You are on page 1of 186

T.

C
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI
TEFSİR BİLİM DALI

Yüksek Lisans Tezi

MUHAMMED HAMİDULLAH’IN KUR’AN’A


YAKLAŞIMI VE KUR’AN EKSENLİ
ÇALIŞMALARI

Mehmet Selim AYDAY

2501030521

Tez Danışmanı:

Prof. Dr. Mevlüt GÜNGÖR

İstanbul 2006
Muhammed Hamidullah’ın Kur’an’a Yaklaşımı ve Kur’an Eksenli
Çalışmaları

Mehmet Selim AYDAY

ÖZ

Bu tezimizde çağımızın yetiştirdiği İslam alimlerinden Muhammed


Hamidullah’ın Kur’an’a yaklaşımını ve O’nun Kur’an eksenli çalışmalarını ele aldık.
Tezimiz bir giriş, dört bölüm ve sonuç kısmından oluşmaktadır. Giriş bölümünde
kısaca amacımızdan ve çalışma yöntemimizden bahsettik. Birinci bölümde
Hamidullah’ın kısaca hayatını ele aldık ve konumuzla ilgili kitap ve makalelerinin
bir listesini verdik. İkinci bölümde onun Kur’an ile ilgili eserlerini tanıttık. Bu
bölümde konuyla ilgili makalelerinin de içeriğine yer verdik. Üçüncü bölümde çeşitli
başlıklar altında Hamidullah’ın Kur’an’a yaklaşımına yer verdik. Bu bölümde onun
Kur’an’ı açıklarken kullandığı kaynakları ve metodunu da ele aldık. Dördüncü
bölümde Kur’an ilimlerine ve bazı güncel konulara yaklaşımını inceledik. Nesh,
Mu‘cize, İsra ve Mi‘rac, Tercüme ile namaz, zekat, cihad, kölelik, Kur’an’ın hayat
anlayışı, Kur’an’ın bilim ve sanatın gelişmesine katkısı gibi konular sayılabilir.
Bu çalışmada Hamidullah’ın Aziz Kur’an diye Türkçeye tercüme edilen Le Saint
Coran adlı tercümesini esas aldık. Bunun dışındaki tüm eserlerinden istifade ettik.
Yurt içinde ulaşabildiğimiz makalelerini de inceledik. Gerekli gördüklerimizi tez
içinde tanıttık. Sonuç bölümünde ise kısa bir özet verdik.

iii
Muhammad Hamidullah’s Approach To The Qur’an And His
Works On It

Mehmet Selim AYDAY

ABSTRACT

In this thesis we have researched Muhammad Hamidullah’s approach to the


Qur’an and his works on it. Our thesis was compiled from introduction and four
chapters and conclusion. In the introduction we shortly explain our aim on this study.
In the first chapter Hamidullah’s life was shortly explained and his works, books and
articles that concerned our thesis were listed. In the second chapter his books and
articles were explained in details. In this chapter some details about his articles
content are also given. In the third chapter, Hamidullah’s approach to the Qur’an was
given in details under various title. In this chapter his sources and method when he
had interpret the Qur’an was told. In the fourth chapter his opinions regarding
science of Qur’an was told as well as his opinions on some problem. Such as
abrogation (Nesh), miracle (Mu‘cize), associate and ascent (İsra ve Mi‘rac), worship
by translation of the Qur’an, tax (zekat), jihad, slavery, understanding of the Qur’an
about life, contribution of the Qur’an to the development of science and art. Our
thesis is based on Hamidullah’s translation of the Qur’an in to French titled Le Saint
Coran that traslated in to Turkish too, under the name of Aziz Kur’an. However all
his books and articles that we could get in Turkey had been read. In conclusion a
brief was made.

iv
ÖNSÖZ

Türkiye’de yaklaşık 25 yıl boyunca ilmi araştırmalar yapan, çeşitli


üniversitelerde dersler ve konferanslar veren, ilim adamı Muhammed Hamidullah,
ülkemizde İslami ilimler sahasında çalışma yapan bir çok araştırmacının, kitaplarına
başvurduğu, çağımızın yetiştirdiği önemli kişilerden birisidir.

Muhammed Hamidullah, bir çok alanda ve dilde eser telif etmiştir. Bu eserlerin
tamamına yakını Türkçeye de kazandırılmıştır. Biz tezimizde O’nun “Kur’an’a
Yaklaşımı ve Kur’an Eksenli Çalışmaları”nı ele aldık. Çalışmamızda esas aldığımız
eseri “Le Saint Coran”dır. Bu meal “Aziz Kur’an” adıyla Türkçeye de çevrilmiştir.
Bunun yanında İslam Peygamberi, İslam’a Giriş ve daha pek çok eserinden ve
makalesinden istifade ettik. Kur’an-ı Kerim ile doğrudan ilgili makalelerini de bu
tezimizde tanıttık. Türkiye’de bulamadığımız makalelerine yurt dışından da temin
edemeyince tanıtımını yapamayıp ismini vermekle yetindik.

Tezimiz bir giriş ve dört bölümden meydana gelmektedir.

Giriş bölümünde kısaca amacımızı ve çalışmamız esnasında karşılaştığımız


güçlüklerden bahsettik. Birinci bölümde Muhammed Hamidullah’ın kısaca hayatını
inceledik ve Kur’an eksenli çalışmalarının isimlerine yer verdik. Bu çalışmalara
Kur’an ile doğrudan ilgili makaleleri de dahil ettik.

İkinci bölümde Hamidullah’ın Kur’an eksenli çalışmalarını tanıttık ve Kur’an’a


yaptığı hizmetlerden söz ettik. Yurt içinde ulaşamadığımız makalelerini tanıtamadık.

Üçüncü bölümde O’nun Kur’an Tarihi açısından ve Kur’an’ın içeriği açısında


yaklaşımını ve Kur’an’ı açıklarken kullandığı kaynaklar ve metodunu ele aldık.

Dördüncü Bölümde ise onun Kur’an ilimlerine ve bazı güncel konulara ilişkin
yaklaşımını ele aldık.

v
Çalışmamızda Hamidullah’ın dipnotlarla zenginleştirilmiş “Aziz Kur’an”
çevirisini esas aldık. Bunun yanında O’nun en önemli eseri olan İslam
Peygamberi’nden de çokça istifade ettik. Bu çalışmamızda kullandığımız ayet
mealleri için Aziz Kur’an çevirisini esas aldık.

Aziz Kur’an çevirisini tanıtırken yeri geldikçe diğer meallerle de karşılaştırma


yaptık. Bunun için esas aldığımız bazı mealler şunlardır: Diyanet İşleri
Başkanlığı’nın Komisyonca yapılan Kur’an’ı Kerim ve Türkçe Açıklamalı
Tercümesi, Prof. Dr. Suat YILDIRIM’ın Kur’an-ı Hakim ve Açıklamalı Meali, Prof.
Dr. Süleyman ATEŞ’in Kur’an-ı Kerim ve Yüce Meali, Muhammed ESED’in
Kur’an Mesajı: Meal-Tefsir’i ve Elmalılı Muhammed Hamdi YAZIR’ın Kur'an-ı
Kerim ve Meal-i Şerifi.

Konunun seçiminde ve hazırlık aşamasında desteklerini esirgemeyen değerli


danışmanım Doç. Dr. Hidayet AYDAR beye ve son aşamada değeli katkılarını
esirgemeyen danışmanım muhterem Prof. Dr. Mevlüt GÖNGÖR beye teşekkür
ederim. Hamidullah Hoca ile ilgili çok değerli bilgiler veren Prof. Dr. İhsan Süreyya
SIRMA beye, Prof. Dr. Salih TUĞ beye, tezin hazırlık aşamasında bana vakit ayıran
Doç. Dr. Abdülaziz HATİP beye, Aziz Kur’an meali ile ilgili bilgiler veren Ahmet
BAYDAR beye, Hamidullah’ın bir çok makalesinin temininde yardımcı olan Beyan
yayınlarından Ali Kemal TEMİZER beye, manevi desteğini esirgemeyen arkadaşım
Abdülmuttalip ARPA’ya ve yetişmemde emeği geçen aileme teşekkürü bir borç
bilirim.

Mehmet Selim AYDAY


İstanbul 2006

vi
İÇİNDEKİLER

ÖZ .......................................................................................................... İİİ

ABSTRACT ...........................................................................................İV

ÖNSÖZ.................................................................................................... V

İÇİNDEKİLER ................................................................................... Vİİ

KISALTMALAR ................................................................................ Xİİ

GİRİŞ

I. BİRİNCİ BÖLÜM

MUHAMMED HAMİDULLAH'IN HAYATI

1. HAYATI .............................................................................................. 5
2. İLMİ KİŞİLİĞİ..................................................................................... 9
3. HOCALARI........................................................................................ 14
4. ESERLERİ ..................................................................................... 15
a. Kitapları ...................................................................................... 16
b. Makaleleri ................................................................................... 20

II. İKİNCİ BÖLÜM


MUHAMMED HAMİDULLAH'IN KUR'AN EKSENLİ
ÇALIŞMALARININ TANITIMI
1. KİTAPLARI................................................................................... 25
a. Le Saint Coran............................................................................ 25
(1) Çeviri Metodu........................................................................ 27
(2) Gramer İle İlgili Açıklamaları ............................................. 29
(3) Zamirlerin Kullanımı ........................................................... 29

vii
(4) Bazı Orijinal Yorumları ....................................................... 31
(5) Diğer Dillerle Karşılaştırma................................................. 33
(6) Kelimelerin Köklerine İşaret Etmesi .................................. 34
(7) Farklı Kıraatlere İşaret Etmesi ........................................... 35
(8) Hukuk Kurallarına İşaret Etmesi ....................................... 35
(9) Yer ve Şahıs İsimlerinin Başka Din ve Kültürlerdeki
Karşılığını Belirtmesi.................................................................. 37
(10) Tarihi Bilgilere Yer Vermesi.............................................. 39
(11) Dönemin Sosyal, Kültürel ve Ticari Yapısı İle İlgili
Bilgiler Vermesi........................................................................... 40
(12) Cahiliye Dönemi Adetlerine Değinmesi ............................ 41
(13) Değişik İlim Dallarına İşaret Etmesi ve Bilimsel
Açıklamalara Yer Vermesi ........................................................ 41
(14) İslam Dini ve Kültürü İle Diğer Din ve Kültürleri
Karşılaştırması ............................................................................ 43
b. Kur’an-ı Kerim Tarihi .............................................................. 45
c. İslam Peygamberi ....................................................................... 48
2. MAKALELERİ.............................................................................. 49
a. Kur'an-ı Kerim’in Türkçe Yazma Tercümeleri ..................... 50
b. Kur’an-ı Kerim’in Afrika Dillerindeki Tercümeleri.............. 51
c. el-İlaf veya İslam’dan önce Mekke’nin İktisadi-Diplomatik
Münasebetleri ................................................................................. 53
d. Fehmü’l-Kur’an Limen La Yentiku Bi Lugat’i-dat ............... 55
e. Hâlku’l-Kâinat ve Aslu’l-enva’ı Hasbe’l-Kur’an ve’l-
Müfekkirîne’l-Müslimîn ................................................................ 57
f. Kur’an: Müslümanların Mukaddes Kitabı (1) ........................ 59

viii
g. Orthographical Peculiarities in the Text of the Quran: a
Guide on How to Read it Correctly .............................................. 60
3. KİTAP TANITIMLARI ................................................................ 62
a. Ivan Hrbek, Kur’an-ı Kerim’in Çekoslovak Dilindeki Yeni
Tercümesi, Prag, 1972.................................................................... 62
b. Der Koran, Rudi Paret (bir tercüme), Stuttgart 1963-66 ...... 65
c. Toshihiko Izutsu, God and Man in the Kuran, semantict of the
Kuranic Weltanschauung, Tokyo 1964, 248 s. ............................ 66
d. R. BELL Introduction to the Qur’an, Edinburgh University
Press, Edinburgh, 1953. 190 pages, 18 s....................................... 68

III. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM


MUHAMMED HAMİDULLAH'IN KUR'AN' YAKLAŞIMI
1. KUR'AN TARİHİ .......................................................................... 72
a. Muhammed Hamidullah’a Göre İlk Vahiy ............................. 72
b. Kur'an Metninin Sihhatine İlişkin Hamidullah'ın
Araştırmaları ve Yaklaşımı........................................................... 73
c. Kur’an Metninin Derlenmesi Konusundaki Yaklaşımı ......... 76
d. Sûrelerin Tertibine İlişkin Yaklaşımı ...................................... 77
e. Mekki ve Medeni Âyetlere Yaklaşımı ...................................... 79
f. Kur’an’ın Noktalanması ve Harekelenmesi............................. 79
g. Muhammed Hamidullah’a Göre Kur’an Nüshalarının
Arasındaki Yazım Farklarının Sebepleri .................................... 82
h. Mushaflar Arasındaki Farklara yaklaşımı ............................. 84
2. KUR’AN’IN İÇERİĞİ................................................................... 86
a. Kur'an Kıssalarına Yaklaşımı .................................................. 86
b. Kur'an'daki Tekrarlara Yaklaşımı.......................................... 88

ix
c. Kur'an'daki Müteşabih İfadelere Yaklaşımı........................... 89
d. Hamidullah'a Göre Kur'an ve Musiki İlişkisi......................... 90
3. KUR’AN’IN ÜSLUBU................................................................... 92
a. Hamidullah'a Göre Kur'an'daki Yabancı Kökenli Kelimeler
.......................................................................................................... 93
b. Kur'an ve Arapça’daki İlk Yazılı Kaynaklar ve Kitabeler ... 94
c. Hamidullah’a Göre Kur'an’da Dil ve Yazım .......................... 96
Dilbilgisi İle ilgili Tespitleri........................................................ 99
4. MEALİNDE KULLANDIĞI KAYNAKLAR ........................... 103
a. Kur'an ....................................................................................... 103
b. Hadis.......................................................................................... 103
c. Kutsal Kitaplar ......................................................................... 104
(1) Muhammed Hamidullah’a Göre Kutsal Kitaplar ........... 105
(2) Hamidullah’ın İsrailiyyata Yaklaşımı............................... 107
5. METODU...................................................................................... 112
a. Kur'an' ı Kur'an İle Açıklaması ............................................. 112
b. Kur'an'ı Hadisler İle Açıklaması............................................ 114
c. Kur'an'ı Diğer Kutsal Kitaplar İle Açıklaması ..................... 115
d. Tevrat’a Göndermeler............................................................. 116
(1) İsrailoğulları İle İlgili Göndermeler.................................. 116
(2) Ahkam Ayetleri İle İlgili Göndermeler............................. 117
(3) Değişikliklerle (Tahrifat) İlgili Göndermeler................... 118
(4) Kıssalar İle İlgili Göndermeler .......................................... 119
(5) Tarihi Olaylar Yer ve Şahıs İsimleri İle İlgili Göndermeler
..................................................................................................... 120
(6) Hz. Peygamber’in (a.s) Müjdelenmesi İle İlgili
Göndermeler.............................................................................. 120

x
e. İncil’e Göndermeler ................................................................. 121
f. Kelimelerin İlk Anlamlarına Bağlı Kalışı............................... 123
g. Mecaz İfadeleri Yorumlamaktan Kaçınması ........................ 124

IV. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM


A. KUR'AN İLİMLERİNE VE BAZI GÜNCEL KONULARA
BAKIŞI
1. HURUF-U MUKATTA’AYA YAKLAŞIMI .......................................... 128
2. NESH MESELESİNE YAKLAŞIMI .................................................... 129
3. MU‘CİZEYE YAKLAŞIMI ................................................................ 132
a. Mu‘cize ve Mi‘rac..................................................................... 132
b. Hamidullah’a Göre Mu‘cize ................................................... 133
c. Hamidullah'a Göre Kur'an'da Mu‘cize ................................. 135
d. İsra ve Mi‘rac ........................................................................... 137
e. Hamidullah'a Göre İsra ve Mi‘rac İle İlgili Bazı Ayrıntılar 139
el-Mescidu’l Aksa...................................................................... 139

B. BAZI GÜNCEL KONULARA YAKLAŞIMI


1. MUHAMMED HAMİDULLAH’A GÖRE TERCÜME İLE NAMAZ ....... 140
2. ZEKAT İBADETİNE YAKLAŞIMI ..................................................... 143
3. HAMİDULLAH’A GÖRE CİHAD ...................................................... 149
4. HAMİDULLAH’IN KÖLELİĞE BAKIŞI ............................................. 151
5. HAMİDULLAH’A GÖRE KUR’AN’IN BİLİM VE SANATIN
GELİŞMESİNE KATKISI ...................................................................... 153
6. HAMİDULLAH’A GÖRE KUR’AN’IN HAYAT ANLAYIŞI ................. 156

SONUÇ................................................................................................. 160

BİBLİYOGRAFYA ............................................................................ 164

xi
KISALTMALAR

a.s :Aleyhisselam
AEIF :Association des Etudiatits Islamiques en France
a.g.e. :adı geçen eser
a.m :aynı makale
AÜİFD :Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
a.y :aynı yazar
Bkz. :Bakınız
C. :Cilt
CNRS :Centre National des Rescherches Scientifiques
Dergisi
DİB :Diyanet İşleri Başkanlığı
EAÜİİFD : Erzurum Atatürk Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi
ed. :Editör
h. :Hicri
Hz. :Hazreti
IC :Islamic Culture.
IRCICA :İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi
İFAV :Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı
İTED :İslam Tetkikleri Enstitüsü Dergisi.
İÜEF :İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi.
Ktp. :Kütüphanesi
md. :Maddesi
MEB :Milli Eğitim Bakanlığı
ö. :ölümü
Pch. :Pensée Chi’ite, iki aylık dergi, Paris
r.a :Radiyallahu anh
s. :sayfa

xii
sad. :sadeleştiren
t.y. :tarih yok
TDV :Türkiye Diyanet Vakfı
USA :United States of America
vd. :ve diğerleri,
Vol. :volume
Y. :yayınları, yayınevi
ZDMG :Zeitschrift der Deutschen Morgenlandischen Gessellschaft

xiii
GİRİŞ

1
GİRİŞ

Muhammed Hamidullah, asrımızın yetiştirdiği en büyük İslam


araştırmacılarından biridir. Doktora çalışmalarını Almanya ve Fransa’da yapmış
olması ona Arapça’nın yanı sıra Almanca, Fransızca ve İngilizce gibi batı dilleri
üzerinde de hâkimiyet kurma şansını vermiştir. Hamidullah araştırmalarında ilk
kaynaklara ulaşma çabasıyla dikkat çekmiştir. Bu nedenle dünyanın bir çok önemli
merkezlerindeki kütüphaneleri ziyaret etmiştir. Doktora çalışması sırasında
Türkiye’ye de gelmiş ve daha sonra İstanbul Üniversitesi’ndeki misafir öğretim üyesi
sıfatıyla yılda üç aylık dönemler halinde yaklaşık 25 yıl hem ilmi araştırmalarda
bulunmuş hem de dersler ve konferanslar vermiştir.

Tüm ömrünü İslami araştırmalara adayan bir ilim adamının Kur’an ile ilgili
çalışmalarının ve Kur’an’a yaklaşımının ne olduğunu ortaya koymak istedik. Bu
çalışmamızda onun yaptığı Fransızca Kur’an Meali “Le Saint Coran” ve “İslam
Peygamberi”, “İslam’a Giriş” adlı kaynak eser niteliği taşıyan çalışmalarının
yanında, bir çok dergide çıkan makalelerini esas aldık.

Hamidullah’ın kitaplarının ve makalelerinin çoğunun Türkçe’ye kazandırılmış


olması ve onun bizzat gerek Türkiye’de gerekse Fransa’da derslerine,
konferanslarına katılan öğrencilerinin ve hocalarımızın hayatta olmaları işimizi
kolaylaştırdı. Biz de imkan nispetinde onun derslerine katılan hocalarımızla da
görüştük. Çalışmamız sırasında Hamidullah’ın Türkiye’deki tüm eserlerini ve
makalelerini araştırdık ve inceledik.

Muhammed Hamidullah’ın Aziz Kur’an adıyla Türkçe’ye tercüme edilen “Le


Saint Coran” adlı mealini incelerken diğer meallerle de karşılaştırmalar yaptık.
Onun tercümesini diğer tercümelerden ayıran en önemli özelliği dipnotlarla
açıklamalara yer verilmiş olmasıdır. Çalışma bu yönüyle meal-tefsir özelliğini
kazanmıştır. Dipnotlarla Kitab-ı Mukaddese çok gönderme yapması batı dünyasında
da en çok okunan meal yapmıştır. Tercümenin giriş kısmında bir kitap hacmi kadar

2
Kur’an tarihi ile ilgili geniş bilgiler yer alması ve Avrupa dillerindeki Kur’an
tercümelerinin bir listesinin verilmiş olması onu diğer meallerden ayıran önemli
özellikler arsında sayılabilir.

Kur’an ile ilgili araştırmalarda Hamidullah’ın ilgisinin şu noktalarda


yoğunlaştığını söyleyebiliriz.

Kur’an metninin hiç değişmeden günümüze ulaşmış olması. Hamidullah, bunun


için en eski nüshaları bizzat incelemiş ve Taşkent nüshası olarak bilinen Halife Hz.
Osman zamanından günümüze kalan nüshanın modern harflerle karşılaştırmalı tıpkı
basımını gerçekleştirmiştir.

Kur’an’ın dünya dillerine tercümelerinin yapılması. Hamidullah, bunun için


Fransa’da yayınladığı France-Islam adlı derginin her sayısında Fatiha suresinin bir
dildeki tercümesini yayınlamıştır. Bu tercümeleri daha sonra “Quran in Every
Language” adıyla kitaplaştırmıştır. Onun bu ilgisini Kur’an’ı İngilizce, Almanca ve
Fransızca’ya tercüme etmiş olmasında anlamak mümkündür.

Kur’an’ın yorumlayış tarihi ile ilgili bir koleksiyon oluşturmak. Onun bu


ilgisine ömrü vefa etmemiştir. Bu çalışmanın ancak bir kurum tarafından
yapılabileceğini söyleyen Hamidullah, her ayetin ilk günden günümüze kadar, ayrı
ayrı tefsirini ayrı ayrı dosyalarda toplamak gerektiğini söylemiştir.

3
I. BİRİNCİ BÖLÜM

MUHAMMED HAMİDULLAH’IN HAYATI

4
I. BİRİNCİ BÖLÜM

MUHAMMED HAMİDULLAH’IN HAYATI1

1. HAYATI

Muhammed Hamidullah, 16 Muharrem 1326 h./19 Ocak 1908 m. tarihinde,


Hindistan’ın güneyinde yer alan Haydarabad/Deccan şehrinde dünyaya geldi. Daru’l-
Ulûm medresesinde okudu. Haydarabad müftüsü olan babasının yasaklamasına
rağmen İngilizce’ye gizliden çalıştı. Üniversiteye girebilmek için girdiği İngilizce
imtihanından birinci olduğunu gazetelerden öğrenen babası oğlunu ilme teşvik etti.2
Daha sonra Osmaniye Üniversitesi’ne giren Hamidullah, 1928’de, iki fakültede aynı
anda öğrencilik yaptı: Diniyât (İslam İlahiyatı) ve Hukuk Fakültesi.3 Osmaniye
Üniversitesi’ini bitirdiğinde ana dili Urduca’nın dışında Sanskritçe, Arapça, Farsça,
İngilizce, ve Fransızca üzerinde hakimiyet kurmuş bulunuyordu. Yakın dostlarına
açıkladığına göre, ilk islamî bilgilerini ailesi içinde özellikle annesinden almıştı.
Validesi, Hz. Peygamber’in hayatını, sahabe menkıbelerini, Siyer’de yer alan olayları

1
Muhammed Hamidullah’ın hayatıyla ilgili Türkçe’de henüz müstakil bir eser telif edilmemiştir.
2003 yılında Pakistan’da Daktır Muhammed Hamidullah”, (Muhammed Reşit Şeyh, Faysalabad:
Mizan Publiser, Pakistan, 2003, 496 sayfa) adlı bir çalışma yapılmıştır. Türkiye’de gazete ve
dergilerde çıkan bir çok makalenin; ve düzenlenen bir çok seminer ve konferansın yanında şu
çalışmlar önemli sayılabilir: Ramazan Altınay, “Örnek Bir Çağdaş İslam Bilimleri Araştırmacısı:
Muhammed Hamidullah”, Van Yüzüncü yıl Üniv. İlahiyat Fak. Dergisi, yıl: 3, sayı: 3,Van, 2000, s.
263-298; Yedi İklim Dergisi, Hamidullah Özel Sayısı, Nisan, 2003, İsmail Kara, “Gurub Etti Güneş
Dünya Karardı”, Dergâh Dergisi, Şubat, 2003. Saadettin Acar, “Bir Portre: Muhammed Hamidullah”,
Kırklar Edebiyat Dergisi, sayı 25; Salih Tuğ, M. Kâmil Yaşaroğlu, “Muhammed Hamidullah” İA,
DİB, İstanbul, 2005., Abdulfettah Ebû Gudde, Bekâr Alimler, notlar ekleyerek çev. Mehmet Akbaş,
İst. Bilge Kitapevi, 2005. Yabancı yayınlardan şunlar önemli olabilir: Prof. Dr. A. R. Momin,
“Professor Dr. Muhammad Hamidullah (1908-2002)”, IC, vol: LXXVII/4, Hyderabad, 2003, p. 83-
90; Abdul Malik Mujahid, “Remembering Dr. Hamidullah”, (Çevrimiçi):
http///www.soundvision.com/info/scholars/hamidullah.asp; Arif Hussaini, “In Memory of Muhammed
Hamidullah”, (Çevrimiçi): http///www.pakistanlink.com/hussaini/12272002.html;
2
Salih Tuğ, “Hamidullah’ı Anma Konferansı”, Erdemder, İstanbul, 17 Aralık 2005.
3
Muhammed Hamidullah, Hz. Peygamber’in Altı Orijinal Diplomatik Mektubu, İstanbul, Beyan
Y., 1998, s. 15.

5
özel ve belli bir “anlatım üslubu” kullanarak küçük bir çocuğun belleğinde yer
etmesini sağlamıştır.4 Siyer ilmine olan ilgisi de bundan dolayıdır.

İslam Devletler Umumî Hukuku üzerinde bir master tezi aldı ve bunun
malzemelerini sağlamak üzere, otuzlu yıllarda, Mekke, Medine, Sanâ, Şam, Kudüs,
Kahire ve İstanbul kütüphanelerinde araştırmalarda bulundu. Bu tezini
tamamlamasını müteakip, aynı hukuk alanında bir doktora tezi hazırlamak üzere
mezkur Osmaniye Üniversitesi, kendisini Almanya’nın Bonn şehrindeki üniversiteye
gönderdi ve O, burada doktorasını tamamlayarak Devletler Umumî Hukukunda 1933
yılında doktor unvanını aldı.5 Aynı konularda araştırmalarını ilerletmek üzere
Paris’te tahsil ve araştırmalarına devam etti ve 1935 yılında Paris Sorbonne
Üniversitesi’nde Dr. És-Lett. Unvanını alarak Tarih-Edebiyat alanında ikinci
doktorasını elde etti.6 Giriştiği araştırmalarda kullandığı batılı ilmi kaynaklar ve
ayrıca içinde çalıştığı akademik ilmi muhitlerde gerçekleştirdiği istişare ve
görüşmeler sayesinde İngiliz, Fransız ve Alman ilim adamları ve şarkiyatçıların
görüş, tez ve savlarını yakından tanıma, bilimsel analiz ve sentezlerde başarılı bu
batılı uzmanların ilmi sonuçlara varmada kullandıkları metot ve teknikleri yakından
tanıma fırsatını elde etmiştir. 2. Dünya Savaşı’nın çıkmasından sonra ülkesine
dönerek Osmaniye Üniversitesi’nde “Devletler Hukuku” ve “Siyer” kürsülerinde
profesör olarak 1947 senesine kadar görev yaptı.7

Nihayet kısa süreli bir ilmi araştırma ziyareti için 1947’de gittiği Paris’te
bulunduğu sırada, aynı yıl bağımsızlığına kavuşmuş Hindistan Devleti’nin silahlı
kuvvetleri Haydarabad Nizamlığı’nı işgal ederek bağımsızlığına son verdi. Oysa ki
Hamidullah, ilmi çalışmalarının yanında, Haydarabad Nizamlığı’nın Birleşmiş

4
Tuğ, “Hamidullah’ı Anma Konferansı”, 17 Aralık 2005; a. y., “Prof. Dr. Muhammed Hamidullah”,
Marife Dergisi, Bahar, 2003; a. y., “Prof. Dr. Muhammed Hamidullah”, Yedi İklim Dergisi, Nisan,
2003, s. 5-8.
5
Buradaki doktora tez konusu şu başlık altındadır: “Die Neutralität im Islamischen Wölkerrecht”,
Berlin 1935.
6
Buradaki doktorası şu başlık altındadır: “La Diplomatic Musulmane à ı’Epoque du Prophète et
des Khalifes Ortodoxes”, Paris, 1935. daha sonra Almanya’da sunduğu tez ile bu tez “Muslim
Conduct of State” (Haydarabad/Deccan, 1962) adlı kitabında birer bölüm olarak basılmıştır.
7
Tuğ, “Prof. Dr. Muhammed Hamidullah”, Marife Dergisi, Bahar, 2003, a. y., Prof. Dr. Muhammed
Hamidullah, Yedi İklim Dergisi, Nisan, 2003.

6
Milletler nezdinde, bağımsız bir devlet olarak tanınıp, topluluğa üye olması için
mücadele ediyordu. Tam bu sırada, kendi vatanı, Hindular tarafından işgal edilince,
bir daha vatanına dönemedi. İşgali protesto eden yazıları sebebiyle pasaportu iptal
edildi. Pasaportsuz kaldığı için, Fransa devletinden siyasi mülteci olarak oturma
hakkı alabildi. Ömrünü haymatlos (heimatlos, vatansız) olarak geçirmeye mecbur
kaldı.8 Bir gün, Haydarabad Nizamlığı’nın bağımsızlığına kavuşacağı ümidini
beslediği için hiçbir devletin tabiiyetini kabul etmeyerek9 hayatı boyunca “sürgünde
bir devlet” gibi tek başına yaşadı.10 Paris’te Arapça ve Farsça dersler vererek ayakta
kalmaya çalıştı. Yeğeni Sadida Hanım’ın ifadesiyle Haydarabad’ın son vatandaşı
olarak hayata gözlerini yumdu.11

Hamidullah, ilk kez 1932 yılında Türkiye’ye geldi. Daha sonra ikinci kez, 1951
yılında İstanbul’da toplanan “Milletlerarası Oryantalistler Kongresi” vesilesiyle
geldi. Bu kongrenin Genel Sekreterliğini yapan Prof. Dr. Zeki Velidi Togan’ın
dikkatini çeken Hamidullah, ertesi yıl İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi
bünyesinde kurulan İslam Araştırmaları Enstitüsü’nde 1952’den itibaren sözleşmeli
misafir hoca sıfatıyla dersler vermeye başladı. Bu dersler kesintisiz 25 yıl devam
etmiştir.12

Üstad, 1974-75 ve 1976-77 yıllarında birer dönem, Erzurum Atatürk


Üniversitesi’nde sözleşmeli profesör olarak seminer ve konferanslar verdi. Bu arada
Ankara Üniversitesi, İstanbul, Konya, Bursa ve İzmir Yüksek İslam Enstitüleri ve
bazı İmam Hatip Liselerinde de bir çok ders ve konferans verdi. Onun verdiği
derslerle yollarını çizen ve yetişen bir çok ilim adamı yetişti. Prof. Dr. Salih Tuğ,
Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma, Prof. Dr. Emrullah Yüksel, Prof. Dr. Ahmet Suphi
Furat, Prof. Dr. Yusuf Ziya Kavakçı, Prof. Dr. Mehmet Akif Aydın, Prof. Dr.

8
Suat Yıldırım, “Evrensel Bir Alim Muhammed Hamidullah”, Yeni Ümit Dergisi, İst. Ocak-Mart,
2003, sayı, 59.
9
Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma ile yaptığım görüşme, İst. 11 Mart 2006.
10
Yusuf Ziya Kavakçı, “Muhammad Hamidullah The Giant World Class Islamic Scholar of Our
Time”, (Çevrimiçi) http///www.iant.com/m_hamidullah.php. 19/01/2006.
11
Sadida Athaullah, “By Sadida Athaullah” (Çevrimiçi) http///www.soundvision.com, 19/01/2006.
12
Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, çev. Salih Tuğ, İst. İrfan Y., 1993, Hamidullah’ın
Türkçe baskı için yazdığı önsöz. Hamidullah burada Türkiye ile ilgili ilk izlenimlerini ve duygularını
Türk kültürüne dair bazı çalışmalarını anlatmaktadır. S. xv-xx.

7
Mehmet Sait Hatipoğlu, Prof. Dr. Fuat Sezgin, Prof. Dr. İbrahim Canan, Prof. Dr.
Suat Yıldırım, Prof. Dr. Bekir Topaloğlu bu ilim adamlarından sadece Türkiye’de
olanlarıdır.13

Erzurum’dan, 1977 yılında Paris’e dönmesinden sonra bir daha Türkiye’ye


gelmesi mukadder olmamıştır.14

Paris’te ağır bir hastalığa yakalanması üzerine, önce Pennsylvania (1998) ve


sonra Jacksonville/Florida (2000) şehirlerinde yaşayan yeğenlerinin yanına yerleşmiş
ve nihayet 13 Şevval 1423 h./17 Aralık 2002 m. Tarihinde bir şeb-i arus’da, Refik-i
A’lâ’ya, namazdaki kıyâm vaziyetinde ulaştı. Ertesi gün cenazesi Prof. Dr. Yusuf
Ziya Kavakçı tarafından techiz ve tekfin edilmek suretiyle yaklaşık 70 kadar
müslümanın katıldığı bir cenaze namazının ardından Müslüman mezarlığına
defnedilmiştir.15

Vefatı için tarih düşürme: Prof. Dr. Mustafa Kara

Müslüman âleminin şerefi Hamîdullah


Kâmil bir temsilcimiz Elhamdülillah
Bir ney çıkıp söylesin tarihle evsâfını
Âlim, Ârif ve Fâzıl ruhuna rahmetullah
(1423 h.)
Allahım razı olsun
Mezarın nurla dolsun
Mekanın Cennet olsun
Muhammed Hamîdullah
(17.12.2002)

13
Tuğ, “Prof. Dr. Muhammed Hamidullah”, Marife Dergisi, Bahar, 2003.
14
Suat Yıldırım, “Evrensel Bir Alim Muhammed Hamidullah”, Yeni Ümit Dergisi, İst. Ocak-Mart,
2003, sayı, 59.
15
Yusuf Ziya Kavakçı, “Muhammad Hamidullah The Giant World Class Islamic Scholar of Our
Time, (Çevrimiçi) http///www.iant.com/m_hamidullah.php. 19/01/2006. Mezarının bulunduğu yer/
Hadage Giddens Funeral Homes, Chapel Hills, Memorial Garden, Muslim Cemetery,
Jacksonville/Florida 32225, USA.

8
2. İLMİ KİŞİLİĞİ

Muhammed Hamidullah çok titiz bir araştırmacı olduğunu eserlerindeki ilmi


birikiminden belli etmiştir. O bütün araştırmalarını ilk elden kaynaklara veya yazma
eserlere dayandırmıştır. Bundan dolayı dünyanın pek çok kentindeki kütüphaneleri,
başta İstanbul’dakiler olmak üzere, dolaşmış ve ilmi tetkikatta bulunmuştur. O adeta
bir bilim arkeoloğu gibi çalışmıştır.16 “Hz. Peygamber’in Savaşları” adlı eserini
hazırlarken Peygamber Efendimiz’in yaptığı savaş meydanlarını bizzat merkep
sırtında gezmiştir.17 O dönemin yazı stilini anlamak için, o dönemden kalma bir taşın
bir evin temelinde muhtemelen kullanıldığını duyunca, “kayıpları telafi edilemez”
diyerek üzüntüsünü ifade etmiştir.18 İlk kaynaklardan derlediği bilgileri
numaralandırmak suretiyle eserlerinde numaralı paragraf sistemini uygulamıştır. O
böylelikle, sonradan elde edip eserlerine dahil etmek istediği bilgileri kolaylıkla
yerleştirebilmiştir. O, baskıdan yeni çıkan eserlerinin mürekkebi daha kurumadan
tashihe ve eklemelere başlamıştır. Mümkün oldukça tercüme edilen kitaplarını da
gözden geçirir ve yeni ilavelerde bulunmuştur. Türkiye dışında olduğu zamanlarda
kitaplarını tercüme edenlere mektup yoluyla ilavelerde bulunmuştur.19 Eserleri
incelendiğinde sürekli bir gelişme kaydettiği ve yeni bilgiler elde edildikçe eklemeler
yapıldığı hemen göze çarpar.20

Hamidullah, Türkiye’yi kendisi için ikinci ilim yurdu olarak görmüştür. Daha
önce de belirttiğimiz gibi, ilk kez 1932 yılında doktora çalışmaları için malzeme
toplamak üzere İstanbul’u ziyaret etmiştir. Bu tarihten önce Türkçe’yi öğrenmiş
olması onun Türkiye’ye olan ilgisinin bir göstergesidir. İslam Peygamberi adlı
eserini Paris’te yayınlamasına rağmen, isminin altına, bir çok unvanının arasından
“İstanbul Üniversitesi Profesörü” Unvanını kullanmıştır. Bunun sebebini de bu

16
Mustafa İslamoğlu, “Hamidullah’ı Anma Konferansı”, Erdemder,İstanbul, 17 Aralık 2005.
17
Muhammad Hamidullah, Hz. Peygamber’in Savaşları, çev. Salih Tuğ, İst. Yağmur Y., 1991, s.
157.
18
Hamidullah, Hz. Peygamber’in Altı Orijinal Diplomatik Mektubu, s. 31.
19
Prof. Dr. Salih Tuğ ile yaptığım görüşme. 24 Mart 2006.
20
Örnek olarak Le Siant Coran’ın değişik baskılardaki Introduction bölümüne bakınız.

9
kitabın tüm malzemelerini İstanbul kütüphanelerinden sağlamış olmasına bağlıyordu.
Kendi ifadesiyle, “dünyanın hiçbir yerinde Türkiye’de olduğu kadar eserleri tercüme
edilip yayınlanmamıştır.” Yılda üç aylık dönemler halinde de olsa yaklaşık 25 yıl
kesintisiz Türkiye’de özellikle İstanbul’da İslam Araştırmaları Enstitüsü’nde dersler
ve konferanslar vermiştir. Bu derslerin dışında, çağrıldığı her yere, imkanları
dahilinde olduğu müddetçe, mutlaka gitmiştir. Muhammed Hamidullah’ın Türkiye
ve Türk kültürü ile ilgili makale mahiyetinde çalışmaları da vardır.21 Bundan dolayı
biraz geçte olsa 1992 yılında “Türk Milli Kültürüne Hizmet Şeref Armağanı”
almıştır.

Muhammed Hamidullah’ın eserlerinin Türkiye’de yayınlandığı günden bugüne,


bu sahada ilmi araştırma yapanlar için kaynak eser olarak kullanılmıştır. Özellikle
İslam’a Giriş, İslam Peygamberi ve Aziz Kur’an adlı eserleri büyük rağbet
görmüştür. Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Türkiye’deki “genel olarak Fıkıh ve özel
olarak da Fıkıh Usulü ile ibadet fıkhı bakımından” durumu, Hamidullah öncesi ve
sonrası diye ikiye ayırır. Çünkü onun sahip olduğu bilgi birikimiyle, İslam
Hukuku’nun Roma Hukuku karşısında ayakta durabileceği ve özgün bir hukuk
olduğu ortaya çıkmıştır. Kısacası Hamidullah hukuk alanında da müslümanların
dünyaya hocalık yaptığını delilleri ve belgeleri ile ispatlamıştır.22

Hamidullah, vaktinin çoğunu kütüphanelerde geçirmiştir. Bazı tatil günlerinde


bile kendisi için özel olarak kütüphanenin açıldığı ve kütüphanede araştırma yaptığı
görülmüştür.23 Türkiye’ye gelirken, doğrudan havaalanından kütüphaneye giderdi.
Hamidullah’ın eserlerinin ilmi değeri o kadar yüksek ki, Batılı müsteşrikler dahi,
Onun söylediklerini ve yazdıklarını dikkate almak zorunda kalmışlardır.24

Hamidullah’ın çalışma disiplini ve ilmi ciddiyeti, 1950’li yılların başlarında


Fransa’nın bir milli araştırma merkezi olan “Centre National des Rescherches
21
Hamidullah, İslam Peygamberi, İrfan Y., Hamidullah’ın Türkçe baskı için yazdığı önsöz.
22
Hayrettin Karaman, “Prof. M. Hamidullah, Fıkıh Usulü ve İbadet Fıkhı” (Çevrimiçi)
http///www.hayrettinkaraman.net/yazi/makaleler/0001.htm, 10 Ocak 2005.
23
Zekeriya Güler, “Muhammed Hamidullah’ın Kişiliği ve Araştırmaları Üzerine Ali Osman Koçkuzu
ile Söyleşi”, Hadis Tedkikleri Dergisi, sayı/ 1, yıl/ 2004.
24
Suat Yıldırım, “Hamidullah’ı Anma Konferansı”, Erdemder, İstanbul, 17 Aralık 2005.

10
Scientifiques” (CNRS)’in dikkatini çekmiş ve üstadı, kendi uzmanlık alanında
bağımsız ilmi çalışmalar yapabilmesi maksadıyla araştırmacı üye sıfatıyla 1954
yılında bünyesine katmıştır. Bu Fransız milli müessesesindeki üyeliği, çalışmaları ve
yayınları, emekli olduğu 1978 yılına kadar sürmüştür.25

Hamidullah, Türkiye’de küçük bir zümre tarafından çok tenkit edilmiştir.


Dönemin ilim erbabının çoğu halen hayatta ve tenkit edenlerin çoğunun, hocanın
eserlerini okumadan tenkit ettikleri kanaatini taşıyorlar.26 Buna rağmen ilmi yönden
eleştirilere hoca asla kızmaz ve ilmi bir haklılıkları olmuşsa teşekkür edip gerekli
gördüğü yerleri tashih etmekten de çekinmemiştir.27

Onu sadece bir alan ile sınırlamak yanlış olur. O, İslamî İlimlerin her alanıyla
yakından ilgilenerek te’lif, tecüme, ve tahkik işleriyle ilgilendi. En çok “Siyer”
ilmiyle ilgilendiği için olsa gerek, ilim çevrelerince “20. yüzyıl Taberi’si” diye
anılmıştır.28 Kendisinin belirttiğine göre biraz Botanik ilmini bile tahsil etti.29 Onun
bu ilgisi hicri 3. asırda yaşamış büyük İslam alimi Botanikçi ed-Dineveri üzerine
araştırma yapmaya sevk etti. Ed-Dineveri’nin ünlü Botanik kitabı olan “Kitabü’n-
Nebât”ın dağınık ciltlerini, bir araya getirerek, eksik de olsa, tahkikli neşretti.30

Hamidullah, bir çok dilde te’lif eser vermiştir. Eserleri de bir çok dile izinli
veya izinsiz tercüme edilmiştir. Kendisi de birkaç kitap tercüme edip bir çoğunu da
tahkik etmek suretiyle ilim dünyasına kazandırmıştır. Eserlerinin izinsiz tercüme
edilip yayınlanmasına kızmaz, fakat nezaketen haber verilmesini isterdi. yayınladığı
eserlerinden telif ücreti almaz ve alacağının kitap satılırken, fiyatının düşürülmek

25
Tuğ, “Prof. Dr. Muhammed Hamidullah”, Yedi İklim, İst. Nisan, 2003, No/ 157, s. 7.
26
İhsan Süreyya Sırma, “O Klasik ve Modern Bir Âlimdi”, Bilgi ve Düşünce, yıl/ 1, sayı/ 4, Ocak,
2003, s. 109.
27
Hamidullah, İslam Peygamberi, İrfan Y., s. 99, dip not, 226.
28
İhsan Süreyya Sırma, “Paris Müslümanları Öksüz”, Yeni Dünya Dergisi, İst. 1997, yıl, 4, sayı. 44,
s. 49.
29
Muhammed Hamidullah, İslam Müesseselerine Giriş, çev. İhsan Süreyya Sırma, İst., Beyan Y.,
1992, s. 15.
30
Bkz. Ebu Hanife ed-Dineveri, Kitabü’n-Nebat, tahkik, Muhammed Hamidullah, Pakistan, Bait al-
Hikmat, 1993, Muhammed Hamidullah’ın yazdığı mukaddime, s. 10. Hamidullah’ın tahkik ederek
ilim dünyasına kazandırdığı eserler için bkz. Prof. Dr. A. R. Momin, “ Professor Dr. Muhammad
Hamidullah (1908-2002)”, IC, vol: LXXVII/4, Hyderabad, 2003, p. 87-88.

11
suretiyle, okuyucu lehine mahsup edilmesini isterdi. Kitaplarındaki bilgilerle ilgili
kendisinden mektupla bilgi edinmek isteyenlere mutlaka mektupla cevap vermiştir.
Hatta kendi mektuplarına cevap vermeyenlere serzenişte bulunmuştur.31

Hamidullah, ilme ve alime karşı çok vefakârdı. Birkaç alimin hayatını makale
mahiyetinde yazmış ve yayınlamıştır. İslam Peygamberi’nin ilk cildini tercüme
ettikten sonra bir cinayete kurban giden Sait Mutlu ile ilgili “Bir Genç Türk
Mücahidinin Acıklı Sonu”32 adlı bir makale yazmıştır. Bazen birini de yanına alarak
Afyon’daki mezarını ziyarete gitmiştir.33 Fransa’da iken müslüman öğrencilerin
katıldığı müsteşriklerin verdiği derslere bir öğrenci gibi katılmıştır. Niçin böyle
yaptığını soran müslüman öğrencilere ise “sizlere fikri bekçilik yapıyorum”
demiştir.34 Yine Paris’te her Cuma namazı sonrası camiide; her Pazar günü de
“Müslüman Talebe Derneği”nde (AEIF) insanlarla, özellikle Fransa’daki doktora
öğrencileriyle bir araya gelerek ilmi seminerler düzenlemiştir.35 Hamidullah Paris’te
iken 1960’lı yıllarda Tunuslu Hicri Bey’le birlikte France-Islam dergisini
çıkartıyordu. Bu ilmi derginin her sayısında bir makale yazıyor, ayrıca Fâtiha
sûresinin, her sayısında bir dilden olmak üzere, bütün dünya dillerindeki tercümesini
veriyordu.36

Hamidullah, ilmi bir muhitte, bir çok âlim, fâzıl ve mutasavvıf yetiştiren bir
aileden dünyaya geldi.37 Doğduğu evin el yazması eserlerle dolu adeta bir kütüphane
olduğunu, burada bizzat çeşitli eser araştırması yapan Prof. Dr. Fuat Sezgin
anlatmıştır.38 Hamidullah, İstanbul’daki kütüphanelerde yaptığı araştırmalar

31
Suat Yıldırım, “Evrensel Bir Alim Muhammed Hamidullah”, Yeni Ümit Dergisi, İst. Ocak-Mart,
2003, sayı, 59.
32
Bu makale France-Islam Dergisinin, Aralık, 1967 sayısında yayınlanmıştır.
33
Yusuf Ziya Kavakçı, “Muhammad Hamidullah The Giant World Class Islamic Scholar of Our
Time, (Çevrimiçi) http///www.iant.com/m_hamidullah.php. 19/01/2006.
34
İhsan Süreyya Sırma, “O Klasik ve Modern Bir Âlimdi”, Bilgi ve Düşünce, yıl: 1, sayı: 4, Ocak,
2003, s. 109.
35
Bkz. a.y., a.g.m., s. 108.
36
İhsan Süreyya Sırma, “Paris Müslümanları Öksüz”, Yeni Dünya, Yıl: 1, Sayı: 44, İst. Mayıs, 1997,
s. 49.
37
Ailesi ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Prof. Dr. A. R. Momin, “ Professor Dr. Muhammad
Hamidullah (1908-2002)”, IC, vol: LXXVII/4, Hyderabad, 2003, p. 83-84.
38
Prof. Dr. Salih Tuğ’dan naklen.

12
esnasında, keşfettiği nadide el yazma eserlerin varlığını ailesine mektupla haber
verirken duyduğu heyecan hâlâ satırlardan duyulmaktadır.39

Hamidullah’ın ilme olan aşkı hiç sönmemiştir. 22 dil bilmesine rağmen 84


yaşında iken Thai dilini (Tayland dili) öğrenmeye çalıştığına şahit olunmuştur.40
Anlatıldığına göre onun hedefi tüm dünya müslümanlarının konuştuğu dilleri
öğrenmekti.41 Eserlerinde, bir dilbilimci gibi kelimelerin üzerinde tahliller yapması,
onun yabancı diller alanındaki hakimiyetini kanıtlar mahiyettedir. Ne hikmettir ki
hayatının son yıllarında bildiği bütün dilleri unutmuş, sadece, uzun yıllar
kullanmamasına rağmen, ana dili Urduca’yı konuşabilmiştir.42

Muhammed Hamidullah’ı ilk kez görenler onun ince bir sülüs elifi andıran
istikameti ve ona zıt oranda canlılığı ve hareketliliği karşısında hep hayrete
düşmüşlerdir.43 Acaba insanlar onun sahip olduğu muazzam bilgi birikiminin ancak
dev bir cüsseye sığabileceğini mi düşünmüşlerdi?

Hayrettin Karaman Hoca’nın Türkiye’deki İslam Hukukunun durumunu


Hamidullah öncesi ve sonrası diye ikiye ayırdığını söylemiştik. Hamidullah Hoca’nın
araştırmaları, metodu ve görüşleriyle İslam İlimleri alanında bir çığır açtığını
söyleyebiliriz. Çünkü, Hamidullah’ın ilme olan vukufiyeti hem Batı’da hem de
Türkiye’de İslamî İlimlere olan bakış açısını değiştirmiştir.

Hz. Peygamber’e (a.s) bağlılığıyla bilinen Hamidullah için Prof. Dr. Suat
Yıldırım Hoca’nın anlattığı şu hatıra ilginçtir. “Dünyadaki varlıklar içinde, sadece
vefalı yuvasına bağlı olduğunu gördüm. Fakat bunun da duygusal olmanın yanında
rasyonel sebebini söylerdi. ‘Bu evi şunun için çok seviyorum: Zira Hz. Peygamber’i

39
Prof. Dr. A. R. Momin, “ Professor Dr. Muhammad Hamidullah (1908-2002)”, IC, vol/ LXXVII/4,
Hyderabad, 2003, p. 85.
40
Prof. Dr. A. R. Momin, “ Professor Dr. Muhammad Hamidullah (1908-2002)”, IC, vol/ LXXVII/4,
Hyderabad, 2003, p. 85.
41
Kâmil Yaşaroğlu, “Çok Yönlü Bir İslam Alimi Portresi/ Muhammed Hamidullah”, Yedi İklim, İst.,
Nisan, 2003, s. 59.
42
Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma ile yaptığım görüşme. 11 Mart 2006.
43
İhsan Süreyya Sırma, “O Klasik ve Modern Bir Âlimdi”, Bilgi ve Düşünce, yıl: 1, sayı: 4, Ocak,
2003, s. 108. Prof. Dr. Mehmet Erdoğan, MÜ İlahiyat Fakültesi’ndeki bir dersi, 1995.

13
(a.s.) anlatan iki eser burada yazıldı. Bunlardan birincisi Alphonse de Lamartine
tarafından yazılan L’Histoire de la Turquie, ikincisi de bizim tarafımızdan yazılan
İslâm Peygamberi kitabıdır’.”44

Hamidullah’ın yetişme tarzı, aldığı manevi terbiye, sahip olduğu dil yeteneği ve
hukuk mantığı, onun tesir ve nüfuz sahasını genişleten, onu akranı olan diğer ilim
adamlarından farklı kılan unsurlardır. Örneğin, hem Fazlurrahman’ı hem de
Hamidullah’ı gören sayın Mehmet S. Aydın ikisi arasında bir karşılaştırma yaparken
şöyle demiştir: “Fazlurrahman bir mütefekkir. Muhammed Hamidullah ise hem âlim
hem mütefekkir”di.45 94 yıllık ömrünü hiç evlenmeden ilmi araştırmalara adayan bir
insan için elbette ne söylense azdır.

3. HOCALARI

Muhammed Hamidullah’ın ilmi bir muhitte doğduğunu daha önce söylemiştik.


O, ilk ilim tahsilini, hem Haydarabad müftülüğünü, daha sonra da Devlet Gelirleri
Genel Müdürlüğü’nü yapmış olan babası Ebu Muhammed Halilullah’tan aldı. Annesi
Sultan Begüm’ün, ona küçükken anlattığı sahabe menkıbeleri ise daha sonra
hayatının mecrasını çizecekti.46 Hamidullah, yetişmesinde emeği bulunan kişileri
minnet ve şükranla her zaman anmıştır. Hamidullah’ın istifade ederek nezaretleri
altında çalıştığı ve kitaplarından yararlandığını söylediği hocaların isimlerini kendisi
şöyle vermektedir:47

Prof. Abdül-Vasi, Fıkıh Şubesi Reisi, Osmaniye Üniversitesi,


Prof. Şir Ali, Kelam ve İslam Felsefesi Şubesi Reisi, Osmaniye Üniversitesi,

44
Suat Yıldırım, “Evrensel Bir Alim Muhammed Hamidullah”, Yeni Ümit Dergisi, İst. Ocak-Mart,
2003, sayı, 59. (Prof. Dr. Suat Yıldırım Lamartine ile ilgili şu bilgileri vermektedir/ “A. Lamartine,
1790-1869 yılları arasında yaşamış Fransız şair ve siyaset adamı olup, bu apartmanda oturduğundan
bina, tarihi eser sayılıyordu. 12 ciltlik bir İslam tarihi olan bu eserinin birinci cildini Hz. Peygamber’e
ayırmıştı.)
45
Zekeriya Güler, “Muhammed Hamidullah’ın Ardından: ‘Ne Mutlu O Gariplere!’ Hadisinin
Düşündürdükleri”, Yedi İklim Dergisi, Nisan, 2003, s. 61.
46
Tuğ, “Prof. Dr. Muhammed Hamidullah”, Yedi İklim Dergisi, (Hamidullah Özel Sayısı) Nisan,
2003, s. 5-6.
47
Hamidullah, İslâm’da Devlet İdaresi, çev. Kemal Kuşçu, İst. Nur Y. t. y., s. 16.

14
Prof. Muhammed Abdül-Kadir Sıddiki, İlahiyat Fakültesi Reisi, Osmaniye
Üniversitesi,
Prof. Hüseyin Ali Mirza, Hukuk Fakültesi Reisi, Osmaniye Üniversitesi,
Prof. Mir Siyadet Ali Han, Hukuk Fakültesinden, Osmaniye Üniversitesi,

Avrupa Üniversitelerinden:

Prof. Paul Khale, Oriental Seminer Müdürü Bonn,


Prof. Salim Fritz Krenkow, Oriental Seminer’den Bonn,
Prof. Thoma. Devletler Hukuku ve Siyaset Enstitüsü Müdürü,
Prof. Snouck-Hurgronje Leiden’den,
Prof. Faudefroy – Demombynes, Sorbonne-Paris,
Prof. Louis Massignon, Collége de France, Paris,
Prof. William Marçais, Collége de France, Paris.

4. ESERLERİ

Muhammed Hamidullah’ın eserlerinin tam bir listesini vermek belki de


mümkün değildir. 40’a yakın kitabı 700’den fazla makalesinin olduğunu söyleyenler
olduğu gibi, 250 kitabı ve 1000’e yakın makalesinin olduğunu söyleyenler de
vardır.48 Eserlerinin ayrıntısına girmek bizi amacımızdan alıkoyacağı için biz burada
Türkçe’ye tercüme edilmiş kitaplarının ve Kur’an-ı Kerim ile doğrudan ilgili olan
makalelerinin bir listesini verdikten sonra konumuzla ilgili kitaplarının ve
makalelerinin içeriğiyle ilgili bilgiler vereceğiz. Bu arada bizce Hamidullah’ın diğer
makaleleri kadar önemli Batıda yayınlanmış Kur’an-ı Kerim ile ilgili olan eserlerin
‘kitap tanıtım’ları mahiyetindeki makalelerini zengin içeriklerine binaen ayrı bir
başlık halinde vermeyi uygun bulduk. Eserleri ilk yayınlandıkları dillerdeki ismini
verdikten sonra Türkçe ismini verdik. Eserleri tanıtım sırasına göre verdik.

48
Muhammed Hamidullah’ın yayınlandıkları dillerdeki kitaplarının ve makalelerinin önemli bir
kısmının listesi için bkz. Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, Çev. Salih Tuğ, İstanbul, İrfan
Yayımcılık ve Ticaret, 1993, 2 C. 2. C., s. 1158-1169.

15
a. Kitapları

1-Le Saint Coran: Traduction et Commentaire de Muhammed


Hamidullah avec la collaborate de M. Léturmy, Paris, Clup Français du Livre,
1959. Tüm korsan yayınlar ile birlikte yazarın verdiği bilgiye göre 15. baskısı 1989
yılında bizzat mütercim tarafından gözden geçirilmiş ve Fransa’da basılarak
Brentwood (Maryland, USA)’da yayımlanmıştır. 743 sayfa, tercümenin başında 121
sayfalık bir giriş bölümü vardır. Bu bölüm Avrupa dillerinde yapılmış Kur’an
tercümelerinin tam bir listesi içermektedir.49

Türkçesi: Aziz Kur’an: Çeviri ve Açıklama, çev. Abdülaziz Hatip, Mahmut


Kanıt, Ed. Ahmet Baydar, Dil ve yazım, N. Ahmet Özalp, İstanbul, Beyan Yayınları,
2000. 2. yayım 2003, 3. yayım 2005 yılında yapıldı. Tercümenin başında 142
sayfalık uzun bir giriş bölümü mevcuttur. Bu bölüm ayrı kitap halinde de basılmıştır
biz de onu ayrı bir kitap olarak ele aldık ve tanıttık.

2-Kur’an-ı Kerim Tarihi, Aziz Kur’an çevirisinin girişidir. Aynı kişiler


tarafından çevrilmiştir. İstanbul, Beyan Y. , 2000, 224 s. Bu kitap daha önce Kur’an-
ı Kerim Tarihi ve Türkçe Tefsirler Bibliyografyası, (İstanbul, Yağmur Y., 1965)
adıyla Macit Yaşaroğlu ile birlikte hazırlanmış ve Mehmet Sait Mutlu tarafından
Fransızca’dan tercüme edilmiştir. Bu eserde avrupa dillerine yapılmış tercümeler
listesi mevcut değildir. Sadece Türkçe tefsirler bibliyografyasını içermektedir. Daha
sonra aynı çalışmanın genişletilmiş hali ve Avrupa dillerindeki tercümeler de
eklenmiş bir şekilde Salih Tuğ Hoca tarafından Kur’an-ı Kerim Tarihi (İstanbul,
İFAV, 1993) adıyla Türkçe’ye tercüme edilmiştir.

3-Le Prophéte de L’Islam, Sa Vie et Son Oeuvre, el-Najah, Paris, 1998, 2 C.,
Toplam 1067 sayfa.

49
Türkiye’de de Fransızca’sı Beyan yayınları tarafından 2005 yılında basılmıştır.

16
Türkçesi: İki ayrı tercümesi vardır. İslâm Peygamberi: Hayatı ve Eseri, çev.
Salih Tuğ, İstanbul, İrfan Yayımcılık ve Ticaret, 1993, 2 C. 1169 s.; Diğer bir
tercüme Mehmet Yazgan tarafından yapılmıştır. İstanbul, Beyan Y. 2004, tek cilt
halinde, 975 s.

4-Initiation à l’Islam, Paris, 1963, bir çok korsan tercümesi ve yayını vardır.

Türkçesi: Bu eserin çeşitli tercümeleri vardır. İslâm’a Giriş, Çev. Kemal


Kuşçu, Ankara, Nur Y., 1961, 355 s.; İbrahim Arif Koytak, Veysel Uysal, İstanbul,
Beyan Y., 2003, 368 s.

5-Muhammad Resulullah, Hyderabad/Deccan, 1974, İslam Peygamberinin


hayatı ile ilgili kısa bir tetkik.

