamari" şeklinde.

32 Atsız nüshasında, "Yamak'' şeklinde.


33 Atsız nüshasında, "Baybus" şeklinde.
34 Aşıkpaşazade Tarihi

onun babası Doğan, onun babası Muğ 34 onun babası Çur Boğa,35
onun babası Kurtulmuş, onun babası Karaca, onun babası Amudi,
onun babası Karalu Aklan,36 onun babası Süleyman Şah, onun ba­
bası Karacul,37 onun babası Burloa,38 onun babası Bayıntur,39 onun
babası Kurmuş,40 onun babası Çin, onun babası Maçin, onun babası
Yamin,41 onun babası Nuh (aleyhi esselatü vesselam).

2. Bölüm
Bu Bölümde, Osman Gazi Evladının Padişah Olmasının Sebebi,
Rum Vilayetine Hangi Vilayetten ve Neden Geldikleri Açıklanır

(En evvel Rum diyarına gelen Osman Gazi'nin dedesi Süleyman


Şah'tır. Rum'a gelmesinin sebebi şudur: Abbasiler zamanından
Süleyman Şah zamanına kadar Araplar, Yafesoğullarına üstündü.
Araplar aynı zamanda Rum ve Acem (İranlılar) üzerine de üstün­
düler. Yafes neslinden olan Acemler gayrete gelip Arapların üstünlü­
ğünü yok etme yollarını aradılar. Kendileri gibi Yafes neslinden olan
göçebe Türkleri dayanak edinerek Araplara karşı üstünlük sağladılar.
Araplar üstünlüklerini kaybedince kafir memleketinin halkı asi olup,
Müslümanlara itaat etmez oldu. Acemler de bu göçebe Türkler'den çe­
kinip tedbir aldılar. Göçebe halkın ileri gelenlerinden olan Süleyman
Gazi'yi ileri çekip, elli bin kadar Türkmen ve Tatar evini/ailesini em­
rine verdiler: "Varın Rum'da gaza edin" dediler. Süleyman Şah da
kabul etti. Geldiler Erzurum'dan Erzincan'a indiler.) 42 Erzincanöan
Rum vilayetine gelerek, burada altı yıl kaldılar. Süleyman Şah Gazi
hayli bahadırlık etti. Yine Türkistan'a yöneldi. Halep vilayetine çık-
34 Atsız nüshasında, "Doğan" ve "Muğ" isimleri yok. Bu iki isimden farklı olarak "Sevunc"
şeklinde tek bir isim kaydedilmiş.
3 5 Atsız nüshasında, "Çar Boğa'' şeklinde.
36 Atsız nüshasında, "Karalu Oğlan" şeklinde.

37 Atsız nüshasında, "Karahul" şeklinde.


38 Atsız nüshasında, "Karluğa" şeklinde.

39 Atsız nüshasında, "Yan Temur" şeklinde.

40 Atsız nüshasında, "Durmuş" şeklinde.


41 Atsız nüshasında, "Yafes" şeklinde.
42 Parantez içindeki bölüm Atsız nüshasından alınmıştır.
Aşıkpaşazade Tarihi 35

tı. Oradan Caber kalesine vardı. Fırat ırmağını geçmek istedi. Atını
suya sürdü, önü uçurumdu. Atı sürçtü. Süleyman Gazi Allah'ın rah­
metine kavuştu. Çıkardılar Caber kalesi önünde defnettiler. Şimdi
oraya "Türk Mezarı" derler.

Süleyman Şah'ın ölümünden sonra bu göçebe halk etrafa da­


ğıldı. Bazıları sahraya gittiler. Bazıları Rum'a gittiler. Bazıları da
Süleyman Şah'ın üç oğluna uydular. Bunlar: Sungurtekin, Tuğrul ve
Gündoğdu'dur. Bu üç kardeş geldikleri yola döndüler. Pasin Ovasına,
Sürmeli çukuruna vardılar. Ertuğrul, kardeşleriyle gitmeyip dörtyüz
kadar göçebe aileyle orda kaldı. İki kardeşi asıl vatanlarına gittiler.
(Ertuğrul orada uzun müddet kaldı. Yaylasını yayladı. Kışlasını kış­
ladı. Nice zaman sonra) 43 Sultan Alaüddin Rum'a yöneldi. Kısmet
olduğu kadar fethetti, padişah oldu. Bunun tafsilatı çoktur. Fakir, kı­
salttım. Ertuğrul kendi neslinden Sultan Alaüddin'in Rum'a padişah
olduğunu duyunca, "Erin kıymetinin bilindiği yere gitmemiz bize
vacip oldu:' dedi.

Ertuğrul Gazi'nin Osman, Gündüz ve Saru Yatı adında üç oğlu


vardı. Bunlar da Rum'a yönelerek Gazi Hasan Musul /Hısn-ı Musıll (?)
vilayetine geldiler. Ertuğrul, oğlu Saru Yatı'yı Sultan Alaüddin'e gön­
derdi. "Bize yurt yeri göstersin" dedi. Sultan Alaüddin Karacahisar'la
Bilecik arasındaki Söğüt'ü bunlara yurt verdi. Domaniç Beli'ni ve
Ermeni Beli'ni bunlara yayla verdi. Vardılar doğru Engürüaen
(Ankara'dan) geldiler, bu vilayete girdiler. Geldiklerinden bir nice yıl
sonra Ertuğrul Gazi Allah'ın rahmetine kavuştu. Ertuğrul Gazi'nin
Rum'a gelişiyle ilgili birçok söylenti vardır, en doğrusu ben fakirin
anlattığıdır.

43 Parantez içindeki bölüm Atsız nüshasından alınmıştır.


·ı

. '

·-.
,•

��· � �>:
... .

"> '
•-

'
-!\• "! .,
OSMANGAZİ
DÖNEMİ
39

Ertuğrul Gazi vefat edince, Söğüt'te, Osman Gazi'yi atasının yeri­


ne layık gördüler. Osman Gazi, atasının yerine geçince yakın komşu­
su kafirlerle iyi geçinmeye başladı. Lakin Germiyanoğlu ile aralarında
düşmanlık başgösterdi. Çünkü Germiyanoğulları bu vilayetin halkını
daima incitiyorlardı. Osman Gazi'in uzak yerlerde avlanmaya başlama­
sı (ve gece gündüz gidip gelmesiyle yanında birçok adam toplandı.) 44

Nazın
Kuşandı din kılıcın bele Osman
Ki ideİslam'ı izhar Osman

Açıldı fırsat-ı İslam kapusu


O kapunun miftahı oldu Osman

Çü küfr zulmeti Rum'u alıpdı


Diler kim alemi nur ide Osman

Muhammmed ümmetinin serveridir


Olupdur mucize mazhar-ı Osman
44 Parantez içindeki bölüm Atsız nüshasından alınmıştır.
40 Aşıkpaşazade Tarihi

3. Bölüm
Bu Bölümde, Osman Gazi'nin Gece ve Gündüz Etrafa Yürümeye
Başlaması Anlatılır

Aya Nikola derler bir kafir vardı. İnegöl'de 45, yaylaya ve kışla­
ya gittikleri vakitte Osman Gazi'nin göç eşyalarına hucum ederdi.
Osman Gazi bu durumu Bilecik tekfuruna şikayet etti. Bilecik tek­
furuna; "Sizden dileğimiz budur ki, yaylaya gittiğimizde eşyalarımızı
size emanet edelim" dedi. Tekfur da kabul etti. Osman Gazi yaylaya
gittiğinde eşyalarını öküzlere yükletirdi. Bir nice hatun kişiler va­
rır, kaleye koyarlardı. Döndüklerinde peynir, halı, kilim, kuzu ge­
tirirler; emanetlerini alırlardı. Bu kafirler bunlara çok güvenirler­
di. Ancak İnegöl kafirleri Osman'dan çekinirlerdi. Onlar da İnegöl
kafirlerinden sakınırlardı.

Bir gün Osman Gazi, İnegöl'ü geceleyin ateşe vermek için,


Ermeni Beli'nden geldi. Kafirlerin bir casusu vardı durumu onlara
bildirdi, pusu kurdular. Osman Gazi'nin de Aratun adında bir casusu
vardı. O da gelip, bel'in son bulduğu yerde kafirlerin pusu kurduk­
larını haber verdi. Gaziler dahi Hak' ka sığındılar. Doğruca pusuya
vardılar. Hepsi yaya idi. Kafirler çoktu. Büyük bir savaş oldu. Osman
Gazi'nin kardeşi 46 Saru Yatı'nun oğlu Bay Hoca şehit oldu. Mezarı
Ermeni Beli'nin son bulduğu yerde Hamza Bey köyü civarındadır.
Ziyaretgahının yanında harap bir kervansaray vardır.

Oradan döndüler Osman Gazi yine yaylaya gitti.

Nazın
Budur Gazi Osman'ı evvel anla

Diyem ikincisin işit u tanla

45 Esas aldığımız nushada " yani gölde" şeklinde kayıtlı. Doğrusu "İnegöl"dür.
46 Esas aldığımız nushada "kardaşı oğlu, Saru Yatı'nın oğlu" şeklinde hatalı kaydedilmiş.
Aşıkpaşazade Tarihi 41

Gelir yurduna ider çok niyazı

Ki gayret şevkıni canuma bağla

Der ey Ma'bud İslam'a kuvvet ver

Özüne der kim miskin Osman ağla

4. Bölüm
Bu Bölümde, Osman Gazi'nin Gördüğü Rüya, Bu Rüyanın
Kim Tarafından ve Nasıl Tabir Edildiği Anlatılır

Osman Gazi dua etti ve bir müddet ağladı. Uykusu gelince yatıp,
uyudu. Kendi aralarında kerameti açıkça görülen değerli bir şeyh var­
dı. Tüm halkın güvendiği bir kimseydi. Ancak dervişliği gönlündey­
di. Dünyalığı, nimeti, davarı çoktu. İlim sahibi ve aydınlık saçan bir
kimseydi. Misafirhanesi hiç boş kalmazdı. Osman Gazi'de bu dervişe
zaman zaman konuk olurdu. Osman Gazi rüyasında, bu azizin kuşa­
ğından bir ayın doğduğunu gelip kendi koynuna girdiğini gördü. Ay
koynuna girince göbeğinden bir ağaç bitti, ağacın gölgesi tüm dünyayı
kapladı, gölgesinin altında dağlar oluştu, bu dağların dibinden sular
çıktı. Bu sulardan kimi içti, kimi bahçeler suladı, kimi çeşmeler akıt­
tı. Osman Gazi uykudan uyanınca gelip, rüyasını şeyhe anlattı. Şeyh,
"Oğul Osman, padişahlık sana ve senin nesline mübarek olsun. Kızım
Malhıln Hatun senin helalin oldu" deyip hemen nikah kıyıverdi.

Nazın
Der oğlum fursat u nusret senindir.

Hidayet menzili nimet senindir

Sana verildi taht düşmesin baht

Ezel i ta ebed devlet senindir


42 Aşıkpaşaz!ıde Tarihi

Yana çerağların alem içre

Döşene sofran davet senindir

İki cihanda hayırla anılmak

Neseb ü neslin burhan senindir

Çocuktan erdi sana baht-ı devlet

Cihan içre olan devran senindir

Süleyman zamanın menbaısın

Ki ins ü cinne hem ferman senindir

5. Bölüm 47
Şeyh Edebali Osman Gazi'nin düşünü tabir edip, padişah olaca­
ğını müjdelediğinde şeyhin yanında bir müridi vardı. Kumral Dede
derlerdi. O derviş, " Ey Osman! Sana padişahlık verildi bize de şük­
rane gerek?" dedi. Osman Gazi, "Ne zaman padişah olursam sana
bir şehir veririm" dedi. (Derviş, "Şehirden vazgeçtik bize şu köyce­
ğiz yeter" dedi. Osman Gazi de kabul etti.) 48 O halde bize yazılı bir
belge ver" dedi. Osman Gazi, "Ben yazı yazmak bilir miyim ki ben­
den yazılı belge istiyorsun!" dedi ve ekledi, Ama atamdan bir kılıç
kalmıştır nişan olarak sende dursun. Allah- u teala bana padişahlık
nasip ederse, benim neslimden gelecek olanlara nişan olarak bu kılcı
gösterirsin köyünü senden almazlar" dedi. Şimdi dahi o kılıç Kumral
Dede neslindedir. Osmanlı hanedanından padişah olan herkes o kı­
lıcı ziyaret eder.

47 Esas aldığımız nushada burada "bölüm" denilmiş fakat bölüm başlığı verilmemiş. Atsız
nüshasında ise burada bölüm başı yapılmamış.
48 Esas aldığımız nushada burada bir atlama olduğu,ıdan parantez içindeki bölüm Atsız
nüshasından alınarak tamamlanmıştır.
Aşıkpaşazade Tarihi 43

6. Bölüm
Bu Bölümde, Osman Gazi'nin Rüyası Ta'bir Edildikten Sonraki
Gelişmeler Anlatılır

Osman Gazi bu ta'biri duyunca himmet kılıcını sağlamca gönlü­


ne bağladı. Bir gece sürdü, İnegöl'e vardı. Yanında Kulaca derler bir
hisar vardı. Onu yağmalayıp ateşe verdi. O gece kafirleri kırdı.

Bu olay H. 684 / M. 1 285-86 yılında gerçekleşti. Osman Gazi'nin


ilk fethi bu oldu.

7. Bölüm 49
Osman Gazi Kulaca hisarını alınca; sabah olduğunda vilayetin
kafirleri toplanıp Karacahisar tekfuruna geldiler. "Neye duruyorsun?
Seni ve neslini esir ederler, hem bu vilayeti elimizden alır harap eder­
ler. Kendileri iyi bir sı1fi Türkmen değiller ki biz de öyle muamele
edeydik. Şimdi bunları bu vilayetten çıkarmazsanız yahut kovmaz­
sanız son pişmanlık fayda vermez" dediler. Tekfurun Falanoz adında
bir kardeşi vardı. Ona pek çok asker verdi. İnegöl kafirleri toplan -
dılar. Osman Gazi de, gazileri topladı. Ekince'ye geldiler. Domaniç
Beli'ni aştıkları yerde çarpıştılar. Gayet büyük bir savaş oldu. Osman
Gazi'nin kardeşi Saru Yatı orda şehit oldu. Falanoz dedikleri kafir de
öldü. Osman Gazi, "O itin karnını yarın, dahi it gibi bir yere gömüve­
rin" dedi. Buyurduğu gibi yaptılar. O yerin adı şimdi "İteşini"dir. Saru
Yatı'yı dahi getirip, Söğüt'te atasının yanına koydular.

Saru Yatı'nın düştüğü yerde bir çam ağacı vardır. Kandilli Çam
derler. Ara sıra orada bir ışık görünür.

Bu olay H. 685 / M. 1286 -87 tarihinde gerçekleşti.

49 Esas aldığımız nüshada burada "bölüm'' denilmiş fakat bölüm başlığı verilmemiş. Atsız
nüshasında ise burada bölüm başı yapılmamış.
44 Aşıkpaşazi\.de Tarihi

Nazm-ı münasip
Gaza kim ettiler Allahuekber

Dediler her nefes Allahuekber

Salındı seyf-i İslam kafir üzre

Uruldu nevbet-i Allahuekber

Kılıçlar gölgesinde cennet-i Hak

Resulden bu haber Allahuekber

Bozuldu çanlar hem kilisalar

Makam oldu dine Allahuekber

8. Bölüm
Bu Bölümde Sultan Alaüddin'nin Kafirlerle Müslümanlar
Arasında Geçen Olaylardan Haberdar Olması Anlatılır

Kafirlerin kalabalık bir orduyla Osman Gazi'nin üzerine yürü­


dükleri, kardeşi Saru Yatı'nın şehit edildiği haberi Sultan Alaüddin'e
ulaşınca, Alaüddin bu savaşa hangi kafirlerin katıldığını araştırıp,
öğrendi. Durum ortaya çıkınca da, "Anlaşıldı Karacahisar tekfuru
bizimle düşman olmuş" dedi ve ekledi: "Hem Germiyanoğlu da o
garipleri sevmezdi. Bu kafirlerin böyle haraket etmelerine de sebep
odur. Ben bilirim" dedi. Derhal asker toplanmasını emretti: "Bizde
İslam gayreti yok mu, o kafir nasıl bu şekilde hareket edebilir?" dedi.
Pek çok asker toplandı. Karacahisar'ın üzerine yürüdüler. Osman
Gazi geldi, o da bir taraftan savaşmaya başladı. Bir iki gün savaş
Aşıkpaşazade Tarihi 45

oldu. Bu sırada Sultana imdat isteyenler geldi: "Bayıncas Tatar'ı ge­


lip Ereğli'yi aldı, yıktı. Halkını kırdı ve şehri ateşe verdi:' diyerek,
yardım istediler.

Sultan Alaüddin Osman Gazi'yi çağırdı. Hisar için getirdikleri


silahların hepsini verdi: "Oğul Osman Gazi, sende saadet nişanları
çoktur. Sana ve senin nesline dünyada karşı koyacak yoktur. Benim
duam, Allah'ın inayeti, evliyanın himmeti ve Muhammed'in (sallal­
lahu aleyhi ve sellem) mucizeleri seninledir" dedi. Kendisi vilayetine
gitti. Sultan gittikten sonra Osman Gazi birkaç gün daha sabretti.
Sonunda yağma emri verdi. Hisar fethedildi. Tekfurunu da yakaladı.
Gaziler ganimet malına doydular. Şehrin evlerini gazilere ve başka­
larına verdi. Şehri, Müslümanlar şehri yaptı.

Nazın
Şular ki ni'meti Hak'dan alupdur

O nimet ehline ni'met dolupdur

Yedir ni'meti ey merd-i kamil

Ne itsen bil seninle ol kalıpdur

Cihana her gelen kısmet olandır

Yiten ü hem yiten kim ad alupdur

Bu fetih H. 686 J M. 1287-88 tarihinde gerçekleşmiştir.


46 Aşıkpaşazade Tarihi

9 . Bölüm

Bu Bölümde, Sultan Alauddin'in Tatarlara Yaptıkları Anlatılır

Sultan Alauddin' in gör ki ne yaptı. Hemen Ereğli'ye yöneldi.


Tatar, sultanın Üzerlerine geldiğini öğrendi. Onlar da karşıladılar.
Biga höyüğünde buluştular. İki gün iki gece savaş oldu. Sonunda
Tatar yenildi. Tatar'ı öyle kırdılar ki haddi hesabı yoktu. Hayalarını
kestiler, derilerini birbirine diktiler, keçeyle kapladılar, Nam olsun
diye sayvanlar yaptılar. Bugünde o ovaya "Taşak Ovası" denilir.

Bu olay da yukaruda belirtilen tarihte meydana geldi. Ayrıntıları


anlatılmıştır. 1

Nazın
Cihanda her kişi kim ad komuşdur

Ya acı ya şirin yad komuşdur

Nişandır söylenir ilde ve dilde

Sureti bozulur bünyad komuşdur

Gider kendü adı kalır cihanda

Adıyla söylene kim ad komuşdur

İnan bu sırra vallahi kim didim

Kara yüzü anın kim yalan komuştur


Aşıkpaşazade Tarihi 47

10. Bölüm
Bu Bölümde, Hisar Alındıktan Sonra Osman Gazi'nin, Sultan
Alauddin'e Gönderdiği ve Sultandan Ona Gelen Hediyeler Anlatılır

Osman Gazi hisarı aldı. Tekfurunu yakaladı. Pek çok armağan­


larla kardeşinin oğlu Aktemur'u Sultan'a gönderdi. Sultan memnun
oldu. Aktemur'a ihsanda bulundu. Osman Gazi'ye eşyalarıyla birlikte
sancak, iyi atlar ve savaş mühimmatı verdi. Aktemur sancağı getirdi.
İkindi vaktiydi. Kös vuruldu. Osman Gazi ayağa kalktı. O gün bu­
gündür Osmanlı Hanedanı seferde kös vurulunca ayağa kalkarlar.

"Diğer padişahlarda bu adet yok. Osmanlı Hanedanında olması­


nın sebebi nedir?" dersen,

Bunun iki özel sebebi vardır: birincisi, bunlar gazidirler. Kösün


vurulması gazayı ilan eder. "Gazaya hazır olun" demektir. Onlar da,
"Allah-u Tealanın rızası için gazaya hazırız" manasında ayağa kalkar­
lar. İkincisi, ışık saçan zatlardır. Sofra ve bayrak sahibidirler. Öyleki zi­
yafet nimetleri dünya halkına umumidir. Nitekim Halilurrhman'daki
bu adettir. Bu adete göre İkindi vaktinde halkın gelip sofraya otur­
ması ve yemek yemeleri için kös vurulur. Osman oğullarının kanun -
lan da böyledir.

Nazın
İşitdük kanuni Osman kim var

Budur adli ve bil adın sen ey yar

Bunun gölgesinde uşdi hüma

Şikar bunlara her murğ-ı sungar


48 Aşıkpaşaziide Tarihi

Cihan halkına farz oldu ideler

Dualar cümle halkın bil kim ey yar

Gerekdür kuvvet ü hem akl u tedbir

Muvafık olana bi'l-ilmi takdir

Gerekdir yar-ı hemdem-i münasib

Gerek yiğit ola vü ger ola pir

1 1 . Bölüm
Bu Bölümde, Osman Gazi'nin Kimleri Dost Edindiği,
Çevresinde Kimlerin Olduğu ve Onlara Ne Şekilde Muamelede
Bulunduğu Anlatılır

Osman Gazi kardeşi Gündüz'ü çağırdı. "Ne dersin, vilayetleri


nasıl fethedeyim, nasıl yürüyelim ki asker toplansın?" diye sordu.
Kardeşi, "Çevremizdeki vilayetleri vuralım, bozalım:' dedi. Osman
Gazi,

"Bu görüş doğru değil. Çevreyi yakıp yıkamakla şehrimiz


Karacahisar mamur olmaz. Yapmamız gereken komşularımız­
la dostluk kurmak ve iyi geçinmektir:' dedi. Nitekim tedbir olarak
Bilecik tekfuruyla dostluk so ederlerdi. Yaylaya gittiklerinde emanet­
lerini Bilecik hisarına bırakırlardı. Döndüklerinde kadınlarla, teleme
peynirler, katıklar, yağlar, kaymaklar; halı ve kilimler gönderirlerdi.
Lakin erkeklerle göndermezler, kadınlarla gönderirlerdi. Onlar da
Osman Gazi'ye çok güvenirlerdi.

Harmankaya Beyi Köse Mihal vardı. Onunla da iyi geçinirlerdi.


Bu zamana kadar aralarında herhangi olumsuz bir durum meydana

50 Esas aldığımız nüshada "dostluk" kelimesi, metinden düşmüş.


Aşıkpaşazade Tarihi 49

gelmemişti. Ama Germiyanoğlu ile Osmanlı halkı savaşırlardı. Bu


düşmanlığa kafirler sevinirler, "Germiyanoğlu ile Osman'ın düşman­
lığı var" derlerdi.

Osman Gazi, Eskişehir'in Hamam yöresinde Pazar kurardı.


Çevrenin kafirleri de gelirlerdi. Bir gün Bilecik'in pazarcı kafirleri
gelmiş, Germiyandan da gelmişlerdi. Bilecik'te kafirler iyi bardak
dizerlerdi. Yükle pazara satmaya getirmişler. Germiyanlı bardağı al­
mış, karşılığında hiçbir şey vermemiş. Bu kafir gelip Osman Gazi'ye
şikayet etmiş. Osman Gazi de o kişiyi getirmiş-belki döğmüş- kafirin
hakkını almış, Bilecik kafirlerinin rahatsız edilmelerini kesin bir dil­
le yasaklamış. Bilecik kafirlerinin kadınları dahi pazara gelir emniyet
içinde alışverişlerini yaparlardı. Bu Bilecik kafirleri Osman Gazi'ye
çok güvenirler, "Bu Türk bize dürüst davranıyor" derlerdi.

Nazın
Hile et düşmana ta kim vere el

Ki fırsat bulisen zinhar peşin al 5 1

Yidur nimet içür sekr-i şarabın

Kolay ola ona bulasın mecal

Veli gafil yürüme etmesin al (?)

Ki pişman fa.ide vermez ola melal

5ı Atsız nüshasında"başın al" şeklinde.


50 Aşıkpaşazade Tarihi

12. Bölüm
Bu Bölümde, Harmankaya Kafirlerinin Osman Gazi'yle Nasıl
Tanıştıkları ve Ne Yaptıkları Anlatılır

Osman Gazi Sancak Beyi olunca ata binip, daima Köse Mihal'lin
yanında olurdu. Çoğunlukla bu gazilerin hizmetkarları Harmankaya
kafirleriydi.

Bir gün Osman Gazi, Mihale, "Tarakçı Yenicesi'ne hücum edelim


derim, sen ne dersin?" dedi. Mihal, "Sakarya nehrini geçebilmemiz
için Sorgun üzerinden Sarıkaya'dan, Beştaş'tan geçelim. Gaziler de
bize o taraftan gelsinler. Böylece Mudurnu vilayetini vurmak da ko­
lay olur ve hem o vilayet mamurdur. Samsa Çavuş da o vilayete ya­
kındır. Ona da haber verelim ki, bir fırsat olur olmaz bize bildirsin:'
dedi. Onun söylediği gibi yaptılar. Vardılar Beşiktaş'ın tekkesine kon­
dular. Şeyhine sordular. "Su geçit verir mi?" dediler, Şeyh, "Allanın
lütfuyla gazilere geçit vardır" dedi. Atlarının yemini kesip, bindiler.
Samsa Çavuş'u su kenarında hazır beklerken buldular. Samsa Çavuş,
gazileri aldı (Sorkun üzerine iletti. Zaten o vilayetin kafirleri Samsa
Çavuşu tanıyorlardı.) 52 Onu ve askeri görür görmez boyun eğip, ita­
at ettiler. Erkeği kadını onları karşılamaya çıktılar. Aralarında aşina
oldukları bir kafir vardı. Onu çağırdılar, geldi. Osman Gazi'yle anlaş­
ma yaptılar. Samsa Çavuş'un tüm dediklerini kabul ettiler.

Soru: Samsa Çavuş kimdir?

Cevap: Pek çok adamı olan bir kişidir. Aynı zamanda İyi bir
yoldaştır. Sülemiş adında bir kardeşi vardır. Ertuğrul Gazi Söğüt'e
geldiğinde onunla beraber gelmişlerdi. İnegöl kafirleri onlara zarar
verdiğinden orda duramadılar. Mudurnu vilayetine gittiler. Oranın
kafirleriyle iyi geçinip orada otururlardı. Osman Gazi bu vilayeti on -
lara emanet etti. Sonra Osman Gazi Hucüm etti. Göynük vilayetini

52 Esas aldığımız nüshada bir atlama olduğundan, parantez içindeki kısım Atsız nüshasından
alınmıştır.
Aşıkpaşazade Tarihi 51

ve Taraklı Yenicesi'ni vurup, harap ettiler. Gerisin geri Filanoia çık­


tılar. Yine Harmankaya'dan Karacahisar'a çıktılar. Mihal önlerinde
rehberlik ediyordu. Esir almadılar. Halkı kendilerine boyun eğdir­
mek için mal ganimet çok aldılar.

Nazın
Sebeb-i Osman'dan doydu guzat

Kimi ahun gümüş aldı kimi at

Kimi begendügi kızlardan aldı

Gazilere değdi ol demde fırsat

Gaziler cem oldı Osman'a niyet

Ki daim artıralar fazl u nimet

Saadet güneşi doğdı ezelden

Nazar idün gaziler oldi kırat (mir'at)

Bu olay da yukarıdaki tarihte gerçekleşti.

13. Bölüm
Bu Bölümde, Osman Gazi'nin Kazandığı Zaferler Sebebiyle
Çevredeki Kafirlerin Kendisinden Çekinmeye Başladığı Anlatılır

Osman Gazi Bilecik kafirlerine hürmet ederdi. "Bu Bilecik


kafirlerinin senin yanında saygın olmalarının sebebi nedir?" diye
sordular. Osman Gazi, "Komşularımızdır. Biz bu vilayete garip gel­
dik, onlar bizi hoş tuttular. Bizim de onlara saygılı olmamız gerekir:'
dedi.
52 Aşıkpaşazade Tarihi

Nazın

Vaciptir dostluk etmek komşu olan

Sakın kim komşu olmaya yılan

Kime kim dostluk itsen it hazer sen

Hazersüz başdurur yollarda kalan

Hususa kafir olsa dost olan

Dilinde dini batıl kavli yalan

14. Bölüm
Bu Bölümde, Köse Mihal'ın Düğün Yapıp, Kızını Gölaflanozoğlu
/Göl-Flanozoğlu'nun Beyine Vermesi Anlatılır

Anlı şanlı bir düğün yapmak için hazırlıklara başladı. Her şey ta­
mamlanınca çevredeki kafirlere davetçiler gönderdi. (Osman Gazi'yi
de davet etti.) Tekfurlara "Gelin bu Türkle tanışın aşina olun ki, şer­
rinden emin olasınız" dedi. Belirlenen gün geldiler. Pek çok hediye­
ler getirdiler. Osman Gazi hepsinden sonra geldi. İyi halılar, kilimler
ve sürüyle koyunlar getirdi. Osman Gazi'nin hediyelerini, hepsinin­
kinden çok beğendiler. Üç gün düğün oldu. Osman Gazi'nin cömert­
liğine hayran kaldılar. Ancak Osman Gazi'yi ele geçirmek için bir
fırsat bulamadılar.
Osman Gazi daha önce gıyaben tanıdığı fakat yüzyüze görüş­
mediği Bilecik kafirine (Tekfuruna) muhabbet gösterdi. Zira Osman
Gazi yaylaya gittiğinde bütün emanetlerini Bilecik'e bırakırdı.
Bundan dolayı birbirleriyle aşinaydılar.

Bilecik tekfuru da düğün yapmaya niyetlendi.


Aşıkpaşazade Tarihi 53

Nazın
Mihal kim düğün etdi gör ne etdi

Gaziler şevkine bünyad etti

Düğüne anca (nice) tekvurlar geldi

Kamusu Osman için tedbir etti

Ki dedi kim biz bunu dutalım

Bilecil Tekfuri bir tedbir etdi

Ki yani düğün edip kavrayalar

(Muhalif tedbiri kendüyi tuttu)53

15. Bölüm
Bu Bölümde, Yarhisar Tekfurunun Kızını Alacak Olan Bilecik
Tekfurunun düğünü anlatılır

(Bilecik Tekfuru Mihal'ı davet etti. Görüş alışverişinde bulunup,


bütün düğün işlerini tamamladılar. Hazırlıklar tamamlanınca çev­
redeki tekfurlara davetçiler gönderdi. Lakin Osman Gazi'ye davetçi­
ler daha varmadan o Bilecik) 54 tekfuruna sürüyle koyun gönderdi:
"Kardeşim bunu düğüne hizmet edenlere yedirsin. İnşallah ben de
varınca hediyelerimi iletirim. Her ne kadar kardeşime layık hediyem
yoksa da, bize layık olanı hazırlarım" dedi.
53 Esas aldığımız nüshada "Mihal tedbiri kendüye ne etti" şeklinde hatalı kaydedilmiş. Biz
doğru olduğunu düşündüğümüz Atsız nüshasındaki "Muhalif tedbiri kendüyi tuttu" şeklindeki
yazımı tercih ettik.
54 Esas aldığımız nüshada bir atlama olduğundan, parantez içindeki kısım Atsız nüshasından
alınmıştır.
54 Aşıkpaşazade Tarihi

Bunlar daha düğüne davet edilmeden önce gönderdikleridir.


Zaten Mihal'in düğününde sözleşmişlerdi.

Tekfur daha sonra Osman Gazi'ye pek çok gümüş, altın ve at


hediyeyle Mihal'i davetçi gönderdi. Mihal, Osman Gazi'yi düğüne
davet etti ve tekfurların asıl gayelerinin ne olduğunu ona bildirdi.
("Uyanık ol, gafil avlanma" dedi.) 55

Osman Gazi de davetçiliği sebebiyle Mihal'e birçok hediye verdi


ve: "Mihal Bey! Git, kardeşime (tekfura) benden çok çok selam söyle.
56 Şimdi biz yaylaya göçüyoruz. Kayınvalidem ve hatunum kardeşimin
hatunuyla tanışmak ister. Kardeşim, Germiyanoğlunun bizimle olan
durumunu iyi bilir. Yine kerem etsinler, daima zahmetimizi çekmiş­
lerdir, bu yıl da çeksinler. Atamın ve benim eşyalarımızı yine hisara
gönderelim" dedi. Bilecik tekfuru buna çok sevindi canla başla kabul
etti. Mihal'i gönderdi. Osman Gazi'nin gelmesi için bir gün kararlaştı­
rıldı. Osman Gazi, "Bizim hatunlarımız ovalara alışkındır, Bilecik dar
yerdir. Düğünü Çakırpınarı'nda yapsın:' diye talepte bulundu.

Kararlaştırılan günde Osman Gazi öküzlerini yükletti, her za­


man götüren hatunlara verdi. Keçeler arasına birçok adam sardılar.
Sürdüler, akşam karanlığında hisara girdiler. Bir iki katar öküz içe­
ri girince keçe yünlerinden adamlar döküldü. Kapıcıları yaraladılar
(paraladılar). Çoğu düğüne gittiğinden hisarda az adam kalmıştı.
Kale fethedildi.

Diğer tarafta Osman Gazi'nin ne yaptığına bakalım. Birçok


gaziyi baş bezleriyle kadın kıyafetine soktu. Tekfura haber gönde­
rip, "Bunları ayrı bir yere koysunlar ki hatunlarımız tekfurları görüp
utanmasınlar" dedi. Tekfur, "Türk'ün kadını erkeği elimize geçti"
diye, çok sevindi. Onlara yer hazırladılar. Osman Gazi öküzleri ge­
tirenlerle sözleşmişti. Onlar hisara girdikleri saatte Osman Gazi'de
tekfura gelecekti. Hatunları aşikare getiremediklerinden Osman
SSParantez içindeki kısım Atsız nüshasından alınmıştır.
56 Esas aldığımız nüshada "Mihal! Bey kardeşime benden çok çok selam söyle" şeklinde
kaydedilmiş. Biz yııkarıda daha doğru olduğunu düşündüğümüz Atsız nüshasındaki "Mihal
Bey! Var kardeşime benden çok çok selam et" şeklindeki yazımı kaydettik.
Aşıkpaşazade Tarihi 55

Gazi akşamleyin gelecekti.57 Sözleştikleri gibi yaptılar. Tekfur on­


ları karşıladı, hürmetle yerleştirdi. Tekfur daha odasına varmadan
Osman Gazi ile Mihal birdenbire atlarına bindiler. Bunu görünce
tekfura, "Hey! Tür kaçıyor" dediler. Tekfur sarhoştu. Bindi. Bilecik'e
yakın bir yerde Kıldırık/Kaldırık denilen bir dere vardı. Osman Gazi
oraya vardı. Tekfur da oraya geldi. Tekfur'u ele geçirdiler, Osman
Gazi başını kestirdi. Döndü sabah üzeri Yarhisar'a indi. Yarhisar
Tekfurunu (ve gelini) yakaladılar. Düğüne gelen halkın çoğunu esir
ettiler. İnegöl Tekfur'u işitip kaçmasın diye Turgut Alp'i İnegöl'e sal­
dılar. Turgut Alp İnegöl'ü kuşattı. Osman Gazi ele geçirdiği her şeyi
(Bilecik'e getirdi. Ne gerekiyorsa yaptı.) 58

Sonra İnegöl'e geldi ve gelir gelmez yağma etti. Gaziler yağmaya


izin verildiğini işitince hemen hisarın içine daldılar, tekfurunu parça
parça ettiler. Birçok müslümanın kırılıp şehit olmasına sebep olan
kafirlerin, erkeklerini öldürdüler, kadınlarını esir ettiler.

Nazın
Gör imdi hile-i Osman ne etdi
Baş oynadı ve hem çok baş üttü

Kafirler kim ona tuzak düzdi


Yine ol tuzağı kendüyi dutdi

Kafir kuyu kazdı gazi düşeler


Kafirler düşti gaziler düşmedi

Karanu tekvurin gözün bürüdü


Gaziler nur-ı Osman'a buluştu

57 Esas aldığımız nüshada "O dahi akşamleyin geldi yani hatunları aşikare getirdiler" şeklinde
hatalı kaydedilmiş. Biz yukarıda doğru olduğunu düşündüğümüz Atsız nüshasındaki " o dahi
akşamleyin geldi, hatunları aşikare getiremezler/ getiremediklerinden" şeklindeki yazımı
tercih ettik.
58Esas aldığımız nüshada atlamalar olduğundan, parantez içindekısımlar Atsız nüshasından
alınarak tamamlanmıştır.
56 Aşıkpaşazade Tarihi

16. Bölüm
Bu Bölümde, Yarhisar Tekfurunun Kızı Olan Gelinin Kime
Verildiği Anlatılır

Osman Gazi Yarhisar tekfurunun kızı olan ve hisarın fethinde


ele geçirilen gelini, oğlu Orhan Gazi'ye aldı. O kız Ülüfer/Nilüfer
Hatundur. Orhah o zamanlar yiğit bir delikanlı olmuştu. Ayrıca göç
işleriyle vazifelendirdiği bir oğlu daha vardı.
Aldıkları bu dört hisarda (adaleti ve emniyeti sağladılar. Bütün
köyler ) 59 yerli yerine oturdu, yerleşti.
Sözün özü, Osman Gazi düğün yapıp Ülüfer/Nilüfer Hatunu
oğlu Orhan Gazi'ye almak istedi, öyle de yaptı.
Ülüfer/Nilüfer Hatunun kaplıca kapısı yakınında Bursa hisarı­
nın dibinde tekkesi vardır. Ülüfer/Nilüfer Suyu köprüsünü de o yap­
tırmış, bu suya onun adı verilmiştir. Murad Han Gazi ve Süleyman
Paşa onun oğludur. İkisinin de atası Orhan Gazi'dir. Ülüfer/Nilüfer
Hatun vefat edince Orhan Gazi'nin yanına defnedilmiştir.

Nazın
Zihi devlet ki hatun buldu Hakdan
Ki burcundan belirdi gün şafaktan

O burçtan kim tulu etti Murad Han


Süleyman padişah (paşa) hem çıktı nikahtan

Selatın Ankalar hatun doğurdı

Cihan ruşen nur oldu ol çıraktan


59 Esas aldığımız nüshada bir atlama olduğundan, parantez içindeki kısım Atsız nüshasından
alındı.
Aşıkpaşazade Tarihi 57

Cihanı tuttu amber misk bular

Araklar kim belirdi gül varakdan

Cevahir madeni çün zahir oldu

Talipler cem olur yakın ırakdan

Aşıki yazdı menakıb

Bunun üstadını bildimdi Hakdan

Aldı Osman Bilecik'i hey yar

Yarhisar içinde her ne kim var

Malik malın tasarruf etti kamu

Nasib etti ana inayetin Hak u Gaffar

Şular kim haraca muti degildir

İşleri pür hile ve hep mekkardır

Gazi Osman ki hile etdi buna

Bilirdi ki bunlar gaddardır

Gazi Osman ne ettiyse hak etti

Yine ederler kafirlere tekrar


58 Aşıkpaşazade Tarihi

Alındı İnegöl kırıldı kafiri

Gaziler mal nimet aldı vafir

Harap eylediler küfrün diyarın


Getürdi yerine nur-i zahir

Gör imdi aleme kim geldi Osman


Neyi kim tutdu asan etti Kadir

Bu fetih H. 689 / M. 1 299- 1 300 yılında gerçekleşti.

17. Bölüm
Bu Bölümde, Osman Gazi'nin Cuma Namaznı Nasıl Kıldırdığı
ve Fethettiği Şehirlerde Ne Şekilde Hareket Ettiği Anlatılır

Osman Gazi Karacahisar'ı alınca şehrin evleri boş kaldı.


Germiyan vilayetinden ve başka vilayetlerden birçok halk geldi.
Osman Gaziöen ev istediler, o da verdi. Kısa zamanda şehir mamur
oldu. Birçok kilise, mescide çevrildi. Ayarıca pazar kuruldu.

Şehir halkı bir araya gelerek, "Cuma namazı kılalım ve bir de


kadı isteyelim" dediler. Dursun Fakih adında bir aziz vardı. O ye­
rin halkına imamlık yapardı. Ona söylediler. O da geldi, Osman
Gazi'nin kaynatası Edebali'ye durumu anlatırken, Osman Gazi çı­
kageldi. Sordu, isteklerinin ne olduğunu öğrendi. "Ne gerekiyorsa
yapın:' dedi. Dursun Fakih, "Han'ım, sultandan izin almak gerekir:'
dedi. Osman Gazi, "Bu şehri kendi kılıcımla aldım. Sultanın bunda
ne dahli var ki ondan izin alalım. Ona sultanlık veren Allah bana da
hanlık verdi. Eğer minneti şu sancaksa ben kendi sancağımı kaldı -
rıp savaşdım. Sonra o 'Ben Selçuklu soyundanım'derse, ben de, Gök
Alp nesliyim derim. 'Bu vilayete ben onlardan önce geldim' derse,
Aşıkpaşazade Tarihi 59

Süleyman Şah onlardan daha önce gelmiştir" dedi. Halk Osman


Gazi'nin bu sözlerini işitince razı oldular. Osman Gazi de kadılığı ve
hatipliği Dursun Fakih'e verdi. Cuma hutbesi Kracahisar'da; bayram
hutbesi Eskişehir'de okundu.

Nazın
Okuttu hutbeyi kim Al-i Osman

Ertuğrul oğlu Gazi Han Osman

Ki adli bedeli hep tuttu cihanı

Atası sayesi devletlü sultan

Temerrüd ehli kafiri kırandır

O mümin leşkerine han Osman

Harap eden puthaneleri

İmaret din-i İslam etdi Osman

Münadiler sala eder saladur

Saadet bahş eder geldi Osman

Kuruldu devleti çetri ezelden

Ebed baki kalır bil nesli Osman

Bu olay H. 699 / M. 1299-1 300 yılında gerçekleşti.


60 Aşıkpaşazade Tarihi

18. Bölüm
Bu Bölümde Osman Gazi'nin Koyduğu Kanun ve Hükümler
Anlatılır

Kadı ve subaşı atanınca halk kanıJ.n istemeye başladı.


Germiyandan bir kişi geldi, "Bu pazarın bacını bana satın'' dedi.
Halk, "Han' a git, söyle " dediler. O da hana gelipi isteğini bildirdi.
Osman Gazi, "Bac nedir?" diye sordu. O kişi, "Pazara getirilen her
şeyden ben akçe alırım:' dedi. Osman Gazi, "Senin bu pazar halkın­
dan alacağın mı var ki akçe alırsın?" dedi. O kişi, "Han'ım bu töre­
dir. Bütün memleketlerde padişahın alması adettir:' dedi. Osman
Gazi , "Tanrı mı buyurdu, beyler kendileri mi yaptılar?" dedi. Bu kişi,
"Töredir hanım, ezelden kalmıştır:' dedi. Osman Gazi çok öfkelen­
di: "Bir kişinin kazancı başkasının olur mu, onun mülkünde benim
ne hakkım var ki ondan akçe alayım? Bre kişi var git, artık bu sözü
söyleme. Sana zararım dokunur" dedi. Sonra halk,"Han'ım, bu pa­
zar beylerine az bir miktar da olsa bir şey vermek adettir" dediler.
Osman Gazi, "Madem siz böyle diyorsunuz, öyleyse pazara yük ge­
tiren her kişi satarsa iki akçe versin, satış yapamazsa hiçbir şey ver­
mesin. Her kim bu kanunu bozarsa Allah da onun din ve dünyasını
bozsun:' dedi ve sözlerine şunları ekledi:

"Kime bir tımar verirsem sebepsiz onun elinden almasınlar. O


öldüğü zaman küçücük de olsa oğluna versinler. Oğlu sefere çıkacak
yaşa gelinceye kadar hizmetkarları, harp zamanında onun yerine se­
fere çıkıp, harbe katılsınlar. Kim bu kanunu uygularsa Allah ondan
razı olsun. Neslimden bir kişi bu kanundan başka bir kanun koyacak
olursa yapandan ve yaptırandan Allah razı olmasın:' dedi.
Aşıkpaşazade Tarihi 61

Nazın
Bu resmi kodu ol kanunu Osman

Ki şakir ola andan gani, Osman

Dedi sultanı haktır mülk onundur

Anındır vermek ü almak ü divan

Arada biz bahane olduk ancak

Bahaneden göründü halka burhan

Cihana gelende kim baki kaldı

Kani ol ki ya Hanım dedi ya Sultan

İmdi niceleri gark etti bu derya

Adı unsur nihayetsiz bu umman

Belirmez izi karbanlar yitipdur

Heman bir ad kodu gitti Süleyman

Sakın adın anıp söğmesünler

Dilersen rahmet ede sana Gufran

Cihanda çok nişan kodu gelenler

Nişan-i adli bedel kodu Osman


62 Aşıkpaşazade Tarihi

19. Bölüm
Bu Bölümde, Osman Gazi'nin, Fethettiği Vilayetlerin
Tımarlarını Kimlere Verdiği Anlatılır

İnönü denilen Karacahisar sancağını oğlu Orhan Bey'e verdi.


Subaşılığını kardeşi Gündüz'e verdi. Yarhisar'ı, iyi bir yoldaş olan ve
kendileriyle gelen Hasan Ali'ye verdi. İnegöl'ü Turgut Ali'ye verdi.
Bugünde o azizin adıyla anılır. Onun İnegöl yöresinde köyleri vardır;
bu yerlere Turgut İli derler.

Kaynatası Edebali'ye Bilecik gelirini verdi. Hatununu Bilecik'te


atasıyla bıraktı. Kendisi Yenişehir'e gitti. Yanındaki gazilere evler
yaptırdı oraya yerleşildi. Oranın adını Yenişehir koydular.

Oğlu Alaaddin Paşa'yı yanında bıraktı. Zaman zaman atasıyla


Orhan Gazi dört bir yana akınlar yaparlardı. Bu akınlarda İznik'e de
inerlerdi. Birkaç kez Köprühisar'a da gitmişlerdi. Orayı da yağmayla
fethettiler. Sonra Marmara vilayetine gittiler. Buranın kafirleri itaat
edip boyun eğdiklerinden, Osman Gazi de hepsini yerli yerinde bıra­
karak tekrar Yenişehir'e geldi. Gaziler bir kaç gün atlarını dinlendir­
dikten sonra İznik vilayetine yürüdüler. Şehrin kapısının önüne siper
yeri yaptırdılar. Günlerce savaştılar. Dört bir tarafındaki vilayetleri
itaat altına aldılar. Kale üzerine asker bıraktılar. İtaat altına aldıkları
vilayeti tımar erlerine verip, kendileri Yenişehir vilayetine döndüler.

20. Bölüm
Bu Bölümde, Bursa Tekfuru, Edranos Tekfuru, Kestel Tekfuru ve
Daha Birkaç Tekfur'un Osman Gazi'yi Yok Etmek İçin Birleştikleri
Anlatılır

Bursa Tekfuru, Edranos Tekfuru, Kestel Tekfuru ve daha birkaç


Tekfur "Türk'ün üzerine varalım, onu buradan çıkaralım, şerrinden
emin olalım'' diyerek, görüş birliğine vardılar. Büyük bir ordu top­
layıp, yürüdüler. Osman Gazi de Allah'a sığındı onlara karşı yürür-
Aşıkpaşazade Tarihi 63

dü. Hazır olan gazilerle Koyunhisarı'nda buluştular. Savaşa savaşa


Dinboz'a kadar geldiler. Kafirler arkalarını dağa verdiler. Çok büyük
kırgın oldu. Osman Gazi'nin kardeşinin oğlu Aydoğdu şehit oldu.
Mezarı Dinboz'da koyunhisarı'na giden yol üzerindedir. Mezarının
etrafını taşla çevirdiler. O vilayette at sancılandığında onun meza-
rına götürüp etrafında döndürürler. Allah'ın yardımıyla şifa bulur.
Dinboz Tekfuru kaçtı. Kestel Tekfuru öldü. Bursa Tekfuru hisa­
rına girdi. (Kite Tekfuru ise Osman Gazi'nin karşısındaydı, o da kaç­
tı.) 60 Osman Gazi peşinden gitti. Tekfur Ulubat'a girdi. Osman Gazi
vardı, Ulubat Köprüsü'nün başında durdu; "Esirimi verin yoksa Göl
61 başından dolanır bütün vilayetlerinizi harap ederim'' diye haber

gönderdi. Bunun üzerine Ulubat Tekfuru: ''Anlaşalım. Senin neslin­


den kimsenin bu köprüden geçmemesi şartıyla esirini sana verelim:'
dedi. Osman Gazi kabul etti. O zamandan bu zamana değin Osmanlı
soyundan hiç kimse Ulubat Köprüsü'nden geçmedi. Geçmleri ge­
rektiğinde kayıkla sudan geçerlerdi. Osman Gazi'ye esirini verdiler,
getirip hisarının karşısında parça parça etti. Hisarı alıp, içine asker
yerleştirdiler, vilayetini de zaptettiler.

Nazın
Şunu kim aldı yıkdı yaptı Osman
Kime kahr, kime lutf etti Osman

Harab idüp imaret etmek ister


Bu resme dürlü mimar kopdu Osman

Bu gaza, H. 702 / M. 1302-1303 yılında gerçekleşti. Adı, Dinboz


Gazasıdır.
60 Esas aldığımız nüshada "Kite" yerine hatalı olarak "Kestel" şeklinde kaydedilmiş. Ayrıca
cümlede eksiklik var. Atsız nüshası esas alınarak gerekli düzeltme yapıldı ve bu kısım parantez
içinde gösterildi.
6 1 Esas aldığımız nüshada "Göl" kelimesi metinden düşmüş, kaydedilmemiş.
64 Aşıkpaşazade Tarihi

2 1 . Bölüm

Bu Bölümde, Osman Gazi'nin Bursa Hisarı'nın Karşısına Bir


Hisar Yaptığı Anlatılır

Osman Gazi Bursa hisarının savaşla alınamayacağını gördü;


"Buna sabır gerekir" dedi. Hisarın fethi için bazı ön hazırlıklar da
bulundu. Kaplıca tarafına bir hisar yaptırdı. Hisarın içine yiğitliğiyle
tanınan kardeşinin oğlu Aktemur'la birlikte birçok adam yerleştirdi.
Bir hisar da dağ tarafına yaptı. Balabancık denilen ve yiğitliğiyle bili­
nen bir adamı daha vardı; bu hisara da onu koydu. Bu iki hisarı bir yıl
içinde yaptı. Köylerini ise mamur etti. Hisardaki askerler, kafirlerin
hisarın dışına parmaklarını çıkarmalarına bile izin vermezlerdi.

Nazın

Balaban karga uçurmaz kal'adan


Bursa Tekfuru kaçmadı beladan

Temur kodu gece gündüz rahat etmez


Belaya uğradı kafir inattan

Gazilerimiz İki taraftan vilayeti zaptettiler. Yıllarca hisar halkı­


na rahat vermediler. Onlar burada hapsedilmiş dururken bakalım
Osman Gazi neyle meşgul oldu.

22. Bölüm

Bu Bölümde, Osman Gazi'nin Yenişehir'e Gelmesi ve Çevredeki


Kafirlerin Onunla Uğraşmaları Anlatılır

Osman Gazi Yenişehir'e gelince çevredeki kafirler onunla uğ­


raşmaya başladılar. Osman Gazi de hepsinin vilayetlerini zaptetti.
Adalet ve insafla mamur etti. Gaziler refah içinde yaşadılar. Her biri­
ne köyler verdi. Herkesi halli halince gözetti. Osman Gazi'nin yanın­
daki gaziler kuvvetlendiler. Daima gaza etmek isterlerdi.
Aşıkpaşazade Tarihi 65

Nazın
Gaza kim Osman etti ey karındaş

Saçıldı kanlar u kesildi baş

Ol Aydoğdu kim anda şehit oldu

Bile oldu nice iş u yoldaş

Dinboz Tekürun tuttular anda

Anın üzre dahi çok öldü yoldaş (çok oldu savaş) 62

Bozuldu hisar alındı mal

Tekür dahi oldu hucer-i evbaş (cimri evbaş) 63

Cihanda herkişi kim ad komuşdur

Yanında dahi şirin dad komuşdur.

Kodu Osman gazayı adli bedel

Neseb u nesline dua komuşdur

62 Parantez içinde verilen son üç kelime Atsız nüshasından alındı.


63 Parantez içinde verilen son iki kelime Atsız nüshasından alındı.
66 Aşıkpaşazade Tarihi

23. Bölüm
Bu Bölümde, Mekece, Akhisar, Geyve, Leblebici Hisarı ve
Çadırlı'nın Nasıl Alındığı Anlatılır

Gaziler, yürüdükleri her yerde Allah'ın yardımıyla zafer kazan -


dıklarını görünce Osman Gazi'ye gelip, "Elhamdulillah Hanım! Kafir
mağlup, ehl-i İslam galiptir. Üstelik senin gibi gayretli bir hamınız
var. Durum böyleyken oturmak bize yakışmaz" dediler. Osman
Gazi, "Mihal'ı çağırıp İslama davet edelim. Onu Müslüman yapalım.
Ondan sonra her nereye isterseniz oraya gideriz. Eğer Müslüman
olmazsa onun vilayetini vuralım'' dedi. Mihal'e adam gönderdiler,
"Çabuk gel, seferimiz var, hazır bekliyoruz" dediler. Mihal'e haber
ulaşınca hemen geldi, güzel atlar ve kılıçlar hediye getirdi. Hemen
el öptü ve, "Hanım, Hazreti Resulullah'ı (sallallahu aleyhi ve sellem)
rüyamda gördüm. Bana İslamı anlatın Müslüman olayım:' dedi.
İslamı anlattılar, samimiyetle ve ihlasla islamı kabul edip, Müslüman
oldu. Hemen hil'at giydirdiler. Orhan Gazi ile birlikte gönderdiler,
Karacahisar'da oğluyla beraber bıraktılar. Saltukalp denilen bir gazi
daha vardı, onu da yanlarına koydular. Bir oğlunu anasıyla Bilecik'te
koydu, kendisi Hakka sığındı, yürüdü. Doğruca Leblebici Hisarı'na
vardı. Tekfuru boyun eğdi. Onu yerinde bıraktı. O kafirin bir oğlu
vardı onu da yanına alıp Lefke'ye geldi. Çadırlı ve Lefke 64 tekfur­
ları ittat edip boyun eğdiler, memleketlerini teslim ettiler, kendileri
de Osman Gazi'nin yanında yararlı hizmetler gören kişiler oldular.
Ondan sonra Samsa Çavuş gelerek, " Hanım! Bu vilayeti bana ver
ki bunlar burayı ele geçirip tekrar düşman olmasınlar:' dedi. Osman
Gazi, "Vilayetin bir kısmını veremem. Çünkü bunları vilayetlerin -
den çıkarmıyorum:' dedi. Lefke yanında dere ağzında Yenişehir su­
yunun kenarında bir hisarcık vardı. Onu Samsa Çavuş'a verdi. Şimdi
dahi oraya "Çavuş Köyü" derler.

64Esas aldığımız nüshada "Geyve" şeklinde hatalı keydedilmiş. Atsız nüshasını baz alarak
düzelttik.
Aşıkpaşazi\de Tarihi 67

Sonra Mekece'ye geldiler Tekfuru boyun eğip, itaat etti. Akhisar


Tekfuru asker toplayıp, karşı geldi. Çok iyi savaştılar. Sonunda kaç­
tı ve hisarına giremedi. Gaziler hisarı yağmaladılar. Tekfuru kaçtı
Karaceyş/Kar Çebiş hisarına girdi. O hisar Sakarya kenarında dere
içindeki Sarıcahisar'dır. Birkaç gün yürüdüler, döndüler Geyve'ye git­
tiler. Kafiri hisarı boş bırakıp gitmiş. Kurt Deresi denilen yerde beci­
ne olmuş oturmuşlar. Osman Gazi'ye bildirdiler. Osman Gazi, "Hey!
Ne durursunuz?" dedi. Yürüdüler ansızın içeriye dalıp tekfurlarını
yakaladılar. Osman Gazi'ye getirdiler, ganimet malı olarak ne varsa
aldılar, Tekfur Pınarı'na geldiler, orayı da ele geçirdiler. Oralarda bir
ay kaldılar. İttat altına giren vilayetlerin arazilerini tımar (erlerine)
verdiler. Halkına da emniyet ve güven sağladılar.

Nazın
Bu Alp'in nesli Osman gör ne kopdu

Dua aldı veliden veli kopdu

Avazı çıktı kılıcın cihanda

Sadasından kafirde kavga kopdu

Kaçan kim teprendi Gazi Osman

Sanasın yıldırım gürültü kopdu

Havası seyreder arştan yukarı

Muhammed miracından bile kopdu

Bu feth-i gaza H. 704 / M. 1304-1305 yılında gerçekleşti. Bu yılı


"islam-ı Mihal/Mihal'ın Müslüman olduğu yıl " diye adlandırdılar.
68 Aşıkpaşazade Tarihi

24. Bölüm
Bu Bölümde, Orhan Gazi Karacahisar'dayken, Germiyan'dan
Çavdar Tatarı'nın Gelip Baskın Yapması Anlatılır
Şimdiki zamanda da onlardan var. "Çavdarlu" diye anılır­
lar. Osman Gazi Kevke (Lefke) gazasına gittiğinde Çavdar Tatarı
Karacahisar'ın pazarını basmış. Orhan Gazi'ye "Tatar pazarı vur­
du" diye haber ulaştırmışlar. Orhan Gazi Eskişehiröe atını nallatı -
yormuş. Bu haberi işitir işitmez atına bindi, sürdü. Dağlar arasında,
Oynaş hisarı denilen virane bir hisar vardır. Tatar ile orada karşılaştı.
Göz açtırmadı. Tatarları yakaladı. Pazrcılardan zorla aldıklarını geri
verdiridi. Birçok Tatar yakalayıp Karacahisar'a getirdi. Atası gelince­
ye kadar sakladı. Osman Gazi gelince Çavdaroğlu'nu huzuruna ge­
tirdiler. Osman Gazi, Oğluna, "Oğul, bu zalimdir ama hem komşu-
muzdur, hem de Müslümandır. Kendine ve beyine yemin ettirelim.
Varsın vilayetine gitsin:' dedi. Söylediği gibi yapıldı. O günden ta
Yıldırım zamanına kadar (aralarında düşmanlık görülmedi.) 65

25. Bölüm
Bu Bölümde, Osman Gazi'nin, Oğlu Orhan Gazi'yi Akyazı'ya
Göndermesi Anlatılır
Bir gün Osman Gazi, " Oğul Orhan, Tatarlarla antlaşma yaptık la­
kin bunların Tatarlığı bir yere gitmez. Gel sen bu gazilerle Karacuyuş'a
66
ve Karatekine var. Allah'ın sana zafer nasip etmesini umuyorum:'
dedi. Orhan Gazi, "Han'ım, ne buyurursan kabul ederim. "dedi.
Akçakocayı, Konuralp'ı, Gazi Rahmanı ve Köse Mihal'i, Orhan Gazi'in
yanına verdi: "Bu dört gazi yararlı yoldaştır" dedi ve ekledi: "Haydi
gaziler, din yolunda nasıl hareket ettiğinizi göreyim" dedi.

Orhan Gazi'nin yalnız yaptığı (ilk) seferi, bu seferdir.

65Esas aldığımız nüshada cümle eksik bırakılmış. Atsız nüshasını baz alarak tamamladık.
66 Bu kelime, daha önce Karaceyş olarak geçmişti. Atsız nüshasında ise, "Kara Çepuş" şeklinde
kayıtlı.
Aşıkpaşazade Tarihi 69

Nazın

Gazaya Orhan Han bindi ata

Sıfatı mazhar oldu ayn-ı zata

Tecelli nur-i Ahmedöen göründü

· Gönül gözünde gözle mir'ata

Bu nur-u İslama burç oldu Orhan

Ayine düştü bil iki sıfata

Atasından dua ve himmet kılıcını kuşandı. Gaza niyetiyle sefere


çıktı. Doğru Karacüyuş'a yürüdü. Osman Gazi de daha önce oraya
gitmişti. Hisara varmaya bir konaklık mesafe kala gazileri üç bölüğe
ayırdılar. Bir bölüğü hisarın üzerine yürüdü. Orhan'ın bölüğü hisa­
rın arkasındaki bir dereye girdiler. Hisara karşı savaşan gaziler kaçar
gibi yaptılar. Kafirler, "Türk kaçtı" diyerek hisardan dışarı çıktılar,
hisarın önünde bir Türk bulup, getirdiler;"Başka Türk var mı?" diye
sordular. Türk, "Kaçanlardan başka Türk yok" dedi. Tekfur buna se­
vindi. Gözcüler gönderdi. Hiç Türk görmediler.

Bunun üzerine hisarın kapısını açtı; "Varalım, Türk'ü arkadan


kuşatalım, dereden çıkartmayalım" dedi. Hemen atına bindi, sürdü.
Hisarın yanında pusuda bekleyen Türkler, hisarın kapısını tuttular.
Bu sırada tekfur yukarıdaki Türkleri de gördü, "Hey! Daha Türk
varmış" dedi. Dönüp hisarın önüne gelince orada bulunan Türklerle
karşılaştı, yakayı ele verdi. Hisarı alıp, malını gazilere verdiler.
Sipahileri çıkarıp, Hisarı sağlamlaştırdılar. Tekfuru aldılar aşağı ta­
rafta Abcı denilen bir yer vardı oraya götürdüler. Orayı da anlaşma
70 Aşıkpaşazade Tarihi

yaparak aldılar. Bu iki hisara asker koydular. Konuralp'e Karacüyuş'u,


Akçakoca'ya Absuyu'nu verdiler. Orhan .Gazi dönüp tekfuru aldı ve
sipahileriyle beraber Akhisar'a götürdü. Vilayetin kafirlerini ise em­
niyet ve güven içinde kendi yerlerinde bıraktı.

Lakin Konuralp zaman zaman çıkar Akyazı'ya akınlar yapardı.


Akçakoca da Ayan gölünün aktığı yerde Beşköprü'de, Burgoscuk de­
nilen yere varıp, konakladı. O da orman arasında olan yerlere akın
yapardı.

Kısacası, Orhan Gazi bu sınırı emniyet altına aldı. Oradan (esir


alınan) kafirleri atası Osman'a gönderdi. Kendisi Karatigin Tekfur'u
üzerine yürüdü. Hisar beyine haber gönderdi. "Bu hisarı bana ver.
Seni yine hisarda bırakayım. Ancak hakimiyeti benim elimde olsun.
Amacım İznik'i 67 almaktır" dedi. Bu tekfura ağır geldi, vermedi.
Orhan Gazi, "Gaziler İslam gayretidir. Yürüyelim. Bu hisarı yağma
edelim"dedi.

Nazın

Dedi Orhan kim yağmadır bu kal'a

Duruşun kim ide bu kal'a kal'a

Çü kal' ola kal'a fırsat bizimdir

Revadır gaziler duruşa kal'a

Hemandem yıktılar kal'a kapusun

Bozuldu sanki Hayber adlı kal'a

Cemi malın gaziler aldı

Ganimet kenziymiş bil bu kal'a


67 Esas aldığımız nüshada "Azank" şeklinde kayıtlı.
Aşıkpaşazade Tarihi 71

Tekürun tuttular kızını bile

Gaziler yine irdi bu kal'a

Esiri hlıb nazik nazeninler

Gaziler yine '\; J.J� ..>ı'" (?) 68 kal'a

Onlarla savaşan tekfuru yakalayıp parça parça ettiler. Orhan Gazi


Tekfurun kızını birçok malıyla beraber atasına gönderdi. Alınan esir­
leri Orhan Gazi satın aldı. Satın aldıktan sonra kendilerinden sağlam
söz alarak yine hisarda bıraktı. Samsa Çavuş'u da başlarına koyup
kendisi, Yenişehir'e atasının yanına geldi. Sonra Karacüyuş'a da adam
gönderdiler. O da İznik'e yapılan gönderme gibi oldu. Ara sıra varıp
İznik'in bahçelerini harap ederlerdi. Sözün özü İznik'e rahat vermez­
lerdi. Konuralp Akyazı'ya, Akçakoca da İznikmid (İznik) tarafına
akınlar düzenliyordu. Bu akınlar sayesinde sözü edilen uc bölgeleri
fazlasıyla hareketlendi. Bu gaziler öyle kıyam ettiler ki, geceleri uyku
uyumazlar, gündüzleri de at sırtından inmezlerdi.

Nazın
Konuralp kılıcı Bolu'ya saldı

Veli Akyazıöa düz basar oldu

Uzuncabelöe kafire buluşdu

İki gün gecesiyle hoş duruşdu

Oradan kafiri dönderdi, koğdu

Konuralp Düzpazar'a tuttu


68 Esas aldığınız nüshada "..5 J .Jfi Y-1" şeklinde kayıtlı. Bunu anlamlı bir biçimde okuyamadık.

Atsız nüshasında "erür idi" şeklinde kayıtlı.


72 Aşıkpaşaziide Tarihi

Akova'ya seğirdir oldu Koca

Gazi Rahman halkı yatırmaz gece

Çıkar İslam bulur kafiri demdem

Kırar gaziler bunları ey hace

Bu iklimde bunlar duruşdular

Kim bu iklimleri Müslümanlık ideler

Bu fetih H. 705 / M. 1 305- 1 306 yılında Orhan Gazi eliyle ger­


çekleşti.

26. Bölüm
Bu Bölümde, Osman Gazi'nin Oğlu Orhan Gazi'yi Bursa'ya
Göndermesi, Bursa'nın Fethi, Bursa Kafirlerinin Halinin Ne
Olduğu Anlatılır

Açlıktan bunalmaları sebebiyle Bursa hisarındaki kafirlerin hisa­


rı vermek için bahane aradıkları ancak padişahtan başkasına teslim
etmedikleri haberi işitildi.

Osman Gazi, Orhan Gazi'ye, "Önce Adranoz'a var. O kafirin ata­


sı Dinboz gazasında benim "Bayhoca'' nın düşmesine sebep oldu:'
dedi. Mihal ve Turgut Alp'i de yanına verdi. Orhan Gazi, Şeyh
Mahmud'u ve Edebali'nin kardeşinin oğlu Hasan'ı da istedi. Doğru
Adranoz'a çıktılar.

Tekfur Türklerin geldiğini işitince hisarı boş bırakıp kaçtı. Elete


dağına çıktı. Orhan Gazi yaya olarak peşinden dağa çıktı. Tekfurla
birlikte kaçan insanlarla karşılaştılar. Bu insanlar itaatlarını bildirip,
boyun eğdiler. Tekfur ise kaçmaya devam etti, kaçarken bir kayadan
Aşıkpaşazade Tarihi 73

aşağı yuvarlanıp, parça parça oldu. Adranoz'un kalesini bozdular.


Halkın gönlünü alarak, yerlerinde bıraktılar. Orhan Gazi bu gazayı
yaptıktan sonra doğru Bursa'ya geldi. Pınarbaşı'ndaki suyun arka ta­
rafında konakladı.

Nazın
Gör imdi neler etti Gazi Orhan

Ol himmeti çok ol bahr-ı umman

Hareket etse kafir ölürdü

Duramaz karşıya Rüstem-i destan

Çü kal'a halkı bu resme anı gördü

Bu Orhan'a oldu bağ u bostan

Ne cenk etti ve ne cidal etti anda

Yarılmadı baş u dökülmedi kan

Asan oldu Bursa ol gaziye

Menakıp yazdı oldu burhan

Orhan Gazi Bursa Tekfuru'na Mihal'i gönderdi. "Hisarı versin''


dedi. Bursa Tekfuru, "Anlaşalım. Bize kimsenin zararı dokunmasın,
hisarı verelim'' dedi. Mihal gelip haber verdi. Orhan Gazi kabul etti.
Tekfur yine haber gönderip, "Bana birkaç seçkin adam gönderin ki
biz hisardan çıkarken Türkler bizi incitmesin'' dedi. Mihal, "Gelecek
olan adamlara karşılık olarak ne verirsin?" dedi. Tekfur, "Ne istersen
veririm'' dedi. Mihal otuz bin floriye sözleşti. Bursa Tekfur'u razı oldu.
74 Aşıkpaşazade Tarihi

Nazın
Nakit gönderdi Tekür-i Baras

Ki vere hisari kim ola halas

Hazineyi kodu Baras kim gider

Kuşandı bir ip ve hem giydi palas

Kodu gitti tekfur hisarı eydür

Yarimden ayırdınız ey Türkler celes

Sözün kısası tekfur hisardan çıkınca kapılarda kalabalık arttı.


Müslümanlar her taraftan şehre girmeye başladılar. Ahi Hasan ve
birçok insan burca tırmanmışlardı.

Bursa tekfurunu Gemlik'e 69 iletmleri için yanına adamlar verdi­


ler. Tekfur gemiye bindirildi, (Gemlik'e, oradan) İstanbul'a götürül­
dü. Hisardaki halka da emniyet ve güvence verdiler. Kimsenin bir
çöpünü dahi aldırmadılar. Orhan Gazi, Baras (Bursa) tekfuru'nun
hazinesini gazilere bağışladı. Pek çok mal vardı, hepsini dağıttı.
Gaziler zengin oldular. Tekfurun bir veziri vardı. O gitmedi. Zaten
hisarın alınmasına o sebep olmuştu. Onun da pek çok malı vardı,
kendi arzusuyla getirdi. Orhan Gazi onun mallarını da gazilere verdi.

Hisarda pek çok ölmüş kafir bulundu. Orhan Gazi vezire, "Neden
bunaldınız ki bu hisarı verdiniz?" diye sordu. Vezir, "Birçok sebepten
verdik "dedi. Birincisi, sizin devletiniz günden güne arttı. Bizim dev-

69 Esas aldığımız nüshada "gemiye" şeklinde kayıtlı. Atsız nüshasında "Gemlik'e " şeklinde
kayıtlı. Biz de bu şekli tercih ettik.
Aşıkpaşazade Tarihi 75

letimiz ise tersine döndü. Bu gerçeği anladık. İkincisi, babanız Bursa


üzerine hisar yaptı, gitti. Böylece onun haşmeti köylerimizi zapt etti.
Halk size boyun eğdi ve bizi anmaz oldular. Sizin sayenizde rahat
oldukları için bizi anmadıklarını bildik. Biz de o rahatlığa heveslen­
dik. Üçüncüsü tekfurumuz mal yığdı. Bu malın bir faydası olmadı.
Malı verecek bir yer bulamadı. Vaktinde bir şey almadı. İhtiyacımız
olduğu vakit de satıcı bulunamadı. Böylece hisar bize hapis oldu.
Dördüncüsü, padişah (güçsüz ve acizdi) . Padişah güçsüz olunca
memleket çabuk harap olurmuş. Beşincisi, kötüye uyduk ki O (Kite)
tekfuruydu. Altıncısı, bu alemin fesadı, değişikliği eksik olmuyor
şimdi bu fesat, değişiklik biz de meydana geldi. "Orhan Gazi, "Bu
insanlar neden öldü?" diye sordu. Vezir, "Açlıktan kırıldılar" dedi.

Nazın

Ve ger Hakdan ola fazl u inayet

Olur her maksudun makbul gayet

Neye sunsan sana asan gelir ol

Senin yardımcın olur cümle millet

İnayet buldu cana Al-i Osman

Zebundur kim eder buna adavet

Baras Tekür zebun Orhan elinde

Yaraşur tekür kim çeke zillet

Elin al Al-i Osman'ın ilahı

Ve hem devletleri kala kıyamet


76 Aşıkpaşazade Tarihi

Muzaffer-i Mansur olsun leşker-i han

Ki bu oldurur olan ehl-i mürüvvet

Bu fetih H. 726 / M. 1325 yılında gerçekleşti.

Soru: Bu fetihler gerçekleştiğinde Osman Gazi hayatta mıydı,


değil miydi?

Cevap: En doğru olan görüşe göre hayattaydı. Zira Orhan Gazi'yi


Bursa'nın fethine babası göndermişti.

Soru: Öyleyse Osman Gazi kendisi niçin sefere katılmadı?

Cevap: Osman Gazi'nin 70 iki oğlu vardı. Osman Gazi, "Oğlum


Orhan! Benim zamanımda sen gaza eyle" derdi. (Oğlu Orhan'ın güç
ve şöhret kazanmasını arzu ederedi.) Ayrıca ayağında zahmeti vardı,
ona sıkıntı veriyordu. Osman Gazi'nin kendisinin sefere katılmayışın
sebebi buydu.

Nazın

Şular kim oğlu mukbil olmak ister

Gel imdi ata oğla yol göster

Oğul dahi ala senden nasihat

Nasihat ki ala olmaya kemter

Şular kim almadı pendi atadan

Olan oldur bu halk içinde ebter


70 Bu isim,
esas aldığımız nüshada ve Atsız nüshasında "Orhan Gazi" şeklinde kayıtlı. Fakat biz
doğrusunun "Osman Gazi" şeklinde olması gerektiğini düşünüyoruz.
Aşıkpaşazade Tarihi 77

27. Bölüm

Bu Bölümde, Osman Gazi'in Oğlu Orhan Gazi'ye Yaptığı


Vasiyet Anlatılır

Osman Gazi oğluna şöyle vasiyette bulundu: "Oğul! Ben öl­


düğüm vakit, beni Bursa'daki Gümüşlü Kubbe'nin altına koyarsın.
Ayrıca şunlar da sana tavsiyem olsun; bir kimse sana Tanrı'nın bu­
yurmadığı bir söz söylerse, onu kabul etme. Eğer bilmiyorsan Tanrı
ilmini bilene sor. Sana itaat edenleri hoş tut. Hizmetinde bulunanla­
ra daima ihsan edici ol. Senin ihsanın onların tuzağıdır:'

Nazın

İbaret bilmek füidesi ne oldu

Hemen bozar düzer ademi oldu

Dilinde söylenenler assı kalmaz

Asıl gönlündeki niyetin oldu

28. Bölüm

Bu Bölümde, Konuralp, Akçakoca ve Gazi Rahman'ın


Durumlarının Ne Olduğu Anlatılır

Konuralp, Akyazı'yı, Konurapa ilini, Bolu ve Mudurnu vilayet­


lerini hükmü altına alıp, düzene soktu. Dönüp yine Karaceyş'e ve
Absuyu'na geldi. Gazi Rahmanı orada bırakıp kendisi yine gitti.
Akçakocayı Kandırı'da bıraktı. Maksatları Samandıra'ya varmaktı.
Sözün kısası, bunlar gece gündüz kafirle meşgul idiler. Bazen sava­
şırlar bazen barışırlardı.
78 Aşıkpaşazade Tarihi

Birgün Samandıra tekfurunun oğlu ölmüştü. (Bu kafirler, ce­


nazenin başında toplanmışlardı. Gaziler de fırsat bulup) 71 kafirler
hisarın önündeyken basmışlar Tekfur'u yakalamışlardı. Samandıra
Hisarı bu şekilde fethedildi. (Samandıra tekfurunu Aydos hisarına
iletmişler: "Gelin tekfurunuzu alın. Hisarı'da bize verin:' demişler.
Kafirler, "Gidin başını kesin, etini pişirin, yiyin:' diye karşılık ver­
mişler. Bunun üzerine Tekfur, "Beni İstanbul'a iletip, orada satın" de­
miş.) 72 Orhan Gazi'ye haber gönderip, "Tekfur'u öldürelim mi, yok­
sa satalım mı?" diye sormuşlar. Orhan Gazi, "Satın, gazilere harçlık
olsun:' demiş. Gelmişler, (İstanbul'a haber göndermişler.) İstanbul
kafirleri, "Ne adam satın alırız, ne de satarız:' demişler. (Hazır as­
kerleri vardı, gönderdiler.) Savaştılar. Kafiri bastılar çok adam öldü.

Sözün kısası, İznikmid (İzmit)Tekfuru Samandıra Tekfuru'nu


satın aldı.73 Akçakoca geldi, Samandıra'yı hisar edindi. İstanbul ve
Aydos tekfurlarıyla daima savaşırdı. Akçakoca'yla gaziler at sırtın­
dan inmezlerdi. Zira İstanbul tekfuruyla savaşları hiç eksik olmazdı.
Onun için Türkleri, Aydos Hisarı'ndan sürüp çıkarmak isterlerdi.
Akçakoca çevredeki köylerde emniyet ve asayişi sağlamıştı.

29. Bölüm

Bu Bölümde, Aydos Hisarı'nın Nasıl Alındığı Anlatılır

Tekfurun bir kızı vardı. Bir gece Resulullah sallallahu aleyhi ve


sellem' i Rüyasında gördü. Bu kız rüyasında kendisini bir çukurda bu­
lur. Güzel yüzlü latif bir kişi gelip onu çukurdan çıkarır. Üzerindeki
elbiseleri soyup yabana atar, onu yıkar ve ipekli elbiseler giydirir. Kız
hayretle uykudan uyanır. Rüyasında gördüğü kişinin hayali kızın ak­
lını alır. Gece gündüz bu hayal gözünden ve gönlünden çıkmaz.

71 Parantez içindeki kısım Atsız nüshasından alındı.


72 Esas aldığımız nüshada burada cümleler eksik ve hatalı kaydedilmiş.
Biz Atsız nüshasını
esas alarak düzeltip, parantez içinde naklettik.
73 Esas aldığımız nushada, "İznikmid Tekfuru'nu ve Samandır'a Tekfuru'nu satın aldılar"
şeklinde hatalı yazılmış. Bizim yukarıda naklettiğimiz cümle Atsız nüshasına aittir.
Kanaatimize göre doğru olan budur.
Aşıkpaşazade Tarihi 79

Nazın

Gönül şehrinde ol dost kaldı ancak

Fikri dağıldı aklın bile verdi ancak

Taccüp etmen anı ey azizler

Anı kim görmedi can gözü gördü ancak

Aşıki aşkta iki mana vardır

Biri zahir biri dost mana oldu ancak

Çün kim kız bu düşü gördü

Kendüye eydür benim halim ne oldu ancak

Kız bu rüyayı gördükten sonra, "Beni bu çukurdan çıkaran kim


acaba? Bana başka giyecekler giydirdi. Durduğum yerden vardı/erdi.
Herhalde benim durumum başka bir hale dönecek:' diye düşünür
dururdu. O bu düşünceler içindeyken birgün ansızın Türkler geldi,
hisardakilerle savaşmaya başladılar. Kız, "Gideyim, ben de savaşa­
yım" dedi. Hisar halkının yanına geldi. Hisardan dışarı baktı bir de
ne görsün! Rüyasında kendisini çukurdan çıkaran kişi bu askerin
komutanı. Kız, "Şimdi anladım'' dedi. Hemen eve geldi. Rumca bir
mektup yazarak rüyasında gördüklerini arılattı ve "Şimdi bu hisarın
üzerinden çekin, gidin'' dedi. Bir gece belirleyerek, "Güvendiğiniz
adamlardan birkaç kişi gönderin. Ben size Hisar'ı teslim edeyim''
dedi. Bu kağıdı bir taşa yapıştırdı savaşır gibi yaparak taşı attı. Taş ge­
lip Gazi Rahman'ın önüne düştü. Gazi Rahman taşı alıp Akçakoca'ya
iletti. Rumca bilen bir kişi bulup mektubun anlamını öğrendiler, ya -
zılanlara inandılar.
80 AşıkpaŞazade Tarihi

Akaçakoca, "Gaziler, bu yola hak yoluna başını kim kor? Bir


nişan göstersin ben de onunla olayım'' dedi. Gazi Rahman, "Ben
hazırım" dedi. Konuralp, "Bir plan yapalım'' dedi. "Ne yapalım'' de­
diler. Konuralp, "Oturduğumuz hisarı yakalım'' dedi. Hemen ge­
lip Samandıra'yı ateşe verdiler. Kendileri göçtüler, gittiler. Aydos
Tekfur'u ve kafirleri sevindiler, yemeğe içmeye başladılar. Kızın be­
lirlediği vakit geldi. Belirlenen gece Gazi Rahman, gazilerle kızın de­
diği yere geldi. Kız da orada onları bekliyordu. Kız, Gazi Rahman'ı
görünce hisarın burcuna ip bağladı aşağıya sarkıttı. Gazi Rahman ipe
yapışıp hisara çıktı, kızla buluştu. Hisarın kapısına vardılar, kapıcıyı
paraladılar, kapıyı açtılar. Hazır olan gaziler içeri girdi. Doğruca tek­
furun sarayına vardılar. Tekfur geceyi eğlenceyle geçirmişti. Sarhoş
bir şekilde yatıyordu. Boğazına yapıştılar. Sabah olunca Akçakoca da
yetişti. Hisarı zaptettiler.

Nazın
Samandıra'yı yaktı iş erin gör

Ne işler ettirir bu iş eri gör

Döküp kanları başlar oynattılar

Bu gaziler olan serverleri gör

Cihana doğru geldi doğru gitti

Şol ok gibi olan doğruları gör

Atanı attıran gayret otudur (eridir)

Ol arada olan mazharları gör

Bu fetih de yukarıdaki tarihte gerçekleşti


Aşıkpaşazade Tarihi 81

30. Bölüm
Bu Bölümde Tekfur ve Kızının Gazi Rahman'la Orhan Gazi'ye
Gönderilmesi Anlatılır

Gazi Rahman geldi, Orhan Gazi'yi Yenişehir'de buldu. Haberleri


verdi. Tekfuru, kızını ve malı teslim etti. Orhan Gazi, kızı Gazi
Rahmana verdi. Ayrıca getirdiklerinden de birçok mal verdi.

O dönemde Karaca Rahman adında birinden de söz edilir. Bu


kişi Gazi Rahmanın neslindendir. Karaca Rahman da İstanbul'da bir­
çok iş görmüştür. Onun zamanında oğlancıklar ağlasa, "Hey! Karaca
Rahman geldi" derlerdi. Gaziler! Bu yazdığım menkibelerin hepsini
vallahi kendi ilmimle yazdım. Sanmayın ki başkasından yazdım.

Nazın
Bu ömür seksen altı olduğunda

Bayezid Han Boğdana ağdığında

Çözüldü sancağı kösler çalındı

Götürülüp devletiyle gittiğinde

Hücum-ı devleti tuttu cihanı

Durup İstanbul'dan çıktığında

Menakıp yazmağa defter çıkardım

Beyan ettim nişanın bulduğumda


82

Yedi hutbe sekiz han Bayezid'e

O Cuma gün gazaya gittiğinde

Kalem tuttum menakıp kim yazdım

Kulak tut sen Aşıki dediğinde

3 1 . Bölüm
Bu Bölümde, Diğer Tarafta Gazilerin Ne İle Meşgul Oldukları
Anlatılır

Orhan Gazi'nin annesi Allanın rahmetine kavuştu. Dedesi


Edebali de kızından bir ay önce Allah'ın rahmetine kavuşmuştu.
İkisini de Bilecik Hisan'na koydular. Üç ay geçtikten sonra Osman
Gazi de Allah'ın rahmetine kavuştu. Söğütte vefat etti. Orhan Gazi
Bursa'da olduğundan cenazeyi emanete koydular. Orhan Gazi'ye
haber ulaşınca hemen sürdü, geldi. Atasının vasiyetini yerine getir­
di. Bursa'ya götürüp vasiyet ettiği künbetin altına gömdü. Hanımı
Malhı'.in Hatunu ve kaynatasını ise Osman Gazi kendi eliyle defnet­
mişti.

Nazın
Yöneldi bir sefer bunlar dahi

Mücerred yalnız kim giye donlar

Uzak sefer dürür yakında gelmez

Geçer nice yıl gündüz ü dünler

Yolundur menzilin gör kande durur

Aşıki kim önünce gitti onlar


ORHAN GAZİ
DÖNEMİ
_, '
32. Bölüm
Bu Bölümde, Osman Gazi Allah'ın Rahmetine Kavuştuktan
Sonra Orhan Gazi'nin Ne Yaptığı Anlatılır

Atası vefat edince kardeşi Alaaddin Paşayla bir araya geldiler son
durumu görüştüler. O vakitler Bursa'da hisar içinde Bey Saray'ı ya­
kınında tekkesi olan, Ahi Hasan adında biri vardı. O zamanda bulu­
nan değerli kişiler toplandılar. İki kardeş arasında miras taksimi için
Osman'ın malı var mı, yok mu diye araştırdılar. Feth edilen vilayet­
lerin olduğunu, ancak akçe ve altın namına hiçbir şeyin olmadığını
gördüler.

Osman Gazi'nin, bir kebesi, bir zırhı, bir tuzluğu, bir kaşıklığı,
bir çizmesi ve bir ediği vardı. Birkaç atı ve birkaç sürü koyunu vardı.
Şimdiki zamanda Bursa çevresinde yürüyen koyunlar onlardandır.
Sultanönün'de birkaç yüğrük yaban kısrağı ve bir hayli çift öküzü
vardı. Bunlardan başka bir şeyi yoktu.

Orhan Gazi kardeşine, "Sen ne dersin'' dedi. Kardeşi Alaaddin,


"Bu vilayet senin hakkındır. Zira bu vilayetin halini görüp gözetecek,
bu işlerin üstesinden gelecek ve çobanlık edecek bir padişah lazım -
dır. Padişaha da bu işleri görmesi için esbap gereklidir. Esbap da bu
kısraklar ve koyunlardır. Bunlar hükümdarın olmalıdır. Şimdi geri-
86 Aşıkpaşazade Tarihi

ye bizim taksim edecek neyimiz kaldık ki bölüşelim'' dedi. Orhan


Gazi, "Gel şimdi o çoban sen ol" dedi. Alaaddin, "Gel kardeşim,
atamızın duası ve himmeti seninledir. Kendi zamanında askeri sana
bırakmıştı. Şimdi de çobanlık (padişahlık) senin hakkındır" dedi.
Orada bulunan ve bu konuşmlara şahit olan değerli kişiler de bunu
onayladılar. Orhan Gazi kardeşine, "Şimdi sen bana paşa ol" dedi.
Alaaddin kabul etmedi. Kit ovasında Kurada denilen bir köy var, onu
bana ver, yeter" dedi. Orhan kabul etti, o köyü kardeşine verdi. Sonra
Alaaddin, Kükürtlü'de bir tekke, Bursa kaplıcasının yanında da bir
mescid yaptırıp, yanında ikamet etti. Günümüze kadar evladından,
neslinden yaşayanlar vardır.

