You are on page 1of 36

4A-

0
w
^ _ l ı _ X
w-
kadın çGorcii yayınları

w-

Simone de Beauvoir

fiffifasrvi
Alice Schwarzer'le
\ Konuşmalar
V

SİMONE DE BEAUVOİR
\

*
N
FeMİHiSr KADIN ÇEVRESİ YAYINCILIK A.Ş adına
Sahibi v0 Sorumlu Yazıişleri Müdürü
Arada bir çıkar Handan £ o ç
Adres: Klodfarer Caddesi 4 1 / 3 6
3. Sayı Ekim 1987 Servet H-kn Cağaloğlu - İSTANBUL
Fiyatı: 500 TL (KDV dahil) Baskı: Aj'han Matbaacüık
r ''^SiMgaHjafğiiiîiiiniSs:::»»:::::!...!»:»
lk

M E R H A B A ,

FEMı MİST'LK VENİ SAVLSL ÜZ-UMCA


a r a d a k i e l i n û ^ D E -
B U A & A D A 3İ/R P O Ğ U M V E Y U R T D IŞİNİPANİ BLR
DÖMÎIŞLE A R A M I 2 A J^ATI L A M L A R . ÇOĞ*AL_P(.
BU U2:UKJ A Ö A ^ L O A ^ / M D A P T C LOK MELTUP
ALDİK; LOİTLAYAN/ D E S T E i C L t y E M . . .
eoKi m u t l u o l d u k : .

6 E Ç E M fbAVI ÇJiO~ieilMDA 'yOA>A£?A


P A Y A K L l S^AAA V Ü R Ü y U S L l k i Ü E R Ç_E K T L E S T / R . M E l - C
U 2 L R E / D İ K . 3 . &AYI L i t C T l G ı n J D A 'ıSE ^ 7 A R U V Ü Ş
Û L D U , "KCADIK yAPiLPl. BÖVl
b a ş l a t ıl,akj K A ^ p a m / A ; -H&yeıcA^L St-VINİO
BAS^RİLARI îUE bÜRuyoR..

BÜTÜN] BÜMLAR O L U R K E M / T a R i C l Y E ^ l DE BİR.


S & Ç İ M H E V E C y V v J I 5 A R D I . ^ C İ O İ M &ı K.^PİN1L_AR|
MAblL iL_£3'lL-£.Klp'lRİVOt5.? B U COKİUPA
AYŞE'MİN^ 'NIN] yAilLARl
fe. p > L & E . A U V O İ R IL_E y / \ P l L A s M
Ö O y i — E L Ş İ M ı N ] Ç J E V İ R İ S İ İL_E ^ a R Ü V ü Ş VE
5£h4Lİ6| DEĞERLENDİRENİ VARLAR
AS/RLIKLİ OLJAAK Ü 2 . E R . E B U <3*\"yiK\iS
COTARAAAVA C-ALISTIK; .
_ \ \ \

T E K R A R ûCRÜ6ECEĞIf/\l BlL.Mt.MlNl
VERPİĞİ :SEViNo_E ...

•s-

\
V hikâyesi
feminist'in 2. sayısında filiz k. yürüyüş fikrinden
önce neler oldu neler bitti anlatmıştı, ben bu
ama feminist'in 2. sayısı için yapılan ev
toplantılarından birinde kampanya
yazıda o kadar baştan almayacağım, biraz konuşulurken ayşe'nin "10 mayıs anneler
filiz'in bıraktığı yerden başlayarak biraz da gününde yürüyüş yapalım" önerisiyle
yürüyüş öncesinden bahsederek kadın konuşulmaya başlandı, hemen hemen hepimizi
yürüyüşünün fikri ve sürecini kısaca en başta coşturmuştu bu fikir, sonra olur mu
anlatacağım. olmaz mı, becerebilir miyiz beceremez miyiz,
kadınların dayak yemesine ve bu dayağın olursa ilk olacak bu kadın yürüyüşü, nasıl
meşru görülmesine karşı ilk m.durmuş'la olmalı vs. tartışmaları ilk başta kendi içimizde,
başlatılan protesto, kadın çevresinden, sonra dışımızdaki kadınlarla sürdü, bu
ayrımcılığa karşı kadın derneğinden ve tartışmalarda ortaya çeşitli görüşler çıktı.
kendilerini marksist kökenli olarak tanımlayan
kadınların katılımıyla kampanya etrafında sonucu bizim için bir kırıklık olur mu.
örgütlenmeye dönüştü.- kampanya etrafında bir yürüyüşün ertesi günü nasıl uyanacağız?
şeyler yapmak anlamlıydı, çünkü kampanya (bunlar stella dan) yürüyüşün anneler
kadınların bu noktadaki ezilişlerini kadınların gününde olması düşünüldüğünden anne olma
sesinden gündeme getirecekti. durumlarımıza da itirazlarımızı söyleyelim, (bu
da tülin'den) niye s a d e c e kadınlara atılan
.yürüyüş fikri, tarihini pek iyi hatırlamıyorum dayak, kadınlar da çocuklarını dövüyorlar, (yine
tüliıı ve feyza) bu yürüyüşe kaç kadın katılır? vs. bu arada on mayıs için d ü ş ü n d ü ğ ü m ü z yürüyüş
kadınların dayağa karşı yürümelerine farklı tarihi valilik tarafından on yedi mayıs olarak
itirazlar olmasıiwt rağmen yürüyelim fikrinin değiştirildi, artık hangi pankartları, hangi
ağırlıkta olması üzerine mayıs başında kendisini dövizleri kimler yazacak, hangi işlerin peşine
aday gösteren yedi kişilik tertip komitesi kimler düşecek, yürüyüş günü çıkacak işler ve
yürüyüşe izin almak için koşuşturmalara görev dağılımı, erkeklere alınacak tavır, son
başladı, diğer ş andan bizi ne çok işler toplantı tartışmalarıydı, (biz kadın çevresinden
bekliyordu, basın ve yürüyüş bildirileri, el kadınlar, bir yandan gece evlerde biraraya
ilanları, asılarak afişler, yazılacak pankartlar, gelerek kimimiz, yapmayı d ü ş ü n d ü ğ ü m ü z
yaptırılacak rozetler vs. bahara gelen bilsak femina amblemli batik fularları y a p m a y a
toplantıları, uzun uzun süren slogan tartışmaları, koyuldu, kimimiz dövizleri, kimimiz pankartları,
öneri olarak hazırlanan afişler, basın ve yürüyüş amerikan bezini boyayarak elde ettiğimiz mor
bildiri metinleri ve kadın çabaları, tüm bu işler zemine renkli basmalardan hazırladığımız,
arasında, filiz k.. coşkulu tartışmalardan harflerle "gelecek kadındır" sloganını pankart
etkilenerek, kadınlar vardır şarkısını hazırladı, yapmayı düşünürken, dışımızdaki muhalefet
bir toplantı sonunda şarkıyı ilk defa d u y u p hep yüzünden "yeter söz kadınların" sloganını
birlikte söylediğimizde yürüyüşün pankart olarak hazırladık.
gerçekleşebileceğine inandık, coşmanın böylesi
yeni ve güzel. gece toplantılarımız, yürüyüş günü ne
giyeceksin, bluzunun üzerine ne takacaksın,
tartışmalar sonucu ortaya, kadınlar dayağa karşı beyaz eteğimin üzerine ne giyersem iyi olur vs.
dayanışmaya, dayağa ceza^ yeter söz konuşmalarıyla son buluyordu, yürüyüşten bir
kadınların, dayak aileden çıkmadır, haklı dayak iki gün önce afişler kadınların görebileceği
yoktur, kadınlar vardır, kadınlar üstündeki yerlere asıldı, yürüyüşün el ilanları dağıtıldı,
baskılara son, gelecek kadındır (bu bira/, basına haber verildi vs.
tartışmaya yolaçtı. çünkü bizim dışımızdaki sonra on yedi mayıs yoğurtçu parkı,
gruplar bu sloganı pek sevmiyorlar) gibi hey, ş a h a n e kadınlar burada!
sloganlar çıktı, öneri olarak getirilen bir kısım
sloganlar döviz olarak hazırlanacaktı. vildaıı
Ç hep birlikte yürüdük
kaçınılmaz olarak ilk söyleyeceklerimde olması ve politikasının yapılabilir olması kadın
hissiyat olacak. politikasının kendine özgü mücadele süreci,
17 mayıs kadın yürüyüşü azimli kadın kadınların politika üretme biçimlerinin ve
çabalarıyla oldu ve kendi içinde cesurdu, politikayı üretecekleri alanların diğer politik
bana öyle geliyor ki, kadınların kurtuluşu durumlara göre farklı olması dolayısıyla kadın
kadınların kendi politikalarını, kendi politik politikasının kendine özgü halinin/biçiminin
mücadelelerini yaratmalarıyla koşut, dolayısıyla yaratılmasını bir anlamda gerekli hale getiriyor,
kadınların s a d e c e kendileri için bir şeyler kaldı ki hiç bir politik durum kendisini bir başka
yapmalarını, s a d e c e kendilerini ilgilendiren politikaya göre tanımlayamayacağından, başka
ezilmeye karşı çıkmaları ve bunun için bir politik durumun, gerek sözü gerekse aldığı
yürümelerini kadın politikası açısından çok biçimiyle, kopyacılığı durumunda olmak
önemsiyorum. kendi politikamız açısından"da çıkmaz gibi
geliyor bana. böyle d ü ş ü n d ü ğ ü m d e yürüyüşteki
bir feminist olarak 17 mayıs'taki yürüyüşün beyaz beze kırmızı boya ile yazılan pankarta
gerek hissiyatı, gerekse kadın açısından kırgınlık d u y m a m anlaşılır diye düşünüyorum,
politikligi, kadınların ilk kez s a d e c e kendi işçilere patronunla birlikte niye yürümüyorsun
kendileri için bir şeyler yapmalarıydı, diye sorulmaz ama bize niye erkeklerle birlikte
biz kadınlar yanımızdaki veya önümüzdeki yürümüyorsunuz diye sorulacakt^—soruldu
erkeklere göre - ki bunlar ya kocalarımız, ya da— üstelik bu erkekler "kadın sorunu" vardır
sevgililerimiz, ya nişanlılarımız olurlar genellikle da diyorlar ve yürüyüşü de desteklediklerini
(yani "sevgi" bağı ile bağlı olduğumuz erkekler söylüyorlardı, özel olarak erkeklere çağrı
bunlar) tanımlanıyoruz, politik mücadeledeki yapılmadı ama destek için gelen erkeklerin
yerimiz kimi zaman kocamız, kimi zaman belki d e hayatlarında ilk kez öyle aktif olmadan,
çocuğumuz, kimi zamansa sınıfımızın yanı. bağırıp çağırmadan arkadan yürümüş
politik kimliklerimiz ya birinin anası, ya birinin olmalarını, kendileri için "haklı bir d u r u m "
karısı, ya da aseksüel, yani içi erkek olarak yaşamadıkları da bir gerçek.
değerleriyle doldurulan bir erkek kadından
öteye geçmiyor, dolayısıyla kadınların başka biz kadınlar erkek egemenliği altında ezilen bir
politikaların içinde kendilerini yalnız ve grubuz, (öyle grup denilince küçük bir topluluk
dıştalanmış hissetmelerinin nedeni kendi gelmesin aklınıza, dünyanın en az yarısının biz
ezilmişliklerine o politikalarda c e v a p olduğuna aklımız eriyor) ve erkek egemenliğine,
bulamamaları gibi geliyor bana. tam da belki bu bizi ezenlere karşı örgütleniyoruz, kadın
yüzden kadınlara ait kadınlık durumlarını kadın mücadelesini böyle tanımladığımızda bundan
politikasının parçası haline getirmek gerekiyor, sonra da sıkça çıkacak bu soruna karşı bir
bana kalırsa evdeki ücretsiz emek gücü açıklık getiriyoruz.
oluşumuzdan, nasıl giyiniyoruz ve seviştikten kadınların kurtuluşu kendi kendileripin
sonra ne hissediyoruza kadar kadınların verecekleri mücadelenin sonucu olacak bana
yaşadıkları, kadınlara ait şeylerin —ki bunu kalırsa..
derken bile gerçekte nelerin kadınlara ait ee, bu durumda destekleyen erkek durumunda
olduğunun bile erkekler tarafından belirlenmiş olmak (desteklemekten s a d e c e kadın
bir dünya hali içinde yaşadığımızın farkında politikasını gerekli görmeyi anlıyorum) ya bu
olarak a m a yine de kadınlık durumlarını bir süreçleri içeriyor olmayı kabullenmeyi, ya da
dönüştürme sürecinde olumladığımdan— politik buna bir talihsizlik demeyi getiriyor.
kendi kurtuluşumun, kadın olma durumumu gerçekte dayağa maruz kaldıkları için mi
irdelemem, kendi kadınlığımın analizini yürüdükleri çok sıkça söylendi, dayağın s a d e c e
y a p m a m ve bunu başka kadınlarla paylaşarak kadınların başına gelen bir durum olmadığı
belirli sonuçlara vardırmamın kendi doğru tabi ki, bunu ay'da y a ş a m a y a n herkesler
politikliğimden geçtiğini kavradığımdan, kadın biliyor, fakat kadınların kocalarından,
mücadelesinde kadınların durumu erkeklerin nişanlılarından, babalarından hatta
durumundan daha fazla ilgilendiriyor beni. sevgililerinden dayak yemesi en yaygın ve en
çünkü bana kalırsakadınların politikleşme meşru olanı, evet, bütün kadınlar dayak
süreci, şimdiye kadar erkeklerin yemiyor ama bu, bütün kadınların s a d e c e kadın
sözüyle/erkeklerin değerleriyle baktığımız oldukları için dayak tehdidi altında oldukları
kendimize ve hayatlarımıza artık onların gerçeğini değiştirmiyor - ki önemsenecek
gözüyle bakmayı reddetmekle mümkün, yanları da bunlar diye düşünüyorum, bu
kadınların yalıtılmışlıklarını anlamaları kadın konuya ayşe feminist'in 2. sayısında, stella da
kadına bir araya gelişleriyle, örgütlenmeleriyle bu sayıda ayrıntılı olarak değiniyorlar.
bir ölçüde koşut.
kadın yürüyüşü tarihimize geçerek geçti gitti
bize bizden başka kimseden fayda yok bana ama kadınların dayağa karşı yürüttükleri
kalırsa.. kampanya 4 ekim de yapılan kadın şenliğiyle
yürüyüşte az da olsa bazı kadınların kocaları ya sürdü ve dayak yiyen kadınların
da sevgilileriyle birlikte yürümeleri insanın tanıklıklıklarıyla hazırlanacak kitap
kalbini burkmadı değil. çalışmalarıyla devam ediyor,
yürüyüşün neden dayağa karşı olduğu, dayağın politik mücadelede bundan böyle kadınlar da
s a d e c e kadınların başına gelen bir durum var...
olmadığı ve yürüyüşe katılan kadınların , vildan

ama biz niye yuruduk?