Türkçesi: İki ayrı tercümesi vardır. Resulullah Muhammed, çev. Salih Tuğ,
İrfan Y., İstanbul, 1992, 309 s.; Allah’ın Elçisi Hz. Muhammed, çev. Ülkü Zeynep
Babacan, İstanbul, Beyan Y., 2002, 280 s.

6-Quran in Every Language, Hyderabad/Deccan, 1936, el-Fâtiha sûresinin


çeşitli dillerdeki çevirilerini bir araya toplama çalışmasıdır. Son yayın 142 dilde
tercüme içermektedir.

7-The Quranic Copy of the Caliph Osman, Philadelphia, 1980, Kur’an-ı


Kerim’in Taşkent’te bulunan Hz. Osman nüshasının boyutları küçültülerek yapılmış
bir tıpkı basımı olup “Ayesha Begum Foundation” tarafından yayınlanmıştır.

8-Hutbât-i Bahhawalpur, (Bahawalpur Konferasları), 1980 yılı Mart ayında


Hamidullah’ın İslamia Üniversitesi’nde verdiği konferansların yazarın da izniyle
kitaplaştırılmış halidir. The Emergence of Islam adıyla İngilizce’ye de tercüme
edilmiştir.

17
Türkçesi: İslâm’ın Doğuşu, çev. Murat Çiftkaya, İstanbul, Beyan Y., 2002,
348 s.

9-Muslim Conduct of State, Hyderabad/Deccan, 1941. Hamidullah’ın her iki


doktora tezi de bu kitapta yer almaktadır.

Türkçesi: İslâm’da Devlet İdaresi, Çev. Kemal Kuşçu, Ankara, Nur Y. 1963,
541 s.

10-The Battlefields of the Prophet Muhammed, Hyderabad/Deccan, 1972.


Daha önce, Islamic Review’da tefrika edilmiştir, 1952-53

Türkçesi: Hazreti Peygamberin Savaşları, çev. Salih Tuğ, İstanbul, Yağmur


Y.,1991, 259 s.

11-Islam: a General Picture, Chicago, 1980, 149 s. Inkilap Publications


tarafından 1995’te Türkiye’de de basılmıştır.

12-Sahifah Hamam Ibn Munabbih, Hyderabad/Deccan, 1961.

Türkçesi: Muhtasar Hadis Tarihi ve Sahife-i Hemam ibn Münebbih, Çev.


Kemal Kuşçu, Sad. Mesut Karaşahan, İstanbul, Beyan Y., 2004, 208 s. İki ayrı
tercümesi daha vardır.

13-Six originaux des lettres du Prophéte du I’islam, Paris, 1985.

Türkçesi: Hz. Peygamber’in Altı Orijinal Diplomatik Mektubu, çev.


Mehmet Yazgan, İstanbul, Beyan Y., 1998, 190 s.

14-Mecmuatü’l-Wesaîku’s-Siyasiyye li’l-Ahdi’n-Nebewiyye We’l-


Hilafetü’r-Raşide, Mısır, 1941.

18
Türkçesi: El Vesaiku’s-Siyasiyye, Hz. Peygamber Döneminin Siyasi-İdari
Belgeleri çev. Vecdi Akyüz, Kitapevi y. İstanbul, 1998, 487 s.

15-Modern İktisat ve İslâm, çev. Salih Tuğ, İstanbul, Yağmur Y., 1963.

16-İmam-ı Azam ve Eseri, çev. Kemal Kuşçu, Beyan y. İstanbul, 2004, 92 s.

Makaleler Külliyatı

Türkiye’deki üniversitelerde verdiği konferanslar da kitaplarda bir araya


getirilmiştir. Bu kitaplar da bu kategoride değerlendirilmiştir.

17-İslam Hukuku Etütleri, Makaleler Külliyatı, Bir Yayıncılık, 1984, 364 s.


Daha önce yayınlanan, İslam’ın Hukuk İlmine Yardımları, İstanbul, 1962; İslam
Fıkhı ve Roma Hukuku, İstanbul, 1964 ve İmam-ı Azam ve Eseri, İstanbul, 1963,
çalışma ve incelemelerin toplu bir basımıdır.

18-İslâm’ın Hukuk İlmine Katkıları, Ed. Vecdi Akyüz, İstanbul, Beyan Y.,
2005, 280 s.

19-İslam Anayasa Hukuku, Ed. Vecdi Akyüz, İstanbul, Beyan Y., 1995, 320
s., 13 adet makale içermektedir.

20-İlk İslâm Devleti, Çev. İhsan Süreyya Sırma, İstanbul, Beyan Y., 1992, 106
s.; 5 makale içermektedir.

21-İslâm Müesseselerine Giriş, Çev. İhsan Süreyya Sırma, İstanbul, Beyan


Y., 1992, 150 s.; 1974-75 yılları arasında Erzurum Atatürk Üniversitesi İslâmî
İlimler Fakültesi’nde verdiği dersler.

19
22-İslâm Târihine Giriş, Çev. Ruhi Özcan, Red. Vecdi Akyüz, İstanbul,
Beyan Y., 1994, 144 s.; 1975 yılında Erzurum İslâmî İlimler Fakültesi’nde verdiği
dersler.

23-İslâmiyet ve Hıristiyanlık, çev. İhsan Süreyya Sırma, İstanbul, Beyan Y.,


2004; Islâm et Christiansme adlı makalenin önce aynı kitapta 3 ayrı dilde, Türkçe,
İngilizce ve Fransızca; daha sonra Almanca dahil edilerek 4 ayrı dilde yayınıdır.
Konunun hassasiyetinden dolayı ancak müellifin ölümünden sonra kitap kendi
ismiyle yayınlanabilmiştir.

24-Konferanslar, çev, Zahit Aksu, Erzurum İslami İlimler Fakültesi, Erzurum,


1975, (Basılmamış ders notları)

b. Makaleleri

Muhammed Hamidullah’ın makalelerinin tam bir listesini vermek mümkün


değildir. Bir çok ülkede ayrı dillerde yayınlanmış 1000’e yakın makalesi olduğu
söylenmektedir. Birbirinin tercümesi olan makalelerin sayısı da çoktur. Biz sadece
konumuzla yani Kur’an ile ilgili olanların isimlerini vereceğiz. Yurt içinde veya
internet ortamında elde edebildiğimiz makalelerinin içeriği ile ilgili bilgi verdik. Bu
makalelere Batılıların yazmış olduğu Kur’an ile ilgili eserleri tanıtan ve eleştiren
yazılarını da dahil ettik. Bulamadığımız makalelerinin ismini ve yayınlandıkları
yerleri vermekle yetindik. Eğer makale Türkçe’de yayınlanmışsa, gerekli olmadıkça
diğer dillerdeki isimlerini vermedik. Ayrıntıları tanıtımları yaparken vermeyi uygun
bulduk.

“Kur’an-ı Kerim’in Türkçe Yazma Tercümeleri”, Türkiyat Mecmuası, 14,


İstanbul, 1965.

“Kur’an-ı Kerim’in Afrika Dillerindeki Tercümeleri”, çev. H.R, İslam


Düşüncesi, sayı, 8, Ekim, İstanbul, 1969

20
“el-İlaf veya İslam’dan önce Mekke’nin İktisadi-Diplomatik
Münasebetleri”, çev. İsmail Cerrahoğlu, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Dergisi, Ankara, 1961, C.9, s. 213-222.

“Fehmü’l-Kur’an Limen La Yentiku Bi Lugat’i-dat”, en-Nedvetü’l-


âlemiyye Havle Tercemâti Meânî’l-Kur’an’il-Kerim (sempozyum), IRCICA,
İstanbul, t.y, s. 49-70.

“Kur’an: Müslümanların Mukaddes Kitabı (1)”, Çev. Ahmet Yaşar Ocak,


İslam Medeniyeti, İstanbul, 1968, 1. S., s. 3-5

“Orthographical Peculiarities in the Text of the Quran: a Guide on How


to Read it Correctly”, IR, XLII/10, Woking/England, 1954, s. 15-26.

“Halku’l-Kainat ve Eslü’l-Envai Hasbe’l-Quran ve’l-Müfekkirine’l-


Müslimin”, Tayyip Okiç Armağanı, İslami İlimler Fakültesi, Erzurum, 1978, s. 9-38.

“Le Coran de Fatma-Zahïda”, esrarengiz bir kitabın yüzüncü yılı, PCh, No.
8, 1961.50 Bu makale bulunamadığı için ayrıntılı tanıtımı yapılmadı.

“The Quranic Conception of State”, QW, 2/1, 1936. Bu makale


bulunamadığı için ayrıntılı tanıtımı yapılmadı.

“Intercalation in the Quran and Hadith”, IC, 17, 1943. Bu makale


bulunamadığı için ayrıntılı tanıtımı yapılmadı.

“The Holy Quran, a Simple Commentary”, al-Hâd’il-Ameen, No. 47


(1960)’dan başlayarak no. 104 (1965)’e kadar olan sayılar, (aralıklı), Durban. Bu
makale bulunamadığı için ayrıntılı tanıtımı yapılmadı.

50
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur’an, Giriş, s. 97.

21
“Some New Translations of the Quran by Kratchkovsky, Hrbeck,
Bubaceur, Grosjean”, Impact, No. 2/23, London, 1973. Bu makale bulunamadığı
için ayrıntılı tanıtımı yapılmadı.

“el-Alman’ü fi Hidmeti’l-Quran”, Mecelletu Fikrün ve Fen,


Hamburg/Almanya, S. 2, 1963. Bu makale bulunamadığı için ayrıntılı tanıtımı
yapılmadı.

“Teracimü’l Quran ila’l-Lügati’l-Ecnebiyyeti”, Mecelletü’l-Arabiyye,


Riyad, 1977. Bu makale bulunamadığı için ayrıntılı tanıtımı yapılmadı.

“Principles of State Budgeting According to the Quran”, Muslim


İnternational, London, Guly, 1962, p. 30-31. Bu makale bulunamadığı için ayrıntılı
tanıtımı yapılmadı.

“Mescidu’l-Aksâ ve’l-Mescidu’l-Aksâ”, el-Hidâye, 10/5, Tunus, 1983. Bu


makale bulunamadığı için ayrıntılı tanıtımı yapılmadı.

“Le Coran dans toutes le langues”, France-Islam, Paris, Aralık, 1969 ve


Mayıs, 1971. Bu makale bulunamadığı için ayrıntılı tanıtımı yapılmadı.

Kitap Tanıtımları

“Ivan Hrbek, Kur’an-ı Kerim’in Çekoslovak Dilindeki Yeni Tercümesi,


Prag, 1972”, çev. M. Bilge, İslam Tetkikleri Enstitüsü Dergisi, İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1976, C. VI., Cüz, 3-4, s. 229-234.

“Der Koran, Rudi Paret (bir tercüme), Stuttgart 1963-66, İTED, C. 4/3-4,
1971, s. 111-112; halen neşir halinde iken tanıtım yapılmış.

22
“Toshihiko Izutsu, God and Man in the Kuran, semantict of the Kuranic
Weltanschauung, Tokyo 1964, 248 s.”, İTED, İstanbul, 1971, C. 4, S. 3-4, s. 109-
110.

“R. Bell, Introduction to the Qur’an. Edinburgh University Pres,


Edinburgh, 1953, 190 pages”, Islamic Culture, London, 1954, s. 239-243.

23
İKİNCİ BÖLÜM

MUHAMMED HAMİDULLAH’IN KUR’AN EKSENLİ


ÇALIŞMALARININ TANITIMI

24
II. İKİNCİ BÖLÜM

MUHAMMED HAMİDULLAH’IN KUR’AN EKSENLİ


ÇALIŞMALARININ TANITIMI

1. KİTAPLARI

a. Le Saint Coran

Le Saint Coran: Traduction et Commentaire de Muhammed Hamidullah


avec la collaborate de M. Léturmy, Paris, Clup Français du Livre, 1959.

Türkçesi:Aziz Kur’an: Çeviri ve Açıklama, çev. Abdülaziz Hatip, Mahmut


Kanıt, ed. Ahmet Baydar, Dil ve yazım, N. Ahmet Özalp, İstanbul, Beyan Yayınları,
2000. 2. yayım 2003, 3. yayım 2005 yılında yapıldı.

Muhammed Hamidullah'ın yaptığı Kur'an çevirisinin Fransızca orijinal adı “Le


Saint Coran”dır. Hamidullah'ın Kur'an ile ilgili en önemli çalışması sayılır. İlk
baskısı Ekim 1959 da Paris’te “Club Français du Livre” tarafından
gerçekleştirilmiştir. Değişik ülkelerde, yazarın kendi ifadesiyle, bir çok korsan
baskısı da yayımlanmıştır. Bu çevirinin en gelişmiş ve kontrollü yayını ise, 1989’da
Hamidullah tarafından gözden geçirilmiş ve Amana Corporation tarafından basımı
yapılmış olanıdır. Bu nüsha Fransa’da basılmış ve Brentwood (Maryland, USA)’da
yayımlanmıştır.1

Prof. Dr. İhsan Süreyya SIRMA, Hamidullah’ın “Le Saint Coran” (Aziz
Kur’an) tercümesini niçin yaptığını kendisinden naklen şöyle anlatır/ “Bir gün
Fransız müsteşrik Louis Massignon bana, ‘tüm Fransızca Kur’an tercümelerini
oryantalistler yapmış, niçin bir Müslüman alim bu işi yapmasın ki?’ diye sordu.
‘Mesela sen bu işi yapabilirsin dedi.’ Ben de o günden sonra, her sabah namazından
1
Hamidullah, Muhammad, Le Saint Coran, Beyan Y. İstanbul, 2005, s. 99.

25
sonra günde bir sayfa Kur’an’ı tercüme ettim. Ve “Le Saint Coran” (Aziz Kur’an)
tercümesi ortaya çıktı.”2

Muhammed Hamidullah’ın 1959 yılında “Le Club Français Du Livre”


tarafından yayımlanan tercümenin adı “Le Coran”dır. Bu basımın başında Louis
Massignon tarafından yazılmış bir önsöz vardır.3 En son tercümenin adı “Le Saint
Coran”dır. İlk yayımın başında daha sonra genişletilmiş “giriş” bölümünün bir özeti
vardır. Burada da Avrupa dillerinde yapılan tercümelerin bir listesi verilmiştir. Bu
listede 28 dilden toplam 233 yayım vardır. yine bu dillerin arasında Türkçe yazılmış
8 tane tercüme ismi vardır. 1959’da Louis Massignon’un önsözüyle yayımlanan
tercüme ile; 1981 yılında Beyrut’ta Hamidullah tarafından gözden geçirilerek
yayımlanan tercümenin giriş bölümünde, Arapça dilbilgisi kullanımlarına uymayan
kelimelerin listesi mevcut değildir. 1981’deki tercümede 51 dilde toplam 453 adet
tercümeye yer verilmiştir.

Le Saint Coran, Türkçe’ye de “Aziz Kur’an-Çeviri ve Açıklama” adıyla,


Ahmet Baydar editörlüğünde, Doç. Dr. Abdülaziz Hatip ve Mahmut Kanık
tarafından tercüme edilmiş ve Beyan yayınları tarafından İstanbul’da 2000 tarihinde
basılmış ve yayımlanmıştır. 2. yayımı 2003’te, 3. yayımı ise 2005’te yapılmıştır.

Le Saint Coran’ın, Kur'an tarihi ile ilgili çok önemli bilgiler içeren bir Giriş
bölümü vardır. Bu bölüm, daha önce Prof. Dr. Salih Tuğ4; daha sonra da Aziz Kur'an
çevirisini yapan mütercimler tarafından ayrı bir kitap halinde, “Kur'an-ı Kerim
Tarihi” adıyla tercüme edilmiş ve aynı yayınevi tarafından basılmıştır. Bunun için,
biz de bunu ayrı bir kitap şeklinde tanıtmayı daha uygun gördük. Bu Giriş bölümü,
Le Saint Coran’ın Türkçe çevirisinin başında da yer alır.

Bu çeviri, meal-tefsir niteliğini taşıdığı için, daha iyi anlaşılabilmesi amacıyla,


Hamidullah'ın yaklaşımına göre, belli bazı bölümlere ayırarak tanıtmayı daha uygun

2
Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma ile yaptığım özel görüşme, 30 Ekim 2005.
3
Bkz. Le Coran, (Çev. Hamidullah, Muhammed), France, 1959
4
Bkz. Muhammad Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, çev. Salih Tuğ, İstanbul, İFAV, 1993, 222 s.

26
bulduk. Hamidullah'ın makaleleri hariç, Kur'an ile ilgili tek müstakil eseri bu olduğu
için, diğer konulardaki görüşlerini açıklarken mümkün olduğunca tekrardan
kaçınmağa çalıştık. Bu amaçla da bazı konularla ilgili görüşlerinin ayrıntısını yerinde
anlatmayı daha uygun gördük. Bu bölümde, eseri daha çok teknik açıdan ele aldık.

Yukarıda da işaret edildiği gibi Hamidullah'ın bu çevirisi bir meal-tefsir niteliği


taşır. Hamidullah, her sûre öncesinde, o sûre ile ilgili kısaca bilgi verir. Bu bilgiler,
sûrenin ismini hangi âyetten aldığı, Hicretten önce veya sonra kaçıncı sırada indiği
ile ilgilidir. Bunun istisnasını teşkil eden âyetler varsa onların numarasını da verir. O,
Mekkî ve Medenî kavramlarını kabul etmekle birlikte; Hz. Peygamber’e (a.s)
hicretinden önce indirilen ve Mekki diye isimlendirilen âyetler için, “Hicretten
Önce”, (Pré-hégirien); hicretinden sonra indirilen ve Medeni diye isimlendirilen
âyetler için de, “Hicretten Sonra”, (Post-hégirien) kavramlarını kullanır.5 Biz bu
tasnife uyarak Mekkî ve Medenî Kavramlarının yerine, özel isim şeklinde “Hicretten
Önce ve Hicretten Sonra” kavramlarını tercih ettik.

(1) Çeviri Metodu

Hamidullah harfi harfine tercümeye çok yer verir. Harfi tercümeyi şöyle
tanımlayabiliriz. “Nazmın nazma, tertibin tertibe, hatta kelimelerin birbirine muvafık
olması şartıyla, bir dildeki lafızları başka bir dildeki benzer lafızlarla ifade etmektir.
Bu şekilde tercümede, asıl metindeki hiçbir kelime atılmaz ve ona ilaveler de
yapılmaz.”6 Bundan dolayı Hamidullah, Kur'an metninde olmayan bir kelimeyi
tercümede de kullanmamaya özen gösterir. Eğer mecbur kalmışsa mutlaka dipnotta
bu durumu belirtmiştir.7 Çevirinin her hangi bir bölümü incelendiğinde bu durum
hemen göze çarpar. Biz birkaç örnekle yetineceğiz. Örneğin el-Bakara 2/15.âyette
“ِْ ِ
َ ُْ ِ ُْ‫وَُ ه‬
َ ”, “Allah onlarla alay eder ve onları azgınlık içinde batırır”
şeklinde tercüme yaptıktan sonra dipnotta harfi harfine tercümesini “onları ……..

5
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur’an, Fâtiha Sûresi, dipnot, 2, s. 148. a. y., Le Saint Coran, Prologue, p.
135.
6
Bkz. Hidayet Aydar, Kur’an-ı Kerim’in Tercümesi Meselesi, İstanbul, Kur’an Okulu Yayıncılık,
1996, s. 58.
7
Bkz. en-Nisa, 4/11, dipnot, 5, 6, 8

27
uzatır” şeklinde verir.8 O, parantez kullanmaz gerekli açıklamaları dipnotlarla yapar.
et-Tevbe, 9/108.âyette, “‫ ” !َ َُْ ِ ِ َأًَا‬diye başlayan âyeti “orada asla ayakta durma”
şeklinde çevirmiş ve dipnotta “namaz için” diye açıklama yapmış, aynı âyette ikinci
kez geçen “‫ َم‬#َُ ْ‫ ” َأن‬kelimesine ise “namaz kılmak” anlamını vermiştir. Kelimenin
çevirisinden ne kastedildiğini açıklamadığı nadir durumlar da yok değildir. Örneğin,
el-Hicr, 15/99.âyette geçen “% َِ ْ!‫ ” ا‬kelimesini “kesin olan” şeklinde tercüme edip,
dipnot ile de hiçbir açıklama yapmamıştır. Oysa karşılaştırma yaptığımız çevirilerin
çoğunda “% َِ ْ!‫” ا‬den kasdın ölüm olduğu vurgulanır.

Hamidullah, lafzî tercümeye bu kadar bağlı kaldığından dolayı eleştirilmiştir.


Örneğin “Allah, nurlarını giderdi” şeklinde Türkçeye tercüme edilen “ ُ&'!‫( ا‬
َ َ‫َذه‬
ِْ‫ ِره‬#ُ+ِ”9 âyetini, Fransızca’ya “Dieu s’en est allé avec leur lumiére..” (Allah, nurları
ile gitti) şeklinde çevirmiş. Bunun sebebini soran Mehmet Sait Hatipoğlu Hoca’ya,
Hamidullah şöyle cevap vermiş: “Ben Allah’ın koyduğu ibareyi değiştirme
salahiyetine sahip değilim. Çünkü Kur’an’da “izheb” fiili de var; ancak Allah
“zehebe” kullanmış. Ben bu sebeple aynen Fransızcaya çevirmek zorunda kaldım.”10

Birbirini takip eden âyetleri, bazı çevirilerde olduğu gibi, birleştirerek tek bir
cümlede çevirmemiştir. Her âyetin çevirisini, aynen Kur'an’ın üslubuna göre, kendi
numarasıyla, cümle yarım kalmış olsa bile, ayrı verir.11

Hamidullah, Kur'an'da bir kelimeyi geçtiği her yerde aynı kelimeyle tercüme
etmeye çalışmış. En çok geçen kelimelerden biri de “s-l-m” kökünden gelen “eslim,
müslim, müslimun vb.” kelimelerdir. Aynı kökten gelmiş bu kelimeleri O, özel isim
olarak değil de “teslim olmak”, “teslim olmuş olanlar” şeklinde çevirir.12 “ %
َ ,!‫ن ا‬
& ‫ِإ‬

8
Başka örnekler için bkz. el-Bakara, 2/234,
9
Bkz. el-Bakara, 2/17.
10
Bkz. “Hamidullah Hocamız Üzerine/ Mehmet Sait Hatipoğlu ile Söyleşi”, Söyleşiyi yapan, Mehmet
Görmez, İslâmiyât/Kitâbiyât, Bülten, Ekim, Aralık, 2002, s. 9 (Türkçe çeviride söz konusu âyet
“Allah ansızın ışıklarını giderir” şeklinde çevrilmiştir.)
11
Örnek olarak, 112/el-İhlâs, 113/el-Felak ve 114/en-Nâs Sûrelerinin tercümelerini, Diyanet İşleri
Başkanlığı Yayınları ve Elmalılı Hamdi Yazır’ın Tercümeleriyle karşılaştırın.
12
Bkz. el-Bakara, 2/112, dipnot, 10.

28
‫ْ'َ ُم‬./ِ ْ!‫ْ َ ا!'&ِ ا‬+ِ0”13 âyetini çevirirken dipnotta “İslam: Metinde Teslimiyet” diye
açıklama yapmıştır. Bu durumun istisnaları yok değildir. el-Fetih suresi 48/16. âyette
geçen “‫ن‬
َ #ُِ'ْ1ُ ْ‫ ” َأو‬ifadesindeki teslim olmanın, “politik anlamda teslim olmaktan
başka bir şey olmadığını” söylüyor.14 Örneğin, Kur'an'da geçen “ ‫ا‬23ِ. ” kelimesini
er-Ra’d, 13/22, İbrahim, 14/31, en-Nahl, 16/75 ve Fatır, 35/29 âyetlerinde “gizli veya
gizlice” şeklinde tercüme ederken, el-Bakara, 2/235’te bu kelimeyi “%
& ُ‫ُِوه‬0‫َا‬#ُ َ! ” ile
birlikte “yatma sözü vermeyin” şeklinde çevirmiş. Karşılaştırdığımız meallerin hiç
birinde bu anlamı veren bir tercümeyi bulamadık.

O, “salat” kelimesini namaz şeklinde tercüme ederken, Hud sûresi 11/87. âyette
“din” ile çevirmektedir. Ona göre, burada parça zikredilmiş bütün kastedilmiştir.
Tıpkı “kıyam”ın,15 “Rukû”nun16 ve “secde”nin17 “namaz” yerine kullanılması gibi.18

(2) Gramer İle İlgili Açıklamaları

Muhammed Hamidullah, Kur'an'ın Arapça diliyle indirilmiş olmasını


önemsemiş olacak ki, Arapça diline çok vurgu yapmış. Kur'an'ın Arapça ile
vahyedilişinin hikmeti üzerinde çok durmuştur.19 Kendisinin bir çok eserinde ifade
ettiği; ve öğrencilerinin anlattıkları gibi, O Arapça’yı Müslümanların ana dili
sayıyordu. Ona göre, Peygamber eşleri “mü’minlerin anneleriydi” ve onlar da
Arapça konuşuyorlardı.

(3) Zamirlerin Kullanımı

13
Bkz. Al-i İmran, 3/19.
14
Bkz. Fetih, 48/16, dipnot,1, diğer mealler Müslüman olma anlamını veriyorlar.
15
Bkz. Yunus, 10/105.
16
Bkz. el-Bakara, 2/43.
17
Bkz. el-İnsan, 76/26.
18
Bkz. Hud, 11/87, dipnot, 9, burada Flemenkçe’deki bir kullanım ile karşılaştırma yapıyor.
19
“Ve kendilerine açıklasın diye, her elçiyi, ancak kendi halkının diliyle gönderdik” âyetiyle ilgili
açıklaması için, Bkz. İbrahim, 14/4, dipnot, 4

29
Hamidullah, zamirler üzerinde çok durmuş. Her zamirden kimin veya neyin
kastedildiğini açıklamıştır. Tereddütte kaldığı durumlarda, bazen kendi tercihini
belirtmekle birlikte, farklı görüşleri de aktarır. Örneğin çok tartışılan “ِ6َ0 &1'ِ! ٌْ'ِ5َ! ُ&
‫وِإ‬
َ
”20 âyetindeki zamirin, Kur'an'a delalet ettiğini düşündüğünü, başkalarının bundan
maksadın daha çok Hz. İsa olduğunu söylediğini aktarıyor.21 Öte yandan, işin
içinden çıkılamayacak durumlarda, Hamidullah, farklı tercihleri soru işareti ile
aktardıktan sonra, “Âyet kapalı bir cümledir. Fazla irdelememek gerekir, her iki
yoruma da elverişlidir” diyor. Örneğin, “Kitap halkından, ölümünden önce, ona
inanmayacak yoktur. O, Diriliş Günü onlara karşı tanık olacaktır.”22 âyetindeki
zamirler için tercihini belirtmiyor.23

Gramer kurallarına göre de zamirlerin kullanımıyla ilgili açıklamalar yapmıştır.


Zamirlerin niçin tekil veya çoğul geldiğinin sebebini açıklar.24 Zamirlerin erillik ve
dişillik ile ilgili kullanımlara açıklamalar getirmiştir.25

İlginç cümle kullanımlarıyla ilgili örnekler verir.26

Hamidullah, kelimelerin veya fillerin kullanımlarını da irdeler.27 Örneğin


“Tağut” kelimesinin geçtiği âyetlerde tekil veya çoğul oluşunu irdeliyor.28 Aynı
kökten gelen iki kelimenin niçin beraber kullanıldığını da açıklıyor.29 Bazı
kelimelerin yaygın anlamlarının dışındaki anlamlarına da işaret ediyor.30

Hamidullah, Kur'an'ın bazı kelimeleri kullanmadaki inceliğine de dikkat


çekiyor. Örneğin, “Mevla” kelimesinin hem soyluların koruduğu kişi, köle; hem de
20
Bkz. Zuhruf, 43/61.
21
Başka örnekler için bkz. Al-i İmran, 3/20.
22
Bkz. en-Nisâ, 4/159.
23
Bkz. en-Nisâ, 4/159, dipnot, 3, en-Necm suresindeki 53/2-18. âyetlerdeki “O” zamirinin kime işaret
ettiğinin çevirmen için zorluğundan söz ediyor. Bkz. en-Necm 53/2, dipnot, 3.
24
Bkz. Âl-i İmran, 3/13, dipnot, 2; diğer örnekler için bkz. et-Tövbe, 9/23, dipnot, 1.
25
Bkz. et-Tahrim, 66/12, dipnot, 7, en-Nahl, 16/66, dipnot, 1.
26
“Örneğin sözleşmeler sorguya çekilecektir” diye tercüme edilen âyet için Bkz. el-İsra, 17/34,
dipnot, 10, benzer kullanımlar için bkz. el-İsra, !7/36, el-Ahzab, 33/15, et-Tekvir, 81/8.
27
“Tevellev” fiilinin kullanımı için bkz. Hud, 11/3, dipnot, 6, Hud, 11/57, dipnot, 4.
28
Daha fazla bilgi için bkz. 39/Zümer, 17, dipnot, 3.
29
“Hicren mahcura” kullanımı için bkz. el-Furkan, 25/22 ve 53. âyetin dipnotu.
30
“Cemel” kelimesinin “halat” anlamına da geldiği ile ilgili bkz. el-A’raf, 7/40, dipnot, 3.

30
sahip, dost, efendi için kullanıldığını, bunun eşitliği ifade etmenin en güzel şekli
olduğunu söylüyor.31

(4) Bazı Orijinal Yorumları

Muhammed Hamidullah’ın, orijinal yorum yapma iddiası yoktur. Hatta âyetleri


tercüme ederken son derece titiz davranır. Bazen yorum yapmaktan kaçındığı bile
olmuştur. Örneğin, “Aşağılık maymunlar olun” ifadesi için “bu ifade, tarafımızdan
bilinmeyen bir olaya işarettir” der.32 Fakat ilginç açıklamaları da vardır.
Örneğin,Yunus, 10/87. âyette, “ً6َ'ْ7ِ8 ُْ9َ #ُ ُ ‫ا‬#ُ'َ5ْ:‫ ” وَا‬âyetini Yahudilerin geçmişte,
bazı yasaklarla karşılaşmalarını dikkate alarak “evlerinizi merkez edinin” şeklinde
tercüme etmiştir.33 Diğer bazı tercümelerde “Evler hazırlayın (Evlerinizi karşı
karşıya kurun)”34; “Evlerinizi kıble yapın”35 veya “Evlerinizi kıble tarafına yapın”36
şeklinde tercüme edilmiştir. Kelimelere verdiği orijinal anlamlar da çoktur. Örneğin,
“Ümmi” kelimesine “Bilgisizler”37, “Kitaba yabancılar”38, “Yabancılar”39 veya
“nebi” kelimesiyle birlikte geçiyorsa, “Yabancı Peygamber”40 şeklinde anlam verir.
O, bazı kelimelere verdiği anlamlara Kitab-ı Mukaddes’teki benzer kullanımları da
örnek gösterir. “ümmi” kelimesinde olduğu gibi.41 A’raf suresi 40. âyette geçen
“cemel” ifadesinin “halat” anlamına da geldiğini belirttikten sonra42, “devenin iğne
deliğinden geçmesi” ifadesinin Matta İncili’nde43 de kullanıldığına işaret ediyor.

31
Daha fazla bilgi için bkz. en-Nisâ, 4/33, dipnot, 2, Meryem, 19/5, dipnot, 4, farklı bir anlamı için
bkz. el-Hadid, 57/15, dipnot, 7.
32
el-Bakara, 2/65, dipnot, 6, örnekler için bkz. Al-i İmran, 3/44, dipnot, 6, İbrahim, 14/9, dipnot, 4.
33
Daha fazla bilgi için bkz. Yunus, 10/87, dipnot, 6.
34
Bkz. Ateş, Süleyman, Kur'an-ı Kerim ve Yüce Meali, Yunus, 10/87.
35
Bkz. Yıldırım, Suat, Kur'an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali, Yunus, 10/87.
36
Bkz. Yazır, Elmalılı Hamdi, Kur'an-ı Kerim ve Meal-i Şerifi, Yunus, 10/87.
37
Bkz. el-Bakara, 2/78.
38
Bkz. Al-i İmran, 3/20, el-Cuma, 62/2.
39
Bkz. Al-i İmran, 3/75.
40
Bkz. el-A’raf, 7/157, 158, bu âyetin dipnotunda Yabancı Peygamber’in Hz. Muhammed (a.s)
olduğunu söylüyor ve okuma yazması olmayan anlamına da gelebileceğinin altını çiziyor. Dipnot, 3.
41
Saint Paul’un kendisine “yabancıların havarisi” adını vermeyi sevdiğini aktarıyor.
42
Bkz. el-A’raf, 7/40, dipnot, 3
43
Bkz. Matta, 19/24

31
Hz. Musa (a.s) ve Hz. Yusuf (a.s) kıssalarındaki “ ‫و!ًَا‬
َ ;ُ <َ ِ=&>َ
ْ‫ ” َأو‬ifadesini de
“veya uşak ediniriz” şeklinde tercüme edip, dipnotta, “muhtemelen ‘hadım edilmiş
harem ağası ediniriz’ anlamındadır” der.44

Bir çok mealin “Kalplerimiz perdelidir” veya “Kalplerimiz örtülüdür” şeklinde


çevirdiği, el-Bakara, 2/88. âyetindeki “ٌ?ْ'ُ@ َ+ُ#ُ'ُ8 ” ifadesini, Hamidullah Kitab-ı
Mukaddes’in45 ilgili bölümlerine gönderme yaparak, “Kalplerimiz sünnetsizdir”
şeklinde tercüme etmiştir.46 Hamidullah'ın en-Nisâ 4/155. âyetin dipnotunda referans
gösterdiği, Ahd-i Atik’in Levililer, 26/41 ve Tesniye, 30/6’da aynı ifade “Sünnetsiz
yürekler” ve “Yüreklerin sünnet edilmesi” şeklinde geçer. Muhammed Hamidullah,
bu tezini Darimi’de geçen bir hadisle güçlendirmektedir. Hadiste “ğulf”
kelimesinden sonra “hitan” veya “sünnet olma” kelimesinin geçtiğini söyler. Ahd-i
Atik’in ilgili yerlerinde “sünnetsiz kalpler”, “Allah ile ahdini bozmuş, inkarcı
kalpler” anlamında kıllanıldığını görüyoruz. Hamidullah “ğulf”ün “bir zarf içine
kapatılmış” anlamında değil, bu anlamda olduğunu söylüyor.47

Hamidullah bazı kelimelere kendine has anlamlar vermiştir. Bu da belki de


Onun kelimeleri harfi harfine tercüme etmesinden kaynaklanıyor. Örneğin “Hanif”
kelimesini, “doğruya yönelmiş”48, “içtenlikle”49, “doğruluk” şeklinde çevirmiştir.
Süleyman Ateş ise bu kelimeyi “Allah’ı birlemek” şeklinde tercüme etmiş.

Hamidullah, el-Bakara sûresinin 2/106. âyetinde geçen “ْAَ1+َ


َ‫ ” ﻡ‬ifadesindeki

“Aَ1+َ
” kelimesinin, birbirinden farklı iki anlama gelebilen bir kelime olması
bakımından, âyetin öncelikli olarak “Eğer her hangi bir âyeti (buyruğu) yazdırır veya
unutturursak…” şeklinde de çevrilebileceğini söylüyor.50

44
Hz. Musa (a.s) için bkz. el-Kasas, 28/9, dipnot, 1, Hz. Yusuf (a.s) için bkz. Yusuf, 12/21, dipnot, 6.
45
Bkz. Yaratılış, 17/10, Levililer, 12/3.
46
Bkz. el-Bakara, 2/88, dipnot, 5, en-Nisâ, 4/155, dipnot, 1.
47
Bkz. el-Bakara, 2/88, dipnot, 5 ayrıca bkz. Kitab-ı Mukaddes, Yeremya, 9/26.
48
Bkz. Al-i İmran, 3/67.
49
Bkz. Al-i İmran, 3/95, en-Nisâ, 4/125, el-En’âm, 6/79, Yunus, 10/105, en-Nahl, 16/120, 123, er-
Rum, 30/30.
50
Bkz. el-Bakara, 2/106, dipnot, 1.

32
et-Tövbe suresi 9/29. âyette geçen “ٍ َ ْ%َ0 ” kelimesine “ellerinin kazancından”
diye tercüme etmiş ve dipnotta da kastedilenin, “bir el sanatının sağladığı gelir”
demek olduğu belirtmiştir.51 Oysaki karşılaştırma yaptığımız mealler, “elleriyle,
elden veya tam bir itaatle cizye vermek” şeklinde çeviri yapmışlardır.

Bazı ifadelere yaygın terimsel anlamlarının haricinde özgün anlamlar vermiştir.


Örneğin teyemmüm için “toz abdesti”52; hemen hemen tüm çevirilerde “Kıyamet
saati veya vakti” olarak tercüme edilen “es-Saat” kelimesini özel isim olarak
53
“Belirlenmiş Vakit” olarak çevirmiştir. “el-Hayatü’d-dünya” deyimini, “bu hayat,
şimdiki hayat veya bu dünya”; “el-Hayatü’l-Ahire” ise “diğer hayat, öteki hayat veya
ahiret” şeklinde tercüme etmiştir.54

(5) Diğer Dillerle Karşılaştırma

Hamidullah’ın, gerek çeviri yaparken gerekse bazı konulardaki görüşlerini


açıklarken, zaman zaman kelimelerin etimolojisinden hareketle bazı sonuçlar elde
etmeye çalıştığını görüyoruz. Maksadının daha iyi anlaşılabilmesi için, Kur’an dilini
diğer dillerle bazen yazım, bazen de anlam yönünden karşılaştırıyor.

Hamidullah, Arapça ile Fransızca’yı noktalama yönünden karşılaştırıyor.


Örneğin, el-Enfal 8/59’da farklı bir kıraate işaret ederken “%
& َ7َ1ْDَ ” fiilinin
“tahsebenne” şeklinde okunmasıyla anlamın değiştiğini söylerken, Fransızca’daki
“tache” ve “tâche”. “du” ve “dû” kelimelerindeki işaretleri örnek verir.55

Bazı kelimelerin anlamları daha iyi anlaşılsın diye, diğer dillerdeki


karşılıklarını da hatırlatır. “A’raf” kelimesini karşılayabilecek bir kelimenin
Fransızca’da bulunmadığını ve kullandığı “Les limbes” kelimesini hangi nedenlerden

51
Bkz. et-Tövbe, 9/29, dipnot, 4.
52
Bkz. en-Nisâ, 4/43, el-Maide, 5/6.
53
Bkz. el-En’am, 6/31, 40, el-A’raf, 7/34, 187, Yusuf, 12/107, el-Hicr, 15/85 örnekleri çoğaltmak
mümükündür.
54
Bununla ilgili çok sayıda örnek var açıklama için bkz. el-Bakara, 2/85, dipnot, 1.
55
Bkz. el-Enfal, 8/59, dipnot, 3.

33
dolayı tercih ettiğini açıklar.56 Örneğin “Kıble” kelimesini Fransızca’da “hedef”
anlamına gelen “cible” kelimesiyle karşılaştırıyor.57 Hz. Nuh’un (a.s) kavmine
“içinizde kalmam veya ikametim” diye tercüme edilen “meqami” kelimesini,
İngilizce’deki “stand” kelimesiyle karşılaştırıyor.58 Dilin kullanımı ile ilgili
karşılaştırmalar da yapıyor. Örneğin, el-İsra suresi 17/106. âyette “ ً'ِE+َ ;ُ َ+ْ!E
& َ
‫” َو‬
ifadesindeki aynı kelimeyi tekrar etmek şeklindeki kullanımın, Sami dillerinin,
gerçeği pekiştirmek için bir uygulaması olduğunu belirtir ve Fransızca’daki benzer
bir kullanımı örnek vererek açıklama yapar. Örneğin, Fransızca’daki, “Vivre sa vie”
(hayatını yaşamak) gibi.59

(6) Kelimelerin Köklerine İşaret Etmesi

Hamidullah, toplumların birbirlerinden sosyal kültürel ve dil yönünden


etkilenmelerini normal karşılamakta, bu yönde yaptığı araştırmalarla, gerek
Peygamber Efendimiz’in (a.s), gerekse bazı Arap müelliflerin kullandığı özellikle de
Farsça kelime ve cümlelere örnekler vermektedir. Kur'an-ı Kerim’in de o günün
toplumunun kullandığı dille hitap ettiğini bunun için de, bu kelimeleri kullanmaktan
geri durmadığını söyler.60 Örneğin “Firdevs” kelimesinin Arapça’ya ve Batı dillerine
Babilce’den geçtiğini61; “İblis” isminin Grekçe “Diabolos” kelimesinin Arapçalaşmış
şekli olduğunu62 söyler. Arapça’dan Diğer dillere geçmiş kelimelere de örnek verir.
Örneğin, “mosquée” kelimesinin, “mescit” kelimesinin Fransızcalaşmış şekli
olduğunu belirtir.63

el-Müdessir sûresi “ْ3ُFْ‫ َ ه‬E


َ ْ:3 !‫” وَا‬64 âyetindeki “rucz” kelimesinin, Süryanice
ve diğer semitik dillerde “rugza” şeklinde olduğunu, bunun da “hışım” anlamına

56
Bkz. 7/A’raf Sûresi, Dipnot, 1.
57
Bkz. el-Bakara, 2/142, dipnot,1.
58
Bkz. Yunus, 10/71, dipnot, 1 ayrıca “kıntar” kelimesi için bkz. Al-i İmran, 3/75 dipnot, 5.
59
Bkz. el-İsra, 17/106, dipnot,4, başka bir örnek için bkz. Hud, 11/87, dipnot, 9.
60
Hamidullah, Muhammed, Arap Müelliflerde Farsça Eski Metinler, çev. İhsan Süreyya Sırma,
EAÜİİFD, 2.sayı, Ankara, 1977, s. 59.
61
Bkz. el-Kehf, 18/107, dipnot, 6.
62
Bkz. el-Bakara, 2/36, dipnot, 10.
63
Bkz. el-Kehf, 18/9, dipnot, 3.
64
Bkz. el-Müdessir, 74/5.

34
geldiğini söylüyor. Bu nedenle, bir çok müfessirin kelimeye “inkar” anlamını
verdiğini ifade ederek âyeti, “Ve Allah’ı hışımlandıracak şeyden uşaklaş” diye
tercüme ediyor.65 Karşılaştırma yaptığımız mealler ise şu anlamları uygun görmüşler:
“Ve o pislikleri artık defeyle”66, “Pislikten (Allah’a eş tutmak, puta tapmak gibi
çirkin şeylerden) kaçın”67, “Pis ve murdar olan her şeyden kaçın”68

(7) Farklı Kıraatlere İşaret Etmesi

Hamidullah, az da olsa bazen farklı kıraatlere işaret ederek, o kıraatlere göre de


anlam verir. Örneğin, en-Nisâ sûresi 1. âyette geçen “‫رْﺡَ َم‬Hَ ْ!‫ ” وَا‬kelimesine yaygın
kıraate göre anlam verdiğini69; başkalarının “Ve’l-arhami” şeklinde de okuduğunu ve
bu okuyuşa göre, “kendi adıyla ve akrabalıkla birbirinizden dilekte bulunduğunuz
Allah’tan sakının” şeklinde çevrilebileceğini söylüyor.70 el-Enfal 59. âyette “%
& َ7َ1ْDَ ”
fiilinin başka bir kıraate göre, “tahsebenne” şeklinde okunmasıyla anlamın, “Asla
gâlip geldiklerini sanma” diye de anlaşılabileceğini belirtiyor. Oysa ki yaygın kıraate
göre anlamı “…asla üstün geldiklerini sanmasınlar!” şeklindedir.71

(8) Hukuk Kurallarına İşaret Etmesi

Hamidullah, yeri geldikçe fıkhi hükümlere, hukuk kurallarına, Anayasa hukuku


ve uluslar arası hukuk için temel teşkil eden maddelere işret eder. Örneğin, en-Nisâ
sûresinde yetimlerin hukukunu düzenleyen 6. âyeti açıklarken, “yetimin malına
vâsilik eden kişi zengin ise, yetimin malını kendisi için harcamaktan sakınsın. Eğer
fakir ise, bir miktarını vâsiliğin ücreti olarak alabilir” hükmüne işaret ediyor.72 Yine
el-Mâide sûresinde Müslüman erkeklere, Kitap Ehli kadınlarla evlenme izni veren

65
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur'an, el-Müddessir, 74/5, dipnot, 7.
66
Bkz. Elmalılı, Kur'an-ı Kerim ve Meali Şerifi, el-Müddessir, 74/5.
67
Bkz. Ateş, Kur'an-ı Kerim ve Yüce Meali, el-Müddessir, 74/5.
68
Bkz. Yıldırım, Kur'an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali, el-Müddessir, 74/5.
69
“…ve akrabalığa saygısızlıktan sakının…”
70
Bkz. en-Nisâ, 4/1, dipnot, 5.
71
Bkz. el-Enfal, 8/59, dipnot, 3, diğer örnekler için bkz. el-İnşikak, 84/19, dipnot, 1, el-Leyl, 92/3,
dipnot, 3.
72
Bkz. en-Nisâ, 4/6, dipnot, 12, diğer ekonomik yasaların düzenlenmesi ile ilgili bkz. el-Haşr, 59/6 ve
7, dipnot, 2 ve 4.

35
âyeti açıklarken, “Müslüman erkekler, evli kaldıkları bu kadınlar, din farklılığı
nedeniyle kendilerine mirasçı olamadıkları için, hukuken malından bir miktarını
onlara vasiyet yoluyla ayırmalıdır” hükmüne işaret ediyor.73

İyilerin cennetteki durumlarından söz eden el-Hac sûresinin “…Orada, giysileri


de ipekten olacak.” Âyetini açıklarken, bu dünyada saf ipekten elbisenin, Müslüman
erkeklere haram olduğunu, bu yasağın kadınları kapsamadığını vurguluyor.74

el-Enfal sûresinde geçen

“… ِ ُْ‫ُوآ‬3َJ+َ>ْ.‫وِإنْ ا‬
َ ‫ُوا‬3ِ: َ ُ K&>َ‫َْ ٍء ﺡ‬M ْ%ِ‫ْ َو!َ َ>ِ ِْ ﻡ‬%ِ‫ُْ ﻡ‬9َ! َ‫ُوا ﻡ‬3َ: َ ُ َْ!‫ا َو‬#ُ+َ‫ﻡ‬N %
َ ِ<&!‫وَا‬
ٌ‫َ ق‬P ِ‫َ ُْ ﻡ‬+ْ َ‫ُْ َو‬9َ+ْ َ ‫ْ ٍم‬#َ8 Kَ'َ0 &!‫ ِإ‬3ُ ْJ&+!‫ُْ ا‬9ْ َ'َ5َ %
ِ ,!‫”… ا‬

“…İnanan ve hicret etmeyenlerin dostluğuna gelince, hicret edene kadar, onlara


sizin korumanız yoktur. Ve din uğrunda yardım isterlerse, aranızda antlaşma bulunan
bir halk zararına olmaksızın, onlara yardım etmeniz gerekir…” âyetinde,
Müslümanlarda çok önemli bir uluslar arası hukuk kuralı olduğuna işaret ediyor.75
Yine el-İnsan sûresi 76/9. âyette “Müslümanların Uluslar arası hukukuna göre,
esirlerin yiyecek ve içeceğinin parasız olduğunu” belirtiyor.76

Hamidullah, el-Bakara sûresi 2/246 ve 247. âyetlerinde, Yahudi tarihi ile ilgili
hukuki önem taşıyan bir hükmün, İslam Anayasası için de son derece önemli
olduğunu söylüyor. Söz konusu âyetlerde, İsrailoğulları Peygamberlerinden
kendilerine bir kral tayin edilmesini istemişlerdir. Hamidullah, bu âyetlerde
otoritenin taksim edilip bölünmesinin meşruluğuna işaret etmektedir.77

73
Bkz. el-Mâide, 5/5, dipnot, 10, birbirini zina ile suçlayan eşler için bkz. en-Nur, 24/7, dipnot, 5.
74
Bkz. el-Hac, 22/23, dipnot, 9.
75
Bkz. el-Enfal, 8/72, dipnot, 4.
76
Bkz. el-İnsan, 76/9, dipnot, 2, âyet şöyle: “Biz sizi, ancak Allah’ın yüzü için doyuruyoruz ve sizden
bir ödül ve teşekkür beklemiyoruz.”
77
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur'an, el-Bakara, 2/246 ve 247, dipnot, 1, daha fazla bilgi için bkz. a.y.,
İslam Peygamberi, s. 512.

36
(9) Yer ve Şahıs İsimlerinin Başka Din ve Kültürlerdeki
Karşılığını Belirtmesi

Muhammed Hamidullah, bir çok konuda yaptığı gibi, Kur'an-ı Kerim’deki yer ve
şahıs isimlerinin başka din veya kültürlerdeki yansımalarına mutlaka işaret etmiştir.
Kur'an’da geçen peygamber isimlerinin Kitab-ı Mukaddes’teki isimlerle uyum içinde
olduğu herkesin malumu olduğu için, biz burada daha çok diğer isimlerle ilgili
örnekler verdik. Örneğin, Derbend’te (Bâbe’l-Abvâb) kalıntılarının, Zülkarneyn’in
yaptığı setlerin kalıntısı olarak düşünülebileceğini78; “Zülkifl” kelimesinin harfi
harfine “Kifl Sahibi” demek olduğunu, bazı kişilerin bu ismin, Buda’nın doğum yeri
olan “Kapilavastou”nun Arapçalaşmış şekli olduğunu söylediğini aktarıyor.79
Hâman’ın Firavun’un bir bakanı olduğunu ve bu ismin Amon ismini çağrıştırdığını
belirtiyor.80 Hz. Lokman’ın aslen Nubî’li olduğunu ifade ediyor.81 İsrailoğullarının
“Altın Buzağı” ile ilgili kıssada adı geçen “Samiri”nin isim benzerliğinden hareketle
bir Hintli olabileceğini de vurguluyor.82

Öyle anlaşılıyorki Hamidullah, Kur'an'da bahsedilen şehirlerin kalıntılarını


görmüştür. Hz. Salih (a.s) kıssasında geçen “Hicr”in Hicaz demiryolunun üzerinde
bulunduğunu83; “Sebe”nin “Yemen” olduğunun altını çizer.84 Nuh Suresi 23. âyette
geçen put isimleri Ved, Suva, Yağus, Yauk ve Nesr’in her birinin hangi bölgede ve
şehirde olduğunu tek tek açıklıyor.85

Ad Kavmi’ne gönderilen Hz. Hud Peygamber’in mezarının, günümüzde hâlâ


Mahra’da (Yemen) bulunduğunu, halktan bir çok kişinin adının da Ad olduğunu
söylüyor.86

78
Bkz. el-Kehf, 18/83, dipnot, 6.
79
Bkz. el-Enbiya, 21/85, dipnot, 4 bu ismin İslam literatürü dışında hiçbir yerde geçmediğini
söylüyor.
80
Bkz. el-Kasas, 28/38, dipnot, 2.
81
Bkz. Lokman, 31/12, dipnot, 1.
82
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur'an, Tâhâ, 20/85, dipnot, 4.
83
Bkz. el-Hicr, 15/80, dipnot, 11.
84
Bkz. en-Neml, 27/22, dipnot, 3.
85
Bkz. Nuh, 71/23, dipnot, 3.
86
Bkz. el-A’raf, 7/65, dipnot, 1. Ad’ların İrem şehri için bkz. el-Fecr, 89/7, dipnot, 6 ve 7.

37
Hz. İbrahim’in (a.s) Ahd-i Atik’teki Ab-Ram isminden hareketle, Hint
kültürüne ait Rama ve Sita’nın öyküsüyle bir ilgi kuruyor. Ona göre, Hz. İbrahim
(a.s), aslen Aşağı Mezopotamya’daki Sümer ülkesine mensuptur. Hint medeniyeti de
Sümer kaynaklıdır. Çünkü Ariler, istilacı olarak gelip Hindistan’a yerleşmişlerdir.
Hamidullah, Rama ve Sita’nın öyküsü ile Hz. İbrahim (a.s) ve Sara’nın, Mısır
ülkesinde başlarından geçenleri anlatan öyküsü arasında, çok büyük bir benzerlik
görmektedir. Hamidullah, bu isim ve öyküdeki benzerliklere dikkat çektikten sonra,
“Brahman’ın Veda”ları, Hz. İbrahim’in (a.s) Sahife’lerı ile bir ilişki oluşturmaktadır”
diyor.87

Hamidullah, Askab-ı Kehf kıssasının geçtiği el-Kehf sûresinin 18/9. âyetinde


geniş açıklamalara yer verdikten sonra, “uzun süre uykuda kalma öyküsüne değişik
memleketlerde rastlandığını söylüyor. Bu da Hıristiyanlarda ‘Yedi Uyuyan’ veya
Hindistan’da ve daha başka ülkelerdeki gibi tek kişinin uyuması şeklinde olabiliyor.
Resmi belgeler, 1858’de ‘İngiliz himayesindeki’ Hindistan’da, hatta tüfeğin bilindiği
dönemde, bu türden bir öykünün varlığını gösteriyor” diye de ekliyor.88

Hamidullah, el-Buruc sûresinde “Kahrolsun Uhdud’un adamları” âyetini


açıklarken; Uhdud’un Yemen ile Suudi Arabistan sınırı üzerinde bir yeri belirttiğini
açıkladıktan sonra, kelimenin sözlük anlamının uzun hendek olduğunu belirtir.89

Muhammed Hamidullah, yer ve yapı bilgisini de verir. Örneğin, Sebe Sûresi


34/34. âyette geçen “seyle’l Arim” ifadesini kimisi sadece “Arim seli” şeklinde
tercüme etmekte; kimisi de “yağmur sularından oluşan hırçın sel” diye
açıklamaktadır. Fakat o, bu ifadeyi “baraj seli” diye tercüme etmekte ve bununla
ilgili detaylı ve güncel bilgiler de vermektedir.90

87
Daha fazla bilgi için bkz. 87/A’la, 19, dipnot,4
88
Bkz. el-Kehf, 18/9, dipnot, 3, Hamidullah, Hint Kültürü için “Bagavat Jita ve Ramayana”yı kaynak
olarak gösteriyor. Ayrıca el-Bakara, 2/259’daki benzer kıssayı da hatırlatıyor.
89
Ayrıntılı bilgi için bkz. el-Buruc, 85/4, dipnot, 5.
90
Bkz. Sebe, 34/16, dipnot, 16, (Hamidullah Le Monde , Paris, 4-5 Ocak 1987 tarihli gezeteye
dayanarak verdiği bilgiye göre, bu barajın son inşasını bir Türk mühendis yapmıştır.)

38
Yukarıda işaret edilen Uhdud adamları ile ilgili açıklamaları yaptıktan sonra
Hamidullah, Halife Ömer’in, Hıristiyan şehitlerini onurlandırmak için, oraya bir
cami inşa ettiğini de söyler.91

(10) Tarihi Bilgilere Yer Vermesi

Muhammed Hamidullah, açıklamalarını tarihi bilgilere de dayandırıyor.


Örneğin, Hz. Lut’un Hz. İbrahim’in yeğeni olduğunu ve Filistin’de oturduğunu;92
Semudlar’ın, harabelerinin önemli bir kısmının hâlâ Medain-i Salih’te bulunduğu
Kuzey Arabistan’da oturduklarını ifade ediyor.93

Hz. Şuayb’ın, Hz. Musa’nın kayınpederi olduğunu, Eyle yakınlarında


Medyen’de oturduğunu, Eyle’nin de Akabe Körfezi üzerinde bulunduğunu belirtir.94

Ashab-ı Kehf’ten söz eden el-Kehf suresinin 18/9. âyetini açıklarken, “Rakîm
adamları” ifadesindeki Rakîm kelimesinin bir yer ismi olabileceği ihtimalini de
düşünüyor, ve açıklamalarında Hıristiyanlık dönemi öncesine ait Essénien mezhebi
ile ilgili ayrıntılı tarihi bilgiler veriyor. O, Ashab-ı Kehf, Zülkarneyn ve ruh ile ilgili
soruların sorulmasının, Yahudi hahamları tarafından telkin edildiğini düşünerek,
mağarada gizlenenlerin Hıristiyan değil Yahudiliğin Essénien mezhebine mensup
kişiler olabileceğine daha çok ihtimal veriyor.95

Mekke’nin İslam öncesi tarihi ile ilgili detaylı bilgilere de yer vermiş. Örneğin
Fil sûresini açıklarken Ebrehe’nin, Kâbe’yi yıkmak istemesine; Abdulmuttalip ile
diyaloguna ve başına gelenlere ayrıntılı yer vermiştir.96 Aynı şekilde Kureyş sûresini

91
Bkz. el-Buruc, 85/4, dipnot, 5.
92
Bkz. el-A’raf, 7/80, dipnot, 5.
93
Bkz. el-A’raf, 7/73, dipnot, 5.
94
Bkz. el-A’raf, 7/85, dipnot, 2 aynı surenin 163. âyetinde geçen “deniz kıyısındaki kentin” Eyle
olduğu ile ilgili bkz. dipnot, 1.
95
Bkz. el-Kehf, 18/9, dipnot, 3.
96
Bkz. el-Fil, 105/1, dipnot, 6.

39
açıklarken, şehrin ileri gelenlerinin, İslam’dan önce çevre imparatorluklarla
yaptıkları ticari sözleşmelerden bahsediyor.97

Hamidullah, İlgili yerlerde Peygamber Efendimiz’in hayatıyla ilgili ayrıntıları


aktarıyor. Örneğin, daha önce de ifade ettiğimiz gibi O, sûre başlarında çok az teknik
bilgi verir. Ama el-Fetih sûresinin başında Hudeybiye antlaşmasından ve amacından
söz eder.98 “Bağlılık yemininden” söz eden 18. âyetin dipnotunda, antlaşma öncesi
ve sonrası gelişmelerle ilgili ayrıntılı tarihi bilgiler sunuyor.99

Muhammed Hamidullah, bazı âyetlerden yola çıkarak Kur’an-ı Kerim’in


yazıya geçiriliş ve ezberlenme tarihi ile ilgili bilgiler veriyor. Ona göre, Abese sûresi
80/13-16. âyetlerde geçen “Saygıdeğer sayfalardadır, yüceltilmiş, arınmış, yazıcıların
ellerindedir, soylu ve iyiliksever.” İfadelerindeki kişiler, Hz. Peygamber’in
sahabeleridir. O, bu âyetleri Kur’an’ın Mekke döneminin başlangıcından itibaren
yazılı olarak kaydedilme tarihi açısından ilginç veriler olarak görüyor.100 el-Ankebut
suresinin 29/49. âyetini de Kur’an’ın ezbelenme tarihi açısından ilginç görüyor.101

(11) Dönemin Sosyal, Kültürel ve Ticari Yapısı İle İlgili Bilgiler


Vermesi

Hamidullah, deniz ulaşımı veya ticareti ile ilgili âyetlerin geçtiği yerlerde,
Arapların deniz ticaretine yabancı olmadıklarını sık sık belirtir.102 en-Nahl sûresi
16/67. âyetten, o günkü Arapların, bağcılık ve evcilleştirilmiş arıcılığa yabancı
olmadıkları sonucunu çıkarmaktadır.103 Yine Kamer suresinde geçen “Ve onu,

97
Bkz. Kureyş, 106/2, dipnot, 3 (Hamidullah, bu sözleşmelerle ilgili ayrı bir makale yazmış: “El-İlaf
veya İslam’dan önce Mekke’nin İktisadi-Diplomatik Münasebetleri, Hamidullah, Muhammed (Çev.
İsmail CERRAHOĞLU), AÜİFD, Ankara, 1961, C.9, s.213-222, biz bu makaleyi tezimiz içinde
tanıttık.)
98
Bkz. 48/el/Fetih, dipnot, 1
99
Bkz. el-Fetih, 48/18, dipnot, 3, ayrıca bkz. aynı sûre âyet, 21, dipnot, 6, âyet, 25, dipnot, 3.
100
Bkz. Abese, 80/13-16, dipnot,7, diğer âyet için bkz. el-Beyyine, 98/2.
101
“Aksine bu, kendilerine ilim verilenlerin göğüslerinde apaçık âyetlerdir. Ve delillerimizi,
hainlerden başkası reddetmez.” (el-Ankebut, 29/49)
102
Bkz. er-Rum, 30/65, dipnot, 1, Lokman, 31/31, dipnot, 2, Ğafir, 40/80, dipnot, 3, el-Casiye, 45/12,
dipnot, 7.
103
Bkz. en-Nahl, 16/67, dipnot, 2.