Nazın
Bular birlikte bitti oldu bu işler

Safalar sürdüler yaz u kışlar

Duruştular nizam-ı İslam için

Akıttılar kan u kestiler başlar

Nice zahm urdular uruldular hem

Niceler dediler kani kardeşler

Esir satuben hem almadılar

Olunmadı esir çün savaşlar

Cihana hod gelmek gitmek içindür

Ne yapsan akıbet yıkmağ içündür


Aşıkpaşazade Tarihi 87

Amel kim sen edersen ey karındaş

Ya tamu ola ya uçmağ içündür

İkisinden fariğ ol Hakka dön

Yaradılar Hakka dönmek içündür

Dahi aldı dua cümle veliden

Dualar ister Orhan cümlesinden

Mirastı dua almak Al-i Osman

Fariğlerdir bu halkın dünyasından

Aşık Paşa dua Orhan'a etti

Bile Gökalp nesli cümlesinden

33. Bölüm
Bu Bölümde, Orhan Gazi'nin Padişah Olduktan Sonraki
İcraatları Anlatılır

Orhan Gazi kardeşine verdiği sözü yerine getirdi. Bu sıralar­


da Akçakoca da vefat etti. Mezarı Kandıra çevresinde bir dağda­
dır. Konuralp da vefat etti. Orhan Gazi bu bucağın sancağını oğlu
Süleyman Paşa'ya verdi. İnönü Sancağını küçük oğlu Murad Han
Gazi'ye verdi. Kendisi askeri aldı, İznikmid (İzmit)e vardı. Yanlarına
geldiğinde İznikmid'in ne şekilde alınabileceğini Gazi Rahman'a de­
tayıyla anlatmışlardı. Asker toplanınca (Bursa'dan Yenişehire çıktı­
lar,) 74 sürdüler, Geyve'ye indiler. Oğlu Süleyman Paşa'yı Absuyu'nda
74 Esas aldığımız nüshada burası eksik ve hatalı kaydedildiğnden, parantez içindeki kısım
Atsız nüshasından alınarak gerekli düzeltme yapıldı.
88 Aşıkpaşazade Tarihi

buldular. Ayan Gölü kenarında bulunan Aydos'taki gaziler de ge­


lip Orhan'ı karşıladılar, birlikte İznikmid'e vardılar. Oranın sahi­
bi Belkonda adlı bir kadındı. İstanbul tekfuruyla yakınlığı vardı.
Yalakovası'nın sahibiydi ve deredeki hisar da onundu. Bu kadının
Kalbon adında bir kardeşi vardı. Bugün Türkler'in Koyunhisar'ı de­
dikleri yukarı taraftaki hisar da kardeşine aitti. Türkler bunların hi­
sarının üzerine vardı. Savaşırken Kalbon'nun göğsünün üzerine ok
geldi, öldü. Orhan geldi (İznikmid) üzerine kondu.

Belkonda, "Ben bunlarla savaşmam. Eğer bunlar bizden öldü­


rürlerse, ölen gitti, yerine kalandan ne fayda. Eğer biz bunlardan
öldürürsek kan düşmanı oluruz kıyamete kadar aramızda savaş sü­
rüp gider:' dedi. Bu halkın içinde maharetli bir kişi vardı. Anlaşma
yapmak için onu gönderip " Anlaşalım, hisarı verelim bize dokun­
masın" dedi. Orhan Gazi kabul etti; "Bu kadının nesi varsa alsın,
hisarı teslim etsin'' dedi. Hatun "Ben geceleyin çıkarım, ancak beni
Türklerden korusun:' dedi. Öyle yaptılar. Gitmek veya kalmak nok­
tasında tercihleri kafirlerin kendilerine bırakıldı. İskeleye gemiler
getirdiler, isteklerine göre bindirdiler. Orhan Gazi, "Bu kafirlerin bir
çöpünü bile almayın ki, biz ahdimize hıyanet etmiş olmayalım:' dedi
ve söylediği gibib yapıldı. Orhan Gazi ve bazı gaziler hisara vardılar.
Aydos'ta olan Müslümanların tümü de İznikmid'e gelip yerleştiler.
Orhan Gazi Süleyman Paşayı İznikmid'e getirdi. Kiliseleri mescit
yaptı. Bir kiliseyi de medrese yaptı. Bugün de orası medresedir.

Kara Mürsel denilen bir yiğit vardı. Kıyı tarafını ona tımar verdi­
ler. İstanbul tarafından gemi çıkıp vilayeti vurmasın diye gazileri ve
tımar erlerini kıyı bölgesine yerleştirdiler. Yalakovayı'da tımara verdi­
ler. Ayrıca Akçakocayla olan gazileri bu vilayette topladılar. Ermeni
Yazıdanı'na vardılar. Tahtalu'yu ve Kandın vilayetini Ak Paşaya
verdiler. Bugün de burada bunların neslinden gelenler yaşar. Kadı
Fazlullah'ın Keliyoz'da tekkesi vardır. O da Akçakocanın neslindendir.
Kocaili'nin (Kocaeli) Akyazı'nın ve Konurapanın (Düzce) ve bu vila­
yetin tümünün fethinin aslı ve hakikatı budur. Ben fakir açıkladım.
Aşıkpaşazade Tarihi 89

Nazın

Niceler bu cihana geldi gitti

Benim dedi yalan davalar etti

Unutuldu adı anılmaz oldu

Yerini bir dahi yalancı tuttu

Sakın benim diyüben mağrur olma

Ki mağrur akıbet-i peşiman gitti

34. Bölüm

Bu Bölümde, Orhan Gazi'nin Padişah Olduğunda Ne Giydiği,


Atası Zamanında Yapılmayan Hangi Şeyleri İcad Ettiği Anlatılır

Nazın

Bu adem düzdü alemde düzenler

Bilir misin niçin düzdü düzenler

Ne düzsen eseri kalır cihanda

Veli asar kalır kani düzenler

Orhan Gazi'ye Aladdin Paşa, "Elhamdülillah Han'ım seni padi­


şah olarak gördüm. Senin askerin günden güne artar. Senin askeri­
ne başka askerlerde olmayan bir nişan koyalım" dedi. Orhan Gazi,
90 Aşıkpaşazade Tarihi

"Kardeşim sen dildiğin gibi yap, ne yaparsan ben kabul ederim'' dedi.
Aladdin Paşa, "Çevredeki beylerin börkü kızıldır. Seninki ak olsun''
dedi. Orhan Gazi emretti Bilecik'te börk işlediler. Gaziler ve ona tabi
olanların tümü ak börk giydiler. Orhan Gazi vilayette askerini artır­
mak istedi. Kardeşi "Onu gazilere danış" dedi. O zamanlar Muallim
Edbali'nin kavminden olan Çandarlı Kara Halil Bilecik'te kadıydı.
Ona da danıştılar. O "ilden yaya asker çıksın" dedi. O zaman birçok
kişi "Beni de yaya yazdır" diye kadıya rüşvet verdiler. Onlara da ak
börk giydirdiler.

Soru: Yayaya niçin enük dediler?

Cevap: Sultan Mehmed Han'ın oğlu Sultan Murad Han sefere


gidereken bir yaya, bir oğlanın malını çalmış. Sahibi enüğüni bul­
muş, "Enüğümü sen mi doğurdun ki çalarsın, hay enük yaya'' diye
sövmüş, kavga etmişler. Halk bundan dolayı ona "enük yaya'' dediler.

Burma tülbend giyilmesi de Orhan zamanında gelenek oldu.


(Divana gelecek beylerin burma tülbendi olmasa ayıplarlar ) 75 "Hani
burma tülbendin" derlerdi.

Nazın

Cihan her lahza bir nev'a görünür

Hayal ehli olan nev'a sürünür

Henüz budur ki ol maksud olanlar

Ya açar sözünü yahut bürünür

Cihanda hill u hürmet böyle geçti

Kimi it gibi dalar kimi kıvranur

75 Parantez içindeki kısım Atsız nüshasından alındı.


Aşıkpaşazade Tarihi 91

Divanda burma tülbend giyerlerdi. Sefere gidenler de börk giyer-


lerdi. Börkün altına şebkülah giyerlerdi.

Soru: şebkülah nedir?

Cevap: Önü kısa ve arkası uzun (bir takkedir. İçi deri kaplıdır.) 76

Al-i Osman'da garip işler çoktur. Fakir kısaltarak anlattım. O


zamanlar onu yapıyorlardı. Şimdi de bunu adet edindiler. Eski za­
manda ( üstadane) taraklar ve saygıdeğer sakallar olurdu. Padişah
bir kişiye öfkelendiğinde sakalını kesip eşeğe bindirirdi. Bugün ise
sakallarını kendileri keserler. Eşeğe binmeyi de adet edindiler. Sakal
kesmek adeti eski Franklar'dan kalmıştır. Frank'dan cünüp ışıklar (?)
almış idi. Şimdiki zamanda mübah görülür oldu. Kadınlar saçını, er­
kekler de sakallarını keserler.

35. Bölüm
Bu Bölümde, İznik'in Nasıl Fethedildiği Anlatılır

Padişah (evvela Kara Tegin'i) almıştı. Buranın alınması İznik'e


sınırlama getirmişti. Kara Tegin 77 hisarı içinde olan gaziler İznik'in
kapısını açtırmazlardı. Bundan dolayı İznik halkı açlıktan çok bunal­
mıştı. Gaziler, İznik'in çevresindeki köyleri alıp, tımar erlerine ver­
mişlerdi. Hiçbir şekilde bu köylerin halkını (incitmezlerdi. Köy halkı
da) hisar halkına yiyecek vermezdi. Müslümanlarla beraber olup hi­
sar halkıyla savaştıkları bile olurdu. İznik halkına, "Gelin ey bi çareler!
Hisarı teslim edin huzur içinde yaşayın, biz boyun eğerek rahat ettik''
derlerdi. Öyle ki İznik şehrinin halkı göle balık avlamaya bile çıkamaz
olmuştu. Hisarın içindeki bazı kafirler, gazilere haber gönderip, "Biz
çok bunaldık'' derlerdi. O zamanda tüm vilayetleri Müslümanlar al­
mıştı. Bu yerler tımar (erlerinin) tasarrufu altındaydı.

76 Parantez içindeki kısım Atsız nüshasından alındı.


77 Esas aldığımız nüshada bu kelime "Karadeniz" şeklinde hatalı kaydedilmiş.
92 Aşıkpaşazade Tarihi

Orhan Gazi'ye kafirlerin durumunu bildirdiler. O da İznik üze­


rine geldi. Kafirler de güvendikleri bir kafiri Orhan Gazi'ye elçi gön­
derdiler. "Bizimle anlaşma yapın. Gidenimiz gitsin, duranımız dur­
sun. Hisarı size teslim edelim:' dediler. Orhan Gazi kabul etti.

Geldiler, tekfurunu İstanbul kapısından çıkardılar. Tekfur kendi­


sine bağlı olan halkla birlikte gitti. Şehrih halkı ve sipahilerin çoğu
gitmediler. Orhan Gazi tekfuru gemiye götürmesi için birisini görev­
lendirdi. Gemiye iletiverdiler. Arzu ettiği memlekete gitti.

Tekfur kapıdan çıktıktan sonra Orhan Gazi Yenişehir kapısından


girdi. Kapının iç tarafında Aye Kelsos denilen gayet güzel bir bah­
çe vardı. Orhan Gazi'yi doğru 78 o bahçeye ilettiler. Şehrin kafirleri
Orhan Gazi'yi karşıladılar. Sanki padişahları ölmüş de oğlunu tahta
geçiriyorlarmış gibi bir durum oldu. Birçok kadın geldi. Orhan Gazi,
"Bunların erkekleri nerde?" diye sordu. "Kimi açlıktan, kimi savaş­
tan öldü:' dediler. Gayet güzel olanları çoktu. Orhan Gazi, gazilere
"Bu dul hatunları nikahınıza alın" diye emir verdi. Emredildiği gibi
yaptılar. Şehir mamur oldu. Evlenen gazilere de evler verdiler.

Nazın
Hıraman geldiler mahbube Rumlar

Gaziler gönli yandı sankim mumlar

Kaçan kim bağçe içre geldi bunlar

Gaziler dedi melek ola bunlar

Yanağı gülgun u la'lin dudaklar

o simin sak o peri peykerler

78 Esas aldığımız metinde bu kelime "doğdu" şeklinde hatalı kaydedilmiş.


Aşıkpaşazade Tarihi 93

Çemen üzre çü servi seyr ederler


Gönüller gölgeye düşüp giderler

Hayali gölgesi can gönlün aldı

Mu'anber zülfi buyi aklım aldı

Akıllar sayd eder ol Rum hubları


Dimağlar mest eder ol müşk-bular 79

Bu resme gaziler bunları gördü


Gazi Orhan bunları ğuzata verdi

Bu fetih H. 730 / M. 133 1 -32 tarihinde gerçekleşti.

36. Bölüm
Bu Bölümde Orhan Gazi'nin İznik'te Ne Yaptığı Ve Kiminle
Dostluk Kurduğu Anlatılır

Büyük bir kiliseyi cami yaptı. Yenişehire çıkan kapının yanında


bir imaret yaptı. Hacı Hasan denilen bir Allah dostu vardı. Dedesi
Edebali'nin müridiydi, şeyhliğini ona verdi. Bugün de şeyhlik onun
neslinin elindedir.
İmaret yapılıp, yemekler pişince Orhan Gazi kendi mübarek
eliyle paylaştırdı. İlk gecesi kandilini de kendisi yaktı. Medreseyi de
Mevlana Davud-i Kayseri'ye verdi. Ondan sonra Konya'd a Taceddin
Kürdi denilen değerli bir zat vardı, ona verdi. Hatipliği de Kara
Hoca'ya verdi. Kendisi de uzun zaman İznik'i taht edindi.
79 Esas aldığımız nüshada )Y. .,,-.:; J şeklinde kaydedilen iki kelimenin doğru şeklinin Atsız

nüshasında yer alan "müşk-bwar" şeklinde olduğunu düşünüyoruz.


94 Aşıkpaşazade Tarihi

Nazın
Okuttu hutbe Orhan Gazi

Ol Osman bin Konurlu nesli gazi

Şeriat gülüne gülbünler oldu

Çü doğdu şems-i tabı Orhan Gazi

Gaza içün kim ak börük giyiptir

Yüzü ağ işi sağ Orhan Gazi

Ne giyse yaraşır Orhan Gazi

Aşık Paşa zamanında idi gazi

37. Bölüm
Bu Bölümde, İznik Fethedildikten Sonra Orhan Gazi'nin Neyle
Meşgul Olduğu ve Tımarları Kime Verdiği Anlatılır

İznikmid (İzmit)'i oğlu Süleyman Paşa'ya verdi. Yenice, Göynük


ve Mudurnu'yu ona havale etmişti. Diğer oğlu Murad Han Gazi'ye de
Bursa sancağını verdi. Adını Bey Sancağı koydu. Karacahisar'ı amca­
sının oğlu Gündüze verdi. Orhan Gazi kendisi de (bütün) vilayetin
yöneticisi oldu.

Oğlu Süleyman Paşa'yı Taraklı Yenicesi'ne gönderdi. O vilayet­


lerin tümü Orhan Gazi'nin adaletini işittiler. Aldıkları tüm vilayet­
lerin halkına adaletle davranmışlardı. Alınmayan vilayetler de on­
ların adaletini bilip, işitmişlerdi. Süleyman Paşa Taraklı Yenicesi'ne
gelince halk kendi istekleriyle anlaşma yaparak emniyet ve güven
hissi içinde hisarı teslim ettiler. Göynük'ü de verdiler. Süleymen
Aşıkpaşazade Tarihi 95

Paşa o kadar adaletli davrandı ki vilayetin halkı, "N'olaydı bunlar


eski zamandanberi bizim beyimiz olsalardı" dediler. Birçok köy bu
Müslümanları görüp, Müslüman oldular. O vilayette ne kadar mülk
varsa, Süleyman Paşanın takdir edip, karar verdiği şekil üzere devam
etmektedir.

38. Bölüm
Bu Bölümde, Orhan Gazi'nin Karesi Vilayetini Fethetmesinin
Sebebi Anlatılır

O zamanlar Karesioğlu Aclan Bey vardı. Allanın rahmetine ka­


vuştu. Dursun Bey adındaki oğlu Orhan Gazi'nin yanına gelmişti.
Diğer oğlu ise atasının yanındaydı. Vilayetin halkı atasının yanında
bulunan oğlunu istemeyip, Orhan Gazi'nin yanında olan oğluna ha­
ber gönderdiler. Ayrıca Karesioğlunun, Hacı Bey adında bir veziri
vardı. Ondan ve vilayetin ayanlarından da haber geldi. Bunun üze­
rine Orhan Gazi'nin yanında bulunan Karesioğlu Aclan Bey'in oğlu,
"Han'ım! Vilayete girelim.

Balıkesir ve Bergama vilayetinin tümü sizin olsun. Kızılca Tuzla,


Berdemiç ve ova tarafını bana sadaka edin" dedi. Orhan Gazi (Ulubat)
vilayetini fethedip tekfurunu içinde bırakmıştı. Doğru Gölbaşı'ndan
yürüdü (Yelyüzi ve Ablayund'u aldı. Oradan Kirmasti'ye geçti) 80 bu
hisarın sahibi Kalemastorya adında bir kadındı, Mihaliç adında bir
kardeşi vardı. Orhan Gazi o vilayetin üzerine yürüyünce bu kadın
kardeşiyle birlikte gelip, pek çok hediye getirdi. Orhan Gazi onları
yerlerinde bıraktı. (Ulubat) vilayetinin tekfuru'nu yakalayıp, işini bi­
tirdiler; zira o ahdine sadakat göstermemişti.

80 Esas aldığımız nüshada atlama oldnğundan eksik kısım Atsız nüshasından tamamlandı.
96 Aşıkpaşazade Tarihi

Nazın
Aziz ahdederler adem ile

Sözüm dahi benim hem adem ile

Dedi cennet verem size sözüm tut

Sakın yedirme iblise balın

Hakkın vadesi ahd oldu ey canım

Melek ü hayvan hem adem ilen

Bu adem ahdi bil ki kanden almış

Budur ahdin yönü her adem ilen

39. Bölüm
Bu Bölümde, Orhan Gazi'nin Karesi Vilayetinde Neler Yaptığı
Anlatılır

Orhan Gazi yanındaki Karesioğluyla Balıkesir'e varınca, oradaki


oğlan kaçıp Bergama'nın hisarına girdi. Orhan Gazi'nin yanındaki
kardeşi, kardeşiyle konuşmak için hisara varınca okla vurdular, öldü.
Bu Orhan Gazi'ye çok güç geldi. "Bunlar bunun gibi bir iş etti hemi"
dedi. Orhan Gazi, "il vilayet Orhan Gazi'nin olmuştur. Buna hükmo­
lundu" diye çağırıp, duyuruda bulundu. Bu çağrı üzerine vilayetin
halkı Orhan Gazi'ye boyun eğip, itaat ettiler.
Aşıkpaşazade Tarihi 97

Nazın

Sürüldü Karasi tedbiri gitti

Yazıldı defteri Orhan'ı tuttu

Bu çarhın feresini etti Karasi

Çün Orhan şah sürdü mat etdi

Cihan kendiyle kaldı dolaşdı

Ecel ipin binip damından etdi

Dürüldü defteri Karasi bitti

Yeni defterde gazi defter etdi

40. Bölüm

Bu Bölümde, Karesi Vilayetini Fethettiğinde Orhan Gazi'nin


Tımarı Kime Verdiği ve Hisardaki Oğlanın Akıbetinin Ne Olduğu
Anlatılır

Hak Teala Karesi vilayetinde hutbe ve sikkenin Orhan Gazi adı -


na olmasını takdir etti. Böylece Orhan Gazi oranın da padişahı oldu.
Karesioğlu da anlaşmayla Bergama hisarından çıktı. İki yıl yaşadı.
Sonunda yumurcak çıkardı ve bu hastalık sebebiyle ölüp, Allah'ın
rahmetine kavuştu.

Orhan Gazi ulu 81 oğlu Süleyman Paşa'yı çağırdı. Karesi vilayetini


ona tımar verdi. Kendisi Bursa'ya geri döndü.

81 Esas aldığımız nüshada "ol" şeklinde hatalı yazılınış.


98 Aşıkpaşazade Tarihi

Nazın

Yine yeni cilve oldu alem

Ki hüsnü ziba ola bunda adem

Tecelli eyledi nur-i saadet

Beşaret yazdı safha üzre adem

Veliler doldu vilayet-i Karesi

Sanasın Cüneyd ya İbn Edhem

41. Bölüm

Bu Bölümde, Süleyman Paşa'nın Karesi vilayetinde Neler


Yaptığı Anlatılır 82

Öncelikle Orhan Gazi'nin Bursa' da neler yaptığına bir bakalım:


Devletle Bursa'ya geldikten sonra evvela bir imaret yaptırdı ve vilaye­
tin dervişlerini araştırmaya başladı. İnegöl yöresindeki Keşişdağı'nın
arasına birçok derviş gelip oraları mekan edinmişti. Bu dervişlerden
biri ötekilerden ayrılır, varır dağda geyiklerle yürürdü. Turgut Alp bu
dervişi severdi. Derviş de ara sıra yanına gelip, onunla sohbet eder­
di. O zamanlar Turgut Alp ihtiyarlamıştı. (Orhan Gazi'nin dervişleri
araştırdığını duyunca) 83 haber gönderip, "Benim köyümün yanına
bir derviş gelip, yerleşti. Çok mübarek bir kişidir" dedi. Orhan Gazi,
"Acaba kimin mürididir?" diye sordu. Turgut Alp, "Kendine sorun,
söyler" dedi. Geldiler, sordular. "Seyyid Ebu'l-Vefü tarikatından Baba
İlyas'ın müridiyim'' dedi. Orhan Gazi'ye bildirdiler. "Gidip, getirin"
82 Esas aldığımız nüshada ve Atsız nüshasında bölüm başlığı yukarıda verilen şekilde

kaydedilmiş; fakat bölümün içeriğinde Orhan Gazi'nin Bursa'da yaptıkları anlatılıyor.


83 Parantez içindeki cümle Atsız nüshasından alındı.
Aşıkpaşazade Tarihi 99

diye emretti. Geldiler, davet ettiler. Derviş gelmedi. "Sakın kendi


gelmesin" diye de haber gönderdi. Orhan Gazi'ye söylediler. Orhan
Gazi yine haber gönderip, "Niçin kendi gelmez veya benim gelmeme
niçin izin vermez" dedi. Derviş, "Dervişler göz ehli olur, gözetirler.
Vakti gelince varırlar ki, duaları makbul olsun" diye, cevap verdi.

Bu derviş bir gün bir kavak ağacını omzuna koyup doğru


Bursa'nın hisarına geldi. Padişahın sarayına 84 girdi. Gördüler, Han'a
haber verdiler: "O derviş geldi bir ağaç getirdi kapıda dikiyor" de­
diler. Orhan Gazi çıktı, gördü ki ağaç dikilmiş. Orhan Gazi henüz
bir şey sormadan derviş, "Teberrükümüz oldukça dervişlerin duası
(sana ve nesline) makbuldür:' dedi. Orada hemencecik dua etti, bek­
lemeden gerisin geri mekanına döndü.

O kavak ağacı bugün hala ayaktadır. Saray kapısının iç kısmında­


dır. Kuruyan kısımlarını keserler.

Daha sonra Orhan Gazi, dervişin kaldığı yere geldi: "Derviş, bu


İnegöl çevresi senin olsun'' dedi. Derviş, "Mal ve mülk Hakk'ındır,
ehline verir. Biz onun ehli değiliz" dedi. "Ehli kimlerdir" diye sorun­
ca; "Hak Teala dünya mülkünü sizin gibi hanlara ısmarladı. (Malı
da) kulları birbiriyle yardımlaşıp işlerini görsün diye (ticaret sa­
hiplerine bıraktı. Bizlere de her yeni günde yeni rızık nasip etti) 85"

dedi. Orhan Gazi, "Derviş, benim bu teklifimi kabul etsen ne olur"


dedi. Derviş, "Öyleyse şu karşıki tepecikten berisi dervişlerin avlusu
olsun:' dedi. Orhan Gazi de (kabul etti.) Dervişten dua aldı. Yine
mekanına döndü.

84 Esas aldığımız nüshada, "hisarına" şeklinde hatalı kaydedilmiş. Biz doğru olduğunu
düşündüğümüz Atsız nüshasındaki "sarayına" şeklindeki yazımı tercih ettik
85 Parantez içindekiler Atsız nüshasından alındı.
100 Aşıkpaşazade Tarihi

Nazın

Ümidim duadır ehli duadan

Duadır bize emr olan Hudadan

Müessirdir nice nefes cihandan

Duadır enbiyadan evliyadan

Dilen der Hak dilen makbul edeyin

Bu kavl imdi canım ol nidadan

Orhan Gazi o dervişin üzerine (kubbe yaptırdı. ) 86 Yanına da bir


tekke ve bir cuma mescidi yaptı. Şimdiki zamanda burada beş vakitte
padişahların ruhlarının huzur bulması için dua edilir. Bu zaviyeye
Geyikli Baba Tekkesi denilir.

Şimdi gelelim bu tarafa.

42. Bölüm
Bu Bölümde, Süleyman Paşa'nın Karesi Vilayetinde Ne Yaptığı
ve Kimlerle Dostluk Kurduğu Anlatılır

Bir gün Süleyman Paşa Karesi vilayetinde gezerken Aydıncık'ta


Temaşalık denilen yere geldi. Burada acayip binalar gördü. Bu binlara
bakıp, düşünceye daldı, yanındakilere hiçbir şey söylemedi. Ece Bey
adında yiğitliğiyle bilinen bir aziz vardı: "Han'ım, düşünceye daldı­
nız?" dedi. Süleyman Paşa, "Şu denizi geçmeyi düşünürüm amma öyle
geçeyimliyim ki kafirin haberi olmamalı" dedi. Ece Bey ve Gazi Fazıl,

86 Esas aldığımız nüshada burası, "Orhan Gazi ol dervişin üzerine varmak diledi" şeklinde
hatalı kaydedilmiş. Parantez içindeki cümla Atsız nüshasından alındı.
Aşıkpaşaz:lde Tarihi 101

"isterseniz biz ikimiz geçip, duruma bir bakalım'' dediler. Süleyman


Paşa, "Nereden geçeceksiniz?" dedi. "Han'ım, öte tarafa geçmek için
bildiğimiz yakın bir yer var " dediler. Geçtiler oraya vardılar. Orası
Göreceüen aşağı deniz kenarında olan Viranca Hisarıüır. Ece Bey'le
Gazi Fazıl bir sal yaptılar, bindiler geceleyin Çin (Cimbi/Çimbini)
Hisarı'nın çevresine çıktılar. Bağların arasında dolaşırken bir kafir gör­
düler, yakalayıp, sala koydular, Süleyman Paşa'ya getirdiler. Süleyman
Paşa bu kafire bir kaftan giydirdi. Başına bir şapka, beline kuşak ve aya­
ğına ayakkabı verdi. Kısacası kafiri donattı. Kafire "Bizi kimse görme­
den, sizin hisarınıza nasıl girebiliriz?" dedi. Kafir, "Kimse görmeden
ben sizi hisara sokarım'' dedi. Çabucak birkaç sal yaptılar. Süleyman
Paşa yanına yetmiş seksen adam aldı geceleyin karşı tarafa geçtiler.
Kafirlerin gübrelerini döktükleri bir yer vardı, bu adam Müslümanları
doğruca oraya götürdü. Gübrelikten geçerek hisara girdiler. Kafirin
çoğu bağlarında ve harmanlarındaydı. Hisarı aldılar. Kafirini incit­
mediler aksine ihsanlarda bulundıılar. Yalnız içlerinden birkaç belirli
kafiri tuttular. Bu hisarın limanında gemileri vardı. O gemilere bindir­
diler, karşıda oturan askere ilettiler. O gün karşı kıyıya iki yüz adam
geçirdiler. Ece Bey hisarın atlarına bindi. Bolayır yanında Akça Liman
denilen bir liman vardı. Oradaki gemileri yaktı. Oradan sürdü, hisara
geldi. Hisarın limanında olan gemileri korudıılar. Durmadan bu ya­
kaya asker geçirdiler. Kısacası askerin çoğunu yanlarına geçirdiler. Bu
kafirlerden hiç kimseyi incitmediler. Hatunlarını ve kendilerini gayet
hoş tuttular. Sonra bu kafirlerin gemicilerini gemilere koydular, ken­
dileri başında durup, geçirdiler. Sözün özü bir iki gün içinde iki bin er
geçirdiler. Bu kafirler gazilerle birlik olup, yürüdüler Ayaslonca deni­
len bir hisar vardı bir gece orayı aldılar. Böylece ehl-i İslam elindeki
hisarın sayısı iki oldu. Buranın halkının gönlünü alarak bu iki hisa­
rı güçlendirdiler. Aydıncık'tan gemiyle birçok insan geldi. Süleyman
Paşa, "Bu hisarlarlardan sipahi olan kafirlerin evlerini ayırıp çıkarın
ve Karesi iline götürün ki bunlardan bize bir zarar dokunmasın" dedi.
Dediği gibi yaptılar. İki ay bu hisarları sağlamlaştırdılar. Durmadılar
gönüllü olarak gelenleri getirip yerleştirdiler.
102 Aşıkpaşazade Tarihi

Bir gün Gelibolu'nun kafirleri bunların üzerine gelmek için top­


landılar. Bunlar da hemen karşıladılar. Çarpışma oldu. Müslümanlar
kafirleri yendiler. Hisarın kapısını kapattılar. Yakup Ece'ye ve Gazi
Fazıl'ın yanına adam verip, Gelibolu'ya gönderdiler. Bunlar gece
gündüz Gelibolu kafirlerine huzur vermediler. İskelesine dahi gemi
yaklaştıramaz oldular. Gelibolu'nun ucundaki bu iki seçkin gaziyi
gözde askerlerle desteklediler. Böylece bunlar (Bolayır'da) yerleştiler.

Nazın
Gaziler geçti kafir mülküne hoş

Nice kafir sarayın ettiler boş

Çün Rum iline geçti Müslüman

Gaziler ibriği hep oldu mevcuş

Gümüş altın çok oldu ellerinde

Melaletleri oldu cümle bi-hoş

43. Bölüm
Bu Bölümde Rum İli'ni Fethettikten Sonra Süleyman Paşa'nın
Ne Tedbirler Aldığı ve Neler Yaptığı Anlatılır

Rum İli fethedilince Süleyman Paşa atası Orhan Gazi'ye ha­


ber gönderip, "Devletlü Sultanım! Himmetinle Rum İli fethedildi.
Kafirler gayet güçsüz duruma düştüler. Şimdi tarafınızca biline ki,
bu civarda fethedilen hisarlara ve vilayetlere yerleştirmek ve buraları
mamur etmek için pek çok Müslümanın gönderilmesi gerekir. Ayrıca
fethedilen hisarların içine koymak için de seçkin gaziler gönderiniz:'
Aşıkpaşazade Tarihi 103

dedi. Orhan Gazi de kabul etti. Karesi vilayetine göçebe Arap 87 evle­
ri/aileleri gelip yerleşmişti. Orhan Gazi onları sürüp, Rum İli'ne ge­
çirdi. Bir nice zaman Gelibolu bölgesinde oturdular.

Süleyman Paşa gazaya devamla yürüdü, Tekfur Dağı'nın kena­


rına vardı. Buralarda bulduğu hisarların kimini barış; kimini yağ­
ma ile aldı. Gülgül (Od Gönelek) Hisarı'nı uç (sınır) edindi. Sonra
Hayrabolu vilayetine yürüdüler. Bu arada Karesi vilayetinden ge­
lenlerin sayısı günden güne artmaya başladı ve gelenler burayı yurt
edinip, gazayla meşgul oldular. Böylece müslümanlar güç kazandı.
Nereye gitseler, kafirler karşlarında duramaz oldu.

Nazın

Süleyman geldi dünyaya Süleyman

Ki kafir divlerine vermez aman

Bıraktı velvele kafir iline

Ki Türk'ün oldu bu devr ü zaman

Şu kim kurtula Süleyman elinden

Gelip Süleyman'a getire iman

Ve gerçi cümle ömrü hapiste kaldı

Heman divliğidir kendüye kalan

87 Esas aldığımız nüshada, "Karesi vilayetine göçer Arap evleri" yerine " Vilayetine göçer Kara
Arap evleri" şeklinde kaydedilmiş. Biz Atsız nüshasındaki" Karesi vilayetine göçer/göçebeArap
evleri" şeklindeki yazımı tercih ettik.
104 Aşıkpaşazade Tarihi

44. Bölüm

Bu Bölümde Konur Hisarı'nın Nasıl Alındığı Anlatılır

Konur Hisarı'nın tekfuru Kalakonya adında yiğit bir kafirdi.


Türkler Rum İli'ne geçtikten sonra bu kafir at sırtından hiçbir zaman
inmedi. Diğer tarafta ise Yakup Ece Gelibolu hisarını kuşatmaktaydı.
O kafir bunlara daima eziyet eder, zaman zaman bunlardan adam da
yakalardı.

Birgün Süleyman Paşa bu durumu işitince, gazilere bu adamı


gözetlemelerini tenbih etti. Birkaç işe yarar casusları vardı. Bu
kafir hakkında araştırma yaptılar. Bu kafir birgün Gelibolu vila­
yetinden adam kaçırmak niyetiyle yine hisardan çıktı. Casuslar
dururmu Süleyman Paşa'ya bildirdiler. Sonra hisarın çevresini ku­
şattılar ve birçok yerde pusu kurdular. Bu kafir vardı, bir Türk'ü ya­
kaladı, dönüp hisara girmek istedi. Gazi Fazıl peşine düştü. Kaçıp
hisara girecekken yakayı ele verdi. Yanında da birçok kafir vardı.
Tekfur'u alıp, hisara karşı getirdiler. Tekfur'un hisarı korumak için
çarpışacak hiç adamı yokmuş. Hisarı Süleyman Paşa'ya teslim etti­
ler. Tekfur'un başını kesip, işini bitirdiler. Padişaha layık olanı aldı­
lar. Gazilere layık olan mal ve ganimeti de onlara verdiler. Hisarda
Hacı İlbey'i bıraktılar.

Gelibolu tekfuru her yerin Türkler tarafından alındığını görünce,


kendi hisarını anlaşma yoluyla verdi. Bu dediğim yerlerin tümü tam
bir yılda fethedildi. Yakup Ece'ye o vilayeti tımar verdiler böylece o
vilayet Müslüman oldu. Gazi Fazıl'a bile verdiler. Şimdiki zamanda
Gazi Fazıl'ın mezarı Ece Ovası'nın öte tarafındadır. Yakup Ece'nin
kabri de o vilayettedir.
Aşıkpaşazade Tarihi 105

Nazın
Kapı kim açtı müfettihu'l-ebvab

Fazıl, Ece oldu ona bab

Girim oldu 88 saraya hem hazine

Gerektir kim Süleyman koya bevvab

45. Bölüm
Bu Bölümde Gazi Evrenos, Hacı İlbey ve Süleyman Paşa'nın
Faaliyetleri Anlatılır

Konur'u Hacı İlbey'e verdiler, Gazi Evrenos'u da ona yoldaş yap­


tılar. Bunlar Dimetoka ve diğer vilayetlere akınlar yapmaya başladı­
lar. Konur çevresine de gelirlerdi. Süleyman Paşa da Hayrabolu vila­
yetini kasıp kavurur, geri Gelibolu'ya gelirdi.

Birgün av avlarken okla bir canavar vurdular. Bu canavar kaçtı.


Süleyman Paşa peşine düştü. Ansızın atının ayağı bir deliğe takıldı,
atı düştü. Süleyman Paşa da düşüp, orada şehit oldu.

Bu fetih H. 758/ M. 1356-57 yılında gerçekleşti. Bazıları Orhan


Gazi de bu yılda vefat etti, derler. Doğru olan görüşe göre oğlu ondan
iki ay önce vefat etmiştir

88 Atsız nüshasında nakledildiğine göre Gise nüshasında, "girim oldu" yerine, "ki rurn oldu"
şeklinde kayıtlı.
106

Nazın
Cihan bir köhne köprü geçmeye yoldur

Ömür de tez geçer sanki o yıldur

Benem diye bu yerde da'vi etme

Yalan söz söyleyen iş bu dildir

Önü güler 89 sonu ağlar nazar kıl

Bu ağlamakta ne kal u kil

Süleyman Davut geçti kamular

Unutuldu işi ne bile yıldır

89 Atsız nüshasında "önü ağlar" şeklinde kayıtlı.


SULTAN 1. MURAD HAN
DÖNEMİ
':. . .

., ,

. '

· '

. .

··� . ..·ı�

. .
·.

,.. .
46. Bölüm

Bu Bölümde, Kardeşi Allah'ın Rahmetine Kavuştuktan Sonra


Murad Han Gazi'nin Ne Yaptığı Anlatılır

Murad Han Rum İli'ne niyet edip, yürürdü. Doğru Bursa'ya gel-
di. Kendi vilayetiyle Karesi vilayetinden pekçok asker toplamıştı. O
vakit Çandarlı Halil Bilecik kadısıydı. Ayrıca İznik kadısı da olmuş­
tu. Bursa kadılığı da yaptı. Murad Han, Çandarlıyla yakınlık kurarak
onu kendine kadıasker yaptı. Lalası Şahini de yanına aldı. Kalabalık
bir ordu topladı. Gelibolu'dan Bentoz Hisarı'na doğru yürürdü. Kafir
savaşmadan hisarı verdi. Hisardaki kafirleri aynı yerlerinde bıraktı.
Oradan Çorlu hisarına vardı. Oranın kafirleri itaat etmediler. Murad
Han Gazi, "yağma'' diye bağırdı. Kafirler bir hayli savaştılar. Sonunda
tekfurlarının gözüne ok isabet etti, mağlup oldular. Gaziler hisara
girip, pekçok ganimet aldılar. Sonra da hisarı yıktılar. Oradan Silivri
Hisarı'na vardılar. Tekfur'u bunları karşıladı, oğlunu da yanında ge­
tirmişti. Hisarın kilidini teslim etti. Sultan Murad Han Gazi varıp,
hisarın üzerine kondu. Tekfur pek çok hediye verdi. Sultan da tüm
gazilere paylaştırdı. Sonra Burgos'a geldiler. Kafirler kaçıp, gitmiş.
Hisar boş kalmış, ateşe verip, yaktılar, kül ettiler.
110 Aşıkpaşazade Tarihi

Nazın
Acipdir bu cihanda akl-ı insan

Kimi kamil rahat kimi noksan

Bularda lütf u hiddettir karışmış

Cahile hiddet tiz oldu burhan

Şuna kim lutf-i Hak yoldaş olupdur

Tecelli eyledi gönlünde iman

Yaramaz tizlik etmek karındaş

Anın ehlini bul kim gide güman 90

47. Bölüm
Bu Bölümde Hacı İlbey'i İle Gazi Evrenos'un Yaptıkları Anlatılır

Hacı İlbey deniz kenarında küçük bir kale fethetmişti. Gündüz


hisarda durur, gece ise sabaha kadar çevredeki kafirlere rahat ver­
mezdi.

Birgün Dimetoka kafiri, Hacı İlbey'i yakalamak için çıkmıştı.


Hacı İlbey durumu sezip, tekfuru gafil avladı ve ele geçirdi. Tekfuru
hisara karşı getirip, hisarın dibine vardılar. Sonra anlaşma yaparak
oğlu ve kızıyla birlikte istediği tarafa gitmesi için tekfuru serbest bı­
raktılar. Onlar da sözlerinde durdular. Hacı İlbey, Dimetoka sarp hi­
sarını bu şekilde fethetti. Bu civarda Gazi Evrenos da Keşan hisarını
fethetmişti. Müslümanlar sevinç içindeydi.
90 Esas aldığımız nüshada. "Anın ehlidir bil kim giden güman" şeklinde hatalı kaydedilmiş. Biz
Atsız nüshasında kayıtlı olan "Anın ehlini bul kim gide güman" şeklindeki yazımı tercih ettik.
Aşıkpaşazade Tarihi 111

Nazın
Zihi devlet kim guzata açıldı

Bulara fazl-ı rahmet saçıldı

Buların yönü yolu Hakk'a doğru

Ve ger çok dağlar taşlar aşıldı

Cihet-i dünya ukba çoğu mamur

Ne menziller ki Hak guzatı geçirdi

48. Bölüm
Bu Bölümde Murad Han Gazi'nin Edirneyi Nasıl Fethettiği
Anlatılır

Sultan Murad Han, Burgos'tan Eski'ye geldi. Onun Hisarı'nı


da boş buldular. Boş bulup fethettiği bu iki üç hisarın adamları
Edirne'de toplanmışlardı. Sultan Murad Han, Şahin Lala'ya asker ve­
rip, Edirne'ye gönderdi. Lala vakit geçirmeden yola koyuldu. Kafirler
de Lalanın geldiğini öğrenince asker toplayıp karşıladılar, çarpış­
tılar. Büyük bir savaş yapıldı. Kafirler yenilgiye uğrayıp kaçtılar,
Edirne hisarına girdiler. (Müslümanlar Zafer işareti olarak) Murad
Han'a birçok baş gönderdiler. (Hacı İlbey'iyle Gazi Evrenos) Murad
Han'ın önüne düşüp, E dirne'ye getirdiler. O sırada Meriç nehri taş­
mıştı. Edirne tekfuru geceleyin bir kayığa binip, kaçtı. Üngurus'a
(Enez'e ) 91 gitti. Sabah olunca durum anlaşıldı. Halk şehrin kapısını
açarak hisarı teslim etti. Böylece şehir fethedildi. Adet gereğince şeh­
rin yönetimini Müslümanlar ele aldılar.

Bu fetih, Orhan Gazi'nin oğlu Sultan Murad Han Gazi eliyle H.


761 / M. 1359-60 tarihinde gerçekleşti.
91 Esas aldığımız nushada "Üngurus" şeklinde kayıtlı olan bu kelime Atsız nushasında "Enüz"
şeklinde kayıtlı.
112 Aşıkpaşazade Tarihi

49. Bölüm

Bu Bölümde Murad Han Gazi'nin Edirne'deki Faaliyetleri


Anlatılır

Murad Han kendisi devletle Edirne'de oturdu. Lalasına Zağra ve


Filipe taraflarına akın emri verdi. Evrenos da vardı İpsalayı feth etti.
Bunlar bulundukları yerlerde uçbeyi oldular.

Bir gün Karaman vilayetinden Kara Rüstem denilen bir


danişmend geldi. O vakit kadıasker olan Çandarlı Halil'in yanına
vardı; "Efendi, (hana verilmesi lazım olan) bunca malı niçin ziyan
edersiniz?" dedi. (Kadıasker, "O mal hangi maldır?" diye sordu.) 92
Kara Rüstem, "Gazilerin aldığı bu esirlerin beşte biri Tanrı buyru­
ğuna göre hanındır, niçin almıyorsunuz?" dedi. Kadıasker durumu
hana bildirdi. Han, "Tanrı buyruğunu yerine getirin" dedi. Kara
Rüstem'i çağırdılar, "Efendi, Tanrı buyruğu ne ise yerine getir" dedi­
ler. Kendisi gidip Gelibolu'da oturdu. Her esirden yirmi beş akçe aldı -
lar. Bu uygulama Çandarlı Halil ve Karamanlı Kara Rüstem adındaki
bu iki bilgili kişi tarafından başlatıldı. Gazi Evrenos'a da, ''Akından
elde edilen esirlerin beşte birini padişah için al. Şayet esir sayısı beş
olmazsa her bir esir için yirmi beş akça al" dediler. Bu düzen üzerine
Evronos da bir kadı tayin etti. Birçok oğlan toplandı. sonra bunları
(Hana) getirdiler.

Halil Paşa, "Bunları Türk'e verelim, Türkçe öğrensinler, sonra


çeri yapalım:' dedi. Öyle yapıldı. Günden güne sayıları arttı. Tümü
Müslüman oldular. Türkler bunları nice yıllar hizmette kullandılar.
Oradan kapıya getirdiler, ak börk giydirdiler. Adı "ezel çeri" iken ye­
niçeri koydular. Böylece Murad (I) Han zamanında yeniçeri ocağı
kuruldu.

92 Parantez içindeki cümleler Atsız nüshasından alındı.


Aşıkpaşazade Tarihi 113

Nazın
Gereklidir yeniçeri kapuda

Ki hanı gözleyeler her tapuda

Bular mal oğludur hanlarına bil

Irakdır bil gayrı çeri 93 habuda (dapuda)

50. Bölüm
B u Bölümde Murad Han Gazi'nin Bursa'ya Yönelmesi Anlatılır

Murad Han, Lala Şahin'e Rumili beylerbeyliğini verdi. Evronos'a


da bu bölgenin uçlarının beyliğini verdi. İl Beyi Allanın rahmetine
kavuştu. Sonra Murad Han Gelibolu'ya geldi. Halil'e paşalık verdi.
Vezir olnca ona "Hayrettin'' adını verdiler.

Gelibolu'yu geçtiler, Biga tarafına geldiler. Murad Han Gazi,


'l\llah-u Teala burayı da bize vere" dedi. Bursa'ya geldiler. Bir kış
Bursa'da kışladılar. Lala, Zağra ilini ve Eski'yi fethetti. Evrenos da
Gümülcine'yi fethetti.

5 1 . Bölüm
Bu Bölümde Biga'nın Nasıl Fethedildiği Anlatılır

Murad Han Gazi, Sırp kafirlerinin asker toplayıp, Edirne'ye hü­


cum etmek için hazırlık yaptıkları haberini aldı. Kendisi de asker
toplayıp yürüdü, Biga yakınlarına kadar geldi. "Gaziler! Hele bu
kafirleri bir fethedelim. Allah nasip ederse oradan öbür kafirlere
de varırız:' dedi. Gaziler de kabul ettiler. Gelibolu'ya haber gönde­
rip, "Ne kadar er varsa bize gönderin. Ayrıca Aydıncık gemileri de
gelip, hazır olsun'' dediler. Sözün kısası, birçok gemi getirdiler ve
93 Esas aldığımız nüshada, "çeri" yerine, "cari" şeklinde kayıtlı.
1 14 Aşıkpaşazade Tarihi

bu gemilere pek çok adam yığdılar. Karadan ve denizden Üzerle­


rine yürüdüler "yağma" deyip hücum ettiler, fethedildi. Kafirlerin
erkeklerini öldürdüler. Kadınlarını ve çocuklarını esir ettiler.
Gaziler ganimete doydular. Kiliselerini mescit yaptılar, evlerine de
Müslümanlar yerleşti.

Bu fetih H. 766 / M. 1 364-65 tarihinde gerçekleşti. Buraya yerle­


şen bu topluluk uzun zaman burada yaşadılar.

Bir gece ansızın kafirler Biga'yı bastılar. Hayli bedbahtlık ettiler.


Biga'yı bozdular, şimdiki Biga'yı onun yerine kurdular.

52. Bölüm
Bu Bölümde Murad Han Gazi'nin Germiyanoğlu'yla Nasıl
Dünür Olduğu Anlatılır

Germiyanoğlu yaşlandığını sezince Oğlu Yakup Bey'i yanı­


na çağırıp, "Oğul, bu vilayetin senin elinde kalmasını istiyorsan
Osmanoğlu ile birlik olmalısın. Kızımızın birini Murad Han'ın oğlu
Bayezid'e verin" dedi. İshak Fakih'i elçi gönderdiler. Murad Han
Gazi'ye geldi. İyi atlar hediye getirdi.

O zamanlar altın, gümüş, kumaş az olurdu. Tonuzlu'da (Denizli)


nişanlı ak bezler dokunurdu. Elbise yerine onu giyerlerdi. Kaba ke­
çeler (sırtak tekele) dikerlerdi. Alaşehir'in kızıl ivledi denilen bo­
yalı kumaşından sancak yaparlar ve aynı kumaştan elbise de dikip
giyerlerdi. İshak Fakih geldiğinde Tonuzlu'nun o bezlerinden de he­
diye getirdi. "Kızımızı oğlunuz Bayezid Han'a alın. Kızımıza çeyiz
olarak birkaç parça hisar da veririz:' dedi. Murad Han Gazi kabul
etti. Germiyanoğlu Kütahya, Simav, Eğrigöz ve Tavşanlı'yı, bu birkaç
hisarı kızına çeyiz olarak verdi. Söz verilip, karar kılındı.
Aşıkpaşazade Tarihi 115

53. Bölüm
Bu Bölümde Murad Han Gazi'nin, Oğlu Yıldırım Han'ı
Germiyanoğlu'nun Kızı Sultan Hatun İle Evlendirmesi Anlatılır

Düğün hazırlıkları tamam olunca etrafa elçiler gönderildi.


Karamanoğlu'na, Hamidoğlu'na, Menteşeoğlu'na, Saruhanoğlu'na,
Kastamonu'ya İsfendiyar'a ve Mısır sultanına elçiler gönderip, düğü­
ne davet ettiler. Bölgelerindeki sancak beylerini ve Evrenos Gazi'yi
de çağırdılar. (Sonra düğüne başladılar.) Bütün sancak beylerin­
den saçılar geldi. İyi cins atlar, katırlar ve develer hediye getirdiler.
Herkes adetine göre hediyesini takdim ettikten sonra mertebesine
göre oturdu. Mısır Sultanı'nın elçisi de gelip hediyesini sundu. Ona
bütün elçilerin üstünde yer gösterdiler, oturdu. (Bunlar tamamlanıp
herkes yeli yerine oturduktan sonra) izin verdiler kendi sancak bey­
leri geldi. (Hepsi mertebesine göre hediyesini arzetti.) Sonra Evrenos
da geldi, hediyesini takdim etti: yüz kul ve yüz cariye. On oğlanın
elinde içi altın sikke dolu on gümüş tepsi, diğer onunun elinde de
(İçi istevret dolu) on altın tepsi; sekseninin elinde gümüş ibrik ve
gümüş maşraba vardı. Özetle söylenecek olursa bunların hiçbirisinin
eli boş değildi. Evrenos Bey'nin hediyesini görünce etraftan gelen el­
çiler hayran kalıp, "Bu Han'ın bir kulu nasıl böyle nimetlerle gelir!"
diyerek şaşkınlıklarını ifade ettiler.

Sultan Murad, Evrenos Bey'in getirdiği kul ve cariyeleri etraftan


gelen elçilere verdi. Elçilerin getirdiği atların tümünü de Evrenos'a
verdi. Bir kısmına da altın sikkeleri verdi. Geri kalanını da alimler ve
sılfıler arasında paylaştırdı, kendisine hiçbir şey bırakmadı.
1 16 Aşıkpaşazade Tarihi

Nazın
Bu düğün kim Murad Han etti kardaş

Yayıldı sofralar döküldü çok aş

Bir ay tamam yenildi nimetler

Fakir u gani vü hem yedi evbaş

Alemlü hil'atını hem giydiler çok

Donandı hep yalıncak rind-i (kallaş)

Atalar eyledi altın akça

Haceler gibi oldu cimri kulmaş

Dua ettim o demden beru

Ölünce iderem duayı yoldaş

54. Bölüm
Bu Bölümde, Gelini Getirmeye Kimlerin Gönderildiği ve
Gelinle Birlikte Karşı Taraftan Kimlerin Geldiği Anlatılır

Gelini getirmek için erenlerden Bursa kadısı Koca Efendi, 94


kapıkullarından nesli şimdi de devam eden Aksungur Ağa'yı gön -
derdiler. (Çavuşbaşı Süle Çavuş oğlu Temurhan Çavuş'u) 95 ve ka-
94 Esas aldığımız nüshada erenlerden Bursa kadısı Koca Efendi " yerine, "onlardan Bursa
kadısı" şeklinde hatalı kaydedilmiş. Biz Atsız nüshasındaki kaydı tercih ettik.
95 Esas aldığımız nüshada bu isimlerin yazılışı eksik ve hatalı. Parantez içindeki kısım Atsız
nüshasından alındı.
Aşıkpaşazade Tarihi 117

pıkullarından bin yararlı sipahiyi Aksungur'un yanına verdiler.


Ayrıca kadınlardan Aksungur'un hanımı, Bursa Kadısı'nın hanımı
ve Bayezid Hanın dadısı da yanlarındaydı. Özetle bir iki bin kadar
adam gitti. Kütahya'ya vardılar. Germiyanoğlu, düğünü Germiyanda
yaptı ki orası Kütahya'dır. Dünürlüğe gelen misafirleri izzet ve ik­
ramla ağırladılar. Bunlar da konukluk getirenlerin gönüllerini hoş
tuttular. Gelini Aksungur'la Bayezid Hanın dadısına emanet ettiler.
Germiyanoğlu gelinin atını çekmesi için çeşnigirbaşı (Paşacık Ağa)
yı gönderdi. Hanımını da yenge yaptı. Çeyiz olarak söz verdiği hi­
sarları bunlara teslim etti. İçine asker bıraktılar. Gelini alıp, Bursa'ya
getirdiler. Bayezid Hünkar, Paşacık Ağayı kaynatasından 96 istedi ya­
nında alıkoyup, kendine çeşnigirbaşı yaptı. Onun oğlu Elvan Bey de
çeşnigirbaşı oldu. Elvan Bey'in oğullarının üçü de çeşnigirbaşı oldu­
lar. Osmanoğullarının kapısında karar kıldılar.

Nazın

Cihan şadına gam yurt olupdur

Nice hanlar bu cihana gelipdir

Gelüp devran sürenler alem içre

Nedir ol kim muradı olmamıştır

Cihan halkı tamam murat bulmadı

Hemen arzular hayal kalupdur

Gülerim sanır ol yanlış hayaldür

Ne gülmek var melale ermeyüpdür 97


96 Esas aldığımız nüshada, "Paşacık Ağa'yı Bayezid hünkar kayınatasından" yerine, "Paşacık
Ağa'yı Bayezid hünkarın kızı anasından" şeklinde kayıtlı. Biz Atsız nüshasındaki şekli esas
aldık.
97 Esas aldığımız nüshada, "değmeyüpdür" şeklinde kayıtlı.
118 Aşıkpaşazade Tarihi

55. Bölüm

Bu Bölümde Murad Han'ın Hamid Vilayetini Ne Şekilde Aldığı


Anlatılır

Bayezid Han'ın düğününde Hamidoğlu'nun elçisiyle bir sözleş­


me yapılmıştı. Bu sözleşmeye göre Hamidoğlu Hüseyin Bey vilaye­
tini Murad Han Gazi'ye satacaktı. Bu sözleşme gereği Murad Han
yürüyüp, Kütahya'ya çıktı. Hamidoğlu kendine geldiğini anlayınca
adam gönderip, "Ben sözleşme üzerinde duruyorum. Akşehiri'i,
Beyşehir'i, Seydişehiri'i ve Karaağaç'ı istemiştin" dedi. Hemen mek­
tup gönderdi, şeriata uygun olarak satış yapıldı. Murad Han Gazi
adam gönderip, satın aldığı vilayeti zaptettirdi. Hisarlarına kendi
adamlarını koydu, çevresini de kendi beratıyla tımar verdi.

Bu fetih H. 783 / M. 1 381-82 yılında gerçekleşti.

56. Bölüm

Bu Bölümde Murad Han Gazi'nin Topladığı Orduyla Yaptıkları


Anlatılır

Murad Han asker toplayıp, Gelibolu'ya, oradan da Malkara'ya


geldi. Gazi Evrenos'la Lala Şahin'e de, Rum İli'nin askerini verdiler.
Yürüyüp Malkarayı fethettiler. Diğer yanda Murad Han Gazi gelip,
Çatalca Hisarı'nın üzerine yürüdü. Kafiri boyun eğip, haraç vermeyi
kabul etti. Sonra Şahin'e haber saldılar. O da gelip padişahla buluştu.

İnceğiz'in üzerinde Türklerin "Tanrı Yıktığı" dedikleri Bilenye/


Pulunya hisarı vardı. Murad Han bu hisarın üzerine yürüdü. O vilaye­
tin halkı kaçıp bu hisara sığınmışlardı. Günlerce savaştılar. Sonunda
bırakıp, geri çekildiler. Murad Han, "Bunu Tanrı yıka'' dedi. Sonra
Devletli Kabaağaç denilen yere gelip, kondular. Murad Han bir ağaca
arkasını verip, oturdu. Bir müddet sonra birbiri ardına adamlar ge­
lip, "Han'ım! (Hak Tealanın kudretiyle) o hisar yıklıdı:' dediler. Han
Aşıkpaşazide Tarihi 119

da Şahin'i gönderdi. Şahin gitti, Altın, gümüş tepsiler ve pek çok mal
getirdi. Şehrin halkını yerlerinde bıraktılar. Bir hayli altın ve gümüş
tas bulundu. Gaziler bunları başlarına giyince, yakıştığını gördüler.
Üsküf denilen başlık o zaman icat oldu. Murad Han arkasını verdiği
ağaç için, "Bu ağaç devletli Kabaağaçtır" dedi. O ağacın bu şekilde
isimlendirilmesi Han'ın bu sözü sebebiyledir. O ağaç bugün de orada­
dır. Lakin kütük olmuştur. Yanında da bir kuyu vardır.

Nazın
Nefes kim tulu eder ağızdan

Nefestir kim dualar doğa andan

Nefesten yazılır türlü meani

Haberler söyletir tercümana

Mübarek nefesi hanın ne oldu

Kabul olur Murad verir revane

Bozar kal'aları söyler zamane

Nefes etse Murad Han zamane

57. Bölüm
Bu Bölümde Murad Han'ın Edirne'ye Varınca Ne Yaptığı
Anlatılır

Murad Han veziri Hayrettin Paşa'ya, "Gidin Evrenos'la o vilaye­


ti fethedin" diye emir verdi. Evrenos Gümülcine'yi uc (sınır) edinip
oturmuş, Boza'yı/Büre'yi, İstekye/İsketeye'yi fethetmişti. Haracını
Murad Han'a gönderirdi. Ayrıca başka memleketlere de hücum eder-
1 20 Aşıkpaşazilde Tarihi

di. Deli Balaban'ı Siruz'un üzerine koymuşlardı, hisar edip otururdu.


Şahin de gelince (Kavalay'ı, Dıramay'ı, Zıhna'yı) bu vilayetleri an­
laşmayla aldılar. Aldıkları yerlerde padişahın kanununu uyguladılar.
Hana gönderilmesi gerekeni gönderdiler, gazilere verilmesi gerekeni
gazilere verdiler. Sonra yürüyüp, Karaferye'ye vardılar. Orası da bü­
tün çevresiyle fethedildi. Vilayetlerini tımar erleri arasında bölüş­
türdüler. Kafirlerini haraca bağladılar. Oradan yine Han'a geldiler.
Evrenos Gazi'ye Siruz'u uç verdiler.

Nazın
Paşadır Hayrettin fethetti iklim

Dolandı rahat oldu her iklim

Bu Al-i Osman'a hoş hidmet etti

Beğendi hidmetini il-i iklim

Bilindi Hayrettin kim vezir oldu

Düzeldi yahşi oldu her iklim

Nice yer var ki rüşvet kapı açar

Bu şimdi rüşvet bağladı iklim

58. Bölüm
Bu Bölümde Lala Şahin Ölünce Beylerbeyliğin Kara Timurtaş'a
Verildiği ve Timurtaş'ın Neler Yaptığı Anlatılır

Kara Timurtaş beylerbeyi olunca ilk önce Saruhan İli'ne gönder­


diler. Orada konar göçer obalar vardı. Onları sürüp, Siroz vilayetine
geçirdi. Ondan sonra Arnavut vilayetine yöneldiler. Bir hayli asker-
Aşıkpaşazade Tarihi 1 21

le Manastır'a vardılar. Halkı itaat ederek haraç vermeye razı oldu.


Oradan Selanik'e gelip, ta Karlı İli'ne kadar olan vilayetleri vurdular.

Bu fetih H. 787 ! M. 1385-86 tarihinde gerçekleşti. (Bu fethin


üzerinden henüz bir yıl geçmemişti ki Laz uğraşı hadisesi oldu.) Aziz
olan Allanın izniyle onu da açıklayalım.

Nazın
Bu çarlı bir dahi devran etmek ister

Neydi sormağ ile sen bize göster

Kılıçlar çalına kanlar döküle

Sünüler ola leşker içre neşter

Döne bu alemin tali'ı bu dem

Neler ede size göresiz ahter

59. Bölüm
Bu Bölümde Murad Han Gazi'nin Laz (Sırp) Kralıyla Yaptığı
Savaş Anlatılır

Laz (Sırp) kralı, Murad Han'a elçi gönderip, "Gel Küsova'da


(Kosova) buluşalım. Oğullarını da getir, benim bir oğlum var onu
getireceğim. Hele buluşalım. Ya savaşırız ya da barış yaparız. Hakkın
takdiri her ne ise görürüz" dedi. Han'a hediyeler göndermiş mektup­
ta da kardeşim diye hitap etmişti. "İyi silahlarla gelsin, ben de seni iyi
silahlarla karşılarım'' demişti.
1 22 Aşıkpaşazade Tarihi

Murad Han Gazi iki oğlunu da yanına aldı. Biri Kütahya (ve
Hamdili) Sancağının sahibi Bayezid Han, diğeri ise Karesi Sancağı
sahibi Yakup Çelebi'ydi. Murad Han Gazi, " Bütün vilayetlerin bey­
leri bir araya gelip, kalabalık asker toplasınlar" diye emir buyurdu.

Nazın
Çözüldü sancak çalındı kösler

Bu beyler birbirin gör nice gözler

Yürüdüler gazaya niyet edip

Buluşmasında oldu şimdi sözler

Dedi Hakka kim din senindir

İtaat hazrete doğru benimdir

Niyazı etti o kafire buluştu

İki asker birbirine duruştu

Kafirler İslam askerini görünce, hemen o tarafa doğru yürüdü­


ler. Murad Han'ın Sağ tarafında Bayezid Han, sol 98 tarafında Yakup
Çelebi durdu. Gaziler tekbir getirip, kafire karşı yürüdüler, iyi savaş
oldu. Sağ koldan Bayezid Han ve sol koldan Yakup Çelebi iyi savaştı­
lar. Laz kralı, Yakup Çelebi tarafına yüklendi o tarafın askeri yenildi.

Biloş Kübile/ Miloş Koble adında bir kafir vardı. Bu kafir


Şapkasını önüne almış, süngüsünü de arkasında sürüyerek Han'a
doğru yürüdü. Gaziler karşıladılar, onlara "Gidin, ben el öpmeye,
hem de müjde vermeye geldim. Laz oğlunu 99 tuttular işte getiriyor-
98 Esas aldığımız nushada, "tol" şeklinde hatalı kaydedilmiş.
99 Atsız nüshasında "Laz'ı oğluyla tuttular" şeklinde kayıtlı.
Aşıkpaşazade Tarihi 123

lar" dedi. Gaziler boş bulundular. Hemen geldi, mızrağını çevirip,


Murad Han'a sapladı. Aceleyle Han'ın üzerine çadır kurdular. O ara­
da Lazoğlunu oğluyla beraber yakalamışlardı. Han'ın yanına gelince
ölmüş olduğunu gördü. "Hay, bizim işimiz bitmiş ne yapalım" dedi.
Hemencecik onu da orada oğluyla birlikte it gibi tepelediler. Ondan
sonra Bayezid Han hazırdı sancak dibinde koydular. Yakup Çelebi
kafiri yenilgiye uğratmıştı. Yanına gelip, "Baban seni istiyor" dediler.
Gelince onu da babası gibi ettiler. (Lazı da) oğluylan birlikte getirip,
yollu yolunca işlerini bitirdiler.

O gece askerin içine ızdırap düştü. Sabah olunca Bayezid Han (ı


padişah olarak kabul ettiler, göçüp,) Edirne'ye yöneldiler.

Bu macera H. 797 I M. 1394-95 yılında gerçekleşti.

Nazın

Yine şekl ü şive tuttu alem

Teferruc eder onu akil adem

Hevalar yeli esti adem üzre

Nice nutk-ı natıklar oldu ebkem

Temaşagaha geldi aşıki gör

Eder sun'ı temaşa olur epsem


. , ,.

i'-· ,
SULTAN
YILDIRIM BAYEZİD HAN
DÖNEMİ
127

60. Bölüm
Bu Bölümde Bayezid Han'ın Tahta Geçince Ne Yaptığı Anlatılır

Bayezid Han tahta geçince Laz (Sırp) Vilayeti'ne, Kıratova/


Karatova çevresine, bütün madenlerine ve Üsküp'e Paşa Yiğit
Bey'i gönderdi. Kısacası, Laz Vilayetinin çoğunu fethettiler. Sonra
Edirne'ye geldiler. Bu arada Murad Han Gazi'nin cenazesini Bursa'ya
göndermişlerdi.

Bayezid Han Rum İli'ndeyken Karamanoğlu Hamid İli'ne


haramilik etmişti. Evrenos'u tekrar Siruz'a bıraktılar. (Geldi
Vodana'yı ve Çetroz'u fethetti.) 1 00 Diğer tarafta Firuz Bey Vidin'den
geçip, Eflak'a akında bulundu. Pek çok ganimetle geldi. Bosna vila­
yetiyle de Paşa Yiğit meşgul oldu. Edirne'ye Bayezid Han'a bir hayli
mal gönderdiler. Sonra Bayezid Han Bursa'ya gelip, hayır kurumları
inşa etti. Bir cami, karşısına bir medrese yaptırdı. Şehir ucunda bir
imaret, yanında bir medrese bir tımarhane ve bir zaviye yaptı. Ebu
İshak ve Kara Timurtaş'ı Edirne'de bıraktılar, beylerbeyi yaptılar. 1 0 1
Daha sonra haber gönderdiler Bursa'ya geldi.

100Parantez içindeki kısım Atsız nüshasından alındı.


101 Atsız nüshasında burası " . . . . zaviye-i Ebu İshaki'yye yaptı. Ve Kara Timurtaşı Edirneöe
koydular kim zira beylerbeyi idi" şeklinde kayıtlı.
1 28 Aşıkpaşazade Tarihi

61. Bölüm
Bu Bölümde Bayezid Hiın'ın Alaşehir'i Nasıl Fethettiği Anlatılır

Alaşehir hisarı Müslüman vilayetleri arasında kalmış, padişahı


kafir olan bir vilayetti. Bunlar Aydınoğlu ile iyi geçinirlerdi. Bayezid
Han gazaya niyet etti, Alaşehir'e yürüdü. Daha vilayete varmadan
yoldayken, kimsenin bir çöpünü bile zulümle almamaları hususunda
ordusuna yasaklar koydu.

Bayezid Han Alaşehire varınca, kafirler hisarın kapısını kapattı­


lar. Savaşmaya başladılar. Bayezid Han "yağma'' emri verdi. Kafirler
yağmayı işitince "aman" dilediler. Şehir anlaşmayla fethedildi.
Padişahın kanunu uygulandı.

Aydınoğlu da itaatle geldi. Vilayetin bir kısmını ona verdiler.


Hisarlarına kendi adamlarını koydular. Hutbe ve sikke Bayezid
Han adına oldu. Tımarların nişanı da Bayezid Han adına oldu.
Aydınoğlu'nu Ayasluk'tan Tire'ye getirdiler. Padişah Ayasluk'u ken­
di kullarına verdi. Ancak Aydınoğlu'na ait vakıfların tasarrufu yine
ona bırakıldı. Aydınoğlu da ölünceye kadar kendi vilayetinden çık­
mamaya razı oldu. Anlaşma bu şekilde yapıldı. Sonra Bayezid Han,
Saruhan İli'ne yürüdü. Oda aynı şekilde fethedildi.

Bir müddet sonra bu padişahlar Allah'ın rahmetine kavuştu.


Bayezid Han da Saruhan vilayeti'ni Karesi Vilayeti'ne katıp, İkisini
de oğlu Ertuğrul'a verdi. 102 (Aydın ili'ni oğlu Emir Süleyman'a verdi.
Ondan sonra Menteşe vilayetine yürüdü. Menteşeoğlu kaçtı, Timur'a
sığındı. Onun vilayeti beylerine ihanet etmişlerdi. Tümü Bayezid
Han'a bağlılıklarını bildirdiler. Han da tımarlı tımarını yine eski si­
pahilerine bıraktı.

Soru: Bayezid Han bu vilayetleri kahırla mı, yoksa adaletle mi


fethetti?
102 Parantez içinde vermeye başladığımız bu kısmın parantez içinde veriliş nedeni, parantezin
kaptıldığı yerde dipnot koyarak açıklanmıştır.
Aşıkpaşazade Tarihi 1 29

Cevap: Hepsini adaletle fethetti. Dana önceki beyler halka zul­


metmişlerdi. Bayezid Han her vilayete vardığında oranın halkı onu
karşılayıp adaletinin bereketiyle ittat ettiler.

Nazın
Ne vakt eksildi alem nifakı

Meğer ki olmaya halkın kıl u kali

Bu halkın kıl u kali eksik olmaz

Hususa beylerin çoktur cidali

Bir adem yaptığı yerde benim der

Bu yurt aç kurt gibi vermez mecali

Aşıki dile Hak'tan dile verile

Bu Al-i Osman'a cemali

Bu fetih H. 792 J M. 1389-90 yılında gerçekleşti. ) 103

103 Yukarıda parantez içinde verdiğimiz bu kısım, esas aldığımız nüshada yanlışlıkla 6 1.
bölümün arkasından, "Bayezid Han İstanbul'a tekrar geldi, neyledi onu beyan eder" şeklinde
bir bölüm başlığı altında kaydedilmiş. Bir önceki bölüm başlığı da aynı olduğundan burada bir
yanlışlık olduğunu düşündük. Diğer nushayla yaptığımız karşılaştırma neticesinde basımda
bir yanlışlık sonucu metnin yerinin değiştirildiği, asıl yerinin ise 60. bölümün son kısmı
olduğu ortaya çıktı. Biz de metni gerçekte ait olduğu bölüme aldık ve yeri değiştirilen kısmı
yukarıda parantez içinde gösterdik.
1 30 Aşıkpaşazade Tarihi

62. Bölüm

Bu Bölümde, Bayezid Han'ın İstanbul'a Gitmesinin Sebebi ve


Orada Yaptıkları Anlatılır

Bayezid Han Gelibolu'dan kalabalık asker toplayıp, Edirne'ye


vardı. Asıl niyeti Üngürüs (Macaristan) vilayetine gaza yapmaktı.
Fakat yolda İstanbul'un bir casusunu ele geçirdiler. Casusun elinde,
"Türk senin üzerine varıyor, gafil olma" diye yazılı bir mektup vardı,
İstanbul'dan Üngurus'a götürüyordu. Casusu Bayezid Han'a getir­
diler. Casus "Bunlar, daha önce de başka casusla haber göndermiş­
lerdi" diye doğruyu söyledi. Beylerbeyi Kara Timurtaş, "Sultanım,
İstanbul'a gitmek vacip oldu. Bu İstanbul'un kafiri gayet bozgun­
cudur. Vilayetlerimizin arasında bu kafirlerin ne işi var. Alaşehir'i
fethettin bunu da fethedelim" dedi. Han da kabul etti. Geldiler
İstanbul'un üzerine düştüler. Denizden ve karadan kuşattılar. Birçok
yerden mancınıklar kurdular. O zamanlar top daha tam olarak bilin -
miyordu. Topun kullanımının çoğalması Sultan Murat'ın oğlu Sultan
Mehmet Han zamanında oldu. Kısacası, İstanbul'un hisarını sıkın ­
tıya sokup, bunaltmışlardı. O sırada "Üngürüs Turia suyunu geçti,
Sofya'ya yürüdü" şeklinde bir haber geldi. Bayezid Han mancınıkları
ateşe verdi. Yürüdü, Alacahisar çevresinde düşmanı karşıladı. Kafir
İslam 104 ordusunu görünce, İslam askerini araya almak için kendi
askerini ikiye böldü. Ancak daha önceden İslam askeri de iki bölük
olup, pusu kurmuşlardı. Bayezid Han kendisi pusuda bekliyordu.

Gaziler hücum edip kafirin üzerine yürüyünce, kafirler, gazileri


iki taraftan kuşattılar. Bayezid Han da hazır bekliyordu. Kafirler ge­
lince aman vermeyip, hemen Üzerlerine yürüdü ve düşmanı arkadan
kuşattı. Kafir İslam askerini görünce, kaçmaya başladı. Ön tarafta­
ki gaziler, önlerindeki kafirleri bastılar. Allah'ın lütfu ve yardımıyla
kafir askerini öyle kırdılar ki, kırmaktan usandılar, esir etmeye baş-

104 Esas aldığımız nüshada, "İslam" yerine, "İstanbul" şeklinde hatalı kaydedilmiş. Biz Atsız
nüshasındaki "İslam'' şeklindeki kaydı tercih ettik.
Aşıkpaşazade Tarihi 1 31

!adılar.

Kara Timurtaş'ın Umur Bey adında bir oğlu vardı, bu savaşı ben
fakire o anlattı: " Halkımızın içinde bulunan esirlerin sayısı iki bin­
den fazlaydı" dedi. Kısacası, Rum İli ve Anadolu halkı arasında esiri
olmayan kimse kalmadı. Üngürüs kralı güçlükle kurtuldu, tek başına
kaçıp, gitti.

Nazın

Gazayı, Bayezid Han bunda etdi

Kalan kafirleri hep tuttu sattı

Vilayet-i Bosna hem Laz verdi haraç

Ve Arnavud'a çok gazi gitti

Dedi Etıak'a, tiz gel çakerim ol

Yine İstanbul'a bir niyet etti

Bu gaza H. 793 ! M. 1390-91 tarihinde gerçekleşti.

63. Bölüm

Bu Bölümde Bayezid Han'ın İstanbul'a Tekrar Gelmesi ve


Orada Yaptıkları Anlatılır

Bayezid Han büyük bir ordu hazırlayıp, tekrar İstanbul'a geldi,


Kocaili'nden Yurus'a 105 çıktı. Yahşi Bey'i gönderdi, Yahşi Bey an-

105 Esas aldığımız nüshada "Bursa'' şeklinde kaydedilmiş. Aşıkpaşazade Ta rih i nin değişik
'

nüshalarını karşılaştıran Atsız nüshasına bakılarak "Yurus" şeklinde düzeltildi.


1 32 Aşıkpaşazfıde Tarihi

106 107
laşma yaparak Şili hisarını aldı. Bayezid Han, Yurus'dan geçti,
Boğazkesenin üst yanında, Güzelce Hisar'ı denilen bir hisar yaptı.
Hisar tamamlanınca içine er koyup, muhkem bir şekilde kapattı.

Sonra Bayezid Han İstanbul Tekfuru'na haber gönderdi, "Tez hi­


sarı boşaltıp, bana teslim et, yoksa hemen üzerine geliyorum'' dedi.
Bunun üzerine İstanbul tekfuru, içi altın ve gümüşle dolu yüz balıkla
birlikte Ali Paşa'ya elçi gönderdi. Ali Paşa da sandık ve keseyle ba­
lıklara karşı vardı. Zira gelen gayet saygın bir elçidir. Aynı zamanda
sulh yapmak ve iş halletmek için gelmektedir. Hem beraberinde ge­
tirdikleri de söz kesen ve dil tutandır.

Hal böyle olunca Ali Paşa hünkara vardı. İstanbul tekfuru adı­
na çok yaltaklandı. Sonunda hünkarı razı etti. İstanbul içinde
Müslümanlara ait bir mahalle olması, bu mahallede hünkar kadısı­
nın bulunması, bir mahalle mescidi olması ve yılda on bin flori haraç
verilmesi üzerine İstanbul tekfuruyla sulh yaptılar.

Bunun üzerine Tarakçı Yenicesi ve Göynük Hisar'ı halkını sü­


rüp, İstanbul'a getirdi. Bir mahalle ve bir mescit yaptı, kadı tayin etti.
Müslümanların işlerini o kadı görürdü. Kafir Müslümana hükmet­
mezdi. Bayezid Han'la Timur arasındaki beklenmedik olay meydana
gelince İstanbul tekfuru o mahalleyi sürüp çıkardı. Mescidi de yıktı.
Şimdiki zamanda Tekfur Dağında (Tekirdağ'da) sürülüp, çıkarılan o
halkın oturduğu "Göynüklü" denilen bir köy vardır.

Bu fetih H. 793 / M. 1390-91 yılında gerçekleşti.

Nazın
Bu çarlı benzenur/çegzenur bir gamze eyler

Kimini Rüstem kimini Hamza eyler

106 Esas aldığımız nüshada "Şiki" şeklinde kaydedilmiş. Aşıkpaşazade Tarihi'nin değişik
nüshalarını karşılaştıran Atsız nüshasına bakılarak "Şili" şeklinde düzeltildi.
107 Esas aldığımız nüshada "Bursa'' şeklinde kaydedilmiş. Aşıkpaşazade Tarihi'nin değişik
nüshalarını karşılaştıran Atsız nüsha bakılarak "Yurus" şeklinde düzeltildi.
Aşıkpaşazi\de Tarihi 1 33

Dolanır her lahza bin bağçe/nakş bağlar

Başından tacın alır gamze eyler

Kimi can u gönül verir cemale

Sahib-i cemal safayile nazar eyler

Kamu bir ata oğludur bu adem

Ya niçin kavgaların dıraz eyler.

64. Bölüm
Bu Bölümde Bundan Sonra Bayezid Han'ın Hangi İşlerle
Meşgul Olduğu Anlatılır

Bayezid Han yürüdü Niğbolu ve Silistre'yi fethetti. Oradan dön -


108
dü Mora tarafına gitti. Karafirye'ye gelince kendi oturup, dört
yana akınlar verdi. Yıktılar, bozdular, çok fetihler yapıldı. Sonra
Karafirye'de bir imaret yaptırdı. Oradan geldi, Edirne'ye çıktı. Bir
imaret de orada yaptırdı.

Nazın
Gönülde hayal kim bir arzu söyler

Kimi suret bulur hem dil söyler

Kimi elden gelir dil söyliyecek

Sebep olur sürülür il ü boylar

Çıkarır ili köyünden soyundan

Melül olup yas tutarlar


108 Esas aldığımız nüshada "Karafırye'ye geldi" cümlesi metinden düşmüş. Atsız nüshasından
alındı.
1 34 Aşıkpaşaz:ide Tarihi

65. Bölüm
Bu Bölümde Bayezid Han'ın Despot'la Neler Yaptığı Anlatılır
Laz (Sırp) gidince Bayezid H6n "Vilayeti benimdir" dedi.
Vılakoğlu da pek çok armağanlarla Bayezid Han'a elçi gönderip,
"Tahtı kutlu olsun" dedi. Atasının küçücük (gökçek/ güzel) bir kız kar­
deşi vardı. Lazın da kızıydı. Bayezid Han'a vermeye söz vermişlerdi.
Bayezid Han'a ("Hizmetçini al varsın hizmet etsin'' dedi.) 109 Bayezid
Han elçi gönderdi kızı getirdiler. Kız Han'a ulaştı, maksat yerine gel­
di. Daha sonra kız kendi töresine göre yaşadı, hizmet neyse yaptı.
Vılakoğlu Padişaha, "Kız kardeşim olan hizmetçine Semendire'yi
sadaka et" dedi. Han da kabul etti. Yanında Güvercinlik'i de verdi.
Lakin Niğbolu'yu vermedi. Bu şekilde sözleşip, anlaştılar.

Timur olayına kadar Bayezid Han sohbet meclislerini bu Laz


(Sırp) kızından öğrendi. Ali Paşanın da yardımıyla şarap ve kebap
meclisi kuruldu.

Nazın
Şarap ve hem kebap kuruldu
Kafir kızı gelip kadeh sürüldü

Ail Paşa dedi Han'ım anı gör


Ki ne meclis bu sohbette olundu

Şarap içmesine Han Bayezid'in


Ali Paşa, kafir kızı bulundu

Buna dek Al-i Osman içmediler


Nola Osman kafir ile çok olundu

109 Esas aldığımız nüshada parantez içindeki cümle yok. Atsız nüshasından alındı.
Aşıkpaşazade Tarihi 1 35

Bir Latife
Osmanoğulları sadık bir soydur. Bunlardan şeriata uymayan bir
durum meydana gelmemiştir. Alimlerin "günah'' dedikleri şeyleri
işlemekten Osmanoğulları sakınırdı. Sultan Orhan ve Gazi Murad
Han zamanında alimler vardı. Bu alimler hakiki alimlerdi. Fesat çı­
karmazlar, günah işlemekten kaçınırlardı. Çandarlı Halil zamanına
kadar durum böyle devam etti. Ne zaman ki Çandarlı Halil ve Türk .
Rüstem geldi "Efendimiz Rüstem'' diyerek bunları baş tacı edindi­
ler her dediklerini yerine getirdiler. Böylece alem bozuldu, hile or­
taya çıktı. Halil'in oğlu Ali Paşa (vezir) 110 olunca, onun döneminde
danişmendler çok oldu. Osmanoğulları şeriata uyma konusunda
sağlam bir kavimdi. Bunlar gelince fetvaya hile karıştırdılar, takvayı,
Allah korkusunu ortadan kaldırdılar. Osmanlı. memleketinde kimse
eski akçeyle alışveriş yapmaz ve başka memleketlere de gitmezdi. Ali
Paşa zamanında bu adet bozuldu.

Ali Paşa zevkine düşkün birisiydi, onun düşüp kalktığı meclis


arkadaşları da zevklerine düşkünlerdi. Kadıların fesatları ortaya çı -
kınca Bayezid Han, "Kadıları getirin" diye emir verdi. Bu emir üzeri­
ne birçok kadı toplayıp, getirdiler. Beyşehir'de bir eve koydular. Han,
"Gidin, o evi ateşe verin, kadılar da içinde yansın'' dedi. Ali Paşa ne
yapacağını şaşırdı. Bayezid Han'ın Maskara Arap adında bir nedi­
mi 1 1 1 vardı. Ali Paşa haber gönderip bu nedimi çağırttı. "Kadıları
kurtarırsan sana pek çok mal veririm'' dedi. Bunun üzerine Maskara
Arap, Bayezid'in huzuruna çıkarak; "Han'ım beni İstanbul'a elçi ola­
rak gönder" dedi. Han, "Hey nasipsiz! Orada ne yapacaksın'' dedi.
Arap, "Gidip tekfurdan keşiş isteyeceğim'' dedi. Han, "Keşişleri ne
yapacaksın?" dedi. Arap, "Kadıları öldürelim, Keşişler kadı olsun"
dedi. Han, "Bre it Arap, kadılığı keşişlere vereceğime kendi kullarıma
veririm'' dedi. Arap, "Kendi kulların okumuş değillerdir, keşişler nice
yıl zahmet çekmişlerdir" diye karşılık verdi. Han, "Ya Arap! öyleyse
110 "Vezir" kelimesi esas aldığımız nüshada düşmüş. Atsız nüshasından alındı.
111 Nedim: Sohbet arkadaşı, güzel konuşan sohbeti dinlenen kimse.
1 36 Aşıkpaşazade Tarihi

ne yapalım?" dedi. Arap, "Onu paşalar bilir, sultanım" dedi. Bayezid


Han Ali Paşayı çağırdı; ''Ali, bu kadılar hep okumuş mudur?" dedi.
Ali, "Evet Sultanım" dedi. Han, "Öyleyse niçin (haram işleyip) hata
ederler?" Ali Paşa, "Bunların maaşı azdır, Sultanım:' dedi.

Şimdiki zamanda kadılar binde yirmi resm (vergi) alırlar. Bu Ali


Paşanın gayretiyle olmuştur. Kadıların maaşlarının çok olması ve
paşalarla, kadıaskerleri hoş görmeleri için bunu Ali Paşa başlatmıştır.

Nazın
Cihan hükmü ger hanlar elinde

Veli kalbi danişmend dilinde

Dokur kuluna bin hile ipi

Kurar tuzak Müslümanlar yolunda

Hususa kim ola sufı danişmend

Neler düzer bu hanların ilinde

Sözün özü, Osmanoğullarının günah işlemesine sebep Ali Paşa


oldu. Çünkü onun yanına hile eden (Acem) danişmendleri çok gelip
giderdi.

Latife: Danişmend (bilgin) azarsa ışık olur. Işık azarsa şeytan


olur.
Aşıkpaşazade Tarihi 1 37

66. Bölüm
Bu Bölümde, Bayezid Han'ın Karamanoğlu'na Ne Yaptığı
Anlatılır

Karamanoğlu daha önce Hamid İli'ni vurmuştu, tekrar geldi.


