Professional Documents
Culture Documents
Sunuş.. . .. .......
.. . .. . . . . . ..
. ..... ....... ........ .... ..... .. .. . . . . .......... ...... . ......... ......... ... . . .....
. ... .. ... . ...... .. ...... ........ . .... .. III
Urartu Araştırmaları......................................................................................................................... 1
friedrich Eduard Schulz ........ ..... . .... . .. ... . . . .... . . .. ..... . ........................... . ...... ............... . . . . . . . . ......... . . . . . . . . 1
Toprakkale kaz ıla rı . . . . . . . . . . . . . . . . . . ................ . .......... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ..... . . . . . . . . . ...... . . ..... . . ........... ...... . . . . . 2
Al llntepe ........................................................................................................................................... 2
Doğu Ana dol u . . . . ... . . .... . . . . . . . . . . ..... . . . . . . . ... . . . . . ... . .. . . . . . . . . . . .... . . . . . . . . . . . . . .... .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ............... . . . . . . . . 4
\'.ın Bölge!>i ........ . . . . . . . . ............ . . . ..... . . . . . . . . . . . . . . . . ......... ... . . . .. ..... . . . . . . . . . . . ....... . . . . . . . .... ..... . . . . . . . . ..... ....... ..... . . 5
Yukarı Murat Havzası. ............ .. ... ........ .. . ..
. . . . . . . . . . . . .. . . . .. .. .... . . . . . . . ........
. .......... . ... ...
. . . . ....... .. ....... . . . . . . .... 5
Erzurun1 ve Kar!> l lavzası ..... ....... ..... . . . ..................................... . . . . . . .... . . . . . . . . . . . ....... . .... . . ................. . . . . 5
T.ırımsal alanlar . . . . . ... . . . . . . . . . . . .... . . . . . ....... . . . . . . . . . . . . . . . . . . ............. . . . . . .... .... .. . . ..... . . . . . ........... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 6
Bılgeler arası yollar...... . . . . . ..... ...... .. ........................ . . . .... . . . . . . . . ........ ............................... . . . . ............. . . 9
rartu Tarilıi .... .......... .. . .......... ... .......... .... ... . . ...... .
. . .. . . . ... ....... ... .............. . . .. . ...
... . . ............. . .......... .. .... 12
Bınnci hinyılın ha�ında l'ruadri ve Na iri ülkeleri.. .................. .... . .. .... . . . . . . . ... ......... ..... .. .... .. ... . .. . . . 20
.
Urartu Kr.ıllığı'nın kurulu�u ........... . .... ........ ........ ................. ... ... .. ... .... . . . . . . . ... .. ..
. . ...... ........ ...... ....... 2 1
l ranulu Ar:ııne ,.e Ba.;kent .'\rLa ku n ...... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 21
1
Yeni ba<:>kenl Tuspa ........... .. . ...
. . .... . . . .... . . . . . . . . .. . . . . . . . . ...... . . . . . . . . . . .. . .... . . . . . . . . . . .......... . ....... . . . . . . . . . . ...... . . . . . 27
Kral işpuini..... .............................................................................................................................. 27
Urartu devlel dininin kuruluşu .. . . ... . . . . . . . . . . ....... . ........ . .............. �. . . . . ... . . . . . . . ........ . . . . . . . . . . . . . ........... . ..... .30
Kral .'vtenua ve Kuzeybalt imn seferleri ............. .. ......... .. .. . . . . . . . . . . . . . . ..... ....... ..... . . . . . . .... . . . . . . ... . . . . ..... 31
Kuzeye tekrar yüneli::ı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ...... . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . ........... . . . . . .
... ........ . . . . . . ... . . . . . . . . . ... .32
Erzurum civarında bir krallık: Diauehi .......................................................................................... 32
BaLı'ya ilk askeri sefer. ..... ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ..... . ........... ... .. . .. . . . . . . . . . . . .. . ..... . . . . . ...... . .. . . . . . .. . . . . . ... ...... .33
Kral J. Argişti düneıni ................... . . . .. . .. . . . . . . . . . ...... . ... ....... . ... .. . ................. .. .............. . . . . . . . . . . . . . . . . . .. ..... 35
Asur'cla güçlü bir kral: il. Sargon . . . . . . . . . ......... . . . . ......... .... .... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .... . .. . . . . . .. . ....... ... . .. .... ıl
Kaleler ve Sur Duvarları .. ... . . . ... . . ..... . . .. ...... . . . . . . ...... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ........ . . . . . . . . . . . .. ....... .. ................ ...... -18
Yer seçinıi . . ...... .. .... ..
. ................ .. . . . . . . . ... . . . . ..... .. .. ...... .. .......... ... ..... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . .... . . . . . . . . '50
Kaleler ve su gereksinnıesi . ...... ... .. . . ... ....... . . . . ..... .... . . .... . . . . . ................. . . . . . . . . . . .... . . . . . . . . . ..... . . . . . . . ........ 50
Sur c.lu\arları .... . ............ . . . . ... .................. . ... . . . . . . . ................ . . . .. .. . .... . . . . . . .. . .. ............... . ... . . ....... . . . . . . . . ... 56
Cephe ıninıarisi.. ............. . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. ..... ... ........ .... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ............ . ........... ... ..... 56
Kerpi<.: beden . ... .. . . ....... . . . . . . . . . . ... . . . . . . . . . . . . . . . ... . . ........ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ....... . ... .. ..... . . . . . . . . ........ . . .. ...... . .... 63
.
Tapınaklar ................ ..... ............. .. .. . . . . . . . . . ... . . . . . ... . . . . . . . . . . ........ . . . . ........ .. ......... . . . . . . .... . .
.. ........ ....... .. .. .... . 6-
Kule Lıpli tapınaklar \e rekonMrüksi�on . . . ...... . . . . . . . . . .. . . . . . . .... . . . . .. . . .. ..... . ... .... .. .... . . ... .. ....... .... 6-
.. .. . . . ..
Kent ve Konut Mimarlığ.ı ....... .... . . . . . ...... . .. . ........... . .. . . . . .... . . . . . . . ...... . ..................... .... . . .... . ......... . . . . . . . . 8 1
Küp nıezarlar.................................................................................................................................. 89
Ölü ycıneği..................................................................................................................................... 99
Deınir. .... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . .. .
.. . .. . . . . . . . . . . . . .... . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . ............ . . ...... . . . . . . . . . . . . . . . . . 107
Günıüş ve altın . ... .......... ..... .... . ............. . . ... . . . . . . . ........ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ........ . . . . ................. . . . . . . . . . . . . . . . . . .. 1 15
K.ılkanlar....................................................................................................................................... 1 17
\,1daklar: Okdanlıklar. ...... .. . . ......... . . . . ...... .. . . . . .... . . . . . . . . . . . . . . . . .. . ...... ..... .... ...
. .. .... . ...
. ... .... . . . . . . . . . . . . ..... .. 1 19
Günlük kullanını kapları.... . .. . . ... . . . . . . . . . . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . ... . . . . . . . . . . . . . . .. .... . . . . . . . . ... . . . . . . . . . . . .... . . . . . . . . . . . . . . . .... 1.:3·ı
Heykel ve Kabartma Sanatı ........... .. . ........ .... . ...... .. . . . . . .. ..... ........... ........... . . . . .. . ....... ..... . . .
. .. . .. ....... .. 137
,, ..n
":-........
. hc�kelleri. . ... . .. ... . ....... . . . . . ............ . . . . . . ....... ............ . . . . . . . . ........ . . . . . . . . . . . . . .. ... . . . . . . . . . . . . .. 1.:37
Hl
Adilcevaz kabartınası . ................................................................................................................... 140
Savaş arabası kabartn1ası. . . . . . .. ..... ...... . . . . . ... .... . . . . ... . . . . . . ...... . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . .. ......
. .. .... .. ...
. .... ...
. . .... . . ... l <tO
Meher Kapı kaya nişi ve yazıtı. . .. ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . ..... .. . . . . ... . . . . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . ...... . . . . . . . . . . . .... 153
Kaynaklar .......... ..... ....... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .... . .. ............ . . . . . . . . . . ... . . . ... . . . . . . . . . . . . . .... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ........ . . . . . . . . . . 16-i
IY
ÖNSÖZ
D
emir Çağ'da Van Gölü llavzası'nı ana yerleşim merkezi olarak seçen Cranu Krallığı'nı konu
alan bir kitabın yazılma önerisi; aziz dostum Prof. Dr. Münir Ekonomi'den geldi. Prof.
Ekonomi böyle bir kitabın, bir çok değerli eser ve gerçckle�tirdiği sayısız kültürel etkin
likler ile sadece İzmır'in değil, tüm Türkiyc'nin önemli bir kültür ve eğitim kunıluşu olan
Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı tarafından y<l}ınlanabilmesine de öncülük etti. Kendisine ve
' sar Eğilim ve Kültür Vakfı yoneticilerine teşekkür ederim.
Urartu Krallığı'nın tarihi ve sanalı, bu konuda bir çok kitap ve sayısız makaleler yayınlanmış
olma:-.ına karşın, konu ile doğrudan ılgıli olmayan okuyucular tarafından pek fazla bilinmez. Urartu
urihı 'e sanatı, örneğin Hitit uygarlığı kadar tanınmaz. Bunun ba�lıca nedeni, yazılan kitapların
:tnun yabancı dilde ve daha çok bilimsel çevreler için kaleme alınmış olmasındandır. Kitabı
hazı..l.ırken bu gerçeği göz ardı etmek istemedik ve "Urartu Krnllığı: Tarihi ve anacı" adlı bu eseri
on ıle ilgili bilim adamlarının dışında geniş bir okuyucu kitlesinin ilgisini çekecek şekilde dipnol
'SllZ 'e yazılı kaynaklardan olabildiğince alıntılar yaparak yazmaya çalıştık. Konu ile ilgili daha fazla
'.?İ edınmek ısteyen okuyucular için ise geniş hir kaynaklar listesi 'ermeyi tercih ettik.
Kitapla yer alan fotoğrafların büyük hölümü ::;ahsım ve llaluk Sağlamrimur tarafından çekil
'• çızımler Zafer Derin ve Dilek Öztürk tarafından yapılmıştır. Doğu Anadolu'da bir çok kazıda
llrarttı'nun tarihini ve sanatını konu alan bu çalısma. Türkiye'deki ilk denemelerden biridir
''e -.ıı 0hesiz
bir çok ek'>iği vardır. Hizim eksikliklerimiz Ur.ırtu ile ilgili daha kapsamlı yeni ec;erlerin
<.xmmuzdeki yıllarda yazılması ile giderilecektir.
Altan ÇİLİNGİRoGLU
Izmir
rartu araştırmalarının geçmişi bir anlamda M.S. 5. yüzyıla kadar geriye gider. Dönemin ün
U
lü Ermeni tarihçisi Koroneli Moses, Van Gölü civarında gördüğü çok sayıdaki anıtsal ese
ri büyük bir titizlikle tanımlayarak bizleri bilgilendirmiştir. Koroneli Moses Van Gölü et
�
rafındaki anıtsal ya ıların, sulama kanallarının, bağ ve bahçelerin Asur kraliçesi Semiramis
(Şammuramat) (M.O. 8 1 2-803) tarafından yapıldığını yazmaktadır. Moses, kraliçe Semira
mis'in bu faaliyetleri Asur'dan getirttiği binlerce işçi ve usta ile gerçekleştirdiğini belirtmektedir. Mo
ses'e göre kraliçenin inşa ettiği ve kendisinin bize anlattığı kalıntılar Asur eserleridir. Moses, kraliçe
nin faaliyetleri arasında bugün bile kullanılmakta olan 55 km. uzurıluğundaki bir sulama kanalını da
saymaktadır. Koroneli Moses'den beri devam eden bu efsane, Urartu kralı Menua tarafından yapıldı
ğı kanal boyunca yeralan 14 yazıt ile kanıtlanan bu kanala, halk arasında "Şamram Kanalı" adının ve
rilmesine neden olmuştur . Bu yazıtlardan birinde Urartu kralı Menua, kanal boyunca kızı Tariria için
bağlar yaptırdığını söyler. Olasıdir ki; bir Urartu prensesi için yaptırılan bu bağ ve bahçeler Moses ve
çevre halkları tarafından Asur kraliçesi Şammuramat'a mal edilmiştir. Yoksa Asur kraliçesinin Urartu
ülkesindeki hiç bir yapım faaliyeti ile ilgisi yoktur. Söz konusu kitapta yer alan bilgiler Urartu sana
tı ile ilgili en erken tanımlamalardır ve bir kısmının burada verilmesinde yarar vardır: "... bir kaç yıl
içinde tunç kapılan ve Rı'içlü duvar/an olan muhteşem yapılan tamamlandı. Kentin içinde farklı
renkteki taş bloklanndan oluşan ve bazılannda balkonlann yer aldığı çok sayıda yapı inşa etti. (Se
miramis) Büyük bir rnaharet ile geniş caddeleri olan kentler planladı. Kentin doğu , kuzey ve güne
rindeki dış mahallelerinde çiftlikler, yapraklı ağaçlardan ve meyve ağaçlarından oluşan koyu göl
geli ormanlar, bağlar ve bahçeler tesis etti... Etrafını duvarlar ile sararak hiç kimsenin giremeyeceği
rn erişemeyeceği korku ve gizemle dolu krali bir saray inşa etti. . . Ancak bunlar kraliçe Semiramis'in
yaptıklannın tiimii değildir. Semiramis, Ermenistan 'ın bir çok yerine üzer/erine yazıtlar kazınan
steller dikti. . . .
"
Beşinci yüzyıl tarihçisinin kitabındaki bu bilgiler 19. yüzyıl Avrupa bilim dünyasının dikka
lini çekmiş ve Fransız Asya Derneği tarafından görevlendirilen Friedrich Eduard Schulz, 1827 yılın
da bu kalıntıları incelemek üzere Türkiye'ye gönderilmiştir. Schulz, Van Gölü civarında bir çok Urar
cu kalıntısı gezmiş, Van Kalesi içindeki mezarları tanımlamış ve hatta bazı yazılları kopye ederek Pa
ns'e göndermiştir. Schulz'un Hakkari civarında öldürülmesi ile bu çalışmalar yarıda kalmış ve ancak
1 840 yılında yaymlanabilmiştir. Bu üzücü olaydan sonra uzun yıllar Urartu ile ilgili bir çalışma yapıl
mamış, Asur'da Khorsabad ve Nimrud saraylarının bulunması Avrupa bilim dünyasının dikkatini Me
zopotamya 'ya çevirmiştir.
1
faki eser piyasasında Van kökenli kaçak eserlerin yoğunluk kazanması ile dikkatler tekrar
bu bölgeye çevrilmiş ve 1877 yılında Ilenry Layard, asistanı Ilormuzd Rassam'ı bu eserler ile igili
araştırma yapmak üzere Van kentine göndermiştir. Bu şekilde Van Bölgesi kültürüne karşı gelişen il
gi 1879 ve 1880 yıllarında Londra British Museum'un Toprakkale'de ilk kazıyı yapmasını sağlamıştır.
Kazı başkanı Van'ın İngiliz konsolos yardımcısı Captain Clayton'dur. Kazıdan umduklarını bulamayan
Clayton ve beraber çalıştıkları Rassam ve Dr. Raynolds, Toprakkale'deki tapınaktan elde ettikleri bir
çok eseri British Museum'a götürerek bir kısmını Asur eserleri ile aynı salonda sergilemişler, büyük
bir bölumünü de uzun yıllar unutulacak olan depolara kaldırmışlardır. Bu eserler daha sonraki yıllar
da Urartu arkeolojisi için çok önemli çalışmalar yapacak olan, merhum Dr. R.D. Barnett tarafından
tekrar incelenecek ve gerçek değerleri ortaya çıkacaktır.
TOPRAKKALE KAZIIARI
Urartu araştırmalarında önemli bir kilometre taşı Alman C.F. Lehmann-Ilaupt ve W. Belek ta
rafından 1898 tarihinde başlayan Toprakkale araştırmalarıdır. Burada yürütülen kazılar tapınak ve di
ğer mimari kalıntıların ortaya çıkmasını sağladığı gibi, kazılardan çok sayıda küçük eserin bulunma
sına da yardımcı olmuştur. Alman ekibinin çalışmalarından sonra 1911-1912 yılında I. A. Orbeli, Top
rakkale'de araştırmalar yapmış ve bölgenin Rus işgali altına girmesiyle Rus Arkeoloji Derneği, Top
rakkale'de kazıyı sürdürmek için N.Y. Marr başkanlığında bir ekibi görevlendirmiştir. Rus işgal kuv
vetlerinin Van'dan çekilmesi ile birlikte lJrartu <;.ılışmalanna 22 yıl ara verilmiş ve bu kez Silva ve Kir
sop Lake başkanlığındaki bir Amerikan ekibi Van'a gelmiştir. UrartLı sanatı ile ilgili amşcırmalar bir baş
ka Urartu yerleşim bölgesi olan Gökçe Göl ve civarında Rus bilim adamları tarafından yürütülmüş
ve 1893 yıllarında başlayan araştırmalar 1939 yılında Craıtu arkeolojisi için büyük öneme sahip Kar
mir-Blur'un kazılmaya başlamasını sağlamıştır.
ALTINTEPE
1938 yılında bir tren yolu inşası sırasında bulunan Altıntepe eserleri dikkatleri tekrar Uraıtu
sanatı üzerine çekmesine karşın, bu yerleşme yerindeki kazıların 21 yıl gecikmesini engelleyememiş
tir. 1956 ve 1957 yıllarında Charle.s A. Burncy adında genç bir İngiliz arkeolog, Van bölgesini bisik
let ile gezerek bir çok l-raıtu Kalesi'nın planını çıkarmış ve bunları yayınlamıştır. Urartu çalışmaları
nın bugünkü seviyesine gelmesinde, 1972-1976 yılları arasında doktoramı yönetmesinden kıvanç
duyduğum, Charlcs A. 13urney'ın çok büyük katkısı vardır. Bu yıllarda Ekrem Akurgal, Boris Piotrovs
kii, R.D. Harnett, daha sonraki yıllarda Mirjo Salvini ve M.N. Van Loon gibi bilim adamları Urarnı ar
keolojisi ve dili konularında çalı.<:>malar yaparak bunları yayınlamı ·tardır. 1959 yılından iLibaren Türk
bilim adamları Urartu Kaleleri'nde yoğun bir araştırmaya girmiş ve bu kapsamda Tahsin Özgüç Altın
tepe'p, Afif Erzen Ça\'U';>tepe, Toprakkale ve Van Kaleleri'ni, Emin Bilgiç ve Baki Öğün Kef Kalesini,
Kemal Balkan Aznavurtepe ve Giriktepe'yi ve Charles A. Burney Kayalıdere'yi sistematik olarak kaz
mışlardır. Aynı yıllarda Frmenhtan'da Gökçe Göl civarındaki Arin-Berd ve Armavir-Dlur kazıları Kar
mir-Blur'a ek olarak yürütülmüş ve çok önemli sonuçlar elde edilmiştir. Urartu Kmllığı'nın yerleşim
alanları içinde kalan Kuzeybatı İran topraklarında 1968 yılından başlayarak yoğun çalışmalar yapılmış
tır. Özellikle W. Klciss tarafından yürütülen arkeolojik yüzey ar.ıştırmaları ve Bastam Uraıtu Kale
si'ndeki arkeolojik kazılar, Crartu çalı<;>malarına çok önemli katkılarda bulunmuştur. Urmiyc Gölü gü
neyinde yürütülen Robeıt Dyson başkanlığındaki llasanlu kazıları, 0.scar White Muscarella'nın buldu
ğu Kalatkar ve Agrap Tepe'de yürütülen kazılar, lfraıtu için önemli bilgiler sağlamıştır.
YENİ DÖNEM URARTU KAZIIARI
Van Gölü çevresindeki Kef Kalesi, Toprakkale ve Çavuştepe, Kuzeybatı İran'daki Bastam gi
bi kazılara son verilmesi ile Urartu kazı ve araşLırmalarında kısa süreli bir duraklama gözlenir. 1984
yılında Taner Tarhan, Veli Sevin, Oktay Belli ve Altan Çilingiroğlu'nun önderliğinde "Van Projesi" oluş
turulmuş ve Van Gölü çevresinde bazı yeni kazılar başlatılmış veya eski kazılar yeni bir anlayış ile
<>ürdürülmüştür. Van Kalesi'nde Taner Tarhan ve Veli Sevin tarafından yürütülen kazılar bir çok yeni
bulgunun yanında "Yeni Saray" olarak adlandırılan bir sarayın varlığını ortaya koymuştur. Veli Sevin
Karagündüz Höyüğü'nde ve mezarlık alanında Urartu ve Uramı öncesi dönem için önemli sonuçlar
elde etmiş, Oktay Belli, Aşağı ve Yukarı Anzaf Kaleleri'ni kazmağa başlayarak, Urartu sulama sistem
leri ve madenciliği ile ilgili çalışmalarına en az onlar kadar önemli yenilerini ilave etmiştir. Altan Çi
lingiroğlu tarafından Dilkaya'da, Veli Sevin tarafından Van Kalesi Höyük ve Karagündüz Höyüğü'nde
vapılan kazılar, Urartu'nun köy tipi yerleşme yerleri ile ilgili bilinmeyenleri elde etmemizi sağlamıştır.
1989 yılında Altan Çilingiroğlu'nun başkanlığında başlayan Ayanıs Kalesi kazıları Urartu'nun geç dö
nem mimari, sanat ve tarihi ile ilgili son derece önemli bilgileri vermeğe devam etmektedir. Van Pro
jesi ile başlayan yeni dönem Urartu kazıları "üçüncü kuşak" olarak adlandırabileceğimiz, Gülriz
Kozbe, Kemalettin Köroğlu, Zafer Derin, Haluk Sağlamtimur, Hakan Sıvas ve Aynur Özfırat gibi ye
ni bilim adamlarının yetişmesini sağlamıştır. Urartu araştırmalarında ve kazılarında çok önemli bir pay
genellikle Doğu Anadolu müzelerinde görev yapan müze araştırıcılarınındır. Müzecilerimizin çeşitli
kurtarma kazıları ile elde ettikleri bilimsel sonuçlar olmasa, Urartu tarih ve sanatını anlamakta güçlük
çekmemiz kaçınılmazdır.
3
""
URARTU COGRAFYASI
lE ski Anadolu ve Yakındoğu'da ortaya çıkan, kültürel ve askeri açıdan yüksek seviyeye ulaş
mıs uygarlıkların bu başarısında bir çok faktörün yanında bölgenin coğrafi özellikleri de bü
>iik bir öneme sahıp olmu�tur. Yörenin doğal zenginlikleri, ikliminin tarım ve hayvancılığa
uygun oluşu, sulanabilen yeterli arazilerin varlığı veya komşu kültür bölgeleri ile bağlanrı
yı engellemeyen arazi yapısı, siyasi oluşumların ve bunun sonucunda gelişmiş kültürlerin ya
ratılmasında her zaman erkili olmuştur. En erken çağlardan beri Mezopotamya'da kurulan uygarlık
lar, farklı çağlarda ve yörelerde gelişen Anadolu kültürleri, coğmfi şanların sunduğu olanaklar ile şe
killencbilıniştir. Uygun coğrafi koşulların var olduğu bölgelerdeki yaratıcı insanlar kendi yetenekleri
nin ve kültür birikimlerinin yanında bu coğrafi olanakları da kullanmışlar ve arzuladıkları başarıyı ba
zen tümüyle bazen önemli ülçüde elde etmek şansını yakalamışlardır. Acaba aynı durum Doğu Ana
dolu yaylasında bu başarıyı yakalamak içın uğraşan Uranu Krallığı'nı oluşturan halklar için de geçer
li midir? Urartu Krallığı'nın kurulduğu topraklar coğrafi açıdan incelendiğinde görülecektir ki; coğraf
ya Urartu'ya ama�·ladığı uygarlığa erişebilınesinde hiç de Anadolu'nun diğer bölgeleri kadar cömert
davranmamıştır. Ancak bölgenin coğrafyasının yarattığı birçok olumsuzluklar, L'rartu yönetimi tarafın
dan kendi yararları ve bu bülgedeki varlıklarının sürebilmesi için ustaca kullanılmıştır. Cranu mima
risinde, askeri eylemlerinde veya sanatın birçok dalında gözlenen geli�ınişliklerden çok daha büyük
bir başarı, doğa ile mücadelelerinde ve olumsuz gibi görünen doğal çevreyi kendi yararlarına kul
lanmalarında gürülür. Bu konuyu daha iyi anlayabilmek için Urartu Krallığı'nın kurulduğu bülgenin
coğrafyasının yüzeyc;el bile olsa bilinmesinde yarar vardır (Bak. llarira).
DOGU ANADOLU
Uıı. rtu Kr.ıllığı'nın, günümüz c;iyasal sınırları göz ardı edilerek, "Doğu Anadolu" coprnkları
üzerinde kurulmuş olduğunu kabul etmek durumundayız. Doğu Anadolu kavramı sadece Türkiye
Cumhuriyeti'nin siyasal sınırları içinde kalan topraklar değildir. Coğrafi açıdan bu terim daha geniş bir
alanı kaplamaktadır. Morfolojik açıdan Doğu Anadolu, kuzeydoğuda Kura çökünrüsüne, doğuda ise
Urmiye platosuna kadar uzanır. Batıdaki c;ınır genellikle fırat nehrinin çizdiği kavis ile belirlenir. Do
ğu Anadolu kavramı güneyde Toros dağları ile sona erer. Doğu Karadeniz dağları bu bölgenin kuzey
sınırını oluşturur. Yukarıda çizilen sınırlar içinde daha küçük boyutlu alt bölgelemeler yapmak müm
kündür. Urartu Krallığı birka<,· bölgenin dışında bu coğrafi alanlar içinde kurulmuş ve genişlemiştir.
Doğu Anadolu'nun alt bölgelerinden biri Bitlis-Hakkari bölgesidir. Güneydoğuda Toros dağ
ları ile çevrili olan bu alan içinde yükseklikleri 4.000 metreyi bulan dağlar vardır Akçakar.ı (2.9-lO met
re), Artos (3.<j75 metre), Arnac; (3.350 metre). Karadağ <3.630 metre) ve Cilo (-l 168 metre) bunların
en önemlileridir. \'an Gölü nün genellıkle güne)inde ) er alan hu dağlar \"a n Gölü Ha\ za,ı na güney
den geçısı büyük oranda en!!cllcrl er. D<Y.!u Anadolu'mın diğer yörelerine kıy:ı. ..ıa bu böl�t. .·az yağ-
ımır alır. Kış ayları bir hayli soğuktur Yılın en sıcak ayı olan Temmuz"cb hile ortalama sıcaklık 22°
C"a ancak ula�ır. Kı�ın devamlı yağan kar Nban ayında erimeye ba\>lar. Bölgenin onnan örtüsü genel
likle meşe ve ardıçtan oluşur.
VAN BÖLGESİ
Van Bölgesi, Doğu Anadolu içinde özellikli bir yere sahiptir. Düzgün olmayan bir üçgen şek
lindeki bölgenin güneydoğusunda To ros Dağlan, hatısında volkanik Nemrut, kuzeyinde Süphan ve
doğusunda volkanik Tendürek Dağları önemli yükseltilerdir. Bölgenin büyük bir kısmını 16.000 kilo
metre kare ile Van Gölü kaplar. Göl çevreden gelen nehirler ile beslenir. Ancak suyunu dışa akıtan
bir nehir yoktur. Bu nedenle Van Gölü'nün suları sodalıdır ve tarımsal faaliyetlere hi�· bir katkısı yok
tur. Van Bölgesi içinde yer alan Nemrud yanardağı ( 3.050 metre) en son l .•H 1 yılında patlamış ve da
ha sonra sönmüstür. Dağın tepesindeki krater gülü içindeki sular hala sıcaktır. Bölgenin diğer yanar
dağı "i.�3-+ metre ile Anadolu'nun ikinci yüksek dağı olan Süphan'dır. Gülün kuzeyinde yer alan Süp
han ve ::\emrucl. madenin henüz kullanıma girmediği dönemlerde uzun 7.<ıman bölgenin obsidyen
ihtiyacını kar ılaını�tır. Aladağ (3.255 metre) ve Tcndürek (3.3 1 5 metre) yörenin diğer yüksek dağla
rıdır. Van Bölgesi'ndeki iklim kurudur. Yağı� miktarı yıllık olarak 40-50 santimetreyi aşmaz. Hu durum
tarımsal faaliyetler için hiç elverişli değildir. Ocak ve f\isan aylarında dağlar kar ile kaplıdır ve iklim
<;ok serttir. Zaman zaman sıcaklık - 15 derecenin altına düşer. Van kentinin civ arında karla kaplı gün
lerin sayısının 1 40 güne ulaştığı bilinmektedir. Hölgenin Van Gölü'ne yakın olan bölümlerinde iklim
biraz daha ılıktır. Göle akan Zeylan, Deliçay, Hendimahi, Karasu ve Hoşap Su tarımsal faaliyetler için
önemlidir.
Kuzeyde Erzurum-Pasinler ve Aras çöküntüsü, güneyde Mus ova'>ı ile çevrelenen Yukarı Mu
rJt Havzası bozkır iklim özelliklerini taşır. Yörenin ortalama yüksekliği 2.000-2.200 metre civarında
dır. I3u ortalama yükselti içinde Bingöl Dağlan 3.250 metreye. Ağrı Dağı ise 5. 165 metreye kadar ula
....ır Bölge Murat ve Aras nehirleri ve bunların kollarının taşıdığı sular ile sulanır. İklim çok kuru ve
çok soğuktur. Özellikle bölgenin kuzey ve kuzeydoğu bölümleri Doğu Anadolu'nun en soğuk kısım
larıdır. 1951 y ılında Ağrı'da - 47 derece öl�·ülmüştür. Eylül aylarında başlayan kar aylar boyunca yer
<le kalır ve ancak Mayıs sonlarında erimeye başlar. Höylece tarımsal faaliyetler için çok sınırlı bir za
man kalı r.
Erzurum ve Kars Havzası güneyde Palandöken Dağları. batıda Aşkale ,.e Karasu ile çevre
lenmiştir. Kuzeyde ise Doğu Kara<leniz Dağları sınırı meydana gecirir. Doğu Anadolu 'nun tüm diğer
rolgelcri gibi bu havza da Garnr Dağ (3. 100 metre). ı\Jesdt Dağ (3250 metre), Allahuekbcr ( 3 1 26
metre), Kargapazar (3. 288 metre) ve Akdağ (3.030 metre) olmak üzere yüksek dağlar ile kaplıdır. Ka
ra...,u . Oltu, Çoruh ve Aras gibi nehirlerin ,·artığı, bölge için bir avantaj olmasına karşın iklim çok sert
tir Ekimde başlayan kış aylan ancak isan ayı içlerinde sonlanır. Bölgenin rnrım ve hayvancılık fa
alin:tlerinde karşılaştığı zorlukları anlatmak için �u bilgiler yeterli olacaktır: Bölgede karla kaplı en az
�un ....ayısı 85-95, en çok 1 60-1 65 gündür.
Uraıtu Krallığı'nın yayılım alanları içinde olan ve krallığın en erken dönemlerinden beri bir
bölümü egemenlik altına alınan Yukarı Fırm Havzası, Doğu Anadolu'nun doğusundaki bölgeler ka
dar yübek olmasa da Beydağı 2.600, Buzdağı 2.61 2, Munzur 3. 188 ve Mercan Dağ 3. 149 metreye
ulaşnakıadırbr Iklım yıne soguktur '-ı1t.ıklık bazı günlerde -30 dereceye kadar düser. Yöre Fırat \'e
kolları tarafından sulanarak tarımsal açıdan doğuya oranla daha elverişli bir ortam yaratır. Doğal ola
rak bu bilgiler yörede Keban ve Karakaya barajlarının inşasından önceki dünemlere aittir. Bu barajla
rın inşasından sonra iklimde gözle görülür bir ılıınanlaşınanın olduğu bilinmektedir.
URMİYE BÖLGESİ
Urartu ana yerleşim alanlarını oluşturan yukarıdaki bölgelerin dışında kalan, ancak Ur-..ırtu ya
yılımının ilk hedeflerinden biri olan Kuzeybatı İran'claki Urmiye Bölgesi, Van Gölü'ndcn 400-450 met
re kadar daha aşağıdadır 0274 metre). Bu nedenle iklim Van Gölü Havzası veya Doğu Anadolu'nun
diğer bölgeleri kadar sert değildir. Urmiye Bölgesi'nin güney kısımları çeşitli nehirler tarafından su
lanarak tarıma daha elverişli bir hal alırlar. Tarım alanları daha çok Mianduab, Uşnuye, Şahpur ve Ur
miye Ovaları'nda yoğunlaşmıştır. Urmiye Ovası yoğun tanın ve üzüm bağları ile ünlüdür. Bu bölge
ler çeşitli doğal yollar ile Urartu ana yerleşim alanları ile bağlanmıştır. Urartu ülkesinin güneyine Uş
niye Ovası'ndan Kelişin geçidi ile varmak mümkündür. Bu geçit aslında Urartu ile Asur ülkelerini
de birbirine bağlar.
TARIMSAL AIANIAR
Urartu Krallığı'nın bir zamanlar hüküm sürdüğü topraklar "üç göller'' arasında kalan ülkeler
olarak da adlandırılabilir. Kuzeyde Gökçe Göl (Sevan Gölü), güneyde Urmiye Gölü ve Van Gölü'nün
köşelerini oluşturduğu üçgen içindeki topraklar, Urnrtu coğrafyasını meydana getirir. Yukarıda da be
lirttiğimiz gibi bu topraklar, birbirini kesen dağ sıraları, bu dağlar üzerinde yer alan volkanik tepele
ri ile Anadolu'nun en dağlık ve deni7. seviyesi en yüksek bölgesidir. Bölgenin önemli bir özelliği yük
sek dağlar arasında kalan daha alçak ve etrafı dağlar ile çevrilmiş, tarımsal cepler olarak adlandırıla
bilecek, küçük tarım alanlarının varlığıdır. Urartu nüfusu aynen bugün olduğu gibi bu alçak ve kü
çük tarım alanlarında iskanı tercih etmişlerdir. Tarım alanlarının bazı doğal yollar ile bağlantılı oluşla
rı, en azından yoğun kar yağışlı kış aylarının dışında, ekonomik ve idari açıdan önemli bir avantaj
sağlamış olmalıdır. Bölgede smırlı tarım alanlarını sulayarak verimini artıracak nehirlerin sayısı çok az
dır. Bölgenin önemli üç gölünün tarımsal faaliyetlere hiç bir katkısı yoktur. Bu göllerin suları ruzlu ve
ya sodalıdır. Bölgeyi sulayan en önemli nehirler Murat, Karasu ve bunların birleşmesi ile oluşan Fı
rat ve Urartu'nun güney eyaletlerinde akan Dicle nehirleridir. Er�urum yakınlarından çıkan ve doğu
ya doğnı akan Aras nehri bu bölgenin önemli kaynağıdır. Doğal su kaynaklarının yetersizliğini gider
mek amacıyla inşa edilebilecek sulama sistemleri için de arazi her yerde uygun değildir.
Etrafı yüksek dağlar ile çevrilmiş küc:;ük tarım ve iskan alanlarına en güzel örneklerin başın
da Van Ovası gelir. Bölgenin bir bölümü Hoşap Su tarafından sulanır. Yörenin deniz seviyesi yüksek
liği Van Gölü'nden biraz daha fazladır. Van Ovası'na bir dağ geçidi ile bağlı olan ve Çavuştepe'deki
11. Sarduri Kalesi ile konınan Gürpinar Ovası, Hoşap nehrinin çıktığı bölgedir. Çavuştcpe'nin etr..ıfın
da yeralan ovalar aynı yılda buğday ve daha sonra ikinci tanm yapılabilecek kadar sulaktır. I loşap
kaynağından sağlanan su, 55 kilometre uzunluğundaki bir kanal ile Yan Ovası'na iletilir ve Van Ova
sı'nın sulamasına yardımcı olur. İklim, 1.650 metre deniz seviyesinde yer alan Van Gölü nedeniyle da
ha ılımandır. Ancak tahıl hasarının Temmuz ortalarından önce yapılabilmesi için gereken sıcaklığa sa
hip değildir. Bölge. ilerde de söz edeceğimiz gibi, Aşağı ve Yukarı Anzaf, Erçek Gölü ve Özalp üze
rinden Kuzeybatı İran'a, Kurubaş Geçidi, Gürpinar, Çavuştepe ve lloşap üzerinden güneye, Başkale
ve Yüksekova'ya bağlanır. Van Ovası'nın kuzeydeki Muradiye Ovası ile olan bağlantısı ise Van Gö
lü'nün doğu kıyı çizgisini takip ederek Ayanıs ve Amik Kale ve daha kuzeydeki Körzüt üzerinden sağ
lanır. Ovayı çevreleyen dağların ovalara veya düzlüklere uzanan burunları üzerinde inşa edilen kale
ler, hem ait oldukları tarım alanlarının ve hem de başkent Tuşpa'nın savunma sistemini meydana ge
tirirler.
6
Dağlarla çevrili küçük tarım arazilerine bir başka örnek Van'ın 60 kilometre kuzeydoğusun
daki Muradiye Ovası'dır. Ovanın ortasından geçen ve üzerinde bir şelale olan l:kndimahi Çayı, ova
nın ba:;;lıca su kaynağıdır. Körzüt"tcn Deliçay ve Ernis üzerinden giden bir yol bu ovayı ve Van Ova
sı'nı Erçiş Ovası'na ve buradan daha kuzeyde yer alan Patnos Ovası'na bağlar. Erçiş Ovası bölgenin
en verimli tarım alanlarını içerir. Zilan Deresi ve diğer birçok küçük akarsu bu verimliliğin leme! kay
nağıdır. Bölge çeşitli yollar ile l rartu'nun kuzey ve ku7eydoğu toprakları ile ilişki içindedir.
Doğu Anadolu'nun sergilediği coğrafi koşullar, çok sınırlı tarımsal faaliyetlere, küçük ve ge
nellikle büyük baş hayvan yetişlirmeğe olanak sağlamaktadır. Bu durum Urartu'nun yaşadığı yıllar
için de pek farklı olmamıştır. Yüksek dağların tarun alanlarını birbirinden kopartması, bu alanlar ara
sında bağlantının <,·ok sınırlı oluşu veya hayvan beslemek için yüksek yaylalara çıkmak zorunda ka
lınması, bir başka tanımla Urartu halklarının içinde ya':iadıklan bu olumsuz coğrafi koşullar, bir çeliş
ki gibi görünse de, onların varlıklarının temel dayanağı olmuştur. Sulanabilen arazilerin çok sınırlı
oluşu, Urartu yönetimini yapay sulama sistemleri yaratmağa zorlamış ve özelikle Van Gölü ve çevre
sinde, Yakındoğu'nun en gelişmiş sulama yöntemlerinin uygulanması sağlanmıştır. Bu bölgelerde ya
pılan yapay göller. sulama barajları ve bu barajlardan veya kcrhiz gibi çeşitli kaynaklardan lemin edi
len sular, yapay kanallar ile sulanması gerekli ovalara caşınabilmişlerdir. Böylece doğanın sunduğu
olumsuzluklar bir ölçüde ortadan kaldırılmış ve Urartu ekonomisi için yaşamsal olan tarımsal faaliyet
ler yürütülcbilmiştir Tarım alanlarının birbirinden kopuk ve etrafı dağlar ile çcHili alanlarda yer al
ması her bir alanın bağımsız bir ekonomi geliştirmesinde yardımcı olmuştur. Ovayı koruyan kale ve
ya kalelerin bir kısnunın dü<:;man eline geçmesi, genel l.rnrtu ekonomısı üzerinde pek fazla etkili ol
mamış, düşman eline geçmeyen veya düşmanın saldırmadığı alanlarda tarımsal ve hayvansal faaliyet
ler devam edebilmi) ve Urartu'nun genel ekonomik yapısının .sürdürülebilmesini sağlamıştır. Krallık
topraklarının çok farklı yerlerinde ve çok farklı büyüklukteki bu alanların tümünün düşmanın eline
geçmesi mümkün olmadığından, Crartu i.sriladan hemen sonra kendini toplayabilnıi� ve istilanın ya
r..ıl arını kısa süre içinde sarabilmiştir. 13u tarımsal ceplerde inşa edilen kaleler, ülke tarımsal üretimi
nin farklı noktalarda depolanabilmesini ve c;onuçta tümünün bir düşman saldırısı ile yağına edilmesi
ni ünlemiş olmalıdır.
Urartu nüfusunun tümünün tarını ile uğraşmadığı kesindir. 1 Iayvancılık ülke ekonomisinde
çok önemli bir paya sahip olmalıdır. Bu duıumu tanrılara sunulan kurban listelerinde belirtilen kur
banlık hayvan sayılarından anlamak da mümkündür. Halk topluluklarının bir bölümü yan göçebe ola
rak yaşamlarını sürdürmüş olmalıdır. Bugün bile hala varlığını sürdüren yazlak ve kışlaklardaki dönü
':iÜrnlü yaşam l'rartu için de var olmalıdır. Alçak ovalarda kış aylarını geçiren hayvan otlatıcıları için
bir düşman rchlikcsi söz konusu değildir. Askeri seferlerin .sadece yaz aylarında, geçit ve yolların kar
la kaplı olmadığı bir mevsimde yapılabilmi<:; olması Urartu hayvancılık ekonomisinin sigortası olmalı
dır. Sefer mevMmi içinde hayvan sürülerinin büyük bölümü Asur ordu.sunun ula�amayacağı yüksek
yaylalardaki meralara çekilmi) olmalıdır. Böylece yarı göçebe yaşamın gerekli kıldığı yaşam tarzı ger
çekleşmiş ve daha da önemlisi zengin hayvan sürüleri Asur ordusunun yağına hareketinden büyük
ölçüde kurtulabilmiştir. Bazı Asur betimlemelerinde çe�illi hayvanların ganimet olarak alınmasının
gösterilmesine karşın, Asur ya.lltlarında Urartu topraklarından çok miktarda hay' anın ganimet olarak
alındığına ait fazla bilgi yoktur. l lalbuki L'rartu yazıtları sefer düzenlenen ülkelerden ele geçirilen ve
l"rartu'ya götürülen binlerce küçük ve büyük baş hayvandan .süz etmektedir. Belki de bu eksikliği ka
patmak içindir ki; bazı Asur kabartmaları üzerinde ve yazıtlarında ağaçları yakarak doğal çevreye ve
rılmek istenen zarar özellikle vurgulanmıştır.
ZOR CoGRAFİ KOŞULLAR ve URARTIJ
l"rartu'yu oluşturan coğrafi bölgeler arasında, doğal geçitlerin azlığı nedeni) le kolay kunıla
mayan iktiı;,im. Urartu Krallığı tarafından bir savunma aracı olarak kulh.ınılmı<:.>tı. L ra rt u ık Asur ara
sında yapılan savaşlar, l r.ı rtu için hıc; bir zaman topyckün bir savaş anlamında olınaınıstır. Hir iki i:-.
tisnanın dışında Asur ordusu hiç bir zaman bir meydan savaşında Uramı ile karşılasma şansını elde
edememiştir. Asur ordusunun sefer güzergahına bağlı olarak savaşl::ır. ordunun ge�·tiği bölgelerdeki
kalelerde bir muhasara ve buna karşı koyma şeklinde gelismiştir. Güzergah üzerindeki olası diğer he
defler Asur ordusunun ilerlemesi ile ilgilı olarak uyarılmış ve halk toplulukları, hayvan sürüleri ve bel
ki yiyecek depoları bile tehl ikeden uzak bir yöreye taşınmışlardır. Sonuçta Asur ordusu yolu üzerin
deki kaleleri imha etmiş, bulabildiği ganimete el koyınuşrur. Ancak doğanın olumsuzluğumın Urar
tu 'ya sağladığı bir avantaj sonucunda. Asur ordusu sefer için ayırmak zorunda kaldığı süreyi doldu
rarak geri dünmek zorunda kalmıştır. Asur ulkesi ile Uraıtu arasında aşılma'iı gerekli yüksek dağ ge
çıtlerinin kar ile kapanması tehlikesi Urartu ic;in her zaman kurtarıcı olmustur. Asu r askeri seferlerinin
boyutu ne kada r büyük olursa olsun, 1 1 1 . Tiglat-Pileser'in 7.3 5 yılı Tuı;,pa nıuha'iarasının dışında, Asur
ordusu hiç bir zaman kral lığın merkezine ve başkente ulaşmak şansını yakalayamaınıstır. l3u muha
sarada bile Tuşpa uzun süre kuşatma altına alınmış, fakat ele geçirilmesi mümkün olmamıştır. Asur
ordusu sefer 'iırasında zor coğrafi koşulların kendini engellemesi ile larımsal alanlardaki bazı kale
leri ınıha etmiş, ancak her zaman bir çok kale bu saldırıların dışında kalahilmi'itir. Sonuçla Asur, Crar
tu'ya tarihinin hiç bir döneminde ·son darbeyi' v urına durumuna erişeırn.!mi)tir. Her zaman krallığın
sadece bir parçasını imha etmiş, ancak geri kalan diğer parçalar kısa sürede tahrir olanı veya olanla
rı onarmış ve savunma sisteminin içindeki rolünü o bölgeye tekrar kazandırmı)tır. Asur ordusunun
bölgeyi terk etmesinin ardından hayY;.ın 'iürülcri yaylalardan ovalara geri gelıni� kr v e ekonomik kat
kılarını sürdürıneğe devam etmişlerdir. Tarlalar tekrar sürülmü�. ekinler tekrar ekilmiş ve hasat yine
yapılmıstır. Olasılıkla Asuı"u n sadece ormanlara ' erdiği tarar kısa sürede giderilememiştir. Craıtu ya
şamak zorunda kaldığı bu zor doğayı kendi askeri ve ekonomik çıkarları açısından c;ok iyi kullana
bilmiştir Belki de Lrartu'nun Yakındogu tarih 'iahnesınc.leki yüzyıllar süren \'arlığının temel nedeni,
doğal çe\ reyi kendi çıkarları yününe.le kullanmasındaki bu ba<,;arısıdır.
Uraıtu yerleşim merkezleri ve bölgeleri arasında kurulan bağlantılar. Crartu merkezi yönetim
<; İsteminin sürekliliği ve etkinliğinde çok önemli bir role sahip olmuştur. Yüksek dağların arasında bu
lLınan veya yapılan geçitler ve yollar bölgeler arasında kurulan ilişkinin temel unsurlarıdır. Krallık mer
kezinin Van Göli
.i'nün doğu kıyısına taşınması ile baslayan genişleme ve toprak kazanına politikaları,
Başkent ile diğer bölgeler arasında bir yol şebekesinin kunılmasını gerekli kılmı-:;tır . .\l.Ö. 9. yüryıl ile
başlayan genişlemeye paralel olarak krallığın farklı yörelerine giden çeşirli yollar kullanılmı.,tır. Ancak
hu yolların 9. yüz) ılda bir kerede yapılıp bitirildiğini önermek de ınumkün değildir. farklı kralların
saltanatları sırasında oluşan yeni politikalar dıkkate a lınarak yeni yol güzergahlarının saptanıp uygu
Lıınaya koyulınus olması gereklidir. Yolların se<.:iminde genellikle doğal güzergahlardan yararlanılını ,
bazı noktalarda bu güzergahlar üzennde el cmeğı ile bazı inşai faaliyetlere gidilmi tir Ancak Urartu
lu mimarların inşa ettikleri yollara ait arkeolojik kanıtlar bir hayli sınırlıdır.
lJrartu yayılım politikasının öncelikli hedeflerinin başında dogu ve gllncy doğu gelmektedir.
İlerki 'iayfalarda göreceğimiz gibi; Sarduri oğlu İşpuini'nin tahtta geçmesi ile başlayan toprak kazan
ına gı ri.., iınlcri ve buna bağlı olarak askeri sefcrk:rin hedefi, Kuzeybatı İran ve güneydeki Musasir top
raklarıdır \l.Ö. 9. yüzyıl sonlarında, Kuzeybatı iran'dan Uramı üzerine gelebilecek ivedi bir askeri
rehlike yoktur_ .\ncak .ıynı durum güney ülkeleri ic,:in geçerli değildir. L rarcu'nun güneyi. Urartu 'nun
yüzyıllar boyu mu<..ıdeıe ellıgı Asur ulkesıdır Bu nedenle bu yönden gelebilecek hır tehlikeye karsı
�neye �ıden dO':!al yollar a"kt:ri 1..'' ıer ile cahkim edilınbtir. Güneye gıuLn , ( 1
... ürün dfüer ana L'r�:-
9
Re:;iın 2 - Bingöl Da�lmı '11111 ıizeriııde lrarlıı .ıvlıı
tu yolları gihı Tu-.pa'dan başlar. İ'.;.puini tarafından inşa edildiği bir yazıt ile bilinen Zivistan Kale'nin
(Elmalı) doğusundan geçerek, l larami Gediği yoluyla Gürpinar Ova'sına varan yol, Hoşap'a doğru
ilerler. Yolun üzerinde daha gec; bir dönemde, 1 1 . Sarcluri zamanında in a edilen Çavuştepe Kalesi'nin
diğer idari işlcderinin yanında hu yolu koruma gibi bir amacı da olmalıdır. lJrartu döneminde inşa
edildiği bilinen Hoşap Kate�i'nın de aynı amaçlar ile kurulduğu kesindir. Kalenin önünden geçen yol
(Re im 1 ) daha -.onr..ı Çuh Gediği'ni a ar ve güneye doğru ilerler Bu noklada Sakaltutan Deresi'nin
güneybatısında kayalara oyulmuş 1 5 metre uzunluğunda ve ı metre geni�liğindeki tünelin, bu gedi
ği aşmak için Urartular tarafından in<;;a edildiği önerilmiştir. Tuşpa·dan güneydoğuya ilerleyen bu yol
Türk. İran ve Irak sınırı yakınlarında yer alan ünlü Kelişin geçidine varır. Kelişin geçidi yardımı ile
Asur ülkesine veya Batı İran topraklarına geçmek mümkündür. Kelişin geçidi yakınında ele geçen çift
dilli bir Ur.ırtu yazıtı, İşpuini'nin erken yıllarında hu bölgeye yaptığı askeri seferleri ve Musasir kenti
ni ele geçirisini ve kent içinde bir I Ialdi tapınağı insa eniğini anlatır.
Günümüze kalan İşpuinı kalelerinin konumları ve yazılı belgeler, başkent Tuşpa'dan bir baş
ka yolun daha kuzeybatı İran ülkesine gittiğini kanıtlamaktadır. İşpuini'nin inşa eniği Aşağı Anzaf Ka
lesi ve \!Ienua'nın yaptırdığı Yukarı Anzaf Kalesi, Er<.;·ek üzerinden doğuya ilerleyen bu yolun korun
ması ile görevlendirilmiş olmalıdır. Yol, Mollahasan Höyüğü yakınından geçerek Çaybaşı Deresi bo
yunca Kotur Vadisine ulaşır. Erçek Gölü kıyısındaki Karagün<lüz I löyi.iğü'nde ele geçen Menua'ya ait
bir yazıtta, Kuzeybalı İran'daki Barsua ülkesine seferler düzenlendiği yazılıdır. Olasılıkla bu yazıt, se
fer sonrasında güzergah üzerine koyulmuştur. llr..ırtu Krallığının bücun evreleri boyunca kullanıldığı
kesin olan bu güzergah başka tali yollarla L'rartu'nun diğer bölgelerine de bağlanmıştır.
10
Kral Menua ile birlikte başlayan batı seferleri ve bu bölgede ele geçirilen veya denetim al
tına alınan toprakların ve ülkelerin varlığı, merkezden bu yöne giden önemli bir yolun tesis edilme
sini gerekli kılmıştır. Van'dan kuzeye doğru ilerleyen yol üzerindeki en önemli kalelerden ilki Mura
diye ayırımına yakın olan Körzüt Kaledir. Krallığın geç dönemlerinde aynı yol üzerinde Alaköy yakın
larında Garibin Tepe Kalesi ve daha kuzeyde Ayanıs Kalesi ve Amik Kale inşa edilmiştir. Körzüt Ka
lesi'nin önünde yollar farklı yönlere ayrılır. Kale, yolların kavşak noktasında inşa edilmiştir. Bir yol
kuzeybatıya Erçiş'e doğru döner ve Malazgirt ve Hulanık üzerinden batıya doğru ilerler. TT. Sarduri
tarafından inşa edildiği önerilen Varto Kayalıdere civarından geçerek Muş Ovasına varan yol, Hingöl
Dağlarını aşarak Palu ve Elazığ'a doğru ilerler. Bingöl Dağları üzerinde tespit edilen ve genişliği ge
nellikle 5 metre civarında olan yolun iki yanında taş bloklarının varlığı saptanmıştır ( Resim 2). Yol gü
zergahı üzerinde yolu koruyan çeşitli Crartu kalelerinin ve köprülerin inşa edildiği bilinmektedir.
Körzüt Kalesi'nin önünden geçen yollardan bır diğeri kuzeye doğru ilerler. Keçikıran ve De
liçay üzerinden Erçiş'e ilerleyen yol, buradan Aznavurtepe Kalesi'nin önünden Patnos\ı aşarak Tu
tak'a ve buradan Eleşkirt ve Tahir Geçidi'ne varır. Kuzeydeki Erzurum ve Erzincan Bölgelerine bu
yolla varılmış olmalıdır. Körzüt'ten kuzeydoğuya ilerleyen bir başka yol, Muradiye ve Çaldıran üzerin
den Doğu Bayazıt'a ve Ağrı Dağı'nın eteklerine varır. Bu noktada yer alan Çilli Gediği, Urartu'nun
kuzey ülkelerine varmak için kullanılır. Çilli Gediği hu yolu Çıldır Ovası'na ve buradan Aras Vadisi
yoluyla Urartu'nun çok önemli bir idari ve ekonomik merkezi durumunda olan Gökçe Göl bölgesine
ulaştırır.
Yukarıda kısaca özetlenen yolların yılın her mevsiminde açık olduğunu düşünmemek gere
kir. Van'dan, Kr<ıllığın hemen her yönüne giden yollar kış ayları boyunca karla kaplı olmalıdır. Kış ay
larında bazı önemli merkezler arasındaki iletişimın na'>ıl sağlandığı bilinmemektedir. Önemli merkez
ler ile başkent Tuşpa arasında kış nedeniyle tüm ili<:ikilerin birkaç aylık bir dönem için kesildiğini dü
şünmek zordur. Bu iletişimin bir �ekik.le sağlanmış olması gereklidir. Van Gölü'nün bu iletişimin sağ
lanmasında bir katkısının var olup olmadığı bilinmemektedir. En azından gülün yakın çevresinde in
şa edilen kaleler arasındaki iletişimin sağlanmasında Van Gölü'nün payı düşünülebilir. Ancak bu du
ruma ait hiç bir yazılı veya re�imli belge günümüze gelmemiştir. Güney komşu Asur\ın nehirlerdeki
ulaşımdan olabildiğince yararlandığı bilinmesine karşın, Urartulu kralların bu yola baş vurmamaları
şaşırtıcıdır. Sanki bir tabu imişcesine llrartu sınırları ıçindeki göllerin bu amaçla kullanılmamasını an
lamak mümkün değildir. Urartulu yöneticilerin ve mımarların Doğu Anadolu'nun zor coğrafi koşulla
rını kendi i'>teklcri doğnıltusunda kullanabilmeleri. soğuk ,.c karlı iklime rağmen bölgeler amsında bir
şekilde iletişim kurabilmeleri, sulamaya uygun olmayan toprakları yapay göletler ve kanallar kurarak
sulayabilmeleri, açılan yollar ile malların ve maden ürünlerinin başkente ve buradan başka ülkelere
gönderilebilmeleri, Urartu'nun doğaya karşı başarısının örnekleri olarak kabul edilmelidir. Önce de
belirttiğimiz gibi; Urartu'yu bu zor çevrede var kılan, doğaya karşı elde ettiği başarılarıdır.