40
tahtalar ve çivilerden bir nesne üzerinde taşıdık.” Âyetinden insanların, daha o zaman
metalürjiden haberdar olduklarını söylüyor.104 “… Süslenmek veya yararlanmak için
ateşte erittiklerinin üzerinde…” ifadesinden de Arabistan’da metalürjinin oldukça
gelişmiş olduğu sonucunu elde ediyor.105

(12) Cahiliye Dönemi Adetlerine Değinmesi

Hamidullah, bazı âyetleri açıklarken, âyetlerden yola çıkarak cahiliye


Araplarının bazı örf ve adetlerine de gönderme yapıyor. Örneğin, el-En’âm sûresinin
6/70. âyette geçen “…inkar etmelerinden dolayı, kızgın içecek ve can yakıcı bir ceza
onlarındır.” Âyetini açıklarken çok tanrıcı Arapların işkenceleri arasında, tutukluyu
kaynar suda yakmak veya üzerine kaynar su dökmek adeti olduğunu söylüyor.106
Yine el-Enfal sûresi 8/35. âyette geçen “Ve Kâbe’nin yanındaki namazları, ıslık
çalmak ve el çırpmaktan başka bir şey değildir…” âyetini açıklarken “ıslık çalmak ve
el çırpmak” hareketiyle çok tanrıcı Araplarının kötü ruhları savdıklarına inandıklarını
söylüyor.107 Meryem sûresi 19/62. âyette cennetten söz eden âyette “…ve orada
sabah akşam besinleri de vardır” âyetini açıklarken Hamidullah, o günkü Arapların
günde yalnızca iki öğün yemek yediklerini aktarır.108

(13) Değişik İlim Dallarına İşaret Etmesi ve Bilimsel


Açıklamalara Yer Vermesi

Hamidullah, Kur’an’daki bazı âyetlere çeşitli ilimler açısından yaklaşır.


Örneğin, Saf suresinde geçen “Evet, Allah, kendi yolunda kurşunla kaplanmış bir
yapı gibi, saf bağlayarak savaşanları sever.” Âyetini, mimarlık tarihi açısından ilginç
buluyor.109

104
Bkz. el-Kamer, 54/13, dipnot, 5.
105
Bkz. 13/Ra’d, 17, dipnot, 5.
106
Bkz. el-En’âm, 6/70, dipnot, 3.
107
Bkz. el-Enfal, 8/35, dipnot, 3.
108
Bkz. Meryem, 19/62, dipnot, 10, başka örnekler için bkz. el-Mâide, 5/103, dipnot, 5, Tâhâ, 20/6,
dipnot, 6, aynı sûre, âyet, 132, dipnot, 7, el-Hac, 22/19, dipnot, 6.
109
Bkz. es-Saf, 61/4, dipnot, 5, İrem şehrinin sütunları için bkz. el-Fecr, 89/7, dipnot, 6.

41
Hamidullah, modern ilimlerden istifade ederek bazı yorumlar yapıyor. Örneğin
o, en-Nisa suresindeki, “… Eşini de ondan var eden, ve ikisinden bir çok erkekler ve
kadınlar çoğaltan Rabb’inizden sakının …” âyetinde, Mendel tarafından bulunan
soya çekim yasasıyla açıklama yapar. Ve bitkilerin tek başına üreyebilmeleri
yasasının, Hz. Âdem (Hava için) ve daha sonra Hz. Meryem’de (Hz. İsa için)
yeniden görüldüğünü söylüyor.110 Yine Fussilet sûresinde geçen “…Günler boyunca
süren şiddetli bir kasırga gönderdik…” âyetini açıklarken, tropikal fırtınalar ile ilgili
bilgi verir ve bu kasırgayı Hiroşima’ya atılan bomba ile karşılaştırır.111 Yerin ve
göğün yaratılışını anlatan âyetleri İslami kozmoloji açısından ilginç bulan
Hamidullah112; “Sonra, duman halinde bulunan göğe yöneldi…” âyetinde bulunan
“duman halinde” ifadesinin de modern kozmolojininkini andırdığını söylüyor.113 ez-
Zariyat suresinde geçen “Ve göğü, sağlam bir şekilde kurduk. Ve genişleten de
biziz” âyetinin sanki izafiyet teorisinden söz ettiğini ifade ediyor.114 Güneş ve Ay ’ın
hareketlerinden söz eden âyetleri, modern gök biliminden hareketle yorumluyor.
Yapay uyduların gök cisimleri ile ilgili olarak bize verdikleri bilgiler ile Kur’an’ın
verdiği bilgiler arsındaki uyumu açıklıyor.115 Ayrıca “Güneş de yuvasına doğru akıp
gitmektedir…” âyetinin Yunan kuramlarından hissedilir derecede farklı ifadeler
olduğunun altını çiziyor.116 Hamidullah, “Münezzehtir O ki, yerin
yetiştirdiklerinden, kendilerinden ve daha bilmedikleri nice şeyden bütün çiftleri
yarattı” âyetinde açıklama yaparken yine modern bilimden yararlanıyor. Atoma
varıncaya kadar her şeyin çift yaratıldığını, tek olanın yalnızca Allah olduğunu
belirtmekte ve atoma varıncaya kadar her şeydeki bu çift (Pozitif-negatif)
düzenlemenin keşfinin de daha yeni olduğunu da vurgulamaktadır.117

110
Bkz. en-Nisa, 4/1, dipnot, 3.
111
Bkz. Fussilet, 41/16, dipnot, 5.
112
Bkz. Fussilet, 41/9, dipnot, 9, el-Enbiya, 21/30, dipnot, 2.
113
Bkz. Fussilet, 41/11, dipnot, 11, ed-Duhan, 44/10, dipnot, 7.
114
Bkz. ez-Zariyat, 51/47, dipnot, 9.
115
Bkz. Fatır, 35/13, dipnot, 5 (Âyette “… belirlenmiş bir süreye doğru akıp gider.” İfadesi vardır.
Yapay uyduların belirli bir sürenin bitmesiyle bazı gök cisimlerinin düştüğünü bize gösterdiğini
söyler) Ayrıca bkz. er-Ra’d, 13/2, dipnot, 4.
116
Bkz. Yasin, 36/38, dipnot, 5.
117
Bkz. Yasin, 36/36, dipnot, 3 ve 4, ayrıca bkz. Lokman, 31/10, ez-Zariyat, 51/49.

42
Hamidullah, “Biz dedik: ‘Ey ateş! İbrahim’e soğuk ve güvenli ol.” Âyetini
açıklarken, insanoğlunun şimdi, hiç yakmayan soğuk alevler üretebildiğine dikkat
çekmekte, dolayısıyla bunda bu çelişkiden söz edilmeyeceğini vurgulamaktadır.118

Kur’an’da adı geçen bitkiler üzerinde duruyor ve onlarla ilgili bilgiler veriyor.
en-Necm suresinde geçen “Sidretü’l-Münteha” ifadesini “Sınır Çiğdesi” diye
tercüme etmektedir. O, çiğde ağacının bazen bütün bir çölde tek canlı varlık
olduğunu belirttikten sonra “Bilinmeyen Varlık’ın çölünde değil miyiz? Diye
soruyor.119 Karşılaştırma yaptığımız diğer meallerde “uzak ağaç”120; “son ağaç”121;
“yaratılış, kainat ağacı”122; şeklinde tercüme edildiğini tespit ettik.

(14) İslam Dini ve Kültürü İle Diğer Din ve Kültürleri


Karşılaştırması

Hamidullah, Aziz Kur’an çevirisinde mukayeseli dinler tarihi açısından


önemli bilgilere yer vermiştir. Örneğin el-Mâide sûresi 3.âyette geçen “…kan
…boğulmuş hayvan… putlara kurban edilmiş hayvan…” konularının Hıristiyan
yasasındaki yerini belirtiyor.123 Domuzun haram oluşu için Ahd-i Atik’in ilgili124
yerlerine işaret ediyor.125

Hamidullah, evlilik ve zina gibi meselelerde de karşılaştırma yapmıştır.


Örneğin, ilk defa İslam dininin, evlenilebilecek kadınların sayısına bir sınırlama
getirdiğini hatırlatmaktadır. Ona göre böyle bir sınırlama, ne Eski Ahit’te ne de Yeni
Ahit’te bulunmaktadır. Hıristiyan din bilginlerinin, çok kadınla evliliğin bulunduğu
sonucunu, Matta, 27/1-12’de çıkardıklarını söylüyor. Bu konuda Hinduizm ve

118
Bkz. el-Enbiya, 21/69, dipnot, 9.
119
Bkz. en-Necm,53/14, dipnot 11.
120
Bkz. Ateş, Süleyman, a.g.e, en-Necm, 53/14.
121
Bkz. Diyanet İşleri Başkanlığı Meali, en-Necm, 53/14.
122
Yıldırım, Suat, Kur’an-ı Hakim ve Açıklamalı Meali, en-Necm, 53/14.
123
Bkz. Resullerin İşleri, 15/20, 29 ve 20/25.
124
Bkz. Ahd-i Atik, Levililer, 11/7 ve Tesniye, 14/8.
125
Bkz. el-Mâide, 5/3, dipnot, 1.

43
Zerdüştler vs. nezdinde de bir sınırlama bulunmadığını belirtir.126 Yine iki kız
kardeşi aynı anda nikah altında bir arada bulundurma yasağının geçtiği en-Nisâ
sûresi 4/23. âyette açıklama yaparken Yahudilikteki aynı yasağa işaret ederek127 ilgili
yerin numarasını verir.128

Hamidullah, evlenilmesi yasak olan kadınlar ve cinsel suçlarla ilgili Kitab-ı


Mukaddes ile Kur’an-ı Kerim arasında büyük benzerlikler olduğuna dikkat çekiyor.
Ona göre Kur’an, eski tanrısal yasayı gözden geçirdi, bazı yönlerini değiştirdi ve bazı
yönlerini de aynen geçerli kıldı. Örneğin evli kadına uygulanan recm cezası Kitab-ı
Mukaddes’in öngördüğü bir cezadır.129 Peygamber Efendimiz’in bu cezayı
uyguladığını söylüyor.130

Hamidullah’ın tespitine göre, ne Eski Ahit ne de Yeni Ahit yabancı kölenin


özgürleştirilmesinden söz eder. Kur’an-ı Kerim ise, köleliği yumuşatmak veya
bütünüyle ortadan kaldırmak için bir çok yasaya yer vermiştir.131 Hamidullah,
Müslümanlar arasında, özgürlüğüne kavuşup, saltanat ve hanedanlık kurmuş köleleri
de örnek olarak verir. Mısır’da Memluklar ve Hindistan’da Gulamanlar gibi.132

Bu açıdan Hamidullah bu çevirisi mukayeseli dinler tarihi açısından son derece


önemli bilgiler içermektedir.

Yukarıdaki maddeler altında tanıtmaya çalıştığımız gibi, bir çok yönüyle farklı
bir bakış açısı getiren Hamidullah’ın bu meali bir ilk olma özelliğinin yanında her
zaman önemini koruyacağı inancındayız.

126
Bkz. en-Nisâ, 4/3, dipnot, 8.
127
Ahd-i Atik, Levililer, 18/18.
128
Bkz. en-Nisâ, 4/23, dipnot, 4.
129
Bkz. Levililer, 20/10, Tesniye, 22/21, 24.
130
Bkz. en-Nisâ, 4/26, dipnot, 5.
131
Örneğin en-Nisâ, 4/92, el-Mâide, 5/89.
132
Bkz. el-Beled, 90/13, dipnot, 2.

44
Son bir notu eklemeden geçemeyeceğiz. Le Saint Coran, Fransa’da
yayınlandığı sene, içeriğiyle değil fakat baskı kalitesi, dizgi ve mizanpajıyla yılın
kitabı seçilmiştir.133

b. Kur’an-ı Kerim Tarihi

Muhammed Hamidullah, Kur'an-ı Kerim Tarihi, çev. Abdülaziz Hatip,


Mahmut Kanık Beyan y. İstanbul, 2000, 224 sayfa.

Son dönemlerde, Kur'an tarihi üzerine yazılan ender kitaplardan biridir. Kitap,
yazarın kendisinin yaptığı “Le Saint Coran” (Aziz Kur'an) adlı Fransızca çevirinin
girişi niteliğindedir. Bu eser Türkçe’de hem ayrı kitap şeklinde basılmış, hem de
“Aziz Kur'an” diye tercüme edilen “Le Saint Coran” adlı Fransızca çevirinin başında
yer almıştır. Kitap iki bölümden oluşmaktadır: Giriş ve Avrupa Dillerindeki Kur'an
çevirilerinin listesi bölümleri. Türkçe çeviri listesi de buna dâhildir.

Giriş bölümü, klasik bir mukaddime veya önsöz ya da tek bir başlık altında
toplanmış bilgilerden ibaret değildir. Bu bölümde alt başlıklar altında detaylı ve
değişik konular ile ilgili bilgiler mevcuttur.

Kur'an'ın kelime anlamını açıklamak suretiyle konuya giriş yapan yazar, vahiy
kavramı üzerinde durur ve İslam’daki Vahiy, Melek, Allah inancı ve anlayışı ile
Zerdüştlük, Brahmanizm, Budizm, Yahudilik ve Hıristiyanlık dinlerindeki inanç ve
anlayış arasında bir mukayese yaparak işe başlar. Kur'an ve Hadis arasında da bir
mukayese yapan yazar, Kitab-ı Mukaddes ile Kur'an'ın üsluplarını karşılaştırır.
Kur'an ve diğer kutsal kitapların nasıl yazıldığını tarihi verilerle karşılaştırır ve
Kur'an'ın eşsiz bir üslubunun, ahenginin, ses uyumunun, müzikal yapısının ve insanı
cezbeden bir üslubunun olduğunun altını çizer. Bu söylediklerini de konunun
uzmanlarınca bizzat yaşadığı tecrübeleri aktararak ispat yoluna gider.

133
Prof. Dr. Salih Tuğ Hoca ile yaptığım özel görüşme. 24 Mart 2006.

45
Kur'an Tarihini anlatan bu kitabın üslubu diğer herhangi bir Tefsir Usülü
kitabından çok farklıdır. Çok değişik konuları ele alan yazar, Kur'an'ın hayat
anlayışından, köleliğe; Kur'an'da kadından, Kur'an'daki veriler çerçevesinde Hz.
Muhammed’in hayatının özetine kadar çeşitli konuları ele alır.134

Yazarın en çok üzerinde durduğu konular şunlardır: Arapça yazısının


günümüze gelişi,135 Kur'an'ın yazıya geçiriliş tarihi,136 Kur'an'daki, günümüz
dilbilgisi ve yazım kurallarına uymayan kelimeler,137 Kur'an'ın sonraki kuşaklara
ulaştırılması,138 Varyantlar,139 İlk dönem nüshaları,140 Kur'an çevirisinin tarihi ve
Avrupa dillerindeki Kur'an çevirileri vb. konular.141 Bunların yanında çok özet bir
biçimde nasih-mensuh,142 Kur'an'da tekrarlanan okuma vb. konular üzerinde de
durur.143

Arapça dilinin ve yazısının günümüze gelirken çok az farkla bazı değişikliklere


uğradığını söyleyen yazar, hiçbir dile nasip olmayan bu özelliğin sadece Kur'an'ın
diline has olduğunu, bugün Arapça konuşan herkesin Kur'an'ı anlayabildiğini ve
dolayısıyla bugün, radyolarda ve televizyonlarda konuşulan dilin; gazetelerde yazılan
yazının, Peygamberin konuştuğu dilin aynısı, yazının o dönemin yazısının aynısı
olduğunu söyler. Buna karşılık ne Kitab-ı Mukaddes’in Hz. Musa’nın; ne de İncil’in
Hz. İsa’nın konuştuğu dilde orijinalinin bulunmadığını söyler.144

Bütün bunların, Kur'an'ın titizlikle korunmasından ve vahyedildiği dönemde


hemen yazıya geçirilişinden kaynaklandığını söyleyen yazar, Kur'an'ın Arapça
yazılmış ilk kitap olduğunu da ekler.145

134
Bkz. s. 26-33.
135
Bkz. s. 52-54.
136
Bkz. s. 40-50.
137
Bkz. s. 57.
138
Bkz. s. 93-94.
139
Bkz. s. 94-98.
140
Bkz. s. 94.
141
Bkz. s. 111.
142
Bkz. s. 98.
143
Bkz. s. 103.
144
Bkz. s. 83.
145
Bkz. s. 83.

46
Kur'an'daki, günümüz dilbilgisi ve yazım kurallarına uymayan kelimelerin,
niçin o gün öyle yazıldığını da mantıki sebeplerle bir bir izah eder ve Kur'an metnini
o dönemlerde yazılmış kitabelerdeki yazıyla da karşılaştırarak okuyucuyu ikna
eder.146 Bu konuyla ilgili kitapta uzun bir liste mevcuttur.147

Kur'an'ın sonraki kuşaklara ulaştırılmasındaki titizliğin sadece ezberleme ve


okumaya dayanmadığını, doğru ve orijinal okuyuşun üstadlar tarafından icazetname
ile belgelendiğini söyleyen yazar, kendisinin de böyle bir icazetnameyi Medine-i
Münevvere imamından aldığını söyler. Yazarın aldığı icazetnamenin çevirisi de
kitapta yer almaktadır.148

Varyant sorununu da ele alan yazar, dünyanın değişik kentlerindeki, örneğin


Taşkent, İstanbul, Londra’daki ilk nüshaları, bizzat yerinde veya mikrofilmlerini
incelemek suretiyle karşılaştırmıştır. Vardığı kanaat metinler arasında hiçbir farkın
olmadığı şeklindedir.149

Kur'an çeviri tarihini de ele alan yazar, Kur'an'ın ilk kımî çevirisinin Farsça’ya
Selman-ı Farisi tarafından Peygamber’in izniyle yapıldığını söyler. Daha sonraki
dönemlerde yapılmış tercümelerden de söz eden yazar,150 kitabın sonunda Avrupa
dillerindeki Kur'an çevirilerinin listesini verir. Bu listede Türkçe dahil 55 dilden
toplam 804 çeviri vardır. Bu dillerde yapılmış çevirilerin hangi alfabe ile yapıldığını
da belirtir. Alfabetik sıraya göre dizilen listede ismi az duyulan diller de vardır.
Örneğin, 1879’da John Martin Schleyer tarafından icat edilen Vulapuk dili gibi.151

Bu listede yer alan çevirilerin bir kısmı tam çeviri, bir kısmı da bölümler,
âyetler, sûreler halinde yapılmış çevirilerdir. Liste tam ve eksik çeviri ayırımı
yapılmadan verilmiştir. Listede yer alan çevirilerin kritiği de yapılmıştır.
146
Bkz. S. 64.
147
Bkz. s. 57-93.
148
Bkz. s. 54-56.
149
Bkz. s. 94-98.
150
Bkz. s. 105-110.
151
Bkz. s. 111-215

47
c. İslam Peygamberi

Le Prophéte de L’Islam, Sa Vie et Son Oeuvre, el-Najah, Paris, 1998, 2 C.,


Toplam 1067 sayfa.

Türkçesi: İslâm Peygamberi: Hayatı ve Eseri, çev. Salih Tuğ, İstanbul, İrfan
Yayımcılık ve Ticaret, 1993, 2 C. 1169 s.; Diğer bir tercüme Mehmet Yazgan
tarafından yapılmıştır. İstanbul, Beyan Y. 2004, tek cilt halinde, 975 s.

Biz tezimizde Muhammed Hamidullah’ın sadece Kur’an ile ilgili eserlerini


tanıtmayı planlamıştık. Fakat “İslam Peygamberi” Muhammed Hamidullah’ın en
önemli eseridir. Bundan dolayı bu eseri birkaç satırla da olsa tanıtmayı uygun
bulduk.

İlk kez M. Sait Mutlu tarafından tercüme edilmeye başlanan bu eser, henüz
tercümesi bitmeden M. Sait Mutlu’nun vefat etmesi sonucu, Prof. Dr. Salih Tuğ
tercüme işini üstlenerek bu çalışmayı tamamlamıştır.152 Eserin orijinal dili Fransızca
“Le Prophéte de I’Islam, sa vie et son euvre”dir153 ve iki cilt halinde ilk kez 1959’da
Paris’te yayınlanmıştır. Muhammed Hamidullah unvanını “İstanbul Üniversitesinde
Profesör” olarak kullanmıştır. Bunun sebebini de kendisi şöyle açıklamaktadır.
“İstanbul’da gerçekleştirdiğim akademik çalışmalarım sırasında bu çalışmamla ilgili
bütün belge ve kaynakları Türkiya’den sağlamış olmamdı.”154 Bu eser daha sonra
Mehmet Yazgan tarafından tekrar Türkçe’ye kazandırıldı, ve Beyan Yayınları
tarafından tek cilt halinde 2004’te İstanbul’da yayınlandı.

Başlı başına ayrı bir yazı konusu olan bu eser iki cildi ile birlikte yedi kısımdan
oluşmaktadır. Hz. Peygamber’in (a.s) hayatını niçin tetkik ediyoruz? diye başlayan
Hamidullah, İslam’ın doğduğu zamanın siyasi ve coğrafi ortamını çok detaylı bir
152
Bkz. Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, çev. Salih Tuğ, İstanbul, İrfan Yayımcılık ve
Ticaret, 1993, (Önsöz kısmı)
153
İslam Peygamberi, Hayatı ve Faaliyetleri.
154
İslam Peygamberi’inin Türkçesine yazdığı önsöz’den. İstanbul, İrfan Y. 1993.

48
şekilde incelemektedir.155 Mekke’nin bir merkez olarak seçilmesinin coğrafi,
sosyolojik ve psikolojik nedenleri üzerinde duran Hamidullah, Peygamber’imizin
ataları ile ilgili de ayrıntılı bilgiler vermektedir.156 Peygamber Efendimizin hayatıyla
ilgili çok ayrıntılı bilgilere yer vermekle birlikte, o dönemdeki Arabistan’a komşu
devletler ve Arap kabileleri ile ilgili çok detaylı bilgilere yer vermektedir.157

Bu eseri benzerlerinden farklı kılan bir çok yanları bulunmaktadır. Örneğin


İslam’ın yayılmasında katkısı bulunan kadınları ayrı başlıklar halinde ele almakta ve
İslam’ın ilk şehidinin bir kadın oluşuna dikkat çekmektedir.158 Bunun yanı sıra
kitapta Hamidullah’ın “Dünyadaki İlk Yazılı Anayasa” dediği Peygamberimizin
Yahudileri de içine alarak yaptığı “Medine Sözleşmesi”nin metni ile birlikte tahlil ve
tercümesinin;159 ve Peygamber’imizin yabancı devlet başkanlarına gönderdiği
mektupların orijinallerinin fotokopilerinin tercüme, tahlil ve yapılan tenkitlere
verdiği cevapların da yer alması ayrı bir önem arz etmektedir.160

Eserin ikinci cildine Hz. Peygamber’in özel hayatını anlatmakla başlayan


Hamidullah, mü’minlerin annelerini tek tek tanıtmaktadır.161 Bu ciltte çok çeşitli
konulara değinen yazar Resulullah’ın (a.s) tıp anlayışından,162 Kur’an’daki tıp
ilminden,163 İslam’daki devlet anlayışından,164 Adalet teşkilatından, İktisadi
sistemden, Askeri teşkilattan, Resulullah’ın izlediği siyasetin temel ilkelerinden,
toplumsal hayattan ve son olarak Hz. Peygamberin irtihalinden ve hilafet sorunundan
söz etmektedir.165

2. MAKALELERİ

155
Bkz. Hamidullah, İslam Peygamberi, Beyan Y., s. 29-33.
156
Bkz. Hamidullah, a.g.e. s. 35-45.
157
Bkz. Hamidullah, a.g.e. s. 357-451.
158
Bkz. Hamidullah, a.g.e. s. 151-154.
159
Bkz. Hamidullah, İslam Peygamberi, İrfan Y., c. 1, s. 202-210.
160
Örnek mektuplari için bkz. Hamidullah, İslam Peygamberi, Beyan Y., s. 288, 306, 321, 356.
161
Bkz. Hamidullah, İslam Peygamberi, Beyan Y., s. 549-573.
162
Bkz. Hamidullah, a.g.e. s. 661.
163
Bkz. Hamidullah, a.g.e. s. 665.
164
Bkz. Hamidullah, a.g.e. s. 722-755.
165
Bkz. Hamidullah, a.g.e. s. 764, 784, 829, 862, 910, 921.

49
a. Kur'an-ı Kerim’in Türkçe Yazma Tercümeleri

Muhammed Hamidullah, “Kur'an-ı Kerim’in Türkçe Yazma Tercümeleri”, çev.


Salih Tuğ, Türkiyat Mecmuası 14, İstanbul, 1964, 65-80 sayfalar arası.

Yazar bu makalede İslam’ın ilk şehidi Sümeyye’nin, memleketi Keşker’de,


Pamih adıyla çağrıldığını Belazuri’ye dayanarak söylemekte ve bu ismin Türkler
arasında yaygın olarak kullanılan Pamuk isminden mülhem olabileceği ve buna
dayanarak onu Türk asıllı olarak düşünebileceğimizi vurgulamaktadır.166

Selman-ı Farisi örneğinden yola çıkarak yazar, acaba Sümeyye de hemşerileri


için bir tercüme yapmış mıdır? Sorusuna olumsuz cevap vermektedir. Kur'an-ı
Kerim’i Türkçe’ye tercüme işine girişmiş yüzden fazla müellif olduğunu, fakat ilk
tercüme işini kimin gerçekleştirdiğini kestirmenin zor olduğunu vurgulamaktadır.167

İlk tercümelerin anonim olduğunu söyleyen yazar, İslam’dan önce Türkler


tarafından Uygur alfabesinin yaygın olarak kullanılışından dolayı, tercümelerin bu
alfabe ile yapılmış olabileceğini düşünebiliriz diyor. Buna rağmen yazara göre,
bugüne kadar tam ve mükemmel bir halde, Kur'an-ı Kerim’in Uygur alfabesi ile
yapılmış tercümesini bulmak mümkün olmamıştır.168

Yazar, Arap harfleri ile yazılmış en eski Türkçe tercümenin, Huzistan asıllı ve
mu’tezili olan Ebu Ali Muhammed ibn Abdulvahhab el-Cubbai’ye (ö. 303 h./916 m.)
atfolunduğunu, bu tercüme metninin izine de henüz rastlanmadığını
söylemektedir.169

Yazar, dostları ve meslektaşları yardımıyla Belgrat, Münih, Paris, Londra,


Vatikan, Leyden, İstanbul, Ankara, Edirne, Bursa, Konya, Kastamonu, Afyon,
Manisa kütüphanelerinde bulunan yazma eserlerin kayıt numaralarını vermektedir.
166
Bkz. s. 65.
167
Bkz. s. 65.
168
Bkz. s. 66.
169
Bkz. s. 67.

50
Aynı eserden istinsahı yapılmış olanları, tespit edebildiklerinden bazılarını belirten
yazar, bundan sonra yapılacak işin bu eserlerin ayniyet ve başkalığını tespit için
gerekli malzemeyi bir araya getirmek olduğunu söyler. Verilen listede birbirinin
tekrarı mahiyetinde olanlar yanında; tespiti yapılmamış eserlerin mevcudiyetinin de
söz konusu olabileceğini vurgular.170

Yazar, tespit edebildiği 72 yazmanın, -ihtiva ediyorsa- Fatiha sûrelerini


yayınlamanın gelecek araştırmacılar için, bu eserlerin ayniyet ve başkalığını tespit
işini kolaylaştıracağını söylüyor.171

Yazar daha sonra Fethi Ethem Karatay’ın 1962 senesinde İstanbul’da


yayınladığı Topkapı Sarayı’nda bulunan Arapça Yazmalar Katalogunun 1.cildini
elde ettiğinden, burada kayıtlı 25 Türkçe tercümeye rastlamış ve bunları daha sonra
makaleye eklemiştir. Ancak bu eserlerin daha önce verilen listedeki eserlerin tekrarı
olabileceğini de vurguluyor.172

Makalenin sonunda zengin bir bibliyografya mevcuttur.173

b. Kur’an-ı Kerim’in Afrika Dillerindeki Tercümeleri

Muhammed Hamidullah, “Kur’an-ı Kerim’in Afrika Dillerindeki Tercümeleri”


(çev. H.R), İslam Düşüncesi, sayı, 8, Ekim, İstanbul, 1969, s. 487-493.

Makalenin orijinali Güney Afrika’da çıkan “The Muslim Digest” İnternational


Montly of Muslim Affairs adlı aylık mecmuanın hicri1388/1968 m. Cilt, 19, sayı, 5
Ramazan özel sayısında yayınlanmıştır. Bu makalede, Afrika kaynaklarının
zannedildiği gibi tercüme konusunda fakir olmadığı vurgulanır. Makalenin ilerleyen
sayfalarında yazarı haklı çıkaracak sayıda dile çeviri yapıldığı görülür.

170
Bkz. s. 67-75.
171
Bkz. s. 75-76.
172
Bkz. s. 76-77.
173
Bkz. s. 78-79.

51
Bu asrın (20 y.y) başlarında Müslümanlar arasında Kur'an-ı Kerim tercüme
edilebilir mi? Gibi gereksiz bir tartışmanın yapıldığı ve bu tartışmanın kaynağının
Hıristiyanlık propagandasını yapan misyonerlere dayandığını söyleyen yazar, tâ Hz.
Peygamber (a.s) zamanından itibaren bizzat Arap olanların dahi şerhlere, tefsirlere ve
açıklamalara ihtiyaç duyduğunu ifade eder.174

Selman-ı Farisi’nin Peygamber (a.s) izniyle yaptığı Fatiha tercümesinden


burada da söz eden yazar, Peygamber tarafından, geçici olmak kaydıyla tercüme ile
namaz kılmanın caiz görüldüğüne işaret etmektedir.175

Yazar, Fransa’da yayınlanan France-Islam dergisinin her sayısında Fatihanın


bir dildeki tercümesinin yer aldığını hatırlatmakta ve Kur'an'ın hicretin birinci veya
ikinci asrında Berberi diline, ikinci asırda Farisi diline, dördüncü asırda Türk diline
tercümelerinin yapıldığını belirtmekte ve kendi şahsi koleksiyonunda 102 dile
yapılmış tercümenin varlığından söz etmektedir.176

En çok tercümenin Urduca, Türkçe ve Farsça yapıldığını belirten yazar, Avrupa


dillerinde de hatırı sayılır sayıda tercümenin varlığından söz eder. Afrika’da ana dil
olarak konuşulan mahalli dillerin yüzlerce olduğunu söyleyen yazar, bu makalede
Afrikanca yapılmış Fâtiha’nın Arap alfabesiyle bir tercümesini örnek olarak verir.177

Yazar, bu makalede, şahsi koleksiyonunda yer alan 18 Afrika dilinde yapılmış,


genellikle kısmi tercümeyi örnek olarak zikretmiştir. Bunlardan bazıları yazarın
ricasıyla dostları tarafından yapılmıştır. Berberice’ye Latin harfleri ile yapılmış
tercüme buna örnek olarak gösterilebilir.178

Yazar, makalenin sonunda, bütün gayretlerine rağmen, Somali ve Koptik


dilinde kısmi de olsa bir tercümeyi temin edemediğini üzüntüyle ifade eder. Bu

174
Bkz. s. 487-488.
175
Bkz. s. 489.
176
Bkz. s. 489.
177
Bkz. s. 490.
178
Bkz. s. 491.

52
konuda Niger ve Nigeria dillerinin de aynı ihmal içinde olduğunu söyler. Yazar
Sudanlı Müslümanlara da hitap ederek, bu konuda dar düşünmekten vazgeçmelerini
tavsiye etmekte ve bir an önce kasmi de olsa tercüme faaliyetine girişmenin faydalı
olacağını ve bunun Arapça’ya hiçbir zararının olmayacağını söylemektedir.179

c. el-İlaf veya İslam’dan önce Mekke’nin İktisadi-Diplomatik


Münasebetleri

Muhammed Hamidullah, el-İlaf veya İslam’dan önce Mekke’nin İktisadi-


Diplomatik Münasebetleri, çev. İsmail CERRAHOĞLU, AÜİFD, Ankara, 1961,
C.9, s. 213-222180

Hamidullah bu makaleyi, Kur'an-ı Kerim’deki 106. sûre olan Kureyş


Sûresi’ndeki İlaf kavramına açıklık getirmek için yazmıştır. Bir çok mealde
“Kureyşe sevdirilmiş olmak”,181 “Kureyşi alıştırdığı için”,182 “Kureyşin
emniyeti”183 şeklinde tercüme edilen el-ilaf kelimesini, Hamidullah sözleşme
şeklinde tercüme etmiş ve bu anlamı güçlendirecek tarihi temellere dayandırmak
suretiyle ikna yoluna gitmiştir.

Makalenin başında Mekke’nin kuruluşu ile ilgili Kur'an-ı Kerim dahil ilk
dönem kaynaklara dayandırılan tarihi bilgiler var. Mekke’de hüküm sürmüş
hanedanları kronolojik sıraya göre veren Hamidullah, eş zamanlı olarak iktidardaki
Bizans imparatorlarının da isimlerini zikreder.

179
Bkz. s. 493.
180
Bu makale ilk önce Fransızca olarak “Al-Ilaf, ou Les Rapports Economico-Diplomatiques de la
Mecque pré-Islamique” adıyla “Institut Français de Damas” tarafından yayınlanan(1957) “Les
Mélanges Louis Massignon” isimli dergide yayınlanmıştır. (s.213)
181
Komisyon, Kur’an’ı Kerim ve Türkçe Açıklamalı Tercümesi, Diyanet İşleri Başkanlığı, Kureyş
106/1.
182
Bkz. Ateş, Süleyman, Kur’an-ı Kerim ve Yüce Meali, Kureyş 106/1.
183
Bkz. Esed, Muhammed, Kur’an Mesajı, Kureyş, 106/1.

53
Mekke’nin bir site devleti gibi yönetildiğini, dışarıdan hiçbir otoriteye
başvurmadan, yabancılarla anlaşmalar yaptığını söyleyen Hamidullah, konuyla ilgili
çeşitli örnekler verir.184

Hamidullah, İslamiyet’ten önceki Arap vakâyinamelerinde el-İlâf adında


meşhur bir elçilikten söz edildiğini, konuyla ilgili vesikaların bolluğuna rağmen
batıda hiç kimsenin şimdiye kadar bu meseleyi ele almadığı da söylüyor.185

İlâf nedir? diye soran Hamidullah İbn Habib’e (ö. 245 h.) göre el-İlâf’ın ahidler
olduğunu, Es-Suheyli’nin de aynı düşündüğünü nakleder. Kelimenin kökünün (a-l-f)
olduğunu, bunun da dostluk ve uzlaşma demek olduğunu, müteaddi bir fiil
olduğundan İlâf “iki şahıs arasında dostluk yapmak”tan başka bir manaya
gelmediğini, büyük lügatların da aynı manayı verdiklerini söylüyor.

Daha sonra yazar çeşitli muteber kaynaklara dayanarak, Hâşim’in Suriye’de


Bizans ve Gassanilerle; kardeşi Abd-Şems’in Habeşistan’da Necaşi ile; diğer kardeşi
Nevfel’in, Pers ve Irak topraklarında Pers İmparatoru ile; el-Muttalib’in Yemen’de
Himyeri hükümdarı ile, serbest dolaşım için anlaşmalar yapmak üzere gittiklerini
nakleder.186

Yazar, Abdulmuttalib’in 110 yaşında öldüğü rivayetini esas alarak, bu


anlaşmaların tarihinin m. 467 olduğu sonucunu elde eder. Bu tarihten hareketle ilgili
devletlerin başında hüküm süren kişilerin isimlerini araştırır. Bu isimleri araştırırken
ilgili devletlerin öz kaynaklarına başvurmayı da ihmal etmez.187

Netice itibari ile Hamidullah Belazuri, Taberi, İbn Kelbi gibi güvenilir
yazarlara dayanarak verdiği tarihi bilgilerden sonra, “Bütün bu hikayeleri
reddetmede (inanmamakta) herkes serbesttir” der ve güvenilir kaynaklara
dayanmanın, hayallere güvenmekten daha önemli olduğunu kaydeder. Yazar İbn

184
Bkz. s. 215.
185
Bkz. s. 216.
186
Bkz. s. 217.
187
Bkz. s. 219-220.

54
Habib’in Kitabu’l-Munammak’ı basılmadığından ve herkesin kolayca ulaşmasının
mümkün olmadığından söz ederek, konuyla ilgili “Hadisu’l-İlâf” ve “Hadisu
Rıhleteyn” başlıklı iki metni makalesine aynen almıştır.188

d. Fehmü’l-Kur’an Limen La Yentiku Bi Lugat’i-dat

Muhammed Hamidullah, “Fehmü’l-Kur’an Limen La Yentiku Bi Lugat’i-dat”,


en-Nedvetü’l-âlemiyye Havle Tercemâti Meânî’l-Kur’an’il-Kerim (sempozyum),
IRCICA, İstanbul, t.y, s. 49-70.

Muhammed Hamidullah’ın bu makalesi, 1986 yılında İstanbul’da “en-


Nedvetü’l-âlemiyye Havle Tercemâti Meânî’l-Kur’an’il-Kerim” adıyla yapılmış
sempozyumda bir tebliğ olarak sunulmuştur. Daha sonra IRCICA tarafından aynı
isimle sempozyumdaki tebliğler bir araya getirilerek kitaplaştırılmıştır. Makale henüz
Türkçe’ye kazandırılmamıştır.

Hamidullah, bu makalesinde Kur’an’ı tercüme etmek caiz mi? İlk tercümeler,


Kur’an’ın dünya dillerine tercümeleri, tefsir ve tercüme, tercümenin zorlukları,
zamirlerin kullanımı, müteradifler, tercümenin gerekleri, Arapça’nın kendine has
özellikleri vb. konuları ele almıştır.

Hamidullah, tercümenin caiz olup olmadığını sorar, ama buna karşı çıkanların
olduğunu söylemekle yetinir ve böyle bir şeyi tartışmanın gereksiz olduğuna
inanır.189

İlk Kur’an tercümelerin kısmî de olsa Hz. Peygamber zamanında yapıldığını


söyleyen Hamidullah’a göre, Hz. Peygamber İslam’a davet mektuplarını gönderirken
çeşitli âyetleri mektuplarda kullanıyordu ve mektuplar da gönderildiği milletlerin

188
Bkz. s. 221-222.
189
Bkz. s. 51.

55
diline tercüme ediliyordu. İranlı’lar müslüman olduklarında Selman-ı Farisi’den
kendilerine Fâtiha sûresini tercüme etmelerini istemişlerdi. Selman-ı Farisi bu işi
yaptıktan sonra tercümeyi Resulullah’a (a.s) arz etmişti onay aldıktan sonra
hemşehrilerine göndermişti.190

Kur’an’ın tercüme tarihi ile ilgili öz bilgiler veren Hamidullah, çok erken
dönemlerde Süryanice’ye yapılan yine kısmî tercümelerden söz etmekte ve ilk tam
tercümelerin Türkçe, Farsça ve Hint diline yapıldığını ifade etmektedir.191

Hamidullah, imkanlarının el verdiği ölçüde Kur’an’ın dünya dillerindeki


tercümelerini topladığını ve daha sonra bunları “Translation of the Quran in Every
Language” adıyla bastırdığını söylüyor. Mali imkansızlıklardan dolayı bu eserin
geliştirilmiş halini bastıramadığını söyleyen Hamidullah, bu makalesinde 1986 yılına
kadarki araştırmaları sonucunda elde ettiği, Kur’an’ın tercüme edildiği dillerin
listesini vermektedir. Bu listede alfabetik sıraya göre toplam 139 dil mevcuttur.192
Hamidullah, o tarihteki Urduca, Türkçe, Farsça, İngilizce, Almanca, Faransızca,
Latince ve Rusça dillerindeki tercüme sayılarını da vermektedir.193

Bazen tercümenin tek başına yeterli olmadığını söyleyen Hamidullah,


sahabelerin bile bazen murad-ı ilahiyi anlamadıkları için Hz. Peygamber’e sorular
sorduklarını, Hz. Peygamber’in de bunlara cevap verdiğini belirtmektedir. Bütün
dillerin gelişerek değişime uğradığını aradan geçen uzun zaman diliminden dolayı
çoğu dilin ilk zamanlardaki biçimini sadece uzmanların anlayabildiklerini söyleyen
Hamidullah, bunun tek istisnasının Arapça olduğunu söylüyor. Ona göre bugün Babil
dilini, Pehlevice’yi, Latince’yi, Sanskritçe’yi ve hatta birkaç yüzyıl önceki
İngilizce’yi, Almanca’yı, Fransızca’yı sadece uzmanların anlayabildiklerini söylüyor.
Bunun istisnasını teşkil eden Arapça’nın ise böyle bir değişim yaşamadığını söyleyen
Hamidullah, Hz. Peygamber’in, hayatta olsaydı, bizim hadisleri ve Kur’an âyetlerini
anlayabildiğimiz gibi O da, bugün radyolarda, televizyonlarda konuşulan, gazete ve

190
Bkz. s. 52.
191
Bkz. s. 53.
192
Bkz. S. 55-59.
193
Bkz. s. 59.

56
dergilerde yazılanları anlayabileceğini ifade ediyor. Böylelikle de Allah’ın şu
va’dinin gerçekleştiğini belirtiyor: “Muhakkak ki Kur’an’ı biz indirdik onu
koruyacak olan da biziz”194 Hamidullah, tefsire de ihtiyaç olduğunu, Arap olanlar
dahi tefsire ihtiyaç duyuyorlarsa Arapça bilmeyenlerin sadece tercüme ile
yetinmemeleri gerektiğinin de altını çiziyor.195

Hamidullah, tercümede güçlük çekilen kelime ve ifadelere şu örnekleri veriyor:


“‫ب‬
ً َ>ِ‫” آ‬196, “6&+َ:”197, “‫&َة‬+َ1ُ‫” ﻡ‬198, “‫ز‬#ُTُ
”199, “ً6َ8َ َ‫”ﺹ‬200, “‫رًا‬#ُ7ُ‫” ﺙ‬201, “‫َ'& م‬W ”202, “ 3, َM ْ%ِ‫ﻡ‬
َ َ'َ‫”ﻡَ ﺥ‬203, “‫ن‬
X ٍ َ+ْ‫” َذوَا َأ‬204 Ona göre, bunların dışında, ait olduğu yerin belirtilmediği
zamirler,205 eril ve dişil zamirler,206 dini terimler, müteradif kelimeler ve Arapça’nın
kendine has özellikleri gibi konular da tercümenin diğer zorlukları arasında yer
almaktadır.207

e. Hâlku’l-Kâinat ve Aslu’l-enva’ı Hasbe’l-Kur’an ve’l-


Müfekkirîne’l-Müslimîn

Muhammed Hamidullah, “Hâlku’l-Kâinat ve Aslu’l-enva’ı Hasbe’l-Kur’an


ve’l-Müfekkirîne’l-Müslimîn”, İslami İlimler Fakültesi Dergisi, Prof. M. Tayyip
Okiç Armağanı, Erzurum Atatürk Üniversitesi, 1978, s. 9-38.

Hamidullah, bu makalesinde kâinatın yaratılışı ile ilgili âyetleri bir araya


getirmiş ve bu konuda fikir beyan eden İslam alimlerinin görüşlerine yer vermiştir.

194
Bkz. el-Hicr 15/9.
195
Bkz. s. 61.
196
Bkz. en-Nisa, 4/103; el-En’am, 6/7.
197
Bkz. el-Kehf, 18/35; Âl-i İmran, 3/133.
198
Bkz. el-Münâfikûn, 63/4.
199
Bkz. en-Nisâ, 4/34, 128.
200
Bkz. el-Bakara, 2/271; et-Tevbe, 9/60, 103.
201
Bkz. el-Furkan, 25/14.
202
Bkz. Âl-i İmran, 3/182.
203
Bkz. el-Felak, 113/2; el-Enbiya, 21/35.
204
Bkz. er-Rahmân, 55/48; Sebe, 34/16.
205
Bkz. en-Necm, 53/13; Yusuf, 12/42; Meryem, 19/68, 71.
206
Bkz. en-Nahl, 16/66; Fâtır, 35/28; ez-Zuhruf, 43/12-13; el-Enbiyâ, 21/91; eş-Şuarâ, 26/12; Yâsin,
36/34-34.
207
Bkz. s. 61-70.

57
Kendi görüşlerinden ziyade İslam düşünürlerinin fikirlerinin daha çok yer aldığı bu
makalesinde Hamidullah, yaratılış konusu ile ilgili âyetleri iki guruba ayırmıştır/
1)Kâinatın hemen yaratıldığını ifade eden âyetler. 2)Kâinatın yaratılışında bir
tedricilikten söz eden âyetler.208

Birinci guruba örnek olarak şu âyetleri veriyor. (3


ِ َJَ7ْ! ِ Z
ٍ َْ'َ‫
َ ِإ!& وَاﺡِ َةٌ آ‬3ُ ْ‫) َوﻡَ َأﻡ‬
“Buyruğumuz bir göz kırpması gibi ansızındır.”209 ( َُ! ‫ل‬
َ #َُ
ْ‫َْ ٍء ِإذَا َأ َردْ
َ ُ; َأن‬Tِ! َ+ُ!ْ#َ8 َ&
‫ِإ‬
‫ن‬
ُ #ُ9َ َ ْ%ُ‫“ ) آ‬Bir şey dilediğimizde, sözümüz ona ‘ol’ demekten ibarettir. Sonra olur.
Başka değil.”

İkinci guruba örnek olarak şu âyetleri veriyor. ( َ‫وﻡ‬


َ ‫ض‬
َ ْ‫ر‬Hَْ!‫ت وَا‬
ِ ‫&َ وَا‬1!‫ ا‬X
َ َ'َ‫ا!&<ِي ﺥ‬
...ٍ‫ِ َأ& م‬6&>ِ. ِ َُ َ+ْ َ ) “Gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yaratan
O’dur…”210 (...ِ%ْ َ‫ْﻡ‬#َ ِ ‫ض‬
َ ْ‫ر‬Hَْ!‫ ا‬X
َ َ'َ‫…“ )… ﺥ‬Yeri iki günde yarattı…”211, ( َ ِ ‫َ & َر‬8‫َو‬
‫ِ َأ& ٍم‬6َ5َْ‫َا َ َ ِ َأر‬#ْ8‫…“ )… َأ‬Payları eşit olarak dört günde belirledi…”212, ( aَ ْ7َ. %
& ُ‫َ ه‬bََ
%
ِ ْ َ‫ْﻡ‬#َ ِ ‫ت‬
ٍ ‫ََ وَا‬. ) “Böylece onları, iki günde, yedi gök olarak kararlaştırdı…”213 Her
iki gurup arasında her hangi bir çelişki bulunmadığını vurgulayan Hamidullah,
birinci guruptaki âyetlerin Allah’ın kudretini, ikinci guruptaki âyetlerin ise
yaratılıştaki keyfiyeti vurguladığını söylüyor.214 Gün kelimesinden kastın âyetlere
göre “on iki”215, “yirmi dört”216 saatlik zaman dilimleri olabileceği gibi, “bin yıl”217
veya “elli bin yıl”218 olabileceğini de vurguluyor. Yaratılış ile ilgili diğer âyetleri de
veren Hamidullah, Müslüman düşünürlerin ilmin gelişmesiyle bu konuda
araştırmalar yaptıklarını söylüyor. Bu ilim adamları arasında şunların görüşlerine yer
vermiştir: Cahız, İhvan-ı Safa, İbn Miskeveyh, Elmalılı Hamdi Yazır, İbn Heysem,

208
Bkz. s. 38.
209
Bkz. el-Kamer, 54/50.
210
Bkz. el-Furkan, 25/59.
211
Bkz. Fussilet, 41/9.
212
Bkz. Fussilet, 41/10.
213
Bkz. Fussilet, 41/12.
214
Bkz. s. 38.
215
Bkz. el-Hakka, 69/7.
216
Bkz. Âl-i İmran, 3/41.
217
Bkz. el-Hac, 22/47.
218
Bkz. el-Meâric, 70/4.

58
İbn Tüfeyl, Mevlana, Nasiruddin et-Tusi, en-Nesefi, Muhammed el-Kazvini, İbn
Haldun, Kınalızâde, İsmail Hakkı İzmirli ve Erzurumlu İbrahim Hakkı. Batı
dünyasında da bu konuyla ilgilen ilim adamlarının isimlerine yer veren Hamidullah,
çok sonraları bu konuyu ele alan Batılıların Müslüman düşünürlerden etkilendiklerini
ifade ediyor.219

f. Kur’an: Müslümanların Mukaddes Kitabı (1)

Muhammed Hamidullah, “Kur’an: Müslümanların Mukaddes Kitabı (1)”, çev.


Ahmet Yaşar Ocak, İslam Medeniyeti, İstanbul, 1968, 1. S., s. 3-5.

Hamidullah’ın bu makalesi ilk olarak “France-Islam” dergisinin 1967 tarihli


birinci sayısında yayımlanmıştır. Bu makalesinde Hamidullah, Kur’an’ı tanıtmakla
işe başlamıştır. Kur’an’ın değişik isimlerinden ve onun dilinin Arapça oluşundan
bahsetmiştir. Dünya dilleri tarihinde, Kur’an’ın vahyedilişinin üzerinden 1400 sene
geçmesine rağmen, değişikliğe uğramayan tek dilin Arapça olduğunu söylüyor.
Kısacası Kur’an dilinin hâlâ yaşayan bir dil olduğunu, bunun da Kur’an’ı anlamak
için son derece önemli olduğunu ifade ediyor. Bu makale Fransa’da yayınlandığı için
olsa gerek, Hamidullah zaman zaman çeşitli açılardan Tevrat ve İncil ile kıyas
yaptığı gibi, burada da Kur’an’ın hacim bakımdan Tevrat ve bir arada dört İncil’den
daha hacimli olduğunu söylüyor.220

Bir Müslümana, Hz. Muhammed’in (a.s) Kur’an’ın yazarı olduğunu


söylemenin en büyük hakaret sayılacağını vurgulayan Hamidullah, Kur’an’ın
tamamen vahiy eseri olduğunun üzerinde durur. Ve bir gayri müslimin
münazaralarda nezaketen bu hususu göz önünde bulundurması gerektiği mesajını
veriyor.221

219
Bkz. s. 9-11.
220
Bkz. s. 3.
221
Bkz. s. 3.

59
Muhammed Hamidullah, Ümmi bir peygambere gelen ilk vahyin “bütün
insanlığa has ilim ve hislerin birer kaynağı olarak sadece “Kalem”in övülmesine hasr
ve tahsis” edilmesinin heyecan verici bir şey olduğunu söylüyor. Daha sonra
Kur’an’ın nasıl yazıya geçirildiği, Hz. Peygamber’in (a.s) onu korumadaki gösterdiği
hassasiyeti üzerinde duran Hamidullah, sadece Türkiye’de Kur’an’ı tümüyle
ezberlemiş 150.000 hafızı örnek vermektedir.222 Hamidullah, Hz. Peygamber’in
vefatı sırasında “evinde bir takım Kur’an sureleri bulunan paketlenmiş yazılı parçalar
bulunduğu”nun bilindiğini söyleyerek, bunun da Hz. Peygamberin ömrünün
sonlarına doğru, Kur’an’ın “resmi” bir nüshasını tamamlamak istemiş olabileceğine
işaret ettiğini söylüyor.223

Daha sonra Hamidullah, Kur’an’ın tedvini ile ilgili ayrıntıları ele alıyor. Ve
Kur’an metninin sıhhatini hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde inceleyen Münih
Üniversitesi’nde kurulan Enstitüyü örnek veriyor. Bu konuyu tezimizde ilgili
yerlerde işlediğimiz için burada tekrardan kaçınmak maksadıyla ayrıntıları
vermiyoruz. Kur’an’ın yüzden fazla dile tercüme edildiğini hatırlatan Hamidullah
sadece Türkçe, Farsça ve Urduca’da yüzden fazla tercümenin varlığından söz ediyor.
İnanmayanlara has şahsi görüşlerin verebileceği zarar sebebiyle, mü’minlerin yaptığı
tercümelerin tercih edilmesi gereğini hatırlatıyor. İlk nüshalar hakkında da bilgi
veren Hamidullah, Kur’an’ın tarih üzerinde nasıl bir tesir icra ettiğini anlamak
isteyen kişinin, Kur’an’ın Arap dilinde yazılmış ilk kitap olduğunu düşünmesi
gerektiğini vurgular.224

g. Orthographical Peculiarities in the Text of the Quran: a


Guide on How to Read it Correctly

Muhammed Hamidullah, “Orthographical Peculiarities in the Text of the


Quran: a Guide on How to Read it Correctly”, IR, XLII/10, Woking/England, 1954,
s. 15-26.

222
Bu sayıyı 1967 yılında vermiştir.
223
Bkz. s. 3.
224
Bkz. s. 5.

60
“Kur’an Metninin Kendine Has İmlası: Kur’an’ı Doğru Okuma Rehberi”
şeklinde Türkçe’ye çevirebileceğimiz bu makalede Hamidullah, Arap yazısının kısa
bir tarihçesini vererek, Arapça’daki noktalama işaretleri ve harekeler olmadan
kelimeleri doğru telaffuz etmenin zorluğunu anlatmakta ve değişik anlamlara gelecek
şekilde okunabileceğini vurgulamaktadır.225

Hamidullah bu makalede ayrıca, Mısır baskılarındaki Kur’an metinlerinde


“elif”in üstüne her zaman “ötre”ye benzeyen bir “sükun” işaretinin konulduğunu,
bunun da yanlış okumalara sebebiyet verdiğini anlatmaktadır. Almanya’da bir
arkadaşının ısrarla el-Fâtiha sûresinin ( َ
ِ ْ‫“ ) اه‬ihdina” kelimesini “uhdina şeklinde
okumasının altında yatan sebebinin de bu olduğunu söylüyor.226 Hamidullah Mısırlı
yetkililerden bu imlayı terk etmeleri ricasında bulunuyor.227

Daha sonra Hamidullah, “Kur’an’ın İmlasında Değişiklik Yapmak Doğru


mudur?” şeklinde bir soru soruyor. Bunun pek akıllıca bir iş olmadığını söyleyen
Hamidullah, Türkiye’de Osmanlılar zamanında böyle bir çabanın içine girildiğini de
söylüyor.228 Kişisel olarak böyle bir şeye karşı olduğunu söyleyen Hamidullah,
Kur’an imlasını korumanın dini bir görev olmanın dışında şöyle pratik bir
faydasından söz ediyor: “1863 yılında Almanya’da yayınlanan oryantalistlerin
çıkarmış olduğu ZDMG adlı dergide Peygamber Efendimiz’in orijinal bir mektubu
yayınlandı. Derginin editörü Prof. Fleischer bu mektubun sahte olduğunu söyledi.
Çünkü bu mektuptaki (3ْ َ@ ) kelimesi iki “ya” ile (3ْ ْ َ@ ) yazılmıştı ve yine ona göre
böyle bir hata bir Peygamberin mektubunda olamazdı. Oysa ki Kur’an-ı Kerim’de

225
Bkz. S. 15-16.
226
Arap dünyasında basılan Kur’an-ı Kerim nüshaları incelendiğinde bu durum açıkça göze
çarpmaktadır. Örneğin ( َ
ِ ْ‫ ) اه‬kelimesinin başındaki “elif”in üstünde “ötre”ye benzer bir işaret vardır.
Türkiye’deki baskılarda bu “elif”in altında bir “kesre” işareti vardır. Bu da “ihdina” şeklinde okumaya
imkan veriyor.
227
Bkz. Mk. s. 17.
228
Türkiye’deki nüshalarda ez-Zâriyat, 51/47. âyetin Hz. Osman nüshasına göre (ٍ ْHَ ِ ) şeklinde
yazılması gerekirken tek “ya” ile (ٍ ْHَ ِ ) şeklinde yazılmıştır.

61
(ٍ ْHَ ِ ) kelimesi de iki “ya” ile (ٍ ْHَ ِ ) şeklinde yazılmıştır.229 Bu yanlış bir yazım
olduğunu göstermez. O dönemim yazım biçiminin bu şekilde olduğunu ispatlar. Hz.
Osman nüshasındaki imlayı eğer koruyamamış olsaydık böyle bir kanıttan da
mahrum olmuş olurduk.”230 Hamidullah, Kur’an’ın kendine has imlasının korunması
gerektiğini savunmaktadır.

Bu makalede verilen bilgilerin bir kısmı aynı zamanda “Hz. Peygamber’in Altı
Orijinal Diplomatik Mektubu” isimli kitabın “Arap Yazısının Tarihçesi” başlığı
altında da verilmiştir.231

Bu makaledeki diğer yazım ile ilgili bilgiler “Le Saint Coran”ın uzun “Giriş”
bölümünde de vardır.232 Bu “Giriş” bölümünde, Kur’an’ın, dikkat edilmediğinde
yanlış okunabilen kelimelerin uzun bir listesi de vardır.233 Aynı liste bu makalede de
mevcuttur.234

Bu konuyu tezimizdeki “Hamidullah’a Göre Kur’an’da Dil ve Yazım” başlığı


altında işlediğimiz için burada ayrıntıya girmiyoruz.

3. KİTAP TANITIMLARI

a. Ivan Hrbek, Kur’an-ı Kerim’in Çekoslovak Dilindeki Yeni


Tercümesi, Prag, 1972

Muhammed Hamidullah, “Ivan Hrbek, Kur’an-ı Kerim’in Çekoslovak


Dilindeki Yeni Tercümesi, Prag, 1972”, çev. M. Bilge, İTED, İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1976, C. VI., Cüz, 3-4, s. 229-234.

229
Bkz. ez-Zâriyat, 51/47. Arap dünyasındaki baskılarda iki “ya” şeklinde yazılmıştır. Orijinali de
böyle yazılır.
230
Bkz. mk. s. 18.
231
Bkz. Hz. Peygamberin Altı Orijinal Diplomatik Mektubu, s. 19-25.
232
Bkz. Le Saint Coran, Introduction,s. 11-121. Aziz Kur’an, Giriş, 17-142.
233
Bkz. Le Saint Coran, Introduction, 32-40. Aziz Kur’an, Giriş, 55-64.
234
Bkz. mk. s. 23-26.

62
Muhammed Hamidullah, birkaç dakikalığına inceleme fırsatını bulduğunu
söylediği Çekoslovak dilindeki bir tercümeyi bu makalesinde konu edinmektedir.

Makalenin başında şimdiye kadar yapılmış 5 tane Çekoslovak dilindeki


tercümenin ismini de vermektedir. Hamidullah, tercümenin Arap Dili ve Edebiyatı
bilgini olan Prof. Hrbek tarafından yirmi yıla yakın bir sürede gerçekleştirildiğini
söylemektedir. Her bir ayet için bir dosya tanzim edildiğini söyleyen Hamidulah,
sadece iki gün zarfında yirmi bin baskının tükendiğini de haber vermektedir.
Hamidullah, tercümenin halk arasında yayılmaması için içişleri bakanlığı tarafından
satın alınmış olma ihtimalini de düşünmektedir.235

Hamidullah, prof. Hrbek’i tercümenin girişine yazdığı fikirlerinden dolayı da


eleştirmektedir. Mütercimin ikinci dünya savaşı öncesi fikirlerinde hâlâ
kurtulamadığını söylemektedir. Örneğin çoktan çürütülmüş olmasına rağmen,
mütercimin, hâlâ sûrelerin tasnifinin mekanik oluşuna bağlı kaldığını söylemektedir.
Onun fikrine göre uzun sûreler önce, kısa sûreler sonra gelmektedir. Ve Hz.
Muhammed (a.s) Kur’an’ın müellifidir. Bu fikirlerin tarihle de bağdaşmadığını
söyleyen Hamidulah, şayet mütercimin kendi fikirlerini aklına geldiği sıraya göre
düzenlersek ortaya çıkacak olan ifadeden mütercimin de bir şey anlamayacağını
söylemektedir. Muhammed Hamidullah, Kur’an sürelerinin diziliş sırasının
peygamber tarafından yapıldığını; Prof. Hrbek’in, kısa sûrelerin manevi konuları,
uzun sûrelerin ise maddi konuları işlediği yönündeki kanaatinin yanlışlığını,
Kur’an’ın içindeki sûrelerden hareketle ortaya koymaktadır.236

Hamidullah, Prof. Hrbek’in, Müslümanların Kur’an-ı Kerim’i tercüme etmeleri


ile ilgili tutumları hakkında yanlış bir anlayışa sahip olduğunu söylemektedir.
Hamidullah, son asırda Müslümanların tercümenin haram olduğunu söylemeye
başladıklarını, bunun da Müslüman ülkeleri idaresi altında bulunduran Hıristiyanlar

235
Bkz. Muammed Hamidullah, “Ivan Hrbek, Kur’an-ı Kerim’in Çekoslovak Dilindeki Yeni
Tercümesi, Prag, 172”, Çev. M. Bilge, İTED, İÜEF, 1976, C. VI, C. 3-4, s. 229
236
Bkz. a. m., s. 230.