Bayezid Han Bursa'ya gelince, Hamid Vilayeti'nin halkı Han'a gelip,
"Karamanoğlu halimizi çok zayıflattı. (Bize zulmediyor)" 11 2 diye
feryat edip yardım istediler. Bayezid Han, "Varayım, Allanın izniyle
onu insafa getireyim" dedi. Ordusunu toplayıp, Teke İli'nden dolana­
rak Karaman'a çıktı. Germiyanoğlu Yakup Bey karşı geldi. Bayezid
Han Yakup Bey'in damadıydı. Bu sebeple Yakup Bey, Bayezid Han'ın
kendisine itaat etmesini bekliyordu. Fakat Bayezid Han, Yakup Bey'i,
vezirini, hisar beyini ve subaşısını tutup, İsili/İbsili Hisarı'na hap­
setti. (Sonra Karaman'a yürüdü.) 113 Karamanoğlu kaçıp, Taş'a gir­
di. Bayezid Han da gelip, Konya'nın üzerine karargah kurdu. Şehrin
kapılarını kapattılar. Harman vaktiydi. Konya'nın meydanında Arpa
buğday yığınları vardı. Askerler hisar halkına, "(atlarımıza yedirmek
için) 114 gelin, bize arpa saman satın'' dediler. Hisar halkı, sözleri­
nin doğru olup olamadığını öğrenmek için birkaç adam gönderdi­
ler. Bayezid Han'a da haber verdiler. Bunun üzerine Han bir kaç kul
gönderip "Sakının! 115 kimseye zulmedilmesin. Arpa sahipleri kendi
isteklerine göre satsınlar" dedi. Onlar da istedikleri gibi satıp, kar­
şılığında paralarını aldılar. Alış veriş tamamlandıktan sonra Han,
yanlarına adam verip, bunları hisara ulaştırdı. Şehir halkı bu adaleti
görünce şehrin kapısını açtılar, şehir fethedildi. Çevredeki şehirlere
bu gelen padişahın gayet adil olduğu haberi ulaştı. o şehirlerin halkı
Han'a adam gönderip, "Gelin bizim şehirlerimizi de ıslah edin" de­
diler. Aksaray'ı, Niğde'yi ve Kayseri'yi verdiler. Develi'nin Karahisar'ı
da dahil üç hisarın hepsini çevresiyle beraber teslim ettiler.
112 Parantez içindeki kısım Atsız nüshasından alındı.
113 Parantez içindeki kısım Atsız nüshasından alındı.
1 1 4 Parantez içindeki kısım Atsız nüshasından alındı.
1 1 5 Esas aldığımız nüshada "sakının" yerine "satsınlar" şeklinde kayıtlı. Biz Atsız nüshasındaki
"sakının" şeklindeki kaydı esas aldık.
1 38 Aşıkpaşazade Tarihi

Hal böyle olunca Karamanoğlu elçi göndermek zorunda kal­


dı ve "Şimdiye değin her ne yaptıysam affedilmesini diliyor ve ümit
ediyorum:' Ayrıca Çarşambadan sınır konulup, sınırın ötesinin ken­
disine bırakılmasını beri tarafının da hünkara ait olmasını talep etti.
Çarşambadan sınır konuldu. Ötesi Karamanoğluna verildi. Berisine
hünkarın adamları yerleştirildi. Sonra Bayezid Han geri Bursa'ya geldi.

67. Bölüm
Bu Bölümde Bayezid Han'ın Kastamonuyu Nasıl Aldığı
Anlatılır

Bayezid Han yürüdü, Taraklı Borlu'ya varıp orayı fethetti. Sonra


gelip, Kastamonu'ya indi. Bayezid Han'ın geldiğini öğrenen İsfendiyar,
Sinop'a kaçıp, oradan Bayezid Han'a elçi gönderdi, "Han'ımdan ümi­
dim beni hizmetine kabul etmesi (ve oturduğum yeri bana sadaka
etmesidir)" 1 1 6 dedi. Bayezid Han da oturduğu yeri ona verdi. Kuru
Yol/Kıvrım Yol'dan aşağısını sınır kabul edip İsfendiyar'a bıraktılar.
Vilayetin geri kalan yerleri de Bayezid Han'ın hükmü altına girdi.
Sonra Bayezid Han Bursa'ya döndü.

Bu fetih H. 797-798 J M. 1 395-96 yılları arasında gerçekleşti.

Nazın
Ne fi'l eder her dem (müdam) bu çarhı gerdan
117
(Karaman kara daşta serv-i gerdan)

1 18
(Bayezid aldı ilin verdi kula)

Avare oldu sipahi ve merdan


1 16 Parantez içindeki kısım Atsız nüshasından alındı.
1 17 Esas aldığımız nüshada bu mısra kaydedilmemiş. Atlanan bu kısım Atsız nüshasından
alınarak parantez içinde gösterildi.
1 1 8 Esas aldığımız nüshada bu mısra kaydedilmemiş. Atlanan bu kısım Atsız nüshasından
alınarak parantez içinde gösterildi.
Aşıkpaşazade Tarihi 1 39

Silifke'yi sile verdi gözyaşından

Ciğerler kana gark oldu elemden

Ne vardır bunda varlık bir nefestir

Bu varlığın seni etti giryan

68. Bölüm

Bu Bölümde Bayezid Han'ın Amasya ve Sivas'ı Nasıl Fethettiği


Anlatılır

Amasyayı asıl sahibi kendisi Bayezid Han'a verdi. O zaman -


larda Kadı Burhaneddin Amasyanın sahibini incitmişti. Amasya
Bayezid Han'ın hükmü altındayken Kadı Burhaneddin Allah'ın
rahmetine kavuştu. Oğlu küçücük kaldı. Kadı Burhaneddin Kızını
Dulkadiroğlu Nasreddin B ey'e vermişti. Burhaneddin vefat edince
oğlunu Nasreddin'e gönderdiler. Bun dan dolayı Sivas vilayetinin ile­
ri gelenleri Bayezid Han'a adam gönderip Sivas'a çağırdılar. Bayezid
Han Sivas'a geldi. Vilayetin ayanlarının tümü Bayezid Hanı karşıla­
dılar. Padişahın kanunu ne ise o uygulandı. Bayezid Han Sivas'ı oğlu
Emir Süleyman'a verdi. Kendisi yürüdü, Erzincan'a vardı. Erzincan
Bey'i (Taharten) itaat etti. Bayezid Han da Erzincan Beyi'ni yerin­
de bıraktı. Ancak hanımını ve kızını Bursa'ya gönderdi. Sonra Han
Malatyayı Larende/Darende'yi ve Divriğ'i aldı. Bunlara ilaveten
Behisni'yi de aldı. Velhasıl o vilayetin tamamını fethetti. Durmadı
yine Bursa'ya geldi. Erzincan Bey'i Taharten'i geri Erzincan'a gön­
derdi, ailesini ise Bursa'da alıkoydu.
140 Aşıkpaşazade Tarihi

Nazın

Neden dostluk umarsın bu eşikten ıı9

Ayırasın beni sevdik eşimden

Benim rahatım olmaya bu cihanda

Ki yollar gözleyem yaz u kışımdan

Sebep sen olasın bu firkatime

Ne doğruluk umarsın bu düşmandan

Bayezid Taharten'den dostluk umma

Ki eydür sen ayırdın yoldaşımdan

Cihan bu nev'a suret tutmamıştır


o
(Cihanlan oynayanlar utmamıştır) ı2

(Ne zahir etmedi bu suffa-i nik) ı2ı

Ki (m) anı kara toprak itmemiştir.

Bu fetih H. 798/ M. 1395 tarihinde gerçekleşmiştir.

119 Esas aldığımız nüshada, "elinden" şeklinde kayıtlı. Biz yukarıda Atsız'dan nakille Vatikan
nüshasındaki "eşikten" biçimindeki yazımı tercih ettik.
120 Esas aldığımız nüshada bu mısra kaydedilmemiş. Atlanan bu kısım Atsız nüshasından
alınarak parantez içinde gösterildi.
121 Esas aldığımız nüshada bu mısra kaydedilmemiş. Atlanan bu kısım Atsız nüshasından
alınarak parantez içinde gösterildi.
Aşıkpaşazade Tarihi 141

69. Bölüm
Bu Bölümde Saruhan Beyli'nin Filibe Yöresine Getirilip,
Yerleştirilmesinin Ne Şekilde Olduğu Anlatılır 122

Saruhan İli'nin göçebe halkı vardı. Menemen ovasında kışlarlar­


dı. O iklimde tuz yasağı vardı. Saruhanlılar bu yasağı kabul etmezler-
di. Bu durumu Bayezid Han'a bildirdiler. Han, oğlu Ertuğrul'a haber
gönderip, "O göçebe halkı ıslah edip, zaptederek işe yarar adamlara
emanet et ve Filib'e yöresine gönder" dedi. Ertuğrul da atasının sö­
zünü yerine getirdi. Sözü edilen göçebe evleri/aileleri Filib'e yöresine
gönderdi. Şimdiler de Rum ili'nde Saruhan Beyli diye anılan Paşa
Yiğit Bey o topluluğun büyüğüydü. O zaman onlarla beraber göçüp,
gelmişti.

Nazın
Kanundur padişahlara sürgün ede

Ki yani bu dahi il ma'mur ede

Ve gerçi halk incinur ol seferden

Bu Tanrı takdiridir dahi n(id)e

Gözet takdirini hoş muti ol

Ol rahattır nasibim bunda

Soru: Bayezid Han, Malatyayı ve diğer vilayetleri kimlerden aldı?

122 Esas aldığımız nüshada bölüm başlığı kaydedilmemiş. Biz bu bölüm başlığını Atsız
nüshasından aldık.
142 Aşıkpaşazade Tarihi

Cevap: Malatyayı ve Behisni'yi 1 23 Türkmen'den, Divriği'yi


Kürt'ten aldı. Buraların yöneticileri, eskiden padişah değillerdi;
Artan'dan (Ertene'den) sonra bu vilayetler onların eline girmişti.
Hüküm sürüyorlardı. (Bayezid Han bu vilayetleri alınca o beyler
Arab'a kaçıp, kısıldılar.) 124 Bayezid Han'la Timur olayı meydana ge­
lince Mısır sultanı vasıtasıyla bu beylerin herbiri yine eski yerlerine
döndüler. O zamandan beri bunlara Mısırlılar hükmetmektedir.
Soru: Rum vilayetinden, Bayezid Han'dan kaçarak gidenlerin
hali ne oldu?
Cevap: Bu kaçanlardan bazıları Timur'a gittiler. Bunlar Taharten,
Germiyanoğlu, (Düzme) Aydınoğlu, (Menteşeoğlu) 125 idi. Aralarında
İsfendiyar'ın elçisi de bulunuyordu. Bunların her biri farklı bir kılıkta
Timur'a gelip başvurdu. Germiyanoğlu veziriyle 126 birlikte İsbili/İpsili
1 27 hapsinden kaçıp, ayıcılara maymunculara uydu, Timur'a geldi.
Menteşeoğlu saçını sakalını yoldurup, ışık olup vardı. Aydınbeyoğlu
çerçilik ederek vardı. İsfendiyar elçisiyle, Taharten ise köle kılığında
geldiler. Bunların hepsi Timur'a varıp hallerini arzettiler, yalvarıp:
"Ey sahipkıran! Bize merhamet eyle, zulme maruz kaldık" dediler.
En çok tahrik eden Taharten ve Germiyanoğlu'ydu. Bunların sözleri
etkili oldu. Timur bedbahtım kendilerine uydurdular.
Nazın
Şikayet ta'n etme eyleme sen
Sebep oldun helak oldu nice ten

Oğul, kız, kavın, kardaş ayruk

Bulamaz halkımız giyecek palas


123 Esas aldığımız nüshada "Behisni" kelimesi yerine "..s Y. "· şeklinde kayıtlı. Kanaatimize göre
hatalı kaydedilmiş.
124 Parantez içindeki kısım Atsız nüshasından alındı.
125 Parantez içindeki kelimeler Atsız nüshasından alındı.
126 Esas aldığımız nüshada "veziriyle'' yerine "vezirken" şeklinde hatalı kaydedilmiş.

127 Esas aldığımız nüshada, "isbili/ Atsız nüshasında İpsili şeklinde kaydedilen bu yer ismi,
daha önce 65. bölümde, esas aldığımız nüshada "isili': Atsız nüshasında ise, "İbsili" şeklinde
kaydedilmişti.
Aşıkpaşazade Tarihi 143

Unuttular kamu varlıklarını

Diler hep Tanrı'dan bir baş halası

Dediler biz günah etmedik ana

Değildir bir kılımız ona asi

Komadı bir kara pul elimizde

Gedayiler verir bize yiyası

Yine bin türlü defter zahir oldu

Ezel takdir ne yazdıysa o oldu

Döşendi aleme zulm u dalalet

Mutiler cümle Hakka nazır oldu

Karıştı murdara müsmil seçilmez

Yemeğe it çağaday hazır oldu

Timur mel'un tekebbürlük edelden

Nice altın gümüşler bakır oldu


144 Aşıkpaşazade Tarihi

Timur, beylere; "Bu Yıldırım Han, Allah yolunda cihad eden bir
gazi han'dır. 128 Siz dersiniz ki bizim günahımız yoktur. Hanlar gü­
nahsız hiç kimseyi incitmezler. Bunun çeşitli sebepleri olması muh­
temeldir; mesela, Sizden yardım istemiş olabilir. "Gelin bana hizmet
edin" demiş olabilir. "Ben gazaya çıkıyorum bana asker verin'' demiş
olabilir. Siz bunlardan birini yapmazsanız töre gereği sizi incitirler.
Şimdi sizin bu sözünüz yalan veya gerçek olabilir. Eğer gerçekse böy­
le davranmak hanlara yakışmaz. Eğer yalan söylüyorsanız hanları
töhmet altında bırakmak size yakışmaz. Elçi gönderip bakalım Han
ne der" dedi. Germiyanoğlu, "Han'ım, bizim halimiz ikisinden bi­
ridir: ya gerçek ya da yalan. Eğer gerçek olursa mürüvvet senindir.
Eğer yalan olursa padişahların vilayetleri fethetmesi adettir" dedi.
Germiyanoğlu'nun bu sözü üzerine "Elçi göndermek gerekir" de­
diler. Göndermek için elçi hazırladılar. Bu sırada Sultan Ahmet ve
Kara Yusuf'un, şahın hapsinden kaçıp Bayezid Han'a gittiklerini işit­
tiler. Bu iki beyin Han'ın yanında durup durmayacakları belli olana
kadar Timur elçisini bekletti. Adı geçen bu beyler Bayezid'in yanın­
da az bir zaman kalıp, sonra oradan ayrıldılar.

Soru: O beyler oradayken Timur elçisini neden göndermedi?

Cevap: Timur o beylerin Han'ı kendi üzerine getireceklerini san­


mıştı. Düşündüğü gibi olmadığını görünce elçisini gönderdi. Elçi
Bayezid Han'a geldi mektubu ve armağanlarını sundu. Bayezid Han
mektuba ve armağanlara hiç iltifat etmedi. Mühürlü bir mektup ya­
zıp elçinin eline verdi. Elçi gidince Bayezid Han vezirlerine, "Tez ha­
zırlık yapın! Timur'un üzerine yürüyelim. Onu ülkesinden çıkarma­
yalım'' dedi. Ali Paşa, "Devletlü Sultanım! Askerimize zahmet ver­
meye ne gerek var. Bırakalım kendi gelsin vilayete girsin onları öyle
kıralım ki; kendi ülkesine kendi haberlerini biz gönderelim" dedi.
Beyler bu görüşü beğendiler. Bayezid Han'ı kendi görüşünü uygula­
masına mahal bırakmadılar.

128 Esas aldığımız nüshada, "han" yerine "bey" şeklinde kaydedilmiş.


Aşıkpaşazade Tarihi 1 45

Hemen asker toplamaya koyuldular. Timur yürüdü. Bayezid Han


Vılakoğlu'nun askerini ve kendi askerini Rum İli'ne (Sivas) topladı,
hazır oldular. Timur da Sivas'a geldi, savaşa başladı. Lağım kazdırdı,
kale duvarını yıkıp, halkı esir etti. Bunlar bu haldayken "Mısır askeri
Halep'e geldi" diye Timur'a haber ulaştı. Timur Şam'a yöneldi, ora­
dan Halepe çıktı. Halep civarındaki Mercidabık yazısında çarpıştılar.
Türkmen'in ihaneti sebebiyle Mısır ordusu yenilgiye uğradı. Mısır
sultanı kaçtı. Timur Halep'e vardı. Halep halkının hisarı teslim etme­
mesi üzerine savaş oldu ve çok adam öldü. Timur hisarı ele geçirdi.
Zulüm son haddine vardı. Çünkü Timur beterin en beteri olan bi­
risiydi. Oradan Hama'ya vardı. Hama'yı Halep'ten beter etti. Sonra
Humus'a geldi. Humus'ta mezarlar gördü. "Bu mezarlar kimindir?"
diye sordu. "Resulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) ashabınındır.
Biri bu vilayeti fetheden Halid bin Velid'dir. Biri Ka'bu'l-Ahbar, di­
ğeri de Ömer bin Münzir'dir. 129 Gördüğünüz bu mezarların tümü
Hazret-i Resulün ashabınındır" dediler. Bu Sahabe mezarları hür­
metine Humus halkını esir etmedi; ancak "güvenlik vergisi" adı al­
tında pek çok mal aldı. Sonra Ba'lebek'e vardı, orayı da yağma etti.
Şam'a vardı hisarın kapısını açmadılar. Günlerce savaş oldu. Şam
tarafından çok adam öldü. Sonunda burayı da yağma etti. Yezid'in
mezarını buldu, kemiklerini çıkardı, yaktı. Mezarına pislik doldur­
du. Timur'un bu şehre kahretmesinin en temel sebebi Yezid'in me­
zarının buraya yakın olmasıydı.

Oradan sürüp tekrar Karabağ'a geldi. Kışı orada geçirdi.


Yaz olunca Rum (Anadolu) tarafına yönelip, Erzincan'a geldi.
İsfendiyar Timur'u karşıladı. Timur'la beraber Sarıkamış'a kadar
geldi. Sarıkamış'tayken İsfendiyar bir gece izin almadan kaçıp tekrar
Kastamonu'ya geldi. Timur daEngürü'ye (Ankara'ya) yürüdü.

1 2 9 Atsız nüshasında üçüncü isim "Amr ibn-İ Ümeyye" olarak kaydedilmiş. Neşri tarihinde ise,

iki isim verilmiş; Halid bin Velid ve Amr bin Ümeyye Zumeyri.
Yukarıda ismi verilen Kab'ul Ahbar sahabe değil, tabiundandır
146 Aşıkpaşazade Tarihi

Diğer taraftan Bayezid Han önceki düşüncesine göre hareket


etti. Kendi vilayetinden ve başka vilayetlerden asker çıkardı. Ta
İstanbul'dan serahor getirdi. Rum İli'nden serahor getirmek vezir Ali
Paşa'nın önerisiyle Bayezid Han zamanında icat edildi.

Bayezid Han üç oğlunu da yanına almıştı: Emir Süleyman,


(Aydın İli Sancağı Karesi sancağı ve Saruhan sancağıyla gelmiş­
ti. Mustafa, Hamid İli sancağı ve Teke Sancağıyla gelmişti. Sultan
Mehmet, Amasya ve bütün Rum askerini toplamıştı.) 130 Bunların
dışına Tatar ve diğer askerleri kendisiyle beraber yürüdü. Onlar da
Engürü'ye vardılar.

Bedbaht Timur perşembe günü sabahı Engürü'ye indi. Bayezid


Han da aynı günün ikindi vakti Engürü'ye geldi, kondu. İki ordu
karşı karşıyaydı. Timur hendek kazdı. Cuma günü oturdular. Vakti
girince cuma namazı kılındı. Sultan Bayezid sancakları çözdürdü.
Kösler çalındı. Saf saf alaylar bağlandı. iki ordu karşı karşıya gelince
Tatar hainlik yapıp, Erdoğan'ın 1 3 1 kardeşinin oğlu ve hem de kendi
beylerinin oğlu olan Erzincan Bey'i Taharten Bey'in tarafına geçti­
ler. Germiyan askeri de Germiyanoğlu'nun tarafına geçti. Kısacası
her vilayetin askeri kaçıp, Timur'a sığınan kendi beylerinin tarafına
geçtiler.

Vilakoğlu'nun kafir askeri bile iyi savaşlar yaptı. 1 32 Her tarafın


kendi kolayına geldiği şekilde hareket etiğini gören Vılkoğlu da so­
nunda çekilip gitti.

Bayezid Han'ın Oğlu Mustafa atından inip, kayboldu. Emir


Süleyman'ı da paşaları 133 alıp, gittiler. Sultan Mehmet Amasya as­
kerini alıp Amasya'ya döndü. Meydanda yalnız Bayezid Han ve kapı
halkı kaldı.

130 Esas aldığımız nüshada bu bölüm eksik ve hatalı yazıldığından, Atsız nüshasını ve Neşri

Tarihi esas alınarak düzeltilmiş ve bu kısım parantez içinde gösterilmiştir.


1 3 1 Atsız nüshasında ve Neşri Tarihinde, "Ertana'nın kardeşi oğlu" şeklinde kayıtlı.

1 3 2 Neşri Tarihin'de yazıldığı üzere, Timur bunlar için,, "Dervişler ellerinden geleni yaptılar:'

dedi.
133 Esas aldığımız nüshada, "Paşaları aldılar" yerine "başların aldılar" şeklinde kayıtlı.
Aşıkpaşazade Tarihi 1 47

Solak Karaca denilen bir adamı vardı. "Hani o güvendiğin oğul­


ların? Hani o sancak beyleri, o sarhoş vezirin neredeler? Ne güzel
yoldaşlık ettiler sana! Paraları harcamaz hazineye koyardın, 'oğlan­
cıklarımın rızkıdır' derdin" dedi. Bu sözler Bayezid Han'a gayet ağır
geldi. "Bana minnet mi edersiz" dedi, atını tepip adamlarının ara­
sından çıktı. Beraberinde birkaç yaya oğlan ve birkaç solak vardı.
Çağatay ordusunun alaylarını birbirine kattılar.
Germiyanoğlu durumu gördü, "Hey! Savaşan Bayezid Han'dır"
dedi. Derhal adamlar koştular Bayezid Han'nın atını dört bir taraf­
tan kuşattılar. Yakalayıp, Timur'a götürdüler fakat atından yıkmadı­
lar. Timur seslenip, "Atından düşürmeyin''dedi. Sonra benim koltu­
ğuma girin'' dedi. Çadırda oturmuştu. Koltuğuna girdiler, "Han'ım
ata bin'' dediler. "Hey edepsizler! Ben ata binip neye varayım" dedi,
"Padişahların hareket etmesi doğru değildir" dedi ve yürüyüp, çadır
kapısına kadar geldi. Bayezid Han'ı da attan indirdiler. Timur karşı­
ladı, görüştüler. İkisi bir halının üzerine oturdular. Timur seslenip,
''Asker artık otursun, savaşmasınlar" dedi. Ancak herkes kendi ka­
zancındaydı. Helal haram demeden topluyorlardı.

Nazın
İki kötürüm sebep oldu fesada
Ve hem iblis safa verir hussada

Fesad oduna yandı Rum'u Şam'ı gör


Ne işler işletir oldu şurada

Ve gerçi bu Sani' masnu'udur


Sebep bu iki kötürüm bu arada

Buların uyduğu nefs ü hevadır


Aşıki var uyma sen bu murada
1 48 Aşıkpaşazade Tarihi

Soru: "Ey derviş! Sen o savaşta bulunmadın bu macerayı kimden


naklediyorsun?"

Cevap: Bursa'nın bir naibi vardı, Bayezid Han'ın solağıydı. Han'ı


yakaladıklarında oradaymış. Hatta Bayezid Han Allah'ın rahmeti­
ne kavuştuğunda da yanındaymış. Ben bunları ondan naklediyo­
rum. Ona "Timur, Bayezid Han'ı nasıl saklardı?" diye sordum. O da
"Tahtıravan kafesi gibi bir kafes içinde iki at arasında taşırlardı. Bir
yere göçtüklerinde bu tahtıravanın içinde Bayezid Han'ı Timur'un
önünde yürütürler, mola verdiklerinde de da Timur'un çadırı önün­
de kondururlardı:' dedi.

Bahsettiğim bu Koca naib sonra Sultan Mehmed'in yanına var­


dı. Sultan Mehmed ona Amasya dizdarlığını verdi. Yaşı ilerleyince
Sultan Murad onu Bursa'ya getirdi ve Bursa naipliğini verdi. Ben fa­
kir bu hikayeyi ondan işittim.

Nazın
Kafir etmez Timur ettiği işi
Ki neler çekti anda erkekle dişi

Şeriat ehlini durmaz kırardı


Bilinmez ne idi duttuğı tuşı

Hankan mescid medrese yıktı


Geçirdi Aydın İli'nde o kışı

Timur'un zulmü çoktur alem içre


Ki öyle zulüm görmedi hiçbir kişi

Ayağı bastığı iller yıkıldı


Yiğidin kocanın kalmadı dişi 134

134 Esas aldığımız nüshada "dişi" yerine "tuşı" şeklinde kaydedilmiş.


Aşıkpaşazade Tarihi 149

Sonra Timur her vilayeti kendi beylerine verdi. Osmanlı mem­


leketini Tatar'a verdi, Bayezid Han da bunu işitti. Göç üzerinde gi­
derken Timur zaman zaman Bayezid Han'a selam verirdi. Bir gün
Bayezid Han Timur'a "Timur Bey! Senden bir isteğim var" dedi.
Timur "Her ne istersen kabul ederim'' dedi. Bayezid Han "Tatar'ı
bu vilayette bırakma al yanında götür" dedi. Timur, "Kabul ettim.
Semarkand'a vardıktan sonra seni memleketine geri göndereceğim.
O zaman Tatar seni geri memleketine getirecek'' dedi. Bayezid Han
Semarkand'a gideceğini duyunca hemen kendi işini kendi gördü.

Ne zamanki Timur göçüp, kendi vilayetine geldi. Tatar'ın hep­


sini sürdü. Kırşehir'i, Sivrihisar'ı ve Beypazarı'nı Karamanoğlu'na
verdi. Kastamonu, Kangırı (Çankırı) ve Kalecik'i yine İsfendiyar'a
verdi. Bayezid Han ölmüştü. Timur Bayezid Han'ın ülkesini vermek
için, Bayezid Han'ın oğullarından birinin kendisine gelmesini bekle­
di. Kimse gelmeyince Osmanlı topraklarını Karamanoğlun'a verdi.
Kendisi de Karaman vilayetinden çıkıp, gitti.

Bu macera H. 804 / M. 1401-1402 yılında gerçekleşti.


FETRET DÖNEMİ
1 53

70. Bölüm
Bu Bölümde, Bayezid Han Allah'ın Rahmetine Kavuştuğunda
Geride Kaç Oğlu Kaldığı ve Onlara Ne Olduğu Anlatılır

Bayezid Han vefat ettiğinde geride altı oğlu kalmıştı. Beşi ma­
lum, biri kayıptı. Malum olanlar, Emir Süleyman, Mehmed, Musa,
İsa ve (Kasım'dır.) 135 Kasım henüz küçük olduğundan sarayda idi.
Kaybolan ise Mustafadır.

Ali Paşa, İne Bey subaşısı ve Hasan Ağa, Emir Süleyman'ı aldı -
lar, Rum İli'ne gittiler. Sultan Mehmet ise Amasyaya geri döndü. (İsa
ve Musa da Bursa ve Karesi vilayetinde birbirleriyle kapışırlardı.)
136 Sonunda Musa İsayı giderdi. Kendi gelip Bursada oturdu. Emir
Süleyman Bursa'ya gelince, Musa kaçıp, Karaman'a gitti.

Emir Süleyman düşmanlık olmaması için Fatıma Hatun adında­


ki kız kardeşiyle Kasım adındaki küçük erkek kardeşini İstanbul'da
rehin bırakmıştı. Sonra Emir Süleyman geri Rum İli'ne geçti. Bunlar
gerçekleştiğinde tarih H. 805 / M. 1402-1403 yılını gösteriyordu.

135 Esas aldığımız nüshada, "Kasım'' ismi kaydedilmemiş. Atsız nüshasından alındı.
136 Parantez içindeki kısım Atsız nüshası esas alınarak düzeltildi.
1 54 Aşıkpaşazade Tarihi

71. Bölüm 137

(Sultan Mehmet kardeşi Emir Süleyman'ın tahta geçtiğini du­


yunca, kardeşine elçi gönderip) 138 "Emirim Süleyman sağ olsun.
Atamız gittiyse Emirim bize atadır" dedi ve iki at da hediye olarak
gönderdi. Emir Süleyman da karşılık olarak birçok oğlan ve cariye
gönderdi. Sultan Mehmed hediyeleri kabul etti.

Sonra Emir Süleyman, Karamanoğluna elçi gönderip, "Kardeşim


Musa'yı salıverme ki seninle gayet iyi dost olalım:' dedi. Musa kar­
deşinin Karamanoğlu'yla barıştığını öğrenince Karaman'dan kaç­
tı, İsfendiyar'a vardı. Emir Süleyman o sırada Bursa'daydı. Kardeşi
Musa'nın İsfendiyar'a vardığını duyunca, üzerine yürüdü. Göynük
yanında bir su kenarına kondu. Mevsim yazdı. Kış olunca kışı da
orada geçirdi. Oradan göçmedi. 139 Emir Süleyman daima o kava­
ğın dibinde sohbet ettiğinden oraya Bey Kavağı denildi. Bu arada
İsfendiyar'la da barıştı. Oradan göçüp İznik'e geldiler. İznik'te yine
sohbetle meşgul oldular.

İsfendiyar, Musa'yı Sinop'tan gemiye bindirip, Eflak'a gönderdi.


Emir Süleyman Musa'nın Rum İli'ne geçtiğini duyunca Edirne'ye
vardı sohbetle meşgul oldu. 140

Rum ili'nin beyleri Musa'nın Rum İli'ne geçip Eflak'a geldiğini


duyunca, "Gel, kardeşinin beylikten safası yoktur. Gece gündüz eğ­
lenceyle meşguldür" diye, Musa'ya haber gönderdiler. Musa bu ha­
beri alınca Silistre'ye geldi, oradan geçti. Rum ili'nin tımarcı ve tımar
erleri hepsi Musa'ya katıldılar. Musa da doğru Edirne'ye geldi. Emir

137 Atsız nüshasında burada bölüm başı yapılmamış.


138 Esas aldığımız nüshada, parantez içine aldığımız cümlenin baş tarafı bölüm başından
önce kaydedilmiş. Üstelik cümle tamamlanmadan araya tarih girmiş, cünılenin devamı bölüm
başlığından sonra yazılmış, satırlar birbirine karışmış. Biz de Atsız nüshasına bakarak gerekli
düzeltmeyi yaptık.
139 Esas aldığımız nüshada "göçmedi" yerine, hatalı olarak "göçtü" şeklinde kaydedilmiş. Biz
Atsız nüshasına bakarak düzelttik.
140 Konuyla ilgili tafsilatlı bilgi için bakınız: Mehmet Neşri, Neşri Tarihi. (Faik Reşit Unat­
Prof. Dr. Mehmet A. Köymen) 2. cilt, s. 477-481. Türk Tarih Kurumu Basımevi- Ankara 1995.
Aşıkp�azade Tarihi 155

Süleyman'a, "Kardeşin Musa geldi, bütün Rum İl'i ona döndü" dedi­
ler. Emir Süleyman mahmur yatıyordu, güçlükle kaldırdılar, "Benim
memleketimde onun ne hükmü vardır, ne ister" deyince "Hey Musa
geldi" dediler. Kaçtı bir köye ulaştı. O köyde Allanın rahmetine ka­
vuştu. Sonra Musa gelip, "Siz benim kardeşimi niçin öldürdünüz.
141
Kardeşimle ne işiniz vardı" diye o köyü ateşe verdi

Nazın
Gururu mansıbın yoldan çıkardı

Sevinip aldığın ilden çıkardı

Ne ettin halka kim yüzün çevirdi

Sevenler cümle gönülden çıkardı

Şarab u çeng u çagana vü hem saz

Musahibin olan (onlar) yoldan çıkardı

142
(Sonra Musa Rum İli'nde tahta geçip, oturdu.) Tarih H. 813 /
M. 1410-11 yılını gösteriyordu.

141 Neşri Tarihinde ise olay farklı bir şekilde anlatılır. Neşri Tarihi'ne göre: Emir Süleyrnan'a,
Musa'nın asker toplayıp üzerine geldiği haber verildiğinde, hamamda şarap içip, sohbet
etmekle meşguldü. Kendisine bu haberi getirene kızıp, öldürttü. Sonra yine eğlenceye daldı.
Musa askeriyle gelip yaklaşıtığı sırada Hacı Evrenos Emir Süleyrnan'a durumu tekrar bildirdi.
O yine umursamayıp eğlenceye devam etti. Hacı Evrenos Yeniçeri Ağası Hasan Ağa'yı, "Senin
sözünü dinler. Bir de sen söyle" diye, Emir Süleyman'a gönderdi. Bu sefer de Süleyman Ağa'yı
azarlayıp, sakalının yoldurdu. Bu duruma çok içerleyen Hasan Ağa atına binip, "Benimle
gelen gelsin'' diyerek kendisine katılan kapı oğlanlarıyla beraber Musa'nın tarafına geçti. Bu
durumu gören Beylerin çoğu da o tarafa geçtiler. Emir Süleyrnan'a durumu haber verdiler.
Gece oluncaya kadar bekledi. İstanbul'a gitmek istiyordu. Yanında birkaç beyi vardı. Bir
kılavuz buldular. Kılavuz gece karanlığında İstanbul'a gidiyoruz diyerek onları aldattı, aynı
yerde dolaştırıp durdu. Sabah olunca, "Bu kaçan Süleyrnan'dır tutun" diyerek onu yakaladılar.
Musa Çelebi gelince, "Tez işini bitirin'' dedi. Boğup şehit ettiler. (Konuyla ilgili tafsilatlı bilgi
için bkz. Neşri Tarihi. )
142 Parantez içindeki cümle Atsız nüshasından alındı.
1 56 Aşıkpaşazade Tarihi

72. Bölüm

Bu Bölümde Rum İli'nin Tamamıyla Musa'nın Eline Geçtiği


Anlatılır

Musa Rum İli'nde tahta geçince sancak beyleri ve tımar erleri gelip,
itaatlerini bildirdiler. Çevredeki kafir beyleri ise isyanlarına devam et­
tiler. Diğer tarafta Sultan Mehmed, kardeşi Emir Süleyman'ın Allah'ın
rahmetine kavuştuğunu ve diğer kardeşi Musa'nın tahta geçtiğini du­
yunca Bursa'ya geldi. Bursa halkı karşıladılar, tahta geçti, oturdu. Emir
Süleyman'ın hükmettiği yerlerin tamamına hükmetmeye başladı.

Şimdi diğer tarafta Musa'nın Rum İli'nde ne yaptığına bakalım.


Musa, Kör Şah Melik'i vezir yaptı. Mihal oğlu Mehmed Bey'i bey­
lerbeyi yaptı. Simavna kadısının oğlunu da kadıasker yaptı. Her bir
sancağı kendi adamlarına verdi. Emir Süleyman'ın bir oğlu ve bir kızı
vardı, kaçtılar İstanbul'a girdiler. Vidin isyan etmişti. Musa yürüdü,
her birini zaptetmeye başladı. Vidin'i geri aldı, yanında da Matar'ı
aldı. Laz vilayetine (Sırbistan) yürüdü, Oğcabolu'yu aldı. Durmadan
akınlara devam etti. Geldi Silivri'ye ulaştı. Onunla savaşırken Kör Şah
Melik müdara ile kaçıp, İstanbul'a girdi. Musa, hileyi duydu. Göçtü
yine Edirne'ye geldi. Zamanın ne göstereceğini beklemeye başladı.

Nazın

Musa'nın himmeti bu ki tuta cümle alemi

Takdir-i Hak'tır ederken tedbir-i ademi

Malikü'l-mülktür ki düzdü hem ol bozar

Bir kuluna vermedi Hak cümle alemi


Aşıkpaşazade Tarihi 1 57

73. Bölüm
Bu Bölümde, Sultan Mehmed'in, Kardeşi Musa ile Karşılaşıp
Vilayetleri Çekişerek Almayı ve Bunun Sonucunda Devlet
Hangisine Nasipse Onun Olmasını Arzu Ettiği Anlatılır

Sultan Mehmed veziri Bayezid Paşa'ya, "Rum İli'ne geçmek için


hazırlık yapın'' dedi. Kör Şah Melik, Musa'dan kaçıp İstanbul'a, ora­
dan da Sultan Mehmed'in yanına geldi. Bayezid Paşa, "Sultanım, Şah
Melik'i çağıralım. Bakalım o ne der" dedi. Çağırdılar geldi. "Rum
İli'ne geçmek isteriz tedbir nedir?" dediler. Şah Melik, "İstanbul
tekfuruna elçi gönderin oradan geçmekten başka çare yoktur"
dedi. Çünkü Gelibolu Musa'nın elindeydi. Gegibuze (Gebze) kadısı
Fazlullah'ı elçi gönderdiler. İstanbul tekfuru komşusu olması hase­
biyle Fazlullah'a güveni tamdı. Fazlullah gelip, söylenilmesi gereken
ne ise tekfura söyledi. Anlaştılar. Geldi haber verdi. Sultan Mehmed
de yola koyuldu.

Ben fakir (köyde) 1 43 kaldım. Orhan Bey'in imamının oğlu Yahşi


Fakih'in evinde Geyve'de hastalandım. Ta Yıldırım Han'a gelinceye
kadar Osmanoğullarının menkıbelerini imam oğlundan naklede­
rim.

Sultan Mehmed Yurus'a 1 44 gelince, İstanbul tekfur'u gemilerini


gönderip, onu Rum İli'ne geçirdi. Musa, Sultan Mehmed'in üzerine
geldiğini duyunca Edirne'd en kalkıp, Laz (Sırp) vilayeti'nin yakını-
na geldi. Sultan Mehmed de gelip, İnceğiz'e kondu. Evrenosoğlu Ali
Bey geldi, İnceğiz'den göçtüler. O gün Mihal'in oğlu Yahşi Bey geldi.
Mihaloğlu, Musa'nın beylerbeyi idi, (oğlunu) 1 45 kendisi göndermişti.

Kısacası, Sultan Mehmed Edirne'ye geilnce bütün beyler kaçıp,


ona geldiler. Musa'nın yanında sadece akıncılar kaldı. Samakov'd a

143 Esasaldığımız nüshada "köyde" yerine " 1>.Jfi" şeklinde bir kelime yazılı. Bu
kelimenin''köyde" biçiminde olması gerektiğini düşünüyoruz.
144 Yurus: Üsküdar sancağında, merkezi Beykoz olan bir kazadır.

145 Esas aldığımız nüshada "oğlunu" kelimesi metinden düşmüş.


1 58

çarpıştılar. Musa kaçtı, atı çamura saplandı. Terzi Saruca adında bir
adamı vardı. Bu gelip Musa'nın atının sinirini kesti. Musayı tutup,
Sultan Mehmede getirdi. Akşamleyin çadırda işini bitirip, o gece
Bursa'ya dedesinin yanına gönderdiler. Mihaloğlunu da Tokat'a
B edevi Çardak'a gönderdiler. Sultan Mehmed ona ayda bin akçe
ulufe bağladı. Sımavna Kadısıoğlu'nu da kızıyla birlikte İznik'e gön­
derip, ona da bin akçe ulllfe bağladı. Musa'nın kulu Azap Bey kaçıp,
Eflak'a gitti. Böylece Rum İli itaat edip, Sultan Mehmed'in hükmü
altına girdi. Sonra etrafın beylerine elçiler gönderdi.

Nazın
Kadimden töredir kardeşe kıymak

Atayı anayı gussalı komak

Kabil kim Habil'e kıydı ezelden

Adet oldu ki hanlar buna uymak

İsa'ya Musa ve Emir Süleyman

İşitin bu töre ehlidir ahmak

Sultan Mehmed H. 816 / M . 1413- 14 tarihinde tahta geçti.


SULTAN
ÇELEBİ MEHMED HAN
DÖNEMİ
•ı •
161

74. Bölüm
Bu Bölümde Sultan Mehmed Rum İli'nde Kardeşi Musa İle
Meşgulken Karamanoğlu'nun Bursa'ya Ne Şekilde Geldiği Anlatılır

Sultan Mehmed kardeşi Musa ile uğraşırken, Karamanoğlu hü­


cum edip yürüdü, Sivrihisar'a geldi. O vakit Sivrihisar onun elindey­
di. Oradan dört bir yanı yıkıp bozarak ve eşkıyalık ederek Bursa'ya
geldi. Hacı ivaz Paşa Bursa'nın subaşısıydı. Karamanoğlu gelmeden
evvel Bursa halkını çağırdı; "Müslümanlar padişahımız Rum İli'nde.
Karamanoğlu üzerimize geliyor. Hisar malı olanlar hisara girsinler.
Hisar malı olmayanlar ise boş yere hisarda hapsolmasın" 146 dedi.
Öyle yaptılar. Karamanoğlu Bursa'ya gelince şehri ateşe verdi. Hisara
karşı savaşmaya başladı. Çok çetin bir savaş oldu. Sonunda hisarın
dışında göl haline gelmiş olan Pınarbaşı suyunu kesip kurutmak is­
tedi. Suyu kesip yanındaki dereye akıtmak için Bursa kapısının dı -
şından lağım kazdılar. Subaşı Hacı ivaz Paşa 147 bunu duyunca hisar­
dan çıkıp lağımcıları hakladı. Karamanoğlu'nun bu ümidi de kesildi.
Otuz bir gün savaşıldı. Zaman zaman hisar halkı hisardan dışarı
çıkıp, birçok adam tutup getirirler, Karamanoğlu'nun karşısında hi­
sardan aşağı asıp sallandırırlardı.
146 Burası Neşri Tarihi'nde şöyledir: Hacı ivaz Paşa şehir halkını çağırıp, "Müslümanlar
padişahımız Rum İli'nde. Karamanoğlu geliyor. Hisar yarağı olanlar hisara girsinler. Esbaba
gücü yetmiyen kişiler hisara girip yok yere hapsolmasın başın yarağm görsün" dedi. Halk
da öyle yaptılar. Onlar ki hacelerdir mal ve esbablarıyla hisara girdiler. Onlar ki fakirlerdir
aileleriyle Karamanoğlu'nun önünden ayrılıp kaçarak başka memleketlere gittiler. (Neşri
Tarihi. )
147 Esas aldığımız nüshada "Subaşı Hacı ivaz Paşa" yerine, "Hacı subaşı" şeklinde kaydedilmiş.
Biz Atsız nüshasındaki şeklini kaydettik.
162 Aşıkpaşazade Tarihi

Bunlar savaşırken birgün Kaplıca İmaretine Musa'nın cese­


di getirildi. Karamanoğlu gidip, cesedi gördü. Hemen o gece kaçtı.
Kirmastı yolundan dolandı, Hamid İli'nden geçip kendi harabesine
vardı.

Karamanoğlu'nun kadıaskeri Kara Mürsel, "Beyim! Gel, ben


duacını gönder. Varayım Osmanoğlu'yla sizi barıştırayım" dedi.
Karamanoğlu, "Sen ne dersin! Elbette o benim üzerime gelirse onun­
la haklaşırız" dedi.

Bu macera H. 8 1 6 / M. 1413- 14 yılında gerçekleşti.

Nazın

Adu kim gelse gitse olsa mağbun

Olma hali olma şadi olma mahzun

Anın gönlü karanlığı yeter bes

Senin tali'in hak etti meymun

Yüzü gönlü Karaman'ın karadır

Karanulukta kaldı hor u mağmun

75. Bölüm
Bu Bölümde, Emir Süleyman Allah'ın Rahmetine Kavuştuktan
Sonra, İstanbul'a İlettiği Oğlunun Durumunun Ne Olduğu Anlatılır

Sultan Mehmed, kardeşi Musa ile çarpışırken İstanbul tekfuru


Emir Süleyman'ın oğlunu almak istemedi. Sultan Mehmed'le anlaş­
ması olduğundan şehzadeyi kabul etmedi. Şehzade İstanbul'dan çık­
tı, Eflak'a gitmek istedi. Karin Ovası'nın akıncıları yanına varıp, "Gel
beri, biz seninle beraber oluruz" dediler. Alıp Niğbolu'ya / Yanbolu'ya
Aşıkpaşazade Tarihi 163

götürdüler. Sultan Mehmed'in haberi oldu. Oğlanın üzerine yürüdü,


yanındaki akıncılar dağılıp kaçtılar. Şehzadenin Terzibaşı Zağnos
adında bir lalası vardı, oğlanı tutup Sultan Mehmed'in eline verdi.
Sultan Mehmed şehzadenin gözlerini çıkarttırıp Bursa'ya gönderdi.
Kendi de arkasından Bursa'ya geldi.

Emir Süleyman'ın bir de kızı vardı. Onu bir sancak beyine verdi.
Oğluna da Akhisar'ın çevresinde Çardak Köyü denilen bir kafir kö­
yünü tımar olarak verdi. Ne zaman Bursa'ya gelse Emir Süleyman'ın
oğlunu getirtip ihsanlar da bulunur, "kardeşimin oğlu" derdi. Kız
kardeşine de pek çok ihsanda bulunurdu.

Nazın

Elüne her ne girse kısmetindir

Ve ger rahat ve gerçi mihnetindir

Deme ki oğlum olsun tuta yirüm

Nasip olmasa ancak niyetindir

Deminde fırsatı sen geçirme

Ki yele verme bu ömrü nimetindir

76. Bölüm
Bu Bölümde Bayezid Han'ın Oğlu Sultan Mehmed'in, Kardeşi
Musa'yı Ortadan Kaldırdıktan Sonra Neyle Meşgul Olduğu
Anlatılır

Karamanoğlu'nun bu şekilde manasız haraket ettiğini işiten


Sultan Mehmed Bursa'ya geldi. Evvela İsfendiyar'a elçi gönderdi:
"Ya sen gel, ya da oğullarından birini orduma gönder. Aksi takdir­
de hazır ol üzerine geliyorum" dedi. Bu haber üzerine Isfendivar.
164 Aşıkpaşazade Tarihi

oğlu Kasım Bey'i gelen elçiyle beraber gönderdi. Sultan Mehmed,


Germiyanoğlun'a da bir elçi gönderip, "Şimdi Karamanoğlu'nun üze­
rine yürüyorum. Benimle dost isen sen de gelirsin. Onun üzerine
Seyit Gazi'den gideceğim. Ya gelen askerime azık gönderirsin, ya da
hazır ol üzerine geliyorum:' dedi. Germiyanoğlu, "Askerimle yardı­
ma gelirim; hem de askerine azık veririm" dedi. Söylediği gibi yaptı.
Hünkar memleketine dönünceye kadar Germiyaiıoğlu'nun sevkiyatı
eksik olmadı, daima geldi.

Nazın

Eyudur dostluk etmek hanlar ile

Müdara vü muhabbet onlar ile

(Ve bari) 148 her vecihle söz kabul et

Kulağın dinç ola hem anlar ile

77. Bölüm
Bu Bölümde Sultan Mehmed'in Büyük Bir Orduyla Karaman'a
Yürümesi Anlatılır

Sultan Mehmed büyük bir ordu toplayıp, doğru Karamana yü­


rüdü. Akşehir'e çıktı (varır varmaz Akşehir'in hisarını verdiler.)
149 Akşehir'den Ilgına gitmek istedi. Bu sırada Karamanoğlu'nun
Çigel'den geldiğini işitti, kulu Bayezid Paşayı gönderdi. Çigel'de
çarpıştılar. Bayezid Paşa Karamanoğlu'nu tuttu. Oradan Konya'ya
yöneldiler. Karamanoğlu Mehmed Bey ve büyükoğlu Mustafa Bey
yakalandı. Barış yaptılar. Akşehir'i, Seydişehir'i, Okluk'u, Beyşehir'i,
Sivrihisar'ı, Çam Ardı Hisarı'nı ve Niğde'yi bunlara verdi. Sulh yaptı-
148 Esas aldığımız nüshada "ve bari" yerine" s y. şeklinde. Biz yukarıda Atsız nüshasındaki
"

şekli tercih ettik.


149 Parantez içindeki kısım Atsız nüshasından alındı.
Aşıkpaşazade Tarihi 165

lar. Sultan Mehmed, Karamanoğlu'na hil'at ve sancak verdi. Kuluyla,


(tavla tavla at, katır ve deve) 150 gönderdi. Karamanoğlu sözünde dur­
madı. Hemen ordunun öte ucuna varır varmaz atlarını otlatan at oğ­
lanlarının, atlarını ellerinden aldı. "Düşmanlığım ta kıyamete kadar
bakidir" dedi. Çok kötülükler yaptı.

Nazın

Karamanda bulunmaz doğru bir yar

Veliler çok bile kılmaşu ayyar

Eder kavl ü karar ahd ü peyman

İçer andlar yalan çok eyler inkar

Beyi kadısı hem şeyhi müderris

Hiledir işleri hem (car-u) 15 1 mekkar

Tekebbürdür hem fuzuldür Karaman

Anınçün kahreder onu kahhar

78. Bölüm
Bu Bölümde Bayezid'in Oğlu Sultan Mehmed Han'ın Eflak
Üzerine Yürümesi Anlatılır

Sultan Mehmed etrafın askerini topladı. Karamanoğlu da as­


ker toplayıp gönderdi. İsfendiyar da, oğlu Kasım'ı tekrar gönderdi.
Devletle Eflak vilayetine yürüdü. Tuna kenarına vardı, akıncıları
gönderdi. Kendi oturdu, Yergögi kapılarını kapattı. Akıncılar pek
150 Parantez içindeki kısım Atsız nüshasından alındı.

151 Esas aldığımız nüshada "d.r-u" yerine " ) Y." şeklinde kayıtlı.
166 Aşıkpaşazade Tarihi

çok ganimet malıyla döndüler. Eflak Bey'i elçiyle haraç gönderip,


noksansız itaat etti. Oğlanlarını da kapıya hizmete gönderdi. Sultan
Mehmed devletle yine Bursa'ya geldi. İsfendiyar Bey'in oğlu Kasım
Bey, "Sultanım! Ben gitmem. Burada kalıp kapında hizmet etmek
isterim" dedi. Hünkar İsfendiyar'a elçi gönderip, "Kardeşim! Kasım
Bey'e vilayetinden tımar ver. Ben de vereyim. Kastamonu'dan beri
Tosya'yı, (Kangırı'yı/Çankırı'yı) ve Kalecik'i ver:' dedi. İsfendiyar
Bey de, hünkarın veziri Bayezid Paşa'ya elçi gönderdi: "Kerem edip
hünkar hazretlerinden dileyin ki, benim dirliğim bu Kastamonu
(ile Bakırküresi'nden ibarettir.) Ben hünkarın veziriyim. Kangırı,
Kalecik (ve Tosya'yı) 1 52 çevresiyle birlikte verdim. Lutfedip kabul
etsinler. Yalnız ben bunları Hünkara verdim, Kasım'a deiğl. Çünkü
o bedhbahtlık etti" dedi. Buna rağmen hünkar bu yerleri Kasım'a
verdi. Kasım bir daha atasının yanına dönmedi. Ölünceye kadar
Osmanoğullarının hizmetinde kaldı.

Nazın

Nedir bu fitne-i çarh-ı gaddar

Edinmez ata oğluna kendüyi yar

Heva yeli cefa burcundan eser

Yıkar mülkin esbabile deyyar

Bu bir iki nefes verip alanlar

Sora her halini ol nice duyar 153

152 Bu paragraftaki parantez içindeki kısımlar Atsız nüshasından alındı.


ı 53 Bu mısra Atsız nüshasında "sor ahı halini ol nice duyar" şeklinde kayıtlı.
Aşıkpaşazade Tarihi 167

79. Bölüm
Bu Bölümde Bayezid'in Oğlu Sultan Mehmed Han'ın Samsun'u
Nasıl Aldığı Anlatılır
Sultan Bayezid'in oğlu Sultan Mehmed ı54 Amasya'dayken,
(kafirler Samsunu ateşe verip yaktı. Sonra şehri terk edip gemile­
re binerek kaçtılar. Sultan Mehmed'e "Samsunnun kafirlere ait olan
bölgesi yandı" diye haber ulaştı.) 155 Rum İli beylerbeyi Hamza
Bey'i gönderdiler. Vardı Samsunnun kafirlere ait olan tarafını ele
geçirdi. Sonra Sultan Mehmed'e haber gönderip; "Kafirlere ait olan
Samsunun yanındaki Müslümanlara ait Samsun'nun alınması şimdi
kolaylaştı" dedi. Sultan Mehmed Han hücum edip yürüdü. (Sultan
Mehmed gelinceye kadar Biceroğlu Hamza Bey hisarı bekledi, git­
medi. Samsun'un Müslümanlara ait bölgesindeki müslümanlarla
hergün savaştı.) ı 56 Sultan Mehmed gelip Merzifona çıktı. Oradan
Samsun'a vardı. Hisarın içinde İsfendiyar oğlu Hızır Bey vardı. Sultan
gelince Hızır Bey hemen kaleyi ona teslim etti. Samsunun kafirlere
ait olan bölgesini yıktılar. Hamza Bey Hızır Bey'e ı57 sordu: "Niçin sa­
vaşmadan bu şehri hünkar'a teslim ettiniz?" dedi. Hızır Bey, "Bizim
şehrimizin canlılığı bu kafir şehriyle idi. Şimdi kafir şehri harap
olup sizin elinize geçti. Şimdiden sonra bize rahatlık yoktur. Sizinle
bizim komşuluğumuz ördekle doğanın ı58 komşuluğuna benzer"
dedi. Sultan Mehmed Hızır Bey'e Hil'atlar giydirdi, nimetler verdi.
"Yanımda kalırsan sana iyi tımar veririm" dedi. Hızır Bey, "Kardeşim
Kasım sizin yanınızdadır. Bundan dolayı ben kalamam. Çünkü ben
onunla aynı yerde duramam'' dedi.
ı54 Esas aldığınız nüshada ve Atsız nüshasında "Sultan Mehmed'in oğlu sultan Murad"
�eklinde hatalı kaydedilmiş. Doğrusu, "Sultan Bayezid'in oğlu Sultan Mehmed" şeklinde
olmalı. Zira Sultan Mehmed'den bahsediliyor.
1 5 5 Esas aldığımız nüshada burada bazı cümleler eksik, bazı cümlelerin de sırası karısmıs.
Atsız nüshasını baz alarak gerekli düzeltmeyi yapıp, parantez içinde gösterdik.
156 Esas aldığımız nüshada ve Atsız nüshasında burada bazı cümle karışıklıkları olmuş. Biz

Neşri Tarihini esas alarak gerekli düzeltmeyi yapıp, bu kısmı yukarıda parantez içinde gösterdik
ı s Esas aldığımız nüshada bu cümle "Hacizoğlu Hamza Bey'e hünkar sordu" şeklinde hatalı
7
olarak yazılmış. Biz Atsız nüshasındaki doğru şeklini yukarıya kaydettik. ·

158 Esas aldığımız nüshada "Ördekle tavuğun''; Neşri Tarihi'nde ise, "ördekle kazın'' biçiminde.
Bizim yukarıda tercih ettiğimiz, "Ördekle doğanın" biçimindeki yazım Atsız nüshasından
alınmıştır.
168 Aşıkpaşazade Tarihi

Nazın

Tebdedül olmag-içün oldu alem

Tebeddül sonu baki oldu adem

Cihanda arifler yurt tutmadılar

Benim dimege kuruldu bu nizam

Nizam ki gaflete ma'den-i hasdur 159

Olupdur ma'den-i akluna erkanı

80. Bölüm
Bu Bölümde Sultan Mehmed'in Samasun'u Aldıktan Sonra
Bursa'ya Dönerken İskilib'e Uğraması ve Orada Yaptıkları Anlatılır

Sultan Mehmed Samsunu aldıktan sonra Bursa'ya dönereken


İskilib'e 160 uğradı. İskilib vilayetinde pek çok Tatar evi görünce sor­
du, "Bu evler kimindir?" dedi. "Minnet Beyindir" dediler. "Buranın
Bey'i nerede" dedi. Tatar Samğaroğlu düğün yaptı. Onun düğününe
gitti" dediler. Sultan Mehmed veziri Bayezid Paşa'ya, "Timur bu vila­
yetten giderken Tatar'ı alıp götürdü, demişlerdi. Oysa şimdi bu vila­
yette bunların beyleri düğün yapar, birbirine gider gelirler. Benim se­
ferime de katılmazlar. Bunları buradan sürmek gerek'' dedi. Minnet
Bey'i çağırıp, getirtti. Bunların tümünü Filipe'ye sürüp, Konuş hi­
sarının yöresine yerleştirdi. Minnet oğlu Mehmed Bey Konuş'ta bir
imaret ve bir kervansaray yaptırdı. Oraya yerleştiler.

159 Esas aldığımız nüshada bu mısra, "Nizam ki aleme gaflet-i hastır" şeklinde kaydedilmiş.
160 Esas aldığımız nüshada "iskilib" yerine "iskele" şeklinde hatalı kaydedilmiş
Aşıkpaşazade Tarihi 1 69

Nazın

Tatar bulamazdı ayran içeydi

Derelere dağ ü hem yayan göçeydi

Sürüldü geldi akın beyi oldu

Kafir kızı gözedir kim kapaydı

Dediler Minnetoğlu gazi olmuş

Gaza yoluna bulsa can ataydı

8 1 . Bölüm
Bu Bölümde Sımavna Kadısıoğlu Kadıaskerken, Kethüdası 161

Börklüce 162 Mustafa'nın Karaburun'da Yaptıkları Anlatılır

Sımavna Kadısıoğlu 1 63 İznik'e geldi. Kethüdası Börklüce Mustafa


Aydın iline, oradan Karaburun'a vardı. O vilayette riyakarlık yapa­
rak vilayet halkının çoğunu kendi etrafında topladı. Halkı aldata -
rak kendisine "nebi/peygamber" 1 64 dedirtti. Sımavna Kadısıoğlu,
Börklüce'nin yükseldiğini duyunca, İznik'ten kaçıp İsfendiyar Bey'e
vardı. Oradan gemiye binip Eflak'a gitti. Bu yana gelip Ağaçdenizi'ne
1 6 ı Esas aldığımız nüshada, "Kethüdası" yerine, "Oğlunun kethüdası" şeklinde hatalı
kaydedilmiş.
162 Esas aldığımız nüshada "Börklüce" yerine''yörüklüce" şeklinde kaydedilmiş.
163 Sımavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin Musa Çelebi'nin kadıaskeriydi. Sultan Mehmed,

kardeşi Musa Çelebi'nin işini bitirince Sımavna kadısıoğlunu da ulüfe tayin ederek İznik'e
sürmüştü. Sımavna kadısıoğlunun Börklüce Mustafa adında bir kethudası vardı. Mustafa
Karaburun'a gelip orada pek çok gösterişte bulunarak halkı kandırdı, veli olduğunu söyleyerek
etrafında birçok kişi topladı. Halkı "ibahat" mezhebine çağırdı. Öyleki adı illerde meşhur oldu.
Sımavna Kadısıoğlu bunu işitince kaçıp İsfendiyar'a ordan da Ağaçdenizi'ne geldi. Börklüce
Mustafa'yla ittifakı vardı. Sultan Mehmet durumu işitince Üzerlerine asker gönderdi. (Neşri
Tarihi s. 544, 545)
164 Neşri Tarihi'nde "velayet (velilik) davası etti" şeklinde.
1 70 Aşıkpaşazade Tarihi

vardı. Börklüce'yle aynı görüşü paylaşıyordu. Sultan Mehmed


Han, Bayezid Paşa'yı, oğlu Murad Han'la beraber gönderdi. Gelip
Karaburun'da Börklüce'yle buluştular. Çok büyük bir savaş oldu. İki
taraftan da çok adam öldü. Sonunda Börklüce'yi paraladılar. O vi­
layeti araştırdılar bu olaya karışanlara gerekeni yaptılar. Orayı bey
kullarına tımar verdiler. Bayezid Paşa Manisa'ya döndü.

Bayezid Paşa Manisa'ya gelince Torlak Hıl Kemal'ı 165 orada ele
geçirip astı. Sultan Mehmed ise Siruz'a vardı, oradan Selanik'e gide­
cekti.

Diğer tarafta Ağaçdenizi'ne giden Sımavna Kadısıoğlu, vilayetlere


sofiler gönderip, "Gelin! Şimdiden sonra artık padişahlık benimdir. ·

Benim emrime verilmiştir. Sancak isteyen gelsin, subaşılık isteyen


gelsin. Kısacası bir isteği olan gelsin, istediğini vereyim. Ben hurılc
ettim. Bu vilayette halife benim. Mustafa da Aydın ilinde hurılc etti,
O da benim hizmetkarımdır"dedi. Bu şimdiki sofiler "Biz Hak için
dervişiz" derler. 166 Derviş değillerdir. "Zamanı gelince Şeyhimiz hu­
ruc eder, biz de beyler oluruz" diye söyleyip dururlar.

Nazın

Hakka talip cihanda az kişi var

Sufilerin kamusu hod lılt umar

Kılur namaz eder niyaz Hakk'a

Varır bey kapısına hem tımar umar

165 Torlak /Hovarda Hi'ı Kemal denilen adam kendisi gibi birkaç yüz kişiyle illerde dolaşır fesat

�ıkarırdı. (Neşri Tarihi s. 545)


166 Esas aldığımız nüshada " 'Biz dervişleriz' derler. Hak için derviş değillerdir" şeklinde

kayıtlı. Biz Atsız nüshasında kayıtlı olan "Biz Hak için dervişleriz" biçimindeki kaydı esas
aldık.
Aşıkpaşazade Tarihi 171

Başında dal ve künbed giyüpdur

Meani söylesen der kani hımar

İlahi sana sığındım bu halden

Bu gaflet uykusundan canım uyar

Diyesin sufi, Tanrı hazır bil

Cevabı der ki Tanrı şeyhe uyar

Diyesin sufi kafir oldun anla

Yakin imanı (kor) o küfre uyar 167

82. Bölüm
Bu Bölümde Sımavna Kadısıoğlu'nun Durumunun Ne Olduğu
Anlatılır

Sımavna Kadısıoğlu Ağaçdenizi'nde pek ulu oldu şanı ve şev­


keti arttı. Sancaklar ve subaşılıklar adadı. Yanında pek çok gönül­
lüler de vardı. Ayrıca Musa'nın yanında kadıaskerken, tımar aldı­
ğı tımar erleri de yanına gelip toplandılar. Fakat bunlar, Sımavna
kadısıoğlu'nun işinde bir hayır olmadığını görünce onu yakalayıp
Siruz'a Sultan Mehmed'e gönderdiler. Sultanın yanında Acemden
yeni gelmiş Mevlana Haydar denilen bilgili bir zat vardı. Sımavna
Kadısıoğlu'nun durumunu ona sordular: "Bu bilgili bir kişidir, bu­
nun durumu hakkında ne dersin?" dediler. Mevlana Haydar, "Kanı
helaldir, malı ise haramdır" dedi. Götürdüler pazar içinde bir dük­
kan önünde astılar. Sonra cünüp müritleri indirip gömdüler.

167 Esas aldığımız nüshada "Yakin imanı küfre bil uyar" şeklinde. Biz yukarıda Atsız
nüshasındaki "Yakin imanı kor, o küfre uyar" biçimindeki kaydı tercih ettik.
1 72 Aşıkpaşazade Tarihi

Nazın

Danişmend beylik ister gör asıldı

Çürük ok attı hem yayı yasıldı

Hevay-ı nefs anı baştan çıkardı

Uzun sanıları kırdı kısaldı (kısıldı)

İki oğlun kodu İznik'te gitti

Yanında çok sufi başı kesildi

Soru: İmanla mı gitti, imansız mı gitti?

Cevap: Allah bilir. Biz onun ölüm halini bilmeyiz. Niyetinin ne


olduğunu da bilmeyiz.

Nazın

Çürük slıfi dili Allah'ı söyler

Gönülde altını akçeyi söyler

Kimi der şeyhimiz sultan oluser

İnanır ona zenki huylar


Aşıkpaşazade Tarihi 1 73

83. Bölüm
Bu Bölümde Sultan Mehmed'in Bursa'da Yaptırmayı
Tasarladığı İmaret İçin Vakfedilecek Birkaç (Kafir) Köy(ü) İstemesi
ve Bu Köyleri Nasıl Bulduğu Anlatılır
Sultan Mehmed Bursa'da imaret yaptırmayı tasarladı. Birkaç par­
ça kafir köylerini buna vakfetmek istedi. Halk, "Sultanım! Bu deniz
kenarında Müslüman vilayetinin içinde birçok (kafir) köy (ü) vardır.
Ancak bu köyler İstanbul'a bağlıdır" dediler. Sultan, sorup öğren­
di; Üzerlerine asker gönderdi. Köylerden birisi Hereke'nin ötesinde
Gegibüze (Gebze)'dir. Kafirler, askerin geldiğini görünce hisarı bı­
rakıp İstanbul'a kaçtılar. Birisi de eski Gegibüze'dir. Onlar ise savaştı.
Orayı yağma edip aldılar. Evlerini Müslümanlara verdiler. Bir diğeri
ise Darıca'dır. Orası anlaşmayla alındı. Onu da imarete vakfetti. Biri
de Pendik'tir. Kafiri kaçıp İstanbul'a gitti. 168 Sözün kısası, Murad Han
oğlu Mehmed zamanına kadar bu deniz kenarındaki kafir hisarcık�
lan bazen Müslümanların eline geçer, bazen kafirlerin eline geçer­
di. Bu Sultan Mehmed zamanında Bursaöa deprem oldu. Çok evler
ve hamamlar yıkıldı. Çok adamlar öldü. Bayezid Hanın oğlu Sultan
Mehmed'in saltanatı H. 820 / M. 1417-18 tarihinde son buldu.

Nazın
Cihan kimseye vefa etmemiştir
De kim geldi kim, geri gitmemiştir

Benem sultan benem hakan diyenler


Yalan da'vayilen mi gitmemiştir

Gelen geçer konan göçer Aşıki


Duası makbul olan geçmemiştir

168 Atsız nüshasında bu cümlenin devamı şöyle: "Ve biri dahi Kartal'dır. Onun da kafiri kaçıp
İstanbul'a gitti".
1 74 Aşıkpaşazil.de Tarihi

84. Bölüm

Bu Bölümde Bayezid Han'ın Oğlu Sultan Mehmed'in Dünya


Sarayından Beka Sarayına İntikal Ettiğinde Kaç Kızı ve Kaç
Oğlunun Olduğu, Hangisinin Padişah Olduğu ve Kendisinin Ne
Şekilde Vefat Ettiği Anlatılır

Bayezid Hanın oğlu Sultan Mehmed Edirne'de vefat etti. Geride


dört oğlu ve yedi kızı kaldı. Başını yastığa koyunca vezirlerini top­
layıp; "Tez büyük oğlum Murad'ı getirin!" dedi. Çaşnigirbaşı Elvan
Bey'i gönderdi; "Ben artık bu döşekten kalkamam. Murad gelmeden
ben ölürsem vefatımı kimseye duyurmayın memleket birbirine karı -
şır" dedi. Vezir Bayezid Paşa ve İbrahim Paşa bir araya geldiler. "Eğer
böyle bir şey olursa ne yapalım?" diye istişare ettiler. Hacı ivaz, "Kulu
işe gönderelim, kapı boş kalsın. Ondan sonra bir çare düşünürüz"
dedi. Hemen divanı topladılar; "Padişahımız İzmiroğlu'nun üzerine
gidiyor. 'Kulum varsın Anadolu askeri ve beylerbeyimle Biga'da bu­
luşsun: dedi. "Derhal yola çıkın" dediler ve ullıfe verdiler. Anadolu
beylerine de adamlar gönderip, ("Tez askeri Biga'ya topla'' dediler.
169
Hemen askeri de gönderdiler.)

Ancak hergün, kapıda divan toplanması, sancak ve tımar verilip


alınması, işler görülmesi, hekimlerin girip çıkmaları, hünkara ilaç
yapmak için hekimlerin paşalardan türlü türlü otlar istedikleri göz­
den kaçmıyordu. Durmadan Çaşnigir Elvan Bey'e ulak gönderilip;
"üzerine aldığın işi bitir" deniliyordu.

Bir gün silahtar toplanıp paşaların üzerine geldiler; "Padişahımıza


170
ne oldu ki çıkmıyor" dediler. Paşalar, "Hekimler çıkmasına izin
vermiyor" dediler. Ağalar görmekte ısrar edip; "Elbette padişahı­
mızı göreceğiz" dediler. Hacı ivaz, "Yarın çıkaralım, görün" dedi.
Kürderen adında Acem'den gelmiş bir hekim vardı, Yıldırım Han'ın
hekimiydi. O geldi bir plan yaptı.
169 Parantez içindeki kısım Atsız nüshasından alındı.
170 Esas aldığımız nüshada, "Padişahımız" yerine "beyimiz" şeklinde kayıtlı.
Aşıkpaşazade Tarihi 175

Ölünün arkasına bir oğlan oturup ölünün elini hareket ettirdi,


böylece sakalını sıvazlıyormuş gibi görüldü. Hekim, paşalara gelip
tülbendini yere vurdu: "Bırakmazsınız ki padişah iyi olsun. Bizim bu
kadar çalışmamızı boşa çıkarırsınız" dedi. Paşalar da ağalara, "Hak
Tealanın sağlık vereceğini ümit ediyoruz" dediler. Ağalar padişahın
sakalını sıvazladığını görünce kendi işlerine döndüler. Sonra paşalar
ve hekimler padişahın koluna girerek alıp, saraya gittiler.

Nazın

Yine bin türlü suret tuttu alem

Karış muruş olısardur eyyam

Yeni sözler diyiserdür bu diller

Yeni defter yazısardur bu eyyam

Devrildi geldi şad ü melamet

Ki ferah yolunda yoldaşı gam

Erince kim Murad Han ol murada

Nice nutk-ı natıklar oldu epsem


; ,

. .. ;•

,1
.....:.:..
SULTAN
11. MURAD HAN
DÖNEMİ
179

85. Bölüm
Bu Bölümde Sultan Murad'ın Nasıl Padişah Olduğu ve
Kardeşlerinin Durumu Anlatılır

Yukarıda zikredilen maceralarla Sultan Mehmed'in cesedini kırk


bir gün sakladılar. Sonra Sultan Murad geldi. Bursa'da tahta oturdu.
Padişah hutbesi okundu. Sultan Mehmed'in cesedini Bursa'ya getir­
diler. Cenaze ortaya çıkınca alemde kargaşalık ve fitne baş gösterdi.
İzmiroğlu hareketlendi. Etrafın beyleri de hareketlendiler. Bunun
üzerine bütün beylere elçi gönderdiler, beyler de yatışıp sakinleşti.

Nazın

Nice nağmeye ağaz etti bu saz


Nevayı renkle rehavi şehnaz

Giderdi perdeyi alem yüzünden


Bu köhne arus gör ne eder naz

Cihan inkılap atına bindi


Hareketler kamusu oldu serbaz

Açıldı sahra uruldu saraylar


Yıkıldı kapılar bozuldu <livar
1 80 Aşıkpaşazade Tarihi

86. Bölüm
Bu Bölümde Sultan Murad (Bursa'da) 1 71 Tahta Geçtiğinde
Rum İlin'de Neler Meydana Geldiği Anlatılır

Selanik'te, "Ben Bayezid Han'ın oğlu Mustafa'yım'' diyen bir


düzme vardı. Bu Düzme Selanik'ten çıktı Vardar Yenicesi'ne gelin­
ce Evrenos oğullarından bir kısmı ona katıldı. Siruz'a yürüdü, hisa­
rını verdiler. Oradan Edirne'ye vardı, onu da verdiler. Kısacası bü­
tün Rum İli onun tarafına döndü. O Yenice'deyken Sultan Murad'a
haber geldi. Beyler, Bayezid Paşa'ya, "Rum İli beylerbeyi sensin.
Şimdiye kadar balını sen yedin, var arısını da sen sakinleştir." de­
diler. Bayezid Paşa yürüyüp Gelibolu'ya kadar geldi. Ona, "Rum İli
tamamıyla Mustafa'nın tarafına geçti sen nereye gidiyorsun" dediler.
Bunun üzerine Bayezid Paşa Edirne'ye geri döndü, Sultan Murad'ın
elini öptü, vezirliğine devam etti . Bayezid'in arkasından İzmiroğlu
Cüneyd geldi. Ona da vezirlik verildi. İzmiroğlu tedbir edip, Rum
İli'nin yayasını müsellem yaptı. Bir kısmını diğerine harçlıkçı yaptı.
Şimdiki zamanda da askere giden adama ellişer akça harçlık verirler.
Sonra azap çağırttı. Gelibolu'nun gemilerini sağlamlaştırdı. Ne kadar
gönüllü varsa hepsini davet edip getirdi. Kısacası Rum İli'nde sipahi
olan kimse bırakmadı. Hemen Edirne'den çıktı, Sazlıdere'ye kondu.
Bayezid Paşa'yı Orada şehit ettiler. Bunların niyeti Bursa'ya varmaktı.

Nazın

Fikri tedbiri ko takdire bak

Ki kudret göstere ilminde Hak

171 Parantez içindeki kelime Atsız nüshasından alındı.


Aşıkpaşaziide Tarihi 181

Okuyup gelmedin ilm-i Hak'dan


172
Fenadan almadın mı ders-i sebak

Var İzmiroğlu söze saza uyma

Demeyeler kaçan Mustafa'ya bak 173

87. Bölüm
Bu Bölümde Bursa'daki Paşaların Ne İşler Yaptıkları Anlatılır

Düzme Mustafa'nı Üzerlerine geldiğini duyunca paşaların sayısı


beşe çıktı. İbrahim Paşa, Hacı Ivaz Paşa ve Timurtaşoğullarının üçü
174
Umur, Oruç ve Ali paşa oldu. Bunlar Mihaloğlu'nu Tokat hapsin­
den çıkarıp, Sultan II. Murad'a getirme'ye karar verdiler. Bu kararı
uyguladılar. Mihaloğlunu hapisten çıkardıktan sonra bizim Elvan
Çelebi tekkesine uğradılar ben fakiri 175 aldılar beraber gittik.

Sultan Murad Ulubat köprüsünü tutmuştu. Mustafa da geldi


köprünün diğer başını tuttu. Sultan Murad'ın vezirlerinden her
biri bir görev üstlendiler. Mustafa o taraftan geçemesin diye Hacı
!vaz'ı gölbaşına koydular. Düzme Mustafa'yla Sultan Murad'ın as­
kerleri biribirini gözlerken Mihaloğlu'nu Tokat hapsinden getirdi­
ler. Mihaloğlu Vakit geçirmeden su kenarına gelip, "Türk Turhan
haindir" diye haykırdı. İlk sözü bu oldu. Sonra Evrenos oğullarına
seslendi. Ardından bütün Rum İli'nin ayanlarına seslendi. Hepsi
su kenarına geldiler. Bazıları selam bile verdi. Aralarında söyleşip
"Mihaloğlu sağmış" dediler.

172 Esas aldığımıznüshada "anlamadın mı" şeklinde. Biz "almadın mı" şeklindeki Atsız

nüshasındaki kaydı tercih ettik.


173 Esas aldığımız nüshada "bak" kelimesi "bak bak" şeklinde iki defa kaydedilmiş.

174 Esas aldığımız nüshada,"iki, biri Oruç, biri Ali" şeklinde. "Umur" yok. Biz yukarıda Atsız
nüshasını ve Neşri Tarihi'ni esas aldık.
175 Aşıkpaşaziide kendini kastediyor
182 Aşıkpaşazade Tarihi

88. Bölüm
Bu Bölümde Hacı ivaz Paşa'nın Mustafa'ya Mektup Yazıp Ne
Şekilde Gönderdiği Anlatılır

Mihaloğlu'nun, Rum İli'nin beyleriyle söyleştiğini Mustafa'da işit­


mişti. Hacı ivaz Paşa, Mustafa'ya mektup yazdı; "Devletlü Sultanım!
Rum ili'nin beyleri ve gönüllüleri ittifak ettiler. Filan gece Murad
gölbaşından dolanacak, onlar da sultanım'ı tutup ele vercekler, habe­
rin olsun" dedi. Yalan yere yeminler etti. Mektupta tayin ettiği gece
Hacı ivaz Paşa dediği yerden vardı; "Sultan Murad devletine salavat"
diye nara attılar. Mustafa mektuba inanmıştı. Güçlükle atına binip
kactı. İzmiroğlu da mektuptan haberdar olmuştu. O da "Kaçmak
gerek" deyip, kaçtı. Evrenoslu ise kaçmadı. Hacı ivaz, Mustafa'nın
çadırına kondu. Derhal köprü kurdular, geçtiler ordusunun yanı -
na kondular. Hacı ivaz Paşa kimsenin bir kılına bile dokunmadı.
Kaçmayan gönüllüler ve beyler geldiler, Sultan Murad'ın elini öptü­
ler. İbrahim Paşa, "Bunların hepsini öldürmek caizdir" dedi. Hacı
ivaz Paşa, "Öldürmek caiz değildir. Çünkü bunları İzmiroğlu fesada
verdi. (Bunlar ne bilirler onun düzme olduğunu, bilmediklerinden
onun tarafına döndüler) .dedi. 176

Nazın

Karındaş bil yalan dibi yakıncak

Fesadı görünür doğru bakıncak 1 77

Yalandır seni ileten cahime

Bilirsin o yalan dilden çıkıncak


1 76 Esas aldığımız nüshada, "Bunlar ne bilirler onun düzme olduğunu, bilmediklerinden onun
tarafına döndüler:· yerine, "Bunlar bilmezlerdi onun durmıyacağın" şeklinde kayıtlı . Parantez
içindeki kısım Atsız nüshasından alındı.
177 Esas aldığımız nüshada, "yakıncak" şeklinde. Biz Atsız nüshasındakı "bakıncak" biçimini
esas aldık.
Aşıkpaşazade Tarihi 1 83

Yalana kani' oldu İzmiroğlu

Bilindi kuyruğun kısup kaçıncak

Bu olay H. 825 / M. 1421 -22 yılında gerçekleşti.

89. Bölüm
Bu Bölümde Mustafa Kaçınca Sultan Murad Han Gazi'nin
Nasıl Haraket Ettiği Anlatılır

Mustafa Biga'ya vardı. Biga suyunu geçmeyi başaramadı. Biga


kadısına pek çok flori verince kadı geçidin yerini gösterdi. Beş on
adamla geçti. Bütün ağırlıklarını bırakmıştı. Üçüncü gün Gelibolu'ya
geçti, oturdu. Ne kadar gemi varsa karaya çektirdi; "Buradan öte­
ye bir gemi geçmesin'' diye kesin emir verdi. Bütün kıyıları bekletti.
Sultan Murad da peşinden Biga'ya geldi. Kadının, Mustafa'ya geçidi
gösterdiğini Sultan Murad'a haber verdiler. Sultan kadıyı boğazından
astırdı. Sonra Lapseki'ye vardı. Bakalım orada ne tedbir etti?

Nazın

Önümde iki derya olupdur

Biri hayret birisi ab oluptur

Bu hayret yavlak aldı beni benden

Meded girim hemin Allah olupdur

Elin tut ben yetimin ilahi

Dile maksudunu murad olupdur


1 84 Aşıkpaşazade Tarihi

90. Bölüm
Bu Bölümde Sultan Murad'ın Rum İli'ne Ne Şekilde Geçtiği
Anlatılır

Gelibolu'da İbrahim Paşa'nın yetiştirmesi olan "Taharetsiz Hatip"


adında bir alemdar 178 vardı. Bu tarafta da Sultan Murad bulunuyor­
du. Ece Ovası'nda bir kafir gemisi vardı. Bu Taharetsiz Hatip o gemi
için kafirle konuştu. Murad Han'ı kapısı halkıyla beraber Ece ovası'na
getirmek için on beş bin floriye anlaşıp sözleşti. Sonra o alemdar
Kumburun'dan bir kişi yüzdürdü, gece karşıya geçip İbrahim Paşanın
çadırını buldu. Geminin haberini verdi, olanların hepsini bildirdi.
Nerde olduklarını bildirmek için gemiden bir kayık göndermişlerdi.
Birbirini tanıdılar. Tekrar sözleştiler, geceden sabaha kadar bir hayli
adam geçirdiler. Paşalar ve Murad Han' da geçti. Murad Han'ın Ece
Ovası'ndan geçtiği haberi Mustafa'ya ulaşınca savaşa gider gibi at ar­
kasında atlayıp, Bolayır yolunu eline alıp kaçtı.

Gelibolu halkı Sultan Murad'ı karşıladı. Hürmetle şehre getirdi­


ler. Mustafa'nın durumunu bildirdiler. Murad Han askerle peşinden
gitti. Mustafa Edirne'ye vardı. Ş ehir halkı Sultan Murad'ın geldiği­
ni bildiklerinden Mustafa'ya karşı kayıtsız kaldılar. Herif (Mustafa)
sultanın geldiğini duyunca çıkıp kaçtı. Murad Han ardından yetişti.
Mustafayı kovaladılar Kızılağaç Yenicesi'nde tutup, tekrar Edirne'ye
getirdiler. Hisar burcundan aşağı astılar. Halk selamete kavuştu.

Nazın

Yalancı düzmenin işi bitti

Dili dönmez anı bir kişi tuttu

178 Atsız nüshasında "ameldar" şeklinde.


Aşıkpaşazade Tarihi 185

Dedi bir hor çakır kaltabansın

Buzağı bağını boynuna taktı

Sürüp yayan getirdi Han önüne

Anı bildirdiler cümle baktı

Dedi bir sözüm var Han'a diyeyin

Hemandem cellat anı ağzına kaktı

91. Bölüm

Bu Bölümde Padişahın Kendisinin Edirne'de Oturup Çevredeki


Kafir Beylere Elçi Göndermesi Anlatılır

Vılakoğlun'a Niş Doğanı'nı gönderdiler. Vılakoğlu elçiyi hürmet­


le karşılayıp kendisi de karşılığında bir elçi gönderdi. Atasının ı79 ve­
180
fatı sebebiyle bir 'azaname/yas mektubu yazıp taziyede bulundu.
Sultan Murad'ın da padişahlığını kutladı. Ayrıca elçisine, "Sofya'dan
ötesini iste, bana versinler. Ben de oradan elde edilen gelirden on­
lara fazlasıyla göndereyim'' dedi. Elçi gelip bu sözü paşalara iletti.
Paşalar da, "Kabul ettik" dediler. Vılakoğlu, elçisiyle pek çok arma­
ğanlar da göndermiş ve "Kızımı da vereyim'' diye teklifte bulunmuş­
tu. Vılakoğlu'yla anlaşma yaptılar.

1 79 Esas aldığımız nüshada "atası" yerine "anası" şeklinde kaydedilmiş. Biz Atsız nüshasındaki
"atası" şeklindeki yazımı tercih ettik.
180 Esas aldığımız nüshada, " 'azaname'' yerine "arzname" şeklinde kaydedilmiş. Bu yazımın
hatalı olduğunu düşünüyoruz. Çünkü burada Vılakoğlu'nun Sultan Murad'a babası için bir
taziye mektubu yazmasından bahsediliyor. "Arzname" kelimesi ise böyle bir anlam taşımıyor.
Ancak " 'azli.name" kelimesi "yas mektubu" anlamını ifade ediyor. Bundan dolayı biz yukarıda
Atsız nüshasında ve Neşri Tarihi'nde ki " 'azaname" şeklindeki yazımı tercih ettik.
186 Aşıkpaşazade Tarihi

İstanbul tekfuruna Gegibüze (Gebze) kadısı Fazlullah'ı elçi


gönderdiler. Çünkü Fazlullah tekfurun komşusuydu. Tekfur, "Kadı
Efendi! Vılakoğlu'na bunca yer verdiniz. Bana da Vize'den berisi­
ni verin sizinle barışayım" dedi. Kadı, "Çorlu'dan sınır olsun'' dedi.
İnceğiz'i de verdiler. Tekfur kabul etti.

Nazın

Paşalar bunculayın tedbir etti

Veli ne kim olursa takdir etti

Konuldu Evrensoğlu ucunda

Buyurdu han kim ona akın etti

92. Bölüm

Bu Bölümde Sultan Murad Düzme'yi Bertaraf Ederken Diğer


Tarafta Kardeşinin Ne Yaptığı Anlatılır

Sultan Murad'ın Mustafa adında küçük bir kardeşi vardı. Atası


ona Hamid İli sancağını vermiş, Germiyanoğlu da onu oğul edin -
mişti. Sultan Murad Düzme'yi ele geçirmek için Rum İli'ne geçince,
Kardeşi Mustafa'yı tahrik edip yerinden kaldırdılar. Germiyanoğlu
asker verdi. Karamanoğlu'da Turgutlu'dan birçok adam verdi.
Mustafa Bursa'ya hücum etti. Bursa'nın azizleri Mustafa'nın geldiğini
duyunca, alelacele şehir halkından para toplayıp yüz parça kumaş
aldılar. Şehrin ahilerinden Ahi Yakup'la Ahi Kadem'i gönderdiler. Bu
181
arada Mustafa gelip, Fidye'ye indi. Bu ahiler, beyin lalası Şaraptar
İlyas'a gelerek, "Bu da padişahımızın oğludur. Ancak kardeşi geldi
hisarı sağlamlaştırdı. Şimdi kerem edin, atasının memleketini bu
yad askere kırdırmayın. Şehre de getirmeyin. Eğer şehre getirirse-

181 Neşri Tarihi'nde "Fidyekızığı" şeklinde kayıtlı.


Aşıkpaşazade Tarihi 187

niz, şehri yıkarlar veya vururlar. Zaten Karamanın bunlarla düşman


olduğu malumdur?' dediler. Şaraptar İlyas kabul etti. Armağanı da
aldı. Oradan İznik'e geldiler. O zamanlar İznik mamurdu. Vardılar,
İznik'te İbrahim Paşanın sarayına kondular. Etraftan gelip tımar is­
teyene tımar verdiler. Hüküm ve hükumet ettiler. Birçok iş gördü­
ler. Mustafa bu tarafta bunlarla meşgulken, Sultan Murad'ın paşa­
ları Mustafa'nı lalasına adam gönderdiler. "Hünkar sana Anadolu
Beylerbeyliğini verdi" deyip, beratını da gönderdiler ve e "Biz oraya
varıncaya kadar oğlanı oyala'' dediler. Şaraptar İlyas'ta öyle yaptı.