11
URARTU TARİHİ
··Lutipri ojJ,ltl Sardım· 'nin yazıtı; hı'iyı'ik kral, giiçhi kral. dt'inyamn kralı, Nairi t'i/kesi11i11 kra
lı, eşi olmayaıı kral, ha/km çuham. sm·aşıan korkmayan kral Ben lulipri'ııin ORlu Sarduri. krallar
kralı. biitıln krallardan haraç alan kral. Lulipri oi�/11 Sarduri h<Jyle ko11uşur: Bzı taşları Alniunzı ken
tinden getirdim l'e hu dm·an (yapıyı) inşa ellim.
Y
ukarı<lakı bilgiler Van Gülü llavzası'nda yeni bir siyasi ve askeri güç olarak doğan Urartu
Krallığı'nın kendisine ait ilk yazılı belgesidir. Van Kalcsi'nin kuzeybatı ucunda, Madırburç
olarak adlandırılan yapının değişik yerle�in<le altı kez tekrarl� nanan yazıt. Asur dilinde ka
.
leme alınmıştır Yazırın bilinen tarihi M.O. 832 yıllarıdır. M.O. 832 yılı bir anlamda Urar
tu'nun tarihöncesi �·ağlarının sona erişinin rarihidi r. I3u tarıhte başkenti Tuşpa (bugünkü
Van Kale..,i) olarak ilan edilen krallık. Yakındoğu tarihini üçyüz yıla yakın bir süre Asur Krallığı ile bir
likte şekillendirecek ve bölgede alışılagekliğindcn bira7 farklı bir uygarlığın kurulmasına öncülük ede
cektir. M.Ö. 9. > ü zyıl sonlarında Asur dilinde yazılmı bir kitabe ile Yakındoğu'da askeri ve kültürel
açıdan "hen de varım" dıycn hu krallığı meydana getiren halklar kimlerdi, nereden rnrnl gelmişlerdi
ve hangi nedenler bu insanları bir siyasi örgüt bünyesinde toplanmaya zorlamıştı? Bu zor coğrafi ko
şullarda \arlıklarını kanıtlayabilen ı · rartu-öncesi kültürler nelerdi? Uramı ara-;;t ırmalarının başladığı 1 9.
yüzyıldan beri sorulan \'e ara':itınlan bu 'iOn.ıların yanıtlarını kısaca da olsa irdelemekte yarar vardır.
Ura mı Krallığı'nın ana yerle�im alanı olan V:.ı n Gölü J ianası'nda } apılan arkeolojik kazılar.
bölgenin yerleşik tarihinin l\I.Ö. 5000 yıllarına kadar eskiye gittiğini kanıtlamıMır. Van Gölü 'nün do
ğu kıyısında, modern Van Havaalanı sınırları içinde yeralan Tilkitepe Höyüğü ve Van Erçiş karayolu
nun -+Ü. kilometresine yakın Yılantaş Höyüğü, havzanın en eski kültürü ile ilgili bilgi sunan ender yer
leşme yerlerinden ikısidir. Yörede yerleşik düzene geçilmesinin bu denli gecikmesinın temel nedeni.
çevreye egemen olan ve yağı�ın azlığından kaynaklanan olumsuz iklim ko�ull:ırı olmalıdır. Van Gülü
kıyı kenar çizgisinin Kalkolitik dönemden hemen önce bugünkü se\'ıyesinden .350 metre daha içeri
de oluşu. tarıma elverişsiz y:ığı">sız ortamın kanıtıdır. 1 899 yılından itibaren çeşitli kazıcılar tarafından
yapılan kısa ">Üreli araştırmalar. Tilkitepe'de üç ana kültür tabaka'iının \'arlığını ve bu tabakalardan en
eskisi olan III Tabakanın M.Ö. 5. binyıla tarihlendiğini göstermiştir. J 1 1 . tabakada bulunan çanak çöm
leklerin, Kuzey Mezopotamya'daki l ialaf Höyüği.i'nden elde edilen \'C Halaf Kültürü'nün karakteristik
malzemesi olan �·anak çömleklerle aynı özellikleri gösterdiği anlaşılmıştır. Bu dun.ını bu erken dönem
de bile Van Gölü Havzası ile Kuzey Mezopotamya kültürleri ara..,ında, obsidyen alet endüstrisine da
yalı bir ticari ilişkinin varlığın ı sergilemektedir. Tilkitepe'nin Halaf kültürünü izleyen ve M.Ö. Lt. bin
yılın ortalarına tarihlenen dönemi, bu yerleşme yerinin 1 1 . tabakasında ortaya çıkarılan, Mezopotam
ya arkeolojisinde Orta Kalkolitik Dönemi :-,imgeleyen ve Uhaid adını alan kültür ile çağdaştır Tilki
tcpe nin en Ü">ttekı T tabakasında kalın dalgalı hant bezemeli ' e genellikle sanı.ın k.Hkılı hır <.':inak
çömlek türü �özlenir. Mı ılkitepe kerami,ği" olar.ık adlandınlan bu ç.ınak (..'Ömlekler, M.Ö . .3. binyılın
ba ...Janna ainir. .\} nı tabakada ortaya çık:.."1 ... • h açkılı mallar. bazı yayınlarda -Karaz ker.ımı�i-. bazı
l!
yayınlar da ise "Erken Transkafkasya kcramiği" olarak adlandtran örneklerdir ' e yörenin Erken Tunç
Çağlarını simgelerler. Gerek TilkiLepe'c.le ve gerekse bölgenin diğer birçok höyüğünde yürütülen ka
zı ve yüzey ara�Lırnıaları. Van Gülü Havzası'nc.la Kalkolitik Döneme tarihlenen Tilkitepc, 1Ialaf ve Clxı
id kültürlerinden çok daha yogun ya)anmış bir Erken Tunç Çağ kültürünün varlığını ortaya koymuş
tur.
Özellikle Dilkaya llöyük Oksim 3), Van Kalesi Höyük ( Resim ı) \ e Karagündüz'deki arke
olojik kazılardan. Ernis ve Alacahan gibi mezarlıklardan elde edilen bilgiler, yörenin Tunç Çağlarını
en iyi belgeleyen buluntu yerleridir. Van Gölü Havzası·nın Erken Tunç Çag KülLürü'nü siyah veya ko
yu renkli, açkılı ve üzerinde kabartma ya da çizgi tekniği ile yapılmıs bezemelerin var olduğu bir ça
nak çömlek tünı simgeler. Bu çanak çömleği üreten insanlar kare, dikdörtgen ve bazı durumlarda yu
varlak pl:ınlı evlerde ocurmaktaydılar. Taş Leme) üzerine kerpiçten yapılan ev !erde yuvarlak planla
rın kullanılması, bu in anların Van Bölgesi'ne gelmeden önce göçebe olduklarının kanıtıdır. Çanak
çömlekler üzerinde gözlenen oyma ve kabartma bezemelerin de göçebe sanatında önemli bir yeri
olan ahşap oymacılığın taklidi olduğu düşünülebilir. Van Bölgesi'ndeki Erken Tunç Çağ yerle�mele
rinde madenden üretilmiş eserlere ait kanıt yoktur. Bu eksiklik tüm Yakındoğu'nun en zengin obsid
yen kaynağı olan :\emrut ve Süphan Dağı'ndan elde edilen ham maddeden üretilen obsidyen alet
ler ile giderilnwair. Yörenın Erken Tunç Çağ kültürü temelde hayvancılığa ' e höyükler etrafındaki ta
rım alanlarında yapılan düşük yoğunluktaki ktmı tarıma dayalı idi. Doğu Anadolu'nun .wr iklim ko
':iUlları olduğu gibi kabul edilmiş, sulama veya sanınma duvarları inşası gibi kollektif bir uğraşı gerek
tiren faaliyetlere henüz geçilememiştir. Birkaç iscbnanın dı�ında bölgeler ve hatta yerle\>mc yerleri ara
-.ında kültürel ve cicari ilişkileri kanıtlayacak arkeolojik hulgular mevcut değildir. Erken Tunç Çağ kül
cürününün bölgeye Kafkas ötesinden göçlerle geldiğine inanılır. Kültürün Van Gölü Havzası'nın ya
nında. tüm Dogu Anadolu'da, Kuzeybatı iran'ın büyük bölümünde, Kafkas ötesi ülkelerde ' c hatta
13
Resim 4 - \.-an Kalesi 'n in kuzeyinde Vtm Kalesi ll
öyük
Filistin içlerinde, karakterinden fazlaca bir değişikliğe uğramaksızın varlık gösterebilmesi dikkat çe
kicidir. Kültürün Yakındoğu kültürleri içinde en geniş coğrafi alanda bulunabilmesinin temel nede
ni, olasılıkla Hurriler olarak bilinen bir etnik topluluk tarafından yayılmış olabileceğidir. Bu öneri doğ
nı ise ilerki yüzyıllarda Urartu Krallığı'nı oluşturan halk topluluklanndan en önemlisi olan Hurrilerin
bölgedeki varlıklarının ilk ipuçları ortaya çıkmaktadır.
M .Ö. 3. binyılı izleyen ikinci binyılda yörenin küllüründe köklü bir değişikliğin olmadığı
gözlenir. Kazılardan elde edilen veriler M.Ö. 3. binyılın çanak çömlek özelliklerinin önemli ölçüde
sürdürüldüğünü, ancak mimaride daha basit ve daha az itina gösterilmiş evlerin yapıldığını göstermiş
tir. Bu durum Van Bölgesi'ne ve yakın çevresine M.Ö. 2. binyılın başlarında, yörenin Erken Tunç Çağ
kültürünü etkileyecek ve kültürün karakterinde değişiklik yapabilecek önemli bir göçün olmadığını
gösterir.
M.Ö. 2. binyılın başlarından itibaren Van Gölü Ilavzası'nın doğu ve kuzeydoğusunda yera
lan ülkelerde bir boyalı çanak çömlek kültürü doğmaya başlamıştır (Resim 5). Keramiklerini kahve
renkli astar veya açık devetüyü renkli boya-astar zemin üzerine kırmızı ve siyah boya ile yapılmış ge
ometrik ve naturalist motifler ile süsleyen bu kültürün izleri Van Gölü Havzası'nda da görülür. Yöre
de yürütülen arkeolojik kazılarda c;ok az rastlanan bu tür boyalılara ait güzel örnekler, Van Gölü'nün
kuzeyinde Süphan Dağı'nın batı eteklerinde, göl seviyesinden 600-700 metre yukarılarda yapılan yü
zey araştırmalarında, özellikle mezar buluntusu olarak ortaya çıkarılmışur. Boyalı çanak çömleklerini
mezarlara ölü armağanı olarak ela koyan bu insanların neden göl seviyesinden bu kadar yüksekte ya
şadıkları bilinmemektedir. Ancak yörenin iklimi ve seçilen yan-göçebe yaşam tarzı nedenlerden sade
ce ikisi olmalıdır. Araştırmalar ve elde edilen bulgular M.Ö. 2. binyılda yöre kültürlerini tehdit eden
ve insanların ova seviyesi yerleşmelerinden kaçmasını gerekli kılacak bir tehlikenin varlığını göster
memiştir. Bu insanların göl seviyesindeki höyüklerde yoğun olarak yaşamamalan, Van Bölgesi'nın
ikinci binyıl kütürü üzerinde } ererince etkili olamamıs \ e sonuçta Frken Tunç Ç:ığ kultürü deği...ime
l"l
Res1111 5 - ıaıı Bölgesi ıkmct hm yıl hoyalılamıdaıı bır örnek
uğrasa da ikinci binyıl içlerinde varlığını sürdürebilmiştir. Van Bölgesi'nin ikinci binyıl boyalı çanak
çömlek kültürünün hangi yıllara kadar devam ettiği kesinlik kazanmatnJştır. Batı İran'da bu kültür be
raberlerinde yeni bir çanak çömlek geleneği getiren halkların hu yöreye varı ına kadar sürer. Tek
renkli ve genellikle de gri olan kapların formları öncekilerden çok farklıdır. Arkeolojik kazılardan el
de edilen bulgular, I3atı İran'a gelen yeni halkların bölgeye Demir Çağlarını da getirdiğini göstermiş
tır. Bu olayın tarihi Urmiye Gölü Havzası'nda M.Ö. 1 400-1 350 olarak kabul edilmektedir. Bu yıllardan
bırkaç yüzyıl öncesinde bile Orta Anadolu'da yazılı kaynaklar gelişen tarihi, kültürel ve ticari olayla
n açıklamaya başlamıştır. Ancak ne Batı İran'da, ne de Doğu Anadolu'da yaşanan olaylan anlama
mızda yardımcı olacak hiç bir yazılı kaynak mevcut değildir. Van Gölü Havzası ile ilgili tarihi olayla
rın herhangi bir ülkenin yazılı kaynaklarına yan..ımas, M.Ö. 1 274 yılında olacaktır. Bu havzanın ken
dine ait ilk yazılı belgesi ise çok daha geç bir döneme, bölümün başında da belirttiğimiz gibi, i\1.Ö.
832 yılına kadar ortaya çıkma şansı bulamayacaktır.
Kuzeybatı İran'da Erken Demir Çağ'da ( Demir Ç.tğ l ) ya-;;anan göç olaylan, sadece hu ülke
ıle sınırlı kalmamıştır. iran'a ilk İranlıları, yani İndo-Ari halk topluluklarını getiren göç dalgasının özel
lıkle Hazar Denizi'nin kuzeyinden başlamış olduğu konusunda öneriler vardır. Aynı coğrafi bölgede
h.ı Doğu Anadolu toprakları, aynı göçün sonuçlarından olma a bıle benzer ve yine kuzeyden gelen
hır göç dalgası ile etkilenmiş olmalıdır. Bunun aksi durumund� M.Ö. 2. binyılın son çeyreğinde böl
�ede gelişen siyasi olayları açıklamak zorlaşırdı. Van Gölü llavzası'nda yaşayan ve artık yerli halk
c iarak tanımlayabileceğimiz insanlar, kültürel ve siyasi irnıelerinden oldukça uzaklaşmışlardır. Bütün
bır ikinci binyıl boyunca kültürde ve siyasi organizasyonda gözlenen durgunluk, ancak bölgeye ge
len yeni bir halk hareketinin itici gücü ile aşılabilinirdi. Bölgedeki yeni halkların ve bu halkların oluş
turmaya başladığı yeni siyasi kıpırdanmaların yazılı kaynaklara yansıması hiç de uzun bir zaman al
mamıştır Kuzeybacı İran'da kültürel etkinlikler, I laftavan Tepe ve Ha anlu gibi yerle im yerlerinde yü
ruıülen kazılardan elde edilen veriler ile bize sunulurken , Doğu Anadolu bu şanstan yoksundur. An
cak Doğu Anadolu ' e özellikle Van Gülü Havzası'yla ilgili bilgi veren yazılı belgeleri de Kuzeybatı
Iran için bulmak mumkün olmamıştır
.-
YAZIU KAYNAKIAR ve URARTU BEYLİKLER DÖNEMİ
M.Ö. ikinc:i hinyılın son çeyreğinde Hitit İmparatorluğu ve Mısır Krallığı ile birlikre Yakın
doğu'nun en güçlü dc\•leti olan Asur Krallığı'nın yazılı belgelerinde, Van Gölü çevresine askeri sefer
lerin düzenlendiği dikkat çekmeye ha':ilar. İlki l\1.Ö. 1 27 ı > ılında gerçekle�tirilcn bu seferler, Van Böl
gesi'nde yasanına)a başlanan bir �iyasal değişimin de ilk habercisi olurlar.
Asur kralı Ac.lad-.1\irari'nin oğlu Salmanasar U), Asur tahtını teslim aldığı daha ilk yılda kuze
yinde yeralan ülkelere kar�ı bir askeri sefer düzenleme gereğini duymu:.;tur. Her ne kadar yazıtta ge
çen "bana karşı yahwzcılaştı, dı'işmaızlık yara111 ·· tanım ı, bu ü lkelerin önceki Asur kralları tarafından
bilindiğini ve harta l">Clki de bazı askeri düzenlemeler yapıldığını ima else de yazılı kaynaklara yan
sıyan ilk A�ur seferi i\f.Ö. 1 274 yılındaki bu seferdir Yazıtta geçen Uruadri ülkesi, sekiz önemli böl
geden ve ellibir kentten oluşmaktadır. M.Ö. 1 3. yüzyıla girildiği bu dönemde bile Van Gölü \ e çevre
sın<le şekillenen \ e çeşitli bölge ve kentlerden meydana gelen bir siyasi olu�uınun ilk adımları görül
mektedi r. Bu oluşumun önderliğini, en azından bu çagda. Uruadri ülkesi halkı ve yönecic.:ileri yap
maktadır. Ancak bu yazma \ eya daha sonraki diğer Asur yazıtlarında bu siyasi birliğe önderlik eden
herhangi bir kisıden hk söz edilmemektedir. Herhalde Van Gülü"nün batı ve kuzeybatı bölgelerinde
yaşayan bu halklar, çoğunlukla yarı göçebe bir ya-:;am camnı benimseyerek varlıklarını sürdürmeye
çalı;.ınaktadırlar. .\1Ö. üçünc:ü bınyılda Doğu Anadolu'ya geldikleri önerilen Hurrilerin dışında bu böl
gede ilk kez bir halk topluluğunun adına rastlanmaktadır. "Cruadn' tllkesı halkı .. olarak tanımlayaca
ğımız bu insanlar >Lö. 9. yüzyılın ortalarında, yine Asurlu krallar tarafından ( 'rat1ll halkı .. olarak
"
adlandırılacaktır.
M.Ö. 2 binyılın ikinci yarısında Van Gölü I lavzası'nda yaşanan <.�ok güçlü bir kültürün var
olmadığını. Kuzeylxıtı İran'da da görülen bir boyalı çanak çömlek kültürünun, bölgenin en karakte
rbtik özelliği okluğunu ve bu kültürü yaşayan insanların göl <;eviyesinden 500-600 metre yükseklik
teki yaylalarda yoğun olarak yaşadıklarını daha ünce ele belirtmiştik. Kuzeybatı iran'da boyalı çanak
('ömlek kültürünün bölgeye gelen yeni bir göç dalgası ile ortadan kalktığı bilinmektedir. İran a rkeolo
ji terminoloji-.inde Demir Çağ I (Anadolu'da Erken Demir Çağ) olarak adlandırılan dönem ile birlik
rc bölgeye yeni hır ('anak çömlek geleneği gelnıi�rir Gri renkli ve monokroın olan bu gelenek, gerek
renk \'e gerekse form açısından kendinden önceki boyalı çanak çömlek kültüründen çok fa rklıdır. Ke
raınikteki, mimaridekı ve ölü goınme geleneklerindeki farklılıklar, yöreye bir başka bölgeden göç
eden halklar ile açıklanmı-:;cır. Genellikle Hazar Denizi'nin kuzeyinden bölgeye geldiklerine inanılan
bu halkların, I3atı iran'a gelen ilk İranlılar olduğu dü�ünülmekte ve bu halkların yöreye gelişleri ile
birlikte yörenin Tunç Çağları'nın sona erdiği ve Demir Çağ'ın başladığı bilinmektedir. Kuzeybatı İran'
da boyalı çanak çömlek geleneğın<: son veren ve Demir Çağların başlamasını sağlayan bu göç clalga
..,ının bir benzen Doğu Anadolu kin de geçerli olmalıdır. Daha önce ele beliıttiğimiz gibi; Van Gölü
•• 1.;.1.., nd.ı boyalı çan.ık çoınk:k kültürünün h.ıngı \üzyıla kadar sürduğu konusunda kc'>in bir arke-
16
olojik veri yoktur. Ancak Erken Demir Çağ'a tarihlenen Dilkaya ve Ka ragü ndüz mezarlarında bulu
nan kaplar arasında bu türe ait örnekler bulunmamıştır. Aksine mezarlardan çıkan kaplar, genellikle
kah\C renkli veya devetüyü renkli olmak ü7ere tek renklidir. Bu durum boyalı çanak <ı,ömleklerin en ·
azından M.Ö. 1 2- J 1 yüzyıllarda bu bölgede artık kullanılmadığını göstermektedir. Boyalı çanak çöm
leklerin ç ıktığı mezarlar ile Dilkaya ve Karagündüz mezarları arasındaki mimari farklılıklar, kültürün
diğer kollarında da bazı temel değişimlerin yaşandığını göstermektedir. Bacı İ ran'da Demir Çağ'ın böl
geye gelişini sağla ya n benzer bir göç dalgası Van Gölü Havzası için de geçerlidir. Ancak Batı İran'a
gelen Ari ırkın aksine, Van I3ölgcsi'ne Ari olmayan bir halk topluğunun geldiği kesindir. Bu halkların
Doğu Anadolu'ya varı�larının tarihi ve geli� yöreleri bilinmemektedir. Bu belirsizlik b ir anlamda Van
Gü lü Havzası'nın Erken Demir Çağları'nın ba�langıç tarihinin de kesin olmaması anlamınadır. Ancak
yine de yazılı hclgclcr bize hu konuda bazı ipuçları verehilmekted ir. Asur kralı l .Salmanasar'ın Uru
adri ülkesi üzerine yaptığı seferin kayıtlarında, bu ülkeyi kendisinin veya babasının daha önce de bi
liyor olmasına ait veriler vardır. Asur\ın Uruadri üzerine yaptığı ilk sefer 1 274 tarihli olduğuna göre,
göç olayının rahatlıkla 1 '-f. yüzyılın sonlarına tarihlenmesi mümkündür. Bu durum Kuzeybatı İran'da
belki biraz daha ec;kiye, olasılıkla M.Ö. I "+ yüzyılın başlarına kadar geriye gitmektedir. Erken Demir
Çağ'ın başlarında Van Gölü Havzac;ı'nda başlayan hu hareketlilik A'iur Krallığının dikkatinden kaçma
mı�tır. Krallığın kuzey sınırlarında oluşmaya başlayan siyasi bir organizasyon yöreden elde edilebile
cek çeşitli ekonomik çıkarlar için-bir engel teşkil edilebilirdi. Asur için orman ve maden ürünlerinin
sağlandığı Kuzey Suriye ve Güneydoğu Anadolu topraklarında, bir ba�ka Anadolu siyasi gücü olan
Hitit'in de güzünün olması, Asur'u alternatif kaynaklar aramaya yönlendirmiş olmalıdır. Çünkü bu yıl
larda Anadolu'nun tartışmasız tek egemen gücü durumundaki Hitit İ mpararorluğu'nda III. Mursilis ye
rini 111. llattusılis'e bırakı111� ve Hitit i<ı.· in çok parlak bir dönem başlamıştı. I3u alternatif bölgelerin ba
şında Dicle ve Fırat vadileri ile erişilebilen Van Gölü ve çevresi gelmektedir. Bu yörede oluşmaya baş
layan bir siyasi örgütlenme Asurlu kralların emelleri için önemli bir engel olmalıdır. Bu engelin orta
dan kalkması ve kuzey sınırlarında kendilerini tehdit edebilecek bir başka gücün ortaya çıkması teh
likesi, Ao;urlu kralları M.Ö. 1 3. yü zyıl ı n başlarında harekete geçirmiş ve Uruadri ülkesine ve bu ülke
deki halklar üzerine yukarıda anlatılan askeri sefer düzenlenmiş olmalıdır.
1 274 yılındaki Asur c;eferinin Van Golu çevrco;indeki halkları denerim altına almak amacına
ulaşıp ulaşmadığı kesin değildir. Salmanasar"ın bu bölgeye saltanatı sırasında bir başka askeri sefer
düzenlememiş olması amaca ulaşıldığının bir gostcrgcsi olar.ık kabul edilebilir. I3ir başka olasılık ise
Asur'un kuzeybatı komşusu I Iitit i le sürdürdüğü Kuzey Suriye ve Güneydoğu Anadolu'nun egemen
liği konusundaki mücadelesine ağırlık verdıgi ve kuzey ülkelerinden gelecek tehlikeyi göz ardı etti
ğidir. Van Gölü ve "·evresi ile ilgili bi lgi veren ikinci Asur yazılı belgesi, ancak r . Salmanasar'ın oğlu
Tukulri-ı inurca zamanında kar�ımıza c.,· ıkar. I3unun içın de M.Ö. 1 244 yılına kadar otuz yıl beklememiz
gerekecektir. Assur kentinde bir sarayın onarımını belgeleyen hir yazıtla, Asur kralı r. Tu kulti N inu rta-
kendisini kainatın kralı, Asur'un kralı, dünyanın dört bölgesinin kralı, Yukarı ve Aşağı Deniz'in kralı
ve tüm Nai ri ülkelerinin kralı o larak tanımladıktan son ra saltanatın ı n birinci yılında Nairi ülkesi ola
rak adlandırılan bir bölgeye seferler dü zenlediğini anlatmaktadır. Yazıtın l\airi ile ilgil i bölümü aynen
şöyledir: "lliç bir yolun olmadığı, patikalarmı henden önceki hiç bir kralın bilmediği ırak dağlan,
üstün gıicıhn ile geçtim ve Nairi ülkesinin 43 kralı cesaretle karşıma dikildiler t•e saııaşmak istediler.
Onlarla sacaştım, onları mağlup ettim. Dağların derin mdilerini ııe hendeklerini onların kanlan ile
sele t1erdim. Tiim ülkelerini egemen/iğim alıma aldım . Onları haraç l'e armağanlar ı•ermekle yüküm
lendirdim. " Assur"da krala ait bir kentin kuruluşunu anlatan bir başka yazıtta Nari ülkesinin 43 kra
lına karşı düzenlenen sefer anlatılmakta ve "Onlann ülkelerinin tamamını egernenlik altına aldım.
Nairi ülkelerinin krallanııı boyunlarına taktığım bakır zincirlerle sıinikleyerek yaraladım ... Onlara
gökyı"izünün ı'e yeryüzünün yüce tanrıları önünde yemin ettirdirn. Haraç ııe armağanlar l'ermekle
yükümlendirdim " denil nıekLedir. Tukulti-.\Jinurta'ya ait olan iyi korunamam15 bir başka yazıtta, Nairi
ülkesi ile ilişkili olarak " Yukarı Deniz'in kıyısındaki ülkeler" tanımı yer almaktadır. Buradaki "Yukarı
Deniz" tanımı büyük olasıkla Van Gölü için kullanı lmıştır.
ı-
NAİRİ ÜLKELERİ
Asur kralı Larafından ilk kez kullanılan l\airi adı, M.Ö. 9. yüzyıla girerken tüm Cruadri ülke
sini içeren bir lerim halini alacaktır. Crartu kralları tarafından. çift dilli yazıllar dı�ında, hiç bir zaman
kullanılmayan >Jairi ülkesi veya ülkeleri tanımı, M.Ö. 1 3. yüzyılın ortalarından ilibaren Van Gölü'nün
güney ve güneybatı yöreleri için kullanılmış coğrafi bir terimdir. Bir başka Asur yazılı kaynağında Na
iri adı yine karşımıza çıkar. Ancak bu kez " airi ülkesini oluşturan kralların sayısı kırk olarak verilir:
"Tann Assur belli Nairi ülkesine ve Yztkarr De11iz'i11 kıyıslllda yer alan ülkelere gönderdiği zaman . . .
Yukarı Deniz 'in kıyısındaki ülkeleri ele geçirdim, 40 kralı ayaklarıma kapandırarak
Na in' ülkesini ve
.
onlamı efendisi oldum . Asur kralının M.Ö. 1 3. yüzyılın ortalarında Nairi ülkelerine gösterdiği bu il
.
ginin temel nedeni, yöreye devam eden göçler ve bu göçler ile güçlenmeye ve örgütlenmeye başla
yan Uruadri ve Nairi beylerinin varlığıdır. ·airi adı aynen t ·ruadri'de olduğu gibi bir coğrafi terimdir
ve bu topraklar üzerinde yaşayan halklar ' Nairi ülkesi ha/klan adını almışlardır. Nairi halklarının
..
hangi yöreden Yukarı Deniz'in kıyılarına gelip yerleştikleri bilinmemektedir. Aynen Unıadri halkların
da olduğu gibi kuzeyden gelmiş olabilecekleri her zaman mümkündür. Ancak bazı yeni öneriler Na
iri halklarının Gülün güneyinde, A.sur ü l kesine yakın bir konumda yaşadıkları . ikinci binyılın sonu
na doğru kuzeye hareket ettikleri, Cruadri ve l lurri halkları ile birlikte llrartu Krallığı'nın kuruluşun
da önemli bir görev üstlendikleri doğrultusundadır.
Tukulci-f\inurta'dan sonra gelen sekiz kral döneminde Asur gücünün Yakındoğu'daki etkisi
nin azaldığı gözlenir. Asur kralları, Babil ve Elam ü lkelerinde gelişen olaylar ve bu ülkelerin Asur'a
saldırılan ile uğraşmak durumunda kalırlar. Herhalde bu nedenle olmalıdır ki Tiglat-Pileser adlı yeni
bir Asur kralının saltanatına kadar Uruadri ve 'airi ülkelerine yapılan Asur seferleri yoktur. I3u dö
nem bir yüzyıldan daha uzun sürer. Bu uzun dönem sırasında Van Gölü çevresinde ne tür siyasi ge
lişmelerin olduğunu bilmemiz mümkün değildir. Ancak göl etrafındaki farklı beyliklerin, Asur saldı
rıları olmadığı bu dönemde güçlenmiş ve siyasi olarak biraz daha örgütlenmiş olması gerekir. Yöre
ye Erken Demir Çağ'da gelmeye haşlayan bu halklar çevre koşullarına daha iyi uyum sağlamaya haş
lamış, hayvancılık ve tarımsal faaliyetlerini ve büyük olasılıkla madencilik endüstrilerini geliştirmiş ol
malıdırlar. Van Bölgesi'nde 1\1.Ö. 1 2 yüzyıla ve biraz sonrasına tarihlenen bir çok Erken Demir Çağ
oda ve basit taş sandık mezarının ortaya çıkmış olması, bu örgütlenmenin ve ekonomik yapıdaki ge
lişmenin belirtileridir. Höyüklerin yakınında inşa edilen caş mezarlar, yerleşik düzenin artık yöreye
egemen olmaya başladığını ve bunun sonucu tarımsal faaliyetlerin ve olasılıkla nüfusun arttığını gös
termektedir. Birçok mezarın aile mezarı niteliğinde oluşu özellikle aile dayanışmasının ve belki ele
toplum içindeki i�birliğinin belirtileridir. Bazı Demir Çağ mezarlarında bulunan ve ölü armağanı oldu
ğu anlaşılan demir eşyaların varlığı. ulaşılan gelişmişliğin en önemli kanıtlarıdır. Demir endüstrisinin
ve demirden çeşitli alet ve silahların üretilmesinin başlaması. yörenin ekonomik önemini olabildiğin
ce artırmış ve yöre halklarının siyasal bücünleşmesincle önemli bir rol oynamıştır. Ancak şurası kesin
dir ki; bu gelişme güney komşu Asur\ın da dikkatinden kaçmamıştır.
M.Ö. 1 1 1 5 yılında Asur tahtına geçen I. Tiglat-Pileser ilk olarak Anadolu'ya Kafkaslar üzerin
den geldiğine inanılan Muşki halklarına karşı sefere çıkar. Bugün Elazığ civarına, Fırat nehri kavsi içi
ne lokalize edilen Alzi ve Purukuzzi ülkelerini elli yıldan beri ellerinde tutan 20.000 Muşkili Tiglac
Pileser'in öncelik verdiği sorun olarak görülmektedir. Bazı bilim adamları, Muşki halkı ile Frig halkı
nın aynı olduğunu iddia ederler. Diğer bir grup arkeolog ise hu iki topluluk arasında hi�· bir etnik ba
ğın olmadığını, Friglerin Anadolu'ya bacıdan, Muşkilerin ise doğudan, Kafkasya üzerinden girdikleri
ni belirtirler. Olayın arkeoloji dünyasında önem kazanmasının başlıca nedeni ise M.Ö. 8. yüzyılın son
larında aynı bölgede askeri bir güç olan Frigyalı Midas'ın, Asur yazılı kaynaklarında Muşkili Mita ola
rak adlandırılmasıdır. Bazı bilim adamlarına göre; Mida.s'ın Muşkili olarak tanımlanması, Friglerin
M.Ö. 1 2. yüzyılda Alzi ve Purukuzzi ülkelerinde yaşamış olabileceğini göstermektedir. Ancak kanı
mızca Muşkiler yöreye aynen Un.ıadri halkı gibi Kafkas-ötesinden göç ederek gelmişler ve Alzi ülke
sine yerleşmişlerdir. Bu insanların Anaclolu'ya batıdan gelen \'e Sakarya '\chri cıvarında ycrlc<;en frıg
ler ile bir ili�kisinin olmadığı fikri. bnımızu. gen.eğe daha yakındır \luskı ülke..,ı \ e Güneydoğu
l
\na<lolu'daki Kutmuhi ( Kommagene) ülkesinin egemenliğini ele geçiren Tigl:ıt - Pileser, yöreyi dene
ım altına alına gayretlerine birinci saltanat yılında da devam etmiştir. Saltanatının ikinci yılında Aşağı
Ltp ' e civarına seferler düzenleyen Asur kralı, krallık içindeki konumunu güçlendirmiş ve Asur'un
"ltr keı daha eski günlerini yaşamasını sağlamıştır.
Yaklaşık 1 30 yıllık bir aradan sonra :-.Sairi ülkeleri üzerine düzenlenen Asur askeri seferleri,
\' n Gülü ve çevresinde güçlenen ve Asur için tehlike yaratacak güçteki bir düşmanın varlığına işa
rt eder. Tiglat-Pilcser'in saltanatının üçüncü yılında Nairi ülkesine karşı düzenlenen sefer bu bölge
de ılgili en etraflı bilgileri verir. Prizın yazıtı olarak adlandırılan ve kralın ilk beş yılı faaliyetleri veren
yazıtın üçüncü yıl bölümü kralın kendine dizdiği üvgülerle başlar ve şöyle devam eder: . . . Kapalı
"
)YJilarcla11 l'e geçit l'ermeyen patikalardan Hlama, A rnadana, Elhiş, Şerabeli, Tarhuna, Tirkahuli, Kis
m, Tarbanabe, Elula, Haştarae,. Şahişara, Uhera, Mi/iadruni, Şulianzi. Nubcmaşe, Şeşe Dağlan aş
ıım. -cmaltı yüce dağ, savaş arabam içinde (ilerlerken) ülke güzeldi ı•e geçiş zordu, (hu nedenle) tunç
lxı::::mcılarla kendime yol açtım. Dağlann (ün/11ü)olan Unmıi-ağaçlan m kesıjJ ordıımım ilerleyebil
mesi için klll'l'elli köpnUer inşa ettim ue Fırat 'ı karşıya geçtim . . . ·· Asur kralı aynı yazma daha sonra
Tumme ülkesi kralı ile başlayıp Daiaeni ülkesi kralı ile sona eren 23 Nairi ülkesi kralının savaş ara
baları ve ordularını topladıklarını ve savaş vermek ve döğüşmek için kendisine doğru ilerlediklerini
bik.lırır. Yazıt şöyle devam eder: " . . . Onlara saldırdım ve geniş alanlara yayılan ordularını. Adad'ın
l'Uratlı/
�ı hır sel gibi. tahrip ettim. Sauaşçılannm ölü bedenlerini dağların yüksek yerlerine ııe kentle
nmn etrajiııa attım . Savaşta 120 savaş arabasını ele geçirdim. N airi ülkelerinin 60 kralını ona yar
d1111a gelenlerle birlikte rnızrağmıın ucunda Yukarı Deniz'e kadar sürdüm . . . .. İki ordu arasındaki sa
' ,t.ı Daiaeni krah olarak adlandırılan Sieni'nin de mağlup edildiği ve esir alınarak Assur'a götürüldü
ğü �ildi rilınektedir. Ancak Sieni daha sonra bağı�lanarak ülkesine geri gönderilir. I3u davranış Asur
kralının, Daiaeni ülkesi ile iyi geçinmek arzusunda olduğunun bir kanıtıdır. Böylece Ao;ur kralı diğer
Xair beylerin i Sieni'nin yardımı ile denetim altına almak istemiş olabilir.
I3u sava� ve elde edilen galibiyet ikinci binyılın son yüzyılında A'>ur Krallığı'nın Crartu ve Na
ın ülkeleri içindeki beylikler üzerinde kurduğu kesin üstünlüğün kanıtıdır. Ancak seferin kayıtlann
dan elde edilecek ve Asur'un aleyhine gelişen bazı olu�wnları da ortaya koymaktadır. 1 . almanasar
<:minde sadece '>ekiz olan L 'ruadri ülke.'>i beyliklerinin sayısı bir hayli artmış, Turnme ve Daiaeni
lbi hır kral tarafından yönetildiği belirtilen çok sayıda beyliğin Van Bölgesi'ndeki siyasi gelişmeler
· de yerini aldığı görülmektedir. Bölgedeki be)liklerc Asur'un verdiği önem artmaktadır. Asur ya
zıılannda askeri seferler için gerekli ordu yolların ı n hala tunç kazmalarla açılmak durumunda oluşu
'e demirin Asur'da yoğun olarak kullanılma isteği, bölgeye verilen önemin başlıca nedenidir. Van
Gölu'nun kuzeyindeki Bulanık Ovası'nda, Malazgirt yakınlarında Yoncalı'cla bulunan bir Asur yazıtı
Ti_lat-Pileser ile 23 airi kralının arasındaki �avaşın nerede yapıldığını göstermektedir: "Tiglat-Pileser,
uç/, kral, kainatnz kralı, Asur'ı111 kralı, dii11ya1111ı dört bölgesinin kralı, 1i111ıme'de11 Daiaen(re ka-
r .\aıri ülkeleriııiıı .falihi, Büyiik Deniz'e kadar Kirhi 'nin fatihi. " 'airi beyliklerinden oluşan birli
- mağlup eden Asur kralı düşmanı "Yukarı denize" kadar kovalamı�tır. Aynı krala ait bir başka yazıt
a ( hene Su yazıtı) daha önce "Yukarı deniz" olarak adlandırdığı Van Gülü'nün "Nairi Denizi" ola
- tanımlandığına tanık olacağız. I3u yüzyılda Van Gölü çe\fesinde yaşayan dağınık beylikler üzerin
...jra�i etkinin ağırlıklı olarak l'\airi beyliğinden geldiğini, Uruadri beyliğinin etkisinin, en azından
donem için, ikinci derecede kaldığını önermek mümkündür.
TIJMME ve DAİAENİ
l'ruadri ülkesi Van Gölü'nün bacı ve kuzeybatısındaki topraklara verilen coğrafi bir addır. a
ulke--inin �ınırları "Tumme 'deıı Daiae11()'e " ve "Yukarı denizüı kıyılarından " M urat nehrine ka
uzanmaktadır. Bu iki ülkenin konumu konusunda arkeologlar arasında önemli fikir ayrılıkları
cumır. Bazı bilim adamları Daiaeni'yi, Erzurum civarındaki Karasu'nun kaynağına yerleştirmek
emişlerdir. Bu görü te olan bilim adamları Tumme için en uygun lokalizasyonun da Van Gölü'nün
olacağını önermblerdir. Yuk.ırıda ..,ozünu ettiğimiz Yoncalı yazıtının konumu dikkate alınarak
·1
:-e kar ı ileri !!Ürulen bir öneri ıx D.ıı.ıenı\ ı. belki de doğru olarak, Bulanık-Malazgirt ovası
Tunune ulk�"ini de M� Ova-.ı·nın ctiney'ine yerle..,tirır
19
Tumme'nin genellikle Van Gcilü'nün yakın çevre'>indeki topraklar olabileceği konusundaki
genel inanışa karsın, bazı bilim adamları bu ülke için tamamen değisik bir coğrafi konum önerirler.
13u öneriye göre Tumme Yukarı Zap. Aşağı 7.ap ve J:.ıghacı nehirlerinin :-.ınırladığı alan içinde olmalı
dır. Bu alan genellikle Urmiye Gölü'nün güneyıni ve Revanduz Ovası'nı içine almaktadır. Ancak Yon
calı yazıtı ve Asur seferlerinin güzergahları dikkate alınırsa bu lokalizasyonun pek de doğru olama
yacağı görülür. Çünkü Asur kralının Nairi seferinde Fırat nehrini veya Fırat nehrinin kollarından biri
ni ge�·tiği bilinmektedir. Hu nedenle Revanduz ovasına ulaşmak kin Fırat nehrini geçmek olanaksız
dır. Kanımızca Tumme için en uygun copraklar I\airi ülke.'>inin güne> ve güney batılan olmalıdır. Bu
topraklar ise güneyde Kurmuhi ( Kommagene-Adıyaınan ci\'arı). bacıda AlLi (Elazığ Bölgesi), kuzeyde
Daiaeni ve olasılıkla doğuda Kirlıi (Siirt civarı) ile çevrilmekteydi. Kısaca L'ruadri ve Nairi ü l kelerinin
coğr.ıfi konumları '>üyle özerlenebi lir: l 'ruadri ülkesi Van Gülü'nün k uzey ve kuzeybatısındaki topmk
lardır. Bu alanlar günümüLde Tal\ an, �1us. Bingöl Dağları, i\lalazgirt, Bulanık gibi kent ,.e ilçeleri kap
lar. Van Gölü'nün güney \e güneybatısında yer alan Kirhi, Hubuşkıa ve Tumme'den ( Diyarbakır ci
varı) kuzeydeki Dai:.ıeni topraklarına kadar olan alan ise Nairi ülkesi olarak tanımlanmalıdır. Ancak
Urartu Krallığı'nın "lınırlannın gdi5imine bağlı olarak ilerleyen yüzyıllarda Nairi ülkesinin sınırları ve
konumu da bazı deği';ıikliklere uğramı5tır.
1 . Salmanasar'ın saltanatından M.Ö. 1 1 yüzyıla kadar olan uzun sürede, l ruadri ülkesi Asur
yazılı kaynaklarında sadece bir kez geçer. Asur kralı A">ur-bel-kala. saltanacının (M.Ö. 1074-1057) er
ken döneminde Uruadri ülkc"ıine saldırdığını ve bu ülkede .32 kenti ele geçirdiğini belirtir. Assur-bel
kal�l°ya göre Khini dağlarının ve Samanuna nehrinin gerbinde yer alan l ruatri ülkesi içindeki .32 ker
ten sadece Zingun, l . Salmanasar'ın kayıtlarında geçer. Aynı yazıcın hır başka bölümünde Asur-bcl
kala'nın J-Timme ve Bargun kentlerini ele geçirdiği bil inmektedir. Bu kentler l .Salmanasar tarafından
L ruadri ülkesi i�·inde gösterilen sekiz ülkeden ikisidir. Hu beyliklerin varlıklarını korumuş olmaları
Van Gölü çevresindeki siyasi ulusumun hüçlenerek de,·am ettiğini gösccrebilir.
l.lruadri ve Nairi ülkeleri ile ilgili bilgi veren kaynaklar A"lur-bcl-kala'nın saltanatından sonra
yeniden susar. A"lur kaynaklarındaki bu suskunluğun başlıca nedeni Kuzey Suriye'ye yapılan Arami
göçlerinin yoğunluk kazanmasıdır. Hu dönemde Asur için önemli sorunlar yaratan Araıniler Güney
doğu Anadolu·ya kadar ulasnmlardı. Asur ya/Ilı kaynaklarında ilk kez 1 Tiglat-Pile.'>er carafından "Ah
lame armaya" olarak '><iz edilen ' e güneyden, Ar.ıp çöllerinden geldiği bilinen bu kavimler, Kuzey Su
riye ve Güneydoğu Anadolu siyasal ve kültürel yapısı üLcrinde önemli değişiklikler yapmışlar ve M.Ö.
birinci binyılda Urartu'nun Asur'a karşı olu�ıurduğu askeri ve siyasal birliğin içinde yer alacak olan
Kent Devletlerinın kurulmasın.ı ünemli kackılarda hulunınuslardır.
Uruadri adı. Uruatri formu} la yeniden A"lur yaLılı kaynaklarında karşımıza çıktığı zaman Asur
tahcında 1 1 . Adad- irari ( ı\1.Ö.9 1 1 -891 ) hüküm sürmekıeydı . Asur kralının kuzeye yaptığı seferde Lu
lume, Kirlıi ve Zaınua ülkelerini ele geçirdiği ve Kuman<.�, l\Iehrı \ C er.ıtri ülkelerini zaptectiği bilin
mektedir. 1 1 .Adad-Ninari'nin aynı yıllıklarında l'ruadri ülkesi yanında airi ülkesine de askeri seferler
düzenlendiği belirtilmiştir. Asur kralı bu seferine.le Kirhi'den başka, günümüzde Keban Barajı'nın su
ları altında kalan AILi ülkesini de ele geçirdiğini söylemektedir: "\e dörciı'illC/l kez ı\airi ülkelerine
karşı sefere çıktını l!<! Kirhi )•i ele Reçirdim . . yı"ice dajJ,ları aştım ı\adhi ı'ilkesinin kentlerinifetbellim l'e
Alzi ülkesinin tıimüm'i selden xeri kalan hir barabe durımrnıw 1telecek şekilde altüst ettim . . . " 11u ta
rihten l l I . Salmanasar'ın tahta geçtiği yıla kadar Uruadri ve t\airi ü lkelerinden Asur yazılı kaynakların
da iki kez daha söz ec.Jilmi�tir. il. Tukulti- inurta'ya {i\1.Ü. 890-88-t ) ait olan yıllıklarda kralın 'fa iri ül
ke">ine .'>efer düzenlediği bilinmektedir. Bu yıllıklarcla "lairi ülkesinden i l k kez '"güçlü airi ülkeleri"'
olarak söz cdilmi�tir
ll. Asur-nasir-pal (M.Ö 883-859) dönemine :.ıit bir çok yazma Uruaclri \'e özellikle :-..a ıri adı
na sık ol.ırak rasclamak mümkündür K ..ı hıh t.. kı '\ımrud> l·rt.ı tapın.1ğının g-rısınde yer .-1.ın \'C 1 1 .
A.sur-nasir-pa l ı n � ıllıkb.nnı İ<,:ercn ) ;.ızıc heli�_<l �, :?ibi �airi \"t? Urua<lri ülkt: t:nne c,itJi seferler
'?O
dü7enlenınistir. Aynı krala air diğer yazırlarcb da '\lairi ülke'>iyle yapılan '>ava.,lardan sık sık söz cdil
ı 1l'ktcdir. Özellikle Diyarbakır'ın 36 kilometre güneyinde bulunan ve günümüzde Londra 13ricish Mu
:-eum'da saklanan "Kurkh !\lonolit"tekı bilgil erden anlasılacağı gibi: Asur kralı airi ülkesinin 250 ken
ı:ni tahrip etmistır. Yaztlla A.-,ur'un '\Jaıri ülke'>i i<;inde inşa ettiği kalelerden de söz edilmektedir. Bu
donemde f\airi ve Uruadri ülkelerine yapılan askeri seferlerin sa) ısında görülen art15, hu iki heyi iğin
.\sur için artık önemli hir tehlike dunınıuna geldiğini göstermektedir. Hu nedenle olmalıdır ki; aırı
ülkesi i<.;lcrinde Asur. sürekli asker bırakabilecek müstahkem mevkiler inşa etmek gereğini duymuş-
ur Asur-nasir-pal hızla güçlenen bu güce karşı verdiği savaşlarda önemli haşarılar elek etmiş olma
sına karşın, kendisinden sonraki Asur kralı zamanında Yakındoğu'da, airi ve l'ru:.ıdri beyliklerinin
çekirdeğini oluşturduğu yeni bir krallığın kurulmasına engel ola m a m ı sl t r.
M Ö. 858 tarihinde Asur tahtına III. Sal mana'>ar adlı yeni bir kralın geçişi ile kaleme alınma
' a basla nan Asur yazılı kaynakları, Uruadri "e \Jairi beytiklerinin siyasal " e askeri örgütlenmeleri açı
-.ınclan çok önemli bilgiler vermeye de\'am eder. A'>ur kralının yıllıklarında ve Balawat kapısı olarak
'">ilincn ahsap kapının runçtan yapılmış bezemeli kaplamalarının üzerinde. Yakındoğu'da yeni bir kral
lığın kurulus haberı verilir.
M.Ö. 1 27"! yılından hu a na kadar geçen y aklasık -tOO yı l l!ramı tarihinde "Beylikler Döne
mi" olarak adlandırılır. Bu canım M.Ö. 858 ) ılında krallığın kunılusuna kadar olan dönemde Van Gü
l ü ' e çevrcı-ıin<l<: yaşayan akraba ' eya akraba olmayan beyliklerin, zaman zaman Asur tehl ikesine kar
" ' güç birliği yaptıkları gerçeğinden kaynaklanır. Aşağıda vereceğimiz cümlede tüm l ra rtu tarihinde
)lr llranu kralının adının ilk kez ge<.;tigine tanık olunur: " .. . Ilulmşkia 'daıı ayrıldım. l 'rarıulıı A ra
•ne 'nin kredi kenti olem Su�wıia )·a {'(lrc/1111 Ke11ti 11111hasara ettim l'e ele geçirdim. Çok sayıda sat·aş-
ı.mıı kılıçtan p,eçirdim. ·· .\sur kralı TIT Salma na ...ar "!\lonolit y;vır'' olarak adlandırılan ve yine Di
. Jrbakır yakınındaki Kurkh'dan geldiği hılinen ve günümüzde British \Ju-,eum'cla sakbnan yukarıda
kı yazıtında. "tabtta geçtiği yır Van Gölü 'nün gü neyi nde yer alan l l ubuşk ia ve '\airi ülkelerine sefer
lcr düzenlediğinı anlatmaktadır. Bu )azıtta geçen Urartulu Arame. Urartu Krallığı'nın bilinen ılk kra
lıdır. Aynı ad Ilalawat tunç kapısı üzerindeki l. band alt sırada yer alan betimlemelerin a lt yazılarında
da \ ardır: "Lrart11 l11 Arame 11i11 ke11tı S11,�1111w yı ele p,eçırdim. ·· Kapı uzerindeki 1 3 tunç band i k ı bö
l ıme ayrılarak Üzerlerine lll. Salmanasar'ın farklı yörelere düzenlediği askeri '>cfcrler resimlenmiştir.
Bu betimlemelerin bazıların altında olayı anlatan kısa yazıtlar vardır. Ilalawat ka p ı s ını n ilk iki ve ye
dinci bandı Uramı üzerine yapılan <>eferleri anli.ltmaktadır. Bu band üzerindeki bir betimlemenin al
und.ıki yazma, Salmanasar'ın I\airı Denizi'nin kıyısına yakın bir kayalığa bir kabartmasını yaptırdığı ve
tanrılarına kurbanlar su nd uğu yazılıdır. Kralın yıllıklarından elde edilen bilgi lere göre Salm:.ınasar, el
de eniği başarılardan sonra Van Gölü kıy ı larına inmiş ve silahlarını bu gölün sularında yıkamıştır. Bu
.
sahne ve kralın kabartmasının Van Gölü olduğu kesin olan airi Denizi nin yakınınlarındaki dağ üze
rine vontulmuş oluşu Balawac kapısı üzerinde resimlcnmi�tir.
Kralın annallerinden elde elliğiıniz bilgılere gore HI . �almanasar'ın üçüncü '>altanat yılında
( \1 .Ö �'56> t ırartu kralı Arame ile birlikte bu krallığın bilinen ilk ba'>kenri olan Arzaskun adı da ka rşı
mızn 1,.k.ır: 'Subme'de11 aynld1111. Daicu.'ni ülkesine do/}.ru indim. Daiae11i '11i11 keıztmi bütünüyle ele
irdim Keıztlen·ni tahrip ettim, l'iraııe haline l{etirdim. ateşle yakt1111 . . Daiaeıu 'den ayrıldım. l 'rar-
111 111 A rame niıı krali kenti Arzaşkzm 'un ycınıızcı ua rdım. L rartu ·ııı Arame he11i111 M iicı'imdeı ı, korku
saçan sılablanmda ıı ue acımasız sal'CIŞ yönternlerindeıı korkarak kentini terketti Adduri Dağı 'ııa
l:nçıı. O 'nun peşinden dağa tırmaııdı111 . dağın orta yerinde (Onılllla) a111a11sız bir scll'aşa �qiriştim.
OOsat'föÇ1s1111 kılıçtan geçirdim Arame hayaı 1111 kurtarmak için yalç111 da,�lara tımıaııdı . . . Koın
ru ke11ılerle lnr/ikte Ar:::aşkı 1 11 ke111i11i tahrip eltim .
l 'ira neye çeı 1irdim. ateşle yaktım. Kapısının önz'ine
f!rtien 0/11:'1'111 d6rl piramid dikıim. Halkmdmı ha::ılarım canlı olarcık im piramidlerin üzerine
..
çznledım. diğerlenni piramidin etrafındaki Jm::.ıklara m;tım A rzaşk1111 'da11 ayrıldım
21
,
Urartu Krallığı'nın bilinen ilk başkentinin coğrafi konumu henüz kesinlik kazanmamıştır. Bu
·c nuda genele.le iki farklı görü) \ ardır. Bu görüşlerden ilki başkentin \'an Gölü 'nün kuzey batısında,
Bul.ınık civarında olduğudur Diger görüş i'>e Arzaskun kentini \'an Güh.i'nün kuzeydoğu veya doğu
sun..ı yerleştim. Arz:.ı::.kun'un coğrafi konumu ile ilgili bat.ı ipucl:.ırı Asur kralı m . �almanasar'ın üçün
cü nl seferi kayıtlarından ekle edilebilir. Asur kralı yüreye yaptığı seferde krali bir kabartmasını .. göl
len11 )'ctııındaki da.�lara .. koydurttuğunu belirtir. Bu kayıtlarda geçen ' e bölgeyi tanunlamak için kul
lanılan "tamate sözcüğünün "göller", "göller bölge'>i" anlamına geldiği kabul edilir. "Göller bölgesi"
ile anlatılmak i'>tenılen yürenın Yan Gölü. frçek ' c l l . Rusa tarafından inşa edilen yapay bir bar.ıı gö-
- olan Keşiş Gölü çevreleri olması "üphelidir. Van Gölü'nün batısında yeralan ve Asur kralının bel-
de hiç görmediği 'emrut krater gölü, Nazik ve i laçlı gölleri de Astır kralının bölgeye ·'göller böl
_.......,ı'· adını verecek kadar büyük göller değildi. A">ur kralının Van Bolgc->i'nde veya bu bölgeye yakın
bir yerde kayıtlarına geçirecek kadar etkilendiği '>ayıda göl ancak Bingöl yakınlarında vardır Modern
Bin.1Zol ili. adını çe\ resinde yeralan çok sayıdaki bu gollere.len almaktadır A">ur ordularının erken dö
nemden beri Lruadri ve Nairi ülkeleri üzerine yaptıkları askeri seferlerin güzergahları da dikkate alı
nır-.a Arza"kun kentinin Van Gölü'nün batı-;ın<la, olasılıkla Bingül\ın doğusunda bir yerde olması
Onl.'rilebilir. l"raıtu 'nun ilk ba-:.kentinin \an Gölü 'nün batısıncb konumlandırılması, L raıtu 'nun, Bey
lik l.'r Döneminclekı ana yerleşım merket.l<.:rinin yayılımına da uygundur.
Uraıtu Krallığı üt.erine yöneltilen A'>ur askeri seferleri i l i . Salmanasar' ın saltanatının yedinci
'e onbeşinci yıllarında da '>Ürmü-;;t ür. Bu ıki askeri seferde Cramı Krallığı ile ilgili olarak geçen coğ
rafi terim "Nairi (ilkeleridir". '\airi ülkelerini yöneten bir kral hminın olmayışı bu beyliğin. krallığın
ı &nL' bütünü) le entegre oldugunu gösterınl·ktedır. Hcrh ..ılde bu donemde Uruadri beyliğinin lideri ül
·e) e egemendir. Çünkü �almanasar'ın .�1 .Ö. 8ıı yılınclakı onbe-;; inci yıl seferinin kayıtlarında, Urartu
tahtında hala Araınc hüküm sürmektedir: " .. 'Jimih1111i (ilkesinin Rf!Çitlerine girdim. Fırat'ııı kayııağı
na ı·adar Urarıu lu i1rame'11i11 ke11tleri11i tahrip ellim. ı ·iıwu!ye çeı·irdim l'e ateş ile yaktırn. " Salma
na,:ır bu topraklarda Daiamı kralı Asia'd..ın ,·ergi aldığını ,.e A-.ia'nın kentinin oıtasına krali kabartına-
ını \ .ıptırdığını belirtir. Yazına Daianu olarak verilen Daiaeni ülkesınin bu tarihe kadar Arame'nin yö
netimı altına girmediğini dü'>ünınck zor olsa ela yazıt böyle devam etmektedir. Cruadri ü l kesine biti
- olan bu ülkenin başındaki Asia'yı, Arame ile bbirliği içinde olan yöresel bir lider olarak düşün
mek mümkündür.
