You are on page 1of 112

EM112

ELEKTRİK ELEKTRONİK
MALZEME BİLGİSİ

Dr. Öğr. Üyesi Hakan AÇIKGÖZ


Dersin Amacı
Çeşitli elektrik ve elektronik malzemeleri ile ilgili bilgi vermek
Malzeme üretimi ve kullanımı bakımından genel bakış sağlamak
Dersin İçeriği
Malzeme bilgisinin önemi
Malzemelerin genel yapısı
İletkenler, Yalıtkanlar, Yarıiletkenler
Temel devre elemanları
Elektronik malzemeler
Elektrik malzemeler.
Kaynaklar
1. Metin GÜRÜ, Hayri YALÇIN, Malzeme Bilgisi, Palme Yayınları.
2. Robert L. Boylestad, Louis Nashelsky, Elektronik Elemanlar ve Devre Teorisi,
Milli Eğitim Basım Evi, 2004.
3. William D. Callister, David D. Rethwisch, Malzeme Bilimi ve Mühendisliği, Nobel
Akademik Yayıncılık, 2014.a
Not Değerlendirmesi

Vize : % 40
Final : % 60
%70 Derslere Katılım Sağlanmalı
Malzeme Bilgisi

Kullanılabilir Cisimler Yapmak Amacı İle Doğal Ya Da Yapay Olarak Üretilmiş Maddelere Malzeme
Denir. Genel Anlamda İhtiyaçlarımızı Karşılamak Ve Belli Bir Amacı Gerçekleştirmek İçin Kullanılan Her
Türlü Maddeye Malzeme Denir.
Malzeme Bilimi, Malzemelerin Özelliklerini, Yapılarını, Ve Davranışlarını İnceleyen Ve Yeni Malzeme
Türlerini Araştıran, Canlı Ya Da Cansız Kökenli Doğal Ya Da Yapay Hammaddelerden, Seramik, Polimer
Benzeri Ve Metal Mühendislik Malzemelerinin Üretimini, Bu Malzemelerin Davranışlarını, Yapı, Özellik Ve
İşlenebilirliğini İnceleyen Ve Çeşitli Sanayi Dallarında Kullanımlarını Gerçekleştiren Bilim Dalıdır.
Mühendisler Kullanacakları Malzemeyi Çok İyi Tanımak Ve Geniş Malzeme Aralığı İçinde Mukavemet,
İletkenlik, Korozyon, Ekonomiklik Vb. Kriterleri Dikkate Alarak Seçim Yapmak Zorundadırlar.
Malzeme Bilgisi Endüstriyel Güncelleşmenin En Önemli Koşullarından Biridir. Birçok Yeni Mühendislik
Tasarımı Tamamen Yeni Malzeme Geliştirilmesine Bağlıdır.
Malzemelerin Sınıflandırılması
Malzemelerin Sınıflandırılması Değişik Şekillerde Yapılabilir, Ancak
Mühendisler Açısından En Uygun Sınıflandırma Aşağıdaki Gibidir :
• Metaller (Alüminyum, Bakır, Çinko, Demir Ve Nikel Gibi)
• Seramikler (Cam, Tuğla, Beton, Porselen Gibi)
• Polimerler (Temelde Karbonun Hidrojen, Oksijen, Azot Gibi Metal
Olmayan Elementlerle Oluşturduğu Büyük Moleküllü Organik
Bileşikler)
• Kompozitler (En Az İki Malzemeden Üretilirler, Cam Elyaf Gibi)
• Yarı İletkenler (Silisyum (Si) Ve Germanyum (Ge) Yarı İletkenlere
Örnektir)
Madde ve Maddenin Özellikleri
 Madde Nedir?
 Boşlukta Yer Kaplayan, Kütlesi Ve Hacmi Olan Katı, Sıvı Veya Gaz Şeklinde Bulunan Her Şeye Madde
Denilmektedir.
 Ayırt Edici Özellikler:
 Bir Maddenin Diğer Maddelerden Farklılık Gösteren Yanları, Ayırt Edici Özellikleridir. Bunlar,
Maddenin Şekline, Miktarına, Tadına, Kokusuna Vb. Bağlı Olmayan, Madde Üzerinde Doğrudan
Doğruya Görünmeyen Farkları Ortaya Koyan Özelliklerdir. Öz Kütle, Esneklik, Erime Ve Kaynama
Noktası, Öz Isı, Genleşme Ve Çözünürlük Belli Başlı Ayırt Edici Özelliklerdir.
 Maddenin Mekanik Özellikler:
 Uygulanan Yüke Karşı Malzemenin Verdiği Cevap Olarak Bilinir. (Dayanıklılık, Esneklik, Yorulma Ve
Bükülmezlik Vb.)
 Maddenin Fiziksel Özellikler:
 Elektriksel, Manyetik, Optik, Isısal, Elastik, Ve Kimyasal Davranışlarını Gösterir.
Maddenin Özellikleri
• Kütle:
• Bir Cisimde Mevcut Olan Veya Birim Hacmi
Dolduran Madde Miktarıdır. Birimi
Kilogram’dır.
• Ağırlık:
• Yerçekimi Tarafından Bir Cisme Etki Eden
Kuvvet Olarak Tanımlanır. Birimi Newton’dur
(N).
• Not: Dünya’da Ve Diğer Gezegenlerde
Ağırlıklar Farklıdır Ancak Kütle Aynı Kalır.
• Hacim:
• Maddenin Boşlukta Kapladığı Yer
Maddenin Özellikleri

Element:
Yapısında Tek Cins Atom Bulunduran Saf Maddeler.
 Elementler Saf Ve Homojendirler.
 En Küçük Yapıtaşları Atomlardır.
 Fiziksel Ve Kimyasal Yöntemlerle Ayrıştırılamazlar.
 Belirli Bir Erime Ve Kaynama Noktaları Vardır.
 Sembollerle İfade Edilirler.
 Örnek: Demir-fe, Karbon-c, Nitrojen-n.
Maddenin Özellikleri

Bileşik:
Farklı Cins Atomların Belli Oranlarda Bir Araya Gelerek
Oluşturdukları Maddeler.

 Saf Ve Homojen Olup, Kendisini Oluşturan Her Bir


Madde Kimyasal Özelliğini Kaybeder.
 Kimyasal Yollarla Ayrıştırılabilirler.
 Formüllerle İfade Edilirler.
 Örnek: Su – H2o, Sodyumklorür -Nacl
Maddenin Özellikleri
• Öz Kütle:
• Bir Maddenin Birim Hacminin Kütlesine Denir.
• Genleşme:
• Isı Etkisi İle Bir Cismin Boyunda Ve Yüzeyinde Meydana Gelen
Değişikliktir.
• Esneklik:
• Bir Maddeye Etki Eden Kuvvetten Dolayı Maddenin Şeklinde Meydana
Gelen Değişikliktir.
• Çözünürlük:
• Bir Maddenin Diğer Madde İçerisinde Çözünme Oranı.
• İletkenlik:
• Madde İçerisinde Serbest Elektronların Bir Noktadan Bir Başka
Noktaya Hareket Edebilme Özelliği.
Maddenin Özellikleri

 Erime Noktası:
 Katı Haldeki Bir Maddenin Sıvı Hale Geçebilmesi İçin Gerekli Olan Sıcaklık Değeri.
 Donma Noktası:
 Sıvı Haldeki Bir Maddenin Katı Hale Geçebilmesi İçin Gerekli Olan Sıcaklık Değeri.
Not: Erime Ve Donma Noktası Aynıdır. (Su İçin 0 °C, Azot -209,86 °C, Hidrojen -
258,975 °C, Altın 1064 °C).
 Kaynama Noktası: Sıvı Halindeki Bir Maddenin Kaynaması İçin Gerekli Olan Sıcaklık
Değeri.
 Yoğunlaşma Noktası:
 Gaz Halindeki Maddenin Sıvı Hale Geçebilmesi İçin Gerekli Olan Sıcaklık Değeri. Not:
Kaynama Ve Yoğunlaşma Noktası Aynıdır. (Su İçin 100 °C, Azot -195,8 °C, Hidrojen -
252,8 °C, Altın 2 600 °C).
Atom
 Maddelerin En Küçük Yapı Taşlarına
Atom Denir.
 Atomlar, Elektron, Nötron Ve
Protonlardan Oluşur.
Elektronlar, Çekirdek Etrafındaki
Yörüngelerde Bulunurlar Ve (-)
Yüklüdürler. Boyutları Çok Küçüktür.
Çekirdek:
 Proton, (+) Yüklü Parçacıktır.
Elektrondan 1836 Kat Büyüktür.
 Nötron:, Yüksüzdür. Boyutları Proton
Kadardır.
Atom