63
tarafından bilinçli bir şekilde yürütülen bir propagandadan kaynaklandığını
söylemektedir. Hatta Hindistan’da Kur’an-ı Kerimlerin basılmadığı gibi, el yazması
Kur’an-ı Kerim’lerin satın alınarak imha edildiğinin de bilindiğini söylüyor. Oysa ki
tercüme faaliyetinin daha Hz. Peygamber (a.s) döneminden itibaren başladığının
altını çiziyor.237

Tercümenin girişinde Hz. Peygamber’in (a.s) uzun bir biyografisine yer


verildiğini, fakat Hz. Peygamber’in biyografisi ile ilgili Müslüman müellifler
tarafından son devirlerde yazılan eserlerin görülmediğini söylüyor.238

Hamidullah, tanıtım yazısında, Prof. Hrbek’in dil yönünden yapmış olduğu bazı
yanlışlara da işaret etmektedir. Tekil olduğu halde çoğul bir şekilde tercüme edilen
kelimelere örnekler verdiği gibi, anlam yönünden de yanlışlara işaret ediyor.
Örneğin, el-Münâfikûn, 63/4. âyette, “Sanki onlar, direk olmuş keresteler gibidirler”
şeklinde tercüme edilip, “İçlerinin bozulmaları ve (beyaz karıncalar tarafından)
yenmeleri dolayısıyla onlar destek isterler” şeklinde izah edildiğini, bundan da bir
anlam çıkmadığını söyleyen Hamidullah, Kur’an’da yapılan teşbihin, “Münafıklar iyi
giyinmiş adamlar gibidir ancak hakikatte onlar beyinsizdirler. Onlar iyi elbiseler
giydirilmiş tahtadan ve kemikten yapılmış insan figürleridir” şeklinde anlaşılması
gerektiğini söylüyor.239

Yine el-Mutaffifîn, 83/7. ve 17. âyetlerde cennet ve cehenneme gidecek


olanların “dindarların kitabı” veya “günahkârın kitabı” şeklinde tercüme edildiğini,
kitabı cehenneme göndermede maksat ne olabilir diye soruyor. Ona göre,
cehenneme gitmesi gereken kitapta amelleri yazılı olan insandır.240

Hamidullah, mütercimin bu tercümesini daha modern tercümelerin ışığı altında


tekrar gözden geçireceğini ümid ediyor.

237
Bkz. a. m., s. 231.
238
Bkz. a. m., s. 232.
239
Bkz. a. m., s. 233
240
Bkz. a. m., s. 233.

64
b. Der Koran, Rudi Paret (bir tercüme), Stuttgart 1963-66

Muhammed Hamidullah, “Der Koran, Rudi Paret (bir tercüme), Stuttgart 1963
66”, İTED, C. 4/3-4, İstanbul, 1971, s. 110-113.

Muhammed Hamidullah, 30 ciltlik Taberî tefsirini hususi istifadesinde


kullanmak üzere Arapça’dan Almanca’ya tercüme ettiği söylenen Rudi Paret gibi
birinin bir Kur’an tercümesini yayınlayacağı haber verildiğinde çok büyük ümitlerin
beslendiğini söylüyor. Paret’in bu Almanca çevirisinin 41. tercüme olduğunu, fakat
tercümenin pek memnuniyet verici olmadığını söylüyor.241

Hamidullah’a göre, lafzî anlamından çok manayı veren kelimeleri seçtiğini


söyleyen Paret, bu hususa pek riayet etmemiştir. Ona göre tercümede, kelimelerin
insanın zihninde bir soru işareti bıraktığı yüzlerce pasaj vardır. Bunlarla ilgili olarak
bir kitap tanıtımının el verdiği ölçüde Hamidullah, örnekler vermiştir. Paret’in
Kur’an’ın 114 sûreye ve paragraf olarak telakki edilebilen bir konudan diğerine geçiş
için gayet elverişli olan bölümlere ayrılmasını dikkate almadığını bunun yerine
okuyucuya pek bir faydası dokunmayan, kendisine has paragraflara ayırma metoduna
başvurduğunu söylüyor.242

Dil açısından yaptığı eleştirilerle ilgili şu birkaç örneği veriyor:

1-Besmeledeki Rahman ve Rahim kelimelerini “Barmherzigen und


gütigen”=“kalbi merhametli ve iyilik sahibi” diye tercüme etmiş. Hamidullah’a göre
iki kelime de aynı kökten geliyor. Söze kuvvet vermek için birlikte kullanıldığını
söylüyor. Ona göre bu kelimeler merhametli anlamına gelir.

2-el-Fâtiha, 1/2’deki 


kelimesi “âlemler” yerine “bütün dünyadaki

insanlar” şeklinde tercüme edilmiştir.


241
Bkz. Hamidullah, Der Koran, Rudi Paret (bir tercüme), Stuttgart 1963-66, İÜEF, İTED, 4/3-4,
1971, s. 111.
242
Bkz. Hamidullah, a.m., s. 111.

65
3-el-Bakara, 2/4 “‫ل‬
َ Eِ ْ
‫ ”ُأ‬terimini “aşağı göndermek, indirmek” şeklinde tercüme
etmiştir. Oysaki Hamidullah, bu kelimenin Kur’an’da “üstün, faik olandan altta olana
verilmiş” veya “merhameten teslim ve tevdi edilmiş” şeklinde tercüme edilmesi
gerektiğini düşünüyor.

4-Hamidullah’ın en feci olarak gördüğü tercümelerden bir tanesi ise şudur: el-
Bakara, 2/30. âyette, Hz. Adem için kullanılan “Allah’ın yarattığı halîfe” kelimesinin
sadece “halef” = “nachfolger” olarak tercüme edildiğini söylüyor. Hamidullah,
“Allah ölür mü hiç!? Hz. İsa’nın uluhiyyet ve ölümü hakkındaki Hıristiyan inancı, bu
gibi fikirlerin Kur’an üzerinde empoze edilmesine ruhsat vermez” diyor.

5-en-Nisâ, 4/34. âyette “‫ز‬#ُTُ


” kelimesinin “itaatsizlik ve aynı sûre 128. âyette
aynı terim “müşkilat çıkaran” şeklinde tercüme edildiğini söylüyor. Her ikisinin de
yanlış olduğunu söyleyen Hamidullah, kelimenin “evlilik hayatındaki sadakatsizlik”
gibi bir manaya geldiğini söylüyor.243

Birkaç örnek daha veren Hamidullah, bunun gibi daha sayısız örneğin
olduğunu söylüyor.

c. Toshihiko Izutsu, God and Man in the Kuran, semantict of


the Kuranic Weltanschauung, Tokyo 1964, 248 s.

Muhammed Hamidullah, “Toshihiko Izutsu, God and Man in the Kuran,


semantict of the Kuranic Weltanschauung, Tokyo 1964, 248 s.”, İTED, İstanbul,
1971, C. 4, S. 3-4, s. 109-110.

Muhammed Hamidullah’ın Kur’an’ın tüm dünya dillerine çevrilmesi yönünde


bir gayretinin olduğunu daha önce vurgulamıştık. Hatta onun gayretiyle ilk kez bazı

243
Bkz. Hamidullah, a.m., s. 112-113.

66
Afrika dillerine dahi tercümelerinin yapıldığı da bilinmektedir.244 Kur’an ile ilgili
çalışmalara da ilgisi bu yöndedir. Gerek Kur’an’ın yapılmış tercümeleri olsun
gerekse içeriğiyle ilgili yapılmış çalışmalar olsun Hamidullah, o eserler ile ilgili ilmi
eleştiriler yapıp yayımlamıştır.245 Izutsu’nun çalışmasıyla ilgili ilmi mülahazaları bu
kategoridedir.

Batı dünyasından sonra Japonların da İslam ile ilgili araştırmalar yapmaya


başladıklarını söyleyen Hamidullah, Izutsu’nun bir ilahiyatçı değil bir dil bilimci
olduğunu vurguluyor. Semantik ilminin, kelimelerin işaret ettikleri anlamlardan çok
kelimelerin işaret ettikleri manaların felsefesiyle ilgilendiğini söyleyen Hamidullah,
bu metodun lisanlarından bir parça dışında hiçbir şey bırakmadan giden
medeniyetlere tatbik edildiğini vurguluyor. Izutsu’nun, Müslümanların, bugün
varlıklarını devam ettiren bir millet olmalarına; ve inanış, düşünce ve tarih ile ilgili
edebiyatlarının varlığına rağmen bu metodu Kur’an’a uygulamasını doğru
bulmamaktadır. Izutsu’nun çalışmasını sadece Kur’an’a hasretmediğini de eleştiren
Hamidulllah, şiir divanlarını, tefsir, hadis, kelam ve hatta modern oryantalistlerin
eserlerini de aynı açıdan ele alma işine giriştiğini söylüyor. Ona göre, bu çalışma
sadece Kur’an’a ayrılmış olsaydı, Kur’an’ın semantik ilmi yönünden bu gibi
araştırmaların neticelerine dair iyi bir örneğe sahip olunabilirdi.246

Kitapta tartışılan ana meselenin, Allah mefhumunun islamî yönden taşıdığı


anlam olduğunu söyleyen Hamidullah, bu konuda Kur’an’da kullanılan bazı
terimlerin ele alınıp bunların işaret ettiği mânâ ışığında müellifin vardığı hüküm ve
neticelerin verildiğini belirtmektedir. Gayb, zâhir, hilkat, mukadderat, rahmet, gadab,
tebşîr, tenzîr, namaz, hidâyet, tövbe ve af gibi konularda münakaşaların eserde yer
aldığını söyleyen Hamidullah, müellifin Arapça ve arap şiiri sahasında büyük bir

244
Bkz. Muammed Hamidullah, “Kur’an-ı Kerim’in Afrika Dillerindeki Tercümeleri”, çev. H. R.
İslam Düşüncesi Dergisi, s. 8, Ekim, İstanbul, 1969, s. 491.
245
Örnek olarak bkz. Muhammed Hamidullah, “Ivan Hrbek, Kur’an-ı Kerim’in Çekoslovak Dilindeki
Yeni Tercümesi, Prag, 1972”, çev. M. Bilge, İTED, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Yayınları, 1976, C. VI., Cüz, 3-4, s. 229-234.
246
Bkz. İTED, İstanbul, 1971, C. 4, S. 3-4, s. 109-110.

67
maharete ve geniş bir bilgiye sahip olduğunu vurgulamakta ve onu tebrik
etmektedir.247

Bu eser “Kur’an’da Allah ve İnsan” adıyla Süleyman Ateş tarafından da


Türkçe’ye tercüme edilmiştir.248

d. R. BELL Introduction to the Qur’an, Edinburgh University


Press, Edinburgh, 1953. 190 pages, 18 s.

Muhammed Hamidullah “R. BELL Introduction to the Qur’an, Edinburgh


University Press, Edinburgh, 1953. 190 pages, 18 s.”, , Islamic Culture, London,
1954, s. 239-243.

Muhammed Hamidullah’ın Kur'an ile ilgili araştırmalara olan ilgisinden daha


önce söz etmiştik. Onun, Richard Bell’in “Kur'an’a Giriş” diye tercüme
edebileceğimiz “Introduction to the Qur’an” adlı eseri incelemesi ve onunla ilgili
eleştirilerini yayınlaması da bu ilginin bir tezahürüdür. Hamidullah, bu eserin Bell’in
1937’de yayınladığı Kur’an tercümesini tamamlayıcı nitelikte olduğunu ifade ediyor.
Fakat bu eserin “Kur'an’a Giriş” kitabı olmaktan çok uzak olduğunu söylüyor.
Kitabın çoğunun ilgisiz konulara, sadece üç buçuk sayfasının Kur'an’nın içeriğine ve
öğretisine ayrıldığını söylüyor.249 Hamidullah, bu kitabı dil, içerik, yazarın niyetine
ve Kur'an tercümesi ile ilgili yapılan yanlış çevirilere göre ele almış.

Bell’in okuyucunun zihnini karıştıracak bir dil kullandığını, şüpheci bir tavırla
sürekli “belki, sanki görünmekte” vb. ifadelere yer verdiğini aktaran Hamidullah,
Kur'an’daki “yeminlere” tekerleme ve Kur'an’nın hitabına da “slogan” dediğini
belirtiyor. Eserin bir çok yerinde bir bilim adamına yakışmayan saygıdan uzak

247
Bkz. İTED, s. 110.
248
Bkz. Toshihiko İzutsu, Kur’an’da Allah ve İnsan, Çev. Süleyman Ateş, Ankara, 1975.
249
Bkz. Muhammed Hamidullah, “R. BELL Introduction to the Qur’an, Edinburgh University Press,
Edinburgh, 1953. 190 pages, 18 s.”, IC, London, 1954, s. 240.

68
benzeri ifadelerin yanında Hz. Muhammed’in (a.s) bir “dini propagandacı”
olduğundan da söz edilmiştir.250

Hamidullah, eserin içeriğinde bir çok tarihi bilgi yanlışına yer verildiğini
söylüyor. Bu tarihi yanlışları kaynaklara dayanarak düzeltmiştir. Biz ayrıntısına
girmeden sadece hangi konularla ilgili bilgi yanlışlarının olduğunu söylemekle
yetineceğiz. Örneğin, Hz. Peygamber’in (a.s) sahabelerinin hep fakir kimselerden
oluştuğu, Hendek Muhasarası, Beni Kurayzalı’larla ilgili verilen karar, Hudeybiye
antlaşması, Mute ve Tebuk seferleri ile ilgili bilgilerde Bell’in herhangi bir kaynak
belirtmeksizin yanlış bilgiler verdiğini tespit etmiştir.251

Hamidullah, Bell’in Hz. Peygamber’e (a.s) gelen vahyi sara’ya, histeri’ye,


şeytanın hilelerine kanma’ya, bilerek mistikleştirme’ye veya duygu patlaması’na
benzeten bir çok Batılı bilginin ismini verdiğini fakat bu tür iddiaları saçma bulan
Carlyle gibi kişilerden hiç bahsetmediğini söylüyor.252

Hamidullah, Bell’in Kur'an’ın âyet, sûre ve cüz şeklindeki ayrımlara yer


verdiğini fakat menzil ve rukû şeklindeki bölümlerini dikkate almadığını ifade
ediyor. Hz. Muhammed’in (a.s) peygamberliği Yahudi ve Hıristiyanlardan öğrendiği,
Kur'an’ın kişilerin amel defterlerinin tutulması ile ilgili ifadelerinin Mekke
toplumundaki tüccarların tuttukları hesap defterlerinden esinlenerek söylendiği vb.
pek çok kasıtlı yanlışa işaret eden Hamidullah, bu bilgilerin kaynağının
gösterilmediğini söylerken doğu bilgilerin nerelerden öğrenilebileceğini de ifade
ediyor.253

Hamidullah yapılan tercüme yanlışlarına da işaret ediyor. Besmele’nin


tercümesinde Hıristiyanlık inancının etkisinin görüldüğünü ve “Tanrı adına” (in the
name of God) şeklinde çevrildiğini söyleyen Hamidullah, bunun Müslümanlar
tarafından anlaşıldığı gibi başında “başlıyorum” veya “yardımını diliyorum” şeklinde

250
Bkz. a.m., s. 240.
251
Bkz. a.m., s. 241.
252
Bkz. a.m., s. 242.
253
Bkz. a.m., s. 242.

69
“Allah’ın adı ile” veya “Allah’ın adı aracılığıyla” (by or with the name of God)
şeklinde olmasının daha doğru bir tercüme olduğunu söylüyor. Bell’in, “Kitap”
kelimesinin bir çok anlamına yer verdiğini, fakat “Namaz belirli vakitlerde
mü’minlere farz kılındı” âyetindeki “kitap” kelimesinin “farz” anlamına geldiğini
belirtmediğini söylüyor. Yine (%
ٍ ,Fِ. ِcَ! ‫& ِر‬Fُc!‫ب ا‬
َ َ>ِ‫ن آ‬
& ‫ ) آَ'& ِإ‬âyetini “Kötülerin
‘kitabı’ cehennemdedir”254 şeklinde tercüme ederek “kitabı” cehenneme
göndermenin bir anlamının olmadığını söyleyen Hamidullah, aynı durumun ( ‫ن‬
& ‫آَ'& ِإ‬
%
َ , ,'ِ0 ِcَ! ‫َا ِر‬3ْHَْ!‫ب ا‬
َ َ>ِ‫) آ‬255 âyetini tercüme ederken de söz konusu olduğunu söylüyor.
“kitabı” cehenneme veya cennete göndermenin bir anlamının olmadığını söyleyen
Hamidullah, buradan maksadın, o kitabın içinde amelleri yazılı bulunan insan
olduğunu vurguluyor.256

Bu kitabın bir bütün olarak ihtiyaca cevap veremediğini ve bir “Kur'an’a Giriş”
kitabı olmaktan çok uzak olduğunu söylüyor.

254
Bkz. el-Mutaffifîn, 83/7.
255
Bkz. el-Mutaffifîn, 83/18.
256
Diğer örnekler için bkz. s. 242-243.

70
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

MUHAMMED HAMİDULLAH’IN KUR’ÂN’A YAKLAŞIMI

71
III. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

MUHAMMED HAMİDULLAH’IN KUR’ÂN’A YAKLAŞIMI

1. KUR'AN TARİHİ

a. Muhammed Hamidullah’a Göre İlk Vahiy

Hamidullah’a göre Allah’a bir dil atfedilemez. Ona göre Peygamberlere


mesajın nasıl ulaştırıldığını açıklamak için şöyle bir benzetme yapılabilinir.
“Peygamberler elektrik ampulleri, vahiyler elektrik akımı gibidirler. Akımla temas
ettiğinde ampul kendi rengi ve voltajına göre ışık verir. Bir peygamberin anadili
ampulün rengi gibidir. Diğer bütün özellikleri gibi, ampulün gücü ve akımın şiddeti
de Allah tarafından belirlenmiştir. İnsan faktörü sadece bir yansıtma ve ulaştırma
aracıdır.”1

Hamidullah, İbn Hişam’a dayandırarak Peygamber Efendimiz’e (a.s) ilk vahyin


uyuduğu sırada, rüyada iken geldiğini belirtiyor. Ona göre, bu durum pek şaşırtıcı
değildir. Çünkü “alışılmadık ve tuhaf bir olay ilk kez meydana geldiğinde hissedilen
sarsıntı, insan kalbinin tahammül edemeyeceği kadar büyüktür. Bu tür olaylara
tamamen yabancı bir kimsenin semavi yaratıklarla temas kurması kolay değildir. Bu
duruma tedricen ulaşması gerekir.”2

Hamidullah, “Allah’ın Elçisi Hz. Muhammed” adlı kitabında, ilk vahyin,


Ramazan’ın 27. günü gerçekleştiğinin çoğunluk tarafından kabul edildiğini dedikten
sonra, büyük siyer yazarlarından es-Süheyli’nin nakline dayanarak bu tarihin,

1
Bkz. Hamidullah, İslam’ Giriş, s. 41. Ayrıca bkz. Aziz Kur’an, İbrahim, 14/4, dipnot, 4.
2
Bkz. Hamidullah, İslam Peygamberi, s. 124.

72
Hicretten Önce 13. yılın 17 Ramazan’ına denk düştüğünü söylüyor. Bunun da 22
Aralık 609 tarihine isabet ettiğini ifade ediyor.3

Aziz Kur’an tercümesinde ise, el-Kadr sûresi, 97/1. âyetin dipnotunda, Kadir
gecesinin, Peygamber’imizin (a.s) ilk kez vahiy aldığı gece olduğunu söylüyor.
Olayın el-Bakara sûresinin 2/185. âyetine göre Ramazan ayında gerçekleştiğini
söyleyen Hamidullah, “Müslümanlar katında bu ayın 27. gecesi çok önemlidir”
demekle yetinir.4

Hamidullah Hoca, Ağustos 1967’de 27. Oryantalistler Kongresi’nde sunduğu


“Hicri Takvim ve Tarihi Arka Planı”5 isimli tebliğinde, Nesi’ uygulamasını da
dikkate alarak yaptığı hesaplamalara göre, Peygamber’imizin miladi 17 Haziran 569
tarihinde doğduğunu söylemektedir. Yine bu tarihi esas alarak, ilk vahyin Hicretten
Önce 13. yılda 17 Ramazan’da gerçekleştiğini ifade ediyor. Bu tarihin de miladi 22
Aralık 609’a tekabül ettiğini söylüyor.6

Hamidullah, Cebrail’in “araştırma” anlamına gelen “Hira” mağarasında Hz.


Peygamber’e (sav) tanrısal bir yazı göstererek “oku” dediğini de naklediyor.7

b. Kur'an Metninin Sihhatine İlişkin Hamidullah'ın


Araştırmaları ve Yaklaşımı

Hamidullah’a göre Kur’an sözlük anlamıyla, “okuma, ezberden okuma”


demektir. Vahiy geldiğinde Hz. Peygamber (a.s) sahabelerine bunu ezberlemelerini,
namazlarda okumalarını söyler, ayrıca yazıp çoğaltmalarını isterdi. Bununla

3
Bkz. Hamidullah, Allah’ın Elçisi Hz. Muhammed, çev. Ülkü Zeynep Babacan, İstanbul, Beyan Y.,
2002, 2. bs, s. 37.
4
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur’an, el-Kadr, 97/1, dipnot, 3.
5
Makalenin orijinal ismi “The İslamic Calender and Its Historical Background”, al-İlm, University of
Durban-Westeville, Cemaziyelevvel Ocak 1986, c, VI, s. 10-25.
6
Bkz. Muhammed Hamidullah, “Hicri Takvim ve Tarihi Arka Planı”, çev. Kasım Şulul,
yayınlanmamış (Hamidullah bu makalede hesaplama yöntemleri ile ilgili bilgi vermekte ve Hz.
Peygamber’in (a.s) hayatındaki olayların tarihi ile ilgili kendi hesaplamalarına göre bir cetvel
sunmaktadır.) ayrıca a.y., İslam Peygamberi, s. 649
7
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur’an, 96/el-Alak sûresi, dipnot, 2

73
kalmayıp, vahiy kâtiplerine dikte ettirdiklerini okutur, böylece yazıcı tarafından
yapılabilecek yanlışların önüne geçmiş oluyordu. Ona göre, “Arapların o devirdeki
kültür seviyeleri göz önünde bulundurulduğunda, Hz. Peygamber’in (a.s) kutsal
metni korumadaki hassasiyeti gerçekten hayranlık uyandırmaktadır.”8

Hamidullah, İbn İshak’a dayanarak verdiği bilgiye göre, Hz. Peygamber (a.s)
kendisine âyetler vahyedildiğinde, bunları önce bir erkekler topluluğu içinde, sonra
da kadınlar topluluğu içinde ezbere okurdu.9

Hamidullah, vahiylerin ilk defa ne zaman yazıya geçirildiğini tam olarak


bilemeyeceğimizi söylüyor. Ancak bazı tarihi olayların, daha Mekke döneminde
kaydetme işleminin yapıldığını gösterdiğini, çünkü Hz. Ömer’in Peygamberliğin
beşinci senesinde, bir yazılı Kur’an parçasını okuyup Müslüman olduğunu
hatırlatıyor.10

Hamidullah, el-Beyyine sûresindeki “Allah’tan bir elçi, tertemiz sayfaları


okur.” Âyetine dayanarak da Kur’an’ın bizzat Mekke döneminde kayda geçirildiğini
söylemektedir.11 Ayrıca Hicretten birkaç yıl önce, Medineliler Akabe’de Hz.
Peygamber ile görüştüklerinde, Rafi bin Malik’e o güne kadar vahyedilmiş bütün
âyet ve sûrelerden oluşan bir Kur’an nüshası verildiğini de aktarır. 12

O dönemde kağıt olmadığından, âyetler develerin kürek kemikleri, hurma


yaprakları, beyaz taşlar ya da deri parçaları üzerine yazılıyordu. Bunlar, sûrenin inişi
tamamlandığında, yazıcılar tarafından sınıflandırılır, ardından Hz. Peygamber’in
gözetiminde hatasız olarak sıraya dizilirdi.13

8
Bkz. Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 34
9
Bkz. Hamidullah, İslam Peygamberi, s. 80, İslam’ın Doğuşu, s. 24
10
Bkz. Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 34
11
Bkz. Aziz Kur’an, çev. Muhammed Hamidullah, el-Beyine, 98/2, dipnot, 6., diğer âyetler için bkz.
el-Furkan, 25/5, el-Vâkıâ, 56/79, Abese, 80/11-16 ve dipnot, 7
12
Bkz. Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, s. 44, a.y., İslam’ın Doğuşu, 27, a.y., İslam
Peygamberi, s. 140
13
Bkz. Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 35

74
Hamidullah’a göre, Kur’an âyetleri, parça parça indiğinden, Hz. Peygamber
onları ashabının yanında sürekli tekrar ederdi. Ve âyetlerin bütününün aldığı şekli sık
sık kontrol ederdi. Ona göre, Hz. Peygamber her sene Ramazan ayında, Kur’an’ın o
güne kadar inmiş olan kısmını Cebrail’e ezberden okurdu. Bu okuyuş sesli olduğu
için, bu sırada yanında bulunan sahabeler, kendi ellerindeki kopyaları onun
okuyuşuyla karşılaştırarak kontrol etme imkanı buluyorlardı. Bu okuyuşlara “arza”,
en sonuncusuna da “arz-ı ahîra” denilir. Ve bu sonuncusu iki kere yapılmıştır.14

Bunun yanında yine Hamidullah’a göre Hz. Peygamber Ramazan ayı boyunca,
bazen cemaatle bazen de tek başına kıldığı teravih namazlarında, Kur’an’ın
bütününün tekrarını sağlayacak şekilde Kur’an’dan bölümler okurdu.15

Hz. Peygamber’in (a.s) Kur’an metnini korumada gösterdiği bu hassasiyetin


yanında, Hamidullah’a göre, ilk vahiyleri, o anda kaydetmemiş olduğunu
düşünmenin bir sakıncası yoktur. Çünkü o sıralarda onun ne bir taraftarı, ne de
bağlısı vardı. Bunun böyle olması, Hz. Muhammed’in (a.s) bunları unutmuş
olabileceğini düşünmemizi gerektirmez. Çünkü, zaten ilk vahiyler sayıca çok
olmadığı gibi uzun da değildi. Bu ilk âyetler Hz. Peygamber tarafından hem
namazlarda okunuyordu, hem de insanları dine çağırmak için yaptığı konuşmalarda
sıkça tekrarlanıyordu.16

Hamidullah, Hz. Peygamber döneminden itibaren, Kur’an’ın sadece sürekli


okunmak ve bir nüshasına sahip olmak suretiyle onu gelecek nesillere ulaştırma
çabasıyla yetinilmediğini söylüyor. Ona göre, aynı zamanda yetişmiş üstatların
yanında öğrenim görmek, ve hem okuduğu Kur’an nüshasının hem de okuyuşunun
orijinal ve sahih olduğunu belgeleyen bir sertifika almak gerekiyordu. Bu yöntemin
günümüze kadar varlığını sürdürdüğünü söyleyen Hamidullah, kendisinin de
Medine-i Münevvere imamının yanında, Kur’an’ı baştan sona tane tane okumak

14
Bkz. Hamidullah, a.g.e., s. 35, İslam’ın Doğuşu, s. 28, 29
15
Bkz. Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 36
16
Bkz. Hamidullah a.g.e., s. 34

75
suretiyle, böyle bir icazetname aldığını söylüyor.17 Bu icazetnamede ders veren kişi,
Hz. Peygamber’e kadar üstatlarının ve onların da üstatlarının adlarını tek tek yazar.
Böylece öğrencisinin, öğrendiğinin sağlıklı olduğunu ve kendisinin hocalarından
öğrendiğine uygunluğunu teyit eder.18

c. Kur’an Metninin Derlenmesi Konusundaki Yaklaşımı

Vahyin Hz. Peygamber’in (a.s) son nefesine kadar süreklilik arzetmesinden


dolayı, Kur’an’ın tek bir kitapta, Peygamber döneminde toplanmadığı bilinmektedir.
Yemame savaşında bir çok sahabe şehit düşünce, Hz. Ömer Kur’an’ın derlenmesini
Halife Hz. Ebubekir’e teklif etmiştir. Bu teklife başta sıcak bakmayan Halife daha
sonra vahiy kâtiplerinden Zeyd bin Sabit’e danışır. Peygamberin yapmadığı bir işi
yapmaktan çekinen Hz. Ebubekir ve Hz. Zeyd sonunda Hz. Ömer’in görüşünde
birleşirler.19

Derleme işini yapacak komisyonun başına Hz. Zeyd getirilir. Hz. Ebubekir’in
talimatıyla, yanında Kur’an’ın, Hz. Peygamber’in (a.s) huzurunda “arza” sırasında
okunmuş ve tashih edilmiş yazılı parçaları bulunan herkes, komisyona müracaat
edecekti. Yazılı metinlerin kabul edilme şartı olarak ileri sürülen kural şuydu: Teslim
edilen yazmalarda en az iki kez geçen âyetler kabul edilecekti.20 Komisyonda
bulunan Hz. Ömer, yazmaların doğruluğundan emin olmak için, bu metinlerin Hz.
Peygamber tarafından kontrol edilip edilmediğine dair yazma sahibine yemin
ettiriyordu. Hamidullah, bizzat Hz. Ömer’in, zina suçu işleyenlerin taşlanarak
öldürülmelerine ilişkin bir metin sunduğu, ikinci bir tanığın bunu doğrulamaması
üzerine de reddedildiği rivayetini aktarmaktadır.21 Hz. Zeyd günlerce süren titiz
çalışması sonunda parçaların tamamını bir araya getirdiğinde baştan sona kontrol
ederek okur. Aynı zamanda bir Kur’an hafızı olan Hz. Zeyd, bu esnada bir âyetin

17
Hamidullah’ın aldığı icazetname için bkz. Aziz Kur’an, çev. Muhammed Hamidullah, Giriş
bölümü, s.443-45
18
Bkz. Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, s. 93,94
19
Bkz. Hamidullah, İslam’ın Doğuşu, s. 30
20
Bkz. Hamidullah, a.g.e., s. 30
21
Bkz. Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, s. 49

76
eksikliğini fark eder. Tüm muhacir ve ensara tek tek danışan Hz. Zeyd sonunda âyeti
bir sahabenin evinde bulur, fakat yazılı metnin sahibinden başka da şahit bulunmaz.
Hamidullah, Allah’ın bir hikmeti olarak, “yazma sahibinin, amelleri nedeniyle
Peygamber (a.s) tarafından şehadeti iki erkeğin şehadetine denk kabul edilen bir kişi
olduğu ortaya çıktığından” Zeyd’in âyeti bu kişiden kabul ettiğini söyler.22

Hamidullah Hoca, o dönemde Kur'an’ın tamamını ezberleyen kişilerin sayısının


çok az olduğundan da söz ediyor. Medineli Ensardan 4 ila 8 kişinin hâfız olduğunu,
Mekkeli muhacirlerden hâfız olanların sayısından bahsedilmediğini söylüyor.23
Hamidullah, başka bir kitabında, “Kur'an’ı hıfzetmiş en az yirmi-yirmi beş sahabe
Peygamber’in vefatı esnasında halen hayattaydı” diyor.24 Yine bir çok kaynağa
dayanarak bu hâfızlardan birinin Ümmü Varaka adında bir hanım olduğunu
bildiriyor.25

Hamidullah Hoca, bazen varsayımlardan hareketle zihinlerde meydana


gelebilecek tereddütleri yok etmeye çalışır. Örneğin, bu âyetleri Kur’an-ı Kerim’den
çıkardığımızı düşünelim. Ona göre bunu yapmakla her hangi esaslı bir ifadeyi
reddetmiş olmayacağız. Çünkü, benzer ifadelerle âyetlerin, Kur’an’ın başka
yerlerinde mevcut olduğunu söyler. Ama yine de Kur’an metninin derlenmesi için
titiz bir çalışma sergilendiğini ve eksiksiz bir şekilde bir araya getirildiğini ifade eden
Hamidulllah, “bu titiz çalışmanın bir benzerine, dünya tarihindeki başka bir
mukaddes kitap örneğinde rastlanmadığını” söylemektedir.26

d. Sûrelerin Tertibine İlişkin Yaklaşımı

Hamidullah, İbn İshak’a dayanarak, ilk vahyin uykuda iken geldiğini söylüyor.
Bunun Hz. Peygamber’in (a.s) yaşayacağı sarsıntıyı hafifletmek amaçlı olabileceğini

22
Bkz. Hamidullah, İslam’ın Doğuşu, s. 29-31
23
Bkz. Hamidullah, Kur'an-ı Kerim Tarihi, s. 44
24
Bkz. Hamidullah, İslam’ın Doğuşu, s. 31
25
Bkz. Hamidullah, İslam Peygamberi, s. 154, a.y., İslam’ın Doğuşu, s. 31.
26
Bkz. Hamidullah, İslam’ın Doğuşu, s. 29-32.

77
söylüyor. Daha sonraki vahiylerin Hz. Peygamber’in uyanıkken geldiğini ifade
ediyor.27

Muhammed Hamidullah’a göre, “bazı sûreler tek seferde bütün olarak, bazıları
farklı zaman aralıklarıyla parçalar halinde inmiştir. Birden fazla sûrenin aynı anda
vahyedilmeye başlayıp, farklı zamanlarda tamamlandıkları da olmuştur.” Bu gibi
durumlarda farklı sûrelere ait bölümler ayrı ayrı yazılırdı. Sûre tamamlandığında,
yazıcılar tarafından sınıflandırılır, ardından Hz. Peygamber’in gözetiminde, hatasız
olarak sıraya dizilirdi.28

Bilindiği gibi vahyolan her kısmın Kur’an-ı Kerim’deki yeri bizzat Hz.
Peygamber (a.s) tarafından açıkça belirtilmiştir.29 Ona göre, Hz. Peygamber (a.s)
Ramazan ayında âyet ve sûrelerin sırasını gözden geçirirdi. Bu işlem vahyin
süreklilik arz etmesinden dolayı bir zorunluluktu.30

Bazı yazarların, sûrelerin dizilişinin Hz. Osman’a ait olduğu izlenimine sahip
olduklarını belirten Hamidullah, Hz. Osman’ın kendisine sorulan bir soruya cevap
verirken, “…9. sûre, 8. sûrenin bir kısmını meydana getirmektedir, diye
düşünüyordum. Hz. Peygamber vefat etti ve bunun, ötekinin bir parçası olduğu net
olarak belli olmadı. Bu nedenle ben, bu iki sûreyi birbiri arkasına, onları birbirinden
ayırıcı bir işaret olan ‘Besmele’yi araya koymaksızın sıraladım” rivayetini çeşitli
sebeplerden dolayı kabul etmez.31

Hamidullah’a göre, yukarıda bahsedilen, Kur’an öğrencilerine verilen


icazetnameler bile, Kur’an’daki sûrelerin mevcut sıralanışının, Hz. Peygamber’den
geldiğine tanıklık etmektedir. İmam Malik’in de bu kanaatte olduğunu söyleyen

27
Bkz. Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 20.
28
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, s. 35, 36.
29
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, s. 34.
30
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, s. 35
31
Bkz. Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, s. 51, 52

78
Hamidullah, her Ramazan ayında Peygamberimiz’in Cebrail ile birlikte Kur’an’ı
baştan sona okuyuşunu tekrar hatırlatmaktadır.32

e. Mekki ve Medeni Âyetlere Yaklaşımı

Hamidullah, Hicretten önce inen âyetleri Mekki, Hicretten sonra inen âyetleri
de Medeni olarak ele alır. Aziz Kur’an tercümesinde de Mekki kavramı yerine
“Hicretten Önce” (Pré-hégirien); Medeni kavramı yerine de “Hicretten Sonra” (Post-
hégirien) kavramlarını kullanır.33

Hamidullah’a göre, “ilmin araştırılmasını emreden ya da çeşitli vesilelerle ilim


konusuna değinen âyetlerin neredeyse tamamı Hicretten Önce Mekke devrinde nazil
olmuşlardır.34 Buna karşılık, Kur’an’ın Medine döneminde inen âyetleri ise, eylem
ve icraattan bahsetmektedir.35 Yine ona göre, “Hicretten Önce nazil olan 86 sûrenin
hiç birinde, ‘Ey İsrailoğulları!’ şeklinde bir hitaba rastlamıyoruz. Bu âyetlerdeki
sesleniş, sürekli ‘Ey Ademoğulları’, ya da ‘Ey İnsanlar!’ şeklindedir.” Hamidullah,
sûrelerin iniş sırası konusunda klasik İslam müfessirlerinin benimsediği verileri
izleyeceğini söyleyerek, modern Doğubilimcilerin kendi aralarında henüz bir görüş
birliğine varamadıklarını da hatırlatmaktadır.36

f. Kur’an’ın Noktalanması ve Harekelenmesi

Hamidullah, İbn Nedim’e dayanarak, Arapça’daki noktalamanın en azından


kısmen, İslamiyet öncesine dayandığını söylüyor.37 Ayrıca bazı seslendirme
işaretlerinin de Hz. Peygamber (a.s) döneminde bilindiği kanaatini taşıyor.38 Ona

32
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, s.52
33
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur’an, Fâtiha, dipnot, 2, ayrıca bkz. Muhammad Hamidullah, Le Saint
Coran: Traduction et Commentaire de, İstanbul, Beyan Yayınları, 2005, Prologue, s. 135
34
Örnek olarak şu âyetlere bkz. ez-Zümer, 39/9, İsra, 17/85, Tâhâ, 20/114, Lokman, 31/27, en-Nahl,
16/43, el-Kalem, 68/1
35
Bkz. Hamidullah, İslam Peygamberi, s. 632
36
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, s. 462
37
Bkz. Hamidullah, Diplomatik Mektuplar, s. 34
38
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,. s. 44. Hamidullah, “Allah’ın Elçisi (a.s) ve Sahabe Devrinde Yazı Sanatı”,
s. 101.

79
göre, Peygamber hayatta iken, harflerin üzerine konan noktalamalar biliniyordu.
Çünkü, Hz. Muaviye’nin bir gün kâtibine mektup yazdırırken “Yazına rakş koy, zira
ben de Hz. Peygamber’in bir mektubunu yazmış ve ona rakş koymuştum.39 Peki rakş
nedir ya Emira’l Mü’minin? diye sorulduğunda, alfabedeki her harfin kendisine has
olan noktasını koymaktır” dediğini aktarır. Hamidullah, bu rivayetten hareketle
harflere rakş(nokta) koymanın, Hz. Peygamber’in (a.s) son zamanlarında bilinen bir
şey olduğunu söylüyor. Çünkü Hz. Muaviye, Hz. Peygamber’in (a.s) vefatından iki
yıl önce İslamiyeti kabul etmiş ve vahiy kâtibi olmuştu. Bununla birlikte rakşın
yaygın olmadığını söyleyen Hamidullah, “Ne Hz. Peygamber’in (a.s) mektuplarının
orijinallerinde, ne de Ashab dönemindeki Kur'an Mushaflarının hiç birinde, hatta Hz.
Peygamber dönemine ait Medine kitâbelerinde bu işaretlere rastlanmamaktadır”
diyor.40

Hamidullah, İlk döneme ait bazı kitâbelerde noktalama işaretlerinin


kullanıldığının tespit edildiğini söylüyor. Mekke’nin güney doğusunda, Taif şehri
yakınlarında bir tepe üzerinde, Halife Hz. Muaviye dönemi Hicri 58 yılına41 ait bir
kitâbede noktaların olduğunun tespit edildiğini ifade ediyor.42 Yine Hz. Ömer
dönemine rastlayan, hicri 22 yılına tarihlenen (m. 643) bir papirüsün üzerinde de bazı
noktalamaların olduğu tespit edilmiştir.43

Hamidullah, hicri 5. yıla tarihlenen bazı kitâbelere işaret etmekte ve


muhtemelen iki tanesinin Hz. Ömer tarafından yazıldığı sanılan bu kitâbelerde
sahabe isimlerinin yanı sıra Hendek Savaşının bitmesi için yapılan duaların yer
aldığını söylemektedir. Bir tanesinde de Hz. Peygamber’in isminin mevcut olduğunu
tespit etmiştir.44

39
Hamidullah, Suyuti’nin rivayetinde, Hz. Peygamber’in Muaviye’ye “Yazına rakş koy” dediği
rivayeti olduğunu söylüyor.
40
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,. s. 40, a.y.,İslam Müesseselerine Giriş, çev. İhsan Süreyya Sırma,
İstanbul, Beyan Yayınları, 1992, s. 9-11.
41
Hamidullah’ın Kur'an-ı Kerim Tarihi kitabında H. 51. yıl diye geçiyor. Bkz. s. 53
42
Bkz. Hamidullah, Diplomatik Mektuplar, s. 35-36.
43
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,. s. 36, a.y., Kur'an-ı Kerim Tarihi, s. 53, a.y., İslam Peygamberi, s. 263.
Hamidullah, “Allah’ın Elçisi (a.s) ve Sahabe Devrinde Yazı Sanatı”, s. 100.
44
Bkz. Hamidullah, Diplomatik Mektuplar, s. 51-55, ilgili sayfalarda kitâbelerin resimleri de var.

80
Hamidullah, İslamiyet öncesine ait Suriye’de bulunan bazı kitabelerde, Arapça
( ‫( ) ه‬ha) harfinin, Hz. Peygamber’in (a.s) mektuplarındaki ( ‫ ) ه‬harfi gibi (Latince T
şeklinde) yazıldığının tesbitinin çok ilginç olduğunu da söylüyor.45

Tüm ilk dönem kitabeleri ve Hz. Peygamber’in (a.s) mektuplarını inceleyen


Hamidullah, hem Arap dilinin hem de Arap yazısının büyük bir kemale eriştiğini ve
o dönemden beri değişmediği kanaatini taşıyor.46 Hz. Peygamber (a.s) devrinde
yazılan mektuplardaki yazı karakteri ile Kur'an’daki yazı karakterlerinin aynı
olduğunu söylüyor.47 Örneğin, ez-Zâriyât sûresi 51/47. âyette geçen (ٍ ْHَ ِ)

kelimesindeki “ya” harfinin iki çizgiyle yazıldığını; mektuplardaki (a


َ َ7& ‫)ا‬,(;ُ 3َ ْ َ@ )
kelimelerindeki “te” ve “ya” harflerinin de iki çizgiyle yazıldığını söylüyor.48 Daha
sonraki dönemlerde bu harflerin tek çizgiyle yazılmaya başlandığını da ekliyor.

Muhammed Hamidullah, Hz. Osman dönemindeki yazma Kur'an-ı Kerim


nüshalarında “ya” harfinin hem tek hem de iki çizgi ile yazıldığına dair örneklerin
bulunduğunu söylemektedir. Bu durumun Hz. Osman döneminin bir usûlden diğerine
geçiş devri olduğu hususuyla açıklanabileceğini söylüyor.49

Yazıyı seslendirme yani harekelemenin, Kur'an âyetlerini yanlış okuma ve


yazılı bazı emirlerin yanlış anlaşılmasının önüne geçme ihtiyacından kaynaklandığı
şüphesizdir. Hamidullah, âyetleri doğru seslendirmeye yarayan harekelerin, Hicri 1.
yüzyılın yarısında yaşayan genel vali Haccac ibn Yusuf’a nispet edildiğini
söylemektedir.50

45
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,. s. 51, a.y., İslam Peygamberi, s. 294.
46
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,. s. 60.
47
Bkz. Hamidullah, İslam Peygamberi, s. 263.
48
Ğayr kelimesi için bkz. Hamidullah, Diplomatik Mektuplar, el-Münzir b. Sava’ya gönderilen
mektubun 3. satırı, s. 83, ittebe’a kelimesi içn bkz. Necaşiye gnderilen mektubun 17. satırı, s. 103,
aynı kelime için bkz. Uman meliklerine gönderilen mektubun 4. satır s. 151, yazı burada daha net
okunuyor.
49
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, s. 98, nüshalardaki yazı stilleri için bkz. s. 97-101.
50
Bkz. Hamidullah, Kur'an-ı Kerim Tarihi, s. 53. Ebu’l-Esved ed-Düveli ile ilgili rivayet için bkz.
Hamidullah, “Allah’ın Elçisi (a.s) ve Sahabe Devrinde Yazı Sanatı”, s. 101.

81
Hamidullah, gerek noktalamaların ve gerekse ses işaretleri ile Arap yazısının
gelişiminin, son derece çabuk olduğunu söylemektedir. Tüm bu gelişmelerin bir
asırdan daha az bir süre içinde gerçekleştiğini vurgulayan Hamidullah, müzelerde 21
kelime ihtiva eden İhlas sûresinin yazılı olduğu pirinç tanesi olduğu gibi, kelimenin
genişliğinin metreleri bulan koskoca kitabelerin de mevcut olduğunu söylüyor.51

Muhammed Hamidullah, matbaayı bulan Gutenberg’den (ö. 1468) 5 asır önce


m. 10 y.y’da kağıda basılmış üzerinde Sebe sûresinin 34/1-6. âyetleri bulunan bir
Kur'an sayfasının, Viyana Milli Kütüphanesinde olduğunu söylüyor.52

g. Muhammed Hamidullah’a Göre Kur’an Nüshalarının


Arasındaki Yazım Farklarının Sebepleri

Muhammed Hamidullah, olağan bir biçimde ortaya çıkabilecek baskı hatalarını


bir kenara bırakarak, çok az sayıda yasal varyant olduğunu kabul ediyor ve bunlara
bazı açıklamalar getiriyor.

Dillerin her zaman kendi içinde lehçe ve ağız farklılıklarına müsaade ettiğini,
Peygamber Efendimiz’in (a.s) de dini kolaylaştırmak ve her insanın anlayabileceği
bir düzeyde tutmak için, Kur'an metninin okunmasıyla ilgili lehçe farklılıklarına
hoşgörüyle baktığını söylüyor. Çünkü anlama, özümseme ve uygulama kelimelerden
daha önemliydi; Peygamberimiz (a.s) “Cebrail, Kur'an'ı yedi farklı okuma biçimiyle
okumama izin verdi” diyordu. Hamidullah'a göre Peygamberimiz (a.s), belli bir
okuyuş biçimini korumakla birlikte, bazı kabile mensuplarına bazı kelimeleri “kendi
aralarında daha iyi bilinen eşanlamlılarıyla değiştirmelerine izin veriyordu.”53
Bununla birlikte Hz. Osman’ın, Mekke lehçesi tam bir üstünlük sağladığında, değişik
lehçelerle okumaktan vazgeçmeyi emrettiğini de belirtiyor.54

51
Bkz. Hamidullah, Diplomatik Mektuplar s. 60.
52
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,. s. 58, sayfanın resmi içn bkz. s. 59.
53
Örnek bir uygulama için bkz. Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, s.95, dipnot, 49.
54
Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, s. 95

82
Varyantların çeşitli sebepleri olabileceğini söyleyen Hamidullah, Kur'an'ın
bazen sahabelerin bile açıklama bekledikleri bir üslubü vardı diyor. Sahabeler bazen
Peygamber’in (a.s) bu açıklamalarını unutmamak için kendi özel nüshalarının
kenarlarına notlar ekliyorlardı. Yeni bir nüsha çoğaltan kişiler bu notları orijinal
metinle karıştırmış olabilirler. Hz. Ömer’in “Açıklamaların Kur'an metnine
eklenmesini resmi olarak yasaklayan” ünlü emrini hatırlatmakta ve bu türden küçük
“yüzlerce varyant” olduğunu söylemektedir.

Hamidullah'a göre bu varyantlar incelendiğinde, büyük bir titizlikle kuşaktan


kuşağa aktarılmış resmi Kur'an'ın anlamında herhangi bir değişiklik meydana
gelmediği görülecektir.55

Hamidullah bu söylediğine kanıt olarak Almanya’da Münih Üniversitesi’nde,


yeryüzündeki orijinal veya fotokopi Kur'an nüshalarını toplayıp incelemek üzere
kurulmuş Kur'ani Araştırmalar Enstitüsünden56 bahseder. Bu enstitünün toplama
süreci üç kuşak boyunca devam etmiş. Bu enstitü müdürünün 1933 yılında bizzat
Muhammed Hamidullah'a söylediğine göre, 43000 (kırküçbin) adet Kur'an’ın yazma
nüshası toplanmış ve bunlar karşılaştırılmış, ikinci dünya savaşından önce
yayınlanan geçici bir raporda, Kur'an’ın yazma nüshalarının toplama işinin halen
devam ettiği ancak o güne kadar yapılan incelemelerde, yazmalarda bazı hat
yanlışları bulunmuşsa da, metinde tek bir çelişkinin bile bulunmadığının ortaya
çıktığı söylenmiş. Bu kuruluşun ikinci dünya savaşında yerle bir olduğunu söyleyen
Hamidullah, Hıristiyan din adamlarınca yürütülen bu çalışmanın aynısının, bu
çalışmadan önce, Kitab-ı Mukaddes için yapıldığını, bu faaliyet sonunda yayınlanan
raporda “birbiriyle çelişen yaklaşık iki yüz bin nakil bulunmuştur” ifadesinin
kullanıldığını söylüyor.57

Varyantların ortaya çıkışışının bir diğer sebebi de noktalama ve hareke


kullanımının genelleşmesinden önceki ilk dönem Arap yazısından ileri gelmektedir.

55
Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, s. 96.
56
Institut für Koran Forshung.
57
Bkz. Hamidullah,. İslam’ın Doğuşu, (çev. Murat Çiftkaya) s. 38.

83
Bir kelime siyak ve sibakına göre birden fazla okuyuşu mümkün kılıyordu. Mesela
“‫ل‬
ُ Hَْ1َ” o soracak fiili, “‫ل‬
ُ Hَْ1ُ” sorulacak, “‫ل‬
ُ Hَْ1ُ ” o kadına sorulacak şeklinde
okunabilir. Hamidullah bu gibi örneklerin çok az olduğunu da vurguluyor.

Hamidullah varyantlar sorununa çeşitli ve ikna edici açıklamalar getiriyor ama,


Kur'an’ın 92. sûresinin 3. âyetinde geçen “KَPْ
Hُْ!‫ وَا‬3
َ َ‫ ا! &<آ‬X
َ َ'َ‫ ” َوﻡَ ﺥ‬yerine, Ebu Derda
ve İbn Mesud gibi büyük sahabelerin “KَPْ
Hُْ!‫ وَا‬3
َ َ‫ ”وَا! &<آ‬şeklinde okuma hususunda
ısrar ettiklerini ve bu okuyuşu Peygamber’in (a.s) kendilerine öğrettiklerini de iddia
ettiklerini aktarır. Hamidullah söz konusu iki sahabenin tecrübeli ve kıdemli
oldukları için, vahiy katibi de olsa, Zeyd bin Sabit gibi genç bir sahabeye bağlı
kalmak istemeyişlerinden kaynaklanabileceğini belirtmekle birlikte; daha başka
sebeplerin de olabileceğini ve kendisinin burada son derece mütereddit kaldığını
söylemektedir.58

h. Mushaflar Arasındaki Farklara yaklaşımı

Kur’an’ın ilk kez Hz. Ebubekir’in halifeliği döneminde iki kapak arasında bir
araya getirildiği ve buna “Mushaf” dendiği bilinmektedir. Hz. Ömer İslam’ın değişik
merkezlerine, sapmaları önlemek amacıyla, aslına uygun Kur’an nüshalarını
göndermek istediyse de bu Hz. Osman’a nasip oldu.59

Hamidullah’a göre, bugün dünyada bulunan Mushaflar ile Hz. Osman


döneminden kalma Mushaflar, birbiriyle kelimesi kelimesine uygunluk arz
etmektedir. Yine Hamidullah’a göre, “Hicretin birinci asrından bugüne dek ulaşmış
olan bütün Kur’an-ı Kerim nüshaları, Hz. Osman’ın farklı merkezlere gönderdiği
dört nüshayla aynıdır.”60 Hamidullah, zamanımıza kadar ulaşabilmiş eksiksiz tek

58
Bkz. Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, s. 97-98.
59
Bkz. Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 37
60
Bkz. Hamidullah, Muhammed, İslam’ın Doğuşu, (Çev. Murat Çiftkaya), s. 35-36, Hamidullah, Bu
nüshaların bazılarının mikro filmlerinin şahsi koleksiyonunda olduğunu söylüyor.

84
nüshanın şu anda İstanbul’da Topkapı Müzesi’nde; bazı sayfaları eksik olmakla
birlikte, bir diğer nüshanın da Taşkent Müzesi’nde bulunduğunu, söylüyor.61

Hamidullah, Halife Hz. Osman’ın çoğaltma işlemi bittikten sonra resmi Mushaf
dışındaki nüshaları yaktırdığını ifade ediyor. Buna rağmen “Hicret’in 3. ve 4.
yüzyıllarında Kur’an’daki farklılıklar hakkında hacimli bir esere kaynaklık edecek
kadar belge mevcuttu.” Yukarıda da işaret ettiğimiz gibi Hamidullah, değişik
merkezlerde farklı nüshaların bulunmasının sebeplerini de irdeliyor, ve aralarındaki
farklarla ilgili mantıkî izahlar getiriyor. Ona göre, kötü niyetli kişiler ortaya sahte
Kur’anlar sürmüşlerdir. Ama Hz. Osman bunlara fırsat vermemiştir. Vahyin ilk
zamanlarında Medine’de olupta, daha sonra uzağa gitmiş bir sahabe, yapılan bir
değişiklikten haberdar olmamış olabilir. Müslümanlar arasında, kutsal metinde geçen
bazı deyimlerin anlamlarını, Kur’an sayfasının kenarına not etmeyi âdet edinmiş bazı
kişiler vardı. Böylece gerçek metinle, açıklamalar arasında bazı karışıklıklar
meydana gelmiş olabilir. Arabistan’da değişik lehçeler konuşulduğundan, Hz.
Peygamber’in (a.s) bölgede yaşayan insanlara Kur’an’ı değişik telaffuz etmelerine
izin vermişti.62 Bu sebeplerden dolayı genişleyen İslam coğrafyasında değişik
okuyuşların meydana gelmesi tabii idi.

Ermenistan’dan Medine’ye dönen Hz. Osman’ın komutanlarından birisi,


birbirinin aynısı olmayan Kur’an nüshaları gördüğünü, hatta bazen Kur’an öğreten
kişiler arasında bile bazı tartışmaların çıktığını söylediğinde, Hz. Osman Zeyd bin
Sabit başkanlığında yeniden bir komisyon topladı. Orijinal nüshadan yedi tane
çoğaltmasın istedi. Ve bu yedi kişiye asli metindeki imlayı gözden geçirme yetkisi
verildi. Bu iş bittiğinde, Hz. Osman başkentte, Mescid-i Nebevi’de Hz.
Peygamber’in (a.s) büyük sahabeleri önünde teker teker okuttu. Daha sonra bunları
değişik ülkelere gönderen Halife, bu nüshanın esas alınmasını ve buna uymayanların
da yakılarak yok edilmesini emretti.63

61
Bkz. Hamidullah, Muhammed, İslam’a Giriş, s. 39.
62
Bkz. Hamidullah, a.g.e., s. 38.
63
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, s. 37, İslam’ın Doğuşu, s. 34, 35. Ayrıca bkz. Kur’an-ı Kerim Tarihi, s.
,93-99

85
Hamidullah’a göre Kur’an, Arap dilinde yazılmış ilk Kitap olması dolayısıyla,
ilk safhalarda Arap dilinin bazı yetersizlikleri ve zaafları vardı. Bu nedenle “Hz.
Osman tek tip bir telaffuz sistemi geliştirilmesini sağlamak amacıyla alfabede gerekli
reformların gerçekleştirilmesi talimatını verdi.” Bölgesel farklılıklara dikkat çeken
Hz. Osman, ihtilaf halinde Mekkelilerin telaffuzunun tercih edilmesini emretti.64

Sonuç olarak, Kahire’de, San’a’da, İran’da, Afkanistan’da ve diğer ülkelerde


Kur’an’ın çok eski nüshaları bulunduğunu söyleyen Hamidullah, bütün bunların
birbiriyle karşılaştırıldığını ve “Mağrib’ten Malezya’ya, Taşkent’ten Seylan’a kadar
uzanan bölgede, milyonlarca el yazması veya basılı Kur’an nüshaları arasında,
yazıcıların yazım hatalarından başka hiçbir farkın bulunmadığını tespit etmek
heyecan vericidir” diyor.65

2. KUR’AN’IN İÇERİĞİ

a. Kur'an Kıssalarına Yaklaşımı

Hamidullah, belki de Kur’an literatürüne ve İslam kültürüne yabancı olanların


daha iyi anlayabilmesi için “kıssa” kelimesini “öykü” (récit) kelimesiyle tercüme
etmiştir.66 Kur’an’ın, üslubu gereği bilinen kıssaları sadece hatırlattığını veya bir
kıssada sadece ders alınabilecek yönlerin anlatıldığını söylüyor. Bunun Kur’an
metnindeki bir eksiklik olmadığını söyleyen Hamidullah, Kur’an’da sık sık
rastlandığı gibi, öykünün özüne gelmek için, Kitab-ı Mukaddes aracılığıyla bilinen
ayrıntıların, Kur’an tarafından yeniden anlatılmadığı, yalnızca kendilerine işaret
edildiğini söylüyor.67 Ona göre, kıssalar, ayrıntılı açıklanmamış hemen özüne
gelinecek şekilde hatırlatılmıştır. Çünkü “zaman sınırlıydı ve ihtiyaç ivediydi.”68 Ona
göre Kur’an, gereksiz açıklama ve anlatımlardan kaçınmıştır. Çünkü amaç yalnızca

64
Bkz. Hamidullah, İslam’ın Doğuşu, s. 33, 34
65
Bkz. Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, s. 94
66
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur’an ve Le Saint Coran, Mâide, 5/27, A’raf, 7/176, Yusuf, 12/3, 111
67
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur’an, Meryem, 19/12, dipnot, 1, Enbiya, 21/89, dipnot, 6, Âl-i İmran,
3/38, dipnot, 1, ez-Zariyat, 51/26, dipnot, 8.
68
Bkz. Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, s. 19.

86
tarihsel bir olayı anlatmak değil, aynı zamanda anlatılan kıssa ile, insanda ruhsal bir
reformu gerçekleştirmektir.69 Bu nokta da Kur’an’ın kıssa anlatma tekniğinin Kitab-ı
Mukaddes’ten ayrıldığını söylüyor. Örneğin, Hz. İbrahim’i ziyarete gelen meleklerin
anlatıldığı kıssada, Kur’an’da, Hz. İbrahim’in yemeğin hazırlanması için sadece
mutfağa girdiği ve semiz bir buzağıyla geldiği anlatılırken; Ahd-i Atik’in Yaratılış,
XVIII’e göre ise Hz. İbrahim mutfağa girdiği, oradakilere emirler verdiği, sığır
sürüsüne koştuğu, büyük bir buzağı kestiği vb. ayrıntılara da yer verilmiştir.70

Hamidullah göre Kur’an, anlattığı kıssalarla bazı kitaplarda yazılı bulunan eski
peygamberlerin biyografilerini, onlara isnat edilen bir takım ahlaksızlık ve
inançsızlık iftiralarından temizlediğini söylüyor.71 Örneğin Ahd-i Atik, Çıkış,
XXXII, 4 ve 24’e göre “altın buzağı”yı yapma suçunu işleyen Samiri değil Hz.
Harun’dur. Kur’an ise bunu reddeder. Çünkü el-En’am sûresi 90. âyetiyle, Allah bir
çok Peygamberin ismini zikrettikten sonra, “İşte bunlar Allah’ın doğru yola
ilettikleridir, öyleyse onların doğru yoluna uy” diye emretmiştir.72 Aynı şeyler Hz.
Nuh, Hz. Lut, Hz. Davut ve Hz. Süleyman kıssaları için de söz konusudur. Çünkü
ismi geçen Peygamberler ile ilgili Kitab-ı Mukaddes’te alelâde insanlara
yakışmayacak isnatlarda bulunulmuştur.73

Hamidullah, Kur’an’da geçen kıssaların, eğer karşılığı Kitab-ı Mukaddes’te


varsa, mutlaka dipnotla gönderme yapar. Örneğin, Hz. Adem’in yaratılış öyküsü için,
Ahd-i Atik, Yaratılış, II ve III’e74; Hz. Adem’in iki oğlunun kıssası için, Ahd-i
Atik’in Yaratılış IV’e gönderme yapıyor.75 Yada bir kıssanın devamı için yine Ahd-i
Atik’e gönderme yapıyor. Örneğin el-Hicr sûresi âyet 15/57’de, Hz. İbrahim’e gelen

69
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, s. 21.
70
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur’an, Zâriyât, 51/26, dipnot, 8.
71
Bkz. Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, s. 24.
72
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur’an, Tâhâ, 20/85, dipnot, 4.
73
Örneğin Hz. Süleyman için bkz. Ahd-i Atik, I. Krallar, XI/1-7 ve Kur’an’ın Hz. Süleyman’a atılan
iftiralara itirazı için bkz. el-Bakara, 2/102 ve dipnot 1, 2.
74
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur’an, el-Bakara, 2/30, dipnot, 3.
75
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, Mâide, 5/27, diğer örnekler için bkz. A’raf, 7/108, 133, 141, 155, Yunus,
10/98, Hud, 11/40, 44, 69, 71, 74.