Asur yazılı belgclcrindc yeni bir t rartu kral adı orta} ..ı çıkıncaya kadar Cr.ırtu tahtını Ara
me nın ısgal ettiği bilinmekcec.l ir. Asur Kralı �almana'><tr'ın yırmıyedınci yıl seferi kayıtlarında. yani
1 O. 'i.32 yılında, yeni Urartu kralı karşımıza çıkar : 5altmwt1111111 27 yılmda saı•aş arabalarımı ııe
askerlerim i topladım: hı'iyı'ik ordumun ko111uıa111 r 7 iırlc111) Daicı11-Assııı·'ıı ordıılarımm başmda
l rorl · m kaı}ı sefere gönderdim. Bil-Zomcm(re dnğrıı ı/erledi. A m maş geçitlerini aşarak A rsania
O.lım · SuJ 11ebri111 geçti l"rm1ıı 'fıı Seduri ordumun ilerleyişini durdıı re çok sayıdaki askerlen'nin
'lcil . mmıdı �al'aş l'ermek ıizere hancı korşı ilerledi. Onunla scu ·aştım ı•e 01111 mağlup eımeği bcı
fOTdım. i orayı sacaşçılm111111 cesetleri ile dold11rdum. " I3ugün elimizde olan arkeolojik verile
Gen ş
re re LÖ. 8')8 yılınd.ın. Yl'ni kral Seduri'nin adının oıtaya çıktığı ı\l.Ö. 832 yılına kadar t J rartu kral
furu rame"nin yöneltiğini bc ninN?nıck gcrckecekLir. \ncak A-.ur kralının Sccluri 'nin kaçıncı saltanat
:-ılındı onunla kaNla,tığı. bir ba,ka anlatımla \I ö li.32 } ılından k,1ç yıl ünce �cdurı'nin tlr..ııtu c..
ıhtı
fu bılınmemelı:edir. Bu iki kral ara-.ında adı bize ub..,mayan bir ve� ..1 1ir ka�· kral \'ar mıdır?
Resim 7 - Urarııı Krallığı ·11111 bilinen ilk yazılı belgesi: Madırbıırç Yazıtı
Bu konudaki bir çok belirsizliğe karşın M .Ö. 832 yılından ilibarcn l.Jraıtu tarihi ile ilgili ger
çekler arlık sadece Asur yazılı kaynaklarından değil, fakat Urartu Krallığı'na ait yazıtlardan elde edi
nilmeye lxı �lamıştır: "Lutipri o.�lu Sarduri '11i1Z yazıtı; büyük kral, güçlü kral, dı'i nyanm krali, Nairi ül
kesiııiıı kralı, eşi olmayan kral. ha/km çohanr, sm•aşıan korkmayan kral. Den Lutipri'nin oğlu Sar
duri. krallar kralı, bütün krallardan baraç alan kral. Lutipri oğlu Sarduri böyle konuşur: Btt taşlan
.
Ahıiww kenli11de11 Relirdim ve hu dul'an inşa ellim . Bu yazıt Van Kalesi'nin kuzeybatı ucunda inşa
.
edilmi':i olan ve halk arc1sında "Madırburç" olarak adlandırılan bir yapının üzerinde (Resim 6), günü
müzde yapının hemen yanına yapılan alabalık havuzunun olumsuz etkisiyle bir ikisinin yok olacağı
nı bil iyormus gibi, altı kez tekrarlanmı�tır. Olasılıkla bir iskele veya yakınındaki su kaynaklarını koru
yan tahkimli yapının üzerindeki <;·ivi yazılı y�mt. Urartu'nun bilinen ilk yazılı belgesidir ( Resim 7). Ya
zıtta kullanılan dil Asurcadır. Uramı'nun erken dönemine ait olan bir kaç yazıtta A'>ur dilinin kullanıl
mış olması. bu yıllardaki Asur kültürünün etkhini göstermektedir. Ancak kral İşpuini ile birlikte artık
Urartuca olan yazıtlar üretilmeye başlanacakur. Bazı sınır bölgelerine koyulan Asur-Lrartu çift dilli ya
zıLlarının dı';>ında Asurca Urarıu'da kullanılmayacaktır.
Salmanasar'ın 27. yılı seferi kayıLlarında Seduri olarak adlandırılan kral Madırburç yazıtında
geçen Lutipri oğlu Sarduri'dir O . Sarduri). Tuşpa'yı ( Van Kalesi) krallığın yeni başkenti ilan eden kral
1. Sarduri, aynı zamanda yeni bir hanedanlığın kunırnsu olarak da kabul edilir. Bu inanışın temel ne
deni Urartu'nun ilk yazılı belgesinin Van Kalesi'ncle ele geçirili�i, başkentin gölün doğusundaki bu ka
leye ta�ınması ve en önemlisi Madırburç yazılında Sarduri'nin babasının Arame olarak gösteri l meyişi
dir. Başkentin Arzaşkun'dan Tuşpa'ya ( Resim 8) ta';>ınması büyük olasılıkla stratejiktir. Salmanasar kar
';>ısında aldığı yenilgi sonunda kral �arduri bu Larihi kararı \'ererek. başkentini Asur tehlikesinden bi
raz daha uzaklara ve daha iyi korunabilecek bir bülge}e taşıması çok doğaldır. Başkentin taşındığı bu
kalede de ilk L rartu yazıtının kaleme alınını� olması ve .\-1adırburç gibi anıtsal bir yapının üzerine yer
leştirilmesi olağan olarak kabul edilmelidir Ancak \fadırburç yazıtında Sarduri'nin babası olarak Ar.ı
me'nin gösterilmeyişi ve babası Lutipri'nın krali bir sıfata sahip olmayışı ilginçtir ve açıklanması ge
reklidir. Arame'nin tahtta geçecek bir varisinin olmayı�ı akla gelebilecek ilk yanıttır. Krallığın kurul
duğu ilk yıllarda Urartu büyük olasılıkla beyliklerin aralarında anlaşarak seçlikleri bir bey tarafından
yönetilmekte idi. Herhalde krc1.llığın ilk l ideri Uruadri beyliğinin beyi Arame idi. Arame'den sonra yö
netim yine bir anlaşma sonucu Arame'nin oğlu olmayan bir başkasına, Ltıtipri oğlu Sarduri'ye veril
miş olabilir. Bu durumda Lutipri'nin kral i bir ünvana sahip olması gerekmez. Böyle bir öneri A ra
me'nin Salnıanasar karşısında sürekli yenilgiler aldığı dikkate alındığında daha da inandırıcı olabilir.
'arduri'nin, Urartu'nun seçilen yeni kralı okluktan kısa bir süre sonra da başkentini Tuşpa ·ya taşıma
"' ve kendi hanedanlığının temellerini burada atması o·nun. Tuşpa yöresine egemen olan beyliğin li
deri olduğunu da gösterebilir. Bu inanı':i. �arduri'nın Lr.ırtu tahtını hanedan değişikliği yaparak zor
.ı ele geçirdiği şeklindeki inanış ile çelişkili değildır. Aksine Sarduri'nin normal koşullar altında bir
ktidar değişikliği ile değil, fakat Uramı tahtını zorla ele geçirdiği fıkri kabul edilse bile, bu değişikli-
�ın kendinden önceki krc1lın hüküm sürdüğu kentte olması çok daha akla yakındır. Sadece bir ikti
d.ır deği-;,ikliği değil, belki de l Jrartu Krallığı'nı yönetecek beyliğin de değişimi ile sonuçlanacak böy
le hır başkaldırının da yönetim merkezine.len uzakLaki J)ir eyalenen çok ha�kentin yeraldığı bölgede
!!c:n:ekleştirilmesi daha akla yakındır.
'>-
Nesim 9 - Mmlırhıırr, f.raıtıı Kmllıf!ı 'ıım eıı erkeıı yapısı
Başkent Tu�pa, Sarcluri ile birlikte in':ia edilen yeni bir kent degiJclir. Bu kente ait bılgiler da
ha erkene tarihlenen Asur yazıtlarında da vardır. Sultantepe'de bulunan Asur ya7ıtlarında lll. ",alımı
nasar M.Ö. 856 yılında bu kentten haraç aldığını bildirir. Asur yazıtında kentin adı Turuşpa olarak ve
rilmi':itir ve tahkım edilmiş bir kale olarak tanımlanır. Yönetimin Tu�pa'ya tasınması ile bu kakcle imar
faal iyctlcrı önemlı ök·üde artını� olmalıdır K.ılenin ıçindeki erkene tarıhlenen bazı )apılar. ı\laclırburç
ve lizerindcki yapım kitahesı bu yoğunla�an inşaatların kanıtlarıdır. Madırburc.: .ığırlıkları ıO tona ve
uzunlukları '+.0 metreye varan kireçta<:_;ından anıtsal bloklar ile inşa edilmiştir ( l{e!'ıım 9). Kalenin ku
ZC}1bat ısına bitişiktir ve dikc.löıtgen bir plana sahiptir. füı7ı bilim adamları tarafından tapınak olarak ni
telendirilen Madırburc kanımızca tahkimli bir kuledir ve yakınında yer alan. k.ılenin muhasarası sıra
sında hayati öneme sahip olan su kaynaklarını korumakla görevlidır. Yazıtın üzerınde bclırtıldıgi gi
bi: ta� blokları Edremit yakınlarındaki Alniunu taş ocaklarından getirtilmi� olnı.ılıdır. Ilu ocaklarda ya
pılan ara';ilırmalar bitmiş veya henüz tamamlanmamı� l>ır çok taş malzemenin hulunına.:;ını -;ağlaınış
tır.
Tuşpa'nın ilk kralı �arduri'nin saltanatı sırasında gelişen tarihi olaylar ile ilgili fazla bir hılgi
miz yoktur. Yeni başkentin Van Gülü'nün doğusunda scc:; ilmesi . krallığın doğuya sefer c.lüzenk·ıncsini
büyük ölçüde kolaylaştırmıs olabilir. Sarduri'nin başa geçi<;>iyle birlikte L'ranu Krallığı, Yakın Doğu'da
A.sur ile boy ölçüsebilcn tek devlet durumuna gelmio.,tir Ao.,ur Krallığı kendisi kın önemli bır tehlike
olan bu gelişimı durdurmak için önemli g<ıyretler o.,arfetınektec.lir. A-.ur yazılı kayn..ıklarınc.lan elde et
tiğimiz bilgilere güre; UT. Sal ınan.ısar saltanatının 3 1 . yılında ( .\1.Ö. 827 26) Asur ordusunu. ordu ko
mutanı Daian-Assur komutasında Hubuşkia ve ı\lusasir ülkelerine karsı sefere yollar. Van Gülü'nün
güneyine.le yeralan Hubll'�kia ülkesinden haraç alan Daio.ın-Ao.,sur. l\lusasir'i \'e -t6 l\lusa<;ir ü lkesi ken
cini <.!le geçirir. A"ıur ordu"ıu 50 Crarru kalesıni yakıp yıktıktan sonra Gılzanu üzerinden ülkesine geri
döner. Bu kayıtlardan da anla';>ılacağı gibi 1 Sarduri'nın s..ıltanatı sırasında Van Göh.i'nün güneyınc.leki
I Iuhuşkia ülkesinin büyük bir bölümü Uraıtu Krallığı'nın egeınenligı altınc.lac.lır. l'ranu egemenliği gü
neyde, Kelişin yazıtının dikildiği Kelişin gede.linin Cı\ arındaki !\lu"iasir ülkesinin sınırlarına kadar var
mıştır. Sözü edilen Asur metinleri ITT. Salmanasar'ın son yıllarınc.1.ı, !\lusa"ıir'in hemız l lrn11u toprakları
içinde yer almadığını göstermektedir. Ancak hu ülkenin hemen kuLe� sınırlarında "l'rartu kaleleri-
11i11 in:şcı edildif!.i asağıc.la \ erilen kayıtlardan da anh.ısılmaktac.lır: . ıtuscmr ıilkesinin mıistabkem
mevkii o/mı Sapparicı)•a karşı sefere çıktını. Jlusasirlileri11 46 kenti ile birlikte .�apparia )1ı ele p,eçir
dim . Urartıi/11/amı kaleleri11e kadar yii rı'idt'im. Elli ({ ra rt 11 J ke11ti11i tahrıp ettim. ciraneye çez•irdim
l'e ateş ile yaktım · 5arc.luri'nin gune) eyaletlerinde yürütmüş olabileceği bu eyleınJcrin dısında ne
tür askeri faaliyetlerinin var olduğu bilinmemektedir. Olasılıkla Tuşpa kentinin bu ılk kralı baskent \e
yakın <«:!\Tesinin korunması ve Asur saldırılarına karsı koyabilmesi konusunda bazı çabalar harcamış
tır ( Resim 10). Yeni kurulan krallığın idari ve a<.;keri yapısı olasılıkla bu kral clönenıınde şekillenme
ye başlamıştır. Kendısinin yerine tahtta gec;en kral İşpuıni döneminde. c>zellikle güney \e doğu ülke
leri üzerinde sağl.ınan Jskeri ba�arının bir nedeni. Sarcluri'den reslım alınan sağlam temellere <faya
nan siyasi yapının varlığı olmalıdır.
KRAL İŞPUİNİ
Sarduri'clen sonra ba�a geçen oğul İspuini'nin L rartu cahrına çıkmasının tarihı kesin c.legıldir.
Hu sırada Asur tahtında egemenlik süren V. Şamsi-Ac.lad ( \l.Ö. 823-81 l ) ikinci yılı ( l\1.Ö.822) seferi
nın kayıtlarında ı'vlutarris-Assur adlı tecrübeli. zeki ve yetenekli askerıni ordusu ile birlikte airi ülke
,j üzerine sefere gönderir. Güneşin ballığı yukarı denize kadar seferlerını ilerleten \lutarris-Assur. L�
pina . •ıdlı bir kralın 200 kentini ele geçirır. 'ı:azıt de\'amla bu yöredeki bır çok ülkeden ve Naın ülke
,j krallarından haraç ve vergi alındığını belirterek sona erer. Ilu yazıtta geçen l şpina'nın. Lramı kra
lı İspuini olduğu önerilıni-;; r ir Bu durumda M.Ö. 822'ckn pek fazla geriye girmeyen bir tarih, olasıl ı k
la da ,\ l.Ö. 82'>124 tarihi İsp ıini"nin, Uranu ı.ıhtına gec;tiği yıl olarak kabul edilebilir. İşpuini, Urartu
l3huna egemen olduktan ancak birkac yıl "onra hu derece güneye inmek ba)amını gösterebilirdi. Hu-
kia"nın hir bölümünü ele geçirmesi \'t.> güney<lekı \lusasir ülkesinin sınırl.ırına dayanması \ .
ms:i- cbd"ı harekete !!eçimfr.. ' e Ur.ırtu"nun �uneye .�nı ıl�:rlen-..ı vukan<la \ Crdığımız ...eter ile
Asur kralı tarafından durdurulmak istenmiştir. Aynı Asur kralının birin·ci yıl seferinde ele �airi ülkesi
ne karşı sefer düzenlediği ve bu ülkeden boyunduruğa nırulmuş (ehli leştiri lmiş) atlar alındığı bi
linmektedir. Nairi ülkesindek i krallardan haraç alındığı anlatılan seferde bu ülkede hüküm süren hiç
bir kral adı verilmemiştir.
Sadece İşpuini'nin adını taşıyan yazıtların say ısı pek fazla değildir. Ancak kralın geç dönemi
ne ait olan ve oğlu Menua ile torunu İnuşpua'nın da adını Laşıyan bir çok yazıtı bulmak mümkündür.
İşpuini'nin sadece kendi adını taşıyan yazıtlar, daha c;ok inşa elliği kalelerin yapım kitabeleridir. Bu
yazıtlardan bir çoğu başkent Tuşpa'nın yakın çevresinde ele geçmiştir. Van'ın 1 5 kilometre güneyin
deki Zivistankale, Van-Özalp karayolu üzerindeki Aşağı Anzaf ve Patnos.tan çıkan yazıtlar sadece bir
kaç örnektir. Söz konusu yapım faaliyetleri İşpuini'nin başkent ve civarında kurmaya başladığı savun
ma sisteminin birer parçasıdır. Tuşpa etrafındaki imar faaliyetlerinin bir ölc;ü<le tamamlanmasından
sonra kral İşpuini ve oğlu Menua'nın toprak kazanmaya dönük askeri seferlerinin de başladığını gör
mekteyiz. İşpuini'nin saltanatının belli bir döneminden sonra kaleme alınan bir çok yazıtında oğlu Me
nua'nın ve bazı durumlarda torunu İmıspua'nın adlarının da verildiğine tanık olunur. Urartu tarihin
de başka bir örneği olmayan bu davranışın nedeni bilinmemektedir. Olasılıkla yaşlı kral İşpuini, oğ
lu Menua'yı tahcı devralmadan önce askeri ve siyasi açıdan olgunlaştırmak ve tecrübe kazandırmak
istemiştir. Bu eğitimin yararlarını llrartu Krallığı Menua döneminde fazlası ile görmüştür. Ancak aynı
durum İmışpua için geçerli değildir. Bir kaç yazıtla babası ve büyükbabası ile birlikte adı geçen to
run, Menua·dan sonra Urartu tahtına sahip olamamıştır. Belgelerden anlaşıldığına göre Menua'nın ye
rine Urartu tahtına, yine Menua 'nın oğlu olan Argi�ti geçmi�tir. Bu durumu açıklamak eldeki Yeriler
le mümkün değile.lir. Ancak İnuşpua'nın beklenmedik bir zamanda ölümü akla gelen ilk öneridir. Ar
gişti'nin tahtı babası Menua'nın arzusunun dışında, zorla ele gec,;irc.liğine ait hiç bir veri yoktur.
İşpuini'nin en önemli eylemlerinin başında güney ülkelerine karşı giriştiği askeri sefer gelir.
Kral İşpuini'yc ait en önemli yazıtlardan biri bu seferi ve sonrasında gelişen olayları anlatan. bazı bö
lümleri okunmayacak durumda olan Kclişin yazıtıdır. Yazıt Türkiye. frak ve İran sınırlarının birleştiği
noktada yer alan ünlü Kelişin Geçidi"nin yakınına dikilmiş bir çift dilli steldir. Yazıt şöyle başlar: "A r
dini (Asurca tarafta Musasir) kentine Tanrı Haldi '11i11 arkasmda geldikleri zaman Sarduri oğlu fş
puini, yüce kral. gı'içlü kral, dünyaw11 kralı . Biai11i/i ülkesinin kralı (Asurca tarafta Nairı), T11şpa
kentinin hakimi ve İşp11i11i oğlu Me1111a Tanrı Haldi)•e bir ıaplllak inşa ettiler. l'ı"iksek yola bir stel
diktiler. . . ·· Anlaşılmaktadır ki; Kral işpuini Yakın Doğu·nun en azından '.\1.Ö. 9. yüzyıldan beri önem
li bir kutsal kenti olduğu bilinen Musasir şehrini ele geçirmiştir. Ancak bu kentin askeri zor kullanıla
rak veya tahrip edildikten sonra ele gec;irildiğine ait hiç bir ipucu yoktur. Aksine Urarttı kralının ve
ordusunun Musasir'e gelişi önemli bir merasim ile kutlanmış ve bu olayın anısına binlerce baş hay
van kurban edilmiştir: . . . İşpııini ıapmaljınm öniiııde. Sarduri oğ/11 İşpuini (tannlara) muhteşem si
"
lahlar, çok (besili) hayt•anlaı; bakır kaplar, çok sayıda kurbanlık bayrn11/ar sıı11du; bunları 'Janrı
llaldi kapısıııın ö11011e koydu ue hayalımızın neşesi l'e hakimi olan Tan rı Haldi)•e l'erdi. O ( İ�p11i11i)
kurbaız edilmek için 1 . 1 12 ho/fa, 9. 120 keçi, kuzu l'e 12.480 hiiyük keçi p,elirdi . . . " Kutlamalar Tanrı
llaldi için bir anıtın dikilmesi, standartların ve diğer adak eşyalarının getirilmesi ile sürmüştür. Yazı
tın içeriğinden anlaşıldığı gibi)vlusasir'in, Urartu egemenliğine geçmesi nedeniyle yapılan kutlamalar,
askeri bir zaferin sonunda yapılan zafer merasimlerinden çok dini bir seremonidir. işpuini'nin bu dav
ranışı Urarttı dini ile ilgili yaptığı düzenlemeler ve Urartu topraklan içindeki farklı din ve tanrılara ver
diği önem dikkate alınırsa daha iyi anlaşılabilir. Asur Krallığı'nın boyunduruğu altında yaşamakta olan
Musasir (A.rdini) kentinin M.Ö. 9. yüzyılın sonlarında l ·rarıu'nun koruyuculuğunu kabul etmesi önem
lidir. Urartu'nun güneye doğru ilerlemesinin sonucunda Musasir halkı Urartu 'nun koruması altında ol
mayı yeğlemiş olmalıdır. Bu toprakları ele geçirmek için güneye doğru ilerlemekte olan Urartu kra
lına karşı koymaktansa O'nu bu kutsal kentin koruyucusu olarak davet etmişlerdir. Böyle bir daHa
nış Musasir kentinin ve zenginliğinin yok olmasını engellediği gibi Urartu Kral ı'n a da hüyük bir onur
vermiş olmalıdır. Binlerce baş hayvanın kurban edilişi. I laldi için anıtsal bir kapı yapılma-.ı ,.e belki
de ünlü Musasir tapınağının Tanrı Ilaldi\e ithaf eclili�i hu olayı kutlamak içindir
Re.-ınz 1 1 - Zim::ım Da(lı eft'klenndel..'i Jleber Kapı yazıtı
URARTU'NUN DoGU SEFERLERİ ve ASUR KRALIJGI
Crartu·nun bu derece güneyde. Asur ülkesıne böylesine yakın bir konumdaki bir kente ege
men olması. doğrudan Asur'a meydan okuma anlamın<ı gelmektedir. İşpuini bu n iyelinde ciddi oldu
ğunu Kuzeybatı İran toprakları üzerine dü:lenledigi .ıskeri seferi ile bir kez daha goslermck ic;lemiş
tir Van'ın doğusundaki Erçek Gülü kenarında yer alan ve Erken Tunç Çağlarda da iskan edildiği bi
linen Karagündüz köyünde ele geçen bir yazıt. hpuini'nin doğu seferi ile ilgili önemli bilgiler verir.
Yazılın bir işpuini-Menua ortak yazıcı olduğu giris kısmındaki bilgilerden bellidir: "/ !ı'ikmeden Tanrı
Hald(ye Scmluri o.�111 İ�Jmini lıe i�p11i11i oj!,/ıı ıtelllıa hu yazılı dikli. Tallrı !Icıldi silahları ile savaşa
çıktı. Heişla ke11ıi11i ele geçirdi, Bcırşıw ı'ilkesiıu zapıetti Tanrı Haldigüçlı'idür. Tcı11rı llaldi 'nin silah
ları gz'içfı'ichir . ·· Yazıtta geçen l\Iei�ta kencinin Kuzeybatı İran içlerinde bir kent olduğu bilinmekte
dir. Halla ba11 bılim adamları hu kenti Urmiye Golu'nun güneyindeki ünlü l lasanlu yerleşmesi ile ta
nımlamak istemıslerdi r. Hasanlu kentinin �knua zamanında ele geçirildiği ve etrafına Hasanlu lV ka
lıntıl:.ırını whrip edecek ':>ekilde sur duvarı çekilerek tahkim edildikten sonra L'rnrtulular tarafından
kullanıldıgı dikkate alınırsa bu önerinin pek de hatalı olmadığı dl.hünülebilir. Yazıtta geçen Barşua ül
kesı. Asur kayıtlarındaki Parc;ua ile a)nıdır. Dah.ı sonraki ) üzyıllarda Pers ülkesi ile aynı anlamda kul
lanılacak olJn Barşua. t:rmiye Gölü'nün güne}lerındeki geniş araziye verilen rnğrafi bir addır. Kara
gündüz yazıtı seferle ilgili olarak sö) le devam eder: ·· . . ordumda 706 scu·a� arabası. 9. 1 7'1 siimri,
2 70-1 pivade l'ardı . . . " Bu bilgiler Lrartu ordusunun, ola'>ı1ıkJa Asur'dan etkilenerek. s:l\aş arahaları
ve süvarıler ile donauldığını göstermektedir. Bu aynı zamanda ordu içinde yarılan organizasyonun da
bir güsterge:-,idir. Sarn�ı devam elliren l lrartu kralları, hu ü l keden 65 deve ve 1 . 120 at dahil çok sa
yıda hayuın alarak l:rartu ülkesıne gen getirmblerdir. İl erki yıllardaki askeri seferlerde de görülece
ği gibi Kuzeybatı kın torraklan, gerek Asur ' e gerekse Uranu ordusu için at ihtiyacının karşılandığı
önemli bölgelerin başında gelmektedir. Karagündüz yazıtı bize Urartu'nu n Van Gülü ile Urıniye Gö
lü arasında kalan geniş toprakların l lrartu tarafından denetim altına alındığını göstennektedir. Olayla
rın Asur\ın aleyhine gelişmeye ha-:;laması A.sur'un bu konuda önlem almasını gerektirmiş ve olasılı k
la )1.lkarıcb sözünü ettiğimi7 gibi V. �amsi-Adad akıllı komutanı Mutarris-Assur\ı, İşpuini"ye karşı as
keri bır seferle goredendirmi�tir.
Kral İspuini'nin doğu dısında ban .seferler yaptıgı da bilinmektedir. \'an Gölü'nün kuzey ve
kuzeydogusuna yapılan bu seferler ile ilgili bilgiler. Van'da bulunan çift yüzlü bir yazıt ile kanıtlan
mıstır. Bu yazıta göre İspuini. Ana<:>e. Uteruki, Luşa ve Kacarza ülkelerine seferler düzenlemiştir: "fhik-
111ede11 Tcn zrı lla/dıye. Sardun oğlıı İşp111111 ce İşpuiııi oğlu Meıwa . . . Lıışa ve Katarza kcıhilelerini geri
pı'iskı'irttı'i . . . Anaşe. Büyük Kukzıru . . . l ileruki. Lıışa. Katarza ı'i/kelerine kadar gittiler. Htiukıı t'ilkeleri
.
ııiıı krallcırıııda11 onlara yardım etmek içi11 yardımcı p/içler p,önderildi. . . . Yazıtta geçen ü l kelerin
Gökçe Göl\in harısında yer aldıkları rahmlıkla söylenebilir. Bu yörelerde kazanılan baş�ırılar, bölge
den yüzlerce at ,.e binlerce ba� �ıgır elde edilmesini sağlamıştır. İşpuini'nin kuzey bölgelerine yaptı
ğı bu sefer. Van'da bulunan bir ba�ka yazıua da anlaulmaktadır. Bu yazıuan elde edilen bilgilere gö
re Ftiukı ülkesınden 6 "ia\·as araba'>ı, binlerce atlı ve 1 5.760 piyade ganimet olarak alınmıştır. Bu se
fer sırasında dikilmış olduğunu sandığınıı7 aynı ıc;eriklı bır baska İşpuini yazıtı ise Tuşpa-Uteruki gü
zergahı üzcrındc yeralan Eleskirt-Toprakkale yazıtıdır
I�puıni'nin gö.stcrdiği askeri basanlar. Urartu devlet \ C dini yapısı üzerinde önemli düzenle
meler yapmasına yardımcı olmuştur. Özellikle Urartu Devlet dini bu kral zamanında şekil lenmiş ve
Lrarnı elini ile ilgili yazılı düzenlemeler, bpuini tarafından kaleme alınmıştır. Bu konuda bizleri aydın
latan en önemli kaynak. l\leherkapı yazıtı olarak bilinen ve Van·daki Zimzim Dağı'nın eteklerine oyu
lan bir ni� içindeki yazıtta açıklanmı�tır (Resim 1 1 ). Yazıtta Urartu tanrılar aleminde kutsanan tüm tan
rı ve tanrıçaların adları ve bunlara sunu lacak kurbanlık hayvanların lbtesi verilmisllr \leherkapı �N.ızı
tı. L rartu Kralları·nın l 'rartu toprakl.ırı üzerınde na.,ıl bir ··de,·let dını � .1r.ıtmak l"tL'<lıklerine dair
30
<>nemli bir belgedir. .\leherkapı yazıtında "Urarru tanrılar alemi"' l rartu ülkc<;inde kutsanan bütün tan
rıları kapsayacak :;ekikle . belki ele yeniden düzenlenmiştir. Hu araştırmanın L'rartu Dini ile ilgili kıs
mındJ etratlıc:a inceleneceği gibı listede kutsanan tanrı \'C tanrıçaların yanında kmsal sayılan ' e kur
ban kesilen dağ. nehir ve kentler de belirtilmi<;tir. Ardini kenti (Musasir). Kuınemı. Tu<;pa( n i ) \ c Ar
-.uniuini ile birlikte hu kutsal kentler ı<.: inde güsterilmiş. 1 sığır ve 2 koyun kurbanı ıle onurlandırıl-
1111ştır. Ardini'nin bir Crartu kenti olarak �leherkapı yazıtında yer alması \ e kurban kesilmeye baş
lanması, doğal olarak bu kentin Urartu egemenliğine geçmesinden sonra olmalıdır. Bu durumda Me
herkapı ya/ltı . İ şpuini'nin Musa<;ir'i ele geçirdiği tarihten sonra yazılmış olmalıdır.
İ�puini'nin oğlu Menua'nın bahası ile olan uwn oıtak krallık tecrübesinin ne kadar sürdü
ğü ve ne zaman bittiği kesin değildir. Ancak genel inanış Mcnua'nın M . Ö . 8 1 0 yılında l rartu tahtına
tek basına egemen olduğu doğnıltusundadır. llu tarihte baba İşpuini'nin ölüm \ cya kendi isteği doğ
nıltusunda tahttan ayrıldığı kabul edilmektedir. Menua'nın uzun süren ortak krallığı. kendisine baş
ka hiç bir l Trartu kralına nasip olmayacak de' let yönecimi tecrübesi kazandırımştır. Babası ile birlik
te l lrartu Kırallığı'nı sağlam temeller üzerine oturtmayı ba-:;armışlar. krallık içinde yer alan çeşitli bey
likleri merkezi idarenin etrafında toplayabilmisler ve bunun getirdiği olanaklar ile krallığın farklı yö
relerine basarılı askeri seferler düzenleyehilmislerdir. M.Ö. dokuzuncu yüzyılın .sonlarında l rartu Kral
lığı'nın içınde bulunduğu bu dunım, yeni kral Menua'yı ülkesini imara ve halkının ihtiyac:larını karşı
lamaya yönlendirmiştir. \<>kcri amaçlı kalelerin inşaası yanında ülke ekonomisine çok olumlu katkı
larda bulunacak olan \ e tarımsal faal ıyetlcrin Mtnıasına neden olacak büyük bir sulama proıesi uygu
lamaya koyulınu�tur. Bugün bile hala kullanılmakta olan Menua kanalı ya da yöresel adı ile Şamran
kanalı bu tllr faaliyetlerin en çarpıcısı olanıdır.
Kral Menua'nın in�a ettiği kalelerin clağılıını dikkate a lındığında kendısinin izlemekte karar
lı olduğu askeri politikalar da açıklıkla orta>a çıkmaktadır. Süz konusu kalelerın basında Van'dan Ba
li lran · a giden askeri karayolunun üzerindeki. i::,puini tarafından in�a edilmb olan �ağı .\nzaf Kale
:-i'nin kar�ısıncla kurulmu� olan. Yukarı Anz<ıf Kalesi ' e Van-Muradiye yol a)rımındaki Korztit Kale ge
lir. 13u iki kale Menua'nın doğudaki l'rmiye Gölü Hölgesi'nc ve kuzeyde Erzurum ve Cİ\ arına askeri
�eferleri planladıgı hakkkında en önemli ipuçlarıdır. Kuzeybatı İran ıçlerirn: yapılan askeri -;eferlerin
ve bu ülkelerin ele geçirili�inin en önemli belge i l\1ıanduap yakınlarında bır kaya fasatı üzerine yaz
dırılan bir yazıttır. Taştepe yazıtı olarak bilinen kitabede Kral .\ıf cnua şunları :.öylcr: "Tmırı I!aldi 'ııiıı
yıicele,�i ı/e İş/m1111 oğlu ,ıtenua bıı kaleyı inşa ettirdi; .Heşta i kentini ele µ,eçırdi ı ·e /m radan Mana ii/
.
�·e.;ine ep,e111en oldu . . Buraya bazı pı)•adelerı b11·akt1111 . . J!emta der ki; .ı1a na Dl
. kesini ele Reçirdim . . . .
Y.mttan Urmiye Gölü'nün güneyindeki Solduz \e C-:.nuye Ovalarının bu tarihte artık t 'rartu egcmen-
ıgincle olduğu anlaşılmaktadır. Ta�tepe yazıtında geçen Meişta'nın i l . Sargon'a ait A �u r yazıtlarında.
l.ınnca Clk<.:si'nin bir bölgesi olarak açıklanan Missi ile e<;değer olduğu ve Missi'nin de t lrartu yazı
tının dikildigi Taşrere olduğu önerilmiştir. Ancak Taşrcpe'de ele geçen pek görkemli olmayan ka
lıntılar, bu önerinin geçerli olamayacağını düşündürmektedir. Mcişta belki de Kuzeyhau İran'ın en
önemli ırn:rkczi ve kale.si dunımundaki ı Jasanlu olabilir. Yapılan kazılar Demır Çağ il olarak adlandı
nlan dönemin sonunda. yakla5ık olarak �1.Ö . 800 yıllarında. Hasanlu Kalesi'nin Urartu'lar tarafından
ele geçırikligini ' e kalenin etrafına "Yawnı� Yapıları " tahrip edecek şekilde yenı bır sur dll\arının in
-.a edildiğinı göstermiştir. İnşa tekniği Van Hölgesı'ndekı .\knua kalelerinden bir hayli farklı olsa ela
bu du,·arların Kral ı\lenua tarafından kenti ele geçirdikten sonra yapıldığı \e kentin belli bir sure l r:ır
cul.ır tarafınd.ın kullanıldığı büyl.ık olasılıktır. Crmiye Bc>lgesi'ndeki t ırartu cgemenlıgı. Asur Kralı il.
S::ırgon\ın M.Ö.-, 1 '+ yılındaki askeri seferine kadar ciddı bir tehlike ile kar�ılasmamı�tır. Bu nedenle
} öredeki rartu hakimiyeti dü�ünulenden bir hayli uzun olmalıdır.
Ta�tepe yazıtınd:.ı geçen �l:ın:ı iilkcsınin tarihi coğra fyası ise ayrı bir taıtı�ma kaynağıdır. Asur
)'37.ıtbrında ı\lannea olarak n.·rilen Mana ilke-.inın llrıniye Gölü'nün güney sahillerine yakın toprak
lar olduğu �ene! kJbL.l gorıntı-. öneridir. ı\len .ı nın ele geçirdiği ı\lana ülkesi L'rmiyc Gölü'nün güne
}indeki. �ünü mi z .Juz Ü\"a51 olmalıdır. Ancak daha sonraki döncmlcrde l rartu yazıtlarında sözü
edılen Mana ülke-.. �ıa �e� copraklan içme alını..' ve hir.. z dJha gunc\' '>el bir konuma erı:-.mi�tir .
1. A�'li·nin Mana u �ınin Asur Oağlan.nd:ı na erdfüinı belirıti!!i Van Kale,i'ndeki "Horh· r >«=ıt-
1
/an - bunu gostermekcedir. Kral Menua'nın Mana ülkesinde 5Ürekli kalacak bir mikcar asker bırakmış
olması, yöre üzerindeki emellerini de açığa koymaktadır. Batı İ ran seferleri sadece ganimet elde et
mek ıçın düzenlenen basil askeri eylemler değildir. Bu seferler Uramı askeri ve siyasal gücünün Ku
zeybatı İ ran'a yerleşmek istemesinin kesin kanıtıdır. Yörenin Van Bölgesi'ne kıyasla sahip olduğu da
ha uygun iklim koşulları, daha doğulardan gelen ve belki de kalayın Asur ve l 'rartu ülkelerine ve bu
yoll:ı Kuzey Suriye Kent Devletleri'ne taşındığı cicari yolun bu yöreden gec.,·işi, bölgenin özellikle at
yeli ciriciliğindeki ünü bu davranı<;>ın en önemli nedenleri olmuştur.
Menua'nın ilgi duyduğu bir ba)ka yöre ise kuzey ve kuzeydoğu ülkeleridir. Menua'nın ku
zevdoğuda toprak kazanma girişimleri planlı bir eylem dahilinde yürütülmü<;>tür. Bu ilgi Körzüc Kale
\ C Patnos yakınlarına inşa ettirdiği Aznavurtepe Kale.s i ile başlamış ve daha sonra Ağrı Dağı ecekle
nndeki diğer kaleler ile sürmüştür. Başkent Tuşpa'dan başlayarak Körzüt ve Potnos yakınından iler
leyen yol, planlanan kuzey seferleri i<:,.· in konıma altına alınmış ve seferler sır.ısında i11tiyaç duyulacak
toııscik destek için Anzavurtepe Kalesi inşa edilmiştir. Potnos'un 3 kilometre kuzeydoğusunda, koni
�killi bir yüksek tepe üzerinde kurulan kale, klasik bir Urartu kalesinden çok bir ikmal üssünü an
dırmaktadır. Tepenin üzerinde kapısı Süphan Dağı'na bakan ve Menua'ya ait yazıtların bulunduğu ta
pınak yer almaktadır. Yazıtta Gökçe Göl yakınlarında konumlandığını bildiğimiz Luhiuni ve Erikuani
ulkelerinden söz edilmeyişi, kalenin bu ülkelerin fethinden önce yapıldığını göstermektedir. Gökçe
Gol ve çevresindeki toprakların egemenliği planları içinde, güzergah üzerinde yer alan Ağrı Dağı
eteklerindeki carım arazilerinin de ele geçirilmesi olmalıydı. Körzüt Kale'den doğuya doğru giden yol
üzerinde Muradiye ve Çaldıran Kaleleri'nin inşa edilmesi belki de bu amaç içindi. Bu kalelerin yakın
çenelerinde bulunan ve Menua'ya ait olan yazıtlar bu öneriyi destekler durumdadır. Daha kuzeyde
Ağn Dağı'nın kuzey eteklerindeki Karakoyunlu Köyü'ne yakın bir noktada ele geçen Taşburun yazı
cı ı\tenua'nın kuzey planları ile ilgılı önemli bilgiler verir. Kral bu yazıtında Tanrı I Ialdi'nin yüce gü
cü ılc sefere çıktığını ve Enıkuahi ülkesine geldiğini yazmaktadır. Yazır daha sonra şöyle devam eder:
". benden önce hiç kimsenin sahiplenernediği krali kent Luhiımi)•i Tann Haldi işpuini ojflu Me
nua �ya l'erdi. lııhiuni 'yi ele geçirdim; Lıtbiımi kentini haraç ödemek koşıtlu.vla bağışladım... .. Ağrı
Dağı eteklerinde yaşayan bu kabileleri idaresi altına alan Menua yörenin hakimiyetinin sürdürülebil
mesi için kaleler inşa etmeği de ihmal etmemiştir. Taşburun'un 5 kilometre uzağında ele geçen ve
Basbulak yazıtı olarak adlandırılan yazıtta, Menua 'nın buraya kendi adını taşıyan (Menuahilini/Me
nu�·nın kenti) krali bir saray ve krali bir kale yaptırdığı belirtilmektedir. Yörede yaşayan Luhiuni, Eri
kuahi ve Etiu(ni) beylikleri, yaklaşan Urartu tehlikesini farketmiş ve bu tehlikeye karşı bazı kaleler i n
� etmi�lerdir. Yörede bulunan ve Urartu yapım karakteri taşımayan bir çok kale bunlara örnek olma
lıdır ı\1enua döneminde Urarttı askeri egemenliğinin Gökçe Göl kıyılarına kadar vardığı kesin değil
dir. Ancak daha sonraki yıllarda, II. Rusa tarafından inşa edilecek olan Karnıir-Blur Kalesi'nde (Tcişe
bani) ele geçen Menua yazıtlı eşyalar, Menua'nın göl yakınlarında bir kent kurduğunun kanıtı olarak
c.: rülebilir. Menua'nın babası İşpuini ile ortak krallıkları döneminde kaleme aldıkları Van'da bulun
mus bir yazıtta, Gökçe Göl cıvarında konumlandığı kabul edilen Citeruki, Luşa, Kaetarza ve Etiuki ül
kelerine seferler düzenlendiği bilinmektedir. Bu ülkelerden elde edilen yüzlerce at, toplam 3 ı bin sı
ğır ve binlerce kadın ve erkek tutsak yörenin önemini ve Urartu krallarının amacını açıklamaktadır.
A}nı krallar dönemine ait olan ve Van'ın kuzeyinde bir köyde bulunan bir başka yazıtta yöreye veri
len önem, kuzey seferleri için hazırlanan ordunun sayısına da yansımıştır. Uiteruki, Luşa ve Katarza
ülkelerine yapılan seferde 66 savaş arabası, binlerce süvari ve 15.760 piyade görev almıştır. Bu rakam
lar dönemin koşulları dikkate alındığında bir hayli yüksektir ve kuzey yörelerinin ele geçirilme�inde
ki kararlığının ifade�idir.
Körzüt, Aznavurtepe, Ağrı ve l lasankale ( Pasinler) yoluyla kuzeye giden yol Urartu kralı Me
nua·yı Erzurum yöresine ulastırmı'>Ur Ancak Er.wnım yöre'>ınde yasayan Diauehı Krallığı, ı\lemıa'nın
tahmininden daha güçlu bır a...keri yapı�� ve clı � anma �ücüne s.'1ıp11 Ha..,anlule ' e Delibaba arasın
da, Yaylıla" me' kiinde bulun�n \tenua ya aıt bir razına. Dıauehi ülkesinden "güçlü ülke" olar�k -.,;z
edilmesinin nedeni budur. Yazıtta Tanrı Ilaldi"nin gücüyle Diauehi ülkesinin ele geçirildiği, krali kent
Şaşilu'nun zaptedildiği yazılmakta ve Diauehi kralı Utupurşuni'nin, Menua'nın ayaklarına kapanarak
af dilediği ve Menua'nın vergi \e haraç karşılığı kralı affettiği yazılıdır. Bu seferde iki nokta önemli
dir: Birincisi Menua'nın, Utupurşuni'yi ortadan kaldıramadığı ve kendisini affederek kr.ıllık sürmesine
izin vermesidir. Anlaşılmaktadir kı; Menua 'nın hu geniş ve zengin topraklara kesin olarak egemen ol
mak için henüz gücü yeterli değildir. İkinci önemli nokta, yöreye yapılan seferin amacını vurgulamak
tadır. Seferin sonunda elde edilen altın ve gümüş gihi değerli madenler, i\Jenua'nın toprak kazanma
girişimlerinin dışındaki niyetini de açıklamaktadır. Gelişmekte ve sınırlarını büyütmekte olan yeni bir
krallığın altın ve gümüş gihi ekonomik değeri çok yüksek olan bu madenlere ihtiyacı kaçınılmazdır.
Erzurum yakınındaki Zivin kasabasında ele geçen bir başka yazıtta Şaşilu kentinin ele geçirildiği ya
zılmış olmasına karşın, Diauehi Krallığı'nın Urartu egemenliğine geçmesi yine sağlanamamıştır. Me
nua'nın oğlu Argişti döneminde, Diauehi'nin Urartu'ya karşı ayaklanmış oluşu bu durumun yeterli ka
nıtıdır.
Urartu Krallığı'nın, Elazığ ve Fır.ıt kavsi çevresindeki ülkelere ilgi duyması Menua ile baş
lar. Urartu'nun "batı" yayılımı olarak adlandırılan bu seferler ile ilgili olarak Van ve özellikle Palu ya
zıtları bilgi sağlar. Yazıtlardan elde edilen verilere göre Menua'nın amacı, Meliteialhe (Malatya) Kral
lığı'nın egemenlik altına alınmasıdır. Van yazıtına göre Menua Şurişhilini ve Tarhigamani kentlerini ele
geçirdikten sonra Hati ve Alzi(ni) ülkelerine varmıştır. Palu kaya yazıtı batı seferini şöyle anlatır: "Tan
n l/a/di silahlanyla sefere çıktı, Şebeıerla kenti iilkesini, H11zana kentini ve Supani kentini ele geçir
di. l/aldi ve Haldi 'nin silabları güçlüdür. Haldi 'ızin gücü ile işpuini oğlu Menua Şebeıeria kenti ül
kesini, Huzana kenti ülkesini, Supani kentini .fethetti l'e Hati ülkesine kadar gitti. . . Bu yazılı Tann
Haldi için dikti. Şebeıeira kentinde 1'cmn Haldi için hir tapmak inşa etti. Meliteialhe kenli kralının
hayatını haraç vennek koşulu ile bağışladı . . . " Yazıtta geçen ebeteria, I luzana ve Şupa(ni)'nin coğ
rafi konumları konusunda fazlaca bir sorun yoktur. Şebeteria'nın bugünkü Palu ve batısındaki top
raklar olduğu genellikle benimsenmiştir. 'upa(ni) ülkesinin ise antik çağın Sofene'si ile tanımlanahi
leceği konusunda görüş hirliğine varılmışltr. Aynı görüş birliği, Palu yazıtındaki Huzana'nın bugünkü
Hozat ( Ermeni Hozan) ile aynı olduğu konusunda da vardır.
Kral Menua'nın Van'da bir kilisenin duvarlarında yapım malzemesi olarak kullanılmış olarak
bulunan bir yazıtta, batı seferleri ile hilgi bulmak mümkündür. Kralın yıllıklarının bir hölümünü oluş
turduğu düşünülen yazıtta, tarihi anlaşılamayan ancak Asur ülkesine kadar ilerlediği hir yılda, Hate ve
Alzi ülkelerine sefer düzenlediği ve bu ülkelerden 2 1 1 3 kişiyi tutsak aldığı, bazılarını öldürdüğü, bir
kısmını asker olarak kullanılmak üzere orduya gönderdiği belirtilmektedir. Van yazıtında geçen Al
zi(ni) ülkesinin Hitit metinlerinde Alziya, Mitanni metinlerinin Alşe ve Ermeni kayıtlarında Alznik ola
rak geçtiği ve burasının da Fırat Nehri'nin Elazığ civarında oluşturduğu kavis içinde kalan topraklar
olduğu bilinmektedir. Menua'nın, Urartu'nun batısında kalan ve yaz ayları dışında genellikle karla
kaplı geçit vermeyen yüksek Bingöl Dağları ile ayrılmış bu uzak ülkelerdeki egemenlik uğrnşlarının
ne derece olumlu sonuç verdiği ke"iin değildir. Ancak kralın ebeteria kentinde Tanrı Haldi için bir
tapınak yaptırdığı ve çeşitli kaya yaztLlarını Palu civarına oydurttuğu dikkate alınırsa, Menua'nın bu
uğraşında önemli haşarılar elde elliği kabul edılebilır. Palu'nun 29 kilometre kuzeybatısındaki Ba
ğın'da bulunan bir yazıtta Menua Titiani adlı bir idarecıyi bu "eyaletin" yöneticısı olarak atamış olu
şu dikkat çekmektedir. Bir l.'raıtu yazıtında, kral adlarının dışında. ilk kez bir şahıs adı karşımıza çık
makta ve Titinia bir bölgeye atanan ilk ··eyalet valisi"(Lu E . AM) ünvanını almaktadır.
Menua'nın Me!iteialhe (Malarya) Krallığı ve civarındaki ülkeleri egemenlik altına almak iste
yışının nedeni, Meliteialhe ülkesinin, Kuzey Suriye'den Orta Anadolu'ya ve Urartu ülkesinden, Akdc
niz'e giden yol üzerinde yer almasıdır. Bunun yanında bu ülkelerin zengin bakır ve demir madenle
rine sahip oluşu Menua'yı sefere özendiren etkenlerin başında gelmektedir. Elazığ yakınlarındaki Ma
den ve Ergani'deki bakır cevherine ve Palu'nun doğusundaki Sivan Maden'deki demir yataklarına
sahip olmak L'r.ırtu ekonomisi için bü)iik öneme -;ahipti. Bölgenin Asur Krallığı için de önemli ol
duğu Asur kralı I . �lr:jna..,�r d ıneminden ıt baren vöreye yapılan askeri seferlerden anlasılmaktadır.
�lala()a ) ..�ine e'-!eınen olmak. elde edilecek hu zengın.ıklerin yanısır.ı Kuze\ "Uri\ e nın \'e oradan
33
Resim 12 - Horhor >azıt/an \im Kalesi'rıde J Argiştı yıllık/an
�dt!niz dünyasının ve belki de daha batıdaki ülkeler ile yapılabilecek ticaretin yollarını l..Jrartu'ya aça
.. ı. ktı 'vl.Ö. 8. yüzyıl boyunca Yunanistan ve Etnırya ( İtalya) ile gerçekleştirilen ve çoğunlukla ma
Jen öcrlcri kapsayan ticaret, büyük oranda Şupani, Alzi(ni) ülkeleri ve Malatya yoluyla erişilebilen
Oogu Akdeniz kıyıJanndaki Al-Mina ve Tarı,uı, gibi kentler ve Kay�eri ve Gordion üzerinden batıya
�ıden Orta Anadolu yolu ile yapılabilmi�tir. Engin bir idari deneyim ile göreve başlayan büyük mimar
knua tarımsal verimliliği artırmak için barajlar, �ulama kanalları, kaleler ve yolJar inşa ederek ülke
... ını imar etmiş, bunların yanında başarılı doğu, kuzey ve bacı seferleri düzenleyerek krallığın toprak
larını genişletmiş ve bundan da önemlisi gelişen krallığın ihtiyacı olan ekonomik gücü farklı yöreler
den elde ettiği altın, gümüş, bakır ve demir gibi maden zenginlikleri ve batı dünyasıyla yapılan tica
�t ile sağlamayı başarmıştır. Urartu Krallığı Menua'nın başarılı saltanatı ile Yakındoğu'da Asur'un ya
r nda en önemli askeri güç olduğunu kanıtlamıştır.
Menua'nın askeri ve imar faaliyetleri ile dolu saltanatı. Uraıtu Krallığı'nın başarı grafiğinin
t r sonraki kral Menua oğlu Argişti döneminde daha da yükselmesini sağlamıştır. Öyle görülmekte
< r ki, hüyükbabası ve babası ile adı bir kaç krali yazıtta yer alan oğul İnuşpua, Menua'dan sonra ba-
geçme şansını elde edememiştir. İşpuini ve Menua tarafından taht için varis gösterilen ve bu amaç
la eğitilen vclihat prens İnuşpua, yerini Argişti'ye bırakmak durumunda kalmıştır. Daha önce de be
linikliği gibi prens Urartu tahtına geçmeden hayatını yitirmiş olabilir. Van Kalesi'nin güney uçurumun
<bki an ıtsal kaya mezarının girişine yazdırttığı ve "Horhor Yazıtları" olarak bilinen ( Resim 1 2) yıllıkla
nnda belirttiği gibi; Argişti "babadan kalan yere", yani tahta Tanrı Haldi'nin emri ile çıkmıştır. Bu ifa
dede sanki tanrıların isteği ile gerçekle�en olağan dışı bir yargı vardır. Belki de Argişti ağabeyi İnuş
pua yı bir şekilde bertara.f ederek bu ünvanı almıştır. Belki de bu nedenle yıllıklarının girişinde ken-
·,inı ancak Madırburç yazıtında gördüğümüz ünvanlar dizisi ilc şereflendirme gereğini duymuştur:
·Menua oğlu Argişti, yüce Tann Haldi için bu yazıtı tesis etti. Tann l/aldi 'nin yüceliği ile Menua oğ
lu Arg şti,
i güçlü kral, büyük kral, Biainili ülkesinin kralı, krallar kralı, Tuşpa kentinin yöneticisi. . . "
1. Argişti'nin (M.Ö. 786-764) "Horhor Yazıtları"ndan ve Van'da bulunan diğer yazıtından el
de edilen bilgiler ile saltanatının ilk 1 S yılındaki askeri eylemlerini içeren yıllıklarını oluşturmak müm
run ür Bu kayıtlardan anlaşıldığı gibi 1. Argişti saltanatının daha ikinci yılında kuzey ü l keleri üze
nndekı emellerini ortaya koymuştur. Babası Menua'nın. Diauehi ülkesindeki egemenlik uğraşlarının
n-terınce olumlu sonuç vermediğini bilen yeni kral, bu soruna son vermek niyetindedir: . . .Argişti
"
1e der; Hiiknıeden yüce Tann Hald(ye. . . (muzaffer olmak için) yalııardını. O yılda ordumu tekrar
llO{Jlailı m L'e Diauehi ülkesine (ue) Diauehi kralı Mannudubiye ka-rşı sefere çıktım . . . " Urartt.ı kralı yö
e . er alan ve Diauehi kralının önderliğindeki bir çok kabileye karşı başarılı savaşlar verdikten son
aı:zeydoğuya, yani Gökçe Göl çevresine yönelmiş ve buradaki Uiceruhi ülkesine saldırmıştır. Bu
2e'Uen elde edilen ganimetin listesi Argişti'nin seferden ne amaçladığının kanıtı gibidir: . . . 19.255
"
Erzurum yöresinin güçlü krallığı Diauehi'nin mağlup edilmesine kar�ın kral Mannudubi'nin
hayatının. ağır vergi ve haraçlar kar�ılığında olsa bile. bağışlanması dikkat çekmektedır. on derece
zengin doğal kaynaklara sahip kuzey ülkelerinin doğrudan Urartu sınırları içine katılmamasının nede
ni olasılıkla lJraıtu'nun kurmaya çal ıştığı idari sistemle ilgilidir. Menua'nın batı ülkeleri kralları için
uyguladığı bu yöntemle sefer yapılan yöre krallarının anlaşma lar ile Cramı'ya bağlandıklarını gör
,
mekteyiz. Böylece ele geçirilen yörede çok sayıda Uraıtu askerini devamlı olarak bırakmak gerekme
yecekti. Ancak bu politikanın en azından Diauehi Krallığı için geçerli olamayacağı çok kısa sürede
ortaya çıkacaktır. Erzurum ve daha kuzeydeki Doğu Karadeniz Oağları'nın güney yamaçları Crar
tu'nun ihtiyaç duyduğu altın ve gümü� madenleri açısın dan oldu k�·a zengindir. Argi�ti'nin, kuzeyden
gelen bat.ı güç dalgalarını durdu rabilmenin yanında, yöreye sefer yapmak arzusunun diğer bir temel
nedeni bu zengi nlik le r olmalıdır. Altın postu aramak için aynı bölgelere gelen altın peşindeki Argo
natlar gibi , l . Argi�ti ele yörenin bu zenginliğinden haberdar olmalıdır. l\itekim Diauehi kralının ba
ğışlanması için eklenen haraç bunu kanıtlamaktadır: ··. . . ':il mina saf alt111, 3 7 mina gümüş, 70.000
mina bakır, 1 .000 binek atı, 300 hıiyiik lx�ıııwzlu sı,�ıı: 10.000 koyun z·e ayrıca . . . saf alım. 70.000
mi11a bakır, . . . boğa, l 00 sığır. 500 k<')-'ll n, 300 binek alı . . . " Diauehi kralından elde edilen haraçlar ara
sındadır. Urartu yazıtlarındaki "mina"'nın kaç gram olduğu kesin değildir. i\l.Ö. 9 7 . yüzyıldan kalan -
..
ağırlıklardan anlaşıldığına göre A'>ur ve Rahil dc 1 şekel ' 1 60 "ınina"ya ( ±8.:33:3 g ra m) , l "mina 1 60
' " "
"talcnte"( 500±'"!0 gram) eşittir. 60 mina olan 1 ta lent. yaklaşık olarak 30 kilogramd ır. Bu durumda Ar
gi�ti sadece bir tek seferden. diğer ganimetlerin yanında, 20 kilogram saf altın, 18 kilo gümüş ve 5
ton bakır elde etmiştir.
