Professional Documents
Culture Documents
GÜNEŞ
Küresel Felaket öncesi; güneş enerjisi, küresel iklim değişimi, güneş
hücreleri ve geleceğin teknolojisine bir bakış...
Fizik alanında lisansını derece ile bitiren yazar, nanoteknoloji alanında kendini
geliştirmiş ve bu alanda makaleler ve patentler yazmıştır.
Cheshire Kedisi: Bunun sana pek bir yararı yok. Hepimiz burada deliyiz. Ben
deliyim. Sen delisin.
...
Alice: Buradan gitmek için bana hangi yolu izlemem gerektiğini söyler misin?
Tarih...
1
Dünyanın sıcaklığı, dünyaya giren güneş enerjisi ile uzaya geri yansıyan güneş
enerjisinin hassas dengesiyle kontrol edilir. Bu dengenin korunmasında
atmosferdeki gazlar kritik rol oynar. Dünyaya gelen güneş enerjisinin %30’u
bulutlar ve atmosferdeki diğer parçacıklar tarafından yansıma ve saçılmalara
uğrayarak uzaya geri yansır. Gama ışınları, X-ışınları ve morötesi ışınları içeren
%20’lik kısım, atmosfer tarafından soğurulur. Büyük çoğunluğu görünür bölge
olan %50’lik kesim ise, atmosferden geçerek yeryüzüne ulaşır. Yeryüzüne
ulaşan güneş enerjisinin %85’i okyanuslar, toprak ve bitkiler tarafından
soğurulur. Geriye kalan kısım ise buzullar, çöller ve okyanuslar tarafından
tekrardan atmosfere yansıtılır. Güneş enerjisinin soğurulması sonucunda ısınan
yüzeyler, uzun dalga boyunda kızılötesi ışınlar yayımlar. Yayımlanan bu ısı
enerjisi, atmosfere ve atmosferden de tekrardan uzaya yansıtılır. Sonuçta,
dünyanın sıcaklığını koruyan bir denge mekanizması oluşmuş olur. Bu denge,
fosil yakıtların yakılması sonucu atmosfere salınan karbondioksit (CO2), karbon
monoksit (CO), metan (CH4), kükürt dioksit (SO2), azot oksit (N2O) ve su buharı
gibi sera gazları nedeniyle bozulur. Atmosferi bir tabaka halinde kaplayan sera
gazları, uzaya tekrardan yansıtılması gereken kızılötesi ışınları tutarak,
atmosferin ısınmasına neden olur. Sonuçta, denge bozulur ve dünyanın
sıcaklığı artmaya başlar. Bu durum, sera etkisi olarak adlandırılır ve yaşamın
devamlılığı için kritik bir rol oynar.
2
küresel sıcaklık, bugünkü değerinin yalnızca 1oC altındaydı. Günümüzden
12.000 yıl kadar önce sona eren son buzul çağında ise, dünyanın ortalama
sıcaklığı bugünkü düzeyinden yalnızca 5oC daha düşüktü. Yani; bize sayı olarak
pek küçük gelen sıcaklık değişimleri, iklim kuşakları ve canlıların doğal yaşam
alanları üzerinde gerçekte çok büyük etkilere sahiptir [3].
Şekil 1.2. Ekim 2010 itibari ile ölçümlenen kara ve deniz yüzey
sıcaklıklarındaki sapmaları. 1971-2000 yılları arasında ölçümlenen
değerler referans alınarak oluşturulmuştur [4].
3
Şekil 1.3. Ekim 2010 itibari ile ölçümlenen ortalama sıcaklık sapmaları [4].
Şekil 1.2 ve Şekil 1.3’te görülen sıcaklık sapmaları sizi pek tedirgin etmemiş
olabilir. Ancak birazdan okuyacağınız felaketler, bu sıcaklık sapmaları nedeniyle
olmuştur.
4
ANTARKTİKA DENİZ BUZU (Güney Okyanusu), 1973-1993 arasında
Antarktika’nın batısındaki buz %20 oranında azaldı ve azalması da sürüyor.
PİNE ADASI BUZULU (Güney Antarktika), buzun incelme oranı yıllık %3,5.
5
TIEN SHANG DAĞLARI (Asya), son 40 yılda buzul hacmi %22 oranında
kayboldu.
GÜRCÜ DAĞLARI (Rusya), son yüzyılda buzul hacmi yarı yarıya kayboldu.
SPEKA BUZULU (Uganda), 1977-1990 yılları arasında 150 m’den daha fazla
geri çekildi.
6
Şekil 1.4. 23 Ağustos 2005 yılında Amerika’da meydana gelen ve 1836
kişinin ölümüne neden olan Katrina Kasırgası sonrası.
7
Şekil 1.6. 27 Ekim 2005’te Amazonlar’da yaşanan büyük kuraklığın
sonucunda Cuiruai Gölü bu hale geldi [6].
8
Şekil 1.8. İspanya’daki Mediano bölgesindeki batalık, 2007 ve 2008
yıllarında yağmur miktarının yüzde 40 oranında düşmesi
sonucunda neredeyse tamamen kurudu, 16 Nisan 2008 [6].
9
Şekil 1.10. 24 Temmuz 2008’de Olimpiyat Oyunları’nda yelken
mücadelelerine ev sahipliği yapan Çin’in Qindao kentinin kıyıları,
mavi-yeşil alglerin istilasına uğradı [6].
10
Şekil 1.12. 9 Şubat 2009’da Avusturalya’da yaşanan büyük orman
yangınlarının kurbanlarından biri [6].
11
Şekil 1.14. 31 Temmuz 2009’da Humboldt buzulunun erimesinden sonra
geriye kalanlar [6].
Şekil 1.15. 9 Ağustos 2009’da Morakot tayfunu bir oteli sulara gömüyor [6].
12
Şekil 1.16. 3 Kasım 2009’da İspanya’nın Leon bölgesindeki Luna Baraj Gölü
[6].
13
Şekil 1.18. Arjantin’deki Perito Moreno buzulu her geçen gün daha da eriyor
[6].
Şekil 1.19. 17 Ağustos 2009’da Kenyalı bir çocuk uzak mesafedeki ırmaktan
evine su taşıyor [6].
14
Şekil 1.20. Peru'da And Dağlarının doruklarından doğarak Atlas Okyanusu'na
dökülen 6.400 kilometre uzunluğuyla Amazon'un en büyük ırmak
kolu olan Rio Negro’nun su seviyesi, 2010 Ekim ayında yapılan
ölçümlere göre, 13,6 m olarak ölçüldü. Bu değer, 1902’den bu
yana ölçümlenen en düşük değerdir [4].
15
Şekil 1.22. Temmuz 2021 yılında Çin’de yaşanan sel felaketinden 1 milyon
200 binden fazla kişi etkilendi. 20’den fazla kişi hayatını kaybetti. 9
bin hektardan fazla tarım arazisi zarar gördü. Ülke ekonomisine
zararı 11,3 milyon dolar oldu.
16
22 Mart 2002 tarihinde
Güney Kutbu’ndaki Thwaites
büyük buzulundan 3.400
kilometre karelik (Mayorka
Adası kadar) büyük bir buz
kütlesi koptu. 13-23 Ekim
2010 tarihlerinde etkili olan
ve saatte 290 km’lik
maksimum rüzgârlara sahip
olan Megi Süper Tayfunu 2006 yılından beri
Filipinleri vuran en güçlü tayfun oldu.
Avustralya’da Ekim 2010 yağışları, 52,6 mm’yi
buldu (bu değer normalin %126 üzerindedir) ve
111 yıl önce tutulmaya başlanan ulusal kayıtlara
göre en nemli üçüncü Ekim oldu. Meksika, 2010
Ekim ayında 1941 yılından beri ölçümlenen en kuru Ekimini geçirdi. 2010 Ekim
ayında ölçümlenen Antartik Deniz Buz uzantısı, 1979-2000 yılları arasındaki
ortalama değerlerinin %2,9 üzerinde çıktı [4].
Bu ve buna benzer binlerce olay, dünya genelinde küresel bir tehtidin var
olduğunu ve küresel ısınmaya neden olan sera gazı salınımını azaltmamamız
durumunda, yakın zamanda büyük felaketlerin kapıda olacağını göstermektedir.
17
insanın ölmesi, iklimlerin değişmesi, dünya genelinde tarımın ölmesi, göllerin
kuruması, toprak erozyonlarının artması ve milyonları öldürecek salgın
hastalıkların başgöstermesi anlamına gelmektedir.
18
Şekil 1.23. Çayırhan Termik Santrali.
Diğer taraftan temel enerji kaynaklarına aday olarak gösterilen Nükleer enerji
santralleri de gösterişli günlerini geride bırakmıştır. Nitekim, nükleer santrallerin
kullandığı yakıt olan Uranyum, dünya rezervleri açısından 53 yıllık bir ömre
sahip olup, ortaya çıkarttığı radyoaktif atıklar açısından da ciddi bir kaygı
oluşturur. Nükleer reaksiyon sonucu açığa çıkan radyoaktif atıklardan
yayımlanan yüksek enerjili parçacıklar, canlı hücrelerle etkileşerek DNA’nın
yapısını değiştirir ve geri dönüşü olmayan kalıtsal hastalıklara neden olur. Bu
nedenle bu atıkların, doğadan ve canlılardan olabildiğince uzakta saklanması
gerekir. Ancak bu atıkların güvenli bir biçimde saklanması hâlâ bir problemdir.
Ayrıca nükleer enerji santrallerinden çıkan yüksek seviyeli atıkların bir kısmının
240 bin yıl boyunca radyoaktif kalabildiği düşünüldüğünde, bunların
sızdırmadan binlerce yıl saklanabileceği de hâlâ bir muammadır (Yılda yaklaşık
10 bin ton nükleer atığın üretildiği ve birikmiş nükleer atık miktarının da 250 bin
tonu aşmış olduğu düşünüldüğünde, durumun ciddiyeti daha da anlaşılır [8]).
19
Şekil 1.24. 26 Nisan 1986 yılında, Çernobil’de nükleer santralde meydana
gelen reaktör patlaması sonucu Hiroşima ve Nagasaki’ye atılan
atom bombasının 100 katı kadar bir radyosyon havaya karıştı.
Radyoaktif bulutlar, rüzgârın etkisiyle Güney Afrika’ya kadar ulaştı.
Yağan yağmurlar ile radyoaktif kirlilik, toprağa karıştı. Sonuçta, üç
ülkede 146 bin kilometrelik bir alan kirlendi, binlerce insan
kanserden öldü ve binlercesi kalıtsal hastalıklara yakalandı.
20
Bugün gelinen noktada; fosil kaynaklı yakıtların tüketilmesi sonucu, dünyanın
doğal kaynaklarının üçte biri, ormanların yüzde on ikisi, okyanuslardaki biyolojik
çeşitliliğin üçte biri, tatlı sulardakinin ise yüzde ellisi yok olmuştur. Nükleer
silahlanma, nükleer atık sorunu ve toplum sağlığı açısından da nükleer enerjide
endişeler ciddi boyuttadır [8]. Buna rağmen dünyada tüketilen elektrik enerjisinin
%82’si fosil kaynaklardan ve nükleer enerjiden sağlanmaktadır [10]. Ancak bu
enerji kaynaklarının 100 yıl içinde tükeneceği [8] düşünüldüğünde, yenilenebilir
enerji kaynaklarına neden ihtiyaç duyulduğu daha iyi anlaşılır.
Dünyanın kullandığı yıllık enerji miktarı, her yıl yaklaşık %1,5 oranında
artmaktadır. Enerji gereksinimi, artan nüfusa bağlı olarak 2050 yılında 30 TW’a
ulaşacaktır. Buna karşın mevcut enerji kaynakları enerji ihtiyacına cevap
verememektedir. Birleşmiş Milletler enerji raporuna göre, dünya nüfusunun
çeyreğini temsil eden 1,6 milyar kişi elektrik enerjisinden mahrum bir biçimde
yaşamını sürdürmektedir. Bu sayının 2030 yılında sadece 200 milyon azalması
beklenmektedir.
Artan nüfusa bağlı olarak dünya enerji talebindeki artış, fosil yakıtların
tükenmekte oluşu, küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliği ve sürdürülebilir
kalkınma göz önünde bulundurulduğunda, enerji sorununun ekolojik denge
noktasında çözümü, ancak Güneş, Rüzgâr, Hidroelektrik, Gel-git, Biyokütle ve
21
Okyanus akıntıları gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı ile
mümkündür.
22
Bu yenilenebilir enerji kaynakları arasında da dünyanın ve yaşamın en önemli
enerji kaynağı olan güneş enerjisi, farklı bir öneme sahiptir. Çünkü, tüm
enerjilerin doğası güneşe dayanır. Yediğimiz besinler, fosil yakıtlar, rüzgârlar,
okyanuslardaki sıcaklık farklılıkları, deniz dalgaları, biyokütle enerjileri ve su
döngüsünde rol aldığı için hidroelektrik enerjisi dahi güneş enerjisinin değişim
geçirmiş türevlerinden başka bir şey değildir.
23
2. GÜNEŞ ENERJİSİ
Güneş, dünyaya her gün toplam nüfusun günlük enerji ihtiyacından yaklaşık
15.000 kat daha fazla enerji sağlar. Yeryüzüne her yıl düşen güneş ışınım
enerjisi, yeryüzünde şimdiye kadar belirlenmiş olan fosil yakıt haznelerinin
yaklaşık 160 katı kadardır. Ayrıca bu değer; fosil, nükleer ve hidroelektrik
tesislerinin bir yılda üreteceğinden 15.000 kat daha fazladır [13].
Güneşin merkezinde nükleer füzyon sonrası açığa çıkan muazzam ısı enerjisi,
konveksiyon yoluyla güneşin yüzeyine aktarılır ve burada elektromanyetik dalga
enerjisi olarak tüm uzaya yayımlanır. Güneşin yayımlamış olduğu bu enerjinin
sadece milyarda biri dünyaya ulaşır. Güneşten yayımlanan ve birim alan başına
düşen güç olarak tanımlanan ışınım yoğunluğu, dünya atmosferi dışında sabit
bir değere sahip olup bu değer güneş sabiti ya da havakütle 0 (AM 0) alarak
isimlendirilir. Bu sabit değer 1353 W/m2’dir [14]. Ancak atmosferden giren
ışınımların spektral dağılımı; atmosferdeki gaz molekülleri, aerosollar ve toz gibi
parçacıklardan saçılmalar ve atmosferde bulunan ozon, oksijen, su buharı, azot,
metan ve karbondioksit gibi gazların ışınımları soğurmaları nedeniyle azalır.
Işınımın spektral dağılımındaki azalma, dalga boyuna ve ışığın dünya atmosferi
içerisinden geçerken izlediği yola bağlı olarak sürekli değişir. Bu azalmadaki
24
değişim, açık bir havada ve deniz seviyesinde ışığın atmosferden geçerken
izlediği gerçek yolun, güneş tam tepedeyken ışığın alacağı yola oranı olarak
tanımlanır ve optiksel havakütle olarak adlandırılır. Örneğin, güneş tam
tepedeyken bu değer AM 1 (havakütle 1) olarak ifade edilir.
Şekil 2.1. Havakütle sayı ifadesinin tanımı [15]. Ø, güneşin tepe konumu ile
herhangi bir zamandaki konumu arasındaki açı değeri olmak
üzere, havakütle sayı ifadesi AMm ışıması olarak ifade edilir.
25
Şekil 2.3. Berlin’de yılın çeşitli günlerinde ve güneşin konumuna bağlı olarak
elde edilen havakütle değerleri [16].