87
meleklerin kıssasında, sonraki gelişmeler için Ahd-i Atik’in Yaratılış XIX bölümüne
gönderme yapıyor.76

Hamidullah, Kutsal Kitaplarda öğüt alınacak kıssaların olduğu ve bunların


mutlaka gerçek tarihsel olaylar olmalarının gerekmediğini söylüyor. Hamidullah,
Musa adlı bir zatın (Peygamber ya da aynı adı taşıyan başka biri), ilim tahsili için
yollara düşmesi ile ilgili kıssayı anlattıktan sonra, “bu tür ibret verici öykülerde
önemli olan bu olayların gerçekten yaşanmış olup olmadıkları değil, bunlardan
çıkarılması gereken derstir” diyor.77

b. Kur'an'daki Tekrarlara Yaklaşımı

Hamidullah, Kur’an metninin başka hiçbir kutsal kitaba nasip olmayan bir
biçimde, günümüze kadar korunduğunu söylüyor. Bunun da Hz. Peygamber’in (a.s)
daha vahyin ilk dönemlerinden itibaren âyetleri yazdırması, ezberlemesi,
ezberletmesi ve sürekli namazlarda okunması sayesinde olduğunu vurguluyor.
Kur’an’ın, yazma, ezberleme ve bir üstattan öğrenme gibi üçlü bir sistemle eşsiz bir
biçimde muhafaza edildiğini söylemektedir.78 Hamidullah Hoca, bir an için şöyle
düşünmemizi öneriyor: Şayet Kur’an’a bir veya birkaç âyet eklenmemiş olsaydı ne
olurdu? Hamidullah bu soruya Kur’an’daki tekrarları göz önünde bulundurarak o
zaman Kur’an’dan hiçbir şeyin eksik olmayacağını söylüyor. Çünkü ona göre bir
konuyla ilgili bir çok âyet zaten Kur’an’ın çeşitli yerlerinde mevcuttur.79 Her hangi
bir âyetin eksik olması durumunda, aynı hükmü ifade eden başka bir âyetin mutlaka
bulunduğunu söylüyor. Bu varsayımla birlikte Hamidullah, “Kur’an âyetlerinin
eksiksiz bir isabetle derlenmesi ve bir araya getirilmesi için son derece büyük bir
ihtimam gösterildiğini, ve bu çalışmanın benzerine, dünya tarihindeki başka bir
mukaddes kitap örneğinde rastlanmadığını” da vurgulamaktadır.80

76
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, Hicr, 15/57, dipnot, 3.
77
Bkz. Hamidullah, İslam Peygamberi, s. 472.
78
Bkz. Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, s. 54.
79
Bkz. Hamidullah, İslam’ın Doğuşu, s. 32.
80
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, s. 32.

88
Hamidullah, er-Rahmân sûresindeki, “Peki, siz ikiniz, Rabb’inizin
iyiliklerinden hangisini yalanlarsınız?” 81
şeklindeki tekrarları ile; el-Mürselât
sûresindeki, “O gün, yalanlayanların vay hâline!”82 şeklindeki tekrarları, Mezmurlar,
136’daki tekrarlara83 benzetiyor.84

c. Kur'an'daki Müteşabih İfadelere Yaklaşımı

Hamidullah, “müteşabih” kelimesinin anlamı üzerinde durmaz. Örneğin Al-i


İmran sûresi 7. âyette geçen “müteşabih” kelimesini “kararsızlığa yol açabilen”
şeklinde tercüme etmiş ve başka da hiçbir açıklama yapmamıştır. Ya ona göre bu
âyetin anlamında hiçbir kapalılık olmadığı için hiçbir açıklama yapmamıştır veya
çok tartışmalı bir mesele olduğu için sadece kelime anlamını verip geçmiştir.85 Oysa
ki karşılaştırma yaptığımız diğer meallerin çoğunda “müteşabih” kelimesinin anlamı
üzerinde mutlaka durulduğunu görüyoruz.86

Müteşabih olarak kabul edilen kelimelere veya ifadelere Hamidullah, olduğu


gibi anlam veriyor. Yaptığı çeviri çok açıklamalı ve dipnotlarla zenginleştirilmesine
rağmen bu ifadeler için genellikle açıklama yapmadığı görülmüştür. Örneğin “Yed”87
kelimesini “el”; “Vech”88 kelimesini “yüz” olarak tercüme eder ama başka hiç bir
açıklama yapmaz. “Arşa istiva etmek”89 deyimi için de “Arş’a yerleşmek” şeklinde
tercüme yapar. Hamidullah’a göre her türlü fiziksel ve aklî algılamanın ötesinde olan
Allah’ın tasvir edilmesi ve tanımlanması için dilin tüm imkanlarından
yararlanmaktan başka bir çare yoktur. Çünkü bizzat Kur’an bu benzetmeleri daha da
ileri götürmüştür: Allah Melik’tir. Hazineleri vardır. Ordulara sahiptir. Hükümranlık
alanı için Mülkü vardır. Bir Tahtı (Arş), taht için kürsüsü bulunmaktadır. Başkenti

81
Bkz. er-Rahman, 55/13, 16, 18, 21, 23 vd.
82
Bkz. el-Mürselât, 77/15, 19, 24, 28, 34 vd.
83
Mezmurlar’daki tekrar/ “Çünkü inayeti ebedidir.”
84
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur’an, er-Rahman, 55/13, dipnot, 5 ve el-Mürselât, 77/49 dipnot, 8.
85
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur’an, Al-i İmran, 7.
86
Bkz. Suat Yıldırım, Kur’an-ı Hakim ve Açıklamalı Meali, Al-i İmran, 3/7, Muhammed Esed,
Kur’an Mesajı: Meal-Tefsir, Al-i İmran, 3/7 ve Ek-1.
87
Bkz. el-Fetih, 48/10.
88
Bkz. el-Bakara, 2/115.
89
Bkz. el-A’raf, 7/54.

89
vardır (ummu’l-Kura) hatta bir saraya, Beytullah’a sahiptir. Hamidullah’a göre tüm
bu benzetmeler biz insan oğlu anlayabilelim diye yapılmıştır ve hepsi de mecaz ifade
eder. Ona göre Kur’an, bu tür benzetme ve mecaz ifadeleri kullandığına göre bunun
mübah olması gerekir. İzin verilmeyen ve küfre götürücü olan ise bu ifadeleri ileriye
götürmektir. Örneğin Allah’ın beş parmağının olup olmadığını düşünmek gibi.90

Müteşabih olarak kabul edilen “hurufu mukatta’a”yı ayrı bir başlık altında ele
aldık. Hamidullah’ın, bunların anlamlarını sadece Allah’ın bildiği, Hz. Peygamber’in
(a.s) de açıklamadığı şifreler olarak gördüğünü hatırlatmakla yetiniyoruz.91

d. Hamidullah'a Göre Kur'an ve Musiki İlişkisi

Hamidullah'a göre, Kur'an bir şiir kitabı değildir. Ama tıpkı şiir gibi müzikâl
bir ahenge, ritme ve hatta uyaklara sahiptir. Öyle bir türdür ki, ne şiirdir, ne de
düzyazı; ama her ikisinin üstün özelliklerini kendisinde birleştirmektedir.
Müslümanlar da ibadetlerinde hiçbir müziğe yer vermezler. Buna rağmen Kur'an'ı
okuyan herkes ondan ayrı bir haz ve zevk duyar. Kur'an'ın içeriğine göre
melodilerinin de değiştiğini söyleyen Hamidullah, Bilginlerin bu musikinin
kaynağının Necd’de (Orta Arabistan) bulduklarını aktarır. Peygamber’imizin (a.s)
“Kur'an'ı, Araplara has teğannilerle ve nağme ile okuyun ve ne fasıkların, ne de iki
kitap ehli insanlarınkiyle değil” tavsiyesini de hatırlatır. Arapça’da, hareke ve diğer
özel işaretlerle donatılmış yazı, öylesine belirgindir ki, Kur'an'ı doğru ve güzel bir
edâ ile okumak için musiki notalarına ihtiyaç duyulmaz. Bütün işaretler sanatsal
okumanın tüm özelliklerini gösterirler. Hamidullah İslam’ın en azılı düşmanlarının
dahi, Kur'an'ın çekiciliğine, musiki ahengine kapılıp Müslüman evlerin avlusunda
okunan Kur'an'ı gizli gizli dinlediklerini anlatır.92

90
Bkz. Hamidullah, İslam Peygamberi, s.123.
91
Bkz. Tezin 3. bölümüne bakınz.
92
Bkz. Hamidullah, İslam Peygamberi, s. 95.

90
Hamidullah ‘Tecvid’i’ bir çeşit ‘musiki dalı’ olarak görmekte, bu konuda her
ülkeden Müslümanların sayısız eser verdiklerini de söylemektedir. Ona göre bu
gerçeği, kaydedilmiş kasetlerden ve musiki notalamasından anlamak mümkündür.

Hamidullah Hoca, büyük bir tevazu göstererek, bir musiki uzmanı olmadığı
için bu konuda karar verecek durumda olmadığını belirterek, bunun için Fransız
müzisyen Abdullah Gilles Gilbert’in (Ö. 1980’lere doğru) görüşünü özetliyor: “Ben
onu ilk defa, İstanbul’da Üniversite’de çalıştığım sırada tanıdım. O, turist olarak
geldiği (Türkiye’de) zaman zaman Kur'an'ın tilavet edildiği kimi toplantılara katıldı.
Okunan metnin bir şiir değil de düzyazı olduğunu öğrendiğinde öylesine
heyecanlanıp etkilenmişti ki, sonunda Müslüman olmuştu. Bana diyordu ki,
‘Dünyanın bütün dillerinde şiirde ritim mevcuttur; hiçbir yerde düzyazıda ritim
görülmemektedir. Kur'an bunun tek istisnasıdır; öyle ki, Kur'an okunurken ondan
yalnızca bir kelime değil, kelimenin içinden bir tek harf bile çıkarılacak olursa, bu,
tıpkı bir şiir dizesinde yapıldığında olduğu gibi kulak tırmalayıcı olur.’ Çok
anlamasam da, ona hayran kalmıştım. O, bir gün üniversitede beni ziyarete geldi.
Oldukça üzüntülü ve sinirliydi. Bana, ‘Atalarımızın Kur'an'ın kimi bölümlerini
kaybettiklerini düşünüyorum!’ dedi. Ben, ‘Nasıl olur?’ diye sorduğumda, cevaben
şöyle dedi: “110. Sûrenin 2. âyetini şöyle okuyorlar: ( ً:‫َا‬#ْ‫ ا!'&ِ َأ‬% ِ ِ‫ن ِ د‬َ #ُ'ُ‫)َْﺥ‬
Böyle bir okuma müzikalite açısından imkansız! Allah’ın sözü böyle olamaz. Bana,
bir şeyler eksikmiş gibi geliyor.’ Ben de dedim ki: ‘Hayır, bu böyle okunmaz, bunu,
şöyle okumak lazım: ( ْZ,7َ1َ ً:‫َا‬#ْ‫ ا!'&ِ َأ‬%
ِ ِ‫ن ِ د‬َ #ُ'ُ‫ )َْﺥ‬Böylece, ( ً:‫َا‬#ْ‫ )َأ‬nın sonunda
değil, (ْZ,7َ1َ)in sonunda duraklama yapılmalıdır. Bu şekilde, bir nefes almak için
duraklama yapıldıktan sonra yeniden (d َ ,‫َْ ِ َر‬Dِ ْZ,7َ1َ) diye okumaya başlanır.’
Gilbert, büsbütün hayrete kapılıp dedi ki: ‘Yâ!.. Gerçekten öyle mi? Hakikaten senin
okuduğun gibiyse, işte o zaman tamam oldu; şimdi inancımı tazeliyorum!’
Hamidullah bu anısını aktardıktan sonra şu notu eklemeyi de ihmal etmiyor: ‘Hemen
hatırlatalım ki, müzikâlite hiç göz önünde bulundurulmasa bile, ( ً:‫َا‬#ْ‫ )َأ‬kelimesi
üzerinde duraklama yapılamaz; çünkü cümle eksik kalır; şartın cevabı olan (ْZ,7َ1َ)
cümlede yer almamış olur. Bu nedenle ancak (ْZ,7َ1َ) ten sonra duraklama
yapılmalıdır.”93

Hamidullah başından geçen bir olayı şöyle aktarıyor: “1933 yılında Paris
Üniversitesi’nde idim. Bir gün, bir Hıristiyan sınıf arkadaşım bana ‘Müslümanlar
kendilerinden sonra gelen harflerle birleşemeyen harfleri henüz anlayabilmiş değil’
dedi. Kendisi müzik uzmanıydı. Kısaltılmış Harflerin (Hurufu Mukattaa) melodilere
müzik ritimlerine işaret ettiğini ileri sürdü.”94 Hamidullah bu olayı aktarırken hiçbir

93
Bkz. Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, s.101-103. Ayrıca bkz. s. 21.
94
Bkz. Hamidullah, İslam’ın Doğuşu, s. 39.

91
yorum yapmaz. Ancak yukarıda aktardığımız, başka müzik uzmanı ile yaşadığı başka
bir anısını anlatması, bu uzmanlarla aynı kanıda olduğunu gösterir.

3. KUR’AN’IN ÜSLUBU

Hamidullah’a göre, “Kur’an’ın ifadesi ve üslubu ilahi özelliğe yaraşır derecede


muhteşem ve eşsizdir. Okunması, onu anlamadan dinleyenlerin bile ruhlarını
harekete geçirir.” Ona göre Kur’an’ın; “Tüm insanlar ve cinler bir araya gelip
Kur’an’dakine benzer sadece birkaç âyet yazsınlar”95 çağrısı bugüne kadar cevapsız
kalmıştır.96

Hamidullah’a göre, Kur’an bir şiir değildir, ama musikinin bütün niteliklerine
sahiptir. Onun şiirsel bir düz yazısı vardır. Şiirsel düz yazısı da monoton değildir.
Ona göre “Kur’an’da, okuma yazma bilmeyen sert bedevi ruhunu büyüleyen ritim ve
kafiye vardır. Bildirilen şeyi dikkatle ve uyanıklık içinde izlemeye zorlamak için,
ruhunu art arda şoklara tabi tutacak ani üslup değişiklikleri de yer alır.”97

Kur’an, müşriklerin kendisi ile ilgili olarak “Birbirinden bağımsız parçalar”98


şeklindeki kınamasını dikkate almaz. Kur’an’ın kendisine has bir üslubü vardır.
Hamidullah, bir kralın elçiyle konuşurken sıradan insanlar gibi konuşmadığını söyler.
Bazen açık, bazen işaret yollu, bazen de kinayeli konuşur. Bazen de ani biçimde
üsluplarını değiştirerek, “Ben diyorum ki,” “Biz diyoruz ki,” “Kral der ki,” vs.
dediğini hatırlatarak, Allah’ın da bazen 3.tekil kişiden, 1.çoğul kişiye, sonra yine
3.tekil ve 1.tekil kişiye geçiş yaparak hitap ettiğini vurgular.99

Hamidullah’a göre, Kur’an’ın kıssaları anlatma tekniği de Kitab-ı Mukaddes


gibi değildir. Kıssalarda ayrıntı yoktur. Öyküler, ayrıntılı bir şekilde anlatılmamış,

95
İlgili âyetler için bkz. el-Bakara, 2/23, Yunus, 10/38, Hud, 11/13, İsra, 17/88
96
Bkz. Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 43
97
Hamidullah, Kuran-ı Kerim Tarihi, s. 21
98
el-Hicr, 15/91.
99
Hamidullah, a.g.e.,, s. 21, a.y., İslam’a Giriş, s. 43. Örnekler için bkz. Aziz Kur’an, 5/Mâide, 12
ve dipnot, 5

92
ancak, hemen özüne gelinecek şekilde hatırlatılmıştır. Ona göre, “eğer bir cümlenin
tamamlanması gerekmiyorsa, pekala bu, olduğu gibi kalmıştır! Çünkü zaman sınırlı
ve ihtiyaç ivediydi.” Bunun yanında, dikkati uyandırmak ve belleği korumak için her
ayetin sonunda ya bir ses uyumu veya bir ahenk meydana gelmiştir. Ona göre
Kur’an’ı da bu ses ve ahenge uygun bir şekilde okumak gerekir. Her ayetin sonunda,
bir sonraki ara cümleyi düşünmeye fırsat kalması için, okuyuş son hece üzerinde
uzatılır. Bu okuyuş tıpkı bir dağ yolundaki zikzaklı gidişler gibidir.100

a. Hamidullah'a Göre Kur'an'daki Yabancı Kökenli Kelimeler

Daha önce de ifade ettiğimiz gibi Muhammed Hamidullah, toplumların


birbirlerinden sosyal kültürel ve dil yönünden etkilenmelerini normal karşılamakta,
bu yönde yaptığı araştırmalarla, gerek Peygamber Efendimiz’in (a.s), gerekse bazı
Arap müelliflerin kullandığı özellikle de Farsça kelime ve cümlelere örnekler
vermektedir. Kur'an-ı Kerim’in de o günün toplumunun kullandığı dille hitap ettiğini
bunun için de, bu kelimeleri kullanmaktan geri durmadığını söyler.101 Hamidullah’a
göre, Doğu ve Güney Arabistan’da, İran’ın kolonileri vasıtasıyla, Arapça’ya bir çok
Farsça kelime geçmiştir. Ona göre, Kur'an-ı Kerim de bu kelimeleri kullanmaktan
geri durmamıştır. Örneğin, “ebarik”102 (ibrikler) “cizye”103 vb. kültürel ve idari
tabirler kullanılmıştır.104 Yine ona göre, “Firdevs” kelimesi, Arapça’ya ve Batı
dillerine Babilce’den geçmiştir.105; “İblis” isminin Grekçe “Diabolos” kelimesinin
Arapçalaşmış şekli olduğunu söylüyor.106 Bunların dışında Hamidullah, yabancı
kökenli olduklarını söylemeden, başka dillerden aynı anlama gelen kelimelere de
işaret etmiştir. Örneğin “İshak” kelimesinin ibranice’de “gülmek” kelimesinin
mastarı olduğunu söylemekte ve “gülüyor” anlamına gelen “yishaq” kelimesinin,
Arapça’ya “yadhaq” (gülüyor) şeklinde geçmiş olabileceğini söylemektedir. İshak’ı

100
Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, s.19
101
Hamidullah, “Arap Müelliflerde Farsça Eski Metinler”, (çev. İhsan Süreyya Sırma), Atatürk
Üniversitesi, İslami İlimler Fakültesi Dergisi, 2.sayı, Ankara, 1977, s. 59
102
Bkz. el- Vâkıâ, 56/18.
103
Bkz. et-Tevbe, 9/29.
104
Bkz. Hamidullah, a.m., s. 59.
105
Bkz. 18/Kehf, 107, dipnot, 6
106
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur’an, el-Bakara, 2/36, dipnot, 10

93
konu alan bütün Kitab-ı Mukaddes tarihinde bu “gülme”ye rastlandığını söyleyen
Hamidullah, bunun “gülüyor” anlamındaki “yishaq” ile isim olarak kullanılan
“İsaac” arasındaki benzerlikten kaynaklanabileceğini vurguluyor.107 el-Müddessir
sûresi “ْ3ُFْ‫ َ ه‬E
َ ْ:3 !‫”وَا‬108 âyetindeki “rucz” kelimesinin, Süryanice ve diğer semitik
dillerde “rugza” şeklinde olduğunu, bunun da “hışım” anlamına geldiğini
söylüyor.109 “Kalem” kelimesinin Arapça’ya Fenike dilinden geçtiğini söyler.110

Hamidullah, Kur'an’da Habeşçe kökenli sözcüklerin olduğunu, Suyûtî’ye


dayanarak söylemekle birlikte fazla örnek vermemektedir.111 Ayrıntıya girmeksizin
sadece “zebâniye”112 kelimesinin hâlâ Amarik dilinde “muhafız” manasında
kullanıldığını söylüyor.113

b. Kur'an ve Arapça’daki İlk Yazılı Kaynaklar ve Kitabeler

Hamidullah, eserlerinin bir çoğunda Kur'an’ın Arapça’da yazılmış ilk kitap


olduğunu vurgular.114 Ona göre Hz. Peygamber (a.s) zamanında da şimdi de
kullanılan Arapça yazısı Mekke’ye, Peygamberin çağdaşı, fakat ondan biraz yaşlı
olan Harp (Ebu Süfyan’ın babası) tarafından getirtilmiştir.115 Ona göre, bu kadar kısa
sürede Arap yazısının mükemmel hale gelmesinin bir sebebi de, Müslümanların
yazıya, her şeyden önce, Kur'an-ı Kerim’in muhafazası için ihtiyaç duymalarıdır.
Hem Kur'an-ı Kerim'in ilk emri “Oku” ile başlıyordu. Hem de, bizzat Kur'an-ı

107
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, Hud, 11/71, dipnot, 6
108
Bkz. el-Müddesir, 74/5.
109
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, el-Müddessir, 74/5, dipnot, 7
110
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, el-Kalem, 68/1, dipnot, 3
111
Bkz. Hamidullah, İslam Peygamberi, s. 247
112
Bkz. el-Alak, 96/18.
113
Bkz. Muhammed Hamidullah, “Hz. Peygamber’in İslam Öncesi Seyahatleri”, çev. Abdullah
Aydınlı, Ankara Üniversitesi, İslami İlimler Fakültesi Dergisi, Ankara, 1980, 4. sayı, s. 340.
114
Bkz. Hamidullah, Kur'an-ı Kerim Tarihi, s. 52, 56, a.y., İslam’ın Doğuşu, s. 33. a.y., “Allah’ın
Elçisi (a.s) ve Sahabe Devrinde Yazı Sanatı”, çev. Hasan Çağlar, İslami Araştırmalar, 1988, C. 2, S.
7, s. 95.
115
Bkz. Hamidullah, Kur'an-ı Kerim Tarihi, s. 52, a. y.,Hz. Peygamber’in Altı Orijinal
Diplomatik Mektubu, çev. Mehmet Yazgan, İstanbul, Beyan Yayınları, 1998, s. 21-25. sayfalarda
daha ayrıntılı bilgiler vardır. örneğin Harp’da Dûmetu’l-Cendelli Bişr b. Abdi’l-Melik b. Abdi’l-
Cinn’den öğrenmiş. Ayrıca bkz. Hamidullah, “Allah’ın Elçisi (a.s) ve Sahabe Devrinde Yazı Sanatı”,
s. 96.

94
Kerim, bütün vadeli borç senetlerini yazıya geçirmeyi emretmişti.116 Hz.
Peygamber’de (a.s) tüm idari, askeri ve sosyal işleri için, yazıya ihtiyaç duymuştu.117
Hamidullah’a göre, Hz. Peygamber’in (a.s) hayatında, yazı ile ilgili en ilginç ve
fazlasıyla hayret veren olayın, kuşkusuz Bedir savaşında esirlerin okuma yazma
öğretmeleri karşılığında serbest bırakılmasıdır.118 Tüm bunların sahabeleri, yazıyı
öğrenmeye teşvik ettiğini, okuma yazma bilenlerin Kur'an-ı Kerim ve parayla ilgili
senetlerin yanında, onun sağlığında Hadisleri yazmaya başladıklarını söylüyor.119 Bir
rivayete dayanarak, Muaz b. Cebel’in, yazıyı öğretmek için tüm vilayetleri
dolaştığını;120 Hz. Peygamber’in (a.s) eşlerinden, Aişe ve Ümmü Seleme’nin de
okuma bildiklerini aktarır.121

Alman müsteşrik Helmutt Ritter’in, “yazıların kraliçesi”122 diye adlandırdığı


Arapça yazısının gelişim seyrini, ilk dönem kitabeler ve yazılı belgeler, özellikle Hz.
Peygamber’in (a.s) mektupları yoluyla araştıran Hamidullah, Arap yazısı, dolayısıyla
Kur'an yazısı ile ilgili çok önemli bulgulara ulaşmıştır. Bilindiği gibi Arapça’da, ilk
başlarda noktalama işaretleri yoktu. Bu birbirine benzeyen harfleri birbirinden ayırt
etmeyi çoğu zaman zorlaştırıyordu. Hz. Ömer’in bir defasında “ َُ‫ه‬#ُc, َbُ ْ‫ْا َأن‬#َHَ َ”123
âyetini “fe-etew en yüdeyyifuhüma” 124 şeklinde okumuştu. Halife Hz. Osman’ın bir
mektubundaki “feqbeluhu” kelimesinin “feqtülühu” şeklinde okunmasıyla, çıkan
karışıklık Halifenin hayatına mal olmuştu.125 Hamidullah, Arap yazısına, ne zaman
nokta ve harekelerin konmaya başlandığını tespit etmek için, Hz. Peygamber (a.s)
dönemi öncesine ve onun hayatı ve sonrasına ait bulunan yazılı kitabeleri ve
belgeleri incelemiş ve bazı sonuçlara ulaşmıştır.

116
Bkz. el-Bakara, 2/282.
117
Bkz. Hamidullah, Hz. Peygamber’in Altı Orijinal Diplomatik Mektubu, s. 32.
118
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, s. 28. Hamidullah, “Allah’ın Elçisi (a.s) ve Sahabe Devrinde Yazı
Sanatı”, s. 97
119
Bkz. Hamidullah, Diplomatik Mektuplar, s. 32
120
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, s. 28
121
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, s. 24
122
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,. s. 20 ve 27.
123
Bkz. el-Kehf, 18/77. “Onları misafir etmekten kaçındılar.”
124
“Onları misafir etmeye geldiler”.
125
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,. s. 33. Hamidullah, “Allah’ın Elçisi (a.s) ve Sahabe Devrinde Yazı
Sanatı”, s. 99.

95
c. Hamidullah’a Göre Kur'an’da Dil ve Yazım126

Muhammed Hamidullah, Kur’an’daki bazı kelimelerin yazımlarının günümüz


Arapça yazım kurallarına uymamasını gayet normal karşılar. Çünkü, ona göre,
“Kur’an Arap dilinde kaleme alınmış ilk yazılı kitaptır.” Bu da imlanın zorluklarını
açıklamaya yeter. Yine ona göre, Kur'an’ın 23 yıl gibi uzun bir dönemde vahyedilmiş
olması ve Hz. Peygamber’in (a.s) özel kâtiplerinin durumlara göre farklı kişilerden
meydana gelmesi, “Tüm Kur'an'da dakik bir yazım birliğinin olmamasının” çeşitli
sebepleri arasında sayılabilir.127 Biz önce Hamidullah’ın değişik yazım çeşitleri ve
dilbilgisi kullanımları ile ilgili tespitlerine yer verdikten sonra, ona göre bu değişik
yazım biçimlerinin sebeplerini sıralayacağız.

Hamidullah’ın Kur'an’ın yazım dili ile ilgili tespitlerini şu noktalarda toplamak


mümkündür:

1-(‫ )ي‬harfinin kullanımı: Kelimeye fazladan bir “ya” harfinin eklenmesi

şeklindeki kullanıma rastlanır. Örneğin ez-Zâriyât sûresinin 51/47. âyetinde, (ٍ ْHَ ِ)
şeklinde olması gerekirken kelimeye fazladan; diğer bir değişle okunmayan bir “ya”
harfi eklenerek (ٍ ْHَ ِ) şeklinde yazılmıştır.128 Örneğin Sâd sûresinin 38/17. âyetinde,

(ِ ْHَ ْ!‫ )ذَا ا‬ifadesinde kelime normal bir yazımla yazılmıştır. Hamidullah’a göre bu
durum o günün yazım biçiminden kaynaklanıyordu. Çünkü aynı yazım biçimi, Hz.
Peygamber’in el-Münzir bin Sâva’ya gönderdiği mektupta da görülebilir. Örneğin
normal (;ِ3ْ َ@) kelimesi yerine (;ِ3ْ َ@) şeklinde yazılmıştır. Fazladan bir “ya”nın
kullanımı Suriye’de bulunan bir kitabede de görülmüştür.129

Hamidullah, sesli bir harf olan “ya”nın kaldırıldığı yerlere şu örnekleri veriyor:

126
Bu konu ile ilgili Hamidullah’ın şu makalesi önemli bilgiler içermektedir: “Orthographical
Peculiarities in the Text of the Qur’an: A Guide on How to Read it Correctly,” IR, vol. XLII, No: 10,
Woking/England, October, 1954, s. 15-26.
127
Bkz. Hamidullah, Kur'an-ı Kerim Tarihi, s. 56.
128
Türkiye’deki nüshalarda fazladan bir “ya” harfinin tercih edildiği yazım biçimi yoktur. Suudi
Arabistan veya Mısır baskılarında mevcuttur.
129
Bkz. Hamidullah, Kur'an-ı Kerim Tarihi, s. 57. Hz. Peygamber’in (a.s) mektuplarındaki yazım
biçimi için bkz. a. y., Diplomatik Mektublar, s. 159.

96
el-Bakara, 2/41’de, (ِ
#ُ& َ ) yerine: (‫ن‬#ُ& َ ) ve 54’te, (ِ ‫ْﻡ‬#َ8 َ ) yerine: (‫ْ ِم‬#َ

)130; yine aynı sûrenin 73. âyetinde ve daha başka yerlerde, ( 


ِ ِْDُ ) vb. kelimelerin
yerine: (
ِ ْDُ ) şeklinde yazılmıştır.131

2-(‫)ا‬ “elif” harfinin kullanımı: Hamidullah, okunmayan bir “elif”in ilave


edilmesi şeklinde bir yazım biçiminin çok yaygın olduğunu ifade ediyor. Örneğin, el-
Kehf sûresinin 18/23. âyetinde ( ‫ يْ ٍء‬Tِ!) şeklinde yazılmışken, aynı kelime, en-Nahl

sûresinin 16/40. âyetinde (‫َْ ٍء‬Tِ!) şeklinde yazılmıştır. Yine en-Neml sûresinin 27/21.

âyetinde, ( ُ&+َDَْ‫ذ‬Hَ َ! ) kelimesi fazladan bir “elif” ile (َ ُ&+َDَْ‫َأذ‬Hَ! ) biçiminde yazılmıştır.132
Bunun gibi daha pek çok örnek mevcuttur.133

Hamidullah, “elif” harfinin yazılması gerektiği halde yazılmadığı durumları da


tespit etmiştir. Örneğin, çoğul fiillerde kullanımdan düşen “nûn” harfini hatırlatmak
için kullanılan fakat okunmayan bir “elif”in yazıldığını hatırlattıktan sonra, çoğul
olduğu halde sonlarına “elif”in yazılmadığı kelimeleri tespit etmiştir. Örneğin, el-
Bakara, 2/226. âyetinde, (‫ ;) َ ءُو‬Yusuf, 12/18. âyetinde, (‫َ ءُو‬:‫و‬
َ ); el-Furkan, 25/21.
âyetinde, (ْ#َ>َ0 ); en-Neml, 27/84. âyetinde, (‫َ ءُو‬: ) ve daha birkaç yerlerdeki
kelimeler çoğul oldukları halde sonlarında “elif” yazılmamıştır.134

Hamidullah, bunlara karşılık tekil olduğu halde “elif” ile biten kelimelere de
işaret etmiştir. Örneğin, el-Bakara, 2/129. âyetinde, (‫ا‬#ُ'ْ>َ ); Yunus, 10/30. âyetinde,

( ‫ا‬#ُ'ْ7َ ); Tâhâ, 20/18. âyetinde, (‫ا‬e‫آ‬#


َ َ ‫ )َأ‬kelimeleri tekil olduğu halde “elif” ile sona
ermektedir. Hamidullah, Kur'an’da bazı kelimelerin fiil olmadıkları, yani isim
oldukları halde, Kur'an’ın her yerinde değil fakat bazı yerlerinde okunmayan “elif”
ile sona ermelerinin de son derece ilginç olduğunu söylüyor. Örneğin, el-Mâide,

130
Türkiye’deki nüshalarda (‫ْ ِم‬#َ8 َ ) şeklindedir.
131
Diğer örnekler için bkz. Hamidullah, Kur'an-ı Kerim Tarihi, s. 66.
132
Bkz. Hamidullah, Kur'an-ı Kerim Tarihi, s. 57-58.
133
Bkz. et-Tevbe, 9/47; es-Saffat, 37/68; er-Ra’d, 31; Âl-i İmran, 3/144; el-A’raf, 7/103; Yunus,
10/75 ve 83; Hud, 11/97; el-Mü’minûn, 23/46; el-Kasas, 28/32 vd.
134
Bkz. Hamidullah, Kur'an-ı Kerim Tarihi, s. 59.

97
5/18. âyetinde, ( ‫َ ُء‬+ْ‫ )َأ‬yerine: (‫َ ُؤا‬+ْ‫) َأ‬135; Yunus, 10/90. âyetinde, (g
َ ِh‫َا‬3ْ.‫ ِإ‬#ُ+َ ) yerine:
(g
َ ِh‫َا‬3ْ.‫ا ِإ‬#ُ+َ ); el-Haşr, 59/17. âyetinde, (‫َا ُء‬Eَ: ) yerine: (‫َاؤا‬Eَ: ); el-En’am, 6/94.
âyetinde, (‫آَ ُء‬3
َ ُM ) yerine: (‫آَ ؤا‬3َ ُM ) ve daha bir çok yerde bu örneklere rastlamak
mümkündür.136 Hamidullah’a göre bu yazım yöntemi biraz da vahiy kâtiplerine göre
değişiklik göstermiştir.137

Bunların dışında “elif”in gizli olarak var sayıldığı durumlarda bulunmaktadır.


‫؛ ه<ان ؛ ه<ا؛‬d!‫؛ ذ‬9!‫؛ ذ‬%9!‫ات؛ ا!؛ ذ‬#. ‫؛‬% '. Hamidullah, Kur’an’da bunlar gibi
daha yüzlerce örnek olduğunu söylüyor.138

3-( ‫“ ) و‬vav” harfinin kullanımı: Hamidulah’a göre bu harf bir çok kelimede,

yazıldığı halde okunmamaktadır. Örneğin, (‫ا‬#ُ!‫) ا‬, ( !‫)ا‬, ( d


َ ِhj
َ ‫ )ِ ا‬olması gereken
kelimelerin ( ‫ا‬#ُ!‫) او‬, ( !‫)او‬, (d
َ ِkَ!ْ‫ ) ُأو‬şeklinde yazıldığını görüyoruz. el-A’raf, 7/145
ve el-Enbiyâ, 21/37. âyetlerde de geçen (ُ9ِ‫ور‬
ُ Hَ. ) şeklinde yazılması gereken
(ُ9ِ‫ر‬Hَُ. ) kelimesinde de durum aynıdır.139

Hamidullah, (‫“ ) و‬vav” harfinin yazılmadığı yerlere şu örnekleri veriyor:

Âl-i İmran, 3/78’de, (‫ن‬


َ ‫ُو‬#ْ'َ ) yerine: (‫ن‬
َ #ُ ْ'َ ) ve 153’de, (‫ن‬
َ ‫ُو‬#ْ'َ ) yerine: (‫ن‬
َ #ُ ْ'َ );
en-Nisa, 4/135’de, (‫ُوا‬#ْ'َ ) yerine: (‫ُا‬#ْ'َ ); el-A’raf, 7/20’de, (‫ي‬
َ ‫ ) وُو ِر‬yerine: (‫ي‬
َ ‫;) ُو ِر‬
et-Tevbe, 9/19; en-Nahl, 16/75; es-Secde, 32/18’de (‫ن‬
َ ‫ُو‬#َ>ْ1َ ) yerine: ( ‫ن‬
َ #ُ َ>ْ1َ)
şeklinde yazıldığı görülür.140

4-Bazen kelime içinde fazladan sessiz bir harfe de rastlanmaktadır. Örneğin,


(l‫َي‬Hَ‫وآ‬
َ ) şeklinde “ya”nın altına bir “tenvin” koymak yeterli iken, aynı kelime, Âl-i

135
Türkiye’deki nüshalarda “elif” olmadan kelime yazılmıştır.
136
Diğer örnekler için bkz. Hamidullah, a.g.e., s. 60-61.
137
Bkz. Hamidullah, a.g.e., s. 59.
138
Bkz. Hamidullah, a.g.e., s. 64.
139
Bkz. Hamidullah, a.g.e., s. 61
140
Diğer örnekler için bkz. Hamidullah, a.g.e., s. 65.

98
İmran, 3/146; Yusuf, 12/105; Hac, 22/48. âyetlerde (ْ%,Hَ َ‫وآ‬
َ ), el-Hac, 22/45’de (ْ%,Hََ9َ )
şeklinde yazılmıştır. Hamidullah’a göre Arapça’da konuşma dilinde kelimenin son
harfi telaffuz edilmeyebilir. Ama bu kelimede “tenvin” her zaman telaffuz edilir. Bu
nedenle kelimenin “ey” şeklinde telaffuzunu önlemek için hareke işareti yerine
alfabenin bir harfi kullanılmıştır.141

Dilbilgisi İle ilgili Tespitleri

Hamidullah, Kur’an metnini günümüz dil bilgisi kurallarına uydurmaya


çalışmanın yanlışlığına işaret ederek, Kur’an’ın indiği dönemde alternatif kullanımlar
arasında birisini tercih ettiğini söylüyor.142 O, “Daha sonraki dönemlerde, biri kural
haline gelmiş diğeri ise kullanımdan kalkmış iki alternatif kullanım arasında tercih
yapılan bazı noktaları” şöyle sıralıyor:143

1-Zamirler İle İlgili Kullanımlar: Fiil cümlenin başında ise, o fiil eril veya dişil
olabilir. Örneğin, Yusuf 12/30’da (ٌ‫ة‬#
َ ْ1ِ
‫ل‬
َ َ8‫) َو‬, Âl-i İmran 3/42’de (ُ6َ9ِh َ'َْ!‫ْ ا‬mَ! َ8 ), el-
Hucurat 49/14’de (‫ب‬
ُ ‫َا‬3ْ0Hَْ!‫ْ ا‬mَ! َ8 ) gibi. Aynı şekilde eril isim için dişil zamir, dişil
isim için eril zamirin kullanıldığı durumlar da çoktur. Örneğin, et-Tahrim 66/12’de
( َ+ِ‫ْ رُوﺡ‬%ِ‫َ ِ ِ ﻡ‬+ْ=َcَ+َ َ َ:ْ3َ ْmَ+َJْ‫ ) أَﺡ‬âyetinde (  ِ ) kullanılmışken, el-Enbiyâ

21/91’de ( َ+ِ‫ْ رُوﺡ‬%ِ‫َ ِ َ ﻡ‬+ْ=َcَ+َ َ َ:ْ3َ ْmَ+َJْ‫ ) َأﺡ‬âyetinde ( َ ِ ) kullanılmıştır.144

2-( َ! ) “lâ” edatı: Fiili olumsuz yapmak için kullanılan bu “lâ” bazen de
olumluluğu pekiştirip güçlendirmek için kullanılır. Buna “lâ-i zâide” adı verilir.
Örneğin el-A’raf 7/12’de geçen (َ ُFْ1َ &!‫ َأ‬d
َ َ5َ+َ‫ ) ﻡَ ﻡ‬cümlesinin harfi harfine anlamı
“Secde etmemekten seni alıkoyan nedir?” oysa ki kastedilen “…secde

141
Bkz. Hamidullah, a.g.e., s. 61-62.
142
Bkz. Hamidullah, a.g.e., s. 83; a.y., “Orthographical Peculiarities in the Text of the Qur’an: A
Guide on How to Read it Correctly,” s. 17-18.
143
Bkz. Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, s. 83-93.
144
Diğer örnekler için bkz. Hamidullah, a.g.e., s. 84-86.

99
etmekten…”dir. Sad 38/75’teki kullanımda bu “lâ-i zâide” yoktur. (َ ُFْ1َ ْ‫ َأن‬d
َ َ5َ+َ‫ﻡَ ﻡ‬
).145 “Seni secde etmekten alıkoyan nedir?” anlamını taşıyor.

3-( ‫ ) ف‬nin kullanımı: Hamidullalh’a göre, bazen Kur’an’da “aksi halde”,


“yoksa” gibi olumsuzluk ifade eden kelime düşürülür. Bunun yerini “o zaman”,
“sonra” anlamına gelen bir ( ‫“ ) ف‬fâ” harfi tutar: Yunus 10/95’te (%
َ ِ3ِ. َ=ْ!‫ْ ا‬%ِ‫ن ﻡ‬
َ #ُ9َ>َ
), el-İsrâ 17/39’da (َ &+َ َ: ِ Kَْ'ُ>َ ) gibi.146

4-Hamidullah’a göre, günümüz dil bilgisi kurallarında “akıl sahibi varlıklar” ile
akıl sahibi olmayan varlıklar birbirlerinden ayrılmaktadır. Fakat Kur’an’ın kullandığı
şu örnekler düşündürücüdür. Örneğin İbrahim 14/36’da (%
َ ْ'َ'ْ‫ َأﺽ‬%
& ُ &
‫ب ِإ‬
, ‫) َر‬, ( %
& ُ &
‫ )ِإ‬35.
âyetteki (‫َ َم‬+ْ‫ﺹ‬Hَ ْ!‫ ) ا‬kelimesi yerine kullanılmıştır. ez-Zümer 39/38’de ( ‫ت‬
ُ َcِM َ‫ آ‬%
& ُ‫ْ ه‬gَ‫ه‬
;ِ 3, ُ‫ ) ﺽ‬her iki örnekte de, normalde akıl sahipleri için kullanılan (%
& ُ‫ ) ه‬zamiri bu
cansız şeyler için kullanılmıştır.147

5-Hamidullah’a göre, Kur’an’ın indiği dönemde, zamir kullanma kuralı henüz


dakik bir biçimde yerleşmemişti. Bunun için, örneğin el-Kehf 18/33’te ( %
ِ ْ َ>&+َFْ!‫آِ'ْ>َ ا‬
َ َ'ُ‫ْ ُأآ‬mَ N ) bu örnekte tesniye için tekil kullanılmıştır. el-Hac 22/19’da ( ‫ن‬
ِ َْJَ‫ن ﺥ‬
ِ ‫هَ<َا‬
‫ا‬#َُJَ>ْ‫ ) اﺥ‬bu örnekte tesniye için çoğul kullanılmıştır.148

6-( ‫ن‬
& ‫“ ) ِإ‬inne” yani “muhakkak ki” anlamında olmak üzere, (ْ‫“ ) ِإن‬in” edatının
kullanılması. Hamidullah’a göre bu durum, dil bilgisi bilginlerimizin dikkatini
çekmemiştir. Örneğin Yunus 10/29’da (%
َ ِ'ِ ََ! ُْ9ِ ‫َ َد‬7ِ0 ْ%َ0 &+ُ‫) ِإنْ آ‬, Yusuf, 12/91’de
(%
َ ِkِ َ=َ! &+ُ‫ ) َوِإنْ آ‬el-İsrâ 17/108’de ( ً!#ُ5ْcََ! َ+,‫ْ ُ َر‬0‫ن َو‬
َ َ‫) ِإنْ آ‬, zamir ile birlikte
kullanıldığı durumlar da olmuştur. Tâhâ 20/63’te (‫ن‬
ِ ‫َا‬3ِ‫َ ﺡ‬1َ! ‫ن‬
ِ ‫) ِإنْ هَ<َا‬.149

145
Diğer örnekler için bkz. a.y., a.g.e.,. 87.
146
Diğer örnekler için bkz. a.y., a.g.e.,, s. 88.
147
Bkz. a.y., a.g.e., s. 88.
148
Bkz. a.y., a.g.e.,, s. 89.
149
Bkz. a.y., a.g.e.,, s. 89

100
7-Hamidullah’a göre, yalın halin ve –i halinin kullanım kuralı da her zaman
çok açık ve net değildir. Örneğin el-Bakara 2/177’de (3
& ِ7ْ!‫ ا‬r
َ ْ َ! ) iken yine aynı
sûrenin 189. âyetinde (3
 ِ7ْ!‫ ا‬r
َ ْ َ!‫ ) َو‬şeklinde geçmektedir. Ona göre bu durumu
açıklayabilmek için bazı başka ifadelerin üstü kapalı geçildiğini varsaymak
gerekir.150 Bazen yalın halin ve –i halinin aynı cümle içinde, birbiriyle birleştiği
durumlar olmuştur. Örneğin en-Nisâ 4/162’de ( ‫آَ َة‬E
& !‫ن ا‬
َ #ُ ْeُْ!‫&'َ َة وَا‬J!‫ ا‬%
َ ِ ُِْ!‫وَا‬
َ #ُ+ِ‫ْﻡ‬eُْ!‫ ) وَا‬âyetinde görülen (%
3ِ ِ‫ﺥ‬sْ!‫ْ ِم ا‬#َ ْ!‫ن ِ !'&ِ وَا‬ َ ِ ُِْ!‫ ) ا‬ile (‫ن‬
َ #ُ ْeُْ!‫ ) ا‬kelimeleri i’rab
bakımından aynı hükme tabi oldukları için normalde aynı okunmaları gerekirken
farklı okunmaktadırlar.151 Hamidullah bu gibi kullanımların, “Arap dili “müzikal”
nedenlerden dolayı ve monotonluktan sakınmak için” kullanılmış olma ihtimali
üzerinde düşünüyor. Hamidullah Arap dilinin “bazı garip kullanımlara” sahip
olduğunu ve Kur’an’ın bunların bir kısmını koruduğunu söylüyor. Örneğin er-
Rahman, 55/48’de (‫ن‬
ٍ َ+ْ‫) َذوَا َ َأ‬, Sebe, 34/16’da (g
ٍ ُ‫ ُأآ‬Kَ ‫) َذوَا‬. Arapça’da ( ‫) ذات‬
kelimesinin çoğulu (‫ ) ذوات‬gelir. Bu âyetlerde ise çoğulun tesniyesi yapılmıştır.

Çoğulun çoğul yapıldığı durumlar da vardır. Örneğin el-Mürselât, 77/33’te ( ٌ6َ! َِ:

ٌ3ْcُ‫( ) ﺹ‬6َ! َِ: ) kelimesi (g: ) kelimesinin 5. dereceden çoğuludur.152

Hamidullah’a göre, Kur’an’da dakik bir yazım birliğinin olmayışının çeşitli


sebepleri vardır. Bunları şöyle sıralamak mümkündür:

1-Kur'an'ın uzun bir dönem boyunca vahyedilmiş olması.

2-Hz. Peygamber’in (a.s) katiplerinin farklı kimseler olması, yazım yönteminin


biraz da vahiy katiplerine göre değişiklik göstermesi.153

150
Bkz. a.y., a.g.e., s. 90. Diğer örnekler için el-Mâide, 5/105; et-Teğabün, 64/16; el-Câsiye, 45/25;
er-Rum, 30/10; en-Neml, 27/52; Âl-i İmran, 3/147; eş-Şûrâ, 42/34-35.
151
Bkz. Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, s. 91. Diğer bir örnek için bkz. el-Bakara, 2/177.
152
Bkz. a.y., a.g.e., s. 92-93.
153
Bkz. a.y., a.g.e., s.56

101
3-Bazen hareke yerine harf kullanılmış olması, çünkü Arapça’da normal
konuşmalarda kelimelerin son harfinin harekesi telaffuz edilmez. Bu durumda hareke
yerine harf kullanılmış olabilir. (l‫َي‬Hَ‫وآ‬
َ ) yerine (ْ%,Hََ‫ ) َوآ‬yazıldığı gibi.

4-Bazen vahiy katipleri “görsel yarım kafiye” ihtiyacını karşılama endişesiyle


farklı yazımlara yönelmişlerdir. Mesela el-Ahzap sûresinde geçen ( ً ِ!‫ َأ‬, ‫ًا‬3 ِJَ
)154

ile uyum sağlamaları gereken (‫ن‬


َ #ُ+t!‫ ا‬, j
َ #ُ.3& !‫ ا‬, u
َ ِ7&1!‫) ا‬155 kelimelerinin yazımında
olduğu gibi.156

5-Kelimenin kökünü belirtmek endişesiyle fonetik değerinin değiştirilmesi. (


‫ة‬#‫ ذآ‬, ‫ة‬#'‫ ﺹ‬,‫ة‬# ‫ ) ﺡ‬kelimelerinde “‫ ” و‬harfi “elif” olarak telaffuz edilir. ( ,K1 0
K.#‫ ﻡ‬,K!‫ ا‬,K'0 ,Kb8 ,K D ) kelimelerinde “ ‫“ ” ى‬elif” olarak telaffuz edilir.

6-Kur'an'ın indiği dönemde, zamir kullanma kuralının henüz tam olarak


yerleşmemiş olması.

7-Hamidullah, farklı kullanımların, dili monotonluktan kurtarmak amacıyla


tercih edilmiş olma ihtimaline de işaret ediyor.157

Muhammed Hamidullah Kur'an'daki bir çok okuyuş ve yazım değişikliğini,


günümüz dil bilgisi kurallarına uygun olmayan kullanımları örnek verdikten sonra;
“Madem Kur'an tamamen vahye dayalı ve hiç değişmemiş bir kutsal kitaptır, o halde
bu kurallara uymayan kullanımlar niçin vardır?” endişesini de bertaraf ediyor. O
Allah’ın her türlü dilin ve sesin üzerinde olduğunu söylüyor. “O’nun bildirdiği
tanrısal mesaj, bir beşer dilinde vahyedilmiş, dolayısıyla bu dilin özel kullanımlarına
uygun hale gelmiştir.”158

154
Bkz. el-Ahzab, 33/8, 17.
155
Bkz. el-Ahzab, 33/10, 66, 67.
156
Bkz. Hamidulah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, s. 61; Diğer örnekler için bkz. el-Hakka, 69/19-20, 25-
26, 28.
157
Bkz. Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, s. 91.
158
Bkz. a.y., a.g.e., s.91.

102
Hamidullah Kur'an'ı, sonradan düzenlemesi yapılan dilbilgisi kurallarına bağlı
saymamak gerektiğini söylüyor. Kur'an'ın inişinden sonra ortaya çıkmış dilbilgisi
bilginlerinin, Kur'an'ın dil kullanımlarına boyun eğmelerini tavsiye etmekte ve “eğer
Arapça konuşan uluslar, kendi dil kurallarını bir parça değiştirmişlerse, bunun
Kur'an'ı etkilemesine izin verilmemelidir” şeklinde kanaatini ifade etmektedir.159

Hamidullah, “hemzetü’l-valsın” üç ayrı biçimde de okunabildiğini ve bazı


kelimelerin de yazılışları aynı olmakla birlikte farklı okunduklarını hatırlatmakta ve
bunlarla ilgili herhangi bir yanlışlığın yapılmaması için, Kur'an'ı sürekli baştan sona
okuma alışkanlığı olan insanların kendine güvenlerinden dolayı meydana gelebilecek
yanlış okumaların önüne geçmek için mushaflarının kenarına özel işaretler
koymalarını tavsiye etmiştir. Ve bu kelimeler ile ilgili uzun bir liste vermiştir.160

4. MEALİNDE KULLANDIĞI KAYNAKLAR

a. Kur'an

Hamidullah, Kur’an’ı tercüme ederken yine Kur’an’ı kaynak olarak kullanır.


Eğer bir âyetle ilgili açıklayıcı başka bir âyet varsa mutlaka o âyete de gönderme
yapar. İlgili örnekleri metodu bölümünde vermeyi daha uygun bulduk. Kur’an’ın
tedricilik metoduyla toplumu eğittiğini söyleyen Hamidullah, Kur’an’ın bir konuyla
ilgili bir durumu bir anda açıklamamış olmasını buna bağlar. Eğer toplum hazır
değilse Allah’ın âyetleri toplumun psikolojik seviyesini gözeterek gönderdiğini
söyler. Bundan dolayı, bu durum Hamidullah’ı, Kur’an’ı da bizzat açıklamaları için
kaynak olarak kullanmasına yöneltmiştir.

b. Hadis

159
Bkz. a.y., a.g.e.,s.83.
160
Bkz. Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, s. 69-82; a. y., Aziz Kur’an, s. 54-64. a. y.,
“Orthographical Peculiarities in the Text of the Qur’an: A Guide on How to Read it Correctly,” s. 23-
26.

103
Hamidullah’a göre, Hz. Peygamber’in (a.s) sadece söyledikleri değil, aynı
zamanda yaptıkları ve görüp de ses çıkarmadığı davranışları bile toplum için
sonsuza dek yasa olmuştur. Çünkü Kur’an’ın ifadesiyle, “Muhammed kendi
tutkularına göre hiçbir şey konuşmaz. Hepsi, vahyedilmiş bir vahiyden başkası
değildir.”161 Hamidullah, Hz. Peygamber’in (a.s) bizzat kendisinin, topluma
bildirdiği şeyler arasında bir ayırım yaptığını da söylüyor. Bazı mesajlar için “Bu
Allah’tandır” diyordu; vahyin gelmediği durumlarda ise, sağduyusunu kullanarak
“Bir karar çıkartma çabasına” girişirdi. Bu tür durumlarda Allah’ın Hz.
Peygamber’in (a.s) aldığı kararı onaylamadığı ve Allah’ın iradesi çiğnenmesin diye
derhal düzeltici vahyin geldiği de olmuştur.162 Hamidullah’a göre, Hz. Peygamber’in
(a.s) kendi çabasıyla verdiği kararlar isabetli olmadığında düzeltiliyor idiyse,
kanıtlama problemi yaşanmadığı sürece, teorik olarak Kur’an ile Hadis, toplum için
aynı değere sahiptir. Çünkü bizzat Kur’an, “Elçi’nin size verdiğini alın ve sizi
sakındırdığından sakının”163 diye emretmektedir.164

Hamidullah’a göre Müslümanlar, daha Hz. Peygamber (a.s) hayatta iken onun
söz ve davranışlarını yazıya geçirmeye başlamışlardır. Daha sonraki dönemlerde ise
Hadis eleştirisi ilmi geliştirildi. Hadis kitaplarının sayısının çok olduğunu söyleyen
Hamidullah, Buharî ve Müslim’in hazırladıkları kitapların toplumun bünyesinde en
büyük güveni kazandıklarını söylemektedir. Sonuç olarak Hamidullah’a göre, en eski
Hadis yazmaları165 ile Buharî veya Müslim’in rivayet ettikleri arasında aynı
hadislerin olması, “hadis toplayıcısı yazarların eserlerindeki verilerin eşsiz
sahihliğini kanıtlamaktadır.”166 Bu nedenle O Kur’an’ı açıklarken hadislerden
istifade etmiştir.

c. Kutsal Kitaplar

161
Bkz. en-Necm, 53/3-4.
162
Bkz. Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, s. 13, 14.
163
Bkz. el-Haşr, 59/7.
164
Bkz. Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, s. 15
165
Bkz. Hamidullah, Muhtasar Hadis Tarihi ve Sahife-i Hemam ibn Münebbih, İstanbul, 2004.
166
Bkz. Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, s. 15, 16

104
Muhammed Hamidullah, Kitab-ı Mukaddes’in yanında diğer kutsal kitaplara da
zaman zaman göndermeler yapar. Hatta onun, Hintli Rama ile Sita’nın öyküsü ve Hz.
İbrahim’in kıssasındaki benzerliklere dikkat çektikten sonra, “Brahman’ın Veda”ları,
Hz. İbrahim’in (a.s) Sahife’lerı ile bir ilişki oluşturmaktadır”167 dediğini daha önce
aktarmıştk. Özellikle Peygamber Efendimiz’in müjdelenmesi ile ilgili olarak
Hamidullah, hem Brahman Hindularının Pourana ve Vedalar’ına, hem de
Zerdüştlerin Zend-Avesta’sına itibar ettiğini görüyoruz.168 Biz şimdi onun Kutsal
Kitaplara bakışını ayrı bir başlık halinde ele almaya çalışacağız.

(1) Muhammed Hamidullah’a Göre Kutsal Kitaplar

Muhammed Hamidullah eski mukaddes kitaplardan yararlanmakta beis


görmüyor. Buhari’de Peygamber’imizin şu açık emrinin rivayet edildiğini söylüyor:
“Kitap Ehlinin sözlerini nakledebilirsiniz.” Bir başka rivayette ise şöyle dendiğini
aktarıyor: “Onları ne kabul ne de reddedin, sadece Allah’ın sözüne inandığınızı
söyleyin.”169

Hamidullah müfessirlerimizin çoğunun, doğruluklarını araştırmadan Kutsal


Kitaplardan alıntılar yaptıklarını anlatır.170 Kendisi de bir çok âyeti tercüme ederken
gerek Tevrat’a, gerekse İncil’e gönderme yapar. Muhammed Hamidullah'a göre
Tevrat veya İncil’in her hangi bir hükmü, Kur'an tarafından açık bir şekilde ilga
edilmemişse, Müslümanlar için de geçerlidir. Ancak geçerlilik, sahih kaynaklarla
bize kadar ulaşmış olması ve Kur'an’ın tadil etmemiş, değiştirmemiş ve yürürlükten
kaldırmamış olması şartlarına bağlıdır. Çünkü Kur'an Yahudileri ve Hıristiyanları
kendi kitaplarını tahrif etmekle suçlar. Bununla birlikte Hz. Musa ve Hz. İsa’nın
şeriatları bize güvenilir kaynaklarla doğrudan ulaşmadığından, sıhhatli ve güvenilir
bir hususi hüküm bulunmadıkça onlara tâbi olamayız.171

167
Daha fazla bilgi için bkz. 87/A’la, 19, dipnot,4
168
Bkz. Aziz Kur’an, eş-Şuarâ, 26/196, dipnot, 3.
169
Bkz. Hamidullah, İslam’ın Doğuşu, s. 46.
170
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, (Çev. Murat Çiftkaya), Beyan Yayınları, İstanbul, 2002, s.46.
171
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, s. 94-95.