"Şenlik y a p m a k " s a d e c e kadınların kotaracağı cevaplandırdılar, erkekler de yine her zamanki
bir şenliği gerçekleştirmek, sabahtan akşama, gibi bol bol konuşmaktan geri kalmadılar
çoluk çocuk, tartışa konuşa birarada olmak, elbette. Böyle bir ortamda bile, sanki hiç
ciddi sorunlarımızı ele alırken aynı zamanda konuşma olanakları yokmuş gibi yine en kalın
eğlenmek, kadınların becerilerini izlemek, sesleriyle kadınların ince seslerini zaman zaman
gözlemek, önerinin ortaya atılıp, 4 Ekim'deki bastırmayı başarabildiler. Kimi kadınların
Kadın Şenligi'nin gerçekleştiği günün akşamına heveslerini kursaklarında bıraktılar. Ama yine
kadar, "Kadınlar Dayağa Karşı Dayanışmaya" d e 4 Ekim kadınların günüydü.
kampanyası içinde çalışan tüm kadınları
Haberleri duyduklarında hafif tebessüm edenler,
heyecanlandıran bir etkinlikti.
kimbilir yine neler yapacaklar diyenler bile
Çok değişik bakış açılarına sahip olan kadınların şöyle bir gelip gördüklerinde düzenleyicileri
biraraya gelip 'dayağın m e ş r u l a ş t ı r m a s ı n a kutlamaktan kendilerini alamadılar.
karşı' ne yapılabilir, sorusunu sorup, o güne "Kadınlardan öğreneceğimiz çok şey var" deme
değin bulunan cevaplardan daha değişik gereğini duydular.
cevaplar aranmasının yanısıra. yaşamlarının bir Bizlere gelince, birlikte, dayanışma içinde,
aşamasında dayak yemiş kadınların biraraya eğlenerek, kızarak politika yapmanın bir kez
gelip yaşadıklarını hiç çekinmeden, utanmadan, daha tadına vardık ama yetmedi... Topluca
suçluluk duygusuna kapılmadan anlatmalarını açtığımız davanın yetmediği, yaklaşık bin
istiyorduk. Bunları yapabildik ama bununla da kadının yaptığı yürüyüşün yetmediği gibi...
kalmadık. Çocuk eğitimini, fuhuşu tartıştık,
kadın yazarlarımız kendilerine sorulanları

/
KADINLAR, DAYAĞA
KARŞI DAYANIŞMAYA!
Başlattığımız kampanyanın başlığı kendi başına bir atma hakkı vardır ama çocuklar el kaldıramaz,
program. Kadınları, dayağa karşı dayanışmaya saygıda kusur olur!
çağıran... Tabiî ki kadınların hemcinsleriyle Aynı şey orduda aynı fiziksel güçte ama hiyerarşik
dayanışması, toplumun her alanında (hapishane, ilişkide yeri farklı iki erkek arasında da sözkonusu.
okul, ordu) yaygın olan dayak belasıyla Er dövülür ama erin subaya cevap vermesi bile
karşılaştıkları "özel" alanda yalnız ve çaresiz ceza konusudur. Karakolda ve hapishanede dayak
bırakılmamaları, dayanışma ağları ve giderek hem sindirme, eğitme, hem cezalandırma, hem de
sığınaklar kurulması son derece anlamlı ve gerekli. işkence aracıdır. Şiddetin bu kurumlardaki yeri bu
Ama dayağın ve dayağa karşı kadın kurumların toplumdaki işlevlerinin icabıdır.
dayanışmasının feminist açıdan anlamı nedir, Toplumlararası şiddet de savaş biçimini alır. Bu
değinmek istiyorum. Çünkü fiziksel şiddet biçimi insan türünün sınıflı ve milliyetli topluluklardan
olarak dayak acı veren bir uygulama olduğundan ileri bir örgütlenmeye geçememiş olmasının
her türlü hayırseverin doğal olarak karşısına aldığı belirtisi ve sonucudur. Bizim kadınlara yönelen
bir yöntem. Ben de demokrat ve hayırsever bir dayakla uğraşmamızın nedeni, genelde sınıflı ya
insan olarak tutukluların, askerlerin, okul da milliyetli topluma karşı olmamız ya da
çocuklarının dövülerek hizaya getirilmesine uygulama olarak dayağı fazla can acıtıcı
karşıyım. Ve bu kadar geniş bir dayağa karşı bulmamızla sınırlı değil. Bunu vurgulamakta yarar
kampanya açılsa eminim katılmayacak az insan var.
bulunur. "İnsanperverlik" yeter çünkü dayağa
karşı çıkmaya. Ama "insan" türünden Dayak toplumun cinslere bölünmüş yapısının bir
soyutlamalarla uğraşmadığımı anlatmıştım geçen belirtisi. Ve bir belirti gibi ele alınmalı. Dayak
sayıda. Kaldı ki bu kadar geniş anlamda alınan toplumun başka kurumları için ne anlatıyorsa aile
dayağa da sadece insanların -ve hayvanların için de onu anlatıyor: Aile hiyerarşik bir
neden olmasın?- can;nı yaktığı için değil egemenlik yapılanmadır. Kadınlar üstünde hak ve söz sahibi
ilişkilerini sürdürme aracı olduğu için karşıyım. olan babalar ve kocalar (kayınpeder, kayınvalde,
Hapishaneye, orduya, bugünkü biçimiyle okula ağabey, nişanlı, sevgili gibi aynı konumdaki
karşı olduğum gibi. kimseler dahil) kadınları dayakla eğitiyor, dayakla
cezalandırıyor. Aile egemenlik ilişkisi içeren bir
Dayak, cinsiyetlere bölünmüş toplumun, ezilen kurum ve bu kurumda ezilen yerde olanlar
cins olan kadına karşı uyguladığı gündelik şiddetin kadınlar ve çocuklar. Şu anlamlı ayrıntıyı da
parçası, en yaygın olanı ve cinayetten sonra en unutmayalım; kadınlar yetişkin yaşta, çocukken
kabası. Babası ya da kocası tarafından öldürülme - yediklerinden daha çok dayak yiyebiliyor!
ki bir yabancı tarafından öldürülmeden çok daha
yaygın-, bir kerede biten bir işkence, dayak ise Her erkeğin karısını dövmediğini, kadınların kırsal
günlük bir uygulama, üstelik bugünkü ya da gecekondu bölgelerinde daha çok
yasalarımıza göre ancak büyük maddi zarar dövüldüğünü de aynı şekilde okumak mümkün:
verdiği zaman -il gı nlük doktor raporu- kamu Her erkek karısını dövmüyorsa karısından
davası konusu. istediğini başka yollarla alabildiği içindir. Nasıl ki
eskiden karaderilileri çalıştırmak için dövmek
Dayak genel olarak bir eğitme -şartlandırma-, gerekirken bugün mülksüz bırakmak yetiyorsa!
sindirme ve ceza yöntemi. Ev içinde ve okul<5a Aynı şekilde, erkeklerin kadınları dövmekten
çocuklar, sirklerde hayvanlar, canları acıtılarak vazgeçmeleri için onları eğitmek yettiğini ileri
şartlandırılırlar. Büyüklerin, öğretmenlerin dayak sürmek ezilenlerin (karaderili olsun, mülksüz
10

/
olsun) mücadele etmeden hak elde yerinde tutmaya, yani cinsiyet egemenliğini
edebileceklerini düşlemeye benzer. sürdürmeye yarıyor. Bu yüzden de hangi
Dayak, kadınlar üstündeki egemenliği sürdürme erkeklerin hangi durumlarda hangi kadınları
yollarından sadece biri. Kadınlara karşı gündelik dövdüklerini araştırmak, ancak, cinsiyetçi
şiddet, dayak ve toplumumuzdaki atasözleri gibi yapının örgütlenme çeşitlemelerini anlamaya
dolaysız biçimlerden, aşağılama, hiciv (Cumhuriyet yarar.
ve Milliyet gazetelerinin Kadın Şenliği haberini Bu bağlamda hangi erkeğin dayak atmadığı ya
verme biçimini hatırlayın!) laf atma, ahlâksal değer da hangi kadının kendini dövdürmediğiyle
yargıları (kadınlara yakışmayan davranışlar: gece uğraşırken, aynı erkek ve kadının cinsiyetçi
sokağa çıkma, açık saçık giyinme, konuşma vb..) toplumun dışında kalabilme olasılıklarına da
gibi dolaylı biçimlere ya da doğrudan ekonomik
yollara (ev işine ve analığa yazgı, erkeklerle aynı bakmak gerekir. Böyle bir olasılık
mesleki eğitim ve ücreti alamama vb..) uzanan bir olmadığından, olsa olsa belirli bir erkeğin dayak
yelpaze oluşturuyor. Bu biçimler toplumdan atmadan cinsiyetçi toplumun yararlarından nasıl
topluma tarih içinde ve ekonomik yaptırımların istifade ettiğine bakmamız gerekir. Örnek olarak
yaygınlığına göre bölgeden bölgeye, katmandan karısını sevgiye, çiçeğe ve hediyeye boğan bir
katmana çeşitlenebiliyor. Ancak ne Türkiye'nin, ne erkeğin katıldığı topluluklarda (otobüs, sokak,
de dünyanın hiçbir yerinde cinsiyetsiz toplum kahve, meyhane, fabrika ya da sendika, parti
kurulmadığından yaygınlığını ve güncelliğini ya da işletme yönetim kurulları) kaç kadın
koruyor. olduğunu ve kadınlara nasıl davranıldığını
verebiliriz. Kendisini dövdürmeyen kadının
Kadınlara karşı şiddetin işlevi nedir? Kadınlara verdiği sayısız taviz ile "erkek dünyasında yer
karşı tehdit ve şiddet kadınları belirli kapmış" erkek-kadınların kendileriyle ilgili
davranışlara zorlamayı ve bazı alanlardan geliştirdikleri yanlış bilinci de cinsiyetçi
dışlamayı ya da etkinlik alanlarını toplumun kâr hanesine yazmak gerekir.
sınırlandırmayı amaçlıyor. Ve kadınların Aile içinde dövülen kadınların yaşadıkları
kamusal alandaki etkinliklerini sınırlama, karabasana rağmen neden evliliklerini
kadınları ev içine ve ev işine sürerken, sürdürdüklerinin sırrı ise evlilik kurumunun
kadınların ev işini boğaz tokluğuna yapmaları doğru tahlilinde gizli. Erkek egemen toplumun
da kadınların mesleksiz olmalarını ve düşük kurucu birimi olan aile ile ailenin yasal
ücretli işlere razı olmak zorunda kalmalarını düzenlemesi olan evlilik kurumunun, kendi
beraberinde getiriyor. Kadınların "özel" alana başlarına, kadınların alanı olan "özel 'i
sıkıştırılmaları erkeklerin kamusal alanı (sokak, oluşturdukları, kadınlara bunun dışında hayat
ücretli üretim, sendika, siyaset vb.) ellerinde hakkı tanınmadığı hatırlanırsa, bunca evliliğin
tutmalarını kolaylaştırıyor. Erkekler bu alanları dayağa rağmen nasıl sürdüğü anlaşılır gibime
kendi çıkarları doğrultusunda belirlemek geliyor. Zaten, bana kalırsa, bedeli s a d e c e ev işi
gücüne sahipler. Bu gücü yukarıda şaydığım olan evliliklerin de nasıl ve neden sürdüğü
çeşitli baskı ve şiddet yollarıyla ellerin o araştırılmalı v e u n u t u l m a m a l ı ki dayak birimizin
tutuyorlar. Cinsiyetçi toplumda kadınların erkek başındaysa şiddet hepimizin başında! Kadınların
alanlarından dışlanmasının meşruluğu kendi aile ve evlilik dışında?! da güvenlik içinde
başına ceza tehditini içeriyor: Sınırları zorlayan varolabilmeleri için d e ekonomik ve siyasal
kadınlara laf atılır, parmak atılır, dayak atılır! bağımsızlığımız için mücadeleyi gerekli
Sözkonusu sınırların darlığından sözetmek bile buluyorum.
gereksiz: kampanyaya gelen mektuplar örnek
d o l u . " K a d ı n l ı k " alanlarını kabul etmemekten Bu yüzden de "Kadınlar, dayağa karşı
(ev işlerini ya da çocuk bakımını aksatmak) dayanışmaya!" çağrısı, cinsiyetsiz toplum için
• erkek" alanlarına adım atmaya (sigara içmek, mücadele çağrısının ilk adımı sadece.
sokağa çıkmak, ücretli işe girmek istemek, Mücadelenin kadınlar tarafından yürütüleceğini,
"erkek" gibi tartışmaya çalışmak, soru sormak," hedefin kadınlar üstündeki tüm baskı ve
başka erkeğe bakmak ya da baktjrmak vb..) her yaptırımları kaldırmak olduğunu hatırlatan bir
varolma cüreti ceza nedeni olabiliyor. Kısacası, çağrı.
kadınlara karşı gündelik şiddet, kadınları kadın Stella Ovadia
Ji
•t