26
Şekil 2.5. Dünya genelinde küresel ışıma değerleri (kWh/m 2) [17].
27
3. ÜLKEMİZİN GÜNEŞLENME POTANSİYELİ
Ülkemiz için yıllık ortalama toplam güneş ışınım şiddeti 1311 kWh/m2 (günlük
toplam 3,6 kWh/m2) ve güneşlenme süresi 2640 saattir (günlük toplam 7,6
saat). Bu değer tüm Avrupa ülkelerinin güneş potansiyelinin toplamına eş
değerdir. Türkiye, yıllık 110 günlük bir güneşlenme süresine sahip olup gerekli
yatırımların yapılması durumunda metre kare başına ortalama 1100 kWh’lik
güneş enerjisi üretebilir [18,19]. Türkiye güneş enerjisi potansiyeli ve
güneşlenme süresi değerleri, aylara ve bölgelere göre dağılımı Çizelge 3.1 ve
Çizelge 3.2’de verilmiştir. Tablolar incelendiğinde aylık minimum güneşlenme
süresinin 103 saatle Ocak ve Aralık ayında olduğu, aylık maksimum
güneşlenme süresinin ise 365 saatle Temmuz ayında olduğu görülür. Bölgeler
açısından bakıldığında ise, güneş enerjisinden yararlanmada en elverişsiz
konumda bulunan Karadeniz Bölgesinde dahi yıllık güneşlenme süresinin 1971
saat olması ve bu değerin Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaklaşık 3000 saat
olması Türkiye’nin güneş enerjisi potansiyelini göstermesi bakımından
önemlidir. Bu verilere göre ülkemizin %63’ünde 10 ay, %17’sinde ise 1 yıl
boyunca güneş enerjisinden yararlanmak mümkündür.
28
Çizelge 3.2. Türkiye’nin yıllık toplam güneş enerjisi potansiyelinin bölgelere
göre dağılımı [18,20].
29
dağıtım sırasında kaybolduğu düşünüldüğünde, bölgesel ve bağımsız çalışacak
güneş santrallerinin önemi daha da belirginleşir.
Ülkemiz üzerine düşen güneş enerjisi potansiyeli, 87,5 milyon ton petrole
eşdeğerdir. Bunun 26,5 milyon petrol eşdeğeri ısı üretimine ve 8,75 milyon ton
petrol eşdeğeri de elektrik enerjisi üretimine elverişlidir [21]. Türkiye’de güneş
enerjisi, en yaygın olarak güneş kollektörü yardımıyla sıcak su üretiminde
Akdeniz ve Ege Bölgelerinde kullanılmaktadır. Kurulu güneş kollektörü miktarı,
12 milyon m2 ve yıllık üretim hacmi 750 bin m2’dir. 2008 itibariyle güneş
kollektörlerinin ürettiği ısı enerjisinin birincil enerji tüketimine katkısı 420 ton
petrol eşdeğeridir. Bu haliyle ülkemiz kayda değer bir güneş kollektörü üreticisi
ve kullanıcısıdır [23]. Ancak ülkemiz güneş enerjisinden elektrik enerjisi
üretiminde oldukça kötü bir noktadadır.
Türkiye, tüm Avrupa ülkelerinden çok daha fazla güneş alıyor olmasına rağmen
Avrupa’nın son 5 yıl içinde kurduğu güneş santrallerinden elde ettiği güç 9 GW’ı
geçmekte iken [22] (Türkiye’nin son 35 yılda Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da
inşa ettiği 19 hidroelektrik santralinden elde ettiği gücün ise sadece 7,5 GW
olduğu [22] düşünüldüğünde, güneş enerjisinin önemi bir kere daha anlaşılır)
Türkiye’de Orman Bakanlığı gözetleme kuleleri (175 kW), Türk Telekom
aktarma istasyonu (135 kW), Kara yolları imdat telefonları, deniz fenerleri ve
çeşitli araştırma kurumlarında olmak üzere güneş pillerinden elde edilen toplam
kurulu güç ise sadece 350 kW civarındadır.
Şekil 3.1. EİE Didim Şebekeye Bağlı Güneş Pili Sistemi [20].
30
Güneş enerjisi, sahip olduğu potansiyel ve karmaşık bir teknolojiye ihtiyaç
duymaması gibi üstünlükleri nedeniyle; tarımda sulama, endüstriyel işlem
ısısının sağlanması, kurutma-pişirme, binaların ısıtılması-soğutulması ve
elektrik enerjisi üretiminde yaygın bir biçimde kullanılmaktadır. Uygulama alanı
oldukça esnek olan güneş enerjisi, elektrik kesintisine ve dünya enerji ihtiyacına
yüzde yüz çözümdür. Uygulama alanı esnek olduğundan bir şehrin enerji
ihtiyacını karşılayacak bir tesis kurulabileceği gibi, bir sokak lambasını
aydınlatacak küçük bir sistem de kurulabilir. Şehir şebekesinden uzak bölgeler
için en uygun çözümdür. Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere
Almanya, Japonya ve Hollanda kendi ülkelerinde güneş enerjisi kullanımını
yaygınlaştırmak için geniş çapta yatırımlar yapmışlardır.
31
4. GÜNEŞ ENERJİSİ TEKNOLOJİSİ
Isıl güneş teknolojisi; düşük sıcaklık (20-200 oC), orta sıcaklık (200-400 oC) ve
yüksek sıcaklık (>400 oC) uygulamaları olmak üzere üç ana grupta incelenir.
4.1.1.1. Su Isıtma
32
Şekil 4.1. Tabii dolaşımlı güneş kollektörünün şematik gösterimi.
Kollektöre giren soğuk su, güneş enerjisi yardımıyla ısınır ve yoğunluğu düşer.
Yoğunluğu düşen su, arkadan gelen yüksek yoğunluğa sahip soğuk su
tarafından yukarı doğru itilerek depoya gönderilir. Sonuçta sürekli bir su çevrimi
ile depodaki su ısınmış olur.
33
güneş kollektörleri; saydam bir örtü tabakası, yalıtım malzemesi, yutucu
(soğurucu) bir yüzey, akışkanın dolaştığı borular ve kasadan oluşur.
Kollektörde ısı kayıplarını en aza indirmek için, soğurucu tabakanın arka yüzü
ile kasa arası, 150 oC’ye kadar dayanıklı sıcak yalıtım malzemesi ile kaplanır.
Kaplanan bu malzemenin dış etkenlerden korunmasını sağlamak ve
ıslanmasını engellemek için, yalıtım malzemesi özel dizayn edilmiş bir kasa ile
kaplanır.
34
Kollektöre gelen güneş ışınları, kollektör tarafından soğurularak ısı enerjisine
dönüştürülür. Bu ısı, kollektörle etkileşim halinde bulunan suya aktarılır (Bazı
sistemlerde kollektördeki ısı, özel bir sıvıya aktarılarak bir ısı değiştirici
vasıtasıyla suya aktarılır. Bu şekilde maksimum verim elde edilmiş olur). Isınan
su, bir depoda biriktirilerek yalıtımlı borular, pompa ve kontrol edici bir düzenek
aracılığıyla kontrol edilir. Burada önemli bir nokta, sıcak suyun toplandığı
depolardır. Depolar; ısı kayıplarını önleyecek şekilde yalıtılmalı ve
elektrokimyasal korozyon ve oksitlenmelere karşı da deponun içi, epoksi ya da
emaye ile kaplanmalıdır.
35
Şekil 4.4. Güneş enerjisi ile ısıtmalı bir güneş havuzunun çalışma prensibi
[16,25].
36
4.1.1.2. Su Arıtma
37
kapasitesi yüksek bir madde olan tuz kullanılır. En yaygın kullanılan tuzlar,
çözünürlükleri sıcaklıkla değişmediğinden NaCI ve MgCI2’dir.
38
kayıplarını önlemek için havuzun dış ve iç duvarları yalıtılmalıdır. Ayrıca güneş
enerjisinden daha fazla yararlanmak için güneş enerjisinin, havuza odaklayıcı
kollektörlerle yönlendirilmesi de düşünülebilir. Nitekim; Türkiye’de 1cm 2’lik alana
düşen günlük enerji miktarı ortalama 308 kaloridir. Bu metre karede günlük
ortalama 3,6 kWh anlamına gelir. 3,6 metre çapındaki odaklı bir kollektörün
alanı ise yaklaşık 10 m2 olup bu alana düşen günlük ortalama güneş enerjisi
miktarı 36 kWh olacaktır. Bu yıllık olarak yaklaşık 13000 kWh’lık bir enerji
anlamına gelecektir. Bu enerjiyi binalarda ısı amaçlı değerlendirirsek, yılda 130
günlük (kış ayları) ısınma gününe denk düşen ısı enerjisi miktarı yaklaşık 100
kWh olacaktır [29]. Bu ise, bir binanın gerekli tüm ısı ihtiyacının
karşılanabileceği anlamına gelir.
39
Kutu tip güneş ocağı: Kutu,
güneş ışınlarının içine
girmesini sağlayan cam ya da
plastik bir pencere ve yalıtılmış
duvarlardan oluşur. Gelen
güneş ışınlarının daha fazla
soğurulmasını sağlamak için,
kutunun tabanı koyu renkli ve
ısıl iletkenliği yüksek bir
malzemeden yapılır. Işınların
ise, yemek kabı üzerine
yoğunlaşmasını sağlamak için duvarlar, metal plaka ya da alüminyum folyo ile
kaplanır.
Kutu içerisine giren güneş ışığı burada bulunan yiyecekler ve kutunun tabanı
tarafından soğurulur. Bunun sonucunda uzun dalga boylu ışınlar yayımlanır.
Yayımlanan ışınların dalga boyu büyük olduğundan camdan geri çıkamazlar ve
bu şekilde tekrardan kutunun içerisine yansıtılırlar. Sonuçta oluşan sera etkisi
ile kutunun içi 150 oC’ye kadar ısınır.
Panel tip güneş ocağı: Güneş ışınlarının çoklu yansıtıcı yüzeyler yardımı ile
yemek kabı üzerine düşürüldüğü sistemlerdir. Kurulumu oldukça kolay ve ucuz
olan bu pişiriciler, rüzgârlı havalarda kullanılmaya pek elverişli değillerdir.
40
Parabolik tip güneş ocağı:
Doğrudan güneş ışığına ihtiyaç
duyan bu sistemlerde, güneş ışığı
parabolik yüzeyli bir yansıtıcı
yardımıyla ocağın merkezinde
bulunan yemek kabı üzerine
düşürülür. Işığın bir merkezde
toplandığı bu pişiriciler sayesinde
yüksek sıcaklıklara çok çabuk
ulaşabilir.
Trombe duvarı, binanın güneye bakan duvarı arasına bir hava boşluğu
bırakacak şekilde, cam bir katman ile örtülmesi esasına dayanır. Duvarın
üstünde ve altında yer alan hava kanalları sayesinde doğal bir çevrim ile hava
kütlesi, gün boyunca güneş ışığı yardımıyla oluşan sera etkisiyle ısınır. Isınan
bu hava, binanın gündüz boyunca ısınmasını sağlar. Gece boyunca ise, hava
kanalları kapatılarak trombe duvarında iletim yolu ile olabilecek ısı kayıpları
önlenir ve trombe duvarında depolanan enerjiden, binanın ışıma yoluyla
maksimum derecede ısınması sağlanır. Bu tip sistemlerde oluşturulacak
otomatik hava kontrol sistemleri ile kışın sıcak hava akışı ile odanın ısıtılması,
yazın ise soğuk hava akışı ile odanın soğutulması sağlanabilir.
41
Şekil 4.9. Trombe duvarı çalışma prensibi [32].
Güneş Bacası fikri, ilk defa 1978 yılında Stuttgart Üniversitesi’nden Prof.
Schlaich tarafından ortaya atılmıştır. Temelde ısınan havanın yükselmesi
prensibine dayanarak çalışan güneş bacaları, geniş bir alana yayılmış sera
özelliği taşıyan kollektör bölümü ile bunun ortasında yer alan uzunca bir
bacadan oluşur. Güneşten gelen ışınlar, transparan özelliğe sahip kollektör
bölümünden (genelde cam ya da ince plastik örtüden yapılmış) geçerek siyah
renkle boyanmış yüzeye düşerler ve yüzeyi ısıtarak uzun dalga boylu ışınların
yayımlanmasına neden olurlar. Yayımlanan uzun dalga boylu ışınlar,
kollektörden kaçamaz ve tekrardan kollektör içine yansıyarak kollektörün içinde
bulunan havayı ısıtırlar. Kollektör, bacaya doğru eğimli bir biçimde
yapıldığından düşük basınçtaki sıcak hava, bu eğimli yapı içerisinde bacaya
doğru hareket eder. Sıcak hava, baca içerisinde yukarı doğru yükselirken
bacanın içerisinde bulunan türbini de hareket ettirmiş olur. Bir dinamoya bağlı
olan türbin vasıtasıyla da elektrik elde edilmiş olur. Bu şekilde güneş enerjisi
önce hareket enerjisine daha sonra da elektrik enerjisine dönüşmüş olur.
42
Şekil 4.10. Manzanares Güneş Bacası [33]. Üretim maliyeti sadece 1 milyon $
olan Manzanares güneş bacası; 200 m baca yüksekliği, 10 m baca
çapı, 46.000 m2’lik sera alanı ve 50 kW’lık maksimum güç çıkışı ile
ilk güneş bacası prototipi olma özelliğine sahiptir. 1982 yılında
Alman mühendislik firması olan EnviroMission tarafından
İspanya’da Madrid’in 150 km güneyindeki Manzanares’in kırmızı
renkli toprakları üzerinde kurulmuştur.
43
Şekil 4.11. Güneş bacasının çalışma prensibi [22].
Şekil 4.12. Kollektörün iç kesimi [33]. Cam, ince plastik film ya da sırlanmış
yüzeylerin ardı ardına dizilmesi ile oluşturulan kollektör
bölümünün altındaki alanın büyük bir bölümü sera amaçlı
kullanılabilir.
44
Şekil 4.13. Güneş bacasında yer alan bir türbin şekli [34]. Bir dinamoya bağlı
türbin, ısınan havanın hareketinden yararlanarak ısı enerjisini
mekanik enerjiye dönüştürür. Sıcak havadan maksimum düzeyde
yararlanmak için türbin, kollektöre göre dikey ve bacaya göre
yatay bir konumda yerleştirilir. Türbin kanatları, bacanın tüm kesit
alanını kaplayacak şekilde imal edilir. Bunun için büyük çaplı tek
bir türbin ya da yeteri kadar küçük türbinler seçilebilir [35].
45
olmaması, güneş bacalarını oldukça cazip kılmaktadır. Bu haliyle güneş
bacaları, çöllerde ve güneşçe zengin bölgelerde kurularak dünyanın enerji
sorununa çözüm getirebilir. 100 MW’lık bir güneş bacası, 2300 kWh/m2 yatay
güneş ışıması potansiyeli olan bir bölgede 750 GWh/yıl elektrik üretebilmektedir
[33]. Ülkemizin iklim ve güneşlenme potansiyeli düşünüldüğünde, güneş
bacalarının elektrik üretimi için oldukça ideal olduğu görülebilir.
46
4.1.1.9. Güneşli Soğutma Sistemleri
47
sıcak ve soğuk su depoları arasında bir sıcaklık farkı oluşturularak peltier
etkisiyle güneş enerjisinden elektrik enerjisi elde edilir.
48
Şekil 4.17. Parabolik oluk kollektörü ve çalışma prensibi [36].