Nazın

Beyin kim ola yanındaki hain

Hıyanetle geçire ayın yılın

Diye kim fırsatın bulanı bunun ben

Ki yüzün düşe kavraya yarın

Diler kim tutayın elin ayağın

Uşada okların hem sıya yayın

Şaraptar İlyas hayınlık etti

Giderdi Mustafa'nın huy u hayın


188 Aşıkpaşazade Tarihi

93. Bölüm
Bu Bölümde Sultan Murad'ın Kardeşiyle Nasıl Buluştuğu ve
Sonunda Ne Yaptığı Anlatılır

Sultan Murad Gazi EdirneCien çıktığının dokuzuncu günü İznik'e


ulaştı. Kardeşi Mustafa hamamdaydı. Köse Mihaloğlu Mehmed Bey
182
askeriyle hisarı kuşattı. Yalı kapısına sürdü. Şehir halkı savaş­
mak için kapıyı açtılar. Mihaloğlu Mehmed Bey kapıdan girdiğin -
de, Taceddinoğlu kapının yanında hazır bekliyordu, Mihaloğlu'na
kargıyı saplayıp atından düşürdü. Yattığı yerde kargıyı bir kere daha
yüreğine sapladı. Mihaloğlu'nun adamları da Taceddinoğlunu kı­
lıçla parça parça ettiler. Bunlar savaşırken Şaraptar İlyas, Mustafayı
tutup kucağına aldı. Mustafa "Hey lala beni niçin tutarsın?" dedi.
Hain İlyas, "Kardeşine iletirim" dedi. Mustafa, "Beni kardeşime ilet­
me, kardeşim bana kıyar" dedi. Şaraptar İlyas sustu. Aldı götürüp
Hüdavendigar'a verdi. Kardeşi cellada buyurdu, cellat da buyruğu
yerine getirdi. Bursa'ya atasının yanına gönderdiler. Bursa halkı da
şeri usullere göre defnettiler.

Nazın

Yine bir dahi nakş 183


bağladı aklı

Getirdi fikrine her nice nakli

Aradan götürdü mihr ü muhabbet

Düze bir dahi düzen boza şekli

182 Esas aldığımız nüshada hatalı olarak, "Mihaloğlu Mihal" şeklinde kayıtlı. Biz yukarıda,
doğru olduğunu dü�ündüğümüz Atsız nüshasındaki, "Mihaloğlu Mehmed B ey" biçimindeki
yazımı tercih ettik.
183 Esas aldığımız nüshada "nakş" yerine "yahşi" şeklinde kayıtlı. Biz yukarıda, doğru
olduğunu düşündüğümüz Atsız nüshasındaki "nakş" şeklindeki yazımı tercih ettik.
Aşıkpaşazi\de Tarihi 189

Kıyar eşi ve dostu 1 84 kardeşine

Dimez Hak'tan ne ola buna yazılı

Nazar etsen bu fi'lin failine

Ezelden şöyle yazmış bunu Mevla

Bu eyvan 1 8 5 kim görürsün karındaş

Kamu bir sani'in sun'u göründü

Soru: Şaraptar İlyas'a, "Mustafa, Efendi'nin oğlu değil miydi, onu


tutup ölüme teslim ettin?" dediler.

Cevap: "Görünürde ben günahkar oldum. Ancak bu iki karde­


şin aynı ülkede olması halka zarar verir. Hem ben Efendimin oğluna
kötü bir şey yapmadım. Bu dünyanın pisliğine bulaşmadan şehit et­
tirdim. Hem de bütün alem rahata kavuştu. Bu kanunu bizden önce
gelenler koymuşlar" dedi.

94. Bölüm
Bu Bölümde Kardeşinin Ölümünden Sonra Sultan Murad'ın
Neyle Meşgul Olduğu Anlatılır

Sultan Murad, "Düşmanlarımı defettim. Vezirlerim beş olmuştur


bunlardan bir kaçını gidereyim'' dedi. Kara Timurtaş'ın üç oğlunu da
vezirlik görevinden aldı. Bunlardan Umur Bey'i, Germiyanoğlu'na el-

184 Esas aldığımız nüshada "dostu" yerine Kardeşi" şeklinde. Biz yukarıda, doğru olduğunu

düşündüğümüz Atsız nüshasındaki "dostu" biçimindeki yazımı tercih ettik.


185 Esas aldığımız nüshada "eyvan" yerine "ayrılan" şeklinde kaydedilmiş. Biz yukarıda,

doğru olduğunu düşündüğümüz Atsız nüshasındaki "eyvan" biçimindeki yazımı tercih ettik.
Ayrıca esasa aldığımız nüshada bu kelimenin yer aldığı mısradan önceki üç beyit atlanmış,
kaydedilmemiş.
190 Aşıkpaşazade Tarihi

çiliğe gönderdi. Oruç Bey'e Beylerbeyilik verdi. Ali Beye de Saruhan


186
İli'ni verdi. Sonunda iki veziri kaldı: İbrahim Paşa ve Hacı Ivaz
Paşa. Lalası Yörgüç'e Amasyayı verdi. Padişah, "Oturup, kendi işleri­
me bakayım'' diyeceği sırada: "İsfendiyar Taraklı Borlu'nun üzerine
yürüdü:' diye imdat edip, yardım isteyenler geldi.

Nazın

Dedi kim göz yumup gitmek gerektir

Gelen hoş gelmeyene ne demek gerektir

Çün iştir başa düştü n'idelim

Hakkın lutfü bize muhkem direktir

Dur imdi İsfendiyar ben varayım

Mukabil olmağa erde yürek gerektir

95. Bölüm
Bu Bölümde Sultan Murad'ın İsfendiyar İle Ne Yaptığı Anlatılır
187

Bu sözleri dedi, Sultan Murad yürüdü Yenişehir'e çıktı.


İsfendiyaroğlu Kasım Bey, Sultan Murad'a gelmişti. İznik'e geldi­
ği vakit Kasım Bey'de sultana katıldı, birlikte Bolu/Borlu'ya çık­
tılar. Beylerinin oğlu Kasımın da sultanla birlikte geldiğini işiten
İsfendiyarlılardan birçoğu, kaçıp Kasım Bey'in yanına geldiler.

186 Esas aldığımız nüshada, "Oruç Bey" ismi zikredilmeden "birine de Beylerbeyilik verildi"
denilmekte. Ali Bey'den ise hiç bahsedilmemektedir. Bu bilgileri Atasız nüshasından aktardık.
187 Esas aldığımız nüshada bölüm başlığı "onu beyan eder ki bu sözleri dedi, Sultan Murad
yürüdü, Yenişehir'e çıktı" şeklinde kaydedilmiş. Biz yukarıya, Atsız nüshasındaki "Sultan
Murad'ın İsfendiyar ile ne yaptığı anlatılır" şeklindeki bölüm başlığını kaydettik.
Aşıkpaşazade Tarihi 191

Bolu'da buluştular. İyi savaş oldu. İsfendiyar'ın adamlarından pek


çok adam ele geçirdiler. İsfendiyar askerini kırdılar. İsfendiyar da ço­
mak darbesi aldı, kaçıp Sinop'a gitti.

Sultan Murad da ardından Kastamonu'ya girip vilayetini zaptet­


ti. Bakır Küresi'ni de işletti. 188 İsfendiyar, Sultan Murad'ın devletinin
daima yükseldiğini görünce küçük oğlunu Murad Han'a elçi gönder­
di, "Oğul sultan Murad! Atan, deden bana ihsan edegelmiştir. Şimdi
sen de mürüvvet eyle. Benim ettiğime bakma, bana mürüvvetle ih­
san eyle. Kızımı da vereyim ve her yıl askerimle gelip hizmetinde du­
rayım'' dedi. Paşalara da kızıl flori elçi gönderdi. O kızıl flori adamın
yüzünü kızartır. 1 89 Çok cesur kişidir, kişiyi kendi haline bırakmaz,
yoldan çıkarır. Paşalar dahi utandılar. Hünkarla sulh ve salah işlerini
görüşmeye başladılar. Sonunda hünkar da razı olup Bursa'ya döndü.

Nazın

Nazar et nakş-ı alemde neler var

Hayali mekr hem çok fitneler var

Bu gaflet bağı ziynet eyleyüpdür

Şirin telh türü meyveler var

Unutma Aşıki yaz bir menakıp

İşarettir sözümde kimyalar var

188 Esas aldığımız nüshada, "işletti" yerine "istedi" şeklinde kaydedilmiş. Biz yukarıda, Atsız

nüshasındaki "işletti" biçimindeki yazımı tercih ettik.


189 Esas aldığımız nüshada, "yüzünü akar su eder, ağartır" şeklindedir. Orada verilen dipnotta
Vatikan nüshasında, "yüzünü akar su eder" ifadesi olmadığı, sadece; "yüzünü ağartır" şeklinde
kaydedildiği ifade edilmiştir. Atsız nüshasında ise, "yüzünü kızartır" biçiminde kayıtlı. Biz
Atsız nüshasındaki şekli esas aldık.
192 Aşıkpaşazade Tarihi

96. Bölüm
Bu Bölümde Sultan Murad İznik'e Kardeşiyle Buluşmaya
Gelince Eflakoğlu Drakula'nın Ne Yaptığı Analtılır

Drakula Silistre'den geçti hayli kötülük yaptı. Gaziler de boş


durmayıp (onların pek çoğunu kırdılar. Zaten o melununun nifakı
hiç eksik olmazdı. Yaptıklarını hünkar'a) 190 haber verdiler, Padişah,
"Hele şimdi sefere çıkıyoruz. Yaptıkları İnşaallah o mel'unun yanına
kalmayacak. Kulumuz Firuz fırsat buldukça gazilerle geçsin, vilaye­
tinini yıksın, yaksın, halkını esir etsin" dedi.

Sultan Murad, İsfendiyar üzerine düzenlediği seferden dönünce


Drakula kapıya geldi, iki oğlunu da yanında getirmişti. Oğullarını
hizmet etmeleri için kapıda koydu. Kendisine de hünkar burma tül­
bend giydirdi. Ayrıca harac vermeyi kabul edip, vilayetine döndü.

Nazın

Drakula mutı' ola bu Han'a

Dilemez ki boyana kendi kana

Ezel ettiği bedbahtlığa peşiman

Özin mücrim bilip geldi divana

Suçun afv etti anın Murad Han

Mutı' eder cihanı bu bigane (yegane)

ı 90 Esas aldığımız nüshada buradaki cümlelerde atlama var. Eksik olan kısımları Atsız
nüshasından tamamlayarak parantez içinde gösterdik.
Aşıkpaşazade Tarihi 193

97. Bölüm

Bu Bölümde Sultan Murad Han Gazi'nin Drakula'yla Barış


Yaptıktan Sonra Ne İle Meşgul Olduğu Anlatılır

Sultan Murad Han Drakula'yla barış yaptıktan sonra Arnavud'a


yürüdü. (Önceden) Evrenosoğlu'nu oraya havale edip gönderdi.
İki taraftan uc oldu. Gaziler orada gazayla meşgul oldular. Kendisi
Bursa'ya gelip düğün hazırlıklarına başladı. Hazırlıklar tamamlanın­
ca, erenlerden çeşnigirbaşı Elvan Bey'i, kapı kullarından, Şerafeddin
Paşa ve Reyhan Paşa'yı, hatunlardan Hacı Halil Paşanın hatununu,
Sultan Mehmed'in dadısı Daye Hatun'u, Merih Bula'yı, Sultanın,
"Şah Ana'' dediği, Germiyanoğlu Yakub Bey' in hatunu; Paşa Kireçe'yi
gelin almaya gönderdi. Vardılar Kastamonu'ya kondular. İsfendiyar
düğünü tamamladı. Gelen düğün halkını ağırladılar sonra gelini tes­
lim ettiler. Onlar da gelini alıp Bursa'ya, Hünkar'a getirdiler. Hünkar
düğünle meşgulken Vılakoğlu, İshak Bey'in oğlu "Deli Paşa'' lakaplı,
Paşa Bey'i yakalayıp hapse koydu. Bu haber üzerine hünkar hemen
o tarafa yöneldi.

Nazın
Gerektir ı9ı Las mahbub-i gele çok

Ola gazilerin gönlü gözü tok

Murad Han Gazi ede gazalar

Kırıla üngurus tutula İzvoznik/izvornik

Soru: Sultan Murad (il) iki küçük erkek kardeşini ve kız kardeş­
lerini ne yaptı?

191 Esas aldığımız nüshada, "gerektir" yerine " yS jS." ' şeklinde kaydedilmiş.
1 94 Aşıkpaşazade Tarihi

Cevap: İki erkek kardeşini Tokat'a hapsetmişti. Bursa'ya geti­


rip gönül gözlerini açtı. Ullıfe bağladı, orada oturdular. Birinin adı
Mahmud, diğerinin ki Yusuf'tu. ı92

Kız kardeşlerinin üçünü Karamanoğlu'na verdi: Birini İbrahim'e,


birini Aladdin'e, birini de İsa'ya. İkisini de İsfendiyaroğulları'na ver­
di: Birini İbrahim Bey'e, birini de Kasım Bey'e.

Geri kalan ikisinden birini Anadolu Beylerbeyi Koca Bey'e,193 di­


ğerini de İbrahim Paşanın oğluna verdi.

Nazın

Kime şadi kime gamdır bu alem

Ki bir dem bin şive gösterir alem

Misali gece gündüz kim seninle

Dolaşıp devreder n'isterdi alem

Bu dünya alem-i kevn i fesad bil

Bu tavra 194 böyle bünyad oldu alem

192 Neşri Tarihi'nde bu iki erkek kardeşinin daha sonra taun hastalığından vefat ettikleri
kayıtlı. (Neşri Tarihi, s. 581.)
193 Atsız nüshasında v e Neşri Tarihi'nde "Karaca Bey" şeklinde kayıtlı.
194 Esas aldığımız nüshda " �"şeklinde kayıtlı. Biz Atsız nüshasındakı "tavra'' biçimindeki
yazımı tercih ettik.
Aşıkpaşazade Tarihi 1 95

98. Bölüm

Bu Bölümde Aydın İli'nin Nasıl Alındığı, Aydın Bey'in


Neslinden Olan İzmiroğlu Cüneyd Bey'in Durumunun Ne Olduğu
Anlatılır

Anadolu beylerbeyi olan Timurtaşoğlu Oruç Bey'i, Aydın


İli'nin hainlerini yakalayıp, vilayeti huzura kavuşturması için
Aydın İli'ne gönderdiler. Çünkü Ayasluk ve Tire çevresiyle beraber
Osmanoğullarının yönetimi altındaydı. Ancak İzmiroğlu sebebiyle
oradaki halkın çoğu alacaydı, renkten renge girerlerdi, ne zaman ne
yapacakları belli olmazdı. 195 Aydınoğlu 196 İsa Bey'in oğlunun oğlu
vardı, kapıda tımar yerdi. 197 O daima; "izmiroğlu oradan gitmedikçe
o vilayet sizin olmaz" derdi.

O zamanlar Aydın İli'ni hünkar'ın adamı olan Yahşi Bey'e ver­


mişlerdi. İzmiroğlu'yla o uğarşırdı. Birgün İzmiroğlu, Yahşi Bey'in
kardeşini öldürdü. Bunun üzerine Oruç Bey'i, Yahşi Bey'e yardıma
gönderdiler. Oruç Bey'le Yahşi Bey üzerine gelince İzmiroğlu bun­
larla uğraşmayıp 198 İpsili Kalesine girdi.

Oruç Bey'le Yahşi Bey de vardılar vilayetin bir kısmını kendileri­


ne döndürdüler, tımar erlerine verdiler. Ondan sonra dönüp gittiler.
Ancak İzmiroğlu'nun fesadı eksik olmadı.

195 Esas aldığımız nüshada "Ancak İzmiroğlu sebebiyle o halkın ekserisinin alacalığı eksik
değildi" cümlesinden sonra "ve hem oğlu sebebiyle o halkın çoğu alacaydı" şeklinde bir
önceki cümlenin benzeri bir cümle kayıtlı. Biz bu cümlenin hata sonucu tekrar yazıldğını
düşünüyoruz.
ı 96 Esas aldığımız nüshada ''Aydınoğlu" yerine "oğlu" şeklinde hatalı yazılmış. Biz, Atsız
nüshasındaki ''Aydınoğlu" şeklindeki kaydı esas aldık.
ı 97 Esas aldığımız nüshada "verdi" şeklinde hatalı yazılmış. Biz Atsız nüshası ve Neşri
Tarihi'ndeki "yerdi" şeklindeki kaydı esas aldık.
198 Esas aldığımız nüshada burada atlama var. Biz, Atsız nüshasını ve Neşri Tarihi'ni esas
alarak eksik cümleyi tamamladık.
1 96 Aşıkpaşazade Tarihi

Nazın

Zamandır dürlü devranla geçdi

Kimi şadi kimi (giryanla) geçdi

Şadisidir yalan (giryani) 199 gerçek

Bu gaflet ehli hep yalanla geçti

Benim dedikleri hep bunda kaldı

Hayali seninle hep bile geçdi

Aşıki yaz menakıb-ı Al-i Osman

Yedi ceddin bu al ile bile geçti

99. Bölüm

Bu Bölümde İzmiroğlu'nun Akıbetinin Ne Olduğu Anlatılır

Sultan Murad birgün paşlarına, "İzmiroğlu o vilayette ne zamana


kadar hainlik 200 yapacak. Muhammed'in (sallallhu aleyhi ve sellem)
pak ruhu için onun işini bitirin, yoksa ben sizin icabınıza bakarım"
dedi. Paşalar, "Oruç Bey kulun öldü. Şimdi Beylerbeyiliği Hamza
Bey kuluna verdin. Oruç Bey devamlı sohbetle ve yemek içmekle
meşguldü. Düşmanı gidermekle uğraşmazdı. Hamza Bey ise gayret­
li kişidir. Durumu ona bildirelim Allah'ın izniyle o bu işin üstesin­
den gelir" dediler. Beylerbeyi Hamza Bey'e haber gönderdiler: "Sen,

199 Parantez içindeki kelimeler Atsız nüshasından alındı.


200 Esas aldığımız nüshada bu kelime "hainlik" yerine "hanlık" şeklinde. Atasız nüshasında
nakledildiğine göre Aşıkpaşaziide Tarihi'in Giese ve Berlin nüshalarında "hainlik'' biçiminde
kayıtlı."Neşri Tarihi'nde de, "hainlik" şeklinde.
Aşıkpaşazade Tarihi 1 97

20 1
Yahşi Bey, Saruhan Sancağı ve (Bursa Sancağı) bir araya gelip
İzmiroğlu'nun üzerine varın. D erhal buluşun, gevşeklik gösterme­
yin, acele edin" dediler. Asker toplandı, yürüdüler İblisi/İpsili hisa­
rı civarına vardılar. İzmiroğlu da askerini topladı, yürüdü bunlarla
buluştu. İyi savaş oldu. İzmiroğlu'nun oğlu Kurt Hasan askerin bir
tarafını bozdu, önüne katıp götürdü.

(İzmiroğlu az adamla kaldı.) 202


Hamza Bey bu durumu görünce
İzmiroğlu Cüneyd'e hücum etti. Cüneyd cünupmuş, yıkanmak için
hisarına girdi. Cüneyd'in oğlu, geri kalan askeri dağıtmak için geri
dönünce yakayı ele verdi.

Sürüp hisar üzerine vardılar. Hayli müddet hisarı zorladılar.


Sonunda Cüneyd Bey'i anlaşmayla ikna ederek hisardan çıkardılar:
"Seni hünkar'a iletelim" dediler. Cüneyd geldi. Hamza Bey'in çadı­
rına girince oğlunun da orada oturduğunu gördü. Yahşi Bey yaka­
sından tutup kendi çadırına götürdü, celladı getirtip oğlunu Cüneyd
Bey'in gözünün önünde boğazlattı. Sonra da Cüneyd'in başını kes­
tirdi. İkisini de hisarın karşısına getirdiler, hisar halkı beylerinin öl­
dürüldüğünü görünce hisarı teslim ettiler.

Nazın

Cüneyd defterini yaktı Hamza

Hisarın aldı ömrün yıktı Hamza

Anın Kurt oğlunu etti tavuk

Anı bir tilkiye yedirdi Hamza

201 Esas aldığımız nüshada "Bursa Sancağı" zikredilmemiş. Biz bu kısmı Atsız nüshasından

aldık.
202 Esas aldığımız nüshada burası, "izmiroğlu az kaldı ki Hamza Bey'e hücum ede" şeklinde

hatalı yazılmış. Biz, Atsız nüshasındaki, "İzmiroğlu Cüneyd kendisi az adamla kaldı. Hamza
Bey dahi gördü ki Cüneyd'in çerisi az kaldı. İzmiroğlu'nun üzerine hücum etti" şeklindeki
yazımı baz aldık. Neşr Tarihi'ndeki anlatım da bu manayı destekliyor.
198 Aşıkpaşazade Tarihi

Bu fethin H. 828/ M. 1 424 ya da H. 829 / M. 1425 tarihinde oldu­


ğunu söylerler. Zira bundan önce Menteşeoğlu İli de fethedildi. Bu
iki fethin 829 yılında meydana geldiği söylenmiştir.

100. Bölüm
Bu Bölümde Atalarından Sonra Menteşeoğullarına Ne Olduğu
Anlatılır

Menteşeoğlu Yakup Bey ölünce arkasında İlyas ve Mahmut adın­


da iki erkek evlat bıraktı. (Ama Mahmut Bey, "bey" olmadı. İlyas
Bey, "bey" oldu.) 203 O da birgün Allanın rahmetine kavuştu. Onun
da iki oğlu vardı, hünkar kapısında hizmet ederlerdi. Atalarının öl­
düğünü işitince iki oğlunu da Tokat'a Bedevi Çardak'a gönderdiler.
Bunlardan biri Üveys diğeri Ahmet Bey'dir. Menteşe vilayetini de
Balaban Paşaya verdiler.

Nazın

Üveys, Ahmed tımarın (gör) el ayak bağlı demirde

Balaban mülke hükm eder gönül var kürki samurda

Bular begzadeler diler halas olmak bu zindandan

Dahi anmazdık mansıb, olursa gün bu ömürde

Yalancı şiveli alem bize gaflet ipin taktı

Akıbet zindan içinde halimiz oldu bu sırda 204

203 Esas aldığımız nüshada burada bir karışıklık olmuş. Biz bu kısmı Atsız nüshasına bakarak

düzeltip, parantez içinde gösterdik.


204 Esas aldığımız nüshada bu nazmın mısraları hem eksik hem de hatalı kaydedilmiş. Ayrıca
bazı mısralar tamamen atlanmış. Biz yukarıda Atsız nüshasındaki kaydı esas aldık.
Aşıkpaşazade Tarihi 199

Menteşeoğulları Tokat hisarında tam iki yıl kaldılar. Yazı geçir­


diler. Kışa hazırlık olarak altlarına 205 döküp döşek yapmak için biraz
kuru otluk aldılar. Otu getiren adama, "Bu azdır bize bir çuval daha
getir" dediler. Vardı bir çuval çürük otluk getirdi. Beğenmediler.
Getiren kişiye geri verip gönderdiler, alıp gitti. Hisar kapıcısı sordu;
"Niçin geri alıp gidersin'' dedi. Üveys Bey, "Bir eski otluk getirdiler,
kokuyor" dedi. Getiren kişi de, "Sahibine geri götürüyorum" dedi.
Vardı büyük bir çuval dahi getirdi.

Ahmed Bey'i çuvala koydu, yanına otluk doldurdu. Çuvalı arkası­


na vurdu: "Pazarlığım beğenmezler" diye kakıyıp söverek; "Bunların
elinden canıma yetti, bir kuru otu dahi beğenmezler. Osmanoğlu
bunları saklayıp ne yapacak'' diye söylene söylene hisardan çıktı.
Hazır atlar vardı, saklamışlardı. Hemen çuvaldan çıktı ve binip kaçtı.
Karayülük yayladan inmişti durmadan ona doğru gitti.

Sabah olunca gelip kapıyı açtılar, Üveys Bey'i buldular. Ahmed


Bey'in olmadığını gördüler. Hünkar'a haber gönderdiler. Üveys
Bey'in yeri boş kaldı. Zindancı da tutsak beklemekten kurtuldu.
Ahmed Bey ise Karayülük'e vardı; fakat orada durmayıp Mısır'a git­
ti. Ancak Mısırda da durmadı. Kendi vilayetine döndü. Oradan da
Aceme gitti. 206

205 Esas aldığımız nüshada, "altlarına'' yerine, "atlarına'' şeklinde hatalı kaydedilmiş. Atsız

nüshasına bakarak düzelttik.


206 Neşri Tarihi'nde bazı farklarla olay özetle şöyledir: Çürük otları geri çeviren iki kardeş,
"Osmanoğlu atamızın tahtını elimizden alıp bizim ömrümüzü de hapiste geçirtiyor. Birimiz
hisardan hileyle çıkıp Acem sultanına iltica etsin. Ola ki Timurleng gibi yine tahtımıza
hakim oluruz" diyerek, aralarında bir plan yaptılar. Üveys Bey önceden gelen çuvalı boşaltıp
Ahmat Bey'i çuvala koydu. Irgat gibi çuvalı arkasına vurarak söylene söylene Ahmed Bey'i
hisardan dışarı çıkardı. İttifak ol halde eline bir at geçti. Ahmed Bey binip kaçtı. Ama Üveys
Bey kaçamadı. Nereye gideceğini bilemedi. Eline at da geçmedi. Sabah olunca Üveys Bey'i ele
geçirdiler. Durumu Hünkara bildirdiler. Üveys Bey ve zindancı Hakkın rahmetine kavuştu.
Ahmed Bey ise Karayülük'te durmayıp tekrar vilayetine döndü. Bir şey başaramadı, çıkıp
Acem diyarına gitti. (Neşri Tarihi, s. 59 1 )
200 Aşıkpaşazade Tarihi

Nazın

Neler gördü cihanda miskin insan

Neyi kim kısmet etmiş ana Sübhan

Çeke geldi cihanda türlü mihnet

Belayı müşkil etti ana nisyan

Veli kim padişahlar mihneti çok

Çekerler sanki bu gurbette mihman

Şuna değmez tutalar bağlayalar

İdeler ömrünün varın noksan

101. Bölüm
Bu Bölümda Karamanoğlu Mehmed Beye Adalya'da Ne
Olduğu Anlatılır

Hünkar Rum İli'ne geçmişti. Gaza ile meşguldu. Bu taraf­


ta Karamanoğlu Mehmed Bey Adalya üzerine yürüdü, savaşma­
ya başladı. Birgün hisardan gözetirlerken kolay geldi topla vurdu­
lar parça parça oldu. Parçalarını toplayıp sandığa koyup, teberrük
olarak Karamana ilettiler. 207 Arkasında üç oğlu kaldı: İbrahim, İsa
ve Alaaddin. Üçü beraber Sultan Murad'a geldiler. Karamanoğlu
Mehmed Bey'in Bengi Ali Bey adında bir kardeşi vardı. Tahta geç­
mek istedi. Halkın bir kısmı bunu kabul etmedi.

207 Esas aldığımıznüshada, "teberrük ilettiler" yerine, "teberrük ettiler" şekilnde kaydedilmiş.
Biz yukarıda Atsız nüshasıdaki, "teberrük ilettiler" şeklindeki kaydı esas aldık.
Aşıkpaşazade Tarihi 201

Sonunda Sultan Murad, İbrahim'e sancak verdi, kılıç kuşattı, iki


kardeşini de yanında alıkoydu. İbrahim, babasının Hamid İli'nden
aldığı yerleri Sultan Murad'a geri verdi. Okluk'u 208 da verdi. Uzun
zaman anlaşmayla sulh üzere durdular. Sanki iki iklim bir memleket
gibi oldu.

Sultan Murad, Hamid İli'ni ve Beyşehri'ni Şaraptar İlyas'a ver­


di. Sancak beyi içinde otururken İbrahim Bey geldi üzerine yürüdü.
Beyşehri'ni aldı. Ondan sonra Sultan Murad hiddetlendi.

Bu macera H. 83 1 J M. 1427-28 tarihinde gerçekleşti.

102. Bölüm
Bu Bölümde Amasya ve Tokat Vilayetindeki
Kızılkocaoğlanlarının Yörgüç'le Aralarında Geçenler Anlatılır

Amasya ve Tokatvilayetindeki Kızılkocaoğlanları Türkmenlerinin


yaptıklarından dolayı halk huzursuz olup rahat yüzü görmezdi. Öyle
ki yolcular kalabalık olmadıkça bir şehirden diğer şehre gidemez­
lerdi. Gittiklerinde ise bunların yol kesip soygun yapmaları eksik
olmazdı.

Birgün Yörgüç bunlara bir hile yaptı. Padişah tarafından gönde­


riliyormuş gibi bir mektup yazıp, pek çok aramağanlarla birlikte bu
dört kardeşe gönderdi. Mektupta, "Lalam Yörgüç'le yoldaşlık edin
(Alparslan) Canik'i (ni) 209 vurun, oradan doğru Artıkova'ya gelin,
sizin tımarınız olsun" deniliyordu. Ayrıca Yorgüç'ün adamlarından
biri de da hünkar'ın elçisiyle beraber geldi. Kızılkocaoğlanlarını
Çorum vilayetinde buldular. Yörgüç'ün elçisi Yörgüç'ün mektubunu
teslim etti (ve hünkar tarafından bir elçinin geldiğini haber verdi.
Ondan sonra da hünkarın elçisi gelip hünkarın mektubunu ve arma­
ğanlarını sundu.) 210
208 Neşri Tarihi'n de "Otluk" şeklinde kayıtlı.
209 Parantez içindeki kısımlar Atsız nüshasından alındı.
210 Esas aldığımız nüshada burada cümleler eksik ve hatalı kaydedilmiş. Biz Atsız nüshasına
bakıp gerekli düzeltmeyi yaparak, bu kısmı parantez içinde aktardık.
202 Aşıkpaşazade Tarihi

Onlar da sevinip şad oldular sonra mektubu okudular. Ne kadar


Türkmen eşkıyası varsa toplandı. Kızılkocaoğlanlarının dört kardeşi
de içinde olmak üzere daha elçiler bunların yanındayken dört yüz
kişi bir araya toplandı. BunlarTürkmen'in gayet seçme bahadırlarıy­
dı. 2 1 1

Bir ara bu dört kardeş toplanıp: Yörgüç Paşa kendilerine karşı


gelecek olursa kılıçtan geçirip sonra da memleketi vururuz, şeklinde
karar verip anlaştılar. Bu kararla yürüyüp Merzifon Ovası'na vardı­
lar. Yörgüç gelmedi. Kızılkocaoğlanları "Yörgüç nerede, niçin gelme­
di" diye sorunca "Pek iyi değil" dediler. 2 1 2 Vardılar Amasya'ya gire­
ceklerken Yörgüç'ün oğlu geldi, kederli bir şekilde, ("Kusura bakma­
yın, babamın durumu pek iyi değil. İnşaallah siz şehirde birkaç gün
bekleyip dinlenin. Sizinle yiyelim içelim. Babam iyileşince ben de
sizinle gelirim. Babam iyileşmezse de siz yetersiniz.) 213 Nasıl olsa
asker Sonısa'da toplanmış hazır bekliyor" dedi.

Bunları saygıyla karşıladılar. Dört kardeşi yüksek bir eve yerleş­


tirdiler. Sınırsız yiyecek ve içecek hazırladılar. (Ayrıca yüklerle şarap
hazırlamışlardı. Bunlara götürdüler.) Sonra bunların diğer yaranla­
rını da ayrı ayrı gruplar halinde yerleştirdiler. Gece olunca bunlar
(içmeye başladılar ve sarhoş olup sızdılar.) 214

Evvela dört kardeşi bir taraftan tutup başlarını kestiler. Hazırda


bekleyen adamlar da diğer dört yüz tanesini yakaladılar. Hepsini so­
yup, sıkıca bağladılar. Bu dört yüz kişiyi eli bağlı olarak zindana ge­
tirdiler. Birbirlerinin üzerine yığdılar. Hemen ölsünler diye duman
verip, zindanın kapısını kapattılar.

211 Esas aldığımız nüshada "Türkmen'in gayet yararlı bahadırlarıdır" cümlesinde sonra,
"hırsız ki olmaz" şeklinde bir kayıt var. Bu kısmın yanlışlıkla yazıldığını düşünüyoruz.
2 1 2 Esas aldığımız nüshada "Sormadılar kim niçin gelmedi? Dediler, 'galiba hoş değildir' "
şeklinde hatalı olarak kaydedilmiş. Biz doğru olduğunu düşündüğümüz Atsız nüshasındaki
"Bunlar sordular, "Yörgüç hani, niçin gelmedi?" dediler ki, "Gayette hoş değildir" şeklindeki
kaydı tercih ettik.
2 1 3 Esas aldığımız nüshada burada bazı eksiklikler var. Biz, Atsız nüshasına bakıp gerekli

düzeltmeyi yaparak, bu kısmı parantez içinde aktardık.


2 1 4 Esas aldığımız nüshada kaydedilmediğinden parantez içindeki kısımlar Atsız nüshasından
aktarıldı.
Aşıkpaşazade Tarihi 203

Nazın

Şarap içti bu Türkmen sarhoş oldu


Evinde avratı olan boş oldu

Yedi içti yattı döküldü Türkmen


Kazaya uğradı her ki tuş oldu

Dediler Yörgüç'ün konukluğudur

Onun ni'meti zehr-i mar şiş oldu

Yörgüç, Türkmenleri kondukları yerde bağlatınca "Ne gere­


kiyorsa yapın, işlerini bitirin'' diye ısmarladı. Kendisi binip gitti.
Türkmen'in obasına sürdü. Türkmenler Çorumlu yöresinde kon­
muşlardı. Evlerini bastı, pek çok Türkmen'i öldürüp evlerini yağma­
ladı. Öyle oldu ki Çorumlu'da bir koyun bir akçeye satıldı. Kadınları
ve oğulları şaşırıp kaldılar, vilayetlerde dilenci oldular.

O günden bugüne Türkmenler önceki gibi yol kesip eşkıyalık


edemez oldular. Böylece onların şerrine son verildi. Memleket sela­
mete kavuştu.

Nazın

Gerektir düşmana kim ola tedbir


Ede gör tedbiri kim sen kılma taksir

J
Ki tedbiri Hak sebep kodu arada

Veli (dikkat) gerektir (ona) 2 15 tefkir


215 Parantez içindeki kelimeler Atsız nüshasından alınıdı.
204 Aşıkpaşazade Tarihi

O zamanlar Dulkadiroğlu Hasan Bey ve bir de Karayülükoğlu


Ubeyd 2 1 6 vardı. Kızılcakocaoğlanları (kendilerinin yaptıkları eşkıya­
lık yetmiyormuş gibi Dulkadiroğlu Hasan Bey'e ve Karayülükoğlu'na)
zaman zaman haber gönderip davet ederler, onlar da beri bu vilayete
hareket edip, gelirler bunların vilayetinin içine girer ve akıllarına ne
gelirse yaparlardı.

Kısacası, Kızılkocalıların bu şekilde ortadan kaldırıldıkları za­


mandan ta bu güne değin bu vilayet emniyet ve güven içindedir.

Nazın

Bir adem hayra şerre mazhar oldu

Cihan viranı ma'mur olmaz oldu

Benim senin diyen ol ademiler

Benim dediği bu anlar ne oldu

Ve bu karhanede neler oluptur

İşi hod (söylenir) 217 işçi ne oldu

103. Bölüm
Bu Bölümde Kocakaya'sının Sahibi Haydar Bey'in Durumunun
Ne Olduğu Anlatılır

Osmancık civarında Zeytunöa Koca Kayası adında Haydar


Bey' in elinde olan gayet sarp bir hisar vardı. Haydar Bey bu hisarın
içine yüz 2 18 yıl yetecek kadar azık koydurmuştu. Kendisi de hisardan
dışarı çıkmazdı. Kasım Bey adında bir oğlu vardı. Onu armağanlarla
dört bir taraftaki beylere gönderirdi. Birçok bey onu ele geçirmek
2 ı6 Atsız nüshasında, "Habil" şeklinde.
2ı7 Parantez içindeki kelime Atsız nüshasından alındı.
2 1 8 Esas aldığımız nüshada "yüz" yerine "güz" şeklinde hatalı kaydedilmiş.
Aşıkpaşazade Tarihi 205

istediyse de geçiremedi. Bir gün oğlu, "Baba bu beylere beni gön -


deriyorsun beni tutarlarsa sen ne yaparsın?" dedi "Oğul! Ben seni
Allah'a ısmarladım. Benim bu hisardan ancak ölüm çıkar. İhtiyarlık
zamanımda kimseye hizmet edemem'' dedi.

Yörgüç bu hisarı almak için çok kafa yordu. Bu hisarda Elvan


Çelebi'nin oğullarından olduğunu söyleyen Tayfur Çelebi adında bi­
risi vardı. O hisardan bir kadınla evlenip oraya yerleşmişti. Haydar
Bey ona muhabbet besler, oğlundan bile çok severdi.

Yörgüç Tayfur'a çok mal vererek kendi tarafına çevirdi. Bir gece
Tayfur hisarın hazinesinin ve zahiresinin bulunduğu yere ateş bırak­
tı, hisarın tüm azığı yandı. Yörgüç duydu yürüdü, hisarın üzerine
geldi. Hisara azık koydurmadı. Haydar Bey, Yörgüç'e, "Ben olaca­
ğımı oldum. Allah'tan dilerim ki senin sonun benden beter olsun"
dedi. Kendi iradesiyle hisarı verdi. Hünkar'a bildirdiler. Hünkar da
Haydar'a iyi tımar verdi. Ölünceye kadar yedi. Yörgüç hisarı tasarru­
fu altına alıp içine adamlarını yerleştirdi. O günden bugüne bu hisar
Osmanoğullarının elindedir.

Nazın

Ne assı eyleyiser sanu sanmak

Şuna değmez hazinen oda yanmak

İşin sen sıdkla der 2 19 Hak'ka kim ol

Ona tevfız eden usanmamak

Kaçan kim edesin aklın ile sen

Danışmasan diyeler sana ahmak

2 1 9 Dermek: Tanzim etmek, tutmak anlamında.


206 Aşıkpaşazade Tarihi

104. Bölüm
Bu Bölümde Yörgüç Paşa'nın Alparslan Canik'ini Nasıl
Fethettiği Anlatılır

Yörgüç Paşa düğün yaptı. Alparslanoğlu'nu da düğüne davet etti.


Alparslanoğlu bunu duyunca (işin içinde bir hile olduğunu fark etti.
220
Bunun üzerine Yörgüçe haber gönderip: "Amacınız benim elimde
ki ormanı almak ise, gelin alın, tımar edin. Ben de Hünkar'a gide­
rim. Hünkar sağ olsun bana tımar verir" dedi. Zaten Yörgüç de onun
üzerine varmak istiyordu. Alparslanoğlu Yörgüç'e haber gönderip, 221
"Sen gelme ben gelirim" dedi ve geldi. Yörgüç onu tutup Hünkar'a
götürdü. Tutsak edip, Bursa'da bir eve hapsettiler. Bir nice zaman
orada kaldı. 222 Yörgüç, Alparslan'nın ailesini Amasya'ya götürüp
orada bekletti. Bir gece Alparslanoğlu kendini bekleyen adamı sıkıca
bağladı. Kendini hisardan aşağı sarkıttı, atlarını daha önceden hazır
etmişti binip gitti.

İki yıl geçtikten sonra Hünkar'a tekrer geldi. Hünkar da ona iyi
tımar verdi. Ailesini Rum İli'ne, yanına getirdiler.

Nazın

O re'y ü tedbir gör ne olur duş

Ne takdir ederse olunur hamuş

Kaçan ki senlik ü benlik ola halin

Bela gelir başına sen sin ü boş

220 Parantez içindeki kısım Atsız nüshasından alındı.


221 Esas aldığımız nüshada ''Alparslan, oğlunu Yörgüç'e gönderdi" şeklinde kayıtlı. Biz Atsız
nüshasındaki yazımı tercih ettik.
222 Esas aldığımız nüshada "Bir nice zaman eğlenmedi/geçmedi" şeklinde hatalı yazılmış. Biz
Atsız nüshasını esas aldık.
Aşıkpaşazade Tarihi 207

Aşıki yaz menakıb ibret olsun

Kaçan kondu bu dağa uçmadı kuş

Bu fetih H. 83 1 / M. 1427 -28 tarihinde Yörgüç eliyle gerçekleşti.

1 05. Bölüm
Bu Bölümde Sultan Murad Gazi'nin Ergene Köprüsünü Nasıl
Yaptırdığı Anlatılır

Ergene Köprüsü'nün yeri ormanlıktı. Çamur ve çöküntü halinde


bir yer olup eşkıyaların durağıydı. Burada eşkıyaların adam almadığı
gün yoktu. Sultan Murad Han Gazi hazineler harcadı, o ormanla­
rı kırdırıp temizletti. (Orada yüksek bir bina ile köprü yaptırdı.) 223
Köprünün iki başını mamur bir şehir haline getirdi. İmaret, cuma
mescidi ve hamamlar yaptırdı. Ayrıca pazarlar kurdurdu. İmaretin
hizmete açıldığı gün Sultan Murad, alimler ve sılfılerle imarete gel­
di. İhsanlarda bulundu, flori ve akçeler bahşiş verdi. Yemek pişince
kendi mübarek eliyle fakirlere dağıttı. Kandilini kendi yaktı. Yapan
mimarlara hil'atlar giydirdi. Çiftlik yerleri verdi. 224
Şehrin halkını
bütün vergilerden muaf tutup selamete eriştirdi.
225
Ve hem bu tarihte yapıldı. (?)

106. Bölüm
Bu Bölümde Germiyanoğlu Yakup Bey'in Kendi Vilayetinden
Gelip Sultan Murad'a İtaatını Bildirmesi Anlatılır

Sultan Murad Han Gazi Edirne'de oturup sohbet ederken,


"Germiyanoğlu bir adamıyla beraber vilayetinden çıktı. Sultanımın
hizmetine geliyor" diye haber geldi. Hünkar da Bursa'ya ulak gön­
derip, "Germiyanoğlu'nun geldiği haberi doğruysa, şehir halkı
223 Parantez içindeki cümle Atsız nüshasından alındı.
224 Esas aldığımız nüshada "verdi" kelimesi düşmüş.
225 Hangi tarihte yapıldığı ve yapılanın ne olduğu hakkında herhangi bir bilgi verilmemiş.
208 Aşıkpaşazade Tarihi

karşılayıp hürmet göstersinler. Bana da durumu bildirsinler" dedi.


Germiyanoğlu gelince, öncelikle padişahların mezarlarını ziyaret
etti. Fakirlere ihsanda bulundu. Seyyit Emir Hazretleri hayattaydı.
Onu da evinde ziyaret edip, elini öptü. Manastır'da Orhan Gazi'nin,
Osman Gazi'nin kabirlerini ziyaret etti. Orada da fakirlere ihsan­
da bulundu. Sonra sürüp Edirne'ye geldi. Hünkar, beyleri ve pa­
şaları karşılamaya gönderdi. Hürmetle şehre getirip, kondurdular.
Sabah olunca paşalar gelip önüne düştüler ve Hünkar'ın huzuruna
getirdiler. Hünkar da padişahlara layık hürmet gösterdi ve hil'atlar
giydirdi. Pek çok ihsan da bulunarak üçüncü gün tekrar vilayeti­
ne gönderdi. ( Germiyanoğlu vilayetine döndükten sonra bir yıl
daha yaşadı) ve Allah'ın rahmetine kavuştu. (Memleketini Sultan
226
Murad'a vasiyet etmişti)

ölünce Sultan Murad'ın hükmü altına girdi. Germiyan vilayeti


bu şekilde fethedildi.

Germiyanoğlu Yakup Bey H. 832 ! M. 1428-29 yılında Sultan


Murad'a gelmişti.

107. Bölüm
Bu Bölümde Yörgüç Bu Tarafta Bu İşleri Yaparken Diğer Yanda
Hünkarın Neyle Meşgul Olduğu Anlatılır

Sultan Murad Gazi ucları/sınırları yiğit beylere ısmarlamıştı.


İshak Bey ne zaman akın etmek istese Vılakoğlu bir şeytanlık eder
akından ganimet elde edilemezdi. İshak Bey, Hünkar'a haber gön­
derip Vılakoğlu'nun durumunu bildirdi. Hünkar da Vılakoğlu'na
verdiklerinin tümünü elinden alıp tasarruf etti ve kendi adamları­
na verdi. Vılakoğlu Hünkar'ın kendisine ulaşacağını anlayınca he­
men elçi gönderip: "Devletlü Sultanım! Kızımı cariyeliğe kabul et.
Dedeniz Bayezid de bizden kız almıştı" dedi ve pek çok mal gönder­
di. Paşalara da (büyük bir meblağ) gönderdi. (Paşalar da) Hünkarı
226 Parantez içindeki kısımlar Atsız nüshasından nakledildi.
Aşıkpaşazade Tarihi 209

razı (ettiler.) 227 Alacahisar'dan kendi vilayetine kadar olan bölgeyi


hünkara teslim etti. 228 Ayrıca her yıl padişaha göndermesi için vi­
layetine mal tayin ettiler. Tayin edilen malı alması için de bir adam
görevlendirdiler.

Akını Bosna vilayetine doğrulttular. Ayrıca Müslümanlara zararı


dokunmaması için Vılakoğlu Üngürus (Macaristan) vilayeti'ni üze­
rine alıp onlar adına güvence verdi. 229

Sultan Murad Gazi, kafirin verdiği sözde dürüst olduğunu düşü­


nerek, Laz vilayetini fethettiğini sanıp oradan ayrıldı. Çünkü bütün
Laz vilayetini haraca bağlamıştı. Bazı vilayetlerden (haraççı gelir)
haraç devşirir idi.

Bu fetih H. 831 J M. 1427-128 tarihinde Sultan Murad eliyle ger­


çekleşti.

Nazın

Sakın kafirin ahdine inanma

Buna arkan verip muhkem dayanma

Akarsu <livar olmaz karındaş

Ya gölge yastık olmaz sen dayanma

Veli kafirin iki nesnesin al

Biri kızın biri malın usanma

227 Parantez içindeki kısımlar Atsız nüshasından nakledildi.


228 Esas aldığımız nüshada ve Atsız nüshasında "Alacahisar'dan ta kendi vilayetine ulaşınca ona
verdiler" şeklinde. Biz, yukarıda Atsız nüshasından nakille Giese nüshasındaki, ''Alacahisar'dan
ta kendi vilayetine ulaşıncaya değin gene hünkara teslim etti:' biçimindeki kaydı esas aldık.
229 Neşri Tarihi'nde bu cümle şöyle kayıtlı: Ungurus'u boynuna aldı ki 'Her giz size zarar
etmeye; tek siz dahi bunları incitip akın etmeyin' dedi. Ondan sonra akını Bosna vilayetine
doğrulttular. (Neşri Tarihi s. 609)
210 Aşıkpaşazade Tarihi

108. Bölüm

Bu Bölümde Selanik'in Nasıl Fethedildiği Anlatılır

Bir gün Murad Han Gazi, vezirlerine, "Şu Selanik denilen yer
uzak mıdır?" diye sordu. Vezirler, "Sultanım! Siruz'dan hünkar yü­
rüyüşüyle dört konaklık mesafedir" dediler. Hünkar, "Öyleyse niçin
duruyorsunuz? Tez sefer hazırlığı yapın'' dedi. Toplar, Mancınıklar
hazırladılar. Gelibolu'dan gemiler getirdiler. Gaza niyetiyle çağırıp
yürüdüler ve hisarın üzerine vardılar. Etraftan da pekçok gazi geldi.
Savaşa başladılar. Günlerce iyi savaş oldu. Sonunda Hünkar, "Hey
paşalar! Bu hisarı almaya çare bulun" dedi. Evrenosoğlu Ali Bey,
"Hey Sultanım! Bunu yağma etmek gerektir ki alınsın'' dedi. Sultan
Murad Gazi, "Bu hisar yağmadır" dedi. Gaziler yağma haberini işi­
tince, her taraftan yürüdüler, merdiven getirdiler, "ha" deyince hisa -
rın içine koyuldular. Böylece hisar fethedildi. Ganimet malları alıp,
kafirleri esir ettiler, şehrin evleri boş kaldı, isteyene verdiler. Vardar
Yenicesi'nin halkını sürüp buraya getirerek yerleştirdiler. Kısacası
küfür diyarını İslam diyarı yaptılar.

Şehir alınınca Mücahitlerin Sultanı Murad Han Gazi, "Hey


gaziler! Gazilerin hisarı yağma edip, şirk ehlini İslama sokmala-
rından daha büyük bir nimet yokmuş. Ben bu gazileri çok sevdim.
İnşaallah şimdiden sonra böyle gaza edelim'' dedi.

Nazın

Murad Han kim Selanik'i aldı n'etti

Mora'ya üngürus'a niyet etti

Paşalara buyurdu durmanız hiç

Hakkın fazlı veliler himmet etti


Aşıkpaşazade Tarihi

Yürümek vaktidir tiz yürüyelim

Gazi erenler üş önce gitti

Bu fetih H. 833 / M. 1 429-30 tarihinde gerçekleşti.

109. Bölüm
Bu Bölümde Sultan Murad Han Gazi'nin Selanik'ten Sonra
Üngürus'a Sefer Etmek İstediği Anlatılır

Üngürus'ün (Macaristan'nın) eşkıyası zaman zaman 230 Vidin


bölgesinden girip, hayli yaramazlık ederdi. Sultan Murad Han Gazi
bu sebeple Selanik'ten sonra Üngürus üzerine sefer yapmayı düşünü­
yordu. 231 Sultan Murad bu düşüncedeyken; "Karamanoğlu İbrahim
Bey'in Hamid İli'nden geçerek Beyşehri'ne 232 yürüdüğü ve Şaraptar
İlyas'ı da ele geçirdiği" haberi ulaşınca bu sefer Sultan Murad fikir
değiştirip Karaman'a yönelmek istedi. Bu sırada Üngürus'un ha­
rekete geçtiğini öğrendi. Zaten Karamanoğluyla Vılakoğlunun ve
Üngürus'ün; bu üçünün daha önceden ittifakı varmış. Onun için
aynı anda iki ayrı taraftan yürüyüp harekete geçtiler.

Sultan Murad Gazi, Üngürus'un ne yapacağını görmek için du­


rup bekledi, hareket etmedi. Üngürus Güvercinlik üzerine hücum
etti. Toplar koyup atmaya başladı. Hünkar da Rum İli Beylerbeyi
Sinan Bey'i karşı gönderdi. Vardılar yarım günlük mesafede kondu­
lar.

Vidin Sancakbeyi Vidinli Sinan da oradaydı: "Hey Beyler! Biz


Hünkar'a ihanet ediyoruz" dedi. Beylerbeyi, "Senin söylediğin bu söz
230 Esas aldığımız nüshada "gah gah" yerine "nagah'' şeklinde kaydedilmiş.
231 Esas aldığımız nüshada, "Üngürus'a gitti" şeklinde kaydedilmiş. Biz Atsız nüshasındaki,
"üngürus üzerine gitmek istedi" şeklindeki yazımı tercih ettik.
2 32 Esas aldığımız nüshada "Balat" şeklinde hatalı kaydedilmiş. Biz Atsız nüshası ve Neşri
Tarihi'ndeki "Bey şehri" biçimindeki doğru yazımı esas aldık.
212 Aşıkpaşazade Tarihi

nasıl sözdür" diye haykırdı. Vidinli Sinan, "Ya doğru muyuz? Düşman
gelip padişahımızın hisarı üzerine yürüdü, döğüp durur. Biz burada
tınmıyoruz" dedi. Beylerbeyi, "Burası senin ucundur. Bir dil 233 tutup
haber getirmiyorsun. Eğer getirirsen biz de ona göre gerekeni yaparız.
Hünkar'ın askerini yok yere düşmana mı kırdıralım ?" dedi. Vidinli
Sinan, "Toplar dil değil midir? Topların sesinden atlarımız tavlasını
kırıyor. Bizim de kulaklarımız patladı:' dedi ve Vidinli Sinan binip sür­
dü: "Gönüllü gaziler! Gaza erenlerindir" deyip yürüdü.

Beylerbeyine, Sancakbeyi'nin ve akıncıların gittiği haber gel-


di. Beylerbeyi de harekete geçip yürüdü. Sabah vakti kafirin üzeri­
ne çıkageldiler. Üç bölüğe ayrıldılar. Tekbir getirip kafire giriştiler.
Allanın yardımıyla kafiri basıp, kırdılar. Kafirin kralı kendi başını
zor kurtardı. Kafirlerin çoğu suda boğuldu. Kısacası Müslümanlar
çok ganimet aldılar. Öyle ki Edirneöe Üngürus kafirinin en iyisini üç
yüz akçeden fazlasına satmadılar. Ehl-i İslam sevine ve sururla dol­
du. Karamanoğlu ve kafirlerin tümü ise hüzün ve kedere boğuldu.

Soru: Karamanoğlu niçin hüzün ve kederle doldu?

Cevap: Karamanoğluyla Vilakoğlunun ittifakı vardı. Üngürus bir


taraftan Karamanoğlu diğer taraftan yürüyüp Müslümanları ele ge­
çircekti. Fakat bu emeline ulaşamadı.

Nazın

Gerektir gayret-i İslam gazilerde

Ki söyleye diller anı gazilerde

Gaziler (sorusuz) 234 cennete girdi

Soru virdi şehit olduğu yerde

233 Dil: Düşmanın durumunu haber veren esir.


234 Esas aldığımız nüshada "Sürisi" şeklinde kayıtlı. Biz Atsız nüshasındaki "sorusuz"
şeklindeki yazımı tercih ettik.
Aşıkpaşazade Tarihi 213

Gaziler seyf-i İslam saldı her dem

Makam-ı Mahmud doğru yazılarda

Bu macera H . 837/ M. 1434 235 tarihinde Vidinli Sinan eliyle ger­


çekleşti.

1 10. Bölüm
Bu Bölümde Karamanoğlu'nun, Kafiri Yardımcı Edinerek,
Ehl-İ İslam Üzerine Yürümesi Neticesinde Sultan Murad Gazi'nin
de Karaman'a Varıp Nasıl İntikam Aldığı Anlatılır

Sultan Murad, "Karamanoğlu ahdin nerde, niçin bunun gibi iş


ettin?" dedi ve yürüyüp Akşehir'e çıktı, (orayı aldı). Oradan Konya'ya
vardı onu da teslim ettiler. Karaman'ın İçil dışında kalan yerlerinin
hepsi itaat altına girdi.

Sultan Murad, Varsak vilayetine baltacılar sürdü, elek elek et­


tirip Karamanoğlu'nu ele geçirmek istedi. Vardılar Bozkır'a 236 çık­
tılar. Karamanoğlu bunların niyetlerini anlayınca aziz bir kişi olan
Mevlan'a Hamzayı hünkara gönderip, "Benim suçumu affetsin"
dedi. Hünkar'a "Karamanoğlu yaptığı şeye pişman olmuş, padişah­
tan af umuyor. Hamid İli'nden de elini çekti" dediler. Hünkar, "Bu
vilayeti ona zaten ben vermiştim. Şimdiden sonra kardeşi İsa'ya
veriyorum" dedi. O sırada İsa da Hünkar'ın yanındaydı. Kısacası
Paşalar aracı oldular Hünkaröa affetti. Sonra hünkar da Mevlana
Şükrullah'ı Karamanoğlu'na gönderdi. Mevlana Şükrullah gidip
Karamanoğlu'yla görüştü ve bundan sonra hiçbir şekilde isyan etme­
mesi hususunda söz aldı. Murad Han Gazi, Karaman halkından hiç
kimsenin bir çöpünü dahi zülumle almadı, adaletli davrandı.

235 Esas aldığımız nüshada tarih hatalı olarak "H. 831" şeklinde kaydedilmiş. Biz yukarıda
Atsız nüshasında verilen "H. 837" tarihini baz aldık.
236 Esas aldığımız nüshada "Bolkır" şeklinde yazılmış. Ali Bey tarafından buraya düşülen
dipnotta bu kelimenin "Bulgar Dağı" olması gerektiği şeklinde bir kayıt var. Bu kelime Atsız
nüshası ve Neşri Tarihi'nde ise "Bozkır" şeklinde kaydedilmiş.
214 Aşıkpaşazade Tarihi

Soru: Öyleyse Konya'ya ve Larende'ye kim zulmetti?

Cevap: Sebebinin ne olduğunu anlatayım da ne zaman olduğunu


işitip öğren.

Sultan Murad'ın Karamana yaptığı ilk sefer H. 839 I M. 1435-


1 436 tarihinde gerçekleşti.

1 1 1 . Bölüm
Bu Bölümde Sultan Murad'ın Karaman Seferinden Sonra Neyle
Meşgul Olduğu anlatılır
İshak Bey Vılakoğlu'nun hıyanetini bundan önce Hünkar'a bil­
dirmişti. Karamanoğlu'nun ve Üngürus'un harekete geçmesinin
sebebi Vılakoğlu'nu şeytanlığıydı. Hünkar da bu duruma vakıf ol­
muştu. Bu sebepten Sultan Murad Gazi, Laz ülkesinin tümünü ele
geçirmek için asker topladı. Vılakoğlu bunu duyunca pek çok ar­
mağanlarla tekrar elçiler gönderdi ve: "Kızımın çeyizi tamamlandı.
Adam gönderip cariyenizi alın" dedi. Paşalar, Hünkar'a ''Almak gerek
Sultanım" dediler. Hünkar da "Ne gerekiyorsa yapın!" dedi.

Kapıdan Reyhan Ağa'yı ve Özbek Ağa'yı, Üsküp'ten de İshak


Bey'in hatununu gönderdiler. Bunlar bir hayli adamla Üsküp'e
vardılar. Oradan doğru Semendire'ye gittiler. Birkaç günlük yol­
ları kalmıştı ki, Vılakoğlu, kafir beylerinin hatunlarını istikbale
gönderdi. Olağanüstü misafirperverlik gösterdiler, gayet hürmet­
le Semendire'ye getirdiler. Orada da çok güzel ağırladılar. Kızın
çeyizlerini hesap edip yazmışlardı, bu defteri Özbek Ağa'ya verdi­
ler. Vılakoğlu: "Ben bu çeyizi kızıma vermedim. Hünkar'a verdim
Dilerse bu cariyesine versin, dilerse başka cariyelerine versin'' dedi.
Kızı Edirne'ye getirdiler. Hünkar düğün yapmadı. "Bir sipahi kafir
kızına düğün yapmaya ne gerek var" dedi. Vılakoğlu'nun dediklerini
Hünkar'a söylediler. Hünkar "Benim cariyelerime vereceğim bir şe­
yim yok mu ki, onun kızının çeyizini vereyim" dedi. Hiçbir şey ka­
bul etmedi. Çeyizini kıza iade etti. Bu kız, kısa bir zaman Hünkar'ın
yanında durduktan sonra Bursa'ya gönderildi. İsfendiyar'ın kızı
Bursa'daydı o da Edirne'ye getirildi.
Aşıkpaşazi\de Tarihi 215

Nazın

Yine bir dürlü suret tuttu alem

Ki batın nakşını göstere adem

Hezaran tedbiri bağladı fikri

Kimin gündüz ede kimin ahşam

Vezirler tedbiri Han'a eder arz

Veli han der ki 237 şimdi tınma epsem

1 12. BÖLÜM
Bu Bölümde Evrenosoğlu Ali Bey'in Üngürus Vilayetine Ne
Şekilde Vardığı Anlatılır

Bir gün hünkar, Evrenosoğlu Ali Bey'e "üngürus Vilayeti'nin


yollarını ve illerini kim iyi bilir?" dedi. Ali Bey, "Sultanım! Ben ku­
lunu gönder varayım. (Bütün yollarını ve illerini öğrenip) ayağımın
tozuyla döneyim" dedi. Hünkar, "Rum İli ve Anadolu askerleri de
seninle gelsin" deyince, Ali Bey, "Akıncı kulların yeter, Sultanım"
dedi. Hünkar "Nasıl istersen öyle yap ! Şimdi harekete geç" dedi.
Akın çağırttılar. Akıncılar toplandı. Dımışkar'dan geçip yürüdüler
ve Üngürus Vilayeti'ne girdiler. Tam bir ay kaldılar, 238 yiyip içtiler.
Fakat düşmana dair bir ize rastlamadılar. Çok ganimet aldılar; öyle
ki esirlerin sayısı akıncılardan çoktu. Pek çok ganimet elde ettiler.
237 Esas aldığımız nüshada "han der ki" yerine "handır ki" şeklinde kaydedilmiş. Biz Atsız
nüshasındaki "han der ki" biçimindeki yazılışı baz aldık.
238 Esas aldığımız nüshada "ağnadılar/kaldılar/beklediler" yerine "Yürüdüler" şeklinde hatalı
kaydedilmiş. Biz Atsız nüshasındaki "ağnadılar/kaldılar/beklediler" şeklindeki yazımı esas aldık.
216 Aşıkpaşazade Tarihi

Ali Bey gelip doğru Hünkar'ın huzuruna çıktı: "Devletlü


Sultanım! Üngürus'a gitmek gerekir. Böylesine muhteşem bir ülke­
nin kafir bir beye ait olması hayıflanacak bir durumdur. Neden bura­
sı Sultanımın olmasın! " dedi. Hünkar da gitmeye razı oldu.

Nazın

Hemişe söylenür (erin) 239 nişanı

Nişan olur erin hem tercümanı

Nişanından anın hali ayandır

Ne olsa ayn hem ol( d)ur beyanı

Bilin kim her kişi miktarın etti

Yetişti sürdü bu devr ü zamanı

1 1 3. Bölüm
Bu Bölümde Sultan Mehmed Han'ın Oğlu Mücahitlerin Sultanı
Sultan Murad Han Gazi'nin Üngürus (Macaristan) Vilayeti'ne Ne
Şekilde Gaza Ettiği anlatılır

Evvela Vılakoğlu'na adam gönderip, "Semendire'den geçeceğim


hazırlık yapasın" dedi. Eflakoğlu Drakula'ya da, ''Askerini toplayıp
işe yarar adamlarla gel! Yoksa ben senin üzerine gelmeye üşenmem"
dedi. Drakula;' Devletlü Sultanım! Ben Hünkarımın atını yedmeğe
hazırım" dedi.

239 Esas aldığımız nüshada "erin" yerine "anın/onun" şeklinde kayıtlı. Biz Atasız nüshasındaki
"erin" biçimindeki yazımı tercih ettik.
Aşıkpaşazade Tarihi 217

Hünkar da büyük bir ordu topladı. Akıncılar Vidin'e vardılar.


Vidin'den geçip yürüdüler. Nice hisarlar alıp Zibin'e 240 kadar vardı -
lar. Kırk beş gün Üngürus vilayetinde dolaşıp geldiler. Sonra Eflak
vilayetine çıktılar. Drakula Hünkar'ın önünde rehberlik yapıyordu.
Giderlerken Lazoğlu'nun askeri rehberlik yapmıştı. Beri gelmede
yine rehber oldu. Drakula hünkara pek çok hediyeler getirdi. Gaziler
de (hadsiz ganimetle döndüler) 241 ve kendi ülkelerine gittiler.

Nazın
Gaza kim bunlar etti Hak'tan oldu

İnayet Hakim'i mutlaktan oldu

Bunlara han dediler hani boldur

Ata vü hem kerem bunlardan oldu

Murad Han, Mehmed, Bayezid Han

Murad, Orhan, Osman'dan oldu

İlahi! Fazl u ihasanın bu ale

Müebbed it atası Senden oldu

Bu gaza H. 840 J M. 1437-38 tarihinde Sultan Murad Gazi eliyle


gerçekleşti.

240 Esas aldığımız nüshada "Zihin'' yerine "Vidin'' şeklinde kayıtlı. Biz Atsız nüshası ve Neşri
Tarihi'ndeki "Zibin" şeklindeki yazımı baz aldık.
24 1 Parantez içindeki kısım Atsız nüshasından alındı.
218 Aşıkpaşazade Tarihi

1 14. Bölüm
Bu Bölümde Evrenosoğlu İsa Bey'in Arnavut'ta Yaptıkları
Anlatılır

Bir gün hünkar, "Kocacık Hisarı'na sefere çıkalım'' dedi. O gece


İsa Bey'i gönderip, "Git akıncılarımı genimetle doyur" dedi. İsa Bey
vardı Arnavut'un künç illerine girip oralarda akınlar yaptı. Meğer
kafirler (önceden haber almışlar. ) Bunların yollarını bağladılar.
Arnavut Beyi'nin oğlu İskender'e hünkar daha önceden o vilayeti tı­
mar vermişti. Hünkar'ın iç oğlanıydı. Sonra hünkar'a asi oldu. İsa
Bey'le gelen akıncıların yolunu kesen de bu oğlandı.

Müslümanlar yollarının kesildiğini görünce esirleri kılıçtan ge­


çirdiler. Sonra savaşmaya başladılar. O kadar savştılar ki okları tü­
kendi, kılıçları çentik çentik oldu. Çoğu şehit oldu. Bununla birlikte
pek çok vilayet de fethedildi.

Nazın

Şarab-ı rahmet içti şehitler

Sıratı kuş gibi geçti şehitler

Fena mülkünde eğlenmedi onlar

Beka sarayına göçtü şehitler

Bu fetih H. 846 / M. 1442-43 tarihinde gerçekleşti. Bu tarih de


(ikindi vaktinde) 242 güneş tamamen tutuldu.

242 Parantez içindeki kısım Atsız nüshasından alındı.


Aşıkpaşazade Tarihi 219

1 15. Bölüm
Bu Bölümde Sultan Murad Han Gazi'nin Belgrad'da gidip Ne
Yaptığı anlatılır

Sultan Murad Üngürus (Mcaristan) ülkesini görünce Belgrad'ın


Üngürus'un kapısı olduğunu anladı. Bu kapıyı açmak istedi. Asker
toplayıp, Belgrad'ın üzerine yürüdü. Hisara savaşır gibi oldular.
(Sava) nehrini geçip İline'ye 243 akın ettiler. Gaziler çok ganimet elde
etti. Öyle ki bir çizmeye bir cariye alınabiliyordu.

Ben fakir de yüz akçeye bir oğlan aldım. "İslam ortaya çıktığın­
dan beri böyle gaza olmadı" derlerdi, bu doğrudur.

Ben fakir de o seferde bulunmuştum. Bir gün Hünkar'a vardım.


Bana esir verdi. Ben, "Devletlü Sultanım! Bu esiri götürmeye at gere­
kir. Bunun için de akçe gerekir" dedim. Beş bin akçe ve iki at verdi.
Dokuz baş esir ve dört atla Edirne'ye geldim. Esirlerin bir kısmını
üçer yüz bir kısmını da ikişer yüz akçeye sattım.

Bu gaza H. 842 / M. 1438-39 tarihinde Sultan Murad Han Gazi


eliyle gerçekleşti.

Nazın

Gaziler doyum oldu var Belirgad

"Bozuldu bağunuz ne bel ne ırgad" 244

Senin mahbubların İslama geldi

Oların hüsnü oldu 'ışka mir'at

243 Esas aldığımız nüshad "iline" şeklinde olan bu kelime Atsız nüshasında "Biline"; Neşri
Tarihi'nde "Belina'' şeklinde kayıtlı.
244 Esas aldığımız nüshada "Bozuldu bağlar ne oldu ırgad" şeklinde kayıtlı. Biz Atsız
nüshasındaki "Bozuldu bağunuz ne bel ne ırgad" şeklindeki yazımı tercih ettik.
220 Aşıkpaşazade Tarihi

1 16. Bölüm

Bu Bölümde Sultan Murad Gazi'nin Semendire'ye Rağbet


Etmesinin Ne Şekilde Olduğu Anlatılır

Sultan Murad Belgrad'dan göçüp doğru Üsküp'e geldi. İshak Bey,


"Hey devletlü Sultanım! Vılakoğlu Semendire'de olduğu sürece Ne
Karamanoğlu susar ne de Üngürus bize itaat eder. Hem Drakula da
ikiyüzlüdür" dedi. Han, "Hele bu sefere varalım, Allah nasip ederse
o işi de görürüz" dedi. Edirne'ye gelip kışı orada geçirdi. Yaz olunca
Vılakoğluna ve Drakula'ya haber gönderip padişahın kapısına ça­
ğırdılar. Vılakoğlu kendisi gelmeyip iki oğlunu gönderdi. Drakula,
Vılakoğlu'nun böyle yaptığını duyunca kendisi iki oğluyla bera­
ber kapıya geldi. Drakula'yı oğullarıyla beraber tuttular. Drakulayı
Gelibolu hisarında; oğullarını da Germiyan vilayetindeki Eğrigöz
hisarı'nda hapsettiler. Vılakoğlu'nun iki oğlunu da Tokat Hisarı'nda
hapse koydular.

İshak Bey Kabe'ye gitmek için izin istedi. Hünkar da yaz olunca
245 Semendire'ye yürüdü. Vılakoğlu hisarlarını sağlamlaştırdı. Kendisi
Üngürus Vilayeti'ne gitti. Hünkar, "Laz vilayetini vurup, kalelerini
yıkın. Halkını da esir edin" dedi. (İzin verilince hemen hücum ettiler.
Vurup yıktılar. Öyle ganimet elde edildi ki) Üsküp'te dört yaşındaki
oğlan yirmi akçeye satıldı.

İshak Bey Mekke'den döndüğünde Semendire henüz alınma­


mıştı. (O zaman ben fakir de İshak Bey'le beraber Mekke'den gel­
miştim. Onun yanındaydım. Hünkar'dan İshak Beye) kul gelip,
"Nikedobru'nun üzerine var. Onu kuşat" dediler. (Germiyan Sanca­
ğını da yanına yoldaş yaptılar. ) 246 O zamanlar Germiyan Sancağının
beyi Timurtaşoğlu Osman Çelebi'ydi. Sonra Varna Gazasında şehit
245 Esas aldığımız nüshada burası "ishak Bey Kabe'ye gitmek için izin istedi. Hünkar 'yazın
var"' dedi. Semendire'ye gitti" şeklinde hatalı kaydedilmiş. Biz, Atsız nüshasındaki "İshak Bey
Kil.be'ye gitmek için izin istedi. Hünkar da yaz olunca Semendire'ye yürüdü:' şeklindeki doğru
yazımı esas aldık.
246 Parantez içindeki cümleler Atsız nüshasından alındı.
Aşıkpaşazade Tarihi 221

oldu. Ben Fakir de O zaman Kabe'den İshak Bey'le Üsküp'e gelmiş­


tim. Zaman zaman bu maceralarda bulunurdum. Bir defasında ishak
Bey' in oğlu Paşa Bey ve Kılıç Doğan'la eşkıyalığa bile gitmiştim.

Bir gün asker içinde bir kavga oldu. İshak Bey ata bindi, bütün
gaziler de bindiler. Ansızın karşıdan bir iki kafirin çıktığını gördük.
Arkalarından birçok kafir daha çıktı; yayası önde atlısı arkada, kap­
kara bir duman gibi gelirler. Gaziler de tekbir getirip karşı yürüdü­
ler. Yayanın üzerine at sürdüler. Yaya da ok attı. Oka aldırış etmeden
hücum edip Üzerlerine yürüdüler. Atlısı kaçtı, yayasını da at ayağı
altında kırdılar. Öyle kırgın oldu ki gazilerin atı kafir ölüsü arasında
yürüyemez oldu. İshak Bey, "Hey gaziler iyi kırdınız, artık esir edin!"
diye seslendi.

Vallahi fakir, kırdığımdan gayrı beşini bağlayıp Üsküp'e getirdim.


Üsküp'te dokuz yüz akçeye sattım. Kısacası o yıl Semendire fethedil­
di. Ve bütün Laz (Sırp) ülkesini fethettiler, hisarlarına er koyup, şe­
hirlerine kadılar atadılar. Semendire'de Cuma namazı kılındı. Bütün
ülkenin hakimi oldular.

Nazın

Zulmet-i küfrü hep bozar Osmanlı

Hak Teala buları etti ihsanlı

Hak Teala bunları rahmete mazhar etti

Eşiğinde kul oluptur sultanlı

Bu fetih H. 841 J M. 1437-38 tarihinde Sultan Murad eliyle ger­


çekleşti.
222 Aşıkpaşazade Tarihi

1 1 7. Bölüm

Bu Bölümde Sultan Murad Han Gazi'nin Mora Vilayetinin


Kapısı Olan Germe Hisarı'nı Nasıl Fethettiği Anlatılır

Bir gün Sultan Murad Han Gazi, "Turhan Bey'i getirin'' dedi, ge­
tirdiler. Sultan Murad Han, "Bu Mora'nın ağzı olan Germe Hisarı'nı
nasıl almak gerekir, bana bildir" dedi. Turhan Bey, "Bu Germe
Hisar'ı acayip bir hisardır. (Germesi) bir deniz (den) bir denize çe­
kilmiştir. Bu iki deniz de bu vilayeti kuşatmıştır. Bu vilayet bir ada
gibidir. Germe Hisar'ı ona karadan bir kapı gibi olmuştur. Sonra bu
Germe'ye beş yerde sağlam hisarlar yapmışlar, bu hisarların hazırlı­
ğını da fazlasıyla görmüşlerdir. Eğer savaşılacak olursa üç taraftan
savaşılması gerekir" dedi. Bunun üzerine (Hünkar "Gönlüm Mora
vilayetine gaza etmek ister" dedi. Turhan Bey, "Ne yapalım Sultanım"
dedi.) Hünkar "Hemen şimdi hazırlık yapın" dedi. Hazırlıklar ta­
mamlanınca Turhan Bey'i önden gönderdiler. Çünkü burası Turhan
B ey'in ucuydu. Turhan'ın ardından Hünkar da gitti. Beş hisarın bir­
birine yardımcı olduğunu gördüler. ( Hünkar beş hisar değil, on hisar
hazırlığı yapmıştı. Hisar üzerine vardıkları gibi toplar kurup, hisarı
döğmeye başladılar. Top için dökme bakır getirmişlerdi. Topu orada
döktüler. Bu bakırları sancak sancak bölüştürerek taşıtıp getirtmiş­
lerdi.) 247

Bütün askerde bakır vardı. Toplar döküldü, kuruldu. Savaş başla­


dı gece gündüz rahat vermediler. Kafirler denizi kesmiş hendek yap­
mışlardı. Hendeği doldurdular, suyunu kuruttular. "Yağma" buyu­
ruldu "Ha'' deyince gaziler hisara koyuldu. Kafirini kırıp akıncılara
akın verdiler. Sayısız esir aldılar. Öyle ki güzel bir cariyeyi yüz akçeye
veriyorlardı. Altın, gümüş çok tepsiler bulundu. Mora vilayetinin ilk
fethi böyle gerçekleşti.

247 Esas aldığımız nüshada bu kısımdaki cümleler eksik ve hatalı. Biz de, Atsız nüshasına
bakarak gerekli düzeltmeyi yapıp bu kısmı parantez içinde gösterdik.
Aşıkpaşazade Tarihi 223

Nazın

Açıldı ma'dini genc-i vilayet

Kim Al-i Osman'a oldu hidayet

Vilayet-i Mora zulmette iken

Saadet günü doğdu hoş beşaret

Bu Al-i Osman'ın fethi hesapsız

Ki Hak bunlara etmiştir inayet

Bu fetih H. 842 / M. 1438 - 1439 tarihinde gerçekleşti.

1 18. Bölüm
Bu Bölümde Mezid Bey'den Sonra Eflak'da Yenilgiye Uğrayan
Kula Şahin'in Nasıl Mağlup Olduğu Anlatılır

Kula Şahin Rum İli beylerbeyiydi. Hünkar'a, "Devletlü Sultanım!


O Yanko denilen martaloz Mezid kuluna hayli iş etmiş. Ben kulu­
na buyur, varayım onun intikamını alayım" dedi. (Hünkar da, "Git"
dedi.)

Kula Şahin, Anadolu ordusunun bir kısmını, Rum İli ordusu­


nu ve akıncıları aldı, yürüyüp Eflak vilayetine geçti. Kendini şarap
ve kebaba verip yemek içmekle meşgul oldu. Beyler, "Hey Bey'im
düşman vardır ne yapyorsun! " dediklerinde ise Kula Şahin (sarhoş
kafayla) "Düşman benim börkümü görse bir nice günlük yol o ta­
rafa kaçar" dedi. Böyle derken bir gün ansızın Üngürus askeri geldi.
Kula Şahin ağzındaki lokmasını bitirmeden binip kaçmaya başladı.
Beyler, "Hey! Ne yapıyorsun? Şu düşmana karşı varalım. Yoksa or-
224 Aşıkpaşazade Tarihi

dumuz ayak altında kalacak" dediler. Kula Şahin, "Bu gece katlanın
gece yarısından sonra ben onların hakkından gelirim" dedi. Akşam
karanlığı basıp, düşman korkusu kalmayınca Kula Şahin hemen kaç­
maya başladı. Kaçarken "Tuna uzak mıdır, yoksa yakın mıdır? diye,
sorardı. Sonunda İslam askeri yenilgiye uğradı.

Karamanoğlu, daysının (?) İslam askerini mağlup ettiğini du­


yunca çok sevindi. Yürüyüp Emir Dağı'nın yaylaya gelen ilini
vurdu. Müslümanların kadınına ve oğluna fesatlar eyledi. Sürdü
Beypazarı'na vardı. Orayı diğerinden beter etti. Ayak bastığı yerlerde
ettiği işleri kafir bile etmezdi.

Nazın

Bu dem tali' ne burçtan tulu' etti

Ki kafir tali'ini galib etti

Mu'in oldu Karaman kafire gör

Yüzü kara özünü mağmun 248 etti

O demde ehl-i İslam küfrüne hükmetti

Ki İslam ehlini yıktı ve gitti

1 19. Bölüm
Bu Bölümde Karamanoğlu Böyle Eşkıyalık Yapınca Sultan
Murad Han Gazi'nin Karşılığında Ne Yaptığı Anlatılır

Hünkara, Karamanoğlu'nun ahdini bozup, Müslümanların kadı­


nına erkeğine sataşarak şeriata uymayan işler yaptığı haberi gelince,
hemen büyük bir ordu topladı. Rum İli'nin kendine tabi olan ne ka-
24s Atsız nüshasında "mağbfın" şeklinde.
Aşık.paşazade Tarihi 225

dar askeri varsa onları da yanına alıp Konya'ya çıktı. Yağma buyurdu.
Karaman vilayetini öyle vurdular ki köylerini ve şehirlerini elek elek
ettiler. Harbeye çevirdiler. Karamanoğlu kaçıp Taş'a girdi. O yıl nese­
bi bilinmeyen nice er ve kız doğdu.

Karamanoğlu, hatununu ve veziri Server'i Murad Han'a gönder­


di: "Gidin benim suçumun affını dileyin'' dedi. Onlar da gelip çok
yalvardılar, "Karamanoğlu kendi layıkını buldu. Allah'ın huzurun­
da yüzü kara oldu. Sen onun gibi yapma" dediler. Hünkar, Server'e,
"Sen o Bey'ine inanır mısın ki benden onu affetmemi dilersin?" dedi.
Server, "Evvelki hatasında beraber değildim. Şimdiki hatasında da
rızam yoktu. Turgut oğlanları yüzünden oldu. Şimdi, 'Bir hatadır et­
tim bir daha etmem' diyor. Ben kulunu inandırdı" dedi. Hünkar da
affetti. Sonra dönüp gitti.

Osmanlının memleket vurup Müslümanlara zulmetmesine


Karamanoğlu İbrahim Bey sebep oldu. Yoksa bu zamana kadar
Osmanlı tarafından haksız yere bilerek kimseye zulüm yapılmamıştı.

Nazın

Fesada kim sebep olsa Karaman

O bilmez ne olur din ü iman

Fesatlular hasedden mahluk içre

Fesattır bil Karaman işi heman

120. Bölüm

Bu bölümde Laz (Sırp) Vilayeti Elinden Çıktıktan Sonra


Vılakoğlu'nun Yanko'nun Önüne Düşerek Üngürus (Macar) ordu­
suyla birlikte İzladi Derbendi'ne Nasıl Geldiği anlatılır
226 Aşıkpaşazade Tarihi

Semendire Vılakoğlu'nun elinden çıkınca bütün kafiri karın ağ­


rısı tuttu. Vılakoğlu varıp Üngürus'un eteğine yapıştı. Bu taraftan
Karamanoğlu'nun elçisi de gelip Üngürus Kralına "Sen oradan yürü
ben de bu taraftan yürüyeyim. Rum İli senin (Anadolu benim) olsun.
Vılakoğlu'na da vilayetini alıverelim" dedi. Kralın askerleri dışında,
Üngürus'un bütün ordusunu Yanko'yla Vılakoğlu'na gönderdiler.
Geldiler İslam memleketine girip İzladi Derbendi'ne (kadar ilerle­
diler. Sultan Murad Han Gazi, kafirleri o arada karşıladı. Kafirlerle
İzladi Derbendi'nde buluştu. Ama kafirler İzladi Derbendi'nin) içine
girip oturdular. Vılakoğlu, Rum İli beylerini floriyle konukladığm -
dan, hünkar'ın kafirle çarpışmasına izin vermediler. Kafir derbentte
birkaç gece kaldı ve bir gece çekip gitti.

Beylerbeyi olan Kasım Paşa düşmanın peşinden gitti. Meğer


kafirin pususu varmış. Bunlar gafılken Bolu Sancağı beyi Halil
Paşanın kardeşini yakaladılar. Kıscası Vılakoğlu'na ülkesini geri ver­
diler. Vılakoğlu'nun Tokat'ta hapiste olan iki oğlunun gözüne mil çe­
kip, babalarına gönderdiler. Halil Paşa'nm kardeşini de Üngürus'tan
satın aldılar.

Sultan Murad Gazi Edirne'ye geldi. Halil Paşa'ya, "Oğlumu tahta


geçirip, padişah yapacağım. Ben hayli seferler, gazatar ettim. Şimdi
hayattayken oğlumun nasıl padişahlık yapacağını görmek istiyorum"
dedi. Oğlu Sultan Mehmed'i Manisa'dan getirip tahta geçirdi.

Kafirle çarpışmaya o sebep olan Turhan Bey'i tutup Tokat'a


Bedevi Çardağı'na gönderdi. "Turhan, Vılakoğlu'yla gayet iyi dost­
tur" deniliyordu.

Sultan Murad kendi isteğiyle tahtını oğluna bıraktı. Kendi


Manisa'ya vardı. Halil Paşa'yı yine oğluna vezir yaptı. Mevlana
Hüsrev� de kadıaskerlik görevini verdiler.

Sultan Murad'ın oğlunu tahta geçirmesi H. 844 / M. 1440-41 ta­


rihinde gerçekleşti.
Aşıkpaşazade Tarihi

Nazm

Oğullar ataya yürek yağıdır


Oğuh:ın iyisi gussa dağıtır

Oğul: kim atanın henısazı olsa

Sefalı bağı bostan bağıdır

Oğul ltim. dua ahp makbul olsa


Atanın devleti yüzü akıdır

121. Böliim

Bu Bölümde Sultan Murad'ın Oğlıınu Takta Geçirip, Manısaya


Varıp Otıınnasmda:n Soo.raı Neler � Aı.thıtılır

Sulıtan Murad, oğlunu Edirne� tahta geçirdikten sonra vaxıp


Manisaaa oturdu.. Bunu duyunca Karamanoğhı ve Vılak.oğlu ferahla­
yıp rahatladılar.. Karamanoğlu Üngurus'a etçi gönderip " Ne dınW"su­
nuz? İş bu 06manoğlu ddirdi. Kendisi çalp;ı kadınlarla bahçelerde
yiyip,. içip yürür. Memleketinden el çekti. Şimdi fırsat sizin ve bizim­
dir, üzerine yüriüeyim" dedi. Bu taraftan Vılakoğlu da buna benzer
sözler söyledi Yankoyu ve kralı azdırdılar. "Ne dun.ırsuz? T\irk'ün
üzerine yürümek içiDı hundan daha iyi fırsat olmaz,.. dediler. Burada
bahsettiğimiz kral Güvercinlik'e gelen kralın oğludur.

Yanko bunların önüne düştü, Bdgrad'dan geçtiler, doğru Yama


fü:erine yürüdüler. Memleket halkı Sultan Murad Gazi'ye: "Sultanım!
Ne durursun? (lliır hücfun edip yürüdü) memleket harap olup,
İslam bo:rulacak" dediler. Bunun üzerine Sultan Murad Gazi de yü­
rüyüp Gelibolu'ya geldi. Kafır gemilerinin Gelibolu boğazım bağladı­
ğım gördü. Oradan geçilemeyeceğini anlayınca doğru Koca İli'nden
228 Aşıkpaşazade Tarihi

Akçahisar'a geldi. Diğer taraftan Halil Paşa, Rum İli'nden gelip


(Murad Han Gazi'yi karşıladı.) Hisarın karşısına top kurup, oturdu.
Hünkar aradan geçip kondu. Sultanın askerleriyle Halil Paşa'nın as­
kerleri o arada birleşti. Allah'a sığınıp yürüdüler. Varna Dağında düş­
manla çarpıştılar. Yanko Anadolu askerine karşı yürüdü. Acayip savaş
oldu. Anadolu beylerbeyi ve birçok sancak beyi şehit oldu. Rum İli
askeri çekilip ferah yere çıktı. Hünkar kendi kapı halkıyla kaldı. Kapı
halkı da bir yere toplandı. (Ama yer dar olup, her taraf dere tepe oldu­
ğundan ordunun bir yerde toplanması mümkün değildi.)