SU YÜZÜ
Temiz bir sevişme!
Sevişmek pis bir şey olarak yer etmiştir hep
kafasında.
Günlerce sokaklarda filmdeki genç erkeği arar
durur boyuna. Onu seven çocuk elini tutmaya
kalkışır bir gün, kıyameti koparır. Her ne kadar
filmdeki genç erkeği aramaktaysa da, filmdeki
genç kız o değildir, bu ne cesarettir böyle. Yine o
'temiz' sözü çınlar durur kafasında.
Filmler, o gerçeğe hiç uymayan filmjer; hele
Türkiyeli bir genç kızın gerçeğine hiç mi hiç
uymayan... 2 saatin bitiminde sokağa açılan çıkış
kapısındaıinsanı uçurumdan düşmüş gibi
bırakıverep 'hani bunun gerçeği' diye dolandıran
filmler hayatı daha da zorlaştırır.
Bir de o günlere, gecelere sığmayan koskocaman
hayaller, şarkılar, sözlerini hiç anlamadığı şarkılar
da olsa hayallere yeter de artar malzemedir
ezgileri. Üstüne üstlük "nerelisin" dive
sorulduğunda afallayacak kadar o kasaba senin bu
kasaba benim dolaşarak, denizlerde güneşlerin
doğuşunda, batışında geçmişse insanın çocukluğu,
gençliği tam hayal şenliği olur. Her yeni kasaba
yeni hayaller demektir. Eskisi ise yarım kalmış,
yaşanmamışlık duygusuyla taşınır yıllarca...
"Sevmek Dokunmaktır" diye duymuştur bir
yerlerde. Kulağına hoş gelir ve kulakta kalır hoş
Küçük bir tavşan, ağaçlara tırmanıp futbol olarak; DOKUNMAZ. Her dokunuştan sonra gelen
oynayan, saçları at kuyruğu bir kız çocuğu, her denize dalma, arınma, su ihtiyacı dayanılmazdır,
gün denizlerde batıp batıp çıkan... acı verir.
Onu seven çocuk yurtdışına gider bir gün. Artık o
Annesi 10 TL. para veriyor yıkansın diye. Oğlan da sevebilir, uzaktan sevilebilir çünkü: hem film
çocukları gibi pis çünkü. gibidir hem de filmdeki dokunulan kız olma
tehlikesinden uzaktır. Sever sever ama kâğıtlarda
Sevdiği çocuk 'tavşan' adını takmış ona. "Onu tükenir. "Tensiz aşk olmaz mı?" diye düşünür.
seven çocuk" demek daha doğru olur aslında; Geçen uzun zamanlarda pek çok şey düşünür, pek
çünkü o sevmez, söyleseler d e inkâr eder. çok şey değişir kafasında.
Sevmek koca bir AYIP, bir de o filmler olmasa;
"Gençlik Duyguları", "Küçük* Sevgili"ler filan Sonra bir başkasını sever, ona şiirler yazar,
kandırmasalar onu, bu ayıbı iyice sindirecek içine. çiçekler verir, kendisinin de söyleyebileceği
Belki ilk olarak belleğinde yer eden "Gençlik inancıyla ondan hoşlandığını söyler. Çok şeye
Duygulan" filmindeki sevişme sahnesi için inanmaktadır, ne çok şeye ve ne çok şeyi yalnızca
"hayatta gördüğüm en temiz sevişme sahnesiydi" kafalarının içinde yaşamaktadır aslında genç
diye düşünür. kızlar...
12
ME DOĞRU.
Dokunurlar birbirlerine. Yine aynı irkilti. Ve içinde,
taa içinde hep aynı ses, babasının sesi; ' kızım
insan geçmişinde kendinden utanacağı bir şey
yapmamalı." Genç kızlar en çok neden utanır
biliyor musun baba ve de ne çok utanır genç kızlar
biliyor musun?
Sevgilisi bir şey anlayamaz olanlardan. Sokakta
elele yürürken elini ikide birde savurup, oyun
oynar gibi yürümesinden, saklanma, gizlilik,
utanç tan bir şey anlayamaz. Oyun oynuyormuş
gibi davranmasını, o tavşan olduğu tertemiz!
günlere duyduğu özlemi arjlayamaz.
"El değmemiş olmak, geçmişinde utanılacak bir
şey olmaması ilk olmak, ilk olunmak ve sonsuza
kadar sürmesi, filmler, hayaller vs. vs. Ve yeniden
başlamak yeni biriyle, onun hiçbir zaman sonsuza
gidilebilecek kişi olmadığı inancıyla, yeniden, anını
yaşamadan, kafada yaşananlarla, hayallerle estek
köstek yürümeye çalışmak... Donup kalmak,
DOKUNAMAMAK.
Su, yeniden su ihtiyacı, şelaleler, akarSULAR...
Her defasında yalnız kalmak, tavşan olmak
isteği"... Anlaşılmayı bekleyemez, ama anlayamaz
da; sokağa çıktıklarında o rahatlıkla, doğallıkla
"herkes şimdi bana bakıyor" diye düşünmeden,
utanmadan nasıl yürünebildiğim bir türlü
anlayamaz. Çok yabancıdır bu duygular, çok
yabancıdır kadın olarak ve erkek olarak büyümüş
olmak.
Vücuduna yabancıdır, başka vücutlara da
doğallıkla... Yaz aylarında gözüne hoş görünen
yalnızca çocuklardır, tavşanlardır. Onların
çıplaklığı güzeldir, büyüklerin asla. Hele utanılacak
bir şeyler taşıyormuşçasına orasını burasını
çekiştirip, örterek bir kadın vücudunu sevmek en
zorudur.
Sevgi yüceltmelerinden, gerçek aşk hayallerinden,
o temizlik sanılan pislikten kurtulmak; denize
derinlemesine dalıp gidebildigince can yakan
anılardan, geçmişten silkinerek su yüzüne çıkmak
zordur.
Ama mümkündür de...
Filiz K.
13
BİLİM?
POLİTİ KA?
Biz kadınların ezilmesinden söz etmeye "bilimsel değilsin" filan deyip yanından geçip
çalıştığımda, çok sık olarak "bilimsel bir gitmek kolay oluyor.
temeliniz yok" eleştirisiyle karşılaşıyorum. Ve
ben, bu eleştirinin söylediğim şeylerden önce, Her şeyin açıklanmış olması mümkün mü?
mücadele alanı olarak cinsiyetçiliği seçmiş
olmamdan kaynaklandığına inanıyorum. Çünkü, Ve ben bu kadar çok "bilim" lafı edilince,
bu eleştirinin hemen arkasından ve buna paralel sosyal bilimlerin d e pozitif bilimler kadar
olarak eklenen şu oluyor: "kadınların ezilmesi 2 x 2 = 4 kesinliğinde şeyler söylediğine ve tüm
ikincil sorundur, dünyada daha temel sorular ilişki-çelişkileri açıklamış olduklarına inanıldığını
var." v e sık sık da " a m a erkekler de eziliyor" anlıyor, şaşırıyorum. Evet, her şeyin cevabı o
diye hatırlatılıyor. Sanırım, birçok kişi kadınların bilimlerin içinde duruyor, bir baksak göreceğiz,
ezilmesinden söz etmenin, buna karşı mücadele bir bilimsel olabilsek "kadın, kadın" demekten
vermenin ancak diğer ezilenleri, ezme-ezilme vazgeçeceğiz, bugün söylediklerimizi
ilişkilerini görmeden m ü m k ü n olabileceğine söylemiyor olacağız. Ama bakmıyoruz,
inanıyor. görmüyoruz, söylediklerimiz bilimsel kabul
edilen tespitlerle çelişebiliyor, o halde haklı da
Oysa, sorunları temel sorun, tali sorun olarak olamayız. Oysa bilimler genel çerçeveler
ele almadığını, hele kendinin d e içinde çizerler bence. Ve o çerçevenin içinde
bulunduğu ve dünyanın yarısı olan bir cinsin eldeğmemiş, açıklanmamış bir süre şey kalır.
yüzyıllardan beri eziliyor-sömürülüyor olmasını Bilim adamı denilen az sayıdaki insanın
asla ikincil bir sorun olarak ele alamayacağını, (beyinleri ne kadar güçlü olursa olsun) dünyada
diğer ezme-ezilme ilişkilerinin farkında olduğun var olan her şeyi açıklamış, cevaplamış,
halde kendi cinsinin sorunlarıyla mücadele tamamlamış olmasını beklemek bana pek
etmeyi seçtiğini, kadınlar kendi sorunlarına mantıklı gelmiyor.
sahip çıkmadıkça toplumsal değişikliklerin Vç zaten, hangi bilim dalı kadını konu almıştır?
kadınların durumunu değiştirmeye Nasıl ezildiğini, nasıl yaşadığını, tarihte nasıl yer
yetmeyeceğini düşündüğünü, dünyanın aldığını, ya da bağımlılık ilişkileri sonucu
değişiminin çok yönlü mücadelelerle kadınların neler yitirdiğini, erkek dünyasında
gerçekleşebileceğine inandığını da akla kadın olarak yaşamanın kişiliği nasıl
getirmek mümkün olmalı. Halbuki ilk akla gelen etkilediğini, v.s. hangi bilim dalı incelemektedir?
asla bunlar değil de, kadınların ezilmesi gibi Ben bu v e buna benzer soruların cevaplarını
ikincil bir sorunu (nedense bu da tartışılmaz kadın olmak üzerine düşünen kadınların
bilimsel bir gerçeklik) kendine mücadele alanı "bilimsel" sayılmayan deneme-derlemelerinde
olarak seçtiğin için bilimsel olmadığın geliyor. bulma şansımın, herhangi bir bilim dalında
Hele söylediklerini "bilim adamı" kabul edilmiş bulma şansımdan daha yüksek olduğuna
birilerine dayandırmaktan çok, böyle sıfatları inanıyorum, (böyle d e oluyor.)
olmayan ama bu konuda düşünen kadınlara
dayandırıyorsan ve sen' de etiketleri olmayan Bilim adamı (bilim kadını değil)
herhangi bir kadınsan, yani ciddiye alınman için
beklenilen ölçülerden hiçbirine sahip değilsen, Her şeyden önemlisi d e bilim bir erkek
söylediklerin üzerine d ü ş ü n m e k yerine alanıyken ben niçin "bilimsel sonuçlar"
14
denilen şeylerin tarafsız olduğunu düşünmek
zorundayım? Mesela benim kendi cinselliğim ile
ilgili söylediklerim, Freud'un kadınların
cinselliği ile ilgili söylediği şeylerle çelişiyorsa,
ben "bilim adamı" gibi çok etkileyici o etikete
b a k m a d a n Freud'un yanıldığını d ü ş ü n m e
özgürlüğüne sahip olmak istiyorum. Oysa böyle
olmaz. O bir "bilim adamı" olduğu için, erkek
olduğu*ve kadınların cinselliğine erkek
tarafından bakıp gerçek olmayan tespitler,
yaptığı gözden kaçırılır ve ben de yaşadığım,
d u y d u ğ u m şeylerin bir bilim adamının
tespitleriyle çelişmesi nedeniyle kendimi
sapkın, garip hissedebilirim. Bu örnek buraya
gitti frıi bilmiyorum ama şunu söylemek
istiyorum: kadınlar hakkında kadınların kendisi
konuşsun. Neler yaşadıklarını kendileri
anlatsınlar. Neyi istediklerini-özlediklerini
kendileri belirlesinler.
Ezilmemize karşı çıkarken haklı olduğumuzu
kabul etmeK için, istek ve özlemlerimizi ciddiye
almak için herhangi bir bilime dayanmamız,
"bilim adamlarını" şahit göstermemiz
beklenmesin. Çünkü bizim bilimimiz henüz yok.
Bilimden yararlanmamaktan söz etmiyorum.
Belki d e tam tersi, bilimden "yalnızca"
yararlanmaktan söz ediyorum. Bilimin özellikle
biz kadınlar için her şeyi açıklamaktan uzak
olduğuna inanıyorum.