 Atom, Ortada Bir Çekirdek Ve Çekirdeğin


Çevresinde Dönen Elektronlardan Oluşmuştur.
 Eksi (-) Yüklü Olan Elektronlar Yörüngelerinin
Bulunduğu Yarı Çapa Orantılı Olarak Enerjiye
Sahiptirler.
 Atomlarda Çekirdeğe En Yakın Yörüngedeki
Elektronların Enerji Seviyeleri En Düşüktür.
 Çekirdekten Uzaklaştıkça Enerji Seviyeleri Artar.
Atom 29 Elektronlu Cu
• Nötronların Elektriksel Ve Kimyasal Etkileşimlerde İşlevi Yoktur.
• Atomdaki Elektronlar En İçteki Kabukta En Fazla 2, İkinci Kabukta
En Fazla 8, Üçüncü Kabukta En Fazla 18, Dördüncü Kabukta En
Fazla 32 Elektron Bulunur.
• Örneğin, Elektrik İletiminde Sıklıkla Kullanılan 29 Elektrona Sahip
Bakır Atomun 29. Elektron Tek Başına Dönmektedir.
• Bir Maddenin Elektriksel Olaylarının Oluştuğu Son Kabukta
Bulunan Elektronlarına Valans Elektronları Adı Verilmektedir.
• Valans Elektronu Uygulanan Bir Enerji İle Serbest Hale Geçerek
Atomu Terk Eder Ve Söz Konusu Madde İletken Olur.
Atomlarda Enerji Seviyeleri ve Band Yapıları
Bir Maddeyi Elektriksel Bakımdan İletken Hale Getirebilmek İçin
Dışarıdan Bir Enerji Uygulanması Gerekir. Bu Enerji Miktarı Üç Ayrı Enerji
Bandının Oluşmasını Sağlar. Bunlar, Şekilde Görülebileceği Gibi "İletkenlik
Bandı", "Yasak Band" Ve "Valans Bandı"dır.
Atomlar Arası Bağlar
• Tüm Atomlar Son Yörüngelerindeki Elektronları 8 Yaparak Soy Gazlar Gibi
Kararlı Hale Geçme Eğilimindedirler.
• Madde İçerisindeki Atomlar Kimyasal Bağlar Sayesinde Bir Arada
Tutularak Düzenli Bir Geometri Oluştururlar.
• Sertlik, Elektriksel, Isısal, İletkenlik, V.B. Özellikler Kimyasal Bağlara Göre
Şekillenmektedir.
Bağ Çeşitleri
• İyonik Bağlar
• Kovalent Bağlar
• Metalik Bağlar
• İkincil Bağlar (Van Der Walls Ve Hidrojen Bağları)
İyonik Bağlar
Bir Metal İle Bir Ametal Arasında Elektron Alışverişiyle Oluşan Bağa İyonik
Bağ Denir. İyonik Bağ Yapan Atomlardan Elektron Veren (+) Yüklü, Elektron
Alan (–) Yüklü İyon Olur.
Kovalent Bağlar
• Bu Bağın En Önemli Özelliği, Elektronların Sıkıca Tutulması Ve Komşu
Atomlar Tarafından Eşit Olarak Paylaşılmasıdır.
• Bazı Element Atomları Bir Veya İki Elektronunu Komşu Atomlarla
Paylaşarak Daha Kararlı Bir Yapı Oluştururlar.
• Kovalent Bağlar Çok Sağlam Olmalarına Rağmen, Bu Şekilde
Bağlanmış Maddeler Zayıf Süneklik Ve Elektrik İletkenliğine Sahiptir.
Metalik Bağ
• Metallerin Valans Elektronlarını Serbest Bırakmaları Özelliği, İyi
Elektrik İletimi Sağlamalarına Sebep Olur.
• Bu Bantlar İçinde Hareket Eden Negatif Yüklü Elektronlar İle Pozitif
Yüklü Çekirdek Arasındaki Çekim Metalik Bağı Oluşturur.
Van Der Walls Bağları
• Bu Bağlar Elektron Alışverişini Tamamlamış Moleküller Veya Son
Yörüngesindeki Elektron Sayısı Sekiz Olan İnert Gaz Atomları Arasında
Oluşan Zayıf Bağlardır Ve Üç Şekilde Olabilir:
1-molekül Kutuplaşması
2-ani Kutuplaşma
3-hidrojen Köprüsü

-1- -2- -3-


İletken, Yalıtkan ve Yarı İletken
Yeryüzündeki Bütün Maddeler, Atomlardan Oluşmuştur. Atom İse Ortada
Bir Çekirdek Ve Bunun Etrafındaki Değişik Yörüngelerde Hareket Eden
Elektronlardan Oluşmaktadır.
Elektronlar, Negatif Elektrik Yüküne Sahiptirler. Bir Etkime Yolu İle
Atomdan Ayrılan Elektronların Bir Devre İçerisindeki Hareketi, Elektrik
Akımını Oluşturur. Bir Maddenin Elektriği İletme Oranı, Maddenin Serbest
Elektron Üretme Yeteneğine Bağlıdır. Elektronların Her Madde
İçerisindeki Hareketi Aynı Değildir.
Elektron Hareketine Göre Maddeler Üçe Ayrılır:
İletkenler
Yalıtkanlar
Yarı İletkenler
İletken, Yalıtkan ve Yarı İletken
Elektronların akışına izin veren malzemelere iletken denir. (örneğin,
altın, gümüş, bakır vb.).
Elektron akışını engelleyen malzemeler yalıtkan olarak adlandırılır.
(örneğin kauçuk, cam, teflon, mika, vb.).
İletkenliği iletkenlerin ve yalıtkanların arasında olan malzemeler,
yarıiletken olarak adlandırılır. Yarıiletkenler, iletkenliği kontrol
edilebilen malzemelerdir.
İletkenler
• Elektrik akımını iyi iletirler.
• Atomların dış yörüngesindeki elektronlar atoma zayıf olarak bağlıdır.
• Isı, ışık ve elektriksel etki altında kolaylıkla atomdan ayrılırlar.
• Dış yörüngedeki elektronlara Valans Elektron denir.
• Metaller, bazı sıvı ve gazlar iletken olarak kullanılır.
• Metaller, sıvı ve gazlara göre daha iyi iletkendir.
• Metaller de, iyi iletken ve kötü iletken olarak kendi aralarında gruplara ayrılır.
• Atomları 1 valans elektronlu olan metaller, iyi iletkendir. Buna örnek olarak, altın,
gümüş, bakır gösterilebilir. Bakır atomunun son yörüngesinde 1 elektron vardır ve
bu elektron çekirdek tarafından kuvvetlice çekilmediğinden çok kolayca serbest
hale geçebilir.
• Atomlarında 2 ve 3 valans elektronu olan demir (2 dış elektronlu) ve alüminyum (3
dış elektronlu) iyi birer iletken olmamasına rağmen, ucuz ve bol olduğu için eçmiş
yıllarda kablo olarak kullanılmıştır.
İletkenler
• Bakırdan yapılmış bir iletkenin iki ucuna belli bir gerilim uygulanırsa, elektronlar
pilin eksi (-) ucundan artı (+) ucuna doğru gitmeye başlar. İşte bu elektron hareketi
"elektrik akımıdır". Gerilim kaynağının artı ucu elektronları yakalarken, eksi ucu
maddeye elektron verir. Burada gerilimi, bir çeşit elektron pompası olarak
düşünebiliriz. Gerilimin büyüklüğü artarsa, elektronlar daha hızlı bir şekilde
ilerlerler. Yani ortalama hızları artar.
Elektrik Mühendisliğinde Kullanılan İletkenler
 Başta elektrik telleri olmak üzere, kablolar ve baralar iletkenlerin sıkça
kullanıldıkları yerlerin başında gelmektedir.
 Elektrik iletiminde kullanılacak iletkenlerin seçiminde I2R ısıl güç kaybına sebep
olacak iletken dirençliliğin düşük olması istenir.
 Yaygın olarak kullanılan metaller içerisinde gümüş, bakır, altın, alüminyum
sayılabilir.
 Diğer iletken malzemeler ise çinko, kalay, tungsten, sac, demir, kurşun, nikel, krom,
çelik, manganez, kadmiyum, molibden, civa…
Elektrik Mühendisliğinde Kullanılan İletkenler

Eleman Dirençlilik Cevher Cevher İşlenmemiş Fabrikasyon


(X10-8 Ω) Maliyeti Ayrıştırma Malzeme İşçilik Maliyeti
Maliyeti Maliyeti
($/Ton)

Gümüş 1.61 yüksek düşük 100.000 düşük


Bakır 1.70 orta orta 2700 düşük
Altın 2.20 yüksek düşük 12.400.000 düşük
Alüminyu 2.74 düşük yüksek 1850 düşük
m

İletken olarak kullanılan bazı malzemelerin maliyet açısından karşılaştırılması.


Kontak Yapımında Kullanılan İletken Malzemeler
 Bütün elektriksel kontakların görevi akım devrelerini kusursuz bir şekilde
irtibatlandırmak ve kesmektir.
 Bu noktada kontak malzemelerinden beklenen özellikler şu şekildedir:
 Elektriksel iletkenliği iyi olmalıdır.
 Sabit kalan bir kontak direnci.
 İyi derecede ısıl iletkenlik.
 Kavrulmanın çok az olması.
 Kontakların kaynak yapmaması.
 Kimyasal dayanıklılık.
 Çok küçük erozyon
 Aşınmaya karşı yüksek dayanım.
Kontak Yapımında Kullanılan İletken Malzemeler
 Bakır: Kırmızı renkte ağır bir metaldir.
Kolay bükülebilir, çok ince tel levha
haline getirilebilir, sıcak ve soğuk olarak
işlenebilir.
 Bakır gümüşten sonra en büyük
elektriksel iletkenliği olan bir metaldir.
 Elektronikte özellikle kontak malzemesi
olarak kullanıma oldukça elverişlidir.
Kontak Yapımında Kullanılan İletken Malzemeler
 Gümüş: Saf gümüş, beyaz parlak
renkte yumuşak bir metaldir.
 Altından sonra tel haline getirilmeye
en uygun bir metal olup soğuk olarak
işlenebilme özelliğine sahiptir.
 Havadan etkilenmez ancak asitlere ve
endüstri gazlarına karşı dayanıklı
değildir.
 Ölçü aletlerinin kontaklarında,
şalterlerde, kontaktörlerde, rölelerde,
lehimcilikte kullanılır.
Kontak Yapımında Kullanılan İletken Malzemeler