Şekil 4.18. Parabolik oluk kollektörlü güç santralinin çalışma prensibi [36].
Şekil 4.19. Luz parabolik oyuk güç santrali [36]. Amerika’da 1985 yılında
Mojave çölünde kurulan ve 9 ayrı bölümden oluşan santralin gücü,
yaklaşık 354 MW’dur.
49
4.1.2.2. Nokta Odaklamalı Çanak-Stirling Motorlu Güneş Güç Santralleri
50
4.1.3. Yüksek Sıcaklık Uygulamaları (>400oC)
Merkezi Alıcılı Güneş Güç Santralleri: Bir kule etrafına daire oluşturacak şekilde
yerleştirilen ve güneşe göre pozisyonu her an değişebilen heliostat denen
hareketli düzlemsel aynalardan oluşur. Bu aynalar yardımıyla güneş ışığı, kule
üzerine monte edilmiş alıcı denen, ısı eşenjörüne yansıtılarak yoğunlaştırılır.
Alıcıda yer alan bir tank içerisindeki akışkan (genelde sodyum nitrat ve
potasyum nitrat çözeltisinden oluşan tuz çözeltisi) yoğunlaştırılmış güneş ışığı
yardımıyla ısıtılır. Sonuçta elde edilen bu ısıdan yararlanarak elektrik enerjisi
üretilir.
Şekil 4.22. Merkezi alıcılı güneş güç santralinin çalışma prensibi [40].
51
depolama tankına doğru pompalanan akışkan, buradan buhar jeneratörüne
yönlendirilir. Buhar jeneratöründe, ısı değiştiriciler yardımıyla üretilen buhar,
buhar türbinlerinde türbinleri döndürerek elektrik enerjisi üretir. Soğuyan
akışkan ise, tekrardan soğuk tuz depolama tankına yönlendirilerek güç
santralinin çevrimi tamamlanır.
52
Dünyada bulunan diğer merkezi alıcılı güneş güç santralleri ile ilgili bilgiler
Çizelge 4.1’de görülmektedir.
Çizelge 4.1. Merkezi alıcılı güneş güç santralleri ile ilgili bilgiler [41].
Şimdiye kadar gördüğümüz güneş güç santralleri ile ilgili bazı parametreler
Çizelge 4.2’de yer almaktadır.
Çizelge 4.2. Güneş güç santralleri ile ilgili bazı parametreler [41].
53
4.2. Güneş Hücreleri ve Fotovoltaik Sistemler
Güneş hücrelerinden elde edilmek istenen güç talebine bağlı olarak; çok sayıda
güneş hücresi paralel ya da seri bağlanarak güneş modülleri, modüller birbirine
bağlanarak güneş panelleri ve paneller birbirine bağlanarak güneş dizileri
oluşturulabilir. Bu şekilde W’lık güneş hücrelerinden MegaWatt’lık güneş dizileri
oluşturulur. Birbirine seri bağlı 36 adet kristal silikon hücre içeren, 50x100
cm2’lik alana sahip 3 cm kalınlığındaki klasik bir modülden, 3 Amper’lik ve 16
Volt’luk bir gerilim elde edilir. Daha yüksek gerilim ve akımlar üretilmek
isteniyorsa bu modüller seri ya da paralel olarak birbirine bağlanır.
54
Şekil 4.24. Fotovoltaik diagram [42].
Şekil 4.25. Bir güneş modülü tarafından çalıştırılan DC yük kaynağı şeması
[43].
Elektrik şebekesine bağlı olan fotovoltaik sistemlerde ise, üretilen fazlalık enerji
şehir şebekesine aktarılarak depolanır ve gerektiğinde şebekeden çekilerek
kullanılır.
55
Şekil 4.26. Fotovoltaik Sistem Türleri [44].
56
Regülatör (Akünün aşırı şarj olarak deşarj olmasını engellemek için,
akünün durumuna göre ya panelden gelen akımı ya da yükün çektiği
akımı kesen denetim birimidir)
İnverter (Doğru akımın alternatif akıma dönüşümünü sağlayan cihazdır)
Akü/Aküler
Yük (Üretilen elektriği kullanan birim)
57
Şekil 4.28. Güneş enerjili şarj cihazları [46,47].
58
Şekil 4.31. Güneş Karavanı [51].
59
Şekil 4.34. İsviçre Alplerinde bir fotovoltaik panel [53].
60
Şekil 4.36. Avusturya, Styria’da bir güneş ağacı [54].
61
Şekil 4.38. Güneş park metresi [54].
62
Şekil 4.40. Athos Dağı, Kuzey Yunanistan’da bulunan ve gücü 12,5 kWp olan
bir iletişim istasyonu [56].
Şekil 4.41. Afrika çöllerinde, bir deve üzerinde fotovoltaik sistem [57].
63
Şekil 4.43. Güneş buzdolabı [36].
64
Şekil 4.46. Gaz-elektrik kaynaklı bir hibrit güneş arabası [60].
65
Şekil 4.48. Uzay uygulamalarında kullanılan ve gücünü güneşten alan bir
robot [62].
Şekil 4.49. Nasa tarafından 2001 yılında geliştirilen ve 96.863 feet (~18 mil)
yüksekliğe kadar çıkabilen ilk güneş güçlü hava aracı [63].
66
4.2.1.2. Elektrik Şebekesine Bağlı Fotovoltaik Sistemler
Elektrik şebekesine bağlı fotovoltaik sistemler, kendi ihtiyaçları için gerekli olan
gücü üretmenin yanı sıra fazlalık olarak üretilen gücü de şehir şebekelerine
aktararak güneş enerjisinin depolanmasında önemli bir rol oynarlar. Bu şekilde
yeterli enerjinin üretilemediği zamanlarda, şebekede depolanan enerji çekilerek
tekrardan kullanılır.
67
Şekil 4.51. İspanya’da Madrit’te bulunan İspanyol telekom şirketi “Edificio
Telefonica” şirketinin yanda görünen binasının çatı katında 3 MW
gücünde 16.000 güneş hücresi bulunmaktadır. Bu hali ile
Avrupanın en geniş güneş-güç binasını temsil etmektedir [64].
68
Şekil 4.53. İspanya’da bulunan 20 MW’lık Beneixama güneş parkı. 500 bin
metrekare alana kurulu parkta, 100.000 güneş hücresi
kullanılmıştır [65].
Şekil 4.54. Kore'de bulunan 18 MW’lık SinAn Güneş Parkı. 109.000 güneş
hücresinden oluşan park, yılda 20.000 ton karbondioksitin doğaya
salınmasını engelliyor [66].
69
Şekil 4.55. 110 hektarlık alana kurulu 40 MWh gücünde Waldpolenz güneş
parkı (Almanya) [67].
Şekil 4.56. Güneşi tek eksende takip adebilen Nellis güneş güç istasyonu
(Amerika) [54].
70
Şekil 4.57. Pearl Harbor (Ford Adası, ABD) hava hangarı üzerinde bulunan
309 kWp gücünde ve 31.000 ft2’lik alanı kaplayan fotovoltaik diziler
[68].
Şekil 4.58. Stillwell terminali (New York) üzerinde yer alan 210 kWp
gücündeki fotovoltaik paneller [69].
71
Şekil 4.59. Almanya Stadtwerke Duisburg’da fotovoltaik sistemlerin
yapıştırıldığı güç istasyon kuleleri [44].
72
5. GÜNEŞ HÜCRELERİNİN TARİHİNE KISA BİR BAKIŞ
Güneş hücreleri 1956’lı yıllardan beri uzay uygulamalarında yaygın bir biçimde
kullanılmaktadır. Ancak güneş hücrelerine olan gerçek anlamda ilgi, 1973
yılında meydana gelen petrol krizi ile başlamıştır. Bu bölümde, ilk güneş
hücresinin doğumuna olanak sağlayan ve insanlığın gelişiminde devrim yaratan
kısa bir hikayeyi bulacaksınız [70].
Şekil 5.2. Adams ve Day tarafından selenyumda foto etkiyi görmek için
tasarlanan düzenek şeması [72].
73
1883 yılında, Fritts tarafından %1’den düşük verime
sahip selenyum waferdan ilk güneş hücreleri yapıldı.
1954 yılında Daryl Chapin, Calvin Fuller ve Gerald Pearson tarafından Bell
laboratuvarlarında %4 verime sahip ilk silikon güneş hücreleri üretildi.
74
Şekil 5.3. Bell silikon güneş hücreleri ve ilk güneş modülü [73].
75
Şekil 5.4. Vanguard I uydusu. 17 Mart 1958 yılında ABD tarafından uzaya
gönderilen bu uydu 1,5 kg ağırlığındaydı [74].
1959 yılında Hoffman Electronics %10 verimli güneş hücrelerini üretti. Aynı
yılın Ağustos ayında her biri 1x2 cm2 olan 9.600 güneş hücresi içeren
Explorer VI uydusu ve ardından Ekim ayında Explorer VII uydusu fırlatıldı.
1963 yılında Sharp şirketi tarafından ilk silikon fotovoltaik modüller üretildi.
1964 yılında Nasa 470 W’lık fotovoltaik dizilerden beslenen Nimbus
uydusunu uzaya fırlattı. Bu tarihten sonra uzaya, enerjisini güneşten alan
birçok araştırma ve telekomünasyon uyduları gönderildi. Son zamanlarda
gönderilen en önemli güneş güçlü uzay araçları arasında; 2007 yılında
Mars’a gönderilen Mars PHOENIX uzay aracı, 2004 yılında Merkür
gezegenini incelemek için gönderilen MESSENGER (MErcury Surface,
Space Environment, GEochemistry, and Ranging) uzay aracı, 2009 yılında
Nasa tarafından uzaya gönderilen KEPLER uzay aracı yer almaktadır.
1973 yılında, petrol krizi tüm dünyayı vurdu ve fosil kaynakların sonsuza
kadar yetmeyeceği anlaşıldı. Bu kriz sonrası, dünyevi uygulamalarda güneş
enerjisine olan ilgi hızla arttı.
76
6. KLASİK BİR P-N EKLEM GÜNEŞ HÜCRESİNİN ÇALIŞMA PRENSİBİ
Güneş hücreleri bilindiği gibi, üzerlerine düşen güneş ışığını doğrudan elektrik
enerjisine dönüştüren (fotovoltaik etkiyle) organik ya da inorganik aygıtlardır.
Piyasada en fazla, yarıiletken bir malzemeden yapılan inorganik güneş hücreleri
bulunur. Bu nedenle burada, Silikon (Si) p-n tipi güneş hücrelerinin çalışma
mantığından bahsedilecektir.
En basit güneş hücreleri, p ve n tipi olmak üzere iki yarıiletken tabaka içerir.
Fotovoltaik etki, p ve n tipi olarak katkılanan bu iki yarıiletken tabakanın
birleştirilmesi sonucu oluşur. p-tipi yarıiletken tabakada, pozitif yükle temsil
edilen, delik (hole) fazlalığı bulunur. Delikler, yarıiletken malzemeye katkılanan
atomların, komşu atomlarla eşleşemeyen bağlarını temsil eder. Bu bağlar
eşleşmediğinden yarıiletken malzeme içerisinde, elektronların üzerinde hareket
edebileceği bir ortam oluşturur. Dolayısıyla elektronlar bir bağdan diğer bağa
geçerken, sanki bağların hareket ettiği bir ortam oluşmuş olur. n-tipi yarıiletken
tabakada ise, elektron fazlalığı bulunur. Yarıiletken malzemeye, yarıiletken
malzemenin bağ oluşturabileceği elektron sayısından fazla elektron içeren atom
katkılanırsa, yarıiletken malzeme içerisinde elektron fazlalığı oluşturulmuş olur.
77
oluşturacak başka elektron bulunmadığından, kristalde bir elektron eksikliği
oluşmuş olur. Oluşan bu elektron eksikliği ya da eşleşemeyen bağ, kristal yapı
içerisinde sürekli hareket eden pozitif yüklü delik yapıları oluşturur.
Bir güneş hücresi elde etmek için, oluşturulan p ve n tipi yarıiletken tabakalar bir
araya getirilerek p-n eklem oluşturulur. Bu eklemde; n bölgesinde elektron yani
eksi yük fazlalığı, p bölgesinde ise delik yani pozitif yük fazlalığı kendiliğinden
oluşur. Eklemin n ve p bölgelerinin sınırlarında oluşan yük fazlalığı, bir difüzyon
kuvvetinin oluşmasına neden olur. Oluşan bu difüzyon kuvveti eklemin n
78
bölgesinin sınırından, p bölgesinin sınırına doğru (geçiş bölgesi) elektron akışı
oluşturur. Sürüklenen elektronlar, p bölgesinin sınırındaki deliklerle birleşir.
Sonuçta belli bir zaman geçtikten sonra p bölgesinin sınırında elektron yani eksi
yük fazlalığı ve n bölgesinin sınırında ise elektron eksikliği yani pozitif yük
fazlalığı (delikler) oluşur.
Yarıiletken malzemeler, valans bant ve iletkenlik bandı olmak üzere iki enerji
bandından oluşurlar. Bu iki bant arasında ise yasak enerji aralığı (E g) bulunur.
Yarıiletken bir malzeme, enerjisi (hν) yasak enerji aralığına (E g) eş ya da daha
büyük bir fotonla etkileştiği zaman (hν ≥ Eg) etkileşen foton, enerjisini valans
bandında bulunan elektrona aktararak elektronun iletim bandına geçmesine
neden olur. Sonuçta yarıiletken malzeme içerisinde elektron-delik çifti oluşmuş
79
olur. Yarıiletken bir malzeme içerisinde elektrik alan bulunmadığından belli bir
süre sonra iletkenlik bandında bulunan elektron, sahip olduğu enerjiyi
yayımlayarak tekrardan valans bandına döner (elektron kararlı olabilmek için
bunu yapmak zorundadır). Bu şekilde elektron-delik çifti tekrardan birleşmiş
olur.
Ancak bir p-n eklem güneş hücresi üzerine düşen ışınların oluşturacağı
elektron-delik çiftleri, geçiş bölgesinde bulunan elektrik alan nedeniyle tekrardan
birleşemeyecektir. Elektik alan, oluşan elektronları n bölgesine ve delikleri de p
bölgesine doğru sürükleyecektir. Sonuçta eklemin uçları arasından bir akım
geçişi olacaktır. p-n eklemin uçları arasından geçecek olan bu akım, ışığın
yoğunluğuyla ve güneş hücresinin aydınlanan yüzey alanı ile doğru orantılıdır.
Elektron-delik çiftlerinin birleşme yoğunluğu, geçiş bölgesinden uzaklaştıkça
artar. Çünkü elektrik alan geçiş bölgesinden uzaklaştıkça azalır. Bu şekilde
güneş hücresi üzerine düşen ışık yardımıyla oluşturulan elektron akımı, p-n
eklemin n ve p bölgelerine yerleştirilen metal kontak bağlantılar vasıtasıyla
toplanıp, p-n eklemin uçlarına bağlanan bir cihazda kullanılır hale getirilir (Şekil
6.6).
80
Şekil 6.6. Bir p-n eklem güneş hücresinin çalışma prensibi. 1-Fotolar
aracılığıyla elektron-delik çiftleri oluşur. Elektrik alan nedeniyle,
elektronlar n bölgesine ve delikler p bölgesine doğru itilir. Sonuçta
devreden bir akım geçer. 2-Elektrik alanın bulunmadığı iç
bölgelerde oluşan elektron-delik çiftleri tekrardan birleşir. 3-
Kullanılamayan foton enerjisi. 4-Metal kontaklar nedeniyle geri
yansıyan ışınlar [44].