1. Argişti'nin kuzey ülkelerinde gelişen siyasi olaylara kısa sürede çözüm bulduğunu söyle
mek mümkün değildir. Saltanatının hemen üçüncü yılında (M.Ö. 78-+/783) Gökçe Göl ve civarındaki
kabileler üzerine yapılması zorunlu olan sefer hunu kanıtlamaktadır. Sava-:; verilen kabileler arasında
Kuarzani, l'ltuza. llruani. Muzuru ve İrkiuni vardır. Yörenin en güçlü ülkesi Etiu(ni) bu seferle ele ge
çirilınistir Yörede sorun yaratan kabilelerden binlcrce'>i tutsak alınmış ve L'raıtu ülkesine gönderilmiş
cir Kayıtlardan anla�ılınaktadır ki; Argisti kuzey ulkc lerindeki ayaklanmaları ha-,arı ile bastırmış ve bu
toprakları bir daha yitirmemek Ü7cre Urartu Krallığı'nın sınırları içine kacmıstır.
Argi'>ti'nin dördüncü saltanat yılı. kralı, uzun zamandır llranu yazıtlarında karşımıza çıkma
yan çok farklı bir yöreye. batıya götürecektir. 7'tmrı Haldi silahları ile sefere çıktı te • f !ate ı"ilkesini ue
.
kral ffi/aruda 'ızm ülkesini ele geçirdi . . . cümle'>i ile ba�la y an yıl lıklarda devamla. bu topraklarda yer
alan diğer kent ve ülkelerin mağlup edildiği anlatılmakta " e M alatya (Meliteialhe) Krallığı'nın bazı
kentlerine gösterilen müsamahadan sö7 edil mektedir. Ancak bu bağışlamanın bedeli büyüktür. l. Ar
gi�ti ikinci binyıldan kalan bir gelenekle hala Hate ülkesi ( ll i c it ülkesi) olarak adlandırılan bu toprak
hudan 2.539 çocuk. 8.698 canl ı adam, 1 8.0-+7 kadın olmak üt.ere toplam 29.28 ı ki�iyi tutsak almış,
bir kısmını kılıçtan geçirdikten '>onra. kalanları bir başka bölgeye taşımıştır. Bu insanlardan 6.600'ü
olasılıkla kralın beşinci saltanat yılında (1\1 Ö 782) in-:.;a edilen Gökçe Göl yakınındaki E repuni kenti
ne yerle'>tirilmiştir. l rartu krallarının genel siya'>etlcrine uygun olarak bu insanlar için Gökçe Göl cı
varında kentler. sulama tesisten ,.e sulu tarım arazileri yapılmıştır. Bu durum kral Argişti'ye ait olan ve
Aras �ehri kıyısındaki Karakale ci\.arında bulunan bir yazıtta ac,;ıkca belııtılıniştir. Kral dördüncü yıl
kayıtlarını başarısından eının bir '>ekilde süyle bitırır: ·· . . . Tann Haldi ııi11 adma ben hu kahraman
lıkları fişleri) tek bıryıl içinde başardım ··
Gökçe Göl ve cıvarında Menua ile başlayan iskan politikaları Argbti zama n ı nda sürmüştür.
I3u coprakların Crartu nun gü' eni iği ic.;·in olan üncıni, yeni kalelerin inşasını ve buralarda sürekli ola
'
rak konu mlandırılaca k askeri bir gücün varlığını gerekli kılmıştır. Gökçe Göl etrafındaki tarım arazi
lerini ve maden zenginliklerini denetim altına almak amacıyla tesis edilen eyalet, kuzey ülkelerinin
merkezi durumuna getirilmiştir. Yoğun kar yağışı olan kış aylarında merkez ile iletişiminin kesilmesi
durumunda bile başkent Tuşpa·nın yardımına en az seviyede ihtiyacı olacak �ekilde. ekonomık \ e a '>
keri açıdan kendine yetebilecek bu tür eyaletlerin kurulması Crartu Krallığı nın de' �mı i ·in önemli
olmusrur Kralın .\1 Ö -s3 -82 yılına
. tarıhk:nen he..., ı nu .' J ...,eferi k. . ti.nnda böl!!edeki i ....kan politi-
, ıle ilgili hilgiler elde etmek mümkündür. Etiu( ni) ülkc ... ini ele geçiren kral Tanmı Halc.li'nin emri
1.. -,öyle konuşur: . . Biaiııili z'Ukesiıziıı güc(i(ızü g<�sıemıekJ ve dt'işmaıı a/keleri11i (zapıeımek) için
7•1111i ( ErepııniJ keııtini iıışa ettim. Olke yahan idi ı·e henden önce hııraya hiç�bir ş�v inşa edilmemiş
tı Burada yüce işler başardım. JTaıe ce Supa11i ülkelerindeıı getirdıjJ,im 6.600 sal'aşçıyı buraya yer
i....;fırdım . . . .. Bu kente yerle'>lirilen in<>anlar idn, yukarıda da bel inildiği gibi, çeşitli imar faaliyetleri
.ıps<lınında kanallar ve sulama sistemleri inşa edilerek daha fazla larımsal verim elde edilmesi amaç-
L.nmıştır. Aynı yazman anlaşılmaktadır ki; T . Argişli Erepuni yöresine l late ve Supani ülkelerinden göç
rr:enler gelirmesine rağmen. bu yörede güvenliğı lehlikeye .'>Okabilecek halkları bir başka yöreye. bel
de Van Gölü çevresine taşımışlır. Yöreye gelirilen 6.600 savaşçıya kar�ı. kadınlı erkekli toplam
1) -90 ki�i ise bölgeden zorunlu göçe tabi nıtu lmuştur.
Crarru Krallığı'nın Argisti ile ulaşuğı güce ve ekle edilen geniş topraklara karşın, bazı yöre
erdeki sorunlar hiç bir zaman bitmemiştir. Mcnua'nın Kuzcyhatı ir;ın'da elde ettiği başarılar yörenin
ır dönem sessi7 kalmasını sağlamış, özellikle hu yıllarda A'>ur'un içinde bulunduğu zor günlerde,
l ranu için pek fa7la sorun yaratmamı�tır. Ancak Argi'>tı'nin yıllıkları kralın saltanatının ilerleyen yıl
_rında durumun değişmekte olduğunu göstermektedir. Argişti'nin saltanatının altıncı yılında
\1.Ö.78 1 ) uzun zamane.lan beri herhangi bir '>orun ile karşılaşılmaya n Hatı İnın'da l ranu açısından
r... hatsızlık veren olaylar başlamıştır. Hu tarihten itibaren <>ekiz yıl boyunca l 'raflu ordusu Batı İran'da-
ı Barşua ve Mana ülkelerine karşı sefere gid<.!<.:ektir. Kralın altıncı ve yedinci yıl seferleri aynı cum
fc ile başlar: "Tanrı !Ialdi silahları ile sefere çıktı l'e Asw"un yandaşlarını ele p,eçirdi . . . " Sekiz yıl bo
. onca kaleme alınan bütün sefer kayıtlarında Barşua Ye Mana ülke'>ine yapılan seferler sürekli ola
r-k zikredilmiştir. ilk kez Karagündlız yazıtı ile karşımıza çıkan Bar.şua ülke'>inin I . Argi';ti döneınin
cıeki tarihi coğrafyası, Uraıtu'nun I3atı İran içlerindeki egemenliğinin sınırları açı<,ınd:ın önemlic.lır. İş
puini'nin sözünü ellıği Barşua ülkesi, önceki hölümlerclc de belirtildiği gibi, Urıniye Gölü'nün güney
kıyılarından başlamakta ve güneye doğru ilerlemektedir. \tana ülke'>i de bu coğrafi alan içinde daha
<; >k Lrmiye Gölü civarındaki ovalara Yerilen ad olmalıdır. Ancak dokuzuncu yıl kayırlarında da he-
1 rttiği gibi: kral güneyde İran içlerine kadar ilerlemiş ve bunu "Asur Dağlarına kadar gittim" cümlesi
ı e ifade etmiştir. Argiştı !\lana ve Barşua ülkelerinin sadece her yıl yapılacak askeri seferler ile dene
tim altına alınam<lyacağı bilincincleclir Özellikle onbirinci saltanat yılından itibaren askeri seferlerin
y:ınında, yöredeki kendine bağlı halklar ,.e sürekli kalacak askerler içın kentler, kaleler ' e �· ılama sis
lcmleri inşa etmeye başlamıştır. Bu duruma en güzel örnek Argişrihinili adlı bir kenrin kuruluşu ve bu
·emin su ihtiyacı için Aza nehrinden '>U getiren kanaUarın inşasıdır.
Gücünü hü)iik oranda Batı İran toprakları üzerinde gdi�en ola) lara ve hu yöredeki Uraflu
'-arlıfanın 'ü reklil iği i in gerek!' uğr.ıslar.ı \ erLn Argı�tı. kuzeyde Gökçe Göl Bölgesi nde tekrar ale\'
lenen olaylara anaık onücüfü:ü -..;ı' - ınal yıhmfa ( M.Ö. 77f ı z.ıman a\ ırmıstır. Yazıtlardan �ınl.ısılc.lığı gi-
hi; sorunun kaynağı bölgede görülmeye başlanan yeni bir göçebe kavimdir. 1. Argişti Etiu(ni) ülkesi
ne yaptığı ve bu ülkeyi ele geçirdiğini bir kez daha belirttiği seferinin kayıtlarında İşkigulu ülkesine
kadar giniğini yazmaktadır. İşkigulu terimi daha sonraki yıllarda sadece Ur<.1rtu için değil, ancak tüm
Yakındoğu için önemli problemler yaratacak olan İskitlerin bölgedeki varlığını belgelemektedir. M.Ö.
2. binyılın sonunda Güney Rusya bozkırlarında yaşayan bu "atlı kavimler·· daha da güneye inerek
ürartu'nun egemenlik tesis etmek istedikleri Gökçe Göl ve civarında yurt edinmek arzusundadırlar.
Arpaçay'ın kıyısındaki Kanlıca'da bulunan bir başka yazıtta da adları geçen İşkigulu halkları, ilerki yıl
larda sık olarak karşımıza çıkacaktır. Argişti'nin ondokuzuncu yılından sonraki faaliyetleri ile ilgili faz
la bir bilgimiz yoktur. Kralın bu yıldan sonraki yılhkları hiç bir zaman tamamlanamamıştır. Ancak tş
kigulu ülkesine yapılan seferden altı yıl sonra, M.Ö. 768'de, Erzurum yöresindeki Diauehi ülkesinin
tekrar ayaklandığı anlaşılmaktadır. Bu sırada Diauehi kralı olan Utupurşini'ye karşı ne tür ünlemler
alındığı ya da Diauehi kralının sonu hakkında bilgimiz yoktur. Diauehi ülkesinden Urartu metinlerin
de hir daha söz edilmemesi, bu krallığın doğrudan Urartu topraklarına katıldığını ve sorunun bütü
nüyle halledildiğini gösterir.
Van Kalesi'nin kuzey eteklerinde inşa edilmiş olan bir açık hava tapınağının nişleri içinde ve
Van'ın çeşitli noktalarında bulunan çivi yazılı belgeler, Argişti'den sonra başa geçen kralın faaliyetle
rini anlatmaktadır. Argişti oğlu Sarduri (il) de bu yazıtlarda kendisini aynen babasının ünvanları ile ta
nıtmaktadır: "/lükmeden Tann Ilaldi için Arg şli i oğlu Sarduri bu yazılı dikli. Tann T la/din in gücü ile
A rgişti ORlıt Sarduri, güçlü kral, yüce kral, dünyanın kralı, Biainili ülkesinin kralı, krallar kralı, Tuş
pa kentinin hakimi.. . " Kral Sarduri adına bir yenilik olarak "dünyanın kralı" ünvanını eklemiştir. As
lında bu ünvanları alması için her türlü neden vardır. Asur Krallığı içinde bulunduğu zor günlerden
hala kurtulamamıştır. Bu nedenle Urartu için Sarduri'nin ilk yıllarında güneyden gelebilecek ivedi bir
tehlike yoktur. Baha Argişti, Erzurum ve Gökçe Göl çevresindeki ayaklanmaları bastırmış, Kuzeyba
tı iran'a kaleler ve garnizonlar kurarak hu ülkeyi denetim altına almıştır. Sarduri için yapılacak en gü
zel faaliyetler, Çavuştepe veya Kayalıdere gibi yeni kaleler inşa etmek, sefer yapacak ve ganimet el
de edecek yeni ülkeler bulmaktı. Uzun yıJlardan beri Fırat Nehri kavsi içlerine ve ötesine seferler dü
zenlenmemiş oluşu i l . Sarduri'yi tekrar "batı" seferlerine çıkmaya yönlendirmiş olmalıdır. Saltanatının
birinci yılında Malatya Kr.ıllığı üzerine yaptığı seferin ganimet listesi "batı"ya yönelmesinin haklı bel
gesi niteliğindedir: . . 10.408 at, 732 katır. 72.327 inek, 9.036 boğa. toplam 21.357 büyük boynuz
''.
lu hayuan, 35.467 küçük boynuzlu haytıa11. 2. 1 1 4 sauaş silahı, 1 .332 yay , 1 7. 9 70 ok, 1.022. 133 öl
çek arpa, 1 1 1 akarki şarap. . . 7.0 79 mina bakır, 336 tutsak. . . " Barı'ya yapılan askeri sefer etraflı şe
kilde Kömürhan veya İzoli yazıtı olarak bilenen bir kaya kitabesinde anlatılır. Şu anda Fırat nehri üze
rinde kurulmuş olan Karakaya Baraj Gölü suları altında yatmakta olan yazıt, Ur..ırtu Krallığı'nın en ba
tıya diktiği yazıt olmak ünvanını da korumaktadır. Yazıtta "Şaşu 'nwı oğlu / Jilam.da, Meliıealhelilerin
(Malatya) ülkesi11i11 kralı, Argişti '11i11 oğlu Sarduri 'nin önünde baş eğdi. . . Argişli o,�lu Sarduri ilerle
di. Sarduri şöyle der: Fırat durgundu. Oradan karşıya geçen hiç bir kral yoktu. Ben Tann Haldi)1e
dua eltim, Lrartu ıaıınlan Teşebai )•a, Şiuini)•e dua ettim. İstekle bulundum . Tanrılar beni dinledi
ler. bana yol açıılar, Tumeişki önünde askerlerimin arasında karşıya geçtim . . . Savaşıan dönerken Hi
lamda 'nıız krali kenıi olan Şaş(J•i muhasara ellirn. Tahkim edibn ş i bu kenti savaşarak aldım . . . Sar
duri şöyle der: içeri p,irip ernrellim; Melitea muhasara edilsin. Hilanıda geldi, önünıde ayaklanma
kapandı ve kendini affettirmek isledi. Merhamet gösterdim. Altın, gümüş ve eşya/an ganime/ olarak
Urartu )•a taşıdım. O 'lw l'erg�re baRladım. Hazani. Yaurahi, Tumeişki, rf!asini, Maninui, Aruşi, qul
hurarrini, Taşe, quera 'nın ıaşesi ı•e Meluiani adlı dokuz kaleyi o ülkeden a.yınp kendi topraklanma
kattını " denmektedir. İzoli yazıtının içeriğinden anlaşıldığına göre; bu seferin en önemli amacı Mcli
tealhe (Malatya) ülkesinin egemenlik alcına alınabilmesidir. Malatya tümüyle Urartu topraklarına katıl
masa bile yörenin egemenliği konusunda önemli başarılar elde edilmiştir. Uraıtu kralı Sarduri'nin Hi
laruda'nın yalvarışlarına bakarak O'nu bağışlaması ve yöreden sadece ganimetler alarak ayrılması
Urartu'nun sınır bölgelerindeki krallıklara karşı uyguladığı siyaseti yansıtır. Anlaşıldığı kadarıyla Lrar
tu, Melitealhe kentini doğrudan idaresi altına almaktan kaçınmıştır. Melitealhe gibi diğer bazı uç böl
ge krallıkları Urartu hakimiyetine girmemis. vapılan ikilı antlaşmalarla yenilgiye uğratılan kr.ıllık :ığır
vergiye bağlanarak siyasi bağımlılık altına "lınmıstır onuçta ele geçirilen \'e Uranu ana yerle....im
merkezlerinden hır h.ıyli uzakta olan bu böl�elerde \ � :-..ıy:ı<la Uranu a..kcri bırakma cibi bir zorun
luluk onadan kalknııv'l-lr ·
Urartu ordusunun Malatya ve civarında, daha genel anlamı ile Güneydoğu Anadolu ve Ku
zey uriyc'deki devletler üzerinde kurmaya çalıştığı ve büyük oranda ba�arılı olduğu bu girişimler,
l"rartu ile Asur'u kaçınılmaz olarak karşı karşıya getirmiştir. İki ordu M.Ö. 753 yılında Kuzey Suriye'de
"Jvaşa tutuşmuşlardır. Bu sava� ile ilgili olarak Asur kayıtlarında hiç bir bilgi yoktur. Görülmektedir
:.. ı . yenilgi ve başarısızlık krali kayıtlara hiç bir zaman yansımamaktadır. Ancak savaşın galip tamfı
l mrtu, bu fırsatı kaçırmamış ve galibiyetini Van'da bulunan bir yazıt üzerinde ebedileştirmiştir:
· .Adadnirari 'nin oğlu Asur kralı Assurnirari'yi mağlup ellim . . " Bu kayıtlar, Urartu'nun Asur Krallı
.
ğını mağlup ettiğini ifade eden ender yazıtlardan biridir. Bu başarılar il. Sarduri'ye yazılı kaynaklarda
güneşin battığı deniz" olarak adlandırılan Akdeniz'in ve buradan yapılacak Akdeniz ticaretinin yo
lunu açmıştır. Yunanistan ve Etrurya'daki bazı mezarlarda ortaya çıkartılan Urartu eserlerinin buralar
daki varlık nedeni, Urnıtu'nun Doğu Akdeniz kıyılarındaki bazı kentleri ihracat limanı olarak kullan
masına bağlanabilir.
Batı'dan muzaffer olarak dönen IT. Sarduri eylemlerini doğu ül keleri üzerinde yoğunlaştırmış,
\lana ve Babilu ülkelerine, bir günde 23 kaleyi ele geçirecek kadar başarılı seferler düzenlenmiştir.
Aynı yıl kuzey ülkelerinden gelen bir isyan haberi il. Sarduri'yi kuzeye yönlendirir. Etiu(ni) ve Liki
ülkeleri ve bu ülkelerde yer alan kentler yakılıp yıkılarak tahrip edilir. Yöredeki bazı yerel krallar ağır
vergi ve haraçlar karşılığında bağışlanır. İlgili kayıtlarda Etiu(ni) bölgesinde çok sayıda krallıktan ve
krali kentten söz edilmektedir. Anlaşdmaktadır ki; yörede var olan veya bölgeye yeni göçen kabile
ler. Crartu egemenliğinden ho;mut değillerdir. Bu nedenle Urartu'ya karşı bir birlik oluşturarak isyan
etmişlerdir. Sarduri'nin yöreden aldığı haraç listesi bu isyanda hiç de başarılı olmadıklarının kanıtıdır
'. . .3.500 çocuk, binlerce kadın, 4.000 savaşçı . . . 8. 525 hz'iyük boynuzlu sığır, 18. 000 kz'içz'ik boynuzlu
sığır. . . " Yazılın ilerleyen satırlarında sefer yapılan üç ülkeden alınan haraçların miktarı. eğer abartıl
mamış ise, şaşırtacak kadar artar. Bu kez il. Sarduri listesini 12.735 erkek çocuk, 16.000 kadın, 1 2.000
savaşçı, 2. 500 at, 23.335 büyük boynuzlu hayvan ve 58. 1 00 küçük boynuzlu hayvan ile tamamlar. Ak
tarılan insan sayısının fazlalığı yöredeki isyanın da boyutunu ve Sarduri'nin bu isyana nasıl hoşgörü
süz yaklaştığını göstermektedir. Ele geçen hayvan sayısı ise, yörenin göçebeliğe ve hayvancılığa da
yalı ekonomik yapısı ile ilgili bilgi verir.
i l . Sarduri M.Ö. 750 yılından hemen sonra Doğu Karadeniz Dağları civarındaki Kulha ( Kol
his) ve M.Ö.746 yılından sonra da tekrar Güneydoğu Anadolu ülkelerinde askeri eylemlere girişir.
Güneydoğu Anadolu'da Kumahalhi kralı olan Ku�taşpili'yi mağlup eden Urartu kralı, Gaziantep'in 50
kilometre kuzeydoğusundaki Halpa ve Cita kentlerini ele geçirir. Kumahalhi Asur metinlerindeki
Kumrnuhu ve Klasik Çağ'ın Kommagene'si ile aynıdır. Yöreden ekle edilen ganimet son derece zen
gindir. Kuştaşpili'nin Sarduri'ye ödediği vergi arasında ıO ınina saf altın, 800 ınina gümüş, 3.000 adet
giysi. 2.000 bakır kalkan ve 1 . 535 bakır kase vardır. Asur krallarının da uzun yıllar altın ve gümüş gi
bı kıymetli madenleri elde ettikleri Kumahalhı'nin Urartu denetiminde oluşu, Asur ekonomisine vu
rulan önemli bir darbedir. Yörenin elde tutulabilmesi amacıyla Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Suri
ye'deki devletler ile iyi ilişkiler kurmayı başaran 1 1.Sarduri bu durumunu uzun süre koruyamamıştır.
Çok zor günler yaşayan Asur, Kuzey Suriye'de uğradığı mağlubiyeller neticesinde yörenin
denetimini yitirmesi üzerine daha da sarsılmış olmalıdır. Bu başarısızlığın da etkisiyle olacak, uzun
� ıllardan beri çeşitli taht kavgaları ve iç isyanlarla uğraşan Asur'da kötü günleri sona erdirecek bir
kral zorla da olsa Asur tahtını ele geçirmiştir. M.Ö. 745 yılında, ordu seferde iken başkent Kalah'ta çı
kan bır isyan büyümüş ve aynı yılın Mayıs ayının başında (Airu'nun 13. günü) Pul adlı bir köle III.
Tiglac-Pileser krali adı ile Asur'a hükmetmeye başlamıştır. Yeni kral ile birlikte yapılan idari reformlar
sonunda .\sur'un kamnlık ve zor günleri geride kalmış, yıllar öncesinin özlenen askeri gücü ve böl
�ffieki tartısılmaz montesi veniden kurulmu�tur Asur kralı II I. Tiglat-Pileser, Yakındoğu'daki varlığı
nın büyuı.,;. randa Güneyd')ğu Anadolu \ e 1'.uzcy Suri}C copraklarının geri alınmasına ve bu toprnk-
39
)ardaki zenginliklerin yeniden Asur'a akmasına bağlı olduğunu anlamıştır. Bu ama<:la saltanatının
üçüncü yılında, M.Ö. 7q3'de, ordusunu harekete geçiren kral, Kuzey Suriye'ye girer. Urartu kralı Sar
duri, yörenin Kent Devletleri ile oluşturduğu koalisyonun başında Asur kralını beklemektedir. Koalis
yonda Arpad kralı Agusi'nin oğlu Mati-ilu, Melitealhe (Malatya) kralı Sulumeli, Gurgum kralı Tarhula
ra, Kumahalhi kralı Kuştaşpili, Que kralı llrikki, Kargamış'lı Pisiris ve Sam'allı (Zincirli) Panammu var
dır. Bu koalisyon, Uramı'nun Asur'a karşı uyguladığı politikaların ulaştığı ba�arının ve söz konusu
kent devletleri tarafından hu politikanın nasıl benimsendiğinin gerçek bir kanıtıdır. İki ordu arasında
ki sava�,, Kuınahalhi'nin bir kenti olan Halrxı'da (Halfeti) gerçekleşir. Açık meydan savaşlarında usta
olan Asur ordusu, i l . Sarduri'nin yönettiği ortak gücü yenilgiye uğratır. Hu kez yıllıklara övgü dolu
sözler yazmak sırası Tiglat-Pileser'e attir: . . . Saltanatımın ı'içüncü yılında Ura11u 'lu Sarduri bana kar
"
şı ayaklandı; (A rpad'lı) Muti-ilu, Alelid 'li Sul11mal, Gurgum 'lu 'Jarhulara, Kumrnuhıı 'lıı Kııştaşpili
güçlerine gt'iuendiler. . . Tannm Assur'ıın gı'icı'iıze L'e yı'lceliğine inanarak onlarla savaştım . . . Büyük bö
lümünı'i kılıçtan geçirdim. Dağların uçummlarıızı l'e uadilerini onların cesetleri ile doldurdurn . . . Sar
duri canını kurtarmak için bir gece l'akti. . . Clkesinin smın olan Fırat ıizeri1ldeki köprüyı'i geçerek
kaçtı ve bir daha hiç gön'i nmedi. . . " M.Ö.743 yılında Asur'un elde ettiği bu başarı meyvelerini vermek
te gecikmedi. Seferden sonra Akdeniz kıyılarındaki kentlerden vergi alınabilmesi, Lübnan Dağları ve
Amanus Dağları·nın zenginliklerinin tekrar Asur'a akması bunun önemli kanıclarıdır.
Tiglat-Pileser'in, Halpa'da L'ramı ve yandaşlarına karşı elde ettiği başarı, Urartu'nun Kuzey
Suriye Kent Devletleri üzerindeki siyasi etkisini önemli ölçüde azalcmışcı. Ancak Asur kralı III. Tiglat
Pileser, bu galibiyet ile yetinmek niyetinde değildi. Kral, Uraıtu 'ya keneli ana yerleşim alanlarında çok
daha ağır bir darbe vurmak niyetindedir. Asur yazılı kaynaklarından anlaşıldığına göre Tiglat-Pileser
bu fırsacı M.Ö.735 yılında yakalayarak bu kez Urartu Krallığı'nın başkentine doğru sefere çıkmıştır.
Asur ordusu Urartu toprakları içinde aldığı bir �·ok başarıdan sonra Urartu'nun başkenti Tuşpa'ya sal
dırır ve kenti muhasara altına alır : ··. . . O ·nu kendi kenti Turuşpa 'da ( Tuşpa) muhasara altına aldım
(kapattım) l'e (kenti11) kapısınrn ö11ı'i11de çok sayıda askerilli kılıçtan geçirdim. Krali bir suretimi yap
tırarak Tımı�pa 'nın önüne diktim . . " Lrartu 'ya '>aldıran Asur orduları karşısında L'rartu krallarının en
güçlü silahı olan zaman bu kez de llrartu başkentınin ele geçirilmesini önler. Kentin güçlü sur duvar
ları ve sa\lınma sistemi Tuşpa'nın, Asur ordularının eline geçmesini engeller. Ancak Tiglat-Pileser Tuş
pa cıvarınclaki diğer yerleşmeleri yerle bir eder. Fakat yaklaşan kış nedeniyle olmalıdır ki; Tuşpa'nın
muhasarasını kaldırır ve Asur'a geri doner. 5arduri'nin lll. Tiglat-Pileser karşısında son on yılda aldı
ğı hu iki önemli yenilgi sadece kişisel olarak Sarduri'yi değil. Yakındoğu'daki Urartu gücünü de sars
mış olmalıdır. Merkezi otoritenin sarsılmasıyla bazı u<:· boylarındaki ülkeler Urartu egemenliğinden
kopmaya başlar. Urartu cahcına yeni bir kralın bu tarihlerde geçmesinde de bu yenilginin payı büyük
olmalıdır. Urartu Krallığı bir kralın saltanat dönemi içinde hem zirveyi yakalamış, hem de bu zirveden
aşağıya inmeye başlamıştır. Yakıncloğu'nun bir çok krallığında olduğu gibi bu kaderi yaşamak Urar
tu'da i T . Sarduri'ye kısmet olmuştur.
II. Sarduri'nin tahtı bırakmasında Tuşpa muhasarasının ve bir anlamda yenilgisinin payı ol
muş mudur bilinmemektedir. Ancak M.Ö. 7:35 yılında Urartu tahtında yeni bir kr.ılın hüküm sürme
si 735 yılı yenilgisi ile ilgili görülebilir. Biainili ülkesinin yeni efendisi ve Tuspa kentinin yeni hakimi
Sar<luri oğlu Rusa'dır (I.Rusa). Rusa, babası veya hüyükbabası gibi yöreye egemen ve güçlü bir kral
lık devır almamıştı. Aksine babası Sarduri'nin Asur kralı lll. Tiglat-Pileser karşısında aldığı yenilgiler,
Urartu'nun sınırlarında yer alan bir çok bölgenin Asur'a yitirilmesine neden olmuştur. Asur kralı batı
da elde ettiği başarılarını Kuzeybatı İran'da ela sürdürmek ve Uramı egemenliğini hu ülkeden bütü
nüyle atmak arzusunda idi. Bu amaçla Mana ve Bar�ua'daki yöresel prensler ile çeşitli iuifaklar yapıl
mı�tı. Rusa için çok önemli bir sorun Kimmerler başta olmak üzere "atlı kavinıler" tehlikesi idi. Sade
ce Urartu için değil fakat cüm Yakındoğu için bir felaketin habercileri olan Kimmerlcrin faaliyetleri bü
yük tarihçi Here<lot'un kitabına bile girecek hoyuua idi. Bütün bunların yanında Asur tahtına M.Ö.
721 yılında geçen yetenekli kral i l . Sargon, Rusa i("in gerçek bir kabustu.
Rusa dönemine tarihlenen yazıtların bir hayli sınırlı olması bu kralın saltanatı sırasında yaşa
nılan tarihi olaylan cam olarak anlamamızı engellemektedir. l . Rusa'ya ait en önemli yazıtların başın
da, Revanduz Ovası'ndan Uşnuye Ovası'na giden yol üzerinde dikilmiş olan çift dilli ( Urartu-Asur)
Topzava steli gelir. Ilasara uğramış yazıtta; Sarduri oğlu Rusa'nın Ardini kenti (Asur metninde Musa
sir) kralı Urzana'nın, Rusa·}a başvurduğu \e Rusa'nm. Urzana'nın ordusu ile ilgili bazı düzenlemeler
yaptığı anlatılmaktadır. Bu işbirliğinin anısına olacak bir tapınak inşa edilmiş ve Ardini kenti kralı Ur
zana, eyaletin başına yönetici olarak atanını�tır. Asur gücünün Kuzeybatı İran'daki Mana toprakların
da egemenliği ele geçirme girişimlerine bağlı olarak Urartu buradaki yerel krallar ile Asur'a karşı çe
şitli ittifaklar denemektedir. I3u ittifaklar i�·inde Ardini kralı l.:rzana kimi zaman Asur yandaşı olmuş ve
Rusa'ya karşı düşmanlık beslemiş, kimi zaman ise Urartu'nun yanında yer almak zorunda kalmıştır.
Bu olay da böyle bir siyasetin sonucu olmalıdır. Mana topraklarında önemli bir güce sahip olan ve
Asur kayıtlannda "tüm Mamzea 'mıı (1'vfa11a) kralı " olarak belirtilen Aza, Asur'un tarafında yer almak
ta, Zikirtu'lu .Metatti ve Uisdis'li Bagbartu, Urartu yanlısı bir siyaset sürdürmektedir. Bu olaylar çok de
ğil, bir kaç yıl sonra Batı İran'da, Yakındoğu'nun iki süper gücü arasında yaşanacak olan sıcak gün
lerin habercileri olarak karşımıza çıkmaktadır.
1 . Rusa'ya ait önemli yazıtlardan ikisi kuzey ülkelerinde, yani Gökçe Göl civarında ortaya çık
mıştır. Gökçe Göl kıyısındaki Kelagran'da bulunan aynı adlı yazıt I . Rusa'nın gölün her iki yakasında
çok sayıda kralı sadece bir gün içinde dize getirdiğini belirtmektedir: . . . Gölün bu yakasmda ve di
"
ğer yakasında 23 kralr tek bir yıl içinde ele µ,eçirdim. Kadın ve erkekleri Biainili ülkesine taşıdım . . .
Ta11rı Teişeba içiıı kra/i bir kent inşa ettim tJe adını Tanrı Teşeba
i 'nm kenti' koydum. " Aynı bölgede
Kamo Köyü ( Tsovinar) yakınında bulunan bir başka Rusa yazıtında da bölgedeki Uelikuhi kralının
mağlup edildiği ve eyaleti yönetmesi için bir valinin burada görevlerdirildiği yazılmaktadır. Söz konu
su ülkenin Sarduri tarafından da ele geçirilmiş olması, yörede hareketlenen "göçebe kavimler" tehli
kesinin bir belirtisi olarak benimsenebilir. Burada ise Tanrı Haldi için bir "Haldi kapısı" ve bir "Tanrı
I lalcli kenti" inşa edilmiştir. Bölgede yoğun in�aat faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi, yörede baş göste
ren ayaklanmaları denetim altına almak için olmalıdır.
M.Ö. 721 yılında V. Salmanasar'ın yerine Asur tahtına çıkan 11. Sargon, üçüncü yıl seferinin
Mannea ülkesi üzerine yöneltilmesi, bu ülkede önemli olayların geliştiğini göstermektedir. M.Ö. 7 1 9
yılında iki Mannea kenti olan Suandahul v e Durkukka'nın. Asur kralı Sargon'un yandaşı olan Man
nea'lı (Mana'lı) lanzu'ya karşı ayaklandıkları görülür. Yörede etkili olduğu anlaşılan ve Medli bir prens
olan Zikiıtu'lu Metalli de isyancıların arkasında yer al ır. İsyancılar ile baş edemeyeceğini anlayan Ian
zu , Asur kralı Sargon'dan yardun ister. Bu isteği karşılıksız bırakmayan Sargon yöreye kuşatmada kul
lanılacak silahlarla donatılmış bir ordu gönderir ve isyancı kentleri ele geçirerek yakıp yıkar. Urartu
kralı Rusa'nın yardımlarına karşın isyancı halk yöreden alınarak Kuzey Suriye'ye sürülür. Mannea ül
kesindeki bu önlemler yöre halkının Asur'a karşı ayaklanmasını engellemez. M.Ö. 7 1 6 yılında Urartu
kralı Rusa ve Zikirtu'lu Metatti'nin desteklediği bir başka isyan gelişir. Mannea'nın yeni kralı ve Ianzu
gibi Asur'un yandaşı olan Aza, isyanda öldürülerek cesedi Urmiyc Gölü'nün güneydoğusundaki Ua
us Dağına atılır. Bu yeni gelişmelere karşı da Asur ordusunun tepkisi ani ve sert olur. İsyancılar için
de yer alan Uisdis'li Ragbartu yakalanarak Aza'nın öldürüldüğü yerde derisi yüzülür. Sargon öldürü
len Aza'nın yerine kardeşi Ullusunu'yu, Mannea (Mana) tahtına çıkartır. Ancak bir süre sonra Ullusu
nu, Asur'a sırt çevirerek Uraıtu Kralı Rusa ile anlaşır. M.Ö. 7 1 5 yılında Ullusunu'nun iyi niyetini kanıt
lamak amacıyla çok sayıdaki Mannea kentini Rusa'ya ganimet olarc1k verdiği gözlenmektedir. Olaya
yine tepki gösteren Sargon, yöredeki bir çok kale ve kenti ele geçirerek düzeni bir kez daha kendi
lehine çevirir. Sargon, Batı İran'daki l lrnrtu egemenliğini ve bu yöre liderleri üzerindeki etkisini tama
men ortadan kaldırmak amacındadır. lJrartu toprakları içinde faaliyet gösteren ve veliaht prens San
herih'in yönettığı Asur'Ju casuslar. Kimmerler'in Urartu için büyük sorunlar yarattığını ve Urarttı ordu
:.unu mağlup ettiğinı "..ırgon a bıldırırler istihbarat teşkilatlarının tarihteki ilk örneği olan Asur gizli
�ıvGinin raporlannwr> _,L-..dd ığı �ıbi; Lr..-rtu lu Ru...,J Kimmerlere karsı ba an'iız bir sefer yapmıştır
41
Seferin Kimmerlerin daha yoğun olarak yaşadıkları kuzey ülkelerine karşı yapildığı genellikle inanı
lan öneridir. Ancak son yıllarda ortaya çıkan kısa bir mektup. bu önerinin doğnıluğunu sorgulayacak
niteliktedir. Asur'a gönderilen mektupta "Kfrmnerler gittiler. Mannea ülkesinden Urartu topraklamıa
girdiler" ifadesi vardır. Olasılıkla Kimmerler bu tarihlerde Kafkasya'dan, İran içlerine kadar ilerlemiş
ler ve buradan Uraıtu üzerine yürümüşlerdir. Urartu ordusu Uasi ülkesinde yenilgiye uğramış, ordu
büyük oranda tahrip edilmiş, ordu komutanı ve eyaletlerdeki iki vali esir alınmış ve L'rartu kralı Tuş
pa'ya geri çekilmek dunımunda kalmıştır. Rusa, Tuşpa'ya varmadan başkentte bir isyan başlamış ve
bu durum Urartu kralını daha da zor durumda bırakmıştır. Başkentte vaı-.ın kral, isyancı komutanları,
ayaklanmaya katılan yirmi yüksek memuru ve 100 askeri idam ettirmiş, ayaklanmayı bastırmıştır.
Urartu ülkesinde gelişen bu olaylar Asur kralı 11. Sargon'un, Mannea ülkesindeki Uraıtu var
lığını ortadan kaldtrması için kaçırılmayacak bir fırsatın doğmasına neden oldu. Asur'un sınır boyla
rındaki ülkeleri denetim altına alması ve buralardan Urartu'ya hiç bir yardımın gelmemesinin sağlan
ması bu fırsatı daha da değerli kılmışcır. M.Ö. 7 1 4 yılının Du'uzu ayında (geç Haziran) Asur ordusu,
başında I l . Sargon olmak üzere Mannea topraklarındaki Uraıtu hedeflerine saldırıya geçer. Bilim dün
yasında "Sargon'un Sekizinci Seferi" olarak bilinen sefer sırnsında gelişen olaylar ve tableti kaleme
alan Asur'lu katip Nabu-şallim-şunu tarafından aktarılan gözlemler, sefer sonunda Sargon tarnfından
"tannlann bahası Assur"a sunulan bir mektupta erranı olarak anlatılır. Asurlu katip sadece sefer sıra
sında yapılan savaşları, kalelerin muhasarasını ve ele geçirilen ülkeleri vermekle yetinmemiş. güzer
gah üzerindeki bir çok ülkenin coğrafi yapısı, bitki ve hayvan örtüsü, sulama ve tarımsal faaliyetleri,
ülkelerde inşa edilen bazı kalelerin inşaa teknikleri ve mimari özelliklerini de vermiştir. Yazıttan an
laşıldığına göre Sargon, ordusunu topladıktan sonra askeri kampını hazırlamış ve Kalah kentinden
hareket etmiştir. Yukarı ve Aşağı Zap nehirlerini geçen Sargon, günümüzün Süleymaniye yöresi ile
tanımlanabilecek Zamua ülkesine girer. Bu noktada seferin amacı yörenin güdü liderlerinden olan
Mannea'lı Ulusunu'dan geçmiş yılların intikamını almaktı:. . . (Ulusunu) Asur kralmm geçmiş yılların
"
intikamını almak isteğinin (henüz) geçmediğini" bilmektedir. Mannea Bölgesi'ndc ilerleyen Asur or
dusu ve Sargon, Ulusunu ve krallığın ba�kenti İzuıtu'dan gelen yaşlılar taı-.ıfından kar�ılanır. Amaç
Sargon'dan af dilemektir. Ağır vergiler ve haraçlar karşılığında eski düşman affedilir. Asur ordusu Par
sua ülkesine doğru ilerler. Yöredeki Namri, Sangibutu ve Bit-Adini valileri ve MedJer, Sargon'un inti
kamından kurtulmak için kendisine ağır vergiler öderler. Urartu egemenliğini Kuzeybatı İran'dan kal
dırmak kararlığında olan Sargon, Urartu hakimiyetinde olan Missi'ye hareket eder. Çeşitli anlaşma
ve vergiler karışlığında bu ülkeye de merhamet gösterilir. Anlaşılmaktadir ki; Sargon, Uraıtlı ordusu
ile karşı karşıya gelmeden önce UrartLı yandaşı bütün beylikleri kendi tarafma çekmek veya Urar
tu'ya yardım edemez duruma getirmek istemektedir. Urartu'nun egemen olduğu Zikurtu seferin bu
aşamasındaki önemli hedefidir. Sargon, Zikurtu'lu Metatti'yi Rusa ile karşılaşmadan önce bertaraf et
mek gereğini duymuş ve "son zamanlarda kötü kararlar ııeren ve Ursa (Rusa) ile birleşen .. Metatti'ye
saldırmıştır. Ancak Metatti, ordusunu alarak yöreden uzakla�mış ve belki de Lrartu ordusu ile birleş
mek üzere dağlara sığınmıştır. Sekizinci seferin en önemli aşaması, Asur ordusunun Mannea'nın bir
bölgesi olan Uişdiş'e ilerlemesi ile başlar. Urarcu ordusu ve yandaşları, olasılıkla Urmiye Gölü'nün
güneydoğusunda konumlanan Uauş Dağı'nda Asur ordusunu beklemekte idiler. İki ordu arasındaki
..
"saı•aş çok uahşi ve korkunç oldu . argon'a göre; ". . . oııa düşman kanları ile doldu, toprak düşman
kanlan ile sanki bir elbise gibi boyandı. " Urarlu kralı Rusa ". . . hayatmı kwtarmak için saı•aş araba
sını terk etti, bir kısrağa binip ordusunun haşmdan kaçtı. " Yazıttaki bu aşağılamalara karşın Rusa·nın
akibeti kesin olar-ak bilinmemektedir. Aynı yazıtta Rusa için . . . benim gıiçhi silahlan mm gürültüsün
"
den ürktü ve krali kenti Tuşpa yı terketti ve dağlara kaçtı" denilmektedir. Olasıdır ki; Uauş Dağı'nda
Sargon, Rusa'nın başında olmadığı Uraıtu ordusunu ve yandaşlarını mağlup etmiştir. Uauş galibiyetin
den sonra Sargon ani bir kararla "yüzıhıü Urartu topraklanna çevirir" ve batıya doğru ilerlemeğe baş
lar. Kotur Çay vadisinden Armarili qlkesine giren Sargon, bu yöredeki bir çok Urartu kalesini yağma
lar ve ele geçirir. Seferin ilerleyen bölümlerinde Sargon'un . . . yay, kalkan ve mızrak ile donatılmı.,ı;
"
ve savaşmak için eğitilmiş 1 .000 cesur ve vahşi süvarısi" ile yörenin tüm ülkeleri için kutsal olan �1u
sasir (Ardini) kentine saldırmak kararını aldığı görülür. Ancak bu kararın alınma<;ında. �Jrgon'un ..,e
fere çıkmadan önce amaçladığı hedefi tam olarak gerçekleştiremediğinin izlen v.. r<lır Asur kr.ı.lının
,cfenn kayıtlarına geçmis kendi ıfade...ı bunu haurlaw�..
J.udır
, kalhimtle.ki acıyla tiir . aş araba-
2
mm. ç 'k sayıda aılanmı ve tüm ordugahı mı Asur'a �ö11derdim . . . " Sargon\ın Urartu kralı ile birlik
h.ırekel eden "1usasirli Umına'dan intikam almak isteğini kesindir. Bu nedenle Kirhi ülkesindeki
:;:;an 7..ap ·ı ve sarp dağları büyük güçlükler ile aşan argon görkemli bir merJsim ile Musasir ken-
'le �ırcr \lusasir bütünüyle Lahrip edilir. l r.lana 'nın kızları, kansı ve 6. 1 1 O vatandaşı başka ülkelere
n?Une gönderilir. Daha sonraki bölümlere.le sözünü edeceğimiz gibi kursal Musasir tapınağı yağma
...
edılır ve tapınak hazinesi Asurlu memurlar tarafından tek tek sayılarak ve tartılarak Asur ülkesine ta-
rr Korsabad kabartması üzerinde bu yağma olayı çok çarpıcı bir �ekilde betimlenmiştir (Çizim 1 ).
M ,_..,ırden elde edilen ganimet, antik kaynaklarda yağma edilen en zengin ganimer olarak bilinir.
M ....ı-.ır'ın ele geçirilmesi seferin son aşaması idi ve bu noktadan sonra Sargon . . .�üvence içinde yur
"
d •w döndü . " Sekizinci seferin L'rartu egemenliğinin Kuzeybatı İran'dan tamamıyle atıldığını söyle
mek pek mümkün değildir. Ancak bu egemenlik önemli ölçüde Asur lehine el değiştirmiştir.
Sekizinci seferin kayıtlarında geçen bir çok yer ve kentin konumlandırılması ile ilgili ileri sü
rülen farklı öneriler. A.sur ordusunun Kalah'can başlayarak sefer boyunca izlediği yol konusunda da
�.�ı�ik önerilerin yapılmasına neden olmustur. Özellikle Uauş, Uişe, Ulhu, Armarili, I Iubuşkıa ve Mu
....._...,ır'in konumlandırılmasına bağlı olarak seferin. Urmiye Gölü'nün doğusunu ve Van Gölü'nün ba-
'ını da içine alan geniş topraklar içinde farklı güzergahlar izlediği önerilmiştir. Bütün önerilere.le or
-"' olan en önemli nokta, Sargon'un Uramı Krallığının başkenti Tuşpa'ya kadar gelmediği ve bu ken
e saldırmadan seferini tamamladığıdır. Ura11u kralı Husa'nın akibeti de kesin olarak bilinmemekte
Jır Seferin kayıtlarınc.la Rusa'nın mağlubiyet haberi üzerıne hasralandıgı bildirilirken, aynı yılın yıllık
Lrında "Rusa 'mn kendi demir kaması ile kendini kalhi11de11 bir domuz gibi bıçakladı ve yaşamma
un verdi" c.lenilmektedir. Rusa'nın Sargon karşısında aldığı bu yenilgi veya Kimmerler karşısın<laki
"'.ışarısızlığı nec.leni ile yaşamına son ver<liğı düşünülebilir. Kesin olan durum �uc.lur ki; M.Ö. 7 1 4 yı
l . Rusa'nın Uraını tahtındaki son yılıdır. Bu tarihte yeni bir kral Rusa oğlu Argbll (il), Urartu tahcın
dı hüküm sürmeye başlayacakHr.
T T . Argışti <lüneıninc ait yazılı belgeler bir hayli sınırlıdır. Asur kayıtlarında ela bu kral ile ilgi
•; fazla referans yoktur. I l . argon'a ait olan bir yazıtta, yeni kralın Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Su
n>e topraklarındaki kent devletlerini kendi yanına çekmek için uğraş verc.liği ve bu eylemde de ba
zı başarılar elde ettiği beli11ilmektedir. Ku numıhu kralı Mutallum ile 11. Argişti arasındaki illifak Asur
metinlerine şöyle yansımıştır: .. . . Kummubu ülkesi11in kralı, günahkar /lititli Mutallum . . . Urartu kra
.
lı Arp,işli 'nin gücli11e güvenerek l'<? O ·nımla birlık yaparak . . ödemesi gerekli yıllık uef1?�Yi ı•e haraç/a
n (öderneyi) durdurdu . . Bu inifakın Asur kralının HabiJ'de olduğu M.Ö. 709 yılında yapılmış olma
. ..
sı gerekmektec.lir. l l . Argişti'yi saltanalı boyunca uğraştırJn en önemli olaylar '-göçebe kavimlerle " ilgi-
idir. Hu dönem "göçebe kavimlerin " Kafkas öLesindeki bozkırlardan gelip Uraıtu toprakları içinden
.geçerek. Batıya Frigya üzerine gittiği dönemdir. Bu kavimler M .Ö. 685 yılında Gordion kentini yağ
ma ec.len Kimmerlerc.lir. Argişti M.Ö. 707 yılın<la Kimmerler ile savaşmış ve aynen babası gibi o da
Kımmerler karşısınc.la yenilmekten kurtulamamıştır. Argisti'nin Kimmerler karşısın<la aldığı bu yenilgi,
Argişti'nin Urartu tahtında 22 yıl daha saltanat sürmesine engel olamamıştır. Kr..ılın bu başarısınc.la
1'..iınmerlerin bölge toprakları içinden geçerek batıya, Ana<lolu 'nun içlerine yönelmeleri etkili olmuş
tur. Er.lincan yakınlarında inşa edilen ve olasılıkla i l . Argişti'ye ait olan Altıntepe Kalesi Anadolu iç
lerine.len bir gün geri döneceği dü�ünülen Kimmerlerc.len korunmak için yapılmış olabilir. Kımmer
cchlikesınden kurtulan Argişti, krallığın farklı yörelerinde imar faaliyeLlcrine girişcir. Özellikle Van Gö
lü 'nün kuzeyindeki Erçiş yakınlarında bulunan bazı yazıtlar, kralın bu bölgede çeşitli bağ, bahçe ve
su kanalları yaptırdığını gösLermektedir. Aynı yazıtlar krnlın adını taşıyan Argişcihinili adlı bir kentin
ele yine bu bölgede inşa edildiğini yazmaktadır. Olasılıkla Erçiş adı Argi�tinin kurduğu bu kentten gü
nümüze dek gelmiştir. iT . Argi�ti döneminde inşa edilen bazı kalelerin c.lağılımları dikkate alındığında
Urartu sınırlarının özellikle doğuda bir hayli genişle<liği görülmektedir. fünı İran'da Ardebil'den Hazar
Denizi'ne giden yol yakınlarındaki Savalan Dağı'nın eteklerindeki Sarab'La bulunan iki yazıl Urartu sı
nırlarının bu yörelere kadar gel<liğinin kanıtıdır. Yazıtlardan biri aynen şöyledir: "Tanrı Jlaldi 'nin 1-:ü
cii ile Rusa oğlu Arg şti
i söyler A rhu ülkesine sefere çıktını l'şulu, Buqu ülkelerini ele geçirdim. M11-
11a nebrlne kadar ilerledim oradan gen döndüm Gir: Cituha(ni), Tu �·du
i ıllke/eri11i zaptellim Ru-
Re_mn I � - Aytmı,\ Atı/esi 1:.idıını OaRı ommdeki Rıısflbiııili
Urartu kralları içinde en a z Menua kadar yapını faaliyet lerine önem veren hir başka kral Ar
gişti"nin yerine, olasılıkla .\1.Ö. 685 yılında lahta geçen I I Rusa 'dır. Rusa 'ya ait kaya veya stel ya71Cla
rı çok değildir. Ancak l'ranu kazılarında ortaya çıkan hemen bütün kil tabletler bu kralın dönemine
aittir. I3u durum i l. Rusa ile hirlıkte Urartu bürokrasine yeni bir yazışma şeklinin getirildiğinin kanı
tıdır. 1 1 . Rusa'nın saltanatı sırasında yaşanılan tarihi olayları yazılı belgelere dayanarak açıklamak ol
dukça güçtür. Bu konudaki tek belge, bu kitabın baskıya hazırlandığı 1 997 yaz aylarında Ayanıs'ta bu
lunan Susi Tapınağı'nın çephesinde ortaya çıkartılan ve henüz yayınlanmamış toplam 1 6 metre uzun
luktaki yazıtın clı.,;ında, Adilcevaz'c.la ele geçen >azırtır. Yazma Rusa'n ın, Ziukuni bölgesinde (Van'ın
kuzeyi) bir kent kurduğu anlatılmakta ve dü�man ülkeleri olarak tanımlanan Muşki, Hate ve Halitu
ülkelerinden insanların getirtilerek, belki de, bu yöreye yerleştirildiğinden söz edilmektedir. Yazıt Ru
..,J'nın uyguladığı iskan politikalarını da sergilemektedir. Aynı kral Larafından kurulmuş bazı kalelerin
etrafında inşa edilen düzenli, ızgara planlı "dıs kentler" II. Rusa'nın bu iskan politikasına hizmet için
\·apılmıştır. Van Gölünün kuzeyinde Zernakı Tepe'ki ızgara planlı kent de Mu ki, Hace ve Halitu ül
kelerinden aktarılan bu göçmenler için yapılmı� olabilir. Yazıtta adı geçen ülkelere başarılı askeri se
ferlerin yapıldığı kesindir. Muşki ve Ilalitu ülkelerinin konumlan fi . Rusa'nın ne kadar "batıya" ilerle
diğinin kanıcıdırlar. Muşki ülkesi, daha oncc ele belinildıgi gibi, Fırat ).ehri'nin kavisinin hemen batı
..,ındaki topraklardır. Halitu ülkesinin Doğu Karadeniz'in ıç kısuııları olduğu önerilmiş ise de bunu des
rcklcyen güçlü delillerden yoksunuz. I lalitu ülkesi olasılıkla Muşki ülkesine kuzeyde komşu olan bir
ılke idi .
Urartu topraklarında gelişen olayları bir nebze de oba, krallığın farklı bölgelerinde yürütü
le"l }apım faaliyetlerini dikkare Jlarak anlamak mümkündür. I I . Rusa kendisinden önce veya sonra
h 1. bir kralın başaramadığı sayıda kale inşa etmiştir. Bu kalelerin bir kısmına da kendi adını vermek
te <;ok kararlı olmu<;tur. Rusa'nın inşa ettiğini epigrafik delillerle bildiğimiz kaleler şunlardır: Gökçe
Gc 1 } akınında ki K ..ırmir-Blur (Teişebani), Kuzeybatı İran'da Ak.çay kenarındaki Hastam ( Rusa-i Uru
Tu . Van-Toprakkale (Qilbani Dağı önündeki Rusahinili), Adilcevaz Kef Kalesi ve Ayanıs Kalesi ( Ei
dunı Dağı önündeki Rusahinili ) ( Resim 1 3). Yukarıda söz edilen kalelerin dağılımı incelendiğinde en
az üc. tanesinin başkent Tuşpa'nın yakın çevresinde ve baskentin savunma sistem i n i güçlendirmek için
y:ıpurıklığı görülür. Hu durum, kralın başkent Tuşpa'nın savunmasına verdiği önemi ve muhtemel bir
cehlıkenın varlığını ortaya koyar. Bastam ve Karmir-Blur Kaleleri ise l'rartu Krallığı'nın en önemli iki
eyalet merkezi içinde ve "atlı k�n imler'' rehlikesinin ohısı gel is yönll üzerinde yer almaktadır.
Şimdilik sayıları beşi bulan ve hepsi çok görkemli, iyi planlanmış bu büyük kalelerin inşaası
için onemli miktarda mali bir gücün var olması kaçınılmazdır. Gerek mimaride \e gerekse sanatın di
�er dallarında gözlenen ve tarafımızca "yeniden doğuş" olarak adlandırılan bu kalkınma hamlesi için
let kasasının dolu olması gereklidir. TT. Rusa'nın bahasının uzun yıllar saltanat sürmüş olmasına
· rsın çok zengin bir hazine devrettiğini, saltanatı sırasındaki başarısızlıklar dikkate alınarak düşün
mek 7ordur. Bu durumda TT. Husa tüm saltanatı boyunca devam eden bu ekonomik ve siyasal gücü
nereden elde etmislır \ e O'nu diğer krallardan farklı kılan nedir? .. Bu konuda hiç bir yazılı belge yok
rur \
. •n cak bürokraside yapılan değişiklikler, eyaletlerde gerçekleştirilmiş yeni bir vergilendirme ve
\"er"�i wplama yöntemi ' c Rusa'nın göçebe kavimlere karşı uyguladığı akılcı politikalar bu başarının
sırlan olmalıdır. Göc.'d:>e ka' imler ile Rusa arasında bir ittifakın var olabileceğini gösleren bazı yazılı
bel<::eler v:ırdır. BunLrd.ın en onemlisi Toprakkale'de bulanan ve üzerinde . . . lşgıgulu kralı 'ıwı oğ
"
lu Sae.a-dumu-tar'm Ar;!ışll 11i11 o._�lu Rusa '11111 ke11ti11de11 Jfana z"ilkesiııe gilliği yıl.. . yazılıdır. Bu ka
.