 Altın: Saf altın (%99.95) elektrik


akımını ve ısıyı iyi iletir. Hemen
hemen bütün kimyasal etkilere karşı
dayanıklıdır.
 Çok yumuşak olup kontaklarda
yapışma eğilimi gösterir.
 Gümüş, platin, nikel, kobalt, bakır ile
alaşım yapmak suretiyle mekanik
dayanımı yükseltilir ve kontakların
yapışma eğilimi azaltılır.
Yalıtkanlar

Gerilim uygulandığında iletkenliği çok alçak düzeyde olan malzemelere yalıtkan denir.
Elektrik akımını iletmeyen maddelerdir. Bunlara örnek olarak cam, mika, kağıt, kauçuk, lastik
ve plastik maddeler gösterilebilir.
Elektronları atomlarına sıkı olarak bağlıdır. Bu maddelerin dış yörüngedeki elektron sayıları
5, 6, 7 ve 8 olduğundan atomdan uzaklaştırılmaları zor olmaktadır.
Yalıtkanlarda atomlar arası boşlukta serbest elektron bulunmaz. Elektronlar çekirdeklere
sıkı bağlarla bağlıdırlar. Bu atomlarda son yörünge elektron bakımından doymuş durumdadır.
Dışarıya elektron verme ya da dışarıdan elektron alma çok zordur.
Yalıtkan malzemelerin yalıtkanlık dereceleri, ısı, yüksek değerli elektriksel basınç, rutubet
etkisi veya yabancı cisimlerle etkileşim sebebiyle değişebilir.
Yalıtkanlar

Aslında elektrik akımını hiç geçirmeyen madde yoktur. Yalıtkan olarak bilinen maddeler "çok
az" bir akım geçirirler. Fakat bu canlılar için zararlı değildir. Yalıtkana uygulanan gerilim
arttıkça geçirdiği akım da artmaya başlar. Belli bir gerilim seviyesinden sonra yalıtkan
tamamen iletken olur. Buna yalıtkanın delinmesi denir. Her yalıtkanın delinmesine yol açan
gerilim değeri ayrıdır. Elektrik ve elektronik çalışmalarında kullanılan el aletlerinde yalıtkanın
dayanabileceği son (maksimum) gerilim değeri yazılıdır. Örneğin penselerde 10.000 Volt
yazar. Bu, plastik yalıtkan 10.000 Volt'tan sonra iletken hale geçebilir anlamı taşır.
Bir yalıtkanın dış yüzeyinde mevcut olan yabancı maddeler sızıntı akımı olarak adlandırılan
bir akım akışına neden olurlar.
Bir yalıtkan malzemeyi iletken hale sokmaksızın birim kalınlığı başına uygulanacak en büyük
gerilim değeri dielektrik dayanımı olarak adlandırılır. kV/mm birimi kullanılır.
Yalıtkanlar
Yalıtkan malzeme içinde belirli miktarlarda yabancı madde var ise, bir sızıntı akımı başlar ve
bu akım malzemeyi ısıtmaya başlar. Sonrada sızıntı akımının yolunu izleyen esas kaçak akım
başlar. Kaçak akım ısınma neticesinde ortaya çıktığı için buna ısıl kaçak denir.
Bazen de yalıtkan malzemede üretimden kaynaklanan mikroskobik kaçaklar mevcut olabilir.
Bu durumda da erozyon kaçağı adı verilen kaçak akımlar oluşur.
Gerilim altında bulunan bir malzemenin göstermiş olduğu direnç değeridir. Ölçülen izolasyon
direncinden yararlanılarak, birim boyut başına hesaplanan değere, o yalıtkanın özgül direnci
denir.
Birimi Ω.cm’dir.
Yalıtkanlar
• Yalıtım (İzolasyon) Malzemeleri:
• Berilyum Oksit: Seramik benzeri beyaz renkli katı bir malzemedir. Yüksek değerde
sıcaklık iletkenliği gereken yerlerde elektriksel izolasyon malzemesi olarak kullanılır. Güç
devrelerinde kullanılan yarıiletkenlerde elektriksel izolasyon için ısı emici pulcuk şeklinde
imal edilmekte ve kullanılmaktadır. Zehirlidir toz halindeyken solunması ciddi akciğer
rahatsızlıklarına neden olur.
• A.B.S. (Acrylonitrile Butadiene Styrene): Akrilonitril, bütadien ve sıvı hidrokarbon
bileşiminden oluşan plastik bir malzemedir. Dielektrik dayanımı 20MV/m’dir. Bir çok
cihazın dış kaplamasında kullanılır.
• Asetat : Elektriksel yönden iyi bir izolasyon özelliğine sahip olduğundan elektriksel
güvenlik ekipmanlarında, elekriksel yalıtkanlık istenilen yerlerde kullanılır. En çok sinema
ve mikrofilmlerin imalatında kullanılır.
• Akrilik: Yalıtkanlığın yanı sıra katılık ve şeffaflık özelliğinin birlikte bulunması gerektiği
yerlerde akrilik kullanılır. Işıklandırılmış işaretler, otomobillerin arka lambaları,
ışıklandırma üniteleri v.b.
Yalıtkanlar
• Yalıtım (İzolasyon) Malzemeleri:
• Seramik: Seramik çoğunluğu metal ve ametal malzemelerin karışımından meydana gelen
oksitlerdir. Yüksek sıcaklık iletkenliği yardımıyla iyi derecede elektriksel izolasyon özelliği
sağladığı gibi elektronikte direnç, kapasitör v.b. yapımında kullanılmaktadır.
• Cam: Silisyum, sodyum, potasyum karbonatları, kireç ve kurşun oksitleri gibi türlü
maddelerin ergitilmelerinden elde edilir. Esas rengi saydam ve şekilsizdir. Sıcak olarak
çeşitli şekillere girdirilebilir. Su, yağ ve asitlerden etkilenmez. Kırılgan olup ani ısı
değişimlerinde çatlama eğilimi gösterir.
• Porselen : Pişmiş beyaz renkte yalıtkan bir topraktır. Su geçirmez, Dayanıklı, sert, ani ısı
değişimlerinden (0-100C) ve asitlerden etkilenmezler. Isıyı çok az geçirir, kırılgandır.
• Polivinilklorür – PVC: Yaygın olan bir izolasyon malzemesidir. Saf halde iken cam gibi
kırılgandır. İçine yağ kapsayan maddeler katılınca özellikleri değişir ve ısı ile plastikleşir.
Elektrik akımı taşıyan kabloların büyük bir çoğunluğu PVC ile kaplanarak yalıtılır.
Elektrikli ve elektronik cihaz gövdeleri genellikle PVC’den imal edilirler.
Yalıtkanlar
• Gaz Yalıtkanlar:
• Gazlar: İyonize olmadıkça iletken duruma geçmezler. Bu işlem,
iyonlaştırma gerilimi belirli bir değere gelince elektriksel bir boşalma ile
kendi kendine meydana gelir. Çeşitli gazlara ait dielektrik sabitleri
normal sıcaklıkta birbirine eşittir. Bunlara ait fark %3 'ü geçmez. Bu
değerler, sıcaklık ve basınç değişmesiyle farklı olabilir. Gazların
dielektrik dayanımları sıcaklığa, basınca, elektrot şekline, elektrotlar
arası uzaklığa göre değişir. Basınç arttıkça dielektrik dayanım azalır.
• Hava: Havanın içindeki toz, kömür, nem gibi maddeler iletkenliğini
artırır yani yalıtkanlığını azaltır. Yüksek gerilimde enerji taşıyan
hatlarda doğal bir yalıtkan olarak işlev görür. Kondansatör ve
transformatör gibi araçlarda ise yalıtkan bir çekirdek görevi görür.
Yalıtkanlar
• Sıvı Yalıtkanlar:
• Şalter Yağı: Çalışması esnasında ark oluşturan şalter gibi cihazlarda
oluşan ısıyı hızlı bir şekilde almak ve arkın kısa bir zamanda sönmesini
sağlamak amacıyla kullanılır.
• Transformatör Yağı: Transformatör yağı, hem yalıtkanlık hem de
soğutma amaçlı kullanılır. Genellikle madeni yağlar kullanılır.
Tranformatör yağının bazı aşağıda verilmiştir :
• Katılaşma noktası
• Parlama ve yanma noktası
• Isı iletimi
• Akıcılık (viskozite) v.b.
Yarı İletkenler
Son yörüngelerinde (valans bandı) 4 elektron bulunduran maddelere yarı iletken
denir. İletkenlik bakımından iletkenler ile yalıtkanlar arasında yer alırlar.
Yarı iletkenler periyodik cetvelde 3-5. gruba girerler.
Normal halde yalıtkandırlar. Ancak ısı, ışık ve magnetik etki altında bırakıldığında
veya gerilim uygulandığında bir miktar valans elektronu serbest hale geçer, yani
iletkenlik özelliği kazanır.
Yarı iletkenlerin bazıları "bileşik", bazıları "element"dir. Bileşiklere örnek olarak "çinko
oksit" ile "bakır oksiti" verebiliriz. Elementlere örnek ise "germanyum" ve "silisyum
(silikon) gösterilebilir.
Yarı iletkenler kristal yapıya sahiptirler. Yani atomları kübik kafes sistemi denilen
belirli bir düzende sıralanmıştır. Bu tür yarı iletkenler, yukarıda belirtildiği gibi ısı, ışık,
etkisi ve gerilim uygulanması ile belirli oranda iletken hale geçirildiği gibi, içlerine bazı
özel maddeler katılarak ta iletkenlikleri arttırılmaktadır.
Yarı İletkenler
Elektroniğin iki temel elemanı olan diyot ve transistörlerin üretiminde kullanılan
germanyum (Ge) ve silikon (Si) yarı iletkenleridir.
Katkı maddeleriyle iletkenlikleri arttırılan yarı iletkenlerin elektronikte ayrı bir yeri vardır.
Germanyum ve silisyumun saf kristalleri oldukça iyi bir yalıtkan olmalarına karşın, atom
yapılarına küçük miktarlarda arsenik, indiyum vb. ekleyerek iletkenlikleri önemli ölçüde
değiştirilebilir.
 Elektronikte yararlanılan yarı iletkenler ve kullanılma yerleri
Adı Kullanım Yeri
Germanyum (Ge) (Basit) Diyot, transistör, entegre devre
Silikon (Si) (Basit) Diyot, transistör, entegre devre
Selenyum (Se) (Basit) Diyot
Bakır oksit (kuproksit) (CuO) (Bileşik) Diyot