81
7. KLASİK BİR P-N EKLEM GÜNEŞ HÜCRESİNİN ELEKTRİKSEL
MODELLEMESİ
Bir p-n eklem güneş hücresi, ışık altında bir diyota paralel bağlanmış akım
kaynağı gibi düşünülebilir (Şekil 7.1). Işık tarafından oluşturulan akım IL, diyotun
tersi yönünde akan akım (karanlık akım ya da sızma akımı) I D ve güneş
hücresinden akan toplam akım I=IL-ID ya da –I=ID–IL şeklinde verilir. I0 ışık
olmaması durumunda diyotta meydana gelen sızıntı akım yoğunluğu (Amper
cinsiden), q elektrik yükü (1,602x10-19 C), V uygulanan gerilim (Volt cinsinden),
n ideallik faktörü (birimsiz olup, güneş hücresinden elde edilen akım arttıkça
değeri 1’e doğru yaklaşır), k Boltzman sabiti (1,380x10-23 J/K) ve T hava
sıcaklığı (Kelvin cinsinden) olmak üzere p-n eklem güneş hücresinde akan
toplam akım I, şu şekilde verilir:
I = IL - I0[exp(qV/nkT)-1]
82
Şekil 7.2. Bir p-n eklem güneş hücresinin karanlık ortamdaki I-V
karekteristliği. Eğer karanlıkta, bir p-n eklem güneş hücresinin
uçları arasına pozitif bir gerilim uygulanırsa (p tarafına +V
uygulayacak şekilde) güneş hücresinden elde edilen akım, voltaj
arttıkça eksponansiyel bir biçimde artacak şekilde olacaktır. Ancak
eğer p-n eklemin uçları arasına negatif bir gerilim uygulanırsa (p
tarafına -V uygulayacak şekilde) bu sefer, voltaj yükseldikçe
akımın giderek akmayacağı görülecektir.
Bir p-n eklem güneş hücresi için karanlık ve ışık altında I-V karekteristliği Şekil
7.3’te görüldüğü gibidir.
Şekil 7.3. Karanlıkta ve ışık altında bir p-n eklem güneş hücresi için I-V
karekteristliği [76].
83
Bir güneş hücresini karakterize eden üç önemli eşitlik vardır. Bunlar sırasıyla
açık devre akımı Isc, açık devre gerilimi Voc ve dolum faktörü FF (Fill Factor)’dir.
Açık devre akımı Isc, gerilimin sıfır olması durumunda elde edilen minimum akım
değerini ifade eder. İdealde V=0 olduğunda Isc=IL’dir. Yani Isc değeri direk güneş
ışığı ile orantılı olup sistemdeki akımı sağlar.
Açık devre gerilimi Voc, akımın sıfır olması durumunda elde edilen minimum
gerilim değerini ifade eder. Gelen güneş ışığı miktarının artmasına bağlı olarak
logaritmik olarak artan bir değere sahiptir. Voc karakteristik değeri, akümülatör
yükünün doldurulmasında etkin bir rol oynar.
Bu bilgiler ışığında bir güneş hücresi için güç dönüşüm verimi, güneş
hücresinden elde edilen maksimum gücün, gelen güneş ışığının gücüne (P in)
oranı olarak ifade edilir.
η = (Vmp x Imp)/(Pin)
84
8. GÜNEŞ HÜCRESİ TÜRLERİ
Güneş hücrelerinde oldukça dar ya da oldukça geniş bir yasak enerji aralığı
seçilmez; çünkü yasak enerji aralığı küçüldükçe güneş hücresinden elde
edilecek açık devre gerilimi düşer ve yasak enerji aralığının büyümesi
durumunda ise güneş hücresinden elde edilecek akım azalır. Bu nedenle güneş
hücrelerinde kullanılan malzemeler 1,1 eV ile 1,8 eV yasak enerji aralığında ve
direk bant yapısına sahip olacak şekilde seçilir. Doğada silisyum elementinden
başka bu enerji aralığında olan malzemeler bulunmamaktadır. Bu nedenle
elementler birbirleriyle kaynaştırılarak yasak enerji aralığı bu değerler arasında
olan yeni kristal malzemeler oluşturulur. Örneğin In, Ga ve P elementlerinden
oluşan InGaP kristalinin yasak enerji aralığı 1,8 eV’dir.
Ayrıca son zamanlarda yasak enerji aralığı 0,5 eV ile 1,8 eV aralığında değişen
çoklu katmanlar kullanılarak, güneş spektrumunun büyük bölümü soğurulmakta
ve bu şekilde çok büyük verimlere ulaşılabilmektedir. Güneş hücrelerinde
kullanılan bazı yarıiletken malzemeler için, Şekil 8.1’de örgü parametresine
karşılık yasak enerji aralığı ve Şekil 8.2’de yasak enerji aralığına karşılık
soğurma katsayıları verilmiştir.
85
Şekil 8.1. Bazı yarıiletken malzemeler için örgü parametresine karşılık
yasak enerji değerleri [77].
Şekil 8.2. Bazı yarıiletken malzemeler için yasak enerji aralığına karşılık
soğurma katsayıları [43].
86
Yani bir güneş hücresinden en mükemmel koşullarda dahi alınabilecek
maksimum verim %73 ile sınırlıdır.
Şekil 8.3. Güneş hücreleri için Carnot termodinamik verim limiti [75].
Güneş hücrelerinden yıllara bağlı olarak elde edilen verimler, Şekil 8.4’te
görülmektedir.
87
Şekil 8.4. Yıllara göre elde edilen güneş hücresi verimliliği [73].
88
8.1. Birinci Nesil Güneş Hücreleri
Şekil 8.5. Ticari olarak satılan %20’lik verime sahip Si kristal güneş
hücrelerinin şematik resimleri [73,78]. Kristallerin yüzeyleri, ışığın
daha fazla soğrulmasını sağlamak için piramit şeklinde
tasarlanmıştır. Bu şekilde yansıma ve kırılmalarla ışık, kristal
içinde hapsolur.
Birinci nesil güneş hücreleri, tek kristal silikon güneş hücreleri (sc-Si) ve çok
kristalli silikon güneş hücreleri (pc-Si) olmak üzere iki grupta incelenir.
89
Genelde Czochralski yöntemi ile p ya da n tipi
olacak şekilde büyütülen yüksek saflikta, 20 cm
çapında ve kilogramlarca ağırlıkta silikon külçeler,
elmas testereler yardımıyla 0,17-0,5 mm
kalınlığında olacak şekilde dilimlenir. Dilimlenen bu
plakaların üst yüzeyine; 800-1000 oC’lik yüksek
sıcaklık difüzyon fırınlarında [80] katkılama
yapılarak, plaka p tipi ise n tipi; plaka n tipi ise p tipi olacak şekilde katmanlar
oluşturulur. Katkılamadan sonra yapılan ara işlemler sonucunda p-n eklem
silikon plaka oluşturulur. Bu plakanın p ve n bölgesine kontak bağlantıların ve
ön yüzeyine SiO2 ya da TiO2 anti-yansıtıcı tabaka kaplamasının yapılmasından
sonra, tek kristal güneş hücresi üretilmiş olur.
90
8.1.2. Çok kristalli silikon güneş hücreleri (pc-Si)
Tek kristal silikon plakaların üretim maliyetinin yüksek olması ve tek kristal
silikon plakaların oluşturulması esnasında yüksek saflıktaki silikon külçeden
meydana gelen %20’lik kayıpları da önlemek amacıyla (1kg dilimlenmiş tek
kristal silisyum ~900$ değerindedir) [80] “dökme” ya da “şekillendirilmiş şerit”
yöntemine dayanan çok kristalli silikon güneş hücreleri üretilmiştir. “Dökme”
yönteminde, erimiş halde bulunan saf silikon kalıplara dökülerek soğumaya
bırakılır. Daha sonra soğuyan kalıplar bloklar halinde kesilip işlenerek çok
kristalli güneş hücresi elde edilir. Şekillendirilmiş şerit yönteminde ise, erimiş
silikon düşük hızlarda çekilerek ince bir şerit halinde çok kristalli silikon
büyütülür.
91
Şekil 8.8. Silikondan tek kristalli ve çok kristalli silikon güneş hücresi üretme
şeması [44].
92
silikon güneş hücrelerinde %18,5 verimlilik elde edilmiştir [Processes for over
18.5% high-efficiency multi-crystalline silicon solar cell, H. Morikawa et
al./Current Applied Physics 10 (2010) S210–S214].
İkinci nesil güneş hücrelerini; amorf silikon (a-Si:H), kadmiyum tellür (CdTe),
bakır indiyum diselenid (CIS) ve çoklu kristal silikon gibi ince film güneş
hücreleri oluşturur.
İnce film yarıiletkenler, direk bant aralığına sahip olup silikon kristalden çok
daha büyük bir soğurma katsayısına sahiptirler; ancak ince film güneş
hücrelerinin mikro yapılardan oluşmuş olması ve bu mikro yapılardan
kaynaklanan kusurlar, taşıyıcıların hareketliliğini engelleyerek verimliliğin
93
azalmasına neden olur. Bu nedenle ince film güneş hücrelerinde verimlilik,
%10-18 dolaylarındadır. Buna rağmen; düşük miktarda yarıiletken malzemeye
ihtiyaç duymaları, kristal silikon güneş hücrelerine göre daha ucuz ve kolay bir
biçimde üretilebiliyor olmaları, çok geniş yüzeylere ve istenen biçimde kaplama
yapılabilmesi piyasada yayılmalarına neden olmuştur.
Şekil 8.9. Kristal silikon güneş hücresi ve amorf silikon ince film güneş
hücresi. İnce film teknolojisi ile güneş hücreleri daha esnek ve
daha kullanışlı hale gelmiştir [81].
94
biçiminin bozulmasına ve sonuçta gelen fotonlar tarafından oluşturulan elektron-
delik çiftlerinin toplanmasını azaltarak verimliliğin düşmesine neden olur.
Şekil 8.10. a-Si:H ince film güneş hücresi şeması [81] ve a-Si:H ince film
güneş hücresi.
1,7 eV’lik yasak enerji aralığı ile kristal silikona göre (1,1 eV) daha büyük bir
bant aralığına ancak daha düşük taşıyıcı hareketliliğine sahip olan a-Si:H ince
film güneş hücreleri, görünür bölge spektrumunun büyük bir çoğunluğunu
soğurabilmesine karşılık spektrumun önemli bir kısmını teşkil eden kızılötesi
bölgesini soğuramamaktadır.
Amorf silikon (a-Si:H), PECVD cihazında tehlikeli gazlar olan silan ve hidrojen
gazı kullanılarak paslanmaz çelik şerit ya da cam üzerine 0,5-0,7 μm
kalınlığında olacak şekilde büyütülür. Daha sonra büyütülen film üzerine, boron
ya da fosfor katkılanarak n ya da p-tipi tabakalar oluşturulur. Güneş ışığı
altında zamanla bozunuma uğrayan a-Si:H kararlı bir yapıya sahip olmayıp
verimliliği %9,5 (Glass/a-Si, Univ. Neuchatel) [82] civarındadır. Bu değer, ticari
modüllerde %6-7’dir. Buna rağmen yüksek sıcaklıkların performansında
azalmaya neden olmaması, üretim sürecinin basit ve ucuz olması a-Si:H ince
film güneş hücrelerini cazip kılmaktadır. Günümüzde daha çok hesap makinası
ve saat gibi küçük elektronik cihazların güç kaynağı olarak kullanılan a-Si:H ince
film güneş hücreleri, ileri dönük olarak binalara entegre edilip binaların güç
kaynağı olarak kullanılması düşünülmektedir.
a-Si:H ince film güneş hücrelerinin verimliliğini arttırmak için a-Si:H, çoklu eklem
güneş hücreleri ile birlikte kullanılmaktadır. İkili ve üçlü eklem a-Si:H ince film
güneş hücreleri oluşturmak için, silikonun allotropları olan mikro-kristal silikon
95
(μc-Si) ve nano-kristal silikon (nc-Si) yarıiletkenler kullanılmaktadır. Hidrojenle
doyurularak oluşturulan μc-Si:H ve nc-Si:H ince filmlerin, taşıyıcı hareketliliğinin
ve kırmızıötesi spektrumu soğurma katsayılarının a-Si’ye göre daha yüksek
olması, ikili ve üçlü eklem güneş hücrelerinin verimliliğinin daha yüksek olmasını
sağlar. Ayrıca daha düşük hidrojen içerikli olmaları nedeniyle μc-Si:H ve nc-
Si:H, a-Si:H’ye göre daha kararlıdırlar. Bu da, ikili ve üçlü eklem güneş
hücrelerinin a-Si:H ince film güneş hücrelerine göre daha kararlı bir yapıya
sahip olmalarını sağlar.
Şekil 8.11. İkili ve üçlü eklem amorf silikon güneş hücre şeması [84].
Amorf silikonun üçlü eklem güneş hücresi olarak kullanılabilmesi, amorf silikona
dayanan güneş hücrelerinin verimliliğini önemli bir ölçüde arttırmıştır. Buhar
biriktirme yöntemi ile oluşturulan a-Si:H/nc-Si:H/nc-Si:H çift eklem güneş
hücrelerinde %12,5 verim elde edilmiştir [83]. Bu güneş hücrelerinde tepe
hücrede bulunan a-Si görünür bölgeyi soğururken alt hücrede bulunan nc-Si, a-
Si tarafından soğurulamayan kızılötesi spektrumu soğurur. Ayrıca buhar
biriktirme yöntemi ile a-Si içerisine germanyum (Ge) katkılanması ile oluşturulan
a-SiGe:H ince film ikili eklem güneş hücrelerinde (a-Si:H/a-SiGe:H) %14,4 ve
üçlü eklem güneş hücrelerinde (a-Si:H/a-SiGe:H/a-SiGe:H) %14,6 verim elde
edilmiştir [83].
96
Şekil 8.12. Paslanmaz çelik üzerine büyütülen üçlü eklem a-Si:H ince film
güneş hücreleri (Unites Solar Ovonic, US) [82].
97
8.2.2. Kadmiyum Tellür (CdTe) İnce Film Güneş Hücreleri
1,45 eV’lik yasak enerji aralığına sahip çoklu kristal yapıda olan Kadmiyum
Tellür (CdTe) yarıiletkeni çok iyi bir ışık soğurucudur. Kalınlığına bağlı olarak
görünür bölgenin %99’unu soğurabilir. Kadmiyum Tellür yarıiletkeni genelde,
Kadmiyum Sülfür (CdS) ile birlikte büyütülerek CdTe/CdS heteroeklem güneş
hücreleri oluşturulur. p-tipi CdTe üzerine n-tipi pencere olacak şekilde ince bir
tabaka halinde büyütülen CdS 2,45 eV’lik bant aralığına sahip olup gelen güneş
ışınlarının büyük çoğunluğunun CdTe tabakasına ulaşmasını sağlar. Bu şekilde
soğurma katsayısı, silikondan 10 kat daha büyük olan CdTe tabakasına ulaşan
güneş ışınlarının büyük çoğunluğu soğurulmuş olur.
CdTe ince film üretiminde öne çıkan iki büyük teknoloji vardır. Bunlardan
birincisi olan CSS de denen yakın mesafeden buharlaştırma (close space
sublimation, Antec firması, Almanya) yöntemi ile yüksek kalitede CdTe
yarıiletkeni üretilmektedir. Bu yöntemde sıcaklıkları çok az farklı kaynak ve
filmin büyüdüğü yüzey, birbirlerine çok yakın tutularak malzemenin sublimasyon
yoluyla büyütülmesi sağlanır. İkinci yöntem olan elektrotta biriktirim (electro-
deposition, BP Solar) yönteminde ise, kadmiyum ve tellür iyonu taşıyan
elektrolitten akım geçirilerek CdTe yarıiletkeninin katotta büyümesi sağlanır.