Ve kadınlara, bizlere işaret edilen bilimlerden


çok, bu bilimlerden yararlanan, ama kendimizin
oluşturduğu bir ideolojinin yol gösterebileceğini
düşünüyorum.
Kadınlık durumlarından söz eden, sorgulayan,
cevaplar arayan, kadınların kadın olmaktan
kaynaklanan acı ve sorunlarından söz eden.
dünyaya kadın açısından bakan, çözümler
arayan bir ideolojidir ki kadınların yüzyıllardan

YAZMAK-
KONUŞMAK?
beri "ikinci cins" olarak yaşamaktan donatılmış bir dergi düşünmedik. Kadınların
kaynaklanan ezikliklerinden silkinmesine kendi tanıklıklarından söz ettikleriyle yazılar, hiç
yardımcı olabilir. d e teorik yazılardan daha önemsiz değil. Bu
tanıklıklar: hem, kadınların yaşayıp,
Eziliyorum ve buna karşı çıkıyorum duyduklarının kendileri tarafından anlatılması
açısından önemli, hem yaşantılarını birbirleriyle
Diğer yandan "eziliyorum ve buna karşı paylaşıp, ne kadar benzer durumlarla yüz yüze
çıkıyorum. Kendi politikamı y a p m a k istiyorum" geldiklerini anlayıp, başlarından geçenlerin
diyen birinin karşısına "Bilimsel ol" diye kendi özel durumları değil, bir kadınlık durumu
dikilmek bana hiç anlamlı gelmiyor. Ezilen her olduğunun farkına varmaları açısından önemli,
insanın, sınıfın, kesimin bu d u r u m a karşı hem d e yaşantıların v e sorunların
çıkması tercih edilen bir durum değil mi? paylaşılmasından doğan duygudaşlığın
İnsanlar ancak bilimle haşır-neşir oldukları dayanışmanın ilk adımı olması açısından
zaman mı yaşadıkları haksızlıklara karşı çıkma önemli.
hakkına sahipler? Bu dünyada ne kadar insan
bilimle yakından tanışma şansına sahip? Bir Yazmayı ve konuşmayı denemek
avuç insan. "Karşı çıkma" politikasını y a p m a
hakkına yalnızca bu çok özel bir avuç insan Bunun yanında, sanırım dergideki bazı yazılar
sahipse, dünyanın değişmesi sanıldığından da da uslupları nedeniyle teorik yazı
zor olsa gerek. Özellikle de ezilen kdsim, sınıf varsayılmadılar. Çünkü teorik yazıların ağır bir
ve cinsin bilimden en uzak kesimler olduğunu dille yazılmasına, içinde bol miktarda bilimsel
düşünürsek... Politika özel insanların yaptığı, kabul edilen terim ve kavramların bulunmasına
hayatın dışında özel bir uğraş mıdır? Bence öylesine alışmışız ki, günlük dille yazılmış ve
politika hayatımızdan söz etmektir. Yaşadığın yazanın kendi düşünceleriyle oluşturulmuş
haksızlık ve acılara karşı çıkmaktır. Bu yazıları kolaylıkla önemsemeyebiliyoruz. Oysa
durumun sürüp gitmesini sağlayan, alışılagelmiş tercih edilen dil bu olmalı diye düşünüyorum.
bakış karşısında yeni bir bakış öne sürmektir. Çünkü o ağır-ağdalı dil insanda korkunç bir
Bu bakış doğrultusunda yaşadığın durumu yabancılaşma duygusu uyandırıyor. Sanki
değiştirmeye çalışmaktır. Bu da herkesin hakkı burada, bu dünyada olup bitenlerden,
olmalı, yalnızca çok bilenlerin, çok okuyanların, yaşadıklarımızdan değil de, başka bir yıldızda,
çok akıllıların değil. Bunun yaygın bir anlayış başka yaratıkların yaşadıklarından söz ediyor
olduğuna, bu anlayışın da birçok insanın politika gibi oluyor. AyrıCa, yıllar boyu karşılaştığımız
dışında kalmasına neden olup, haklarına sahip yazıların çoğu bu uslupta olunca, insan yazma
çıkmasına engel olduğuna inanıyorum. işinin öyle herkesin harcı olmadığına inanmaya
başlıyor. Ve söyleyecek sözü olanlar dahi,
Tanıklıklar kendisi yazmayı denemeyip, bu işi "daha iyi
yazanlara" bırakıyor. Oysa sözü olan herkes
yazmayı, konuşmayı denemeli. Nasıl politika
Aynı şekilde yazmak ve konuşmak çevresinde yalnızca "daha iyi bilenlerin" işi değilse,
yaratılan havanın da birçok insanı yazmak ve ı konuşmak ve yazmak da yalnızca "daha iyi
konuşmaktan alıkoyduğuna inanıyorum. yazanların", "iyi hatiplerin" işi değil.
Mesela, Feminist'e gelen eleştirilerden biri d e
"teorik yazıların az olduğu, yüzeysel olduğu" Bütün bunlar biz kadınlar için önemli konular
üzerineydi. Bu biraz bizlerin çoğunun ilk kez diye düşünüyorum. Çünkü/, bizler o dile
yazıyor olmasından v e söylemek istediğimiz her yabancıyız. Bunun yanında, yazmak-konuşmak
şeyi henüz söylememiş olmamızdan h e p erkek alanları olduğundan bu konularda
kaynaklanıyor. Ama bir d e Feminist'in, bir tecrübesiz ve çekingeniz. Bir d e bunlara
derginin biçiminden, içeriğinden beklenilmesi kendimize güvensizliğimiz eklenince, kendimizi
alışılagelmiş bazı ölçülere uymamasından ifade e d e m e z durumda kalıyoruz. Oysa ifade
kaynaklanıyor. e t m e y e çalışmalıyız. Kendi sözümüzü kendimiz
söylemek istiyorsak yazmayı ve konuşmayı
Her şeyden önce hiçbirimiz teorik yazılarla denemeliyiz. Kendi tarzımızla-uslubumuzla...
İdil
FATMA HAMIM NASIL
Güneşli bahar, kokulu sabahta Fatma Hanım mutfakta.
Ateşe çorbasını koydu, sütlacını da, sıra geldi soğan
doğramaya. Pencereden baktı gökyüzüne, soğan
kokusu baharın kokusunu bastırdı, içindeki sıkıntıyı
büyüttü. Aniden aklına takılıverdi 25 senedir erken başı
bağlanmış tazeliğinde kaç kilolarca soğan doğradığı, yaş
akıttığı (gözlere iyi gelirmiş, bu lafı da kim çıkarmış,
nerede incelemiş) kaç adet dolma sardığı, kaç tepsi
börekleri, çörekleri, kekleri fırınlara sürdüğü... Ömür
biter Fatma Hanım bitmez, Üzerine fenalık çöktü,
tabureye ilişti kaldı. Kaynayan çorba, sütlaç taşmaya,
gözlerinden akan yaşlarla karışıp evi doldurmaya,
kapılardan pencerelerden taşıp diğer evlerden içeriye
sızmaya başladı. Komşu evlerden çığlıklar yükseldi; —
Ayol Fatma Hanım'ın evinden akan pislik neyin nesi?
Nasıl da temiz kadıncağızdır. En iyi pasta yapma, reçel
pişirme yarışmalarında birincilik madalyaları aldı. Her
zaman bembeyaz, sakızlar gibi çamaşırları o astı.
Çoçuklarının okul yakalarını kolasız koymadı, kocasını
bıçak gibi ütülü pantolonlarla, tiril tiril gömleklerle
gezdirdi; camlarını, kapılarını pırıl pırıl parlattı, kapı
önündeki paspasına bile fırfır taktı.— "Vah Fatma Hanım
v a h " diye dövünüp, kocasına haber ilettiler. Kocası önce
"Bana ne ya, kadın işi ben u g r a ş a m a m " dediyse de
durumun vehametini anlayınca pantolonu ziller çalarak
geldi, gördü ne yapacağını şaşırdı. Pislik mahalle boyu
ilerliyordu, başka kocalar da yardımına koştu. Heyhat
artık çok geçti... Devlet baba geldi; mahallenin etrafı
sarılarak operasyon başlatıldı. Tüm emici pompaları, su
sıkıcıları getirdiler. İtfaiye yetişti. Anlamayıp da "Yangın
mı var" diye soranlara, birisi muzurca "Ya, aile
tutuşmuş" deyince "Tövbe tövbe estağfurullah'İarı işitti.
Olay yayılınca basın mensupları, televizyon,
kameralarını kapan koştu. Basına 'çekim yapmanın
yasak' olduğu yetkili-etkili bir ağızdan bildirildi. Yine de
uyanık, inatçı televizyoncu Dündar Bey duruma el
koyup, hayat bilimleri uzmanına ulaşmayı becerince,
uzman "Operasyonun zor olduğunu, binlerce yıllık
birikmiş pisliğin sıçrayıp her yana bulaşmasından endişe
ettiklerini, sayısı belirsiz kadının helâk olduğunu,
boğulduğunu, çoğunun da ağır yaralı bulunduğunu"
açıkladı. O gece kocalar hiç gözünü kırpmadı, çocuklar ^ ^
susmadı, yaşlılara bakan olmadı. fli^ ^ f l ^ t smmm ğ AA ff1^ §
Ölen hanımların anısına anıt dikilmedi,..
Fatma Bu,kay [J^Vj ULUUf
I ^ J m ^ m m ^ •

17
• I I jf • Jf
bekle
I erkekler gider, kadınlar ya peşlerinden gider ya da
beklerler, peşlerinden gidildiği zaman, bunun adı birlikte
gitmek-olur. karar veren, faaliyeti e s a s olan erkeklerdir,
erkeğin gitmesi gerekince, ya da o gitmeyi uygun
görünce, karısı da onunla gider.
erkekler bazen önemli şeyler için giderler, yüzyıllardır
erkekler, arkalarında onları bekleyen, merak eden
sevgililer, nişanlılar, eşler bırakıp savaşa giderler,
savaşan erkeğin ihaneti ülkesine olabilir, bekleyen
kadınınkiyse erkeğine, bütün mesele onun "kimsenin
bilmediği gibi beklemeyi bilmesindedir". "o" hep
kadındır.
devletler, ordular erkektir, erkek alanlarıdır, ama devleti
yıkmayı hedefleyen politikaların üretici ve yürütücüleri
de esas olarak erkekler olmuş hep. dolayısıyla, böyle
sebeplerle cezaevlerine düşenler de erkekler oluyor,
kadının içerde, onu belki de çocuklarıyla bekleyen
erkeğin dışarda olduğu durumlar yok denecek kadar az.
bir kadının eşi olmak, hiç bir zaman bir erkeğin kimliği
olmaz, bu "duruma d ü ş e n " bir erkek, kendini çok
rahatsız hisseder ve toplumsal olarak aşağılanır, oysa,
birinin eşi olarak tanımlanmak kadınlar için normal,
hatta kaçınılmazdır.tutuklu bir erkeğin eşi olmak,
kolaylıkla bir kadının kimliği olabilir, mahpusluk
şiirlerinin, bekleyen, özleyen, yüreği sevdayla dolu,
varlığı ve sevgisiyle içerdekine güç veren kişisi kadındır,
bu şiirleri daha çok erkekler yazmıştır zaten, dolayısıyla
"tutuklu eşi", cinsiyetsiz değil, kadın bir sıfat.
zaten, tutuklu da, cinsiyetsiz değil, erkek anlatan bir lâf.
yaşar kemal, metris cezaevine yaptığı ziyarette "yazık
bu delikanlılara" demiş, bir dergide diyelim,"bir
mamaklfyla röportaj" diye başlık görsek ve röportaj bir
kadınla yapılmış olsa şaşırırız, cezaevindekiler,
delikanlılardır, oğullarımız, kardeşlerimiz, kocalarımızdır.
dünyada kadınlarla erkekler arasında bir işbölümü var.
erkekler hep dünya için, toplum için birşeyler yapıyorlar
da, kadınların çoğuna s a d e c e erkekler için birşeyler
yapmak düşüyor, kadınlar, hem kocalarına hizmet
ediyor, ihtiyaçlarını gideriyorlar, hem de onların yaptığı
"şeyleri" desteklemek durumundalar, kocanın yaptığı
şeyin, düzeni değiştirmeye yönelik politika yürütmek
olması, kadın özel olarak itiraz etmedikçe, bu iş
18
...mek
bölümünün, kadının bu konumunun değişmesini
gerektirmez, yalnız, bu durumda, kadın kocasından
ötürü, onu desteklediği için, "davayı" destekliyor olur.
kadınlar kocaları için yaptıkları şeyleri, "düşünceler"
için yapıyorlarmış gibi yaşayabilirler, tutuklu eşi olunca
da, kadının içerdekini desteklemesi ve ona bağlı
kalması, savunulan görüşlere bağlılığından daha önemli
olabilir kolaylıkla.
zaten, bir erkeğe bağlı kalmak, hep kadınlara düşer,
varolan aile anlayışı içinde daha çok erkekler,
karılarından başka kadınlarla da beraber olurlar, bu tek-
eşli aşk ahlâkı içinde, kocanın çok eşliliğinin, yaygın
toplumsal meşruiyeti vardır, bir kadının kocasını
"aldatmasıyla", bir erkeğin karısını "aldatmasf'nın
sonuçları çok farklıdır, çapkın diye nitelendirilmekle,
Orospu diye nitelendirilmek karşılaştırılamaz bile.
böyle bir dünyada, erkek içeri düştüğünde, dışarıda
kalan kadının sadakâti sınanır, dışarıdaki kadının "ben
senin yerinde olsaydım" demesi zordur, sadık olacak
mı, olmayacak mı, benden başkasını sevecek mi, yoksa
bana bağlı kalacak mı... sorularını soran ve bağlılık
bekleyen, erkektir, verili aşk anlayışı içinde, birden çok
kişiyi, birarada, bu sevgileri paylaşarak s e v m e k yoktur,
böyle olunca, dışarıdaki kadın ya beklemelidir ya terk
etmelidir, dışarıdaki kadınlar, sevdikleri ve içerde olan
adamdan başkasını sevemedikleri için mi, yoksa
beklemek gerekli olduğu için mi beklerler, bu bazan
karışır, bu arada bildiğimiz, babalarımızın ağbilerimizin,
hemen her erkeğinki gibi olan düşünce v e duyguları,
doğru tavır yanlış tavır diye, politik bir ahlâkın içinde
ifade edilir, bekleyen yüceltilir, terkeden dışlanır,
böylece, egemen olan, geleneksel ve cinsiyetçi değerler
hiç eleştiri almaz.
ben bu yazıyı bir şeyler önermek için yazmadım, ama
ben içerde olsam, dışarıda sevdiğim bir erkek olsa ona
şöyle derdim, "beni sev, beni sevmezsen çok üzülürüm,
kendimi çok yalnız hissederim, ama beni s e v m e n
başkalarını s e v m e n e engel olmasın, çünkü böyle olursa
yine acı çekerim."
tercih ettiğimiz ilişkiler ve değerler için acı çekmek daha
iyi galiba
handan
19
MYAZIN
YAYINCILIK