Galliyum Arsenic (Ga As) (Bileşik) Tünel diyot, laser, fotodiyot, led

Indiyum Fosfor (In P) (Bileşik) Diyot, transistör


Kurşun Sülfür (Pb S) (Bileşik) Güneş pili (Fotosel)
Yarı İletkenler

Silisyum, yarı iletken cihazlar oluşturmak için kullanılan en yaygın


materyaldir. Atom Numarası 14’dür. Si ile gösterilmektedir. Camın ana
maddesi kuma olarak bilinir. Silisyum kumun ana maddesidir ve bir kübik
mil deniz suyunun 15.000 ton Si içerdiği tahmin edilmektedir.
Si döndürülür ve kristal yapıya dönüştürülür ve elektronik cihazlar
yapmak üzere tabakalar halinde kesilir.
Yarı İletkenler
Saf silisyum tabakadaki atomlar, dış yörüngede dört elektron içerir.
Germanyum dört valans elektronuna sahip bir başka yarıiletken malzemedir.
Silisyum kristalin örgü yapısında her Si atomunun valans elektronları dört
komşu Si atomunun valans elektronlarıyla kovalent bağ oluşturur.
Saf halde, Si tabaka herhangi bir serbest yük taşıyıcısı içermediğinden tabaka
boyunca uygulanan bir voltaj, elektron akışı sağlamaz. Saf bir Si tabakanın
yalıtkan olarak hareket ettiği söylenir.
Yararlı yarıiletken cihazlar yapmak amacıyla Silisyuma, fosfor (P) ve bor (B)
gibi materyaller eklenerek Si'nin iletkenliği değiştirilir.
N-tipi Yarı İletken
Fosfor, arsenik, antimon ve bizmut gibi beş değerli maddeler 5 valans elektronuna
sahiptir.
Fosforlu yabancı madde Si'ye ilave edildiğinde, her fosfor atomunun dört değerlik
elektronu, dört komşu Si atomunun valans elektronlarıyla kovalent bağ oluşturur.
Bununla birlikte, fosfor atomunun beşinci valans elektronu bir bağlayıcı elektron
bulamaz ve bu nedenle serbest kalır. Silisyum fosfor karışımı boyunca bir voltaj
uygulandığında, serbest elektronlar pozitif voltaj ucuna doğru hareket ederler.
Yukarıdaki etkiyi elde etmek için fosfor, Si'ye ilave edildiğinde, Si'nin fosfor katkılı
olduğunu söylüyoruz. Ortaya çıkan karışım N-tipi silisyum (N: negatif yük taşıyıcı
silikon) olarak adlandırılır. Beş değerlikli katkı maddelerine donör katkıları denir.
P-tipi Yarı İletken
Üç değerlikli maddeler, örneğin bor, alüminyum, indiyum ve galyum
3 valence elektronuna sahiptir.
Diyotlar
Elektrik akımını tek yönde ileten, germanyum veya silisyum yapılı devre
elemanlarıdır. Bir yönde dirençleri çok küçük, aksi yönde ise dirençleri çok
büyüktür. Direncin küçük olduğu yöne İletim Yönü, büyük olduğu yöne Tıkama
Yönü veya Ters Yön denilir.
Diyotun Yapısı
Şekilde görmüş olduğunuz diyotun temsili iç yapısı. Günümüzde kullandığımız
diyotlar genellikle silisyum yapılıdır ve bu silisyuma bazı kimyasallar eklenerek
pozitif boşluklarla dolu P eklemi ve negatif yüklü elektronlarla dolu N eklemi
oluşturulur. İki eklem biraraya getirilerek P-N eklemi oluşturulur. Bu sırada ortada
gri ile temsil ettiğimiz alan, yani Deplesyon Bölgesi veya Geçiş Bölgesi olarak
adlandırılan alan oluşur. Anot ucu pozitif, katot ucu negatif olacak şekilde
kutuplanırsa diyot iletimde, tersi durumda tıkamada olacaktır.
Tıkama Yönünde Kutuplama
Şekilde gördüğünüz üzere diyotu ters yönde bağlantıya maruz bıraktık. Bu
durumda pozitif yüklü boşluklar güç kaynağından kaynaklanan negatif kutba
doğru birikecek, negatif yüklü elektronlar ise yine güç kaynağından kaynaklanan
pozitif kutba doğru birikecektir. Ortada bulunan deplesyon bölgesi de
genişleyecek ve akım geçişi olmayacaktır. O sebeple bu devrede akım 0 dır.
İleri Yönünde Kutuplama
Şekilde gördüğünüz üzere diyotu iletim yönünde bağlantıya maruz bıraktık. Bu
durumda elektronlar deplesyon bölgesini aşarak güç kaynağından kaynaklanan
pozitif kutba doğru, boşluklar ise deplesyon bölgesini aşarak yine güç
kaynağından kaynaklanan negatif kutba doğru hareket edecektir. Ortada bulunan
deplesyon bölgesi de daralacak ve akım geçişi rahat olacaktır. O sebeple bu
devreden geçen akım maksimum seviyededir.
Diyot Karakteristiği

Diyotlar iletim yönünde kutuplandığında, iletime


engel olacak şekilde grafikte Vf olarak verilen bir
gerilim oluştururlar. Grafikten göreceğiniz
üzere silisyum diyotlar için bu değer yaklaşık
0,7V ve germanyum diyotlar için yaklaşık
0,3V civarındadır. İletim yönünde kutuplamada
diyotun iletime geçmesi için uygulanacak gerilim Vf
geriliminden daha büyük olmalıdır. Aksi durumda
diyot iletime geçmeyecektir.
Tıkama yönünde kutuplamada ise grafikte Vbr olarak
verilen kırılma gerilimlerine dikkat etmek gerekir.
Tıkama Yönünde kutuplamada diyota Vbr gerilimden
yüksek bir gerilim uygulanırsa diyot bu noktadan
itibaren ters yönde iletime geçer ve yüksek olasılıkla
işleyişi bozulur.
Diyot Çeşitleri
Normal Diyotlar
Aşağıda incelediğimiz diyot tipi normal diyotlardır. P-N ekleminden oluşurlar.
Orta seviyede Vf ve Vbr gerilimlerine sahiptirler. Akımı tek yönde iletmeye
yararlar. Bu özelliklerinden yararlanılarak alternatif akımı doğrultmaya yararlar.
Üzerlerinde bulunan çizgi diyotun negatif kutbunu gösterir.
Diyot Çeşitleri
Zener Diyotlar
İletim yönünde kutuplandıklarında normal diyot gibi davranırlar. Fakat asıl
kullanım amaçları, normal diyotların aksine ters kutuplama yönünde çalışmaları
için tasarlanmışlardır. Ters kutuplama esnasında Vbr değeri üstünde gerilim
uygulandığında gerilimi, Vbr gerilimine indirgerler. Kısacası gerilimi sabit değerde
tutmak için kullanılırlar.
Diyot Çeşitleri
Foto Diyotlar
Üzerine düşen ışıktan elektrik akımı üretmeye yarayan diyotlardır. Işık kontrollü
çalışmalarda kullanılabilir.
Diyot Çeşitleri
Led Diyotlar
Özellikle günümüzde sıkça kullanılan devre elemanlarıdır. Foto diyotun tam aksi
şeklinde çalışan, yani elektrik akımından ışık üretmeye yarayan diyotlardır. Normal
diyot gibi tek yönde iletime geçerler. Düşük güç tüketimleri ve verimlilikleri
nedeniyle, standart ampüllerin yerini almaya bile başladı.
Diyot Çeşitleri
Şotki (Schoottky) Diyotlar
Vf değerleri normal diyotlardan çok düşüktür. (0,15V – 0,45V) Bu özelliklerinden
dolayı Vf geriliminin, uygulanan gerilime etkisini azaltmak gibi hassas işlemlerde
kullanılırlar.
Diyot Çeşitleri
Lazer Diyotlar
P-N eklemi arasına özel yalıtkan bir malzeme yerleştirilmesiyle oluşan
diyotlardır. İletim yönünde kutuplanması ile yalıtkan malzeme lazer ışını
yaymaya başlar. Gece görüş araçlarında, mesafe ölçümünde, barkod
okuyucularda, sağlık alanında kullanılırlar.
Diyot Çeşitleri
Tünel Diyotlar
Ohm kanununa aykırı davranan tek devre elemanıdır. Belli bir seviyeye kadar
üzerine uygulanan gerilim arttıkça akımda artar. O noktadan sonra vadi gerilimi
(valley point) denilen noktaya kadar artan gerilim değerine karşılık akımda azalma
olur. Tünel diyotlar tam bu azalmanın olduğu noktalarda kullanılırlar.
Dirençler