CSS yöntemine göre oldukça ucuz olan bu yöntemde büyüyen malzemenin
denetimi CSS yönteminde göre kolay olmaması dezavantajını oluşturur [80].
Bunlardan başka Screen printing (Matsushita), Evaporation (Solar Cells Inc.) ve
Spray deposition olmak üzere çeşitli CdTe üretme teknolojileri de mevcuttur.
98
CdTe’nin üretiminde yüksek sıcaklıklara ihtiyaç duyması, zamanla bozunması,
suya duyarlı olması, Cd’nin sağlığa ve çevreye zararlı olması ve düşük
verimliliğine rağmen yüksek optik soğurma katsayısına sahip olması, kolayca
üretilebilmesi ve silikondan çok daha ucuz olması nedeniyle geniş yüzey alanlı
güneş pili üretiminde kullanılmaktadır. Laboratuvar tipi küçük hücrelerde %16,7
(NREL) ve ticari tip modüllerde ise %10,9 (BP Solarex) civarında bir verimliliğe
sahiptir [83].
99
Şekil 8.16. CIGS güneş hücresinin şematik resmi [43].
100
Şekil 8.17. CIS (solda) ve c-Si güneş modülü (sağda) [87].
%8,2 (Pacific Solar) [83]’lik bir verimliliğe sahip bu güneş hücreleri, toz halindeki
silikonun bir silikon tabakaya dönüştürülmesi ve üzerine çoklu kristal ince film
büyütülmesi esasına dayanır. Bu güneş hücrelerinin üretilebilmesi için, uygun
bir alttaşa ve çoklu silikon ince film biriktirme metoduna ihtiyaç vardır. Bunun
için SSP (silicon sheets from powder) de denilen silikonun toz formundan silikon
tabakaları üreten bir cihaza ve RTCVD (rapid thermal chemical vapor
deposition) denen hızlı ısısal kimyasal buhar biriktirme cihazına ihtiyaç vardır.
Optik ısıtmalı SSP üretim cihazında, toz halindeki silikon sıkıştırılarak elektrik
motoru tarafından hareket ettirilen kuvars bir levha üzerine boşaltılır. Silikon toz
tabakasının üst yüzeyi halojen lambalar vasıtasıyla Argon atmosferinde 1412 oC
sıcaklıkta eritilir. Kalan toz silikon malzemesi ise tekrardan kristalleştirme işlemi
boyunca erimiş sıvı haldeki silikon ile birleşir. Sonuçta, silikon tozlarının
büyüklüğüne bağlı olarak 0,6 ile 1 μm kalınlığında, 60-110 mm genişliğinde ve
genelde 1000-1500 mm uzunluğunda çoklu kristal silikon şeritler elde edilir.
101
Şekil 8.18. SSP üretim cihazı ve şematik gösterimi [88].
SSP yöntemi ile üretilen büyük grainlere sahip çoklu kristal yapıda silikon alttaş
parlatıldıktan sonra üzerine RTCVD yöntemi ile SiHCl3 + H2 → Si şeklindeki bir
kimyasal tepkimeyle çoklu kristal yapıya sahip silikon ince film büyütülür. Silikon
ince film oluşturmak için bu yöntemde kullanılan Trichlorosilane (SiHCl 3) diğer
silan kaynaklarına göre oldukça ucuzdur. Ayrıca RTCVD yöntemi, yüksek
102
silikon büyütme hızına sahip olması, geniş alanlarda büyütme yapılabilmesi, çok
büyük grainlere sahip kristaller üretilebilmesi, ucuz ve basit olması nedeniyle
oldukça kullanışlıdır.
Şekil 8.20. Optik ısıtmalı RTCVD cihazı ve şematik gösterimi [88]. Kuvars tüp
içerisine her biri 5x5 cm2 ebatında 12 alttaş ya da 10x10 cm2
ebatında 10 alttaş yerleştirilebilir. Alttaş; çoklu kristal silikon plaka,
mono kristal plaka, SSP şerit ya da kuvars plaka gibi çeşitli
tiplerde seçilebilir.
SSP alttaş üzerine RTCVD yöntemi ile epitaksiyel tabaka oluşturulduktan sonra
difüzyon işlemi ile p-n eklem oluşturulur. Daha sonra vakum buharlaştırma
yöntemi ile kontak bağlantılar ve PECVD cihazı ile SiNx anti-yansıtıcı tabaka
kaplanarak çoklu kristal ince film güneş hücreleri hazırlanır.
Şekil 8.21. 1 cm2 alana sahip çoklu kristal silikon ince film güneş hücresi ve
şematik gösterimi [88].
103
8.3. Üçüncü Nesil Güneş Hücreleri
Organik güneş hücreleri ile geleneksel güneş hücreleri arasındaki temel fark;
organik malzemelerde ışığın soğurulması sonucunda eksitonların, silikon gibi
inorganik güneş hücrelerinde ise direk elektron-delik çiftlerinin oluşmasıdır.
Eksitonlar; elektro nötralitesi ve elektron ile delik arasındaki güçlü bağ
nedeniyle, birbirine bağlı gezgin elektron-delik çifti olarak ele alınır. Geleneksel
güneş hücrelerinde yarıiletken boyunca fotonlar tarafından oluşturulan
birbirinden ayrık halde bulunan serbest elektron-delik çifti, eklem boyunca zıt
yönlere doğru hareket eder. Organik güneş hücrelerinde ise; pigmentler ya da
konjuge polimerler tarafından fotonların soğurulması sonucu serbest yükler
yerine, bağ enerjisi yaklaşık 0,4 eV olan eksitonlar oluşur [95]. Oluşan
104
eksitonlar, uygun olarak seçilen donor (D=verici) ve acceptor (A=alıcı)
malzemelerinin ara yüzeyine geldiğinde ayrışırlar.
105
Şekil 8.23. Organik güneş hücrelerinde kullanılan farklı organik pigmentlerin
moleküleryapıları [98].
106
Şekil 8.25. Bir organik güneş hücresinde yük oluşumu ve taşınımı [99].
MDMO-PPV:poly[2-methoxy-5-(3,7-dimethyloctyloxy)]-1,4-phenylenevinylene).
ITO: Indium Tin oxide. PCBM: (6,6)-phenyl-C61-butyric acid methyl ester
(elektron alıcı fulleren türevi). PEDOT:TMA - Poly(3,4-ethylenedioxythiophene).
Organik güneş hücrelerinde, genelde ITO (İndiyum Çinko Oksit) üzerinde
konjuge polimerler elektron verici (donor) ve karbon fulleren (C60) ise alıcıdır
(acceptor).
107
8.3.1. Gräetzel Güneş Hücreleri
108
8.3.2. Polimer (plastik) Güneş Hücreleri
ITO (indiyum çinko oksit) üzerinde oluşturulan konjuge iletken polimer (donor)
ve bunun içerisine gömülmüş Fulleren (C60) molekülleri içeren yığın hetero-
eklem bir yapıdır. Polimerin ışık tarafından uyarılması sonucu eksitonlar oluşur.
Oluşan bu eksitonlar ayrıştırıldıktan sonra elektronlar, elektron ilgisi oldukça
yüksek olan C60 molekülü (acceptor) tarafından tutularak elektrota aktarılır.
Sonuçta devreden bir akım geçirilmiş olur.
Şekil 8.27. Polimer (plastik) güneş hücresi şeması [100]. PET: Polyethylene
Terepthâlâte. ITO: Indium Tin Oxide(In2O3/SnO2). PEDOT:
Poly(3,4-et hylenedioxythiophene).
Şekil 8.28. 0,1 m2’lik alana sahip polimer (plastik) güneş hücresi. AM 1.5
güneş ışıması altında %0,00001’lik bir verim elde edilmiştir [101].
109
8.3.3. Boya-duyarlı (DSCs) Güneş Hücreleri
Gräetzel hücrelerinden farklı olarak elektrolit yerine iletken bir polimer içerirler.
Eksitonlar, boya-duyarlı güneş hücrelerinde yaygın olarak kullanılan rutenyum
metal organik boya tarafından oluşturulur. Ayrıştırılan elektronlar, boya
içerisinde yer alan titanyum dioksit (TiO2) yardımıyla katoda doğru taşınır. p-tipi
tabakayı oluşturan PEDOT ya da PEDOT:TMA iletken polimer tabakası anottan
elektronları toplayarak, uyarımlı halde bulunan oksidize boya moleküllerine
taşır. Bu şekilde taban enerji seviyesine tekrardan dönen boya molekülleri,
güneş hücresinin çevrimini tamamlar.
110
Şekil 8.31. Boya-duyarlı organik bir güneş hücresi [103].
Her ne kadar organik güneş hücrelerinin üretimi kolay ve ucuz olsa da, yüksek
bant aralığına sahip olmaları, verimliliklerinin oldukça düşük olması, çabuk
bozunmaları ve zamana bağlı olarak verimliliklerinin düşmesi organik güneş
hücrelerinin, pazarlama alanında yer bulamamalarına neden olmuştur.
111
Çift eklem bir organik güneş hücresinin şematik gösterimi Şekil 8.32’de
görünmektedir. Gelen ışık böyle bir yapıda soğurulduğunda, hem donor (D)
hem de acceptor (A) malzeme de eksitonlar oluşur. Ancak yalnızca D/A
arayüzüne çok yakın olan eksitonlar yüklere ayrışabilir (çünkü eksiton difüzyon
uzunluğu yaklaşık 10nm aralığındadır [104]). Daha sonra elektron ve delikler
acceptor (PTCBI) ve donor (CuPc) tabakaları içinde cihazın kontaklarına doğru
hareket eder [96].
112
8.3.4. Plazmon Güçlendirmeli Organik Güneş Hücreleri
Fotoaktif tabaka içerisindeki optik elektrik alanı yükseltmek için yapı içerisinde
oluşturulan parçacık filmler, optiksel soğurulmanın ve uzun dalga boylarında
güneş hücrelerinin dönüşüm verimliliğini arttırır. Yığın heteroeklem aktif
tabakada ışık soğurulduğunda, elektron ve deliklere ayrışan eksitonlar oluşur.
Eksitonların ayrılması, elektron verici P3HT ile elektron alıcı PCBM tarafından
gerçekleştirilir. Yüzey plazmon aktif malzemesinin eklenmesiyle artan lokal
elektro-manyetik alan, PH3HT’de eksitonların foto-uyarım sonucunda miktarının
113
artmasını sağlar. Eksitonların foto-uyarım sonucunda artması, plazmon
rezonansı yakınındaki kırmızı dalga boylarından kaynaklanan foto akımların
artmasını sağlar. Bu da, P3HT:PCBM yığın heteroeklem organik fotovoltaik
cihazda, güneş dönüşüm verimliliğini %1,3’den %2,2’e yükseltir [105].
114
Şekil 8.34. (a) Nanotel boya-duyarlı bir güneş hücresinin şematik resmi. (b)
%1,5 verimliliğe sahip ZnO nanotel dizilerinden oluşmuş boya-
duyarlı güneş hücresinin SEM (Scanning Electron
Microscope=Taramalı Elektron Mikroskobu) görüntüsü. 10-15 nm
kalınlığındaki ZnO kuantum noktacıklarından oluşan ince film,
F:SnO2 iletken cam alttaş üzerine çukur kaplama ile biriktirilir ve
nanoteller bu çekirdek yapılardan, bir çinko kompleksinin termal
olarak ayrıştırılması yoluyla büyütülür [107].
115
7 nm’den 60 nm’ye kadar değişmektedir. Üst kontak olarak Alüminyumun (Al)
kullanıldığı bu cihazlarda AM 1.5 güneş ışıması altında %1,7 güç dönüşüm
verimliliği elde edilmiştir [108].
Şekil 8.35. (A) P3HT konjuge polimerinin kimyasal yapısı. (B) CdSe
nanoçubukları ve P3HT için enerji düzeyleri şematik gösterimi.
CdSe nanoçubukları, elekronların tutulmasını ve taşınmasını;
P3HT, deliklerin tutulmasını ve taşınmasını sağlar. (C)
P3HT/CdSe hibrit polimer-nanoçubuk güneş hücresi. Cihaz
kalınlığı ~200 nm ve aktif alan 1,5-2,0 mm’dir [108].
116
P3HT/CdSe hibrit polimer-nanoçubuk güneş hücrelerinden başka P3HT/FeS2,
P3HT/ZnO ve P3HT/TiO2 hibrit güneş hücreleri de üretilmiştir [109-113]. Ancak
her ne kadar ucuz ve basit bir şekilde üretilebilseler de çabuk bozunmaları ve
silikon teknolojisine göre verimliliklerinin çok düşük olması nedeniyle pazarda
yer edinememişlerdir.
Şekil 8.37. Plazmonik bir p-n eklem kristal silikon güneş hücresi [114] ve
ışığın parçacıklardan saçılması şeması [115].
117
Şekil 8.39. (a) a-Si:H plazmonik güneş hücresinin şematik gösterimi. (b) a-
Si:H plazmonik güneş hücresine arka kontak olarak 500 nm
aralıklarla yerleştirilmiş 290 nm çapında Ag nanoparçacıklarının
SEM görüntüsü [117].
Şekil 8.40. (a) Silikon nanotel güneş hücresinin şematik resmi. (b) Silikon
nanotel güneş hücresinin SEM görüntüsü. (c) Silikon nanotel
güneş hücresinin makroskobik görüntüsü [118].
118
Silikon nanotel güneş hücresi elde etmek için, paslanmaz çelik folyo üzerine
100 nm kalınlıkta Ta2N film buharlaştırılır. Bu film tabakası, nanotellerin
büyütülmesi esnasında difüzyon engeli olarak nanoteller için elektriksel arka
bağlantı görevi yapar. Bu film tabakası üzerine, 5 nm kalınlığında Au film
buharlaştırılır. Daha sonra kimyasal buhar biriktirme yöntemiyle yaklaşık 109
nm çapında 16 μm uzunluğunda p-tipi silikon nanoteller oluşturulur. p-n eklem
güneş hücresini elde etmek için, bu nanoteller üzerine 40nm kalınlığında n-tipi
amorf silikon tabakası oluşturulur. Ardından güneş hücresi üzerindeki tüm
nanotelleri, elektriksel olarak birbirine bağlamak için, 200 nm kalınlıkta şeffaf
iletken indiyum çinko oksit (ITO) tabakası kaplanır. Yükleri yüzeyden toplamak
için ise Ti(50nm)/Al(2000nm) ohmik kontaklar oluşturulur [118].
Bir p-tipi silikon nanotel çekirdek etrafında bir n-tipi silikon kabuk olan radyal bir
p-n eklem güneş hücresidir. Tipik bir silikon güneş hücresinde sıkça açığa çıkan
yük taşınım tıkanıklığının giderildiği bu güneş hücrelerinde, nanoçubuklar ışığı
optimum şekilde soğuracak uzunlukta ve yük taşıyıcılarını optimum toplayacak
kalınlıkta dizayn edilir. Bu şekilde, fotonlar tarafından daha fazla elektron-delik
çifti üretilir ve üretilen bu yük taşıyıcılar, elektrotlara daha kısa bir mesafe
katederek ulaşır. Sonuçta elektron-delik çiftlerinin tekrardan birleşmesi azaltılır
ve oluşturulan yük taşıyıcıların büyük çoğunluğunun toplanması sağlanır [119].