Kral Türk Beyi'nin yanında adam kalmadığını görünce: "Ben onu


diri tutayım" dedi ve "Höl, höl" diyerek yürüdü, yeniçeri yol verdiler.
Kral gelip aralarına girdi. Atının sinirini kestiler (attan düştü.) Koca
Hızır başını kesip, göndere taktı. Gaziler kafir beyinin öldüğünü gö­
rünce, ''.Allahu ekber" diye tekbir getirip harekete geçtiler. Kafiri kırıp
arabalarını) 249 da aldılar. Kafirler tekrar bir yere toplandı. Üzerlerine
yürüyüp onları da kırdılar. Ehl-i İslam sevindi. (Bu sevinçli anda
Azap Bey, öne çıkıp Hünkaröan Turhan Bey'i diledi. 250 (Hünkar da
Turhan Bey'i azat edip,) Tokat hisarının hapsinden çıkardı.

Ondan sonra etrafın padişahlarına elçiler gönderdiler. Hatta bu


padişhlara armağan olarak kafir esirlerden de gönderdiler. Mısır
Sultanına da (Azap Bey'i gönderdiler 251 ve yanında da pekçok cebeli
kafir gönderdiler.) 252

Sultan Murad Gazi kafiri yendikten sonra Edirne'ye gelip tekrar


tahtına geçti. Oğlunu yine önceki yerine gönderdi. Kendisi Edirneöe
kaldı.

249 Esas aldığımız nüshada parantez içindeki kelime, "azaplarını" şeklinde kayıtlı. Biz, doğru
olduğunu düşündüğümüz Atsız nüshasındaki "arabalarını" şeklini baz aldık.
250 Esas aldığımız nüshada, "Azap begi, Turhan begi hünkardan diledi" şeklinde kayıtlı. Biz,
Atsız nüshasındaki "Azap bey ileri vardı. Hünkardan Turahan Bey'i ol hinde diledi" şeklindeki
kaydı tercih ettik.
251 Esas aldığımız nüshada, "azap beyini" şeklinde kayıtlı. Biz, Atsız nüshasındaki "Azap Bey"
şeklindeki yazımı esas aldık.
252 Esas aldığımız nüshada "azap beyini gönderdiler. Yirmi dört çelebi kafirle bile gönderdiler"
şeklinde kayıtlı. Biz, Atsız nüshasındaki ''Azap Bey'i gönderdiler ve hayli cebeli kilfır bile
gönderdiler" şeklindeki yazımı baz aldık.
Aşıkpaşazade Tarihi 229

Nazın
Gazalar kim eder Al-i Osman

Vilayet kafirin etti Müslüman

Kaçanı kovmadılar yağılarda

Bu Al'in müştakı oldu Süleyman

Bu al kim alem içre gazi oldu

Diline dahi verdiler eman

Bu gaza H. 847 / M. 1443-44 tarihinde gerçekleşti.

122. Bölüm
Bu Bölümde Sultan Murad ın Arnavut'taki Akçahisar'ı Nasıl
Fethettiği Anlatılır

Sultan Murad Han Gazi birgün oturup sohbet ederken


Arnavut'tan İskender'in 253 amcasınınoğlu Hamza Bey geldi: "Sulta­
nım! Arnavut vilayetinin bazısı İskendere düşman oldu. Sultanım
buyurursa varıp Akçahisar'ı alayım'' dedi. Hünkar paşalara bu sözü
iletti. Paşalar, "Sultanım! Sizin gitmeniz daha uygun olur" dediler:'
254

Hemen sefer hazırlığını yaptılar. Sultan bu sefere Oğlu Sultan


Mehmed'i de yanında götürdü. Yürüyüp Akçahisar'ın üzerine düş-

253 Atsız nüshasında "Arnavut'tan İskender'in'' yerine "Arnavud İskender'in" şeklinde kayıtlı.
254 Esas aldığımız nüshada, "Nota Sultanım! Gönderin" şeklinde kayıtlı. Biz, Atsız nüshasında
"Paşalar, 'Sultanım! Kendiniz varmak daha yeğdir' dediler:· şeklindeki yazımı tercih ettik.
Çünkü cümlenin devamına bakıldığında bunun daha uygun olduğu görülüyor.
230 Aşıkpaşazade Tarihi

tüler. Arnavut vilayetinde iki ay iyi savaş yapıldı. Sonunda suyun


geldiği yeri bulup hisarın suyunu kestiler. Hisardakiler susuzluktan
bunalınca hisar fethedildi. Arnavut vilayetinin büyük bir kısmı da
fethedildi. Vilayetin esirlerini çıkarıp belirlediler. Askere izin verme­
ye niyetlendikleri sırada, "Üngürüs kafiri gayet iyi hazırlık yapmış,
geliyor" diye, Vidin tarafından haber geldi. Hünkar doğru Sofya'ya
yürüdü. Rum İli askerine izin verdi. Anadaolu askerine "(Harçlık­
çı gönderip) evinizden harçlık getirtin" dedi, kendisi Sofya'ya varıp,
orada bekledi.

Bu fetih H. 851 l M. 1447-48 tarihinde gerçekleşti.

1 23. Bölüm

Bu Bölümde Üngürus Kafirinin Kosova'ya Gelip Sultan Murad


Gazi'yle Nasıl Çarpıştığı, Üngürüs İle Gelen Banların Kimler
Olduğu Anlatılır

Sultan Murad, Arnavut'ta Akçahisar'ın fethini tamamlamıştı.


(Askere izin verip kendisi de Edirne'ye dönmeyi düşünüyordu.) Tam
bu sırada "Üngürus kafırinin büyük bir ordu toplayıp yürüdüğü,
Belgrad'dan geçerek Üzerlerine geldiği ve askerinin kapsamlı olduğu"
haberi ulaştı. Hünkar, "Bu Vılakoğlu'nun şeytanlığıdır. Hele bu gelen
kafir beylerinin kimler olduğunu bir araştırın" dedi. Casus Doğan'ı
gönderdiler. Gidip gördü. "Biri Leh B an'ı, Biri Çeh B an'ı biri Lök
,

Ban'ının oğlu, biri de Sögület Ban'ıdır" dedi. Bunlar Üngürus vila­


yetlerinin ulu padişahlarıdır. Her birisi krala denk hanlardır. Ancak
fesadın kaynağı Yanko Hüryadöır. 255 Önlerine düşüp getiren de
odur. Hünkar gerçeği öğrenince ''.Allah'' deyip, doğru Sofya'ya yürü­
dü. Bütün vilayetlerinin askerlerini toplamıştı. Karamanoğlu'ndan
da adam gelmişti. Askerin tümü toplandıktan sonra padişaha bü­
tün cebeli .askeri arzedildi o da gördü. Karamanoğlunun askerini de
görmek >istedi. (Karamanoğlu1nun beyine) ".Askerini göster" dedi.
O da cebehsini/zır.hhsmı gösterdi. Kaltıik eğerli, katı kürklü, örme
kuşaklı, ·k.ibalak fülbendli, üzengisinin kayışı •pten ve kılıcının :bağı
255 'Bu isim Ats12mlitlhruııooa ıHünyad" şeklinıkkayıtlı.
Aşıkpaşazade Tarihi 231

ipten Turgutlu'nun at hırsızlarını toplayıp göndermiş olduğunu


gördü. Hünkar Karamanoğlu'nun serdarına, "Akçaylıoğlu! Benim
Karamanoğlu'nun yardımına ihtiyacım yoktu. Ama bunları gönder­
mekle iyi yapmış. Benim askerimin maskarası yoktu, bunları onun
için göndermiş. Benim ondan hiçbir beklentim yok. Şeytanlık etme­
yip kendi halinde otursun yeter" deyip, devletle yürüdü. Kurşunlu
Kilise'ye vardı. Orada kafirin Kosova'ya çıktığını öğrendi. Cuma günü
gün doğarken kafirle buluştular. Hünkar, kafir askerini görünce atın­
dan indi, iki rekat namaz kıldı. Yüzün toprağa sürüp niyaz etti: "Ya
Mevla! Ümmeti Muhammed'i sen koru. Benim günahım çok, bunla­
rı kafir elinde aciz bırakma'' dedi. O gün iyi savaşlar oldu. Cumartesi
günü yine büyük bir savaş oldu. Nice beyler şehit oldu. Kafirin nice
hanlarını kırdılar. Kafirin nicesini de yakaldılar. Yanko kaçtı. Lök
Ban'ının oğluyla Söğület bam öldü. 256 Leh Ban'ı esir düşmüş, kendini
belli etmemiş, sonra satıla satıla kurtulmuş. Geri kalanlardan kimi
kırıldı, kimini esir ettiler. Ben fakir de bir kafir tepeledim. Hünkar
da ben fakire ve Derviş Akbıyık'a bir at verdi.

Sonunda bütün hanları Hünkar'a diri getirdiler. Hünkar bir


tercüman getirtip içlerinde bir ulu bana sordu: "Ben size düşman­
lık etmedim. Benim vilayetime niçin geldiniz?" dedi. Kafir ban:
"Gözümüze bunun gibi esirlik görünmüş" diye cevap verdi ve padi­
şaha söylemek istediğim birkaç sözüm var" dedi. (Hünkar, 'Söylesin'
deyince). Ban, "Beş bin faydalı hizmetçiyle Hünkar'ın kulluğuna ge­
leyim. Benim baham/değerim için iki yüzbin flori getirteyim. Diğer
vilayetlerimden de haraç gelsin ve bütün memleketimde senin ka­
nunun yürüsün" dedi. Padişah, ''.Allah'ın yardımıyla senin hiçbir şe­
yine ihtiyacım yoktur. Ne malına, ne kalene ne de askerine:' Kafir,
"Senin gibi zengin, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan padişahın üzerine
gelene ne yapsalar layıktır" dedi. Hünkar bu kafirin boynunu vur­
ması için kendi kılıcını çıkarıp cellada verdi. Bu kafir, "Mürüvvetli
Padişah! N'ola ben senin elinde ölsem'' dedi. Hünkar bunun mura-

256 Atsız nüshasında "Yanko kaçtı ve Lök Ban kaçtı oğluylan. Söğület banı düştü/öldü:'
şeklinde kayıtlı
232 Aşıkpaşazade Tarihi

dının ne olduğunu sordu. Muradı "Beni bir ulu padişah kendi eliyle
öldürdü" dedirtmekrniş. Hünkar cellada "Çal" dedi. Bir kere çaldı
başı yere düştü.

Sultan Murad Han Gazi'nin gazası çoktur. Onun zamanında


gerçekleşen her gaza ve her işi ben fakir özetledim. Sanki çeçten 257
bir avuç çeşni verdim. Tamamı beyan edilse akıllar hayran kalır. Bu
kadar anlatmaktan maksadım onların ruhlarının hayır dua ile yad
edilmesidir. Bu Osmanoğullarının menkıbelerini okuyana, dinleye­
ne ve onların ruhuna dua edene Allah rahmet etsin ve o kişiden razı
olsun. Muhammed Resulullah ona şefaatçı olsun ve her duası kabul
olsun. Amin ya Muin.

Bu gazaya "En büyük gaza dediler:' Bu gazada her taraftan asker


toplanmıştı. Bu zafer kıyamete kadar bu aileye hayır dua edilmesine
sebep olsun diye, Allah Osmanoğulların'a bu zaferi nasip etti. Ben
fakirde "Ya ilahi! İzzetinin hakkı için bu menkıbeleri okuyana ve
dinleyene Sen rahmet eyle" diye niyaz ediyorum. Amin ya Rabbe'l­
alemin.

Nazın

Sırac-ı din-i İslam Al-i Osman

Bunların meddahıdır cümle sultan

Bu alin ihsanı tuttu cihanı

Atası bahrinde katre (dir) umman

Aşıki, Yahya, Süleyman 258 (aşıka var)

Ki Muhlis, İlyas hem vere burhan

257 Çeç: Harman dövüldükten sonra toplanan tahıl taneleri, hububat elenen kalbur.
258 Atsız nüshasında "Süleyman" yerine "Selman" şeklinde kayıtlı.
Aşıkpaşazade Tarihi 233

Bu fetih H. 852 / M. 1448-49 tarihinde Mehmed (1) Gazi oğlu


Sultan Murad (il) Gazi eliyle Kosova'da gerçekleşti.

Nazın

Gazalar etti gitti Gazi Hünkar

Mukabil olmadı deccal-ı mekkar

Ne tuttu Hak ana nusret veriptir

Muinidir anın bil Gani Gaffar

Kim anlar mağfirete gark oluptur

Komadı ayıbın anın Gani Settar

1 24. Bölüm
Bu Bölümde Sultan Murad Gazi'nin Oğlu Sultan Mehmed
Gazi'yi Ne Şekilde Evlendirdiği ve Kimin Kızını Aldığı Anlatılır

Sultan Murad Han Gazi Kosova Gazasından dönünce Edirneöe


veziri Halil Paşa'ya, "Halil! Kızıma çeyiz verdim çıkardım. Şimdi
oğlum Sultan Mehmed'i evlendirmek istiyorum. Dulkadiroğlu
Süleyman Bey'in kızını alalım derim. Hem Türkmen bizimle (gayet
dostluk ve) doğruluk eder" dedi. Halil, "N'ola Sultanım! Layıktır"
dedi. Amasya'dan Hızır Ağa'nın hatununu gönderdiler. Elbistan'a
gelip Süleyman Beye vardı. Süleyman Bey'in beş kızı vardı. Beşini
de yanına getirdi. Hızır Ağa'nın hatunu beğendiği kızın eline ya­
pıştı. Sonra hünkar'a gelip haber verdi. Süleyman'ın itaatını, kızın
eline yapıştığını, güzelliğini ve ahlakını anlattı. Sultan Murad da
kabul etti. Tekrar Hızır Bey'in hatununu ve Rum İli ayanlarının ha­
tunlarını gönderdiler. Rum'un beylerinden de kız almaya gidenler
oldu. Süleyman Bey dünürleri bizzat kendisi karşılayıp kondurdu.
234 Aşıkpaşazade Tarihi

Kaideleri töreleri neyse tertiplerince yerine getirdiler. Sonunda kızın


elini Hızır Bey'in hatununun eline verdiler. Onlar da kızı alıp doğru
Edirne'ye geldiler. Hünkar gelinin çeyizini görünce "Benim töremde
böyle değildir" dedi. Hünkar kendisi yeniden çeyiz yaptı. Pek çok şey
ekleyip padişahlara layık çeyiz hazırladı. Sonra etrafın padişahlarını
davet edip düğün yaptı. Alimlere ve slıfılere sayısız ve sınırsız ihsan­
da bulundu.

Bu düğün H. 853 / M. 1 449-50 tarihinde gerçekleşti.

Nazın

Padişahta gerek ata vü kerem

Meskeni dahi olsa bağ-ı irem

Harç ola mülke mal u hazineler

Sormaya kimesneye n'oldu derem

Bu hisal cümle Al-i Osman'da

Mahsusutur bu file sana derim

Bu filemde maksat birkaç şeydir: Oğul evermek, kız çıkarmak,


dünyadan ahirete imanla gitmek. Şimdi bunların hepsi Sultan
Murad'a nasip oldu. Kızkardeşlerini de evlendirdi. Muhteşem dü­
ğünler yaptı. Onları padişah oğullarına verdi. Oğlu da kendinden
sonra ihtişamlı padişah oldu.
Aşıkpaşazade Tarihi 235

Nazın
Cihan nat'ına her kim nazar etti

Hayal oynamağa fıkretti

Şahın önüne evvel sürdü beydak

İki oyunda gönlün hayran etti

Diledi bağlaya kalbinde ferzin

Zi ruhlar bağlı kaldı tarh etti

Dilediler bu nat'ı zaptedeler

Cuhudhanede onu (şah) mat etti

Aşıki yaz menakıbı Al-i Osman

Ki bunlar her köyü bir Bağdatetti


SULTAN
il. MEHMED HAN
DÖNEMİ
239

Nazın

Gelmedi ey musavver gevheri pak

Ki seninçün olupdur hıtta vü hak

Senindir meydan u eflak u alem

Eriş meydanına (sen) cüst ü çalak

Gel imdi sen eya Sultan Muhammed

Karaman gözüne bir kuhl-i gur çek

Yumurda basup ibn-i Karaman

Doğurdu karga kuzgun har u Mşak

Haramzade doğdu ad verdi

Degül bunlar o neseplerde gerçek

Kimine Germiyan, Aydın, Teke der

Yalandır Menteşalu dişi erkek


240 Aşıkpaşazade Tarihi

Sultan Mehmed (I) Gazi'nin oğlu, Sultan Murad (II) Gazi'nin


saltanatı otuzbir yıl sürdü. Ben Derviş Ahmed Aşıki bu gaza ve
maceraların tümünü, onun hali, sözü ve fillerinin her birini bizzat
gördüm, bildim ve kısaca (bu menkıbeleri yazdım.) Zira bunların
filleri ve sözlerinin (dil ile) vasfedilmesi mümkün değildir.

Ondan sonra nöbet sırası oğlu Sultan Mehmed'e geldi. Sultan


Mehmed (II) H. 1 6 Muharrem 855 / M. 1451 Perşembe günü tahta
geçti.

125. Bölüm

Bu Bölümde Sultan Murad (il) Oğlu Sultan Mehmed (II)'in


Edirne'ye Gelmeden Önce Nerede Olduğu, Edirne'ye Nasıl Geldiği
ve Ne Şekilde Tahta Geçtiği Anlatılır

Sultan Murad bir gün Ada'ya gezmeye çıkmıştı. Geziden dö­


nerken Ada köprüsünün başında bir dervişin durduğunu gördü.
(Yanına yaklaşınca) derviş, "Hey Padişah! Zamanın yaklaştı tevbe
et" dedi. Hünkar bunu işitince yanında bulunan Saruca Paşa'ya "Sen
şahit ol, ben bütün günahlarıma tevbe ettim'' dedi. Bir tarafında da
İshak Paşa vardı ona da aynısını söyledi. Hünkar İshak'a, "Şu dervi­
şin kim olduğunu bilirmisiniz?" dedi. İshak, "Sultanım! Bursa'daki
Emir Sultan hazretlerinin müritlerindendir" dedi.

Sultan saraya girince "Başım ağarıyor" dedi. Vasiyetnamesini ya­


zıp hazırlamış; Halil'i nazır, oğlu Sultan Mehmed'i vasi tayin etmişti.
Üç gün hasta yattı, dördüncü gün oğluna haber gönderdiler.

Ölümünden onüç gün sonra oğlu geldi. Onüç gün paşalar padi­
şahın cesedini saklayıp kimseye göstermediler. Durumun anlaşılma­
ması için herşeye eskisi gibi devam ettiler. Divanlar topladılar, tımar­
lar verdiler, hekimler ilaç yapıp şerbet verdiler. Ölümünden sonra
onüç gün geçmişti ki oğlu Sultan Mehmed geldi ve Edirne'de devlet
tahtına geçip oturdu. Halkın çoğu Hünkar'ın vefat ettiğini o zaman
Aşıkpaşazade Tarihi 241

öğrendiler. Atasının cenazesini Bursa'ya gönderdi. İsfendiyar'ın kı­


zından olmuş bir küçük kardeşi vardı onu da menziline yetirip ma­
kamına gönderdi. 259 Yaslılar yasını tamamladılar. Kendisi de saltanat
tahtına oturup hükmetmeye başladı.

Bir gün ansızın haber geldi; "Karamanoğlu İbrahim Bey'in (kar­


nı yarılmış haramzade oğlanlar doğurmuş) Bu oğlanlardan birini,
"Germiyanoğludur" deyip kendi oğluyla Kütahya'ya Germiyan'a, bi­
rini (Aydınoğludur deyip) Aydın ili'ne, birini de Menteşeoğludur de­
yip Menteşe İli'ne göndermiş, kendisi ise Alruye'ye yürümüş. Sultan
Mehmed bu haberi duyunca İshak Paşaya hil'at giydirip Anadolu
Beylerbeyi yaptı (ve gönderdi). Sultan Mehmed kendisi de bindi ve
devletle yürüyüp Bursa'ya geldi. Karamanoğlu'nun haramzade oğlan­
larının hepsi kaçtılar. Sultan Mehmed Gazi yürüyüp Akşehir'e çıktı.
Akşehir fethedildi. Hünkar oradan Konya'ya yöneldi. Karamanoğlu
İbrahim Bey ağlayıp, yalvarmaya başladı. Sonra dudu florisini paşa­
lara gönderdi (ol fıloriler gayet udlu kişilerdir. Şeyhler, danişmendler
ve paşalar onun yüzünü görünce utanırlar.) Paşalar da o fıloriden
utandılar ve gelip hünkara dediler: "Atan deden bu (Karaman) vila­
yetine geldiler ve bu vilayetin tamamını fethettiler. Burası kendileri­
nin oldu. Yine de merhamet edip bunlara vilaytlerini geri verdiler.
Devletlü Sultanım! Şimdi Karamanoğlu 'kızımı vereyim ve her yıl
seferlerine katılayım. Her ne buyurursa öyle yapayım' diyor. Şimdi
ümid edilir ki 260 devletli Sultanımız kendisine merhamet ede" dedi­
ler. Hünkar da paşaların sözünü kabul edip Karamanoğluna vilayeti­
ni bıraktı. Sonra dönüp kendi vilayetine geldi.

259 Neşri Tarihinde burası şöyledir: " Ol küçük karındaşı ki İsfendiyar kızından idi. onu
dahi hakkın rahmetine ulaştırıp kendi seriri saltanatı müşerref edip, cihana nizam vermeye
başladı:' (s. 683)
260 Esas aldığımız nüshada, "Ümiddir ki" yerine "ümidim budur ki" şeklinde kayıtlı. Biz, Atsız
nüshasındaki"Ümiddir ki" şeklindeki yazımı tercih ettik.
242 Aşıkpaşazade Tarihi

Nazın

Yine bir kurs-ı gün doğdu cihane

Musavver oldu ef'alde nişane

Ve anın kılıcından titreye dağlar

Bulutlar kaça ve gire dumane

Arap, Acem, Bulgar u Hinde

Vara hükmü tiz gelin divane

Temerrüd ehl-i kafiri kıra ol

Ede sarayların köşkün virane

1 26. Bölüm

Bu Bölümde Sultan Mehmed (II) Gıizi'rcin Karamandan Kendi


Vilayetine Döndükten Sonra Ne Yaptığı Anlatılır

Padişah Gelibolu<ian Rum İli'ne geçmek istedi. Kendisine


«Devletli Sultanım! Gelibolu boğazını kafir gemileri bağladı" dedi­
ler. Hünkar doğru Koca İli'ne gddi. İstanbul'un üst yanında boğa­
za, Akçahisar'a kondular. Atasmm geçtiği yerden Rum İli'ne geçip
Akçahisar'm karşısına kondu. Halil Paşaya "Lala! Buraya bir hi­
sar gereklidir" dedi. Orada bir hisar yaptırdı., hisar tamamlanınca
Akçayiıoğlu Mehmed Bey'i gönderip "Çabuk git1 İstanbul'un kapsı­
nı kapat" dedi. Mehrned Bey geldi, şehrin ka,pmnda adam yakaladı,
köylerinin davarını sürüp götürdü. Kafirler tekfura haber gönde-
Aşıkpaşazade Tarihi

rip "Türk bizim kürkümüzü yırttı.


, Evimizi başımıza yıktı" dediler.
Tekfur Bunların bizimle komşuluğu do ğanla karga komşuluğuna
"

benzer. Eğer bu Türk'den kurtulmanın bir çaresi varsa ancak dostu­


muz Halil' Paş a'dan olur. Ona balıkçıları göndermek gereklidir'' dedi.
Balığın karnını floriyle doldurup, Halil Paşa'ya gönd�rdiler. Tekfurun
bir veziri vardı Körluka de rl erdi. "Hey! Halil balığı yutar. Fakat size
bir yararı dokunmaz. Siz kendi başımzın çaresine l!ıakın'' dedi Halife
balığı getirdiler. Halil balığı yedi. Karnını sandığa koydu. Kafirlerin.·
sözünu tuttu. H'ünkar'a gelip (kafirler hakkında nice sözler) söyle­
di. Hünkar, "Yaz olsun görelim. Allah ne buyurursa öyle ola'' dedi.
Çoktanberi hisarın fethi için hazırlıklarla meşgul idiler. Hazırlıklar
tamamlanınca yaz da geldi. Sultan Mehmed, "Btı. yıl yaz mevsim1ni
İstanbul'da geçireceğim'' dedi. İstanbul\ın üzerine kondular. Karadan
ve denizden kuşattılar. Denizden dört yüz parça gemi yürüttüler.
Yetmiş parça gemi de durdu. Sancaklarını çözüp,. hisar dibinden de­
nize girdiler. Deniz üzerinden köpl'ii yapıp, yürü� ettiler. Efili. gün
.

gece ve giıindüz savaştılar. Sonun& Hliiıdaar "yağma'' buyurdu. Elli


birindi giin. Perşemb e günüydü, hisaır kthedildL. İlyi ganimetl<i!r alrn­
dı. Altm, gümüş, cevherler bulundU. Halk.mı' esir edip,. tekfurııınu da
öldürdüler. Çarşamba günü Halil Piışa'}oı oğl!llları ve kethudalıarıyla
birlikte yakalayıp hapsettiler. Bunumı lırikayesi uzunıd'llr fakir özetle­
di m. Çünkü Halil Paşa'ya yapılanların kıssası mal'u:mdur. 26t

Cuma günü Ayasofya'da cuma namazı ktlmdt. Silltan Mllll"ati


O
(II) oğlu Sultan Mehmed (H} Gazi adına İslam h1l1tbesi okundu.

Bu fetih H. 857 / M. 1453 tarihm:d:e Sultan Mehmed (H} Gm


eliyfe gerçekleşti.

26 t Esas aldığımız müshada "bamın kısassı malumdur" yeriru! "kaziyesi çokıiuı;" şeklmdii!
kayıtlı. Biz, Afsız· nüshasındaki "bunun kısassı m.alumdın" biçimindeki yazımı: tım;il!ı ettik..
244 Aşıkpa�zade Tarihi

127. Bölüm
Bu Bölümde İstanbul'un Alındığı Ve Şehrih Harp Olduğu Sonra
Tekrar Ne Şekilde Mamur Olduğu Anlatılır

Padişah İstanbul'u fethettiğinde subaşılığını kulu Süleyman Bey'e


verdi. Sonra bütün vilayetlerine adamlar gönderip, "isteyen gelip al­
sın. İstanbul'da bağlar, bahçeler, mülkler veriyorum" diye ilan etti.
Her kim geldiyse verdiler. İstanbul şehri bu şekilde mamur olmadı.
262
Bu kez padişah her vilayetin fakir ve zenginlerinden evler sürülüp,
İstanbul'a getirilmesine hükmetti. Her vilayetin subaşı ve kadılarına
adam gönderdiler (onlar da verilen hüküm gereğince) pek çok ev sü­
rüp getirdiler. Bu gelen halka İstanbul'da evler verdiler. Şehir mamur
olmaya başladı. Verdikleri bu evlere mukata'a yoluyla kira koydular.
Bu halka zor geldi: "Bizi memleketimizden sürüp getirdiniz. Bu kafir
evlerine kira vermek 263 için mi getirdiniz" dediler. Bazısı hanımını,
oğlunu bırakıp kaçtı.

Sultanın, Kula Şahin adında atasından kalma akıllı bir veziri


vardı. Bu vezir padişaha: "Hey devletli Sultanım! Atan, deden nice
memleketler fethetti. Hiçbirine mukataa uygulamadı. Sultanıma la­
yık olan da mukataa usulü uygulamamasıdır" dedi. Padişah da onun
sözünü kabul etti. Hüküm buyurup, "Verdiğiniz evleri mülk olarak
verin" dedi. Ondan sonra verilen mülklerin, sahiplerine ait olduğu­
nu gösteren yazılı belge verdiler. Şehir yine mamur olmaya başladı.
Mescitler yaptılar. Böylece şehrin hali tekrar iyiliğe döndü.

Sonra bir kafir oğlu, padişaha vezir oldu ve bu vesileyle padişaha


iyice yakınlaştı. Bu vezirin (babasının) eski dostları olan İstanbul'un
eski kafirleri yanına gelip: "Hey neylersin! Bu Türkler bu şehri tek­
rar mamur ettiler. Senin gayretin nerede? Atanın yurdunu ve bizim
262 Esas aldığımız nüshada "Mamur oldu" şeklinde hatalı kaydedilmiş. Atsız nüshasındaki
"mamur olmadı" şeklindeki yazımı esas aldık.
263 Esas aldığımız nüshada "giru" şeklinde. Atsız nüshasındaki "kira" şeklindeki yazımı esas
aldık.
Aşıkpaşazade Tarihi 245

yurdumuzu elimizden aldılar. Gözümüzün önünde tasarruf ederler.


Sen padişaha yakınsın. Halkın bu imardan vazgeçmesi için çalışıp
gayret göster ki, şehir önceki gibi yine bizim elimizde olsun'' dedi­
ler. Vezir, "Evvelden koyduları mukataayı yine koyduralım. Halk da
mülk edinmekten vazgeçsin. Böylece şehir tekrar harabe olmaya yüz
tutsun. Sonunda yine bizim halkımızın elinde kalsın" dedi.

Birgün vezir bir münasebetle padişahın kalbine bu düşün­


ceyi soktu. Yine mukataa Uygulmasını başlattırdı. Bu mahfi (?)
kafirlerden birinin yanına bir adı Müslüman bir adam verdi. Bu
mahfi (?) kafir ne dediyse öyle yaptı, onu yazdı.
Soru: O vezir kimdir?

Cevap: Rum Mahmud Paşadır. Sonra padişah onu it gibi boğ­


durmuştur.

Soru: Sultan Mehmed Gazi İstanbul'da ne yaptı?

Cevap: Sekiz medrese yaptırdı. Bu sekiz medresenin ortasında


büyük bir cami, caminin karşısında bir hastane ve bir aşevi yaptırdı.
Ve bu sekiz medresenin yanında suhteler için de sekiz küçük medre­
se yaptırdı. Bunlardan başka Ebu Eyyılb el-Ensari üzerine bir imaret,
bir medrese, bir Cuma mescidi ve orta yerde yüksek bir kubbeyle bir
bina yaptırdı.
Nazın
Cihanı mamur eden adil hanlar
Ve ger zulmetse (hem döküle kanlar) 264

Sebep kodu bu hanı cihana

Ki Hakka doğru gide cümle hanlar

264 Esas aldığımız nüshada "Heb kanlar" şeklinde kaydedilmiş.


246 Aşıkpaşazade Tarihi

Şeriatın nizamı han elinde


Kodu Hak kim ola şer' yapanlar

Aşıki yaz menakıbı Al-i Osman


Ki bu file dua ede insanlar

Nazın
Ne tali' tuttu İstanbul cihanda
Ki hükmü her-karar olmaz bu handa

Televvün olsa padişah sözünde

Olur memleketi daim ziyanda

Hususa kim kafir ola veziri

Zarar ister olur daim imanda

Bugünkü mukataanın uygulanmasın a Rum Mahmut Paşa sebep


olmuştur.

1 28. Bölüm
Bu Bölümde Aynos'un 265 Nası l Fethedildiği Anlatılır

Birgün Ferecik Kadısı kendi vilayetinin Aynos'tan nasil incindi­


ğini bildirmek ve vilayetinin durumunu haberveıımek için :Hünkai'a
gelmişti. El öpmüş, "Devletli Sultanım! 'Ferecik ve �psala vilayetinin
ıhalleri gayet sıkıntılıdır. Bu Aynos kafirleri Müslümanlara esirleri­
ni kullandırtmazlar. · (Esir durmaz oldu, sürekli kaçıp Aynos'a girer.
265 Neşri Tarihinde «Enez"; Atsız nüshasında �İniZ"·�eklinde.
Aşık.paşazade Tarihi 247

Sahibi, esirin arkasından gittiğinde, eğer daima gördükleri tanıdık­


ları biriyse az bir şey verip işi bitirirler, esiri geri vermezler. Yok eğer
bilmedikleri ve görmedikleri biriyse döverler, kovarlar. D önüp gider.
Ne esiri ne de pahası eline girer. Eğer çok söyleyip ısrar ederse, ken­
dini de esir ederler. O vilayetin hali budur Sultanım!) 266 Bu Eynos
(evvelden) İstanbul'a bağlı idi. Çünkü buranın halkı İstanbul tekfu­
runun kavmindendir" dedi. Padişah, "Mevlana! Allah onara" dedi.
Kadı gidince, padişah has adamı Yunus'u çağırtıp yanına getirtti: "Bre
Yunus! Tez İskeleye var. Reislere söyle on parça gemi ve iyi kadırga
hazırlasınlar. Kullarımla va azaplarımla donatın iyi hazırlık görün.
Aynos limanına varın o (tarafa) 267 varıncaya kadar kimseye bildir­
meyin. Ben de hemen İpsala'ya varırım" dedi. Yunus Bey padişahın
emrini yerine getirdi. Allah'a sığınıp yürüdü Aynos'un limanına gir­
di. Padişah da bu taraftan İpsala'ya vardı. Tekfur karadan ve denizden
Türklerin geldiğini görünce, yanındaki kafirlere: "Hey yarenler! Türk
bizi esir etmek istiyor" dedi. Derhal malını, oğlunu, karısını ve güzel
kızını alıp doğru Hünkar'a getirdi 268 ve bütün sipahi askerlerini de
yanında getirdi. Padişah da tekfura ve sipahilerine iyi dirlikler ver­
di. Şehrin boş kalan evlerini taşradan gelen Müslümanlara verdiler.
Yerleşik olan kafirlerini de yerlerinde bıraktılar. Şehrin karşısında
Taşoz denilen bir hisar vardı, orayı da fethettiler. Liman denilen bir
yer vardı, orayı da fethettiler. Aynos vilayetinin tamamı fethedildi.
Bu fetih H. 857 /M. 1453 veya H. 858 / M. 1454 yılında Sultan
Mehmed (II) Han Gazi eliyle gerçekleşti.

266 Esas aldığımız nüshada eksik: ve hatalı olarak şu şekilde kaydedilmiş: " Bu Aynos kafırleri
Müslümanlara esirini kullandırmazlar, daim kaçırırlar. Varır Aynoz'a girer. Sahibi ardınca
varırsa eğer daima bildikleri kişiyse bir az nesnesin alırlar, (esirini) yine verirler. Yok değilse
döverler, kovarlar. Ya da onu da esir ederler:' Biz, Atsız nüshasına bakarak gerekli düzeltmeyi
yaparak parantez içinde gösterdik:.
267 Esas aldığımız nüshada "tarafa" yerine "tuşa'' şeklinde kayıtlı. Atsız nüshasında
nakledildiğine göre, Giese Nüshasında ise, "tuşa'' yerine "tarafa'' şeklinde kaydedilmiş. Biz de
"tarafa'' şeklindeki yazımı tercih ettik:.
268 Esas aldığımız nüshada "getirdiler" şeklinde. Kanaatimize göre doğrusu, Atsız nüshasında
ve Neşri Tarihin'de de belirtildiği üzere Tekfur'un kendi eliyle getirmesidir.
248 Aşıkpaşazade Tarihi

Nazın
Aynosöa yandı çerağ-ı İslam hoş

Gazi Han gördü kıldı huruş

Dedi dun ü gün gaza edem cihanda

Diyeler mest-i aşk oldu sarhoş

Aşıki yaz menakıbın bu hanın

Ki vermişti sana (zerr) 269 ü mucüş

129. Bölüm
Bu Bölümde Niğbolu'nun Kimin Elinde Olduğu Ve Nasıl
Fethedildiği Anlatılır

Niğbolu Vılakoğlu adındaki despotun elindeyedi. Despot ölün­


ce İshak Bey oğlu İsa Bey padişaha haber gönderdi. (Padişah da İsa
Beye, "Eğer Allah nasip ederse Laz vilayetini İslam ülkesi yapmak
isterim. Sen o vilayetin eskilerindensin. Ona ne şekilde varmamız
gerektiğini sen bilirsin. Bana bildir" dedi. İsa Bey cevap gönderip,
"Devletli Sultanım! Eğer devletle gelirsen fırsattır" dedi.) 270 Padişah
İslam ordusunu topladı. Gaza niyetiyle yürüyüp (Üsküp'ten beri
Karadonlu Dağı'ndan varıp öte yüze aştı.) İsa Bey de oraya gelip
Hünkar'la buluştu. Padişah İsa Bey'i gönderdi, "Git, hisarı iste" dedi.
İsa Bey de varıp hisarı istedi. Hisarın dizdarı, "İsa Bey! Bizim dini­
mizde padişaha ihanet yoktur" dedi. İsa Bey, "Hey! Padişahın öldü.
Siz kime padişah dersiniz?" dedi. Dizdar, "Bosna kralının karısı des­
potun kızıdır. Şimdi o kız bizim padişahımızdır" dedi. İsa Bey, "Hey
269 Esas aldığımız nüshada "zerd" şeklinde kayıtlı.
270 Esas aldığımız nüshada buradaki cümleler birbirine karışmış. Biz de Atsız nüshasına
bakarak gerkli düzeltmeyi yapıp parantez içinde gösterdik.
Aşıkpaşazade Tarihi 249

ahmak kafirler! Bu gelen Sultan Mehmed Han Gazi'dir. İstanbul'u ne


yaptığını görmediniz mi?" dedi. Dizdar, "Hele gelsin görelim'' dedi.
Padişah da gelip hisarın üzerine kondu. Savaşmaya başladı. Yedinci
gün 271 hisar fethediledi. Hisarda sınırsız ve sayısız mal ele geçirdiler.
Vılakoğlu'nun pek çok gümüşünü buldular ve padişahın hazinesine
getirdiler. Hisara Müslümanları yerleştirdiler. Kafirlerden de gü­
272

vendiklerini hisarda bıraktılar, güvenmediklerini ise hisara koyma­


dılar. Oradan Tirebce Hisarı'na vardılar. Hemen dış hisarı fethettiler.
(Orada da pek çok mal buldular. Alıp padişahın hazinesine getirdi­
ler. Hisarın kulesi nice gün savaştı. Sonunda onu da fethettiler. Bir o
kadar mal da orada buldular. Haddini ve hesabını ancak Allah bilir.
Oradan ötede bir hisarcık daha vardı. Evrenosoğlu İsa Bey'i oraya
gönderdiler.) Evrenosoğlu İsa Bey varmadan kafirler hisarı ateşe ver­
mişler, kendileri kaçıp, hisarı boş bırakmışlar.

Hünkar, İsa Bey'i gönderdi. Kendi de göçtü, Izviçak'tan 273

Kosova'da Gazi Hünkar'ın şehit olduğu yere geldi. Orada onun ruhu
için yemekler pişirtti ve ihsanlarda bulundu.

Nazın

Bu han ki fazl-ı Hakkı yoldaş edindi

Kamu halk anı baş edindi

Bu hana düşman olan alem içre

Bela vü zehr-i marı aş edindi

Bu hanın nesline kim dua etmez

Başına bil (külahın) 274 taş edindi


271 Atsız nüshasında "Beşinci gün" şeklinde kayıtlı.
272 Esas aldığımız nüshada "hazinesini" şeklinde hatalı kaydedilmiş. Biz kanaatımız
doğrultusunda Atsız nüshası ve Neşri Tarihi'ndeki "hazinesine" şeklindeki yazımı tercih ettik.
273 Atsız nüshasında "izbiçen" şeklinde kayıtlı.
274 Esas aldığımız nüshada "günalıın " şeklinde.
250 Aşıkpaşazade Tarihi

Aşıki yaz menakıbın bu hanın

Ki berri bahri cümle bahş edindi

Bu fetih H. 858 / M. 1 454-55 yılında Sultan Mehmed (II) Han


Gazi eliyle gerçekleşti.

130. Bölüm

Bu Bölümde Sultan Mehmed (II) Han Gazi'nin Belgrad'da Ne


Yaptığı Anlahlır

Sultan gazaya niyet edip, İslam ordusunu topladı. Yürüdü,


Belgrad'a düştü. Topları kurup savaşmaya başladı. Tuna nehrine de
gemiler yürüttü. İstanbulüan vidalı haçı ve çanları bozdurmuş idi.
Bozdurduğu bu bakırlardan 275 toplar dökülüp (Belgrad'a iletildi o
toplar ile hisar cengine başladılar.) Rum İli Beylerbeyi Dayı Karaca,
Hünkar'a, "Devletli Sultanım! Ben kuluna izin ver. Tuna suyunun
ötesine geçeyim, hisarın karşısında durayım" dedi. Rum beyleri buna
razı olmadılar. "Belgrad fethedilirse bize taralada çift sürmek düşer.
Zira başka yerde (düşmanımız kalmadı) 276 (Ve bu hisarı alıp bir avuç
kafiri dağıtacak olursak halimiz ne olur? Bir parça ekmeğe muhtaç
oluruz)" dediler. Almamak için hileler yaptılar. Belgradı almak için
beyler hiçbir çaba göstermediler. Kısacası bunlar Belgrad'ı almaya
istekli olmadılar.

Birgün ansızın Dayı Karacanın geçmek istediği yere kafir aske­


rinin geldiğini gördüler. Yanko melun önlerindeydi. Su yüzünden de
pek çok gemiler getirmişlerdi. İki taraf da çok savaştılar.
275 Esas aldığımız nüsahada "bakırat'ı" olarak kaydedilen bu kelime Atsız nüshasında "bakır
atı" şekinde okunarak latinize edilmiş. Biz bu okuyuşun hatalı olduğunu ve bu kelimenin doğru
okunuşunun "bakı.raf' şeklinde olduğunu ve sonunda "ı" eki aldığını düşünüyoruz. Nitekim
Neşri Tarihinden yaptığınıız tahkik sonucunda buranın ""bakırat'ı" şeklinde okunarak latinize
edildiğini gördük.
276 Esas aldığımız nüshada "Zira gayrı yerde düşman kalmaz:' şeklinde kayıtlı. Atsız nüshasında
nakledildiğine göre, Giese nüshasında burası: "Zira gayri yerde düşmanımız kalmadı" şekinde.
Biz saadeleştirmede bu yazımı esas aldık.
Aşıkpaşazade Tarihi 251

Birgün Karaca Bey siperde durup hisara top attırırken (kendi­


lerinin metris tahtasına hisardan bir ok gelip metris tahtası düştü,
Karaca Bey'e dokundu) Karaca Bey orada şehit oldu. Gemiler de
diğer tarafta su yüzünde savaşıyorlardı. Ansızın gemilerden de nice­
si helak oldu. Hünkar, "Hey gaziler yürümek gerek" dedi. (Yürüyüş
yaptılar. Hünkar'ın kendi kulları 'gaza niyetine' diyerek yürüdüler.
Ama Rum İli'nin hepsi ihanet edip yürümediler.) Kul hisara doğru
yürüdü. Kafirler bu taraftan yürüyüş olduğunu görünce hepsi bir­
den kulun üzerine hücum edip, kulu geri döndürdüler. Bazısını da
şehit ettiler. Padişah at sırtında gelerek, "Hey gaziler! Ne duralım''
deyip yürüdü yanında acayip yiğitler vardı, onlar da padişahla bera­
ber yürüdüler. Kafirin bazısını kırdılar. Bazısını yine hisara koydu­
lar. Kısacası büyük bir savaş oldu. Hisarın alınmamasına Rum İli'nin
ihaneti sebep oldu. Çünkü onlar savaşmayıp, kaçtılar. Sonra padişah
devletle kendi ülkesine yöneldi.

Nazın
İki leşker buluşup girse harbe
Kimine kılıç dokunur kimine harbe

Kimi kaçar kimi kovar bilinmez

Er olan karşu varır oka harbe 277

Gaziler doğru olur din yolunda

Salarlar din kılcm şarka garba

Bu gaza H. 860 / M. 1455-56 yılında gerçekleşti.

277 Atsız niiShasında "harbe" yerine "darba" şeklinde.


252 Aşıkpaşazade Tarihi

131. Bölüm
Bu Bölümde Sultan Mehmed (II) Han Gazi'nin Oğulları
Bayezid Han ve Mustafa Çelebiyi Nasıl Sünnet Ettirdiği ve
Düğünün Nerede Yapıldığı Anlatılır

Sultan Bayezid Amasya'da, Mustafa Çelebi Manisa'daydı. İkisini


de Edirne'ye getirdiler. (Etrafa davetciler gönderildi. Bütün sancak
beyleri, şehrin uluları ve ayanlar geldiler, Edirne'nin etrafını doldur­
dular. Bir nice günlük yollar düğüne gelenlerle dolup taştı.) Padişahın
otağını ve çadırlarını adaya kurdular. Padişah devletle geçip oturdu.

Haber verildi, her tarafın halkı bölük bölük geldiler. Evvela


alimler davet edildi. Padişah devletle geçip devlet tahtına oturdu.
Padişahın sağ tarafında faziletli Mevlana Fahreddin, sol tarafında fa­
ziletli Mevlana Tusi, 278 karşısına faziletli Mevlana Şükrüllah, 279 onun
yanına da faziletli Hızır Bey Çelebi oturmuştu. Emredildi hafızlar
Rabbe mahsus Ezeli Kelam olan Kur'an-ı Kerimden ayetler okudular.
Alimler bu okunan ayetlerin tefsirini yaptılar.

İlim sohbeti tamam oldu. İzin verildi hoş-hanlar medhiyye


ve gazeller okudular. Padişaha layık sohbetler edildi. Sofralar ku­
ruldu, nimetler yenildi. Yine hoş-hanlar okudular. Daha sonra
Kur'an okundu. Her ilim ehlinin önüne siniyle şekerleme koydular.
Alimlerin hizmetkarları futa doldurdular. Ben fakir de bir futa dol­
durup hizmetkarıma verdim. Ondan sonra padişah bu değerli kişile­
re ihsanlarda bulundu. Niceleri fakir gelip, zengin gitti.

278 Esas aldığımız nüshada "tılsi" kelimesi hatalı kaydedilmiş. Biz Atsız nüshasını esas alarak
düzelttik.
279 Esas aldığımız nüshada "faziletli şeklinde aktardığımız fazıl" kelimesi kaydedilmemiş.
Aşıkpaşazade Tarihi 253

Nazın
Bu dem ki şah oğullar sünnet etti
Fazıllara izzetle geldi gitti

Yenildi dürlü nimet lezzetilen


Ruhani gıdalar akla yetti

O demde Aşıki çok şeker aldı


Nice kadıyı şeker-i hammal etti

İkinci gün fukara/sufıler topluluğu davet edildi. Onlara da


hürmet gösterildi. Şahın ihsanları bunlara da ulaştı. Bunlar da sufı
usfılüne göre hürmetlerini gösterip edeplerini yerine getirdiler. Bu
padişaha gayet hoş geldi.

Üçüncü gün yöneticiler davet edildi. Bunlara da padişah töresine


göre sohbet ve eğlence yapıldı. Bir nice günlük yollardan atlar seğir­
tip, yarıştırdılar. Yarışı kazanlara pekçok ödüller verdiler. Bu yarış­
macılardan hiçbirini mahrum bırakmadılar.

Nazın
Düğün eden görünür mikdarından
Ki muhabbet ede sevdiği yarinden

Görürler şad ile dost biri birin


Ki ne harç olıser dünya varından

Aşıki bu düğün kim şah idüptür


Niceler geldi hem Bağdat diyarından
254 Aşıkpaşazade Tarihi

132. Bölüm
Bu Bölümde Sultan Mehmed (ll) Han Gaz'nin Mora Vilayetini
Nasıl Fethettiği Anlatılır

Birgün Siruz'dan bir kişi Ballubadra'ya varmış. Orada nice


Müslüman kadının kafirlere zorla kulluk ettiğini görmüş. Bu kişi
"Bu memlekete masıl düştünüz ki bu kafirlere böyle hizmet ediyorsu­
nuz? demiş. Onlar: "Medet! Kurtarın Bizi! Bizim halimizi Allah'tan
başka kimse bilmiyor" demişler.

Bu kişi Edirne'ye gelip gördüklerini padişaha anlattı. Padişah


bunu duyunca İslam gayreti kendisine ağır bastı. Büyük bir ordu
toplayıp, gazaya niyet etti ve Mora vilayetine yürüdü. Körfeze varıp
orayı fethetti Vardığı bütün hisarları Allah'ın yardımıyla fethetti. Bu
seferde Mora vilayetinin tamamı fethedildi. Bütün hisarların malını
ve esirini idaresi altına alıp, oradan Üsküp'e yöneldi.
Padişah kendisi Mora'ya yöneldiği za:ına.n, Mahmut Paşa'yı da
Laz vilayetinin geri kalan yerlerini fethetmeye göndermişti. Mahmut
Paşa da yürüdü, Güvercinlik Hisarı'nı, Sava'yı, Görfü::eyi, Bran�a'yı ve
daha nke hisarları aldı:. O ülkeyi fethetti. Sultan Muraaın (il) Belgrad
üzerin.de yaptırdığı hisarı sağlamlaştırdı. Oradan Ballubadra'ya var­
dı, oradan da Üskftp'e gelip padişahla buluştu. Askere izin vermek is­
tediler. Mahmut Paşa, "Devletli Sultanım! Üngürus .kafıri toplanmış
bu tarafa geliyor:" dedi. Bunlar burada hazırlık yapmaktayken haber
geldi, "Kafir Belgrad"dan geçti, geliyor" dediler. 280

Bunun üzerine padişah da Anadolu beylerine sancak sancak


harçlıklar verdi. İslam askerin.in Polnı ya 281 çıkmaları emrolundu,
ya'

280 Esas aldığımız nüshada bu kısım "Mahmut Paşa, "�letli Sultanı.m! ÜngWı:ıs kafixi
toplanmış bu taram geliyor." dedi Bunlar bun.da tedarikteyken haber geldi kim 'Bel.gr.ıd'da
Üngürus kafiriniıı mübalağ;ı çeıniyeti vardır, bu tarafa geleler'. Bwılar bı.ı tarafta bu
tedari.kteyken haber oldu kim 'kafir Belgrad'dan geçti geliyor' dediler." şeklinde yaı:ıh.
G0rüldi.iğii gibi bu yazımda aynı cümle az bir farkla tekrarlanmış. Kanaa.tiınize göre burası
hatalı kay�. Biz yukarıda, tekrar okırak kabul ettiğimiz cümleye yer vermedik.
281 Atsız nüshasunda "Pkınyi' yerine "Polvaya" şeklinde kayıtlı.
Aşıkpaşazade Tarihi 255

içlerinden bir bölüm de, kafirin hangi taraftan geldiğini öğrenmek


için görevlendirildi, padişah da göçmek için hazırlık yaptı. Bu sırada
ulak geldi: "Kafir Tahtalı'ya geldi" diye, haber getirdi.

Tahtalıöa Hakkın yardımıyla gaziler hazır bulunuyordu. Kafirler


bundan habersizdi. Kafirler Tahtalı'ya hücum edip, yağma etmek
için etrafa dağıldılar. Gaziler de "Allahu ekber" diyerek kafirin büyük
sancağının üzerine hücum ettiler. Kafirler burada Müslüman askeri
olduğunu görünce savaş kaygısı kalmadı, kaçmaya başladılar. Çok
kafir kırıldı. Nice banlar ele geçirdiler. Hünkar'a ulak gelip kafirin
yenildiğini haber verdi. Nice gün sonra kafır sancaklarını ve ele ge­
çirilen hanları getirdiler. Kafir askerinin çoğu kırıldı, kurtulamadı.
Sonra İslam askerine izin verildi.

O zamana kadar halktan çift akçesi yirmi ikişer olarak alınırdı.


Bu defa, sipahinin sefer mesafesi uzak olduğundan padişah otuz ola­
rak alınmasını emretti. O gündenberi otuzdur.

Fakir de padişahın ihsanını umarak Üsküp'e gitmiştim. Mevlana


Gürani de Arabistan'dan gelmişti. Bursa kadılığını padişah ona o za­
man verdi.

Nazın

Mehmed Han'a kim Hak mu'in oldu

Gaziler cümlesi bil mün'ım oldu

Bu hanın heybeti tuttu cihanı

Bu han kamu handan Muhsin oldu

Çü doldu şarka garba adl ü bezli

Menakbı-ı Al-i Osman mevzun oldu


256 Aşıkpaşazade Tarihi

Aşıki Aı-i Osman'a duacı

Dua ehli cihanda makbul oldu

Bu fetih H. 861 /M. 1 456-57 yılında Sultan Mehmed (il) Gazi


eliyle gerçekleşti.

1 33. Bölüm

Bu Bölümde Mora Vilayetinin Kilidi Olan Yıldız Hisarı'nın


Nasıl Alındığı Anlatılır

Mora'nın ağzında Germe Hisar'ı vardı. Onu Sultan Murad yık­


mıştı. Kafir askeri denizden o hisarın bulunduğu yer üzerine gelip
Germe Hisarı'nı yeniden yaptı. Daha önce fethedilen bu vilayette­
ki Müslümanlar o hisarın içerisinde kaldılar. Sultan Mehmed (II)
Gazi'ye; "Kafir Germe Hisarı'nı kapattı. Müslümanlar içerde kaldı"
diye haber geldi. Padişah Mahmut Paşa'yı gönderdi. Nice günden
sonra kendisi de Mahmud'un arkasından gitti. Mahmut Paşa yürü­
dü, Germe Hisarı'nın yakınına vardı.

O zamanlar Mora sancak beyi Elvan Bey oğlu Sinan Bey'di.


Körfez hisarına girip oturmuştu. Mahmut Paşanın geldiğini duyun­
ca Bundan bütün Müslümanları haberdar etti. Kendisi de hisardan
harekete geçti.

Germe'de olan kafirlerin casusu vardı. Casus kafirlere gelip,


"Türk kalabalık askerle geliyor, sabaha yakın burada olur" diye haber
verdi. Bu haberi alınca, kafirler kaçmaya başladı. Sinan Bey de hisar­
dan çıktı. Kafir askeri Türklerin kendilerini öldüreceğini anladılar.
(Gemileri deniz kenarında hazırdı.) Gemilere bindiler. (Mahmut
Paşa'ya Kafirin kaçmaya hazırlandığı haberi ulaştı.) Mahmut Paşa da
gazilerden birkaç bin er seçip, gönderdi. (Kafirlerin gemiye binmesi
henüz tamamlanmadan yetiştiler birçok kafiri alıkoyup canlı olarak
ele geçirdiler.)
Aşıkpaşazade Tarihi 257

Padişah gelinceye kadar Mahmut Paşa orada bekledi. Padişahla


buluşup, yürüdüler. Levindar'ı, Mesnevriye'yi ve Yıldız Hisarı'nı fet­
hettiler. Kıscası o seferde altı parça hisar fethedildi. Bu hisarların
hepsi Moraya tabi hisarlardı. Onlara Karlu İli derlerdi. Bu fethedilen
hisarların beylerine de Karluoğulları derlerdi. Onların ömürlerini
de tamam ettiler. 282 Geldiler, Ağrıboz bölgesine uğradılar ona da bir
çizgi çektiler.

Bu gaza H. 864 / M. 1 459-60 tarihinde Sultan Mehmed (il) Han


Gazi eliyle gerçekleşti.

134. Bölüm
Bu Bölümde Semendire'nin Nasıl Fethedildiği Anlatılır

Padişah devletle İzvornik'e yöneldi. Bosna karalı o zamanlar


Semndire'ye hükmederdi. 283 Kral, padişahın kendi üzerine geldiğini
zanetti. Padişahtan çok çekindiğinden üzerine gelmesin diye adam
gönderip; "Semendire'yi padişaha verdim'' dedi. O zaman Mahmut
Paşa'nın kardeşi Semendire içindeyedi. Bütün Semendire'yi ona
emanet etmişlerdi. Kral, Mahmut Paşanın kardeşine de haber gön­
derip, "Semendire'yi Türk padişahına verdim'' dedi. Mahmut Paşa,
kardeşiyle devamlı haberleşirdi. Mahmut Paşada Semendire'nin ve­
rilmesine razı olmuştu. Sonunda hepsi Semendire'nın verilmesine
rıza gösterdiler.

Mahmut Paşanın kardeşi, krala haber gönderip "Semendire'yi


bütün levazımatıyla veriyorum'' dedi. (Kral 'sen bilirsin' dedi.) Diğer
tarafa kardeşi Mahmut Paşa'ya da haber gönderip, "Er gönderin
gelsinler, hisara tımar etsinler" dedi. Hünkar İzvornik'e varmadan,

282 Atsız nüshasında "Onların ömürlerini de tamam ettiler" yerine "ol dahi padişaha gelmişti
onun dahi ömrünü tamam ettiler" şeklinde kayıtlı.
283 Neşri Tarihi'nden bu cümlenin evvelinde konuyla ilgili bazı bilgiler vardır. Konunun
daha iyi anlaşılması için buraya almayı uygun gördük: "Rivayet edildiğine göre bundan evvel
Semendire Sultan Murad zamanında fethedilmişti. Karşılığında Halil Paşanın kardeşi Mahmut
Çelebi'yi almak için, kafire geri vermişlerdi. Özetle, Sultan Mehmed Gazi kışı Edirne'de geçirip
bahar olunca Sofya'ya vardı. Bosna kralı o vakit Semendire'ye hakimdi.
258 Aşıkpaşazade Tarihi

Semendire Hisarı'nı gelen ere teslim ettiler. Çanlarını, kiliselerini


bozdular, mescit yaptılar. Sultan Mehmed adına hutbe okuttular. Laz
(Sırp) ülkesi tamamıyla fethedildi.

Nazın
Tamamet İslam hükmetti Laz'a

Temerrüd kafiri hep girdi saza

Yürüdü şevket-i İslam bu ilde

Mahbubesi başladı hep naza

Semendireöe kondu yeniçeri

Azebler akçe sayar oldu kaza

Ve buna tarih sekizyüz altmıştır

Sinop'a tut kulak gelen avaze

Ve hem Amasriya himmeti var

Gide kış kim gemiler ere yaza

1 35. Bölüm
Bu Bölümde Amasra'nın Nasıl Alındığı Anlatılır

Amasra (Karadeniz kenarında İslam ülkesi arasında kalmış) 284


bir hisardı. Padişahı Frenköi. Bütün Anadolu'nun kaçan esiri ona
gelirdi. Bu Amasra kafirleri zaman zaman deniz yüzünden çıkıp, ça­
pulculuk da yaparlardı. Sorulduğunda "Başka ülkelerin gemileridir.
284 Parantez içindeki kısım saadeleştirilerek Atsız nüshasından alındı.
Aşıkpaşazade Tarihi 259

Bizim gemimiz değil" derlerdi. Şimdiki zamanda da Anadolu'nun


esiri Amasra'dan Rum İli'ne geçer.

Bu durumu Sultan Mehmed'e bildirdiler. Padişah, "Mahmut!


O hisar nerdedir ki benim atam, dedem orayı almadı?" diye sordu.
Mahmut Paşa, "Sultanım! Hak Teala bu hisarın sizin elinizle alınma­
sını takdir ettiği için, onlar tarafından alınmamıştr" dedi. Padişah,
"Mahmut! Tez hazırlık yapılsın, varalım. Allah'ın takdirinde her ne
irade edildiyse görelim" dedi. Mahmut Paşa gemiler donatıp, yararlı
adamlarla Amasra'ya gitti. (Padişah da karadan yürüyüp Akyazı'ya
çıktı. Oradan Bolu'ya vardı. İsfendiyaroğlu İsmail Bey, hünkar'ın
Bolu'ya geldiğini duyunca kaçıp Sinop'a gitti. Sonra padişahın
Amasra'ya gitmekte olduğunu öğrenince, hünkar'ın arkasından he­
diyeler gönderdi.)

(Hünkar Amasra'ya konup oturdu. Derya tarafından da


Hünkar'ın önceden gönderdiği gemiler geldiler ve Amasra limanına
girip demir attılar.) 285

Hisarın tekfuru, hisarın iyi müşterisi olduğunu gördü ve satsa da


satmasa da alınacağını anladı. Tekfur yanındaki kafirlere, "Ben hisa­
rı müşteriye veriyorum. (Aksi tekdirde bu müşteri bu hisarı bizden
minnetsiz alır, bizi de kırar. Kadınlarımızı kızlarımızı da bağırlarına
basarlar. Oklarımızı ufatır, yaylarımızı kırarlar, kendi kılıcımızla boy­
numuzu vururlar. Zorla kılıçlarını boynumuza asarlar. Bunlar başı­
mıza gelmeden bu hisarı verip iyi kişi olmak yeğdir) dedi. Kafirler de
bunu kabul edip tekfurlarını padişaha gönderdiler. Tekfur itibar sa­
hibi birçok kafirle birlikte padişaha geldi, hisarın anahtarını getirdi.
Hisarı teslim ettiler. Padişah da bu itibar sahibi kafirleri bütün mal­
larıyla beraber İstanbul'a gönderdi. Bu kafirlerden hiçbirini esir et­
mediler. Eflak ilinin ucunda padişahın bir hisarı vardı. Onun halkını
buraya getirdiler. İyi bir kiliseyi cami yaptılar, İslam hutbesi okundu.

285 Parantez içinde verdiğimiz kısımlar esas aldığımız nüshada eksik ve hatalı kaydedilmiş.
Biz, Atsız nüshasına bakıp, gerekli düzeltmeyi yaparak parantez içinde gösterdik.
260 Aşıkpaşazade Tarihi

Nazın

Bu İslam bucakta küfr ü zulmet

Amasra olmuştu dar-ı zillet

Veli bir burka' kalmıştı ancak

Götüre anı kim Han'a değe nevbet

Bu Han zulumata varsa nur eder

Aşıki Hakk'a şükr (et) cana minnet

Bu fetih H. 864-865 ! M. 1 460-61 yılları arasında Sultan Mehmed


(il) Han Gazi eliyle gerçekleşti.

136. Bölüm

Bu Bölümde Sultan Mehmed Gazi'nin Sinop, Kastomonu ve


Bütün Vilayetlerini, Koyluhisar ve Trabzon'u Bir Seferde Hepsini
Nasıl Fethettiği Anlatılır

Rum diyarının Padişahı Sultan Mehmed Gazi, Uzun Hasan hak­


kında işittiği olaylar sonucunda harekete geçip onun sebep olduğu
kötülükleri defetmekle meşgul oldu. Sultan, Mahmut Paşaya "Benim
hatırımda birkaç şey var. Ben aciz kuluna Allah'ın bunları kolaylaş­
tırmasını ümit ediyorum. Biri İsfendiyaroğlu denilen Kastamonu (ve
Sinop)'tur. Biri Koyluhisar, biri de Trabzon'dur. Bunlar benim huzu­
rumu kaçırır. Daima hayalimden çıkmazlar" dedi. Mahmut Paşa,
"Devletli Sultanım! YOnelirsen (Allah'ın yardımıyla) hasıl olur" dedi.
Hünkar, "Mahmut! Zamanıdır, görelim" dedi.
Aşıkpaşazade Tarihi 261

Padişah gemiye binip Bursa'ya yöneldi. Gelip, Mudanya'da otur­


du. Mahmut Paşa İstanbul'da yüz parça gemi donatıp, Sinop'a gönder­
di. Gemiler gitmeden, İsfendiyaroğlu İsmail Bey'e bir elçiyle mektup
gönderdiler: "Gemilerimizi Trabzon'a gönderiyoruz. Padişahın hatırı
için gemilerimizin her ne ihtiyacı olursa karşılayıp, dostluk ve mu­
habbetinizi gösteriniz. Kaptana da harcamak için akçe verdik. 286 Eğer
yeterli olmazsa Bakır Küresi'nden padişaha tayin edilen akçeden har­
carsınız. Azaplarını edpsizlik ederlerse onların hakkından gelin. Ne
şekilde siyaset yapmak gerekirse öyle yapın. Benim gönlüm sizden
razıdır" diye yazdılar, adamın eline verip İsmail Bey'e gönderdiler.
Mahmut Paşa Edirne'ye gitti ve Rum İli'nin askerini azaplarnı ve
serehorunu hepsini bir araya toplayıp, Bursa'ya getirdi. Anadolu as­
keri de Sultanönü'nde toplandı. Mahmut Paşa da bütün vilayetlerin
azap ve askeriyle Bursa ovasına kondu. İsmail Bey'e tekrar adam gön­
derip; 287 "Oğlun Hasan Bey'i yararlı adamlarla gönder. Engürü'ye
(Ankara'ya) gelsin, benimle buluşsun'' dedi. İsmail Bey, azap aske­
rine önceden gönderilen mektupta emredildiği şekilde davranmıştı.
Bu defa da emre uyarak oğlunu gönderdi.
Bu taraftan Karamanoğlu da asker gönderdi. Padişah Engürü'ye
gelince, bunlar da geldiler.
Nazın

Gör ne hile tedbir etti ademi


Yani kim mülk ede tuta alemi

Sanur kalır kendüye mülkü hemin


Assı oldur ki çeker bunca gamı

Akıbet bir arşın yer mülküdür


Kodu gitti saltanatla demi
286Esas aldığımız nüshada "veresin" şeklinde hatalı yazılmış.
287Esas aldığımız nüshada "ve cemi vilayetlerin azebini leşkerle İsmail Beye gönderdiler.
Tekrar kul gönderdile ki .." şeklinde hatalı keydedilmiş. Biz saadeleştirmede Atsız nüshasındaki
"Mahmut Paşa Bursa ovasına kondu. Ve cemi vilayetlerin azap ve askerleriyle. Ol aradan İsmail
Beye bir kul dahi gönderdiler" şeklindeki yazımı baz aldık.
262 Aşıkpaşazade Tarihi

İsmail Bey'in oğlu Hasan Engüri'ye gelince hemen tutup, kapıcı­


lar çadırına ilettiler. Bu iş olmadan önce İsmail Bey'in kardeşi Kızıl
Ahmet padişahın yanındaydı. Bolu Sancağı onun tımarıydı. Mahmut
Paşa onu aklını çelerek, "Hünkar atanın vilayetini sana vermek isti­
yor" deyip dururdu. Bu şekilde berat dahi yazdırıp, Kızıl Ahmede
vermişti. Hasan'ı yakalayınca sancağını Kızıl Ahmed'e verdiler ve
Kastamonu'ya gönderdiler. Kızıl Ahmed aceleyle Kastamonu'ya var­
dı. Vilayetin halkı bu gelenin padişahlarının oğlu olduğunu anlayın­
ca ona itaat ettiler.
İsmail Bey de vilayetin kardeşine döndüğünü görünce sürüp
Sinop'a girdi. Hünkar da Kastamonu'ya yetişti ve oradan Sinop'un
kapısına yürüdü. Kapısını kapattı. Kızıl Ahmet ve Mahmut Paşa da
vardılar. Hünkar bir göç mesafesi geride konakladı. Kızıl Ahmet
ve Mahmut Paşa Sinop hisarının üzerine kondular. Mahmut Paşa,
İsmail Bey'i kapıya çağırttı: "Hey Bey'im! Niçin kaçarsın? Halkın
hepsi kardeşini bu vilayete "Bey" eylediler. Her sipahi yine gelip
mülkünde ve tımarında karar kılıp yerleşti. Şimdi sen bu tek kalan
bir hisarda ne kadar durup, padişahla çekişebilirsin? Üstelik bu şeh­
rin limanını da elinden aldılar" dedi. İsmail Bey, Mahmut Paşaya,
"Padişahın beni ve oğullarımı öldürmesinden korkuyorum" dedi.
Mahmut Paşa, "Haşa, padişahımız böyle bir iş yapmaz" dedi.
Sonunda Mahmut Paşa, İsmail Bey'i kendine ait olan mallardan
ne kadar mal hasıl olur ise fazlasıyla vereceklerine ve nereyi isterse
orayı tımar vereceklerine inandırdı. 288 İsmail Bey de inanıp, kabul
etti. Paşa, hünkara haber verdi, padişah geldi. Sinop'u hünkara tes­
lim etti. İsmail Bey hisardan çıkıp hünkar'a karşı vardı, elini öpmek
isteyince, hünkar, "İsmail Bey! Sen benim ulu kardeşimsin. Elimi
öpmen revamıdır?" dedi. Kısacası İsmail Bey tekrar (Dürekani'ye)
evine varıp 289 bütün taallukatını aldı ve yanına getirdi. Oğlu Hasan'ı
da (hünkarla) sefere gönderdi. 290
288 Esas aldığımız nüshada burası "Kendinin haslarını ne kadar mal hasıl olur ise onu dahi

ziyade tımar verdiler. Ve hem kendinin hatırı ne yerde dilerse onu vereld" şeklinde kayıtlı.
Biz sadeleştirmede Atsız nüshasındaki "Kendinin haslarından ne kadar mal hasıl olur ise
ziyadesiyle vereler. Kendi ne yerde dilerse ol arada tımar vereler'.' şeklindeki yazımı baz aldık.
289 Atsız nüshası ve Neşri Tarihi'nde "evine geldi" yerine "Dürekani'ye geldi" şeklinde kayıtlı.

290 Esas aldığımız nüshada "Oğlu Hasan'ı sefere bile gönderdi" şeklinde kayıtlı. Atsız nüshası

ve Neşri Tarihi'nde ise "Oğlu Hasan Beg'i hünkar ile gönderdi." şeklinde kayıtlı.
Aşıkpaşazade Tarihi 263

Padişah, Kastamonu ve Ayganı 291 hisarına ve Sinop'a kendi


adamlarından er koydu. Bütün vilayet kendi yerli sipahilerine veril�
di. Bütün vilayetin askeri toplandı Kızıl Ahmed'in yanma kattılar. 292

Soru: Hasan Bey seferde kiminle yürüdü?

Cevap: Hünkar ona Bolu Sancağını verdi. Onunla yürüdü.

Nazın

Bir iki gün olan cihana kalma

Ziyandır sevgisi ziyana kalma

Senin adın fülan söylenir ancak

Hemin bir sözdür ol fülana kalma

Yalandır davası güler yüzüne

Şivesi pür yalan sözüne kalma

Aşıki sen hayal atına binme cihanda

Kim bindi ise ahır anı gör n'etti

1 37. Bölüm

Bu Bölümde İsmail Bey'in (Hazırlığını Yaptıktan Sonra)


Dürekani'den Nereye Gittiği Anlatılır

291 Bu hisarın ismi Atsız nüshasında, "Ayafnı" şeklinde, Neşri Tarihi'nde ise, "İfni" şeklinde

okunarak latinize edilmiş.


292 Esas aldığımız nüshada "ve vilayetin askeri Kızıl Ahmet yanına cem oldu. Zira ona
koştular:' şeklinde kayıtlı. Atsız nüshasında ise, "ve cemi vilayetin askeri cem olundu. Kızıl,
Ahmed'e koştular:' şeklinde kayıtlı. Biz yukarıda Atsız nüshasındaki yazımı esas aldık.
264 Aşıkpaşazade Tarihi

İsmail Bey, bütün oğullarını ve kızlarını davarına yükletti, vezir


Şahabettin Ağa'yı da yanına aldı ve hiçbir kulunu bırakmadı, hepsini
alıp Bursa'nın Yenişehir vilayetine geldi. Padişahtan Yenişehir'i iste­
di. Padişah Yenişehir'i, İnegöl'ü, Yarhisar'ı hepsini verdi. İsmail Bey
de Yenişehir'e yerleşti. 293

Soru: Karamanoğlu Ankara'ya Hünkar'a gelmişti ona ne oldu?

Cevap: Geldiğinde, Hünkar hil'at giydirip atasına gönderdi.

Hünkar Koyluhisar tarafına varınca Karamanoğlu, İsmail


Beye haber gönderdi: "Hey Tanrı kulu! Dön, Yenişehire gitme!
Osmanoğlu'nun fırsatını bulduk. Bu taraftan ben sana yardım ede­
rim. O tarafdan da Uzun Hasan'a haber gönderelim, Osmanoğlu'nu
aradan götürelim. Yine sen eski vilayetine var" dedi. İsmail Bey, ona;
"Bre, Padişah gazaya gidiyor. Onu yolundan alıkoymak Müslüman
olana yakışmaz. Özellikle kalelerinde o padişahın kulları varken ve
memleket kardeşimin elindeyken bu hiç yakışık almaz" dedi. İsmail
Bey bu şekilde cevap verince, Karamanoğlu gama boğuldu.

Bu fetih H. 864 / M. 1459-60 yılında gerçekleşti.

Nazın

Dediler ahmak, mecnundur ol er

İki nesneyi kim ol heves eder

Biri geçmiş ola giden ko gitti

Biri muhal olanı durmaz umar

293 Atsız nüshasında "Padişahtan Yenişehir'i diledi. Padişah Yenişehir'i, İnegöl'ü, Yarhisar'ı
hepsini verdi. İsmail Bey de Yenişehire yerleşti" yerine, "Zira kim hünkardan Yenişehir'i
İnegöl'ü, Yarhisar'ı dilemişti. Hünkar da onları mansıb vermiş idi. İsmail Beg de Yenişehir'e
gelüp mütemekkin olmuş idi:' şeklinde kayıtlı.
Aşıkpaşazade Tarihi 265

138. Bölüm
Bu Bölümde Sultan Mehmed Han Gazi'nin Koyluhisarı'nı Ne
Şekilde Fethettiği Anlatılır

Sultan Mehmed Koyluhisar'a varmadan önce onun Hüseyin Bey


denilen bir beyi vardı. Onu Uzun Hasan almadan 294 o birgün av için
sahraya çıkmıştı. Ansızın Uzun Hasan bunu yakalayıp, hisarına gö­
türmüş, Hüseyin Bey de çaresiz kalarak hisarını ona teslim etmişti.

Hünkar, Uzun Hasan'ın Koyluhisarı aldığını işitince Rum İli bey­


lerbeyi Hamza Bey'e asker verdi, ilden de azap çıkardı ve: "Koyluhisar
üzerine var. Hisarı fethetmek için çok gayret göster. Eğer fethedil­
mezse vilayetini vur, köylerini yak ki nice zaman mamur olmasın''
dedi.

Hamza Bey bu buyruğu işitince askerle hisarın üzerine yü­


rüdü. Nice gün iyi savaşlar yapıldı. Baktılar ki hisar fethedilemi­
yor. Vilayetini vurdular. Azaplar bir Ermeni köyüne vardılar. Nice
Ermeni yaşlısını ve kadınını buldular. Her tarafı yağmalayıp bu ka­
dınlara ve yaşlılara meşru olmayan şeyler yaptılar. Bu azap topluluğu
gayet çirkin işler işlediler.

Ermeni keşişleri 295 gelip, Uzun Hasan'a şikayette bulundular.


"Evvelki Beyi'miz zamanında böyle çirkin işler başımıza gelmezdi.
Üstelik padişahımız zayıftı. Şimdi senin gibi yüce bir padişah zama­
nında kadınlarımızın ve yaşlılarımızın başına bunun gibi kötü işler
geldi" deyip, feryat ettiler.

294 Esas aldığımız nüshada burası "Sultan Mehmed Koyluhisar'a varmadan onun bir beyi
vardı. Uzun Hasan olmadın Hüseyin Bey derlerdi" şeklinde kayıtlı. Kanaatimize göre "Uzun
Hasan olmadın" şeklindeki kısım yanlışlıkla cümlenin arasına yazılmış. Biz Atsız nüshasından
yaptığımız tahkik sonucunda "Uzun Hasan olmadın'' şeklindeki kısmın doğru okunuşunun
"Uzun Hasan almadan'' biçiminde olması gerektiğini ve bir sonraki cümleye ait olduğunu
düşünüyoruz.
295 Esas aldığımız nüshada "kişileri" şeklinde kayıtlı. Atsız nüshasında ise "keşişleri" şeklinde.
Biz, Atsız nüshasındakini tercih ettik.
266 Aşıkpaşazade Tarihi

Hamza Bey (bu ili vurduktan sonra) yine kendi vilayetine geldi.
Bu olayın üzerinden bir nice yıl geçti.

Sultan Mehmed Gazi yürüdü, Sinop vilayetini 296 fethettikten


sonra Koyluhisar'ın üzerine düştü. Her taraftan toplar kurdu. Bir
nice günden sonra birkaç top 297 hisara dokununca hisar halkının
aklı şaştı, hemen hisarı teslim ettiler. Padişah da hisarı zaptetti. İçine
kendi adamlarını koydu.

Nazın

Cihanda ne ola kim olmamıştır

Ya kulak işitip göz görmemiştir

Bir insan her ne eder hayr eğer şer

Ne ola, ol 298 kim insan gelmemiştir

Ve hem bil bu azep kim ne güruhtur

Nice yıllar yüzünü yumamıştır

139. Bölüm

Bu Bölümde Sultan Mehmed Gazi'nin Trabzon'u Nasıl Fethettiği


Anlatılır

Sultan Koyluhisarı fethettikten sonra Erzincan tarafına yürüdü.


Uzun Hasan anasının yanına, Çemizkezek beyi Kürt Hasan'ı verip

296 Esas aldığımız nüshada "Sinop'u vilayetiyle fethetti" şeklinde kayıtlı. Biz Atsız nüshasındaki
"Sinop vilayetini fethetti" şeklindeki yazımı baz aldık.
297 Esas aldığımız nüshada "bir nice top'' şeklinde kayıtlı. Biz Atsız nüshasındaki, "birkaç top"

şeklindeki yazımı baz aldık.


298 Esas aldığımız nüshada "ol" yerine "ola" şeklinde kayıtlı. Biz Atsız nüshasındaki yazımı
baz aldık.
Aşıkpaşazade Tarihi 267

Sultan Mehmed Han'a elçi olarak gönderdi. Bulgar Dağı'nın yanı­


na vardılar, orada buluştular. Gayet güzel armağanlar getirmişler­
di. Padişah armağanlarını kabul etti ve gayet hürmetkar davrandı.
Uzun Hasan'ın annesi Saru Hatun'u ana edindi. Kürt Şeyh Hasan'ı
baba edindi. İkisini de alıp Trabzon'a gitti. Bulgar Dağı'na çıktılar,
Trabzon tarafına indiler. Padişah bu dağın çoğunu yaya yürüdü.
Kısacası Trabzon üzerine indi. Saru Hatun, "Hey oğul! Bu Trabzon'a
bunca zahmet nedendir?" dedi. Padişah cevap verdi: "Bu zahmet din
yolunadır. Ahirette Allah'ın huzuruna varınca inayet ola. 299 Zira bi­
zim elimizde İslam kılıcı vardır. Eğer bu yolda zahmete katlanmayı
tercih etmezsek bize gazi demek yalan olur" dedi.

Hisarın üzerine inince Saru Hatun "Bu benim gelinime muteal­


liktır burayı bana bağışla" diye padişahtan dilekte bulundu. Hünkar
buna hiçbir şekilde cevap vermedi. Sinop'taki gemiler gelip yetişince,
karadan ve denizden savaş oldu. Hisardan "aman'' dilediler. Ancak
aman verilmeyip kol gücüyle fethedildi. Kısacası Trabzon alınca
Padişah'a layık olanı Padişah'a getirdiler. Tekfurunu, beylerini ve seç­
kin kafirlerini gemilere koyup İstanbul'a gönderdiler. Gaziler vila­
yetin nice yerlerini vurdular, ganimet aldılar. Hisardan alınan gani­
metlerden Uzun Hasan Bey'in anasına da verip, saygıyla gönderdiler.

Padişahın fethettiği her hisarda uyguladığı kanunu, burada da


uyguladılar. Mescit ve medrese yapıldı. Müslümanlardan evler ge­
tirip bu kafirlerin boş kalan evlerini onlara mülk olarak verdiler.
Hisarı onarıp, sağlamlaştırdılar.

Sonra padişah geldi, Sonısa'ya çıktı. Kızıl Ahmed'e Rum İli'nde


tımar ve iyi sancak verdi. Kastamonu vilayetini ise padişah kendi
adamlarına verdi. Kızıl Ahmed yoldayken izin istedi, "Varıp, evimi
getireyim. Hünkar gelince Rum İli'ne hünkarla beraber giderim''
dedi. (İzin verdiler.) Bolu'ya geldi, birgün gecesiyle kaldı. Sonra
Karaman yolunu ele alıp gitti. Karamana vardı.

299 Atsız nüshasında "Ahirette Allah'ın huzuruna varınca inayet ola:' yerine "ahirette Allah'ın
huzuruna varınca hacil/mahcup olmayavuz deyüdür" şeklinde kayıtlı
268 Aşıkpaşazade Tarihi

Karamanoğlu ona harçlık verdi, kendisini kabul etmedi. Oradan


Uzun Hasan'a gitti. 300 Sultan Bayezid (II) devrine kadar onun yanın­
da kaldı.

Nazın
Bir seferde üç vilayet fetheden sultan budur

Fetheden cümle vilayet adl eden sultan budur

Bil bu Al-i Osman içre her gelen ortak gelir

Bil bu devran içre kim ortak olan sultan budur

Bu fetih H. 865 J M. 1460-61 yılında Sultan Mehmed (il) Gazi


eliyle gerçekleşti.

1 40. Bölüm
Bu Bölümde Sultan Mehmed Gazi'nin Trabzon Seferinden gel­
dikten Sonra Ne Yaptığı Anlatılır

Sultan Mehmed bu seferden İstanbul'a gelince Rum İli'ne bırak­


tıkları İshak Paşa da İstanbul'a geldi. Etraftan elçiler gelmeye başladı.
Eflak Bey'inden de elçi geldi. Gelen elçinin yanına elçi verip Eflak'a
gönderdiler. Eflak Bey'ini kapıya çağıdılar. Elçi Eflak Bey'ine varın­
ca Eflak Bey'i gelen elçiye, "Benim ülkem bana sadık değildir. Eğer
ben memleketimden çıkıp oraya varırsam, Üngürus'u (Macaristan)
getirip bu vilayeti ona teslim ederler. Padişahtan ricam, uc beylerin­
den birini Tuna kenarına göndersin. O uc beyi bu vilayeti beklesin.
Ben de sultanın eşiğine varayım" dedi. Hünkar da bunun sözüne
güvendi. Çakırcıbaşı Hamza Bey'i gönderdi. Çakırcıbaşı gelip, Tuna
kenarına kondu. (Tuna buz tutmuştu.) Gece olunca Eflak Bey'i buz
300 Neşri Tarihi'nde şöyle: "Karamanoğlu Kızıl Ahmede harçlık verip, yanında alıkoymak
istedi. Kızıl Ahmet Osmanlı korkusundan kabul etmeyip, Varıp Hasan Dıraz'a gitti. (Neşri
Tarihi, cilt, 2; s.755)
Aşıkpaşazade Tarihi 269

üzerinden geçti, Hamza Bey'i yakaladı. Birçok müslümanı öldürdü.


Birkaç yerden de kafir geçirdi, etrafa saldırdılar. Geçtikleri vilayet­
leri mahvettiler. Hamza Bey'in ve birçok müslümanın başını kesip
Üngürus kralına gönderdi: "Ben Türk'le düşman oldum" dedi. Bütün
kafir beyleri bu kafirin padişaha düşman olduğunu bildiler.

Nazın

Ne hile etti Voyvoda Kazıklı

Necis murdar lanet azıklı

Drakula oğlu ol murdar

Demez kırar sevaplıdır yazıklı

141. Bölüm

Bu Bölümde Sultan Mehmed Gazi'nin Ejlak'a Ne Şekilde Girdiği


Ve O Vilayeti Kazıklı Voyvoda'nın Kardeşine Vermesi Anlatılır

Padişah, bu melun kafir Kazıklı Voyvodanın (Eflak Beyi) hilesini


haber alınca İslam askerini toplayıp, yürüdü. Hücum etti, Tuna su­
yunu geçti. Eflak vilayetine girdi. Bütün Eflak vilayeti gelip padişaha
itaatını arzetti. Kazıklı Voyvoda ortadan kayboldu. Padişah uzun bir
müddet Eflak'ta yürüdü. Bir gece ansızın gürültü koptu. Padişahın
gazi kulları hazırdı. Bu kalabalığın Kafir Kazıklı'nın askeri olduğunu
gördüler. Gece baskın yapmak için gelmişler. Gaziler tınmadılar, or­
dunun yakınına kadar gelmesini beklediler. Aralığa girince öyle kır­
dılar ki çok azı kurtulabildi. Sabaha kadar kırdılar. Kazıklı Voyvoda
başını güçlükle kurtardı. Sabah olunca Ali Bey'i Voyvodanın peşin­
den gönderdiler.

Kazıklı Voyvodayla gelen askerler vilayetin beyleri ve sipahileriy­


diler. Toplanıp geldiler, padişahın ayağına döküldüler, esirliğe ken­
dilerini teslim ettiler. Kazıklı Voyvodanın küçük bir kardeşi vardı.
270 Aşıkpaşazade Tarihi

Padişahın yanında hizmet ederdi. Padişah Eflak vilayetini ona verdi.


Bu gelen bütün kafir beylerini de ona teslim etti. Memleketinden di­
lediğini aldı, devletle kendi vilayetine döndü.

Bu gaza H. 866 / M. 1 46 1 - 1 462 yılında Sultan Mehmed (il) eliyle


gerçekleşti.

Nazın

Zihi sultan ki hükmüne musahhar oldu alemler

Cemi meddahı anın melek, rıdvan, ademler

Ayağı bastığı yerler misal-i cennet oldu

Yüzün gören gedayiler (olurlar) gark-ı in'amlar

Aşıki nesl-i Osman'ın atası Meme doldu

Aceptir kim ele gire o han devrindeki demler

142. bölüm

Bu Bölümde Sultan Mehmed Gazi'nin Eflak Gazasından


Edirne'ye Geldiği ve Gelince Edirne'de Ne Yaptığı Anlatılır 301

(Edirne'ye gelince) askere izin vermedi. Doğru Gelibolu'ya vardı.