R ile gösterilirler. Birimleri Ω(ohm) dur. Üzerlerinde bulunan renkli çizgiler, direnç
değerlerini hesaplamak için üretilmiştir. Elektrik ve elektronik uygulamalarında en
temel devre elemanları dirençlerdir. Birçok farklı çeşidi bulunmaktadır. Direnç
sembolleri; Uçları arasında herhangi bir etki ile değişmeyen sabit direnç değerine
sahiptirler. Bu dirençlerde kendi içlerinde kullanım amaçlarına ve üretildikleri
malzemeye göre çeşitlenirler.
Tel Dirençler
Bakır-nikel veya kadmiyum-nikel alaşımlarından oluşan iletken bir telin yalıtkan
bir malzeme üzerine sarılması ile oluşan dirençlerdir. İletken telin kesit alanı ve
uzunluğu direncin değerini belirler. Genellikle yüksek güç gerektiren (1W-100W
aralığında) uygulamalarda kullanılmak üzere üretilirler. Tel dirençler ile hassas
direnç değerleri elde edilebilir.
Sigorta Dirençler
İçlerinden belirli bir değerin üzerinde akım geçince sigorta gibi atan direnç
çeşididir. Sigortadan farkı belirli bir direnç değerine sahiptirler. Fakat bu değerler
küçük direnç değerlerdir(200Ω dan düşük).
Karbon Dirençler
En çok kullanılan direnç çeşididir. Toz karbon ve yapıştırıcı bir malzeme ile
üretilirler. Bu malzemenin yapısı direnç değerini belirler. Gücü ise direncin boyutu
belirler.
Film Dirençler
Genellikle yüksek frekans uygulamalarında kullanılırlar. Film dirençler ile hassas
değerlerde direnç üretilebilir. Metal film ve karbon film olmak üzere iki farklı çeşidi
bulunur.
Değişken Değerli Dirençler
Çeşitli etkiler ile değerleri ayarlanabilen, böylelikle devre üzerinden geçen akımın
ayarlanmasını sağlayan dirençlerdir. Birkaç farklı çeşidi bulunur.
Potansiyometre
Değişken Değerli Dirençler
Trimpot
Değişken Değerli Dirençler
Sürgülü Direnç (Reosta)
Yüksek akım ve voltaj gerektiren uygulamalarda kullanılırlar. Üzerinde bulunan
sürgü sağa sola çekilerek direnç değeri değiştirilmiş olur.
Değişken Değerli Dirençler
NTC ve PTC
Sıcaklık etkisi ile değerleri değişen dirençlerdir. PTC, pozitif ısı katsayılı
dirençtir. Yani sıcaklık artışı ve düşüşü ile orantılı olarak direnç değeri artan ve
azalan devre elemanıdır. NTC, negatif ısı katsayılı dirençtir. Yani PTC’nin aksine
sıcaklık artışı ile direnç değeri düşer.
Değişken Değerli Dirençler
LDR
Işık etkisi ile direnç değeri değişen devre elemanlarıdır. Işık ile direnç değeri
arasında ters orantı vardır. Işık yoğunluğu arttıkça direnç değeri azalır.
Değişken Değerli Dirençler
Varistör
Üzerine uygulanan gerilim etkisi ile direnç değeri değişir. Olağan dışı gerilim
artışlarından ve yüksek gerilimin bulunduğu devrelerde güvenlik önlemi ile
kullanılırlar.
Kapasitörler (Kondansatörler)
C ile gösterilirler. Birimi f(farad)tır. Farad çok
yüksek bir değer olduğu için devrelerde
genellikle alt katları olan pikofarad, nanofarad,
mikrofarad ve milifarad kullanılır. Üzerinde kısa
süreli yük biriktirebilen ve bu yükü devreye
ilave edebilen bir devre elemanıdır. İki metal
levha arasına yalıtkan bir malzeme
yerleştirilmesi ile oluşurlar. Genellikle AC/DC
dönüşüm, reaktif güç kontrolü, yük depolama
gibi işlemlerde kullanılırlar. Kondansatör
sembolleri;
Kondansatör Yapısı
• Kondansatörlerin kapasitesi şu eşitlikle hesaplanır; C = εr*A/4 πd
• Burada εr, yalıtkanın yapıldığı malzemeye bağlı sabit bir
değer(dielektrik katsayısı). A, iletken malzemelerin yüzey alanı, d, ise
metal levhalar arasında ki uzaklıktır.
Seramik Kondansatörler
İletken levhalar arasındaki yalıtkan malzeme seramikten yapılmıştır. Bu
kapasitörler genellikle kutupsuz ve 10µF tan düşük değerlerde olurlar.
Kutupsuz olmalarından dolayı devre üzerinde herhangi bir şekilde
bağlanabilirler. Hassas kapasite değerlerine sahiptirler.
Elektrolitik Kondansatörler
Seramik kapasitörlere nazaran kutuplu olarak üretilmiştirler. Devre üzerinde
kullanılırken pozitif ve negatif kutbuna dikkat etmek gerekir. Kutup işareti
kapasitör üzerine + veya – olarak yerleştirilmiştir. Yüksek voltaj değerlerine
sahiptirler ve yüksek voltaj kullanılan devrelerde kullanışlıdırlar.
Süper Kondansatörler
Küçük boyutlarına nazaran yüksek kapasite değerlerine sahip
kondansatörlerdir. Hızlı yüklenirler ve üzerlerindeki yükü hızlı boşaltırlar.
Bobinler
L ile gösterilirler. Birimi H (Henry) dir. Dışı yalıtılmış iletken telin bir
çekirdek etrafına sarılması ile oluşturulmuştur. Bir bobine DC akım
uygulandığında indüktif bir akım oluşmaz, sadece sabit bir manyetik alan
oluşur ve bu alana yaklaştırılan demir, nikel, kobalt gibi maddeler bobin
tarafından çekilir. İçinde nüve bulunmayan bobinlerin çekim gücü az
olur. DC akımın aksine bobine AC akım uygulandığında, sarım etrafında
oluşan farklı manyetik alanlardan dolayı akım dolanımına engel olan bir
etki ortaya çıkar. Bobinin indüktansına bağlı olarak değişen karşı koyma
şiddetine indüktif reaktans denir. Yine manyetik alan etkisi ile iletken tel
üzerinde gerilim indüklenir. Enerjinin bu şekilde manyetik alan olarak
depolanma yeteneği indüktans olarak adlandırılır. İletkenin sarım sayısı
arttıkça indüktans değeri dolayısı ile oluşan manyetik alanda bir o kadar
artar.
Ferrit Nüveli Bobinler

Bobinde kullanılan nüve, alüminyum, nikel, demir, kobalt, bakır alaşımlarından


yapılmıştır.
Sac Nüveli Bobinler
Nüve ince sac plakaların birleştirilmesi ile oluşmuştur. Genellikle
transformatörlerde kullanılırlar.
Demir Nüveli Bobinler
Nüve demirden yapılmıştır. Genellikle frekans ve filtreleme devrelerinde
kullanılırlar.
Hava Nüveli Bobinler
Nüve illa bir katı cisimden oluşmak zorunda değildir. Hava nüveli bobinler iletken
telin içi boş spiral şeklinde sarılması ile oluşmuştur. Burada nüve görevini hava
görmüş olur. Genellikle yüksek frekans çalışmalarında kullanılırlar.
Isıl İşlem
Metal ve alaşımlarının, faz diyagramlarına bağlı olarak ergime sıcaklığının
altındaki sıcaklıklarda uygulanan farklı işlemlerle istenilen mekanik
özellik ve iç yapıların elde edilmesine ısıl işlem denir.
Isıl işlem; bir malzemenin özelliklerini ve/veya içyapısını değiştirmek
amacıyla, o malzemeye belli bir sıcaklık-zaman programı dahilinde
uygulanan bir ısıtma ve soğutma işlemleri sırasıdır. Diğer bir deyişle; içyapı
ve özellikler bakımından belirli bir durumu elde etmek üzere, malzemenin
solidüs (katılaşma) sıcaklığının altında uygun sıra ve süre ile ısıtılıp
soğutulmasına ısıl işlem denir.
Haddeleme
İki tane döner merdanenin basma kuvvetinin etkisiyle araya giren
malzemeye soğuk yada sıcak olarak plastik şekil verme işlemine
haddeleme denir. Haddeleme yoluyla ; kare, yuvarlak, yassı, çokgen, kesit,
köşebent, T demiri, I demiri, U demiri, ray gibi mamuller üretilir.
Haddelemenin en temel hammaddesi 1x1x1,5m boyutlarında çok büyük
ingotlardır.
Piezzoelektrik Özelliği
Piezoelektrik özelliği, bazı malzemelere uygulanan mekanik basınç
sonucunda, malzemenin elektrik alan ya da elektrik potansiyel değiştirme
yeteneğidir. Bu etki, malzemenin içindeki polarizasyon yoğunluğundaki
değişmeyle doğrudan ilgilidir.
Fotoelektrik Özelliği