119
8.5.4. İnce Dilimli Silikon Güneş Hücreleri
Avustralya firması olan Origin Energy tarafından üretilen ince dilim silikon güneş
hücreleri, plaka üretiminde Megawatt başına silikon tüketimini yedide bir
oranında azaltmış [44] ve fotovoltaik modül fiyatlarının düşmesini sağlamıştır.
Şekil 8.42. İnce dilimli silikon güneş hücresinin şematik gösterimi. Her silikon
plaka, plaka yüzey alanından 20-50 kat daha fazla etkin birleşimli
yüzey alanına sahip bir kaç bin ince dilim içerir [120].
120
Şekil 8.43. İnce dilimli silikon güneş hücreleri ve tamamlanmış bir modül
(Origin Energy, Avustralya).
1990’lı yıllardan beri üzerinde çalışılan küresel güneş hücreleri ile ilgili ticari
anlamda ilk malzeme üretimi 2004 yılında Kanada firması olan Spheral Solar
Power tarafından gerçekleştirilmiştir. Geometrileri sayesinde ışığı herhangi bir
açıda soğurabilen bu güneş hücrelerinde, güneş takipçi devre elemanlarının
kullanılmasına gerek yoktur. 1,0-1,2 mm aralığında çapa sahip küresel silikon
güneş hücreleri, vakum ortamında sıvı silikonun toplar halinde damlatılması ile
üretilir. Kürelerin içi p-tipi silikon ve yüzeyi n-tipi silikondan yapılmıştır
121
Şekil 8.45. Küresel bir silikon güneş hücresinin şematik gösterimi [44].
Spheral tipi küresel hücrelerde ise [44] silikon küreler, birbirinden ince bir plastik
tabaka ile yalıtılmış iki alüminyum tabaka arasına yerleştirilmiştir. Üstteki; sıralı
122
delik açılmış alüminyum levha, küreleri mekanik olarak tutar ve n tabakalarını
birbirine bağlar. Kürelerin alt bölümü, p katkılı çekirdek görülene kadar
aşındırılır ve kürelere, alttaki alüminyum levha ile elektriksel kontak ve
pasivasyon işlemi yapılır. Bütün küreler bu şekilde birbirine paralel bağlanır.
Daha sonra sandviç şeklindeki hücreler, 15 cm2 olacak şekilde kesilir ve
birbirlerine teller yardımıyla seri bağlanır [44].
Küresel silikon güneş hücrelerinde %12,5 ve modüllerde ise %9,5 verimlilik elde
edilmiştir [44]. Bu hücrelerin, yansıtıcı elektrotlarla kullanılmasıyla verimlilikleri
daha da arttırılabilir.
Şekil 8.47. Yansıtıcı elektrotlu küresel silikon güneş hücreleri [121] ve küresel
bir hücrede ışığın tuzaklanması. 2,2-2,7 mm çapına sahip n-tipi
elektrotlar içerisine yerleştirilecek küresel güneş hücreleriyle ışığın
tuzaklanarak daha fazla soğurulması sağlanabilir.
123
Daha az silikon harcanarak üretilebilen küresel silikon güneş hücrelerinin ucuz
olması, dayanıklı olması, kırılmalarının zor olması ve esneklik özelliğine sahip
olması, onları oldukça cazip kılmaktadır. Esnek bir biçimde üretilebilen bu
hücrelerin, evlerin ve iş yerlerinin duvarlarına yerleştirilmesiyle hem estetik bir
görünüm elde edilebilir hem de binaların enerji ihtiyacı çok ucuza karşılanabilir.
%9,5’lik güç dönüşüm verimliliğine [122] sahip olan radyal p-n eklem nanoçukur
silikon güneş hücreleri nanotellerden çok daha iyi optik soğurma özellikleri,
mekanik açıdan oldukça sağlam olmaları, çok az silikon harcanarak basit ve
ucuz bir biçimde üretilebilmeleri nedeniyle oldukça caziptirler.
124
8.5.7. Çoklu Eklem Güneş Hücreleri
Çoklu eklem güneş hücreleri, birbirlerine tünel eklemlerle (yüksek bant aralığına
sahip yüksek katkılı diyotlar) birleştirilmiş çoklu hücrelerden oluşur. Her hücre,
farklı bir enerji aralığına sahip olup spektrumun her bir bölümü bir hücre
tarafından soğurulur. Bu nedenle güneş ışığının büyük çoğunluğunun
soğurulduğu bu çoklu eklem güneş hücrelerinde yüksek verimlilik elde
edilmektedir.
Şekil 8.49’da görülen spektrumda, mavi taralı yüksek enerjili bölge InGaP
(1,86eV=689nm) tepe hücresi; yeşil taralı orta enerji bölge InGaAs
(1,4eV=886nm) orta hücresi ve kırmızı taralı düşük enerjili bölge Ge
(0,65eV=1850nm) alt hücresi tarafından soğurulur. Bu şekilde ışık her bir
hücreden geçerken spektrumunun bir bölümünü kaybeder. Hücrelerin arası ise,
geniş bir band aralığına sahip tünel eklemlerle birleştirilerek alt hücrelere ışığın
geçme miktarı arttırılır. Ayrıca bu tünel eklemler sayesinde oluşturulan etkin
potansiyel ile hem alt hücre hem de üst hücrede oluşan azınlık taşıyıcılarının
125
hareketi sağlanır ve bu şekilde devreden bir akım geçirilmiş olur. Hücrelerin
yüzeyleri, yansımayı engelleyici malzemelerle (AR-antireflection) kaplanır.
Sonuçta, güneş enerjisinin, maksimum verimle elektrik enerjisine
dönüştürülmesi sağlanır. Alman şirketi olan AzurSpace tarafıdan üretilen
GaInP/GaInAs/Ge çoklu eklem güneş hücrelerinde AM 0 güneş ışıması altında
%26,8 verimlilik elde edilmiştir [123].
Çoklu eklem güneş hücrelerini daha iyi anlamak için devre modellemesi yaygın
olarak kullanılan bir yöntemdir. Şekil 8.50’de üçlü eklem için devre modellemesi
görülmektedir.
Şekil 8.50. Üçlü eklem güneş hücresi devre modeli [124] ve ışığın
soğurulması şeması [125].
126
Çoklu eklem güneş hücreleri, elektronik anlamda seri bağlanmış devreler
gibidir. Bu nedenle her hücrede elde edilen akımın aynı olmasına dikkat edilmeli
ve hücreler buna göre tasarlanmalıdır. Aksi halde verim önemli ölçüde düşer.
Bu amaçla; Eg bant aralığının, en tepedeki hücreden en alttaki hücreye doğru
giderek azalması ve böylelikle güneş enerjisinin tüm hücreler tarafıdan
soğurulması sağlanır. Hücreler arasına tünel eklemler, pencere katmanlar gibi
ek tabakalar da eklenerek akım kontrol edilir.
127
Çoklu eklem güneş hücrelerinin dayanıklı ve yüksek verimli olmaları, sıcaklıktan
fazla etkilenmemeleri, yüksek enerjili parçacıklara ve güneş radyasyonuna karşı
çok dirençli olmaları nedeniyle uzay robotlarında, iletişim ve araştırma
uydularında yaygın olarak kullanılmaktadırlar.
Çoklu eklem güneş hücreleri, yüksek verimli olmalarına rağmen oldukça pahalı
olmaları nedeniyle yaygınlaşamamaktadırlar. Bu nedenle çoklu eklem güneş
hücreleri yoğunlaştırıcı sistemlerle kullanılarak cihaz alanının daraltılıp daha
ucuza mal edilmesi ve verimliliklerinin daha da arttırılması amaçlanmaktadır.
128
Şekil 8.51. Fresnel lensli ve yansıtıcı çanaklı yoğunlaştırma şeması [128].
129
Şekil 8.53. 36 alıcının birbirine seri biçimde bağlanmasıyla oluşturulan 7000
cm2 alana sahip 400 kat yoğunlaştırmalı modül [129].
130
dönüştürücülerin kullanılması ile açığa çıkan fazlalık enerji kullanılarak
verimliliğin arttırılması sağlanabilir.
131
Termofotovoltaik güç dönüştürücülerde, fotovoltaik hücre olarak Si, Ge, Galyum
Antimon (GaSb), Indiyum Galyum Arsenit Antimon (InGaAsSb), İndiyum
Galyum Arsenit (InGaAs), Indiyum Fosfid Arsenit Antimon (InPAsSb) gibi güneş
hücreleri; ışık yayıcı olarak, çoklu kristal silikon karbid (SiC) ve seçici ışık yayıcı
olarak tungsten, iterbiyum oksit (Yb2O3) ve erbiyum oksit (Er2O3) gibi fotonik
kristaller kullanılır.
Termofotovoltaik sistemlerde verim, Carnot verim hesabı ile bulunur. Isının işe
dönüştüğü bu sistemlerde verim;
132
Şekil 8.55. Güneş kaynaklı (a) konik ve (b) silindirik termofotovoltaik (TFV)
modül şeması. Konik sistemde, termal ışıma, fotovoltaik hücreler
üzerine Au kaplı konik ayna tarafından yansıtılır. Silindirik
sistemde ise fotovoltaik hücreler, yayıcının etrafına
yerleştirilmişlerdir [136]. 1x1 cm2’lik GaSb güneş hücrelerinin ve üç
boyutlu (3D) tungsten fotonik kristallerin kullanıldığı bu güneş
kaynaklı termofotovoltaik güç dönüştürücülerde, 8000
yoğunlaştırma gücünde 1500-2000K sıcaklık ve %30-32 oranında
verim elde edilmiştir [137].
133
Şekil 8.56. Güneş kaynaklı termofotovoltaik güç dönüştürücü şeması. Bu
sistemlerde, 8000 güneş yoğunlaştırma gücünde 2000K’den
yüksek sıcaklıklar elde edilebilmektedir. Bant aralığı 1 eV olan
GaAs güneş hücrelerinin kullanıldığı bu dönüştürücülerde, dalga
boyu 820nm ve foto akım yoğunluğu 5-100 A/cm2 olan
monokromatik ışıma altında %54-56 verim elde edilmiştir [138].
134
Şekil 8.57. Termofotovoltaik pil şeması (John Kassakian, MIT).
Termofotovoltaik güç dönüştürücüde, akaryakıtın yanması sonucu
radyatör ısınır ve ışık yayımlar. Yayımlanan ışınlar, filtreden
geçerek fotovoltaik hücreye ulaşır ve hücrede elektrik enerjisine
dönüşür. Alternatörlerin yerine kullanılabilen bu sistemler
sayesinde açığa çıkan artık ısı, değerlendirilerek yüksek
verimliliklere ulaşılabilir.
135
Şekil 8.59. Batı Washington Üniversitesi Taşıt Araştırma Enstitüsü (VRI)
tarafından dizayn edilen ilk termofotovoltaik araba (Viking 29
Thermophotovoltaic Electric Hybrid Car). Bataryayı şarj edecek
elektriğin üretilmesi için fotovoltaik hücreyi aktive eden kızılötesi
fotonlar, sıkıştırılmış doğal gaz aleviyle 1700K’e kadar ısıtılan
merkezi bir yayıcı tarafından çevrelenen ve galyum antimon
(GaSb) fotovoltaik hücreden oluşan 10 kW’lık bir termofotovoltaik
güç üretici ile sağlanır [139].
Epstein tarafından [140] 1990’lı yıllarda, mikro ısı motorlarının çalışma mantığı
önerildiğinden beri, dünya genelinde birçok mikro cihaz geliştirilmiştir. Bu mikro
cihazlar üç grupta sınıflandırılabilir; roketler, direk enerji dönüştürücü cihazlar ve
dolaylı enerji dönüştürücü cihazlardır. Mikro roketler, elektrik gücü üretemezler
ancak direk mekanik güç üretirler. Bunlar yörünge ve piko-uyduların, yörünge
istasyonlarına yerleştirilmesi ya da mikro uzay araçları için dizayn edilirler.
Mikro-türbin motorlar, mikro-döner matorlar, mikro-serbest-piston vurmalı
motorlar ve P3 mikro-ısı motorları gibi mikro cihazlar ise tipik dolaylı enerji
dönüşüm cihazlarıdır [140-143].
136
Mikro termofotovoltaik (micro-TPV) sistemler de direk enerji dönüşüm
cihazlarının başka bir türüdür. Bu sistemlerde, akaryakıtın yanması sonucu
açığa çıkan ısı ışımalarını, elektrik enerjisine dönüştüren fotovoltaik hücreler
bulunur. Mikro-termofotovoltaik sistemler; fotovoltaik hücre, ısı kaynağı ve
mikro-yakma hücresi (mikro-yakma hücresinin duvarları, geniş bantlı SiC ya da
seçici yayıcı özelliğe sahip olan Er3Al5O12 ve Co-katkılı MgO malzemeden
yapılır) olmak üzere dört ana parçadan oluşur. Yüksek özgül enerjiye sahip
hidrojen/hava karışımlı hidrokarbon, yanmak için mikro-yakma hücresine
gönderilir. Burada yanma sonucu açığa çıkan ısı, ışık yayıcıyı ısıtarak ışıma
yapmasını sağlar. Bu şekilde üretilen ışınlar, bir fotovoltaik hücre tarafından
soğurularak elektrik enerjisine dönüştürülür.
137
8.5.11. Sıcak (Yüksek Enerjili) Yük Taşıyıcı Hücreler
Geleneksel tek eklem güneş hücrelerinde, bant aralığının üzerinde bir enerjiye
sahip fotonlar (Ef>Eg) soğurulduğu zaman oluşan yük taşıyıcıları, elektrik alan
tarafından toplanamadan iletim ve valens bant kenarında 10 piko saniye gibi bir
zaman skalasında hızlıca gevşerler/soğurlar. Bu gevşeme işlemi, fazlalık olan
Ef-Eg enerjisinin, ısısal enerjiye dönüşmesine ve fonon denen titreşim kipleri
formu ile yarıiletken malzemenin örgüsüne aktarılmasına neden olur. Sonuçta,
ısı olarak kaybedilen fazlalık enerji, güneş hücresinin ısınmasına ve verimliliğin
düşmesine neden olur [145].
138
Taylor, R. T. Collins ve MVSystems’den A. Madan tarafından, amorf silikon film
içerisine gömülen silikon nanokristallerde gösterilmiştir [148].
Şekil 8.62. Silikon nano-bileşik film tabanlı sıcak yük taşıyıcı güneş hücresi
şeması. 20 nm boyutundaki silikon nanokristaller, %50 nanokristal
içerikli amorf silikon film içerisinde bulunur. Gelen güneş ışığı,
amorf silikon tabakada yük taşıyıcılarının oluşmasını sağlar.
Oluşan yüklerin bant kenarındaki ısısal gevşemelerine izin
vermeden, amorf bölgeden nanokristal bölgeye transfer edilirler.
Bu şekilde fotonlar tarafından oluşturulan elektron-delik çiftleri,
fazlalık olan enerjilerini ısı olarak kaybetmeden amorf silikon
bölgeden nanokristal bölgeye taşınırlar. Sonuçta, silikon nano-
bileşik film tabanlı güneş hücrelerinde elektriksel çıkış voltajı
arttırılmış olur [148].
Ayrıca sıcak yük taşıyıcı hücrelerde, seçici enerji kontakları kullanılarak dar bir
enerji aralığına sahip taşıyıcıların geçmesi sağlanabilir. Bu şekilde kontaklardaki
soğuk taşıyıcıların, kontaklardan geçen sıcak taşıyıcıları soğutması engellenir
ve verimlilik önemli ölçüde arttırılır. Bu amaçla, kuantum resonant tünel yapılar
kullanılabilir [145].