ANJA MEULENBELT
Feminizm
ve
Sosyalizm
i \

çıkıyor
SHP'nin
Feminist'ler konuşmaya, yani Türkiye'de de
varolmaya başlayalı beri kadınlar için de bir
- şeyler yapma gereği gündeme geldi.
Her Parti üyelerinin "hanım'larını örgütlemek,
bu kadınlar aracılığıyla partinin propagandasını
kadın s e ç m e n arasında sürdürmek için kadın
Kadın
Bakanhğı
kolları kurması bir zamanlar adetti. Yeni Partiler
Yasası, kadın kollarına izin vermediği için
partiler de propagandalarını dolaylı yollarla

Yuttur maçası
sürdürüyorlar. Örneğin, Aileyi Kalkındırma
Vakfı, ANAP'ın kadın kolu gibi çalışan paravan
bir örgütlenmesi. Tüm muhalefeti çatısı altında
toplamak isteyen SHP de CHP 'nin kadın kolları
geleneğini sürdürmenin yollarını ararken,
kurulduğu yıllarda başlayan kadınların bağımsız ayırmak) düşünür m ü ? " "Hayır, ne g e r e k "
kıpırtılarını görmezden gelemezdi kuşkusuz: Bir diyor. Ayla Akbal. "Biz erkek- kadın
kadın hakları komisyonu kuruverdi. Hu ayırmıyoruz. Kadınları erkeklerle eşit kabul
komisyon neler yaptı bilemiyorum ama ediyoruz, kotaya gerek yok. " (Uluslararası
Nairobi'ye gidebilmek için mecliste onaylanan Sözleşme bile kadınlardan yana ayırımcı
kadınlara karşı ayrımcılığın önlenmesi önlemler öngörürken...)
sözleşmesini uygulatmak için hiçbir ş e y
yapmadığını biliyoruz. Dayağa Karşı Dayanışma Şenliği'nde mikrofon
kullanma alışkanlığından parti propagandası
Buna karşılık gündeme getirdiğimiz kadın için yararlanmak isteyen Perihan Balcı "Neden
hakları konusuna el koyup, kadınlardan oy SHP'nin Kadın Hakları Komisyonun da erkekler
toplamak için bir de Kadın Sorunları Bakanlığı var, neden SHP'nin Kartal Kadın Hakları ş
öneriyor. Bunu da son d e r e c e a c e m i c e yapıyor: Komisyonu nun Başkanı e r k e k ? " soruma da
Bir yandan Kadın Sorunları Bakanlığı "Haklarımızı erkekler daha iyi savunur diye
vaadederken öte yandan kendi örgütünde düşündük, ayrıca Başkanın yönetim kurulundan
kadınlara yer vermiyor! olması gerek (o niye, belli değil) ve yönetim ''
kurulunda kadın yok.." (o niye, belli!) cevabını
Bu konuda doğrudan tanık olduğum bir iki olayı verdi..
aktarmak istiyorum. İlki bundan iki yıl kadar
ö n c e Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Hal böyleyken SHP'nin Kadın Sorunları
Sözleşmesi etrafında başlattığımız imza Bakanlığı'nı programına koyması nedendir
kampanyası sırasında, imza toplamak için a c a b a ? Cevabı Perihan Balcı dolaylı olarak
gittiğim SHP'nin 8 Mart kutlaması: Salon hınca veriyor: "Avrupa'da bütün Sosyalist Partiler
hınç..erkek dolu .Dilekçeleri alıp karılarına kadın haklarını programlarına alıyorlar, iktidar
götürmek isteyen erkeklere soruyorum: "Neden olduklarında Bakanlık kuruyorlar."
karılarınız burada değil?" " E v d e iş var, çocuk
var." cevabını alıyorum.. 8 Mart'ı erkekler A c a b a Avrupa Sosyalist Partileri ne zamandan
kutluyor, kadınlar evde iş yapıyor! Gerisini siz beri kadın haklarıyla uğraşıyorlar? Bağımsız
düşünün.. Konuşmacılardan İlhan Selçuk'un kadın hareketi kendini siyasal taraf olarak kabul
anlattıklarını hatırlamak bile istemiyorum. Ama ettirdikten bu yana olmasın?
Ayla Akbal'a ilettiğim bir soruya, yanıtını Kadın Hakları Bakanlıklarına gelince, bu türden
unutamıyorum: "SHP, parti organlarında yer ilk uygulamayı Kadınların Kurtuluşu Hareketi
almaları için kadınların lehine kota koymayı (MLF) nin yükselmesinden sonra Fransa'da
(parti organlarında kadınlara % 25 oranında yer sağcı bir iktidar döneminde gördük. Bakanlığı
ve bütçesi olmayan bir Devlet Bakanı vardı (Yunanistan) gibi kurumlar doğrudan bağımsız
Giscard' d'Estaing'nin.Hattta uygulamadaki kadın hareketinin sonucu v e kazanımı oldukları
kürtaj yasası ilk o zaman askıya alındı. içindir ki bağımsız hareket tarafından
»Sosyalist iktidarın Kadın Hakları Bakanı na denetlenemedikleri zaman - yani bağımsız
gelince Yvette Roudy başından beri hareketin kadın hareketi, sosyal demokrat hareket kadar
içinde yer almış feminist bir kadın. Bakanlığı güçlü olmadığı ölçüde- kaçınılmaz olarak ana
süresince en yakın iş arkadaşları ve yasa hedeflerinden saptırılırlar, aldıkları önlemler
önerileri hareketin içinden geliyor.(SHP iktidar kalıcı olmaz ve sosyalistler seçimi
olsa hangimize danışır dersininiz?..) kaybettiklerinde ya da yeniden kazandıklarında
, kadın hareketi canlı değilse eğer, tarihimizin
Fransız Kadın Hakları Bakanı nın feminist şanlı bir anısı olup gider.
kimliği bile, Bakanlığın, varlığını ve gücünü
kadın hareketine borçlu gözardı etmesini Bizim de kadın açısını savunan kadınlar olarak,
önleyemedi: Sosyalist Partiler hareketin bazı bağımsız örgütlenmeye özen gösterip, siyasal
taleplerini programlarına alırken, bunu kendi arenada özgül taleplerimiz ve siyaset yapma
dünya görüşleri doğrultusunda yaparlar. biçimimizle varolmaya çalışmamız, SHP ya da
Örneğin kadın erkek eşitliği hareketin asgari bir b a ş k a partilerin uyutmacalarına kapılmamamız
talebiyken, Bakanlık programının çerçevesini şart. Ancak böyle güçlenir, erkek egemenliği ve
oluşturur. Hareket, varolan erkek değerlerini cinsiyetçiliğe karşı mücadelemizde yol alabiliriz.
sorgularken , Bakanlık bu değerleri oldukları
Bu seçimlerde bağımsız feminist aday
gibi kabul eder. Feminist eleştirinin köktenligi
çıkaramadık, hiç olmazsa biran ö n c e her
yok olur gider. Kimi gerçekten Feminist talepler,
durumdan kadının taleplerini dillendireceği
y a s a teklifi haline gelebilirse de, sosyalistler
mesela bir Kadınlar Kurultayı için örgütlenmeye
iktidarda olsalar bile meclisten g e ç e m e z başlasak diyorum... Taleplerimizi en iyi biz bilir,
(örneğin cinsiyetçiliğe karşı yasa). Kadın Hakları biz savunuruz!
Bakanlığı ( Fransa) ile Eşitlik Konseyi Stella Ovadia
21
seçim denen bu
oyunda Kadınlar
figüran bile olamıyorlar
önümüz yine seçim, sözde parlementer noktadan dah& kapsamlı ve tarihli bir politik
demokrasinin yandaşları ve muhalifleri yine politik örgütlülüğü gerektiriyor.
düşüncelerini savunacaklar, türlü siyasal akımlar
ülke seçmenlerinden kendilerine oy vermelerini ya duygu asena, kadınca'nın eylül sayısında,
da hiç oy vermemelerini isteyecekler, bu "kocanız hayır diycpr diye sizin de kararınız
seçmenlerin yarısı da kadın, bu nedenle varolan hayırsa, siz evet verseniz ne olur, hayır verseniz
politikanın biz kadınlar için ne ifade ettiğine kısaca ne olur?" diyor okuyucusu olan kadınlara, çok
bir göz atmak yararlı olacak kanısındayım, ben bu doğru, ama bence kadınların her alandaki
noktada yalnızca kafama takılan bazı noktaları edilgenliğinin politikaya yansımasının esas nedeni
sıralayacağım, bundan ötesi benim bulunduğum erkek egemenliği, patriyarkal aile yapısıysa da
bunda politika diye yapılan şeyin gerek kapsamı
gerekse yapılış biçimi ve alanlarıyla kadınları
tamamen dıştalıyor oluşunun da payı vardır, yani
biz kadınlar politikanın uzağında kalıyorsak bunda
bizi uzağa iten politikacıların ve politikanın
kendisinin rolü büyük.
önümüzdeki erken seçimlerin esasoğlanları olan
politikacıların ve bunların ait olduğu partilerin
çoğunlukla erkeklerden oluştuğunu farketmemek
güç. evet, kadınlar "parlamenter politika 'nın
dışında kalırlar çünkü bu politika öncelikle para
ister, "para", yani kapital genellikle kadınların
elinde ve tasarrufunda bulunmaz, kadınlar,
kapitalden ya babaları ya da kocaları dolayımıyla
geçimleri için yararlanırlar, tıpkı herhangi bir işe
para yatırmalarının güç olması gibi "politika"ya
para yatırmaları da güçtür, hadi diyelim
kullanabilecekleri böyle bir para var. politikanın
yapıldığı erkek alanlara bir kadının sızabilmesi çok
güçtür, üstelik herkes öyle kolayına bir kadına
güvenip onu herhangi bir şeye aday olarak bile
seçmez, üstelik politika zaman işidir, oysa
kadınların genellikle bakacak çocukları, yapacak
yemekleri, yıkayacak çamaşırları vardır, en
muhafazakârından en muhalifine hiçbir partinin
örneğin merkez komitesi toplantısında, kimse
çocuk ağlaması istemez, bir kadının bütün bu
engelleri aşıp politikaya atılması için kadın olma
özelliklerinden vazgeçip "erkekleşmesi" gerekir ki
genellikle olan da budur, üstelik kadınlar partilere,
partilerin yetkili organlarına, hatta meclis'e girmeyi
başarsalar bile hemcinsleri için fazla bir şey
mutlaklaştıran politikalara yöneltmektedir, örneğin,
"kadınlar evin alışverişini yaptıkları için hayat
pahalılığıyia yüzyüzeler" ya da "cezaevindeki
çocuklarımıza destek olalım" gibi. sanki
cezaevinde çocuğu olan yalnızca analarmış gibi.
yine shp, diğer yandan sanki bir programı varmış
gibi kadın bakanlığı önerebilmektedir. bu şartlar
altında biz kadınlar, sandık başına gitmeden önce
bunlara ek olarak, bizim birazcık bile lehimize olan
yasaların bu meclis'ten bir türlü çıkmadığını
unutmazsak iyi olur bence.
esasoglanlar bunları yapıp söylerken ya "karakter
oyuncular", (ki onlar da bazen karşı sinemada