:ulır bize göçebe kavimJer ile Ru� ara,ında �d ...en bazı ıttif.ıkların \ .lr • olduğu göstermektedir Asur
knıh Esarhaddon'un Şupria Bölgesi'n<le muhtemel bir Umrtu-Kimmer ortak saldırısından korkması da
bu işbirliği için bir ip ucu niteliğindedir. Ti. Rusa göçebe kavimler ile zaman zaman işbirliği içinde
olsa <la bu büyük tehditin altında yaşamış olmalıdır. Çağdaş Asur krallannın Kimmer ve İskiclere kar
şı verdiği savaşlar, aynı tehlikenin Oranu için de geçerli olabileceğinin kamtıdır. JI. Rusa döneminde
Asur ve l 'rartu arasında gerçekleşen ikili diplomatik görüşmeler, bu ortak düşmanın korkusundan
kaynaklanmışcır. Göçebe kavimlerin yanında İran içlerinde gücünün zirvesine çıkmış olan Medler'in
tehditleri <le bu yakınlaşmanın bir diğer nedenidir Olasılıkla M.Ö. 654 yılında II. Rusa diplomatik
bir hcycci Asurbanipal'ın sarnyına yollamıştır: "O zaman ffranu kralı Rusa tannlannıın giicz'inü duy
du ve beninı karşı koyulamaz başmelim inden korktu. Asillerini beni selamlarnaları ve A rhela 'da( ba
nş yapmak) için gönderdi. " Benzer bir heyet 1 1 . Rusa'dan sonra başa geçen Ill. Sarduri döneminde
de Asur'a gönderilmiş ve Asur ile iyi ilişkiler tesis etmenin yolları aranmıştır. Bütün bu gayretler sa
dece Urartu'nun değil aynı zamanda Asur krallarının da çevrelerindeki ölümcül tehlikenin boyutları
nı sergilemektedir. JT. Rusa'nın askeri ve idari yönden alışılmamış reformlar gerçekleştirmek isteme
sinin temel nedeni etrafını saran bu tehlikeden kurtulabilmek olmalıdır.
T I . Rusa'nın saltanatının başladığı tarih gibi saltanatının sona erdiği tarih de kesin bir sonuca
ulaşamamıştır. Rusa ile ilgili bu bilinmezlikler kendinden sonrn gelen veya geldiği bazı bilim adam
ları tarafından önerilen son dön kral için de aynıdır. Konu ile ilgili yazılı kaynakların yokluğunda baş
vurulabilecek arkeolojik verıler de yeterli bilgi vermekten uzaktır. M.Ö. 645 yılı Rusa'nın tahtı bırak
mak durumunda kaldığına genel olarak ınanılan tarihtir. Ancak bu tarihin özellikle Bastam Kalesi'nde
onaya çıkan bazı arkeolojik veriler ışığında daha erkene, olasılıkla da M.Ö. 650 yıllarına kadar geri
ye çekilmesi eğilimi de vardır. Eğer durum böyle ise 11. Rusa, Bastam Kalesi henüz yirmi yaşında iken
tahttan ayrılmak duıumunda kalmıştır. Son yıllarda Ayanıs Kalesi'nden elde edilen dendrokronolojik
(ağaç halkaları ile tarihleme yöntemi) sonuçlar bu konuda kesin sayılabilecek bazı sonuçlar vermiş
tir. Ayanıs'tan elde edilen veriler, kalenin inşaası için gerekli ağaç kesiminin M.Ö. 655 yılında başla
dığını, yoğun ağaç kesiminin 653 ve 652 yıllarında sürdüğünü ve kalenin M.Ö.651 yılında tamamlan
dığını gö.'>termiştir. Bu durumda i l . Rusa'ya ait olan en geç tarihli kale Ayanıs olmalıdır. Kalede yapı
lan kazılar en az iki yapım evresinin var olduğunu, yangın ile tahrip olan kalenin bu yangından son
ra onarılarak tekrar belli bir süre kullanıldığını göstermiştir. İkinci kullanım evresinin ne kadar sürdü
ğü kesin olmamakla beraber en az "i \'eya 5 yıl sürmüş olabileceği düşünülmektedir. Bu durumda Aya
nıs Kalesi \1.Ö.6-6 yıllarına kadar varlığını korumuş olabilir ( Resim 14). Bu yıllarda nedeni belli ol
mayan büyük bir yangın ile kale tamamen tahrip olmuş ve belki de bir daha L'rartular tarafından yer
leşilmemişrir. Ayanıs Kalesi'nin, i l . Rusa'nın 34. saltanat yılında tamamlandığı kabul edilirse ve kale
nin en az 5 yıl kullanıldığı varsayılırsa, Urartu kralının tahttan inişi veya saltanatının sona erişi için
önerilen M.Ö. 645 yılı pek de hatalı olmamalıdır. Ayanıs Kalesi'nde ortaya çıkartılan tapınak yazıtı Ru
sa'nın askeri eylemleri ile ilgili bilgi vermektedir. Hu yazıtın yayınlanması bir çok konuyu aydınlata
caktır.
II. Rusa'dan sonra l'rartu Krallığı'nın başına kimlerin ne kadar süre ile geçtiği konusu uzun
yıllardan beri tartışılmaktadır. Öyle görülmektedir ki; eldeki arkeolojik ve epigrafik verilerin böyle kal
ması durumunda daha da tanışılacaktır. Asur yazılı kaynaklarında bir l'rartu kralı hakkındaki son re
ferans ITJ. Sarduri'ye aittir. Asur kralı Asurbanipal'e ait olan bir yazıtta: " Bahama krali bahası tarafııı
dan kardeşlik mesajları yollayan Urartu kralı İştar-duri (Sarduri) o zaman tannlann hana bahşet
tiği yüce gılcz'i duydu . . . bana haberciler gönderdi. . . bana haber yolladı (ııe) dedi ki: Efendinıi, krab
mı kutlanm . " Kuzey eyaletlerındeki Arin-Berd'te bulunan bazı eserler üzerinde Erimena oğlu Ru
sa'nın kendisini güçlü kral, büyük kral, Tuşpa kentinin bakimi "' olarak tanımladığına tanık olunmak
tadır. Bu durumda 11. Rusa'dan sonra krali bir ünvana sahip ikinci kişinin de I I I . Rusa olabileceğini
önermek mümkündür. Ancak IJI. Rusa'nın babası olarak gösterilen Erimena'nın krali bir ünvanının
bulunmayışı, kendisinin hiç bir zaman Urartu tahtına geçmediğinin kanıtı olarak benimsenmiştir. Bu
durumda JTI. Rusa'nın, Urartu sınırları içinde gelişen çalkantı ve kavgalar sırasında tahtı zorla ele ge
çirdiği veya bir başka bölgede krallığını ilan ettiği düşünülebilir. IIT. Rusa'nın l'rartu'nun son kralı ol
duğuna inanılmasına karşın, Karmir-Blur'da bulunan iki mühür baskısı üzerinde �Rusa oğlu Ru,.. adı-
na da rastlanmaktadır. Bu sonuncu Rusa'nın bu bölgede hüküm süren bir prens olması mümkündür.
Ancak yine de TV. Rusa olarak adlandırılan bir başka Urartu kralını da göz ardı etmek mümkün de
ğildir.
VE SON
M.Ö. 7. yüzyılın sonralarında İran'da Medler yörenin tek egemen gücü durumuna gelmişler,
bölgede yaşayan İskitleri de içlerine alarak Asur kralları için gerçek bir tehlike olmuşlardır. Med, İs
kit ve Bahil güçlerinden oluşan ortak bir ordu M.Ö. 6 1 2 yılında Ninive kentine saldırmış ve ele geçir
mişlir. Bu yıldan sadece bir kaç yıl sonra Yakındoğu'nun süper gücü olan Asur Krallığı bir daha geri
gelmemek üzere ortadan kalkmıştır. Urartu Krallığı'nın bu ortak güçten elkilcndiği konusunda yazı
lı kaynaklara yansıyan bir veri yoktur. Ancak bu krallığın da son yıllarını yaşadığı bellidir. Urartu'nun
yıkılışı ile ilgili bazı öneriler vardır. Bunlardan ilki, Krallığın M .Ö. 609 tarihinden sonra Medlcrin ege
menliğine geçmiş olabileceğidir. Van Gölü çevresinde yapılan kazılarda, Medlerin bu bölgelerde yer
leşmiş olduklarına ait hiç bir yazılı ve arkeolojik belgenin ele geçmemiş oluşu bu öneriyi şüphe ile
değerlendirmemiz gerektiğini göstermektedir. Çavuştepe ve Karrnir-Blur kazılarında iskit silah ve
eserlerinin bulunması Urartu Krallığı'nın bu kavim tarafından yıkıldığı önerisinin yapılmasını sağlamış
tır. Yakındoğu'nun en güçlü siyasi ve askeri örgütü olan A'iur'un ortadan kalkmasından sonra bölge
nin tarihi olayları büyük oranda İskit ve Medler tarafından yörılendirilmiştir. Yazılı kaynaklarda Urar
tu Krallığı'ndan son söz edilişlerden biri yine bu kavimler ile ilgilidir. M.Ö. 609'a tarihlenen I3abil kro
niklerinde İskit'lerin "l 1rartu topraklarına kadar" ilerlediği belirtilmiştir. Aynı kaynaklar M .Ö. 608-607
yıllarında Yukarı Dicle vadisindeki Urartu topraklarının da ele geçirildiğini yazar. Bu bilgiler Urartu
Krallığı"nın en a7ından bu tarihe kadar varlığını sürdürdüğünü kanıtlamaktadır. Urartu ile ilgili en son
bilgiler Eski AJ1it'te geçer. Yeremya (Jeremiah), kral Zedekiah'ın dördüncü yılında, M.Ö. 594, Urartu,
\1annea, İskit ve Medlerin, Babil üzerine saldırmasını ister. Urartu adı bu tarihten sonra Yakındoğu
yazılı kaynaklarında bir daha görülmemek üzere ortadan kalkacaktır. Yakındoğu tarihinde üstlendiği
önemli rolü tamamlayan l'rartu Krallığı'na son darbe, artık bölgede tek askeri güç durumuna gelmiş
olan, Medler tarafından vurulmuş olabilir. Med kralı Kyaksares ile Lidya kralı Alyattes arasında Kızı
lırmak yakınında yapılan ve Herodat tarafından da anlatılan savaşa giden Med ordularının, yolları üze
rindeki Urartu Krallığı'nı M.Ö. 590 yılında ortadan kaldırmış olabilecekleri mümkündür. Ancak eğer
kazılarını yürüttüğümüz Ayanıs Kalesi'indeki yangın Medlerin saldırısının sonunda gerçekleşmiş ise
ortada aydınlatılması gerekli sorular vardır. Neden Ayanıs Kalesi içinde hiç bir iskelete rastlanılmanıış
rır ve neden ka.le yağma edilmemiştir? Kalenin muhasarası sırasında. karşı koymaksızın düşmana tes
lım edildiğine inanmak doğru mudur? Kalede ele geçen çok sayıda değerli silah ve eşyalar neden düş
man tarafından yağmalanrruımıştır? Ve burılardan en önemlisi Bastam veya Ayanıs Kalesi'nde neden
lI Rusa döneminden sonraya tarihlenen arkeolojik buluntular yoktur? Bu bilinmeyenlerin yanıtları
rartu Krallığı'nın sona erişini de aydırılatacaktır. Bilinmeyenlerin yanıtları ise gelecek yıllarda yapı
lacak arkeolojik kazılarda saklıdır.
..
U
rartu askeri mimarisi büyük oranda krallığın ana yerleşim alanları ve egemenlik altına aldı
ğı topraklarda inşa edilmiş çeşitli büyüklükteki ve plandaki kalelerden ibarenir. Urartu ege
menlik sahası içinde inşa edilen kaleler. temelde askeri bir Lis, halkın gerektiğinde sığına
cağı bir yer, Grartulu asker ve yöneticilerin yaşadığı bir mekanlar topluluğu olmasına kar
şın, bazı farklı işlev ve bu işleve bağlı olarak gelişen bir plana sahiptirler. Urartu'nun mer
kez yerleşim alanı olarak nitelenebilecek Van Gülü Havzası'nda inşa edilen kaleler, bu havzayı ve baş
kent Tuşpa'yı koruyan öncelikli amaçlarının yanında, bölgenin doğal zenginliklerinin krallık yönetici
leri tarafından toplanmasında da görev alınış olmalıdırlar. Van Gölü Havzası'ndan uzaklaştıkca inşa
edilen bir çok kaleler, bütün bu işlevlerinin yanında farklı bölgelere düzenlenen askeri seferlerde gö
rev alan birer ikmal üssü ve garnizon niteliğini de taşımaktadırlar.
İşlevleri dikkate alınarak çok genel bir sınıflandırma yapılması durumunda Urartu kaleleri bir
kaç grupta toplanabilir. Yöresel idari merkez olarak kullanılan kaleler, genellikle verimli bir tarımsal
ovanın bir kenarında ve dağların bu ovaya uzanan burunları üzerinde inşa edilmişlerdir. Bu kaleler
yeraldıkları bölgenin yönetilmesine hizmet ettikleri gibi bölgede var olan çe�itli zenginliklerin coplan
ması ve başkente gönderilmesi için de kullanılmışlardır. Bu tür yerleşme yerlerin i n etrafı çok güçlü
sur duvarları ile çevrilmiş olduğu gibi içlerinde yönetim binaları, dini yapılar ve yöneticilerin oturduk
ları saraylar da vardır. Sur duvarları içindeki yapıların büyük bölümünün bodrum katları yöreden, ola
sılıkla vergi veya haraç olarak toplanan hububatın, şarabın veya diğer malzemelerin depolanmasına
yarayan büyük boyutlu küpler ile doludur. Yöre halkından toplanan bu zenginliklerin bir bölümü
daha sonra krallık merkezine gönderilmiş olmalıdır. Ancak kale içinde depolanan yiyecek ve içecek
lerin gerektiğinde kale dışında yaşayan Urarculu veya yöre halkına dağıtıldıkları da bilinmektedir. Yö
resel idari merkez olarak kullanılan birçok kalenin eteklerinde veya yakın çevresinde, kale içinde otu
ramayan halkm yaşadıkları "dış keneler" de vardır. Bu tür kalelere en güzel örnekler kral Menua dö
nemine ( M.Ö.9. yüzyılm sonu) tarihlenen Yukarı Anzaf Kalesi, 1 1.Sarduri'nin ( M .Ö.8. yüzyılın ortası)
Van'ın Gürpinar Ovası'nda inşa enirdiği Çavuştepe Kalesi, Hacı İran'da 1 1 . Rusa'nın ( M.Ö.7. yüzyılın or
tası) eseri olan Bastam Kalesi veya yine aynı kral tarafından yaptırılan Gökçe Göl yakınındaki Karmir
Blur ve Van Gölü'nün doğu kıyısındaki Ayanı!> Kalelcri'dir. Yöresel idari merkez olan kalelerin bir ço
ğunun içinde Urartu kral veya krallarına ait yazıtların bulunmuş oluşu dikkar çekicidir.
Başkent Tuşpa'dan krallığın farklı yönlerine giden askeri ve ticari yolların üzerinde inşa edi
len kaleler, plan şeması açısından çok büyük bir farklılık göstermemesine kar ·ın, boyut olarak ilk ör
neklerden biraz daha küçüktürler. Yine Urartu askeri mimarisinin geleneklerine bağlı olarak bir dağ
burnu üzerine kurulan ve etrafı güçlü sur duvarları ile çevrili olan kaleler, Urartu K.rallığı'nın kuruluş
yıllarında özellikle kuzey ve batıya yapılan seferler sırasında önemli görevler üstlenmişlerdir. Bu ka
lelerden bazıları krallığın erken dönemlerinde birer askeri ikmal üssü görevini görmüş ve daha son
ra da yörenin idari merkezi durumuna gelmişlerdir. Patnos yakınındaki Menua kalesi Aznavurıepe,
Tuşpa'dan kuzeye giden ve Menua'nın ve oğlu kral Argişti'nin kuzey ülkelerini ele geçirmede önem
li bir görev üstlenmiştir. Daha sonra bu kale Patnos Ovası'nın idare merkezi durumuna gelmi rir
Van'dan, Özalp yoluyla Batı İran 'a giden çok önemli bir ticaret \'e askeri yolu gözecleyen ·*ağı ,.e Yu-
Ne.�1111 1 5 - l\ral lşp11iııi)•e ait ılşağı Aıızaf Kalesi
kan Anzaf Kaleleri de aynı görevi üstlenmişlerdir ( Re.sim 15-16). Ancak M. Ö . 9. yüzyılın sonunda kral
İ şpuini dönemine.le inşa edilen Aşağı Anzaf Kale.si, Yukarı Anzaf'ın inşa edilmesi ile bu işlevini büyük
oranda yitirmiş olmalıdır. Ticari yollar üzerinde kurulan kalelerin bo>rutları M. Ö 8. yüzyılla birlikte
küçülmüş ve dikdörtgen bir plana kavuşmuştur. Anadolu'nun Türk dönemlerinde görülen tahkimli
kervansaraylar ile belki de aynı işleve sahip olan bu kaleler, ticaret yolları üzerinde belli mesafelerde
.
yapılmışlardır. Elazığ·a giden , e Bingöl Dağları üzerinde rahatlıkla görülebilen Urartu cicaret yolu üze
rindeki Zulümtcpc ( Resim 17) ve Kuzeybarı İ ran'da, Taştepe'nin 5 kilometre güneyindeki Tepe Do
soğ ve Şahpur"un 1 2 kilometre batısındaki Kafir Kale bu tür kalelere en güzel örnekleri teşkil ederler.
l lrarcu ana yerle�iın alanı olan Van Gölü IIavzası'nda görülmemesine karşın özellikle Kuzey
batı İran"da kar�ımıza çıkan bazı kaleler, geniş alanlar Lizerine ve ulaşılması zor alanlarda kurulmuş
lardır. Bu kaleler içinde genellikle idari ve dini yapılar inşa edilmemiştir. Varolan yapılar da kalenin
arka duvarı boyunca geri çekilerek önde halkın toplanmasına yarayacak geniş alanlar ele.le edilmiştir.
Bu tür kalelere en güzel örnekler Kuzeybatı İ ran"da bulunabilir. özellikle Kale Sarand, Kale Kamana
ve Yılan Kara Kaleleri bu rüre örnektir. Van Gölü I lavzası'nda yer alan kaleler çoğu kez idari bir mer
kez veya garnizon niceliklerinin yanında, halkın bir tehlike sırasında sığındıkları kaleler olma özelli
ğini krallığın her döneminde korumuşlardır. Bu nedenle Lramılu halkın yaşadığı Urartu egemenlik
sahalarında sadece halkın sığınma.sına dönük kalelerin yapunı gerekli görülmcmi�tir.
l 1rartuların Van Gülü kıyılarında inşa enikleri bir çok kalenin varlığına karşın bunların bir li
man kale.si olup olmadıkları bilinmemektedir. I Iatta Urartuların Van, L1rmiye veya Gökçe Göl'den ta
şıma için yararlandıkları da kesin değile.lir. Çağdaş Asur kabartmalarında bu konuda bir çok verinin
var olmasına karşın, Urartulann hu konuda bize ulaşan henüz ne bir betimlemesi, ne de bir yazılı kay
nağı vardır. Ancak göl kenarlarında inşa edilen Van Kalesi ve Amik Kale (Resim 18- 1 9) gibi bazı ka
lelerin birer liman kalesi olmamaları için hiç bir neden yoktur. Van Kalesi'nin kuzeybatı ucunda ınşa
edilen Madırbur�"un (Sardurburcu), önerilenin aksine tapınaktan çok. tahkimli bir iskele olma olası
lığı bir hayli yük.sektir. Aynı şekilde Van'ın 40 kilometre kuzeyinde, gölün hemen kıyısında inşa edi
len Amik Kale'nin de bu amaçla kullanılması olasıdır. Gölün kuzeyinde F.rçiş yakınlarında in�a edilen
ve çok uzun yıllardan beri Van Gölü'nün suları altında olan Urartu kalesinin de ( Argiştihinili) bir l i
man kenti olması mümkündür. Ancak bu konuda yazılı kaynaklar ve betimlemeler olmaksızın kesin
bir yargıya varmak mümkün değile.lir. Uzaydan çekilen fotograflardan elde edilen veriler, Ayanıs Ka
le.si'nin göle bugünkünden çok daha yakın olduğunu, olasılıkla kalenin göl kıyısındaki bir kayalığın
üzerine kunılduğunu göstermektedir.
YER SEÇİMİ
Uramı kalelerinin işlevleri ne olursa obun yer seçimlerınc.le izlenen bazı temel kurallar var
dır. Kalelerın her şeyden önce dü<;; m an tarafından kolay ele geçirilmemesi temel amaç okluğundan,
dağların ovalara uzanan burunları üzerine.le inşa edilmeleri kuralı yaygındır. Ancak çeşitli yönlere gi
den cicari, askeri ve maden yollarını korumak amacıyla yapılan bazı kalelerin her zaman yüksek dağ
burunları uzerinde inşa edilmeleri, koruma amacına hizmette sakıncalar yaratabilirdi. Ö zellikle Aşağı
Anzaf ve Bingöl Dağları'ndaki Zulüm Tepe kaleleri, korumakla görevli olduğu yolun hemen kıyısın
daki alçak bir tepe üzerine kurulmuşlardır. Kuzeybatı iran'da da böyle kalelerin varlığı bilinmekcec.lir.
KALELER ve SU GEREKSİNMESİ
Kalelerin inşa edileceği alanların akar.su veya tarlı su kaynaklarına yakın olma gereği yer se
çimini etkileyen diğer bir husustur. Bu konudaki bir diğer etken ise kale için seçilen tepenin kayalık
olmasıdır. Bu gereklilik llrartu kalelerinin etrafını çeviren sur duvarlarının ana kaya üzerine açılan taş
temel yatakları üzerine oturtulmasından kaynaklanmaktadır. Kalelerin işlevleri de yer seçimlerinde
önemli derecede etkili olmu�tur. Van Gülü I lavza'>ı'nda yer alan tarımsal arazileri sulamak. her zaman
doğal kaynaklar ile mümkün olamamıştır. Murac.lıye Ovası. Van Q,·ası \e) a Gürpınar Ova">ı gıbı Ur.ır
ru halkının unm..,.J faalıyetlerini )iirüttü�u geni.; O\. lard.ı ı� nlın her mev...imi düzenli akan. su �ına-
-o
Resim IS - ıa11 "" lü mm d
,..._.., t:JRU kırı.:;
-
- 1 11daki Amik Kale
-ı
Resim 19 - .tmık l\cıle �özetleme kulesi
.ı elverişli nehirler de fazla değildir. Bu olumsuzluk Crnıtu krallarının erken düneınden itibaren ya
".'t.lY �ölerler ve sulama tesislerı ınşa etmelerini gerekli kılmıştır. Görkemli bir çok Uraıtu kalesinin
:teklerinde yer alan ovalar, yakın çevrede ınşa edilen baraj ve bu barajlardaki suyu ovaya taşıyan ka
'1.ıl'ar yardurnyla sulanmıştır. Körzüt Kale ci\'arında kral Menua tarafından insa ettirilen üphan Bara
ı.Yukarı ve A�ağı Anzaf Kaleleri ( Resim 2 1 ) yakınındaki Yukarı Anzaf Barajı, kalelerin önünde uza
nan tarımsal arazileri sulamak amacıyla inşa edilm i�lerdir. Doğanın olumsuzluklarını olabildiğince or
cac.Jan kaldırmak ve tarımsal verimi artırmak amacıyla inşa edilen barajlar (Çizim 1-2) krallığın geç dü
nt.:mlerinde de uygulanmıştır. Özellikle 1 1 . Rus<.ı z<.ımanında ve Toprn kkale'nin ve Yan Ovası'nın su i h-
' ao için yapılan Keşi� Göl Barajı ' e Sihke Barajı bu çabalara verilebilecek en iyi örneklerdir. Urar
Krallığı'nın Doğu Anadolu gihi zor bir coğrafi hc'>lgcck \'arl ı�ını hir kaç yüzyıl sürdürebilmesi. mer-
o 5 10 15 20
- -
- - m.
Çızım 1 - llır l rmtıı sıtkmw /e.\ı,'1 Aamıa� Grıleıı r lk.'llı O , /995 } ılılllla f)rıjJ,ıı .lııadolıı /Jrı(f!,es111 de l rarııı Baraj re
\ıılaıııtı 'lısıeııııııııı . lmsıırı/111<1.,1. Xf\ • Amştırmtı \'m111ç/an Toplaıııısı il, 160. Res. .,J
o
m.
Çı:ım 2 - Cra1'11l Hurahe lkırtljl t JJel/ı <> J J9) } ılııııla J:Xır.ııı ılıımlrılıı /Jci�r,ıesı ıule l /'(//11/ /JtırclJ ı·e \'11/c111ıa �ıs/eıııimıı
A�tınlması, ,\ l,fınııa \01111çlm1 1'ıplmııısı il. 160. Res 9J
Res1111 20 \fııradıye yalmılanııda Körzı"il Kale
.
astanı Kalesi
Resim 22 - Batı lraıı 'cia B
kezi otorite tarafından inşa edilen bu tür büyük projeler ile gerçekleşebilıni�tir. Kralların çok da fazla
olmayan yazılı kaynaklarında baraj, sulama tesisi. bağ ve lxıhc.:eleri inşa etmeleri ile en az kalelerin in
�aatları kadar övündükleri bilinmektedir.
Büyük tarımsal arazilerin kenarlarında inşa edilen büyük boyutlu kaleler s111larını genellikle
bir tepeye yaslamıslardır. Sanmma açısından önemli bir avantaj yaratan bu durum . .\1uradiye yakın
larındaki Körzüt �tle'de ( Resim 20) Ycya Kuzeybau iraıülaki Ba::ıtam ( Resim 22) veya Kale İsmail Ağa
kalelerinde görülebilir.
SUR DUVARIARI
Planı \ e özel amacı ne olursa olsun Lrartu kaleleri, ana kayaya acılan sur temel YU\ ahırı üze
rine onıran taş temel ve bu temel üzerinde yükselen kerpiç bir bedene.len meydana gelmiştir. Günü
müzde korunan birçok kalede taş temciler belli bir yübckliğe kadar görülebilirse de kerpiç kısım
hakkında yeterli bilgimiz yoktur. Urnrtu sur duvarlarında uygulanan 1apını yöntemleri, tas bloklarının
boyutları ve estetikleri en erken döncnıc.IL'n baslayan bir geli':>iill içindedir. Krallığın i-.puini ' c ı\lenua
gibi erken kralları döneminde büyük boyutlu taş bloklar az bir i şçil ikl e yontularak durnrlarc.la kulla
nılnu�lardır. Bazı durumlarda yükseklikleri 1.0 metrey i bulan tas blokları beş wya daha fazla kenara
sahiptir ve bloklar birbirlerine sıkıca oturmazlar. Krallığın erken dönemindeki bu tür kaleler olasılık
l a mümkün olan en kısa zamanda bitirilmek istenmiştir. Van-Özalp karayolunun kıyı:-.ınc.laki Aşağı An
zaf veya Edremil yakınındaki Zivistan Kale anıtsal taşlarla yapılan kalelere en güzel örn ekl ere.l ir Kral
.
lığın kral Menua ile sağlam bir siyasi ve askeri zemine oturahil mesi bu dönemde ' c sonrasında inşa
edilen kalelerin estetiğine de yansımış olmalıdır. M.Ö. 9. yüzyılın sonunda ve 8.yüzyılın başında inşa
edilen kalelerin temellerinde kullanılan taş blokları itina ile işlenmiştir. Özellikle Mcnua·nın yaptırdı
ğı Patnos civarındaki Aznanııtepe. �luracli1c yakınlarında ycralan Körzüt Kalesi < Resim 23). Yu ka rı
Anzaf veya Uraıtu ana yerl eşim alanından uzakta, Kuzeybatı fran'daki Kalatkar Kalesi ( Re:-.im 24) ile
birlikte Crartu askeri mimarisinde "klasik yöntem" olarak adlandırılabilen bir ta� yönteminin belirdi
ğini söylemek mümkündür. Taş bloklarının daha küçük seçildiği ve dıştan bakıldığında kareye yakın
hir görünüme sahip oldukları gözlenir. Taş blokları arasında hiç bir hoşluk yoktur ve blokl a ırn dış
yüzleri hafifçe dışa doğru bombeledir. Bu özell ik Mcnua'dan itibaren krallığın son yıllarında yapılan
kalelere kadar varlığını sürdürecektir.
CEPHE MİMARİSİ
ı\l.Ö. 8. yü zyılı n ortalarında 1 1 . Sarduri ile yoğunlasan cepheye daha fazla önem ' erme gele
neği sur duvarlarında yeni bir yöntemin ortaya çıkmasına neden olımı<;.tur. Kalelerin girişlerinin ye ön
cephelerinin diğer cephelere.len estetik olarak farklı yapılmaları düşünce�i, Urarnı'c.la bir ün cephe mi
marisinin gelişmesini <>ağlamıştır. Çavuştepe Uçkalc'de ( Resim 25) i l k örneğini gördüğümüz cL'phcnin
daha itinalı ve farklı taş malzeme ile yapılması daha sonraki yıllarda özellikle T i . Rusa tarafından yo
ğun olarak uygulanmıştır. Adilcevaz Kcf Kalesi ve özellikle Ayanıs Kalesi ( Resim 26) ön cephede fark
lı taş malzemenin (andezit) ve son derece ilinalı bir taş işçiliğinin kullanıldığı örnek lerdir. �lenua dö
neminden beri kullanılmakta olan bombeli taş blokları ( rustika), yükseklikleri biraz da abartılarak. il.
Rusa dönemi mimarisini simgeleyici c.lunıma gelmiş \'e gerek kalelerin ön cephelerinde gerekse tapı
naklarda yoğun kullanım bulmuştur ( Re�im 27-28).
Resinı 2ı Kıızl'.)!baıı lıwı 'da Kalaıkar Kalesi
KULELER
Kalelerin etrafını Çe\ ırcn 'ıUr du,·arları üzerinde çoğu kez düzgün aralarla, ancak gerekli ol
duğu zaman i'itenilen her kü�edc veya yerde kuleler inşa edilmiştir (Resim 29). l rartu mimarları, ara
ziyi en ra'ıyonel şekilde kullanmak ve şekillendirmek a<.:ısından büyük bir yeteneğe sahipti. Gelenek
leşmiş mimari öğcler ve uygulamalar gerekli olduğu durumlarda hiç bir sakınca duyulmadan terke
dilınis arazinin yapısı, konumu \e topografyası. i nsa edılecek kale n� içindeki yapıların 'iağlamlıgı \'e
işlevselliği için kullanılmıştır. Kule çıkıntıları idn sabır bir ükü yoktur. Sa\ unnunın gerektirdiği bü
yüklükte ve derinlikte yapılan kuleler köselerde risalitli olarak in a edilmişlerdir. \l.Ö. 8. yüzyılın or
talarından itibaren daha çok kullanılmaya hasla nan risalitli kulelerin yanında sa\ unmayı kolaylaştıran
kurt dişi biçimli kulelerin varlığı da bilinmektedır. Sa\ unınayı koh1yl:htırmak için bawurulan bir ba-.
ka yöntem ise en güzel örneklerini Van Kalesi'nde ve Ç:l\ uştepe'de gördüğümüz hendekkrdir. Asur
yazılı kaynaklarından elde edilen \ erilere göre hu hendeklerin id su ile doldurulımıstur.
KALE KAPIIARI
Urartu kalelerinde kaleye giriş anıtsal bir kapı ıle sağlanır. Ancak Çarnştepe örneğinde oldu
ğu gibi anıtsa l kapı yapısının olmadığı kaleler de \'ardır. Anıtsal kapı 'ıUr duvarından dışarı çıkıntı ya
pan iki kule tarafından oluştunılur. Hir karı geçidi bizi kapı oda ına ula-.ıırır. Kaleye giris bu kapı oda
..,, \ e arkasındaki ikinci bir kapı geçidi yardımıyla yapılır. Arkeolojik \·enler. kale clnıhal giri-.lcrinin iki
kan.ıtlı ahşap bir kapı ile üıtüldüğünü gösrernıiştir. I3u durum .\1.Ö. 9 }üzy ılın ort.ı-.ına tarihlenen \e
.\-.ur kralı l l l . alnıanasar'ın Urartu üzerine yaptığı askeri seferleri konu alan Balawat Kapısı uzerin
<lckı betiınlcmclerclcn ,·eya Ura11u·ya air raş ve maden eserler üzerindeki resimlerden anlasılmaktadır
(Çizim 3> Bt. konud.1 Ay.mı-. gıbi bazı kalelerden elde edilen somut arkeolojik veriler de vardır.
Resim 27 - Rmııktılı sıır d1111an . Aya nıs Kalesı
60
Rl!Sım 29 - nm Kalesı İçkale faızey sıırltın
61
Resim 30 - Körpe11cere. 1 cw .ı!üzesi
62
..
�AY&'&Vaf&�&•&V.V
t.9A1'4 &YO.W6949•'1'
f6'VA'Vl/lft6ft'fl&ft't&'fAW.WA'ft.'f"' Y& 'fi1ı'ff•TA
@ � � lQ) @
@ (ill lö] �
@ � @ [ô]
KERPİÇ BEDEN
Cramı su r remel du\'arlarının üzerinde kerpıç !-.Ur hedenı yubdır. Doğu Anadolu gibi kar \ c
yağmuru bol olan bir coğrafi bölgede kerpiç beden çok az korunarak günümüze kadar gclebilnıi-.tir.
Aşağı An7.af, Patno!-. Azna \' u rtcpc 'c Ayanı-. Ka lcl cri' nden elde edilen veriler. ra� te mel ile kerpi<· kıs
mı hirle":ıtirmek irin »a-.-.ı la) pla kala rı n kull.ınıldığını gü'itcrınişrir. T..ıs temelin en (ht -. ı ra'.'> ı hürün ka
lınlığı boyunca bo) utları kaleden ka leye dcgı�e n yas'iı ı.ı� plakala rla k.ıp Lırunı�r ır 1a-.tan kerpıc;e ge
çi �t c a hşa p hatıllJrın ku l la nıld ığına ait bir \eri yoktur. \ncak birc,:ok l'rartu kale \ C)'<l t.ı h k i ınli yapı be
ri mlcınc'i inde 'iur d uva rla rı n ın U'it kısımlarında a hşap hatılların k u lla nıkl ıgı güstcrılmbtır. Adilce,·az
Kef Kale:.inde bulunan \'e �u anda Ankara Anadolu i\kdeniyetleri ı\ llizesi'nde sergi lenen La':ı h.ahart
nıa, Toprakkalc'dc bulunan tunr kabartma \ eya birçok tunç kemer \ c adak levha"' u7.erındc yeralan
betimlemeler. Karnıir-Blur \'e (..t\ U'it epe Kalelerı ne.le ortaya c,: ı ka rt ı la n arkeoloıik \l'nler, en a z ınd an
.
bazı l rart u kalelerınin kerpiç duYarlan üzen nde ..kör pencerelerin . < Resım 30 ) \ .ı ro ld uğun u ortaya
koymuştur. İ�levsel bi r özelliği olmayan b u pencereler, kerpic; sur dll\ arının monotonluğunu ortadan
kaldıran birer dekoratif eleman olarak kullanılmıstır. Kerpiç sur bedeni clendaneler ile .sona ermişrir.
Yukarıda sözü edilen birçok llrartu eseri uzerincle dcn c.Lıne lerin ba-..ım..ıh.lı piramıt ":>ek l inde oklukla
rı görülebilmektedir.
Urartu ka le le r inin etrafını çeviren 'illr duvarlarının yii ksek l ih. le ri ile ilgili arkeolojik kanıtlar
günümüze gelnıemi<;;t ir. Ayanıs Kal esi ' n dc ortaya çıkartılan kerpiç beden JnGık 3.0 metreye kadar ko
runabilmesine kar'>ın, şimdiye dek kazılar ılc elde edılen en yiık.,ek kcrp ic 'iur d u, ,ı rıd ıı. Buna kar';itn
ba 7.ı Asur yazılı kay na kl Jrı bu konuda �eterincl' bilgi vermektedir. A-.ur kralı 1 1 . �a rgon un L rarnı üze
rine düzenlediği sekizıncı seferın ka } ıtlarında, l1rarcu su r duvarlarının yük sek l ik leri n i n l 20 t ip ku ( ker
pıc,; yü kse h.liği) olduğu belirtilnfr,ı r l rartu k.ı le lc rin den elde edilen kerp içlerin boy· u ı la rı genci de bü
yük fark ılıkbr .�ö....1ennez. Birçok kaleden deh: ed ılen \ l'rıler bir t ·rarıu kerpirının O 1 5 metre kalınlı
f�ınd.ı oldu�unu kanıtl:ınu.,'1.1r Bu durumda ta-.. t ·p1d üzerinde yerala n kcrp1<. heck·nın yu ksck l ıg ı de
l :; metre}c kadar çıkmış olmalıdır Bu yük ·kli�e ta' temel kısmı dahil değild ir. Gendlıkıı: 2.0 \ c
63
Resim jJ - Yııkcm Kcıle 'deıı Çal'llş tepe Aşağı Kale
bazı durumlarda 7.0 metreyi bulan ta'> temel ile birlikte Lrnıtu sur duvarların yükseklikleri 20.0 met
reyi bulmaktadır. Duvarların bu yüksekliğe kadar c;ıkmasının askeri ama<,farın yanında bir ha�ka ne
deni daha vardır. Kalelerin in�a edilmek istendikleri tereler çoğu kez kale içinde yer alınası gerekli
yapılar için yeterli alana sahip değildir. Kalınlığı her zaman ı.O metreyi bulan, birçok durumda da bu
üküyü rahatlıkla a�an sur dm·arları ara<ıındaki engebeli alan. toprak ve moloz ile doldurulmakta \'e
düzleştirilıncktedir. Elde edilen bu düz alan. üzerine de ihtiyaç duyulan yapılar yapılın:.ıktadır Çavu\i
tepe (Resim .3 1 ) ve Ayanıs Kaleleri < Rcfüın 32) bu durumu kanıtlayan iki önemli örnektir.
Kaleler bir tepenin etrafının güdü sur duvarları ile çevrilmesinden ibaret olmayır, ic;lerinde
üstlendiği göreve göre belli oranda farklılık gösteren yapıların yer aldığı birer merkezdir. Hu merkez
lerde kale yöneticilerinin oturduğu sivil amaçlı yapılardan, tapınaklara ve çeşitli yönetim ve toplantı
binalarına kadar çok çe�itli plan \ e karakterde yapılar yer almaktadır. Özellikle bir bölgenin veya eya
letin yönetim merkezi durumundaki birçok kalede, hu yapılara ek olarak çok miktarda hububat \ e
içeceğin depolanabileceği depo yapıları ela \·ardır Ka le ıc..·intkki yapıların birbiri ile olan bağlantıları,
mekanlar ara<ıındaki ılı�kiler, atık su ve kanalizasyon gibi alt yapı tcsislerı, yapıların bodrum katl:ırı
nın veya bazı mekanların depolama amaçlı olarak kullanılabilmesi ve hatta kale içinde akan bir su
sisteminin kunılabi lme<>i tamaınıyle bir mühendislik ve planma işinin sonucudur (Resim 33). Bu ne
denle Lrartu kalelerinin belli tarihten sonra, olasılıkla Menua ile birlikte, daha önceden çizilen veya
tasarlanan planlara göre inşa edildiklerine inanmak gereklidir. Birçok l Jrartu kalesinde olduğu gibi
Ayanıs Kalesi'nde de boyları 2.5 metreyi bulan anıtsal küplerin bodrum katlarına konulduktan '>Onra
Üzerlerine yapıların in::.a edildiği gerc.:ektir. Ayanıs Kaleı.., i'nde ortaya çıkartılan, anıtsal kale kapısı ha
riç, hiç bir kapı bu kuplerin sığabileceği büyüklükte değildir Hu durum büyük olasılıkla küplerin ka
le içinde imal edildiğini ve eldeki plana göre yapıların alt katlarına yerle�tirikliklerini \ e daha sonra
da üzerlerine yine eldeki plana göre mekanların yapıldığını göstermektedir. Yarıların ve mekanların
kendi aralarındaki karma-?ık bağlantıları ancak bir plan doğrultusunda ba�arıl:ıbilecek niteliktedir. Me
wpotamya 'claki bazı örneklerin dı'.)ında. arkeolojik ka11lardan kale \·eya kent planlarını içeren belge
lerin gün ışığına çıkmaması, olasılıkla. bu planların ..lhsap veya deri gibi yok olabilir malzeme üzeri
ne çizilmesinden kaynaklanmaktadır.
Resim 32- Vem Gölı"i kıyıs111da Aya nıs Kalesi. do/J.udaıı gôniniimü.
�4..
Resim 33 .-ı_nmı.s :ıüney :.ıır dııl'an altında _ra,�mıır suyu kmwl flRZI
-
66
TAPINAKIAR
..
rartu mimarisinin sur duvarlarından sonra en çarpıcı örneklerinin başında Cranu tapınak
U
ları gelir. Konu ile ilgili çe�itli yaymlarda "Uramı tapınağı .. terimi genellikle kare planlı,
kare cdlalı kule tipli yapılar için kullanılınışttr. AnC'.ık hemen belirtilmelidir ki Urartu sa
natında farklı planlara sahip üç tur tapınak vardır. Bu tapınaklardan ilk gruba giren kare
planlı ve cellalı örneklerden �imdiye kadar 8 tane ortaya çıkanılmış olmasına karşın, diğer
ikı türe ait sadece bırer örnek vardır. 1997 kazı sezonunda Ayanıs Kalesi'nde gün ışığına çıkanılan ta
pınak hu -;ayıyı 9 a çıkarmıştır. Kule tipli lJrartu tapınaklarına ait örnekler kronolojik sıra ile şöyledir:
Elımizdekı kanıtlara göre Aznavunepe, Kürzüt ve Yukarı Anzaf Kalelerinde inşa edilen tapınaklar kral
Menua dönemine. yani i\l.Ö. 9. yüzyılın sonlarına aittir. Bu tapınaklardan hangisinin daha önce yapıl
dığı i-.;e kesin degildir. Ancak Menua tapınakları için Anzavurtepe, Körzüt ve Yukarı Anzaf şeklinde
kronolojik bir sıralama yapmak mümkündür. i l . Sarduri tarafından inşa ettirilen Sarclurihinili Kale
' ndc (Çavu�tepe> biri Tanrı IJalcli'ye, diğeri Mchcrk::ıpı tanrılar listesinde 19. sırada yeralan Tanrı İr
n u-.;ini'ye ( Resim 3'-l) ait olmak üzere iki tapınak vardır. Aşağı ve Yukarı Kalelerde yemlan tapınaklar
d1n \-.ağı Kale'deki inmışini tapınağı II. Sarduri'ye ait bir yazıt ile donaulmışcır. Kral TI.Sarcluri'ye ait
· luğu ch.l'�ünülcn Kayalıdere tapınağının yazıtı yoktur M.Ö. 8. yüzyılın ikinci yarısına, olasılıkla il.
A�ı...,lı dönemine tarihlenebilen Erzincan yakınlarındaki Altıntepe tapınağı avlusunun etrafındaki su
n :ılu gal.erisi ile fa rklıdır (Çizim ı). 1 1 . Rusa döneminde inşa edilen Toprakkalc (Çi7im 5) ve Ayanıs
ldpın.ıkları 1\1 .Ö. 7. yüzyılın ikinci çeğreğine tarihlenırler ( Resim 35-36-37). I3asram (Rusa-i Uru-Tur)
\ e \\erachram'da aynı düneme aıt iki tapınagın var okluğu önerilmiştir.
'>Landan planlı veya kule ripli olarak adlandırılan klasik Urartu tapınakları, her zaman kare
bır plana ve kare bir cellaya sahiptir. Çeşıtli örneklerde farklılıklar gösrermesine karşın tapınakların
çülerı 13.80 ile 1 0.00 metre, cellanın boyutları ise 5.30 ile '+. 50 metre arasında değişmektedir. Bu öl
çuler ile tarınaklar köşelerinde risalitleri ( köşe kulesi) olan çok kalın duvarlara sahip birer yapıdır.
Kare cellaya üç kademeli bir kapı ge<.;idi ve bunu takip eden dar bir koridor ile girilir. Koridorun cel
ile hirleştiği noktada. cella içine açılan olasılıkla iki kanatlı ahşap bir kapı olmalıdır. Cella içinde
unn heykelinin yerleştirildiği bir heykel kaidesi yeralır. l lemen tüm Urartu tapınaklarının önlerinde
ı merasimlerin yapıldığı açık bir avlu vardır. Altıntepe'de olduğu gibi bazı örneklerde bu avlunun
etrafı � ilunlu bir galeri ile çe\rilmiştir. Tapınak kapısının karşısında )eralan ve en güzel örneğini Ça
'.'ılepe A-.ağı Tapınak (İrmuşini Tapınağı) 'e Altımepc'de gördüğllmü7 platform, elini merasimlerin
endirılmesi için kullanılmış olmalıdır.
Kule tipli L1rartu tapınaklarından günümü7e sadece bu tapınakların ta':i temelleri gelebilmiş
- Çoğu örnekte kıreç taşı ancak bazı durumlarda bazalt/andezit (Çavuştepe Aşağı tarınak ve Aya
) taşı da kullanıl:ırak in�a edilen taş temeller üzerinde kerpiç bir üst yarı vardır. Günümüze ulaş
\an hu fi,t )�.ıpının n.ısıl olduğu konusu ise Lrartu tapınaklarının rekonstrüksiyonu ile ilgili farklı
h:iZı önerilerin yapılma..,ına nt:dt:n olmu-.rur Bu öneriler genelde Asur kralı 1 1 . Sargon tarafından M.Ö.
-ı \-ılında yaf1m:.ı edilen Mu'�' Lapınağı dikk�re .ılın.ırak yapılmıştır. Büyük bölümü geçerliliğini yi-
olmasına karsın bu ön.. 11.:�on·a aıt olan 'e Kor-.,abad kalxırıına-.ı olarak adlandınlan
.....J
o o
o o
D
o o o o o o
o �
(,.ızi111 ı ..tll11ıtt'jX' la/nıuı/!,ı r I Özgıiç, Alt111tepe Mimarlık A nıtla rı ı•c !Jıırnr Resimleri, A11karcı, 1 966, Leıı.4)
Çizım 5 Toprcıkkt1le Tlt1/di tap111ağ111111 yılzyılımı::ııı lxış111dt1kı ılımı mu r \im Loon, '1,\., l rartum An /L, Tmıı.- m tbe
lf�bı of \t>tt ' ı-:.xcamııoı� ltt
mbul. 1 966. Res -)
68
Resim .H - irn111şi111 ıap111aR'· Çanı:şıepe Aşağı Kale
eser üzerinde betimlenen tapınağın (Çizim 36) bir Crartu tapınağı olarak bcnim-.enmesinden kaynak
lanmaktadır. Sargon\ın kayıtlarına göre �lusasir kentinde kentlisinin rahrıp cttıgi tapınak Tanrı Hal
di'ye armağan edilmişti. Ancak tapınağın Urartular tarafından yapıldığı kesin dcğıldir. Tapınak nasıl
eri-;ildiği belli olmayan yüksek bir platform üzerine oturmaktadır. I3ugünc kadar kazılan hıç bir Crar
ru tapınağı bu şekilde bir platformun üzeri nele durmamaktadır. Aksine tapınak, önündeki <1çık a\ lu
dan kolayca erişilebilen \e bazan bir \ eya iki basamakla varılan bir keme.lor \ e kapıya sahiptir. �Iusa
sir tapınağı kesinlikle kule tipli bir bina değildir. Aksine tapınak alçak bır yapıdır. Tapınağın içine gi
riş üzerinde üçgen bir mimari öğenin yeraldığı bir kapı ile sağlanmıştır. Kapının ikı yanında serbest
duran iki paye, payelerin iki yanında üzerlerinde kalkanların asılı durdugu duvara yapı�ık iki çift pa
ye vardır. Platform üzerinde, kapının iki yanındaki serbest payelerin önünde iki mızrak, iki kapı bek
çisi ve Sargon\ın tapınağın yağmasını anlattığı sekizinci seferin kayıtlarında Sarduri oğlu bpuini tara
fından döküldüğü yazılı olan, bir inek ve bir buzağı heykeli vardır. Tapınağın önünde üç ayaklar üze
rinde duran iki tunç kazan ve tapınağın çatısında bir mızmk yer almaktadır Korsabad kabartmasın
da tapınakla ilgili olarak betimlenen herşcy. mimari dışında l 'mrtu ögeleridir. Yüksek bir platform
üzerınde alçak bir yapı olarak betimlenen tapınak ise ke inlikle l 'rartu tapınağı dcğiklır. Asurlu sanat
çının hiç bir değişiklik yapmadan betimleyerek bıze aktardığı bu tapınak. bir l\,lusasir t.ıpınağıdır \·e
Musasir kentinin Craıtuların elıne geçtiği İşpuini dc>neıninden önce insa edilmisrir. Tapınak üzerinde
görülen ve bizi tapınağın bır Uraıtu yapısı olduğuna yönlendiren öğder ise t<1manııyle ta-.ınabilir ele
manlar olup kentin Urartular rar.:ıfından ele geçirılıncsinden sonra. bir haska deyi.-.lc, \lusasir tapına
ğının Tanrı Haldi'ye adanmaM ile birlikte tapınak üzerine koyulınu�lardır. Bu nedenle l rartu tapına
ğının kökeni veya rekonstrüksiyonu ile ilgili yapılacak her türlü rarr15ma \lusasir tapınağından bağım
sız olarak yapılmalıdır.
Urarttı kule tipli tapınaklarının ne tür �·atı ile örtüldüğüne ait arkeolojik belgeler yoktur. An
cak İran'daki Zcndan-i Süleyman veya Ka'hah'-i Zardu-?t gibi Ahamenid kule tapınakları dikkate alı
nırsa Craıtu tapınaklarının da alçak bir piramidal çatı ile örtüldüğü söylenebilir Tapınak du\'ar13nn
da pencere olmaması büyük olasılıkur Cellaya ı'>ık sadece kapının açılma.,, durumunc.b gın:bilirdi.
Yukarıda -.ayılan özclliklerı ıle l 'rartu kule tıplı t..ıpınakl:ırının Doğu Anadolu'ya nı-,.ıl \"e nereden �l-
-o
-
-
- \
r .
6 - Artn-&>rd F.sJ:i Enpum h"fll plam <llJJ Pit.J/rot'Sl.:ıı. l mnu 71ıe Kim�dom <!/ lem aıul ıL' ..ı11, lmıdm 1967. Resmı 6J)
-ı
diği kesın değildir. Craıtu'da in-;a <.:dilen en erken kule lipli rapınağın geli�ıni:;. şekli ile karşınuza çı
kışına dikkat ermek gcreklıdir. Hu durum Patnos Aznarnrtepe'deki rapınağın mimari gelişimini M.Ö.
9. yüzyılın sonuna gelmeden tamamlamış olduğunu gösrerir. Büyle bir mimari geli:;.im için ise uzun
bir süre gereklidir. Urartu Beylikler döneminden �1 Ö. 9 yüzyıla kadar hu gelişimin gerçekleşebilece
ği yeterince uzun bir dönem \ .trdır. Ancak l_l rartu halkının hu erken dönemde. bu lip yapılar inşa el
tiklerine dair hi<,· bir kanıl )Oklur. Yakındoğu p<ınleomına l Jr..ırtu hanedanlığının )ararısı olar.ık giren
Tanrı Haldı gibi l rartu tapınagı da merkezi otorilenın herhangi bir prototipi olmabızın getirdiği bir
tapınak planı da olabilir.
KÖKEN SORUNU
Kuzey Suriyc'de i\l .Ö. hırincı hinin ba-.larında Kargamı� kentinde inşa edilen dikdörtgen
planlı tapınağın Crartu kule tapınaklarına köken te'>kıl edebileceği gürüşü ele tartışmalıdır. Crartu ta
pınak miınarisınde ikinci örnek olarak karşımıza çık.ın Arin-Berd'deki dikdörtgen planlı tapınak. yu
karıda '>ÖZÜ edilen Kargamı':> tapınağı ile çok yakın bir plana sahiptir. Tapınağın köşelerine.le kule tip
l i Lrartu tapınaklarında gördügümüz risalitlcr yoktur. Tapınağın cellası diğer Urartu rapınaklarının ak
sine dikdöıtgen planlıdır. .\rin-lkrd tapınağının kalede bulunan yazıtlar yardıırnyla I. Argişti dönemi
ne tarıhlenc.liği ve Tanrı Ivarşa·ya .1d.mdığ1 bilinmektedir. Kargaınış tapınağı Haberciler Duvarı'nın kar
$ısında, Kabartmalı L zun Dll\ arı'n bir bölümunu -;ınırladıgı kutsal alan ıçinde yer almaktadır. Tapına
ğın ölçüleri 1,3.0 X 1 1 .80 merredır. l\.argaını� tapınağı \.l.Ö. 900 yıllan ci\·arında kral Katuwa':> larafın
dan kentin Fırtına Tanrısı·na ac.lanını:;.lır. Ancak tapınagın yeraldığı kutsal alanın daha erken tarihlene
bileceği konusunda veriler vardır. Kargamış lapınagı ile Urartu Arin-Bcrd tapınağı arasındaki plan ben
zerliği, l raıtu kule tipli tarınaklarının kökeninin M.Ö. birinci binyıl Kuzey Suriye sanatında olabile
ceği konusunda önerilerin yapılmasına neden olmu'>lur. Kargamış planına sahip tek Lrnrtu tapınağı
nın, Azna\ uıtepe. Körzüt ve Yukarı Anzaf gibi bir <:ok Urartu kule tirli capınağından sonra inşa edil
mi:;. olması bu benzerlik i(ın ha':>ka nedenler aramamızı gerekli kılmaktadır.
Urartu kralı 1. Argı�ti'nın salt.ınatının 5. yılında ( M.Ö.782) Gök(·e Göl civarında yaplırdığı ye
ni bir kente lr(e)puni adını verdiği ve bu kente I late ve Supani ülkelerinden, birinci ve ikinci yıl se
ferlerinin 5onunda, getirttigi binlerce gücmenı yerle'>tirdiği hilinmekleclir. Arin-13ercl'te (Çizim 6) yapı
lan arkeolojik kazılar bu kentin, 1 . Argisti'nin ima ettirdiği lr(e)puni kenti olduğunu ve kent için yap
tırılan dikdörtgen planlı tapınagın da aynı kral tarafından, bir Luwi lanrısı olan İvar�a·ya ithaf edildi
ği bilinmektedir. \leherkapı tanrılar lıstesinde adı geçmeyen hu tanrının 1\-1 .Ö. 8.yücyılın başlarında
Hate ve !-ıupani ülkelerinden Gökçe Göl civarına getırtılen göçmenler ıle Lrartu topraklarında kutsan
maya ba�landığı ke'>indir. Bu nedenle l rartu tapınak mimarisindekı tek c.likdöıtgen planlı örnek olan
Arin-Herd lvar�a tapınağı, J\J.Ö.8.) ÜZ) ılın başlarında Kuzey Suriye ve Güneydoğu Anac.lolu'dan, savaş
ganimeti olarak alınan sava�çı \ l' yakınlarının, Lrnrtu'nun bir uç bölgesine yerleştirilmesi ile bu top
raklara gelmiştir Doğu Luwi halkı olarak bilinen bu insanlar. beraberlerine.le Hare ve Supani ülkele
rinden getirdiklerı kültürü yenı yerle-;tikleri kuze) ülkelerine.le uygulama ':_iansını kazanmışlar, sonuç
ta kendi tapınaklarını in'>a edehilmis \'e kendı t.rnrılarına tapınabilmi'>lerdir. Kanımızca Arin-Berd ta
pınağının Urartu -;ınırları içinde tek örnek ol.ırak k�ılınası bu <:_;ekılde açıklanmalıdır.
L rartu tapınak mim.ırhinc.le gürdüğüınüz üçüncü deği�ik örnek ilk iki tapınak planından ta
mamen farklıdır. Yine tek örnek olarak karsımıza çıkan hu plan, inşa edildiği yörede kule tipli gele
nekle";>mi':> l rartu tapınaklarından etkilenmeden ortaya çıkmı$ olmalıdır. f3ır önceki örnekte olduğu gi
bi bu capınak da ı. Argışrı dönemine ait olan Arin-13crd kentinde. '>itadelin ortasında inşa edilmiştir.