105
Bu konunun Kur'an'ın el-En’am sûresinde açıklandığını, Allah’ın yaklaşık
yirmi beş peygamberin yer aldığı uzun bir liste verdiğini, ardından da “İşte bunlar
Allah’ın doğru yola ilettikleridir. Öyleyse onların doğru yoluna uy”172 dendiğini
vurgular.173 Hamidullah eski peygamberlere bağlanan bir bilginin orijinalite
probleminin İslam hukukunun alanını sınırladığını vurgulamakla birlikte,174 geçmiş
peygamberlerin tutum ve davranışlarının İslam’da uyulmaya değer olarak ilan
edildiğini söylemektedir.175

Bu konuyla ilgili şu örnekleri verir. Bedir savaşından sonra esirler ile ilgili
verilmesi gereken hükmün Tevrat’ta geçerli hüküm olduğunu, bu hükmün ise
savaşçıların kılıçtan geçirilmesini, ganimet mallarının da yakılmasını emrettiğini176,
bunu uygulamayan Peygamberi’mizin el-Enfal 8/68 âyetiyle uyarıldığını, bu uyarının
sebebinin de Musevi şeriatı olduğunu söylüyor.177

Diğer bir örnek de şudur: “Kur'an-ı Kerim’deki Nur Sûresi zina için yüz kırbaç
vurulmasını emretmektedir. Fakat Peygamber’in (a.s) uygulama ve kuralına
(sünnetine) baktığımızda evli kişiler arasındaki zina olaylarında taşlanarak öldürülme
(recm) cezasına rastlıyoruz. Kur'an'da dahi zikredilmeyen bu ceza hangi esasa
dayanmaktadır? Bir çok kimse Kur'an'ın recm değil sadece yüz kırbaç cezasını
öngördüğüne inandıklarından bu hususta yanlış anlamanın kurbanı olmuşlardır. Fakat
durum öyle değildir.
Dikkatli şekilde tetkik edildiğinde Kur'an'ın bu cezayı dolaylı olarak getirdiği
görülecektir. Kur'an bizden önceki peygamberlerin şeriatlarına tâbi olmamızı
istemektedir. Recm cazası hem Tevrat’ta ve hem de İncil’de bulunmaktadır. Bugün
Yahudilerin ve Hıristiyanların ellerinde gezen kutsal kitap metinleri dahi bu hükmü
içermektedir. Peygamber’imiz de (a.s) böyle bir hükmün mevcudiyetini tasdik
etmiştir. Kur'an bu hükmü zikretmiyorsa, bu onun yürürlükten kaldırıldığı
(neshedildiği) anlamına gelmez.”178

Bu hükümlerin Allah tarafından konduğunu, bu yüzden bizi bağladığını


söyleyen Hamidullah, Tevrat’ın evli kişiler arasında zina meydana geldiğinde onların
recmedilmesini sarih bir dille bildirdiğini, bekârların zinada bulunması halinde,

172
Bkz. el-En’am, 6/90.
173
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, s.93.
174
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur’an, 6/En’am, 90, dipnot, 2.
175
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, 2/el-Bakara, 285, dipnot, 2.
176
Eski Ahit’teki hükümler için bkz. Tesniye, 20/10-14; Tesniye, 13/13-18.
177
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, 8/Enfal, 68, dipnot, 5. İslam’ın Doğuşu, s. 235.
178
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, 94-95.

106
suçluların para cezası ödemesini istediğini, Kur'an'ın bu hükmü kaldırıp yerine yeni
bir hüküm getirdiğini, bu hükmün de yüz kırbaç cezası olduğunu söylüyor.
Böylelikle Kur'an'ın sessiz kalarak önceki bir şeriatın bir yönünü muhafaza ettiğini
ve bir başka yönünü de ahlaksızlığa teşvik edeceğinden kaldırıldığını söylüyor.179

(2) Hamidullah’ın İsrailiyyata Yaklaşımı

Hamidullah, Kur'an’ın Hz. Adem’den (a.s) Hz. Muhammed’e (a.s) kadar bir
çok Peygamberin varlığını bize haber verdiğini söylüyor. Kur'an’ın bu
peygamberlerin ve onlara tabi olan milletlerin bazılarının tarihini sadece
hatırlattığını, Müslümanların da pek tabii olarak öteden beri bu peygamber ve
milletler ile ilgili bilgi noksanlıklarını telafi için kutsal kitaplara müracaat ettiklerini
ifade ediyor. Birinci planda her yerde elde edilebilecek Kitab-ı Mukaddes olduğu
için de ona daha çok müracaat edildiğini söylüyor.180

Muhammed Hamidullah, Kur'an-ı Kerim’in Allah’ın vahyi olduğuna inanan bir


Müslüman için şöyle bir güçlükten söz ediyor: Kur'an’ın bizzat kendisi, Yahudilerin
kendi kutsal kitaplarında tahriflerde bulunduklarını ifade ederken,181 bir yandan da
Kitab-ı Mukaddes’in bazı âyetlerine atıflar yapar. Örneğin, “Ve biz orada onlara,
cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş diye yazdık. Yaralar da
kısasa tabidir.”182 Bazı âyetlerde ise Yahudilere hitaben “…de ki eğer doğruysanız,
haydi Tevrat’ı getirip okuyun!”183 diye çağrılar vardır. Bunların dışında Kur'an,
sürekli kendisini Tevrat’ın bir tasdikçisi184 olarak takdim eder.185

Hamidullah, günümüz Müslüman ilim adamı için problem gibi gözüken bu tarz
bir yaklaşımın, Hz. Peygamber (a.s) döneminde herhangi bir sorun teşkil etmediğini,

179
Bkz.Hamidullah, a.g.e.,, s. 95
180
Bkz. Hamidullah, “İslâmî İlimlerde İsrâiliyyât Yâhut Gayr-i İslâmî Menşeli Rivâyetler”, çev.
İbrahim Canan, Atatürk Üniversitesi, İslami İlimler Fakültesi Dergisi, Sayı, 2, Ankara, 1977, s. 295
181
Bkz. el-Bakara, 2/75, en-Nisâ, 4/46, el-Mâide, 5/13, 41
182
Bkz. Kur'an, el-Mâide, 5/45, Krş. Ahd-i Atik, Çıkış, 21/24-25, Levililer, 24/17-20
183
Bkz. el-Mâide, 5/93.
184
Örneğin bkz. el-Bakara, 2/89.
185
Hamidullah, “İslâmî İlimlerde İsrâiliyyât Yâhut Gayr-i İslâmî Menşeli Rivâyetler”, çev. İbrahim
Canan, EAÜİİFD, Sayı, 2, Ankara, 1977, s. 296

107
bunun da sahabenin her âyeti muhtevası içinde müstakil olarak değerlendirmiş
olabileceğinden kaynaklandığını söylüyor. Çünkü böyle yaptığımız zaman âyetler
arasında çelişki olmadığı anlaşılıyor.186

Hamidullah, Kitab-ı Mukaddes’in tamamının değil fakat bazı kısımlarının


güvenilir kaynak olarak ele alınabileceğini söylüyor. Çünkü Kur'an-ı Kerim bazen
zımnen, Kıtab-ı Mukaddes’teki bir tarihi olayın gerçek halini bize aktardığını; bazen
de açıkça Kitab-ı Mukaddes’teki yanlış bir bilgiyi düzelttiğini görüyoruz.187

Hamidullah, Hz. Peygamber’in (a.s) bu konudaki tutumunun Kur'an’ınkiyle


aynı olduğunu söylüyor. Örneğin bir defasında, Tevrat’ı okuduğunu gördüğü Hz.
Ömer’e kızmış; diğer taraftan, “Parmağımın birisinden erimiş tereyağı, diğerinde ise
bal vardı. Ben de onları yalıyordum” diyen Abdullah ibn Amr İbnü’l Âs’a ise, “sen
iki kitabı da okuyacaksın, Kur'an’ı da Tevrat’ı da” diye yorumluyordu. Bunların
yanında ona göre, Hz. Peygamber (a.s) zina eden iki Yahudi’yi Tevrat’a göre recm
etmişti.188

Hamadullah’a göre, Yahudilerin Tevrat’a, Hıristiyanların da İncil’e


uymalarının istendiği âyetler, 189
İslam Devleti’nde yaşayan her bir azınlık cemaate
adlî, Kazaî, muhtariyet vermiştir.190

Eski kutsal kitapları okuyup araştırmamız gerektiğini düşünen Hamidullah,


Kur'an’ın Bu kutsal kitaplardan söz ettiğini, orada yazılı bulunan bazı emirleri bize
hatırlattığını ve bazen de bazı peygamberlerin sözlerini aktardığını söylüyor. Kur'an-ı
Kerim'in yaptığı bu atıfları hafife almamamız gerektiğini söyleyen Hamidullah,

186
Bkz. Hamidullah, a.m., çev. İbrahim Canan, EAÜİİFD, Sayı, 2, Ankara, 1977, s. 296.
187
Bkz. Hamidullah, a.m., çev. İbrahim Canan, EAÜİİFD, Sayı, 2, Ankara, 1977, s. 296, ayrıca Hz.
Süleyman hakkındaki iddialara verilen cevap için bkz. Kur'an, el-Bakara, 2/102; krş. Ahd-i Atik, I
Krallar, 11/1-7 ve devamı.
188
Hamidullah, a.m., çev. İbrahim Canan, EAÜİİFD, Sayı, 2, Ankara, 1977, s. 298.
189
Bkz. el-Mâide, 5/42-50.
190
Hamidullah, a.m., çev. İbrahim Canan, EAÜİİFD, Sayı, 2, Ankara, 1977, s. 300.

108
birbirinin aynısı olan bazı bölümleri hatırlatır.191 “And olsun Tevrat’tan sonra
Zebur’da yazmışızdır ki arza ancak salih kullarım mirasçı olur.”192 âyeti için Kitab-ı
Mukaddes’i incelediğimizde, Mezmular’da şöyle yazıldığını görürüz: “Salihler yeri
miras alır, ve onda ebediyyen otururlar.”193 Yine Kur'an’ın İsrailoğullarının kendi
arlarında ihtilaf ettikleri meselelere de açıklık getirdiğini söylüyor.194

Kur'an’da yer almayıp, Kitab-ı Mukaddes’te yer alan meselelerde bir


müslümanın nasıl bir tavır takınması gerektiğine de açıklık getiren Hamidullah, Hz.
Peygamber’in (a.s) çeşitli vesilelerle “mâkul ve hakimâne bir tarzda” şöyle bir
tespitte bulunduğunu söylüyor:195

a)”Eğer Ehl-i Kitap size bir şey anlatacak olursa onu ne kabul ne de reddedin.
Eğer batıl bir şey söylerlerse, asla tasvib etmeyiniz.”196

b)”Beni İsrail hikayelerinden anlatın, bunda bir beis yok.”197

Hamidullah’a göre “bu tavsiyeler, safca her söyleneni kabul etmeyip, Hıristiyan
ve Yahudi kaynaklarından direk araştırma yapmayı tazammun etmektedir.”198
Örneğin eğer Kur'an’da bir peygamberin sadece ismi geçiyorsa ve şayet “Tevrat veya
İncil daha ayrıntılı bir arka plan sağlamışsa, müfessirlerimizin bu ayrıntıları

191
Kısas için bkz. Kur'an, el-Mâide, 5/45; krş. Ahd-i Atik, Çıkış, 21/24-25, Levililer, 24/17-20. Hz.
İsa’nın kul oluşu ile ilgili bkz. Kur'an, en-Nisâ, 4/172, Meryem, 19/30; krş. Ahd-i Cedid, Matta,
12/16-18)
192
Bkz. el-Enbiya, 21/105.
193
Bkz. Mezmurlar, 37/29.
194
Bkz. Hamidullah, “İslâmî İlimlerde İsrâiliyyât Yâhut Gayr-i İslâmî Menşeli Rivâyetler”, çev.
İbrahim Canan, EAÜİİFD, Sayı, 2, Ankara, 1977, s. 300-301, (Ayrıca Hz. İbrahim’in hangi oğlunu
kurban etmek istediği ile ilgili bkz. Kur'an, Saffat, 37/100-113; krş. Ahd-i Atik, Yaratılış, 22/1-18,
Çıkış, 13/2, 12, 22/29, Sayılar, 3/13, 9/17, Ahd-i Atik’te sözü edilen Yahudi geleneğine göre Kur'an’ın
söylediklerinin daha doğru olduğu ortaya çıkıyor.)
195
Hamidullah, “İslâmî İlimlerde İsrâiliyyât Yâhut Gayr-i İslâmî Menşeli Rivâyetler”, çev. İbrahim
Canan, EAÜİİFD, Sayı, 2, Ankara, 1977, s. 316.
196
Bkz. Buhari, 52/29, İbni Hanbel, 4/136, Ebu Davud, 24/2.
197
Bkz. Buhari, 60/50, Müslim, 53/72, Tirmizi, 39/13
198
Bkz. Hamidullah, “İslâmî İlimlerde İsrâiliyyât Yâhut Gayr-i İslâmî Menşeli Rivâyetler”, çev.
İbrahim Canan, EAÜİİFD, Sayı, 2, Ankara, 1977, s. 316.

109
kullandıklarını söyleyen Hamidullah, çoğu zaman “doğruluklarını araştırmadan bu
alıntıları yapmışlardır” diyor.199

Bütün bunlara rağmen Hamidullah’a göre Kur'an, Kitab-ı Mukaddes’in


orijinalliği konusunda bazı şüphelere yer veriyorsa da, aynı kitabın bazı kısımlarını
onaylamasına engel değildir. Bir başka deyişle tamamını reddetmemiz gerekmediğini
söylüyor. İyi bir araştırmadan sonra eski mukaddes kitaplardan yararlanmamızın bir
sakıncasının olmadığını düşünüyor. Her kaynaktan gelen rivayetleri, önyargılardan
sıyrılmış bir şekilde dikkate almak, hem râvî hem de mervî açısından tamamen ilmi
ölçülerle kabul veya reddetmek gerekir. Örneğin “Gayr-ı Müslim, mağlup bir
düşman: ‘biz kuşatma yüzünden öyle bir gıda darlığına düştük ki kedi ve köpekleri
bile yedik’ demiş olsa, aynı savaşı tasvir eden ‘İslamî’ kaynağın noksanlıklarını
tamamlamakta bu hikayeden niçin faydalanılmasın? Aşırı müfritlerden kaçınmak
gerek, ne çok saf, ne de çok şüpheci olmalı, aksine farklı kaynakların her birinde
mevcût mâlumâttan istifâde etmeli, hepsine, değerine göre haklarını vermelidir”
diyor.200

Hamidullah’ın Fransızca’ya yaptığı çeviride bu bakımdan İsrailiyyat


sayılabilecek haberlere yer vermiş midir? Bu soruya cevap vermek için onun
yorumsuz bir şekilde aktarmakla yetindiği bazı tarihi bilgiler vardır. Örneğin Harut
ve Marut meselesinde, el-Bakara sûresi 2/102. âyetin açıklamasında şunları
kaydediyor:“Müslüman geleneğin belirttiğine göre Harut ve Marut iki melektir.
Onlar insanlarla alay ediyorlardı. Onları sınamak için Allah kendilerini, cinsel vb.
günahlar işlememe emriyle yeryüzüne gönderdi. Yeryüzünde bir güzel kadın onları
yoldan çıkardı. Ceza olsun diye onlar, Babil’de bir kuyuya kapatıldılar. Orada,
kendilerinden istekte bulunan insanlara sihri öğretiyorlardı.”201 Âyetle bunların
melek oldukları şüphesizdir. Kur'an’a göre meleklerin günah işlemedikleri, Allah’a
itaat ettikleri,202 açık olmasına rağmen yeryüzüne gönderildikten sonra bir kadına

199
Bkz. Hamidullah, İslam’ın Doğuşu, s. 46.
200
Bkz. Hamidullah, “İslâmî İlimlerde İsrâiliyyât Yâhut Gayr-i İslâmî Menşeli Rivâyetler”, çev.
İbrahim Canan, EAÜİİFD, Sayı, 2, Ankara, 1977, s. 317.
201
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur'an, el-Bakara, 2/102, dipnot, 3.
202
Örnek olarak şu âyetlere bkz. en-Nahl, 16/50, Enbiyâ, 21/26-28, Tahrim, 66/6.

110
tutulduklarını ve bu yüzden de cezalandırılmak için bir kuyuya atıldıkları düşünmek
son derece yanlıştır. Bu rivayetler tamamen muteber olmayan israiliyyattandır.203

Hz. Süleyman ile ilgi Sad sûresi “Ve Davud’a Süleyman’ı bağışladık. Ne iyi
kul! Gerçekten çok tövbe ederdi!”204 âyetinin açıklamasında kaynağını
belirtmeksizin şu ifadelere yer vermiştir: “Müslüman geleneğine göre, Hz.
Süleyman, bir peygamber ve kutsal bir insandı. Çok sayıda, cins at satın almış ve
onları Allah yolunda savaş için kullanıyordu. Söz konusu atların, önünden
geçmesinden çok hoşlanıyordu. Geçici olarak da olsa, Allah’ı unutması, otoritesinin
işareti olan parmağındaki yüzüğü kaybetmesine mal oldu. Bir cin onu çalmış ve Hz.
Süleyman’ın şekline girmişti. Yüzüğü olmayınca Hz. Süleyman’ı hiç kimse
tanımadı. Tövbe ettikten sonra, Allah Süleyman’a egemenliğini daha geniş bir
biçimde geri verdi.”205 Yine “Hiç kuşkusuz, Süleyman’ı sınamıştık. Tahtının üzerine
bir ceset bırakıverdik, sonra, secde etti.”206 Âyetinin açıklamasında da, “Bu, bizzat
Hz. Süleyman’ın tıpa tıp kendi benzeriydi. Hatasının cezası olarak böyle yapılmıştı”
diyor.207

İsrailiyyattan sayılan bu tür haberlere itimat etmek son derece güçtür. Hz.
Süleyman’ın bütün güç ve kudretinin yüzüğünde olduğunun söylenmesi ve bu
yüzüğünün bir cin tarafından çalındığının ifade edilmesi Yahudilerin uydurmasıdır.
Tefsiri en zor olarak görülen ceset ile ilgili âyet, bir takım şeytanların kurduğu hile
ve desiselerle, Hz. Süleyman’ın bir süreliğine tahtında hükümsüz olarak kalması
şeklinde,208 Ya da Hz. Süleyman’ın şiddetli bir hastalığa yakalanıp, “cansız ceset”
denecek kadar zayıflayıp tekrar sağlığına kavuşmuş olması olarak da
209
yorumlanmıştır. Allah’tan başka hiç kimsenin bilemeyeceği bu ceset ile ilgili ne

203
Bkz. “Melek”, İslam’da İnanç İbadet ve Günlük Yaşayış Ansiklopedisi, Müş. Ve Red. İbrahim
Kâfi Dönmez, İstanbul, İFAV, 1997, IV C., 3. C. s. 189.
204
Bkz. Sad, 38/30.
205
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur'an, Sad, 38/30, dipnot, 2.
206
Bkz. Sad, 38/34.
207
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, Sad, 38/34, dipnot, 5.
208
Bkz. Yıldırım, Kur'ân-ı Hâkim ve Açıklamalı Meali, Sad, 38/34
209
Bkz. Komisyon, Kur'ân-ı Kerim ve Türkçe Açıklamalı Tercümesi, TDV, Sad, 38/34

111
Kur'an ne de Hz. Peygamber (a.s) tarafından yapılmış bir açıklama vardır.210
Hamidullah’ın, Müslüman geleneğine göre diyerek kaynağı vermeden bunları
aktarması doğrusu şaşırtıcıdır.

Sonuç olarak Hamidullah, doğruluğunu araştırmadan bu tür haberleri


almamamız gerektiğini söylüyor. Ama işaret ettiğimiz gibi bu ve birkaç yerde211 bu
tür haberlere de yer vermiştir.

5. METODU

a. Kur'an' ı Kur'an İle Açıklaması

Hamidullah’ın, Kur’an’ı tercüme ederken, âyetler arasında çok gönderme


yaptığını daha önce söylemiştik. Birbiriyle ilgisi olan veya birbirini tamamlayan
âyetlerde mutlaka gönderme yapar. Bu konuya biraz daha fazla açıklık getirmek için
birkaç tane örnek vermeye çalışacağız.

Bazı kelimelerin daha iyi anlaşılabilmesi için başka âyetlerdeki kullanımlarına


da işaret eder. Örneğin, el-Bakara, 2/219. âyette geçen “âyât” kelimesini “Allah size
delillerini işte böyle açıklıyor” diye tercüme ettikten sonra, kelimenin diğer anlamları
için yine el-Bakara, 2/129. âyete gönderme yapıyor.212 İlgili yerde de “âyet” kelimesi
ile tercüme ettikten sonra, açıklamada bu kelimenin, Allah’ın her türlü tasarrufunu ve
müdahalesini belirttiğini, hayatta, Allah’ın dileğiyle başa gelen her şeyin âyet
olduğunu söylüyor. Ona göre Allah’ın eylemlerinin eseri âyettir. Vahyedilen her
anlatı âyettir. Her Mu‘cize ve musibet âyettir. Bir buyruğun yönetilmesi âyettir.213
Hamidullah, Kur’an’da geçen bir kelimeyi genelde geçtiği her yerde aynı kelimeyle
tercüme etmeye çalışır. Eğer bir yerde kelimeye farklı bir anlam vermişse bunun

210
Bkz. Abdullah Aydemir, İslâmî Kaynaklara Göre Peygamberler, Ankara, TDV, 1992, 1. bsk., s.
200-205.
211
“Hz. Davut’a gelen iki davacı haberi” için bkz. Sad, 38/21 ve dipnot, 5. Burada Hz. Davut ile ilgili
anlatılanların doğru olmadığını söylüyor.
212
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur’an, el-Bakara, 2/219, dipnot, 5.
213
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, el-Bakara, 2/129, dipnot, 2.

112
sebebini de âyetler arasında yaptığı göndermelerle açıklar. Örneğin, el-Kalem,
68/17’deki “cennet” kelimesini “çiftlik” şeklinde tercüme ettikten sonra, başka
âyetlerde “cennet” veya “bahçe” şeklinde tercüme ettiği halde, burada aynı sûrenin
22. âyetine dayanarak böyle bir tercihte bulunduğunu ifade eder. İlgili âyet şöyledir.
“Ürünlerinizi toplayacaksanız, tarlanıza erken çıkın!”214

Hamidullah, âyetler arasında yaptığı göndermelerle âyetlerin daha iyi


anlaşılmasını sağlar. Örneğin, el-Bakara, 2/240. âyette, “Ve içinizden ölüp de eşler
bırakacak kimseler, evlerinden çıkarılmaksızın, senesine kadar eşlerinin geçimini
sağlayacak bir şeyler vasiyet etsinler; eğer kadınlar kendileri çıkarlarsa, iyi geleneğe
uygun olarak yaptıklarından dolayı, size sorumluluk yoktur. Allah güçlüdür,
bilgedir” denmektedir. Bu âyetin dipnotunda Hamidullah, el-Bakara, 2/234. âyete
gönderme yaparak, “iyi geleneğe uygun olarak” ifadesinden kasdın bu âyette
belirtilen “4 ay 10 günlük süre” olduğunu vurguluyor.215 İnsanın yaratılış safhalarını
anlatan el-Hac, 22/5. âyetteki bazı safhalar için ayrı ayrı âyetlere göndermelerde
bulunur. Örneğin, âyetin “…Ve dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde
tutarız…” kısmı için Hud, 11/3’e gönderme yapıyor.216 İlgili âyetteki (K2َ1ُ‫ ﻡ‬g
ٍ َ:‫ َأ‬Kَ!‫)ِإ‬
“…belli bir süreye kadar…” ifadesi için ise yine Hud, 11/104’e gönderme yapıyor.217
Aynı âyetteki “…Aranızda kiminiz vefat ettirilir, kiminiz de ömrünün en rezil
zamanına ulaştırılır…”218 ifadeleri için de en-Nahl, 16/70. âyete gönderme yapıyor.
el-Hac, 22/5. âyetinde geçen (nütfe), (alak) ve (müdğa) kelimeleri için el-Mü’minûn,
23/13-14 ve devamına, Ğafir, 40/67’e, el-Kıyâmet, 75/38 ve el-Alak, 96/2’ye
göndermeler yapıyor.219

Hamidullah, değişik âyetlerdeki aynı veya benzer ifadeler için de göndermeler


yapıyor. Örneğin, ez-Zümer, 39/6’da ki “…Sizin için hayvanlardan sekiz eş
indirdi…” âyetindeki “sekiz eş” ifadesi için el-En’âm, 6/143. âyete gönderme

214
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, el-Kalem, 68/17, dipnot, 3.
215
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, el-Bakara, 2/240, dipnot, 3.
216
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, el-Hac, 22/5, dipnot, 6.
217
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, Hud, 11/3, dipnot, 5.
218
Bkz. el-Hac, 22/5.
219
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, el-Hac, 22/5, dipnot, 7.

113
yapıyor.220 İlgili âyette ise yine el-En’âm, 6/141 ve 142. âyetlere; Hud, 11/40’a; el-
Vâkıâ, 56/7’ye221 gönderme yapıyor.222 El-Vâkıâ, 56/7’deki “üç gurup” insanın Fâtır,
35/32’deki “üç sınıf insan” olduğunu söylüyor: Kötüler, iyiler ve en iyiler.223

Evrenin yaratılışı ile ilgili âyetlerde kullanılan “Gün” kelimesinin geçtiği


âyetlerde göndermeler yaptığını görüyoruz. Örneğin, Fussilet, 41/9, 10, 11 ve 12.
âyetlerini değerlendirirken bir bütün olarak ele alıyor ve 12. âyetin açıklamasında şu
âyetlere gönderme yapıyor: el-A’raf, 7/54, Yunus, 10/3, Hud, 11/7, el-Furkan, 25/59,
es-Secde, 32/4, Kâf, 50/38, el-Hadid, 57/4.224

Bu konu ile ilgili örnekleri çoğaltmak mümkündür. Hamidullah’ın yaptığı


tercümenin bir meal-tefsir niteliğini taşıdığını daha önce söylemiştik. Bundan dolayı
mealin herhangi bir yerini incelemek bu konuda yeterli bilgi verir niteliktedir.

b. Kur'an'ı Hadisler İle Açıklaması

Tefsir veya tercüme yapan herkes gibi Hamidullah’da çeviri ve açıklamalarında


Peygamber Efendimiz’in hadislerinden istifade etmiştir. Fakat dipnotlarda kullanılan
hadislerin veya Peygamber Efendimiz zamanında yaşanan olaylara yapılan
göndermelerin az olduğunu vurgulamak istiyoruz. Özellikle cennet, cehennem,
Yecüc ve Mecüc, sûr vb. konular gibi algılarımızın ötesinde olan bazı konularda
Hamidullah’ın Hz. Peygamber’in (a.s) hadislerinden yararlandığını görüyoruz.
Nitekim ona göre, “Kur’an ve hadislerde, sıradan insanların anlayabilmesi için,
sürekli bu dünyayı hatırlatan tasvirlerle anlatılan Cennet’i ve onun güzelliklerini,
Cehennem’i ve dehşetini, Hz. Muhammed (a.s) gibi büyük bir otoritenin kaynaklık
ettiği bu yorumlar ışığında değerlendirmek gerekir.”225 Nitekim Yunus, 10/26.
âyetinde, “İyi davrananlara, en iyisi ve hatta fazlası vardır. Onların yüzlerine ne bir

220
Bkz. Hamidullah, a.g.e., ez-Zümer, 39/6, dipnot, 2.
221
Hamidullah, el-Vâkıâ, 56/7’deki “üç ezvacı”, “üç gurup” olarak çevirmiştir.
222
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, el-En’âm, 6/143, dipnot, 1 ve 2.
223
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, el-Vâkıa, 56/7, dipnot, 7.
224
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, Fussilet, 41/12, dipnot, 1.
225
Bkz. Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 89.

114
toz, ne de zillet bulaşır. İşte onlar, Cennet halkıdır. Orada temelli kalacaklar”
denilmektedir. Hamidulah’a göre, Peygamber Efendimiz (a.s) “Cennet’ten sonra, iyi
insanlara, ödülün en büyüğü olarak Allah’ın görüleceğini belirtmek için bu âyeti
kanıt getirmiştir.226

el-Kehf, 18/94’te geçen “Yecüc ve Mecüc” için “bazı esrarengiz varlıklardır”


dedikten sonra Peygamber Efendimiz’in iki hadisi ile konuya açıklık getirmeye
çalışıyor.227 el-En’âm, 6/73’te geçen “…Sûr’a üfleneceği gün…” ifadesini açıklarken
kıyamet günü insanların “tanrısal yargının başlatılması için bir kutlu kişi arayışına”
girişlerini anlatan hadisi aktarıyor.228

Hamidullah, Peygamber Efendimiz’in (a.s) hayatındaki bazı tarihi olaylarla


ilgili ayrıntıları dipnotlarda vermiştir. Örneğin, el-Fetih 48/18’de, “Hiç kuşkusuz
Allah, o ağacın altında, sana bağlılık yemini ederlerken, inananlardan hoşnut
olmuştur. Gönüllerinde olanı da bilmiştir ve onlara huzur vermiş ve onlara, yakın bir
zafer bağışlamıştır.” Âyetinde Hudeybiye antlaşması ile ilgili ayrıntılı bilgi
vermektedir.229

c. Kur'an'ı Diğer Kutsal Kitaplar İle Açıklaması

Hamidullah, mealini hazırlarken özellikle Yahudiler, Hıristiyanlar ve


Peygamber kıssaları ile ilgili âyetlerde açıklamalarında Kitab-ı Mukaddes’e çok
gönderme yapar. İlgili âyetlerde dipnotlarla Tevrat’ın, İncil’in veya Mezmurlar’ın
ilgili bölümlerinin numaralarını verir. Her birine ait örnekleri ilgili alt başlıkta
vermeyi daha uygun bulduk.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi Hamidullah’a göre, vahye dayalı sayılan


İslamiyet öncesi kanunlar ve uygulamalar, Kur’an veya Hz. Peygamber’in sünnetiyle
ilga edilmemiş ise, Müslümanlar için de aynen yürürlüktedir. Çünkü Kur’an, bir çok
226
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur’an, Yunus, 10/26, dipnot, 1.
227
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, el-Kehf, 18/94, dipnot, 6.
228
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, el-En’âm, 6/73, dipnot, 5.
229
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, el-Fetih, 48/18, dipnot, 3.

115
peygamberin ismini zikrettikten sonra, En’am, 6/90 âyetiyle Hz. Peygamber’e
hitaben “…Onları rehberlerin olarak takip et…” tavsiyesi yapılmıştır. Hamidullah,
kendi ifadesiyle, “aşılması imkansız bir güçlük”ten söz ediyor. Kur’an’a göre nazil
olmuş olan eski kutsal kitaplar, şu veya bu sebeple değişikliğe uğramıştır. O halde
“eskilere vahiy ve ilham edilmiş kanunların tanınması, Kur’an’da yahut
Peygamber’in hadislerinde, eski ilahi kanunlar olarak zikredilmiş bulunanlara
özgüdür”230

Hamidullah’ın Kusal Kitapları, özellikle de Kitab-ı Mukaddesi, çeşitli açılardan


açıklamalarına kaynak olarak kullandığını tespit ettik. Yaptığı karşılaştırmaların
sayısı yüzlerceyi geçmiştir. Dipnotlarda yaptığı göndermelerin sayısını tespit etmek
bile mümkün değildir. Kolaylık olsun diye biz maddelere ayırdık ve her bir maddede
sadece birkaç örnek verdik ve dipnotlarla da birkaç tane örneğe işaret etmekle
yetindik.

d. Tevrat’a Göndermeler

(1) İsrailoğulları İle İlgili Göndermeler

Hamidullah, Kur’an’ın İsrailoğullarına onlarca defa seslendiği gerçeği üzerinde


durur, ve bunun nedenini araştırır.

O, kuşkucu birinin, “Araplar daha önce bir kutsal kitaba ve vahyedilmiş bir
dine sahip olmadıkları için Hz. Muhammed’in Yahudiler karşısında bir aşağılık
kompleksine sahip olduğu” iddiasını reddeder. Peygamber Efendimiz’in (a.s) bundan
dolayı, Kur’an’ı kaleme aldığı ve içindeki her şeyi bu saplantının etkisiyle
uydurduğu ve bu yüzden daha önce kendilerine ilahi vahye dayanan kutsal kitaplar
gönderilen İsrailoğullarından çokça söz ettiği iddialarına cevap verir.

230
Bkz. Hamidullah, “İslam Hukukunun Kaynaklarına Dair Yeni Bir Araştırma”, çev. Bülent Davran,
İslam’ın Hukuk İlmine Katkıları, ed. Vecdi Akyüz, İstanbul, Beyan Yayınları, 1. bs., s. 107, ayrıca
bkz. a.e, s. 27, 28

116
Hamidullah’a göre, Kur’an’ın vahyedildiği dönemde yeryüzünde tanrıtanımaz,
puta tapan-çok tanrıcı, Budist, büyücü-zerdüştçü, brahman, yıldızlara tapan ve
Yahudi, Hıristiyan dinlerinden toplumlar vardı.

Ona göre, Kur’an’ın İsrailoğullarını daha çok muhatap almasının sebepleri


şunlar olabilir:

a-Kur’an’ın tanrıtanımazlık ve çok tanrıcılığa ne kadar çok karşı çıktığı


biliniyor.
b-İnziva hayatını öğütleyen Budistleri gerçek bir rakip olarak görmez.
c-Her şeyi mübah gören Mazdek doktrinini uygulayan büyücüler de bir
problem oluşturmuyorlardı. Çünkü sağduyu sahibi hiçbir insan böyle bir hayatı kabul
edemezdi.
d-Zerdüştlük, kendi memleketinde Hıristiyanlığın karşısında erimeye devam
etmekteydi. Dolayısıyla Kur’an’ın onunla da fazla uğraşmasına gerek yoktu.
e-Kast sistemine bağlı, insanlara içinde doğdukları bir alt kasttan kurtulma
imkanı tanımayan Brahmanizm’den de endişe etmeye gerek yoktu.
f-Yıldızlara tapan Sabiiler de kaybolmak üzereydi ve onlarla da uğraşmaya
gerek yoktu.
Hamidullah, bütün bu sebepleri saydıktan sonra, bu yeni dini gereksiz kılacak
donanıma sahip olanlar Yahudi ve Hıristiyanlardı. Çünkü vahyedilmiş kitapları vardı.
Bir çok bilimler geliştirmiş ve devletler kurmuşlardı. Dolayısıyla Kur’an iki dünya
nimetine de sahip bu dinsel toplulukların kendisine katılma yolları araması gayet
tabiidir.231

(2) Ahkam Ayetleri İle İlgili Göndermeler

1-Eğer Kur’an’daki veya Hz. Peygamber’in (a.s) verdiği hükmün aynısı


Tevrat’ta geçiyorsa sadece işaret etmekle yetinmiştir. Hz. Peygamber’in (a.s)
uyguladığı recm cezası için Levililer, XX/10, Tesniye, XXI/21 ve 24’e gönderme

231
Bkz. Hamidullah, Kur’an- Kerim Tarihi, çev. Abdülaziz Hatip, Mahmut Kanık), Beyan
Yayınları, İstanbul, 2000, s. 24-26.

117
yapıyor.232 İki kız kardeşi aynı nikah altında bulundurma yasağı için, Levililer,
XVIII/18’e gönderme yapıyor.233 Örneğin el-Mâide 5/3’te domuzun haram oluşu ile
ilgili Ahd-i Atik, Levililer, XI/7 ve Tesniye, XIV/8’e gönderme yapıyor. Örneğin
kısas’ı emreden âyette,234 Ahd-i Atik, Çıkış, XXI/23-25, Levililer, XXIV/19, 21,
Tesniye, XIX/19-21’e gönderme yapıyor.235

2-Eğer Kutsal Kitaplardaki bir hüküm, Kur’an ile değiştirilmişse buna da işaret
etmiştir. Örneğin, “Zina eden kadın ve zina eden erkeğin her birine yüz kamçı
vurun…”236 âyetinin, Tesniye, XXII/28, 29’daki Tevrat yargısını yürürlükten
kaldırdığını söylüyor.237

(3) Değişikliklerle (Tahrifat) İlgili Göndermeler

1-Tahrif edilen Tevrat’ın bazı iddialarına, Kur'an’ın verdiği cevapları bulmuş.


Örneğin, el-Ahkâf sûresinde, “Gökleri ve yeri yaratan, ve onları yaratmaktan
yorulmayan..”238 âyetiyle, Ahd-i Atik, Yaratılış, II/2’deki, Allah’ın yeri ve göğü altı
günde yaratıp yedinci günde dinlenmesi iddiasının çürütüldüğünü söylüyor.239

2-Eğer Tevrat ile Kur’an’ın söyledikleri birbiriyle çelişiyorsa Hamidullah,


Tevrat’ın söyledikleri ile Kur’an âyetlerini karşılaştırarak mantıki izahlarla,
Tevrat’taki çelişkileri ortaya koyuyor. Örneğin Hz. İbrahim’in hangi oğlunu kurban
etmek istediği ile ilgili Tevrat’ın verdiği bilgi İshak olduğu şeklindedir. Kur'an’da
açık bir şekilde İsmail ismi geçmediği halde, Hamidullah, kurban edilmek istenen
kişinin İsmail olduğunu söylüyor. Bunu da Tevrat’ın kendi içindeki bazı âyetlere,
Yahudilerin örf ve adetlerine dayandırarak ispatlıyor. Örneğin, bizzat Tevrat’a göre,

232
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur'an, en-Nisâ, 4/26, dipnot, 5
233
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, en-Nisâ, 4/23, dipnot, 4
234
Bkz. el-Bakara, 2/178.
235
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, el-Bakara, 2/178, dipnot, 4
236
Bkz. en-Nur, 24/2.
237
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, Nur, 24/2, dipnot, 3.
238
Bkz. el-Ahkaf, 46/33.
239
Bkz. Hamidullah, a.g.e., Ahkâf, 46/33, dipnot, 6, Kâf, 50/15 ve 38, dipnot, 1.

118
ilk doğan çocukların kurban edilmelerinin istendiği,240 İshak da ilk doğan olmadığına
göre, kurban edilmek istenen kişinin İsmail olması gerektiğini söyleyen Hamidullah,
Kur'an’ın şu âyetini de İshak’ın İsmail’den sonra doğduğuna delil getirir. “Ve ona iyi
insanlardan bir Peygamber olarak İshak’ı muştuladık.”241 Hz. İbrahim imtihanı
kazandığı için Allah ona mükafat olarak İshak’ı bağışladı. Bu âyet Hz. İshak’ın Hz.
İsmail’den sonra doğduğuna işarettir.242 Yine Tevrat’a göre, çirkin “Altın Buzağı”yı
yapma suçunu işleyen Samiri değil Harun’dur.243 Hamidullah, Kur'an’ın bu iddiaya
verdiği cevaplara da gönderme yapmıştır.244

3-Tevrat’ın hiç bahsetmediği olaylarda eğer Kur’an âyet göndermiş ise


Hamidullah yine bunu da belirtir. Örneğin, el-Bakara sûresi 2/72. âyette geçen “Hani,
siz bir adam öldürmüştünüz ve o işi örtbas etmeye çalışıyordunuz…” âyetinin Ahd-i
Atik’in Tesniye, XXI/1-9’daki bilinmeyen gerçeğine işaret ettiğini ifade ediyor.245

(4) Kıssalar İle İlgili Göndermeler

1-Bilindiği gibi bugün mevcut bulunan Tevrat bazı Peygamberleri sıradan insan
gibi gösterir. Veya sıradan insanlara bile yakıştırılmayacak ahlaki zaafları
Peygamberlere izafe eder. Ya da şirk sayılabilecek davranışları bazı Peygamberlere
isnat eder. Hamidullah, bu konularda da Kur’an âyetlerine dayanarak bazı tashihler
yapar. Örneğin Hz. Davud’a isnat edilen çirkin suçun, Kur'an’ın Sad sûresi 38/21.
âyetin açıklamasında İslam geleneğinde Hz. Davud’un büyük Peygamberlerden
olduğunun kabul edildiğinin altı çizilir.246 Ve iftiranın Tevrat’ın kaybolduktan sonra
yeniden yazılma aşamasında toplumların, kabilelerin birbirlerine duydukları kin ve

240
Bu yasa için bkz. Çıkış, XIII/2, 12, XXII/29, Sayılar, III/13, VIII/17.
241
Bkz. es-Saffat, 37/112.
242
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur'an, es-Saffat, 37/102, dipnot, 5, a.y., İslam Peygamberi, s. 467’deki
dipnot, ayrıca bkz. a.y., “İslam’da Hac”, çev. M. Âkif Aydın, İslam Tetkikleri Enstitüsü, İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, C. 8, cüz. 1-4, s. 128-129.
243
Bkz. Çıkış, XXXII/1-5 ve 24.
244
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur'an, el-A’raf, 7/150, dipnot, 3, Tâhâ, 20/85, dipnot, 4.
245
Bkz. Hamidullah, a.g.e., el-Bakara, 2/72, dipnot, 1. Söz konusu bilinmeyen gerçek “…Ve kimin
tarafından vurulduğu bilinmeyen öldürülmüş bir adam bulunursa…” (Tesniye, XXI/1)
246
Bkz. Hamidullah, a.g.e., Sad, 38/21, dipnot, 5.

119
nefretten doğan bir intikam hissiyle atıldığını ifade eder.247 Hz. Süleyman’ın
putperestliği yeğlediği248 iddialarına da Kur'an’ın verdiği cevaplara işaret etmiştir.249

(5) Tarihi Olaylar Yer ve Şahıs İsimleri İle İlgili Göndermeler

Hamidullah, tarihi olaylar yer ve şahıs isimleri ile ilgili Kutsal Kitaplardan
istifade etmiştir. Örneğin bazı Peygamberlerin aile fertlerinin isimlerini Kitab-ı
Mukaddes’ten almıştır. Hz. Zekeriya’dan bahseden el-Enbiya sûresi, 21/89. âyetin
dipnotunda, eşinin isminin An (Anne) olduğunu söylüyor.250 el-A’raf sûresi 80.
âyette, Hz. Lut’un, Hz. İbrahim’in yeğeni olduğunu ve Filistin’de oturduğunu
söylerken Ahd-i Atik, Yaratılış, XI/27-28 ve XIX/1 ve devamına gönderme
yapıyor.251 İsrailoğulları’nın Peygamberlerinden bir kral tayin etmesini istemeleri ile
ilgili olarak, Ahd-i Atik, I. Samuel, VIII ve X/17-22, IX/1, 5, X/16, XI, VIII/5 ve X
bölümlerine gönderme yapar.252 Kur'an’a göre hükümdar tayin edilen Talut ismini
Saûl ismiyle karşılaştırır.253

(6) Hz. Peygamber’in (a.s) Müjdelenmesi İle İlgili Göndermeler

1-Hamidullah, Hz. Peygamber’in müjdelenmesi ile ilgili olarak Kutsal


Kitaplardan referanslar gösterir. Âl-i İmran sûresi “Ve hani Allah, Peygamberlerden,
‘Ben size bir kitap ve bilgelik verdikten sonra, yanınızdakini doğrulayıcı bir elçi
gelirse, kesinlikle ona inanacak ve onu destekleyeceksiniz’ diye söz almış, ‘Kabul
ettiniz ve sözümü yüklendiniz mi?’ demişti. Onlar da, ‘Kabul ediyoruz’ cevabını
vermişlerdi. Allah da demişti: ‘Öyleyse tanık olun, ve ben de sizinle birlikte
tanığım.”254 Âyetinde açıklama notunda Hamidullah şu referansları gösterir. Hz.

247
Bkz. Hamidullah, Kur'an-ı Kerim Tarihi, s. 24.
248
Bkz. Ahd-i Atik, I Krallar, XI/1-7.
249
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur'an, el-Bakara, 2/102, dipnot, 1 ve 2.
250
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, Enbiyâ, 21/89 dipnot, 6.
251
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, A’raf, 7/80, dipnot, 5, Mekke şehrinin ismi için (âyette Bekke)
referanslar gösterir. Bkz. Âl-i İmran, 3/96, dipnot, 3.
252
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur'an, el-Bakara, 2/246, dipnot, 1.
253
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, el-Bakara, 2/247, dipnot, 2, Talut’un krallığının delili sandık için Çıkış
XXV/10, I. Samuel, XIV/18, II. Samuel, VI/2’ye gönderme yapıyor.
254
Bkz. Al-i İmran, 3/81.

120
İbrahim için, Yaratılış, XII/1-3 ve 16-20, Hz. Yakup için, Yaratılış, XLIX/10, Hz.
Musa için, Tesniye XVIII/18, XXXIII/2, Hz. Davut için, Mezmurlar, XLV/3-18, Hz.
İsa için, Matta, XXI/33-34.255

eş-Şuarâ sûresi, “Evet o, öncekilerin Yazı’larında da vardır”256 âyetini


açıklarken, Zübürü’l Evvelin’in, garip bir şekilde Brahmanların kitaplarının adı olan
Pourâna’yı ifade ettiğini söylüyor. Ona göre Pourâna lügat yönünden evvelkiler,
eskiler mânâsına geliyor. Müfessirlerin de resim ve heykellere tapınmayı reddeden,
“Övülen” ve “Herkes için rahmet” adını taşıyan bir zatın geleceğini önceden haber
veren Zerdüştlerin kitabına; Zend-Avesta, Yacht 13, XXVIII/129’a göndermeler
yaptığını söylüyor.257

2-son olarak sadece bir yerde rastladığımız önemli bir hususu ayrı bir maddede
zikretmeyi uygun gördük. Daha önce ifade etmeye çalıştığımız gibi Muhammed
Hamidullah, Kur'an’ın el yazmalarını özellikle de ilk dönem el yazmalarını
karşılaştırmıştır. Ve aralarında hiçbir fark olmadığını tespit etmiştir. Öyle anlaşılıyor
ki İncil’in en eski el yazmalarını da incelemiştir. Çünkü Âl-i İmran sûresi 3/49.
âyette, Hz. İsa ile ilgili olarak, “Ve işte O, İsrailoğulları’na bir Elçi’dir…” âyetini
açıklarken, Matta, V/5-6 ve Markos, XVI/15’e gönderme yapar ve bu pasajların en
eski el yazması nüshalarda bulunmadığını söylemektedir.258 Tevrat’ın En eski el
yazmaları arasında binlerce metin farklılıklarına rastlandığını da ifade etmektedir.259

e. İncil’e Göndermeler

Hamidullah, yeri geldikçe İncil’e de gönderme yapar. İncil’e yaptığı


göndermeler, Tevrat’a yaptığı göndermeler kadar değildir. Bundan dolayı başlıklara
ayırmadan konuyu ele almayı uygun gördük. Örneğin “kan... boğulmuş hayvan…

255
Ayrıca diğer referanslar için bkz. Hamidullah, Aziz Kur'an, Âl-i İmran, 3/81, dipnot, 3.
256
Bkz. eş- Şuarâ, 26/196.
257
Diğer önemli ayrıntılar için bkz. Hamidullah, a.g.e.,, eş-Şuarâ, 26/196, dipnot, 3.
258
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, Âl-i İmran, 3/49, dipnot, 3.
259
Bkz. Hamidullah, İslam Peygamberi, s. 470.

121
putlara kurban edilmiş hayvan”260 vb. yasaklar konusunda, Resullerin İşleri, XV/20
ve 29 ile XXI/25’e gönderme yapıyor.261 Hamidullah İncil’in bir tür siyer kitabı
olarak nitelenebileceğini, çünkü havarilerin Hz. İsa’nın hayatını anlattıklarını ifade
eder.262 Kur'an’da Hz. İsa’nın, Hıristiyanların iddialarının aksine Allah’a kul
oluşunun ısrarla vurgulandığına işaret eder. O Kur'an’ın bu tezini, aslında İnciller’de
Hz. İsa’nın üstü kapalı da olsa insan (Allah’a kul) oluşunu gösteren âyetlerin
varlığına işaret eder. Örneğin Matta, XII/18’de İşaya Peygamber tarafından, Hz.
İsa’nın önceden “Allah’ın kulu” şeklinde vasıflandırıldığı ile ilgili İşaya, 42/1’e
gönderme yapılır.263 Bundan başka İncil’in Matta, XIV/23, XXVI/36, Markos, VI/46,
Luka, VI/12, IX/18, XI/1 bölümlerine göre, Hz. İsa devamlı Allah’a ibadet eder.
Hamidullah, bunun bir kulluk işareti olduğu üzerinde durur.264 Hz. İsa’nın gösterdiği
Mu‘cizelerin ilgili yerlerine işaret eder. Örneğin Hz. İsa’nın Mu‘cizelerinden
bahseden Âl-i İmran sûresi 3/49. âyetin açıklamasında, Yuhanna, IX, Matta, VIII/1-
4, Luka, VII/11-17 ve Yuhanna, XI/17-46’ya gönderme yapar.265 Bütün bunların
yanında Kur'an’daki bazı ifadeler ile Ahd-i Cedid’teki bazı ifadeleri karşılaştırır.
“Örnek vermek” anlamına gelen, “ ً'َPَ‫ب ا!'&ُ ﻡ‬
َ 3َ َ‫”ﺽ‬266 ifadesi için, Matta, XIII/4-32,
Markos, IV/1-34, Luka, VIII/5-18’e267; “devenin iğne deliğinden geçmesi” anlamına
gelen “ِ‫ ا!ْ=ِ َ ط‬, َ. ِ g
ُ ََFْ!‫ ا‬y
َ ِ'َ”268 ifadesi için Matta, XIX/24’e gönderme yapıyor.269
Hamidullah, en-Nisâ sûresinde çok evlilik ile ilgili âyetin açıklamasında, hiçbir
dinin İslam gibi çok eşliliğe sınır getirmediğini, ilk defa İslam’ın böyle bir sınırlama
getirdiğini ifade ettikten sonra, Hıristiyanlıkta çok evliliğin bulunduğu sonucunun
Matta, XXV/1-12’ye dayandırıldığını hatırlatmaktadır.270

260
Bkz. el-Mâide, 5/3
261
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur'an, el-Mâide, 5/3, dipnot, 1
262
Bkz. Hamidullah, İslam Peygamberi, s. 599.
263
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur'an, en-Nisâ, 4/172, dipnot, 3.
264
Bkz. Hamidullah, İslamiyet ve Hıristiyanlık, çev. İhsan Süreyya Sırma, İstanbul, Beyan
Yayınları, 2004, s. 35.
265
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur'an, Âl-i İmran, 3/49, dipnot, 4
266
Bkz. İbrahim, 14/24.
267
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, İbrahim, 14/24, dipnot, 6
268
Bkz. el-A’raf, 7/40
269
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, A’raf, 7/4 dipnot, 3, “Bin yılın Allah’ın yanında bir gün gibi olması”
ifadesi için bkz. Hac, 22/47 ve Petrus’un İkinci Mektubu, III/8
270
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, en-Nisâ, 4/3, dipnot, 8. Daha fazla bilgi için bkz. a.y., İslamiyet ve
Hıristiyanlık, çev. İhsan Süreyya Sırma, İstanbul, Beyan Yayınları, 2004, bir kitapta dört ayrı dilde
Türkçe, İngilizce, Fransızca, Almanca karşılaştırma yapılmıştır.

122
f. Kelimelerin İlk Anlamlarına Bağlı Kalışı

Hamidullah’ın harfi tercümeye çok yer verdiğini daha önce söylemiştik.


“Tercüme sanatında en büyük espri, bir dilden ötekine kavramları eksiksiz
yansıtabilme başarısında saklıdır. Hangi yöntemle olursa olsun, tercüme edilmiş bir
yazı parçasında, eğer istenen amacın hepsi bir dilden ötekine aktarılmamışsa, böyle
bir tercüme önce eksik, sonra yerine ve taşıdığı öneme göre de herhangi bir sorun
doğurabilir. Dolayısıyla, mütercim için de ağır sorumluluklara neden olabilir.”271
Tercüme, düşünsel, bilimsel ve kültürel bir operasyon olduğu için, sözcüklerin bir
operatör edasıyla ilim, kültür ve mantık neşteriyle yarılıp çıkarılması ve başka bir
dildeki sözcüklerin kalıplarına büyük bir sabır ve ustalıkla yerleştirilmesi gerekir.272
Muhammed Hamidullah’ın Aziz Kur’an çevirisinde tam olarak yaptığı da budur.
Tarihsel oluşumların, kelimelerin anlamlarını boğmasına izin vermemiştir. Sonradan
terimleşen anlamlar yerine, metnin zamanında bilinen ve onun özgün örgüsünde
kazandırdığı anlamlarla çevirmiştir.273 Hamidullah’ın, Kur’an’daki bir kelimeyi
geçtiği her yerde aynı kelimeyle çevirmeye çalıştığını daha önce söylemiştik. Bu
yaklaşımı bazı kelimelere kendine has anlamlar vermesine de sebep olmuştur.
Örneğin “din”, “ceza”, “s-l-m” kökünden türeyen tüm kelimeler, “kitap”, “cihat”,
“zikir” gibi kelimeler ilk akla gelen örneklerdir. Hamidullah, “din” kelimesini hem
yaygın olarak bilinen anlamıyla yani “din” (religion) kelimesiyle274 hem de el-Fâtiha
sûresi 1/4. ve el-Mâun sûresi 107/1. ayetlerde olduğu gibi “karşılık” (Rétribution)
olarak tercüme etmiştir. el-Kâfirun suresi 109/6. ayette de “din” olarak tercüme
ettikten sonra dipnotta şöyle bir açıklamaya yer verir: “Din kelimesi ‘karşılık’la
anlamdaştır. Din de, bir karşılıkla sonuçlandığı için bu adı almıştır.”275

271
Bkz. Aydar, Hidayet, Kur’an-ı Kerim’in Tercümesi Meselesi, s. 234.
272
Bkz. Aydar, a.g.e., s. 234.
273
Bkz. Ahmet Baydar, “Muhammed Hamidullah’ın Ümmete Hediyesi”, Yedi İklim Dergisi, C. 16,
s. 55, Nisan, 2003,.
274
Örnek olarak bkz. el-Bakara, 2/132, 193, 217, 256; el-Maide, 3/19, 24, 73, 83, 85; en-Nisa, 4/46,
125, 171.
275
Bkz. Aziz Kur’an, el-Kafirun, 109/6, dipnot, 2.

123
Bu konuyla ilgili verilebilecek en yaygın örnek “s-l-m” ve “e-s-l-m”
kelimelerinin türevleridir. Hamidullah bu kelimeleri “teslim olma” veya “teslimiyet”
şeklinde tercüme etmektedir. Örneğin, Al-i İmran 3/19’da “Evet, Allah katında din
İslam’dır” şeklinde tercüme yapıldıktan sonra dipnotta “İslam [metinde/ teslimiyet]”
demektedir. Yine el-Bakara 2/112. ayette, “Hayır, ama, her kim iyi davrananlardan
olarak yüzünü Allah’a teslim ederse…” şeklinde tercüme ettikten sonra dipnotta şu
açıklamaya yer vermiştir. “… ‘Teslim olmak’ ve ‘teslimiyet’ kelimeleri -ki sık sık
karşılaşacağız- ‘Müslim’ kelimesinin yalın bir karşılığıdır. Bu da Müslümanlar ve
İslam demektir.”276 Hamidullah, el-Fetih sûresi 48/16. ayetteki “teslim olmayı”
politik anlamda bir teslim olma olduğunu söylemektedir.277

g. Mecaz İfadeleri Yorumlamaktan Kaçınması

Muhammed Hamidullah Kur’an’daki mecaz ifadeleri çoğu zaman yorumsuz bir


şekilde tercüme eder. Gerçek anlamının dışında, içinde mecaz bir anlam barındıran
âyetlerde herhangi bir açıklama yapmamıştır. Bunun yanında anlamı konusunda
ihtilaf edilen bazı deyimsel ifade ve kelimelerde tercihini açıkça ortaya koymuştur.
Biz ilk önce onun herhangi bir yorum veya açıklamaya yer vermediği bazı âyetlerle
ilgili örnekleri ve başka meallerde geçen açıklamaların ne olduğunu verdikten sonra
kendi tercihini ortaya koyduğu örnekleri vereceğiz.

Örneğin el-Bakara, 2/65 ve el-A’raf, 7/166. âyetlerde Yahudilerle ilgili olarak


bazı yasaklara uymadıkları için, “…Onlara aşağılık maymunlar olun, dedik…”
ifadesini tercüme ettikten sonra Hamidullah, “Bu ifade bizim tarafımızdan
bilinmeyen bir olaya işarettir” demekle yetiniyor.278 Oysa karşılaştırma yaptığımız
meallerde çeşitli açıklamalara yer verilmiştir. Örneğin şeklen maymuna
dönüştürüldüklerini söyleyenlerin yanında, ruhen maymunlaştıkları yorumunu

276
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, el-Bakara, 2/112, dipnot, 10.
277
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, Fetih, 48/16, dipnot, 1.
278
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, el-Bakara, 2/65, dipnot, 6.

124
yapanlar da vardır.279 Ayrıca iştah ve arzusuna gem vuramayan taşkın insanları
anlatmak için “maymun gibi” ifadesinin klasik Arapça’da sık sık kullanıldığını
hatırlatanlar da vardır.280

Örneğin et-Tevbe, 9/67’deki “İkiyüzlü erkekler ve ikiyüzlü kadınlar,


birbirlerindendir: Kötülüğü emrederler, iyilikten sakındırırlar. Ellerini sıkı tutarlar.
Allah’ı unuturlar, bu yüzden O’da onları unutur. Evet ikiyüzlüler yoldan çıkmış
kimselerdir.” Âyeti ile A’raf, 7/51’de geçen, “Onlar ki, dinlerini alaya ve eğlenceye
alırlar, şimdiki hayata aldanırlar. Bugünlerine kavuşacaklarını unuttukları,
delillerimizi bile bile inkar ettikleri gibi, biz de bugün onları unutacağız.”
Âyetlerinde geçen “Allah’ın unutmasıyla” ilgili Hamidullah herhangi bir açıklama
yapmamıştır. Yine A’raf, 7/58. âyette, “Mü’minin verimli toprağa, münafığın ise
kötü toprağa benzetildiğini” söyleyenler281 olduğu gibi Hamidullah ise herhangi bir
açıklama yapmamıştır.282

Hamidullah’ın yorum yapmadığı mecaz ifadelerin yanında, tercihini ortaya


koyduğu mecaz deyimsel ifadeler de vardır. Örneğin, “Ona dendi: “Köşke gir.” Onu
görünce, derin bir su sandı, baldırları açtı…”283 âyetinde ( َ ْ َ8 َ. ْ%َ0 ْmَcَTَ‫وآ‬
َ )
ifadelerini şöyle yorumluyor: “Kraliçe, daha önce, tahtının Yemen’den getirilişiyle
şaşırmıştı. Şimdi de yeni bir sınava tabi tutuluyordu: Köşk sınavı. O yanılmış ve
kendisini derin bir su (acaba suyu dondurup buz hâline getirmekle mi böyle
yapılmıştı? Yoksa serap ile mi?) ile karşı karşıya sanmıştı. O da bu yanılgısı sonucu
baldırlarını açmıştı. Bu, bir kimseyi bilgisizliğini itirafa yöneltmeyi ifade eder.
Müfessirler, bu ifadeden, kraliçenin varlığını zannettiği suyu geçmek için baldırlarını
açtığı anlamını uygun görüyorlar. Ama baldırlarını açsa bile acaba derin bir suyu
geçebilecek miydi? Her ihtimale göre, Kraliçe kendi bilgisinin azlığını anlamış ve

279
Her iki yorum için şu meallere bkz. Esed, Kur’an Mesajı, A’raf, 7/166, dipnot, 133; Ateş,
Kur’an-ı Kerim ve Yüce Meali, A’raf, 7/166; Komisyon, Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Açıklamalı
Tercümesi, DİB, A’raf, 7/166.
280
Bkz. Esed, Kur’an Mesajı, 7/166, dipnot, 13.
281
Bkz. Komisyon, Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Açıklamalı Tercümesi, A’raf, 7/58. Diğer örnekler
için bkz. El-Mülk, 67/16; Mâide, 5/64; er-Rum, 30/19.
282
Söz konusu âyet şöyledir/ “Ve iyi ülkeye gelince, onun bitkisi, Rabb’inin izniyle çıkar. Şükreden
insanlar için, delilleri işte böyle açılarız.”
283
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur’an, en-Neml, 27/44.

125
Süleyman’ın yanında teslim olmuştu.”284 Aynı şekilde, “O gün, baldır açılacak ve
onlar, secdeye çağrılmış olacaklar, ama, buna güçleri yetmeyecek.”285 Âyetindeki
(‫ق‬
ٍ َ. ْ%َ0 ?
ُ َTْ9ُ ‫ْ َم‬#َ ) ifadelerini ise şöyle yorumluyor. “Onların ilimlerinin ne kadar
dayanıksız olduğu onlara gösterilecek, bilgisizlikleri ortaya çıkarılacak.” Görüldüğü
gibi Hamidullah bu âyetlerdeki ifadeleri “insanın bilgisizliğini itiraf” olarak
yorumluyor.286

Hamidullah’ın tercihini ortaya koymadan ihtimalleri söyleyerek tercihi okura


bıraktığı durumlar da vardır. Örneğin, Âl-i İmran 3/44’te, ( ‫ن‬
َ #ُْ'ُ ْ‫ !َ َْ ِْ ِإذ‬m
َ ْ+ُ‫َوﻡَ آ‬
ُْ َ‫ْ'َ ﻡ‬8‫…“ )َأ‬Kalemlerini atarlarken sen orada değildin…” ifadesinin bir kura çekme
olayına işaret ettiğini söylemekle birlikte; bunun yanında “Yazmanların, kutsal
metinleri yazıyla çoğaltacaklarına, kimin Meryem’e vasi olacağına karar vermek için
çoğaltma işlemlerine ara vererek kalemlerini bırakmışlar. Bu konuda fazla bir şey
bilinmiyor” diyor.287

284
Bkz.Hamidullah, a.g.e.,, en-Neml, 27/44, dipnot, 9; Farklı bir yorum için bkz. Esed, en-Neml,
27/44, dipnot, 41.
285
Bkz. el-Kalem, 68/42.
286
Farklı bir tercüme ve yorum için bkz. Esed, Kur’an Mesajı, el-Kalem, 68/42, dipnot, 21.
287
Bkz. Hamidulah, Aziz Kur’an, Âl-i İmran, 3/44, dipnot, 6.