«o oynayan filmin esas oyuncuları olabiliyorlar) yani


muhalifler, yani varolan politikanın dışından oyuna
müdahale etmek isteyenler ne yapıyorlar? onlar da
bizim kadın olma durumumuzdan kaynaklanan
sorunlarımızı, erkekler tarafından baskı ve iktidar
altına alınışımızı tamamen gözardı edip bizim
emekçi olma, anne olma vb. den kaynaklanan
sorunlarımızla ilgileniyorlar ve esas önemlisi biz
kadınların ayrıca düşünmemiz ve örgütlenmemize
gerek olmadığını, kendilerinin bizi
"kurtaracaklarını" söylüyorlar, yani varolan politik
yapının içi de bir dışı da değilse bile, dışı seni içi
beni yakar nitelikte.
hal böyleyken ve feminist politika hiçbir
parlamenter kalıba sığmayacak kadar radikal
görünürken ne yapabiliriz? feminist dergisini
çıkaranlardan bir bölümünün aklına gelenler; yine
"kendini parlamento dışında tanımlayabilen
muhalif yapılarla" dirsek teması, işbirliği ve deney
alışverişi yapmakla, başka ülkelerdeki, daha ileri
politik örgütlülük düzeyine sahip kadınların
deneylerini izlemek oldu. birinci düşüncemizi biraz
yapamazlar, bunu anlamak için şu anda meclis te olsun gerçekleştirebilmek için, yaklaşan
olan kadınların verdikleri çeşitli demeçlere seçimlerde sosyalistlerin, feministlerin,
bakmak yeterli, hemen hepsi kadınlarla ilgili çevrecilerin, eşcinsellerin, liberterlerin ve benzeri
olarak hazırladıkları önergelerin nasıl kaale "parlamento dışı" muhalif grupların oluşturacağı
alınmadığından yakınıyorlar, şu anda meclis'te bir sol bloğun aday gösterme ya da sadece
olan kadınların verebilecekleri önergeleri düşünün propaganda yapma düzeyinde birlikte hareket
bir kez! hem bu bm'nin kadınlara karşı edebileceğini düşünmüştük, bazı sosyalist dergileri
ayrımcılığın önlenmesi sözleşmesi rastlantı sonucu çıkaranların da seçime yönelik olarak birlikte bir
geçmemiş miydi meclis ten? hal böyleyken şeyler yapmaya çalıştıklarını duyunca onlara bu
kadınların varolan politikaya atılmak için bütün bu önerimizi açtık, ancak teklifimiz, yeni öncü, zemin,
fedakârlıklara katlanmasını beklemek zor. işçiler ve toplum, gelenek, ilk adım, yeni aşama
politikanın bu esasoğlanları biz kadınlara varolan dergilerinin oluşturduğu grup tarafından
konumumuzu, yani ezilmeyi, baskı altında reddedildi, aşağıda geniş bir bölümünü çevirdiğim
yaşamayı kabullenmemizi vazediyorlar, bunun en simone de beauvoir ve alice schvvarzer arasındaki
aşikâr örneğini, anap'ın türk kadınını koruma vakfı konuşmayı ise, bu konudaki bütün cevapları
(stella onlara haklı olarak türk ailesini koruma sağlamasa bile belki doğru sorular sormamıza
vakfı diyor) verirken, shp gibi daha "mûhalif" yardımcı olabilir, verimli bir tartışma yaratır
partiler de kadın üyelerini kadın olma durumlarını umuduyla yayınlıyoruz.
sorgulamayan, tam aksine o durumu ayşe
"Bu Dünyaya Karşı Bir Oy"
Alice Schvvarzer— Feministler olarak kadın çünkü birçok kadın bunu çok ş e y vadeden bir
hareketinin bağımsızlığını talep ediyoruz. Gerçi yol olarak görüyorlar...
ben bunun kadınların toplumda etkili S.de B.— ... kendilerini muhtemelen çıkmaza
konumlardan kaçınmaları anlamına gelmesi s o k a c a k bir yol. Hem "kadınlar partisi" deyimi
gerektiğini düşünüyorum. Siz ne dersiniz? ne anlama geliyor? Sonuç olarak, politika söz
Simone de Beauvoir— Ben bu konuda konusu olduğunda, kendimizi kadın sorunlarıyla
tereddütteyim. Tabiî, eğer gücünüz varsa her sınırlamak istemiyoruz, her konudaki
zaman bir şeyler başarabilirsiniz. Ama, ne tartışmalarda yer almak istiyoruz. Ayrıca, erkek-
başarabilirsiniz? İktidar veren bir konuma e g e m e n bir partinin yerine kadınıların iktidarda
gelmiş olan bir kadın e r k e k l e ş m e y e başlıyor. olduğu bir partinin olması dışında- varolan
Bir çeşit göstermelik kadın oluyor ve bu şekilde sistemin bir kopyasıyla, oyunun varolan
erkeklerin işini, onlar için, hem de daha iyi ve kurallarına fazlasıyla uyulmuş olunacağına
dikkatli bir biçimde yapıyor, örneğin Françoise inanıyorum. Ve oyunun varolan kuralları daima
Giroud(*) gibi. iktidarda olanların kurallarıdır.
İktidar mekanizmasının tekerleklerini yağlamak
A.S.— Bizim Batı Almanya'da yaşadığımız tatsız yerine onu frenlemeliyiz. Her alanda herhangi
tecrübeler de böyle. Bu yüzden ben de soruyu, bir partiyle yetinmek yerine her alanda kadının
bata çıka belli bir konuma gelen tek tek sömürülmesine karşı mücadele etmeliyiz.
kadınlardan çok, politik alanda-politik sürece Örneğin evişi sorunu var. Ekonomik bağlamda,
mutlaka eklemlenmeden bir güç unsuru bu kadınların ücret bile almadıkları görülmeyen
olabilecek hareket ve gruplar bağlamında çalışmadır. Bu çalışmaya karşı bir başkaldırı
soruyorum. Örneğin, dışarıdan baskı yaparak. olsaydı harika olurdu! Ya da eşit olmayan
S.de B.— Evet, a m a o zaman da göstermelik ücrete karşı. Aynı zamanda, kadınların ev
kadınların yaptığı gibi iktidar sahibi olanların kadını ve anne rolüne hapsedilmelerine karşı,
kurallarına uygun olarak o y n a m a m a k gerekir. kadınların kendilerini bu iş için her şeyden fazla
feda etmelerine karşı da mücadele etmeliyiz.
A.S.— Peki, Batı Almanya'da önerilmiş olan bir
kadın partisi fikrine karşı sizin tavrınız nedir? A.S.— Batı Almanya ve Fransa'da seçimler
S.de B.— Bunu s a d e c e tuhaf buluyorum. Bir yaklaştı. Biz feministler geçmişte yaptığımız gibi
kere, bunun hiç bir başarı şansı olmayacaktır ve davranmaya devam mı etmeliyiz -yani son
yalnızca simgesel olarak bir anlamı olacaktır. dakikada, oylar verilmeden birkaç hafta önce
Ve ikinci olarak, kadın olmak kendi içinde uyanıp, genellikle üzücü ve etkisiz olan birkaç
yeterli değildir. Kadın bir başbakan, onun top atışı mı yapmalıyız? Yani, sorunlarımızı
yerinde olan bir erkek başbakanın yaptıklarının kamuoyuna anlatmak, varolan bütün politik
aynısını yapacaktır. Örneğin, Mrs. Thatcher'ın güreşin dışında bırakılamayacak bir güç faktörü
hükümeti altında dikkate değer bir toplumsal olmak ve bizim oylarımız için rekabet eden
adalet patlaması olmadı... Bu yüzden sorun, her partilerden birkaç ufak kabul koparmak için bu
ne pahasına olursa olsun iktidar sahibi olmak durumu kullanmamalı mıyız?
olamaz. S.de B.— Niye olmasın? Ama partilerin ve
adayların amaçlarını ortaya çıkarmaktan geri
A.S.— Yine de, ben kadınlar partisi fikrini daha durulmamalıdır, çünkü bu onların oyununu
ciddi ele almanın önemli olduğuna inanıyorum. o y n a m a k olur. Deneyimlerimizden bildiğimiz
gibi bu beyler, yarın tutamayacakları sözleri
* Giscard d'Estaing'in eski Devlet Kadın Sorunları bugün kolaylıkla verebilmektedirler. Hem
Sekreteri. üstelik insan şu ya da bu konuyla ilgili olarak
sorgulandığı anlatılmalıdır. Yalnızca evde
oturmak yetmez. Oy verilen yere gidip s e ç m e n
kağıdını imha etmek ya da "hayır" diye oy
vermek gerekir. Bir seçim boykotunun geri
tepip yalnızca sağın işine yarar hale
gelmemesinin tek yolu budur. Boykot çok
bilinçli bir oy olmalıdır: varolan haliyle bu
dünyaya karşı bir oy! Varolan sistemde, politika
adına yapılanlara karşı bir oy! Kadınların ve
onların çıkarlarının tümüyle gözardı edilmesine
karşı bir oy!..
A.S.— Hayatınızın çeşitli aşamalarında bu
soruya karşı sizin kendi tavrınız ne olmuştu?
Partilere karşı her zaman bu kadar eleştirel
değildiniz, değil mi? Ellilerin başında
Komünistlere oy verdiniz ve İkinci Dünya
Savaşı'ndan önce de oldukça apolitiktiniz değil
mi?
S.de B.— Aslında tam böyle değil. Savaştan
ö n c e aktif olmamama rağmen politikayla çok
ilgiliydim. Sartre ve ben 1936'da Halk
verdiği bir söz için bir partiye o y vermeli midir?
Cephesinin zaferinden büyük memnunluk
Ben bu tür bir pazarlıktan tiksiniyorum. Siz ne
duymuştuk. Ama gösterilerine katılmayıp
dersiniz? seyrederdik. Tabii grevcilere yardımda
A.S.— Batı Almanya'da da, sözde sosyalistlerle bulunurduk ve kalplerimiz sol için atardı. Ama
bağlantılı olarak " d a h a az kötü o l m a " orada dururduk. Taktiklerimiz yoktu. Ve
konusunda çok ş e y söylendi... seçimlerle ilgili olarak -bir kadın olarak oy
S.de B.— Burada da sözde sosyalist olmaktan hakkım bile yoktu.(*) Ve Sartre ilke olarak oy
Çiaha fazla bir ş e y değiller. vermezdi. Seçimlerden nefret eder.
A.S.— Evet, ama yine de SPD'den biraz daha A.S.— Ya İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra?..
iyilerdir. Almanya Sosyal Demokrat Partisi'nin S.de B.— Ben bazen Komünistlere oy verdim.
büyük bir bölümü Fransız sosyalistlerinden çok Ve sonra bazı politik kampanyalarda çok
da Gaullist'lerin sol ve merkez kanatlarıyla aktiftim: Sömürge savaşlarına karşı, Hindi-
doğrudan kıyaslanabilir... Çin'deki s a v a ş a karşı, Cezayir savaşına karşı
Ama sonunda hep bu humaniteryen (kamuoyunda asla bu adla anılmamıştı)-ama
yaklaşımlara kapılıyoruz. Aslında, bizim "daha tabii protestoyu seçimlerde bir ş e y e
az kötü"müz, SPD, tamamen buna güveniyor. eklemleyemiyorduk., çünkü bütün partiler bu
Pasif kalmak ve güya daha az kötü olana teslim anahtar konularda bizi yarı yolda bırakırdı.
olmaktan ibaret olan bu iki eğreti alternatif size Cezayir'i ele alın-Komünistler kadar Sosyalistler
de çok yetersiz gelmiyor mu? tarafından da ihanete uğratıldı. Cezayir savaşına
S.de B.— Evet, yalnızca işleri nasıl karşı dışarıdan, kenardan, yeraltından mücadele
değiştirebileceğimizi göremiyorum. Bunu etmek zorunda kaldık. Ve aynı şekilde, kadınlar
kırmak için saldırgan bir strateji geliştirmemiz da muhtemelen dışarıdan, e s a s değişikliği
gerekir. Dışarıdan tabii! Böylece mümkün olan istedikleri alanlarda mücadele etmek zorunda
tek yol bir s e ç i m boykotu gibi görünüyor ve kalacaklar.
bunun için de geniş bir politik harekete
ihtiyacımız var. Aksi halde oy v e r m e m e k A.S.— Bu da bizi baştaki soruya getiriyor: nasıl
yenilginin kabulü anlamına gelecektir. başlarız?
Bir seçim boykotu pasif kalmak anlamına S.de B.— Evet, bu belki de özellikle güç bir soru
gelmez, tam aksine aktif olmak gerekir. Bu * Fransa'da kadınlar oy hakkını İkinci D ü n y a
partilerin ve parlamento ilkesinin neden Savaşı'ndan. sonra elde edebildiler.
25
ç ü n k ü açıktır ki Muhafazakârlar yerine g e l e n e k s e l kadınlık değerlerinin statüsünün
Sosyalistlerin d ü m e n e g e ç m e l e r i hafifçe bir zenginleştirilmesiyle- el ele gitmektedir.
değişiklik olması şansını arttırır. Kadınların bazı taleplerini karşılamaya yönelik
ufak bir ç a b a y l a birlikte kadınları g e l e n e k s e l
A . S . — V e bu durumda büyük ilkelerimizle
rollerine h a p s e t m e y e yönelik bu yenilenmiş
küçük gündelik hayatlarımızın çarpışması
d e n e m e ; kadınları suskun kılmaya çalışmanın
eğilimi başgösterir.
formülü budur. Ve trajik sonuçlarından da
S . d e B.— ... ben d e tam bu yüzden kendimi h e p
görülebileceği gibi m a a l e s e f g e r ç e k t e n başarılı
sallantıda görüyorum. Örneğin bazı
bir yaklaşımdır bu. Kendilerine feminist diyen
hükümetlerin s o s y a l fonları v e asgari ücreti
kadınlar bile her z a m a n bunun arkasını
birazcık arttıracaklarına y a da işçilere v e
görememektedirler. Bir kez d a h a kadınlar,
sendikalara biraz d a h a fazla hak v e r e c e k l e r i n e
" ö t e k i " bağlamında tanımlanıyorlar, bir kez
v b . inansam, ç o k derinde yatan
d a h a "ikinci c i n s " kılınıyorlar.
güvensizliklerim v e zaten varolmayan
parlamenter d e m o k r a s i y e -parlamento v e A.S.— Bu b a n a kadın barış hareketlerinin
hükümette kadınların n e r e d e y s e hiç yükseldiği temel arka pianmış gibi geliyor.
yeralmamaları, bu varolmayışını bir Genellikle en iyi niyetlerle tabii, hangi aklı
göstergesidir- olan temel itirazlarıma rağmen, başında insan barışı s a v u n m a z ki? Kadınlar ve
bu hükümeti diğerlerine tercih ederim. barış-hep aynı eski hjkâye, h e m de bizim pasif
A.S.— Bu da bizi pazarlık k o n u s u n a geri niteliklerimizi hatırlatmak için uydurulmuş bir
götürüyor. Yine d e b a n a öyle geliyor ki e ğ e r hikayedir.
kadınlar v e hattâ g e n e l d e bütün insanlar bu S . d e B.— Kadınlar neden erkeklerden daha fazla
pazarlığın aslını astarını anlasalar bir adım ileri, barış yanlısı olsunlar? Ben bunun iki c i n s için de
gitmiş olacagız-diğer bir deyişle, partilere açık eşit ö n e m d e bir konu olduğunu düşünüyorum.
ç e k l e r vermeyi bırakıp ne yapıp ettiklerine iyice V e üstelik bugün barışın s a ğ l a n m a s ı konusunda
g ö z kulak olsak. Nitekim son birkaç yıldır bildirgeler v e kampanyalarla g e r ç e k t e n bir
insanların partilerle ilgili yanılsamalarını ş e y l e r yapılabileceğine kim ciddi olarak
kırdıklarının belirtilerini g ö r m e k m ü m k ü n . Bu inanabilir? Bu t a m a m e n saçmalıktır. Barışı
a ş a m a d a kararlı e y l e m şarttır-bununla korumak ya da s a ğ l a m a k için m ü c a d e l e e t m e k
s ö m ü r ü y e açık bir teslim o l m a duygusunu gerekir. V e bu mücadelenin s a v a ş v e barış
e n g e l l e y e b i l e c e k etkili protesto biçimleri kararlarının alındığı yerde olması gerekir!
bulmayı kastediyorum. V e yönlendirilme Kadınların k a b u l l e n m e y e ç o k t e ş n e oldukları
tehlikesi gözardı edilmemelidir. Bunu, kadınların " S a v a ş ı n insan gücünü s a ğ l a m a k istemiyoruz."
e m a n s i p a s y o n u n u yardım e t m e k yerine onu savı yalnızca a n n e olan kadınlar için geçerlidir.
köstekleyen şu s ö z d e " y e n i dişilik'te d e B ö y l e c e a n n e olmak d e m e k barıştan y a n a
görebilirsiniz. o l m a k demektir. Yeşiller d e benzer savlar ileri
sürüyorlar. Eikolojinin feminizmle eşitlenmesi
S . d e B.— Bpn d e m e s e l e y e tam aynı şekilde beni ç o k rahatsız e d e n bir ş e y . Otomatik olarak
bakıyorum. Şu a n d a m a a l e s e f , ileriye atılmış bir bir v e aynı ş e y değiller.
adımdan ç o k geriye atılmış bir adımı s ö z
konusu. Burada, F r a n s a ' d a bunun temel nedeni A.S.— Bir kez d a h a kadınların d o ğ a y a
hükümetin kadınların bazı taleplerini uyarlama erkeklerden daha yakın varlıklar olarak
akıllılığını göstermesi oldu. Bu yüzden şimdi tanımlanmaları cinsiyetçidir...
kadınlar eskiden kendilerine y a s a k l a n m ı ş olar. S . d e B.— T a m öyle. Bunlar kadınları
elit okullara giriyorlar, Academie Française'de e m a n s i p a s y o n u n a yardım e t m e k yerine onu
bile kadınlar var -bugün bir kadının her şeyi uzaklaştırjp enerjilerini tali konulara kanalize
başarabileceği, e ğ e r b a ş a r a m ı y o r s a bunun e t m e y e yönelik çabalar.
kendi hatası olduğu y a n ı l s a m a s ı y l a karşı
karşıyayız. Bütün bunlar şu s ö z d e "yeni- A.S.— S i m o n e , y a k l a ş a n Fransız seçimlerinde
dişilik 'le -yani, kadın v e d o ğ a y l a bağlantısı, kişisel olarak ne y a p a c a k s ı n ı z ?
kadın v e analık içgüdüsü, kadın v e fiziksel S . d e B . — Ben mi? Ben oy v e r m e y e c e ğ i m ! . .
varoluşu (kimileri "kadınlar rahimleriyle
yazarlar." d i y e c e k kadar ileriye gidiyor.) vb. Paris, 1980
çamur
Bazı kadınlar kötü oluyorlar. Onların mayasını şeytan karıştırmış.
Ya da Kros mesela.
İstiyorlar.
t t t ••
B ö y l e bir ş e y -yani s a k s ı d a n ç o k bir diııazora benziyorsun.
V e seni cezalar bekliyor.
• • • • •
Biri senin için kaygılanıyor. "Bazı şeylerin de korunması gerek.../
Sık sık kurulan ilişkilerin insandan alıp götürdükleri.../ İnsan kendini
bıraksa, pek ç o k erkekten hoşlanabilir, a m a . . . "
Bir ahlâk tınısı, hafiften bir çöküntü: S e n . " İ ç i n d e k i birtakım ş e y l e r i "
(?) h a r c a m a uçurumunun kıyısındasın, karşındaki kadınsa orada.1.
• • • •
...biraz daha yukarda. Ve ardında, kadının cinsel arzusunu
yüzyıllardır tanımlayan, sayısız ince işlerlikle sindiren, utandıran...
erkek
• • • •dünyası...