Işık doğru koşullar altında, elektronları bulundukları yüzeyden koparmak


için kullanılabilir. Bu olaya fotoelektrik olayı adı verilir. Yüzeyden koparılan
elektronlara fotoelektron adı verilir. Bu olay genellikle elektronik fiziğinde
hatta kuantum kimyası ya da elektrokimya gibi kimya alanlarında çalışılır.
Güneş Pilleri
Yarı iletken bir diyot olarak çalışan bir güneş hücresi, güneş ışığının
taşıdığı enerjiyi iç fotoelektrik reaksiyondan faydalanarak doğrudan
elektrik enerjisine dönüştürür.
Güneş ışığı foton adı verilen küçük enerji paketlerinden oluşur. Her dakika
güneşten gelen fotonlar dünyanın bir yıllık enerji tüketimine yetecek
kadar enerjiyi dünyamıza ulaştırırlar. Güneşten gelen bu enerjiyi
kullanarak elektrik üretme amacı ile güneş panelleri, başka bir deyişle
fotovoltaik paneller kullanılır.
Güneş Pilleri
Yarı iletken eklemler oluşturulduktan sonra güneş ışınlarından gelen
fotonlar, sayesinde n tipinden kopan elektronlar p tipine doğru hareket
eder. Bu olay her iki tarafta yük dengesi oluşuncaya kadar devam eder.
Manyetik Malzemelerin Sınıflandırılması
Manyetizmanın kökeni elektronların yörüngesel hareketleri, spin hareketleri ve
elektronların birbirleri ile nasıl etkileştiklerine dayanır. Farklı manyetizma tiplerini
göstermenin en iyi yolu malzemelerin manyetik alana karşı nasıl tepki gösterdiğini
tanımlamaktır.
Yalnız, bazı malzemeler diğer malzemelerden daha çok manyetik özellik
gösterirler. Bu malzemeler arasındaki temel ayrım, bazı malzemelerde toplam
atomik manyetik moment etkileşimi yoktur, oysa diğer malzemelerde, atomik
manyetik momentleri arasında çok güçlü bir etkileşim vardır.
• Malzemelerin manyetik davranışı beş ana grupta sınıflandırılabilir:
• Diyamanyetizm
• Paramanyetizm
• Ferromanyetizm
• Ferrimanyetizm
• Antiferromanyetizm
Manyetik Malzemelerin Sınıflandırılması
İlk iki gruptaki malzemeler manyetik olarak düzensizdir ve toplam manyetik etkileşim
göstermezler. Son üç gruptaki malzemeler belirli bir kritik sıcaklık altında uzun menzilli
manyetik düzen gösterirler. Ferromanyetik ve ferrimanyetik malzemeleri genellikle manyetik
olarak düşünürüz (yani demirin davranışı gibi). Diğer üçü manyetik olarak çok zayıftır ve
genellikle “manyetik olmayan” olarak düşünülür.
Diyamanyetizma: Genellikle çok zayıf olmalarına rağmen bütün maddelerin temel bir
özelliğidir. Bu, malzemenin uygulanan manyetik alana maruz kaldığında yörüngedeki
elektronlarının ortak bir davranış göstermemesinden kaynaklanmaktandır. Diyamanyetik
maddeler net manyetik momente sahip olmayan atomlardan oluşur. (Kuartz, Kalsit, Su)
Paramanyetizma: Bu malzemeler, malzemedeki iyonlar veya atomların bazılarının kısmen
dolu yörüngelerinde çiftlenmemiş elektronlarından dolayı net bir manyetik momente
sahiptir. Çiftlenmemiş elektronlara sahip atomlardan biri demir atomlarıdır. Ancak, manyetik
momentleri birbirleriyle manyetik olarak etkileşmeler ve uygulanan alan kaldırıldığında
manyetizasyonu diyamanyetik malzemelerinki gibi sıfır olur. (Kil, Silikat, Karbonat, Sülfit)
Manyetik Malzemelerin Sınıflandırılması

Ferromanyetizma: Manyetik malzemeleri düşündüğünüzde, muhtemelen aklınıza demir, nikel


veya mıknatıs gelecektir. Paramanyetik malzemelerin aksine ferromanyetik malzemelerin
atomik momentleri çok güçlü bir etkileşim gösterirler. Bu etkileşimler elektronik değişim
kuvvetleri tarafından üretilir ve atomik momentlerin paralel ya da antiparalel dizilimine yol
açarlar. Değişim kuvvetleri çok büyüktür. Yaklaşık 100 Tesla’ nın üzerinde bir alana
eşdeğerdir ya da Dünya’nın manyetik alanından yaklaşık olarak 100 milyon kez daha
güçlüdür. Ferromanyetik malzemelerin manyetik momentleri paralel dizilim gösterirler ve
manyetik alanın yokluğunda dahi büyük bir net manyetizasyona yol açarlar.
Fe, Ni, Co elementleri ve birçok alaşımları tipik olarak ferromanyetik malzemelerdir.
Ferromanyetik malzemelerin belirgin iki özelliği,
1- Kendiliğinden (doğal) manyetizasyonu ve varlığı,
2- Manyetik düzenlenme sıcaklığı’ dır.
Manyetik Malzemelerin Sınıflandırılması

Hysteresis Eğrisi
Curie sıcaklığı ve doyum
manyetizasyonuna ek olarak
ferromanyetler uygulanan manyetik alan
kaldırılsa dahi manyetizasyonunu
koruyabilir.
Bu davranış Hysteresis olarak adlandırılır
ve manyetik alan ile manyetizasyon
değişiminin grafiği Hysteresis eğrisi olarak
adlandırılır.
Manyetik Malzemelerin Sınıflandırılması
Ferrimanyetizma:
Oksitler gibi iyonik bileşikler, daha karmaşık manyetik düzenlenme
şekilleri kristal yapının sonucu olarak meydana gelebilir. Manyetik
düzenleme türünden biri ferrimanyetizmdir.
Manyetit (mıknatıs) iyi bilinen bir ferrimanyetik malzemedir. Aslında,
manyetit(mıknatıs) 1940’ larda Neel’ e kadar bir ferromanyet olarak
düşünülmüştü. Neel ferrimanyetizm’ i anlamak için teorik bir yapı
oluşturdu.
Mıknatıs (Fe3O4) spinel yapı ile kristallenir. Büyük oksijen iyonları kübik
bir düzene yakın sıkıştırılır ve daha küçük Fe iyonları boşlukları doldurur.
Boşluklar iki şeyden gelir:
Tetrahedral kısım: Fe iyonu dört oksijen tarafından çevrilir.
Octahedral kısın: Fe iyonu altı oksijen tarafından çevrilir.
Manyetik Malzemelerin Sınıflandırılması
Antiferromanyetizm:
Antiferromanyetik davranış, Neel sıcaklığı (TN) denilen bir kritik sıcaklık
üstündeki duygunluk davranışıdır. TN üstünde duygunluk paramanyetler
için Curie-Weiss yasasına uyar, ancak, negatif bir kesişim ile negatif
değişim etkileşimleri gösterir.
Korozyon
Korozyon, malzemelerin içinde bulundukları ortamın etkisiyle, kimyasal ve elektrokimyasal
reaksiyonlar sonucunda fiziksel, kimyasal ve mekanik özelliklerinde değişimlerin meydana
gelmesidir.

Genel anlamda korozyon, metal ve alaşımlarının çevreleri ile kimyasal ve elektrokimyasal


tepkimeleri sonucu bozunumlarıdır. Kimyasal korozyon metal ve alaşımların gaz ortamlar
içindeki oksitlenmeleridir (kuru korozyon). Metal ve alaşımların sulu ortamlar içindeki
bozunumları ise elektrokimyasal veya ıslak korozyon olarak adlandırılır. „
Altın ve platin dışındaki metallerin tamamı doğada oksitlenmiş halde bulunurlar. Metalleri
oksitlerinden ayırmak zorlu bir süreçtir ve büyük miktarlarda enerji ile gerçekleştirilir.
Oksidasyon
Elektronların bir atom veya molekülden bir diğerine geçişleri redoks
reaksiyonu olarak adlandırılmaktadır.
Redoks: e-transferi
Bu reaksiyonlarda moleküllerden biri elektron kaybederek oksitlenme
(yükseltgenme) diğeri elektron kazanarak redüklenmektedir
(indirgenmektedir).
Oksidasyon: elektron kaybı
Redüksiyon: elektron kazanma
Katodik Koruma

Katodik koruma olarak tabir edilen aslında bir tür metal koruma yöntemidir. Metallerin çoğu
su veya hava ile temas ettiğinde zaman içinde korozyona uğrar. Oluşan korozyon metali
zamanla çürüterek kullanım dışı kalmasına sebebiyet verebilir. Bu durum pek çok farklı
alanda esasında büyük bir risk ve aynı zamanda maliyet anlamına da gelmektedir.
Suyun içinde veya toprağın altında kalan metal boruların korozyona uğramaması için
geçmişten günümüze pek çok koruma yöntemi geliştirilmiştir. Bu yöntemlerden biri olan
galvanik usul kodik koruma, korozyonu önlemek amacıyla boruların yanına, onlarla temas
edecek şekilde daha aktif bir metalin yerleştirilmesi prensibine dayanır. Katodik
korumanın uygulandığı birçok farklı uygulama alanı vardır ancak en çok kullanılan alan,
petrol sondaj kuleleridir.
Katodik korumanın en çok uygulandığı bir diğer alan ise gemilerin yüzeylerinin paslanmasını
önlemek amacıyla kullanıldığıdır. Katodik koruma, korunacak metal yapıyı oluşturulacak bir
elektrokimyasal hücrenin katodu haline getirerek metal yüzeyinde yürümekte olan anodik
reaksiyonların durdurulması mantığına dayanır.
Transistörler
Transistörler iki PN diyodundan oluşan,
girişine uygulanan sinyali yükselterek akım
ve gerilim kazancı sağlayan, gerektiğinde
anahtarlama elemanı olarak kullanılan yarı
iletken bir devre elemanıdır. Transistör
kelimesi transfer ve rezistans kelimelerinin
birleşiminden doğmuştur. Temel olarak
bipolar ve unipolar olmak üzere iki gruba
ayrılır. Bipolar transistörler NPN ve PNP
olmak üzere iki tiptir.
Emiter (yayıcı), Beyz (taban),
Kollektör (toplayıcı).
Transistörlerin Tarihçesi
Elektronikle ilgili sistemlerin gelişmesini ve bugün sahip olduğumuz teknolojilere ulaşmamızı
sağlayan transistörün icadı 1947 yılında Bell araştırma laboratuvarlarında, William Shockley
başkanlığında John Bardeen ve Walter Brattain'den oluşan ekip tarafından
gerçekleştirilmiştir.

