You are on page 1of 3

T.C.

MARMARA ÜNİVERSİTESİ

GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ

FİLM TASARIMI BÖLÜMÜ

The Social Network Film Analizi

SEYHAN KAFALI

126317503

FİLM ÇÖZÜMLEME DERSİ 2. DÖNEM

VİZE ÖDEVİ
The Social Network Film Analizi

2010 yılının Ekim ayında Columbia Pictures tarafından yayınlanan The Social Network filmi,
sosyal ağ sitesi Facebook’un gerçek hayat hikâyesine ve baş etmek zorunda kaldığı davalara
dayanıyor. Günümüz toplumunu iyi yansıtan, bilgilendirici ve felsefi bir film. Aynı zamanda,
yeni fikirlerin ve teknolojinin toplum tarafından benimsenmesinin zorluklarına dikkat
çekerken, başarı bir anda yaşandığında ortaya çıkan duygusal dengesizlikleri de gözler önüne
seriyor. David Fincher imzalı filmde, Facebook’u icat eden bilgisayar programcısı Mark
Zuckerberg’i Jesse Eisenberg canlandırıyor. Aaron Sorkin'in senaryosu ise Ben Mezrich’in
2009’da yayınladığı The Accidental Billionaires adlı kitabına dayanıyor.

The Social Network, kibir, hırs, kıskançlık, dostluk, statü ve başarı gibi çeşitli konuları
barındırıyor. Film, bizleri insanların bir tıklamayla arkadaş olup olmayacaklarına karar
verdikleri sanal bir dünyaya keşfe çıkarır nitelikte. Bu da filmin heyecan verici ve yenilikçi
yapısını görmemizi sağlıyor. Filmin teması ise Harvard Üniversitesi öğrencisi olan Mark
Zuckerberg’in etrafında dönüyor. Film, Mark Zuckerberg’in Erica Albright’a olan sevgisine
gönderme yapan bir alıntı ile başlayıp son buluyor ki bu da filme şiirsellik katıyor. The Social
Network, başarının gücüyle 18 ay gibi kısa bir sürede yaşamın ve ilişkilerin nasıl dramatik bir
şekilde değişebileceğini gösteriyor. Kız arkadaşı yüzünden çileden çıkmış Mark, kız
öğrencilerin puanlanabileceği ‘’Facemash’’ adlı bir web sitesi kuruyor. Bu atılımının
ardından, Winklevoss ikizleri ve ortağı Divya Narendra gibi teknoloji meraklısı iş adamları
Mark’a iş teklif ediyor. Böylece Mark, Harvard Connection’da çalışmaya başlayarak
kariyerinde yükselişe geçiyor. Kurulduktan kısa bir süre sonra küresel bir sosyal ağa ve
iletişimde devrim niteliğinde bir yeniliğe dönüşecek olan Facebook’u burada piyasaya
sürüyor. 6 yıl sonra ise Mark kendini, kişisel ve hukuki karmaşaların ortasında tarihin en genç
milyarderi olarak buluyor.

David Fincher, filmi teknik bir titizlik yönetmiş olacak ki iki farklı sahne arasında geçiş
yaparken açıklayıcı bir şekilde flashback anlatımı kullanmış. Kamera Jeff Cronenweth
tarafından ustaca kullanılmış, aynı zamanda filme harika müzikler eşlik ediyor. Filmin özel
efektleri, filmle kusursuz bir uyum içinde olduğundan neredeyse fark edilmiyorlar. Film
ayrıca sinematografi ve kurgu konusunda da mükemmel. Görsel efektler bağlamında, Armie
Hammer'ı Winklevoss ikizleri olarak iki rolde görmek gerçekten şaşırtıcı. Diyaloglar ise
akıllıca ve esprili bir dil ile yazılmış.
Mark Zuckerberg, zeki olan ama hayatın bazı noktalarında bunu kullanamayan biri olarak
tasvir edilmiş. Bilgisayar başındayken oldukça aktif ve hevesli olan Mark, sosyal bağlamda
sürekli mücadele eden biri. Jesse Eisenberg ise Mark’ın bilgisayar başındayken ki rahatlığı ile
sosyal hayatın içindeyken yaşadığı kaybolmuş ve bunalmışlığı ekrana çok iyi yansıtmış.
Sosyal bir ortamdaki rahatsızlığını sadece yüz ifadeleriyle değil, tüm vücut dilini kullanarak
sinir bozucu tavırlarıyla gösteriyor. Karakterdeki ilginç olan nokta ise, insanlarla duygusal
anlamda bağ kuramamasına rağmen, onların istediklerini ve ihtiyaçlarını büyük bir
hassasiyetle anlaması. Filmin ilk sahnesi de oldukça ilgi çekici. Mark kız arkadaşına çeşitli
konulardan bahsederken, kız arkadaşı da konuları takip etmekte zorlanıyor. Aynı zamanda kız
arkadaşının, ona üniversitede girebileceği en kolay kulübe girme önerisine alınıyor ve ona
sadece Boston Üniversitesine gidebileceğini söyleyerek farkında olmadan hakaret ediyor. Bu
sahneden anlaşılan, Mark’ın seçkin tutumunu ve kötü tavırlarının farkında olmayan, tutarsız
bir karaktere sahip olduğu. Jess Eisenberg, filmde Mark’ın açıkça kendisine yakın olan
insanların duygularına karşı kör olduğunu gösteriyor. Eisenberg performansıyla, keskin aklı
ve büyük bir çalışma tutkusu olan ama aynı zamanda duygusal olarak mesafeli bir adamın
hayatına bakış atmamızı sağlıyor. Film, ağ sitelerinin nasıl oluştuğuna, yolsuzluğun ve
açgözlülüğün insanların hayatlarına parayla birlikte çok basit bir şekilde nasıl girdiğine ilişkin
teknik yönleri ele alıyor. The Social Network, esrarengiz Mark Zuckerberg’in karakterini ve
sanal dünyayı keşfetme de bir öncü niteliğinde.

Filmin Sinematografisi

Senaryosunun yanında, filmin en ayırt edici özelliklerinden biri de Fincher ve görüntü


yönetmeni Jeff Cronenweth'in ikili çalışmasıyla oluşturulmuş sinematografisi. Özellikle sahne
geçişleri çok iyi ayarlanmış. Günümüzde bir sahne izlerken Zuckerberg’in geçmişine
pürüzsüz bir geçiş yapıyoruz. Michael Goldman’ın söylediğine göre, Cronenweth için ışık ve
renklendirme önemli olduğundan, sette özel kameralar kullanılmış. Kullanılan kameralar
sahnelere, dinamik renk aralığı ve geniş görüş açısı getiriyor ki bunlarda filmin
sinematografisini güzelleştiriyor. Aynı zamanda kullanılan aydınlatmalar filmin belirli
sahnelerine farklı anlamlar katmış. Kulüp sahnesinde kullanılan kaotik ışık, Sean Parker’ın
kötü kişiliğini öne çıkarırken, filmin açılış sahnesindeki samimi ışık, Zuckerberg ve kız
arkadaşı arasındaki yakınlığı gösteriyor. Birçok sahnede kullanılmış olan simetrik açılar ve
dengeli kompozisyon, filmi yapaylıktan uzak bir hale getirmiş. Bunun en büyük örneği ise
İngiltere’de yapılan bot yarışı sahnesi. Bu sahneyi izledikten sonra iyi bir sinematografi nasıl
çıkartılır anlıyorsunuz.

You might also like