Kadın lezbiyen. Ortadaki " z " harfi ne kadar tiz kaçıyor! Belki
kelimenin telaffuzu kadar bir çarpıntı geçirtiyor. Belki andan kısa
süren bir cüretle sorular sorduruyordur.
İyi oluyor.
Sizin için. /Onlarsa şimdilik, sıkı kurumların altın yurdunda, devletin
v e sadık bendelerinin resmî cinselliği heteroseksüalite tarafından
ç i ğ n e n m e k v e erkeklerinin kollarından sarkık kadınların aptal
bakışlarına katlanmak tarihi sıkıntısını geçiriyorlar.
• t t c t
Hafifçe zıvanadan çıkıyoruz v e kadınları da erkekleri de sevebilen
kadınlar görünüyor aralıktan.
• • • • •
Pürüzsüz hayat çizgileri- s a b u n kokusu, düzgünlük duygusu, kızlık zarı
(düşünsel çeşitlemeleri), toplumsal kabul, sekiz saatlik uyku, tek eş.
yeryüzü sarsıntılarına karşı direşken inşaat malzemeleri:..
Pislik, düşerken aldığım yaralar, kalkmak, çürük, iz, toz. gözyaşı,
y a ş a m ı n içine boşalan dizginsiz düş, onların kağıtlardan ezberleyip,
söylentilerden işittiklerini yaşıyor olmak... Çamurun şiiri v e
b e k l e n m e d i k olasılıklarının çarpıntılı bilinci.

v e Emily Broııte'nin acıyan bedeni

"Ah! ürkütücü kendini yoklamak- acı fazla-


Kulak d u y m a y a , göz g ö r m e y e başladığında;
Nabız a t m a y a başladığında, beyin d ü ş ü n m e y e ,
Ruh tene değdiğinde, v e ten zincire."

Defne Sandalcı
27
>

//
XY\5K
" E r k e k " denince akla "erkeklik gururu"nun
gelmesi gerektiğini, bu gurur türünün
kadınlarda bulunmadığını, dahası bu duygunun
insanın kendini s e v m e s i ve kendine saygısı
olarak tanımlanabilecek gururla ilgisi
olmadığını, kendini " e r k e k " olarak tanımlayan
kişinin kendisini değil "erkeklik konumunu"
sevdiğini .tekrar tekrar denemek, bu garip
durumla tekrar tekrar karşı karşıya gelmek...
Ve aşk, şefkat, istek, özlem, zevk gibi
duyguların bu türden bir duvara çarpıp
kırılması, kişinin çırılçıplak kalakalması, bunun
da kadın için " a ş k " ilişkisi içinde mümkün olan
tek yer olduğunu tekrar tekrar yaşamak. Çünkü
yatağa " e r k e k " kendini kadından ayıran
erkeklik organı ile girmez, toplumun binlerce
yıldır kendisine verdiği egemenlik konumu ve
bunun rahatlığı ile girer. Koynunuza erkek
cinsinden bir insan alacağınızı sanırsınız, erkek]
konumundan pohpohlanmaya alışık bir gurur
alırsınız. Bunun da bilincinde olmamanız için
her türlü düşünsel üretim, kurum yine
yüzyıllardır işbaşındadır. Bir yandan fotoroman
edebiyatı, bir yandan erkek-ağlamaz eğitimi
erkeği " e r k e k " olmaya, kadını da kadınlığını Komplekslidir. Her şeyi kendine hak sayar ve
bilmeye, yani ezik konumuna razı olmaya bu her ş e y her gün değişebildiği gibi sınır da
hazırlar. Erkekliklerine biraz insanlık karışmış tanımaz, sınır kendinden b a ş k a tanrı tanımak
anlamına gelir ki gerçek bir " e r k e k " buna fıiç
olanlar kılıbık olur, kadınlığına biraz insanlık
gelemez.
karışmış olanlar da taşaklı... Bu garip güç
dengesi en koyu aşk ilişkisinde de korunur, T e r s l e n m e y e ya da açık edilmeye, yüzlenmeye
denge bozulur gibi olunca da " a ş k " biter... d e tahammülü yoktur. Kimmiş bu küstah ona
sınırlarını gösterecek ya da despotluğundan
Bu iyimser bir tahmin. Aslında " e r k e k " alınacak, küsecek? S a d e c e kendini insandan
erkekliğini kendisine en çok hatırlatan kadına sayar, karşı cinse söz, istek, varlık hakkı
aşık olur, kadın da kendisine kadınlığını tanımaz, hiçbir despot egemenliğini paylaşmak
hatırlatana. Bu işten fotoroman edebiyatı istemez tabii!
kazançlı çıkar.
Kendine hayran, karşı cinse karşı hoyrattır. Bu
Erkeklik gururu ne m e n e m bir şeydir? Erkeklik
hayranlığı paylaşanlarla geçinebilir ancak.
gururu hassastır, havadan nem kapar. Belki de
gizlice bilir tüm gücünün organından değil, Siz böyle bir " a ş k " a hazır mısınız?
fotoroman eğitiminden geldiğini, pamuk ipliğine Ben değilim, artık.
bağlı olduğunu da ondan öyle korkak davranır. Ayşegül
28
AŞK MEŞK
Bir daha başınıza gelmez sanırsınız. Bu tarakta sıra onlarla uğraşacak vaktiniz yok. Onları tatsız
beziniz yoktur. Erkek kullanmıyorum dersiniz. tuzsuz ve renksiz buluyorsunuz.
Biraz memnun biraz da endişelisinizdir. Gizlice. Sonra bir gün adamın biri gözünüze ilişir.
Memnun çünkü dert bitti. Beklemek. Özlemek. Yakışıklı bulursunuz. Hayret! Yakışıklı ha?
Aramak. Aramak mı aramamak mı? İşinizde Yürüyüşünüz değişir. Şehirde yakışıklı bir adam
gücünüzdesiniz, çok da dostunuz var. var ve siz onunla ilgileniyorsunuz. Acaba rastlar
"Aramıyorsunuz", "İhtiyacınız kalmadı". Endişe mısınız yolda? Şehirle, sokaklarla, arabalar,
de öyle başlamıştır zaten. A c a b a hasta mıyım? sinema ve lokantalarla ilişkiniz değişir. Kendi
Bir ş e y mi oldu bana? Feministlikten olmasın? kendinize değilsiniz artık. Onunla tartışırsınız
olan biteni, filmleri, son dedikoduları. Kafanızın
Hep kadınlarla konuşmak, onları akıllı, ilginç, içinde bir cümbüştür sürer...
hayat ve cevher dolu bulmak. Yıllardır akıllı bir
erkeğe rastlamadınız. Konuşacak ne kaldı ki Nedense bu o kadar aptal da değildir. Yumuşak,
erkeklerle? babacan bir tavrı da var...
Erkek düşmanlığı mı? Neden olmasın? Hepsini Gerçi yaz bitti ama neden olmasın?
kesmek? isteyen bunu da savunabilir. Sizin şu Gül Ayşe
rujla öpülmüş
çocuk resmi
Hayat kadınları, genelevler, kadın-erkek
birlikteliğinin s a d e c e evlilik denilen resmî fuhuş
sektörüne bağlandığı ülkelerde gençlerin tek
seçeneği.
Bir avuç kaymak tabakası gençliğin haricinde,
erkekliğin ispat edildiği y a ş a gelene dek büyük
ağabeylerin ballandırarak anlattıkları yer,
genelevler. Anlatılansa, kadın denilince iki adet
göğüs, vajina v e ritimli olaydı.
Erkekler dünyasına ilk küskünlüğüm, ilk
ayrılığım, onlardan çok farklı olduğumu
hissetmem, eşcinsel olduğuma emin olmadan
onların dünyasından nefret etmemdi. O
zamanlar Samsun'un onbeşbin nüfuslu ilçesi
Terme'deydim. İlçenin gençleri hep birlik olup,
sonradan camiye çevrilen Samsun'daki
geneleve giderlerdi. Onsekiz yaşına giren her
g e n ç bu kervana katılırdı. En büyük korkum, o
y a ş a s a d e c e iki ay gibi bir zamanın kalmasıydı.
Onlardan farklı olduğumu bildiklerinden, beni
geneleve götürmek için hepsi sabırsızlıkla
bekliyorlardı. B a b a m da onlarla aynı
düşüncedeydi. İlk teklif babamdan geldi;
erkekler kervanına katılmanın zamanı geldiğini
söylediğinde iyice altüst oldum. B a b a m bana o
ana dek asla verilmeyen parayı verdi: "Takım
elbiselerini giy, kravat tak, yarın S a m s u n ' a
gidiyorsunuz, dediğimi unutma, sakın
heyecanlanma, hadi benim ASLAN OĞLUM
kendini göster!" diyerek beni yanağımdan öptü.
Çocukluğumdan beri, yıllardır beni öpmemişti.
Aniden, kendimi mutlu hissettiğim
çocukluğuma, beni geri döndürmüştü.
O ana dek hiç hayat kadını görmemiştim.
Filmlerdeki, erkeklere kötülük eden, yılan gözlü
kadınlardı bildiklerim. Bir d e annemin yatılı
okuldayken sömestr dönüşü, babasıyla görüp. •
b a n a anlattığı kombinezonla gezen, bol boyalı, s e ç e l i m dedi. Hayatından bıkmış insanların
küfürlü konuşan o ş i ş m a n kadın. S a b a h a dek yüzündeki ifadesinden anımsadığım numaralı
u y u y a m a d ı m . Gün ışırken e v d e n s e s s i z c e gözlüklü kadını seçtik. " A c e m i l e r d e h e p bana
ayrıldım, buluşma yerimize ç o k ö n c e d e n gidip düşer, a ş a ğ ı y a in, on n u m a r a y a gir, soyun,
b e k l e m e y e başladım. g e l i y o r u m " dedi. Ahşap merdivenlerden
a ş a ğ ı y a indim. Kapıda kadın mı e r k e k mi
Bir müddet sonra minibüsün içi hınca hınç dolu olduğu belli olmayan yaşlı birinin elinden
geldiler. Diğerlerini evlere uğrayıp almışlardı, peçeteyi aldım. Para isterken beni arzulu
tabii beni de aramışlar; kaçtığımı s a n m ı ş gözlerle süzdü. Paniğe kapıldığımdan o d a y a
olmalılar ki görünce ç o k sevindiler. Terme- kendimi zor attım. Komidin v e karyoladan
S a m s u n arası y a ş a m ı m ı n en kötü anlarıyla b a ş k a hiçbir ş e y yoktu. Birden duvarda " S a y ı n
bezendi. Kaba s a b a şakalar, itilip kakılmalar; müşteriler, kolonya size aittir, kullanabilirsiniz"
k a s a b a kızlarının kalçaları, göğüsleri konuşuldu yazısıyla, rujla öpülmüş bir ç o c u k resmi
uzun uzun... O anda birden ç o k sevdiğim g ö z ü m e ilişti. "Canım yavrumla mutlu
Ş e n a y ' ı m ı anımsadım. Ne kadar içe kapanık v e günlerimden birinde" yazısı vardı. D e m e k
güzeldi. Okul b a h ç e s i n d e onunla yalnızken anneydi. Bir zamanlar annemin beni öptüğü
mutlu olabiliyordum. Kızların dünyasını gibi. evladını öpmüştü.
seviyordum, s e s s i z v e saygılı. Erkeklerinkini
s ö y l e m e y e gerek yok. Bütün bunları Oradan k a ç m a k , yollarda k o ş m a k arzusuyla
düşünürken genelevin önüne geldik. Kalbim yandım birden. O k a s a b a delikanlılarından
delicesine çarpıyordu. Zayıf, çelimsiz bir kurtulmalıydım. Aniden fırladım.
ç o c u k t u m , yaşımı asla ğöstermiyordum. Kapıda Merdivenlerden, salondan nasıl geçtiğimi, ne
h e m e n polislerin gözüne battım. Bir tanesi beni kadar koştuğumu a n ı m s a m ı y o r u m .
yanına çağırıp kimliğimi istedi, "ilk kez mi İşte, fahişe d e n i n c e benim anımsadıklarım.
g e l i y o r s u n ? " diye sordu. Keyiflendi. Rujlu dudakla öpülmüş ç o c u k resmi, gözlüklü o
mutsuz kadın.
Arkadaşlardan biri y a n ı m a gelip kadını b e r a b e r Kemal Yılmaz