139
yakınlarında güneş enerjisinin soğurulması arttırılarak yüksek verimlilik elde
edilmeye çalışılmaktadır.
140
9. GÜNEŞ MİMARİSİ
141
10. DENİZ SUYUNUN ARITILMASI
Yeryüzünün %70’i sularla kaplı. Ne var ki, bu suyun yalnızca %2,5’i tatlı su ve
onunda 3’te 2’si buzullarda saklı ve geri kalanın da büyük bir kısmına
ulaşılamamaktadır. Sonuç olarak bu kadar su bolluğu varken ne yazık ki,
canlılar için kullanılabilir tatlı su miktarı %0,08 ile sınırlıdır. Bu da 1,4 milyar
kişinin yeterli içme suyundan ve 2,3 milyar kişinin ise, sağlıklı sudan yoksun
olması anlamına geliyor [149]. Bununla birlikte, dünya nüfusunun hızlıca
artması ve buna karşı temiz su kaynaklarının giderek azalması, kişi başına
düşen kullanılabilir su miktarının azalmasına ve buna bağlı sağlık sorunlarının
ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Ayrıca tarımda yetersiz sulama, tarım
alanlarının giderek daralmasına ve dünya nüfusu için yeterli ürünlerin
üretilememesine neden olmaktadır (1 kg buğday yetiştirmek için 1000 lt, 1 paket
pirinç yetiştirmek için 2000-5000 lt su gerektiği düşünülürse bunun ne anlama
geldiği daha iyi anlaşılabiilir [150]).
142
Şekil 10.1. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) tarafından geliştirilen
taşınabilir güneş panelli tuzlu su arıtma cihazı. Ters osmoz
yöntemine dayanarak çalışan cihaz, angstrom mertebesinde
gözenekler içeren bir filtre sayesinde tuzlu suyu, tuz ve iyonlardan
arındırarak temiz içme suyu elde edilmesine olanak sağlıyor.
Bulutlu havalarda dahi yaklaşık 302 litre/gün temiz su üretebilen
bu taşınabilir sistem sayesinde çöllerde, şebekeden oldukça uzak
bölgelerde ve doğal afetler nedeniyle kaynaklanan içme suyu
sıkıntısı giderilebilir. Daha büyük sistemlerle yaklaşık 3800
litre/gün temiz su üretilebilen bu sistemler sayesinde 10 bin kişinin
su ihtiyacı karşılanabilir. [151].
143
Şekil 10.2. Umman’daki deniz suyu serası ve çalışma şeması. 1-
Buharlaştırıcı1, 2- Buharlaştırıcı2, 3-Yoğunlaştırıcı, 4-Kuyu, 5-
Sıcak deniz suyu tankı, 6-Soğuk deniz suyu tankı, 7-Temiz su, 8-
İletkenlik aparatı, 9-İlave valf, 10-Güneşle ısıtma boruları, 11-
Mahsuller, 12-Soğutulmuş ve nemlendirilmiş hava, 13-Fanlar, 14-
Güneş enerjisi, 15-Deniz suyu girişi, 16-Vantilatör. Güneş ve
rüzgâr güçlü bu sistemde, kuyulardan alınan tuzlu su, içme suyuna
dönüştürülerek kullanılmaktadır. Tuzlu su, sera tavanında bulunan
borulara yönlendirilir ve burada güneş enerjisi ile ısındıktan sonra
1. ve 2. buharlaştırıcıya gider. Serada bulunan sıcak hava ise,
rüzgâr gücü ile çalıştırılan fanlar yardımıyla yönlendirilip sırasıyla
1. ve 2. buharlaştırıcıdan geçirilir. Bu şekilde nemlendirilen hava,
içinden soğuk deniz suyunun aktığı, yoğunlaştırıcı ile temas
ettirilerek yoğunlaştırılır ve sonuçta temiz su elde edilir. 16 m
genişliğinde ve 60 m uzunluğundaki serada günde 297 litre temiz
su üretilmektedir [152, 153].
144
11. NEMLİ HAVADAN İÇME SUYU ELDESİ
145
12. ÇÖLLERİN YEŞİLLENDİRİLMESİ
Şekil 12.1. Çöllerin deniz suyu ile yeşillendirilmesi şeması. Böyle bir sistemle,
küresel ısınma sonucu artan deniz suyu miktarının, çöllere
aktarılmasıyla (tuzu ise tekrardan denize bırakarak) az da olsa
ekolojik dengeye yardım edilebilir.
146
13. ÇÖLLERDE GÜNEŞ GÜÇ SANTRALLERİ
Güneş, her gün, dünya nüfusunun günlük enerji talebinin 15.000 katı ve yarım
saatten daha az bir zaman içinde ise dünyanın 1 yıllık enerji ihtiyacından daha
fazla enerji sağlar. Sadece Kuzey Afrika ve Ortadoğu çöllerinin %0,3’lük
bölgelerine dahi kurulacak güneş güç santralleri ile hem bu ülkelerin enerji ve su
ihtiyacı, hem de tüm Avrupa ülkelerinin enerji ihtiyacı karşılanabilir (Die Trans
Mediterranean Renewable Energy Cooperation, Grand Solar Plan).
Hidrojenin birim kütle yanma enerjisi, diğer yakıtlardan çok daha yüksektir.
Yanma ürünü sadece su olup zehirsiz ve kokusuz bir gazdır. Kimyasal
hammadde sentezinde, uçaklarda ve uzay araçlarının roket motorlarında yaygın
olarak kullanılan hidrojen, vazgeçilmez bir enerji kaynağıdır. Ayrıca son
zamanlarda hidrojenin alevsiz yanması için katalitik yakma düzeneklerinin
geliştirilmesi ile konutlarda ısınma amaçlı, mutfak ocaklarında, fırınlarda ve su
ısıtıcılarında kullanılabilir hale gelmiştir. Ancak hidrojenin fosil kaynaklardan
elde ediliyor olması nedeniyle oldukça pahalıdır (ticari amaçla satılan hidrojen,
petrolden daha pahalıdır). Hidrojenin kullanım alanının arttırılması ve daha
ucuza mal edilmesi için, dünyanın dörtte üçünü çevreleyen deniz sularının
kullanılarak güneş enerjisi ile hidrojen üretilmesi ve üretilen bu hidrojenin
depolanması gerekmektedir. Bu şekilde elde edilecek hidrojenin ulaşım ve
sanayi alanında daha yaygın olarak kullanılması sağlanabilir.
Şekil 14.1. Deniz suyundan elektroliz ile hidrojen ve oksijen elde edilmesi
şeması.
147
Güneş enerjisinin elektroliz ünitelerinde kullanılması ile çok ucuza hem hidrojen
hem de oksijen üretilebilir. Deniz suyunun güneş enerjisiyle arıtılması ile elde
edilecek tatlı su; sodyum hidroksit ya da potasyum hidroksit gibi kimyasallarla
katkılanıp iletkenliği arttırılır. Daha sonra elektroliz ünitelerine yönlendirilir.
Elektroliz ünitelerinde; fotovoltaik paneller, güneş kollektörleri, güneş bacaları
ya da merkezi alıcılı güneş güç santrallerinin sağladığı elektriksel güç ile
elektroliz işlemi gerçekleşir ve sonuçta hidrojen ve oksijen gazı elde edilir. Elde
edilen gazlar basınçlı tüplerde saklanarak depolanır.
148
16. DÜNYA DIŞI OLASI DİĞER ÇALIŞMALAR
Ay’da kurulacak özel seralar ile güneş spektrumunun uygun aralıkları sera
içerisine alınarak, bitkilerin yaşaması için ideal ortam oluşturulabilir.
149
17. SONSÖZ
Fosil kaynaklı yakıtların sorumsuzca kullanımı, dünyayı küresel çapta bir iklim
değişiminin eşiğine getirmiştir. En kısa zamanda fosil kaynaklı yakıtların
sınırlandırılarak temiz enerji kaynaklarının kullanımına geçilmemesi durumunda,
deniz seviyelerinin yükselmesi, rüzgâr şiddetlerinin artması, salgınların, sellerin
ve kıtlıkların baş göstermesi kaçınılmaz olacaktır.
Şekil 17.1. Çin’de meydana gelen kuraklık sonucunda, 6 milyon 450 bin
hektar tarım arazisi olumsuz etkilendi ve 20 milyon kişi içme suyu
sıkıntısı çekti (Nisan 2010).
Şekil 17.2. Ağustos 2010 yılında Pakistan’ı vuran ve 1929 yılından beri
kaydedilen en büyük sel felaketinde 1600 kişi hayatını kaybetti.
150
Şekil 17.3. Aralık 2010 yılında ABD’nin doğu kıyısını vuran şiddetli fırtına ve
kar yüzünden hayat felç oldu. Aşırı soğuklardan etkilenen
Rusya’da ise, onbinlerce aileye elektrik verilemedi.
Şekil 17.4. Ocak 2011 yılında Brezilya’yı vuran sel felaketinde 500 kişiden
fazla insan hayatını kaybetti.
151
Bazen ufukların ötesini görmek ve devrimler yaratmak için zihni özgür bırakmak
gerekir.
Cesur olun ve doğmakta olan güneşe bakmaktan korkmayın…
Şekil 17.5. Alman Festo şirketi tarafından üretilen yaklaşık 2 metre kanat
açıklığına ve 450 gram ağırlığa sahip 'SmartBird' (akıllı kuş),
güneş ve rüzgâr enerjisinden yararlanarak uçabilmektedir (2011
Festo AG & Co. KG).
152
18. KAYNAKLAR
rd
[1] Baird, C. and Cann, M. Environmental Chemistry (3 edition), pp 229-
235. New York: W. H. Freeman and Co.; 2004.
[2] http://www.britishcouncil.org/turkey-science-challenge-europe-
climate-education-module-iklimokulsunumu.pdf
[3] www.tasam.org/images/tasam/faaliyetler/erturk_enerjisunum.pdf
[4] http://www.ncdc.noaa.gov/sotc/?report=global
[5] Bilim ve Teknik Dergisi, Sayı 489, Ağustos 2008, Sayfa 28.
[6] http://www.mailce.com/sonun-baslangici-kuresel-isinma.html
[7] “Amerikan Kar ve Buz Verileri Merkezi (NSIDC)”, Hürriyet Gazetesi,
Dış Haberler Servisi. 20.03.2002. Baskı.
[8] Kum, Hakan. “Yenilenebilir enerji kaynakları: Dünya piyasalarındaki
son gelişmeler ve politikalar.” Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari
Bilimler Fakültesi Dergisi, 2009. 33. Sayı, ss.207-223.
[9] Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA), 2008.
[10] Energy Information Administration (EIA) Annual Energy Outlook
2006.
[11] Brabec, Christoph. Konarka Şirketi.
[12] Hoffert et al. Nature 395, 883, 1998.
[13] Ültanır, M.Ö., “21. Yüzyılın Esiginde Günes Enerjisi”, Bilim ve Teknik,
Sayı: 340, S: 50-55, Mart 1996.
[14] Thekackara, M. P., “The Solar Constant and the Solar Spectrum
Measured from a Research Aircraft”, NASA Technical Report, No. R-
351, 1970.
[15] Wakchaure, Yogesh. Solar cells.
[16] Quaschning, Volker. Understanding Renewable Energy Systems.
Understanding Renewable Energy Systems. London, 2005.
[17] T. Markvart and L. Castaner, Practical Handbook of Photovoltaics,
Fundamentals and Applications. Elsevier, 2003.
[18] Sen, Z., “Türkiye’nin Temiz Enerji İmkânları”, Mimar ve Mühendis
Dergisi, Sayı: 33, Nisan- Mayıs-Haziran, 6-12, 2004.
[19] Türkiye Çevre Vakfı, “Türkiye’nin Çevre Sorunları 2003”, Ankara,
2003.
153
[20] www.eie.gov.tr (Elektrik İsleri Etüt İdaresi Genel Müdürlügü resmi
internet sayfası)
[21] Mantar, Sevinç. “Yalıtımlı Silindirik Model Bir Güneş Havuzunun
Matematiksel Modellemesi.” Tez. Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitüsü Fizik Anabilim Dalı, Adana 2010.
[22] Ekonomik Forum, Nisan 2010.
[23] Utlu, Zafer ve diğ. “Yenilenebilir enerji kaynaklarında birleşme
eğilimi.” Journal of Engineering and Natural Sciences Mühendislik ve
Fen Bilimleri Dergisi, Sigma 27 60-82, 2009.
[24] www.slaytyerim.com
[25] Smith, C. C.; Löf, G.; Jones, R. (1994) Measurement and Analysis of
Evaporation from an Inactive Outdoor Swimming Pool. Solar Energy
vol 53, pp3–7
[26] Deutsches Institut für Normung e.V., DIN (1996) DIN EN 1057,
Copper and Copper Alloys – Seamless, Round Copper Tubes for
Water and Gas in Sanitary and Heating Applications. Berlin, Beuth
Press.
[27] Bulut, Hüsamettin ve diğ. “Güneş Enerjisi Labaratuar Föyü.”
[28] http://gunesenerjisi.uzerine.com/index.jsp?objid=633
[29] Çınar, Mehmet Ali ve Hüseyin Toros. “Güneş enerjisinin odaklı
kollektörler ile toplanıp yeraltında depolama sistemi.” VII. Ulusal
Temiz Enerji Sempozyumu, UTES’2008 17-19 Aralık 2008, İstanbul.
[30] Omar Badrana, et al., “Evaluation of Solar Electric Power
Technologies in Jordan.” Jordan Journal of Mechanical and Industrial
Engineering (JJMIE) Volume 4, Number 1, Jan. 2010 ISSN 1995-
6665 Pages 121 – 128.
[31] http://www.hafif.org/yazi/gunes-ocaklari
[32] iec.cankaya.edu.tr/evrak/proje/Trombe%20Duvar.doc
[33] http://www.chamine-solar.com/solar-chimney-
turkish.php
[34] The solar chimney in Australia, science, No:3,USA 2002.
[35] J.F. Manwell, J.G.McGowan, A.L.Rogers. “Wind Energy Explaind
Theory, Desing and Application.” J.Wiley&Sons Ltd., 2008.
154
[36] Bulut, Hüsamettin. “Temiz Enerji Teknolojileri Kursu.” 9-13 Şubat
2009, Gaziantep.
[37] Özalp, Mehmet. “Türkiye’de ejektörlü absorbsiyonlu soğutma
sistemlerinde güneş enerjisinden faydalanılması.” Teknoloji, Cilt 7,
(2004), Sayı 2, 297-309.
[38] Erel, Şerafettin, Metin Akdaş ve Mehmet Tugay. “Güneş Enerjisiyle
Çalışan Bir Termoelektrik Jeneratörde Sıcaklık Faktörünün Etkisi.”
Int.J.Eng.Research & Development, Vol.2, No1, January 2010.
[39] www.solarpaces.org
[40] http://www.eere.energy.gov
[41] Beerbaum.S.,Weinrebe.G., ”Solar Thermal Power Generation in India
– a Techno – Economic Analysis”, Renewable Energy, V.21,S.153-
174, 2000.
[42] Rivera, Miguel Rios. “Small wind/photovoltaic hybrid renewable
energy system optimization.” Thesis. Electrical Engineering University
of Puerto Rico, Mayagüez Campus, 2008.
[43] Solar Cells Photovoltaic (PV) Devices. National Dong Hwa University,
2007.
[44] Planning & Installing Photovoltaic Systems, A guide for installers,
architects and engineers. Second Edition, 2008.