Transistörlerin icadından önceki süreçte 1906 yılında ilk kez elektron lambaları Londra
Üniversitesi 'nde kullanıma sokulmuştur. Bu lambaların çabuk kırılabilmesi, pahalıya mal
olmaları, devrelerde fazla yer kaplamaları, ısınıp çalışmaya başlamaları için belli bir zaman
geçmesinin gerekmesi ve fazla elektrik tüketmesi gibi dezavantajları bilim adamlarını bu
lambaların yerine geçebilecek elemanlar aramaya itmiştir. Bu sebeplerle 1925 'te Lilien Field
ve 1938 'te de Hilsch ve Pohl lambalarda olduğu gibi katılarda da elektrostatik alan etkisi ile
elektron akışını sağlamak amacıyla birtakım araştırmalar yapmışsa da bu denemeler
başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

1931 ile 1940 yılları arasında B.Kayaaltı, L. Brillouin, A. H. Wilson, J. C. Slater, F. Seitz ve W.
Schottky gibi bilim adamları katı madde elektroniği ile ilgili teorik çalışmalara devam
etmişlerdir. 1939 yılında William Shockley, Walter Brattain ve New Jersey ‘deki Bell
Laboratuvarlarındaki araştırmacılar yarı iletken bir yükseltici yapmak için çalışmalar yapmış
fakat başarısızlıkla sonuçlanan denemeleri 2. Dünya Savaşı ‘nın da araya girmesi sonucu
kesintiye uğramıştır.
Transistörlerin Tarihçesi
1947 yılında ise Walter Brattain bu kez John Bardeen ile sürdürdüğü çalışmalarında nokta
kontaklı olan ilk germanyum transistörü icat etmiştir. 1947 sonlarında, bu transistör bir
radyo devresinde denendi. Bu deneme sonunda Walter Brattain, defterine şu satırları yazdı :
"Bu devre gerçekten işe yarıyor. Çünkü ses düzeyinde hissedilir bir yükselme sağlandı."
Transistör, tıpkı lamba gibi, ses sinyalini güçlendiriyordu, üstelik boyut olarak çok daha
küçüktü ve enerji ihtiyacı da daha azdı. Nokta kontaklı transistörün seri üretimi zordu ve bu
transistör çok güvenilir değildi. Bu nedenle William Shockley kendi istediği gibi bir
transistörü üretmek için çalışmalarına devam etti ve jonksiyon tipindeki transistörü
geliştirdi. Bu transistör hem seri üretime daha uygundu hem de daha iyi çalışıyordu. Brattain
ve Bardeen nokta kontaklı transistör için 17 Haziran 1948 'de, William Shockley de
jonksiyon tipindeki transistör için 26 Haziran 1948 ‘de patent başvurularını yapmıştır. Bu
ekip yarı iletkenler üzerine yaptıkları çalışmalar ve transistörün icadı ile 1956 yılında Nobel
Fizik Ödülü ‘nü almaya hak kazanmışlardır.

Shockley ve ekibi sürdürdükleri çalışmalarla büyük gelişmeler sağladılar ve 1952 yılında


transistör orjinal boyutlarının onda birine indirilip çok daha güçlendi. 1957'de yılda 30
milyon transistör üretilebilecek aşamaya gelindi. Zamanla bilim adamları, germanyuma göre
çok daha büyük sıcaklıklara dayanabilen silisyum tabakalar kullanmaya başladılar.
Transistörün icadı elektronik bilimi için bir dönüm noktası olmuş ve günümüz teknolojisine
ulaşılması için imkan sağlamıştır.
Transistörlerin Yapısı ve Çalışması
Transistörler NPN veya PNP biçiminde yerleştirilmiş üç yarı iletken
maddenin bileşiminden oluşmaktadır. Beyz kutbu tetiklendiği zaman
kollektör ve emiter arasında direnç değeri azalır ve akım geçirir hale gelir.
Kollektör ve emiter arasından geçen akımın miktarı beyz kutbuna
uygulanan akımın miktarına bağlıdır.
NPN Tipi Transistörler:

NPN tipi transistörlerin yapısı iki N tipi yarı iletken madde arasına ince bir
katman halinde yerleştirilmiş P tipi yarı iletken beyz maddesinden
oluşmaktadır. İki N tipi madde arasındaki beyz tabakası elektron geçişini
kontrol etme görevi yapmaktadır. Transistörler geçen akımı denetleyerek
küçük akımları büyütebilir ya da küçük bir akım ile büyük bir alıcının
çalışmasını sağlayabilir.
Transistörlerin Yapısı ve Çalışması
NPN tipi transistörlerde yandaki resimde görüldüğü gibi VBB kaynağının artı ucu
beyz kutbunu pozitif yüklerken VCC kaynağının eksi ucu ise emiter kutbundaki
elektronları yukarı iter. Sıkışan elektronlar beyz tarafından çekilir. Yani, emiterin
iletim bandındaki elektronlar E-B gerilim setini aşarak beyz bölgesine girerler,
ancak beyz bölgesi dar olduğundan emiter bölgesinden gelen elektronların
yaklaşık %2 si beyz bölgesi tarafından çekilirken kalan %98 i kollektöre geçer. VCC
kaynağının artı ucu elektronları kollektör bölgesine doğru çeker ve böylece
elektron akışı sürekli hale gelir ve VBB kaynağının verdiği beyz akımı sürdükçe
emiterden kollektöre elektron akışı devam eder.
NPN tipi transistörlerde elektronlar yukarı,
oyuklar ise aşağı doğru gider
ve bu nedenle beyze uygulanan artı sinyal
kollektörden emitere doğru akım geçirir denir.
Emiter akımı; beyz ve kollektör akımlarının
toplamına eşittir.
Transistörlerin Yapısı ve Çalışması
PNP Tipi Transistörler:

PNP tipi transistörlerin yapısı da NPN tipi transistörler gibidir. Tek fark bu kez P
tipi iki yarı iletken madde arasına ince bir tabaka halinde N tipi yarı iletken
maddenin yerleştirilmiş olmasıdır.
PNP tipi transistörlerde VBB kaynağının eksi ucu beyz kutbunu negatif yüklerken
VCCkaynağının artı ucu da emiter bölgesindeki artı yüklü oyukları yukarı iter. Bu
şekilde sıkışan artı yükler beyz tarafından çekilip buradan kollektör bölgesine
geçerler. VCC kaynağının eksi ucu kollektör bölgesindeki oyukları kendine
çektiğinden dolayı oyuk hareketi süreklilik kazanır. VBB akımı sürdükçe emiterden
kollektöre doğru
bu hareket sürer.
PNP tipi transistörlerde elektronlar aşağı,
oyuklar ise yukarı doğru gider
ve bu nedenle beyze uygulanan eksi sinyal
emiterden kollektöre doğru akım geçirir denir.
Transistörlerin Yapısı ve Çalışması
Şekilde verilen vana eşdeğerinde B ucundan bir miktar su verildiğinde yay ile
tutturulmuş kol aşağıya doğru inerek C bölgesinden E bölgesine doğru
yüksek miktarlı bir su geçişini sağlar. B girişine uygulanan su kesildiği anda,
yay kolu çekerek C ile E arasındaki geçişi kapatır.
Tristörler
Tristörler güç elektroniği devrelerinde hızlı anahtarlama görevinde
kullanılan, dört yarı iletken maddenin bileşiminden oluşan devre
elemanlarıdır. Tristörlere Silikon Kontrollü Doğrultucu anlamına gelen
SCR (Silicon Controlled Rectifiers) adı da verilir.
Tristörlerin yapısı birbirini izleyen P tipi ve N tipi dört yarı iletken
tabakasından oluşur. Tristörlerin üç bacağından ikisi, P tipi yarı iletken
kısımdaki anot, N tipi yarı iletken kısımdaki katot ve diğeri de katota
yakın olan P tipi yarı iletken kısımdan çıkarılan Gate bacağıdır.
Tristörlerin Çalışması
Resimde bir tristörün yapısı ile transistör ve diyot eşlenikleri verilmiştir.
Transistörlü eşlenik devresinde de görüldüğü bir tristörün dört yarı
iletken katmanından oluşan yapısı birbirine bağlı bir PNP ve NPN
transistör çiftine denktir. Bu çift transistörden oluşan eşlenik devrede
G ucunabir akım verilirse, NPN transistörün beyzi tetiklenmiş olur ve
transistörün iletime geçmesiyle kollektör akımı hareketi oluşur. NPN
transistörün kollektör akımı kendisine bağlı olan PNP transistörün beyz
akımını oluşturmaktadır ve böylece PNP transistörü tetikler. PNP
transistörün de iletimi geçmesi sonucunda bu transistörün emiter ve
kollektörü üzerinden geçen akım ile NPN transistörün beyzi tetiklenir.
Böylece G bacağına bir kez uygulanan bir akım ile
PNP ve NPN transistörler birbirini tetikleyerek
iletim haline geçerler ve bu döngü nedeniyle
G bacağına uygulanan akım kesilse dahi iletimde
kalırlar.
İşlemsel Yükselteçler (Operational Amplifier )
Elektronik sistemlerde işlenecek sinyallerin hemen hemen hepsi düşük
genliğe sahip yani zayıftır. Bu sistemlerin pek çoğunda yeterli derecede
yükseltilmiş elektriksel sinyallere ihtiyaç duyulduğundan, sinyalleri
istenilen derecede kuvvetlendirmek için yükselteç yani amplifikatör
devreleri kullanılır. Yükselteçler gerilim ya da akım yani sonuç olarak güç
kazanmak için kullanılır. Bir yükselteç (opamp), girişine uygulanan zayıf
elektrik sinyallerini, devresindeki aktif devre elemanları yardımı ile çıkışına
büyütülmüş olarak aktarır. Bunu yaparken güç kaynağından aldığı
enerjiyi kullanır. Bu enerjiyi, giriş sinyali ile aynı özellikte fakat daha güçlü
bir çıkış sinyali elde
etmek üzere işler.
Sonuçta, yükseltecin çıkışından alınan
elektriksel sinyalin gücü, girişine
uygulanan sinyalin gücünden daha
yüksektir.
Termokupl Sıcaklık Sensörü
Sıcaklık çeşitli fiziksel özellikleri etkileyen bir parametre olması nedeniyle ölçülmesi gereken
önemli bir değişkendir. Sıcaklık ölçümü için çok çeşitli yöntemler vardır. Bunlar içinde
elektronik dünyasının en çok kullandığı sensörlerden birisi termokupldur. Termokupllarla -
200°C’ye kadar ölçüm yapılabilir. Termokupl iki farklı alaşımın ucunun kaynaklanması ile
oluşturulan basit bir sıcaklık ölçü elemanıdır. Kaynak noktası sıcak nokta, diğer açık iki uç
soğuk nokta (veya referans noktası) olarak anılır. Termokupl olayı sıcak nokta ile soğuk
nokta arasındaki sıcaklık farkından doğar. Bu sıcaklık farkına orantılı olarak soğuk nokta
uçlarında mV mertebesinde gerilim üretilir.
Termokupllun sıcak noktası ve
soğuk noktası arasındaki sıcaklık
dağılımı nasıl olursa olsun üretilen
gerilim, sıcak ile soğuk nokta
arasındaki sıcaklık farkıyla
orantılıdır.
PT100 Sıcaklık Sensörü
PT100 kısaca ''ısı değerine göre öz direnci değişen elektronik devre
elemanı'' şeklinde tanımlanabilir.
PT 100’lerin özellikleri şunlardır.
Elektronik ısı duyargalarından çok fazla tercih edilen devre
elemanlarından biri PT100 lerdir. Özü itibarı ile sıcaklığa bağlı olarak
direnç değerinin değişmesi ile diğer başka bir cihazla sıcaklık değeri
anlaşılan bir aparattır. Hedef malzemenin ısısını ölçmek için bu dirençler
daha mukavemetli başka bir kutunun içine yerleştirilerek sağlıklı ölçüm
yapılabilmektedir.

PT100 lerin Teknik Özellikleri


Ölçme aralığı : 0 ile 100°C
Hassasiyet :< +/- 1°C
Tekrarlanabilirlik :< +/- 0.25°C
Çıkış sinyali : 4 ile 20 mA ya da 0 ile 10 V
Reaksiyon süresi : yaklaşık 20 ms
Şoka karşı direnci : 10 g
PT100 Sıcaklık Sensörü
Isı değerlerini ölçerken bir çok değişik sensör tipi kullanılmaktadır.
İlk dönem termokupl ile ölçü yaygın olmasına rağmen sonradan daha
hassasiyet gerektiren uygulamalarda PT100'ler tercih edilmiştir.
PT100'lere Rezistans termometre adı da verilir. Endüstride,
laboratuvarlarda çok yaygın olarak kullanılmaktadır. Özellikle hassas
değer alınmak istenilen yüksek sıcaklıklarda, PT100 tercih edilirler.
PT100 iletken bir telin direnç değerinin sıcaklıkla değişmesinden istifade
edilerek oluşturulan bir sıcaklık algılayıcısıdır. Sarımlı direnç sıcaklığı
hissedilmek istenilen bölgeye daldırılır, ve hedeften sabit akım geçirilir.
Sıcaklığın değişimi ile sarımlı direncin direnç değeri değişeceğinden ve fark
akımı sabit akımla arasından voltaj alınır. PT100’ler 0 santigrat derecede
değeri 100 ohm dur.
PT100 Sıcaklık Sensörü
Nano Teknoloji
Nano bir ölçek, nanoteknoloji de o ölçekte geliştirilen teknolojiler
anlamına geliyor, bu yüzden nanobilim ve nanoteknoloji ile uğraşmak çok
disiplinli bir durumdur; hedefi belirli bir konu değil; işbirliği gerektiren,
birçok araştırmayı içine alan geniş bir kapsama alanını oluşturur. Nano
milyarda 1 demek ve milyarda 1 ölçekle çalışmak demektir. Atomlarla ve
onların dizilişleriyle; malzemede, üretim tekniklerinde, yenilik yapmak ve
ihtiyaca uygun üstün özellikli yeni ürünler geliştirmek anlamına geliyor.
Nano Teknoloji
Nano sadece bir ölçü derecesi olduğu için nanoteknolojinin malzeme
üretiminden başlayarak, elektronik, manyetik, optik, mekanik, ve
biyomedikal amaçlı işlemler gibi birçok disiplini de kapsayan geniş bir
uygulama alanı bulunmaktadır. Günümüzde kullanılan mühendislik
malzemelerinin birçok özelliği mikrometreden büyük boyuttaki iç
yapılarından (tane, kristal) kaynaklanmaktadır. Nano malzemeler ise,
üstün özelliklerini, mikrometreden 10 ile birkaç yüz kat daha küçük
boyuttaki yapılara borçludurlar. Yakın zamanda bu alanda yapılan
çalışmalar, nano boyutlu malzeme, aygıt ve sistemlerin üretimi,
karakterizasyonu ve uygulamaları üzerinde yoğunlaşmıştır.
Nano Teknoloji
Artık nanoteknoloji sayesinde süper bilgisayarlara mikroskop altında
bakılabilecek, bir milyon sinema filmi alabilen DVD’ler yapılabilecek, insan
vücudunun içinde hastalıklı dokuyu bulup iyileştiren, ameliyat yapan nano
robotlar kullanılabilecek, insan beyninin kapasitesi ek nano hafızalarla
güçlendirilebilecek, birim ağırlık başına şuandakinden 50 kat daha hafif ve
çok daha dayanıklı malzemeler üretilebilecek.
Nano Teknoloji
Yine günlük yaşamda kullanılan tekstil ürünleri gibi ürünlerin
değişebileceği gibi, uzay araştırmalarında ve havacılıkta da yeni roket ve
uçak tasarımlarının ortaya çıkması mümkün olacaktır. Bütün bu
gelişmeler dünyayı yeniden şekillendirebilecek bilimsel ve teknolojik
devrim niteliğindedir. Yani yeni dönem, nanobilim ve nanoteknoloji
dönemi olarak başlamıştır.
Nano Teknoloji
Nanoteknolojinin Tarihçesi Nano boyutta bir dünya olduğunu ilk defa ünlü Amerikalı fizikçi
Richard Feynman (1918- 1988) ortaya atmıştır. Feynman 1959 yılında bir konferansta
‘‘There is plenty of room at the bottom’’ (Aşağıda daha çok yer var) başlıklı konuşmasında
ilk defa nano boyutlardaki gizeme değinmiştir. Feynman eğer atom ve molekül büyüklüklerde
imalat yapılabilirse birçok yeni keşiflerin ortaya çıkacağını bildirmiştir. Nanoteknolojinin
başlangıcı olarak kabul edilen bu konuşmada nano boyutlarda uğraşların olabilmesi için,
öncelikle nano ölçekte ölçme ve üretim yöntemlerinin geliştirilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Feynman’ın konuşmasından bazı dikkat çeken hususlar;
24 ciltlik Britannica ansiklopedisi bir toplu iğne başına yazılabilir
Küçük ölçeklerde motorlar
Biyolojik yapılardakine benzer üstün özellikli yapı ve sistemler
Minyatür bilgisayarlar
Atomlara hükmetme, onları yeniden düzenleme gibi ilk defa duyulup daha sonra
keşfedilecek birçok yeni görüşlerden bahsetmiştir.
Nano Teknolojinin Kullanım Alanları
• Malzeme ve imalat sektörü
• Nano Elektrik ve Bilgisayar Teknolojileri
• Tıp ve Sağlık Sektörü
• Havacılık ve Uzay Araştırmaları
• Çevre ve Enerji
• Savunma Sektörü
• Biyoteknoloji, Tarım ve Gıda
Nano Teknolojinin Kullanım Alanları

• Malzeme ve imalat sektörü


• Nano Elektrik ve Bilgisayar Teknolojileri
• Tıp ve Sağlık Sektörü
• Havacılık ve Uzay Araştırmaları
• Çevre ve Enerji
• Savunma Sektörü
• Biyoteknoloji, Tarım ve Gıda

You might also like