" Çabuk olun! İstanbul'un ve Gelibolu'nun gemilerini gazilerle doldu­
run, Midilli gazasına gidiyoruz" dedi. Hemen o ay içinde gemiler hazır
oldu. Padişah Midilli'ye varıp, Ayazmende kondu. Gemiler de Midilli
hisarını kuşattı. Toplar kurdular. Ceng-i Sultaniler oldu (vuruldu).
Hisarın kafirleri hanı görünce, "aman" dilediler. Aman verildi. Hisarın
Tekfuru dışarıya çıkıp, vezir Mahmut Paşa'ya geldi: "Ben başımı al­
dım, hana geldim. Oğlumu, kızımı, malımı; herşeyimi hisarda bırak­
tım. Padişahın arzusundan başka muradım kalmadı" dedi. Mahmut
Paşa, tekfurun sözünü padişaha iletti. Padişah, "Gidin, tekfuru bana
301 Bölüm başlığı Atsız nüshasında "Sultan Mehmed Han Gazi Eflak Gazasından kim gelicek
sonra nice gazaya ikdam eyledi" şeklinde kayıtlı.
Aşıkpaşazade Tarihi 271

getirin'' dedi. Tekfuru getirdiler. Padişahın ayağına kapandı. Padişah


da hil'at giydirdi. Mahmut Paşanın çadırı yanında, bir çadır kurdur­
du. Padişah, Mahmut Paşa'ya, "Var, bu hisarın malını zapt et. Bütün
halkını; sipahisini, şehirlisini, köylüsünü, her kişinin ne kadar nakdi
ve gayri nakdi olduğunu deftere kaydet" dedi. Mahmut Paşa da gidip,
padişahın emrini yerine getirdi. Sonra gelip, durumu padişaha arzetti.
Padişah esirden ve maldan kendisine layık olanı aldı. Geri kalanının
alimlere ve sufilere verdi. Bu şehrin sipahilerini dağıttı. Şehir halkın­
dan çıkarılması gerekenleri çıkardı, güvendiklerini eski yerinde bırak­
tı. Bir kadı tayin etti. Şehrin boş kalan evlerini kendi isteğiyle gelen
müslümalara mülk olarak verdi. Nice kiliseleri mescit yaptı. Bir kuluna
da sancak beyliğini verdi. Şehri vilayetiyle beraber mamur ettiler.

Nazın
Tevccüh etse bu han cihane
Ola her fı'li alemde nişane

Ger etse bir işaret cümle hane


Miyan-beste gele kamu divane

Temerrüd ehli cümle batıl oldu


Kafirler kamusu erdi ziyane

Aşıki bu menakıb kim yazarsın


Yakındır kim ere cümle beyane

Okuyanlar dinleyenler ola hayran


Akiller bu işe ola divane

Bu fetih H. 866 / M. 1 46 1 -62 yılında Sultan Mehmed (il) eliyle


gerçekleşti.
272 Aşıkpaşazade Tarihi

143. B ölüm
Bu Bölümde Bosna Vilayetinin Ne Şekilde Fethedildiği ve
Padişahın O Vilayette Ne Yaptığı Anlatılır

Semendire fethedilince padişah Bosna kralına adam gönderip:


"Ya boyun eğip, haraç versin ya da üzerine varırım" dedi. Padişahın
haberini krala ulaştırdılar. Gelen adam da padişahın mektubunu
iletmişti. Elçinin haberini dinledikten sonra kral, "Bu Türk'ü tutun,
öldürün" dedi. Elçiyi yakaladılar. Kralın bir veziri vardı, "Hey! Ne
yapıyorsun? Bosna vilayetini harap, kendini de helak ettireceksin.
Haydi bu Türk'ü yakaladın bu hatanın altından çıkmak erlik ister"
dedi. Elçiyi bıraktılar. Elçi gelip, padişaha gördüklerini haber verdi.
Padişaha İslam gayreti galip geldi. Asker toplayıp, gazaya niyet ede­
rek yürüdü. Bosna Kralı kaçtı. Bir sarp hisar vardı, ona girdi. Padişah
da (kralın hangi hisara girdiğini bilmediğinden) 302 vardı (Yayıcsa) 303
Hisarı'nın üzerine düştü. Şehri kuşatıp oturdu.

Padişah, kralın (hangi) 304 hisarda olduğunu haber alınca Mahmut


Paşaya, "Tez yürü, kralın üzerine varıp, kuşatma 305 altına al" dedi.
Mahmut Paşa vardı, kralın olduğu hisarın üzerine düştü. Krala ha­
ber gönderdi. Kral da bir adam gönderdi. Mahmut Paşa, "Kralın ya­
nında ne iş yapıyorsun ki seni gönderdi?" dedi. Bu kafir, "Ben onun
atasından kalmış bir kuluyum. Hem hizmetçisiyim, hem de evinde
mahremiyim" dedi. Mahmut Paşa, ("Şimdi sen kralın mahremiysen

302 Konunun tam olarak anlşımasına katkı sağması için, parantez içindeki cümle tarafımızdan
eklendi.
303 Esas aldığımız nüshada hisarın ismi yazılmamış "Padişah da vardı hisarı'nın üzerine
düştü" şeklinde kayıtlı. Atsız nüshasında "Yayıcsa Hisarı" denilerek hisarın ismi kaydedilmiş.
304 Esas aldığımız nüshada "kralın haberini aldı kim hisara girmiştir" şeklinde olup,
"hangi" kelimesi yazılmamış. Biz, Atsız nüshasındaki "kralın haberini aldı kim kangi/hangi
hisara girmiştir" şeklindeki yazımı esas aldık. Çünkü "hangi" kelimesi olmadığında mana
anlaşılmıyor. Zaten kralın bir hisara girdiği biliniyor. Bilinmeyen, bu hisarın hangi hisar
olduğu.
305 Esas aldığımız nüshada, yukarıda "kuşatma altına al" şeklinde mana verdiğimiz kısım
"var muhtasar kıl" biçiminde hatalı olarak kaydedilmiş. Çünkü "muhtasar kılmak'', "özetle
anlatmak" manasındadır.
Aşıkpaşazade Tarihi 273

onun iyiliğini düşünüyor olmalısın:') 306 Bu gelen padişahın kim ol­


duğunu biliyor musunuz?" dedi. Kafir, "Bu gelen Türklerin (beyle­
rindendir)" 307 dedi. Mahmut Paşa, "Hey! Ögüt anlamadın, 308 (bu
gelen padişah) İstanbul'u, Trabzon'u, Laz (Sırp) İli'ni, Morayı ve nice
padişahların illerini alıp, kendi kullarına verendir. Aklınızı başını­
za çağırın, benim nasihatımı tutun" dedi. O kişi "Ne nasihat eder­
sin?" dedi. Mahmut Paşa, "Kral gelsin, padişahın elini öpsün ve bazı
hisarlarını padişaha versin. Haraç vermeyi de kabul etsin. Padişah
da o hisarlara kendi adamlarını koyup, devletle yine kendi vilayeti­
ne gitsin. Kral gelirse, padişahın gönlü hoş olur. Benim nasihatımı
tutun. Yoksa olacaklar malumdur" dedi. Bu kafiri inandırdı. Kafir
gelip paşanın sözünü krala nakletti, Mahmut Paşanın söz ve güven­
ce verdiğini bildirdi. Kral, (padişahın) vasıflarını bilirdi. Bu kafirler
Mahmut Paşanın sözüne inandılar. Kral da razı oldu, hisardan çı­
kıp geldi, Mahmut Paşayla buluştu. Mahmut Paşa kralı teselli eyledi.
Kral hisarı teslim etti.

Mahmut Paşanın bu kralla anlaşma yapmasına padişahın gön­


lü razı olmadı. Çünkü padişahın muradı hisarı zorla fethetmekti.
Bunun için üzerine yürümüştü. "Bazı hisarları bu krala verdiğimizde
fesad yine devam edecektir" dedi. Ayrıca akıncılar da akına gitmiş­
lerdi. Hünkar, "Mahmut! Bu vilayet madem bu kadar kolay alınıyor­
muş. Neden akıncıları bu vilayeti bozmak için gönderdin'' diye çıkış­
tı. Padişahın, Mahmut Paşaya kırgınlığının ilk sebebi budur.

Bu kralın vilayetine komşu vilayetler vardı. Birine Koca (Kuvac)


ili derlerdi. Bu Kocanın (Kuvac'ın) oğlu padişahın yanındaydı. Birine

306
Esas aldığımız nüshada "Senin sanun ona hayr olsa gerektir" yerine, "senin satun krala
.
haber olsa gerektir" şeklinde hatalı kaydedilmiş. Burada harflerin noktalarının hatalı
konulmasından kaynaklanan bir yanlışlık olduğunu düşünüyorüz. Biz Atsız nüshasındaki,
yukarıda "onun iyiliğini düşünüyor olmalısın" biçiminde saadeleştirdiğimiz "Senin sanun ona
hayr olsa gerektir" şeklindeki yazımı baz aldık ve parantez içinde gösterdik.
307 Esas aldığımız nüshada "büyükleridir" şeklinde kayıtlı. Biz Atsız nüshadaki "beylerindendir"

şeklindeki yazımı baz aldık ve parantez içinde gösterdik.


308 Esas aldığınız nüshada bu kelime '".::..f.
.. JI" şeklinde kayıtlı. Atsız nüshasında da "öget"
olarak latinize edilmiş. Neşri Tarihi'nde ise, ".::;,s: JI" şeklinde kayıtlı. Bu kelimenin tam olarak
ne mana ifade ettiğini anlayamadık.
274 Aşıkpaşazade Tarihi

de Yağlıoğlu (Bafluoğlu) 309 derlerdi. Bunun birçok ili vardı. O da


padişahın yanındaydı. Kral gelince, o iki ilin oğlanlarıyla beraber ka­
pıcılar çadırına koydular. Üçünü beraber padişah alimlere gösterip,
"Bunların kanı ve malı helal mıdır, yoksa değil midir?" dedi. O se­
ferede, Bayezid Bistami'nin neslinden olan ve Musannifek ünvanını
taşıyan Mevlana Şeyh Ali Bestami adında değerli bir alim kişi vardı.
O, "Bunun gibi kafirleri öldürmek gazadır" diye fetva verdi ve kendi
kılıcıyla krala çaldı. Kralı tepelediler. Diğer iki kafırin de kapıcılar
odasında işini bitirdiler. Bu kafirlerin hazinelerini padişaha getirdi­
ler. Akıncılar da pek çok ganimet aldı. O vilayetteki hisarlarda hesap
edilemeyecek kadar çok mal buldular. Padişah hisarların içine kendi
adamlarını yerleştirdi ve Yayça 310 Hisarı'nın uc beyi Minnetoğlu'nun
seçkin bir adamını başlarına koydu. Yayça Hisar'ında kralın küçük
bir kardeşi bulundu. Ondan da hayli haz ettiler. 3 1 1

Nazm

Mehmed Han kim Bosna fethin etti

O demde Hersek'e niyet etti

Dedi Arnavud'a İskenderiye

Nicelere dahi himmet etti

Bu hanın tali'ı daim felekte

Ne burca erdiyse şevket etti


309 Esas aldığımız nüshada "Yağlıoğlu� Atsız nüshasında ve Süleymaniye Kütüphanesi Yazma
Bağışlar 4954 numarada kayıtlı olan yazma nüshada "Bafluoğlu" olarak geçen bu kelime Neşri
Tarihinde ise "Bakli Pavli oğlu" şeklinde kayıtlıdır.
3 10 Bu bölümün baş taraflarında bu isim "Yayıcsa" olarak geçmişti. Burada ise aynı yer ismi

esas aldığımız nüshada ve Atsız nüshasında "Yayça"; Neşri Tarihi'nde "Yaytsa" şeklinde kayıtlı.
3ll "Ondan da hayli haz ettiler" cümlesinde ne denilmek istendiğini anlayamadık. Bu
cümle Atsız nüshasında yok. Fakat bu cümlenin diğer nüshalarda olmayıp, sadece İstanbul
nüshasında olduğu şeklinde bir dipnot var.
Aşıkpaşazade Tarihi 275

Hususa kim bu han, gör alem içre

Ne devranlar sürüp ne devre gitti

Bu fetih H. 867 / M. 1 462 - 1 463 yılında Sultan Mehmed Han Gazi


eliyle gerçekleşti. O zaman biri doğu biri batı tarafından iki kuyruk­
lu. yıldız doğdu.

144. Bölüm

Bu Bölümde, Karamanoğlu ibrahim Bey Öldükten Sonra


Geride Kaç Oğlu Kaldığı, Uzun Hasan'ın Onun Memleketine Gelip
Ne Yaptığı Ve Karamanoğlu'nun Oğullarının Ne Yaptığı Anlatılır

Nazın

Yine bin şiveler gösterdi alem

Karış muruş cihan hem ben-i adem

Ocaklar söyünüp evler yıkıla

Ola mülk-i Karaman dolu gam

Ne turfe turfe nakışı var cihanın

Gah guya ider halkı gah ebkem

Aşıki yaz menakıb ihtisarı

Ki akla ibret olup ola epsem


276 Aşıkpaşazade Tarihi

Karamanoğlu İbrahim Bey öldü, geride altı oğlu kaldı. Yerine


büyük oğlu İshak'ın, bey olmasını istiyordu. Hazinesini de bu bü­
yük oğlunun hükmettiği Silifke'ye koymuştu. Bu Karamanoğlu'nun
hikayesi uzundur. (Biz kısaca nakledelim.)

Karaman oğlullarından biri Pir Ahmet'tir, o Konya'da otururdu.


Büyük oğlu İshak ise Silifke'yi taht edinip, İçil'de oturmuştu.

(Babaları İbrahim Bey vefat edince) iki küçük oğlu (Süleyman ve


Nur Sofu) 312 kaçıp, Sultan Mehmed'e geldiler. İshak ise, Uzun Hasan'ın
eteğini tuttu. Ona elçi gönderip, "Gel bu benim kardeşlerimi vilaye­
timden çıkar 313 Buraya gelinceye kadar her konaklık yer için sana
bin flori vereyim" dedi. Uzun Hasan da kabul etti. Erzincan'dan yü­
rüdü, Sivas'tan geçti. İshak da geldiğini duyunca onu karşıladı ve alıp
Karaman vilayetine götürdü. Kardeşleriyle karşılaştırdı, Çarpıştılar.
Pir Ahmet'i ilden çıkardılar.314 Uzun Hasan Karaman vilayetine gi­
rince, Pir Ahmet kaçıp Sultan Mehmed'e geldi, eteğine yapıştı. Uzun
Hasan, Karaman vilayetinde çok yaramazlık etti. Nice mallar, davar­
lar ve başka şeyler ele geçirdi. Kısacası Karaman vilayetini bozdu,
gitti. Kızıl Ahmet'i de İshak'ın yanında bıraktı.

İshak, Sultan Mehmed'e Sarı Yakupoğlu'nu elçi gönderdi:


"Kardeşimi üzerime gelmeye bırakma, Akşehir'i size vereyim'' dedi.
Hünkar da Çavuşbaşı Ahmet'i elçi gönderdi: "Çarşamba pazarı sınır
olsun, berisini bize ver. Biz de kardeşini bırakmayalım''dedi. Ahmet,
İshak'a varıp elçilik vazifesini yerine getirdi. İshak da kabul etmedi.
Çavuşbaşı Ahmet gelip durumu padişaha bildirdi.

Padişah Adalya sancak beyini ve bir nice sancağı Pir Ahmet'in


yanına verdi. Pir Ahmet Saykalan Hisarı'nı ve Kayseriyye'yi Sultan
Mehmede vermişti. Hünkar da hisara kendi adamlarını koydu.
312 Prantez içindeki isimler Neşri Tarihi'nden nakledildi. ( Neşri Tarihi c. 2/S. 771)
313 Atsız nüshasında ve Süleymaniye Kütüphanesi Yazma Bağışlar 4954 numarada kayıtlı olan
yazma nüshada "Kardeşlerimi vilayetten kaçır" şeklinde kayıtlı. Burada kastedilen vilayet,
"Karaman" vilayetidir.
314 Esas aldığımız nüshada "çıktı" şeklinde kayıtlı olan bu kelime Atsız nüshasında ve
Süleymaniye Kütüphanesi Yazma Bağışlar 4954 numarada kayıtlı olan yazma nüshada
"çıkardılar" şeklinde kayıtlı. Biz de "çıkardılar" biçimindeki yazımı esas aldık.
Aşıkpaşazade Tarihi 277

O Kayseriyye vilayetinin askerini de Pir Ahmet'in yanına verdi.


Vardılar, Ermenek'te İshak'la buluştular. Çarpışma oldu. İshak'ı ye­
nip, ilden çıkardılar. İshak bütün hazinesini alıp Uzun Hasana kaçtı.
Bir oğluyla, hanımı Silifke'de kaldı. Pir Ahmet Karaman'a bey oldu,
(Silifke dışında İç il'in tamamını zaptetti. Uzun Hasanın yanınday­
ken, Hakk'ın kudretiyle Karamanoğlu İshak'a ecel erişti, öldü. Bütün
hazinesi Uzun Hasana kaldı. ) 315

Pir Ahmet, Karamana bey olunca başka türlü haraket etme­


ye başladı. Yanında Tanrıdan Kaplıcası bulunan Ilgın Pazarcık'ı
hünkar'dan istedi. 316 Evvelki ahdini bozup, nazlanmaya başladı.

Nazın
Aceptir değmeler ahde durmaz
Şular kim ahdi yoktur adem olmaz

Hakk'ın hod ahdine vardır keremler


İnanır mümin olan dahi demez

Desek Karamana gel ahd tutalım


Ya öldürür seni ya ilde komaz

Aşıki Ahd umma Karamandan


Ki bunlar ahd nedir dahi bilmez

Bu Osmanlı Karamanlı değildir


Dahi sen bil ki Turgud adem olmaz

Bu macera H. 869 / M. 1464-65 tarihinde Sultan Mehmed (II)


devrinde gerçekleşti.

315 Parantez içindeki kısım, Atsız nüshası ve Süleymaniye Kütüphanesi Yazma Bağışlar 4954
numarada kayıtlı olan yazma nüshadan alındı.
316 Atsız nüshasında burası şöyle kaydedilmiş: "Yılgın Pazarcuğın ve yanında Tanrıdan
Hamamcuğı vardır, bunları hünkardan diledi:' Neşri Tarihi'nde ise, "Ilgın yanında Tanrıdan
Hamamcuğı hünkardan diledi:' (Neşri Tarihi, cilt, 2; s. 777)
278 Aşıkpaşazade Tarihi

145. Bölüm
Bu Bölümde Sultan Mehmed Han Gazi'nin Arnavut Vilayetine
Yönelmesi ve Oraya Gidince Yaptıkları Anlatılır

Padişah asker toplayıp, devletle Arnavut vilayetine yöneldi.


Arnavut vilayetine girince her tarafa akıncılar saldı. Gaziler varıp (ili
vurmaya başlayınca) Arnavut'un bazı beyleri gelip (itaat ettiler), ba­
zıları ise kaçıp ortadan kayboldu. Padişah Arnavut vilayetinin orta­
sına bir hisar yaptırdı. Bu hisara İlbasan adını verdiler. Çevresindeki
(kafirlerle) 317 gaza yapmaları için bu hisara gaziler koydular.

Bu fetih H. 870 / M. 1 465- 1 466 tarihinde Sultan Mehmed Gazi


eliyle gerçekleşti.

146. Bölüm
Bu Bölümde, Pir Ahmed'in Karamanda Yaptıklarından Dolayı
Padişahın Onun Üzerine Gitmesi Anlatılır

Karamanoğlu Pir Ahmet İstanbul'a geldiğinde hiçbir şekilde pa­


dişaha muhalefet etmeyeceğine söz vermişti. Dulkadiroğlu Şehsuvar
Bey de aynı şekilde söz vermişti. Her ikisi de padişah işaret ettiğinde
hazır olacaklarına ve emrettiği yere gideceklerine dair padişaha söz
verip, ahitleşmişlerdi.

Padişahın asıl niyeti Uzun Hasan üzerine gitmekti. Çünkü Uzun


Hasan Osmanlı'ya karşı bazı olumsuz davranışlarda bulunmuş, kötü
işler yapmıştı. Bunlaradan biri şudur ki, Koyluhisar ezelden beri bu
gazilerin (Osmanlı'nın) kapısına hizmet ederdi, onları incitti. Biri
budur ki, Karaman bu gazilerle bağlantılıdır; hususen, Karaman vila­
yetinden sürüp çıkardığı, kovduğu kişi bu gazi padişahın amcasının
oğludur. Uzun Hasan bunlara aldırış etmeyerek gelip bu vilayetleri
yıkıp harap etti. Hem daha önce Uzun Hasan, babası Ali Bey'le bir-
3 ı 7 Parantez içindeki kısımlar Atsız nüshasından alındı.
Aşıkpaşazade Tarihi 279

likte bu gazi padişaha ihtiyaçla gelip Sultan Murad Han'a da hizmet


etmişlerdi. Bu gibi kimselerin bu şekilde davranması uygun değildir.
Böyle davrandıkları takdirde padişaha da gayret gerekir. Padişahın
Uzun Hasan üzerine gitmesinin sebepleri bunlardır. Uzun Hasan
henüz küçük bir yılandı ejderha olmadan padişah onun hakkından
gelmek istiyordu.

Padişah Uzun Hasan'nı ele geçirmek için Anadoluya yönel-


di. Karamanoğlu ve Şehsuvar'ın da kendisine katılmasını umu­
yordu. Karamanoğlu ve Şehsuvar padişaha verdikleri sözde dur­
mayıp, gelmediler. Bunun üzerine padişah da Karamana yürüdü.
Karamanoğulları kaçıp Larende'ye girdiler. Padişah Konya'ya vardı,
orayı fethetti. Kevelek'i (Kevele/Gevele'yi) 318 de fethetti. Sonra yürü­
yüp, Larende'ye vardı. Orada birbiriyle çarpıştılar. Sonuda Pir Ahmet
kaçtı. Karaman sipahilerini padişaha getirdiler, emretti, boyunlarını
vurdular.

Padişah, Mahmut Paşa'ya "Turgutoğlu'nun nerede olduğunu


öğren ve üzerine git" dedi. Turgut (lu) 319 Bulgar Dağı'na çıkmıştı.
Mahmut Paşa haberini aldı, Üzerlerine yürüdü. Onlar da duyup,
Tarsus'a kaçtılar. Mahmut Paşa da arkalarından yetişip yakalayabil­
diğini aldı, yakalanmayanlar ise Tarsus vilayetine girdiler.

Padişah Larende'den ve Konya'dan, İstanbul'a evler sürülmesini


emretti. Kısacası Mahmut Paşa zanaat erbabından pek çok aile sür­
dü. Veziri Rum Mehmed, padişaha "Devletli Sultanım! Mahmud'un
sürdüğü evleri (araştırıp gördüm) 320 çoğu fakirdir ve hem de sürülen
ev sayısı azdır" dedi. Bu Rum vezir, İstanbul'un intikamını alma öz­
lemiyle yanıp tutuşuyordu. Gayesi Müslümanları incitmekti. Sultan
Mehmed, "Şimdi git yaz! Bir de senin yazdığını görelim'' dedi. Rum
318 Esas aldığımız nüshada "Kevelek'' şeklinde olan bu kelime Atsız nüshasında "Kevele" ;
Süleymaniye Kütüphanesi Yazma Bağışlar 4954 numarada kayıtlı olan yazma nüshada ise,
"Gevele" şeklinde kayıtlı.
3 1 9 Esas aldığımız nüshada "Turgut" şeklinde yazılmış olan bu kelime, Atsız nüshasında

ve Süleymaniye Kütüphanesi Yazma Bağışlar 4954 numarada kayıtlı olan yazma nüshada
"Turgutlu" şeklinde kayıtlı.
320 Parantez içindeki kısım, Atsız nüshası ve Süleymaniye Kütüphanesi Yazma Bağışlar 4954
numarada kayıtlı olan yazma nüshadan alındı.
280 Aşıkpaşazade Tarihi

vezirin Larende ve Konya'dan fazla evler sürmek istemesinin amacı,


ehl-i İslamın evlerini yıktırmaktı. Larende'den o kadar çok ev yaz­
dı ki Mevlana Hüdavendigar'ın oğlu Emir Ali Çelebi oğlu Ahmet
Çelebi'yi bile 321 sürdü. Kısacası Rum Mehmet, padişah emrinden
daha fazla evler sürdü.

Sonunda durum böyle olunca Karamanoğluyla barışır gibi ol­


dular. Konya, Kevele ve fethedilen diğer vilayetlerin hisarlarına er
koyup sağlamlaştırdılar, gittiler. Karahisar'a çıktılar. Padişah buyur­
du, Mahmut Paşanın çadırını, otağını başına yıktılar. Cephanesini
kendi bineklerine yükletip, padişahın cephanesine kattılar. Vezir
Rum Mehmet'in ilk şeytanlığı Mahmut Paşa gibi tedbirli bir vezi­
ri padişahın kapısından kovdurmasıdır. Bunu yaptırmasının se­
bebi İstanbul'un acısını çıkarmak istemesidir. Bu seferin başında
Köprülüoğlu 322 kadıaskerdi. Rum Mehmet, onu da görevden aldırdı.
Onun yerine Mevlana Vildan kadıasker oldu.

Nazın

Sürüldü Mahmut Paşa kapıdan

Irak oldu o sevgili tapudan

Varıp Hasköyü'ne oldu mucavir

Halas oldu taruk turuk kapıdan

321 Neşri Tarihi'nde bu zatın ismi "Mevlana Celaleddin oğullarından Emir Ali Çelebi" şeklinde

kayıtlı.
322 Atsız nüshasında ve Süleymaniye Kütüphanesi Yazma Bağışlar 4954 numarada kayıtlı olan
yazma nüshada "Keblüoğlu" şeklinde kayıtlı.
Aşıkpaşazade Tarihi 281

147. Bölüm
Bu Bölümde Padişahın Eğriboz'u Nasıl Fethettiği ve Mahmut
Paşa'yı Ne Yaptığı Anlatılır 323

Evvela Mahmut Paşa'ya Gelibolu Sancağını tımar verdiler.


Padişah "Mahmut! Gemileri donat. Uzakta yakında hiçbir gemi kal­
masın. Eğriboz gazasına gidiyoruz. Hepsi hazır olsun. Tümü seninle
beraber yürüsün. Eğriboz'un fethinin nasıl olabileceğini iyice araştır,
bunun için ne gerekiyorsa tamamıyla hazır et" dedi. Mahmut Paşa de
emri yerine getirip sonucu padişaha bildirdi. Padişah kalabalık asker
toplayıp, karadan yürüdü. Mahmut Paşa da gemilerle denizden yü­
rüdü. Kısacası Eğriboz'un üzerine düştüler. Varır varmaz Eğriboz'un
önüne bir köprü döşediler. Padişah gelip, karada kondu. Mahmut
Paşa da deniz yüzünden hisarı kuşattı. Padişah hazretleri de köprü­
den geçerek karadan kuşattı. Savaş için her tarafta toplar kuruldu.
Ansızın deniz yüzünde kafir gemileri göründü. Eğriboz'a yardıma
gelmişlerdi. Bu gemilerle yardıma gelen kafirler, İslam askerinin
Eğriboz'u kat kat kuşattığını gördüler. Bunlar şaşkınlık içindeyken,
Padişah emretti, "Hey gaziler! Yağma'' dedi. "Ha'' deyince hisara ko­
yuldular. Mahmut Paşa tarafı, daha önce harekete geçti, kaleyi fet­
hettiler. Üç gün gece ve gündüz iyi yağma oldu. Hisarı zaptettiler.
Eğriboz vilayeti bir sancaklık yer (il) oldu. Şehrin kiliselerini mescit
yaptılar. İslam ülkesinden gelen hatırlı Müslümanlara kafirlerin boş
kalan evlerini mülk olarak verdiler. Bir kadı tayin ettiler. Bir beye de
sancak beyliğini verdiler. Eğriboz vilayeti İslam vilayeti oldu.

323 Esas aldığımız nüshada bölüm başlığı, "Padişah Eğriboz'a vardı onu nice fethetti ne suretle
fethetti" şeklinde hatalı olarak kaydedilmiş. Biz bölüm başlığını Atsız nüshasından aldık.
282 Aşık.paşazade Tarihi

Nazın
Zihi han ki alemi etti münevver

Kim anı tali'i sa'd -i musavver

Viranlar mamur olur makdeminden

Yüzün gören halas olur o gamdan

Bu hanın devleti daim ala

Bunun kısmetidir hayr ola

ilahi bu al üzere ta kıyamet

Ede lütfün inayetin hidayet

Bu fetih H. 874 / M. 1469-70 yılında Sultan Mehmed (II) Gazi


eliyle gerçekleşti.

148. Bölüm
Bu Bölümde Karaman Vilayetinin Tamamının Zaptedilmesi
İçin Padişahın Tekrar Asker Göndermesi Anlatılır

Padişah, veziri Rum Mehmed'in yanına kendi adamlarından as­


ker ve Anadolu beylerinden bir nice sancak vererek gönderdi. "Var,
Karamanoğlunu o vilayetten sür çıkar" dedi. Rum Mehmed yürü­
yüp, Larende'ye vardı. Mescitlerini ve medreselerini yıktı. Şehrin
kadınlarını ve erkeklerini soydurdu, çıplak bıraktı. Larende'den var­
dı Ereğli'ye çıktı. Ereğli'nin vilayetini (ve köylerini) harap etti. O vi-
Aşıkpaşazade Tarihi 283

layetin halkı, "Bu Allah Resulünün vakfıdır. Sen bunu böyle harap
ettin. Medine-i Resul fakirlerine bu vilaytten nafaka gitmeyince sen
Allah'ın Resulüne mahşer günü ne cevap vereceksin?" dediler. Böyle
diyenleri öldürdü. Ondan sonra Varsak Vilayeti'nde Uyuz Bey deni­
len biri vardı onun iline girdi. Karamandan kazandığı haram kazancı
Uyuz Bey vilayetinde taş arasına döktü, gitti. Varsak geldi, "Bu kom­
şumuz Karamanlının azığıdır. Bu Rum Mehmet bunu bize getirdi ne
iyi keremli kişiymiş" dediler.

Nazın

Fesat etti ziyade çarh-ı fani

Döküle kanlar ola çok ziyanı

Bu ehl-i İslam içre dökülen kan

Nicelerin gide din ü imanı

Yıkıldı Karaman bozuldu iller

Bürüdü alemi zulmün dumanı

149. Bölüm

Bu Bölümde Hünkarın Tekrar Karaman'a İshak Paşa'yı


Göndermesi ve İshak Paşa'nın Orada Yaptıkları Anlatılır

Hünkar, İshak Paşa'ya, "Var, Karamanoğlu'nu ilden çıkar. Bu Rum


devletsizi Karamanda hayli kötü işler yaptı. Şimdi sen var Karamanın
müfsitlerini çıkar" diye, emretti. İshak Paşa yürüyüp, Larende'ya var­
dı. Oradan sürdü İç İle girdi. Karamanoğlu kaçıp, Uzun Hasan'a gitti.
İshak Paşa Aksaray'a geldi. ''Aksaray'dan ev sür, İstanbul'a getir" diye
padişahtan emir geldi. İshak Paşa, padişahın emrini yerine getirdi.
Şimdiki Asaraylı Mahallesi İshak Paşanın sürüp getirdiği halktır.
284 Aşıkpaşazade Tarihi

1 50. Bölüm

Bu Bölümde Gedikeri Ahmet Paşa'nın Alaiye'yi Ne Şekilde


Fethettiği Anlatılır

Alaiye'yi alması için daha önce Rum Mehmed'i göndermişler­


di. Alaiye Bey'inin kız kardeşi Rum Mehmed'in hanımı olduğundan
orada bir şey yapamamıştı.

Bunun üzerine padişah Alaiye'yi fethetmesi için Gedikeri Ahmet


Paşayı görevlendirdi. Gedikeri Ahmet Paşanın yanına padişah ka­
pısından bir nice kullar tayin edildi. Anadolu askerinden de bir nice
sancak katıldı. Gedikeri Ahmet Paşa yürüyüp Alaiye'ye vardı. O vi­
layetin ayanlarından birçok kişi geldi ve Gedikeri'nin önüne düşüp
birlikte Alaiye'nin hisarı üzerine vardılar. O zaman Alaiye'nin beyi,
Lütfü Beyoğlu Kılıçarslan Bey'di. Gedikeri hisarın üzerine vardı, top­
lar kuruldu. Hisarın halkı topları görünce Kılıçarslan Bey'e geldiler,
"Bu gelen Karamanoğlu gibi değildir. Bununla savaşmak fayda ver­
mez" dediler. Kılıçarslan Bey, "Müslümanlar! (Oluru ne ise) siz de
öyle yapın" dedi. Şehir halkından, Ahmet Paşaya, kendilerine adam
göndermesi için işaret edildi. Ahmet Paşa adam gönderdi. Varan
adama, Ahmet Paşaya söyle görünecek yere gelsin, Soracağımız var
soralım" dediler. Paşa gelince; "Bu şehri lutufla veya kahırla alırsan
padişahımıza neylersin? "diye sordular. Ahmet Paşa, "Eğer lütufla
alırsam, Padişahımdan, sizin padişahınız için, şuanki vilayetinden
daha iyi bir vilayet alırım. Eğer zorla alırsam, ne olacağı malumdur"
dedi. Ahmet Paşa, padişahlarına bir zarar gelmeyeceği hususunda
onları teselli etti. Kılıçarslan Bey de razı oldu, hisarı Ahmet Paşaya
teslim etti. Ahmet Paşa da hisarı tasarrufu altına aldı. Osmanlı kanu­
nu neyse uyguladı.

Soru: Alaiye'nin beyi ne oldu?

Cevap: Ahmet Paşa, bütün yakınları ve hazinesiyle birlikte alıp,


padişaha getirdi. Kılıçarslan Bey de padişahın hizmetine erdi ve
Aşıkpaşazıide Tarihi 285

hemen yüzünü yere koydu. Padişah, "Hey korkma! Sana zararım


değmez. Sana, senin vileyetinden daha iyi tımarlar vereceğim'' dedi.
Hemen Gümülcine'yi çevresiyle beraber tımar verdi, iyi hil'atlar giy­
dirdi. Hanımına ve oğluna da verdi. Malından ve kumaşından hiçbir
şey almadı. Hanımına ve oğluna da ziyadesiyle verdi.

Kılıçarslan Bey Gümülcine'ye vardı, Gümülcine deniz kenarına


yakın yerdedir. Deniz tarafından harami çıkıp kenarları vurmasın
diye daima gözcü bulundururlardı. Kılıçarslan Bey geldiğinden beri
gözcülüğü kendisi yapardı. Daima deniz kenarında kurulu bir çadırı
dururdu.

Birgün deniz kenarında gözleyip dururken bir gemi geldi, kıyıya


yaklaştı. Kılıçarslan Bey de gemiye karşı gidip hücum etti, savaşır
gibi atını tepti, deniz içine girdi. O gemide bir kayık hazırmış, gel­
di Kılıçarslan Bey'i gemiye aldı. Kılıçarslan hanımını, oğlum bırakıp
gitti.

Hanımının ve oğlunun halini soracak olursan, Oğlu Allah'ın rah­


metine kavuştu. Hanımını da oğlunun yanına koydular.

Nazın

Bu dünya lezzeti bil ağudandır

Seni her balıyla adlandırır

Ve ger bin yaşasan daim sağ ols(a)n

Sonu sevdiklerini avudandır 324

Kime kim hayr u şer kasd edesin sen

O kasdın sanusına aldandırur

324 Bu mısra, Atsız nüshasında ve Süleyınaniye Kütüphanesi Yazma Bağışlar 4954 numarada
kayıtlı olan yazma nüshada "Som sönüklerini uvadandır/Sonu kemiklerini ufalayandır"
şekinde kayıtlı.
286 Aşıkpaşazade Tarihi

1 5 1 . Bölüm
Bu Bölümde Ahmet Paşa'nın Silifke'yi Ne Şekilde Fethettiği ve
Orada Yaptıkları Anlatılır

Karamanoğlu İshak Bey, Uzun Hasan'a kaçmıştı. Pir Ahmet ise


Mervan (Mukun) Kalesini almıştı.

İshak Bey kendisi Uzun Hasan'a giderken, oğlunu Silifke


Kalesi'nde bırakmıştı. İshak Bey'in oğlu, Sultan Mehmede haber
gönderip, "Silifke'yi Sultanıma vereyim" dedi. Sultan Mehmed Gazi
onun sözüne güvendi. Gedikeri Ahmet Paşayı yarar yoldaşlar­
la gönderdi. Ahmet Paşa yürüyüp, İç İl'e girdi ve Silifke'nin üzeri­
ne vardı. İshak Bey'in oğlu kaleden çıkıp kaleyi teslim etti. O vakit
Karamanoğlu Kasım Bey de Uzun Hasan'ın yanındaydı. Uzun Hasan
ona asker verip gönderdi.

Diğer tarafta Gedikeri Ahmet Paşa, Silifke'yi aldıktan sonra


Mervan Hisarı'na yürüdü. Pir Ahmet, hanımını ve oğlunu o hisa­
rın içine koymuştu. İshak Bey'in küçük bir oğluyla, Karamanoğlu
Mehmet Bey'in güzel bir kızı vardı, onlar da bu hisarın içindey­
di. Gedikeri o hisarın üzerine hucum etti ve güç kullanarak aldı.
Kevele'ye 325 düştü, orayı da güç kullanarak aldı, halkını kırdı.

Nazın
Ne işler oldu gör fani cihanda

Dahi çok işleri vardır zamanda (nihanda)

Sakın mağrur olma bu fenaya

Kim assı sandığın ola ziyanda


325 Esas aldığımız nüshada "Kevele" yerine " 4-;j!. ..s�" şeklinde yazılı iki kelime var. Bu
"
kelimelere bir anlam veremedik. Bu sebeple Atsız nüshasındaki "Kevele" şeklindeki kaydı
tercih ettik.
A�ıkpaşazade Tarihi 287

Bu (na) akıl arifler uymadılara

Uyanlar cümle kalmıştır yabanda

Saray köşkü seririnde yatanlar

Gömüldü yattı çok çürük samanda 326

Bu macera H. 877 / M. 1 472-73 yılında gerçekleşti.

Diğer yanda Kasım Bey, Uzun Hasan'ın verdiği askerle ge­


lip Erzincan'dan Rum'a, padişaha haber gönderdi: "izniniz ile biz,
Kılıçarslan Bey'in oğlunu, atasının yerine iletmek için Dulkadir İline
327 gitmek istiyoruz" dediler. O sırada Rum beylerbeyi Tokat'taydı. Elçi
ona gelip, haberi bildirdi. Hamza Bey de sözüne inanıp, "geçsinler"
dedi. Sivsas'tan bir nice konak göçtükten sonra bir gün sabah vakti
Tokat'ın üzerine düştüler, yağma ettiler, şehri yakıp yıktılar. Kafırane
işler yaptılar. Müslümanların kadınına ve erkeğine meşru olmayan
öyle işler yaptılar ki hadde hesaba gelmez. Döndüler bu yüz karasıy­
la kimi Uzun Hasan'a, kimi de Karaman'a gitti. Karamanoğulları da
vilayetlerine yöneldiler.

Sultan Mehmed Han bu olayları iştince, Konya'daki oğlu


Mustafa'ya haber gönderip, "Gel, Karahisar'a çık" dedi. Kendisi de
devlet ve ihtişamla hareket edip, İstanbul boğazından Anadolu'ya

326 Esas aldığımız nüshada bu şiir şu şekilde kayıtlı:


Sakın mağrur olma bu fenaya
Dahi çok işleri vardır zamanda
Bu akıl arifler uymadılar
Uyanlar cümle kalmıştır yabanda
Saray köşkü seririnde yatanlar
Kim assı sandığın ola ziyanda
Görüldüğü gibi ayrı beyitlere ait olan mısralar, ait olmadıkları beyte yazılarak yerleri birbirine
karışmış. Biz de Atsız nüshası ve Süleyrnaniye Kütüphanesi Yazma Bağışlar 4954 numarada
kayıtlı olan yazma nüshaya bakarak, mısraları ait oldukları beyte yerleştirdik.
327 Esas aldığımız nüshada "Dulkadir" kelimesi hatalı kaydedilıniş.
288 Aşıkpaşazade Tarihi

geçti. Mahmut Paşaya Gelibolu Sancağını vermişti, devletle kapısına


getirip tekrar vezir edindi. Bunlar Karaman vilayetine çıkmak için
harekete geçtiler.

Karamanoğulları, Uzun Hasan'ın bir beyi olan Yusuf Mirzayla


birlikte asker toplayıp, Akşehir'e geldiler. Hamid İli'ne girmek için
yürüdüler. Sultan Mustafa da Karahisaröan yürüdü, karşılaştılar,
iyi savaşlar oldu. Uzun Hasan'ın yanından gelen ve amcasının oğlu
olan Yusuf Mirza'yı esir aldılar, boynuna ip takıp, it gibi sürüklediler.
Karamanoğlu Pir Ahmet kaçıp tekrar Uzun Hasan'nın yanına gitti.
Gedikeri, o sırada Pir Ahmed'in ailesini, kızını ve oğlunu İstanbul'a
getirmişti. Kasım Bey yine İç İle girip oturdu, Silifke'yi ele geçirdi.

Bu taraftan Gedikeri Ahmet Paşa'yı tekrar gönderdiler. Silifke


üzerine düştü, güç kullanarak yine aldı. Orayı ele geçirenleri kırıp,
kaleyi tekrar Sultan Mehmed'a ait eyledi. Kendisi Sultanın buyruğu­
na göre hareket etmek için tekrar İstanbul'a Sultan Mehmed'in hiz­
metine geldi.

Bu fetih H. 877 / M. 1472-73 tarihinde Ahmet Paşa eliyle ger­


çekleşti.

1 52. Bölüm

Bu Bölümde Mücahitlerin Sultanı, Sultan Mehmed Han


Gazi'nin Şarka Yönelmesi ve Kim İçin Yöneldiği Anlatılır

Bilndiği üzere Uzun Hasan, Karamanoğlu Kasıın'a asker vermiş,


o da gelip Tokat'ı harap etmişti. Sultan Mehmed'in, Uzun Hasan
üzerine varması gerekli oldu. Sultan Mehmed görüşlerini almak
için Mahmut Paşa, Ahmet Paşa ve Mustafa Paşa'yı bir araya topla­
dı: "Uzun Hasan hakkında ne dersiniz?" dedi. Paşalar tınmadılar,
birbirlerinin yüzüne baktılar. Mahmut Paşa, "Devletli Sultanım!
Padişahımızın aklı hepimizden üstündür" dedi. Padişah, "Hele siz
bir söz söyleyin" dedi. Mahmut Paşa, "Devletli Sultanım! Bu Uzun'un
ne yaptığını, ne fitneler çıkardığını biliriz. Sultanımın da buna göre
davranması gerekir. Uzun Hasan, her ne kadar padişahımızın (bir)
Aşıkpaşazade Tarihi 289

oğluna bile denk bir kişi değilse de, düşman olduğunu unutmamak
gerekir. İyi hazırlık yapılması lazımdır" dedi. Ahmet Paşa, "Devletli
Sultanım! Bir kulunu gönder, akıncılarla varıp, onların memle­
ketlerini ellerinin erdiği yere kadar yakıp, yıksınlar" dedi. Padişah,
"Mihaloğlu Ali Bey'i gönderin. Varsın o vilayeti eli erdiği yere kadar
vursun, yıksın, adamlarını esir etsin'' dedi. Padişahın emrini yerine
getirdiler. Ali Bey'i Rum İli'nin işe yarar akıncılarıyla gönderdiler.
Vardı, Kemah İli'ni vurdu, Ermenileri esir etti. Pekçok ganimet aldı­
lar. Bunun hikayesi uzundur, ben kısaca aktardım.

Padişah kalabalık asker toplayıp, oğlları Sultan Bayezid ile Sultan


Mustafayı da yanına aldı. Orduda yüz bin kadar İslam askerinin yanı
sıra kafir askeri de vardı. Bunlarla hareket etti. Yürüyüp Sivas'a çıktı.
Uzun Hasan'la karşılaşırım fikrindeydi fakat Uzun Hasan gelmedi.
Padişahın kulu Mahmut, "Devletli Sultanım! Hele bu Karahisar'ı ala­
lım. O zaman düşman da gelir onunla haklaşırız diye umuyorum"
dedi. Padişah, "Hey Mahmut! Ben hisarı ne yapayım. Ben düşmana
geldim, düşmanı bulun" dedi.

Padişah harekete geçip yürüdü, Erzincan'a çıktı. Düşman


yine gelmedi. Padişahın önünde öncü karakol birlikleri yürüyor­
du. Bunlar bir nice alay düşmanla karşılaşmış. Hayli savaş olmuş.
Sonunda düşman kaçmış. Oradan yürüyüp, Terhan (Tercan) yöresi­
ne vardılar. Orada düşmanın izine rastladılar. 328

Padişah, Rum İli beylerbeyine; "Murat! Sen önden Mahmut'la


birlikte gidip bak! Durumun ne olduğunu görelim:' dedi. Hemen yü­
rüyüp, Fırat suyunun kenarına vardılar. Mahmut Paşa, "Murat Bey,
Fırat suyunu geçmeyelim, düşmana yakamızı kaptırmayalım" dedi.
Murat Bey dinlemedi, "Mihaloğlu Ali Bey ilerledi. Biz niçin dura­
lım'' dedi. Mahmut Paşa, "Benim sözümü dinle kardeş! Harpte akıl
ve tedbir gerekir. Daha düşmanı görmedik" dedi. Murat Bey kulak
asmadı. Göz yumdu geçti. Mahmut Paşa ise sabredip bekledi. Biraz

328 Atsız nüshasında ve Süleyrnaniye Kütüphanesi Yazma Bağışlar 4954 numarada kayıtlı olan
yazma nüshada, "Düşmandan hiçbir eser belirmedi" şeklinde kayıtlı.
290 Aşıkpaşazade Tarihi

sonra Ali Bey'in arkadan geldiğini gördüler. Mahmut Bey, Murat


Bey'e seslenip, "Hey dön!" dedi. Murat Bey suyu çoktan geçmişti bile.
Mahmut Paşa himmet edip, ardınca yürümedi.

Meğerse düşmanın pusuda askeri varmış. Murat Paşa karşıya


geçer geçmez askeri bölündü. Bir bölüğü geriye Mahmud Paşa tara­
fına doğru kaçtı. Düşman askeri Murat Paşa'yı araya aldı, görünmez
oldu. Turhan Bey oğlu Ömer Bey, Fenari oğlu Ahmet Paşa ve Hacı
Bey yakalandı. Birçok subaşı ele geçirildi. Bayburt'a gönderdiler. Bu
üç beyi Uzun Hasan yanında alıkoydu. 329
Nazın

Çerinin serveri kim akıl olmaz

Ne denli çok olsa düşmana durmaz

Ana kim akl- ı devlet yar değildir


Önünde dağlar olsa gözü görmez

Murat Paşa belirsiz oldu gitti


Han'a bir kul dahi hiç eksik olmaz
153. Bölüm
Bu Bölümde Sultan Mehmed Gazi'nin Askerinin Bir Kısmı
Yenilgiye Uğradıktan Sonra Sultanın Ne Yaptığı Anlatılır

Sabah vakti oradan hareket edip, düşmanın belirdiği tarafa yü­


rüdüler; fakat hiçbir şekilde düşmandan haber alamadılar. Uzun
Hasan hile yapıp yine ortadan kayboldu. Padişah da Bayburt'a doğru
yürüdü. Bu olaydan sonra altı gün daha yürüdüler. Yedinci gün sarp
329 Esas aldığımız nüshada, "Turhan Bey oğlu Ömer Bey, Fenari oğlu Ahmet Paşa yakalandı.
Birçok subaşı ele geçirildi. Bayburt'a gönderdiler. Bu üç beyi Uzun Hasan yarunda alıkoydu"
şeklinde kayıtlı. Burada üçüru;ü isim olan "Hacı Bey" yer almamaktadır. Biz, Atsız nüshası ve
Süleymaniye Kütüphanesi Yazma Bağışlar 4954 numarada kayıtlı olan yazma nüshaya bakarak
bu ismi kaydettik.
Aşıkpaşazade Tarihi 291

dereli tepeli yerlerde tekrar birçok alaylar belir<li. Bunları Mihaloğlu


Ali Bey sandılar. Çünkü Ali Bey ordudan çok ileride .giderdi. Baktılar
ki Ali Bey değil. Gördüklerinin düşman olduğunu anladılar. Padişah
daima hazır yürürdü, alayları güzel dizmişlerdi. Durmayıp yürüdü­
ler. Dereyi tepeyi kuş gibi geçtiler. Sonunda düşmanla karşıkarşıya
geldiler. Padişahın iki oğlu iki koldan yürüdü. Sultan Mustafa'nın
başında bulunduğu askeri birliğin karşısına Uzun Hasan'ın Zeynel
adındaki oğlu; Sultan Bayezid'ın başında bulunduğu birliğin karşısı ­
na da Uğurlu Mehmed adlı oğlu düştü. Padişahın karşısında da Uzun
Hasan bulunuyordu. Sultan Mehmed Gazi'nin devleti galip oldu.

Bütün kollar birbirinin üzerine yürüdü. Sultan Mustafa kolunda­


ki azapler, Zeynel'i tutup, başını kestiler. Yanında olan beyleri de kır­
dılar ve pekçok silah ele geçirdiler. Sultan Bayezid kolundaki Uğurlu
Mehmet kaçtı. Sultan Mehmed Han'ın karşısındaki Uzun Hasan'ın
ise, yeniçeri askerini görünce aklı şaştı, yanındakilere "Bana boz atı
getirin, o can kurtarandır" dedi. Hemen boz atı getirdiler, kaçmaya
yüz tuttu. Kısacası Uzun Hasan boz atı geldiği tarafa çevirip, dere
tepe demeyip boz atı koşturdu. Yetişirler diye arkasına bakmaya da
korkuyordu. Yanındakiler beylerinin bu halini görünce tevbe etmeye
başladılar.

Karamanoğlu Pir Ahmet, Uzun Hasan'ın yanında bulunuyordu.


Kendisi kaçmayı iyi beceriridi, yeniçeri askerini görünce, kaçmaya
herkesten daha fazla heveslendi. Tebrize yönelen Uzun Hasan'a ye­
tişmek istiyordu. Fakat Uzun Hasan'ın atı çok hızlı olduğundan ona
yetişmesi mümkün olmadı.

Rum beyleri onların kaçtığını görünce, "Hey devletsiz Türkmen!


Ok atılmadan ve kılıç salınmadan niçin kaçıyorsunuz? Şimdi anlaşıl ­
dı ki daha önce yendiğiniz askerler sizden daha korkakmış" dediler.

Uzun Hasan başını kurtardığına bin kere razı oldu. Bundan böy­
le yakınlarına Osmanlı Hanedanının adını bile anmamalarını vasiyet
etti. Oğulları ve yakınları da bu vasiyetini kabul ettiler ve Osmanlı'nın
adım anmaktan uzak durdular.
292 Aşıkpaşazade Tarihi

Nazın

Hasan kim kendüyi key er sanırdı


Çağatay'da Acem'de özenürdi

Ve hem derdi Çıtakla 330 buluşayın


Çürük iktidarına inanırdı

Dahi anmaz oldu Hasan Çıtağı


Çıtak anılsa Hasan utanırdı

Çıtak urdu Hasan başına yumruk


Ve ger kurtulsa belki uslanırdı

Soru: Uzun Hasan'ın beylerinin önde gelenlerinden yakalanan­


lar kimdi?
Cevap: Biri Ciğerlibeyleri taifesinin önde gelenlerinden Ömer
Bey'dir. Diğerleri Mir Timur neslinden ve Karayülük Kızının oğul­
larından iki kardeştir. Bunlardan başka üç bin kadar esir getirdiler.
Ölenlerin hesabını ise Allah'tan başkası bilmez. Kısacası bu Uzun
Hasan'ın başına gelen dünyada hiçbir padişahın başına gelmedi. O
hırsından helak oldu, gitti.
Soru: Sultan Mehmed Uzun Hasan'ı kahrettikten sonra ne yaptı?
Cevap: Olgun davrandı. Uzun Hasan'ın vilayetini yıkmadı. Kendi
vilayetine yöneldi. Yolunun üzerindeki Karahisar'a (Şebinkarahisar)
vardı. Bir heybet nazarıyla orayı da fethetti. Yürüdü ihtişamla gelip,
şehre girdi, vezir Mahmut Paşa'yı görevden aldı.
330 Çıtak, Lisanı çetrefil olan Rum İli Türk'ü, anlamına gelir.
Aşıkpaşazade Tarihi 293

Nazın

Zihi devran ki ne devranlar sürüldü

Mehmed Han adularını sürdü

Çü şevket erişti şarka garba

Temerrüd ehli kalmadı sürüldü

Bu alin geleni olur ziyade

Bu ale hükm-i hak, böyle sürüldü

Bularda adl ü bezl ü lutf u insaf

Bulundu ta kıyamet kim sürüldü

Soru: Gazi Han'a karşı bu şekilde inatçı davranan Uzun Hasan


kimin neslindenedir?

Cevap: Uzun Hasan, Bayındır Han neslindendir. Turhanoğlu'nu


ve Çağatay'dan sultan Ebu Said'i mağlup etti. Ancak Sultan Mehmed
Han Gazi'nin bir nazarına bile güç yetiremedi.

Bu maceralar H. 878 / M. 1473-74 tarihinde Sultan Mehmed


Han Gazi eliyle gerçekleşti.
294 Aşıkpaşazade Tarihi

1 54. Bölüm

Bu Bölümde Sultan Mehmed Han Gazi'nin Gedikeri Ahmet


Paşa'yı Kefe'nin Fethine Göndermesi ve Buranın Ne Şekilde
Fethedildiği Anlatılır

Sultan Mehmed Gazi Rum vilayetinin tamamını fethettiten son­


ra bu deniz kenarlarını da fethetmeyi ve buralarda da İslam hutbesi
okunmasını murad etti. Sultan Mehmed Gazi, kulu Ahmede buyrdu:
"Tez hazırlık yap! Seni gazaya gönderiyorum" dedi. Ahmet vardı üç­
yüz gemi donattı. Atlıdan ve yayadan iyi yoldaşlar aldı. Ahmet Paşa
padişahın emrini yerine getirdi. Gelip durumu padişaha arz etti,
"Nereye gideceğim" diye sormadı, padişahın karşısında el bağlayıp
divan durdu. Padişah, ''Ahmet! Hazırlığın tamam oldu mu" dedi.
Ahmet, "Devletli Sultanım! Benim hazırlığım Sultanımın işareti ve
himmetidir" dedi.

Davullar vuruldu, sancaklar çözüldü, gaziler gazaya niyet edip,


yürüdüler. Yetmişbin gazi Kefele'nin limanına girdiler. Kıyıya çıkın­
ca toplar kurdular. Ahmet Paşa, "Hey gaziler! Gayret edin. Çünkü
bu Kefe stratejik bir konumdadır. Gaziler dahi hücum ettiler. Savaşla
meşgul oldular. Gece gündüz kafire rahat vermediler. Kafirler,
Müslümanların maksadının şehri yıkmak ve zorla ele geçirmek ol­
duğunu anldılar, onlarda bu gayreti gördüler. Toplanıp tekfurlarının
yanına geldiler: "Ne düşünüyorsun'' dediler. Tekfur, "Siz ne diyorsu­
nuz" dedi. Onlar, "Biz bu hisarı verelim. Zaten elimizden vermemek
de gelmez. Vermek daha iyidir" dediler. Tekfur, "Niçin böyle diyor­
sunuz?" dedi. Kafirler, "Biz vermesek de bu Türkler zorla bu hisa­
rı bizden alır, bizi öldürür. Oğlumuzu, kızımızı da esir eder. Böyle
olmaktansa kendiliğimizden vermek daha iyidir. O zaman belki bizi
kırıp, esir etmezler. Hem Bu Türkleri gönderen padişah, her aldığı
vilayeti mamur eder, yıkıp, harap etmez:' dediler. Tekfur "Ben de si­
zinleyiın'' dedi.
Aşıkpaşazade Tarihi 295

Üçüncü gün "aman" dilediler. Aman verildi. Beşinci gün hisarın


kapısını açtılar. Padişahın sancağı hisara girdi. Hisar burçlarında kös
vuruldu. Müezzinler ezan okudu. Bir büyük kiliseyi mescit yaptılar.
Cuma günü Cuma namazı kılındı, Sultan Mehmed Gazi adına İslam
hutbesi okundu. Ahmet Paşa, gazilere hil'atlar verdi. Alimlere ve
sufılere ihsanlarda bulndu. Tekfur, Ahmet Paşanın yanına gelmişti,
tekfuru tuttu, hazinesini ele geçirip padişahın hazinesine kattı. Bu
şehrin zenginini ve fakirini, bütün erkeklerini ve kızlarını da yazdı­
lar. Bu halktan ve maldan padişaha layık olanı aldılar. Şehrin sipahi­
lerini evlerinden çıkardılar, o evleri gazilere verdiler. Bundan sonra
çevredeki hisarları fethetmek için birçok gemi donattılar.

Azak'ı ve Yabugermen'i ve deniz kenarında olan hisarla­


rı ta Çerkes'e varıncaya kadar fethettiler. Oradan atlarını sürdüler,
Menkub'un üzerine geldiler. Toplar çıkardılar. Men- kub'un tekfu­
ru Kefe vilayetini fetheden kişinin geldiğini görünce, hisarı Ahmet
Paşaya teslim etmek için karşılamaya çıktı. Bu tekfurun bir hısmı
vardı, o da hisardaydı. Hisarı teslim etmeye razı olmadı. Hisarın ka­
pısını kapatıp, savaşa başladı. Hayli zaman savaş oldu. Bu tekfur ne
kadar "hisarı verin'' dediyse de sözünü dinlemediler. Hanımını ve
oğlunu dışarı sürmek istediler.

Ahmet Paşa, bu hisarın savaşla alınamayacağını anlayınca, hisa­


rın yanında biraz asker bırakıp, gitti. Bir nice günden sonra bu as­
kerler gidip, bir yerde gizlendiler. Hisarın içi çok kalabalıktı. Darlık
sebebiyle içeridekiler gayet aciz kalmışlardı. Asker gittiğini görün­
ce hisardan çıkmaya başladılar. Pusuda bekleyen askerler de hisar­
dan çıkan halka hücum edip, hisarın kapısını ele geçirdiler. Böylece
Menkub da fethedildi. Kefe de yaptıklarının aynısını Menkub'da da
yaptılar.

Vilayetini fehettikleri beyleri sürüp, İstanbul'a getirdiler.


Hazinelerini padişahın hazinesine kattılar. O kafirlerin ömrünü son­
landırdılar. Menkub'a kadı tayin ettiler. Kiliselerini mescit yaptılar.
Padişah adına İslam hutbesi okundu.
296 Aşıkpaşazade Tarihi

Nazın

Neler feth etti gör Han kulu Ahmed

Getirdi Han'a mal-ı ganimet Ahmed

Ve hem mahbuplar kim yüzleri malı

Niceler hana kim getirdi Ahmet

Bu işler kim Ahmet Paşa etti

Yine kim han buyurdu etti Ahmet

Bu Ahmet kim Gedikler'in eridir

Nice gedikler berkitti Ahmet

Bu fetih H. 880 /M. 1 475 - 1 476 yılında Sultan Mehmed kulu


Ahmet eliyle gerçekleşti.

155. Bölüm

Bu Bölümde Sultan Mehmed Han Gazi'nin Karaboğdan


Gazasını Ne Şekilde Gerçekleştirdiği ve Karaboğdan Tekfuru'na Ne
Yaptığı Anlatılır

Padişah, bütün kafir vilayet beylerini kendine boyun eğdirince


Karaboğdan'ın tekfurunu saraya çağırıp: "Haracını kendin getir ki
Eflak vilayeti gibi bize tabi olasın. Hem bizimle dost olduğunu bile­
lim" dedi. Fakat kafir gelmedi, itibar da etmedi. Padişah da bir adamı­
nı gönderdi: "O kafirin vilayetine git, araştır. Sana nasıl davranacağı-
Aşıkpaşazade Tarihi 297

nı görelim?" Bu kul padişahın emrini yerine getirip yürüdü o kafirin


vilayetine girdi. Tuna'ya vardı, Tunayı geçip Boğdan vilayetine girdi.
Yanındaki askerin sayısı azdı, bölgenin de yabancısıydılar. O melun
kafir bunları gafil avlayıp Üzerlerine geldi. Müslümanlardan birçoğu
şehit oldu, birçoğu da esir edildi. Bu askerin beyi gelip dururmu pa­
dişaha bildirdi. Padişah İslam gayretiyle harekete geçti. Gaza hazırlı­
ğı yapıldı. Sultan Mehmed Gazi gazaya niyet etti. Kalabalık askerele
İstanbuföan çıktı, Tuna suyuna vardı. İstanbul'un gemilerinin Tuna
suyu üzerinde hazır bulunması emredilmişti, emir yerine getirildi.
Padişah da Tuna suyunu geçti, Boğdan vilayetine girdi. Boğdan vila­
yetinde bir nice gün yürüyüp tekfurunu aradı.

Tekfur savaş hazırlığı yaparak kalabalık asker toplamış, bir sarp


dağın arasına girmişti. Ayrıca iyi savaşmaları için atlılarına, yaya
olmalarını emretmişti. Gaziler, bu kafirlerin iyi savaşacaklarını an­
layınca, padişaha bunların niyetlerini bildirdiler. Padişah, "Hey
gaziler! İslam için gayret etme zamanıdır Saf saf olup, alay bağlayın"
dedi. Gaziler, padişahın emrine uyup kafir askerinin üzerine yürü­
düler. Kafir top atmaya başladı. Gaziler ise kafirin topuna tüfeğine
bakmadan yürüdüler. Kafire üstün gelip, yenilgiye uğrattılar.

Nazın

Karıştı biribirine cenk ederler

Veli kafire (tağı) teng ederler

Çün emroldu kılıç çekti gaziler

Kafir kırdı ve kan döktü gaziler

Teferruc it ne iş eder gaziler

Hemandem kafiri sıydı gaziler


298 Aşıkpaşazade Tarihi

Gaziler, kafirlerin top attıkları arabaların üzerine yürüdüler,


arabaları bozdular. Kuşluk vaktinde karşıkarşıya geldiler. İki namaz
arası boyunca savaş oldu. Sonunda kafir askerini bastılar. O kadar
çok kafir öldürdüler ki kestikleri başlardan minareler yaptılar. Pek
çoğunu da esir ettiler. Gaziler ellerinin yetiştikleri bütün vilayetleri
harap ettiler. Gaziler Karaboğdan vilayetinde iki ay gaza ettiler, gani­
met aldılar, sağlık selametle tekrar vilayetlerine döndüler.

Bu gaza H. 8 8 1 / M. 1476-77 yılında Sultan Mehmed (il) Gazi


eliyle gerçekleşti. ·

156. Bölüm
Bu Bölümde Padişahın Karaboğdan'ı Mağlup Ettikten Sonra
Dönüp Tuna Kenarına Gelmesi Anlatılır

Üngürus (Macaristan) kafirlerinin gelip Müslüman memleke­


tinin sınırında hisar yaptığı, İslam vilayetlerini harap etmek için

büyük hazırlık yaptıkları h �ri geldi. · Padişah bu haberi iştince o
hisarın üzerine yürüdü. Kudreti Hak'tan o zamanda kış çok şiddetli
geçiyordu. Atlı yürüse yolun zorluğu ve darlığından dolayı atıyla yol­
dan çıkamazdı. Karın derinliği atın üzengisinden bile yukarıdaydı.
Tuna suyu buz tutumuştu. İslam askeri gelip, buz üzerine kondular.
Padişah emretti hisarlara yiirüyüş oldu. O Günün akşamı kafirler
"aman'' dilediler. Aman verildi. Anlaşmayla hisarları teslim ettiler.
Padişah yanında kalanları Anadolu'ya gönderdi. Anadolu hisarla­
rında onlara tımar verdi. Bunlardan bazılarının hıyaneti görüldü.
Onları tutup sattılar. O hisarları da yıktılar.

Bu fetih H. 88 1 / M. 1476-77 tarihinde Sultan Mehmed (il) Gazi


eliyle gerçekleşti.
Aşıkpaşazade Tarihi 299

1 57. Bölüm

Bu Bölümde Sultan Mehmed Gazi'nin İskenderiyye'ye


(İşkodra'ya) Ne Şekilde Gittiği, Orada Ne Yaptığı ve Oraya
Gitmesinin Sebebi Anlatılır

Padişah Edirne'de devletle oturuyordu. Bir gün etraftan konu­


şulurken, hangi vilayet halkının padişaha itaat etmediği konusu
açıldı. (''Arnavuttaki İskenderiyye kafiri itaat etmez" dediler.) 331
Padişah, "O zaman onların askeri çok, erleri gayet yiğit olmalı" dedi.
Yanındakiler, "Devletli Sultanım! İskenderiyye vilayetinin dikbaş­
lılığının sebebi hisarlarının sağlamlığına güvenmeleridir" dediler.
Padişah "O hisarın alınmasına çare yok mudur, oraya asker varamaz
mı?" diye sordu. Vezirler, "Devletli Sultanım! Asker varabilir, ancak
hisar gayet sağlamdır" dediler. Padişah, "Hazırlık yapın, orası fethe­
dilsin!" dedi. Derhal hazırlıkları tamamlayıp, padişahın bir kulunu
İskenderiyye'ye gönderdiler. Vardı, İskenderiyye'nin üzerine düştü.
Hayli savaş yapıldı. Ama fethedilemedi.

Padişahın gönlünden bu hisarın hayali gitmezdi. Karaboğdan


gazasından dönünce, İskenderiyye'nin hazırlıklarıyla meşgul oldu.
Gedikeri'ne, "Sen o hisarın üzerine var" dedi. Ahmet Paşa bunu ih­
mal etti. Padişah, Ahmed Paşa'yı hapsetti. Kendisi ihtişamla İslam
askerini topladı. Gazaya niyet edip yürüdü. Vardı, hisarın üzerine
düştü. Toplar kururldu. Büyük savaşlar oldu. Yürüyüşler yaptılar.
Fakat Hak nasip etmedi. Sonunda seçkin askerlerle havale yapıp, ku­
şatma altına aldılar. Bütün vilayetleri fethedildi yalnız hisar alınama­
dı. Padişah da devletle İstanbul'a döndü.

Sonunda kuşatmada bırakılan bu asker hisarı bunalttı. Hisar


halkı, havalede olan gazilere haber gönderip: ''Anlaşmayla hisarı size
verelim. Gitmek isteyenimiz gitsin, kalmak isteyenimiz kalsın. Bize
zararınız dokunmasın" dediler. Gaziler de İstanbul'a haber gönderip,
331 Parantez içindeki kısım Atsız nüshasından alındı. Esas aldığımız nüshada bu cümle

kaydedilmemiş.
300 Aşıkpaşazade Tarihi

padişaha dururmu bildirdiler. Padişah razı oldu. Anlaşılan hususlar


üzerinde karar kılındı. Hisarı verdiler. Rızasıyla giden, gitti; duran,
durdu. Nice kiliselerini mescit yaptılar. Giden kafirlerin evlerini
Müslümanlara verdiler.

Nazın

Feth oldu görün İskenderiyye

Yakın hisar oldur Bahr u berre

Bu fetih H. 883 / M. 1478-79 yılında gerçekleşti.

Sultan Mehmed'in (II) bütün gazaları İskenderiyye (İşkodra) ile


tamam oldu. Bundan sonra oturdu.

158. Bölüm

Bu Bölümde Osmanoğullarının yüce eşiğinde bulunan


Vezirlerin Adları ve Eserleri anlatılır

İlk vezir Hayreddin Paşadır. Hayreddin Paşa (Orhan Gazi döne­


minde) Bilecik kadısıydı. Sonra İznik kadısı oldu. Kardeşi Süleyman
Paşanın vefatından sonra Gazi Hünkar, Rum İli'ne geçtiği vakit
Hayreddin'i kadıasker edindi, alıp Rum İli'ne gitti. Kadıaskerlikten
sonra vezir oldu. Kendisine "Hayreddin Paşa'' denildi.

Hayreddin Paşanın üç oğlu vardı; biri Ali Paşa, biri İbrahim


paşa, biri İlyas Paşadır.

Ali Paşa, Bayezid (I) Han'a kadıasker ve vezir oldu. Ak kaftana


kızıl düğme takmak ve şimdiki kadıların aldığı vergiler onun icadı­
dır. Osmanoğullarının zevk ve sefaya alışması onun ayartmasıyladır.
Ali Paşa, Bursa'da bir aşevi yaptırmıştır. Onun oğlu İbrahim Paşa da
İznik'te bir zaviye yaptırmıştır.
Aşıkpaşazade Tarihi 301

Mevlana Rüstem'in eserleri: Gazi Hünkar'a kadıasker oldu.


Vezirliğe de karışırdı. Osmanlı Hanedanının kapısında esirden ge­
çitlik (vergi) almak onun icadıdır. Eski akçeyle alış veriş yapılma­
ması ve eski akçenin başka memlekete gönderilmemesine de sebeb
odur, bunlar onun ayartmasıyla yapılmıştır. Ayrıca Mevlana Rüstem
Bursa Pınarbaşın'da bir zaviye yaptırmıştır.

Soru: Osmanlı Hanedanının kapısında bunun gibi bid'atlar icat


eden Mevlana Rüstem nasıl bir kişidir?

Cevap: Karaman vilayetinden gelmiş bir kişidir. O gelinceye ka­


dar bu vilayette muzur bir şey yoktu. Bu vilayete yalan ve hile tohu­
munu o ekti.

159. Bölüm
Bu Bölümde Mevlana Rüstem'in Oğlundan Bahsedilir

Mevlana Rüstem, oğlunun yüz yıl kadar yaşayacağını varsayarak,


ömrünün her günü için yüz flori hesap etti ve kendisinin ölümünden
sonra harcaması için bu florileri bir köşeye koydu.

Babası ölünce mal oğluna kaldı. Oğlu babasının ölümünden


sonra sadece yedi yıl yaşadı. O yedi yıl içinde bozahanede kebapçı
oldu. Sonunda Bursa hisarındaki Eski Hamamın külhanında öldü.
Babasının Firuz adında bir kulu vardı, kefenini o sardı, babasının
türbesine defnetti.
Soru: Bunca meblağı nereye harcadı ki, bu kadar çabuk bitti?

Cevap: Bir kişi bir tazı getirmiş, ona yüz flori ve bin akçelik bir at
ve bir de kaftan vermiş. Bursa'da Yıldırım İmareti'nin bulunduğu yö­
rede İl Aslan Bağı denilen bir bağ vardı. Rüstem'in oğluna "O bağda
bir tavşan var" demişler. Bu tazıyı alıp o bağa gitmiş, yanında olanla­
ra, "Kim o tavşanı yerinden çıkarırsa ona yüz flori vereceğim" demiş.
Bu haberi getiren kişi, tavşanı kendisi çıkarıvermiş ve tazıya tavşa­
nı göstermiş. Tazı tavşanın üzerine gitmemiş. Rüstem'in oğlu tazıya
302 Aşıkpaşazade Tarihi

kılıç çalıp ikiye bölmüş ve o kişiye de yüz flori vermiş. Anlattığım


bu hikayeyi Rüstem'in oğlunun kefenini saran Firuz'dan dinledim.
Vallahi kendimden bir şey eklemedim. Buna benzer nice işleri olan
bir kimseye flori yeter mi?

Nazın
Oğul bedbaht ola bi saadet
Ona mal komak oldu zişt adet

Kim anı hare ede fısk u fücura


Yiye hız oğlan ya kahbe avret

Heva ile heba ile duruştun

Gidersin sana yoldaş ah u zillet

Yedir malı hare et Hak yoluna

Ki budur baki kalan ömr ü devlet

Hasan Paşanın eserleri:

Bursada bir kervansaray yaptırıp gelirinin yarısını Medine-i


Rasule vakfetti, yarısını da kendi çocuklarına bıraktı. Çocukları fa­
kirleşince bu kervansarayı sattılar. Mehmad Ağa aldı. Gelirinin yarısı
Medine'ye harcanmaya devam etmektedir.

Bayezid Paşa'nın eserleri:

Amasyada bir imaret, Bursa'da bir medrese yaptırdı.

Hacı Halil Paşanın eserleri:


Tamacöa bir zaviye, Gümüş'de bir medrese yaptırdı.
Karaca Paşanın eserleri:
Aşıkpaşazade Tarihi 303

Yenişehirüe bir zaviye yaptırdı.

Hacı ivaz Paşinın eserleri:

Osmanlı Hanedanının kapısındaki paşalar sinilerle 332 şölen ver­


meyi ondan öğrendiler. Başka memleketlerden hüner sahibi kişileri
Anadolu'ya o getirmiştir.

Kaz Ovada ve Bursada medrese yaptırdı. Vakıflarından Mekke


ve Medine'nin fakirlerine bir miktar akçe tayin etti. Bu akçeler her
yıl onlara gönderilir.

Mehmed Ağanın eserleri:

Osmancık'ta bir imaret yaptırdı.

Fazlullah Paşanın eserleri:

Edirne'de seyyidlere mahsus bir daru's-siyade yaptırdı.

Kula Şahin'in eserleri:

Filibe'de bir imaret ve bir medrese yaptırdı.

Saruca Paşa'nın eserleri:

Gelibolu'da bir imaret, Silifke'de bir Cuma mescidi yaptırdı.

İshak Paşanın eserleri:

İnegöl'de bir imaret ve bir medrese yaptırdı.

Tuti Mezakoğlu Kasım Paşa:

Edirne'de bir sılfıhane; Karahisar'da bir Cuma mescidi yaptırdı.

Halil Paşanın eserleri:

iznik'te bir zaviye yaptırdı.

Zağnos Paşanın eserleri:

332 Esas aldığımız nüshada ve Atsız nüshasında bu kelime "çinilerle" şeklinde kayıtlı.
Süleymaniye Kütüphanesi Yazma Bağışlar 4954 numarada kayıtlı olan yazma nüshada ise
"sinilerle" şeklinde kaydedilmiş. Manaya uygunluğıı bakımından biz de "sinilerle" biçimindeki"
yazımı esas aldık.
304 Aşıkpaşazade Tarihi

Balkesir'de bir imaret yaptırdı.

Kemal Paşa'nın 333 eserleri:

Kemal Paşa İstanbuföa öldü. Üstüne bir kubbe yaptılar.

Veliyyüddin oğlu Ahmat Paşa'nın eserleri:

Güzellerin gözlerini, kaşlarını, zülüflerini ve benlerini sürekli


överdi ve böyle de ölüp gitti.

Mustafa Paşa'nın eserleri:

Ermeni Pazarı'nda bir imaret, bir medrese ve bir cuma mescidi


yaptırdı.

Mahmut Paşa'nın eserleri:

İstanbul'da bir imaret, bir medrese ve bir cuma mescidi; Hasköyöe


bir medrese; Sofya'da bir cuma mescidi yaptırdı. Bütün vakıfların­
dan Medine-i Rasul fakirlerine yılda bin flori tayin etti. Medine-i
Rasul'de, Resulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) ruhu için hergün
bir hatim okunmasını temin etti.

Mesih Paşa'nın eserleri:

Geliboluöa bir cuma mescidi yaptırdı.

Faik Paşa'nın eserleri:

Eser bırakmaya niyet etti.

Nişancı İbrahim Paşa'nın eserleri:

Edirne'de bir medrese yaptırdı.

Rum Mehmed Paşa'nın eserleri:

Osmanlı Hanedanının kapısında o vezir oluncaya kadar bu yüce


eşiğe gelen alimlere ve sufılere padişah ihsanlarda bulunur; kimine
suf, kimine çuha, kimine akçe verilirdi. Rum Mehmed vezir olun­
ca bu sadaka kesildi. O "menna'ın lilhayr/ hayrı engelleyici oldu:'

333 Şeyhu'J-islam Kemal Paşazade Şemseddin Ahmed Efendi'nin büyük babası.


Aşıkpaşazade Tarihi 305

Sonunda it gibi boğdular. Asıl hikayesini İstanbul Bölümünde anlat­


mıştım.

Rum Mehmed Üsküdar'da bir medrese yaptırdı.

Hakim Yakub'un Paşanın eserleri:

Osmanlı ülkesinedeki tüm vilayetlerde, görülmedik ve duyul­


madık bid'atları o icad etti. Onun zamanına kadar "fesat çıkaran bir
topluluk" olduklarından Yahudilere padişahın işlerini vermezlerdi.
Hakim Yakub vezir olunca Yahudinin ne kadar açı ve devletsizi varsa
padişahın işine karıştılar. Amiller 334 o gelmeyince asılmadılar.

Sinan Paşanın eserleri:


Görevden alınınca yine ilme yöneldi. 335
Manisa Çelebisi'nin 336 eserleri:

İstanbulöa bir mescit yaptırdı.

Nişancı Paşanın eserleri:

Nesli belli değildir. Allah'ın kullarının malına, kanına ve ırzına


göz dikmişti. Osmanlı ülkesinde ne kadar Muhammed'in (sallallahu
aleyhi ve sellem) şeriatına uygun vakıf ve mülk varsa hepsini bozdu
ve bunlardan elde edilen gelirleri padişahın hazinesine aktardı. "Bu
mülkler ve vakıflar mensuhtur, hükmü kaldırılmıştır" dedi.
Ben fakir kendisine sordum: "Bu vakıf ve mülklerin şartla­
rı hazreti Muhammed'in (sallallahu aleyhi ve sellem) şeriatında­
ki kesin naslarla belirlenmiştir, şimdi nasıl neshedilebilir? Hazreti
Muhammed peygamberlerin sonuncusudur. Ondan sonra bir pey­
gamber gelmedi ve gelmeyecek. Neye dayanarak mensuh /hükmü
kaldırılmış, dersin? " dedim. Bana "Senin neyini aldılar ki bize böyle
soru soruyorsun? Bundan vazgeç" dedi.
334 Amil, İdare memuru, vali, mutasarrıf anlamlarını ifade eder.
335 Sinan Paşa, Hızır Bey'in oğlu, Sultan Fatih hazretlerinin de hocasıdır. Vezirlik yapmıştır.
88 l'de görevden alınmış, 89 lÜe vefat etmiştir.
336 Muhiddin Mehmed Efendföir. Molla hüsrev'in talebesidir. Kadıasker, sonra vezir olmuştur.
Sonra ikinci defa yine kadıasker olmuştur. 888 yılının Ramazan ayında vefat etmiştir.
306 Aşıkpaşazade Tarihi

Osman Gazi zamanında halka verilmiş yerler vardı. Bu yerler,


halkın elinde tasarruf edilmiş ve bu yerlerin sahipleri de dededen
oğla su erlerine hizmet edegelmişlerdi. Bu nişancı o kanunu bozdu.
Bunlardan tapuyu aldı. Daha fazla para ödeyene verdi. Nice fakirle­
rin yerceğizi ellerinden gitti.

Alaiye Beyi'nin kızı onun hanımıydı. Bu hanımın akçesiyle


İstanbulüa bir cuma mescidi yaptırdı.

Cezeri Kasım Paşanın 337 eserleri:

İstanbul'da bir mescit ve bir muallimhane; Edirne'de bir cuma


mescidi; Bursada bir medrese; Aydıncık'ta bir mescit; Kefe'de bir
cuma mescidi; Tumanöa bir cuma mescidi; Silifkeöe bir cuma mes­
cidi ve bir imaret; Gediz suyu üzerine büyük bir köprü yaptırdı.

Davut Paşanın eserleri:

İstanbul'da bir mescit ve bir medrese yaptırdı ve su getirdi.

Fenari oğlu Ahmet Paşanın eserleri:

Eser bırakma niyetiyle gitti.

Halil Paşa'nın eserleri:

İstanbulöa bircuma mescidi ve bir medrese; İznik'te bir cuma


mescidi yaptırdı.

Ali Paşanın eserleri:

İstanbulöa bir cuma mescidi, bir medrese ve bir imaret yaptırdı.


Su getirdi, çeşmeler akıttı.

Yakup Paşanın eserleri:

Amasya'da şeyhinin üzerine bir sftfihane yaptırdı.

İskender Paşanın eserleri:

İstanbul'da bir mescit, Galata'da bir tekke yaptırdı.


337 Cezerizade Koca Kasım Safı Paşa, şairdir. 950 Tarihinde vefat etmiştir. Bursa'da Emir
Sultan haziresinde medfundur.
Aşıkpaşazade Tarihi 307

Derviş Mustafa Paşanın eserleri:

İstanbul'da bir mescit ve bir medrese, bir sUfıhane, bir hamam


yaptırdı ve su getirdi.

Hersekoğlu Ahmet Paşanın eserleri:

Dil'de bir imaret ve bir cuma mescidi yaptırdı ve su getirdi.

Nazın

Kani bunlar kim suret bağlamıştır

Bulardan nice gülüp ağlamıştır

Bunlar mülkü kendinin sanırdı

Yalan hayale gönül bağlamıştır

Bular gitti hayali zinde kaldı

Bu hayal nice canlar dağlamıştır

Aşıki hu menakıb ki yazdın

Niceler buna tarih bağlamıştır

Soru: Ey derviş! Bu Osmanlı Hanedanı Büyük medreseler ve bü­


yük imaretler yaptı. Bundan muradları ülkeyi mi, yoksa ahireti mi
mamur etmekti?

Cevap; Ahiretlerini mamur etmektir. Bu vezirlerin imaretlerinden


anlaşılan odur ki, bunların niyetleri de padişahların niyetine tabi ol­
maktır.

Bu imaretlerde niyetlerin eseri bazen görünür, bazen görünmez


bunun sebebi nedir?
308 Aşıkpaşazade Tarihi

Bu sorulan sorunun cevabı şudur: Bunun hayrına ve şerrine se­


bep olan alimler ve sılfılerdir. Çünkü vezirler, alimler ve sılfılere ta­
bidir.

Şimdi bu Osmanlı Hanedanı kerameti bilinen bir tfüfedir. Bu


padişahların yaptıkları vezirlerinde de ortaya çıkar. Vezirler, padi­
şahların sırdaşıdır. Vezirlerin de kendilerine sırdaş edindikleri bir
kethudaları vardır. Bu kethudalar, alimler, sılfıler, sıradan insanlar
ve cahillerle sohbet edip, arkadaşlık yaparlar ve bunlardan duyup,
öğrendikleri her şeyi gelip vezirlere aktarırlar.

Bu kethudalar, bazen batılı hak zannederler, gelirler, paşalara ha­


ber verirler. Yanlışın doğru olduğu üzerinde ısrar ederler. Bundan do­
layı alemde nizam kalmaz ve bu Osmanlı Hanedanının imaretlerinin
kavgası da eksik olmaz.

Aslında bu imaretleri yapanların muradı ahirette hayır kazan­


maktır. Bu niyetle güvenilir bir kişiyi görevlendirirler. O da gider,
kendi isteğine göre hareket eder; gelen misafirin bazısına yemek ve­
rir, bazısına vermez. Bazısını da bu imaretlere almazlar. Buna sebep
olarak da, sen devlet memurusun işin gücün var veya bu şehirde
başka bir imarette kalıyormuşsun, derler. Kısacası bu görevliler bun­
ların bu imarette kalmasına izin vermezler. Böyle olunca da hayır
sahiplerinin hayrına engel olmuş olurlar. Bazen vezirler bu durum­
dan haberdar olur. Padişahın emriyle, hayır sahibinin hayrını yerine
koyması için bir müfettiş gönderirler. O da gelip, misafirlerin yeme­
ğinden keser, ocağın külünü satar, imaretin ekmeğini azaltır, görev­
lilerin nafakasını keser, halktan alması gerekenden fazlasını alır. Bu
suretle gelirleri artırır, getirip padişahın hazinesine koyar. Oysa pa­
dişahlar bu hayırları ahireti kazanmak için yapmışlardır.
Aşıkpaşazade Tarihi 309

Nazın

Garazsuz söz söyleyenler hak kelamın

Kişiler var onun almaz selamın

Adı cahil olur yahut günahkar

Sözü hak söyledügi-çün temamın

Müzevvir olsa dinler sözünü

İdereler ya kAdı ya halk 338 imamın

Ümiddir Han Bayezid eyyamında

Bula hem bu alem şer'ün nizamın

Aşıki it beyan erbab-ı hayrı

Ki vireler misafirin ta'amın

Şimdi ey azizler! Bu Osmanlı Hanedanının kılıçları İslam kılıcı­


dır. Şimdi ey azizler! Böyle padişahların vezirlerine de gayretullah
gerektir ki bunların hayrı kat kat olsun. Vezirlerin yanlarına gelen
alimler veya sılfıler dünyevi maksatlarını dile getirirler. Ahiret sö­
zünü söylediklerinde de muradları dünyalıktır. Paşalar bizim bu
halimizi görünce, "Bizimle bunların arasında ne fark var?" derler.
Ey azizler! Bu söylediklerimle aslında ben size kendi durumumdan
haber veriyorum.

338 Esas aldığımız nüshada "halk'' yerine "hak'' olarak kaydedilmiş. Biz Atsız nüshasındaki

"halk'' şeklindeki yazımı baz aldık.


310 Aşıkpaşazade Tarihi

Nazın

Paşalar kamu kumaş flori

Gözetirler kaçan ire o biri

Ve ger mahbılb durur cariye oğlan

Hemandem biter onun mahfı siri

Kapucılar gelen elin gözedür

Bulaşa ellerine dünya kiri

Aşıki armağanı bil duadır

İre cümle cihana dua nuru

160. Bölüm

Bu Bölümde Osmanlı Padişahlarının Hasletleri Anlatılır

Osman Gazi'nin hasleti, ayda bir kere yemek pişirip fakirlere ye­
dirmek, giyisiler giydirmek ve dul hatunlara sadaka vermekti.

Orhan Gazi'nin hasleti, atası ayda bir fakirlere yemek pişirtirdi.