[45] “www.enerteach.com”, Güneş pilleri, 2009.
[46] http://www.brunton.com/product.php?id=256
[47] http://www.hardwaresphere.com/2008/11/05/deluxe-solar-charger/
[48] http://www.siliconsolar.com/eurotech-solar-garden-light-p-16215.html
[49] http://www.solarlightstore.com/solar-specialty-lights/stepping-
stones/bricklight2pack.cfm
[50] http://solarimagery.wordpress.com/2008/02/26/solar-boat/
[51] http://www.momoy.com/2009/07/06/modern-solar-powered-mobile-
home-by-waskman-design-studio/
[52] http://www.pvspain.com/water_sys.htm
[53] Ken Sheinkopf, Florida Solar Energy Center.
[54] http://en.wikipedia.org/wiki/Photovoltaics#Overview
155
[55] Dunlop, James. “Stand-alone photovoltaic lighting systems. A
decision-maker’s guide. Volume1: Photovoltaics lighting applications.
(www.fsec.ucf.edu).
[56] 2nd World Conference and Exhibition on Photovoltaic Solar Energy
Conversion, 6-10 July1998, Vienna, Austria.
[57] Patel, Mukund R., Wind and Solar Power Systems. New York, 1999.
[58] http://www.inhabitat.com/2009/06/19/6-in-1-solar-robot-kit/
[59] http://www.wirefreedirect.com/grid_connect_solar_pv_system.asp
[60] http://dvice.com/archives/2008/06/antro_solo_hybr.php
[61] http://spaceflight.nasa.gov/gallery/images/station/issartwork/ndxpage
1.html
[62] Landis, Geoffrey A., et al., Mars Solar Power, NASA/TM—2004-
213367.
[63] http://www.nasa.gov/externalflash/NASA45/23/23image.html
[64] http://inventorspot.com/articles/10_gigantic_solarpowered_project_10
559 (Tarih: 02.09.2010).
[65] http://inventorspot.com/articles/10_gigantic_solarpowered_project_10
559. (Tarih: 02.09.2010).
[66] http://www.greenbusinesstimes.com/2008/08/14/asias-largest-solar-
power-plant-in-south-korea/ (Tarih: 02.09.2010).
[67] http://en.wikipedia.org/wiki/Waldpolenz_Solar_Park
(Tarih:02.09.2010).
[68] Photograph courtesy of PowerLight Corp, Posted 23 Nov 2005.
[69] Photograph courtesy of RWE Schott Solar, Posted 24 Jul 2005.
[70] Energy Efficiency and Renewable Energy, U.S. Department of
Energy, 2010.
[71] A.E. Becquerel, C. R. Acad. Sci. 9 (1839) 145; A.E. Becquerel, C. R.
Acad. Sci. 9 (1839) 561.
[72] W.G. Adams, R.E. Day, Proc. Roy. Soc. London A 25 (1887) 113.
[73] Kazmerski, Lawrence L., “Solar photovoltaics R&D at the tipping
point: A 2005 technology overview.” Journal of Electron Spectroscopy
and Related Phenomena 150 (2006) 105–135.
[74] Renkli Uzay Ansiklopedisi, Günaydın Gazetesi Yayını, Birinci Baskı,
1970.
156
[75] Reenaas, Turid Worren. Solar cells. NTNU (Norges Teknisk-
Naturvitenskapelige Universitet), TEP4150. March 10th 2009.
[76] Terrestrial Photovoltaic Measurement Procedures. ERDA/NASA
Report 1022-77/16, 1977.
[77] An Xinxin et al., “Research and Development of GaInP/GaAs/Ge
Multi-Junction Solar Cells.” Institut National Polytechnique de
Grenoble, Nanotech Labs Project. Grenoble, 2007.
[78] Goetzberger, A.; Voß, B.; Knobloch, J. (1998) Crystalline Silicon
Solar Cells. Hoboken, John Wiley & Sons.
[79] Todd J. Kaiser. Solar Cells Lecture 6. Montana State University.
[80] http://www.unienerji.comp=571
[81] M. Zeman. Delft University of Technology, Netherlands.
[82] Hegedus, S., Thin Film Solar Modules: The Low Cost, High
Throughput and Versatile Alternative to Si Wafers. Prog. Photovolt:
Res. Appl. 2006; 14:393–411.
[83] Green, Martin A. et al., “Solar cell efficiency tables (version 35).”
Prog. Photovolt: Res. Appl. 2010; 18:144–150.
[84] S. Guha. “High-Efficiency Triple-Junction Amorphous Silicon Alloy
Photovoltaic Technology Annual Technical Progress Report 6 March
1998 — 5 March 1999.” National Renewable Energy Laboratory,
NREL/SR-520-26648.
[85] http://www.uni-solar.com/real-stories/coca-cola/
[86] www.nd.edu/~gsnider/EE698A/Yogesh_Solar_cells.ppt
[87] Takahiro Yamada, Hiroyuki Kato and Ken Johnson. “Private Sector
Activities in Domestic New and Renewable Energy Technologies in
Japan.” 26th APEC EGNRET April 4, 2006 Auckland, New Zealand.
[88] Ing Hui Shen. “Sino-European Bilateral meeting on Material Aspects
for Future Energy Supply, Research and Development of Solar
Materials in Guangdong China.” Institute for Solar Energy System
Sun Yat Sen University Guangzhou, China. 06. 12. 2004, Nice,
France.
[89] Avcı, Ahmet. “Karbon Nanotüplerin organik fotovoltaik güneş
pillerinde kullanımı.” VII. Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu,
UTES’2008, 17-19 Aralık 2008, İstanbul.
157
[90] H. Mette, Z. Physik 1953, 134, 566.
[91] Kallman, H.; Pope, M. J. Chem. Phys. 1959, 30, 585.
[92] O. H. Le Blanc, J. Chem. Phys. 1960, 33, 626. [3] R. G. Kepler, Phys.
Rev. 1960, 119, 1226.
[93] M. Pope, H. P. Kallmann, P. Magnante, J. Chem. Phys. 1963, 38,
2042.
[94] C. K. Chiang, C. R. Fincher, Jr., Y. W. Park, A. J. Heeger, H.
Shirakawa, E. J. Louis, S. C. Gau, A. G. MacDiarmid, Phys. Rev. Lett.
1977, 39, 1098.
[95] M. Pope, C. E. Swenberg, Electronic Processes in Organic Crystals
and Polymers, 2nd ed., Oxford University Press, New York 1999.
[96] Afshin Hadipour, Bert de Boer and Paul W. M. Blom. “Organic
Tandem and Multi-Junction Solar Cells.” Adv. Funct. Mater. 2008, 18,
169–181.
[97] Forrest, NCPV and Solar Program Review Meeting 2003.
[98] Halme, Janne. “Dye-sensitized nanostructured and organic
photovoltaic cells: technical review and preliminary tests.” Master’s
thesis. Espoo, February 12, 2002.
[99] Christoph J. Brabec. “Organic photovoltaics: technology and market.”
Solar Energy Materials & Solar Cells 83 (2004) 273–292.
[100] Gerald Gourdin. “Introduction to Green Chemistry, Solar Cell
Technology.” Fall 2007.
[101] Frederik C. Krebs, et al., “Large area plastic solar cell modules.”
Materials Science and Engineering B 138 (2007) 106–111.
[102] http://dcwww.epfl.ch/icp/ICP-2/solarcellE.html
[103] http://www.heise.de/tp/r4/artikel/24/24457/1.html (25.02.2008)
[104] C. J. Brabec, N. S. Sariciftci, J. C. Hummelen, Adv. Funct. Mater.
2001, 11, 15.
[105] Anthony J. Morfa, et al., “Plasmon-enhanced solar energy conversion
in organic bulk heterojunction photovoltaics.” Appl. Phys. Lett. 92,
013504 (2008).
[106] www.rsc.org/highlightschemtechnol (January 2010/Volume 7/Issue 1/
ISSN 2041-5826/HCTIB9/)
158
[107] Matt Law, et al., “Nanowire dye-sensitized solar cells.” Nature
materials|VOL 4|JUNE 2005.
[108] Science Vol 295 29 MARCH 2002.
[109] http://140.112.32.223/res/polymer.html
[110] Journal of American Chemical Society, 131, 3644, 2009 and Applied
Physics Letters 92, 53312, 2008.
[111] Journal of Material Chemistry, 18, 2201, 2008.
[112] Journal of Material Chemistry, 17, 4571, 2008.
[113] Applied Physics Letters, Vol.94, 63308, 2009.
[114] http://www.lumerical.com/fdtd_online_help/solar_plasmonic.php
[115] Harry a. atwater and Albert Polman. “Plasmonics for improved
photovoltaic devices.” Nature materials | VOL 9 | MARCH 2010 |
[116] O L E • M a r c h 2 0 0 9 • o p t i c s . o r g /o l e
[117] Vivian E. Ferry, et al., “Light trapping in ultrathin plasmonic solar
cells.” 21 June 2010 / Vol. 18, No. 102 / OPTICS EXPRESS A237.
[118] L. Tsakalakos, et al., “Silicon nanowire solar cells.” Appl. Phys. Lett.
91, 233117 (2007).
[119] Brendan M. Kayes et al., “Radial pn junction nanorod solar cells:
Device physics principles and routes to fabrication in silicon. 2005
IEEE.
[120] Andrew Blakers et al., “Sliver cells-A complete photovoltaic solution.”
http://sun.anu.edu.au
[121] T. Minemoto et al., “Fabrication of Spherical Silicon Solar Cells with
Semi-Light-Concentration System.” Jpn. J. Appl. Phys., Vol. 44, No.
7A (2005).
[122] Kui-Qing Peng et al., “High-Performance Silicon Nanohole Solar
Cells.” J. AM. CHEM. SOC. 9 VOL. 132, NO. 20, 2010.
[123] G.F.X.Strobl et al., “Evolution of fully European triple GaAs solar cell.”
Proc. ‘Seventh European Space Power Conference’, Stresa, Italy, 9-
13 May 2005 (ESA SP-589, May 2005).
[124] Jpn. J. Appl. Phys., Vol. 43, No. 3 (2004).
[125] Jenny Nelson, “Third Generation Solar Cells.” Imperial College,
London.
159
[126] Chris Fetzer et. al., “Production Ready 30% Efficient Triple Junction
Space Solar Cells.”
[127] Appl. Phys. Lett. 91, 023502 2007.
[128] Dimroth, Frank. IEEE PVSC-33 tutorial, May 11, 2008. Fraunhofer
ISE.
[129] M. Yamaguchi et al., “Solar Energy Materials & Solar Cells.” 90
(2006) 3068–3077.
[130] James M. Gee et al., “Selective emitters using photonic crystals for
thermophotovoltaic energy conversion.” 29th IEEE Photovoltaic
Specialists Conference, New Orleans, LA, 20-25 May 2002.
[131] White D. C., Wedlock B. D. and Blair J. “Recent advance in thermal
energy conversion” Proc. 15th Power Sources Conf. pp 125–32.
[132] Broman L. “Thermophotovoltaics bibliography” Prog. Photovolt., Res.
Appl. 3 65–74.
[133] Kolm H. H. “Solar-battery power source.” Quarterly Progress Report
Solid State Research, Group 35 (Lexington, MA: MIT Lincoln
Laboratory) p 13.
[134] Robert E Nelson. “A brief history of thermophotovoltaic
Development.” Semicond. Sci. Technol. 18 (2003) S141–S143.
[135] H. Sai and H. Yugami, “Thermophotovoltaic generation with selective
radiators based on tungsten surface gratings.” Appl. Phys. Lett., Vol.
85, No. 16, 18 October 2004.
[136] M. Andreev, et al., “Solar thermophotovoltaic system with high
temperature tungsten emitter.” 31st IEEE Photovoltaic Specialists
Conference and Exhibition, 2005, Florida.
[137] K. W. Stone, N. S. Fatemi and L. Garverick. “Operation and
component testing of a solar thermophotovoltaic power system.”
th
Proc. of 25 IEEE PVSC, Washington, DC, 1996, pp. 1421-1424. 10.
[138] V. M. Andreev, et al., “Solar Thermophotovoltaic Converters:
Efficiency Potentialities.” 6th Conference on Thermophotovoltaic
Generation of Electricity, Freiburg, June 2004.
[139] http://vri.etec.wwu.edu/tpv_paper.html
160
[140] Epstein A H et al 1997 American Institute of Aeronautics and
Astronautics AIAA 97-1773 1–12.
[141] Kelvin Fu et al., 2001 Proc. NHTC, 2001 National Heat Transfer Conf.
(Anaheim, CA, 2001) pp 1–6.
[142] Yang W., 28th International Symp. on Combustion (Edinburgh, UK,
2000).
[143] Whalen S, et al., Sensors Actuators: Phys. 104 290–8, 2003.
[144] W. M. Yang et al., “Development of a prototype micro-
thermophotovoltaic power generator.” J. Phys. D: Appl. Phys. 37
(2004) 1017–1020.
[145] http://gcep.stanford.edu/research/factsheets/hotcarriersolarcell.html
[146] A.J. Nozik, et al., “Dependence of hot carrier luminescence on barrier
thickness in GaAs/AlGaAs superlattices and multiple quantum wells.”
Solid State Commun. 75 (1990) 297–301.
[147] Y. Rosenwaks, et al., “Hot-carrier cooling in GaAs: quantum wells
versus bulk.” Phys. Rev. B 48 (1993) 14675–14678.
[148] NSF Nanoscale Science and Engineering Grantees Conference, Dec
7-9, 2009.
[149] Bilim ve Teknik Dergisi Yeni Ufuklara Eki, Kasım 2005
[150] Bilim ve Teknik Dergisi, Kurutulan Dünya, Nisan 2006
[151] http://www.alternaturk.org/haber/gunes-enerjisiyle-su-aritma/
[152] Özturan, Mahmut ve Ahmet Korhan Binark, “Havadan su üretim
teknikleri.” VII. Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu, UTES’2008, 17-19
Aralık 2008, İstanbul.
[153] Mahmoudi, H., et al., “Weather Data and Analysis of Hybrid
Photovoltaic-Wind Power Generation Systems Adapted to a
Seawater Greenhouse Desalination Unit Designed for Arid Coastal
Countries.” Desalination Vol.222. pp.119-127, 2008.
[154] Kabeel, A.E., “Water Production from Air Using Multi-Shelves Solar
Glass Pyramid System”, Renewable Energy Vol.32. pp.157-172,
2007.
[155] Muhsin T. Gençoğlu ve Mehmet Cebeci. “Türkiye’nin enerji kaynakları
arasında güneş enerjisinin yeri ve önemi.” Fırat Üniversitesi Müh.Fak.
Elektrik-Elektronik Müh.Böl.Elazığ.
161
[156] Süpüren, Gamze ve diğ. “Nano Lifler.” Tekstil ve Konfeksiyon Dergisi
Sayı 2007/1.
[157] http://www.ft.vslib.cz/depart/knt/nano/global.ppt
[158] Gregg, B. A.; Hanna, M. C. J. Appl. Phys. 2003, 93(6), 3605-3614.
[159] Brian A. Gregg. “Excitonic Solar Cells.” J. Phys. Chem. B 2003, 107,
4688-4698.
[160] http://en.wikipedia.org/wiki/Multijunction_solar_cell
[161] http://en.wikipedia.org/wiki/Thermophotovoltaic
[162] Gavin Conibeer, et al., “Progress on hot carrier cells.” Solar Energy
Materials & Solar Cells 93 (2009) 713–719.
[163] M.A. Green, Third Generation Photovoltaics, Springer Berlin, 2003.
162