Tapınak öne.le altısardan ikı '>ıra sutuna '>ahip bir portiko. portikonun .ırka..,ında ölçüleri "iO X 8 met
reye ulaşan ince uzun bir mekan n: hu mekana bağlı biri cella olan iki odadan meydana gelmiştir.
Cella olarak tanımlanabilecek odanın ortasında kare planlı bir platform vardır. Platform topraktan ya
pılmıs ve üzeri taş ile kaplanını�tır. Kule lipli Urartlı tapınakları ile plan �eması açısından tek benzer
liği tapınağın ünündeki açık avludur. Tapınak avlusunda sütunlu galerilerin varolcluğu kule tipli l lrar
tu tapınakları Çavuştepe Yukarı Tapınak ve Altınrepe'de görülebilir. Arin-Berd '>Ütunlu tapınağının
->
,_
Urartu ınimarısıne nereden ve nasıl geldiği bilinmemektedir. Bu tip bir tapınak planı da Urartu'ya
komşu olan hiç bir ülke mimarisinde yoktur. l'ra11u dini mimarisinde hiç bir zaman geleneklcşeme
miş olan bu tapınak planının Urartu'nun kuzey eyaletlerinde, çeşitli yollarla buraya getirtilen veya bu
rada Urartu'dan önce yaşayan ve Urartulu olmayan bir halk topluluğu tarafından uygulanmış olduğu
düıg,ünülebilir. Standart planlı Uramı tapınaklarından c,;ok farklı olan son iki tapınak planının, Urartu
lu olmayan halkların nüfus aktarımı yoluyla yoğun olarak yerleştirildikleri bölge içinde bulunduğu
unutulmamalıdır. Son iki plan şeması Urartu smırları içinde bir kez bile tekrarlanmamış ve kule tipli
standart Urartu tapınak planının Urartu dini mimarisi için gelenekleşmesine olumsuz hiç bir etkisi ol
mamışur.
lJrartu'da dini merasimlerin gerçekleştirildiği bir başka tapınak türü de açıkhava tapınakları
veya diğer bir tanımla açıkhava kutsal alanlarıdtr. En güzel ve gelişmiş örneğini Van Kalcsi'nin kuzey
eteklerinde gördüğümüz açıkhava tapınağı, Argisti oğlu IJ. Sarduri tarafından inşa edilmiştir. Yöre hal
kı arasında "Analı-kız" olarak adlandırılan alanda ele geçmiş olan çivi yazılı taş bloklar, il. Sarduri'ye
ait en önemli yazıtları oluşturur. Alanın güney fasadı üzerine oyulan iki anıtsal niş ve bu nişlerin önün
deki anakayaya oyulmuş düz alan, kuL<>al alanın temel öğelerini oluşturur. Güney fasad boyunca do
ğu-batı doğrultusunda uzanan rlatformlar ve batıda kayaya oyulan kurban kanalları, kutsal alanı ta
mamlayan diğer öğelerdir. Platformlar merasim sırasında kesilen hayvanların bazı parçalarının tanrıya
sunulması için kullanılınıştır. Kurban kanlarının veya libasyon sıvısının aktığı kanalların boyutları bu
alanda yoğun bir kullanımın varlığına işaret eder. Analı-Kız açıkbava kursal alanında yılın hangi mev
siminde ve hangi amaçla merasim yapıldığı bilinmemektedir. Ancak alanın bir açık bava kutsal alanı
oluşu, yeni yılın gelişini kutlamak amacıyla bazı merasimlerin yapıldığını gö�rerebilir.
Analı-Kız kutsal alanına benzeyen bir başka alan Çavuştepe Yukarı Kale'de ortaya çıkmıştır.
Burada da anakaya işlenerek elde edilen düz bir kaya fasadı ve bu fasadın önünde yine kayaya oyul
muş geniş bir düz alan vardır. Ancak Analı-Kız'daki nişleri burada bulmak mümkün değildir. Benzer
amaçlı bir başka kursal alan Elazığ Kaleköy kazılarında gün ışığına çıkarılnuştır. İki nişten oltısan kut
sal alan Orta Demir Çağ'a aittir. Kalenin bir dönem Urartular tarafından kullanılmış olmasına kar�ın
nişlerin c.le L'rartu yapurn olduğu kesin değildir.
Altıntepc'de bulunan kutsal alan, açıkhava kutsal alanları içine.le önemli bir yere sahiptir. Mi
marisi kadar burada gerçekleştirilen libasyon kurbanı açısından da önemli olan Altınlepe kutsal ala
nı, J. Nc>lu mezara bitişik olarak bulunmuştur. 7.75 metre genişliğinde ve 1 1 .70 metre uzunluğunda
olan alanın üstü açıktır. Açıkhava kut:sal alanının kuzey duvarına yakın bir noktada kaideleri üzerin
de durdukları anlaşılan boyları 2.30 metreyi bulan dört adet stel ve stellerin ikincisinin önünde çapı
0.50 metre olan bir benzeri Ayanıs "Payeli Salonda" bulunan daire şeklinde bir libasyon sunağı var
dır.
SARAYIAR
U
raıtu mimarisinde kule tipli tapınakların dı�ında standaıt bir plan ':>eınasına sahip yapılar
veya yapı kompleksleri bulmak oldukça zordur. Hemen her l 'rartu kalesi içinde inşa edi
len sarayların da standart bir plan gfolermediği gözlenir. Kalenin in�<l edıldiği farklı yöre
lerde \'eya aynı bölge içinde yer..ılan kalelerde farklı plandaki uygulamalara ait örneklerin
.
sayısı bir haylidir. Halla daha da ıleri gidilerek söylenebilir ki; plan :;.eması açısından birbi
ri ile aynı olan iki saray gösLerilebilmesi olanaksızdır. I3u durum, 'iarayın in�asının a) nı kralın saltana
tı dönemine rastlasa bile aynıdır.
l 1ranu mimarlığı ic;inde saray olarak nitelcnc.lirilebilecek yapıların sayıları bir hayli fazladır.
Bugüne kadar kazısı yapılmış hemen hürün Urarnı kaleleri içine.le bir saray yapısı bulmak mümkün
dür. Krallığın erken dönemlerinden ha-:.lamak üzere inşa edilmiş sarayların en erkeni Başkent Tuş
pa'da ( Van Kalesi) yer almalıdır Ancak kalenin Urartu döneminden sonraki yoğun kullanımı, burada
ki erken saray yapıları ile ilgili fazla bilgi bırakmamıştır. Van Kalesi'ndc siraclcl surlarının içine.le (gü
neyinde) kazılan anıtsal ta� bloklarının bir saraya ait olması gereklidir. Kalenin barı yönünde yapılan
çalı�malar, bu bölümde olasılıkla kral I. Arghti'ye ait bir ··Yeni Sarayın" ,·ar okluğunu göstermiştir. a
dece ana kaya üzerindeki caş ) ataklarıne.lan izlenebilen saraya ait dU\·ar kalıntıları günümüze kadar
ulasmaını�tır. f\.azısı yürütülmekte olan Yukarı Anzaf f\.alesi'nde ortaya c;ıkartılan tapınak ile bağlanlı
lı bir saray yapısının ,·ar olması da mümkündür. Ancak bu yapıların planları şimdilik. belli değildir.
Patnos yakınlarında inşa edilen Giriktepc sarayı. şimdilik en erkene tarihlenen \. C planı bili
nen yapılar arasındadır. Doğu-batı doğrultusunda inşa edilen saray, 2 ı x 7.5 metre ükülerinc.le bir dik
dörtgene.lir ve içinde çarıyı taşıyan sütunlar ' a rdır. Kuzeyde yeralan bir koridor. ana mekanı mutfak
olarak kullanılan mekanlardan ayırır. Sütunlu salonun duvarlarındaki iki basamaklı nişler duvarları
süsler. Sarayın bahçesinde ortaya çıkartılan l 'rartu kuyusu içinden r-...ı .ö. erken 8. yüzyıla ait önemli
buluntular elde edilmiştir.
1 Argisti tarafından in�a edildiğini belirttiğimiz Arin-Berc.l 'teki (Erepuni ) saray. gelişmiş bir
plana sahip olması açısından üneınlidır Saray, i\'arşa tapınağının etrafında, tapınak ile bağlantılı ola
rak inşa edilmi�tir. Saray. bağımsız farklı mekanlardan \C bu mekanları birbirine bagl.ıyan koridorlar
dan. a'1ulardan meydana gelmiscir. İvarşa tapınağının ünuncleki avlunun arkasında inşa edilen üç me
kan ile geçilen ni'.;ili odanın taht odası olduğu tahmin edilmektedir. Benzer nişlerin Giriktepe'c.le de ol
duğuna dikkat edilmelidir. Aynı kral c.lön<:minc carıhlenen Armavir-Blur'c.laki (Argiştihinili) saray <la
bağlantıları avlular ve koridorlar ile sağlanan farklı mekan copluluklarınc.lan oluşur. Kalenin Urartu
Krallığı'nın sonuna kadar kullanılmış olması. farklı zamanlarda yeni eklemelerin yapılmasını gerekli
kılmıştır. 13u nedenle saray planı ela hu gelişmeye bağlı olarak büyümüş ve hiç bir stanc.laıtlaşına be
lirtisi gösterememiştir.
• .r
Altıntepe'de, olasılıkla M.Ö. 8. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen, 1 . katta ortaya çıkartılan sa
ray ile tapınağın arasındaki mekansal bağlantılar, yapının bir tapınak-saray olduğu tahminini sağlamış
tır. Tepenin düzleştirilmesi ile elde edilen alan üzerinde, tapınak kompleksinin merkezini oluşturacak
şekilde inşa edilen tapınak-saray . bu özelliği ile Arin-Berd'teki sarayı a nımsatı r Tapınağın batısında .
yeralan üç oda birbirine birer kapı ile bağlanmış ve bir avluya açılmaktadırlar. Bu odaların batısına
düzensiz olarak eklenen koridor ve diğer odalar da sarayın hizmet mekanları olmalıdırlar. Saray için
de yeralan odaların duvarları renkli dm·ar resimleri ile süslenmiştir.
Çizim 7 - 11. Rıısa ·11111 ke111i Kar111ir-Blıır· Eçki Tei·eba111 ( l'iotroı�kıi BB . Crmtw 71ıe Kiıı.Q,dom of
\{ııı mu/ its Art fmıdra 196 -. RI!.\ 63J
76
YEDİNCİ YÜZVIL SARAYLARI
M.Ö. 7. yüzyılın ilk yarısında il. Rusa tarafından inşa edilen Adilcevaz Kef Kalesi, Karınir
Blur (Çizim 7), Bastam veya Ayanıs gibi kalelerdeki sarayların arasında bile plan açısından önemli bir
benzerlik yoktur. Adilcevaz Kef Kalesi ile Ayanıs Kalesi arat>ında varolan bazı paralelliklere karşın, bu
benzerlikler bu kaleler ile Karmir-l3lur veya Bastam arasında yoktur. Yapım yöntemi, kullanılan ya
nım malzemeleri veya genel uygulamalar ortak olmasına rağmen, plan '>emalarının farklı olmaları her
kalenin topogr.ıfik yapısından kaynaklanmaktadır. Karnıir-l3lur'da saray ve diğer birçok yapı kalenin
arka duvarına çekilerek yapılmıştır. Bu durum Ayanis veya Kcf Kalesinde tamamen farklıdır. Bu iki
kalede sur duvarları ar.ısında elde edilen arazinin büyük bölümü inc;aat için kullanılınıştır. Bastam Ka
lesi'nde ise saray veya diğer birçok yapı, dik tepenin yamaçlarında yapılan teraslar üzerinde yüksel
mektedir. onuçta amaçları aynı olsa bile farklı topografık alanlarda bu topografyaya bağlı farklı plan
emaları ortaya çıkabilmiştir. Ancak M.Ö. 7. yüzyıl sara)' yapılarının bodrum katları, yükseklikleri çok
zaman 2 . 1 5 metreyi geçen yüzlerce anıtsal depo küpleri ile doldurulmuştur (Resim 39). Sarayların in
�asından önce, kale içinde veya doğrudan oldukları yerde üretilip pişirilerek yerleştirilen anıtsal küp
ler hertürlü malzemenin depolanmasında ve halka veya diğer kentlere dağıtılmasında kullanılmıştır.
\1.Ö.7. yüzyıldaki vergilendirme, vergi toplama ve krallık içinde uygulanan ekonomik sisteme bağlı
olarak kale içindeki yapıların bodrum katlarından depolama mekanları olarak yararlanılmıştır. Buna
ait en güzel örnekler kuzeyde Karmir-Blur ve l.:raıtu ana yerleşim sahası içinde Ayanıs Kaleleridir.
/
f
ı·
� I
i
B
SÜTUNLU SALONIAR: APADANAIAR
U
rartu'da örnekleri çok az olmasına karşın, apadana tipli yap ılar ile ilgili bilimsel tartışmalar
süregelmektedir. Apadana yapılarının böyle bir öneme sahip olmasının temel nedeni, Al
llntcpc'de Tahsin Ö.lgüç tarafından ortaya çıkartılan ve Lapınak-sarayın bir bölümü üzerine
inşa edilen yapıdır. Apadana tipli yapılara Ur.ırlu mimarisinde iki örnekte rasllanır. Hunlar
dan ilki ve önemlisi Altımcpc apadanasıdır. AILıntcpe'nin 1 1. . yapı kmında inşa edilmiş olan
: rxıdana, Lapınak avlu duvarının bir bölümünü tahrip ederek yapılmıştır. Bu nedenle apadananın
l r.ırtulara değil. ola<ıılıkla Ahamenicllcrc ait olabileceği ile ilgili öneriler de yapılmıştır. Yapı ıc;Len
'H OX25.j0 melre ülçl.'ılerindc dikdörtgen bir plana sahiplir ve çatısı 1 .50 metre çapında üç dizi halin
de 18 sütun Lar..ıfından LaşınnıakLadır. Yapının aydınlatılması çatıya yakın yerlere açılan pencereler ile
olmuştur. Yapının gımindc sütunlu bir avlu ve adunun halısında bir dizi küçük odalar vardır. Arke
olojik veriler, yapının M.Ö. 7. yüzyılın ikinci yarısına ait olabileceğini göstermiştir.
80
KENT ve KONUT MİMARLIGI
Y
üzyılı aşkın bir zamandan beri süregelen Uramı uygarlığı ile ilgili kazılar, birkaç istisnanın
dışında genellikle dağların ovalara uzanan burunları üzerindeki kalelerde gerçekleştirilmiş
tir. Kalelerin merkezi yönetimin denetiminde ve belli askeri, ekonomik veya krali amaçlara
bağlı olarak inşa edilmeleri, planlarında bazı standartları getirmiş ve tümüyle yönetici sını
fın ihtiyaç ve politikalarına göre şekillenmelerini gerekli kılmıştır. Müstahkem yerleşme yer
leri içinde sivil halkın yaşama şansının olmayışı, planlarının gelişmesine sivil halkın katkısını da en az
düzeye indirmiştir. Kaleler içinde basit halk kitlelerinin konutlarına hiç bir zaman yer verilmemiş, sa
dece bir tehlike sırasında buralara sığınmalarına izin verilmiştir. Durum böyle olunca sivil halk ya ka
lelerin uygun olan eteklerinde veya kalenin hakim olduğu yakın çevrede veyahut herhangi bir kale
ile bağlantısı olmayan tarım veya hayvancılık alanlarına yakın yerlerde oturmuşlardır. Basit halkın
oturduğu alanı özgürce seçme şansının olup olmadığı bilinmemektedir. Krali otoritenin Urartu yerle
şim alanı içinde bağ, bahçe ve sulama sistemleri ile ilgili alt yapı tesislerini kurduğu dik.kate alınırsa,
bu alanlara dönük iskanı da yöneticilerin planlamış olduğu düşünülebilir. Urartu Krallığı iç;indeki halk
ların iskan özgürlüklerinin rartışılabilmesi için yanıtlanması gerekli önemli bir soru vardır: Uraıtu'da
kişilerin kendilerine ait toprakları var mıdır? Toprak edinme veya kullanma özgürlüğünün bulu nma
ması durumunda özgür bir iskan hakkının da olmadığı benimsenmelidir. Bu durumda kent veya köy
lerin planlarının ortaya çıkıp gelişmesinde krallık tarafından önerilen bazı ön koşullar var olmalıdır.
Cmıtu yazılı kaynakları sadece iki kez krala ait olmayan topraklardan söz eder. Kral Menua dönemi
ne ait olan bir yazıtta Menua'nın kızı Tariria için, Şamran Kanalı yakınlarında bağ ve bahçeler yaptır
dığı ve bunlara kızının adından kaynaklanarak Taririahinili adının verildiği yazılıdu-. Diğer yazıtta ise
Rusa oğlu Argişti (IT. Argişti) bir oku Gilurani ormanlarından Batu'nun oğlu lşpilini'nin bahçesine ka
dar 950 lokot (450-500 metre) fırlattığını yazmaktadır. Bu iki yazıt l'rartu'da kralların dışında da mal
\'e mülk sahibi olan kişilerin varlığını göstermektedir. Ancak bunu basit halk tabakasına kadar yay
gınlaştırmanın ne kadar mümkün olduğu şimdilik bilinmemektedir. Herhalde halk toplulukları kral
lığın kendilerine kullanmak için tahsis ettiği ve belki de alt yapıları belli ölçüde tamamlanmış arazi
lerde gerekli üretimi gerçekleştirmekte ve üretilen malların belli bir bölümünü merkezi otoriteye ver
gı olarak vermekte idi. Siyasi güç tarafından kalelerden uzaklardaki tarım arazilerinin yakın çevresi n
de çok sayıdaki sulama barajının inşa edilme nedeni bu olmalıdır.
Urartu yerleşim sahası içindeki bazı kalerin eteklerinde birçok evin bir araya gelmesi ile olu
'>an küçük kentlerin varlığı bilinmektedir. Muradiye Ovası'nın güneydoğu köşesinde kurulan ve halk
arasında Zengibar Kalesi olarak da bilinen Körzüt Kalesi, eteklerinde bir dış kentin var olduğu en es
kı kalelerden biridir. Kalenin yakın çevresinde bulunan yazıtların yardımı ile Körzüt'ü n kral Menua
döneminde, olasılıkla M.Ö. 9 yüzyılın sonunda inşa edildiği bilinmektedir. Kalenin güneydoğu ve ku
zey eteklerinde, yaklaşık 8-9 hektarlık bir alana yayılan bir "aşağı kent'" bulunmaktadır. Bir kısmı ge
nış teraslar üzerine kurulan kentin planlan, toprak üstünden bile görülecek kadar açıktır. Kent için
<lckı eYlcri olu�turan 1 .0 metre kalınlığındaki duvarlar tamamen taştan inşa edilmiştir. Kerpicin inşa
malzcme..,i olarak kullanıldığına ait bir iz yoktur. Ancak kerpiç malzemenin zaman içinde yok olabi
leceğini de unutmamak gereklidir. Sokaklar dar ve düzensiz olarak yapılmışlardır. Yüzeyden algılan
dığ1 kadarıyla kent belli bir plana h<ığlı kalmak"ızın. gdisen ihtiyaca göre şekillenmiş \'C sonuçta düz
gün olmayan bir plana ka,u...m�-..cJ r. Kr.J \lenu.ı t
.ır
•hnc.Lın
. insa edılen Yukarı Anzaf Kalesi'nin etek-
1
!erinde de bu çağa ait önemli '>ayılabilecck büyüklükte bir aşağı kent vardır. Va n Özalp karayolunun
yakınında yeralan kale. deniz seviyesinden 1 .995 metre 7iiksektedir. Kalenin güney yamacında inşa
edilen a�ağı kent l ı hektarlık bir alanı kaplamaktadır. Aşağı kentin etr-.ıfı bütünüyle bir duvar ile çev
rilen�k koruma altına alınmı�tır. Bü) lece kale dı'>ında )aşamakca olan halkın ela savunması bir ora n
da gerçekleştirilmiştir. Yukarı Anzaf Kalesi'nde devam eden kazılar henüz aşağı kent ile ilgili bilgi ver
memiştır. Bu alanın kazılması ve bilim dünyasına '>Unulması Urartu sivil mimarlığı açısından önemli
olacaktır.
Van Iloşap karayolu üzerindeki Çavu�tepe Kalesi'ne sac.lece bir kiloınerre uzaklıktaki Eski
Norgüh Kalesi. Erek Dağının Gürpinar Ovası'na uzanan alçak bir burnu üzerinde kurulmuştur. Kale
nin c.loğu, güneydoğu ve kuzeydoğu eteklerinde yaklaşık 20 hektarlık bir alana yayılmış bir aşağı kent
vardır. Yerleşme yerinin orta'>ından akan bir dere, alanı ikiye ayırır. Kent içindeki yapıların tümü ka
lınlıkları 1 . 0 metreyi bulan taş duvarlar ile inşa edilmişlerdir. Körzüt'te olduğu gibi kerpiç malzemeye
burada da rastlanılmamı<;>tır. Kentın var olan hır plana göre geliştiğini gösteren hiç bir ipucu yoktur.
Plan düzensizdir ve gelişi güzel gelbmbtir. Ancak bazı alanlarda daha düzgün bir plan gösteren anıt
sal yapıların varlığı görülebilir. Bu yapılardan birinin ök,·üsü 30.0 X 22.0 metre olarak ökülebilmekte
dır.
Krallığın daha erken bir dönemine aıt olan yukarıdaki örneklerin dışında bazı sivil yerleşme
alanlarının varlığı gün ışığına çıkarılmıştır. Gökçe Göl yakınındaki Karmir-Blur kazıları kalenin yakı
nında, büyüklüğü 30 hektarı bulan bir aşağı kentin varlığını kanıtlamıştır. Yazıtlar ile TI. Rusa 'nın ese
ri olduğu bilinen kent düzgün cadde ve :.okaklar ile yapı adalarına ayrılmıştır. 9.0 metre genişliğinde
ki ana cac.lde kuzey-güney doğrultusunda uzanmakta ve bu caddeyi 5.0 metreden daha geniş en az
iki sokak dik olarak kesmekte ve '>Omıçta ızgara planlı bir kent planının oluşmasını sağlamaktadır.
Cadde ve sokaklar arasında olu<:,;�ın adaların içine evler taş kullanılarak inşa edilmiştir. Karmir-Blur'da
k i kazılar, ızgata planlı bu kentin inşaasınclan bnceye tarihlenen bazı evlerin yapıldığını göstermiştir.
Daha erken bir dönemde yapılan hu evler ızgara plana uymamaktadır.
T i. Rusa tarafından ınsa edilen bir ba':'ıka kalede de aşağı kent uygulamasını görmek müm
kündür. Yapım yazıtı ile TI. Rusa'nın önemli hır mimarı başarısı olduğu kanıtlanan J\yanıs Kalesi'nin
güney yamaçlarındaki a�ağı kent, diğer örneklerden daha az geni5likteki bir alana yayılmıştır. Ancak
kalenin doğusundJki Güney Tcpe'nin yamaçlarında varlığı saptanan dış kentin onlarca hektarlık bir
alanı kapladığı dü�ünulmcktcdir. Kalenin güney eteklerindeki kene çok düzgün duvarlardan ve du
varlar arasında kalan doğu-batı yününde en az bir, güney-kuzey yönünde ise ü<; sokaktan oluşmak
tadır. Arazinin eğiminden doğan problemı azaltmak amacıyla yapılan doğu-batı duvarlarının kalınlık
ları 2.0 metreye yaklasmaktadır. Ana kaya üzerine oturan duvarlar ancak O. 50 metreye kadar koruna
bilmiştir. Izgara planın oluşturduğu adalar içinde taş duvarları olan dikdörtgen planlı evler vardır. Bu
mın dışında Ayanıs Kalesi'nin doğusundaki yama<,ta yapılan arazi çalışmaları ve uzay fotografları bu
alanda \'Ok geni� bir dış kentin olduğunu ve bu kentin teraslamalar yapılarak yamaca kurulduğunu
göstermiştir. Özellikle kuzey-güney yönünde uzanan düzgün duvarlar bu kısımda da ızgara planlı bir
kent inşa edildiğini hatırlacmakcadır. Bu konudaki nihai sonuçlar bu alanda yapılacak kazılar ve mag
notomccre çalışmaları ile saptanacaktır. �itekiın 1997 kazı sezonundaki ara.<:,;tırmalar ve kazılar düzgün
dikdörtgen planlı evlerin \'arlığını kanıtlamı':'ıtır
Urartu kent mimarisinde ızgara plana verilebilecek en güzel örnek, Erçiş'in birkaç kilometre
kuzeyinde, Erçiş-Patno:. karayolunun yakınındaki Zernaki Tepe yerleşme yeridir (Re'>im '-il ). Çok ge
niş bir alana yayılan kent, birbirini dik kesen 7.0 metrelik caddeler ve 5.0 metre genişliğindeki sokak
lardan oluşmaktadır. Sokak ve caddelerin kesi.';tmesiyle ortaya çıkan düzgün dikdörtgen yapı adaları
içinde, planları ve büyüklüklükleri aynı olan e\lcr inşa edilmiştir. Hir yapı adası ince uzun bir kori
dor ile ikiye ayrılmış ve her iki bölüme aynı ölçüde iki ev inşa edilmiştir. Evler kare bir oda, iki adet
dikdörtgen oda ve iki dar odadan oluşmaktadır. Evlerin dış duvarları 1 .50 metre, iç duvarları 1 .O met
re kalınlığındadır. Bu durumu ile Zernaki Tepc'clcki kentin 10.000 kişiyi barındırahileceği önerilmiş-
ı
Re.mu ·J/ - /.erııaki Tepe 'de IZRara plcınlı kent kafıııtıfan
Y4.rede yapılan araştırmalar kentin inşa tarihi ile ilgili kesin bir sonuç vermemiştir. Çeşitli tarihler
yaptığınuz yüzey araştım1alarında toplanan az sayıdaki örnekler kırmızı perdahlı Urartu keramiği
atltır. Ancak bu keramil<lerden kesin tarih elde etmek mümkün değildir. Zernaki Te pe n i n yakın
'
Wm<kl bulunan bir kaç yazıtta 11. Argişti'nin bu yörede inşa ettirdiği bazı kentlerden ve sulama ka-
nndan söz edilmektedir. Söz konusu yazıtlarda kurulduğu söylenen Argiştihinili kenti gün ümüz
Eıçiş olmalıdır. Ancak bu imar faaliyetleri içinde Zernaki Tepe'nin de inşa edilmiş olması mümkün-
Bazı bilim adamları kentin hi ç bir zaman bitirilemediğini ve tam anlamı ile hi ç bir zaman is
:ıçıla madığı nı iddia etmişlerdir. Hatta bir grup bilim adamı bu kentin bir Urartu kenti olmadığı-
ola...ılıkla bir Ahaınenid kenti olabileceğini önermişlerdir. Zernaki Tepe'de ele geçen ve Roma Dö
nemi ne ait olduğu düşünülen bazı arkeolojik malzemeden dolayı kentin bir Roma yerleşmesi olabi
� de düşünülmüştür. Bu önerilerin tümü dikkate alınmalıdır. Ancak Ahamenidlerin bu yörede
ie--ıne düzgün planlı ve 8-1 O bin kişinin yaşayabileciği bir kent inşa etmeleri için hiç bir siyasi ne
n ve buna bağlı uygulamaları yoktur. Kaldi ki; Ahamenidlerin Van Gölü çevresinde uzun süreli
nı gösterecek a rkeolojik kalıntı da yoktur.
\lerkezi bir otoritenin denetimi altında inşa edilen bu tür standart planlı kentlere veya daha
- tıoyutlu yerleşme alanlarına daha ünce de belirttiğimiz gibi Urartu kalelerinin eteklerinde ve
\"3kın çenelerinde rastlamak mümkündür. Özellikle Ayanıs Kalesi'nin güneyindeki yerleşme yeri
e ·ı evler plan açısından Zernaki Tepe ile büyük bir benzerlik içindedir. Bu nedenle Urartu'nun
en dönemlerinde düzensiz olarak gelişen kent planlarına bakarak Urartu'da bu şekilde gelişmiş ız
planlı kent le rin olamayacağını ileri sürmek kanımızca hatalıdır. Özellikle T T . Rusa döneminde ger
�lcn J'>keri ve kültürel rünesans kapsamında Urartu'unun idari yapısında, genel siyasetinde ve
polıcika..,ında. bkan politika.'ıına bağlı olarak kent plancılığında önemli değişiklikler ol m uştur .
planlann<la ,·e kalelenn ü..,tlendiği göre\'l erde arazi kullanımında, olasılıkla vergi toplama ve
.
da0ıumında ger ekle-..en hu <leğbiklikler kent plancılığına ela yansımıştır. Ele geçirilen farklı ül
,ı;�!liPITt""'" '!?etirilen \ e Uranu·nun ekonomik geli..,imıne )nemlı katkılarda bulunan halk toplulukları.
3
I o
L nm
1
(,'1::1111 8 - Gırı111/1 ele uıtt
�ı·a ı ıkaıtılmı hır ı·ı• p/01
11 O<ırhan I 1 \'eıp,1
11. '"l tııı Bu/g<':;ııule l 1111111
fl!J- F\mıııı Jlimarlı{i.ı ". lraşıır111aları
,.ı ıuıdolıı .ım�tımıa/a
rı rı· �'. 1976 197 7. Res
. 2J
yü'nc.lc yapılan kazıda ortaya çıkan l'\ (Çizim 8) i:;.çilik bakımından öncekilere.len oldukça fakl ıdır.
Dikdörtgen bir plana sahip olan e' in uıunluğu 20.0 metreyi, genisliği ise 10.0 ınerreyı a�ınaktaclır. Ev,
önde bir �\\ lu ' l' arkada iki dikdörtgen mekandan meye.lana gelmi�tir \rb dll\ ar ka\ hli olarak inşa
cdilmistır. Benzer planda bir baska e\ \'an'ın 26 kılometre kuzeydoğusundaki Gö\clek Köyü'nde bu
lunmusrur (Çızinı 9). Giyimli evi gibi ön a\ !ulu olan evin avlusunun arasında ıkı mekan \'ardır. Daha
itinalı hır isçilik le örülen duvarlann kalınlığı 1 50 metreyi bulmaktadır Ölçüler önceki e' den biraz da
ha küçuktur. Ön avlulu evlere bir lxıska örnek \'an 'ın 54 kilometre güneyindeki Ağaçlık KöyıTnde bu
lunımı�cur. Ön avlulu olan c\ in adusunun arkasında iki oda vardır (Çizim 1 0). Evin boyutları 25.0X
1 5 .60 metredir. Duvar kalınlıkları 2.0 metreyi bulmaktac.lır. Arka duvar km isli olarak planlanmıştır. Gi
yimli ve Gövelek evlerinden önemli farkı evin avlu köşelerinde Bastanı'cla ve Armavir'de olduğu gi
bi risalitlerin var olmasıdır.
Yukarıdaki örneklerden anlasıbcağı gıbi l lrartu konutları genci hatlarıyla ön avlulu ev tipini
yansıtmaktadır Ancak erken demem evleri ile i\l.Ö. 7 yüzyılda inşa edilen evler ara ... ında özellikle bo
yut H.: oda sayıları açısından belirgin farklılıklar vardır. Dıs kenelerdeki evler bir ün plana sıkı sıkıya
bağlı olarak ınşa edilmi';;lcr, i:;.c;ilik ve ma lzemeleri daha itina ile scçilmişrir. Kalelerin eteklerinde plan
lanmış kentler içinde yer alan düzgün dikdortgen planlı eder. genellikle hu kaleleri insa ettiren 1 1 . Ru
sa dönemine carihlenmekrcdir. Bu C\ lerın erkene tarihlenen ön adulu 'e iki odalı Urartu evlerinden
gelistiğını söylemek mümkündür. Erkl'ne tarıhlcnen edl'r daha az ılina ' e daha serbesr bir plan ile
llretılınblerdır. Ilu serbesti ile ederin arka duvarları ka' i.sli �ekilde yapılabilnı i�tir. Ön avlulu evler
Anadolu'da .\1.Ö. 2. binyılın ba�ında, özellikle Kültepe-Kaneş'de Ja'dan itibaren kullanım alanı bul
muşlardır. Aynı plana sahip evlerin J lilit mimarisinde de var okluğu Alisar ve AlacahC>yük kazıları ile
kanıtlanmı'.:jtır. Bir Anadolu gelenegi olan ün avlulu ederin Urarru·ya 1 lıtit ülkesinden gelip gclmedi
ğı bilinmemektedir. lJraıtu'nun erken dönemlerinden itibaren Kuzey Suriye ve G üneydoğu Anado
u'daki Geç Tlitit Kent Devletleri ile olan siyasi ve kültürel ili�kilcri bu etkinin olası kaynağı olarak ka-
bul edilebilir. Crartu krallarının özellikle Jhıre ( ] firit) n:! �upani ülkelerinden aldıkları binlerce savaş
l'sirini , yeni inşa ettirdikleri kentlerde iskan ettikleri bilinmektedir. Söz komı'ıu planın bu zorak i göç
menler ile L rarru mimarisine geldiği kolaylıkla önerilebilir. Ancak ön avlulu e\ lerın siyasi otorite ta
r.ıfından planlanmamıs kırsal alanlardaki }erlesınelercle de ortaya cıkını:;. olması, bu ev planının ba
�ımsız olarak L rartu'c.la da gclı�ebılcceğinin bir güstcrgesı ohıbilir.
(,.i:z1111 9- Gıiı dek el'I f laıbmı J 1 !>C'L'!./111 \ {111 Bülp,esı11de ( raıtıı Araştırmaları fl/J Ko1111t .\/ımllrlı�ı ··.
A ııadolıı A raştırmaları fi:. ı: 1976 19-7 Res. 3J
'
'
'
\
'
1
1
1
1
1
1
1
'
,
,
,
(,.'ız1111 !O Auş<'l<"n rhıı/11/ı . l.t:<1�/ı�· <'I 111111 temel plwıı f fllrhaıı ı:- ı \i.•1·111. " \(1 11 !J6/11.es11ule Crm111
Araştırmaları (flJ Aımııt .ıtımarlı.�ı·; .ı11ado/ıı .r1m!;tımwlan ıı· ı 19-6 - 1977, Re'.JJ
MEZAR MİMARLIGI
B
ilimse ( arkeolojik kazılar yoluyla onaya çıkan ,·eriler, Crartu'da temcide iki aynı tar7.da ülü
gömmenin varlığını kanıtlamıştır. Yakmadan ve yakarak yapılan gömüler olarak niteleyebi
leceğimiz bu gelenekler. birbirinden farklı mimari plan ve karakterdeki mezarlar içine ya
.
pılmışlardır. Ancak yakarak veya yakm:ıd:ın yapılan gömüler için farklı bir mezar mimarisi
gelişmemiş, aynı karakterde ve plandaki mezarlar içinde her iki tar7. gümünun de yapılabil
diği gözlenmi tir. 1 latta bazı durumlarda aynı mezar içinde yakma ve inhumasyonun aynı anda uygu
.ındığı görülmüştür. Urnrtu'daki ölü gömme geleneklerinde ve buna bağlı olarak mezar mimarilerin-
e gözlenen plan ve işçilik farklılıklarının, temelde birkaç önemli nedeni vardır. Ur:.ınu Krallığı'nı oluş
uran insanların birden fazla etnik kimlığe sahip olması bunun ilk nedenidir. Farklı etnik yapıdaki in-
-..ınların kendilerine özgü gelenekleri uygulamaları doğaldır. Aynı mezarlık alanlarında ve hatta aynı
nczarlar içinde yakarak ve yakmadan yapılan gömülerin nedeni, etnik farklılık ve buna bağlı olan ge
cnek farklıl ığı olmalıdır. Bu geleneklerin bir bölümü Erken Demir Çağ ve önce">inde Van Gölü Hav
.ı.-..ı 'nda yaşayan ve daha sonra krallığın kurulmafüyla Urartu halkları içinde yer alan toplulukların ge
�:neklerinden gelmektedir. Aynı veya farklı halk topluluğu içinde farklı uygulamaların varlığı ise ta
umen ekonomik gerekçelere dayalıdır. Zengin mezarı ile fakir mezarı arasında işçilik \'C ölü arma-
�� nı zenginliği açısından her zaman önemli farklar gelbmiştir. Mezar mimarbinde gözlenen çeşitlilik
lcrın diğer bir önemli nedeni, yöneten veya yönetilen sınıflara ait olmakla ılgılidir. Kral sülale5inden
�elen ki�ilerin veya üM yönetime ait yönetici ' e yakınlarının mezarları her zaman yönetilenlerden da
h:ı görkemli ve ü:-.tün işçilikte yapılmış, daha zengin \ e çeşitli ülü armağanları ıle üdüllendirilmiştir.
MEZAR TÜRLERİ
Yukarıda belirtilen nedenlere bağlı olarak inşa edilen veya oyulan mezarlar, birkaç ana baş
lık .ılcınc.la toplanabilmektedir. Basit toprak mezarlar olarak adlandırılan bir grup mezar, hem yakına
' e hem de yakmadan gömüler için kullanılmı�tır. Toprak içine açılan bir nıkur:.ı yerleştirilen ölülerin
etr.ıfında taş veya kerpiçten yapılmış bir duvar yoktur. Güzel örneklerini Van ·c.1a Dil kaya mezarlık ala
nında. Van Kalesi Tlöyiik'te. Kalecik ve Ayanıs Kalesi'nin doğusundaki mezarlık alanlarında bulmak
mumkündür. Genellikle ayaklarını karnına çekmis durumda ( hocker) yerlcstirilen ölülerin yanlarında
-.ir ölt� armağanları bulmak mümkündür.
Diğer bir farklı grup olan basit taş sandık mezarlar topr:.ık içine açılan bir çukurun etrafının
ta;br ile ÇC\ relenmesi ve mezarın üzerinin bir veya birden fazla sal tası ile örtülmesinden meydana
lmi-..c ir Van Bölgesi'ndc Dil kaya (Çizim l 1 ) Çavu�tepe ve Giyimli'de, Frzurum I3ölgesi'nde be Su
,
çıtı H.ırm.ıntepe'de bulunan basit taş sandık mezarların boyutları değişmektedir. 0.80 metre ile 1.70
n�
metre ar.t'.'>ınchı uzunluğa sahip mezarların genişlikleri de O. 50 metre ile 0.80 metre arasındadır. Dilka
'\'2 omeğınde olduğu gibi ölülere bir platform üzerine koyulan armağanlar sunulmuştur.
Çi::. iııı 1 1 IJilktı)'a me::.arlıl.• ala111ııdu basit /(�s sandık
. mezar
Son yıllarda Crartlı yerleşim sahası iç,·inde ) ürütülen sistematik kazılar. Urartu ölü gömme
t.ırzlarına '·küp mezarlar" olarak yeni bir uygulamayı daha eklemiştir. Özellikle Van Kalesi l löyük,
1 1 .ırnıantepe ve Suçatı kazılarından elde edilen veriler, ölülerin dik ya da bükülert!k küplerin içine gö
ınüklüğünü göstcrnıi�Lir. Van Kalesi Ilöyük'rcki örnekte, gömüden daha erkene tarihlenmesi muhte
mel bir küpün ağzı boyun hızasından kırılarak, içine ölü yerleştirilmiş \e ölünün üzeri iki kırık küp
parçası ile örtülmüştür. Ölü armağanı olarak bulunan e�yalar küp mezarın M.Ö. ııv. yüzyıla ait oldu
gunu göstermektedir. Suçatı küp mezarının içinde de bir tunç kemer ölü armağanı olarak ele geçmiş
tır.
KAYA MEZARIARI
Urarn.ı mezar geleneği içinde en önemli yeri anıtsal kaya mezarları alır. Genellikle Uraıtu yer
lesim alanı içindeki önemli kalelerin inşa edildiği kayalıklara oyularak yapılan kaya mezarları, yöne
Hci üsl sınıfın veya doğrudan kra l i sülaleye ait kişilerin gömüldükleri mezarlardır. Bu tür anıtsal kaya
mezarlarına air en güzel örnekleri başkent Tu;ıpa'da, Varto yakınlarındaki Kayalıdere'cle (Çizim 1 2),
P<ılu'da veya Erzurum Umudum Tepe'de bulmak mümkündür (Resim 12). Kayalıkların görülür yerlc
nne, gizleme ihtiyacı duyulmaksızın yapılan kaya mezarları l.Jrartu'daki taş oda mezar geleneğinin
Kayalar içine oyulan biçimidir. \lezarlar, içinde varolan odaların sayısına güre çok odalı \e tek odalı
kaya mezarları olarak iki alr gruba ayrılırlar. Çok odalı kaya mezarları özellikle krali amaçlı olarak
planlanmış ve Van Kalesi'nin güney dik yamacında bir kaç Urartu kralı ic,;in uygulanmıştır. Haşkent
Tuspa'da yer alan ve kral Menua'ya ait olduğu varsayılan cft Kuyu, Doğu Odaları veya 1. Argişti'nin
erken dönem faaliyetlerinin kaleme alındığı yıllıkların da yer aldığı Büyük Horhor �lağar.ıları ( Resim
�3> bu türe ait en gelişmb örneklerdir (Çizim 13). Hu örneklerde gıri� \C giri� önündeki platform özel
lıkle belli edilnıi� ve Urartu mimarisinin diğer örneklerinde de ,·ar olan cephe mimarisi hu mezarlar
da da genellikle uygulanmıştır. Çok odalı kaya mezarı olmasına kar�ın anıtsal ve dışarıdan algılanan
c:ephelere sahip olmayan mezarlar ela bilinmektedir. Özellikle Varto yakınlarındaki Kayalıdere A me
zarı veya Van'da Kadcmbastı nıevkiindeki mezar ( Resim q ı ) bu türe ait örneklerdır. Kademlxıstı kaya
mezarı (Çizim l ı) odaların planları, bu odaların ana salon ile olan bağlantıları ve alçak tavanı ta�ıyor
izlenimini veren ana kayadan oyulmuş, düzensiz sürünları ile diğer kaya mezarlarından çok farklıdır.
Anıt!;af kaya mezarlarına, genellikle mezarın ekseninde yer alan, hir kapı ile girilir. Kayaya
oyulan kapı açıklığı ahşap veya tunç kapı kanadan ile kapatılmış olmalıdır. Bir çok mezarın girişinin
iki yanında bulunan kayaya oyulmuş sö\ e yuvaları bu kaptları raşıyan dikmeler içindir. Giri� kapısın
dan sonra ana salon ve bu salona bağlı bir çok yan oda mezarın temel planını olu�turur. Argi�ti me
zarı, Palu'da 1 l\o.lu mezar ve Kayalıdere A mezarında olduğu gibi; bu yan odalardan biri alta doğru
genisleyen derin bir çukur şeklinde oyulmw.mır. Bu çukurlarda kurban kemiklerinin veya ec.;ki gömü
lere ait insan kemiklerinin depolandığı önerilmektedir. Van Kalesi'ndeki eft Kuyu mezarında oldu
ğu gibi bazı salonlar beşik tonoz şeklinde biçimlendirilmistir. Ana salon yılın belli dönemlerinde ve
)'J mezar sahip ya da sahiplerinin ölüm günlerinde yapılan merasimler için kullanılmış olmalıdır. Ölü
ye \ e olasılıkla bu merasimler yoluyla tanrılara armağanlar sunma olayı bu salon içinde gerçeklcşti
rilnw�tır. Yan odalar mezar içindeki farklı ölülere ait olmalıdır. Gerektiğinde yeni yan odaların ilm c
t-Jılebilmesi anıtsal kaya mezarlarının farklı zamanlarda yenı gömüler için kullanıldığını göstermekle
c..r K.ıya mezarları içinde, duvarlarda köşeli veya kemerli nişler dikkat çekicidir. Van Kalesi'ndcki Neft
Ku) u. I. Argişti , Palu III veya Doğu I3eyazıt'taki mezar içinde kö�eli nbleri, Kayalıdcre A mezarında
be kemerli ni�leri bulmak mümkündür. Ölü armağanlarının yerle';>tirilmesine yarayan ni<,lerin bir kıs
mı hücre ';>ekimde \e bir ölünün sığacağı büyüklüktedir. Kaya mezarları içinde doğal olarak hiç bir
ca-.ıyıcı eleman yoktur. Mezar doğrudan ana kaya kütlesi içine oyulmuştur. Ancak bazı kaya mczarla
nnda \'arolan sahte mimari rasıyıcı öğeler ilginçtir. Özellikle ana salon içinde varolan kornişler, tonoz
lar \ C ..,özde kemerler Crarttı'daki bu mezar mimarisinin. gerçek ta';>ıyıc:ı elemanları olan taş veya tuğ
la oda mezarlardan e..,�nlcnerek yapıldıftın•n önemli k.ınıtlarıdır. Çağda.., Asur oda mezarlarında bu ta-
� ıcı elemanlann J_nJması etkinin bu ülkeden gddi� ini gö..,termektedir.
4-
o�=------"s "'
90
Rc.'1111 ı.2 - Er::11111111 mkıııııula { '11111dıını Tepe kaya mezarı
1
Resim 43 - !. Argişti'ııiıı kaya mezan. Hor-bor Mağarası, Van Kalesi
92
Ana kayaya oyulan Lek odalı mezarların bir kısmı toprak üzerinden görülebilmesine karşın
büyük bir bölümü Loprak altına yapılmı�tır. Toprak allına yapılan kaya mezarlarına kuyu bıçimli bir
dromos ile girilir. Bazı durumlarda dromoslar içinde girişi kolaylaştıran merdivenler vardır. 2.ü metre
den 5.ü metreye varan uzunlukLaki bu türe giren mezarların geni�likleri 1 .0 ile �.ü metre arasında de
ğişmektedir. Bu boyutlardaki mezarların yükseklikleri genellikle l . Sü-1 .8ü metre arasında olmalıdır.
Mezarların uzerleri bir çok durumda sal taşları ile örtülmüştür. Sal caşları ile örtülmeyen ve doğrudan
ana kayadan O) ularak yapılan mezarların tavanları genellikle kemer şeklindedir. Mezar odası içınde
duvarlar boyunca sekiler ve sayıları iki veya üçü bulan nişler vardır. Nişlerin en az bir tanesi mezarın
arka du\ arına açılmı� ve �ınıcsal kaya mezarlarında olduğu gibi dikdörtgen veya kemerli olarak yapıl
mışlardır. İçlerinde nişler olan tek odalı mezarlara en güzel örnekler Dedeli, Kalecik ve Adilcevaz me
ı.arlarınc.Ja görülebilir.
Tek odalı oda mezarların bir bölümü genellikle C'raıtu kalelerinin inşa edildiği kayalıklara
oyulmu�Lur. Bu tür mezarların giriş cepheleri özellikle vurgulanmıştır. Bostankaya Kalesi'nin yakının
daki Alyar veya Doğu Beyazıt kaya mezarında olduğu gibi mezarlar bir kabartına ile süslenmiştir. Er
zurum Ovasına egemen bır tepe Ü.lerindeki kalenin kayalık güney dik yamacına oyulmuş olan Umu
dum Tepe kaya mezarı tek odalı olmasına karşı n, diğerlerinden belli bir plan farklılığı gösterir. Tava
nı si\ ri tonozlu olan odanın açıldığı geniş ve önü açık olan salona ovadan kayaya oyulmuş bir mer
diven ile çıkılır. Bu açık salonun tavanı semerdanı şeklinde biçimlendirilmiş ve kornişlerle bezenmiş
tir. Tek odalı kaya mezarları içinde bir çok durumda görülen, ölünün yatırıldığı plaLformlar Cnıudurn
Tepe'deki mezar odasında da vardır. Özellikle Elazığ yöresinde sık rastlanan bu tür mezarlar da ula
-;ılması güç kaya fasatlarına oyulmuşlardır. Elazığ yöresindeki Tanrıvermiş. Gükbelen, Kürdemlik ve
TJacıseli Lek odalı sekili mezarlar için tipik örneklerdir.
Cranu kalelerinin kurulduğu tepeler her zaman kaya mezarı inşa etmek konusunda yeterin
ce clveri ·Ji değildir. Arazi yapısının uygun olmadığı, ancak oda mezar inşa eunek zorunluluğu var
olan bazı yerlerde oda mezarlar taştan örülmüştür. Taştan inşa edilmiş oda mezarların en çarpıcı üç
örneği Erzincan yakınlarındaki Aluntepe'de gün ışığına çıkarılmışLır (Çizim l 5- 16). Altıntepe mezarla
rı rcpenin güneydogu sırtlarında, ova seviyesinden -+Ü.Ü metre yükseklikte inşa edilmişlerdir. Alrınte
pe l >Jo.lu mezarı 9.0 meLre uzunluğunda ve 4.50 metre genişliğinde bir çukurun içine inşa edilıniş
llr. Birbirine kı'.'>a koridorlarla bağlanan üç dikdörtgen odadan oluşan mezar dikdörtgen planlıdır. Ta
hanlar sıkışurılmış toprakLır. Diğer Uraıtu mezarlarında olduğu gibi duvarlarda, taş blokları içine ni�
ler yapılmıştır. Altınlepc 111 :-Jo. lu mezarı da üç odadan meydana gelmesine karşın, odalar aynı eksen
izerinde değildir. 13ırbirine yine koridorlar ile bağlanan mezar odaları, usta bir işçilikle yonnılmuş taş
!)(oklarından yapılmışlır. Ana girişin açıldığı ve ölü armağanlarının bir çoğunun bulunduğu birinci oda
.ıriç diğer iki odanın duvarlarında çok �ayıda niş vardır. Ölü armağanları arasında tunç kemer, at hey
kelcikleri ve m koşum takunlan, �·eşitli mobilyalar ve büyük bir tunç kazan özellikle önemlidir. ikin
ı odada ele geçen iki adet taş lahiL tekne biçimindedir ve kapakları beşik şeklinde biçimlendirilmiş
[ r AILıntepe'deki I I I No.lu mezar, birinci mezarın güneybatı!'>ına inşa edilmiştir. Tek odalı mezara
ıwnluğu 2.40 metre enişliği 0.90 metre olan hir dromos ile girilir. Mezar duvarları içine çok sayıda
n " yapılmışrır. Dromos yardımı ile girilen bir başka taş oda mezar, Tanıktepe mezarıdır ve uzunluğu
50 meLreyi yüksekliği ise .3.ü metreyi bulmaktadır. Patnos yakınlarındaki Kamışlı mezarı taştan örül
mi.-; Lek oda-;ı ve 1 . 5ü metre uzunluğundaki dromosu ve Pornos-Adilcevaz kara yolu üzerindeki Ko
nakbey ve Gavurkalc mezarları yine dromosları ve taştan örülmüş tek odaları ile bu türün güzel ür
nekleridir
93
1
. 1ı
1
Ç izim 15 - ılltııııepe 1. ,\o lu taş oda ıııe:zar r öz,�ıiç '/:. Altıııte/X! il. Jle::.arlm:
Depo Binası ı'<! Fildı'şı F..serler. Aııl.'ll rll, 1%9, Res. ı)
r o,f --..
1 1
. � ........ '8 - -
, �
f
�"
1
o
�; 1 l �
I Q. Q
, ı.. .... --
___,,. __ - - - ·------
/
1
��·
Çizim 16 - ılltııııepe j. ı\'u.lıı fa� uda mezar r özgılç 'J . Altıııte/X! il .ıte:zarlar nt1><ı f'Jııwsı l'C'
•..
- l05 m.
- ..
- '
ooru OUVARI
R4TI l'X.JVARI
96
YAKMA GELENEGİ
Urartu'da gözlenen farklı mczM mimarilerinin. mezarın ait oldugu halk topluluğunun farklı
ülü gömme geleneklerine bağlı olarak gelısmış olması rnk doğaldır. Yukarıda da belırtriğimiz gibi ay
nı halk coplulugu içindeki farklı ekonomik yapıdaki kişılere ail mezarlar kalite ve mimari açıdan fak
lılık göstermektedir. En masrafsız gömü carzı basit roprak ve basic caş mezarlardır. Ölülerin yakılarak
bir urne i<.: ine koyulması ve böylece Dilkaya'da okluğu gibi doğrudan toprağa veya Igdır mezarların
daki gibi kaya yarıklarına veya bir çok durumda her tür mezar içinde var olabilen ni�ler içine koyul
maları da yaygın ve masraflı olmayan bir uygulama �eklidir. Yakma gümünün genellikle fakir halk ta
bakası tarafından benimsendiği önerileri yaygındır. Yakmanın Urartu topraklarında ya�ayan bir halk
topluluğunun ölü gömme geleneği olabileciği, etnik olarak adlandıramayacağımız hu halkın yakıla
rak gömüldüğü varsayımlar arasındadır. l rartu mezar tiplerinin hemen hepsinde yakına gümü gele
neğinin uygulandığı bilinmektedir. Hatta Van Kalesı'nin güneydoğu ucunda inşa edilen bir kaya me
zarı içinde. yan duvarlarda yer alan nişler ic,· ine urnelerin ocurabilmcsi için açılmış 78 adet delik var
dır. Aynı tür urne koyma yerleri Atabindi, �irinlikale (Çizim 1 7 ) ve Dönerta� mezarlarında da görüle
bir. Kaya mezarı inşasının ekonomik bazı güçlükleri beraberinde getireceği gerçeği dikkate alınırsa
}akmanın ..,adece fakirlere ait olmadığı önerilebilir. Dilkaya mezarlık alanında aynı oda mezar içinde
inhumasyon ve krcmasyon uygulamasının aynı anda \'ar olduğu kanıtlanmıstır. Bir oda mezarın içine
gömülen kisilerin aynı aileye ait olma'iı olasılığı. aynı aileden farklı in<>anların farklı şekilde gömüle
bildiklerıni göstermektedir. Bu durum be k imlerin neden yakıldığı konusundaki ünerileri daha da kar
maşık duruma getirmektedir.
Yakma geleneğinin Van Bölge'ii'ndeki erken örnekleri Dilkaya ve özellikle Karagündüz ka
zılarından sağlanabilmi�cir (Çizim 1 8-20). Bu iki >erle-:;ıne yerinde ortaya çıkartılan ve geç Erken De
mir Çağ'a tarihlenen (olasılıkla M.Ö. 1 1 - 1 0 }üZ>ı!) oda mezarlar içinde yakma gömülere ait kanıtlar
bulunnıustur. Aynı mezarlık alanlarında ortaya çıkan veriler, Vrartu'daki taş ..,andık ve dromoslu veya
droınos..,u7 oda mezar mimarisinin, Van f3ülge..,ınde .\1.Ö ikinci binyıl sonlarında uygulanan Erken De
mir Çag ölu gömme geleneklerıne dayandıgını güstermi�tir. Dilkaya mezarlık alanında ortaya çıkan
\ c yanında bulunan demir bir saç iğne..,ı ile Erken Demir Çağın sonlarına tarihlendiği sanılan aş san
dık mezar. daha ::.onraki dônenxleki llrartu ta';i <;andık mezarlarının erken örneği olarak karşımıza çı
kar. Mezar içinde, yeni ölülerin koyulma<>ı ile mezarın arka duvarına doğru irilen, sekiz iskelet var
dır. Mezar içindeki eski islelctlcrin bir yenisi ic,·in arkaya itilme geleneği l "rartu mezarlarında da görü
lür. Erçek Gülü yakınındaki KaragündLiz ( Rc�iın 15) ve Gevaş yakınındaki Dilkaya mezarlık alanların
da oıtaya çıkartılan çok sayıdaki oda mezar ( Resim '16) bu geleneğin Urarru Krallık öncesi dönemde
yaygın bir kullanım alanı bulduğunu göstermiştir.
l 'zunlukları 3.30 ile "l. 50, genişlikleri l . 50 ile 2.30 ınecre arasında değişen mezarlar, toprağa
açılan çukurlar içine taşlar ile örulımışlerdir. Mezar yüksekliklerinin 2. 50 metre Cİ\'arında olması ge
rekmektedir. Dar yüzlerin birinde ve genellıkle güneybatı yönde bir dromoı., yer alır. Dromo-; ile me
zar odası arnı.,ındaki dikine duran <>al taşı kaldırılarak mezara farklı zamanlarda günune yapmak müm
kün olmu�tur. Dilkaya ve Karagündüz mezarlarında dromosun tabanı mezar zemininden yüksektir.