126
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

KUR’AN İLİMLERİNE İLİŞKİN BAZI MESELELERE


YAKLAŞIMI

127
IV. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

A. KUR’AN İLİMLERİNE VE BAZI GÜNCEL KONULARA


BAKIŞI

1. HURUF-U MUKATTA’AYA YAKLAŞIMI

Hamidullah, bu harflerin Kur'an'ın 29 sûresinin başında bulunduğunu, Arap


alfabesinin 28 harfin 14 harfinin kullanıldığını söyler. Çeşitli sûre başlarında bulunan
bu harfleri şifre olarak niteler. Özel bir anlamlarının olmadığını, Peygamberin de
anlamlarını açıklamadığını belirtir.
Bunun için eski ve yeni bir çok müfessirin yorum yaptığını belirten
Hamidullah, bu yorumlara herhangi bir şey ilave etmeksizin, şunları kaydeder. "Arap
alfabesindeki harfler, belli birer sayısal değer taşır. Alfabede tam olarak 28 harf
vardır. -Tıpkı ayın 28 menzili gibi.- Bunlar, hayranlık uyandıracak biçimde 1'den
1000'e kadar olan sayıları temsil etmeğe yetmektedir." Daha sonra cifir hesabı için
kullanılan her bir harfin rakamsal değerini Doğu Arapları ile Batı Arapları arasındaki
farkı açıklayarak verir.1

Ayrıca Hamidullah bu harfler ile ilgili olarak şu hadisi de nakleder: "Bazı


Yahudiler Peygamber'in (a.s) yanına geldiler ve ona dininin ne kadar süreceğini
sordular. Peygamber (a.s) şu cevabı verdi: "Elif, Lam, Mim." Yahudiler dediler:
"Allah'a şükür dinin yetmiş bir sene sürecek ve sonra mahvolacak." Peygamber (a.s)
kendisine Elif Lam Mim Ra'nın da indirildiğini söyledi. Yahudiler Elif Lam Ra'nın
231 yıla, Elif Lam Mim Ra'nın ise 271'e denk geldiğini hesapladılar. Daha sonra
Peygamber kendisine indirilen diğer harfleri zikretti: Ha Mim, Ayn Sin Kaf vs. Bu,
Yahudiler ümitsizlik içinde yanından ayrılıncaya dek devam etti." Hamidullah bu
hadisi naklettikten sonra Peygamberimizin bu cevabının onların kafasını karıştırıp

1
Hamidullah, a.g.e.,, 2/el-Bakara, dipnot, 2, s. 149.

128
planlarını boşa çıkarmayı hedeflediğini düşünmekle birlikte; kesin olarak
Peygamberimizin, harflerin sayısal değerine de atıfta bulunduğunu belirtir.2

2. NESH MESELESİNE YAKLAŞIMI

Nesh kelimesi sözlükte, izâle etmek, gidermek yok etmek, değiştirmek, tebdil,
tahvil ve nakletmek manalarına gelir. Istılahta ise, bir nassın hükmünü daha sonra
gelen bir nass ile kaldırmaktır. Veya mukaddes bir metnin ilgası anlamında
kullanılır.3

Tefsir ilminde çok ihtilaflı olan bu mesele ile ilgili Muhammed Hamidullah,
Aziz Kur’an mealinde de diğer kitaplarında da bir tartışmaya girmemiştir. Aziz
Kur’an mealine yazdığı uzun giriş bölümünde de bu konuyla ilgili olarak çok az
açıklamaya yer vermiştir. Biz onun bu konuda ki görüşünü ortaya koymaya
çalışacağız.

Konuyla ilgili Kur'an’da sadece iki âyet olduğunu hatırlatan Hamidullah, bu her
iki âyetin geçtiği yerlerde ayrıntılı açıklama yapmaz. Örneğin, el-Bakara sûresindeki
“ ٌ3َِ8 ‫َْ ٍء‬M g
, ُ‫ آ‬Kَ'َ0 َ&'!‫ن ا‬
& ‫ْ'َْ َأ‬5َ َْ!‫ْ'ِ َ َأ‬Pِ‫ْ َ َأوْ ﻡ‬+ِ‫ ﻡ‬3ٍ ْ َ=ِ ‫ت‬
ِ ْHَ
َ ِ1+ُ
ْ‫ٍ َأو‬6َN ْ%ِ‫ْ ﻡ‬Aَ1+َ
َ‫” ﻡ‬
“Eğer herhangi bir âyeti yürürlükten kaldırır veya unutturursak, ondan daha iyisini
veya benzerini getiririz. Allah’ın her şeye gerçekten güç yetirdiğini bilmez misin?”4
âyetinde geçen “Nesaha” kelimesinin, birbirinden farklı iki anlama gelebilen bir
kelime olması bakımından, ayrıca, hatta öncelikli olarak âyetin şu şekilde de
çevrilebileceğini söylemektedir: “Eğer herhangi bir âyeti (buyruğu) yazdırır veya
unutturursak…” görüldüğü gibi O, bu âyetteki “nesaha” kelimesinin, hatta öncelikli
olarak “yazdırmak” şeklinde de tercüme edilebileceğine işaret ediyor.5 Âyetin
dipnotunda başka bir açıklamaya yer vermeden, konu için en-Nahl sûresi 16/101.

2
Bkz. Hamidullah, İslam’ın Doğuşu, s. 39-40.
3
Bkz. İsmail Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, Ankara, TDV Yayınları, 1989, 7. bs., s. 122.
4
Bkz. el-Bakara, 2/106.
5
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur'an, el-Bakara, 2/106, dipnot, 1.

129
âyete gönderme yapıyor. en-Nahl sûresinde, ilgili âyetin dipnotunda da hiçbir
açıklamaya yer vermeden el-Bakara 2/106. âyete gönderme yapmıştır.6

Hamidullah Hoca, açıklamalı çevirisinde âyetler arasında çok gönderme yapar.


Onun herhangi bir yerde bir âyetin şu an mevcut bir diğerini yürürlükten kaldırdığını
söylediğini tespit etmedik. Kanaatimize göre bunun sebebi, onun, şu anda metni
Kur'an’da mevcut olup da, hükmü neshedilen bir âyetin bulunmadığı inancında
olmasıdır. Bununla birlikte bir âyetin Tevrat’taki bir hükmü veya Hz. Peygamber’in
(a.s) bir uygulamasını nesh ettiğine örnek verir. Örneğin en-Nur sûresinde geçen,
“Zina eden kadın ve zina eden erkeğin her birine yüz kamçı vurun…” âyetinin
Tevrat’taki Tesniye, XXII/28-29’daki yargısını7 yürürlükten kaldırdığını söylüyor.8
el-Enfal sûresindeki, “Ve daha sonra inanan ve hicret eden ve sizinle birlikte
savaşanlar var ya; işte onlar da sizdendir; akraba olanlar, Allah’ın Kitab’ında
birbirlerine daha yakındırlar. Gerçekten Allah her şeyi bilir!”9 âyetinin, hicretten
hemen sonra yürürlüğe konan, Ensar ve Muhacirin birbirlerine mirasçı
olabilmelerini sağlayan “kardeşleşme” yasasını kısmen kaldırdığını söylüyor.10

Aziz Kur’an mealindeki durum bu olmasına karşılık diğer kitaplarından nesh


ile ilgili görüşünü şöyle özetlemek mümkündür.

Yukarıda da işaret ettiğimiz gibi Hamidullah, Aziz Kur’an mealinde, bir âyetin
diğerini neshettiği ile ilgili hiçbir örnek vermez. Biz bundan, onun elimizdeki Kur'an
metninde şu anda hükmü mensuh âyetin bulunmadığına inandığı sonucunu
çıkartmıştık. Ancak Hz. Peygamber’in (a.s) hayatı boyunca neshin veya insâ’nın
gerçekleştiğine inanır. O, “Hz. Peygamber’e (a.s) Kur'an’dan vahiyler gelmesi
mu’tad idi, sonra onları vahiy olunmamış, yahut onlardan bir şey kalmamış gibi

6
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, en-Nahl, 16/101, dipnot, 4.
7
Söz konusu Tesniye yargısı, zina eden bekârlara para cezası uygulamasını istemektedir.
8
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur'an, en-Nur, 24/2, dipnot, 3.
9
Bkz. el-Enfal, 8/75.
10
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, Enfal, 8/75, dipnot, 5.

130
unuturdu. Bu Cenab-ı Hakkın onları kalbinden (hafızasından) almasından ötürü idi.”
Rivayetini sahih kabul eder.11

Bunun dışında, Hz. Peygamber’in (a.s) daha önce halka bildirmiş olduğu bazı
âyetleri gelen yeni vahiylerle değiştirdiği ile ilgili nakilleri de muteber görüyor.
Çünkü “Allah ezeli ve ebedidir; fakat insan toplumunun gelişimi, Allah’ın da,
mü’minlerin hatt-ı hareketlerine ait kanunlarında değişiklik yapmasını gerektirir.
Demek ki, bizim parlamentolarımızın teşriinde (yasama etkinliği) olduğu gibi, zaman
açısından eski ve yeni mefhumu, ilahi vahiylerde de rol oynamaktadır. Bununla ilahi
sıfata zarar gelmiş olmaz; yapılacak şey, Şari’ (yasa koyucu) tarafından vazedilmiş
bulunan en yeni hükümleri uygulamaktan ibarettir. Her yeni kanun, zaruri olarak eski
kanunun tamamını yürürlükten kaldırmaz, onda kısmi ilgalar da bulunabilir. Bu
kaide, önceki peygamberler tarafından tebliğ olunan Mukaddes Kitaplar hakkında
olduğu kadar, bizzat Kur'an hakkında da uygulanır. Zira O, 23 yıl zarfında parça
parça vahyolunmuştur ve tarihçiler, ilk vahiylerden bazılarının sonradan neshedilip
Kur’an metninden çıkarıldığını sarahatle belirtmektedir.”12 Örneğin O, en-Necm
sûresinde şu anki 53/21-22. âyetlerin, müşrikler tarafından yanlış anlaşılan iki ayetin
yerine nazil olmuş olabileceğine ihtimal veriyor.13 Bundan dolayı, vahyin ilk şeklini
bilip de vefat eden veya Medine’in merkezinden uzakta yaşadığı için değişiklikten
haberi olmayan kişilerin arkalarında bıraktıkları özgün fakat hatalı metinlerin, daha
hicretin ilk yıllarında farklı okuyuşlara veya farklı metinlerin ortaya çıkmasına sebep
olmuş olabileceğini de düşünüyor.14

İlahi bir vahyin, ancak yine ilahi bir vahiy tarafından kaldırılabileceğini
düşünen Hamidullah, “Hiç şüphe yok ki, bir otorite tarafından ilan edilen kanunlar,
ancak ve ancak yine bizzat kendisi veya ondan daha yüksek bir başka otorite
tarafından yürürlükten kaldırılabilir. Fakat asla ondan daha alt bir otorite tarafından

11
Bkz. Hamidullah, İslâm’da Devlet İdaresi, çev. Kemal Kuşçu, Ankara, Nur Yayınları, 1979, 5. bs.,
s. 54.
12
Bkz. Hamidullah, “Müslümanlarda Hukuk Felsefesi”, çev. İbrahim Kafi Dönmez, ed. Vecdi Akyüz,
İslam’ın Hukuk İlmine Katkıları, s. 115.
13
Ayrıntılı bilgi için bkz. Hamidullah, Aziz Kur'an, en-Necm, 53/19, dipnot, 14 ve İslam
Peygamberi, s. 104-105.
14
Bkz. Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 38

131
yürürlükten kaldırılamaz” diyor.15 Her emri, ancak o emrin sahibinin
neshedebileceğini söyleyen Hamidullah, Kur'an’ın Allah Kelâm’ı olduğunu ve ancak
Allah’ın onu neshedebileceğini düşünüyor. Peygamberin de Kur'an’ı
neshedemeyeceğini, fakat kendi sünnetini neshetmesinin caiz olduğunu düşünüyor.16

Hamidullah, Sahih-i Buhari’de geçen, Hz. Ömer’e atfen, “Gelecek nesillerin


beni Allah’ın kitabına ilavede bulunmakla suçlayacağından korkmasaydım, şu
cümleyi ilave ederdim: ‘Yetişkin bir evli erkek ve kadın zina işlerlerse taşlanarak
öldürülmelidir.’ Çünkü, Peygamber’in zamanında ve sonra da şimdiye kadar bu
uygulamayı izledik. Fakat Kur'an’a bir şey ilave etmekle suçlanmak da istemem”
şeklindeki rivayeti de çelişkili bulmaktadır. Ona göre, bu rivayetin sahih olduğunu
varsaydığımızda ise, bazı bilginlerin dediği gibi, “Allah’ın Kitabı”ndan kasıt Allah’ın
hükümleridir. Yani diğer Kutsal Kitaplardır. Zira, Tevrat ve İncil de Allah’ın
kitaplarıdır ve bu kutsal kitaplarda da evli kişiler arasındaki zina cezasının
taşlanarak17 öldürülme olduğuna ilişkin açık beyanlar bulunmaktadır.18

Sonuç olarak şöyle diyebiliriz: Muhammed Hamidullah, Hz. Peygamber (a.s)


hayattayken zaman zaman neshin gerçekleştiğini tarihçilerin, müfessirlerin ve
muhaddislerin rivayetlerine dayanarak kabul etmektedir. Ona göre bu, hem âyetin
metninin hem de hükmünün neshedilmesi şeklinde olmuştur. Fakat elimizdeki Kur'an
metninde hükmü mensuh, metni mevcut bir âyetin var olabileceğini
düşünmemektedir.

3. MU‘CİZEYE YAKLAŞIMI

a. Mu‘cize ve Mi‘rac
15
Bkz. Hamidullah, a.g.e., s. 175
16
Bkz. Hamidullah, “Fıkıh Usûlü İlmî Tarihi”, çev. Ruhi Özcan, ed. Vecdi Akyüz, İslam’ın Hukuk
İlmine Katkıları, s. 52. (Hamidullah’ın, Milli Eğitim Bakanlığının yayınlamış olduğu İslam
Ansiklopedisi’ne yazmış olduğu “Sünnet” maddesinde, teorik olarak Sünnet’in de Kur'an’ı
neshedebileceğini söylemektedir.-Bkz. “Sünnet” md. İA, MEB Yayınları- Prof. Dr. İhsan Süreyya
Sırma bunun bir tercüme hatası olduğunu düşünmektedir.)
17
Ahd-i Atik’deki zina cezası için bkz. Tesniye, XXII/22-24, Levililer, XX/10, Ahd-i Cedid,
Yuhanna, VIII/5.
18
Bkz. Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, s. 99, a.y., İslam’ın Doğuşu, s. 45

132
Mu‘cize, i’caz kökünden gelir. Bir şeyin benzerini yapmaktan muhatabı aciz
bırakan şeye denir.19

b. Hamidullah’a Göre Mu‘cize

Hamidullah, “İslam’a göre, bir kimsenin vahiy alan bir peygamber olabilmesi
için hiç de Mu‘cize göstermesi gerekmez, zira bir kimse peygamber bile olsa, her şey
insana değil Allah’a bağlıdır ve onun emriyle meydana gelmektedir.20 Bununla
birlikte, Kur'an'a ve sahih kaynaklara göre peygamberlere Mu‘cize verilmiş olmakla
birlikte, yine de Mu‘cize peygamberliğin delili olamaz. Peygamberlerin Mu‘cizeleri
vardır, ama bu Mu‘cizelerin onların tebliğ ettikleri ile öğrettikleri arasında doğrudan
bir ilişkisi yoktur.21

Örneğin, Hz. Musa’nın asasının yılana dönüşmesi ile onun Allah’ın birliğini
tebliği arasında bir ilişki kurulamaz. Hamidullah’a göre bu olayın tarihi bir gerçekliği
vardır, fakat sebebini bilememekteyiz.22

Ona göre, Peygamber’imizin (a.s) insanî çaba ve gayretleri bizim için


Mu‘cizelerden daha öğretici ve bilinmesi daha yararlı şeylerdir. O’nun mesajı bizi
daha çok ilgilendirmektedir.23 Çünkü Mekkelilerin anlamsız bir hal alan Mu‘cize
isteklerine karşı Hz. Peygamber (a.s) şöyle demiştir: “Allah her şeye gücü yetendir,
ama ben Mu‘cize göstermek için gönderilmedim; benim tek görevim size rehberlik
etmek ve Allah’ın emirlerinden yüz çevirerek sapkınlığa düşen kimseleri
uyarmaktır.”24 Hamidulah’ göre, “Fertlere Peygamber’imizin (a.s) insani yönü izah
edilmedikçe, O’nun hattı hareketini değerli ve taklit edilmeye layık bir örnek olarak,

19
Sabuni, Muhammed Ali, et-Tıbyan fi Ulumi’l Kur'ân, Dersaadet Kitapevi, İstanbul t.y., s. 138,
Cerrahoğlu, İsmail, Tefsir Usülü, TDV Y. Ankara, 1989, s. 162
20
Bkz. Hamidullah, İslam Peygamberi, s.98
21
Hamidullah, Muhammed, “Konferanslar”, (çev. Zeki Aksu), Erzurum İslami İlimler Fakültesi,
(basılmamış ders notları), Erzurum, 1975, s. 3.
22
Bkz. “Konferanslar”, s. 4.
23
Bkz. Hamidullah, İslam Peygamberi, (Çev. Mustafa Yazgan), Beyan Y. İstanbul, 2004, s. 120
24
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, s. 99.

133
bilhassa Mu‘cizeye inanmayan, inanamayan fertlere izah kabil olmaz.”25
Hamidullah, eğer sahih kaynaklardan bize ulaşmışlarsa Mu‘cizelere inanırız. Bunun
ötesinde, “Bir peygamberin tebliğ ettiği şeylerin sıhhatinde (doğruluğu hususunda)
Mu‘cizenin ayrıca özel bir payı olamaz” der. Çünkü Hamidullah’a göre, Hz. Ebu
Bekir Mu‘cize görmediği halde inanmış; Ebu Cehil ve Ebu Leheb gibileri ise
Mu‘cize gördükleri halde inanmamış. Bu da Mu‘cizenin inanmadaki tesirinin kat’i
değil, izafi olduğunu gösteriyor.26

Maksadının daha iyi anlaşılması için Hamidullah Hoca şöyle bir örnek veriyor:
“Ben, iki kere ikinin dört değil de beş ettiğini iddia etmiş olsam ve bunun doğru
olduğunu ispat için de size, “elime alacağım şu kor ateş elimi yakmayacaktır” desem,
siz bu iddiaya karşılık hemen: “İki kere iki asla beş yapmaz, dört yapar; elinizin
yanmaması olağan üstü bir şeydir, bunun da benim bilmediğim bir sebebi olsa gerek;
ancak ateşin elinizi yakmaması ile iki kere ikinin beş edeceği iddiası arasında hiçbir
ilişki kurulamaz” diyeceksiniz.”27

Muhammed Hamidullah, bu ve benzeri görüşlerinden dolayı “Mu‘cizeyi inkar


ediyor” şeklinde haksız eleştirilere maruz kalmıştır.28 Tam aksine o Mu‘cizeyi
peygamberlere verilmiş bir “semavi ödül” olarak görüyor.29 O, en güvenilir siyer
kaynaklarından derlediği, Kur'an'a ve sahabelerin anlatımlarına dayandırılan
Peygamber’imizin (a.s) Mu‘cizelerini ‘İslam Peygamberi’ adlı kitabına almıştır.
Bunlardan bazıları şunlardır: Ölüyü diriltmesi, dilsiz birisini iyileştirmesi, güreş
şampiyonlarından birisini yenmesi, ağacı yürütmesi, Ay’ı yarması, bir savaşta gözü
yuvasından çıkmış bir sahabenin gözünü iyileştirmesi, hurma ağacı kütüğünün

25
Bkz.Hamidullah, Hazreti Peygamberin Savaşları, (Çev. Salih Tuğ), Yağmur Y. İstanbul, 1991, s.
10.
26
Bkz. “Konferanslar”, s. 4, Ayrıca bkz. Hamidullah, İslam Peygamberi, s.115, Hamidullah,
Allah’ın Elçisi Hz. Muhammed, s. 189.
27
Bkz. “Konferanslar”, s. 3 ayrıca bkz. Hamidullah, Allah’ın Elçisi Hz. Muhammed, s. 189.
28
Bu eleştiriler için bkz. Zeki, Çıkman, Mi‘rac ve Hamidullah: İmanımızla Oynamayınız, Berekat
y. İstanbul, 1977, 206 s., Necip Fazıl, Kısakürek, Doğru Yolun Sapık Kolları: Arınma Çağında
İslam, Büyük Doğu y., 4. bs., İstanbul, 1990, s. 154., Sadreddin Yüksel, İctihad, Taklid, Teflik ve
Prof. M. Hamidullah’ın Eserleri Üzerine, Fazilet Neşriyat, İstanbul, 1975., Ahmet Davutoğlu, Dini
Tamir Davasında Din Tahripçileri, Bid’atlarla Mücadele Y., İstanbul, 1974, s. 146.
29
Bkz. Hamidullah, İslam Peygamberi, s. 113

134
inlemesi, çok az miktarda su ve yiyeceğin bir çok insana yetmesi. En büyük Mu‘cize
olarak da Kur'an’ı örnek gösteriyor.30

c. Hamidullah'a Göre Kur'an'da Mu‘cize

Hamidullah' a göre, kelime olarak Kur'an'da Mu‘cize geçmez. Bunun yerine


“âyet” veya çoğulu “âyat”; kelimesi kullanılmıştır.31 Hamidullah bu kelimeleri
Mu‘cize değil; delil kelimesi ile tercüme etmiştir.

Kur'an'ı Kerim’in Peygamber’imizin (a.s) Mu‘cizelerinden çok, öğretisine ve


örnek yaşamına dikkat çektiğini söyleyen Hamidullah, Kur'an'daki “And olsun ki
Allah’ın elçisinde sizin için, Allah’a ve Ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı
pek çok ananlar için güzel bir örnek vardır”32 âyetinin Mu‘cizeler üzerinde fazla
durmamızı engellediğini düşünüyor. Allah’ın evreni sebep ve sonuçlar bütünü içinde
yarattığını söyleyen Hamidullah, Peygamber’imizin (a.s) de sebep ve sonuçlara göre
yaşamını devam ettiğini, O’nun hayatının en zor dönemlerinde dahi, Mu‘cize
beklentisi içerisine girmediğini, Uhud savaşı sürerken yaralanmasına, ordusunun
dağılmasına karşılık sahabeden birinin “Allah’ın şu kafirler ve duygudan yoksun
kötüler güruhunu kahretmesi için dua et” şeklindeki talebine karşılık, O’nun, ellerini
göğe kaldırarak “Ya Rabbi! Milletimi doğru yola ilet; zira onlar ne yaptıklarını
bilmiyorlar” dediğini, bu davranışın da Peygamberi, izinden gidilecek kişi yaptığını
ifade ediyor.33

Diğer bir çok peygamberin Mu‘cizesinin Kur'an'da yer aldığını söyleyen


Hamidullah, Nuh’un gemisi, ateşin İbrahim’i yakmaması, Musa’nın asasının yılana
dönüşmesi, Ya’kub’un, oğlu Yusuf’un bulunduğu yolunda vahiyler alması, İsa’nın
hastaları iyileştirmesi vs. gibi Mu‘cizeleri örnek olarak gösterir. Kur'an,
peygamberlerin gösterdiği Mu‘cizelere değinirken bu Mu‘cizelerin Allah’a ait bir fiil

30
Bkz. Hamidullah, a.g.e., s. 118-120
31
Bkz. Hamidullah, Allah’ın Elçisi Hz. Muhammed, s. 189’daki Dipnot.
32
Bkz. el-Ahzâb, 33/21.
33
Bkz. Hamidullah, İslam Peygamberi, s. 116-117.

135
olduğunu söyler. Mu‘cizelerin sebepleri bizce bilinmese dahi anormal bir şey
değildir.34

Hamidullah’a göre, Kur'ân-ı Kerim, defalarca Mu‘cize (âyât) talep


edilmemesini istemiş, geçmiş milletlerden durmadan Mu‘cize isteyip de sonra
inanmadıkları için helak olanların sayısının çokluğunu vurgulamıştır.35

Ona göre “Kur'an'da, gelişmiş insan topluluklarının Allah katında pek basit ve
kolay bir şey olan Mu‘cizeler peşinden koşmayıp, doğrudan doğruya Kur'an'ın ve
Resulullah’ın (a.s) getirmiş olduğu öğretileri ve bilgileri incelemeleri gerektiği
üzerinde durulmaktadır. Mekke’de nazil olan bir âyette şöyle denilmektedir: “Ve,
‘Niçin ona Rabbi’nden deliller indirilmedi?’ derler. De ki: ‘Deliller, ancak Allah’ın
katındadır. Ve ben, yalnızca açık bir uyarıcıyım. Kendilerine okunan bir Kitap’ı sana
indirmiş olmamız, onlara yetmiyor mu? İşte bunda, inanan kimseler için, gerçekten,
bir rahmet ve bir hatırlatma vardır!”36

Bu ve benzeri âyetlerden dolayı Hamidullah Mu‘cizelerin felsefesi ve


olabilirlikleri üzerinde fazla durmayı gerekli görmüyor. Bununla birlikte sahih hadis
kaynaklarında yerini bulan tarihi olayların (Mu‘cizelerin) her türlü şüpheden uzak
olduğunu belirtiyor. “Bir öğretinin akla uygun ve mantıklı oluşunun, Mu‘cizelerle
değil bizzat kendisiyle kanıtlanabileceğine inanmaktayım” diye ekliyor.37

Hamidullah, Kur'an'ın “Arapça konuşanlara” hitaben tüm insanların ve cinlerin


yardıma çağırılarak bir benzerinin getirilmesi konusundaki meydan okumasının38 ve
on dört asırdır bu meydan okumanın cevapsız kalmasının Peygamber’imizin (a.s) en
büyük Mu‘cizesi olduğunu vurguluyor.39

34
Bkz. a.y., A.g.e, s. 114, ayrıca bkz. Hamidullah, Allah’ın Elçisi Hz.Muhammed, (Çev. Ülkü
Zeynep Babacan), Beyan yay. İstanbul, 2002, s. 188.
35
Hamidullah, “Konferanslar”, (çev. Zeki Aksu), Erzurum İslami İlimler Fakültesi, basılmamış
ders notları, Erzurum, 1975, s. 6.
36
Bkz. el-Ankebut, 29/50-51. Hamidullah, İslam peygamberi, s. 117.
37
Bkz. Hamidullah, a.g.e., s. 117.
38
Kur'an'ın meydan okumaları için bkz. İsra 17/88, Hud 11/33, Bakara 2/23, Yunus 10/38
39
Bkz. Hamidullah, İslam Peygamberi, s. 120.

136
d. İsra ve Mi‘rac

İsra kelimesi “birisini geceleyin seyahat ettirmek” anlamına gelir. Mi‘rac ise,
“yukarıya ya da yükseğe çıkmaya yarayan alet, merdiven anlamına gelir.”40
Hamidullah’a göre, bu iki deyimle aynı olay kastedilmiştir. Allah, Elçisini
yeryüzündeki faaliyetleri için onurlandırıp ödüllendirmek isteyerek, O’nu göklerdeki
kendi katına davet etmiş; Resulullah (a.s), O’nun huzuruna kabul edilip kendisiyle
ilahi anlamda sohbet ettikten sonra, yeryüzüne dönmüştür.41

Hamidullah Peygamber’imizin (a.s) göğe çıkarken göğün her katında ayrı bir
peygamber ile buluşması, ilgili peygamberlerin de kendilerine has Mi‘raclarının
olduğu şeklinde yorumlar. Bu sekiz peygamberi aştıktan sonra Mi‘racının
gerçekleşmesinin, O’nun Mi‘racının en üst seviyede gerçekleştiğine delildir. Bu
peygamberlere ait Mi‘raclarının olduğu bilgisine de Kur'ân-ı Kerim ile ulaştığını
söyler: Hz. Adem’in yaratıldığı zaman Allah ile konuşması ve eşiyle “Cennet’te
oturması” bir çeşit Mi‘ractır.42 Hz. İsa’nın “Göğe yükseltilmesi”43 O’nun
Mi‘racıdır.44 Hz İdris için de Kur'ân, “Biz O’nu yüksek bir mekana kaldırdık” diyor.
Bu da bir çeşit Mi‘ractır. Hz. Yusuf’un Mi‘racı ise daha bir değişiktir. Vezirin karısı
O’nunla birlikte olmak isteyince “Rabbinin Burhanını”45 gördüğü için O da ona
meyletmekten kurtulmuş. Bu da O’nun Mi‘racıdır. Hz. Musa’nın Mi‘racı “Allah’ın
dağa tecelli etmesi hadisesindedir” Hz. Harun’un da aynı gökte olmasının sırrı Hz.
Musa’nın “Peygamberlik vazifemde O’nu (Harun) benim ortağım yap”46 şeklindeki
duasında yatar. Hz. İbrahim için Kur’an’da “Bunun gibi, (iyi anlayanlardan olsun

40
Bkz. Hamidullah, a.g.e., s. 120.
41
Bkz. Hamidullah, a.g.e., s. 120.
42
Bkz. el-Bakara, 2/35.
43
Bkz. en-Nisa, 4/158.
44
M. Hamidullah, aynı gökte Hz. Yahya’nın bulunuşunu ilk bakışta bir problem olarak görür. Ancak
İncil’e göre Hz. Yahya’nın Hz. İsa’nın hocası olduğunu, Hz İsa’ya manevi ilimleri öğrettiğini, ikisinin
aynı dönemde peygamberlik vazifesini birlikte yürüttüğünü ve daha sonra Hz. Yahya’nın öldürülerek
şehitlik mertebesine de ulaştığını Hz. İsa ile aynı katta oluşunun bu anlama gelebileceğini söylüyor.
45
Bkz. Yusuf, 12/24.
46
Bkz. el-Kasas, 28/34.

137
diye) İbrahim’e göklerin ve yerin saltanatını gösteriyorduk”47 denilmektedir.
“Melekut-us-Semavat”tan bunun bir tür Mi‘rac olduğunu anlıyoruz.48

Mi‘rac Mu‘cizesinin incelenmesi, Muhammed Hamidullah’ı Kur'an'a göre


Allah anlayışını incelemeye yöneltmiştir. Ona göre Kur'an, Allah’ın “Mutlak
Kudreti”ni Hükümdarlık; insanın zaaf ve güçsüzlüklerini de kölelik (‘abd) olarak
nitelemiştir. Her türlü fiziksel algılamanın ötesindeki bir varlığı tasvir etmek ve
insanlara O’ndan bahsetmek için dilin tüm imkanlarından yararlanılır. Hamidullah’a
göre, Kur'an Allah’ı anlatırken benzetme ve mecazları daha da ileri götürmüştür:
“Allah Melik’tir. Bir Hükümdar olarak O, bir takım hazinelere (haza’in), ordulara
(cünud), bir ülke ya da hükümdarlık alanına (mülk, melekut), bir taht’a (Arş), bu
tahta çıkmak için bir kürsü’ye, bir başkente (Ummu’l-Kura, Mekke’nin bir diğer adı)
ve bir saraya (Beytullah) sahiptir. Hatta tebaasından ve kölelerinden biat almak –ve
istediği şeyleri yapmak- için elleri (Yedullah, Yedahu) bile vardır.” Hamidullah'a
göre Kur'an'da bu tür benzetmeler kullanıldığına göre bunun mübah olması gerekir.
İzin verilmeyen, bu benzetmeleri daha da ileri götürmektir. Örneğin Allah’ın
parmaklarının veya tırnaklarının da olup olmadığını düşünmek vb. böyle
düşünmekten Allah’a sığınırız.49 Hamidullah bu ifadelerin sadece mecaz anlamları
ile ele alınması gerektiği üzerinde durur. Örneğin Allah için “Arş”tan söz ediliyorsa
bu, Allah’ın Mutlak Kudretini ifade etmek içindir.

Hamidullah'a göre, biz insanlar daha iyi anlayabilelim diye, Allah, Kur'an'da
nasıl sembolik ifadelerle tasvir ediliyorsa, Mi‘rac’ı da o şekilde tasvir etmek gerekir.
Mi‘rac’ta önemli olan içeriktir. Yani insanın Allah’a yükselişidir. Şekli, nasıl ve
nerede olduğu önemli değildir. Çünkü bu olay tamamen manevi bir alemde cereyan
etmiştir. Bundan dolayı da coğrafi veya turistik anlamıyla değil, tamamen tasavvufi
boyutuyla değerlendirmek gerekir.50

47
Bkz. el-En’am, 6/75.
48
Bkz. Hamidullah, “Konferanslar”, s. 8-10, ayrıca bkz.a.y., İslam Peygamberi, s. 126-127’deki dip
not.
49
Bkz. Hamidullah, İslam Peygamberi, s. 122-123.
50
Bkz. Hamidullah, a.g.e., s. 123-124.

138
Hamidullah Mi‘racın fiili bir yer değiştirmeden ibaret olduğunu söyleyen
alimlere saygı duyar. Yine de O, bu durumun Allah’ın “Her yerde hâzır ve nâzır
olma” sıfatıyla çeliştiğini söyler.51 Hamidullah, Buhari’ye dayandırdığı ifadesiyle,
Mi‘racın, uykuda veya uyku ile uyanıklık arasında gerçekleştiğini, Peygamber’imizin
bedenen değil ruhen Mi‘raca çıktığını savunmaktadır.52 Ona göre, “ … َ+ْ'َ5َ: َ‫وﻡ‬
َ
‫س‬
ِ &+'ِ! ً6َ+ْ>ِ &!‫ك ِإ‬
َ َ+ْ‫ؤَْ ا!&>ِ َأ َر‬3 !‫“ ”… ا‬Sana gösterdiğimiz o görüntüleri (rü’ya) ancak
insanı sınamak için meydana getirdik”53 âyeti de buna işaret eder. Peygamberlerin
gördükleri rüyaların, uyanık iken gördüklerinden daha az değerli olmadığını
söyleyen Hamidullah, ilk vahyin de zaten rüya halinde vuku bulduğu kanısındadır.54

Muhammed Hamidullah, Mi‘rac’ın nasıl ve nerede cereyan ettiğinin bir önemi


olmadığını söylemekle birlikte, Kur'an ve hadislerde geçen bazı yerler ile ilgili bilgi
vermekten de geri durmaz.

e. Hamidullah'a Göre İsra ve Mi‘rac İle İlgili Bazı Ayrıntılar

el-Mescidu’l Aksa

el-İsra 17/1 de geçen el-Mescidü’l Aksa tamlamasından kastın Kudüs’teki


mescit mi veya başka bir yerdeki mescit mi? Şeklinde görüş ayrılıkları olmuştur.
Muhammed Hamidullah'ın da dahil olduğu bazı alimler, bu tabirden kastedilen yerin
Kudüs’teki camii olmadığını, “En Uzak Mescit” anlamında çok uzaktaki bir mescitin
kastedildiğini düşünmektedirler. Çünkü Kur'an'nın Kudüs’teki mescidin de içinde
bulunduğu yerden “en yakın yer” anlamında “‫ض‬
ِ ْ‫ر‬Hَْ!‫ ا‬Kَ
ْ‫”َأد‬55 tamlamasını
kullandığını, Kur'an'ın aynı topraklar için hem “en yakın” hem de “en uzak”
tamlamalarını kullanmayacağını söylüyorlar.

51
Diğer âyetler için bkz. Kâf/ 50/16, Vâkıâ/ 56/83-85, Hadid/ 57/4, Mücadele/ 58/7.
52
Hamidullah, Erzurum İslami İlimler Fakültesinde verdiği bir konferansında “hiçbir zaman Hz.
Peygamber’in (a.s) miraca bedenen mi, yoksa ruhen mi gittiğine dair şahsi bir görüş ortaya atmadığını
söyler. Bkz. Hamidullah, İslam Müesseselerine giriş, çev. İhsan Süreyya Sırma, Beyan Y. İstanbul,
t.y, s. 127.
53
Bkz. el-İsra, 17/60.
54
Bkz. Hamidullah, İslam Peygamberi, s. 129-131.
55
Bkz. er-Rum, 30/3.

139
Bu ilim adamları en uzak mescidin, meleklerin sürekli ibadet halinde
bulunduğu semavi bir mescid olduğu kanısındadırlar.

Hamidullah, “(İbadet için) şu üç mescidden başkasına yolculuk edilmez; el-


Mescidu’l Harem, Mescidu’r Resul ve Mescidu’l Aksa”56 hadisinde geçen
“mescid”in bir tamlama öğesi, âyette57 geçen “el-Mescid”in ise sıfat olduğunu
söyler. Dolayısıyla ona göre, bu iki mescid aynı değildir.

Hamidullah’a göre, “Buhari’nin hocasının hocası Ebu’l-Yeman, sağlığında bu


hadisi naklederken, hadisin o sıradaki metni şöyleydi: “Mescid-i Haram, şu
karşınızda duran sizin mescidiniz ve Aelia” (Mescid-i Aksa ifadesi yoktur).”
Müslim’in de hadisi rivayet ederken “Aelia” terimini kullandığını vurgular.
Buhari’nin, Ebu Sufyan’ın Herakliyus’la karşılaşmasını anlattığı rivayetinde de
Kudüs için “Aelia” teriminin kullanıldığını söyleyen Hamidullah, Mescid-i Aksa
teriminin Buhari’nin yaşadığı dönemde Halife Abdü’l-Melik tarafından yaptırılan
‘Kaya Mescidi’ne verilen ad olduğu kanaatindedir.58

Muhammed Hamidullah, Beytü’l Ma’mur, Sidretü’l Münteha (Sidre Ağacı) vb.


ifadeleri de Mi‘rac’ı anlatırken kullandığını belirtelim.

B. BAZI GÜNCEL KONULARA YAKLAŞIMI

1. MUHAMMED HAMİDULLAH’A GÖRE TERCÜME İLE


NAMAZ

Müslümanların namazda Arap dilini kullandıklarını hatırlatan Hamidullah, bu


durumun Peygamber’imizin (a.s) zamanından günümüze kadar, hem Arap olanlar

56
El-Buhari, el-Camiu’s-Sahih, çev. Mehmet Sofuoğlu, Ötüken y., C. 3, s. 1130.
57
Bkz. el-İsra, 17/1.
58
Bkz. Hamidullah, İslam Peygamberi, s. 129 Dip not, 270.

140
için, hem olmayanlar için hatta bir kelime Arapça bilmeyenler için dahi böyle
olduğunu söylüyor.59

Hamidullah’a göre, ilk bakışta mü’minin Yaratıcısına namazda ne söylediğini


anlayacak şekilde hitap etmesi normal görülebilir. Bu iş için de en uygun yol insanın
kendi anadilini kullanması olarak düşünülür. Ona göre, böyle bir uygulama ile
Müslüman topluluklarında ne kadar konuşulan dil varsa, o kadar dilde namaz
kılınacağı hatıra gelir. Bundan dolayı O, meseleyi biraz daha etraflıca tetkik ederek
bu durumun sakıncalarını ortaya koyuyor.60

Hamidulah’a göre, Kur'an’ın Allah kelâmı; İslam dininin evrensel bir din oluşu
ve sadece bir bölgeye, bir ırka mahsus olmayışı, bir dildeki bir kelimenin başka
dildeki karşılığını bulmanın zorluğu, Arapça’nın Kur'an ve Hadis dili olması dolayısı
ile tüm Müslümanlar tarafından saygı gören bir dil olması, aynı dine mensup olan
insanların her zaman birlikteliğe ihtiyaçlarının olması, Kur’an’ı Kerim’i hatasız
tercüme etmenin imkansız oluşu vb. sebeplerden dolayı tercüme ile namazın uygun
olmayacağı kanaatindedir.61

Hamidullah'a göre, hiçbir Müslüman Allah’ın Peygamber’ine vahyettiği


Kur'an'ın aslına gösterdiği saygıyı tercümesine göstermez. Çünkü tercüme Allah
tarafından yanılmaya karşı korunmuş Peygamber tarafından değil; yanılması ve
şaşırması ihtimal dahilinde olan bir insan tarafından yapılmıştır. Hamidullah, bu
konudaki tartışmaların art niyet taşıdığını da ima etmek için başından geçen şu
anısını anlatmaktadır: “Bir gün genç bir talebe namazda söylenen ve okunanın
anlaşılması üzerinde ısrarla durdu. İleri sürülen bütün delillerin onu inandıramadığını
görünce ona şöyle dedim: ‘Eğer siz beş vakit namazınızı ana dilinizde muntazaman
kılacağınıza söz verirseniz, ben de size bu hususta müsaade ederim’ dedim. Genç
talebe münakaşayı derhal kesti ve bir daha görünmedi.”62

59
Bkz. Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 322.
60
Bkz. Hamidullah, a.g.e., s. 322-323.
61
Bkz. Hamidullah, a.g.e., s. 323-329.
62
Bkz. Hamidullah, a.g.e., s. 328.

141
Hamidullah namazda Kur’an’ın tercümesinin okunabileceğini söylemek için
Ebu Hanife (öl. 776 m./150 h.) gibi bir otoritenin desteğine sahip olduklarını
söyleyen bazı yazarların İmam Ebu Hanife’nin namazda Kur'an’ın tercümesinin
okunabileceğine dair fetvasından daha sonra vazgeçtiğini de aktarmadıklarını
söylüyor.63

Hamidullah Hoca, meseleye duygusal yönden de bakmaktadır. Ona göre


Kur'an-ı Kerim’in el-Ahzab sûresinin 33/6. âyetine göre, Hz. Peygamber’in (a.s)
hanımları “mü’minlerin anneleri”dirler. “Onlar sadece Arapça konuştukları için,
buradan Arapça’nın bütün Müslümanların ana dili olduğu sonucu çıkmaktadır. O
halde, kendi anadilinde namaz kılmaya kim bir itirazda bulunabilir?”64

Hamidullah, Kur’an dili olması dolayısıyla Arapça’ya büyük önem


vermektedir. Az önce de ifade edildiği gibi, mü’minlerin annelerinin dili olması
hasebiyle her müslümanın en azından “Sosyal bir görevle, Kur’an’ın, Arapça yazılı
metnini yüzünden okumak için gerektiği kadarıyla Arapçayı, (en azından Arap
harflerini) öğrenmek zorunda” olduğunu söylüyor. Arap olmayan bazı
Müslümanların, kendi mahalli dilleri için Arap yazısını benimsediklerini söyleyen
Hamidullah, bu konuda memleketlere ve dönemlere göre değişen alfabenin yarattığı
sıkıntının giderilmesi için de bu milletlerin bir dünya kongresine çağrılmaları gereği
üzerinde durur.65 Hamidullah kendi gayretiyle, İngilizce, Almanca ve Fransızca
dillerinin Arap harfleriyle yazılabileceğini göstermek amacıyla örnek bir metni her
üç dilde de Arap harfleriyle yazmıştır.66

Sonuç olarak Hamidullah’a göre, istisnai hallerde değişik bir dilden tercüme ile
namaz kılınabilir. Bu cevaz kesinlikle geçici bir süre içindir. Örneğin yeni Müslüman
olmuş bir yabancı, hemen namaz kılmak zorundadır. Namazda bilinen âyet ve
ifadeleri ezberden okumaya mecburdur. Onları ezberleyinceye kadar bildiği dildeki
tercümelerini okuyabilir. Bu husustaki fetvasını Selman Farisi’nin (r.a) örneğine

63
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, s. 329.
64
Bkz. Hamidullah a.g.e., s. 323.
65
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,s. 283.
66
Bkz. Hamidullah, a.g.e., s. 289-290.

142
dayandırıyor. Bu sahabe İslam’a yeni girmiş İranlılara namazda okumak üzere,
Peygamber’imizin izniyle Fatiha Sûresinin tercümesini göndermişti. İranlılar Arapça
metni öğreninceye kadar namazlarını böyle kılmışlardı. Bunun gibi, dine yeni girmiş
biri birkaç gün için tercümelerden istifade edebilir.

2. ZEKAT İBADETİNE YAKLAŞIMI

İslam dininin, madde ve mânâdan mürekkep insanın, ruh ve beden bütünlüğüne


çok önem verdiğini sık sık vurgulayan Hamidullah, İslam’ın bazı dünyevî
görevlerimize manevi bir veche katarak kimsenin uyarmasına ihtiyaç olmadan
herkesin o görevi yerine getirmesini sağladığını söylüyor.67 Örneğin Kur'an’ın yirmi
kadar âyetinde “Namazı kılınız ve zekatı veriniz” şeklinde emir olduğunu söylüyor.68

Hamidullah’a göre zekat, devlete ödenmesi gereken gerçek bir vergidir.69 O


İslamî olan zekat teriminin Batı’da “aumône” (sadaka) kelimesiyle tercüme
edildiğini, kendisinin ise “impot” (dini vergi) kelimesini tercih ettiğini söylüyor.
Çünkü ona göre, sadakada mecburiyet yoktur ama zekatta hem mecburiyet vardır
hem de Devlet vermeyenlere karşı zor kullanır.70 İslam ruh ve bedeni birleştirme
gayretiyle, vergi (zekat) ödeme vazifesini, namaz kılma, Ramazan ayında oruç tutma,
ve haccetme görevlerinin arasına dahil etmiştir.71 Ona göre “zekat, asla iyiliksever
insanların takdirine bırakılmış bir sadaka değildir. Tarifesi ve tahsil devreleri belli bir
vergidir. Hükümet vermek istemeyenlere karşı kuvvet kullanır. Ziraat mahsulleri,
ticaret malları, maden işletmeleri, otlaklardaki hayvan sürüleri ve biriktirilmiş paralar

67
Orucun hikmetleri için bkz. Hamidullah, Muhammed, “Niçin Oruç Tutuyoruz?”, (çev. Emrullah
Yüksel), Nesil Aylık Fikir D.,Eylül, İstanbul, 1977, C. 1, S. 12, s. 31., S. 11, s. 39.
68
Bkz. Hamidullah, İslam Peygamberi, s. 816, a.y., İslam’a Giriş, s. 116, âyetler için bkz. el-
Bakara, 2/43, 110, Hac, 22/78.
69
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur'an, el-Bakara, 2/43, dipnot, 7, a.y.,İslam’a Giriş, s. 111.
70
Bkz. Hamidullah, “İslam’da Sembol”, çev. İsmail Yakıt, Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi, Isparta, 1996, sayı, 2, s. 305.
71
Bkz. Hamidullah, “Müslümanlarda Hukuk Felsefesi”, çev. İbrahim Kafi Dönmez, İslam’ın Hukuk
İlmine Katkıları, s. 126.

143
zekat vergisinin başlıca mevzularıdır.” Peygamber ve halifeler dönemindeki tüm
vergiler zekat diye isimlendiriliyordu.72

Hamidullah’a göre, Kur'an zekatı farz kılarken, aşamalı bir yol izlemiştir.73 Ona
göre “Kur'an, Müslümanlar tarafından kendi hükümetlerine ödenen vergiler için üç
tane müteradif (synonyme: anlamdaş) kelime kullanır; Zekat, sadaka ve hak. İsteğe
bağlı olarak verilen sadakayı bunlardan ayırmak için ise, (“İnfak fi sebilillah: Allah
yolunda harcama) kavramını kullandığını söylüyor.74 Ona göre, “Hicretten Önce
nazil olan Kur'an âyetlerinde, kelime anlamı “artma, arındırma” gerçekte ise
“artarken arındırma” olan zekat terimi ile, yine kelime anlamı “iyilik, doğruluk”,
gerçekte ise “dosdoğru ve sadık bir imanın göstergesi olmak üzere iyilik yapmak”
demek olan tasadduk terimlerine oldukça sık yer verilmiştir. Bu terimler henüz
İslam Devleti’nin kurulmadığı ilk dönemlerde, aslında sadakanın yerine
kullanılmışlardır.” Yine bu dönemde Kur'an infak fi sebilillah ve hak (hak ve aynı
zamanda malî yükümlülük, vergi) kelimelerini de kullanmıştır.75 Örneğin Hicretten
Önce inen ez-Zâriyât sûresinde “Ve mallarında muhtaç ve yoksullar için bir hak
vardı!”76 ve Mearic sûresinde “Ve mallarında, belli bir hak vardır.”77 âyetlerindeki
“Hak” kelimesi zekatı ifade eder.78 Ona göre bu âyetler basit tavsiyelerden ibaret
değildir. Zorunlu kurallardan ve vergilerden söz etmektedir. Ancak bu âyetlerin
nazil olduğu Mekke döneminde henüz bir zorlama ve yaptırım söz konusu değildi.79

Hicretten Sonra Medine’de bir devletin tesisinden sonra durumun tamamen


değiştiğini, buna rağmen Kur'an’ın sadaka ve zekat terimlerini kullanmaya devam
ettiğini söyleyen Hamidullah, ancak Mekke döneminin aksine, bunlarla ilgili
hükümlere riayet edilmemesi durumunda da bazı yaptırımlar uygulanmıştır. Kısacası,

72
Bkz. Hamidullah, İslam Peygamberi, s. 809., a.y., “Müslümanlarda Hukuk Felsefesi”, çev.
İbrahim Kafi Dönmez, İslam’ın Hukuk İlmine Katkıları, s. 123’teki dipnot.
73
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur'an, el-Bakara, 2/43, dipnot, 7.
74
Bkz. Hamidullah, “Müslümanlarda Hukuk Felsefesi”, çev. İbrahim Kafi Dönmez, İslam’ın Hukuk
İlmine Katkıları, s. 127, zekat’ın anlamdaşları için bk. a.y., İslam’a Giriş, s. 111.
75
Bkz. Hamidullah, İslam Peygamberi, s. 804.
76
Bkz. ez-Zâriyât, 51/19.
77
Bkz. el-Mearic, 70/24.
78
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur'an, ez-Zâriyât, 51/19, dipnot, 5.
79
Bkz. Hamidullah, İslam Peygamberi, s. 805.

144
Hicretten önce isteğe bağlı sadaka niteliği taşıyan yardımlar; Hicretten sonra devlet
tarafından tahsil edilen vergilere ve düzenli kamu yükümlülüklerine dönüşmüştür.
Örneğin el-Bakara sûresi 2/177. âyetinde, zekat ibadeti, artık zorunlu olmayan diğer
ödemelerden ayrı tutuluyor.80 Hicretten sonraki âyetlerde artık zekatın, namaz ile
birlikte zikredildiğini görüyoruz.

Hamidullah, Kur'an’ın zekatın sarf edilecek yerleri ayrıntılı açıklayıp, tahsil


edilecek malları ve miktarını belirlememiş olmasını son derece ilginç buluyor. Ona
göre Kur'an, bunun belirlenmesini, toplumun ihtiyaçlarına ve günün koşullarına göre
yeniden düzenlenmesini insana, yani Devlet’e bırakmıştır. Buna delil olarak da Hz.
Ömer’in farklı uygulamalarını gösteriyor. Nitekim olağanüstü durumlarda, vergi
miktarlarının arttırılabileceği gibi, ek vergilerin de getirilebileceğini söylüyor. Buna
delil olarak da Hz. Peygamber’in (a.s) bir sefer esnasındaki uygulamasını örnek
olarak gösteriyor.81

Hamidullah’a göre, Devlet bütçesi ve harcamaları ile ilgili temel kuralları


açıkça ortaya koyan tek kutsal kitap Kur'an-ı Kerim’dir.82 Ona Göre Resulullah,
Hicretin 9. yılında, ülke halkını merkezi hükümet yararına, düzenli vergiye bağlama
kararını aldı.83 “Bu bağlamda, altın ve gümüşün yanı sıra toprak mahsulleri ve
hayvan sürüleri üzerinden alınmakta olan sadaka ve zekatlar, ‘Devlet Vergileri’
haline getirilmiştir.”84 Bunun sonucunda da Resulullah (a.s) her bir eyalete veya
kabileye ayrı ayrı tahsildarlar gönderdi.85

Hamidullah, Kur'an’ın Devlet bütçesini ve harcamalarını düzenleyen tek Kutsal


Kitap oluşunun üzerinde önemle durur ve et-Tevbe sûresi 9/60. âyette geçen zekatın
dağıtılacağı sınıfları tek tek tahlil eder:

80
Bkz. Hamidullah, a.g.e., s. 805.
81
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, s. 807-808, a.y., İslam’ın Doğuşu, s. 312.
82
Bkz. Hamidullah, İslam Peygamberi, s. 809, a.y., “Hz. Peygamber Zamanında Bütçe Esasları ve
Vergi Tahsili”, çev. Kemal Kuşçu, İslam Hukuku Etütleri, İstanbul, Bir Yayıncılık, 1984, s. 95.
83
Bkz. Hamidullah, İslam Peygamber, s. 401.
84
Bkz. Hamidullah, a.g.e., s. 230.
85
Bkz. Hamidullah, a.g.e., s. 545.

145
“ %
َ ِ‫ب وَا!َْ ِرﻡ‬
ِ َ83, !‫ُ ُْ َوِ ا‬#ُ'ُ8 ِ6َc&!eَ ُْ!‫َ'َ ْ َ وَا‬0 %
َ ِ'ِ‫َ ﻡ‬5ْ!‫ وَا‬%
ِ ِ‫َ آ‬1َْ!‫َا ِء وَا‬3َُcْ'ِ! ‫ت‬
ُ َ8َ &J!‫ِإ
&َ ا‬
ٌ ِ9َ‫َ'ِ ٌ ﺡ‬0 ُ&'!‫ْ ا!'&ِ وَا‬%ِ‫ً ﻡ‬6َbِ3َ g
ِ ِ7&1!‫ ا‬%
ِ ْ‫ ا!'&ِ َوِا‬g
ِ ِ7َ. ِ‫” َو‬

“Devlet gelirleri, gerçekte, ve yalnızca yoksullar, düşkünler, görevlileri,


kalpleri kazanılacak kimseler, boyunların kurtarılması, ağır borç altında bulunanlar,
Allah yolu ve yolcular içindir. Allah’tan kesin buyruk olarak! Ve Allah bilendir,
bilgedir.”86 Ona göre bu sekiz sınıfın bu şekilde sıralanması, sosyal adaleti
gerçekleştirmeye çalışan bir devletin bütün ihtiyaçlarını karşılayacak
mükemmelliktedir. Âyette “yoksul” ve “miskin” kelimelerinin bir arada kullanımına
dikkat çeken Hamidullah, bir çok görüş arasında Hz. Ömer ve İbn Abbas’ın
“yoksullar”dan (fukarâ) maksat, Müslüman olanlardan; “düşkünler”den (mesâkîn)
maksat ise, gayrı Müslim vatandaşlardan ihtiyaç sahipleridir” şeklindeki yorumu
daha doğru kabul ediyor. Bu yorumun dil yönünden de daha tutarlı olduğunu
söyleyen Hamidullah, “Sâmî dillerinde “miskin” sözcüğü, Hammurabi yasalarında
geçen ve uzun uzadıya açıklanan “moşkin” teriminde olduğu gibi, bir başka ülkeye
yerleşmiş bulunan yabancı anlamına gelmektedir.87

Hamidullah, görevliler yani zekat toplayan memurlar sınıfına, devletin tüm


idari kadrosundaki sivil ve askeri memurlarını da dahil eder. Bu sınıfa, vergilerin
muhasebesini, hesapların tasfiyesini, harcama kalemlerinin belirlenmesi ve
denetlenmesi işlerini yapan herkesin dahil olduğunu söylüyor. Bu işlerde çalışan
gayrı Müslimlerin de bu sınıfa dahil edilebileceğini ifade eden Hamidullah, Hz.
Ömer’in Suriye valisinden “Malî hesaplarımızı düzenlemek üzere bize bir Rum
(Grek) memur gönderiniz” diye bir yazı gönderdiğini aktardıktan sonra, bu gayrı
Müslim memurun devlet gelirleri ile ilgili bir işte çalışacağı düşünüldüğünde onunda
“zekat toplayan memurlar” sınıfından zekattan pay alabileceğini söylüyor.88

Hamidullah’a göre, “Gönülleri ısındırılacak olanlar” (mü’ellefet’ül-kulûb)


terimi, “Devletin az çok gizlilik gerektiren işlemler sırasında duyduğu bazı ihtiyaçları

86
Bkz. et-Tevbe, 9/60.
87
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, s. 810.
88
Bkz. Hamidullah, a.g.e.,, s. 811, a.y., İslam’a Giriş, s. 197-198, İslam’ın Doğuşu, s. 314.

146
gidermek için kullanılmıştır.” Yani örtülü ödenek olarak kullanılacak kısım olarak
görüyor. Hz. Ömer’in artık İslam’ın gayrı Müslimlerin dostluğuna ihtiyacının
olmadığı gerekçesiyle, âyetin bu hükmünü yürürlükten kaldırdığına dair görüşe
şiddetle karşı çıkan Hamidullah, Hz. Ömer’in uygulamasının bir kişiye has olduğunu
söylüyor. Hz. Ömer’in âyetin bu hükmünü yürürlükten kaldırdığını düşünenlerin,
onun bu tasarrufu altındaki hikmeti anlamadıklarını belirtiyor. Bir çok bilginin89
görüşüne yer veren Hamidullah, ihtiyaç halinde bu hükmün uygulanması
gerektiğinin altını çiziyor.90 Hamidullah, gayrı Müslimlere de zekattan pay
verilebileceğine dair görüşünü burada da yinelemekte ve Hz. Ömer’in çok fakir
Hıristiyan ve Yahudilere devlet bütçesinden ödemeler yaptığını, Ebu Yusuf ve Ebu
Ubeyde’nin rivayetlerine dayanarak söylemektedir.91

“Boyunduruk altında bulunanlar” sınıfına, kölelerin ve savaşta esir düşenlerin


dahil olduğunu söyleyen Hamidullah, savaş esirleri konusunda Müslüman ve gayrı
Müslim ayırımının yapılmadığını söylüyor. Buna delil olarak da tarihteki
uygulamaları gösteriyor.92

“Ağır borç altında bulunanlar” (el-ğârimîn) sınıfının yoksullar olmadığını,


zengin olduğu halde sel, yangın vb. doğal afetlerden zarar gören insanları kapsadığını
belirtiyor. Böyle kişilere Devlet bütçesinden borç vermek suretiyle de yardım
edilebileceğini ifade eden Hamidullah, Hz. Ömer’in uygulamasını örnek vererek,
bizzat kendisinin de bu kalemden borç almak suretiyle faydalandığını söylüyor.93

“Allah yolunda (fi sebilillah)” deyiminin, “İslam uğruna yapılacak her türlü
hayır işleri ve savunma ile ilgili işleri kapsadığını”, okullara, camilere, hastanelere
yapılacak yardımların, ordunun her türlü araç ve gerecinin temini ve ülke savunması

89
Örnek olarak Ebu Ya’la el-Ferrâ’nın görüşü için bkz. Hamidullah, İslam Peygamberi, s. 812, a.y.,
İslam’a Giriş, s. 198, a.y., İslam’ın Doğuşu, s. 315.
90
Bkz. Hamidullah, İslam Peygamberi, s. 811-813.
91
Bkz. Hamidullah, İslam’ın Doğuşu, s. 314, 317.
92
Bkz. Hamidullah, İslam Peygamberi, s. 814.
93
Bkz. Hamidullah, a.g.e., s. 815.