S / Z KADIK)LAH (..

AR/W/\ G & u R ^ f k , SoRüi\) M R h v t .12.1 D AY) ti

KC lAv ( P o p M L e v J ^ U ? P > . . 6 (1 ÇLA.; KAöıfûLAs


0 „ ı
1 ç!V

OL US İ u RıiyoRtiz.

150? $02. no.l u


< FLSf Oh) r 4 y ' bfz K4DjOz./3 LtfR İL^l-e" j)t V " ı< ıq.<\

etK-uYoRuz L
31
HADIMLIKTA DİREMMEK
Hiç işe girmek için başvurduğunuzda kendilerini yabancı hissetmedikleri davranışlarla
çocuğunuzun kaç yaşında olduğu ve kimin onlara yaklaş, bak o zaman nasıl da
baktığı soruldu mu size? kabulleniyorlar" diyerek geri adımlar atmaya
Hiç "özel sorunlarını işine yansıtmamalısın" kalktınız. O hiç beğenmediğiniz ve tepki
diye bir uyarı aldınız mı? duyduğunuz, içten pazarlığa, hesaplı
oynamaya, kapalı kapılar ardında işler
Hiç "ayın muayyen günleri zaten üretken çevirmeye, hiç istemediğiniz halde kafa
olamıyorsunuz, neden illâ da çalışacağız diye sallamaya yöneldiniz ve tabiî yüzünüze
tutturuyorsunuz!?"diyerek bam telinize basıldı gözünüze bulaştırdınız.
mı?
Hiç sesinizin çok çıktığı söylendi mi? (Mecaz Ne içindi tüm bunlar?
bile olsa!) S a d e c e yeteneklerinizi olabildiğince
Hiç, "dünyaya dar açıyla bakmaktan engellemeden geliştirip, yaratıcılığınızı
kurtulmalısın" diye hatırlatıldı mı? kullanabilmek için. Birinin karısı, kızı, sevgilisi,
tanışı, arkadaşı olmadan, s a d e c e kendiniz
Hiç, "bugün sinirlisin, nedeni malumdur" denip
olarak kendinizi gerçekleştirebilmek için. Tek
söyledikleriniz kulak arkası edildi mi? . başınıza ve kendi ayaklarınızın üzerinde
Bu soruya uygun bir c e v a p verince: "Yahu sen durarak. Kadınlığınızı yadsımaksızın, ona sarılıp,
ne biçim kadınsın!" karşılığını aldınız mı? " b e n kadın-insânım"ı vurgulayarak.
Hiç, "bugün ne kadar şıksın" denerek yapılan
hatalar unutturulmaya çalışıldı mı? Oysa bu çıkışlarınız çoğu kez yanlış anlaşıldı ^
değil mi? Hiç ummadığınız biçimde "
Hiç, bir kadına yakışacak uysallık, değerlendirilip, mahkûm edildiniz.
yumuşaklıktan yoksun olduğunuz, sert ve katı
davrandığınız vurgulandı mı? Çok ş e y istediğiniz, kendinizi "bir ş e y "
sandığınız, öne çıkmaya çalıştığınız, iktidar
Ve hep hep kadınlık haliniz size bir şekilde
istediğiniz ya ima edildi, y a da arkanızdan
hissettirildi mi?
söylendi. Ve mutlaka dedikodunuz yapıldı.
Ve siz, bütün bunlara karşın, düşündüklerinizi
söylemeye, doğru bildiğiniz gibi davranmaya Ama çok doğal değil mi? Çünkü onların
devam edebilecek gücü kendinizde n e kadar kafalarında yer eden kalıplar içinde, onların
zaman buldunuz? kullandığı dilde bu davranışlarınızla siz ancak
Kendinizden nasıl da şüphelendiniz bir an değil bu nitelemeleri hak edersiniz. Eğer eleştirmeye
mi? Herhalde bende bir sorun var. "Ortada cesaret ediyorsanız, mutlaka kendinizi
hiçbir ş e y yokken, herkes sessiz ve sakin öneriyorsunuzdur, çatlak s e s çıkarıyorsanız
geçinip gidiyorken. habire sorun yaratıyorum" birinin kellesini istiyorsunuzdur, açıkça
dediniz ve " s u s artık be kadın, yerini bil. konuşulmasını talep ediyorsanız grupçuluk
Kadınlığını bil! Kadınsan kadın gibi davran. Yok yapıyorsunuzdur.
eğer bu çevrede yer edinmek istiyorsan, erkek- Oysa size düşen susup beklemek, iktidar
kadın ol yine" diyerek zorladınız kendinizi. sahiplerinin -bunlar çoğunlukla erkeklerdir- sizi
"Onların konuştuğu dille ve oynadığı kurallarla seçmesini ummaktır. O sevimli, huzur verici
oyna! Sana ait olan, olmasını istediğin türde haliniz, tatlı diliniz, şıklığınız, ferahlatıcı neşeniz,
davranışlarla değil. Onların alışık olduğu. kendini bilen suskunluğunuz ve de elbette ki
32
bir şeyler yapabilmek
için ve bol bol fazladan
çabalar sarf edip
durursunuz.
Çok akılcı davrandığınızı
düşünürken, birden ne
kadar duygusal
olduğunuzdan dem
vurulur. Sakin
olduğunuzu sanırken
alabildiğine heyecanlı ve
aceleci olduğunuz
vurgulanır. T a m
ayrıntılarla uğraşmayıp,
dünyaya geniş açıyla
bakabildiğinizi kurarken
aniden
dargörüşlülüğünüz
yüzünüze çarpılır. Özel
sorunlarınızı işe
taşımamayı öğrendiğinizi
sanıp kendinizi
alkışlarken, e v d e ya da
dışarda ne gibi
sorununuz olduğu sorulur.
Özetle, kolay kolay
yaranamazsınız. Onların
kalıplarına girmediğiniz
s ü r e c e gözlerine de
giremezsiniz.
Ama artık içgüdüleşmiş sabrınız, bu didişmeyi
sürdürmenizin en büyük kaynağı olur.
Dayanağınız da kadınlığınızda direnmenizdir.
sabrınızla, umarak beklemektir sizden talep Yaratıcılığınızın önündeki engelleri tek tek
edilen. parmaklarıyla aşındırırken, hem o dünyayı daha
Çünkü inisiyatif sahibi olmak, talep etme iyi anlar, hem de gücünüzün derecesini bir kez
cesaretini göstermek, herkesin ortasında daha sınamış olursunuz. Ama bu mücadeleyi
eleştiriler getirmek, öneriler geliştirmek, kendini vermeyenlerden daha çabuk yıpranma ve
ortaya koymak ve hak talep etmek onların tükenme uğruna.
dünyasına ait davranışlardır. O dünyaya
girebilmek için en azından erkek-kadın Oysa istenen hem bütün bu engelleri dikmeye
olduğunuzu kanıtlamış olmanız gerekir. d e ğ m e y e c e k denli basit, hem de dikilen
Yoksa hep çocuk gibi azarlanıp, yerinize engelleri yerle bir e t m e y e d e ğ e c e k denli
oturtulursunuz. Ya da işi "cazgırlığa" vurup, değerlidir. İstenilen s a d e c e yaratıcılığımızı,
"edepsizleşir", "ukâlalaşırsınız". Nedense yeteneklerimizi ve potansiyelimizi ifade
bunlar çoğu kez kadınlara yakıştırılan edebilme özgürlüğü ve olanağıdır. Bu yönde
tanımlardır. iktidar istediğimiz, doğru olabilir a m a bu iktidar
denetlemek ve yönetmek için değil,
Onların diliyle konuşmayı başardığınız zaman özgürleşebilme koşullarımızı yaratabilmek
da büyük bir değişiklik olmaz genellikle. içindir.
Onların izin vermesini beklersiniz, S.Nur
33
ARIN G

ürk
Üstün A
Ne güzel bir gün... Deniz, güneş, biraz uyku ve
işte tatil... Huzur, sakinliğin verdiği huzur...
— Sizde hiç utanma yok mu? Bu ne
terbiyesizlik, insanları rahatsız e t m e y e hakkınız
var mı? Yakında kıyamet koparsa sizin gibiler Bu olay sizin ne kadar ilginizi çekti bilemem
yüzünden olacak. Ahlâk, namus nerde kaldı. ama, beni tatil dönüşü bir yazı yazmaya itecek
kadar ilgilendirdi ve "CİNSİYETÇİLİK nasıl bir
— Asıl siz kendi terbiyesizliğinden utanın, asıl
ş e y " diyenlerin kulaklarını çınlatmama neden
ahlâksızlık sizde. Küçücük bir kızın çıplaklığı
oldu.
sizi bu denli rahatsız ediyorsa, toplum sağlığı
açısından doktora görünseniz iyi olur. Öyle bir toplumda yaşıyoruz ki, iki yaşında bir
kızın çıplaklığı bu denli sorun olurken, öte
— Nee, bir de beni sapık olmakla mı yanda gazeteler tirajlarını bastıkları çıplak kadın
suçluyorsunuz, ahlâksızlar... haberlerine göre ayarlıyorlar. Ve ahlâkî
Ve havada uçuşan yumruklar... değerlerine sapına kadar sahip çıkan
erkeklerimiz, bunları okumakta hiçbir sakınca
Ortalık biraz sakinledikten sonra, olayın görmüyorlar. Küçük erkek çocuklarının
nedeninin yakınımızda güneşlenen, g e n ç çiftin penislerinin büyüklüğü ile övünen aileler, iş kız
iki yaşlarındaki kızları olduğunu öğreniyoruz. çocuklarına gelince ahlâk kumkuması
Sorun, küçük kızın çıplak denize girmesi. Eh, bu kesiliyorlar. Güçlü Türk erkeklerimize hizmette
durumda namuslarına düşkün delikanlılarımız bulunan Türk baskılı pornografik dergiler, ne
işe el koymazlarsa olmaz, ahlâk elden gider. yazık ki onları tatmin edemediğinden, yabancı
Üstelik kıyamet bile kopabilir. Biraz ileride baskılı olanlar biraz daha aşağıları görebilmek
üstsüz güneşlenen turistler ve onları dikizlemek için, peynir e k m e k gibi satılıyor. Ama Feminist
için birbirleriyle yarışan namuslarına düşkün dergisi 'vajina resmi çizmeyi düşündük' d e m e
duyarlı erkeklerimiz, yine yüz metre ilerde cesaretini gösterince, ahlâksızlıkla suçlanıyor.
çıplak denize giren küçük erkek çocuğu
kıyametin kopmasına neden olamazken, bunu Eh, yüzyıllardır dünyayı erkeğin fallusunun
başaran küçük kızı kutlamak gerekli. Ayrıca ucunda gören ve ona göre yorumlayan, buna
ahlâkî değerlerine SAPINA KADAR bağlı olan karşı vajinayı aşağılayan ve sömürü aracı
delikanlılarımızı da unutmamalı. Her ne kadar yapan bir erkek toplumundan, b a ş k a türlü bir
bir süre sonra ne yapıp edip, havlusunu turist tepki beklemek de hayal olurdu sanırım...
kızların yanına serseler de... Serpil
34

You might also like