O ise fakirlerin gelip hergün yemek yemesi ve kalması için imaretler
yaptırdı. Bu imaretlerde yemeğin eksik olmamasını temin etti. Ziyade
muhabbet beslediği dervişler için de zaviyeler yaptırdı. Nitekim
Geyikli Baba üzerine bir cuma mescidi ve zaviye yaptırmıştı.

Gazi Hüdavendigarın hasleti, babası gibi o da imaretler ve mu­


habbet beslediği dervişlere zaviyeler yaptırdı. Bulunduğu şehirlerde
Cuma günü cumadan sonra fakirlere akçe dağıtırdı.
Aşıkpaşazade Tarihi 311

Sultan Bayezid (I) Han'ın hasleti, babasının ve dedesinin yaptır­


dığı imaretlerden daha fazlasını yaptırdı. Her cuma günü bulunduğu
şehirde sadaka dağıtırdı.

Sultan Mehmed (I) Han Gazi'nin hasleti, imaretler yaptırdı.


Mekke ve Medine'ye sadakalar gönderdi.

Sultan Murad (II) Han Gazi'nin hasleti, O da imaretler yaptır­


dı. Her yıl Kudus-ü şerife, Halilurrahman'a, Medine-i Resul'e ve
Kabetullah'a üçbin beşyüz flori gönderirdi. Her yıl adeti olduğu üze­
re bulunduğu şehirde seyyidlere kendi eliyle bin flori paylaştırırdı.
Bulunduğu her şehirde babası ve dedesinin dağıttığı akçeden daha
fazlasını dağıtırdı. Ankara bölgesinde Balıkhisarı denilen bir nice
köy vakfederek bunların gelirini Mekke'ye gönderdi. O bölgeden
hayli meblağ toplanırdı.

Osmanlı Hanedanının bu vasıfları güzeldir ve hep böyle olagel­


miştir.

Hikaye: Fazlullah Paşa Sultan Murad Gazi'ye vezir oldu. Her


yıl Beytullah'a gönderilen florinin göderileceği vakit gelince pa­
dişah, "Fazlullah, o floriyi yine Kudus-ü şerife, Halilurrahman'a,
Kabetullah'a ve Medine-i Resul'e gönder. Mevlana Yegan hacca niyet
etmiş. O floriyi götürsün, gelecek hacıları beklemekte olan Medine
fakirlerine versin'' dedi.

Hazinede flori bulunmadı. Halil Paşa'dan ödünç aldılar. Padişah,


"Halil! Sakın rüşvet florisi vermeyesin'' dedi. Halil Paşa, "Devleti
Sultanım! Atamdan miras kalan floridir" dedi. Fazlullah zaman
zaman padişahın helal mala ihtiyacı olduğunu görünce, "Devleti
Sultanım! Padişahlara hazine gerektir. Eğer Sultanım buyurur­
sa hazine toplayayım" dedi. Padişah, "Nasıl toplayacaksın'' dedi.
Fazlullah, "Bu vilayetin halkında pek çok mal vardır. Padişahların
zaman zaman bir şekilde alması caizdir" dedi. Sultan Murad Gazi,
"Hey Fazlullah! Söylediğin bu söz nasıl sözdür? Bizim ülkemizde
başka ülkelerde olmayan üç helal lokma vardır. Biri madenler, biri
312 Aşıkpaşazade Tarihi

kafirden alınan haraç, biri de gazadan elde edilen maldır. Bizim as­
kerimiz gaziler ordusudur. Bunlara helal lokma gereklidir. Askerine
haram lokma yediren padişahın askeri harami olur. Haraminin de
sebatı olmaz. Halinin ne olduğu malumdur" dedi. Fazlullah Paşanın
görevden alınmasına bu sözü sebep olmuştur.

Nazın

Ne han kim uzata zulm elin ile

Ölüncek rahmeti virmeye yele

Şular kim dünyayı ma'bud edindi

Gönül bağladı ol bir huylu kıla

Şuna benzer oturmuş viran evde

Gafildir üstüne dıvar yıkıla

Aşıki ver öğüdü kendüzüne

Unutma bağ u bendlerün söküle

161. Bölüm

Bu Bölümde Padişahların Biriktirdikleri Malların Akıbetinin


Ne Olduğu Anlatılır

Merhum Yıldırım Hünkar mal biriktirdi. Memleketin işlerini


düzenlemek için akçeler toplayıp hazinelere koydu. Memlekette ke­
satlık oldu. Sonunda o biriktirilen malı Timur bedbahtı yedi. Ülke
ise ayak altında kaldı.
Aşıkpaşazade Tarihi 313

Bağdat padişahı Sultan Ahmet hazine biriktirdi. Bu malı taş san­


dıklara koydurdu, gece vakti Dicle'ye bıraktırıp, ırmağın dibine in­
dirdi. Bu iş yapan kişileri de hazinenin yerini kimseye söylemsinler
diye öldürttü. Sonuçta, o mal suda kaldı. Kendi de nesep ve nesliyle
telef olup gitti.

Nazın

Diler kim dünyasın suya yitüre

Nice susuzları suya yitüre

Muhabbet-i malı onu dinden çıkardı

Ytizi kara günah yükin götüre

339
Horasan padişahı Mirza Şahruh da mal biriktirdi. O mal da
diğerleri gibi telef olup gitti.

Rum padişahlarından Karamanoğlu İbrahim Bey de mal birik­


tirdi. Onun da ne olduğunu işttiniz.

Şimdi azizler! Mal oldur ki hayra sarfedile. Padişahların dostu


oldur ki, karnı tok ve doğru ola. Sağlam asker o dur ki, tok ve kalaba­
lık ola, açlık kaygısı çekmeye.

339 Bu şahıs Timur'un dördüncü oğludur.


314 Aşıkpaşazade Tarihi

Nazın

Zi mal kim hayr işe hare idesin

İdesin ondan bahş her işine

Ne vecihle anı cem eyledin sen

Çıkarurdun gözünü baksa işige

Aşıki mal <lime senden kalana

Ya ikab ya hisap gele başına

Ariflerden birine "Padişahlara hazine gerekli midir?" diye sor­


dular. Arif, "Bir asıl hazine vardır ki o gereklidir" dedi. ''Asıl hazine
nedir" diye sorduklarında ise, "Halkın hayır duası padişahlara hazi­
nedir" dedi.

Nazın

Ne han kim dünyadan adliyle gitti

Ol ukba da dahi bil tahta gitti

Fena mülkünde sultan-ı adil oldu

Beka mülküne mahbub pak gitti

Soru: Ey derviş! Osmanlı Hanedanının menkibelerini özetle an­


lattın. Bunların zamanında rabbani alimler, derviş ve salih kimseler
yok mudur ki onları hiç anmadın?
Aşıkpaşazade Tarihi 315

Cevap: Vardır. Ertuğrul zamanında Baba İlyas Divane 340 var­


dı. Rum'a Ertuğrul'la birlikte gelmişlerdi. Koçum Seydi vardı. Baba
İlyas'ın halifesiydi. Bunlar kerameti açıkça görülen ve duaları mak­
bul azizlerdi.

Osman Gazi zamanında ulemadan, Dursun Fakih; dervişlerden


Baba Muhlis 341 ve Osman Gazi'nin kaynatası Edebali vardı. Bunlar
duaları makbul azizlerdi.
Orhan Gazi zamanında Ulemadan, Davud Kayseri 342 ve
Taceddin Kürdi; dervişlerden Aşık Paşa hazretleri, 343 Geyikli Baba,
Yunus Emre 344 ve Şeyhi Taptuk Emre, Ahi Evren, Karaca Ahmet
Sultan vardı. Bunlar Gazi hüdavendigar zamanında vefat ettiler; ke­
rametleri açıkça görülen ve duaları kabul edilen azizlerdi.
Gazi Hüdavendigar (Murad I) zamanında bu azizlerin bazısı ha­
yattaydı. Ulemadan Koca Efendi 345 ortaya çıktı. Onun oğlunun oğlu
acem diyarında Kadızade Rılmi 346 diye meşhurdur. Dervişlerden

340 Esas aldığımız nüshayı tashih eden Müze-i hümayun hafız-ı kütübü muavini Ali Bey'in
buraya düştüğü dipnotta belirttiği kanaatine göre bu zat, Amasya yakınlarında ikamet eden ve
müridlerine "Babai" denilen Baba İlyas acemdir.
341 Cengiz'in sebep olduğu fetret döneminde Anadolu'ya gelerek Amasya yakınlarına
yerleşen Şeyh Baba İlyas Horosani'nin oğludur. Selçuklu devletinin bölünmesi döneminde
altı ay Konyada emir olmuş bu görevinden istifa ettikten sonra Osman Han ile gazalarda
bulunmuştur. Aşık Paşanın pederidir.
342 Davud-i Kayseri: Asıl adı Muhammed bin Mahmud'dur. Sadreddin Konevi'nin mürididir.
Sultan Orhan'ın İznik'te yaptırdığı medreseye müderris olarak tayin edilmiştir. Osmanlı
Devleti'nin ilk müderrisidir. Hicri 741 yılında vefat etmiştir. (Allah'ın rahmeti üzerine olsun.)
343 Aşık Ali Paşa; Muhlis Paşanın büyük oğludur. Hicri 670 yılında doğmuş, 13 Safer 733
yılında vefat etmiştir.
344 Taptuk Emre'nin mürididir. Hicri 743 yılında vefat etmiştir. (Allah'ın rahmeti üzerine
olsun.)
345 Mehmed (Muhammed) oğlu Mahmud Efendi; Kırk yıl Bursa kadılığı yapmıştır.
Germiyanoğlu'nun teklifi üzerine Bayezid (I)'le evlendirilen, Germiyanoğlu'nun kızını alıp
getirmek üzere Murad (I) tarafından gönderilen heyetin başkanlığını yapmıştır. Hicr 774
yılında vefat etmiştir. Bursa Pınarbaşı'ndaki Mevlevihane yakınındaki türbede medfundur.
(Allah'ın rahmeti üzerine olsun.)
346Asıl adı Musa Paşadır. İranlılar tarafından Mollazade Ebheri olarak bilinir. Molla Fenari'den
ders almış, daha sonra İran'a giderek orada tahsilini tamamlamıştır. Uluğ Bey'e öğretmenlik
yapan Kadızade Rumi, rasathanenin tesisinde de hizmet etmiştir.
316 Aşıkpaşazade Tarihi

Abdal Murad, 347 Musa Baba 348 ve Pir Hamd Cüsteri vardı Bunların
hepsi kerameti açıkça görülen kişilerdi.

Yıldırım Bayezid zamanında Ulemadan Mevlana Şemseddin


Fenari,349 Mevlana Kutbüddin İzniki, 350 Şeyh Yar Ali Horosani, Şeyh
Cezere-i Siruzi; dervişlerden Şeyh Hamid 351 ve Şeyh Fahreddin
Mudurni 352 vardı. Bunlar kerameti açıkça görülen kişilerdi.

Sultan Mehmed Han (1) Gazi zamanında bu azizlerin bazısı ha­


yattaydı. Ulemadan Mevlana Haydar Herevi, 353 Mevlana Fahreddin
354 ve Seyyid Muhammed Buhari 355 geldi. Rum'dan Hacı Bayram 356
geldi. Bunlar da duaları makbul azizlerdi.

347 Aslen Buharalıdır. Bursa fethinde Sultan Orhan'la birlikte bulunmuştur. Vefatından sonra
Bursa Hisarı derununa defnedilmiştir. (Allah'ın rahmeti üzerine olsun.)
348 Bursa fethinde Sultan Orhan'la birlikte bulunmuştur. Emir Sultan haziresi yakınında
şimdiki zamanda kendisine nispet edilen mekanda ikamet etmiş vefatından sonra da oraya
defnedilmiştir.
349 Şemseddin Muhammad (Mehmed); Mahmud oğlu Hamza'nın oğlu, Cemaleddin
Aksarayi'nin talebesidir. Hicri 832 veya 834 yılında vefat etmiştir.
350 Şer'i ilimleri tahsil etmiştir. Hicri 8 Zilkade 821 yılında vefat etmiştir. (Allah'ın rahmeti
üzerine olsun.)
35 ı Tasavvuf eğitimini Şam'daki Bayezid zaviyesinde tamamlamıştır. Bursa'da ikamet eden Şeyh
Hamid şehrin çarşısında ekmek satıcılığı yapmıştır. Ulu Cami'nin inşasından sonra Yıldırım
Bayezid Han'ın isteği üzerine orada vaizlik görevini üstlenmiştir. Sonra kendi isteğiyle Konya
Aksaray'da ikamet etmiş ve orada vefat etmiştir.
352 Fahreddin Rumi olarak da bilinir. Mudurnu da inzivaya çekilip hicri 846 yılında orada
vefat etmiştir. Kabri Mudurnu Yıldırım Bayezid Han Cami'sinin yanındadır. (Allah'ın rahmeti
üzerine olsun.)
353 Burhaneddin Haydar bin Muhammed Herevi; Sadeddin Taftazani'nin talebelerindendir.
Hicri 830 tarihinde vefat etmiştir. (Allah'ın rahmeti üzerine olsun)
354 Fahreddin Acemi; Seyyid Şerifin talebesidir. Bursa'daki Sultan Medresesi'nde, Molla
Fenarizade Muhammed Şah'a muidlik yapmıştır. Sultan Murad (II) Han zamanında müftülük
görevi icra etmiştir. Hicri 870 yılında vefat eden Fahreddin Acemi, Edirne'de Daru'l-Hadis
Cami'sinin mihrabı önünde medfundur. (Allah'ın rahmeti üzerine olsun.
355 Yıldırım Bayezid'in damadıdır. Hicri 823 yılında vefat etmiştir. Bursa'da medfundur.
356 İlim tahsilini tamamladıktan sonra Melike Hatun'un Ankara'da yaptırdığı Kara Medrese'de
müderrislik yapmıştır. Sonra bu görevi bırakıp, Kayseri'ye giderek Şeyh Hamid Kayseri'nin
müridi olmuş ondan manevi ilimleri tahsil etmiştir. Bayramiyye tarikatının piridir. Hicri 832
yılında vefat etmiştir. Ankara'da medfundur.
Aşıkpaşazade Tarihi 317

Sultan Murad (il) zamanında bu azizlerin bazısı hayattay­


dı. Ulemadan Mevlana Şerefeddin Kırimi, 357 Mevlana Hayreddin
Kırimi geldi. Mevlana Ahmed Gürani 358 Mısır'da tahsilini tamam­
ladı geldi ve Rum vilayetinde değerli bir müftü oldu. Dervişlerden
Akşemseddin, 359 Şeyh Abdurrahim Rumi ve Akbıyık 360 vardı.

Sultan Mehmed (il) zamanında bu azizlerin bazısı hayattaydı.


Ulemadan Mevlana Hüsrev 361 vardı. Mevlana Yegan 362 dönemin
müftüsüydü. Mevlana Mehmed Zeyrek, 363 Hızır Bey Çelebi 364 ve

357 Hafızuddin İbni Bezzazöan ilim tahsil etmiştir. Hicri 840 yılında Bursa'da vefat etmiştir.
(Allah'ın rahmeti üzerine olsun.)
358 Asıl adı Şemseddin Ahmed bin İsmail Gürani'dir. Molla Gürani olarak meşhurdur.
Merrıleketinde başladığı ilim tahsilini Mısır'da tamamlayarak İbni Haceröen icazet almıştır.
Molla Yegan hac dönüşünde Mısır'a uğrayarak Molla Gürani'yi bereberinde getirmiştir.
Bursa'da Sultan ve Kaplıca medreselerinde müderrislik görevi yapmıştır. Manisaöayken Sultan
Mehmed (II)e öğretmenlik yapmıştır. Sultan Mehmed tahta geçince kadıasker olmuş, daha
sonra Bursa kadılığına getirilmiş ve bu görevden alındıktan sonra Mısır'a gimiştir. Hicri
860 tarihinde davet edilince dönmüş ,ikinci dafa Bursa kadılığı görevine getirilmiş, 885'de
Şeyhu'l-islam olmuş; 839'da vefat etmiştir. İstanbul'da kendi yaptırdığı caminin miharabı
önünde medfundur. Gayetü'l-Emani fi tefsiri seb'ul-mesani ve Kevseri cari ala riyadı'l- Buhari
adlı iki eser telif etmiştir. (Allah'ın rahmeti üzerine olsun.)
359 Şehabeddin Sühreverdi evladından Hamza Bey'in oğludur. Şam'da doğmuştıır. Bayramiyye
tarikatındandır. İstanbul'un fethinde bulunmuş, daha sonra Göynük'e gitmiş, hicri 888Cle
orada vefat etmiştir. Kabri Göynük'tedir. (Allah'ın rahmeti üzerine olsun.)
360 İstanbul'un fethinde bulunmuştur. Bursa'da bir mescit yaptırmış ve vefatından sonra orada
defnedilmiştir. (Allah'ın rahmeti üzerine olsun.)
361 Asıl adı Muhammedöir. Hüsrev eniştesinin ismidir. Önceleri "Hüsrev'in kaynı" denilirken
daha sonra kısaltılarak "Hüsrev" denilmiş ve bu kendisine lakap olmuştur. Burhaneddin
Haydar Herevi'nin talebelerindendir. Müderrislik, kadılk ve kadıaskerlik yapmış; 874'de
şeyhu'l-İslamlık görevine getirilmiştir. Hicri 885Cle İstanbul'da vefat etmiş, naşı Bursa'ya
nakledilerek medresesinin yanına defnedilmiştir. Durer ve Gurer adlı eserinin yanı sıra fıkıh,
tefsir ve benzeri konularda başka eserler de kaleme almıştır. (Allah'ın rahmeti üzerine olsun.)
362 Asıl adı Muhammed bin Armağan bin Halil'dir. Aydında eğitim görmüş, sonrasın da
tahsilini Molla Fenariöe tamamlamıştır. Bursa medreselerinde müderrislik yapmış; ayrıca
Bursa kadısı olmuştur. Hicri 840'da vefat etmiştir.
363 Hacı Byram Veli'den inabet ve Hızır Şah Efendiöen icazet alarak Muradiye ve Salın
medreselerinde müderrislik yapmıştır. Hocazade ile yaptığı bir ilmi tartışmada risalesi
kabul edilmeyip, medresesi Hocazade'ye verilmiş, kendisi Bursa'ya giderek ömrünün son
zamanlarında orada müftülük yapmıştır. Hicri 879Cla vefat etmiştir. Kendisine "Zeyrek'' lakabı
Hacı Byram Veli hazretleri tarafından verilmiştir. (Allah'ın rahmeti üzerine olsun.)
364 Nasreddin Hocanın kızı ile Sivrihisar kadısı Molla Celaleddin'in oğludur. İlim tahsilini
tamamladıktan sonra Sivrihisar'a kadı ve sonra müderris olmuştıır. Molla Muhammed Yegan'a
damad olarak Bursa'da müderris; İstanbul'un fethinde kadı olmuştur. Hicri 863'de vefat
etmiştir. (Allah'ın rahmeti üzerine olsun.)
318 Aşıkpaşazade Tarihi

Hocazade; 365 devişlerden Şeyh Abdullatif Makdisi, 366 Zeyni neslin­


den ve Şeyh-i Hafiöen olan Gümüşlüoğlu, 367 halvetilerden Mevlana
Alaaddin 368 vardı, duası makbul azizlerdendi. Bunların emsali
azizler çoktur. Hepsi de duası makbul azizlerdi.

Nazın

Ne devran oldu devran-ı han-ı Mehmed

Kim oldu Rum'a hem can Mehmed

Anın eyyamı devlet-i zamanında

Ziyade oldu hem edyan Mehmed

Bu Al-i Osman'ın ol serveridir

Beyanı hem yedi unvan Mehmed

Sekizinci okundu Bayezid Han

Yedi yer mamur etti an Mehmed

365 Asıl adı Muslıhıddin Mustafa İbni Yusufbin Salih'tir. Ayaslu Çelebi Mehmed Efendi ve Hızır
Beyöen ilim tahsil etmiştir. Hızır Bey'in muididir. Hızır Bey bir konuyu çözünıleyemediğinde,
"Aklı selime arz edelim" diyerek nıeseleyi kendisine sorduğu rivayet edilir. Müdderrislik ve
Fatih Sultan'a hocalık yapmıştır. Otıızbeş yaşında kadıasker olmuş bu görevden alındıktan
sonra sırasıyla, Bursa müderrisliği, Edirne ve İstanbul kadılığı, İznik Müderrisliği ve kadılığı;
887'de Bursaöa Sultan Medresesi müderrisliği ve müftülük görevlerine getirilmiştir. Hicri
893'de vefta etmiştir. Bursa'da Emir Sultan civarında medfundur. (Allah'ın rahmeti üzerine
olsun.)
366 Kudsi Abdurrahman'ın oğludur. 786 yılında doğdu. Şeyh Zeyneddin Hafi ile Horosan'a
gitmiş, icazet aldıkdan sonra Bursa'ya gelerek, Zeyniyye tarikatını yaymıştıi. 856& vefet
etmiştir. Zaviyesinde medfundur. (Allah'ın rahmeti üzerine olsun.)
367 Asıl adı Pir Şucaeddin Halvetiöir. Amasya'da "Pirler Türbesi" denilen türbede medfundur.
(Allah'ın rahmeti üzerine olsun.)
368 Sıtlıreverdi tarikatı ve Halveti ricalinden Seyyid Yahya Şirvani'nin halifelerindendir.
Halep'te tarikatını yaymıştır. O zamanki Halep yöneticisinin emriyle Halep'ten sürülünce
Osmanlı Ülkesine gelmiş ve 886'da burada vefat etmiştir.
Aşıkpaşaz3.de Tarihi 319

Soru: Ey derviş! Rum vilayetinin dervişlerini ve ulemasını zikret­


tin ya Hacı Bektaş Sultanı 369 niçin anmadın?

Cevap: Bu saydıklarım Osmanlı vilayetinde olanlardır. Hacı


Bektaş'ın Osmanlı Hanedanıyla sohbet arkadaşlığı olmamıştır.
Ondan dolayı anmadım.

Hacı Bektaş Horosan'dan geldi. Menteş adındaki kardeşiyle bir­


likte kalkıp doğruca Sivas'a geldiler. Oradan Baba İlyas'a gittiler,
sonra Kırşehir'e vardılar. Kırşehir'den de Kayseri'ye geldiler. Kardeşi
Menteş Kayseriöen tekrar Sivas'a döndü. Eceli mukaddermiş orada
şehit ettiler. Bunların hikayesi uzundur, fakat hepsini bilirim. Hacı
Bektaş ise Kayseri'den Karayol'a geldi. Şimdi mezar-ı şerifi oradadır.

Rurn'a gelen dört taife vardır. Biri Gaziyan-ı Rum, biri Ahıyan-ı
Rum, biri Abdalan-ı Rum, biri Bacıyan-ı Rum'dur. Hacı Bektaş
Bunların içinden Bacıyan-ı Rum'u tercih etti ki O Hatun Anatlır. 370
Onu kız edindi. Keşf ve kerametini ona gösterdi, teslim etti. Kendi
Allanın rahmetine kavuştu.

Soru: Hacı Bektaş hazretlerinin bunca müridi ve seveni var.


Bunların biatleri ve silsileleri nereden gelir?

Cevap: Hacı Bektaş nesi varsa Hatun Ana'ya emanet etti. Kendisi
bir meczup, abdal azizidi. Şeyhlikten ve müritlikten fariğ idi. Abdal
Musa denilen bir derviş vardı. Hatun Ana'nın sevenlerindendi. O
zamanlar şeyhlik ve müritlik fazla ortaya çıkmamıştı. Tarikat silsile­
si de bilinmiyordu. Hatun Ana o azizin üzerine mezar yaptı. Abdal
Musa gelip bu azizin mezarının yanında bir nice gün sakin olup,
oturdu. 371 Orhan Gazi devri gelince de gazalara katıldı.
369 Babası Seyyid Muhammed İbrahim (II), annesi Nişabur alimlerinden Şeyh Ahrned'in kızı
Hatme hatundur. Hicri 646 yılında Nişabur<la doğmuştur. Hocası, Şeyh Ahmed Yesevi'nin
halifelerinden Şeyh Lokmanö.ır. Moğol istilası sebebiyle vuku bulan derviş göçleri sırasında
Anadolu'ya gelmiştir. Hacı Bektaş 669/ 1271 tarinde vefat etmiştir.
370 Bu hatunun asıl ismi Fatımadır. "Kadıncık Ana" lakabıyla meşhurdur. Alimlerden Hoca

İdris�ın hanımıdır.
371 Esas aldığımız nüshayı tashih eden Müze-i hümayun hafız-ı kütübü muavini Ali Bey
tarafından buraya şöyle bir dipnot düşülmüştür: "Hacı Bektaş, daha hayattayken Sultan Orhan
tarafından kendisi için yaptırılan dergahın şeyhlik makamını ve yönetimini Hatun Ananın
Hoca İdris'ten olan evladına vasiyet etmiştir. Bundan dolayı Aşıkpaşazade'nin Abdal Musa
hakkında söylediklerinin doğrulanmaya ihtiyacı vardu. Nitekim Abdal Musanın Konya
civarında ayrıca dergahı vardu."
320 Aşıkpaşazade Tarihi

Soru: Bu Bektaşiler, "Yeniçerinin başındaki tac Hacı Bektaş'tan


kalma" derler.

Cevap: Yalandır. Bu börk Bilecik'te Orhan Gazi zamanında or­


taya çıktı. Daha önceki bölümlerde beyan etmiştim. Bektaşilerin bu
börkü giymesinin sebebi şudur: Abdal Musa, Orhan Gazi zamanın­
da gazaya geldi. Yeniçerilerin arasında yürürken bir yeniçeriden eski
bir börk istedi, yeniçeri de üsküfünü çıkarıp Abdal Musa'nın başına
giydirdi. Abdal Musa o börk başındayken memleketine geldi. "Bu
başındaki nedir?" diye sordular, Abdal Musa, "Buna 'elfı' derler"
dedi. Vallahi bunların taçlarının hakikatı budur.

Soru: Resul Çelebi'nin oğlu Hacı Bektaş oğlu Mahmud Çelebi'nin


müritlerinden ilim ehli kimse var mıdır?

Cevap: Vardır! Bengi, zengi, topluk ve zıplak şeytani adetler bun­


larda çoktur. Bu halk onların rahmani mi, şeytani mi olduğunu bil­
mezler. Her kim ki Hacı Bektaş Osmanlı Hanedanından bir kimseyle
sohbet etti derse yalandır, böyle bilesiniz.

Nazın

Ömür bin yıldır aldanma zinhar


Bu cihan pür fitne ve çarlı gaddar

Kaçan mağrur olur akil fenaya


Tomar dürüldi temam oldu defter

Ecel yeli eser ki mihribandır


Bozup sanular hem ider asfar

Ne müşkül devre kaldın Aşıki sen


Giçer gün leşkeri gaziyi basar
Aşıkpaşazade Tarihi 321

162. Bölüm
Bu Bölümde Bu Maceralardan Sonra Neler Olduğu Anlatılır
Sultan Mehmed Gazi Trabzon gazasına niyet ederek Anadolu'ya
geçti. Niyet ettiğini Hak teala kolaylıkla ihsan eyledi. Buradaki her
vilayetin hutbesi onun adına okundu, sikkesi onun adına basıldı.
Sultan Mehmed devletle yine tahtına döndü. Yönetimini ele geçirdi­
ği vilayetleri tebrik etmek için hana her taraftan elçiler geldi. Ancak
Mısır sultanı elçi göndermedi. Muhabbete sebep olan bu adet terk
edildi. Mısır sultanının bu tutumu düşmanlığa bir sebep oldu. Onun
için ki ilk muhabbet gösteren sultan oldu. O Karaman'a gelen beyler­
beyi sultan oldu. 372 Bu çerkes taifesi ona itaat etmediler. Bu sebepten
elçi gönderilmedi. Padişah da bundan dolayı mahzun oldu.

Sonra zikri geçen Hoşkadem Mısır'a sultan oldu. Rum padişahı


da tahta geçişini terbik etmek için ona elçi göndermedi. Oysa o gü­
nün adetlerine göre gönderilmesi gerekliydi. iki tarafda bu adeti terk
etti ve aradaki muhabbet kesilmeye başladı.

Mısır Sultanı Hoşkadem her tarafla düşmanlık yapmaya başladı.


Dulkadiroğlu Mekki'ye fedai gönderdi. Fedai gelip, Elbistan'ın cuma
mescidinde kalmaya başladı. Gündüzleri oruç tutar, geceleri namaz
kılardı. Sonunda bir fırsatını bulup cuma mescidinde Mekki Arslan
Bey'i öldürdü. Mısır Sultanı Hoşkadeın'in yanında, Mekki Arslan
Bey'in, bir kardeşi vardı. Adı Budak Beyöi. Onu Mekki Arslanın ye­
rine gönderdi. Dulkadir beyleri bu durumdan rahatsızlık duydular.

Mekki Arslanın, Rum padişahının yanında Şahsuvar Bey adında


başka bir kardeşi daha vardı. Dulkadir beyleri, Şahsuvar Beye, haber
gönderip "Gel vilayeti sana verelim. Mısır'dan gelen Budak'ın, bey
olmasını istemiyoruz" dediler. Şahsuvar'a Rum padişahı tarafından
izin verildi. Şahsuvar geldi, Budak'ı vilayetinden sürüp, çıkardı, ye­
rine kendisi padişah oldu. Budak Şaın'a gitti. Durumu öğrenen Mısır
Sultanı, "Rum padişahı benimle düşman oldu" dedi. Düşmanlığa bir
sebep de bu oldu.
372 Son iki cümlenin manası kapalı. Tam olarak ne söylendiği anlaşılmıyor.
322 Aşıkpaşazade Tarihi

Nazın

Buluştu birbirine iki sultan

Görmedi n'idiser takdir-i Subhan

Bahaneler olur beha görünmez

Bahane müşteriye nefs ü şeytan

Bahane iki göründü cihanda

Biri cahim yoludur biri gufran

Bu maceralar H. 862 / M. 1457-58 tarihinde gerçekleşti.

Sultan Mehmed (II) Gazi zamanında ve ondan sonra nice yıllar


dostluk perdesi altında gizli gizli düşmanlık yapıldı. Birbirlerine elçi
göndermediler.

Şahsuvar Mısır'a düşman oldu. Mısır padişahı defalarca


Şahsuvar'ın üzerine asker gönderdi. Mısır ordusu her seferinde ye­
nildi.

Mısırlılar Şahsuvar'la savaş ve çekişme içinde olduğu dönem­


de Rum padişahı katından filim ve faziletli bir kişi Mekke'ye gitti.
Yolda su kuyuları vardı onların harap olduğunu gördü. Bu kuyula­
rın harap olması sebebiyle hacılar çok zahmet çekiyorlardı. O aziz
Mekkeöen dönünce Rum padişahına kuyuların durumunu bildirdi.
Rum padişahı, "Bu kuyuları onarmak için vakıflar koyalım. Orada
yaşayan Araplar vakıflardan elde edilen gelirle o kuyuları onarıp, su
doldursunlar" dedi. Bu gayretle Rum padişahı o havuzları mamur
etmek için birçok aziz hazırladı, havuzlara harcanması için bu aziz­
lere floriler teslim etti ve Mısır beylerine verilmek üzere bir mektup
Aşıkpaşazade Tarihi 323

yazdırdı, mektupta: "Sultan naibleri ve Mısır hakimleri! Bu gönder­


diğm azizlere havuzların onarılmasında yardım ediniz:' dedi. Ancak
bu beylere hediye göndermediği gibi durumu bildirmek için Mısır
sultanına da elçi göndermemişti.

Karamanoğlu, padişahın bu yaptıklarından haberdar olunca


Mısır'a yalancı bir elçi göndererek, "Osmanoğlu havuzların yapılma­
sı bahanesiyle Mekke sultanına yüklerle flori gönderdi. Sana düşman
oldu" dedi. Mısırlılar da bu yalan sözlere inandılar. Kuyuları onar­
maya gelen azizleri aşağıladılar, kendilerine yazılmış olan mektup­
ları bile kabul etmediler, kuyuların onarımına da izin vermediler:
"Osmanoğlu'nun bir hilesi var ki bizim memleketimizde bunları
yapmak istiyor. Biz kuyularımızı onarmaktan aciz miyiz ki o imar et­
meye kalkıyor?" dediler. Hakaretle o azizleri Mısıröan sürüp, çıkar­
dılar. Bu davranış da düşmanlığı artıran diğer bir sebep oldu. Rum
padişahı da bu duruma üzüldü.

Bu olay, Sultan Mehmed zamanında H . 863 / M. 1458-59 tarihin­


de meydana geldi.

163. Bölüm

Bu Bölümde Mısır Sultanının Şahsuvar Üzerine Tekrar Ordu


Göndermesi Anlatılır

Ordular karşılaşınca Şam naibi Mısır sultanına asi olup


Şehsuvar'ın tarafına geçti. Mısır ordusu yenildi. Mısırlılar bu du­
rumu görünce: "Şam naibinin Şehsuvar'ın tarafına geçmesi ve
Şehsuvar'ın Mısır'a galip olması, Rum padişahı Osmanoğlu'nun
yardımı sebebiyledir" dediler. Hemen harekete geçtiler. Evvela su
kuylarının onarılmasını engelleyen kişileri öldürdüler. Sonra da
padişaha özür beyan eden bir mektup yazdılar; "Sizin hayrınızı en­
gelleyenleri öldürdük. Bizim size karşı muhabbetimiz ezeli ve ebe­
didir" dediler. Bir elçiyi bu özür mektubu ve iyi hediyelerle padişa­
ha gönderdiler. Padişah da onların özürlerini kabul etti. Kendisi de
324 Aşıkpaşazade Tarihi

nice yıllar geçmiş olsa da tahta geçişini kutlamak üzere önemli bir
kişiyi Mısır'a elçi olarak gönderdi. Fakat Mısır sultanına yazdıkları
mektubu eskisi gibi yazmadılar.

Soru: Daha önce nasıl yazılması adetti?

Cevap: "Sultan-ı Harameyn (Mekke ve Medine sultanı) ba­


bam" diye yazılırdı. Şimdi "Hadim-i Harameyn (Mekke ve Medine
hizmetkarı) kardeşim Mısır sultanı" diye yazdılar.

Kısacası elçi Mısır'a vardı. Mısırlılar önceki elçilere yaptıkları


gibi bu elçiyi de karşılamaya çıkmadılar. Sadece Çavuş geldi, elçiyi
alıp konak yerine getirdi. Kapıya gelince elçiyi attan indirdiler. Elçi
kapıdan içeriye girince avludaki bütün Mısır beylerinin at üstünde
durduklarını gördü. Elçi bunlara itibar etmedi. Selam vermden ve
çarığını çıkarmadan geçip oturdu. Beyler de hiçbir söz söylemeden
çekip gittiler. Çavuş, elçiye; "Niçin beylere selam vermedin, çarığını
çıkarmadın" diye sordu. Elçi, "Yayanın atlıya selam vermesi sünnet
değildir. Çarığımı çıkarmamamın sebebi ise, sizin beni geleneğe göre
ağırlamamanızdır. Belki (şimdi kabul etmeyip daha sonra ağırlamak
için) kaldırırsınız diye, çıkarmadım" dedi. Elçi o gece orada kaldı.
Sabah olunca elçiyi sultanın huzuruna çıkardılar. Adet üzere diz
çöküp, mektubunu sundu. Çavuşlar, elçiden yer öpmesini istediler.
Elçi, "Ben yer öpmeye gelmedim. Padişahımdan sultana selam ge­
tirdim" dedi. Elçiyi küçümsediler, hakaretle söz söylediler. Elçi de
gelince, tüm olup biteni padişaha haber verdi. Rum padişahı bu du­
ruma üzüldü. Düşmanlığın bir sebebi de bu oldu.

Bu olaylar H. 864 / M. 1 459-60 yılında meydana geldi.


Aşıkpaşazade Tarihi 325

164. Bölüm
Bu Bölümde Mısır'dan Elçi'nin Ne Şekilde Geldiği ve Ne Şekilde
Geriye Döndüğü Anlatılır

Rum padişahının elçisi Rum'a geldikten sonra Mısır padişahı


tekrar bir elçi gönderdi. Elçi iyi hediyelerle padişahın huzuruna çıktı
armağanlarını ve mektubunu sundu. Kapıcıbaşı mektubu aldı, oku­
madılar. Rum padişahı elçiye, "Benim seni ayakta karşılamam dede­
nin hürmetinedir, Hoşkadem'in değil! Yazık değil mi, Mısır gibi şeh­
re kanun kural bilmeyen kişiler hükmediyor?" dedi. Elçiye hürmet
gösterdi. Pek çok mal verdi. Kendi padişahlığına yaraşır tarzda ih­
sanlarda bulundu, gönderdi. Elçi Mısır'a varınca görüp işittiklerinin
hepsini haber verdi. Bunun üzerine Mısır beyleri Rum padişahının
öldürülmesi için fedayiler gönderilmesi konusunda görüş birliğine
vardılar. Rum padişahı durumun farkına vardı. Fedayiler Rum'a ge­
lince yaklayıp padişahın huzuruna getirdiler. Fedayilere maksatları­
nın ne olduğunu sorup öğrendiler. Padişah onları cezalandırmadı,
Mısır'a geri gönderdi. Fakat kalbindeki düşmanlık arttı. Uzun zaman
bu hal üzerine durdular. Sonunda Çerkes beyleri o beylerine zehir
verip, öldürdüler.

Bu olay H. 865 ! M. 1460-61 yılında gerçekleşti.

165. Bölüm
Bu Bölümde Kayıtbay'ın Mısır'tı Sultan Olması Anlatılır

Kayıtbay Mısır'a sultan olunca Rum padişahı tahta geçişini kut­


lamak için elçi göndermedi. Mısır Sultanı da Şehsuvar'ın üzerine
ordu gönderdi. Şehsuvar'la karşılşatılar. Şehsuvar Mısır ordusunu
yendi, binlerce askerini tutup, öldürdü. Sonunda, kaçıp Şehsuvar'a
sığınmış olan Şam naibi, "Beni gönder seni Mısır sultanıyla barıştı­
rayım" dedi. Şam naibini bıraktılar. Bunun hikayesi uzundur.
326 Aşıkpaşazade Tarihi

Şehsuvar'ın Mısır ordusu karşısında galip olması Rum padişahı­


nın destek vermesiyleydi. Mısırlılar Şehsuvar'ın karşısında aciz kal­
dılar. Nice kalelerini ve şehirlerini harap etti. Mısır padişahı Rum
padişahına elçi önderdi: "Şehsuvar'ın bütün vilayetleri senin olsun,
yeter ki sen ona yardım etme" dediler. Rum padişahı kabul etti. Mısır
sultanı da Şehsuvar'ın yanında olan Türkmen beylerine keselerle flo­
riler gönderdi: "Rum padişahı da artık bizim yanımızda, Şehsuvar'a
yardım etmeyecek'' dedi. Türkmen beyleri Şehsuvar'a ihanet ettiler.
Mısır sultanı Şehsuvar'ın üzerine asker gönderdi. Şehsuvar'ın yanın­
daki Türkmen beyleri Şehsuvar'ı terk edip, Mısır ordusuna katıldılar.
Şehsuvar kaçtı Zamantu hisarına girdi. Mısır askeri hisarı kuşattı.
Şehsuvar'ı hileyle hisardan çıkardılar. Boynuna zincir takıp, üç kar­
deşiyle beraber Mısır'a gönderdiler. Babu'z-zuveyle üstünde çengele
asarak öldürdüler. Şehsuvar'ın vilayetini Budak Bey'e verdiler. Rum
padişahı haber gönderip, "Hani verdiğin söz! Şehsuvar'ın memleke­
tini bana vermen gerekiyordu" dedi. "Ne dedikse dedik, düşmana
hile ettik'' dediler. Rum padişahı buna üzüldü. Düşmanlığın bir se­
bebi de bu oldu.

Nazın

Yine bir dürlü suret tuttu alem

Neler düzer ve lakin görmez adem

Surette kendüyi kutlu bilir

Veli ma'nide ol kemden olur kem

Bu macera Sultan Mehmed Han zamanında H. 869 / M. 1464-65


yılında gerçekleşti.
Aşık.paşazade Tarihi 327

166. Bölüm

Bu Bölümde Şehsuvar Öldükten Sonra Ne Olduğunu Anlatılır

Şehsuvar öldükten sonra Budak tekrar bey oldu. Şehsuvar'ın


Rum padişahı yanında (Alaüddevle adında bir kardeşi vardı. O da
Türkmen beyliğine heves etti. Rum padişahından izin ve yardım iste­
di. Padişahta) oğlunun kapcıbaşıyla birçok adam gönderdi. Vardılar,
düşmanla karşılaştılar. Alaüddevle'nin yanında olan Türkmen beyle­
ri ihanet ettiler. Türkmene (Şahbudak'a) kaçtılar. Alaüddevle yenildi.
Askerin bazısı etrafa dağıldı. Rum padişahının gönderdiği kapcıba­
şıyla askerleri Sise sığındı. Sis valisi bunları tuttu, öldürdü; başlarını
Mısır'a gönderdi. Mısır sultanı da Çerkeslere emretti, o başları mey­
dana götürüp top yaparak çevgan oyunu oynadılar. Padişah durumu
haber alınca, "Benim kullarım Türkmenden kaçıp onlara sığınıverdi.
Şaşılacak bir durumdur ki onlar kendilerine sığınanları öldürdüler"
dedi. Aralarındaki düşmanlığa bir sebep de bu oldu. Ancak iki taraf­
ta ikiyüzlü dostlukla ikiyüzlü düşmanlığı elden bırakmadılar.

Nazın

Cihanda dostluk düşmanlık olur


Veli sonunda hem pişmanlık olur.

Acib karhane hem güler hem ağlar


Gehi sağlık gehi sayruluk olur

Bu çarhın bünyadı böyle oldu


Önü sonuna küymez sürgün oldu

Aşıki yaz menakıb et temaşa


Deme eğri veya doğruluk oldu
328 Aşıkpaşazade Tarihi

Bu olay Sultan Mehmed Gazi zamanında H. 883 / M. 1 478-79


yılında gerçekleşti.

167. Bölüm
Bu Bölümde Bundan Sonra Ne Olduğu Anlatılır

Padişah bu yapılan harekete kayıtsız kaldı. Nice yıldan sonra


tahta geçişini kutlamak için iyi hediyelerle çavuşbaşını elçi gönder­
di. Elçi Mısır'a varınca yine geleneğe uygun davranmadılar, hürmet
etmediler. Elçi şikayetçi olarak geldi, durumu padişha haber verdi.
Rum padişahı buna üzüldü. Bir müddet sonra Mısır sultanı da, bu el­
çinin arkasından Mısır muhtesibini elçi olarak gönderdi. Muhtesibin
gelmesini padişah hoş karşılamadı. Çünkü muhtesip çarşı pazar iş­
leriyle uğraşanların başıdır. Yüce padişahlara muhtesibi elçi gönder­
mek onları küçümsemek anlamına gelir. Sultan Mehmed Gazi bu
davranışa da üzüldü. Bu hareket de düşmanlığın bir sebebi oldu.

Bu elçi H. 884 /M. 1479-80 tarihinde geldi.

Nazın
Kişilik bilmeye insan gerektir
Ve hem ol talih sultan gerektir

Ne bilsin cevheri pula satanlar


Ki Çerkezdir ona harid gerektir

Aşıki hanlara oldu duacı


Cihan mamurluğuna han gerektir

Mücahitlerin sultanı Mehmed Han Gazi Allah'ın rahmetine ka­


vuştu. Oğlu Bayezid Han H. 886 / M. 148 1 - 1 482 tarihinde padişah
oldu.
Aşıkpaşazade Tarihi 329

Devr-i Sultan Bayezid Han Gazi 373

Sultanı Mehmed Han Allah'ın rahmetine kavuştu. İki oğlu kal­


dı; biri Sultan Bayezid, biri Cem sultan. Sultan Bayezid tahta geçti,
padişah oldu. Cem sultan kaçtı, Mısır'a gitti. Mısır sultanı ona iti­
bar göstermedi. Kabe'ye gitmek istedi. Mısırlılar Kabe'de oturmasına
izin vermediler. Cem sultan da başını alıp kafir ülkesine gitti. Sultan
Bayezid, ''.Acayip bir durum! Bu Mısırlılar babamla dostluk etmedi­
ler. Benimle de düşmanlığa başladılar. Üstelik kardeşim onların yü­
zünden kafire esir olacak'' dedi.

Alaüddevle Mısır padişahına itaat etmedi. Mısır sultanı defalar­


ca Alaüddevle'nin üzerine asker gönderdi. Alaüddevle her seferinde
Mısır ordusunu yendi. Sonunda Mısır sultanı, Mısır'dan büyük bir
ordu hazırladı. Hükmü altında bulunan yerlerin hepsinden asker çı -
kardı. Arap ülkesine vergi yükleyip mal aldı ve o öşrü Arab'a verip,
Alaüddevle'nin üzerine gönderdi. Alaüddevle Rum padişahın ete­
ğine yapıştı; "Devletli Sultanım! Ben kuluna himmet eyle. Bana bir
sancak asker ver. Arap vilayetini fethedeyim, sultanımın olsun. Ben
kulun da Mısırlıların şerrinden emin olayım'' dedi. Sultan Bayezid
da Alaüddevle'nin sözüne güvendi; bir sancak asker verdi. Hurman
Hisarı'nın çevresine kondular. Arap askeri karşılarına geldi. Sabahtan
kuşluk vaktine kadar büyük savaş oldu. Halep beyinin başını kes­
tiler. Ulu hacibini, Rum kale beyini ve nice beylerini tutup, Sultan
Bayezid'e gönderdiler. Ok atan Arapların başparmaklarını kesip, sa­
lıverdiler. Mısır'dan gelen sultanın askerleri ise savaşmadılar, dön­
düler Malatya yoluna doğru gittiler. Alaüddevle bu sancak beyine,
"Hey! Ne durursun bu Mısır sultanının askerleri bizim odumuzdur
(?) 374" dedi, ardına düştü. Mısır sultanının askerleri derbentle pusu
373 Esas aldığımız İstanbul nushası Ali Bey neşrinde, "Devr-i Sultan Bayezid Han Gazi"
başlığından itibaren, "Osmanlı Hanedanının Ömürlerinin ve Saltanatlarının Müddetinin soru
cevap şeklinde" anlatıldığı yere kadar verilen, 68, 69 ve 70. bölümler kanaatimize göre bir
karışıklık sonucu öne alınmış. Soru cevap şeklinde verilen söz konusu anlatım sonrasında ise,
"Deveran-ı Sultan Bayezid" başlığıyla bu defa kronoloji gözetilerek sıralanmıştır.
374 "Od" kelimesi "ateş" anlamındadır. Fakat metinde geçtiği cümle içinde bu anlam uygun
düşmemektedir. Burada bir yazım hatası olduğunu düşünüyoruz.
330 Aşıkpaşazade Tarihi

kurmuşlardı. Alaüddevle pusuyu duydu; fakat sancak beyine haber


vermeden kaçtı. Sancak beyi gafil avlandı, savaştılar. Sancak beyi ye­
nildi. Ordularını Alaüddevle'nin Türkmenleri yağmaladı.

Nazın

Adlıya varmaya er gerektir

Hem adın sakınır server gerektir

Sakına dininin gayretini hoş

Kemal-i lutfa ol mazhar gerektir

Sirac-ı İslam ol han 375 gaziye

O Türkmen neyledi bilmek gerektir

Bu macera H. 887 / M. 1482-83 yılında gerçekleşti.

168. Bölüm
Bu Bölümde Karagöz Paşa'nın bazı hisarları fethetmesi anla­
tılır 376

Rum tarafından Karaman beylerbeyi (Karagöz Paşa) yürüdü.


Gülek Hisarı, Analakşan Hisarı, Muzluk Hisarı, Barsbeyt Hisarı,
Adana, Tarsus ve dört hisar daha ki bunlar kafirlerin elinde olup
Müslümanları buralara sokmazlardı, bunların hepsini fethettiler. Bu
hisarlara bir Müslüman uğrasa ondan hac (vergi) alırlardı. Karşı çı­
kıp söz söyleyeni döverler, dinlerine söverlerdi. Kiliselerinde çanlar
çalar, hiçbir müslümana haraç vermezlerdi. Karagöz Bey bu hisar­
ları fethedince Rum padişahına bildirdi. Padişah emretti, kafirleri
375 Esas aldığımız nüshada "Orhan" şeklinde kaydedilmiş. "Orhan" yerin "ol han'' şeklinde
olması gerektiğini düşünüyoruz.
376 Esas aldığımız nüshada bölüm başlığı olarak, "Bundan Sonra Ne Olduğunu beyan eder"
şeklinde kayıtlı. Biz daha anlaşılır olması açısından başlığı kendimiz koyduk.
Aşıkpaşazade Tarihi 331

hisardan çıkardılar, kiliselerini mescit yaptılar, kafirlerin evlerine


Müslümanlar yerleşti. Karagöz Bey o hisarları sağlamlaştırdı, sonra
padişahın hizmetine döndü.

Bu fetihler H. 887 ! M. 1 482-83 yılında gerçekleşti.

169. Bölüm
Bu Bölümde Bu Olaylardan Sonra Ne Olduğu Anlatılır

Mısır Sultanına, "Rum padişahının bir hakir kulu bu kadar


yeri zaptetti" dediler. Mısır Sultanı Asker gönderdi. Asker Halep'e
vardı. Rum padişahına, "Mısır Sultanı asker toplayıp Halep'e geldi.
Fethettiğimiz hisarları geri almak istiyor" diye haber ulaştı. O sıra­
da Rum padişahı tarafından Mısır'a elçi gitmişti. Elçiyle gönderilen
mektupta, "Kulumun fethettiği hisarları almak benim isteğim de­
ğildi. Lakin Hak Teala Karaman vilayetini bana nasip eyledi. Fakat
Varsak vilayeti asilik, Turgutoğlu da haramilik ederler; yolları kesip
Karaman'a rahatlık vermiyorlar" deniliyordu.

Mısır Sultanı bu söze itimat etmedi. Turgutoğlu'na ve Varsak


beylerine pek çok mal gönderdi: "Karamanla meşgul olmaya devam
edin size yardım için asker de veririm'' dedi.

Bu tarafta Rum padişahı da bir sancak asker gönderip, "Varın


o kulumun (Karagöz Paşanın) fethettiği hisarları bekleyin'' dedi.
Bu beyler Adana'ya indiler, kimse gelmedi. Ordan yürüyüp
Sis'e vardılar; Cihan suyunun yamda Gündüzoğlu Mehmet Bey,
Ramazanoğlu Ömer Bey, Azizoğlu Mekki Bey ve daha nice beylerle
karşılaştılar. Büyük bir savaş oldu. Gündüzoğlu'nun başını kestiler.
Ramazanoğlu'nu tuttular, Rum padişahına gönderdiler; kendileri
Adana'ya dönerek, sohbetle meşgul oldular.

Halep'te olan asker olup biteni öğrendi. Mısır Sultanına haber


gönderip, "Biz Rum padişahının askeri karşısında duramayız" dedi­
ler. Mısır Sultanı da büyük bir ordu hazırladı. Bunu için hazineler
döktü ve asker toplayıp Halepe gönderdi. Geldiler, Halep'teki orduya
332 Aşıkpaşazade Tarihi

katıldılar. Rum padişahına Mısıröan kalabalık asker geldiği haber


verildi. Rum padişahı Anadolu beylerbeyine haber gönderip, "Bir
nice sancak er toplayın. Varıp Adana'daki askerlerime yardım edin"
dedi. Beylerbeyi de asker topladı, Ereğli'ye vardı. Sekiz ay yemek
içmek ve sohbetle meşgul oldular. Halep'teki ordu Rum askerinin
eğlenceyle meşgul olduğunu öğrenince yürüdüler, Bakraz Dağı'nı
aştılar, Cihan suyunun kenarına geldiler. Su üzerine köprü yaptılar.
Ayas Hisarı'nda toplar döktüler, azıklar koydular, toplarını çektirdi­
ler. Adana köprüsünün başına geldiler. Adana'daki askere düşmanın
geldiği haberi ulaştı. Musa Bey ve Mustafa Bey'in başlarını kestiler.
Ferhad'ın haberi oldu, atına bindi, at sırtında duramayıp düştü. Onun
da başını kestiler. Geri kalan askerden ele geçirdiklerini öldürdüler.
Bir kısmını da iplere dizip, Halep'e ve Mısır'a gönderdiler. Adana hi­
sarının önüne geldiler. Askerlerinin etrafına hendek kazdılar, hisarın
karşısına toplar kurup, savaşa başladılar.

Nazın

Şular kim düşmandan gafil oldu

Verir başın muratsız mağbun oldu

Atın düşman bineler, evin yıkılır

Adlılar şad, dostlar mahzun olur

Aşıki kudretin işi aceptir

Hakikatta kamusu malum oldu


Aşıkpaşaziıde Tarihi 333

1 70. Bölüm
Bu Bölümde Askerinin Yenildiği Haberini Alınca Rum
Padişahının Ne Yaptığı Anlatılır

Rum padişahına, hisarı bekleyen askerlerinin gaflet anında


yakalanıp, kırıldıkları haberi verildi. Padişah, ''Askerin kırılması
veya kırmasında şaşılacak bir şey yoktur" dedi. Anadolu beylerbe­
yi Hersekoğlu Ahmed Paşa'ya, "Tez varın o hisardaki adamlarıma
yardım edin" dedi. Bunlar da yürüdüler, Adana'ya vardılar. Askerin
çoğu yaya idi, azıkları ve hazırlıkları yoktu. Aç, yalıncak düşman kar­
şısına çıktılar. Hisar halkı, hisardan çıkıp toplarını bozdular. 377

Nazın

Aşıki de menakıb bunda kalsın

Yazdım bu hanı dahi andığımdan

Mehmed Han oğlu Bayezid Han

Diyem gazaların biligimden (bildiğimden)

İlahi Ali Osman nesli Hak

Kalalar ta kıyamet hakim-i mutlak

Ve her kim bu duaya diye amin

Ede her korkudan Hak onu emin

377 Bu bölümün (170. Bölüm) hata sonucu buraya konulduğunu düşünüyoruz. Çünkü
anlatılan olayın başlangıcı yer almadığı gibi olay sonuçlanmamaktadır. Bu bölümde anlatılan
konu, daha sonra 177. Bölümde ayrıntılı bir biçimde tekrar yer almaktadır.
334 Aşıkpaşazade Tarihi

Osmanlı Hanedanının Ömürlerinin ve Saltanatlannın Müddeti


378

Soru: Ey Derviş! Bu Osmanlı hanedanının tarihlerini ve


menkibelerini yazdın. Bunların ömürlerinin ve saltanatlarının müd­
detini bilir misin?

Cevap: Evet, bilirim. Tarihlerin aslında görmüştüm.

Osman Gazi'nin ömrü altmış dokuz yıldır. Otuzbeş yaşında


Karaca Hisar'ı fethettL Yirmi altı yıl "Osman Gazi" dediler. Ayağında
bir zahmat vardı, vefatına o sebep oldu. Allah'ın rahmetine kavuştu.

Bunun oğlu Orhan Gazi'nin ömrü seksen iki yıldır. Atası vefat et­
tiğinde kırk beş yaşındaydı. Atasının vefatından sonra otuz sekiz yıl
adına hutbe okundu. Üç yıl da atası hayattayken vermek, almak yani
hükmetmek onun elindeydi. Orhan Gazi'nin vefat sebebi de ayağın­
daki zahmet idi. Allah'ın rahmetine kavuştu.

Bunun oğlu Murad (1) Han Gazi'nin ömrü altmış sekiz yıl idi.
Atası vefat ettiğinde otuz yedi yaşındaydı. Adına otuz bir yıl hutbe
okundu. Sırp kralıyla yapılan savaşta şehit oldu. Allah'ın rahmetine
kavuştu.

Bunun oğlu Bayezid (I) Han ki ona "Yıldırım Han'' derler. Bunun
ömrü altmış yıl idi. Atası vefat ettiğinde kırk dört yaşındaydı. Bunun
da on altı yıl adına hutbe okundu. Vefatına sebep Timur'la yapılan
savaş oldu.

Bunun oğlu Mehmed (1) Han Gazi'nin ömrü kırk sekiz yıl idi.
Atası vefat ettiğinde on sekiz yaşındaydı. Önceleri sadece Amasya
vilayetinde, sonraları ise hükmü altına aldığı bütün vilayetlerde top­
lam yirmi bir yıl adına hutbe okundu. Vefatına sebep Edirneöe tu­
tulduğu ishal hastalığıdır. Doktorlar çare bulamadılar. Allah'ın rah­
metine kavuştu.

378 Başlık tarafımızdan konulmuştur.


Aşıkpaşazade Tarihi 335

Bunun oğlu Murad (il) Han Gazi'nin ömrü kırk dokuz yıl idi.
Atası vefat ettiğinde on sekiz yaşındaydı. Adına otuz bir yıl hutbe
okundu. Birgün geziye çıkmıştı, dönerken "Başım ağırıyor" dedi.
Birkaç gün bu ağrı devam etti. Vefatına sebep bu baş ağrısıdır.
Allah'ın rahmetine kavuştu.

Bunun oğlu Sultan Mehmed (II) Han Gazi ömrü elli bir yıl idi.
Atası vefat ettiğinde on yedi yaşındaydı. Adına otuz yıl hutbe okun­
du. Vefatına sebep ayağındaki zahmettir. Doktorlar aciz kaldılar.
Sonunda bütün doktorlar bir araya gelerek tedavi için ayağından kan
alınması noktasında görüş birliğine vardılar. Ayağından kan aldılar,
zahmet daha da arttı. İyileştirmek için şurup verdiler, fayda etmedi.
Allah'ın rahmetine kavuştu.

Nazın

O tabipler şerbeti kim verdi hana

O han içti şarabı kana kana

Ciğerin doğradı şerbet o hanın

Hemindem zari etti yana yana

Didi niçün bana kıydı tabipler

Boyadılar ciğeri canı kana

İsabet etmedi tabib şarabı

Tımarları kamu vardı ziyana

Tabibler hana çok taksirlik etti

Budur doğru kavl düşme gümana


336

Dua et Aşıki bu han hakkında

Ki nur-ı rahmete canı boyana

İlahi cümle oğlun pir görsün

Oğul oğlanları gelsin divana

Buraya kadar yazılan tarih H . 886 / M. 148 1 -82'de tamamlandı.


Ondan sonra mücahitlerin sultanı Sultan Bayezid Han Gazi tarihine
başlandı. 379

379 Bu tarihin, 167. bölümün sonunda yer alan, "Bayezid Han H. 886 / M. 1481-82 tarihinde
padişah oldu" cümlesinden sonra yer alması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü söz konusu
bölümden buraya kadar anlatılanlar H. 886 / M. 1481 -82 tarihinden sonrasıyla ilgilidir.
SULTAN
11. BAYEZİD HAN
DÖNEMİ
338 Aşıkpaşazade Tarihi

Deveran-ı Sultan Bayezid

Sultan Mehmed (II) Han Gazi Anadolu'da Maltepesi'nde se­


fer halindeyken, perşembe günü ikindi vaktinde Allanın rahmeti­
ne kavuştu. Oğlu Sultan Bayezid Han atasının vefatından on yedi
gün sonra saltanat tahtına oturdu. Atası Sultan Mehmed'i hemen
defnetti. Ancak Sultan Bayezid gelmeden önce yeniçerinin birçoğu
Yahudilerin malına el uzatmışlardı. Sultan Bayezid gelince sakinleş­
tiler.

"Karaman tarafından Cem Sultan Bursa'ya geliyor" diye haber


geldi. Bayezid Han iki bin asker gönderip, "Gidin, Bursa'da benim
idaremi kabul ettirin" dedi. Cem sultan Bayezid'in gönderdiği bu
adamlarla aynı anda Bursa'ya geldi. Bursa halkı Cem'i emir yaptı­
lar. Yeniçeriyi yıldırdılar. Yeniçeri de Cem Sultana itaat etti. Cem
Sultan halası Selçuk Hatun'u kardeşine elçi gönderdi: "Anadolu'yu
bana ver. İstanbul ve Rum tahtı senin olsun'' dedi. Kardeşi bunu ka­
bul etmedi, üzerine yürüdü. Yenişehirüe buluştular. Cem mağlup
oldu, kaçtı, Karaman'a gitti. Altı günde Konya'ya ulaştı. Kardeşi ar­
dından gitti, Karaman'a çıktı, durdu. Cem oradan kaçıp Mısır'a gitti.
Mısır sultanı ona itibar göstermedi. Cem Kabetullah'a gitti, Kabeöen
yine Mısır'a geldi. Orada kalmadı Rum'a yöneldi, geldi Tarsus'a indi.
Karamanoğlu Kasım Bey Cem'i karşıladı. Gedikeri Ahmed Paşa
Urendeöeydi Konya'ya geldi. Sultan Bayezid göçtü, karşı vardı. Cem
Ankara'ya yöneldi. Sultan Bayezid Cem'in üzerine yürüdü. Cem kaç­
tı İç İl'e girdi. Bu konuda söz çoktur, ben kısalttım. Padişah Ankara'ya
geldi, kardeşini bulamadı. Ardınca Karaman'a çıktı. Cem ise gemiye
bindi, Rodos'a vardı. Sultan Bayezid devletle yine tahtına geldi.
Aşıkpaşazade Tarihi 339

Nazın

Bu Sultan kurs-ı şems olduğu cihana


Eser-i fazlın koya ola nişane

Dola aleme anın adl ü bezli


Zaifler cümlesi yegane

Bu Al-i Osman içre Han Bayezid


Kadem bastı erişti hoş ayane

Bu han makbuldür Hak hazretinde


Erin Papa ol dem gelir imane

Aşıki sen dua eyle bu ale


Tevarihin delil oldu beyane

Bayezid Han şahın eyyamında


Surılr u devlete doydu zamane

171. Bölüm
Bu Bölümde Sultan Bayezid Han Gazi'nin Kili Ve Akkirman'ı
Ne Şekilde Aldığı Anlatılır

Sultan Bayezid, İstanbul'dan yürüyüp karadan harekete geçti.


Denizden de birçok gemilerle yürüdüler. İki taraftan hisarın üzerine
düştüler. Karadan ve denizden toplar kurdular. Emredildi sultanlara
yakışır cenk oldu. Kili hisarının kafirleri eman dilediler. Padişah da
lütfedip eman verdi. Anlaşarak hisarı teslim ettiler. Hisar fetholun­
du. Büyük bir kiliseyi mescid edip, Cuma namazı kıldılar. Bayezid
adına hutbe okundu. Şehrin eski kafirlerini şehirden çıkardılar.
340 Aşıkpaşazade Tarihi

Dışarıdan kaçarak şehre girenleri, Kili'nin arasına ilettiler.


Vilayetin tamamı padişaha boyun eğdi. Kullarına tımar verdiler.
Anlaşarak teslim oldukları için padişah bunların mallarından ve
esirlerinden bir şey almadı.

Padişah daha sonra hücum edip Akkirman üzerine kondu.


Denizden ve karadan savaşa başladılar. Birinci gün iyi savaştılar.
Hisarın sarp hendeği vardı. Bu sebepten günlerce şiddetli savaşlar
oldu. Hendeğin doldurulmasını emretti. Hendeği hemen doldur­
dular. Kafirler boyun eğip hisarı padişaha teslim ettiler. Padişah da
hisarda olan bütün malı aldı, esirlerin bir kısmını askerlere verdi,
bir kısmını kendisi aldı, bir kısmını da öldürdüler. Akkirman'ın bü­
tün vilayetleri gelip boyun eğdiler. Boş kalan evlerini Müslümanlara
verdiler. Kiliselerini mescid ve camilere dönüştürdüler. Padişah daha
sonra İstanbul'a geldi.

Padişah gittikten sonra Akkirmanö.a olan kafirler bir hile palan­


ladılar. Karaboğdanoğlu'na haber gönderip, " (Bize yardım et) Kili
hisarını sana alıverelim'' dediler. Karaboğdanoğlu da geceleyin as­
kerle çıktı geldi. Hisara merdivenler kurup çıkarken, gaziler İslam
kılıncını ellerine alıp kafirleri öyle bir kırdılar ki, Karaboğdanoğlu
başını güçlükle kurtardı.380

Bu olay H. 886 ! M. 148 1 -82 tarihinde gerçekleşti.

Nazın
Bu Sultan fethi çün oldı nişane
İmaret oldu bil devr-i zamane

Kili Akkirman'a devlet erişti


Ki muhkem oldular şimdi bu hane

Bayezid Han devleti ziyadedir


Nisan dopdolu oldu beyane
380 Bu bölümün son paragrafında anlatılanlar daha sonra ı 75. Bölümde "Rumeli beylerbeyi
Ali Bey' in Karaboğdan vilayetine gaza etmesinin sebebinin ne olduğu ve o vilayete gittiğinde
yaptıkları anlatılır" başlığı altında ayrıntılı bir şekilde anlatılmaktadır.
Aşıkpaşazade Tarihi 341

1 72. Bölüm
Bu Bölümde Sultan Bayezid'in Hasletleri ve Onun Zamanında
Yaşayan Alimler ve Sufiler Anlatılır
Sultan Bayezid Han döneminde alimlerden; Hocazade, Mevlana
Alaaddin Arabi,381 Seyyidzade Seyid Hamidüddin,382 Mevlana
Kesteli,383 Hatipzade,384 Mağnisazade ve Hüsamzade gibi hepsi fazıl
kişiler vardı.

Sufilerden ise Şeyh Mustafazade Karamani, Şeyh İlahi-i Simavi


385 ve bunların benzeri kimseler vardı.

Sultan Bayezid'in hasletleri


Edirne'de yüce bir imaret, yanına bir medrese ve bir bimarhane
yaptırdı. Tuna suyu üzerine büyük bir köprü yaptırdı. Osmancık'ta
da büyük bir köprü yaptırdı. Tokat'ta bir medrese ve bir imaret yap­
tırdı. Sakarya suyu üzerine büyük bir köprü yaptırdı. İstanbuföa bir
imaret ve bir cami yaptırdı. Su da getirdi. Mekke ve Medine vakıfla­
rına babasından ve dedesinden daha çok para gönderdi.

1 73. Bölüm
Bu Bölümde Adana, Tarsus, Mis/Misis, Gülek ve Anakşan'ın
Kimlere Ait Olduğu, Sonra Buraları Kimlerin Fethettiği ve
Mısırlıların Buralara Nasıl Hakim Olduğu Anlatılır

381Alaaddin Ali Arabi, Molla Arap; Şeyhü'ş-Şuyılh Seyyid Muhammed Arabi İbni Seyyid'in
oğludur. Haleb'de doğdu. İlim tahsil ettikten sonra babası Seyyid Muhammed'den Rufai,
Alaaddin Halvetiöen Suhreverdi tarikatını öğrendi. Şeyhiyle birlikte Manisa'ya gelerek
Şehzade Mustafa'ya intisap etti, kendisine müderrislik verilerek İstanbul'a getirildi. Hicri
893'de Şeyhülislam oldu. 90ı yılında da vefat etti. Kabri, Eyub'de İdris Köşkü'ndedir.
382 İstanbul kadılığı yaptı. Ardından Şeyhülislam oldu. 903 yılında vefat etti. Kabri Eyüb'dedir.
383 Muslihiddin Kastalani, Hızır Beyin talebesi idi. Müderrislik yaptı, İstanbul kadılığı,
sonrasında Kadısker oldu. 886'da görevden alındı, 90 l'de vefat etti.
384 Hatip Taceddin İbrahim Efendi'nin oğludur. Müderrislik ve muallimlik yaptı. 901 yılında
vefat etti.
385 Şeyh Abdullah İlahi, kütahya'nın Simav ilçesinde doğdu. İstanbul'da zeyrek Camiinde
müderrislik yaptı. Nekşibendi tarikatındandı. 896 yılında vefat etti.
342 Aşıkpaşazade Tarihi

Osman Gazi'nin dedesi Süleyman Şah Gazi Caber Kalesi'nin önü­


ne geldiğinde neler olduğunu daha önce işitmiştin. Göçebe evler/ai­
leler etrafa dağıldılar. Üçok'un oğlu, Kusun Varsaki, Kara İsa, Özer,
Gündüz ve Kuştemur. Bu altı kişi göçleriyle Çukurova'ya geldiler.
Yürdgir/Yüregir bunlara baş oldu, Mis'i ve Tarsus'u aldılar. Bu şehir­
lerin kafiri Ermeni idi, bunlarla anlaşma yaparak bu yerleri aldılar.

Yürdgir öldü, oğlu Ramazan kaldı. Ramazan, Kusun'a Eserlef'i


kışlak, Gülek'deki Tekürbeli/Tekfurbeli'ni yaylak olarak verdi. Kara
İsa'ya Millen'i Vennakşı/Annakş'ı kışlak, Bermüdek'i yaylak olarak
verdi. Kuştemur'a Tarsus'u kışlak, Bulgardağı'nı da yaylak olarak ver­
di. Üzeyir'e Pazar'ı İskendern'i kışlak Çün/Çon dağını yaylak verdi.
Gündüz'e Misis'i kışlak, Sis dağını da yaylak olarak verdi. 386 Ramazan
kendisi de Adana'yı taht edindi. Geri kalan beyler ona tabi oldular.
Yaylalarında yayladılar; kışlaklarında kışladılar.

Nice yıllar Kusun Varsaki yaylada Gülek Kalesi'ni kendisine tabi


kıldı. Kafirleri içinden çıkarmadı. Kara İsa, Annakş'ı, Ramazan ise
Misis'i kendilerine tabi kıldılar. Kafirlerini kaleden çıkarmadılar.

Ramazan öldü, oğlu İbrahim ve diğer oğulları kaldı. Kısacası bu­


rada ismi sayılan beyler ölünce geride kalan oğullarından her biri bir
yeri tuttu, orada baş çekip oturdu. Mısır'da Sultan Şeyh, Sultan olun­
caya kadar bu beylerin her biri kendi başına beylik etti. Sultan Şeyh,
sultan olunca Üzeyr'in oğlu kardeşlerinden kaçıp Haleb'e gitti. Mısır
sultanına haber gönderip, "üzeyr oğlu Davud, 'Sultanım yardım et­
sin, Üzeyr ilini Sultanıma alıvereyim' diyor" dedi. Sultan, Haleb beyi­
ne emir verdi, büyük bir ordu hazırladılar, Davut'la gittiler ve Üzeyr
vilayetini fethedip Davud'a verdiler. Böylece Üzeyr ili, Mısır hakimi­
yetine girdi. Üzeyr memleketini bir nice bölgeye ayırdılar. Subaşılığı
Üzeyroğullarının geri kalanına bağışladılar.
386 Esas aldığımız nüshada burası, "Ramazan, Kusun'a Eserkef'i kışlak, Gülek'de Berme'deki
Tekfurbeli'ni yaylak verdi. Kara İsa'ya Midilli'yi kışlak, Gülek'deki Tekfurbeli'ni ve Ennakşı
yayla verdi. Kuştemur'a Tarsus'u kışla verdi, Bulgardağı'nı da yayla verdi. Gündüz'e Sis'i kışlak
verdi. Sis Dağı'nı da yayla olarak verdi:' şeklinde kayıtlı. Yer ve kişi isimleri birbirine karışmış
ve bazı yer isimleri de hatalı yazılmış. Biz de yukarıda bu kısmı, Süleyınaniye Kütüphanesi
Yazma Bağışlar 4954 numarada kayıtlı olan yazma nüshadan alarak naklettik:.
Tacu't-Tevarih'te, Karagöz Paşaya şeklinde. (Ali Bey)
Aşıkpaşazade Tarihi 343

Ondan sonra Gündüzoğluna il verdiler. Gündüzoğullarından


(bir kaçı) kaçtı, Mısır'a vardı. Ayaş Kalesi'ni Mısır'a verdiler. Mısırlı
içine asker koydu.

Ondan sonra Ramazanoğullarına il verdiler. Ramazanlı'dan


İbrahim Bey kaçtı, Mısır'a gitti. Mısırlı ona asker verdi. O askerle
Adana'ya gelip, kardeşlerini oradan kovdu. Mısırlı buranın kalesine
de asker yerleştirdi. Kuştemüroğlu da Sis'i Mısır'lıya verdi.

Böylece Mısırlılar, önceki bey oğullarını peş peşe görevden aldı­


lar. Birbirine rüşvetle beylik verdiler. Rüşvet sebebiyle beyleri yoksul
oldu. Sonunda da Gülek'i de askere teslim ettiler.

1 74. Bölüm
Bu Bölümde Şimdiki Fethin Sebebinin Ne Olduğu Anlatılır

Mısırlı, Çukurovayı harap etmişti. Sultan Bayezid Karaman vi-


layetini fethedince o vilayetteki zayıflarının halini işitti, merhamet
eyledi, o vilayetin zayıflarını kurtarmak istedi. Bir kuluna,387 "Git o
mazlumları, o zalimlerden kurtar" diye emretti. Kul, hücum edip
Adana üstüne indi, o zalimlerin tamamı dağılıp kaçtı. Mazlumlar
da Adana'dan Gülek Kalesi'ne geldiler, Han'ın kulunu karşıladılar.
Annakş Kalesi halkı ve Tarsus'un ileri gelenleri padişahın sancağının
gölgesine baş koydular. Kuştemurlu, Kusunlu ve Kara İsalı padişahın
adamına boyun eğip itaat ettiler.

Bu olay H. 890 / M. 1485 tarihinde gerçekleşti.

Nazın

Zalimden mazlumu halas etti Han


Dualar etti cümle ehl-i iman

Bu Han'ın hükmü bil İsa nefesidir


Bu iklim ölmüşlerdi buldular can
387 Tacu't-Tevarih'te, Karagöz Paşa'ya şeklinde.
344 Aşıkpaşazade Tarihi

Mısır Çerkesi hükmü mensuh oldu


Bu Gazi Han'ın oldu devran

Bayezid Han devrine benzer,


Nebiler içre sanki geldi Süleyman

Aşıki'nin duası Han'a her dem


Ola ömrü uzun çok süre devran

1 75. Bölüm
Bu Bölümde Rumili Beylerbeyi Ali Bey'in Karaboğdan
Vilayetine Gaza Etmesinin Sebebinin Ne Olduğu ve O Vilayete
Gittiğinde Yaptıkları Anlatılır

Sultan Bayezid Han, Kili vilayetini ve Akkirman'ı fethetmişti.


Fakat o vilayetin halkından bir kısmı gönülden itaat etmemişlerdi.
Bunlar Karaboğdanoğlu'na haber gönderip hisarın alınması için ha­
zırlık yapmasını istediler. Karaboğdanoğlu da merdivenler yapdırıp,
gemilere doldurdu. Geceleyin deniz yoluyla hisarın dibine getirdiler.
O münafık kafirler de hisarın içinde hazır bekliyorlardı, hisardaki
gazileri etkisiz hale getirdiler.

Karaboğdanoğlu'nun adamları hisara merdiven dayadılar. Ancak


bazı gaziler bundan haberdar oldu fakat kafirler hisara girinceye ka­
dar bunu düşmana hissettirmediler. Ne zaman ki kafirler hisara çıktı,
gaziler de ''Allahu ekber" deyip, gelenleri sabaha kadar kırdılar. Sabah
olduğunda Karaboğdanoğlu kaçtı, başını zor kurtardı. Kafirlerden
bazısını esir edip tuttular, Padişah Hazretlerine gönderdiler.

Sonunda Han bu kuluna "Git o kafirin memleketine gir. O be­


nim fethettiğim hisarı ele geçirmek istemiş. Şimdi gündüz aşikare
üzerine yürü. Hakkından gelmek için gayret göster.

Onunla karşılaşamadığın takdirde vilayetini yak, yık, halkını esir


et:' diye emir verdi. O kumandan padişahın emrini yerine getirdi,
asker çekip yürüdü.
Aşıkpaşazade Tarihi 345

Nazın

Hemen dem Ali kuşandı yarak


Belinde Zülfikar, bindiği Burak

İnayet-i hak anlarunla muindir


Rasulün muciz-i nuru ana çerağ

Yürüttü himayetiyle gazi sultan


Demez menziline yakın ya ırak

Gazaya gitti, bu himmeti eri gör


Timarı Şam gerektir, ya Irak

Gaza niyetiyle yürüyüp Tuna suyunu geçti, Eflak vilayetine gir-


di. Eflak'ın beyleri toplu olarak itaat bildirmeye geldi, yürüdüler,
Bağdan vilayetine girdiler. Boğdan'ın pek çok beyleri itaat etti. Ancak
Karaboğdanoğlu'nun yeri belirsizdi. Bu gaziler günlerce dağları ve
sahraları elek elek elediler, fakat bulamadılar. Sonunda askerlerinden
birini ele geçirdiler. Karaboğdanoğlu'nun yerini sordular. "Vilayetine
gitti" dedi. Beylerbeyi gazilere, "Tekrar onun vilayetine gidelim'' diye
emir verdi. Gaziler de hücum ettiler, her taraftan ganimetler aldılar.
Beylerbeyi, Boğdan'ın tahtını yıktı, harap etti. Sonunda yine padişa­
hın hizmetine geldi.

Soru: Bu Karaboğdanoğlu nasıl bir kafirdi ki, bu hal onun başına


geldi?

Cevab:
Nazın

Kral Ungurus'u basmışdı


Süleyman Bey yayını yasmışdı
346 Aşıkpaşazade Tarihi

Ve hem Eflak dahi korkmuştu


Nice kere ilin ürkütmüş idi

Dahi Sultan Mehmed'le duruştu


Kırıldı leşkeri iyi uruştu

Özi başın halas etti yağıdan


Bu kafırdür nice leşker dağıtan

Bayezid Han heybeti kaçurdı


Anı leh Ban'ın iline geçirdi

Aşıki yaz bu hanun şevketin


Kulu Ali'de olan himmetini

Nice yüz bin kulu var devlet issi,


Veli şimdi Ali'nin a'la desti.

Bu gaza H. 890 / M. 1485 tarihinde Sultan Bayezid kulu Ali Bey


eliyle gerçekleşti.

1 76. Bölüm
Soru: Mısır Sultanı, Rum/Osmanlı sultanıyla ne sebepten düş­
man oldu? Bunların ikisi de İslam padişahıdır. Rum padişahı İslamın
kandilidir. Bu iki padişahın düşmanlığı Müslümanlara zarar verir.
Bunlar arasında sevgi olsa iyi olurdu.

Cevap: Doğru söylersin. Fakat buna birçok şey sebep oldu. Birisi
şudur: Mısır'a Enel Acer 388 denilen biri sultan oldu. Onun zama­
nında Karamanoğlu İbrahim Bey Mısır'a düşmanlık yaptı. Yurüdü
Gülek hisarını, Adana ve Tarsus'u aldı. Bunların beylerini öldürdü.
388 Eşref İnal olabilir.
Aşıkpaşazade Tarihi 347

Mısır sultanı bunu işitince, Mısır'ın ulu beyi Hoşkadem'i aske­


rin başına kumandan tayin etti ve bütün Arap ülkelerinin askerlerini
de yanına alarak Karamanın üzerine yürüdü. Kayseri'ye geldiler. Bu
taraftan Mehmed (II) Han Gazi de Rum ilinden Anadolu'ya geçti.
Amasya tahtının padişahı (Osmanlı tahtının varisi) olan oğlu sul­
tan Bayezide, Mısır askerine yiyecek yollaması için haber gönder­
di. Ayrıca yardım maksadıyla, güzel hediyelerle birlikte Mısır'a ulu
bir elçi gönderdiler. Karamanoğlu, Osmanoğlunun Mısır Sultanına
yardım ettiğini, kendisini iki taraftan helak edeceklerini anladı.
Vakit geçirmeden yüklerle floriyle birlikte iki tarafa elçi gönderdi.
Aldığı hisarları da Mısırlı'ya geri teslim etti. Korkusunun sebebi
Osmanoğlu'ydu. Yoksa Mısırlı'dan çekinmiyordu.

1 77. Bölüm

"Hisarı bekleyen kullarını gafletle kırdılar" diye, Rum padişahı­


na haber ulaştı. Padişah da, ''Askerin kırılması acayip bir iş değildir"
dedi. Anadolu Beylerbeyi Hersekoğlu Ahmed Paşa'ya, "Derhal gidin,
o hisarda olan kullarıma yardım edin'' emrini verdi. Onlar da yürü­
yüp Adana'ya vardılar. Sipahilerin çoğu yaya idi. Azıkları yoktu, aç
yalınayak düşmana karşı durdular. Hisar halkı hisardan çıkıp top­
larını bozdu. Böyle olunca Mısır askerinin bazısı kaçmaya başladı,
beylerbeyinin yürüyeceğini umuyorlardı; fakat Beylerbeyi konmakla
meşgul oldu, vamp baş kesip aktarıma getireni siyasate emreder kim
: "Ben bunların cemisini tutarım'' dedi. (?) 389

Mısır askeri bunların savaşmadığını, konmakla meşgul olduk­


larını görünce hemen hücum ettiler. Aslında Karamanoğlu hain
idi. Beylerini bırakıp kaçtılar. Bey de arkalarına düştü, o da kaçtı.
Diğer yanda Hızır Bey oğlunun askeri, Hızır Beyoğlu Mehmed Bey,
Trabzon Beyi Sinan bey, Ankara beyi Ahmed bey, yetişirler diye kor­
kularından arkalarına bakmadan Niğde'ye kadar kaçtılar. Geride ka­
lan Sancakbeyleri ise savaşmadılar, kılıç çıkarmadılar, ok atmadılar,
Adananın suyuna döküldüler, çoğu suda kırıldı.

389 Bu cümlede ne anlatılmak istediğini anlayamadık.


348 Aşıkpaşazade Tarihi

Mısır askerleri Hersekoğlu'nun etrafını kuşattılar. Padişahın


bir-iki yüz kadar yeniçeri kulları vardı. Hersekoğluyla birlikte iyi sa­
vaştılar. Hem kırdılar, hem kırıldılar. Sonunda Mısır askeri kazan­
dı. Hersek oğlunun atına saldırdılar, yaralı olarak yakalayıp Mısır
beyi Özbek'e gönderdiler. Cerrahlar getirip yaralarını tedavi ettiler.
Geri kalan sipahileri ise bağladılar. Onun yayaları kendi arzularıy­
la Çerkez beyinin tarafına dönmüşlerdi. Kendine itaat eden halka,
"Serbestsiniz, ordumuzdan çıkın" dediler. O dinsiz Çerkezler onlara
kılıç vurdu. Kaçıp tekrar orduya katılmak isteyenleri de kapılarında
tepelediler. Sonra gelip hisar üzerine düştüler. Anlaşma yoluyla hi­
sardan binbeş yüz kişi çıkardılar. Onları esir edip aç ve yalınayak ipe
dizdiler, kimini Halepe, kimini Şam'a, kimini de Mısır'a gönderdiler.
Her şehre vardıklarında boyunlarına hakaretle kafir haçını taktılar,
yürümeyip yolda kalanın boynunu vurup, şehit ettiler. O hisarı yık­
tılar. Hersekoğlu'nu da hakaretlerle Mısır'a iletip Mısır Sultanının
tahtının ayağını öptürdüler.

Nazın
Onu yazdı ol kudret bozulmaz
Neyi kudret bozarsa ol düzelmez

Bir edna müflisi tahta çıkarır


Kimi sultanken hiç pulu kalmaz

Bu alem hayr u şerri kim karışıptur


Kime kim nasip ola yoldan azalmaz

Eğerçi kahre düştü Hersekoğlu


Aşıki takdir işidir bu yuyulmaz
Aşıkpaşazade Tarihi 349

178. Bölüm

Bu Bölümde Rum Askerine Bu Siyaset Uygulandıktan Sonra


Ne Olduğu Anlatılır

Rum Padişahı, veziri Davud Paşa'ya, 390 "Kullarımdan istedi­


ğin kadar kul al ve git" diye emretti. Davud paşa da aldı, Anadolu
Beylerbeyliğinin kulu Sinan Bey'e verdi.391 Anadolu askerini yeniledi,
tamamladı, Davud Paşa'ya koştu ve "yürüyün, elinizin erdiği yere ka­
dar harap edin. Takdir neyse görürüz" dedi. Davud Paşa da yürüyüp
Arap vilayetine çıktı. Mısır Sultanı'na, "Arap vilayetini yıkmak için
Rum'dan büyük bir ordu geldi" diye haber verildi. Mısır Sultanı da
bütün hazinesini harcadı, vilayetine mal gönderip, büyük bir ordu
hazırladı tekrar Halep'e geldi.

Rum padişahının maksadı Varsak vilayetini temizlemekti.


Çünkü daha önce yenilgiye uğrayan asker, Varsak ve Karamanlının
ihaneti sebebiyle mağlup olmuştu.

Davud Paşa Varsak vilayetine girdi ve kuşatma altına aldı. Rum


askeri ve Rum ili beyi Ali Paşa Tarsus tarafından yürüdü. Anadolu
beylerbeyi, Bulgar Dağı tarafından yürüdü. Bu durumu gören Varsak
beyleri şaşırıp kaldılar.

Padişahın gönderdiği beyler Varsak vileyetini karış karış taradı­


lar. Varsak da bölük bölük itaat etmeye başladı. Boğaoğlu, Akbaşoğlu,
Elvanoğlu, Sümeroğlu, Ekderoğlu, Uranoğlu, Adalıoğlu, Oğuz Bey,
Arık Şeytanoğlu ve bunlar gibi daha nice Varsak beyleri, topluluklar
halinde Davud Paşa'ya geldiler, hilatlar giydiler, Sultan Bayezid Han'a
itaatlerini bildirdiler, Turgutoğlu'nu da yerlerinden sürüp çıkardılar.

Bu macera H. 890 / M. 1 485 tarihinde gerçekleşti.