Dunular düzgün olmayan blok taslardan yukarıya doğru hafifçe daralarak öri.ilmü<:,>tür Kara
gündüz mezarlarında bir ürnekte gördüğümüz dll \ a r ıçindeki niş daha sonraki l'rartu mezarlarında
yaygın olarak kullanılacaktır. Duvarların üzerinde. aynen llrartu mezarlarında oldugu gibi kapak taş
ları vardır. Kapak taşları ile mezarın üslü örtülmüş ve daha sonra toprakla kaplanmıştır. Dilkaya \'e
Karagündll.t mezarlarında ölü armağanı olarak bulunan çanak çömleklerin formları, l1rartu Krallık Dö
nemi çanak c;ömlekleri ile yakın i l i<,,k i içindedir. Van Bölgesi Erken Demir Çağ mezarları ve bu ınezar
lard�ın çıkan e"erlerin C rutu
.. ıle lxnzulıklerı. Lrartu Kü ltürü'ndeki bir <:ok gelenek ve uygulamanın
kaynağının \'an Gölü H:wza:-ı'nın 1.Ô. H. binyıl külrüıi
i nde aranması gerektiğini göstermi�tir.
Resim 45 KaraRıimJüz oda mezan, Hrkeıı Deınir Çağ sonu
Resim 6 - Dill:aı'tl \fe:mrlık Akmı 'ıu/a hır oda me=ar. Erken Ocmır ÇaR sonu
ÖLÜ GÖMME GELENEKLERİ
U
rartu ölü gömme merasimleri ile ilgili hilgiler yazılı kaynaklardan çok arkeolojik kazılardan
elde edilen çeşitli huluntulardan sağlanahilmektcdir. Onaya çıkartılan mezarlar ve bu me
zarların insa edildiği mezarlık alanındaki veriler, kazılarda bulunan çeşitli betin1li adak eş
yaları veya kemer, miğfer, mühür gibi kişisel eşyalar üzerinde yer alan betimJcmeler, Urar
tu ölü gömme gdenekleri konusundaki kaynaklarımızdır. Uramı mezarlarının yer aldığı
mezarlık alanlarında, kaya mezarlarının içlerinde veya önlerinde yapılan tapınmalar önemli bir yer lu
ur Yukarıda da belirtildiği gibi son yıllarda özellikle Van Karagündüz, Van Kalesi Ilöyük, Dilkaya Hö-
� - \ e Ayanıs Kalelerinde yürütülen arkeoloji k kazılar, ölü gömme gelenekleri ile ilgili bir çok veri
nır gün ışığına çıkartılmasını sağlamıştır. Bu kazılardan elde edilen arkeolojik veriler, l 'rartu mezar
mimarisinin Erken Demir Çağ içlerine kadar takip edilebileceğini. t:rarıu Krallık döneminde gördüğü
müz bir çok ölü gomme geleneğinın, aynen mezar inşaasında da olduğu gibi, Krallık döneminden
& <..eye gittiğini göstermiştır.
ÖLÜ YEMEGİ
Ölünün gömülecegi mezarın türü ne olursa olsun (basit toprak mezar, basit taş mezar, dro
mo-.lu veya dromossuz oda mezar veya anıtsal kaya mezarı) gömü sırasında dini bir merasim yapıl
� olmalıdır. Ölü ıle ilgili kendi evinde ne gibi bir merasimin yapıldığı bilinmemektedir. Ancak bazı
muhür baskıları üzerindeki betimlemeler, ölünün hir tabut içine koyularak bir araba üstünde mezar
- al... nına getirıldiğini göstermektedir. Mezarlık alanına getirilen öllller için yapılacak en önemli me
""!1 ölü yemeği" merasimidir. Ölü yemeğinden önce yapılması mumkün olan dua veya tapınmalar
ıesef yazılı kaynaklara yansımamı�llr. Ölü yemeğinin ölünün mezara koyulmasından sonra, ancak
�.eklerden ölüye sunulabilmesini sağlamak amacıyla mezarın kapak taşı ile veya toprakla öıtülme-
en önce yapıldığı önerilebilir. Özellikle Van Karagündüz mezarlarından elde edilen veriler, ölü ye
meğinin bir bölümünün kaplar içinde mezara koyukluğununu gösterınıştir. Ölüler için hangi tür lıay
QIÜann kurban edildiğine ait bir çok kabartma mevcuttur. Bu kabaıtmalardan edinilen verilere göre
nlık için özellikle boğa ve keçi tercih edilmi�tir. Kurbanlık hayvanların mezarlık alanı içinde mi
1diklerı kesin değildir. Kazısı yapılan mezarlık alanlarında kurban sunakları bulunmanuşcır. Ancak
işlemin pekala taşınabilir kurban sunakları ile gcrçekle�cirilebilmesi mümkündür. Kesilen kurban
ha}Yanların bir bölümünün tanrılara adak olara k sunulduğu mümkündür. Hayvanın kalan bölüm
tlı!rinin merasime katılan kişiler tarafından pişirilerek ycnildıği, bir kı:-.mının da çanak ve tabaklar için
ölünün yanına konulduğu arkeolojik olarak karutlanmışllr. Van Dilkaya mezarlık alanında ortaya
lan geç Erken Demir Çağ ve Urartu mezarların taş döşeli bir alan içine.le yer aldığı gözlenmiştir.
� ....;ındı k mezarlar v e yakma mezarlar bu taş dö�eli alan üzerine kurulmuştur. Tas döşeli bu
.
m1.· .ısım \·e ölu ziyafeti gerçeklestirilıniş olmalıdır. Kurbanlık hayvanların mezarlık alanında pi
s:!ikiı�im. \ C ölü ziyafeti olarak dağıtıldığına ait önemli kanıtlar vardır. Elazığ Kalcköy, Van Karagün
dıüz ' e \an Dilkaya mezarlık alanlarında ortaya çıkartılan tabanı taş döşeli alanın içinde, kurban eti
irılme....inde k-ut.-nıld ğı çok mümkün ol.
ı n ocaklar ve tandırlar bulunmu:;.tur. Kaleköy ve Oilka
klerinde ocaklar atnalı seklindedir. O a.... ılıklar. bu bolgelerde Erken Tunç Çağlarda egemen
&ken Transkafka.-.)'3 �ele�inin deV"am ..ın atnalı hi<.ıml x:akl..r. mezarların hemen ) .ınınclı
99
Resim 47- il. Sard11ri '11iıı kutsal alanı: Analı-Kız
100
Resim ·18- Analı-Kız k11rhmı kanal/an ve 11�·/er
ıoı
bulunmu:,tur. Mezarlık alanlarından elde e<lilen koyun ve keçi gibi hayvanlara ait kemikler ele ölü ye
meğinden arta kalanlar olmalıdır. Ölü yemekleri sırasında yemeklerin tanrılara ,·eya ölülere sunulma
sında sunu masalarının kullanılıp kullanılmadığını bilemiyoruz. Ancak bir çok Lraıtu tunç kemeri ve
ya adak levhası üzerinde ölü ziyafetlerinin böyle masalarda gcrçekle�tirikliği görülmektedir (Çizim
2 1 ). Farklı türdeki Crartu mezarlarından çıkan masa kalıntıları halktan ki<;.ilerin gömülmesi sırasında
da sunu masalarının kullanıldığınının kanıtıdır Atnalı şeklindeki ocaklarda pi�irilen, tanrılara sunulan
ve merasime katılanlar tarafından yenilen yemekten bir bölümü de ölüler için ayrılır. Ölü ziyafeti sı
rasında içilen şarap veya suyun ela testi ve kl.lpcükler içinde, gideceği diğer dünyadaki yaşamında kul
lanılmak üzere, ölüye armağan edildiği bilinmektedir.
YAKMA MERASİMİ
Ölünün yakılması durumunda da aynı tür merasim ve tapınmanın yapılıp yapılmadığı kesin
değildir. l rnelerin yanında veya içinde hay\ a n kemiklerinin bulunmamı-:; olması farklı bir tapınma
sekline i�aret edebilir. Arkeoloıik kazılar ölülerin mezarlık alanları ıçinde yakıldığını ve yakılan kemik
lerin toplanarak "kırma taşları·· ile küçük parçalar haline getirildiklerini gö:scerınişrir. Küç·Liltülcn ke
mikler ve küller bir urnenin içine konularak mezarlık alanına gömülmüştür. Urnclerin üzerleri bir ve
ya birden fazla çanak veya kase ile örtülmü�tür (Çizim 22). Bu duruma ait güzel örnekler \'an Ayanıs
Kalesi ve Dilkaya kazılarından elde edilmi<;.tir. Kalenin doğusundaki yamaçta yürütülen mezarlık ka
zılarında bir urnenin üzerinde düz durumda bir kase ve kaseyi ters konulurak öncn ikinci bir kase
bulunmuştur. Düz duran kasenin içinde ölü) e sunulan ölü yemeğinin var olduğu rahatlıkla önerile
bilir. Bu durumda yakma merasimlerinde ele ölü yemeği merasiminin yapıldığı düşünülebilir. Urnele
rin içine.len elde edilen mühür, küpe, yüzük. fibula gibi kişisel eşyalar ölü armağanları hakkında bil
gi verirler. Urne i�·ine konulamayacak kadar büyük olan kemer ve miğfer gibi esyalar ise katlanarak
veya ezilerek urnenin hemen yanına bırakılmıştır. Yakına gömülerin, bir öneriye göre, ekonomik ola
rak daha dü�ük düzeydeki insanlara ait olduğu dü�ünülürse merasimlerin çok gelişmi� ve zengin ol
nı:ıdığı önerilehilir. Ancak bazı oda ve anıtsal kaya mezarlarında gözlediğimiz yakma gömüler için du
nun aynı olmamalıdır.
Mezarlık alanlarında veya Van Kale'ii'ndeki Analı-Kız ya da Çavuştepe'deki gibi bazı açık ha-
va kutsal alanlarında ( Resim '!74849) gerçekle�tirilcn hir başka tapınma şekli, sıvı kurban O ibasyon )
merasimidir. Kurban kanı, şarap ve su kullanılarak yapılan libasyonlar, her türlü dini törenlerde ve ölü
gömme merasimleri sırasında ulgulanını� olmalıdır. Kutsal alanlarda libasyon merasiminin yapıldığına
dair en güzel örnek Altıntepe kazıları ile ortaya çıkmıştır. Altıntepe oda mezarlarının kuzeydoğusun
da, birinci mezara bitişik durumdaki açıkhava kutsal alanında, taş kaide üzerinde yükselen dört adet
stel ele geçmiştir. Srellerin birinin önünde. çapı O. 50 metre olan !a� bir sunak dikkat çekicidir. Altın
tepe stelleri önünde tanrılar ve ölüler için sıvı kurban mera<>imi yapıldığı kesine.lir (Çizim 23). Steller
önünde libasyon yapıldığına ait çok önemli bır buluntu bir mühür ba'ikısıdır. Mühür baskısı üzerinde
(,"izim 2 1- !Jlr (trartıı tıınç kemeri ıizerimle üfı'I yemej.ıi ı·e liba:;_}ON kurbanı ( ıterhm• R ( Fditor), nw111-..ı .ıtetalu·ork111g
.
Ce11ter 111 the i11 tbe Fiı-st llille1111tıı111 H c I .fımlS(l/em 1991 22� Re�. 63>
102
Çizım 22 Dilkaya ı·e Ayaıııs kllzılanııda lnı/1111mı ağızlan kase ile tınıilıl ıırııeleı:
-
103
Rem11 51 -Ste/ ı•ııı·afarı. >eşflalu;
Re.
Hm 52 - Do,�11 llewı:zıı kara 11u•ztırı
1
Resım :;o >t>şilalı\ kulsal alam ıçinde kam n şı
i
105
bir platform ü7.erine dikilmiş üç stel, stellerin karşısında ise hir kişi ve önünde lihasyon sıvısının ko
yulduğu tek kulplu bir kap durmaktadır. Anlaşıldığına göre mühür üzerindeki kişi, üç stel önünde tan
rılara libasyon yapmaktadır. Stellerin ne tür bir tanrısal olguyu simgelediği kesin değildir. Ancak Al
tıntepe'de dört, Özalp yakınındaki Yeşilalıç kutsal alanında üçlü gruplar halinde altı adet ve mühür
baskısı üzerinde üç adet resmedilen stellerin Urartu tanrılar aleminin ilk üç veya dört tanrısını, yani
Tanrı l laldi, Teişeba ve uini'yi, dördüncüsünün ise Meher Kapı listesindeki dördüncü Tanrı Hutuni'yi
veya baştanrıça Anıbani'yi simgelediği düşünülebilir.
Steller önünde libasyon yapıldığına ait önemli bir haşka kanıt, Meher Kapı yazıtında bir sı
ğır ve bir koyun ile onurlandırılan ve bir Haldi Kapısı olduğu bilinen Yeşilalıç'taki kaya nişinden el
de edilir ( Resim 50). Özalp'ın güneyine.le, deniz seviyesinden 2.5 16 metre yükseklikteki Nazarabad
Dağı'nın yamacına oyulan niş içinde İşpuini-Menua ortak saltanat dönemine ait bir yazıt yer alır. Ka
ya nişinin önünde farklı yönde iki sıra halinde, dikdörtgen kaya oyukları vardır ( Resim 5 1 ). Bu oyuk
ların, Haldi Kapısı önündeki libasyon stellerini dikmek için kullanıldıkları açıktır. Haldi kapılarının
önüne veya bu kapıların yer aldığı kutsal alanların içine stellerin dikildiğine ait bir başka arkeolojik
kanıt, Van Gölü'nün kuzeydoğusundaki Karahan'da bulunan stellerdir. Karahan stellerinin birinin üze
rinde, Sarduri oğlu işpuini'nin Tanrı Haldi için J Ialdi kentinde bir Haldi kapısı yaptırdığı ve aynı kent
te Tanrı Ua için bir kutsal steller (alanı) inşa ettiği belirtilmektedir. Sözkonusu scellerin ne tür bir kut
sal yapıyı tamamladığı kesin olmamakla birlikte Altıntepc mezarlarının ününde gördüğümüz gibi bir
libasyon kuLsal alanı içinde yer almış olmalıdır. Aynı yörede bulunan ve Menua tarafından dikildiği
belirtilen bir başka yazıtta "Tanrı Şuini için İşpuini oğlu Menua bu steli dikti; i�puini oğlu Menua ve
Menua oğlu İnuşpua'ya Tanrı Şuini'den yaşam, sevinç ve yücelik ihsan edilsin" denilmektedir. Crartu
yazılı kaynaklarında Meher Kapı veya Yeşilalıç gibi Haldi kapılarına libasyon yapıldığı hakkında da
bazı bilgiler mevcuttur. Muradiye yakınlarındaki Köşk köyünde ele geçen ve Menua tarafından dik
tirildiği belirtilen bir stel üzerinde " . . . Haldi kapısına ve stellerin önüne şarap libasyonu yapılmalıdır. . . "
emri yazılmıştır. Bu bilgiler libasyon sıvısı içinde şarabın da var olduğunu kanıtlamaktadır. Arkeolojik
ve epigrafık veriler, canlı hayvan kurbanının yanında ( Resim 52), Urartu dinsel inanışlarında stellerin,
stellerin olu�turduğu kutsal alanların ve bu seciler ününde sıvı libasyon merasimi yapmanın önemli
bir yeri olduğunu göstermi�tir.
Steller ününde gerçekleştirilen sıvı kurban törenlerinin Urartu'ya nereden geldiği kesin de
ğildir. Yeşilalıç örnekleri Urartu'da en erkene tarihlenen libasyon stelleridir. Üzerinde yazıt olan diğer
bazı stellerin Urnrtu egemenlik sahası içinde farklı bölgelere dikildiği bilinmektedir. Ancak genellikle
askeri faaliyetleri belgeleyen bu tür yazıt-steller önünde herhangi bir merasim yapılıp yapılmadığı bi
linmemektedir. Urmiye Gölü'nün güneyinde yer alan ve kral Menua tarafından, saltanatının ilk yılla
rında ele geçırılerek Urartu topraklarına katılan Hasanlu yerleşim yerinde benzer stellere ait örnekler
bulunmuştur. I lasanlu Kalesi'nin etrafına bir sur duvarı çekilerek Urartular tarafından kullanılmaya
başlaması ile Ye�ilalıç kutsal alanının ve olasılıkla yakınındaki Ur.ırtu kalesinin inşaası aynı tarihlere
rastlamaktadlf. Batı İran Demir Çağ Il'ye tarihlenen II:ısanlu'daki yanmış yapıların önündeki taş dö
şeli avluda yeralan ve yukarıda sözü edilen dörtlü stellcrin ve bunlarla ilgili tapınmaların Urartu'yu et
kilediği düşünülebilir. Olasılıkla stel dikme ve önlerinde libasyon yapma geleneğinin, M .Ö. il. binyıl
Anadolu'sunda erken örnekleri var olmasına karşın, Urartu'ya, diğer bir çok kültürel öğe ile birlikte,
Kuzeybatı İran'dan geldiğini önermek mümkündür.
1 06
..
. . . "" .
MADEN IŞÇILIGI
DEMİR
rartu egemenlik sahası içinde yapılan arkeolojik kazılarda çeşitli madenlerden yapılmış çok
U
sayıda eser ortaya çıkarılmıştır. Genellikle demir. bakır, altın ve gümüş gibi madenlerden
veya runçtan üretilen bu eserlerin sergiledikleri çeşitlilik ve üstün teknoloji. Uramı Krallı
ğı'nın bir maden işleme ve üretme merkezi olabileceği önerilerinin yapılmasını sağlamıştır.
Hatta daha da ileri gidilerek, Urartu Krallığı'nın l\1.Ö.9. yüzyıldan itibaren Yakındoğu siya
'ietindc söz sahibi olabilmesi, Lrartu'nun demir madenciliğindeki başarısına bağlanmıştır. Urartu as
keri seferlerinin gerçekleştirilmesinde ve ülkenin savunmasında önemli rol üstlenen kalelerin, ekono
minin temelini olu�turan tarımın gerekleri olan baraj ( Resim 53-54), :-.ulama kanalı ( Resim 55) bağ ve
bahçelerin inşaasında gösterilen başarının demir alet ve silahlara bağlı olduğunu düşünmek mümkün
dur. Demirin tunç silahlar kar�ısındaki tartışılmaz üstünlüğü, olasılıkla Uruadri'nin en erken dönem
lerinden beri Asurlu kralların lTruadri ve airi ülkeleri üzerine sefer yapmasını özendirmiştir. Asur icra
lı 1. , almanasar döneminde ba�layan ve kendisinden sonr..ıki birçok Asur kralı tara.fından sürdürülen
askeri seferlerin nedenlerinden biri ve belki de en önemlisi, Van Gölü IIavzası 'nda var olan demir ya
taklarıdır. Arkeolojik kazılar M.Ö. 1 3. yüzyılda bu yörede demir silah veya aletlerin varlığına ait kesin
kanıtlar vcrmemi<:>tır. Ancak Van Gölü'nün kuzeydoğusunda Ernis (Ünseli) yakınlarında ortaya çıkar
tılan ve bir çoğu Erken Demir Çağ'a tarihlenen bazı mezarlar içinde çok sayıda demir silah ve eser
ler bulunmuştur. Kesinlikle Urartu öncesine ait olan bu demir eserleri n kesin olmamakla birlikte M.Ö.
2 binyılın sonlarına tarihlendirilmeleri hatalı olmamalıdır. Erken Demir Çağın sonlarında demir silah
··c -;üs eşyalarının mezar armağanı olarcık kullanıldıklarına ait başka kanıtlar, Dilkaya ve Kar.ıgündüz
.,;,.azılarından da ortaya çıkmı�tır. Kanımızca Van Gölü I lavzası'nda yaşayan çeşitli beylikler tara.fından
Z::rken Oemir Çağ'da bilinen demir madencılığı, bu beyliklerin M.Ö. birinci binyılın başlarında siyasal
hır örgütlenmeye kavuşması ile gelişmiştir. Başarılı ve büyük boyutlu madenciliğin yapılabilmesinin
cemel koşullarından biri de örgütlenmedir. Madenin ocaktan çıkartılması, zenginleştirilmesi, işlenecek
::• :>lyclere taşınması ve ormanların kesilerek enerji elde edilmesi gibi yoğun emek isteyen bu işler kra
li 11r organizasyon ile başarılmış olmalıdır.
BAKIR VE TUNÇ
Uraıtu'da m a de nden ü ret ilen e';ıya la r içinde en çok ele geçenler bakır veya tunçtan üretilen
eserlerdir (Çizim 24). Tunç veya bakır eşyalar doğal tahribata karşı demire oranla daha dayanık!J ol
duklarından. kazılarda daha bol bulunmu�lar ve kazıcıların dikkatini daha fazla ç·ekmişlerdir. Bakır
veya tunç işl en mesi . şekillendirilmesi ve üzerine yazı yazılma�ı daha kolay olduğundan çeşitli sanat
eserlerinde, süsleme elemanlarında veya birçok adak e�ya sında Urartulu ustalar tarafından tercih cdil
ıni;;lerdir. Urart:lı beylikl er döneminden itibaren l "rartu'da yoğun kullanım bulmus olan bakır \t' tu n<.
birçok Asur kralının yazıtlarında Vrartu'dan alınan haraç l iste� indc de geçer. Asur kralı 11.Tukulci
'\in u rı..ı zam.rnından itibaren birçok A.....,u r kralı '\.ıiri . Huhu..,kia ' e upria gibi ülke t:rd�n b:ı;..ır ' e tunç
•.rn yapılmı-.. m:ılzcmdcri ülkeleri ne götürduk enni yaz..ı r \ .ın G l u lfavza-.ı'ndaki be)liklerin bir
1
Nesım 53 Toprakk.ale'11i11 doğrısıııulaki Sihke barcıp
1 09
"
-
1 10
Hesım 57 Demir mızrak uçlan. Ayams Kalesi -ı1 ô 7 yüzyıl
-
Re>ım 58 - Telt ltulpl11 /e,;/ı, t1111ç Çızım 24 Tek kıılplıı. yonw aRızlı metal kt'p
lll
Resim 59 - 7i11ıç adak leıbcısı. Vım Mı'izesi
1 12
Resim 60 - .\fobı(ra Parçası Resim 61 - Keçi ayağı biçıkli masa
1'mı .ıtıızesi ayağı, Van .llüzesi
Res1111 62 - Tıınç ok uçları Resmı 6:� l�lemelı tım� R6ğıtstak. Resını 61 - Tu nçtan ıireıilmiş
Aranı.\ Kalesı ı'tm Müzesi çeşitlı mutfak eşyaları,
1'an Mı1wsi
ll
ölü armağanı olarak konacak kadar değerli olan demir eşyaların Krallık Dönemi'nde bu değerlerini
yitirdiği, çok bol ve ucuz olarak sağlanan demirin ,·eya demir eserlerin yazılı kaynaklarda birleşme
leri ile bakır ve üzelliklc tunç işçiliği ziıYeye ula�mıştır. Bu gelbmeye tunç yapımı için gerekli kalay
madenine, güçlü si]asi ' e askeri bir örgürlenmenın katkısıyla, daha kolay ulaşma olanakları <la etki
li olmuştur. Uraıtu·mın kalayı nereden bulduğu kesin değildir. M.Ö. 1 3 . yüzyıla tarihlenen ve Teli al
Rim::ıh·tan ele geçen bir yazılı belgede '\ıairi ülkesinden 50 mina kalay alındığı söylenmesine karşın,
�airi topraklarında kalay madeninin var olduğuna ait hiç bir kanıt yoktur. Cr::ımı gerekli kalayı olası
lıkla İran 'dan veya Afganhtan \lan ticaret yolu ile elde etmiştir. Krallığın kunıldugu ilk ] ıllarda kuzey
batı iran'a yapılan askeri seferlerin nedenleri arasında belki doğudan gelen ve kalay ticareti için de
kullanılan yollara egemen olmak dü�üncesi de ' ardı.
M.Ö. 1. binyılda büyük oranda l'rartu egemenlik sahası içinde kalan Doğu Anadolu, bakır
madeni açısından oldukça zengin bir yöredir. Modern araştırmalar ve Crartu yazılı kaynakları krallı
ğın birçok yöresindeki bakır kaynakları ile ilgili yeterli bilgi vermektedir. Özellikle Erzurum, Erzincan,
Bayburt ve Çoruh vadisi Lrartu'nun bakır elde ettigi bölgelerin ha�ında gelir. M.Ö. 8. yüzyılın başın
da bu yörede ya<;;ayan Diauehi kralından 10.000 mına bakır alındığı bilinmektedir. Bingöl, Tunceli,
Elazığ, Adıyaman ,.e Mahıt]a bölgesi bakır yönünden zengin olan bir başka yöredir. Kral 11. arduri
döneminde bu yörede yaşayan Kumahalhi kralı Kuştaspili.den -;adece M.Ö. 7'-+5 yılı seferinde, 10 mi
na saf altın ve 800 mina gürnü�ün yanında. 2.000 bakır kalkan ve 1 . 5.:35 bakır kazan vergi olarak alın
mıştı.
ı ·rartu maden sanatında bakır ve runcun ne derece yoğun olarak kullanıldığının en güzel ka
nıtı Musasir (Ardini> kentinin yağması sırasında ele geçirilen eserlerin listesine.le görülebilir. Günümüz
de Louvre ;\füzcsi'nde saklanan ve Asur kralı IT.Sargon\ın M.Ö.71 ı yılında l "rartu üzerine yaptığı se
ferin. kralın ha';> katibi Harmakki'nin oğlu '\abu-şallim-';>unu'mın kaleme aldığı kayıtlarını içeren tab
lette, .'\-1usasir kentindekı Haldı tapınağından elde edılen ganimetin lıstesi vardır. Daha önce <le belirt
tiğimiz gibi; aynı yağma olayı ve elde edilen eserlerin sayılması ve tartılması Korsabad kabartması
olarak bilinen ve yine il. Sargon'a ait bir kabarlma l.L�erin<le de gösterilmiştir. II. Sargon Haldi tapına
ğı olarak adlandırılan tapınaktan binlerce bakır eş) anın yanında, 108 ton tunç külçe ele geçirmiştir.
Aşağıdaki rakamlar ,\lusasir tapınağına armağan olarak sunulan ve Asur kralı tarafından ele geçirilen
eşyalar ve l 'rartu 'da ki ]oğun bakır ,.c tunc; eşya üretimi ıle ilgılı çarpıcı fikir ' ermektedir.
• 1 tunç heykel
• 1 tunç boğa, 1 inek ve yavrusu heykeli
Yukarı Anzaf, Ça\ll'>lepe. Karmır-Blur, Toprakk,ıle ' e son yıllarda yürütülen Ayanıs gibi fark
lı dönemlere ait kalelerin kazılarında ortaya çıkan tunç eserlerin sayıları ancak yüderle ifade edilebil
mektedir ( Resim 58-66>. Kazısı yapılan birçok L rartu Kalesi'nin bir saldırı ve bunu takip eden bir
yağma ile sona erdiği dikkate alınırsa. kazılarda bulunan demir, tunç ve özellikle gümü';> ve altın gibi
eşyaların çok daha fazla olması gcrckır. Ayanıs'ta ancak küçük bir bölümü ortaya çıkartılan "payeli
salonun·· içinden, 1 997 yılına kadar, 5 migfer, 3 kalkan. 3 sadak. 2 kazan, 2 kılıç ve yüzlerce mızrak
ucu ve diğer tunç eserler tuncun Urartu'dakı yoğun kullanunına ait güzel bir örnektir.
11
GÜMÜŞ VE ALTIN
Giımüş ve altının Crartu �anatı'nın farklı dallarında yaygın olarak kullanıldığı çeşitli kazılar
. n bırçok eş}a ile kanıtlanmıştır. Genellikle süs eşyalan veya süsleme elamanlarının yapımın
rullanıldığı bilinen altın ve bir �·ok eşyanın üretildiği gümüşe ait bilgiler Lırartu yazılı kaynakların-
,eriJmektedir. Krallığın erken dönemlerinde krnl Menua'nın Erzunım yöresinde egemenlik süren
uehi kralından vergi olarak altın ve gümüş aldığı bilinmektedir. Aynı krallıktan 1. Argişti'nin ikinci
.....L.Un3t } ılında, bu krallığm tamamıyla Urartu'ya bağlanmasından önce, önemli miktarda gümüş ve
t�min edildiği de bilinmektedir. Crartu'nun ihtiyacı olan altın ve gümüşün bir bölümünün Erzu-
:ını ,.e cıvarı gibi kuzey ülkelerinden elde edilmesi şaşırtıcı değildir. Doğu Amıdolu'da günümüzde
.jc- bili nen gümüş ve altın yatakları bu bölgede yer alan Oltuçay, Artvin ve Bayburt gibi yerleşme yer
O\'arındaclır. Gümüşhacıköy, iksar ve Gümü�hane ise zengin gümüş yatakları ile ünlüdür. Özel
kr.ıl \knua zamanında başlayan ve onu takip eden birkaç kral döneminde de süren kuzey ve
yJ.ığu seferleri Güney Kafkasya ve civarındaki altın ve gümüş yacaklarına ulaşmak amacını da
kt.ıydı. Batıda ise \.1alatya ve civarından altın ve gümüş sağlandığı il. Sarduri'nin yazıtlarında
ilmektedir. l 'rartu kralı Melitealhe kralı Hilaruda'dan, bağışlanması karşılığında, haraç olarak al
\ l: gümü;. aldığını bildirmektedir. G üneydoğu Anadolu'daki Kumahalhi kralı Kuştaşpili de aynen
Hıbrud.ı gibi bağıslanmış, ancak bunun karşılığını alrın ve gümüşten oluşan ağır bir vergi ile ödemek
mn.ın<l.ı kalmıştır. Bu iki kraldan elde edilen altın ve gümüş günümüzde de varlığı bilinen Keban ,
bia t\ .ı ve Kahta kentleri civarındaki kaynaklardan elde edilmiş olmalıdır.
'>Ü ey.o. 4.91 1 kilogram) saf olarak ele geçirilmiştir. Ağırlığı 5 calent 1 1 mina olan (y.o. 165 ki
� m) ve merkezlerinden aslan basları çıkan altı altın kalkan Musasir Haldi tapınağının duvarla
....o.,ıemekteydi. Hu dönemde Yakındoğu'da kullanılan ağırlık ölçüsü 1 talcnt y.o. 30 kilogram idi
min.ı bir talcntin 1 60 ağırlığına e�itti. Kayıtlardan anla�ılınaktadir ki tapınağın kapı kanatlarını tu
,firgulerdcn, tanrıça formundaki anahtarlara. kama ve kılıçlara, meyve sepetlerinden mühür ve yü
ert.· kadar bir çok eşya alcından yapılını�tır. Aynı çe�itlilik gümüş için de geçerlidir. Söz konusu
r t.ıpınakta gümuş mızraklar, yaylar ve kazanlar, Yazolar, kaplar ve meyve sepetlerinin de Asur
.!"- • .ıYll l:apısı u=ermde Astır n� l mrt11/11 ""'h'rler r \lerlwu R. . <Editör. l rartıı-11 .\letC1/1rnrlmıg
Cenk"T ın ıbe Fı1$1 \fıllermıum B CE, jermlll<'m. l 991. Re� 1 rJ
Resim 67- il Rıı,\l/ vcı mı hir
adak mı[ifen, Ayams Kalesi
kralının eline geçtiğini yazmaktadır. Sadece bir tapınakta ele geçen bu sayıda ve ağırlıktaki allln ve
gümüş eşya bu madenin lTrartu'da yoğun kullanım bulduğunun önemli bir kanıudır. Ayanıs kazısın
da oıtaya çıkan çok sayıdaki altın süsleme elemanları ve altın kaplamalı bir çok e�ya, bu kullanımın
M.Ö. 7. yüzyılın ortalarındaki izleri olarak değerlendirilmelidir.
MİGFERLER
Tunç, bakır \ eya demir gibi çe itli madenlerden üretilen eşyalar arnsında miğferler, kalkan
lar, sadaklar. kılıçlar ve mızraklar gibi askeri techizal \·eya silahlar ön sırada yer alırlar. Urartu kazıla
rında ortaya çıkartılan birçok mıgfer farklı dönemlere ait olmalarına kar�ın form açısından büyük bir
çeşitlilik göstermezler. Birkaç hlisnanın dısında L rartu miğferleri konik bir biçime sahiptir. Bazı özel
· koleksiyonlarda veya müzelerde bulunan ve kaynağı kesin olmayacak ekildc bu müzelere gelen bir
iki örnek sorguçlu miğfer olarak adlandırılabilir. Asur kralı I I I . Salmanasar'a ait Balawat kapısı üzerin
de sorguçlu miğfer giyen Uramı askerlerinin betimlendiği bilinmektedir (Çizim 25). Aynı kabartma
üzerinde Asurlu askerler konik miğferler giymektedirler. M.Ö.9. yüzyılın ortalarındaki Urartu kralı Ara
me'nin askerlerinin sorguçlu miğferler kullandıklarını düşünmek mümkündür. Ancak Urartu kazıları
bu tipe ait hemen hiç bir örnek vermemiştir. Bu durum Asurlu sanaLçının -.orguçlu miğferi Urartulu
askerlerin simgeleyici bir üzelliği olarak da kullandığını gösterebilir.
lJrartu Krallığı'nın �1.Ö. 9. yüz> ılın sonlarında askeri donanım yönünden bdli bir standarda
kavuştuğu gözlenir. Çağda'> A-.ur, Babil ve Suriye örneklerinde olduğu gibi Ur.ırtulu askerler de ben
zer huni sekilli konik miğferleri kullanmaya başlarlar. I3u uygulama krallığın sonuna kadar büyük bir
değişim göstermeksizin devam eder. Bu formda yapılan miğferlerde yaygın olarak kullanılan malze
me demır ve tunc;tur. Demir özellikle M.Ö. 8. yüzyılın sonu ve 7. yüzyılda yoğun kullanım bulmuş
tur. Bu tür miğferler iki parçanın birbirine perçinlenmesi ile elde edilmislerdir Ye üzerlcrinde herhan
gi bir bezeme yoktur. Demir eserlerin bir çoğunun paslanmış oluşu, varolan olası bezemeleri de or
tadan kaldırmış olabilir.
1 16
Üzerinde farklı bezemelerın ve bazı durumda bir yazıtın ela yeraldığı birçok miğfer runçtan
.ı'lılmıştır. Krallığın farklı yörelerinde yüıiitülen bir çok kazıda bezemeli ve yazlllı örnekler günümü
ze kadar u l aşabilmiştir. Özellikle Çavuştepe, Karm ir-Rlu r ve Ayanıs kazılarından (Resim 67) c;ıkan bir
çok miğfer üzerinde bu miğferlerin, tanrı Haldi'ye sunulan birer adak e<:>yaı;ı okluğu bilinmektedir. Bu
rur adak eşyaları diğer adak ewaiarı ile birlikte aynı mekanlardan ekle eclilmi�lerdir. Ayanıs'da bulu-
n iç içe üç nınç miğferin ele gec.,'liği alan demır mığferlerin veya diğer tunç adak eşyalarının bulun
duğu "payeli salondur" . .Miğferler üzerinde, alt kenar boyunca uzanan iki band arasında bunların Ar
- -.ci oğlu Rusa ( i l ) tarafından Tanrı Haldi'ye armağan olarak sunulduğu yazılıdır. :'\1iğferler çeşitli me
ra5 m sahneleri ile betimlenmiştir.
tzerinde yazıt ve betimleme bulunan bir çok miğferin adak e<;;yası olduğu önerilmiştir. Miğ
fe üzerindeki sahneler genelde iki bölümden olu�ur: Mıgferin iki yanından çıkarak alın kısmına doğ
ru ıçiçe yaylar şeklinde uzanan ve uc.,· larında aslan, boga ' eya kaz veya ördek ( Ayanıs örnegı) ba')la
n lan motifler ve bu motifler arasına yerleştirilmıs merasim sahneleri. ı\Iıgferler üzerinde gözlenen
aş arabası ve süvarilerin yer aldığı savaş sahneleri veya bir veya birkaç kutsal ağacın iki yanında
""nlara tapınma sahneleri, araba veya atla yapılan çeşitli av sahnelen kalkan veya kemerler üzerin
de bulunabilen diğer sahnelerden pek farklı değildir. Urartu betim sanatında gözlenen gelenekselleş
mi-. bezeme öğcleri büyük bir değişiklik göstermeksizin hemen tüm tunç eserler üzerinde gözlenebi
\yanıs Kalesi'nden çıkan tunç miğfer üzerindekı, merkezi bir kuhal ağaç ve bu ağacın iki yanın
da mpınanlarc.lan oluşan ana sahnenin dışında tüm kemeri c.,·epeçevre saran hayvan motiflerinin boğa.
n veya kartal gibı Urartu'da çok yaygın olarak kullanılan motifler c.leğıl. fakat tanık betimlemesi
1..sı deği�ik bir uygulama olarak karşımıza çıkar. Tavuk motillcrınin l rartu dininde bir anlamının
uğu bilinmemektedir. Herhalde bu motiflerin kullanılması adağın sahibı kral Rusa'nın, pek de alı
m..ımış bir daHanı<:>ı olmalıdır.
Urartu ıniğferleri üzerinde gözlenen hir baska bezeme motifi genel olarak "sim�ek" olduğu
c:ı inanılan motiflerdir. Miğferin önünde. sivri tepesinden alın kısmına doğnı. ucu hayvan başlı veya
•'\an haşı olmaksızın uzanan kabartman ı n hemen altında uygulanan !;ıiınsek motifinin anlamı. fırtı
oa tanrısının simgesi veya hayvan boynuzu olduğu şeklindekı önerilere kar-:ıın. bilinmemektedir. Üzer
rlern<leki ithaf yazıtları ile farklı dönemlere tarihlendiğini bildiğimiz Craıtu miğferleri, gerek form ve
�kse bezeme olarak büyük bir farklılık göstermezler. Krallığının ba�langıcınclan sonuna kadarki
cmdc gözlenen en önemli farklılık. erken döneme tarihlenen birçok miğferin üzerindeki bczcıne
tie.rin arkadan döğme ve önden çizme yöntemi ile yapılmalarına karşın, özellikle M.Ö. 7. yüzyıla ta
enerılerin daha çok önden çizilerek yapılmış olmalarıdır. ı\1otif repcıtuvarın<la \ c süsleme öğele
� gözlenen önemli bir değişıklik yoktur. Aslında bu durum diğer bir çok bezemeli Cra ıtu e�yala
ıci.n de geçerlidir.
KALKANLAR
Urartu kalkanlarının sınıflandırılması ve tanımlanmasında kullanılan iki ayn grup kaynak var
Bu kaynaklardan ilki. farklı tarihlere ait olan .\sur bbartmaları üzerinde resmedilen Crartulu as
rin taşıdığı kalkanlardır. Diğer grup ise birçok Craıtu kazısında orta)«l çıkartılan kalkanların ken
:eridir Her iki kaynağı dikkate alarak yapılacak bir sınıflama gerçeği daha iyi yatsıtacak gibi gürü
. . Ancak Asur kabaıtmaları üzerinde, Urartulu askerlere ait olarak veya l raıtu yapılarının duvar
uzerine asılı olarak gösterilen ve genellikle Urarttı malı olduklarına inanılan kalkanların örnekle-
199- A� anıs kazısında ortaya çıkartılanın dışında, hiç bir Crartu k.ızı.-.ında ortaya çıkmamıştır. Uu
.., u,U<Jki her değerlendirme bu gerçeği gözönüne alarak yapılmalıdır. lraıtul.ıra ait olduğu önerilen
....,..
erken kalkan betimlemeleri. Asur kralı III. Salmanasar'a ait olan Bala" at kapısı üzerinde görülür.
kralının s.1ltanatının erken yıllarından beri l,'rartu üzerine yaptığı seferleri betimleyen kabaıtına
uzerinde L"r..ırtu .tskerlerı ellerinde küçük ve oıtaları kaba rık kalkanlar taşırlar. Crartulu askerlerin
-··�.�-eri sorguçl u mıgfer ' e kısa tunik ile birlikte küçük kalkanlar, onların l J rartulu askerler olduğu
sim':!e.-.idir. KalLnbnn ( n. !. rında gö1lenen kabarıklar. çeşitli Uramı kazılarında ortaya çıkaıtılan
:'22Jtl.arla Urarru malı olduklan l\.L... n olan ·umbo !ar olmalıdır < Resim 68) Ancak <..ıpları çok kü-
olan bu rur kalkanların gerçeı <leri -.imdıyc dek ek· ge1,
ııen.•-.tir.
ı ı-
Resını 6H - 7l11m 7'eişeha 111otıj1i kalkan ımıbosu ı cm .lltlzesf
n
Konu ile ilgili bir baska Asur kabartması, Asur kralı il. Sargon\ın sekizinci seferi sonunda
yağımı ettiği Musasir kemini resimleyen Korsabad kabartmasıdır. Kah.ııtına lızcrındeki l laldi tapınağı
nın ön cephesi ortalarından aslan başlarının <,·ıktığı kalk.tnlar ile bezenmiMir. Dm .ular ve payeler üze
rınc asılı duran hu kalkanlar ile ilgili bilgiler seferin kdyıtlarını içeren yazıtlarda da vardır. I laua tab
leti kaleme alan ya1tcı, bu kalkanların altından yapıldıklarını ve agırlıklarının yakla�ık olarak 25 ki
logram ( 5 talcnt, 1 2 mina) geldiğini yazmaktadır. Bu kalkanların solicl altından yapılmış olabileceği
'>Üphelidir. Son yıllarda Ayanıs kazısında ortaya çıkartıl.rn bir çok tunç malzeme ince bir altın tabaka
sı ile kaplanmıştır. Musasir kalkanlarının da bütünüyle altından değil. tunç üzerine ..
ı ltın kaplama ola
rak yapılmış olduklarını önermek mümkündür. Ortasında bır aslan protomu olan kalkanlar hiç bir
Urartu kazısından ele geçmem işti. Bu durum, bu kitabın yayına hazırlandığı aylarda yürütülen Ayanıs
1997 kazılarında ele geçen aslan baslı kalkan ile değisnıi�tir. M.Ö. 9. yüzyılın ortalarında Asur'cla yay
gın olarak kullanılan bu tip kalkanların çağda':) Kuzey Surıye Kent Dedetlcri <.;anatında da kullanıldı
ğı bilinmektedir. Kargamıs. Zıncırlı \C Sakc;agözü kabartmalarında merkezi hayvan başlı kalkanların
betimlendikleri ve hu örneklerin Asur örneklerinden daha eskiye tarihlendikleri hılinmektedir.
L'rartu kalkanları ile ilgili yapılacak bir sınıflandırma. kazılardan ortaya c_·ıkmış olan gerc,:ek
malzemeler ıle >·apılınak durumundadır. t ır:mu yayılım sahası ic,:inde yürütülen Altıntepe, Kayalıdere,
Karnıir-Hlur. Arın-13erd, Toprnkkale ve Ayanıs gibi birçok Urartll kalesınde c;ok sayıda kalkan gün ışı
ğına c_·ıkartılmı.:;;t ır ( Resim 69). Ru kalkanlar dekoratif adak kalkanları ve bezemesiz kalkanlar olarak
iki ayrı grupta toplanabilir. Çaplan 60 cm. ile 100 cm ara ... ında clcğisen adak kalkanları üzerinde, bant
lar arasına yerle::;tirilmiş birbirinı takip eden aslan ve boğa motiflerı \ardır. l layvanlar her zaman si
metrik ve kalkanın merkezine doğnı >'Ünir durumda re'>imlenmi�tir. Aslan veya boğalar kalkan üze
rindeki içiçe halkaların üzerıne basmaktadırlar ve sadece bir yünden bakıldığında düz olarak görüle
bil irler. Bu nedenle motiflerin düz olarak algılanabilmesi ic,:in kalkanların bir yünde asılı olmaları ve
ya durmaları gereklidir. Asılma yünü değhmesi durumunda hay\anların simetri"ıi ele bozulur. Farklı
dönemlere ait olan bu tip dekoratıf kalk,ınlar üzerindeki bezemeler birkaç küçük detayın dı�ında hep
aynıdır. Farklılık gösteren motifler hayvan dizileri arasında yeralan çe'>itli geometrik bezemeler ve to
murcuk motifleridir. Dekoratif kalkanlar genellikle onu yaptıran \e tanrıya adak eden krala ait bir
adak yazıtına sahiptir. Adak edilen tanrı hemen her zaman Tanrı Hakli'dir.
Diğer grup kalkanlar he öncekıler ile aynı boyutlarda ,.e tormda olmasına karşın. üzerlerin
cle bezeme olmayanlardır. Bu tür kalkanların savaşhırda kullanıldıklarını önermek mümkündür. An
c,ık Ayanıs kazılarından ortaya çıkartılan ve çapları 0.80 metre civarında olan bir kaç kalkan bulun
dukları "payeli salonun" payeleri üzerinde bl.ıyük tunç çh·iler ile asılmakta idi < Resim 70). Hu ne<len
.e duvarları süsleyen adak kalkanlarının üzerinde bezeme olması da �art değildir Kalkanların kenarı
boyunca çeHclenen demir <·ubuk, kalkanı saglaınla':;>tırmak için kullanılını� olmalıdır. Diğer bir çok
>rnek gibi Ayanıs kalkanlarının i�·lerinde üç adet tutamak vardır. Tutamaklar iki vcy<t ü c.; perçin ile kal
kana tutturulmu':mır. Tutamaklardan ikisinin kalkanı taşımak için, diğl'rinin ise omuı.a asmak için kul
lanıklığı önerilmıscir Ayanıs ürneklcrincle olduğu gibi diğer UrartLı kalkanlarının da arka yüzleri kalın
hır çuval veya ha ... ır ile kaplanını'> olmalıdır.
Birçok l 'rartu ka7ısında oıtaya çıkan koni bıçimli tunç veya demir umhoların gön gibi yok
cfahılen malzemelerden yapılan kalkanların ortalarında yer aldığı onerilmistir. Bu tip kalkanlar da he
nuz hulunamamıstır. Ancak unıhoların lxızı A'>ur kabartnularında gü'>terildiği gibi hoyle kalkanlara ait
olduğu bilinmektedir. Bu dun.ınıda kullanılan malzeme .ıçısından l rartu kalkanlarını. tunçtan ve gön
den olmak üzere iki ayrı grupta toplamak da mümkündür.
SADAKLAR: OKDANLIKI.AR
Tunç levhaların yaklasık 0.70 metre uzunluğunda ve 0. 1 0 metre çapında bir tüp olu�turacak
�kilde katlannı.ı'>ı ile elde edılen -.adakların açık olan bir yüzü deri ile kapatılmıstır. Sadağın alt kı.s
nu bazı örneklerde runc b..ızı örneklerde: ı-.c:. deri ile kapl.ınmısltr. İkı U(l<l ycratın birer halka �ardı
mı iJe -.adağa ba�lanan bir kay�. -.ada.!!:n rır ızda ıa-.ınıııa-.ına � .ı rdımn olmu...r r. Bazı durumlarda
1 19
Resım 70 - T<.:alkaıılan11 payelere asıldığı tunç çiı •iler
1 20
Nesim 72 - Bezemeli t1111ç J.:e111er parçası. l'mı Hıizesi
.lılarından ekle edilen buluntular. sac..la kların gencide aynı formda > arılmış olmalarına karşın adak
merasimlerinde H! savaşlarda kullanılmış o l duklarını gösterir. Adak eşyası olarak kullanılan birçok sa
c.lak üzerinde banc.llar halinde çe<;; itl i bctimlcnıcler ve adağın sahibine ait yazıtlar vardır. Bezemeler ge
ncide atlı veya yaya askerleri n yürüyüşünü veya atlı savas arabalarının gcçi�ini betimler. Hane.Har ara
sında yeralan zig zag \ e tomurcuk motifleri dizisi 'iahnelcri birbirine.len ayırır. Bu betimlemeler diğer
tunç Cramı eserleri üzerine.le görülenlerden stil olarak farklı değilc.lır. Karmir-Blur kazılarından �·ıkan
18 sadaktan beşi üzerinde , bunları adayan I . Argişri \ C! il. �arduri'ye ait ithaf ya7ıtları görülebili r. I3e
zemesiz ' c adak yLt7ıtsız kalkanlarda olduğu gibi üzerine.le bezeme ,·eya yazıt olmayan saclakların da
} .1 pıların çe itlı >erler ne asıldıkları bilinmektedir. Ayanı'> ka.lıları bezemesiz sadakların ( Resim 71 ) di
i
KEMERLER
Uramı maden saıuunda le\"ha tunçtan üretılıniş kemerler. sayısal açıdan önemli bir grubu
oluştururlar. Bunun başlıca nedeni kemerlerin hemen her sınıftan insanlann meLarlarınc.la öli.i arma
ğanı olarak lxılunına�ıclır. Bu gelenek inhunıasyon mezarlar için olduğu kadar krenıasyon mezarlar
için de geçerlidir. Van Dilka} <1 mezarlık alanında orta�a çıbrtılan ve ekonomik yönden hiç de güçlü
olmayan insanlara ait olan urnclcrin yanınd.t, katlanmıs durumda kemerleri n varlıgı gözlcnmıştir. Ay
nı sekilcle katlanmış kemerlcrın çok daha zengin kişilere ait oldukları kesin olan Altı ntcpe mezarla
rınc.laki kazan içinde bulunmu':;> okluğu hil inmektec.lir. Uramı toplumunun farklı ekonomik güce sa
hıp kc..,imlerinin kemer kullanma alışkanlığı dikkat çckkıdir. B u durum Lrartu giyim modasınc.ln ke
llll'rtn yerini her zaman koruduğunu göstermektec.lir. '\ıtckiın günümlize kadar gelebtlmi5 birçok Urar
"cu bcci ınlcmesinde , tunç kemerlerin elbiseyi tanıamla>an bir uföur olarak karşımıza çıktığı görülür.
Ura�t. '-..m.ttı'nda kullanım açı-.ından iki tür kemer o!malıclır. Bunlardan ilki ve yoğun kulla
nım bulum ' obnı hele bağlanan kcnıcrlerdır Genellikle 1 .0- 1 .-ı met re uzunluğunda olan bu kemer
ler: elbisenin \ c� a bazı c.luruınlarda mantonun uzerıne hağlannustır Dığer tür kemerler i.;e gene.il ikle
121
sol omuzdan sağ kalçaya doğnı çapraz olarak uzanan, omuzda kuş�ınılan kemerlerdir. Bu tür kemer
lerin uzunluklarına ait en önemli kanıt. Çavuştepe'de bir asker tarafından kullanıldığı kesin olan 1 .53
metre uzunluğundaki örnektir. Cavuştepe örneği uzun kemerlerin at koşumu olarak değil. fakat in
sanlar tarafından kullanıklığının önemli kanıtıdır. Kullanım şekli ne olursa olsun genellikle tüm ke
merlerin arka yüzleri deri ile kaplanmıştır. Deri, kemerin uzun ve yan kenarları boyunca açılmış de
likler ile kemere tutturulmuştur. Kemerlerin iki kısa kenarında yeralan ve perçin ile kemere tutturu
lan hal kalar. kemerin olasılıkla bir kaytan ile bele bağlanmasını sağlamıştır. Bazı durumlarda kemerin
iki ucunu birleşrirınek için bir kemer tokası da kullanılmıştır. Kemer tokaları genellikle kanatlarını iki
yana açmış kartal betimlemesi şeklindedir. Döküm 'eya levha ıı;ıetalden üretilen kemer tokaları üze
rinde bazı durumlarda çeşitli hayvan motifleri veya bu hayvanlar ara!-ıındaki mücadele betimlenmiştir.
Tüm Urartu kemerlerinin üzcrleri çeşitli savaş arabaları. süvariler veya yayalar, avlanan in
sanlar, hayvanlar, geometrik motifler veya bitki motifleri ile bezenmiştir (Resim 72). Üzerinde betim
leme olmayan kemer yoktur. Betimlemeler gencide iki farklı teknikte yapılnuştır. Yaygın olan beze
me tekniği arkadan vurma yöntemidir. Daha az kullanılan önden çizme yöntemi birçok durumda tek
başına veya arkadan vurma tekniği ile birlikte uygulanmıştır. Arkadan vurma yönteminde de kemer
üzerine bclimlenmek istenen motifler, önce sivri bir madeni kalemle çizilmiş olmalıdır. Çeşitli motif
lerin konturları ve gerekli detaylar bu şekilde yapılmıştır.
Urartu tunç kemerleri üzerinde betimlenen sahneler ' eya ınotiOer oldukça zengin bir reper
tuvar göstermesine karşın, kronolojik açıdan kesin gruplar oluşturmazlar. Sadece kemerler üzerinde
değil fakat diğer bezemeli t·rarru e!-ıerleri üzerinde de bezeme ögesi olarak çok yaygın kullanılan as
lan, boğa ve kanatlı fantastik yaratıklar gibi motiOer, olasılıkla uzun yıllar süren tutucu bir krali mo
danın etkisine.le veya zorlamasında. krallığın tüm zamanları boyunca çok büyük bir stilistik farklılaş
maya uğramadan kullanılını�lardır. Bu nedenle tarihleme denemeleri yapılırken bu motiflerin katkıla
n düşük düzeyde kalmaktadır. Motiflerin oluşturduğu sahneler. sahnelerin anlatım düzeni ve motiOe
rin kemer üzerindeki konumları kronolojik bir tasnif için başvurulması daha yararlı olan unsurlardır.
Bu kriterler dikkate alınarak yapılacak bir tasnifte, en erkene tarihlenen kemerlerin üzerindeki beze
menin sürekli anlatımı içeren sahnelerden oluştuğunu gözlemek mümkündür. Bu tür kemerlerde ke
merin tüm yüzeyini oluşturan betimleme alanı, birbirine paralel iki sıra kabartma çizgi ile dört veya
üç şeride ayrılmıştır. Sahneler bu şeritler üzerinde resmedilmiştir. Belli bir hareket içeren sahneler ge
nellikle geçit halindeki süvariler. savaş arabaları. ellerinde çeşitli silahlar taşıyan yaya askerler, kutsal
ağaçların iki yanında tapınan kanatlı fantastik yaratıklar veya insanlardan oluşmaktadır. I lareket ke
merin tam ortasından. belirli bir mekan ile bağlantılı olmaksılın ve nerede ba�layıp nerede bittiği be
lirtilmeksizin başlayarak iki dar kenara doğru devam etmektedir. Sahnelerin zemini kemeri şeritlere
ayıran kabartına çizgilerdir. f3u zemin sözkonusu kemerler üzerindeki tek mekansal kavramdır. Sürek
li anlatım tarzında resmedilen kemerler üzerinde durağan motiflere rastlamak çok zordur. Bezeme
bantları arasında s:waş arabaları ile yapılan boğa veya aslan avı sahnelerinin yeraldığı kemerler de bu
gruba girmelidir. Ancak bu örneklere.le av sahneleri arasında yeralan ve sahnenin hareketliliğini dur
duran veya sekteye uğratan çe<;>itli motifler vardır. Rozet, palmet veya çeşitli geometrik veya bitki mo
tifleri sürekli anlatımı sekteye uğratır. Kemerin bantlara aynlarak bezeme alanlarının oluşturulduğu
ve bu alanlar içinde kemer LOkasına doğru hareket eden asker veya savaş arabalarının betimlendiği
kemerlerden hiç birisi bir yazıt ile donatılmamıştır. Bu nedenle bu uslubun ne zaman başladığı ve ne
zamana kadar devam ettiğini kesin harlarıyla ortaya koymak bir hayli güçtür. Ancak benzer motifle
rin yer aldığı ve Üzerlerinde 1 . Argişti veya i l . Sarduri'ye ait ithaf yazıtları olan diğer eserler yardımı
ile bu grubun M.Ö. 8. yüzyılın başlarından itibaren kullanıldığı ünerilebilir. Hareketlerin rozetler ve
ya geometrik motifler ile bölündüğü av sahneli kemerlerin ise. önceki gruptan belki biraz daha geç
olması gerekmektedir.