147
için bazı tesislerin kurulması vb. harcamaların tümünün bu sınıfa dahil olduğunu
söylüyor.94

“İbnu’s-Sebil” (yolculuk yapan kimse) bu deyimden anlaşılması gerekenin,


yolculuk halindeki yabancılara misafirperverlik göstermek olduğunu, söyleyen
Hamidullah, daha kapsamlı olarak bu deyimin, turist akımı içinde bir ülkeye gelen
yabacıların yararlanacağı her türlü faaliyet ve çalışmaları kapsadığını ifade ediyor.
“Yol, köprü ve konaklama tesislerinin yapım ve bakımı, yollarda güvenlik ve
asayişin sağlanması, yolcular için sağlık önlemlerinin alınması vb. gibi” her türlü
hizmeti kapsadığını söylüyor.95

Hamidullah’a göre Kur'an, yirmiden fazla âyette “Namazı kılınız ve zekatı


veriniz” diyerek vergiye bir kutsallık, dinî bir özellik kazandırmıştır. Onun bu
konuyla ilgili görüşünü özetlemek için şu söylediklerini aynen aşağıya alıyoruz:

“Kur'an’da, Devlet adına alınan vergilerin harcanacağı yerlerle ilgili olarak bu


sekiz ana başlık gösterilmektedir. Oranları, tarifeleri ve hatta hangi dönemlerde tahsil
edilecekleri önceden belirlenen ve zorunlu olarak Hükümetin gönderdiği görevli
memurlar tarafından toplanan ve Beytu’l-Mal’de saklanıp depo edilen, tahsilat
sırasında ihmalkâr davranan mükelleflere karşı çok sıkı yaptırımların uygulandığı
böyle bir vergiye “sadaka” deyip geçmenin haksızlık olacağı kanaatindeyim. Ne
zekat ve sadaka terimlerinin etimolojik anlamları, ne de bu vergilerden yararlananlar
arasında “fakir-fukarâ”nın bulunması, hakikatlere karşı gözlerimizi kapamamıza
neden olmamalıdır: kullanılan terimler, daha Resulullah (a.s)’ın sağlığından
başlamak üzere, İslam’ın siyasal-toplumsal gelişimi sürecinde anlam değişikliklerine
uğramışlardır; o dönemde bir Devlet oluğu doğrudur. Ancak zekat dışında Devletin
Müslümanlardan aldığı başka herhangi bir vergi mevcut değildi. Öte yandan, zekat
kişiye özel bir harcama da değildir. Nasıl hesaplanacağı ve kimlerin yararlanacağı,

Bkz. Hamidullah, a.g.e., s. 815-816, a.y., İslam’ın Doğuşu, s. 316.


94
95
Bkz. Hamidullah, İslam Peygamberi, s. 816, zekat’ın sarf yerleri için ayrıca bkz. a.y., Aziz
Kur'an, Beraat(Tövbe), 9/60, dipnot, 2.

148
hatta bunun hangi dönemlerde ödeneceği, onu veren kişinin keyfine
96
bırakılmamıştır.”

3. HAMİDULLAH’A GÖRE CİHAD

Hamidullah, Kur'an’daki “cihad” kelimesinin yanlış tercüme edildiğini


düşünüyor. Buna bağlı olarak da Mukaddes Cihad’ın yanlış anlaşıldığını söylüyor.
Ona göre “Cihad” kelimesi mutlaka savaş anlamını ifade etmez. Bu kelime, “bir
mücadele, maşeri bir gayret ifade eder ki, bu da dil ile, para ile ve diğer barışçı
yollarla olduğu gibi, hayatı feda etmekle de olur.”97 Savaş yasaları arasında düşmanı
öldürmenin de olduğunu söyleyen Hamidullah, “Cihad”ın çok daha geniş bir
anlamının olduğunu söylüyor. Örneğin el-Enfâl sûresinin 8/72. âyetinde, “Mal ve can
ile savaş”tan söz edildiğini ifade ediyor. Hz. Peygamber’in (a.s) buna “dil ile
mücadele”yi ve “diğer sahip olunan bütün güçleri” de eklediğini söylüyor. Ona göre,
kişinin kendi benliği ile ilgili mücadelesi de bunun içindedir. Avrupalıların İslam ile
ilgili eserlerinde problem olan “kutsal savaş” deyiminin “Cihad” kelimesinin yanlış
bir çevirisinde başka bir şey olmadığını söylüyor. Oysa ki bu kelimenin “ortak çaba”
anlamına geldiği belirtir ki, bunda savaş ve adam öldürme anlamlarının olmadığını
ifade ediyor.98

Hamidullah İslam Hukukuna göre, İslam’ın serbestçe yayılmasını sağlamak


için açılan savaş kadar, savunma ve misillemede bulunma savaşının, tecavüze
uğrayana sevgi veya ona yardım için açılmış savaşın da meşru olduğunu kabul
eder.99 Hamidullah’a göre, maddi güce dayanmayan manevi hayat ne kadar tehlikeli
ise, manevi güce dayanmayan maddi hayat da o kadar tehlikeli ve sakıncalıdır.
Bundan dolayı, ahlakî ve manevî değerlerden yoksun maddi gücün tehlikelerini
bertaraf etmek, zühd ve takva sahibi insanların görevidir. Ona göre, Hz. Peygamber

96
Bkz. Hamidullah, İslam Peygamberi, s. 816.
97
Bkz. Hamidullah, “İslâm Devletler Genel Hukukunun Başlangıçtaki Teori ve Pratiği” çev. Kemal
Kuşçu, İslâm’ın Hukuk İlmine Katkıları, s. 168
98
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur’an, el-Bakara, 2/218, dipnot, 3.
99
Bkz. Hamidullah, “İslâm Devletler Genel Hukukunun Başlangıçtaki Teori ve Pratiği” çev. Kemal
Kuşçu, İslâm’ın Hukuk İlmine Katkıları, s. 169.

149
(a.s) Mekke’deki on üç yıl boyunca sürdürdüğü İslam’ı tebliğ görevinden sonra kesin
sonuca bu şekilde ulaşmıştır.100

İslam’daki savaşın kutsal oluşunun şu nedenlerden kaynaklandığını söylüyor:


“Her şeyden önce, ‘Allah yolunda savaş’, özveriyi ve (şöhret, yurtseverlik,
yağmalama , taşkınlık ve istila… vs. gibi) her türlü din dışı amaçtan sıyrılmayı
gerektirir. Bunun dışında her türlü savaş, mutlak olarak yasaktır. İkinci olarak, hayat,
Hz. Peygamber’in (a.s) belirttiği gibi, bütünüyle “kutsal” olabilir, hatta olmalıdır.
İnsanlara gösteriş olsun diye namaz kılmak veya oruç tutmak, hiçbir şekilde takvâ
değil, aksine bir şeytanlık ve “ego”ya tapmaktır. Öte yandan Allah tarafından
buyrulan dinsel görevleri daha iyi yerine getirmek için lezzetli bir öğün yemek; hatta
Allah tarafından emredilen evlilik görevini yerine getirme niyetiyle eşiyle yatmak,
hiçbir zaman değersiz bir iş değildir, bir ibadettir ve tıpkı namaz kılmak ve oruç
tutmak gibi kutsal bir davranıştır. İşte, ‘Allah yolunda savaş’ın kutsal olması da bu
anlamdadır. Yoksa, zorla dine sokmak yasaktır.101 Ve İslâm’da zorla dine sokmak
için savaşmak da kesin olarak yasaktır.”102

İslam’da hususi-kişisel savaşın da olmadığını ifade eden Hamidullah, ancak


merkezi hükümetin savaş ilan edebildiğini veya savaşı sona erdirebildiğini söylüyor.
Buna Hz. Peygamber’in (a.s) bazı uygulamalarını delil gösteriyor. Örneğin, henüz
İslam’a katılmamış olan Tâif’te bir adam arkadaşını öldürüp gasbettiği malları ile
Medine’ye sığınmıştı. Bunların savaş ganimeti sayılmasını isteyen adama, Hz.
Peygamber (a.s): “İslam’a girişinizi kabul ederiz, fakat gayri meşru bir kazanç olan
malınızı kabul edemeyiz” demişti. Yine Hz. Peygamber (a.s) Mekke’ye hicret
ettiğinde yanındaki emanet malları sahiplerine iadesini temin etmişti. Medine’den
sürülen Beni Kaynuka kabilesinin Müslümanların yanında bulunan alacaklarını tahsil
etmelerine müsaade edilmişti. Bu prensiplerin bir başka yönü de şudur. Bir
memlekete karşı savaş ilanı, o devletin vatandaşlarının İslam toprağında ikametine

100
Bkz. Hamidullah, İslam Peygamberi, s. 359
101
Bkz. el-Bakara, 2/256.
102
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur'an, el-Bakara, 2/218, dipnot, 3. Ayrıca bkz. . Hamidullah, “İslâm
Devletler Genel Hukukunun Başlangıçtaki Teori ve Pratiği” çev. Kemal Kuşçu, İslâm’ın Hukuk
İlmine Katkıları, s. 168-169.

150
engel değildir. Tüm prensiplere göre Hamidullah savaşı, tıpkı bir hastalığın
iyileşmesi için cerrahî müdahaleye ihtiyaç duymasına benzetir.103

4. HAMİDULLAH’IN KÖLELİĞE BAKIŞI

Muhammed Hamidullah, çok eskilere dayanan kölelik kurumunu, Kur'an, Ahd-


i Atik ve Ahd-i Cedid’deki durumlarını karşılaştırarak İslam’ın bakışını ortaya
koyuyor.104

Hamidullah, Kur'an’ın kölelik kurumunu devam ettirmekten uzak duran ve hak


sahiplerine zarar vermeden, ülkedeki bütün kölelerin özgürleştirilmelerini öngören
tek kutsal kitap olduğunu söylüyor.105 Ona göre, ne Ahd-i Atik ne de Ahd-i Cedid
kölenin özgürleştirilmesinden söz eder. Kur'an-ı Kerim'in ise köleliği yumuşatmak
veya tamamen ortadan kaldırmak için bir çok yasaya yer verdiğini söylüyor.106

Hamidullah’a göre, Kur'an’ın aksine, Tevrat ve İncil köle edinmekten söz eder,
fakat onların azad edilmesinden hiç söz etmez. Yahudi olmayan kölelerin azad
edilebileceği sonucunun çıkarılabileceği tek bir satırın dahi olmadığını ifade eden
Hamidullah, fakat İbranî kölenin özgürleştirilmesi ile ilgili olarak, Çıkış, XXI/2-3,
Tesniye, XV/12-15 bölümlerine gönderme yapar. Kur'an’ın ise, bir kölenin azad
edilmesini Allah’ın hoşnut olduğu bir hareket olarak kabul ettiğini söylüyor.107

Örneğin Kur'an, suçlara kefaret olarak kölelerin özgürleştirilmesini emreder.108


Devlet eliyle kendilerine bu konuda yardım edilmesini sağlayan âyetlerin yanında;109
kölelere kendi özgürlük bedellerini ödemek için çalışıp kazanma hakkının

103
Bkz. . Hamidullah, “İslâm Devletler Genel Hukukunun Başlangıçtaki Teori ve Pratiği” çev. Kemal
Kuşçu, a.g.e., s. 169-170.
104
M. Akif Aydın ve Hamidullah, “Köle”, md., İA, DİB, C/ 26, s. 237.
105
Bkz. Hamidullah, Kur'an-ı Kerim Tarihi, s. 33.
106
Örnek olarak bkz. en-Nisâ, 4/92, Mâide, 5/89
107
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur'an, Beled, 90/13, dipnot, 2. Ayrıca bkz. a.y., İslam’ın Doğuşu, s. 108
108
Bkz. Mücadele, 58/3.
109
Bkz. Tövbe, 9/60

151
verilmesini isteyen âyetler de vardır.110 Savaş esirlerinin özgürleştirilmesi ile ilgili
olarak Kur'an, istendiği takdirde, karşılıksız dahi salıvermeye imkan tanımıştır.111
Ona göre, özgürleştirilmiş ile özgür doğmuş kimselerin eşitliğini sağlayan Kur'an
sayesinde,112 sonradan özgürlüklerini kazanıp hanedanlar kuran aileler de yok
değildir.113

Kur'an’ın, Müslümanları köle azad etmeleri konusunda teşvik etiğini114


söyleyen Hamidullah, Hz. Peygamber’in (a.s) uygulamasıyla da bir çok prensibi
ortaya koyduğunu ifade ediyor.115 Ramazan ayında bir çok köle azad eden Resulullah
(a.s), örneğin savaş sırasında düşman saflarında esir olarak bulunan kimseleri, İslam
ordusuna sığınıp, Müslüman oldukları takdirde, özgür saymıştır.116 İslam Hukukuna
göre, düşman eline düşmüş İslam Devleti tebaasının özgürleştirilmesi için yapılacak
harcamalar, Devletin zorunlu harcamaları arasında yer alır.117 Bu konuda Müslüman
ve gayrı Müslim ayrımı da yapılmadığını söylüyor.118

Artık kölelik kurumunun yeryüzünde mevcut olmadığını söyleyen Hamidullah,


ancak İslam Hukukunda böyle bir uygulamanın meşru sayılmasının da gerçek bir
insani ihtiyaca cevap verdiğini ifade ediyor. Ona göre, İslam’ın tek taraflı bir şekilde
kölelik kurumunu kaldırması anlamsız olurdu. Kölelerin her şeylerini kaybeden
insanlar oldukları için Müslümanların onlara bir sığınak temin ettiklerini söylüyor.119

Geçmişinde kölelik tecrübesi olmayan hiçbir milletin olmadığını vurgulayan120


Hamidullah, bunun temeline savaş ve onun doğurduğu sonuçların yattığını

110
Bkz. en-Nur, 24/33
111
Bkz. Muhammed, 47/4
112
Bkz. Ahzab, 33/37
113
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur'an, Beled, 90/13, dipnot, 2; Aydın ve Hamidullah, “Köle”, md., s.
244.
114
Bkz. Beled, 90/13, el-Bakara, 2/177.
115
Bkz. Aydın ve Hamidullah, “Köle”, md., s. 242.
116
Bkz. Hamidullah, İslam Peygamberi, s. 575
117
Bkz. Hamidullah, Aziz Kur'an, Tövbe, 9/60, dipnot, 2
118
Bkz. Hamidullah, İslam Peygamberi, s. 574
119
Bkz. Hamidullah, a.g.e., s. 575; Aydın ve Hamidullah, “Köle”, md., s. 238.
120
Bkz. Hamidullah, İslam’ın Doğuşu, s. 108.

152
söylüyor.121 Bütün dünyada var olan bu uygulamayı Müslümanların icat etmediğini
ifade ediyor. Ona göre, İslam’da kölelik bir cezalandırma veya kazanç kapısı değil,
tam aksine “insanlığa hizmet amacı güden, âcizlerin barındırılıp hallerinin
düzeltildiği ‘bir Islah evi’ gibidir.122

Yukarıda da işaret edildiği gibi Hamidullah’a göre, İslam Hukukunun, kölelik


uygulamasını meşru sayması “gerçek bir insanî ihtiyaca cevap verir” niteliktedir.
Hamidullah Hoca bu konudaki kanaatini şu cümlelerle ifade ediyor: “Benim
kanaatime göre, kendi kendilerini ıslah etmeyi reddeden ve insanlık dışı alışkanlık ve
gelenekleri sürdürmekte ısrar eden topluluklar, günümüzde de vardır. Acaba bu
topluluklara, hatalı ve yanlış tutumlarını yavaş yavaş görmelerine olanak sağlayacak,
daha güvenli ve daha gelişmiş bir ortam ve çevre sağlamak suretiyle, biraz zorla da
olsa onları doğru yola sevk etmek gerekmez mi? bu tür toplumlarda zulüm ve kana
susamışlığın başını alıp gitmesi, kimi insanların doğuştan sahip oldukları bazı
özellikleri nedeniyle hor görülerek körü körüne ‘dokunulmaz’ ilan edilmesi, bazı
insanların sadece derilerinin rengi yüzünden linç edilmesi ya da açıkça haksızlığa
maruz kalması vb. gibi insan haklarına tecâvüz kapsamına giren bir çok fiil,
halledilmesi gereken sorunlar yumağı olarak ortada durmaktadır. Hatta, eğer
yeryüzünde hâlâ bu tür akıl almaz ve insanlık dışı uygulamalar varsa, bunlara karşı
uluslar arası kuruluşların gözetiminde bir kölelik kurumunun oluşturulmasını
düşünüyorum.”123

Hamidullah’ın kölelik kurumuyla ilgili bu görüşünün şimdilik uygulama


imkanı ve alanının olmadığı açıktır. Fakat bu düşüncesinin “Islah Evi”, “Sosyal
Yardımlaşma Kurumu”, “Topluma Kazandırma” vb. adlar altında hayata
geçirilmesinin imkan dahilinde olduğunu düşünüyoruz.

5. HAMİDULLAH’A GÖRE KUR’AN’IN BİLİM VE


SANATIN GELİŞMESİNE KATKISI

121
Bkz. Hamidullah, İslam Peygamberi, s. 575.
122
Bkz. Hamidullah, a.g.e., s. 574
123
Bkz. Hamidullah, a.g.e., s. 575-576.

153
Hamidullah, Kur’an’ın bir çok bilimin ve sanatın gelişmesine katkıda
bulunduğunu söylüyor. O, Kur’an’ın Arap dilinde yazılmış ilk kitap olduğunu sık sık
vurguluyor. Ona göre, Hz. Peygamber (a.s) vefat ettiği zaman Müslümanların elinde
Kur’an’dan başka yazılı hiçbir şey yok iken, 15 sene gibi çok kısa bir sürede,
Kur’an’ı anlama çabası sayesinde ilk sözlükler hazırlandı, sarf ve nahiv ilmi gelişti,
i’caz ve belağat ilmi ortaya çıktı. Şüphesiz ki Kur’an’ı anlama çabası sayesinde ilk
gelişen ilim dalı tefsir oldu. İnsanlık tarihinin aydınlanması için çalışmalar yapıldı.
Kelam ilmi ortaya çıktı. Fıkıh ilmi gelişti. Tüm bu gelişmeler Kur’an sayesinde
oldu.124 Dünya hukuk tarihinde Fıkıh Usûlü ile ilgili ilk yazılı eser verenin İmam
Şafii (Ö. 204 h. /821 m.) olduğunu söylüyor. Hamidullah’a göre İmam Şafii,
Kur’an’ın “İyi bir söz, kökleri sağlam bir şekilde toprakta olan ağaca benzer ve bu
ağacın dalları gökyüzüne doğru yükselir”125 âyetinden ilham almıştır.126

Ona göre Kur’an’ı anlama ihtiyacı, dil bilimini, tarih ilminin gelişmesine katkı
sağlamıştır. Kutsal metnin ezberlenip okunması, İslam “dini mûsikisi”ni doğmasına
vesile oldu. Kur’an’ı korumaya yönelik özen ise, Arap yazısını, açıklık ve güzellik
bakımından geliştirdi. İslam’ın evrenselliği, Kur’an’ın daha Hz. Peygamber (a.s)
döneminden itibaren tercüme edilmesini gerektirdi.127

Hamidullah’a göre, evrenin yaratılışı üzerinde düşünmeyi, göklerin ve yerin


nasıl insanın emrine verildiğini araştırmayı isteyen bizzat Kur’an-ı Kerim olduğu
için, çok erken dönemlerden itibaren Müslümanlar fizik, kimya, astronomi gibi
ilimleri geliştirmişlerdir.128

Bunların yanında, Yine ona göre Kur’an’daki kıssalar, tarih ve sosyolojiyi, hac
ibadeti seyahati gerektirdiği için coğrafya ve topografyayı; namaz vakitlerinin tayini,

124
Bkz. Ebu Hanife ed-Dineveri, Kitabü’n-Nebat, tahkik, Muhammed Hamidullah, Pakistan, Bait al-
Hikmat, 1993, Muhammed Hamidullah’ın yazdığı mukaddime, s. 10.
125
Bkz. İbrahim, 14/24.
126
Bkz. Hamidullah, “Şafiî’nin Hukuk İlmine Katkısı”, çev.Menderes Gürkan, İslam’ın Hukuk
İlmine Katkıları, İstanbul, Beyan Yayınları, 2005, 1. bs., s. 95.
127
Bkz. Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 246.
128
Bkz. Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 258.

154
matematik ve astronomiyi geliştirmiştir. Bilimler için olduğu gibi, Müslümanlar
arsında güzel sanatların gelişmesinde de birinci derecede Kur’an-ı Kerim etkili
olmuştur. Kur’an’ın Usul ve erkanına uygun okunması, Müslümanların musiksini
doğurduğu gibi, Kur’an’ın bizzat metninin korunması da hüsn-ü hattı (güzel yazı
sanatını) geliştirdi. Bunun yanında camii yapımı, mimariyi ve süsleme sanatını
ortaya çıkardı. Ona göre Kur’an’ın, “Bir takım evlerde, ki Allah, yüksek tutulmasına
ve oralarda kendi adının hatırlanmasına izin vermiştir; oralarda, sabahları ve öğleden
sonraları O’nu tenzih ederler.”129 âyeti bizzat camilerin inşasında azameti emrettiğini
söylüyor. Hamidullah’a göre, bu sanatların doğmasına öncülük eden Kur’an’ı
Kerim’in şu âyetleridir: “Andolsun ki, yere yakın göğü kandillerle süsledik…”130,
“İnsanların hangisinin daha iyi iş işlediğini ortaya koyalım diye, yeryüzünde olan
şeyleri, yeryüzünün süsü yaptık.”131, “Her namaza gidişinizde ziynetli elbiselerinizi
giyiniz.”132

Hamidullah’a göre, İslam sanat atılımını asla yasaklamamıştır. Daha ilk


dönemlerde “Kur’an nüshaları renklerle tezhip edildi ve Kur’an ciltlemelerine büyük
özen gösterildi.133

Müslümanlar arasında botanik ilminin erken dönemlerden itibaren çok çarpıcı


bir şekilde gelişme kaydetmesini Hamidullah, yine Kur’an’a bağlamaktadır. Çünkü
Hz. Adem ve Havva cennete konulduktan sonra onlara bir ağaca (bitki)
yaklaşmamalarının söylenmesi134; yasak ağaçtan yedikten sonra yine yapraklarla
örtünmeye çalışmaları135 vb. âyetler Müslümanları bu konuda araştırmaya sevk
etmiştir.136 Bu sayede dünya botanik bilimine Müslümanların katkısının çok büyük

129
Bkz. en-Nur, 24/36
130
Bkz. el-Mülk, 67/5.
131
Bkz. el-Kehf, 18/7.
132
Bkz. el-A’raf, 7/31. Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 260-262.
133
Bkz. Hamidullah, a.g.e., s. 261.
134
Bkz. el-Bakara, 2/35.
135
Bkz. Al-i İmran, 7/22.
136
Bkz Hamidullah’ın Tahkik ettiği ed-Dineveri’ye ait Kitabü’n-Nebat adlı kitaba yazdığı giriş, s. 5

155
olduğunu söyleyen Hamidullah, bu konuda ed-Dineveri’nin (ö. 282 h. /ö. 895 m.)
yazdığı “Kitabü’n-Nebat” isimli eserinden söz ediyor.137

6. HAMİDULLAH’A GÖRE KUR’AN’IN HAYAT ANLAYIŞI

Hamidullah’a göre, Kur’an hayatı bir bütün olarak ele alır ve bu bütünün çeşitli
yönleri arasındaki uyumunu hedefler. Çünkü Kur’an’ın, bütün insan ve cin
topluluklarına geldiğini söyler. O sadece bir topluluğa ait değildir. Onda Allah ile
insan ve insan ile insanlar arası yol gösterme ilkeleri ve yönergeleri vardır. Ona göre
Kur’an’da “uzmanlıklara ve yetkilere göre kuvvetler dağılımı asla yasaklanmış
değildir.” Kur’an’da “Sezar’a ait olan Sezar’a” anlayışı yoktur. İnsan ruh ve
bedenden meydana gelmiştir. Biri diğerinin zararına gelişip mutluluğa ulaşamaz. Her
ikisi kendi aralarında bir uyum ve ahenk içinde gelişmelidir. Kur’an buna “bu dünya
huzuru ve ahiret huzuru” adını vermektedir. Kur’an ibadet ve ahlak gibi, hukuku da
yönetir. İslam’da imamet, camide namaz kıldırmayı ifade ettiği gibi, devlet
başkanlığını da ifade eder. Bu da Kur’an’ın, ruh ve beden bütünlüğüne önem
verdiğinin, diğer bir değişle, hayatı bir bütün olarak ele alışının somutlaşmış bir
örneğidir.138 Çünkü, Kur’an ırk, bölge ve zaman ayrımı da yapmadan, temelde insan
kişiliğini geliştirmeyi amaçlar. Ona sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik kısacası
hayatın her alanını ilgilendiren kural ve ölçüleri sunar.139

Hamidullah’a göre, Kur’an sürekli şunu tekrarlar: Herkes tarafından iyi kabul
edilen şeyleri yapın ve yine herkes tarafından kötü kabul edilen şeylerden de
sakının.140 Ona göre İslam’ın sloganı Kur’an’ın ifadesiyle, “Dünyada iyilik, ahirette
iyilik”tir. Bu anlayışın insanı, maddi dünyaya sırt çevirip nefse eziyet etme veya

137
Bkz. Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 256, ed-Dineveri’nin bu eserini tahkik edip yayınlayan
Hamidullah, bu eser üzerine doktora yapan Silberberg’in şu ifadelerini aktarır/ “…eskinin botanik
edebiyatını tamamının içinde, yazarımızın (Dineveri) eserine paralel sadece iki eserin bulunması
şaşırtıcıdır. İslam halkının, edebî hayatının bu kadar erken bir döneminde, dâhiyane bir biçimde
Helenlerin seviyesine ulaşabilmesi ve hatta bu konuda onları geçebilmesi nasıl oluyor?”
138
Bkz. Hamidullah, Kur’an- ı Kerim Tarihi, s.27.
139
Bkz. Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 42, 43.
140
Bkz. Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, s. 27.

156
manevi gerçekleri hiçe sayarak dünyaya dalma gibi aşırılıklardan uzak tuttuğunu
söylüyor.141

Ona göre Kur’an yasaları beş sınıfa ayrılır:


“1-Yalnızca iyi özelliğe sahip eylemler: Zorunlu görevler.
2-Yalnızca kötü özelliğe sahip eylemler: Zorunlu yasaklar.
3-İçinde iyiliğin ağırlıkta bulunduğu eylemler: Yapılması tavsiye edilenler.
4- İçinde kötülüğün ağırlıkta bulunduğu eylemler: Yapılmaması öğütlenenler.
5-İçinde ne iyiliğin, ne de kötülüğün ağırlıklı olarak bulunmadığı, diğer bir
deyişle ikisinin eşit ağırlıkta bulunduğu eylem ve davranışlar: Bunlar da yasanın ilgi
alanına girmeyen ve kişilerin kendi seçimlerine bırakılmış eylemlerdir.”142

Hamidullah’a göre Kur’an, her şeyi mutlak iyi veya mutlak kötü olarak
sunmaz. Ona göre Kur’an, her devirde düşünsel bir çaba ile temel kaynaklardan yani
yine Kur’an’dan veya hadisten yasa çıkarılabilmeyi öngörmektedir.143

Kur’an hayatın üç yönünü bize öğretir: İman, İslam ve İhsan. İman, İnanç
boyutunu, İslam, teslim olma boyutunu ifade eder. İhsan ise, her ikisini
gerçekleştirmenin en iyi yolunu ifade eder.144

Hamidullah’a göre “Kur’an, insan ile Allah arasında net bir ayırım yapar.” Bazı
inançlarda olduğu gibi, insanın kendi bedeni içinde Allah ile birleşmesi
(Communion) söz konusu değildir. Kul Allah’a doğru yükselme gerçekleştirse de
insan insan olarak, Allah Allah olarak kalmaktadır. Allah her şeyi yaratandır. Her
şeyi önceden bilendir, planlayandır. Kısacası her şeye gücü yetendir. İnsan ise
Allah’ın kendisine vermiş olduğu iyiliklerle kuşatılmıştır. Bu iyiliklerden nasıl
yararlanacağı kendisine kalmıştır. “Kısacası, her şey insan içindir, ama insan da
Allah içindir. Yoksa kendi kendisi için değildir. Bundan dolayı bir Müslüman için
hayat ahiret yolculuğu için gerekli azığın temin edileceği bir konaklama yerinden
başka bir şey değildir.145

141
Bkz. Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 62.
142
Bkz. Hamidullah, Kur’an-ı Kerim Tarihi, s. 28.
143
Bkz. Hamidullah, a.g.e., s. 29.
144
Bkz. Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 93, a.y, Kur’an-ı Kerim Tarihi, s. 29, 30.
145
Bkz. Hamidullah, a.g.e., s. 30-31.

157
İslam’ın dünyayla ilgili görevlere manevi anlamlar yüklemesindeki amacın
insanın manevi yönünü güçlendirmek olduğunu söyleyen Hamidullah, maddi
faydalarının ön planda gözüktüğü zekatın namaz, hac ve oruç gibi bir ibadet olarak
farz kılındığını söylüyor.146

Hamidullah’a göre, İslam’da maddeyle mânâ bir arada hayat bulur. “Namazı
kılın zekatı verin” emri Kur’an’da defalarca tekrar edilmektedir. Kur’an’da Allah’a
ibadet edilmesi ile verginin147 ödenmesinin aynı âyette zikredilmesi ruh ve beden
birliğinin en belirgin kanıtıdır. Ona göre, “İslam’da manevi görevler maddi
faydalara, maddi yükümlülükler manevi değerlere sahiptir.”148

Hamidullah, her fırsatta Kur’an okunmasının tavsiye edilişinin, mutasavvıflarca


insanın Rabbi’ne doğru bir yolculuk olarak tarif edildiğini söyler. Peygamber’imizin
de (a.s) Kur’an’ı haftada bir okumayı tavsiye ettiğini ifade eder. Bu şekilde okumaya
“menzil” dendiğini, bunun da seyahatte verilen günlük mola anlamına geldiğini
hatırlatır. “Sûre” kelimesinin, duvar, yani ev, mesken anlamına geldiğini; “âyet”
kelimesinin kök itibariyle, “yatağa gitmek” manasındaki bir fiilden türediğini
söylüyor. Uzun bir yolculuğa çıkan bir insanın bir molaya, başını sokacağı bir eve ve
dinleneceği bir yatağa ihtiyaç duyduğunu söyleyen Hamidullah, “sonsuzluğa doğru
seyahata çıkan da yoluna devam edebilmek için bunlara muhtaçtır” der.149

Kur’an’ın, hayatı bir bütün olarak kucaklayan bu dünya görüşünün özeti


Kur’an’da geçen “inan ve iyi işler yap” formülüdür. Bunu uygularken insanın sadece
kendisini düşünmesi hayvani bir duygudur. Kur’an’da övülen, “Kendisi darda olsa
bile, başkalarını nefsine tercih eden”150 insandır. Hamidullah’a göre, Kur’an’daki
“Rabbinin (sana verdiği) nimeti anlat” çağrısı İslam’ın karakteristik bir özelliği

146
Bkz. Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 64, 65.
147
Hamidullah, Zekat’ı devlete ödenmesi gereken bir vergi olarak görür. Ayrıntılı bilgi için bkz.
İslam’a Giriş, s. 112, 113, 195-200.
148
Bkz. Hamidullah, a.g.e., s. 116. Ayrıca bkz. Hamidullah, “Niçin Oruç Tutuyoruz?” (çev. Emrullah
Yüksel), Nesil Aylık Fikir D., C. 1, S. 11, İstanbul, 1977, s. 38-43.
149
Bkz. Hamidullah, a.g.e., s.41, 42.
150
Bkz. el-Haşr, 59/9.

158
olarak kabul edilebilir. Hz. Peygamber’in (a.s) “Allah kuluna verdiği nimetin eserini
onun üzerinde görmek ister” sözü bu anlayışı gayet iyi açıklar. Çünkü O, bu sözü
zengin olduğu halde fakir gibi giyinen birisini gördüğünde ona söylemişti. Çünkü
Kur’an, “Bu dünyadaki nasibini de unutma”151 diye uyarır.152

Sonuç olarak Kur’an çok önemli günlük ibadetleri emretmekle birlikte, nefse
eziyet ve sefalet içinde yaşamayı asla telkin etmemiştir. Tam aksine Kur’an böyle
yaşayan insanların yanlış yolda olduklarını söylemektedir: “Ey Muhammed! De ki:
‘Allah’ın kulları için yarattığı ziynet ve temiz rızıkları haram kılan kimdir? Bunlar,
dünya hayatında inananlarındır, kıyamet gününde de yalnız onlar içindir.’ de. Bilen
kimseler için âyetlerimizi böyle uzun uzun açıklıyoruz.”153 Hamidullah’a göre, ilahi
kanunla serbest kılınmış bir şeyi insanın kendine yasaklaması dindarca bir hareket
değildir.154

151
Bkz. el-Kasas, 28/77.
152
Bkz. Hamidullah, a.g.e., s. 65-67.
153
Bkz. el-A’raf, 7/32.
154
Bkz. Hamidullah, a.g.e., s. 67.

159
SONUÇ

Muhammed Hamidullah, 1908 yılında Haydarabad/Deccan şehrinde dünyaya


geldi. Dünyanın bir çok önemli merkezlerindeki ilmi çalışmalarını tamamladıktan
sonra ülkesine dönüp 1947 senesine kadar profesör olarak çalıştı. Aynı yıl kısa süreli
bir ilmi araştırma için Paris’te iken ülkesi işgal edilince bir daha da ülkesine
dönemedi. Bu nedenle ömrünün çoğunu Fransa’da geçirmek zorunda kaldı. Paris’te
iken ağır bir hastalığa yakalanmasından dolayı Amerika’ya yeğeninin yanına yerleşti
ve 2002 yılında orada vefat etti.

Yaşamının büyük bir bölümünü Batı’da geçirmiş olmasından dolayı eserlerinde


İslam’ın kutsal değerlerini sürekli Batılı oryantalistlere karşı savunmaya girişmiş ve
bunda da başarılı olmuştur. Zira onun yaptığı araştırmaları müsteşrikler dahi dikkate
almak zorunda kalmışlardır. Örneğin İslam Hukukunun özgün olduğu, Roma
Hukukundan etkilenmediği; Kur’an metninin ve dilinin bozulmadan günümüze nasıl
ulaştığı ile ilgili çok etraflıca araştırmaları bu konulara örnek verilebilir. O dünyadaki
ilk yazılı Kur’an nüshalarını bulup yeni modern yazıyla karşılaştırmış ve aralarında
hiçbir farkın bulunmadığını tespit etmiştir. Örnek olarak Taşkent’teki halife Hz.
Osman nüshasını da incelemiş ve bir tıpkı basımını gerçekleştirmiştir.

Muhammed Hamidullah’ın çok titiz bir araştırmacı olduğunu, konuları etraflıca


ele alıp, tarihi temellere dayandırarak muhatabının anlayacağı seviyeye
indirmesinden anlamak mümkündür. O, sahip olduğu bilgi birikimiyle, Arapça başta
olmak üzere hâkim olduğu bir çok dil ile araştırmalarında, ilk kaynaklara ulaşma
çabasıyla, İslami ilimlerde bir çok alanda söz söyleme yetkisine sahip olduğunu
göstermiştir. Hamidullah, Kur’an’ı üç Avrupa diline Fransızca, İngilizce ve
Almanca’ya tercüme eden dünyadaki tek ilim adamıdır.

Onun ilgi alanlarının çokluğu, Kur’an’a çok değişik açılardan bakabilmesine


imkân tanımıştır. Örneğin dipnotlarla zenginleştirdiği mealinde sanattan, tarihten,

160
mimariden, psikolojiden, sosyolojiden vb. alanlar ile ilgili değerlendirmeler bulmak
mümkündür.

Hamidullah, Kur’an’ın dünya dillerine tercümesi konusunda özel bir hassasiyet


göstermiştir. Onun şimdiye kadar yapılmış tercümeleri bir araya toplama çabası ve
onun teşvikiyle bazı tercümelerin yapılmış olması bunun kanıtıdır. Kendisi, Tunuslu
Hicri Bey’le birlikte, yayımı senelerce süren France-Islam dergisini yayımlamıştır.
Bu dergide, İslamî konulardaki araştırmaların yanında her sayıda Fâtiha’nın dünya
dillerindeki bir tercümesine yer verilmiştir. Daha sonra bu tercümeleri bir araya
getirerek “Quran in Every Language” adıyla bir kitapta toplamıştır. Kendi
gayretiyle oluşturduğu bu bibliyografyanın son baskısı 142 tercüme içermektedir.O
özellikle müsteşriklerin Kur’an ile ilgili çalışmalarını dikkatle takip etmiş, yapılan
tercüme veya tefsirleri makale mahiyetinde tanıtarak, varsa yanlışlarını düzeltmiştir.
O, dünyadaki bütün Kur’an-ı Kerim tercümelerini bir araya getirmek ve sürekli
yenilerini takip etmek için dünyanın her tarafına dağılmış elemanları olan bir
kuruluşun özlemini de çekmiştir. Onun bir başka özlemi de Kur'an-ı Kerim tefsiri
hakkındadır. Okuyucularından birinin veya bir İslam Araştırmaları Enstitüsünün bu
işe muvaffak olması dileğini de ifade eden Hamidullah, Kur'an metninin yorumlayış
tarihini meydana getirmek ile ilgili bir çalışmanın ortaya konmasını arzu etmektedir.

Hamidullah, Kur’an’ın kendine has imlası ile ilgili araştırmalar yapmış ve bu


yazım biçiminin ilk günkü gibi korunması gerektiği ve günümüz yazım biçimlerine
uydurmanın yanlışlığı üzerinde de önemle durmuştur. Osmanlıların bir ara böyle bir
çabanın içine girdiğinden söz eden Hamidullah bu konunun hassasiyeti için
yetkililere de seslenmektedir.

Hamidullah’ın Kur’an-ı Kerim ile ilgili en önemli çalışması, Aziz Kur’an


adıyla Türkçeye de kazandırılan Le Saint Coran’dır. Le Saint Coran bir Müslüman
alim tarafından Fransızca yapılmış ilk tercüme özelliğini de taşıyor. Bu tercüme giriş
bölümünde verilen Kur’an Tarihiyle ilgili eşsiz bilgiler ile dikkat çekiyor. Bu giriş
bölümü önemine binaen Kur’an-ı Kerim Tarihi adıyla ayrı bir kitap halinde
basılmıştır. Hamidullah’ın eserleri arasında en kapsamlı ve önemli olanı hiç şüphesiz

161
İslam Peygamberi adlı eseridir. Bu iki ciltlik kapsamlı eserde Hz. Peygamber’in
(a.s) hayatının tüm yönleri ile ilgili bilgilerin yanı sıra, Kur’an Tarihi ile ilgili bilgiler
bulmak mümkündür. Bu eserlerin dışında İslam’a Giriş, Resulullah Muhammed,
İslam’ın Doğuşu, İslam’da Devlet İdaresi, Hz. Peygamberin Savaşları gibi
kitapları ve pek çok makalesi sayılabilir.

Hamidullah Aziz Kur’an çevirisini dipnotlarla zenginleştirmiş, dipnotlarla


değişik âyetlere ve Kitab-ı Mukaddese çok gönderme yapmıştır. O, bazı konularda
Kur’an ve Kitab-ı Mukaddes arasında karşılaştırmalar yapmıştır. Örneğin zekatı
devlete ödenmesi gereken bir vergi olarak gören Hamidullah, Kur’an dışında hiçbir
kutsal kitabın bu gelirlerin nerelere harcanması gerektiği ile ilgili bir düzenleme
yapmadığını söylemiştir.

Bunların dışında bazen tarihi bilgiler vererek bazen diğer toplumlardaki veya
cahiliye dönemine ait örf ve adetleri aktarmıştır. O aynı zamanda bir dil bilimci gibi
kelimelerin değişik dillerdeki köklerine veya anlamlarına işaret etmiş, okuyucuyu
bilgilendirme yoluna gitmiştir. Böyle bir çaba mealde karşılaştırmalı dinler tarihi
açısından da ilginç bilgiler ortaya çıkartmıştır. Bu açıdan onun yaptığı bu çeviri
meal-tefsir özelliğini taşımaktadır.

Hamidullah, çevirisinde dil ve yöntem açısından farklı bir yol tercih etmiştir.
Âyetleri çevirirken metne kelimesi kelimesine bağlı kalmıştır. Eğer âyet cümleyi
yarım bırakmışsa o da böyle yapmıştır. O kısa âyetleri hiçbir zaman birleştirerek
tercüme etmemiştir.

Hamidullah’ın, tüm gayretini İslam’ın, özellikle Batı dünyasında, doğru


anlaşılmasını sağlamak için ilmi çalışmalara harcadığını görüyoruz. O, İslam’ın sahip
olduğu miras ile kendisine güveni tam olan bir kişilik ortaya koymuştur. Bu gayretle
yaptığı ilmi araştırmalar sonucunda Batıya şu mesajları vermiştir.

1-Kur’an metni hiçbir değişikliğe uğramamıştır. Bunu ispatlamak için kendi


araştırmalarının sonuçlarıyla birlikte Almanya’daki Kur’ani Araştırmalar

162
Enstitüsünün yaptığı bir çalışmanın sonucunu da aktarır. Bunun yanında Kitabı
Mukaddes’in tahrif edildiğini yine ilgili Enstitünün yaptığı araştırmalara dayanarak
ileri sürmektedir.

2-İslam dini her zaman ve zeminde yaşanabilir. Bunun için Hamidullah, günün
birinde Ay’da yerleşim yerleri yapıldığında, oralarda nasıl ibadet edileceği ve namaz
için nereye yönelineceğini dahi anlatmıştır.

3-Yanlış anlaşılan veya bilerek çarpıtılan kölelik, çok eşlilik, cihad vb. konular
aslında Yahudilikte ve Hıristiyanlıkta da vardır. Hamidulah, İslam’a has problemler
olarak görülen bu konuları mantıki izahlarla açıklığa kavuşturmuş ve bu konuda
Yahudi ve Hıristiyan tarihinden de örnekler vermiştir. Örneğin Kur’an’ın sürekli
kölelerin özgürleştirilmesinden söz ettiğini, fakat Kitab-ı Mukaddes’te kölenin
özgürleştirilmesi ile ilgili tek bir âyetin dahi bulunmadığını söylemektedir.

Onun bu çabası sonucu Batıda İslam’a bakış olumlu yönde değişmiş ve bir çok
kişi Müslüman olmuştur.

Hamidullah Hoca 1952-1977 yılları arasında Türkiye’de üniversitelerde dersler


ve konferanslar verdiği, çeşitli dergilerde makaleler yazdığı dönemde, bazı kişilerce
de kıyasıya eleştirilmiştir. Bu eleştiriler, kanaatimizce hocanın eserlerinin
okunmamasından kaynaklanmıştır. Onun en çok eleştirildiği konu Hz. Peygamber’in
(a.s) Mi‘racı konusundaki görüşleridir. O, Allah’a mekan izafe edilemeyeceğinden
yola çıkarak, bu hadisenin ruhen cereyan ettiğini söylemektedir. Bu görüşünden
dolayı hem Mi‘rac’ı hem de Mu‘cizeyi inkar ile itham edilmiştir. Oysa ki O en
kapsamlı eseri İslam Peygamberi adlı eserinde hem Mu‘cizeyi inkar etmediğini
bizzat söylemekte hem de Hz. Peygamber’e (a.s) ait bir çok Mu‘cizeyi
sıralamaktadır. Onun ısrarla üzerinde durduğu konu, bizim Hz. Peygamber’in (a.s)
söylediklerine ve yaptıklarına sahip çıkmamız gerektiğidir.

163
BİBLİYOGRAFYA

ABDULBAKİ, Muhammed Fuad:


el-Mu’cemu’l-Müfehres li Elfâzi’l-Kur’ân’iKerim, Kahire 1988.

ALTINAY, Ramazan:
“Örnek Bir Çağdaş İslam Bilimleri Araştırmacısı: Muhammed Hamidullah”,
Van Yüzüncü yıl Üniv. İlahiyat Fak. Dergisi, yıl: 3, sayı: 3, Van 2000.

ATEŞ, Süleyman:
Kur'an-ı Kerim ve Yüce Meali, Yeni Ufuklar Neşriyat, İstanbul, t.y.

ATHAULLAH, Sadida:
“By Sadida Athaullah” (Çevrimiçi) http://www.soundvision.com,
19/01/2006.

AYDAR, Hidayet:
Kur’an-ı Kerim’in Tercümesi Meselesi, Kur’an Okulu Yayıncılık, İstanbul,
1996.

AYDEMİR, Abdullah:
İslâmî Kaynaklara Göre Peygamberler, , TDV, Ankara 1992.

AYDIN, M. Akif ve HAMİDULLAH, Muhammed:


“Köle”, md., İslam Ansiklopedisi, Diyanet İşleri Başkanlığı, C: 26.

BAYDAR, Ahmet:
“Muhammed Hamidullah’ın Ümmete Hediyesi”, Yedi İklim Dergisi, C. 16,
Nisan, 2003.

CERRAHOĞLU, İsmail:

164
Tefsir Usûlü, TDV Yayınları, 7. bs. Ankara 1989.

ÇIKMAN, Zeki:
Mi‘rac ve Hamidullah: İmanımızla Oynamayınız, Berekat y. İstanbul,
1977, 206 s.

DAVUTOĞLU, Ahmet:
Dini Tamir Davasında Din Tahripçileri, Bid’atlarla Mücadele Y., İstanbul,
1974, 192 s.

EBÛ GUDDE, Abdulfettah:


Bekâr Alimler, notlar ekleyerek çev. Mehmet Akbaş, Bilge Kitapevi,
İstanbul, 2005.

ed-DİNEVERİ, Ebu Hanife:


Kitabü’n-Nebat, tah: Muhammed Hamidullah, Bait al-Hikmat, Pakistan
1993.

ESED, Muhammed:
Kur’an Mesajı, çev: Cahit Koytak, Ahmet Ertürk, İşaret Yayınları, İstanbul
2002.

GÖRMEZ, Mehmet:
“Hamidullah Hocamız Üzerine: Mehmet Sait Hatipoğlu ile Söyleşi”,
İslâmiyât/Kitâbiyât, Bülten, Ekim-Aralık, Ankara 2002.

GÜLER, Zekeriya:
“Muhammed Hamidullah’ın Ardından: ‘Ne Mutlu O Gariplere!’ Hadisinin
Düşündürdükleri”, Yedi İklim Dergisi, Nisan, İstanbul 2003.

GÜLER, Zekeriya:

165
“Muhammed Hamidullah’ın Kişiliği ve Araştırmaları Üzerine Ali Osman
Koçkuzu ile Söyleşi”, Hadis Tedkikleri Dergisi, sayı: 1, yıl: 2004.

HAMIDULLAH, Muhammad:
“Hicri Takvim ve Tarihi Arka Planı”, çev. Kasım Şulul, tercüme henüz
yayınlanmamış.

HAMIDULLAH, Muhammad:
Introduction to Islam, Dersaadet Y., İstanbul, t. y.

HAMİDULLAH, Muhammad:
Kur’an-ı Kerim Tarihi, çev. Salih Tuğ, M.Ü., İFAV, İstanbul 1993.

HAMİDULLAH, Muhammad:
Le Saint Coran: Traduction et Commentaire de, Beyan Yayınları, İstanbul
2005.

HAMİDULLAH, Muhammed:
“Allah’ın Elçisi (sav) ve Sahabe Devrinde Yazı Sanatı”, çev. Hasan Çağlar,
İslami Araştırmalar, C. 2, S. 7, İstanbul 1988.

HAMİDULLAH, Muhammed:
“Arap Müelliflerde Farsça Eski Metinler”, (çev. İhsan Süreyya Sırma),
Atatürk Üniversitesi, İslami İlimler Fakültesi Dergisi, 2.sayı, Ankara 1977.

HAMİDULLAH, Muhammed:
“Der Koran, Rudi Paret (bir tercüme), Stuttgart 1963-66”, İTED, C. 4/3-4,
İstanbul 1971, s. 110-113.

HAMİDULLAH, Muhammed:
“El-İlaf veya İslam’dan önce Mekke’nin İktisadi-Diplomatik Münasebetleri”,
(Çev. İsmail CERRAHOĞLU), AÜİFD, C: 9, Ankara, 1961, s. 213-222.

166
HAMİDULLAH, Muhammed:
“Fıkıh Usûlü İlmî Tarihi”, çev. Ruhi Özcan, ed. Vecdi Akyüz, İslam’ın
Hukuk İlmine Katkıları, Beyan y., İstanbul 2005.

HAMİDULLAH, Muhammed:
“Halku’l-Kainat ve Aslu’l-enva’ Hasebe’l-Kur’an ve’l-Müfekkirine’l-
Müslimin”, İslami İlimler Fakültesi Dergisi, Prof. M. Tayyip Okiç
Armağanı, Erzurum Atatürk Üniversitesi, 1978, s. 9-38.

HAMİDULLAH, Muhammed:
“Hz. Peygamber Zamanında Bütçe Esasları ve Vergi Tahsili”, çev. Kemal
Kuşçu, İslam Hukuku Etütleri, Bir Yayıncılık, İstanbul,1984.

HAMİDULLAH, Muhammed:
“Hz. Peygamber’in İslam Öncesi Seyahatleri”, çev. Abdullah Aydınlı,
Ankara Üniversitesi, İslami İlimler Fakültesi Dergisi, 4. sayı, Ankara
1980.

HAMİDULLAH, Muhammed:
“Ivan Hrbek, Kur’an-ı Kerim’in Çekoslovak Dilindeki Yeni Tercümesi, Prag,
1972”, çev. M. Bilge, İTED, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Yayınları, , C. VI., Cüz, 3-4, İstanbul 1976, s. 229-234.

HAMİDULLAH, Muhammed:
“İslâm Devletler Genel Hukukunun Başlangıçtaki Teori ve Pratiği” çev.
Kemal Kuşçu, İslâm’ın Hukuk İlmine Katkıları, ed. Vecdi Akyüz, Beyan
Yayınları, 1. bs., İstanbul 2005.

HAMİDULLAH, Muhammed:

167
“İslam Hukukunun Kaynaklarına Dair Yeni Bir Araştırma”, çev. Bülent
Davran, İslam’ın Hukuk İlmine Katkıları, ed. Vecdi Akyüz, Beyan
Yayınları, 1. bs., İstanbul, 2005.

HAMİDULLAH, Muhammed:
“İslam’da Hac”, çev. M. Âkif Aydın, İslam Tetkikleri Enstitüsü, İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, C. 8, cüz. 1-4, İstanbul 1984.

HAMİDULLAH, Muhammed:
“İslam’da Sembol”, çev. İsmail Yakıt, Süleyman Demirel Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi, S: 2, Isparta 1996.

HAMİDULLAH, Muhammed:
“İslâmî İlimlerde İsrâiliyyât Yâhut Gayr-i İslâmî Menşeli Rivâyetler”, çev.
İbrahim Canan, Atatürk Üniversitesi, İslami İlimler Fakültesi Dergisi, Sayı,
2, Ankara 1977.

HAMİDULLAH, Muhammed:
“Kur’an-ı Kerim’in Afrika Dillerindeki Tercümeleri”, çev. H. R. İslam
Düşüncesi Dergisi, s. 8, Ekim, İstanbul, 1969, s. 487-493.

HAMİDULLAH, Muhammed:
“Kur’an: Müslümanların Mukaddes Kitabı (1)”, çev. Ahmet Yaşar Ocak,
İslam Medeniyeti, İstanbul, 1968, 1. S., s. 3-5.

HAMİDULLAH, Muhammed:
“Kur’an-ı Kerim’in Afrika Dillerindeki Tercümeleri” (çev. H.R), İslam
Düşüncesi, sayı: 8, Ekim, İstanbul 1969.

HAMİDULLAH, Muhammed:
“Kur'an-ı Kerim’in Türkçe Yazma Tercümeleri”, (çev. Salih Tuğ), Türkiyat
Mecmuası, s: 14, İstanbul 1964, s. 65-80.

168
HAMİDULLAH, Muhammed:
“Müslümanlarda Hukuk Felsefesi”, çev. İbrahim Kafi Dönmez, ed. Vecdi
Akyüz, İslam’ın Hukuk İlmine Katkıları, Beyan yayınları, İstanbul 2005.

HAMİDULLAH, Muhammed:
“Orthographical Peculiarities in the Text of the Quran: a Guide on How to
Read it Correctly”, IR, XLII/10, Woking/England, 1954, s. 15-26.

HAMİDULLAH, Muhammed:
“R. BELL Introduction to the Qur’an, Edinburgh University Press,
Edinburgh, 1953. 190 pages, 18 s.”, IC, London, 1954, s. 239-243.

HAMİDULLAH, Muhammed:
“Sünnet” md. İslam Ansiklopedisi, MEB Yayınları, İstanbul 1983.

HAMİDULLAH, Muhammed:
“Şafiî’nin Hukuk İlmine Katkısı”, çev. Menderes Gürkan, İslam’ın Hukuk
İlmine Katkıları, Beyan Yayınları, 1. bs., İstanbul 2005.

HAMİDULLAH, Muhammed:
The Quranic Copies of The Caliph Osman, Centre Culturel Islamique,
Hyderabad House, İnc, Philadelphia, 1980.

HAMİDULLAH, Muhammed:
“Toshihiko Izutsu, God and Man in the Kuran, semantict of the Kuranic
Weltanschauung, Tokyo 1964”. İslam Tedkikleri Enstitüsü Dergisi, C. 4/3-
4, İstanbul, 1971, s. 109-110.

HAMİDULLAH, Muhammed:
Allah’ın Elçisi Hz.Muhammed, Çev. Ülkü Zeynep Babacan, Beyan y..
İstanbul 2002.

169
HAMİDULLAH, Muhammed:
Hazreti Peygamberin Savaşları, Çev. Salih Tuğ, Yağmur Y., 4. bs., İstanbul
1991.

HAMİDULLAH, Muhammed:
Hz. Peygamber’in Altı Orijinal Diplomatik Mektubu, Beyan Y., İstanbul,
1998.

HAMİDULLAH, Muhammed:
İslam Müesseselerine Giriş, çev. İhsan Süreyya Sırma, İst., Beyan Y., 1992.

HAMİDULLAH, Muhammed:
İslam Peygamberi, çev. Mustafa Yazgan, Beyan Y. İstanbul 2004.

HAMİDULLAH, Muhammed:
İslam Peygamberi, çev. Salih Tuğ, İrfan Yayımcılık ve Ticaret, C. 1,
İstanbul 1993.

HAMİDULLAH, Muhammed:
İslam Peygamberi, çev. Salih Tuğ, İstanbul, İrfan Yayımcılık ve Ticaret, C.
2, İstanbul 1993.

HAMİDULLAH, Muhammed:
İslam’a Giriş, çev. İbrahim Arif Koytak, Veysel Uysal, Beyan Y., İstanbul
2003.

HAMİDULLAH, Muhammed:
İslâm’da Devlet İdaresi, çev. Kemal Kuşçu, Nur Yayınları, 5. bs. Ankara,
1979.

HAMİDULLAH, Muhammed:

170
İslam’ın Doğuşu, çev. Murat Çiftkaya, Beyan Y., İstanbul 2002.

HAMİDULLAH, Muhammed:
İslamiyet ve Hıristiyanlık, çev. İhsan Süreyya Sırma, Beyan Y., İstanbul
2004.

HAMİDULLAH, Muhammed:
Konferanslar, (çev. Zeki Aksu), Erzurum İslami İlimler Fakültesi,
(basılmamış ders notları), Erzurum, 1975.

HAMİDULLAH, Muhammed:
Kur’an- Kerim Tarihi, çev. Abdülaziz Hatip, Mahmut Kanık, Beyan Y.,
İstanbul 2000.

HAMİDULLAH, Muhammed:
Muhtasar Hadis Tarihi ve Sahife-i Hemam ibn Münebbih, çev. Kemal
Kuşçu, sad. Mesut Karaşahan, , Beyan Yayınları, İstanbul 2004.

HAMİDULLAH, Muhammed:
“Niçin Oruç Tutuyoruz?”, (çev. Emrullah Yüksel), Nesil Aylık Fikir
Dergisi, Ağustos, Eylül, İstanbul, 1977, C. 1, S. 11, s. 38-43, S. 12, s. 28-33.

HAMİDULLAH, Muhammed:
“Fehmü’l-Kur’an Limen La Yentiku Bi Lugat’i-dat”, en-Nedvetü’l-âlemiyye
Havle Tercemâti Meânî’l-Kur’an’il-Kerim (sempozyum), IRCICA, İstanbul,
t.y, s. 49-70.

HAMİDULLAH, Muhammed, YAŞAROĞLU, Macit:


Kur’an-ı Kerim Tarihi ve Türkçe Tefsirler Bibliyografyası, çev. M. Sait
Mutlu, Yağmur Y., İstanbul, 1965.

HUSSAINI, Arif:

171
“In Memory of Muhammed Hamidullah”, (Çevrimiçi):
http://www.pakistanlink.com/hussaini/12272002.html. 2004 19/01/2006.

İSLAM’DA İNANÇ İBADET VE GÜNLÜK YAŞAYIŞ ANSİKLOPEDİSİ:


“Melek”, md. Müş. ve Red. İbrahim Kâfi Dönmez, MÜ, İFAV, 3.
C.İstanbul 1997.

İSLAMOĞLU, Mustafa:
“Hamidullah’ı Anma Konferansı”, Erdemder, İstanbul, 17 Aralık 2005.

KARA, İsmail:
“Gurub Etti Güneş Dünya Karardı”, Dergâh Dergisi, Şubat, İstanbul 2003.

KARAMAN, Hayrettin:
“Prof. M. Hamidullah, Fıkıh Usulü ve İbadet Fıkhı” (Çevrimiçi)
http://www.hayrettinkaraman.net/yazi/makaleler/0001.htm, 10 Ocak 2005.

KAVAKÇI, Yusuf Ziya:


“Konferans”, (Çevrimiçi) www.iant.com 16 Ocak 2006

KAVAKÇI, Yusuf Ziya:


“Muhammad Hamidullah The Giant World Class Islamic Scholar of Our
Time”, (Çevrimiçi) http://www.iant.com/m_hamidullah.php. 19/01/2006.

KISAKÜREK, Necip Fazıl:


Doğru Yolun Sapık Kolları: Arınma Çağında İslam, Büyük Doğu y., 4. b.,
İstanbul, 1990.

KİTAB-I MUKADDES ESKİ VE YENİ AHİT:


Kitabı Mukaddes Şirketi, İstanbul 1997.

MOMIN, A. R.:

172
“Professor Dr. Muhammad Hamidullah (1908-2002)”, Islamic Culture, vol:
LXXVII/4, Hyderabad, 2003.

MUJAHID, Malik:
“Remembering Dr. Hamidullah”, (Çevrimiçi):
http://www.soundvision.com/info/scholars/hamidullah.asp. 19/01/2006.

SABUNİ, Muhammed Ali:


et-Tıbyan fi Ulumi’l Kur'ân, Dersaadet Kitapevi, İstanbul t.y.

SIRMA, İhsan Süreyya:


“O Klasik ve Modern Bir Âlimdi”, Bilgi ve Düşünce, yıl: 1, sayı: 4, Ocak,
2003.

SIRMA, İhsan Süreyya:


“Paris Müslümanları Öksüz”, Yeni Dünya Dergisi, yıl: 4, sayı: 44, İstanbul,
Mayıs-Haziran 1997.

TUĞ, Salih:
“Hamidullah’ı Anma Konferansı”, Erdemder, 17 Aralık 2005.

TUĞ, Salih:
“Prof. Dr. Muhammed Hamidullah”, Marife Dergisi, Bahar, İstanbul, 2003.

TUĞ, Salih:
“Prof. Dr. Muhammed Hamidullah”, Yedi İklim Dergisi, Nisan, No:157,
İstanbul, 2003.

TUĞ, Salih ve YAŞAROĞLU, Kâmil,


“Muhammed Hamidullah” md., İA, DİB, İstanbul, 2005, c. 30.

YAŞAROĞLU, Kâmil:

173
“Çok Yönlü Bir İslam Alimi Portresi: Muhammed Hamidullah”, Yedi İklim
Dergisi, Nisan, İstanbul 2003.

YAZIR, Elmalılı Muhammed Hamdi:


Kur'an-ı Kerim ve Meal-i Şerifi, haz. Dücane CÜNDİOĞLU, İstanbul
2002.

YILDIRIM, Suat:
“Evrensel Bir Alim Muhammed Hamidullah”, Yeni Ümit Dergisi,. Ocak-
Mart, sayı, 59, İstanbul, 2003.

YILDIRIM, Suat:
Kur'an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali, İstanbul 1998.

YÜKSEL, Sadreddin:
İctihad, Taklid, Telfik ve Prof. M. Hamidullah’ın “İslam Peygamberi” ile
“Resulullah Muhammed” (s.a.s) Adlı Eserleri Üzerine Bir Araştırma,
Fazilet Neşriyat, İstanbul, 1975.

174

You might also like