390 Fatih sultan Mehmed'in hizmetinde idi. 888öe sadrazam oldu. 904 yılında da öldü. Kabri,
istanbu!öa kendi yaptırdığı caminin yakındadır.
391 Sinan Bey, Anadolu ve sonra Rumili Beylerbeyi oldu, ardından vezir, 920 yılında da
sadrazam oldu. 922'de Mısır savaşında şehid düştü.
350 Aşıkpaşazade Tarihi

Nazın

Kimin kim olsa baht u cahı


Olur bu cümle halkın ol penahı

Penah olmaya niçün kim bu halka


Hususa cümle ruhun ola şahı

Bayezid Han Gazi Al-i Osman


Duacısı mülk hem cümle mahi

Aşıki yaz tevarih-i menakıp


O hanın ömrün uzun et İlahi

1 79. Bölüm
Bu Bölümde Hersekoğlu'nun Mısır Sultanı'yla Ne Yaptığı
Anlatılır
Hersekoğlunu Mısır'a getirdiler, Sultan'ın karşısında durdurup yeri
öptürdüler. Sultan, "Hersek prensi ne kişiydi?" diye sordu. Hersekoğlu,
"Bir kafir vileyatinin padişahıydı" dedi. "Osmanoğlu seni nasıl tut­
tu?" dedi. "Memleketimizi kılıçla aldı, beni esir etti" dedi. Sultan, "Ey
basa! 392 Sen kıılsun, ben kıılum. Benim memleketime nasıl geldin?"
Hersekoğlu "Sultan bir kıılunu bir işe gönderdiğinde, kulun 'hayır git­
mem' demesi olur mu?" dedi. Sultan, "Bu olmaz'cevabını verdi. "Öyle
ise beni efendim gönderdi, geldim:' Sultan: "Peki sen onun kızını na­
sıl aldın?" Hersekoğlu: "Kulluk ettim, efendimdir, himmet etti, aldım''
Sultan: "Basa, bizim bu Osmanloğlu ile düşman olmamız nasıl olur?"
dedi. Hersekoğlu: "Padişahın padişaha düşman olması garip olmaz.
Fakat dostluk olursa daha iyidir" Bunun üzerine Mısır Sultanı "Seni
göndereyim, git beni onunla dost kıl" dedi. Hersekoğlu, "Sultan buyu­
rursa gidip, dost edeyim'' dedi. Sultan, "Hediye verin'' dedi. At, kumaş,
para ve altın verdiler. Hersekoğlu da barıştırmaya söz verdi. Birçok
beyle birlikte Hersekoğlunu serbest bıraktılar. Rum padişahına geldi,
Mısır Sultan'ı ile onu barıştırdı.
392 Esas aldığınız Ali Bey neşrinde bu şekilde kayıtlı.
Aşıkpaşazade Tarihi 351

Nazın
Komasın ol mudarayı elinden
Ki fırsat bulasın sen ol diyara

Mudara etti Hersekoğlu sultana


Bu demde sultanı etti avare

Aşıki müdara hoştur yerinde


Mudaradır uran düşmanı yere

180. Bölüm
Bu Bölümde Alaüddevle'nin Sultan Bayezid'le Dost İken
Mısırlıyla Nasıl Dost Olduğu Anlatılır

Alaüddevle müdara etti, Özbek'e adam gönderdi. "Oğluna kızı­


mı vereyim. Oğlum da Mısır'a varsın, sultan kapısında kulluk etsin"
dedi. Özbek bunu kabul etti. Alaüddevle'ye keselerle flori gönderdi.
Alaüddevle de bir oğlunu Mısır'a gönderdi. Türkmen beyleri "Bir oğ­
lunu gönderdin, kızını niçin gönderiyorsun?" dediler. Alaüddevle,
"Kız lanetliktir. Bir(ini) 393 torlak ışka 394 ikrar ettim ki, ona Hacı
Bektaşoğlu derler. Biri de Hacı Özbekoğluna olsun" dedi.

Nazın
Muhabbet Hak için olmak arıkdır
Hak için olmasa sonu fıraktır

Gönül oldur ola gerçek muhabbet


Muhabbetli gönül dosta duraktır

393 Eses aldığımız nüshada "bir" şeklinde kayıtlı.


394 Torlak: Sünni çerçeve dışında kalan tarikatların tesiri altındaki başıboş derviş. "Işk"
kelimesi de bu anlamda kullanılmaktadır.
352 Aşıkpaşazade Tarihi

Zaman halkı kamu dünya severler


Sofular muradı yağlı çörektir

Zaman sofuların Aşıki söver


Alaüddevle eğerçi kim arıktır

Bu macera H. 892 / M. 1486-87 tarihinde gerçekleşti.

181. Bölüm

Bu Bölümde Dulkadiroğlu Budak Bey'in Rum Padişahına Ne


Şekilde Geldiği Anlatılır

Dulkadiroğlu Budak Bey, Mısır Sultanı'nın hisarında hapse­


dilmişti. Hizmetini gören bir kadın vardı. O kadınla sürekli haber
gönderir, ''Allah bir fırsatını verirse çıkarım, beni gözetleyin" der­
di. Geceleri bekleyip gözetirlerdi. Çünkü daha önce bu hapisten çok
kurtulan olmuştu. Adamları o kadınla urgan gönderdiler, kendileri
de hazır beklerlerdi. Allah'ın takdiri bir gün bir kişi Şam naibi oldu.
Budak Bey de o arada bir fırsat bulup hapisten kaçtı. Geceleyin çıkıp
hisarın hendeğine girdiler, hendekten çıktılar, atlarına bindiler ve
Şam dağlarına kaçtılar. Orada Türkmen beylerinin aralarına girdi­
ler. Dulkadiroğlu Budak Bey Türkmen beylerinin yardımıyla Sultan
Bayezide geldi. Padişah da ona Vize Sancağı'nın beyliğini verdi.

Bu olay H. 893 / M. 1487-88 tarihinde gerçekleşti.

1 82. Bölüm

Bu Bölümde Rum Sultanının Adana ve Tarsusa Tekrar Ne


Şekilde Asker Gönderdiği Anlatılır

Padişah veziri Ali Paşa'ya "Kapımdan ne kadar kul istersen al"


dedi. Rumeli askerini de Anadolu askerine kattı. Ayrıca denizden de
Aşıkpaşazade Tarihi 353

birçok gemiler gönderdi. Hersekoğlu ile Ali Paşa da yürüyüp boğazdan


geçtiler. Rumeli Beylerbeyi de Gelibolu Boğazı'ndan geçti, Karamanöa
toplandılar, o vilayete vardılar ve diledikleri gibi fetihler yaptılar.
Nazın

Ali Paşa cihanda server koptu


Vezirler arasında yekser oldu

Nereye kim varsa kademi mübarek


Nazarındaki toprak cevher oldu

Bayezid Han devleti azimdir


Ali ol azimete mazhar oldu

Aşıki bu tevarih kim yazarsın


Cihan içinde doğdu envar oldu

Sonra geldiler, Adana'da ve Tarsus'ta birer hisar yaptılar. Zafer


kazanan askere izin verecekleri sırada, "Mısırdan asker geliyor" diye
haber geldi. Bunlar da sabrettiler, Mısır askeri gelip su kenarına kon­
du. Rum askeri de hazır oldu. Saflar, alaylar bağladılar, arkalarına er
koymadılar. Çadırlarını kurup Mısır askerini beklemeye başladılar.
Ancak Mısır askeri onların beklediği taraftan değil, gafil oldukları
yönden geldi. Bunlar savaşırken, Karaman hainleri orduyu yağma­
layıp kaçtılar. Bir taraftan Turhanbeyoğlu Ömer Bey, Yahya Paşa
ve Gedikerioğlu, diğer taraftan Musa bey ve padişah kulları yürü­
dü. Bu durumu gören Mısır askerleri, Anadolu askerlerinden kaçtı.
Osmanlılar kovalamadılar. Çünkü kaçanı kovalamak Osmanlının
adeti değildir. Dönüp çadırlarına geldiler. Karaman hainlerinin yağ­
ma yaptıklarını gördüler. Onlar da bu hainlerin ardına düştüler.

Bu macera H. 894 I M. 1488-89 tarihinde gerçekleşti.


354 Aşıkpaşazade Tarihi

1 83. Bölüm
Bu Bölümde Dulkadiroğlu Budak Bey'in Rum Padişahının
Yanından Nasıl Ayrıldığı Anlatılır
Padişah, Alaüddevle'nin tımarını kardeşi Budak'a verdi. Budak
Bey de tımara gelip, hiçbirşeyden haberi olmayan Alaüddevle'nin
iki oğlunu yakaldı. Birinin gözlerini çıkardı. Oturdu, yemek içmek­
le meşgul oldu. Alaüddevle asker toplayıp Budak'ın üzerine yürü­
dü, çarpıştılar, Budakoğlu kaçtı. Mihaloğlu İskender Bey Budak'ın
yanındaydı. Çok iyi savaştı fakat yakalandı. Sonunda oğlunu düşür­
düler, kendisini de tutup Mısır'a gönderdiler. Bu maceranın tarihi
öncekiyle aynıdır.

1 84. Bölüm
Bu Bölümde Sultan Bayezid Han'ın Nasıl Düğün Yaptığı
Anlatılır
Bir gün kendi oğlunu, kızının oğlunu ve vezirinin oğlunu sünnet
ettirdi. Birçok yetime elbiseler giydirip onları da sünnet ettirdi. Üç
kızını da evlendirdi. Hepsi için günlerce düğün yaptı.

Soru: Sultan Bayezid'in oğulları çoktu, diğerleri ne oldu?

Cevap: Diğerlerinden tımarlı olan, tımarındaydı. Hem, Sultan


Mehmed (II) Gazi Han, oğlu Cem'i sünnet ettirdiğinde, onları da
sünnet ettirmişti.

Soru: Kızlarını kimlere verdi?

Cevap: Bir kızını Bayındır Han neslinden Uğurlu Han oğlu


Ahmede verdi. Bir kızını kendi ulu veziri Davud Paşanın oğluna
verdi. Bir kızını İskenderiye B eyi Nasuh Bey'e verdi.

Bu düğün H. 895 / M. 1489-90 tarihinde gerçekleşti.

Soru: Budak Bey nereye kaçtı?

Cevap: Yine Şam'a gitti, Mısır Sultanı yakalayıp hapsetti, oradan


Said 395 iline gönderdi.

395 Said, Mısır'ın güney kısmıdır, yüksek taraf manasındadır. (Ali Bey)
Aşıkpaşazade Tarihi 355

Rum Padişahı Alaüddevle'ye tımarını tekrar verdi, İskender Bey


Mısıröa hapis yattı, sonra serbest bıraktılar, Rum'a geldi. Bunun tari­
hi yukarıdaki tarihin aynısıdır.

1 85. Bölüm

Bu Bölümde Sis Hisarı'na Giden Askerleri Rum Padişahının Ne


Yaptığı Anlatılır

O askerlere birçok ihsanlarda b ulunup Mısır'a gönderdi. Mısır


Sultanı da onları Kudüs-Ü Şerifte hapsetti. Bu olayın tarihi yukarı­
daki tarihin aynısıdır.

1 86. Bölüm

Bu Bölümde Mısır Sultanı'nın Rum'a Asker Gönderip Ne


Yaptığı Anlatılır

Alaüddevle, "Rum padişahı asker topladı, üzerine geliyor" diye


Mısır sultanını ayarttı Mısır Sultanı da pek çok masraf yaparak bü­
yük bir ordu toplayıp Rum'a gönderdi. Askerler Ruma geldiklerinde,
Rum Padişahının asker toplamadığını gördüler. Bunların hodniyeti
lliırlerle savaşmaktı ki Mısır askeri Rum'a geldi.396 Rum Padişahına
elçi gönderip, "İşte ben geldim, vilayetine çıktım. Çukurovaöa aldığın
hisarları ver, yoksa sen bilirsin" dedi. Elçi, Rum padişahına geldi. Mısır
ordusu, daha bir cevap almadan, Karaman vilayetine, Kayseriye'ye,
Ankara'ya, Aksaray'a, Larende'ye ve bu vilayetlere hücum etti, yaktı,
yıktL Gülek hisarı üzerine düştü fakat alamadı. Yüzü kara olarak tek­
rar vilayetine gitti. Gönderdiği elçi Rum Sultanı'nın yanında kaldı.

Bu olay H. 895 ! M. 1489-90 tarihinde gerçekleşti.

Bu tarihde İstanbul'un bir bölgesinde büyük bir afet meydana


geldi. Pek çok yağmur yağdı, gök gürledi, şimşekler çakıp yıldırımlar

396 Metinde geçen "Bunların hod niyeti kafirlerle savaşmaktı ki Mısır askeri Rum'a geldi"
cümlesinin burada anlatılan konuyla bir alakası olmadığını d�ünüyoruz.
356 Aşıkpaşazade Tarihi

düştü. Bir kiliseye yıldırım düştü, 397 hem o kubbeyi, hem de birçok
evi ve mescidleri içindekilerle birlikte helak etti. Rum hükümdarı bu
musibet sebebiyle ülkesinin her tarafında sadakalar dağıttı. Sonra
göçtü, yaylaya gitti. Bunun tarihi yukarıdaki tarihin aynısıdır.

Soru: Mısır ordusundan gelen elçi ne oldu?

Cevap: Mısır askerinin Karamana yaptığı olay sebebiyle bir ay


kadar elçiyi yanlarında alıkoydular. Ulufe ettiler, hem de atlarına
yem verdiler. Çünkü böyle yapmasalardı, gelirler dahi artık ederlerdi.

Soru: Bu elçi niçin gelmişti?

Cevap: Özür beyan etmek için gelmişti. Elçi, "Rum padişahı gazi
padişahtır. Çukurova'ya ne ihtiyacı var ki orayı zaptetmek istiyor.
Ayrıca Çukurova Mekke ve Medine vakfıdır. Bu Mekke ve Medine
vakıflarının idaresini ve hizmetini Mısır Sultanları yapagelmiştir.
Lütfedip bu hizmeti bu gariplere layık görün'' dedi. Padişah da aziz
bir kişiyi elçi olarak gönderdi, hisarları teslim etti. Ayrıca Mısır sul­
tanına kıymetli hediyeler gönderdi. Mısır sultanı da elçiye izzet ve ik­
ramda bulundu. Kendisi de bir elçi gönderip muhabbetini gösterdi.

Bu olay H. 897 / M. 149 1 -92 tarihinde gerçekleşti.

187. Bölüm
Bu Bölümde Sultan Bayezid Han Gazi'nin Rum Ülkesinin
Tamamını Ele Geçirmesi Anlatılır
Arap sınırından Gürcistan'a; Kefe'nin burnunu dolaşıp Harezm'e
varıncaya kadar olan bölgelerin tümü; Üngürus'a (Macaristan'a) va­
rıncaya kadar Eflak ülkesi; ayrıca Rumili vilayetinin denizlerinden
Rin Papaya, oradan da Mısır sınırına kadar olan yerlerin tamamı
sultan Bayezid'in elindeydi. Hak ona yedi oğul ihsan etmişti. Her bir

397 At Meydanı yakınında Güngörmez Kilise'si adıyla bilinen bu kilise sağlam yapısı nedeniyle
barut mahzeni yapılmıştı. Bu patlama sebebiyle kilisenin kubbesi gökyüzüne uçup Kızılada
yakınlalarında denize düştü. Uçan taşlar İstanbul Haliçi'ni aşarak kimi Galata'ya kimi
Üsküdar'a düştü ve bir çok yere zarar verdi.
Aşıkpaşazade Tarihi 357

oğluna bir memleketin idaresini vermişti.398 Dokuz da kızı vardı.399


Bu kızların her birini bir memleket beyi ile evlendirmişti. Ama bir
kızını Bayındırhan neslinden Ahmed Mirzaya vermişti. O da daha
sonra Doğu'ya padişah olmuştu.

1 88. Bölüm

Bu Bölümde Bosna Beyi Yakup Ağa'nın 400 Derencil Ban'la Ne


Şekilde Çarpıştığı Anlatılır

Aslı şudur: Bu uğraştan önce Derencil Ban Sarayovası'na saldır­


mıştı. Diğer sancak beyi zamanında yıkıp harap etmişti. Derencil
Ban, Bosna vilayetinin ulu hanlarından olup Macar krallığının yiğit­
lerindendi, birçok vilayete hükmediyordu.
398 Şehzade Abdullah, Fatih Sultan Mehmed zamanında Saruhan valisi idi vefatı 888/ 1483 yılı
Ramazan ayındadır. Şehzade Şehinşah: Doğumu 865/1460. Bir müddet Karaman valiliğinde
bulunduktan sonra 917/15 1 1'de Konyada vefat etti. Cenazesi Bursaya nakledilerek, Sultan
Murad Han civarına defnedilmiştir.
Şehzade Ahmed: Doğumu 870? /1865'dir. 886? /1481'de Amasya valisi oldu. 918/15 12'de
öldürüldü. Bursada Sultan Murad civarında defnedildi.
Şehzade Alemşah: Saruhan valisi oldu. 918/1512'de öldü Bursa'da Sultan Murad civarında
defnedildi.
Şehzade Mehmed: Kefe valisidir. 910/1 504'de vefat etmiştir. Bursa'da Hüdavendiğar türbesinde
defnedildi.
Şehzade Korkut/Ebu'l-Hayr Mahmud Korkut: 872/1467 veya 874/1469'da doğmuş,
918/1512'de Teke'de öldürülmüş ve Bursada Sultan Orhan Türbesi'ne defnedilmiştir. Alim ve
şairlerdendir.
Şehzade Mahmud: Doğumu 880/1475'dir. Kastamonu valisi iken 910'da Saruhan valiliğine
atanmıştır. 913/1507'de Manisada vefat etmiştir. Şair Lami, "Hak rahmet eylesin'' mısraıyla
ölümüne tarih düşürmüştür.
Yedi oğul denildiği halde altısı sayılmış, bir oğul dipnotta zikredilmemiştir. (Hazırlayan)
399 Hatice Sultan: Bursada vefat etmiştir. Kabri oradadır. Edirnekapı'da bir cami-i şerif

yaptırmıştır.
Gevher Mülfık Sultan: Dukakinzade Mehmed Paşanın eşidir. Vefat tarihi 957/1550'dir. Kabri,
Eyııb'de Zal Mahmud Paşa Mektebi'ndedir.
Selçuk Sultan: Babasından önce vefat etmiştir. Pederi'nin türbesi arkasında özel bir türbeye
defnedilmiştir.
Ayn-şah Sultan: Beşirağa Medresesi yakınındaki okulu yaptırmıştır. Vefat ettiği zaman oraya
defnedilmiştir.
Hüma sultan: Bali Paşanın eşidir. Beyi vefat edince onun yaptırdığı camiyi 910/1504
yılında tamamlatmış, kendisi vefat ettiğinde de adı geçen camideki türbeye, beyinin yanına
defnedilmiştir. (Ali Bey)
Dokuz kız denildiği halde, beşi sayılmış, dört kız dipnotta zikredilmemiştir. (Hazırlayan)
400 Yakup Paşa, hadim; Fatih Sultan Mehmet Han'nın kölesidir. Kapı ağası, 888'de Bosna,
890'da Rumili beylerbeyi olup 897'de görevden alınmıştır. 903'de vezir olmuş dört buçuk ay
sonra kendi isteğiyle emekli olmuş, 907'de vefat etmiştir. Selanik'te medfundur.
358 Aşıkpaşazade Tarihi

Bu kafir, Yakup Ağa zamanında Sarayovayı vurmaya niyet et­


mişti. Yakup ağa, "O gelmeden ben onun üzerine varayım" dedi.
Gazileri topladı, gazaya niyet edip yürüdü. Derencil Ban'ın vilayetine
girdi. Derencil Ban bu durumu işitince sevindi. Macar vilayetinden
ve etraftan çok sayıda asker topladı. Türkler kaçmasınlar diye o vi­
layetlerin derbentlerini bağladı. Gaziler onların vilayetine girmiş­
lerdi. Bu sebeple bu kafirler derbendleri bekliyorlar, "Türkler gelir­
se hiçbirini bırakmayalım" diyorlardı. Sonunda derbentle geldiler,
kafirler de önlerine çıktı, Kurbovada karşılaştılar. Yakup Ağa, "Ey ga­
ziler! İslam gayretidir. Bu gün din yolunda çarpışmak gerekir" dedi.
''Allah Allah" deyip yürüdüler, kafir ordularına daldılar, iyi savaştılar.
Sonunda Müslümanlar galip geldi. Kafiri bastılar, o kadar kırdılar
ki, kafir ölüsünden atlar yürüyemiyordu. Derencil Ban'ı ve daha nice
hanları tuttular, bağlayıp sekiz bin burunla Hünkar'a gönderdiler.
Daha önce ölen kafirlerin sayısının bilinmesi için, öldürdüklerinin
burunlarını kesip iplere dizmişlerdi. Hünkar'a o şekilde gönderdiler.
Gaziler bu savaşta miktarını ve kıymetini Allah'tan başka kimsenin
bilmeyeceği ganimetler aldılar.401 Hünkar, Derencil Ban'ı Karahisar'a
hapse gönderdi.402 Yakup Ağaya da çok kıymetli giysiler gönderdi.
İskender Paşa, "Sultanım, Rumeli beylerbeyliği Yakup Ağaya layık­
tır" dedi. Hünkar da verdi.

Bu gaza, H. 898 J M. 1 492-93 yılında Sultan Bayezid zamanında


gerçekleşti.

Nazın
Yakup Paşa gör ne iş etti
Ol din-i rasul için hoş gaza etti

Kuşandı kılıncı himmetle etti gaza


Bil mevc-i deniz fırkatiyle d'ış etti
401 Yakup Paşa, bu zaferi nazın ederek Sultan İkinci Bayezid Han'a gönderdi. (Ali Bey)
402 Derencil Ban, ölünceye kadar burada hapiste kaldı. (Sahaifu'l-Ahbar c. 3/s. 409'dan naklen,
Ali Bey)
Aşık.paşazade Tarihi 359

Açtı gözünü Yakup gördü Derencil


Krala haber oldu ki, avratı boş etti

Yakup bilin merdandır gaza yolunda


Gayrı halkı dost yoluna bile eş etti

Yazdı Aşıki gaza-yı Yakub'a tarih


Yakub kafire düz yeri cümle yokuş etti

189. Bölüm

Bu Bölümde Sultan Bayezid Han Gazi'nin Kızını Verdiği


Uğurluoğlu Ahmed Mirzaya Ne Olduğu Anlatılır

Bayındır Han oğulları ülkelerinden İstanbul'a gelip, Sultan


Bayezid'e güzel hediyeler getirdiler. Ahmed Mirzanın aklını çeldiler,
bir gece kaçırdılar. Sultan Bayezid'den habersiz Tebrize Azerbeycan
tahtına ilettiler. Beyler toplandılar, tahtı ona teslim ettiler. Ahmed
Mirza'nın amcaoğlu Tahita vardı. Hainlik yaptı, şehit ettiler. Ahmed
Mirza iki ay tahtta kalıp padişah oldu. Rum vilayetinden bir kişi ge­
tirtip onu vezir yaptı. Onun aldatmasıyla kendine itaat eden beyleri
kırdı. Hibe isminde bir amcaoğlu vardı. Mirzadan kaçtı, Mirza da
peşine düştü, buluştular büyük bir savaş oldu. Ahmed Mirzayı şehid
ettiler. Onun vezir edindiği Noktacıoğlu'nu da parça parça ettiler.

Nazın
Gerektir kişiye hoş akl ve devlet
Dahi musahib ola ehl-i izzet

Sakına halk içinde ad u sanın,


Ola ehl-i kerem, hem ehl-i mürüvvet

Edinme değme cimriyi hemdem


Kim andan erişe hükmüne zillet
360 Aşıkpaşazade Tarihi

Aşıki yaz menakıb, et duayı,


Dualar ideler bil cümle millet

Bu olay H. 903 J M. 1497-98 tarihinde gerçekleşti

Soru: Rum vilayetine Arap veya Acem vilayetinden beyler geldi


mi?

Cevap: Evet, Arap ve Acem vilayetlerinden beyler geldiler. Sultan


Murad'ın babası Sultan Mehmed devrinde Şam'ın ulu Hacibi 403
Sudun Hacib, Melik Müeyyed'den kaçıp Rum'a geldi. Sultan Mehmed
ona dirlik eyledi. Sonunda Müeyyed öldü, Eşref sultan oldu, Sudun
yine Şam'a gidip hacib oldu.

Sonra kendisine "Can/Cani Bey Sılfı" denilen Mısır'ın Ulu beyi


geldi. Cani Bey iskenderiye hapishanesindeydi. Hapisten kaçıp
Sultan Murad'a geldi. Sultan Murad kendisine at ve harçlık vererek,
Dulkadiroğlu Nasreddin Bey'e gönderdi. Dulkadiroğlu Nasreddin
Bey ona kızını verdi, yanına asker katıp Malatyiya gönderdi.
Geldi Malatyinın üzerine düştü. İyi savaştı, Malatyayı vermediler.
Sonrasında Türkmenlerin bazısı ihanet etti. Cani Bey'i öldürdüler.
Bunun üzerine Mısır Sultanı, Halep naibini, Dulkadiroğlu'nun üze­
rine gönderdi. Dulkadiroğlu Nasreddin Bey kaçtı, Merç'ten Rurn'a
Sultan Murad'a geldi. Mısır Sultanı, Dulkadiroğlu Nasreddin'in yeri­
ni Hamza Bey'e verdi.

Araplardan gelen beyler bunlardır.

190. Bölüm
Bu Bölümde Acem'den Kimlerin Geldiği ve Geliş Sebebleri
Anlatılır

Mirza Şahruh, Horasandan yuruyup, Azerbeycan'a Tebriz'e,


Azerbeycan beyi Kara Yusufoğlu İskender üzerine geldi. Tebriz çev­
resinde çarpıştılar. Savaşırlarken Cihanşah Mirza, kardeşi İskendere
ihanet edip, Şahruh Mirza tarafına geçti. İskender'in askeri yenil-
403 Hacib, eski İslam memleketlerinde başmabeyinci veya mutlak vekil vezir-i a'zam vazifesini
yiirüten büyiik memur. (Ali Bey)
Aşıkpaşazade Tarihi 361

di. Böyle olunca İskender Rum'a yöneldi. Erzurum'a geldi. Şahruh


da oğlu Çöke Mirzayı ardından gönderdi. O sırada Kara Yülük
Diyarbekir padışahı idi. Karşıladılar, Erzurum'da buluşup savaştılar.
Sonunda İskender zafer kazanıp Kara Yülük'ün başını kesti. Bayezid
isimli oğlunun da başını kesti. Bu iki başı Mısır Sultanı Melik Eşref'e
gönderdi, kendisi Rum'a hareket etti. Şahruhoğlu Çöke Mirza peşisıra
gitmişti. O da Erzuruma geldiğinde savaş hadisesini işitti. Erzincan'a
kadar geldi. Erzincan'da Kara Yülük'ün bir kızı vardı, onu alıp dön­
dü, babasına gitti. İskender Rum'a geldi, Kazova'ya indi, kışı orada
geçirdi, yazın Elnice kalesine girdi. Mirza Şahruh, Azerbeycan'ı,
İskender'in kardeşi Cihanşah'a verdi. Kendisi dönüp vilayetine gitti.

Kara Yülük Öldükten Sonra Oğulları Ne Oldu? 404


İskender, Kara Yülük'ün başını kestiğinde Kara Yülük'ün ölen
oğlundan başka beş oğlu kaldı. Biri Sultan Hamza, biri Yakub.
Biri Kemah'ta, biri de Erzincan'da idi. Ali Bey ve Mahmud Bey
Hamidili'nde idiler. Mehmed Bey ise Göçeril'i içindeydi.

Kara Yülük öldükten sonra, oğlu Sultan Hamza Diyarbekir padi­


şahı oldu. Mahmud kaçıp Cihanşah'a gitti. Mehmed Bey'i ise, Sultan
Hamza çağırıp yanına getirdi, gözünü çıkardı.

Diğer yanda Mısır Sultanı Elnice kalesinden çıkarmak için


İskender'in üzerine asker gönderdi. Ordu Erzincan'a vardığında
Mısır Sultanı Eşref Allah'ın rahmetine kavuştu. Bu tarafta ise Elnice
kalesinde İskender'in oğlu, babasını öldürdü. İskender öldükten son­
ra kardeşi Cihanşah, İskender'in hükmettiği yere hükmetti.

Bu tarafta da Çakmak, Mısır'a sultan oldu. Kara Yülük'ün Ali Bey


isimli oğlu, Hasan Bey ve Üveys Bey isimli oğullarıyla birlikte Rum'a
gelip kırk elli göçebe evle/aileyle Elvan Çelebi Tekkesi'ne 405 kon­
dular. Ali Bey, oğullarını orada bırakıp Sultan Murad'a gitti. Sultan
Murad, İskilip'i ona tımar olarak verdi.
404 Başlık tarafımızdan eklendi.
405Elvan Çelebi Tekkesi, Amasya'ya on iki saat mesafede bulunan Mecitözü'ye iki saatlik bir
mesafede olup, eski ismi Tanun bugünkü ismiyla Elvan Çelebi karyesi denilen yerdedir. (Ali
Bey)
362 Aşıkpaşazade Tarihi

Bu tarafta Rum'da bulunan Dulkadiroğlu Nasreddin, Artukova'da


oturuyordu. _Kızını Cani Bey'e vermişti. Çakmak Sultan'a gönderdi,
Çakmak Sultan kızı aldı, kendisine nikahladı, ondan sonra memle­
ketini Dulkadiroğlu Nasreddin'e verdi.

Dulkadiroğlu Nasreddin, Sultan Murad'a gelen Kara Yülük oğlu


Ali Bey'e, "Gel sana memleketini alıvereyim" diye haber gönderdi. Ali
bey Sultan Murad'dan izin alıp Haleb'e gitti, geldiğini Mısır Sultanına
bildirdiler. Mısır Sultan'ı Kara Yülük oğlu Hamza'ya "Kardeşine
memleketinden bir miktar yer ver" diye elçi gönderdi. O da Edraha'yı
kardeşi Ali Bey'e verdi. Bu sırada Sultan Hamza Mardin'de eceliyle
öldü. Kardeşi Ali Bey'in, onun yanında Cihangir isimli bir oğlu var­
dı. Sultan Hamza ölünce, yerine yeğeni Cihangir'i "bey" yaptılar. Bu
arada Ali Bey de öldü. Ali Bey'in oğullarından Hasan Bey Kardeşi
Üveys Bey'le Edraha'da de bir zaman oturdular.

Birgün Hasan Bey pazarcı kılığına girip pazarcılarla gizlice


Hamid iline girdi. Hamid halkı kendisini görüp kabul ettiler. O za­
man kardeşi Cihangir, göçer evleriyle Beriyye'de kışlamak için git­
mişti. Kardeşi Hasan'ın gizlice Hamid'e girdiğini işitti, kaçıp Mardin
Kalesine girdi. Anaları Dilşad hatun ikisinin arasına girerek barıştır­
dı. Cihangir, Mardin'de oturdu, Hasan Bey memlekete padişah oldu.
O Hatun, Sultan Mehrned'e geldi. Onun haberi daha önce açıklan­
mıştı.

Ahmed Mirza Kimdir? 406


Şimdi Ahmed Mirzaya geldik. Ahmed Mirza, Uğurlu Mehmed'in
oğludur.407 Uğurlu 408 Mehmed, Şiraz beyi idi.

Atası Uzun Hasan, oğlu sultan Halil'i Uğurlu Mehmed'in üzeri­


ne gönderdi. Uğurlu Mehmed, gelen orduyu babası sandı, karşı dur­
madı. Asker gelip Bağdat'a çıktı.
406 Başlık tarafımızdan eklendi.
407 Uğurlu Mehmed Paşa İsfihan valiliğinde bulundu. 883'de Anadolu valisi oldu. Fatih Sultan
Mehmed Han'ın kızı Gevher onun eşi idi.
408Esas aldığımız nüshada "oğlu Mehmed" şeklinde kayıtlı. Biz "Uğurlu Mehmed" şeklinde
olması gerektiğini düşünüyoruz.
Aşıkpaşazade Tarihi 363

Uğurlu Mehmed Şam'a, ardından Ruma, Sultan Mehmede geldi.


Sultan Mehmed kendisine hürmet gösterip Sivas'ı verdi, vardı Sivas'a
çıktı. Uzun Hasan'ın beyleri birleşip hile ettiler, kendi memleketle­
rine ilettiler, çadırında otururken okla vurdular. Uğurlu Mehmed'in
iki oğlu vardı. Bu durumu görünce hizmetçileri Uğurlu Mehmed'in
oğullarını alıp kaçırdılar. İsmi Mahmud olanı Mısır'a ilettiler, ismi
Ahmed Mirza olanı ise Sultan Mehmede getirdiler. Mısır'a ulaştır­
dıkları Rasulullah'ın Medine'sinde vefat etti. Rum'a gelen Ahmed
Mirzaya ise, Sultan Mehmed ihsanlarda bulundu, hoş gördü. Sonra
Uzun Hasan öldü, oğlu Halil "bey" oldu. Sultan Yakub üzerine vardı,
Halil'i öldürüp yerine kendi "bey" oldu.

Soru: Bundan sonra alimlerden sılfilerden kimse geldi mi?

Cevap: Yıldırım Sultan zamanında Mevlana Cezeri-i Şirazi ve


Mevlana Mehmed Bezzazi-i Sarayi geldi.

Emirlerden Sultan Ahmed Bağdadi padişaha geldi, Kütahyayı


kendisine tımar verdiler. Dört ay durdu, tekrar Bağdat'a git­
ti. Tebriz'den Kara Yusuf geldi, dokuz ay kapıda hizmet etti. Yine
Tebrize padişah oldu. Doğrusunu Allah bilir.

191. Bölüm

Bu Bölümde 902/1496 Tarihinde Leh Kralının Kalabalık


Asker Toplayarak İslam Vilayetine Yürümesi Anlatılır

Leh Kralının Kalabalık asker toplayarak İslam ülkesi üzerine


yürüdüğü Rum Padişahı Sultan Bayezid'e haber verildi. Emir verdi,
İslam ordusu karşı çıktı. Karaboğdan vilayetinde karşılaştılar. Büyük
bir savaş oldu. Zaferi, İslam ordusu kazandı. Kafiri bastılar, öyle kır­
dılar ki, Gazilerin atları kafir !eşinden yürüyemez oldu.

Bu olay H. 903 I M. 1 497 tarihinde gerçekleşti.


364 Aşık.paşazade Tarihi

Sultan Bayezid Han Gazi, Malkoçoğlu/Moğolkoçoğlu Ali Bey'e


"Tez var, Leh'in vilayetini harap et, yık, yak, malını al, oğlunu kı­
zını esir et" diye emretti. Malkoçoğlu da kırkbin akıncı ile yürüdü,
askerlerine "Ey gaziler! Bugün din yolunda çarpışmanın gerektiği
gündür" dedi.

Nazın

Kılıç kim hoş kuşandı Moğolkoçoğlu bahadır

Cemi kafir ili ana hun-bahadır

Moğolkoçoğlu bu niyette iken Macar Kralından bir ulu elçi gel­


di, çok kıymetli hediyeler getirdi. Altından bir adam düzmüşler/
yapmışlar ve altından bir at yapmışlar. Bu adamı bu atın üzerine bin­
dirmişler. Ayrıca altından bir araba yapmışlar. Çeşitli teberrüklerle
hünkar'a getirip sundular.

192. Bölüm

Bu Bölümde Kemal Reis'le Mekke-Medine VakıfMalının Deniz


Yoluyla İskenderiye'ye Gönderilmesi Anlatılır

Kemal reis, İskenderiye tarafına; Moğolkoçoğlu da Lehistan tara -


fına yürüdü. Otuz altı tane kale yıkıp şehrini harap etti. Malını aldı,
adamlarını esir etti. Çok ganimet elde edildi. Tuna nehri kenarına
gelindiğinde, yüz bin esirden devlet için şeri kanunlara uygun ola­
rak beşte bir hisse ayrıldı. Kemal Reis, deniz yoluyla götürdüklerini
İskenderiye Beyine teslim etti. Gelip giderken denizde korsanlarla
karşılaştılar, büyük savaşlar oldu. Allanın yardımıyla kafiri basıp kır­
dılar. Bazı Müslümanlar şehid oldu. Kafirin bazısını esir ettiler, beş
kafir gemisini ele geçirip hünkara getirdiler. Pek çok gemi ise kaçtı,
yakalanamadı. Boğaza gelinceye kadar Mısır'dan bir ulu elçi geldi.
Kıymetli hediyeler getirip hünkara arz etti. Hünkar Hazretleri de ka­
bul etti. Elçiye izzet-ikramda bulundu.

Soru: Mısır'dan gelen elçinin ismi ne idi?


Aşıkpaşazade Tarihi 365

Cevap: Hayri Bey derler. Mısır Sultanı'nın vezirlerinden biri­


dir.409

Bu olay H. 903 / M. 1 497-98 tarihinde gerçekleşti.

193. Bölüm
Bu Bölümde Sultan Bayezid'in Kardeşi Cem Sultan'ın Sonunun
Ne Olduğu Anlatılır
Cem Sultan önce Mısır'a gitti oradan Mekke'ye geçti; Mekkeöen
tekrar Mısır'a geldi. Mısır'dan kafir ülkesine yani Frenk beylerine
gitti. Frenk'te iken kardeşi Bayezid, Cem Sultana harçlık olarak bazı
ufak tefek hediyeler gönderirdi.

Kafir beylerinin reisi Rin Papa ve diğer kafir beyleri bir araya
gelip, Sultan Cem'i İslam ülkesine çıkarmaya kast ettiler. Sonra dü­
şündüler, iki seçenek olduğunu gördüler: Ya babasının memleketine
malik olur, bu durumda asker toplayıp üzerimize gelir; ya da malik
olamaz. Bu takdirde ise, "Bunca kafir beyi birleşti, fakat yenildi" der­
ler. Bu da bizim için utançtır. Sonunda onu öldürmeye karar verdiler.
Başını zehirli ustura ile tıraş ettiler. Başı, gövdesi şişti, ilaç fayda et­
medi, Allanın rahmetine kavuştu. Öldükten sonra kafirler bir tabut
kurşunlayıp onun içine koydular. Şehid olduğunu Sultan Bayezid'e
haber verdiler. Sultan Bayezid üzüldü. Alimler ve salih kişiler sulta­
na taziyede bulundular. Sultan da alimlere, sufılere ve ileri gelenlere
bol miktarda akçe dağıttı. Ceın'in ruhu için dua edildi. Sonrasında
Sultan Bayezid, Sultan Cem'in cenazesini kendi ülkesine getirmek
istedi. Kafirler, "Osmanlı neslinden bir kişinin bizim memleketimiz­
de olmasını istiyoruz" deyip, vermediler. Sonunda Sultan Bayezid
adamlar gönderip getirtti. İleri gelen zatlardan, alimlerden ve fazilet
ehlinden birçok kimse cenazeyi karşılayıp hürmetle Bursa'ya getirdi­
ler ve kardeşi Sultan Mustafa'nın türbesine defnettiler.

Bu olay H. 904 / M. 1498-99 tarihinde gerçekleşti.


409 Hayri Bay, Sultan Birinci Selim Han tarafından 924'de Mısır'a vali olarak atandı. 928
yılında da vefat etti. (Ali Bey)
366 Aşıkpaşazade Tarihi

194. Bölüm
Bu Bölümde İnebahtı Seferinin Nasıl Gerçekleştiği Anlatılır

Donanmaya ait gemiler İstanbul şehrinden hareket edip


Gelibolu'ya vardı. On yedi gün orada konaklayıp, hazırlık yaptılar.
Sonra hareket edip, Kilidü'l-Bahr kalelerine vardılar. Orada üç gün
kaldılar. Beyler istişare sonucunda yola çıktılar. Yedi gün sonra Kızıl
adlı bir kaleye ulaştılar. Üç gün de orada konakladılar. Düşmana sal­
dırmayı düşündükleri sırada Allah'ın takdiriyle geceleyin fırtına çık­
tı. Fırtınya kapılan altı gemi sağ sola savrularak parçalandı. İçindeki
askerler de öldü. Bunlardan ikisi top gemisiydi. Bu yüzden çok üzül­
düler. Allah'ın kahrına boyun eğdiler; lütfu için de O'na şükrettiler.

Fırtına dindikten sonra yelkenleri açıp hareket ettiler.


iskender-i Zülkarneyn'in deniz içerisinde yaptığı, Sultan Ahmed
At Meydanındaki direklere benzeyen mermer sütunları olan
"Temaşalık" denilen yerde, üç gün istirahat ettiler. Hazırlıkla meşgul
oldular. Sonrasında Benefşe/Menekşe Burnu'na gitmek için ittifak
ettiler. 904 Zilhicce gecesi, o gece bayramdır.

Nazın
Muhalif yeller esdi derya düpedüz
Ne gece bilinir oldu, ne gündüz

Gaziler yitirdi biri birini


Ne bin anılır oldu, ne hod yüz

On gün geçtikten sonra kemal gemisiyle (?) Sekbanbaşının bin­


diği gemi rüzgara kapıldı, on iki gün ortadan kayboldular. Sonunda
fırtınaya kapılanları bir kenarda buldular ve başlarından ne geçtiğini
sordular. Onlar da "Fırtına çıktı bizi alıp götürdü. Kafirin donanması
da bizim peşimize düşüp kovaladılar, sizi görünce de kaçtılar" dedi-
Aşıkpaşazade Tarihi 367

ler. Bunun üzerine dikkatlice yol aldılar. Kafir donanmasını uzaktan


gördüler. Sonra Koron'a vardılar, sulanmaya çıktılar. Koron kafirleri
tepeden tırnağa silahlı olarak bunları karşıladılar ve "Niye geldiniz?"
dediler. İslam ordusu, "Su almaya geldik" dediler. Kafirler, "Eğer is­
tediğiniz biz isek, sadece biz değil, çevremizdeki bütün hisarlar sizin
olsun. İnebahtı'yı alacak olursanız . . . 410 Ama su istiyorsanız, şu su­
dan başkasını almayınız" dediler. Türkler onları dinlemedi, bağla­
rını, bahçelerini yıkmaya başladılar. Kafirler galip geleyim derken,
Müslümanlar zafer kazandı. Kafiri kovdular, hisar içine koydular.
Orada da muhkem kayıt gördüler. Zırhlar giydiler, toplar. . . 411 Kafir
donanması da geldi, karşılarına demir atıp beklemeye başladı. Üç
gün orada kaldılar, oradan çıkıp Mutan önündeki Kapoli Limanı'na
vardılar. 412 Orada da su vermek istemediler.

Üç gün orada dinlendiler. Sonrasında savaşlar oldu, bu savaş­


larda pek çok gazi şehid düştü. Kafirlerin de birçok süvarisi kırıldı.
Bunun üzerine kaptan hiddetle, "Gemi boş kaldı ne yapıyorsunuz?"
diyerek geri kalan gazileri çağırıp, gemiye aldı. Eğer böyle yapmasay­
dı Muton o gün zorla ele geçirilirdi. Sonunda o gün ondan vazgeçip
gittiler. Rüzgar ters yönden estiğinden gemileri Kapoli Limanı'na
sevketti. O gece orada yattılar. Ertesi gün göçüp gitmeyi düşünür­
ken, kafir askerinin toplandığını gördüler. Oraya karargah kurdular.
Burak Reis ve Herek Reis gemisi askerden ileriye kondu. Pazartesi
günü kafir yelken açıp Müslümanların üzerine yürüdü. Gaziler de
Allah'a sığınıp, savaşa hazır oldular. Kafirler geldi, savaşmaya baş­
ladılar. Allah'ın takdiriyle rüzgar Müslümanların gemisi aleyhine
ters yönden esti. Burak Reis, hünkarın büyük bir gemisinde idi. İki
büyük kafir gemisi iki taraftan yanaşıp Burak Reis'in gemisine çıktı.
Gemideki Müslümanlar onlarla savaştı.

İki büyük top gemisi de Herek Reis gemisine yaklaştı, rampa yap­
maya başladı. Çengel attılar, isabet ettiremediler. Geri dönüp kaçtı-
410 Burada cümle tamamlanmamış.
41 1 Burada cümle tamamlanmamış.
4 1 2 Düşman donanmasıyla aralarında geçen olaylar metinde yer almamaktadır. Buradaki
anlatımda bir takdim-tehir olduğunu düşünüyoruz.
368 Aşıkpaşazade Tarihi

lar, kaçarlarken Müslümanlar ikisini de topla vurup içindekilerle bir­


likte batırdılar. Ayrıca Müslümanların başka bir gemisini alıp giden
düşman üzerine de hücum ettiler ve gemilerini ateşe verip yaktılar.

Bu arada Burak Reis'in gemisine çengel atan gemiler, onu alıp


sürükleyerek götürmeye başladı. Burak Reis, gemisinin sürüklenip
götürüldüğünü görünce kafirin eline canlı geçmeyelim diyerek, kafir
gemisini ateşe verdi. Kafir gemisi yanarken Burak reis'in gemisi de
yandı. Üç gemi kara dağ gibi yanıp kül oldu. Burak gemisinden dok­
san kişi kurtuldu. Kafir gemisinden ise hiç kimse kurtulamadı.

Ertesi gün hareket ettiler, Müslümanların elinde olan Komluç


Hisarı'nın önüne vardılar. Demir atıp, yatarken Rum Sultanı Bayezid
Han'ın veziri Hersek oğlu Ahmed Paşa, 20.000 askerle ve gemiyle
yardıma geldi. Her gemiyi bir sancak beyinin idaresine verdiler.
Kafir bunların yolunu kesmişti.

Ertesi gün kösler, davullar çalarak kafirin üzerine yürüdüler.


Kafirler yarılıp bunları aralarına aldı, döne döne savaştılar. Sabahtan
akşama kadar savaş sürdü. Müslümanların bir gemisi tahrip oldu.
Ama kafirlerin yedi parça gemisini aldılar. Kimini tahrip ettiler, ki­
mini alıkoydular. O gün bu hal üzere devam etti. Ertesi gün tekrar
savaşa başladılar. İki taraftan da bir çok adam öldü. Ama gemilerden
hiçbiri zarar görmedi. Dördüncü uğraşta körfez ağzına girmek istedi­
ler. Kafir boğazı alıp, oraya kondu. Ertesi gün yelken açıp yine kafirin
üzerine yürüdüler. Kafir yol vermedi, bir hayli savaş oldu. Hünkarın
büyük gemileri boğaza varınca Halil Paşa 413 kadırgaları 414 çekip,
kafirin bir kısmını kavrayıp yine dönmek isterken, Müslümanların
askerden uzak olan dört kadırgasını kafir ele geçirdi. Gemi içinde
tek canlı kalıncaya kadar savaştılar. Akşam olduğunda kılıçlar par­
ladı. O gece gemilerde mum yakılmaması konusunda fikir birliği et-

413 Halil Paşa, Saray-ı Hümayundan beylikle çıkıp, terfi ederek Rumeli beylerbeyi oldu. 894'de
bu görevden ayrıldı, 898Üe Mora valisi oldu. Bu savaşta bulunduktan sonra orada vefat etti.
(Ali Bey)
4 1 4 Kadırga, Duruma göre hem yelken, hem de kürekle çalışan eski bir savaş gemisidir. Her

küreğini, kürek mahkumu dört suçlu çekerdi. (Ali Bey)


Aşıkpaşazade Tarihi 369

tiler. "Top atılmasın, ses olmasın, sessizce geçelim'' dediler. Kenarda


yer yer ateşler yaktılar. Kafirler ateşin gemilerde yandığını sandılar.
Fakat Müslümanlar o gece göçtüler, Müslümanların elinde bulunan
Palubeden Hisarı'nın önüne kondular. Kafirler sabahleyin kalktılar,
durumu görünce korktular. Diğer taraftan İnebahtı kafiri, Müslüman
donanmanın geldiğini bildi ve Muharrem ayının üçünü günü ikin­
di vaktinde hisarın sancağını indirip hisarı verdiler. Müslümanlar
sevindi, şenlikler yaptı. Bir zaman sonra teslim edilen hisar önüne
geldiler, sancaklar dikip alışlar verişler ettiler.

Bu Fetih H. 905 / M. 1 499 - 1 500 tarihinde gerçekleşti.

195. Bölüm

Bu Bölümde Muton'un Ne Şekilde Alındığı Anlatılır

Hünkar ihtişamla İnebahtı kalesini alıp gemileri İsbara İsbeti


Limanı'na yerleştirdi. Kendisi de gelip kışı Edirneöe geçirdi. Yakup
Paşa'yı da Preveze Kalesi'ne gönderip, orada bulunan gemileri ha­
zırlanmasını istedi. Yakup Paşa, Hünkar'ın buyurduğu gibi yaptı.
Bunun ayrıntılı anlatımı şöyledir:

Hicri 905 Şevval ayı /Miladi 1 500 yılının Mayıs ayı sonunda,
İsbara İsbeti Limanı'ndan çıkıp gelen gemiler, onarılan gemilerle
Preveze Kalesi'nde birleşti. Bu sırada Kefalonya Hisarı'na kafir do­
nanması saldırdı. Şiddetle hisarı döverlerken zikrolunan Müslüman
donanması yetişip, onları engelledi. Ondan sonra yelken açıp Muton
kalesi üzerine düştüler. Devletlü Hünkar da karadan iki top çekti­
rip, Muton Kalesi'ni beş gün dövdü. Sonra donanma gelip yedi yere
top kurdular. Bütün harp aletleriyle kafir hisarını dövmeye başla­
dılar. Gazilerin donanmasındaki gemilerden bazıları hisara top çı­
karırken, bazıları da karakolda idi. Bir gün kafir donanması gelip
Müslümanların karakolunu bastı. Bu çarpışma devletlü hünkara
haber verildi. Hemen ata binip deniz kenarına vardı. "Hey canla­
rım! İşte o gün bu gündür" diye seslenerek askerleri cesaretlendirdi.
370 Aşıkpaşazade Tarihi

İslam askerleri hemen sel gibi gürleyip aktılar, hücum ettiler. Bu sı­
rada düşman gemileri Müslüman donanmasının kaptanının olduğu
gemiyi ortaya alıp, çengel attılar, sürükleyerek götürürlerken Yakup
Paşa derhal birçok gemi ile yetişip kaptanı kurtardı. Düşmanın beş
parça gemisini de ele geçirdi. İki üç bin kadar kafirin kanını attılar.
Altı yüz kafiri de esir alıp hünkara getirdiler. Hünkar da hepsini kı­
lıçtan geçirdi, şenlikler yapıldı, telallar çıkarıldı. Askerler çadırları
önünde mumlar yaktılar, şenlikler, eğlenceler düzenlediler.

Ertesi gün hisardaki kafirilere teslim olmaları için haber gönder­


diler. Kafirler ise asla boyun eğmediler; hatta savaşı kızıştırmaya gay­
ret ettiler. Müslüman ordusu bir ay boyunca hisarı dövdü.

Bir ay bir gün olunca 906 yılının Muharrem ayının 14. Günü
(Miladi 1 500) kafir donanması bütün gemileriyle gelip, sayıca üstün­
lük sağladı. Kafir gemilerden beş tanesi diğerlerinden ayrılarak hisa­
ra doğru ilerledi. Müslüman donanması onları görünce Üzerlerine
yürüdü. Bu sırada hisardaki kafir askerleri, "Bize yardım geldi" diye,
hisarın burçlarını bırakarak, gemilerdeki yardım malzemelerini hi­
sara taşımakla meşgul oldular. Müslüman donanması, kafirin hisara
yardım getiren gemilerden beşini yaktı, dördünü de ele geçirdi. Kafir
askerleri bu meşgalede iken, hisarın kara tarafının ıssız kaldığını
gören haşmetli hünkar atına binip, "Bre yağma! diye, çağrı yaptırdı.
Bunun üzerine yeniçerinin biri sancağı hisarın kalesine dikiverdi.
Bunu gören Müslümanlar süratli bir şekilde hisarın burçlarına ip­
ler attılar. S alkım saçak olup birbiri üzerine binerek hisarın üzerine
çıkıp içine daldılar. Kafirin tamamını kılıçtan geçirdiler, kırdılar, ka­
dınlarını ve çocuklarını esir ettiler. Gazilere, sancaklar ve makamlar
verdiler. Bahşişler dağıttılar. Ele geçirilen hisarın yanındaki beş hisa­
rın sakinleri bu durumu görünce itaat ederek anahtarları getirdiler.
Hünkar İstanbul'a döndü. Bu yıl içinde Dırac da alındı. Bu sebeple
güzel şenlikler yapıldı.
Aşıkpaşazade Tarihi 371

196. Bölüm

Bu Bölümde Düzme Karamanoğlu'nun Ne Şekilde Geldği ve Ne


Yaptığı Anlatılır

Osmanılar, Karaman diyarına emlakları kayıt altına almak için


memur gönderdiler. Cem Sultan'ın bir kethudası vardı. Cem ölün­
ce Osmanlı ülkesine gelmişti. Onu Karaman diyarındaki emlakları
kayıt altına almakla görevlendirdiler. Gitti her tımarı yazdı. Ancak
beş bin akça değerindeki tımarı on bin olarak kaydetti. Her tımarı
bu şekilde yazdı. Artırdığını başkalarına verdi. Bu durum karşısında
Karaman sipahileri toplandılar. Karamanoğlu olduğunu sandıkları
birine tabi oldular. Karaman diyarında hayli kötülükler ettiler, ya­
kıp yıktılar. Kadınına erkeğine şeriata uymyan işler yaptılar. Bütün
bunlar hünkar Muton seferinde iken gerçekleşmişti. Hünkar zaferle
seferden dönünce veziri Mesih Paşa'ya, "Git kapı kulları ve Anadolu
askeriyle o haramiyi ele geçir" diye, emretti. Mesih Paşa emre itaat
edip, asker toplayarak yola çıktı, Karaman diyarına gitti. Düzmece
Karamanoğlu kaçtı, Taş İl'e girdi. Osmanlı askerleri de bu Taş İli'ni
elek elek eledi. Düzmece Karamanoğlu kayboldu gitti.415 Karaman
beyleri ve sipahileri tek tek geldiler, artık ihanet etmeyeceklerine,
Düzme Karamanoğlu ortaya çıkacak olursa, tutup öldüreceklerine
söz verip, yeminler ettiler. Bundan sonra hiç kimse haramilik edip
sonra da Taş İl'ine sığınmasın diye, Taş İl'i içinde bir kale yaptılar.
Kapıkullarından birkaç kişiyi de orada nöbetçi bıraktılar. Sonra dön­
düler, tekrar İstanbul'a geldiler.

Bu olay H. 907 / M. 1 50 1 tarihinde gerçekleşti

4 15 Tacü't-Tevarihöe kaydedildiğine göre, şekil ve elbise değiştirerek ö.nce Tarsus'a oradan da


Haleb'e kaçtı. (Ali Sey)
372 Aşıkpaşazade Tarihi

197. Bölüm
Bu Bölümde Venedik Ktıfirinin Midilli Üzerine Düşüp Ne
Yaptığı Anlatılır
Mesih Paşa'nın Karaman seferinden dönmesinin üzerinden iki
ay geçmeden, "Kafir donanması geldi, Midilli'nin üzerine düştü"
diye, haber geldi. Bunun üzerine ülkenin dörtbir yanına yetmiş­
seksen haberci gönderildi, asker hazırlanması emredildi. Padişah
da etraftan asker gelmesini beklemeden hazırlığa başladı. Vezirlere
güvenmeyip, kapı halkından şehirliden ve sanatkarlardan isimleri­
ni yazdırdığı kişilerden üç yüz parça gemi donattı. "Ha canlarım!"
diyerek cesaretlendirdiği bu askerleri gönderdi. Bu gemiler bek­
lerken Rabbin takdiri bir gece yağmur yağdı. Gök gürledi, şimşek
parladı. Galata'da bir kuleye yıldırım düştü. Meğer o kulede barut
varmış. Kuleyi paramparça etti, her taşını etrafa fırlattı. Mesih Paşa
ve halk bu musibetin defiyle meşgulken, Mesih paşa'nın ve Galata
kadısının üzerine taş düşerek her ikisi de yaralandı. Birkaç gün ya­
ralı halde yattılar sonra Allah'ın rahmetine kavuştular.Sonunda ge­
miler İstanbulöan çıktı. Gaziler ''.Allah, Allah, Allah'' diyerek, hücum
edip yürüdüler. Bunlar burada gemiler donatırken, kafirler Midilli'de
top ve tüfeklerle savaşıyorlardı. Dört kere hisarın üzerine yürüdü­
ler. Hisar içinde bulunan erkek ve kadın herkes canla başla savaş­
tı. Düşman askeri sonunda taş hisarı yıktılar, dört kere hücum edip
yürüdüler, fakat alamadılar. Bunlar burada savaşırlarken, kafirlerin
İstanbul'da bulunan casusu; "üç yüz gemi donatılıp hazır edildiği"
haberini ulaştırdı. Bunu duyan kafirler de birbiri ardınca kaçtılar.
Müslüman askerler geldiklerinde düşman askerinin kaçtığını gördü­
ler. Hisarın yıkılan yerini onardılar. Dönüp tekrar İstanbul'a geldiler.
Bu İslam ordusunun komutanı Hersekoğlu Ahmed Paşa, Gelibolu
Kaptanı Davud Bey ve Anadolu B eylerbeyi Sinan Beyöi.

Neticede Midilli üzerine düşen kafirin üç bini helak oldu.


Müslümanlardan da iki yüz kişi şehid düştü.

Bu gaza ve bu olaylar H. 907 / M. 1 501-1502 tarihinde gerçekleşti.


Aşıkpaşazade Tarihi 373

198. Bölüm

Bu Bölümde Mücahidlerin Sultanı Sultan Bayezid Zamanında


Erdebil Sufilerinin Rumeli'ne Sürülmelerinin Sebebinin Ne Olduğu
Anlatılır

Alimler, onların küfürlerine hükmetti. Padişah da öfkelendi.


Rumeli'ne sürdüler.

Soru: Bunlar Şeyh Safı 416 müridlerinden olup iyi sılfılerdi.


Tasavvufta Muhammed'in (sallallahu aleyhi ve sellem) şeriatı üze­
reydiler. Bunları küfürlerine hükmedilmesinin sebep nedir?

Cevap: Sultan Murad zamanında Şeyh Safi neslinden, Şeyh


Cüneyd isimli birisi ortaya çıktı. Şeyh Cüneyd Erdebil'deki amcası­
na küsüp çıktı, Anadolu'ya geldi. Sultan Murad'a bir müridiyle he­
diye olarak bir seccade, bir Kur'an-ı kerim ve bir tesbih gönderip,
"Kurtbelini bana versin, mesken edineyim. Dualarla meşgul olayım''
dedi. Hediye getiren müridi, Halil Paşa'ya götürdüler. O da Sultan
Murad'a arz etti. Sultan hediyeleri kabul etti. Veziri Halil Paşa ile is­
tişarede bulundu. İstişare sonucunda, "Bir tahta iki padişah sığmaz"
diye cevap verdiler. Elçiyle, Şeyh Cüneyd'e iki yüz flori yolladılar.
Gelen dervişlere de bin akçe harçlık verip gönderdiler.

Şeyh Cüneyd Osmanlı ülkesinden gitti. Konya Karamana ge­


lip Şeyh Sadreddin Konyevi 417 zaviyesine kondu. O zamanlar Şeyh
Abdullatif oranın şeyhi idi. Bir nice gün şeyh onda kaldı.

Mevlana Hayreddin,418 Şeyh Cüneyd'in hocasıydı. Bir nice gün


Şeyhe gönderdi. Gider Şeyh'e soru sorardı. Şeyh, Mevlana Hayreddine
cevap verirdi. Şeyh Abdullatif, Şeyh Cüneyd'le buluşmak için, "bi-

416 Şeyh Safiyüddin Erdebili. Şeyh Mehmed Geylani'den inabe/tevbe almıştır. Vefat tarihi
735air.
417 Şeyh Sadreddin Konyevi Ebu'l-Meali Muhammed bin İshak. Meşayihlerin büyüklerinden
ve ulemadandır. Muhyiddin-i Arabi'nin mürididir. 671 Üe vefat etmiştir. Kabri Konya'dadır.
418 Hayreddin Efendi, Hızır Bey'in talebesi, Fatih Sultan Mehmed'in hocasıdır. 883'de vefat

etmiştir. Kabri, Unkapanı'nda yaptırdığı medresededir.


374 Aşıkpaşazade Tarihi

rinci safta durmak faziletlidir" dedi. Şeyh Cüneyd uzun zaman orada
durdu ancak Şeyh Abdullatif'le buluşamadı. Zira o namazı, pencere
içinden imama uyarak kılıyordu.

Bir gün ikindi namazından sonra buluştular, sohbet ettiler.


Şeyh Sadreddin dergahında olan Şeyh Muhyiddin Arabl'nin ve
Şeyh Sadreddin'in kitaplarını bölümlere ayırıp otuz günde katiplere
yazdırdılar. Bu otuz gün boyunca Şeyh Abdullatif'le Şeyh Cüneyd
görüşmediler. Otuz gün sonra parçaları bir araya toplayıp mihrap
önünde tekrar buluştular. Şeyh Cüneyd, Şeyh Abdullatif'e ''Ataya
ashab mı evladır, yoksa evlat mı?" diye sordu. Şeyh Abdullatif,
"Sorduğun makamda ashab evladır. Çünkü Ashab, kelam-ı kadim­
de/Kur'anda Muhacirler ve Ensar diye anılmıştır. Yine dört mezhep
Ashaptan alınmıştır, evlattan alınmamıştır" dedi. Şeyh Cüneyd, Şeyh
Abdullatif'e ''Ashap haklunda bu ayetler indiğinde sen orda mıy­
dın?" dedi. Şeyh Abdullatif "Sen bu inançla kafir oldun, bu inanç da
sana uyanlar da kafir olur" dedi. Bunun üzerine Hoca Hayreddin,
Cüneyd'in koluna girdi, alıp odasına götürdü. Ben fakir de Şeyh
Abdullatif'in koluna girdim, alıp odasına götürdüm

Sabah olunca Şeyh Cüneyd Konya'dan çıkıp gitti. Varsak vilaye­


tine girdi. Şeyh Abdullatif, Karamanoğlu İbrahim Bey'e bir mektup
yazarak, "Bu Şeyh Cüneyd'in muradı sılfilik değildir. Şeriatı bozup
kendisi için emirlik/beylik talep eder" dedi. Karamanoğlu da Varsak
beylerine "Cüneyd'i tutun'' diye, haber gönderdi. Bunun üzerine
Şeyh Cüneyd, birçok Varsaklıyı kendine tabi kılıp, onlarla birlikte
oradan kaçtı. Halep ilindeki Ersöz Dağı'na geldi. Orada ıssız bir kafir
kalesi vardı. Onu Bilaloğlu'ndan istedi, tamir edip mesken edindi.
Uzun zaman orada kaldı. Rum İl'inden, Simavna Kadısıoğlu (Şeyh
B edreddin) ve daha pek çok miskin yanına gelip toplandı.

Bunun üzerine Halep'de bulunan Şeyh Zeyneddin Hafi'nin mü­


ridlerinden Mevlana Ahmed Bekri ve Abdulkerim Halife, Mısır
Sultanı Çakmak'a, "Senin vilayetinde deccal ortaya çıktı" diye haber
gönderdiler. Mısır Sultanı da Haleb valisine, "Git onu Halep askeriy-
Aşıkpaşazade Tarihi 375

le yakala" diye emretti. Haleb valisi hasta olduğundan Haleb'in ulu


Hacibi'nin idaresi altında Şeyh Cüneyd'in üzerine gittiler. Cüneyd'in
yetmiş kadar adamını öldürdüler. Bunların yirmibeşi Simavnaoğlu
adamlarındandı. Kendisi kaçtı, Canik'e gitti. "Beni isteyen "Canik'te
bulur" dedi. Yürük ilinden geçerken Üzeyiroğlu yakalamak istedi.
Nesi varsa verdi, hanımını alıp kaçtı. Canike Mehmet Bey'in yanına
geldi. Birkaç bin kişi topladı. Oradan Trabzon'a yürüdü. Trabzon beyi
de asker toplayıp üzerine gönderdi. Trabzon askeriyle savaştılar ve
onları kırdılar, Trabzon vilayetini harap ettiler. Bunun üzerine Rum
beylerbeyi Hızır Ağa, topladığı askerlerle Cüneyd'in üzerine vardı.
Cüneyd duyunca kaçtı, Uzun Hasan'a gitti. Uzun Hasan Cüneyd'i
tuttu. Cüneyd, "Cihanşah gibi bir düşmanın varken beni niçin tutar­
sın? Benim silahlı yirmi bin sufı toplamaya gücüm yeter. Sana yar­
dımcı olayım" dedi. Uzun Hasan yemin etti. Cüneyd, Uzun Hasan'ın
kız kardeşini aldı, Erdebil'e gitti. Yanındaki halk Erdebil'e sığmadı.
Oradan Şaı:ııaki vilayetine gitti. Oranın beyi "Niçin geldin?" diye
sordu. "Ahıska ve Gürcistan üzerine kafirle gaza etmeye gidiyorum''
dedi. Şamaki Bey'i, "Onlar bana cizye veriyor, üzerlerine gitmek caiz
değildir" dedi. Cüneyd onun sözüne itibar etmedi, gitti, cizye veren
kafiri vurdu, yanında götürdüğü halk için ganimet aldı. Yine Şamaki
iline geldi, Şamaki Beyi, beylerbeyiyle Cüneyd'e haber gönderip, "Bu
vilayette durma git" dedi. Cüneyd, beylerbeyini öldürdü. Bulduğu
yere saldırdı. Bunun üzerine Şamaki Beyi Halil Bey, Cüneyd'in üze­
rine yürüdü. Cüneyd, Şamaki Beyi'ne gece baskını yaptı ancak başa­
rılı olmadı, onlar Cüneyd'i yakalayıp, öldürdüler.

Cüneyd öldükten bir ay sonra bir oğlu doğdu. Adını Haydar


koydular. Daha beşikteyaken Şeyh Cüneyd'in müritleri ona bağlan­
dılar. Cüneyd'in Büyük Hoca Mehmed adında bir oğlu daha vardı.
Ona tabi olmayıp küçüğüne tabi oldular. Haydar dört beş yaşına
geldiğinde, Tokat'ta Cüneyd'e benzeyen bir kişi ortaya çıktı. Şeyh
Cüneyd'in müridleri, "Bu Şeyh Cüneydfür" deyip ona tabi oldular.
Şeyh Cüneyd'in hocası Hayreddin o zamanlar Sultan Mehmed'in
hocasıydı. Sultan Mehmed o kişiyi getirip hocasına gösterdi, Şeyh
376 Aşıkpaşazade Tarihi

Hayreddin, "Bu Cüneyd değildir" dedi. O kişi de, "Ben Cüneyd de­
ğilim, bana Celal derler" dedi. Onu salıverdiler, giderken Cüneyd'in
müridleri, "Niçin Cüneyd değilim dedin'' diyerek burnunu kesip
taşa bastırdılar, öldü sanarak bırakıp gittiler. Celal'in müridleri onu
taşın altından çıkardılar, alıp, götürdüler. Bu sebeple o kişiye bazen
"Cüneyd" bazen de "Celal" <lir, derlerdi.

Bu arada Haydar ata binip inecek çağa geldi. Asker toplayıp


Şamaki'ye geldi. Şamaki Beyi de azizleri toplayıp ona gönderdi:
"Yine gelip bizi incitmeyesin'' dediler. Dinlemedi, Şamaki'nin üzeri­
ne yürüdü. Şamaki Beyi de asker toplayıp damadıyla onun üzerine
gönderdi. Gelen askerlerle Haydar'ın askerleri arasında büyük savaş
oldu. Sonunda askerini yendiler. Şamaki Beyi de kaçıp kaleye girdi.
Haydar, Şamaki'yi boş bulup bütün malını yağmaladı. Erkeklerini
öldürttü, kadınlarına kötülük yaptı. Şamaki Beyi, Tebriz Beyinden
yardım istedi. Tebrizöen yardım alıp Haydar'ın üzerine vardılar.
Savaş esnasında Haydar'ı okla vurup öldürdüler. Ondan sonra halk
Haydar'ın Hoca Ali denilen oğluna tabi oldu. Şamaki'nin üzerine
vardılar. Şamaki halkı onu da öldürdü. Müridleri diğer oğluna tabi
oldular. O da asker toplayıp Şamaki'ye vardı. Onu da öldürdüler.
Haydar'ın İsmail isimli bir oğlu daha ortaya çıktı. Müridleri ona tabi
oldular.

Bu müritler o kadar ileri gittiler ki, memleketteki tüm müridler


birbirleriyle buluştuklarında "Selamün aleyküm" diyecekleri yerde,
"Şah'' derlerdi. Hasta ziyaretinde dua yerine, "Şah'' derlerdi. Rum vi­
layetinde olan Ehl-i Sünnet mensupları onlara, Bunca zahmet çekip
Erdebil'e gideceğinize Mekke'ye gitmeniz Hazret-i Rasulü (sallallahu
aleyhi ve sellem) ziyaret etmeniz daha güzel olur " derlerdi. Onlar da,
"Biz diriye gideriz, ölüye gitmeyiz" derlerdi. Birbirinin ağzına sövüp
yürürlerdi, şakalaşmaları böyleydi. Namaz kılmaz, oruç tutmazlar­
dı. Rafızilikle ilgili sözleri çok kullanırlardı. Sonunda Rafıziliklerini
aşikar ettiler. Bu sebeple Sultan Bayezid, Rum memleketinde olan
sılfılerin halifelerini ve Erdebile giden sılfıleri hakaretle Rumili'ne
Aşıkpaşazade Tarihi 377

sürdü. İsmail de asker çekip Tebriz'e yürüdü. Tebriz'in beyi kaçtı.


Tebriz'i yağmaladılar. Ehl-i sünnete pekçok hakarette bulundular.
Müslümanların rızkını, malını ellerinden alırlar, birbirlerinin ha­
nımlarını ortaklaşa kullanırlar ve bu yaptıklarına, "helaldir" derlerdi.

İsmail asker toplayıp Rum'a yöneldi. Rum Padişahı uyanık dav­


randı. Anadolu beylerbeyine "Ankara'ya git, asker topla orada bekle"
dedi. Etrafını Acem beyleri kuşattı, kendisi de Erzincan'a geldi. Her
taraftan kuşattılar. İsmail aciz kaldı. Göstermelik bir tevazu ve yal­
taklanmayla Rum sultanına bir halifesini gönderip hediyeler takdim
etti. "Ben kim, sizin ülkenize asker çıkarmak kim? Doğu vilayetine
yönelmemiz ecdadımızın kanını talep etmek içindir, bizim maksa­
dımız yine dervişliktir" dedi. Bunlar da onların sözlerine göre cevap
verdiler, elçilerini yine gönderdiler.

Nazın
Muratlar çokluğu gör şeyhe n'etti
Kuşandı, safayiçun cehle gitti

Kuşandı ihramı saraya gitmek


Ki yumdu gözünü ol küfre gidti

Hususa bu şimdiki şeyh u müridler


Kamunun 'ilel heb kıla bir nice gitdi

On iki terk deyip geydi o şeyhler


Müridleri kamu yok sevdaya gitti.

Aşıki sen ol begle bölügi


Ko orduluları rafza gitdi

Bu olay H. 908 Safer/M. 1 502- 1 503 Ağustos ayında gerçekleşti.


378 Aşıkpaşazade Tarihi

Fasıl
Nuh Peygamber Tufanından, Hz. Muhammed Mustafa
(Sallallahu aleyhi ve sellem) Zamanına kadar kullanılan tarihler/
takvimler anlatılır

Birincisi, İskender tarihidir. Bu tarihe/takvime göre Nuh


(Aleyhisselam) tufanından İskender'e kadar geçen zaman 2792 yıl,
1 93 gündür.

İkincisi, Acemler'in Takyonus dedikleri, Kıptilerinin son hü­


kümdarı olan Raklatyanus tarafından düzenlenen Mısır tarihi/tak­
vimdir. Bu tarihe göre Tufandan Raklatyanus'a kadar geçen zaman
3387 yıl, 309 gündür.

Üçüncü tarihe/takvime göre Tufandan Hz. Rasulün (Sallallah


Aleyhi Ve Sellem) hicretine kadar geçen zaman 3725 yıl ve kırk altı
gündür.

Dördüncüsü, Acemlerin son padişahı Yezdücerd tarafından dü­


zenlenen "Yezdücerd" tarihi/takvimidir. Tufanla bu tarihin ortası
3735 yıl, 23 gündür. Bu dört tarihte alimlerin tamamı ittifak etmişler,
birbirine zıt söz söylememişlerdir.

Bu zamandaki tarih 886Üır ve kıyamete kadar bu tarih üzere


amel olunur.

Hazreti Adem'in Cennetten Dünyaya İndirilmesinden Hazreti


Muhammed'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Kadar Geçen Zaman
Aralıklarının Tarihlendirilmesi 419
Bir de Yahudiler tarafından kullanılan bir tarih/takvim var­
dır. Buna "ibri" tarihi/takvimi denilir. Bu tarihe/takvime göre,
Hz. Ademin Cennetten yeryüzüne indirilişinden, Rasulullahın
(Sallallahu aleyhi ve sellem) hicretine kadar 6 123 yıl vardır. Bu ta­
rih, güneş yılına yakındır. Ancak Yahudiler bu sözü araştırıp ince-
419 Başlık metinde olmayıp tarafımızdan eklenmiştir.
Aşıkpaşazade Tarihi 379

lemeden zan üzere aktarmışlardır. Daha sonra alimlerin büyük ço­


ğunluğu tarfından bu tarih araştırıp incelenmiştir. Bu araştırmaya
göre, Hazreti Adem'in Cennetten yeryüzüne indirilişinden Nuh
(Aleyhisselam) tufanına kadar geçen zaman 242 yıldır. Tufandan
Hz. İbrahim peygamberin doğumuna kadar geçen zaman 2801 yıl­
dır. İbrahim peygamberin doğumundan Musa peygamberin vefatına
kadar geçen zaman 545 yıldır. Bu tarih Tevrat'ı okuyan alimlerden
alınarak Batlamyus'un emriyle İbri dilinden, Yunan diline tercüme
edilmiştir.

Musa peygamberin vefatından Buhtunnasır'a kadar geçen za­


man 978 yıl, 248 gündür. Bunda da görüş ayrılığı yoktur. Bu sebeple
Batlamyus, Mecisti kitabında, Adem'in Cennetten yeryüzüne indi­
rilişinden Peygamberin (sallallahu aleyhi ve sellem) hicretine kadar
geçen zamanın 62 16 yıl olduğunu söylemiştir. Dakyanus'la hicretin
arası ise 369 yıldır.

Ebu Salih'in Hz. Abbas'tan (Allah ondan razı olsun)420 yaptığı ri­
vayete göre ise şöyledir:

Hazreti Ademden Hz. Nuh'a kadar 2200; Hz. Nuh'tan Hz.


İbrahim'e kadar 1 143; Hazreti İbrahim'den (Aleyhisselam) Hazreti
Musa'ya ( Aleyhisselam) kadar 575; Hazreti Musa'dan (Aleyhisselam)
Hazreti Davud'a (Aleyhisselam) kadar 560; Hazreti Davud'dan
(Aleyhisselam) Hazreti İsa'ya (Aleyhisselam) kadar 1 053; Hazreti
İsa'dan ( Aleyhisselam) Hz. Rasul'e ( Aleyhisselam) kadar 600 yıldır.

Ebu'l-Ferec Abdurrahman Cevzi'ye göre ise şöyledir: Hazreti


Adem'in cennetten indirilişinden, Hazreti İsa'nın göğe yükselişi­
ne kadar geçen zaman 5 1 52; Hazreti İsa'nın göğe yükselmesinden
Rasulullahın hicretine kadar geçen zaman 484 yıldır. Hicret bilin­
mektedir. Bu ölçüyü esas aladık.

420 Bunun Abdullah bin Abbas (r.a.) olması gerektiğini düşünüyoruz.


380 Aşıkpaşazade Tarihi

Hz. Adem'in yeryüzüne indirilişinden, Rasulullahın hicretine


kadar 6038 yıldır. Galiba bu en doğru rivayettir. Çünkü aziz 421 bir
senetle açıklanmış ve kaynağı Rasulullah'a (Aleyhisselam) ulaşmıştır.

İbni Abbas (Radıyallahu anhüma), Hazreti Rasulullah (Sallallah


Aleyhi Ve Sellem) Medine'ye geldiğinde Yahudilerin, "Dünyanın
ömrü yedi bin yıl kalmıştır" dediklerini, işttiğini rivayet etmiştir.

İbn Ehi Hayseme'nin Zühri'den yaptığı rivayete göre; Adem


(Aleyhisselam) Cennetten çıkarılınca (dünyaya indirildi.) Orada
oğulları oldu, nesli çoğaldı. Bunlar, Ademöen (Aleyhisselam) Nuh
(Aleyhisselam) zamanına kadar tarih yazdılar/takvim belirlediler.
Nuh'dan (Aleyhisselam) sonra İbrahim'in (Aleyhisselam) ateşe atıl­
masına kadar tarih yazdılar/takvim belirlediler.

Daha sonra İbrahim'in (Aleyhisselam) nesli çoğaldı ve iki grup


oldu. Bu iki gruptan İsmail oğulları, önce İbrahim' in (Aleyhisselam)
ateşe atılmasını tarih yazdılar/takvim başı kabul ettiler. Sonra sıra­
sıyla Allanın şerefli kıldığı Kabetullah'ın yapılışnı; Ka'b bin Lüey'in
ölümünü; Fil Olayı'nı tarih başlangıcı kabul ettiler.

Fil Olayından sonra Ömer bin Hattab (Radıyallahu anh) Hicret'i


tarih yazdı/takvim başı olarak kabul etti.

Nevevi, Tezhibü'l-Esma ve'l-Lügat isimli kitabında şöyle der:


"İslam döneminde yazılan tarih/belirlenen takvim başı, Hazreti
Rasul tarihidir. Hicret hadisesinin üzerinden on yedi yıl geçtikten
sonra Emirül-mü'minin Ömer el- Faruk'un halifeliği döneminde,
Resulullahın Mekke'den Medine'ye hicreti takvim başı kabul edildi.

Şa'bi der ki: Ebu Musa el-Eş'ari (Radıyallahu anh), Hz. Ömere
mektup yazıp, "Senden önce bana tarihsiz mektup gönderirlerdi"
dedi. Bunu işiten Hz. Ömer Ashabla istişare etti ve ittifakla Hicret'i
takvim başı olarak kabul ettiler.

421 Aziz, Hadis Usıll'u ilminde kullanılan bir tabir olup her tabakada en az iki ravi tarfından
rivayet edilmiş olan hadis demektir.
Aşıkpaşazade Tarihi 381

Sa'd bin Müseyyeb der ki: Emirü'l-mü'minin Hazreti Ömer yap­


tığı meşveret toplantısında Hazreti Ali'nin teklifiyle Hicret'i takvim
başı olarak kabul etti. Takvimin başlangıç ayı olarak da Muharrem
ayı kabul edildi. Buraya kadar anlatılan ayrıntılı tarih İsmail
Oğulları'nındır.

İshak Oğııllarının tarihi/belirledikleri takvim başlangıçları ise


sırasıyla şöyledir: İbrahim peygamberin (Aleyhisselam) ateşe atıl­
masından Yusuf peygamber (Aleyhisselam) zamanına; Ondan
Musa peygamber (Aleyhisselam) zamanına; ondan Süleyman pey­
gamberin ( Aleyhisselam) padişahlığına; ondan da İsa peygamber
(Aleyhisselam) zamanına kadardır.

Hicri takvimin ilk günü Perşembe'dir. Bir yıl 354 gün; on iki ay­
dır. Bir ay 29, bir ay 30 çeker. Beşten bir, bir günden, altıdan bir, bir
günden. Bu takvim kameri ve Arabi takvim diye de isimlendirilir.

Yezdücerd takvimi küsuratsız olarak 365 gündür. Bu takvime


Şemsi/Güneşe göre düzenlenen takvim de denilir. Çünkü Güneş, fe­
lek dairesini 365 günde dolaşır. Yezdücerd'in Faris padişahlarından
olması sebeiyle bu takvim, "Farisi" takvim olarak da isimlendirilir.
Bu takvimin ilk günü Salı'dır.

Ancak Kameri yıllarda her yüz yılda bir 3 yıl 422 fark eder. Nitekim
Ashab-ı Kehf'in kıssasının anlatıldığı Kur'an ayetlerinde bu husus
belirtilmiştir: Allah şöyle buyuruyor; "Onlar mağaralarında 300 yıl
kaldılar buna dokuz yıl da ilave ettiler:'423

Rumi takvimin ilk günü Pazartesi'dir. Bu takvim "İskenderi" tak­


vim olarak da isimlendirilir. Bu takvime göre bir yıl 365 gün 6 saattir.
Şubat ayı dört yılda bir 29 çeker. Müneccimler buna kebs derler.

Kıbti takviminin ilk günü Cumadır. Bu takvimde her ay otuz


gündür. Kıptilerin, Şemsilerin ve Rumlar'ın hesapları aynıdır.
422 Esas aldığımı nüshada "30 yıl" şeklinde kayıtlı. Bu hatalı. Çünkü Kameri takvim her

yüzyılda 3 yıl fark eder. Zaten metinde devam eden cümleler okunduğunda bu hata ortaya
çıkmaktadır. Metnin devamında Ashab-ı Kehf olayı örnek verilmekte ve 300 yılda 9 yıl ilave
olduğu beyan edilmiştir. 9'u 3' böldüğümüzde 3 çıkar. Bu da Kameri yılın her yüzyılda 3 yıl
arttığını gösterir. Bu biz sebeple metne "3 yıl" olarak yatlık.
423 Kehf Suresi, 18: 25.
382 Aşıkpaşazade Tarihi

Sonunda beş gün vardır. Buna nesi günleri (itibar edilmeyen günler)
denir. Ama Rumilerin dördüncü yılı Şubat'ın sonunda bir gün artar,
844 yılında bu ittifak beyaze düştü. En doğrusunu Allah bilir.

Soru: Derviş! Senin bu geçmiş tarihleri/takvimleri yazdığın tari­


he koymanın sebebi nedir?

Cevap: Bunun iki sebebi vardır. Ben geçmiş tarihleri inceleyip


hakikatini bildim. Biri de benim tarihimi bildirmektir.

Yüz altmış altı bab yazdım, 424 menakıb-ı tevarihi ihtisar ettim.425

Nazın

Vaktini bitirme zevkle geçir


Karhan gitti, yolunu göçür

Menzilin ırak, var mı sende yarak


Sen yaya kaldın, yoldaşın bindiği Burak

Buraka binen menzile erdi


Sen çekersin burada derd-i firak

Geçmişi ko gözetmegil geleni


Gafletle uyup dolanmagıl yeleni

Bu kitabın yazımı, H. 908/Miladi 1 502 yılında tamamlandı. Aşıki


yazdı.
424 "Yıiz altmış altı bab yazdım" cümlesi, Tevarih-i Al-i Osman/Aşıkpaşazade Tarihi'nin
üzerinde en çok konuşulan cümlelerinden biridir. Bu cümleye dayanılarak eserin 166 bapla
sınırlı olduğu, sonraki bölümlerin ise dalıa sonra başkaları tarafından esere ekelndiği görüşü
ileri sürülmüştür. Fakat bu cümlenin içinde yer aldığı elimizdeki eserin 198 baptan oluşması
çelişki meydana getirmektedir. (Konunun tafsılatı için elinizdeki eserin girişinde yer alan
"Tevarih-i Al-i Osman"ın tanıtımıyla ilgili bölüme müracaat ediniz.)
425 Tevarih-i Al-i Osman/AşıkpaşazadeTarihi'nin farklı yorumlara açık olnıası nedeniyle üzerinde
fıkir yürütülebilecek cümlelerinden biri de, "Menak:ıb-ı tevarilıi ihtisar ettim'' cümlesidir. Asli
şekliyle okunduğunda üzerinde farklı yorumların yapılabilmesi mümkündür. Bu yorumlara açık
kapı bırakmak amacıyla olduğu gibi bırakıp günümüz, Tıirkçesine çevirmedik.
Aşıkpaşazade Tarihi 383

Bibliyoğrafya

Abdurrahman Cami, Nefahatü'l- Üns. Tercüme ve şerheden,


Lami Çelebi. Fatih Kitabevi-İstanbul (Tarihsiz).

Aşık Paşaoğlu. Tevarihi Al-i Osman. Düzenleyen, Nihal Atsız


Çiftçioğlu. Türkiye Yayınevi- İstanbul-1947.

Aşık Paşazade. Haza Menakıb u Tevarih-i Al-i Osman.


Süleymaniye Kütüphanesi Yazma B ağışlar Nu. 4954.

Ayvansarayi Hüseyin Efendi-Ali Satı' Efendi- Süleyman Besim


Efendi. Hadikatu'l-cevami. Yayına hazırlayan, Ahmet Nezih
Galitekin. İşaret Yayınları, İstanbul-200 1 .

Babinger Franz. Osmanlı Tarih Yazarları ve Eserleri. Çeviren.


Prof. Dr. Coşkun Üçok. Kültür Bakanlığı Yayınları- 1 992.

Bursalı Mehmet Tahir Efendi, Osmanlı Müelliferi. İstan­


bul-1975.

Mutlu İsmail. Tarikatlar-2. Mutlu Yayıncılık, İstanbul-2003.

Neşri Mehmet. Neşri Tarihi. (Faik Reşit Unat- Prof. Dr. Mehmet
A. Köymen.) Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara- 1 995.

Taşköprüzade Hüsameddin Ahmed. Eş-Şekaıku'n-Numaniyye fi


ulemai'd-devleti'l Osmaniyye. Neşreden, Suphi Furat. İstanbul- 1 985.

You might also like