Urartu tunç kemerlerinde önemli bir başka grubu alt alta yerleştirilmiş aslan, boğa, dağ ke
çisi veya fantastik yaratıklar ile yer değiştirerek betimlenmiş rozetler, kutsal ağaç·lar, çiçek motifleri,
palınet motifleri veya kanatlı güneş kursları içeren kemerler oluşturur. Bu grub::ı giren kemerlerin bir
kısmı çift çizgi ile üç veya dürt şeride ayrılmış bir, bülümüncle ise bezeme alanı tüm kemer yüzeyi
olarak kullanılmıştır. Hazı durumlarda kemerin iki ucunda tek veya çift çizgi. nokta veya sarmal mo-
122
tifleri \ eya bunların bir kaçının birle�mcsi ile yarılmış dikdörtgen bir alan içinde aslan veya boğalar,
kutsal ağaç ya da kursal hayvanı üzerinde ayakta duran tanrı motifleri betimlenmiştir. 11ir kaç örnek
te panolar içinde aslan avı sahnesinin becimlenc.liği <le bilinmektedir. Kemerler üzerinde yer.ılan mo
tifler, stilistik açıdan göçebe kavimler sanatını <.;ağrıştırır. Bu kemerler için önerilebilecek tarih, L'rarcu
sanatı üzerinde göçebe sanat etkilerinin ba�lac.lığı M.Ö. 8. yüzyılın ikinci yarısı ' e 7. yüzyılın başları
olabilir.
Kemer bezeme alanının çeşitli bitki motifleri, rozetler, tomurcuk ve .sarmallar veya birbirine
• ıkta gruplan ya da palınet motifleri ile bağlanını� S-�ckilli dallar ile bölündüğü kemerler bir başka
�emer grubuna aittir. Bu şekilde bölünen alanlar içine kursal hayvanı üzerinde ayakta duran tanrılar,
1.."e şitli hayvan motifleri, fantaslik yaratıklar, ralmet veya rozetler ve kutsal ağaçlar yerleştirilmiştir. Kc
.nerin iki ucunda yeralan dikdörtgen hir rano içinde ise bu motiflerden biri veya birkaçı yer alabi
lir.
Bazı kemerlerin rüın yüzeyinın birbirini takip eden ve alt alca yerleştirilmiş aslan. boğa. ka
n.ıtlı at veya aslanlar, akrep veya yılan kuyruklu aslanlar. kanatlı \ eya kanatsız fantastik yaratıklar ve
} .ı avcılar ile tamamen dolu olduğu gözlenmistir Bu ci.ir kemerlerde kemer yüzeyi hiç bir şekilde pa
nolJra ayrılmamıştır. Motifler biraz dıı ..,ıkıcı olarak defalarca tekr..ırlanmışcır. Kemerler üzerinde yera
·.ın bir çok motif, Kelermes veya Zi'' iye'c.le bulunan göçebe sanat örneklerine çok benzemektedir.
" >n iki gruba giren kemerler üzerindekı motiflerın daha az itinalı bir işçilik ile üretildikleri ve arka
t..ın vurma yönteminin yanında, ünden çizme tekniğinin daha ağır bastığı gözlenebilir. Kesin olma
·11..ıkla birlikte bu tür kemerlerin M.Ö. 8. yüzyılın sonlarından itibaren Uraıtu'da üretildiklerini öner
mek mümkündür. Sekizinci yüzyılın ortalarından beri üreLilcn bir başka grup kemer, bezeme açısın
<l..ın diğer türlerden bir hayli farklıdır. Bu örnekler üzerinde sadece nokta, tomurcuk motifi, sarmal ve-
.ı ziz zag dizileri yer alır. Bir iki örnekte karşımıza çıkan ithaf yazıcları tarihleme açısından öneml i
dır
Yukarıda sözü edilen gruplara ait tüm kemerler farklı görünse de bezemelerin konusu açı
�•n<lan oıtak bir özelliğe sahiptir. Bu örneklerde, belkı ilk grup hariç, anlatılan bir olay veya işlenilen
br konu yoktur. Amaç kemer yüzeyini günün sevilen moda ınotüleri veya kutsanan tanrı motiOeri ile
1slemektir. Kemer üzerindeki çeşitli tanrı veya kutsal hayvan motiflerinin, kemeri kuşanan kişiyi kö
li tiklerden koruımış olduğuna inanmak ela mümkündür. Amaç bu bile olsa. motiOer birbirleri ile il iş-
·i!endirilmeden tek başlarına ve durağan bir şekilde resınedilmi�lerclir. l\'arrativizıın en düşük seviye
dedir. Bu durum Urarcu betimleme sanatının önemli bir özelliğidir ve güney komşularının sanatı ile
bfi\ük bir farklılık gösterir. Ancak bir grup L rarLu kemeri, yukarıda belirttiğimiz üzellikl('r ile tama
mtn ters düşmektedir. Genişlikleri önceki tüm gruplardan daha dar olan kemerler üzerinde dini me
ra.' mler, bu merasimler için ziyafet sofrasının hazırlanması veya bazı k işilere sunulan ziyafet olayları
gıb daha önceki gruplar üzerindeki betimlemelerde gürıneye pek alışmadığımız konular anlatılnıak
ud ,. Anlatım narrath üslup ilkelerine uygun olarak bir mekandan veya alandan başlamakta ve hare-
et 1.c..,itli konu ve kisilcrle devam etmektedir. Bu türe giren bir çok kemer üzerinde var olan kale be
timlemeleri, olayın yeraldığı mekan hakkında ela bilgi venı1ektedir. Kemerler üzerind<: boğa. aslan,
nıtlı hayvanlar ve tomurcuk c.lizıleri gıbi gelenekselleşmiş Ur.mu ınotıflerinin yanında, daha ilkel
_ i görülen, ama öncekilerden çok daha hareketli ve ikonografik olarak çok daha zengin figürler var
. Bu kemerler büyük olasılıkla krali aileye, yönetıcilere \eya zengin kesime ait olmayan kişilerin
ureni�ı ve kullandığı kemerlerdir. Olasılıkla Urarctı kalelerinın etrafında yaşayan halkın dinsel ve bel-
de günlük uğraşlarını betimleyen bu kemerler. motiflerinin i::,.lenbi açısından da farklılık gösterir.
! ıflcr daha çok çağdaş Kafkasya kemerlerinde gözlenen önden çizme ve noktalama yünccmi ile ya
pdnu....ıır. Bu tür kemerlerin daha üncekı gruplar gibi üretildikleri kesin bir zaman dilimi olmamalıdır.
Krallığın hemen her döneminde farklı gruplara ait bir veya birkaç gnıp kemer üretilmiştir. Uranu süs
aynı tarzdaki bir çok motifin farklı zamanlarda ya-
lıemc ....anatınd.ı gözlenen stilistik gelenekselleşme
'ını sağlamı<;tır. Olasılıkla merkezi bir sanat ckolunun aristokratlar arasında değişikliğe uğratLl
m:a·,ızın bcnim�cnmesi Ye bunun uzun yıll.ır uygulanması, Urartu süsleme sanatı repertuvarının da
enncc gd·-.nwmesıne neden olmu..,tur \nu.k krali ekollere.len çok kendi geleneklerine bağlı ola
emer \C)'a di�er <:::-)"a lan üreten lu. ı-. hu eserlerde farklı fakat kcndhinin olan bazı ogckri kul
Ltrtılı
liln
1i"5tir.
12
KAZANIAR
Uraıtu metal işçiliği içinde (Ok önemli bir yeri runç \eya bakırdan yapılmış büyük boyutlu
kazanlar alır. Ağız kenarlarında kazanı sü'>leyen boğa. siren \e griffon gibi eklentileri olanlara "ek len
.
tili kazanlar . adı verilir. Eklentili k<ızanların kökeni. ürcrim bülgelerı veya yayılı-:. alanları unın süren
ve günümüzde de devam eden biliın<;cl tartısmalara neden olmu<:>tur Benzer eklentili kazanların İtal
ya gibi Anadolu dışındaki bazı ülkelerde ele gcçıne..,ı . L rartu c.leniz,ı-:ıırı tı<:arerinin somını olarak be
nimsenıni� ve bu ticaretin boyutları konu.,unda da tartışmaları ba<;latmıstır. Hüyük boyutlu tunç 'eya
bakırdan yapılmış Urartu kazanlarının \arlığı ile ilgili llç ana kaynak vardır. Bunlardan ilki U ra rtu ve
ya Asur üretimi olan çeşitli eserler üzerindeki kazan betimlemeleridir. Bir diğer grup veri. üzellikle
A'iur yazılı kaynaklarında geçen \ e A'iurlular tarafından ele geçirilen kaz�ınlar ıle ilgili yazılı belgeler
dir. Üçüncü ,·eri topluluğu he. lrartu egemenlik sah.ısı ı<;incle \ eya L rartu sınırları dışında ka7ılar ile
ele geçen kazan veya kazan eklentileridir. 13azı t ·rartu runç kemerleri üzerinde resmedilen çeşitli
amaçlı ıne�ı'iimler sırasında büyük boyut l u kazan ,·eya kapların kullanıldıkları bilinmektedir. A'iur kra
lı II. Sargon\ın l\tusasir kentinin y.ığmasını resimleyen Korsabad kahartımı'iı üzerinde de Haldi tapı
nağının önünde iki adet büyük boyutlu kazan resmedilmiştir. Bu örnek kazanların Urartu tapınakla
rının önünde dini bir amaç idn de kullanıklığının önemli bir kanıudır. J\itekim Varto yakınlarındaki
Kayalıdere'de ortaya çıkartılan tapın.ık a\ !usunda \ e capınağın giri':ı kapı'iının hemen kar�ısında üç
ayaklı bir kazanın \ arolcluğu kanıcl.ınmı:-.Lır. Kazanların depolama am.ıc. ı dı':iında dini mera..,iınlerde de
kullanıldığına ait bır veri. Erzıncan } ,1kınlarında kazıl.ın Altıntepe·de ek geçmiştir. Altıntepe'de bula
nan ve 300 lıtre kapa:,iteli Li<,; ayaklı ve dört boğa bası eklentili kazan burada yer alan mezarlar ile i l
gilidir.
TI. �argon \ın ka} ırl.ırı ı\lusasir'clc ele ge<:irilcn ganimet arasında ·•etrafları yabcmi öldiz. as
lan ue ejder ba�ı ile slisle11e11 12 gı'imılş kazandwı " lxıh....ecmektedir. Burada tanımlanan <;; üphe.siı ek
lentili güımı� kazanlardır. Ayrıca �iizlcrc.e küçük \'l! hü} ük tunç kazanların ganimet l istesine geçtiği
bilinmektedir. lfü�,ilk boyutlu kaz,ınların t.ıpınaklard,ıkı kullanım amacı ile ilgili en açıklayıcı bilgileri
yine 11. Sargon\ın 'iekizincı sefer kayıiiarında bulmak ımımkllndür. �argon tapınakta yağına ettiği ga
nimetin listesinde "tunç kapakları ile birlikte içi 50 6lçek sıı alahilen lniyılk bir kazaıulwı l'e lrartu
kralma ait olem, Haldi 'nin ö11t'i11de k11rhwı s111111wk için kul/a111/a11 t•e içi kurban törenine ait şarap
ile dolu olan 80 litre kapasiteli hz'iyı'ik kapaklı kaza11da11 " ..,öz etmektedir. Bu tanımlardan anlaşıl mak
tadır ki kazanlar dinı merasimlerin bir a'iamasında gerçeklc-;.tirilen sı\ ı kurban ile ( libasyon) ilgilidir.
Tunçtan ve pı.smiş topraktan y.ıpılmıs büyük boyutlu kapların çeşıtlı y.ıpıLır kinde libasyon amaçlı
olarak kullanıldıkları \yanıs K,ııe..,i kazılarında ortava çık,m lnıısrır. Ayanıs Kalesi"nde "payeli salonda ..
bulunan tahrıp olmu'> cunc.: kazanın. hemen yanınd,ı yeralan kireç ta�ı libasyon sunağı ve kanalları ile
dini bir islevi yerine getirdiği kesindir.
Crartu egemenlik sahası ic.: inde yürütülen ba7ı kazılar. Asur yazılı kaynaklarında anlatılan ve
ya Asur ve Ura mı beciınleınelerinde gö....terılen büyük bo)urlu h.azanların gün ısığına çıkmasını sağla
mıştır. Karmir-Blur'da bulunan 1 .68 metre çapındaki \'l' ""00 l itre kapasiteli ikı tunç kazan ' e Altınte
pe'de anırsal mezarın giri<;>inde orta) a çıkan 300 litre kapa..,ıteli. boga eklentilı tunç kazan uzun yıllar
dan beri bilinen füneklerdir. Son yıllarda yürütülen Ay.ınıs Kale'ii kazıları. biri "payeli salonda" diğe
ri ise kalenin batısındaki "depo mekanlarında" olın.ık üzere ıki tunç kazanın ortaya çıkmasını sağla
mıştır. "Payeli salonda" 'i >io.lu payenin' yanında bulunan, ağız kenarı demir çubuk ile güçlendirilmiş
cahrip olmuş tunc; kapağın bu kazana ait olması gereklidır. Tunç levhalardan yapılan kazanların do
ğal nedenler ile tahrip olma san..,farı çok fazladır. Agız kenarları demir çubuklar ile güçlendirilmiş ol
sa ela yerlesıne yerlcrıncle kullanılan bırçok L mrtu tunc \ eya bakır kazanının tahribat nedeniyle bize
ulaşmadığı kesindir.
Altıntepc örneğinde oldugu gibi bazı tunç kazanla rın ağız kenarları çeşitli hayvan başları ile
süslenmiştir. Hoğa. siren. aslan veya grifon başı olarak şd.illcnclirilcn hu ilaveler "kazan eklentileri"
olarak adlandı rılın ı-:ıtır. Kazan eklentileri idnde en yaygın kullanılan boğa ve siren ekknrikridir Grif
ı çok Etrtır},t \ e 'ı: unanistan·da de geçmiştir. Altıntepe\le bulunan k.ız.ının ağız
fon eklentileri ıse d<.ı ho.
kenarında doküm yünteını ıle yapıl mı.., 1 -bı<. imli bir pl.ıka üzerine yt.>rle..,tırılmı.., obn c ,,.. 1 ·ğa ek-
lencisi, dön adet perçin ile kazanın ağız kenarının altına tutturulımıscur. Boğa ba<;ları boynuzludur. Yu
varlak gözler. ka'jlar ve ağız burun yüre,si plastik olarak i<,lenmis, alın d ikdörtgen olarak biçimlcndı
rilıni�tir. Alın üzerindeki sadar sarmallar ile biter. Topr::ı kkale'de ele geçen iki boğa eklentisi genci
hatları ile Altıntepc örnegine hcnzcıncı.;inc kar<ıın ka�lar, gözler \ e ı.;açlardakı detaylar çizgiler ile he
•:nilmiştir. Lrartu <ıınırları içinde bulunan diğer boğa eklcntikri l rmiye Gülü'mın güne) batı kıyısın-
i.ıki Gu�çi Köyü'nde ve aynı yöredeki Karmır- Blur kazılarında ele geçmi�tir. 1 fer iki grup eklentide
ıe alın yine alışageldiği gibi dikdörtgen olarak biçimlendirilmiş, det.ıylar önemli ölçüde stilize edile
rek verılmistir.
llrartu sınırları dışında bulunan boğa eklentilerinin sayısı pek fazla değildir. Bu buluntuların
en önemlisi l\1.Ö.72'5-700 yıllarına tarihlenen Gordion'daki 13ü) ük Türnülü.., te bulunan bir kazanın
uzerindedir. Boğa ha�larının üzerinde olasılıkla ka wnm
. ta'jınması için kullanılmış bir halka deliği var
dır. Alın Urartu'da bulunan örneklerin akı.;ine üçgen obrak biçiınlendirilmistır. C�ordion örneğinin bir
t rartu üretimi olup olmadığı hala raıtı<;malıdır Çok sayıda boğa eklentisi Lramı sınırlarından bir hay
lı uzakta, Yunanisran'da gün ı'>ığma çıkarılmıştır. Yunanistan örnekleri genellikle bir halka deliğine,
kısa boynuzlara \C yuYarlak alına sahiptır. Bazı bilim adanılan Gorclion'da ve bazı balı merkezlerin
de bulunan boğa eklentilerinin Urarttı üretimi olduğunu ve hu yerlc<;me yerlerine l 'rarıu ile batı dün
' .ısı arasında \ arolan ticaret yoluyla gıttiğini 'iavunmakcadırlar. Bır grup bilim adamı ise Gor<lion ve
Yunanistan'da ele geçen kazanlarm \ e boğa eklentılerinin yerel ürecimler okluğunu, ancak boğa ek
lentisi fikrinin doğu kökenli olduğunu önermişlerdir. Madeni veya pi�miş toprak büyük boyutlu kap-
1.trın ağı7 kenarlarına boğa baslarının yerleşcirilme geleneği Anadolu'da !Vl.Ö. 2. binyılın başlarından
iıibaren kullanılmı<;tır Lç ayak üzerinde duran büyük kazanların Anadolu'daki erken örnekleri de Ka
neş Kan.ım'un il. katına kadar geri gitınektedır. Burada bulunan bir mühür baskısı üzerinde üç ayak
lı bir kazan betimlenmiştir. Kapların agız kenarlarını süsleyen benzer boğa veya kuş başları İlk Tunç
..ığ'ın son evresine.le Kıbrıs'ta da görülebilmektedır.
llrartu üretimi olan boğa eklentileri ve eklentili kazanların, bir Ura mı bulu�u olup olmadığı
ı.ırtışmalıdır. 13ilinen en erken tarihli Lrartu eklentili kazanı <ıekizinci yüzyılın sonuna tarihlcnebilınek
ıedir. KayLilıdere k.ızanının eklentilere sahip okluğu bılınmemektedir. Tapınagın avlusunda üç ayak
:i7erinde durduğu önerilen hu kazanın eklencili olması durumunda bile tarihi .'vLÖ. 8. yüzyılın orrnla
mdan geriye gidemez. Elimizdeki örneklerden daha erkene carihlenen eklentili kazanların gün ışığı
n.ı çıkartılamaması durumunda bu geleneğin Craıtu'ya ba';>ka bir kültür bölge'>inden, olasılıkla <la Ku
LC) Suriye'den geldiği fikri degerini yitirmeyecektir. Kumahalhi ülke'>i kralı Kuştaşpili gibi bazı Kuzey
'-turiye Kent Devletleri krallarının, l 'rartu'ya haraç olarak 1 .535 kazan verdiği hatırlanmalıdır. Hu nok
_ıda .l\,1usa.s ir tapınagının önünde yeralan iki adet üç ayaklı kazanın tarihi ve kime ait okluğu ünern
ra-:.ımaktadır. Bu kabartma Mu<ıasir'in yağma edildiği �J.Ö 7 1'-l yılına tarihlenmektcdir. Ancak tapınak
ve tapınaktan alınan eşyalar daha önceki bir tarihte de yapılmış olabilir. I latta tapınağın bir UrartLı ta
pınağı olmadığı, kentin İşpuini tarafından ele geçirilmesinden sonra Musasir Tanrısı Bağbanu'dan alı
n.ırak , Uraıtu Tanmı I laldi'ye ithaf edildiği bilinmektedir. Olasılıkla tapınak önündekı kazanlar İşpu
i n nin fethinden ünce ele \ardı. �lusasir, Kuzey �uriye ' c Asur dahıl elim komşu ülkeler halkları tar.ı
fınJa n saygı gören bir dini merkezdi . Bu nedenle Musasir ganimet listesinde sözü edilen birçok mal
bl. kent yöneticileri \'e halkları tarafından tapınağa arm.ığan olarak sunulmu�Cll. Ya�ma l iste'>indcki
T�"ıal. l rartu, Kirhi, A-;ur ve ad/artnı razmcm111 kolay olmadığı ülkeler bu armağanların geldiği ül-
·elerdır. Musasir kencinin ve tapınağının ele geçirilişi ile l rartu'ya gelen bazı kültürel öğcler olabilir.
Eklentili veya eklentisiz kazanların tapınakların ününde yer alması bu öğelerdcn biri midir bilinme
mektedir Tarın Haldi'nin Crarru 'ya \1usa'>ir'den geldiği cloğrultu'>unda yapılan bazı önerilerin var ol
du�u da unutulmamalıdır. 13u soruların yanıtları kazılarcün çıkacak yenı yazılı \e arkeolojik belgeler
e \'erilebilecektir.
Uranu \.ınatı . nda yaygın olarak kullanılan eklentilerden diğeri sirenlcrdir. Sirenler insan vü
an)u, kadın \ e� .ı erkek baslı, kanatlı ,.e kuş kuynıklu fantastik yaratıklardır (Çizim 26-28). Kazanla
nn a�ız kenarına monte edıkn ..,ircnlerın hır c.oğu kazanı ta<;ımak amacıyla yapılmış halkalara sahip
.
tirler. iren eklenıili kazanlar Anadolu'da. bir <;ogu Toprakk.ıle de olmak üzere, l'rartu egemenlik sı
n...-bn idnde \ e Gordion"da; Yunanbtan"da Olimpiya. Ddf Ptoon D'l'los Rodos \ e Aıina'da. İralya'da
ır
ise Prdeneste ve VeLulonia'da ele gcçıni�Lir. Siren eklemi H! eklenLili kaı.anlarının Yunanistan'a ve İtal
ya'da Etrurya meıarlarına kadar geniş bir coğrafi alan içinde ele geçmi� olması, Yakındoğu"nun çok
önemli bir maden işleme merkezi durumunda olan Uraıtu ülkesi ile bau dünyası arasında varolan Li
caretin sonucu olarak benimsenıni�Lir. Söz konusu ticaretin Urartu Krallığı'nın farklı dönemlerinde Al
Mina ve Tarsus gibi Doğu Akdeniz veya Trahzon gibi Doğu Karadeniz limanlarından veya Gordion
üzerinden giden karayolu ile gerçekleştiği bilinmektedir. Siren eklentilerınin sahip olduğu stilisLik
özelliklerin, Kuze> �uriyc pla.'> Lik sanatı ile olan benzerlikleri. sirenlerın kökeni ve kaynağı ile ilgili
olarak Kuzey Suriyc'nin de önerilmesine neden olımı":>tur Bazı bilim adamları Gordion'da bulunan si
renlerin bu ülkede üreLildiklerini, bauda bulunan diğer sirenlerin ise Kuzey Suriye malı olduklarını
önerirler. Bu örnekler ile Toprakkalc'cle bulunan Urarlu eklentileri arasında varolan bazı stilistik fark
lılıklar ve Kargamış. Zincirli gibi Kuzey Suriye Kenl Dedetleri pla'>Lik eserlerindeki benzerlikler yuka
rıdaki fikri desteklemektedir. Ancak Kuzey Suriye kazılarında hiç bir siren eklentisinin ele geçmemiş
olması gerçeğini de unutmamak gereklidir. Birçok siren eklenti<>i üzerinde gözlenen Urartu stilistik
özelliklerinin kaynağı, olasılıkla l 'r:mu ve bazı Kuzey Suriye Kent Devletleri arasında kurulan ticari
işbirliği ve bunun sonucu olarak olu<;;a n ortak üretim atölyelerinden kaynaklanabilir. Siren cklcnLile
rinin ve siren eklentili kazanların kökeni neresı olursa olsun, Crartu metal ustalarının ve batı ile Urar
tu ve Kuzey Suriye arasında ger<ı,·ekleştirilen ticaretin bu malların geni� bir alana yayılmasında ve çok
geniş bir kullanım alanı bulmasındaki payı yadsınamaz.
Karınir-131ur'da bulunan bir aslan eklemhi, l ·rartu'da hoğa \'e siren eklentilerinin dı�ındaki
tek örnektir. Lzerinde Cranu kralı 1 1 . Sarduri"ye ait bir yazıt bulunan a'ilan eklentisinin bir kannı süs
lediği konusunda kesin kanıt yoktur. Ernırya'da bulunan ve üzerinde siren ve grifon eklentileri ile bir
likce aslan eklentilerinin de yernklığı kazan. Karmir-Blur örneğinin de bir kazanı süslediğini hacırlat
maktadır. A'>lan eklentisinin önemli özelliği, üzerindeki yazıl ile M.Ö. 8. yüzyılın ortalarına tarihlen
miş olmasıdır. Boğa veya siren eklencilcri de dahil olmak üzere bu kadar eskiye giden bir eklenti Urar
tu kazılarında henüz bulunmamı�tır. Bu örnek aslında, bulunan tüm eklentilerin tarihinden de eskidir
ve L'rartu maden sanaLında eklentilı kat.:.m gelencğınin öncesini göstermesi bakımından önemlidir.
1.26
(,ız1111 .!() - I 1111� l•o:1111/on11 o.�ı::; k
eııorlonııclol•ı .'ın•ıı eNeııtılerı r llC'rl"ıı J< rhlıturJ.
nw111-A Metalırnrl'illJ< Ceııter iıı lhe Fın.l .\lil!C'ıı11111111 B G.h jemsarlem. 1991. 230. Ne., H. laH.21
�ı:::ım .! - A.t1ıuıılı •Jr<'ll d:/e1111/t•n f Ofeıbm J< . < eılıt"rJ· f nutıı A \letolınıd•111g Ct•ııter iıı the
Fırst SfıJlı.-.,mıum B CE . jemsalem. 1991, 230 Res <'>3 -4J
MÜCEVHER SANATI
rartu ·KraJlığı 'na ait çeşitli yerleşme yerlerinde yapılan bilimsel kazılarda veya yasal olma
U
yan kaçak kazılarda ortaya çıkan ve özellikle altın ve gümüşten yapılmış takılar, bu sana
tın gelişmişlik düzeyini ortaya koyacak niteliktedir. Ele geçen eserlerin yanında, özellikle
Asur yazılı kaynaklarına yansıyan altın ve gümüş süs eşyalarının çeşitliliği de dikkat çeki
cidir. Altın ve gümüş gibi kıymetli madenlerden üretilen eşyaların, kalelerin düşman tara
fından yağmaları sırasında ganimel olarak alınıp gÖlürülınesi, bir çoğunun yok olmasına neden ol
muştur. Urartu'da mücevher sanalına ait en erken örnekler Menua larafından yaplırılan Palnos yakın
larınclaki Giriklepe Sarayı'ndan ele geçmiştir. M.Ö. 9. yüzyılın sonuna veya 8. yüzyılın başına larihle
ncn sarayda bulunan eserlerin leknik açıdan bir hayli gelişmiş oldukları gözlenir. Üçgen granülasyon
lekniği ile üretilen küpelerin ve granülasyon ile bezenmiş nar bi�·iml i küpelerin yakın benzerleri, Ba
tı iran'da yapılan Madik kazılarında da ortaya çıkarılmıştır. Marlik Tepe'nin bir çok buluntusu ile Gi
rik Tepe buluntuları arasındaki yakın benzerlik bir kültürel etkilenmeyi göstermektedir. Marlik Te
pe'nin. Giriklepe'den daha erkene tarihlendiği dikkate alınırsa bu etkilenmenin doğudan geldiği öne
rilebilir.
Altıntepe'de ve Karmir-Blur'da yapılan kazılar da Uranu mücevher sanalı ile ilgili bazı bulun
tular vermiştir. Altıntepe'de özellikle mezarlar içinde ölülerin yanında veya mezar dışında ele geçen
kişisel süs eşyaları arasında boncuklar, allın bilezik ve düğmeler sayılabilir. Karmir-Hlur kazılarında
altından sandal biçimli küpeler, altın ve gümüşten yapılan madalyonlar, allln küpe ve bilezikler ele
geçen buluntular arasındadır. Sandal biçimli küpelerin olasılıkla Kuzey Suriye yoluyla Fenike'den gel
miş olması mümkündür. Bu tür örnekler Fenike sanatında bol miktarda bulunmuştur. Günümüzde
Van Müzesi'nde saklanan altından yapılmış bir çok süs eşyası, Urarnı mücevher sanatının ulaştığı se
viyeyi sergilemektedir ( Resim 73-80). Özellikle ahından aslan başlı küpe. hayvan başlı iğneler. çeşitli
formda yaka ve saç iğneleri dikkat çekicidir. Altın, gümüş veya tunçlan yapılmış ve uçları aslan, bo
ğa veya yılan başları ile lamamlanan bilezikler ve çeşilli kolye ve küpeler, Liraıtu'da bol miktarda ele
geçen takılar arasındadır. Van Müzesi'nde sergilenmekte olan ve bilim dünyasında iyi bilinen altın as
lan başlı demir bilezik bu sanatın en güzel ürneklerindendir. Altın süsleme elemanlarının kişisel rakı
olarak kullanılmasının yanında çeşilli elbiseleri, kıymetli mobilyaları ve hana duvar bezemelerini de
süsledikleri bilinmektedir. Ayanıs kazılarından c,:ıkan onlarca altın ve lunç üzerine altın kaplama tek
niği ile yapılmış rozetler bunu göslermektedir ( Resim 81 ). llrartu madencilik sanalının genel geliş
mişliğine paralel olarak altın ve gümüşten yapılan süs eşyaları da çok yüksek bir i;.çiliği sergilerler.
Urartu'nun kuzey bölgelerinde var olduğu bilinen zengin altın ve gümüş madenleri bu gelişmişliğe
önemli katkılarda bulunmuş olmalıdır. Kazılarda bulunan bazı takıların aynılarının Asur krallarını
belimleyen kabaıtmalar üzerinde kral tarafından kullanılmış olması, L.' rartu mücevher sanatının et
kilerinin, Urartu sınırlarını aştığını kanıtlamaktadır.
12
Resim 73- Aslan haşlı küpe. alım. Re.\im 7·1 f/ay['(m başlı alım ij/Jw. Res1111 75 - 1imç iRmder
ı011 .lliize:;i 1c
m .lluzesi ı mı ıtüze.H
Resım i6 T1111ç hı/ezikler Re.wn 77 Al/111 l..·o�)'I!, Resını 78 - lan Mıizc•sı 'nde
1n il 1fılzesı lem MıtZôİ altııı bir 1..'0fre ""'
-·
• o
Resim -9 - \a11da/ biçimli alim
kı1pe, lan \111.::esı
Re:;ım 80- Harı aıı ha\lt alım-demir
bıle::ık, l't'm llıı::esı
• -
Resim 81 Altın rozetler.
A rams Kale_,,
1?9
Resim 82 - Kaideli, çift kulplu kırmızı açkılı kap, Ayanıs Kalesi
130
ÇANAK ÇÖMLEK
U
rartu çalışmalarının başladığı yüzyılımızın başından buyana, Urartu çanak çömlek sanatı ile
ilgili olarak yapılan bir çok değerlendirme ve önerilerin, son yıllarda Van Gölü Havzası'nda
yürütülen bilimsel kazı ve araştırmalar sonucunda önemli şekilde değişikliğe uğraması ka
çınılmaz olmuşnır. Erken önerilere veri sağlayan kazı veya araştırmalar, Karmir-Hlur veya
Toprakkale gibi bazı yerleşme yerlerinin dışında, bir veya iki sezonluk kısa kazı dönemle
ri veya çok sınırlı yüzey araştırmalarının sonuçlanna bağlı kalınarak yapılmış ve çoğu kez de değer
endirmelerde zorlamaya gidilmiştir. Sınırlı malzeme ile varılan sonuçlar, Crartu ana yerleşim alanla-
rından çok uzaklardaki çanak çömlek gelenekleri ile karşılaştmlmış ve önerilere bu şekilde destek
;ır..ı. nmıştır. Halbuki özellikle son yirmi yılda Van Bölgesi'nde yürütülen yüzey araştırmaları ve kazılar
da ortaya çıkartılan binlerce malzeme, llrartu çanak çömlek geleneğinin öncüsünün Urartu ana yer
leşim sahası içinde aranabileceğini göstermi�tir. Bu geleneğin kökleri, farklı malzeme grupları için yö
renin Erken Tunç Çağları'na veya ıkinci bin yıllarına kadar geri gidebilmektedir. Bu durum sadece ça
n;ık çömleğin hamuru veya rengi için değil, fakat aynı zamanda formları için de geçerlidir.
Urartu çanak çömleği, bazı yayınlarda genelde iki grup altında toplanmıştır. Bunlardan ilk
�rubu daha erkene tarihlendiği önerilen boyalı çanak çömlekler oluşturur. Crartu'da tek renkli kera
m.klerden önce var olduğu önerilen bu tür ile ilgili bilgilerimiz, Van Kalesi ve Kalecik gibi birkaç Urar
c:ı. kalesinde bulunduğu söylenen mallardır. Bu ker.ımik türü üzerinde boya ile yapılan geometrik
motifler vardır. Formlar genellikle şişkin karınlı kaplardır. Çeşitli yayınlarda sözü edilen bu keramik
rurunün, Urartu öncesi katlardan ele geçtiği belirtilmiştir. Ancak araştırmalar göstermiştir ki; Craıtu sa
ruuında M.Ö. 7.yüzyıl<la görülen suurlı örneklerin dışında yaygın bir kullanım alanı bulmuş boyalı ça
n.ak çömlek geleneği yoktur. Son yıllarda Van Kalesi'nde, Dilkaya Höyüğü Orta Demir Çağ katında ve
\ n Kalesi Höyük'te yapılan arkeolojik kazılarda, bir iki örneğin dışında, boyalı kap parçası bulun
[l}Jmıştır. Aslında farklı döncmJcre tarihlenen hiç bir Urartu kazısında boyalı çanak çömlek bulumu
lu oırkaç istisnanın dışında, ele geçmemiştir. 1 997 yılında dokuzuncu sezonu tamamlanan ve binler
ce keramik buluntunun kayıtlara geçirildiği Ayanıs kazısında veya kazısı tamamlanan Dilkay:ı'da.
Crarru olarak önerilebilecek hiç bir boyalı parça yokcur. Bu durum Van Bölgesi'nde sürdürülen diğer
le kazılarında da aynıdır.
Urartu, boyalı çanak çömlek geleneğinden ç·ok, tek renkli (monokrom) keramik geleneğine
hiplir Elde edilen veriler şunu göstermektedir ki; l 'rartu çanak çömlek gelenekleri arasında bir bo
rnı turden söz etmek tamamıyle hatalıdır. Urartu kalelerinin bazılarında bulunduğu bildirilen ve Ka
cı�nJuz gibi bazı kazılarda az da olsa ele geçen boyalılar, Van Bülgcsi'nin ikinci binyıl boyalı çanak
t.k geleneğine ait örneklerdir. M.Ö. 7. yüzyılda kullanım görmu) olan devetüyü astarlı ve ağız
darında geometrik desenler ve özellikle içi taralı üçgenler olan kase ve tabaklar, bir Urartu gc-
:ınden çok Kuzeybatı İran etkisinde yapılmış ve yayınlarda "triangcle ware" olarak adlandırılan
· erdır Gunumüzde Anadolu'nun çeşitli müzelerinde sergilenen ve tipik Uramı kap fomlarına sa
bazı boyalı kaplar da L"mrcu sınırları içinde herhangi bir usta tarafından üretilen, ancak üreti ldi
- Jore �ına ca�mayan örneklcrdır Bu duruma en güzel örnek Ayanıs Kalesi'ne özgü bir işçilikle üre
laŞ kaplardır. Bu kapların benzeri bugün için hiç bır Urartu yerlc5me yerinde bulunamamı�tır.
bır kale için çal san bır u-.1anın ürünü olan bu tür çe..,ıtli özel malları Cmrtu ..,ınırlan ıçinde ..,:ı-
dere okiufuı kaleye ö�nfi bir mal olarak bulmak mür: '1dür._
131
Nesim 84- Alçak hoyıınlu kiipçük. Van Müzesi
133
KIRMIZI AÇKILI KERAMİK
Urartu keramiği olarak niteleyebileceğimiz örnekler, "kırmızı açkılı Urartlı keramiği" olarak
adlandırılan çanak çömleklerdir ( Resim 82). Urartu sanatında öncüsü olmadan ortaya çıkan tapınak
lar veya ilk kez Urartu tanrılar aleminde rastladığımız Tanrı Haldi gibi, kırmızı perdahlı Urartu çanak
çömleği de Doğu Anadolu'da ilk kez Urartular ile görülmeye başlar. Kap formları ve özellikle kabın
üzerini bir kabuk gibi saran kalın astarı ile tanınan bu keramik türü Urartu sanatı için bir simge du
rumundadır. Kırmızı renkli asların metal kapları taklit etmek için kullanıldığı önerilmiştir. Kapların ha
muru iyi elenmiş kil ve bazı durumlarda ince kum katkısı ile hazırlanmıştır. Kaplar genellikle fırın
lanmadan önce astarlanmış ve açkılanmış ve olasılıkla bir deri veya güderi ile cilalanmıştır. Fırınlan
madan sonra açkılanan kapların varlığı da bilinmektedir. Kırmızı perdahlı kapların formlarında bir
standartlaşma yoktur. Hemen her çeşit formda kırmızı perdahlı açkılı keramik üretilmiştir. Ancak Urar
tu maden işçiliğinde metal örneklerine sıkça rastlanan yonca ağızlı tek kulplu testiler ( Resim 83), de
rin veya alçak kaseler, keskin profilli veya S-şckilli tabaklar, kulpsuz alçak boyunlu küpçükler ( Resim
84), ayaklı ka<lehler ( Resim 85), yuvarlak geniş ağızlı depo küpleri veya minyatür kaplar, kırmızı per
dahlı teknikte yapılan bazı kaplardır. Kaplar üzerinde herhangi bir bezeme elemanı genellikle yoktur.
Kulplu olan bazı testi veya diğer kapların kulplarının gövde ile birleştiği yerlerinde veya kulp üzerin
de genellikle sivri bir kalem ile kazınarak yapılan çeşitli bitkisel, geometrik veya ay veya yıldız gibi
işaretler mevcuttur. Bu işaretlerin anlamı tam olarak bilinmemekle birlikte, kabın üretildiği atölyenin
veya ustanın damgası olabileceği düşünülebilir. Birçok Uramı kabının dip kısmına veya daha az ola
rak gövde üzerine, kap henüz ıslak iken vurulan damgalar da keramiklerin üretim merkezleri veya
üretim ustaları ile ilgili olmalıdır.
Kırmızı perdahlı Urartu keraıniği, birçok Urartu kalesinde ortaya çıkmış olmasına karşın, ge
niş kullanım alanını Van Gölü Havzası'ncla bulmuştur. Genellikle kale kazılarından elde edilen bu tü
re ait örnekler, krallığın merkezinden uzaklaştıkça azalır ve kalitesi düşer. Elazığ Bölgesi'nde veya
Kuzeybatı İran'da birçok yerleşme yerinde bulunan mallar kalite açısından çok farklıdır. Kırmızı per
dahlı Urartu Keramiği, büyük oranda Urarculu olan sınıfın yoğun olarak kullandığı bir çanak çömlek
türüdür. Olasıkla fakir halk veya Urartulu olmayan farklı yöre halkları, bu keramiği daha az kullan
mışlardır. Sözkonusu keramiğin yoğun olarak kullanıldığı yerleşme yerlerinde Urarcu dilini konuşan,
Urartulu halkın yaşadığını önermek mümkündür. Bu keramik türüne Urarıu halkını simgelemesinden
kaynaklanılarak, "Biainili keramiği" adının verilmesi de önerilmiştir. Krallığın farklı yörelerinde ege
menlik altına alınan yöre halkları ise daha önceden bildikleri ve kullandıkları çanak çömlek türlerini
kullanmaya devam etmiş olmalıdırlar.
Kazısı yapılan birçok kalede en çok ele geçen keramik türü, kırmızı açkılı keramikler değil
dir. Aksine farklı renklerde ve biçimlerde yapılan ve daha çok günlük işlerde veya çeşitli katı ve sı
vı maddeleri depolamakta kullanılan malların oranı, kırmızı açkılı mallara oranla çok daha fazladlf.
Genellikle devetüyü, kahverengi, kiremit veya siyah renkli olan günlük kullanım veya depolama kap
larında ortak özellik, az miktarda ince kum katkıya sahip hamurlarıdır. Kapların üzerinde hemen her
zaman astar ve açkı bulmak mümkündür. Bezeme genellikle yoktur ( Resim 86). Bu türe giren kapla
rın diplerinde veya boyun altlarında da çömlekçi atölyesine veya çömlekçiye ait çeşitli işaretler bul
mak mümkündür. Bu işaretler aynen kırmızı perdahlı kaplarda olduğu gibi bazı durumlarda kazıma,
bazı hallerde ise baskı yöntemi ile yapılmışlardır. Kap formları geniş bir yelpaze sergiler. İnce uzun,
alçak boyunlu ve düz dipli depolama küpleri, keskin veya S-profilli kase veya çanaklar, tabaklar, fark
lı büyüklükte ve kalitedeki pişirme kapları yaygın kullanım bulmuş günlük kap formları arasındadır.
Bu gruba giren siyah renkli ve açkılı kaplar bazı Urartu kalelerinde bol miktarda ele geçmiştir. Özel
likle Çavuştepe ve Karmir-Blur gibi yerleşme yerlerinde bulunan siyah kapların bazıları üzerinde be
zeme de bulmak mümkündür. Daha kaba bir hamuru olan kaplarda, kum ve saman katkısı gözlene
bilir. İyi bir fırınlamaya sahip olan kap formları arasında derin kaseler, geniş ağızlı kaplar ve depola-
134
ma küpcükleri vardır. Bazı kalelerde ele geçen çok iyi perdahlı siyah kaplar ( Resim 87) için yanıltı
cı bir durum söz konusudur. Yoğun yangın geçirmiş mekanlarda bulunan siyah renkli kapların bazı
·arı aslında yangın geçirmiş kırmızı perdahlı kaplardır. Malzemenin değerlendirilmesi açısından ya
rııltıcı olan bu duruma dikkat etmek gerekmektedir.
DEPOLAMA KÜPLERİ
Urartu kalelerinde yürütülen kazılarda bol miktarda bulunan çok büyük boyutlu depolama
küpleri, Urartu keramik sanatının çok çarpıcı ürünleri arasındadır. Kale içinde yeralan anıtsal yapıla
rın bodrum katlarına yerleştirilen küplerin boyları değişiklik göstermesine karşın 2. 1 5 metreye vara
bilmektedir ( Resim 88 ve Çizim 29). Karın çapları 1 . 5 metre, ağız çapları 0.75 metreye ulaşan bu küp
�er içinde, kalede yaşayan insanların veya bir muhasara sırnsında kaleye sığınmak durumunda kalan
kişilerin ihtiyacı olan yiyecek ve içecekler saklanmıştır. Eyalet merkezi durumundaki bazı kalelerde
bu küpler, halktan toplanan verginin depolanması için de kullanılmıştır. Küplerin üzerinde kapasite
lerini gösteren çivi yazılı veya hieroglif yazılar vardır. Urartu keramiklerinin aksine büyük depolama
küpleri üzerinde yaygın olar.ık bcmeze kullanıldığı bilinmektedir. Genellikle boyun altında ve gövde
üzerindeki halat motiflerinin dışında omuz üzerine yapılmış üçgen şekilli kabartma veya göçük üç
gerıler, bezeme unsuru olarak kullanılmışlardır. Kanımızca tüm omuz boyunca uygulanan bu kabart
ma ve göçük üçgenler, küpe dayanıklılık ve sağlarrılık kazandırmışllr. Küplerin dayanıklıklarını artır
mak, ihtiva ettiği yiyecek veya içeceği daha iyi muhafaza edebilmek ve içlerindeki maddelere daha
kolay erişebilmek amacıyla karınlarının biraz üstlerine kadar toprağa gömüldükleri kazılarla ortaya
(tkartılmışcır ( Resim 8 ı). Ayanıs, Bastam veya Karmir-Blur gibi birçok kaledeki magazinler içinde
':>ulunan bu küplerin olasılıkla kullanılacakları mekanlar içinde, bina henüz tamamlanmadan üretil
dıklerini ve fırırılandıklarını önermek mümkündür. Bu durum Urartulu mimarın kalelerini önceden
ızilmiş bir plana bağlı olarak aşamalı şekilde inşa etciğinin önemli bir kanıtıdır. Bir çok Urartu
Kalesi'nde olduğu gibi son yıllarda kazılan Ayanıs Kalesi'nde de depo mekanlarına ait kapıların her
.zaman depo küplerinin boyutlarından küçük oldukları saptanınışcır.
Urartu keramik sanatında gözlenen çanak çörrılek çeşitlerinin bazılarını ve burılara ait form
Ln Van Bölgesi'ndeki t·mrcu öncesi yerleşmelerde bulmak mümkündür. Kırmızı açkılı çanak çöm
leğin dışında kalan kaba ve siyah renkli keramiklerin M.Ö. 3. binyıla kadar geri giden benzerleri var
<...r. Urartu'da yaygın olarak kullanılan keskin profilli kase ve çanaklar da Van Bölgesin'de M.Ö. 2. bin
}tla tarihlenen mezarlardan elde edilmiştir. Geç Erken Demir Çağ'a bir başka tanımla Urartu Beylik
ler Dönemi'nc tarihlenen Karagündüz veya Dilkaya gibi me;-arlıklardan elde edilen çanak çömlek ör
nekleri, Urartu Krallık Dönemi'nde kullanılan birçok kap formunun öncüleri olarak gösterilebilir. Ilat
"- kırmızı perdahlı kapların bile, kalitesi düşük olsa da, benzer örnekleri bu mezarlardan elde edil
mı..,tir. Bu nedenle; Urartu çanak çömlek geleneğini Van Bölgesi'nin erken kültürlerinden tamamiyle
rntlayarak incelemenin hatalı olacağı düşüncesindeyiz. Ancak kap formları açısından önerrıli ben-
2erlıkler olmasına karşın, kırmızı açkılı Crartu Keramiği, Urartu Krallık Sanatı'nın bir diğer simgeleyici
c�c�i olarak Krallığın başından itibaren, belki de krali atölyelerin ürettiği bir "saray keramiği" olarak
} ğun kullanım bulmuştur.
Rcsi111 88 - Depo kiipıi, A.ı•a111s Kalesi
l M.
136
HEYKEL ve KABARTMA SANATI
U
rartu sanatında üç boyutlu insan veya hay\'an heykellerinin sayı'>ı son derece azdır. Günü
müzde Gürcistan Müzesi'nde saklanan ve Van'dan götürüldüğü bilinen bir insan heykeli
nin dı�ında, normal boyda bir başka La':> "cya tunç heykel bilinmemektedir. Sözü edilen taş
heykelin başı ve ayak kısmı eksik olmasına kar';>ın. korunan yüksekliği 1 .28 metredir. Hey
kel, sakallı ayakta duran bir kişiyi betimlemektedir. Arkeolojik kazıJardan hemen hiç bir
heykelin gün ışığına çıkartılamaması. Urartu'da böyle eserlerin üretilmediği veya çok az üretildiği an
hımına gelmemelidir. Bazı Asur yazllı kaynakları ve betimlemeleri, tunçtan üretilen büyük boyutlu
heykellerin varlığını göstermi�tir. l l. Sargon'nun Musasir'in yağması ile ilgili verdiği bilgilerde " . . . ka
ideleri de tunçtan dökme olem ve kapılarını koruyan dört bı'iyük heykeli, kutsal alanı tunç dökrne olan
l rarıu kralı İşpueni 'ııin oğlu İştarduri 'niıı kra/i yücel(qi11i simgeleyen bir adet dua eden heykeli . .sol
eli kutsama pozunda olem tanrı diademi gü•eıı kutsal ala111 ile birlikte 60 ta/eni tunç ağırlığındaki
l rartu kralı A rgişti 'nin heykelini; üzerinde kendi mağrur yazıtı 'iki atım t•e hir arabacım ile ellerim
l rartu krallı<qmı kazandı · kazınmış olem, kutsal çevresi ile birlikte tunçtan dökme Rusa ve iki süııari
si l'e arabacısının heykelini . . .. diğer zenginliklerle birlikte alıp götürdüğünü söylemektedir. Asur kra
lı bu bilgiler ile yetinmeyerek tapınağın önünde duran tanrı ve hayvan heykellerini, tapınağın yağma
... ını betimleyen kabartma üzerine de resimlemiştir. Kabanmada tapınağın giriş kapısının önündeki
platform üzerinde, payelerin hemen ününde duran iki tapınak bekçisi heykeli hemen güze çarpmak
tadır. Aynı kabartma üzerinde Asurlu askerlerin konik bir miğfer giymiş bir Urartu insan heykelini
balcalarla parçaladıkları resmedilmiştir. Bu veriler Urartu'da tunç heykellerin, krallığın erken dönem
lcr:nden itibaren bircok Uramı kralı döneminde üretildiği göstermektedir. Ancak madeni eserlerin ye
nıden dökülmek uzere yağma edildikleri gerçeğini de unutmamak gereklidir. Sargon'un Musasir tapı
nağından veya dığer A'>ur krallarının farklı l ·ranu kalelerinden ele geçirdiği birçok madeni eseri bu
sekılde yok ettiğinden şüphe edilmemelidir.
Korsabad kabartması üzerinde tapınağın platformunda ya\Tusunu emzirmekte olan bir inek
heykeli de dikkati çekmektedır. Küçük boyuclu, tunç ve altın gibi çeşitli madenlerden üretilen hey
elükler bazı Urartu kazılarından bilinmektedir. Ancak Korsabad kabartmasında görülen normal bo
yutLrdaki veya normalden daha büyük ölçülerdeki Urartu hayvan heykelleri yakın yıllara kadar bi
[inmemekte idi. Van'ın Gevaş İlçesi yakınındaki Cclme Harun mezarlık alanının civarında ortaya çı-
ılan bir aslan protomu (Çizim 30) ve Van'a bağlı Alaköy yakınındaki Garibin Tepc'de bulunan an
dezit r
a ....ından yapılmış üç aslan protomu, Urartu plastik sanatlarında anıL<>al hayvan heykellerinin var-
-
kanıtlamı?tır Gevaş'ta bulunan aslan heykelinin başı tamamen tahrip olmuştur. Tek bir taş blo
n yontulan .ıslan proromunun yüksekliği 2.45 metre, genişliği ise 1 .00 metredir. Aslanın yelele-
Uranu -.:ınatınd..ı gördüğümüz şekilde spirallerlc süslenmiştir. Yine birçok hayvan betimlemesinde
- en kulaktan h<>yuna <loğru uzanan yaka, olasılıkla bir Kuzey Suriye etkisi olarak. hu eserde de
'\"'2rdır: Alaköy yakınındaki Garihin Tepe de bulunan ve günümüzde Van Müzcsi'nde sergilenen üç ay
heykeJ \ C)'<l protomuna ait bloklar. k:.ıçıkcılar L.ırafından kırıl.ırak rahrip e<lilmıstır 1 .00 mel
seklifünde \"e 0.-1 metre geni-.1ij!inde ofan bir a .... tan protomu, Ge\a:-. örneğinın .ık..,ıne yclesiz
1 -
Çizim 30- Gevaş mııısal aslan beykeli (Sel'in V. , Aıı
JScm.
l'rattian Lionfornı Gevaş, Van, /\'imeı Ôzgiiç Amıağaıı
o
- - Kitabı. Ankara, 1993 Res.1)
138
Resıın 89 - Adilcel'Oz Kabarlması. Van Müzesi
139
yapılmıstır. Ancak kulaktan boyuna uzanan yay şeklindekı yaka ve lJrartu ashın heykclciklcrindc gör
düğümüz kü<,:ük düğme şt:klindeki kulaklar belirgindir. Sözünü ettiğimiz anıtsal hayvan heykelleri
nin, çağdaş Kuzey Suriye veya Asur .sanatında olduğu gibi, kale veya önemli yapılara ait kapılarda
yer alan kütü ruhları kovan "kapı koruyucuları" olmaları gerekmektedir.
ADİLCEVAZ KABARTMASI
Bazı yapılann ana girislerinin i k i yanında \eya bazı mekanların duvar \·eya payelcrinin süs
lenmesinde kabaıtamalı ca� bloklarının da kullanıldığı b; ı inrnektedir. Bu tür kabartmaların en bilinen
ve güzel örneklerinden biri. bugün Van Müzesi'nin ba11çesinde sergilenmekte olan \ e yayınlarda
"Adilcevaz Kabartması" olarak bilinene.lir ( Re.sim 89 \ e Çizim 3 1 ). Ac.lilcevaz'da Onac;ağ'c.la da iskan
gürmüş bir kalede devşirme malzt:me olarak kullanılan tas blokları üzerınde bir boğa üzerine.le ayak
ta duran Tanrı Teheba betimlcnmistır. Tanrı sağ ayağını boğanın basın.ı, sol .ıyağını sırtına basmakta
dır. Teişeba'nın başında, tepesinde çıft volütlu bir güne'> kursu ve ıki yanında boynuz olan siline.lirik
bir başlık vardır. Ayak bileklerine kadar uzanan \e kısa bir tunık üzerine giyildiği anlaşılan manto ve
tunik son derece zengin çeşitli geometrik motifler ve rozetler ile süslenmiştir. Tanrının sağ tarafında
ki kılıcın kabzası görülebilmektedir. Teişcba .sol eline.le bir kase, sağ elinde ise bir mızrak ucu veya
bir bitki ta)ımakt:.ıdır. Tanrının ününe.le \'e arkasında balık kılçığı seklinde t.ıranan ağadardan olu�an
birer kut:-.al ağaç vardır. En az altı ta-; bloğundan olusan kabartmanın yüksekliği 3.5 metreyi bulmak
tadır. Büyük olasılıkla bu bloklar aynı özellikleri ta::ııyan diğer bir kabartına ile anıtsal bir kapının iki
yanında karsılıklı durmakta ıdı. Adilce\'aZ kabartmasının ozgün kullanım yerinin Kcf Kalesi olduğu
kabul edilmesi durumunda tarihinin de kaleyi inşa eniği bilinen 1 1 . RLl'>a döneminden ( M.Ö.685-6-6)
olması gereklidir.
Kum ta-;ı bir blok üzerine betimlenmiş SJ\ a5 arabası motifi. ol.ısılıkla Adilcevaz örneklerin
den daha erkene tarihlenmekledır. ·ıas plaka üzerinde ıçınde sürücüsü olmayan bir sa\'<tŞ arabası ve
arabayı çeken atların ayaklarının altında yerde )-<Han ikı düşman hetımlenrniştir ( Resim 9 1 ) . Mızrakla
yaralanmış veya öldürülmü!? olan dü�.mıan motifi daha sonraki bir kullanımda kazınarak kaldırılmıştır.
Ancak konturlar açıkca bellidir. Arabanın kasası küçük ' e dikdörtgendir ve altı ispirli ki.içük tekerlek
lere sahıptir Arabanın oku elip:-. şeklindedir ve boyunduruk tomurcuk motifleri ile süslenmistır Atl.ır
<la gem yoktur 5:n a!:> arabası üzerinde sergilenen bu \ e diğer bir çok stili-.,tik özellik lrartu ....
ınatın:ı.
140
Vc\J
v�vı.vı.v�
rı:.v�VAVl:i.V
..
Hl
Kuzey Suriye kültür bölgesinden gelmiş olmalıdır. Kabartma bu özellikleri ile M.Ö. 8. yüzyılın baş
larına tariWen melidir. Savaş arabasının Tanrı Ilaldi'ye ait olduğu ve Haldi'yi simgelediği önerilmiştir.
Bu öneri için gösterilen kanıtların başında bir çok Urartu krali yazıtının ilk cümlesindeki bir anlatım
gelmektedir. Öncelikle M.Ö. 8. yüzyıldan sonr.ıki bazı yazıtlar "Tann Haldi arabası (ueya silahı ) ile
savaşa çıktı ve . . . . ülkelerini ele geçirdi " diye başlamaktadır. Bu yazıtlarda geçen "şuri" sözcüğünün
. . .
"araba" olarak çevrilmesi yukarıdaki önerinin yapılmasını sağlamıştır. Ancak 1996 kazı sezonunda
Ayanıs Kalesi'nde ortaya çıkartılan tunç kılıç (veya mızrak) ( Resim 92-93) üzerindeki II. Rusa'ya ait
yazıt "şuri" sözcüğünün kılıç veya mızrnk veya genel anlamda silah olduğunu kanıtlamıştır. Ayanıs'te
bulunan kılıç/mızrn.k, Tanrı Haldi'nin savaşa arabası ile değil fakat "silahları ile çıkıp ülkeleri ele geçir
diğini" göstermektedir. Ancak Van Müzesi'nde sergilenen sürücüsüz ve savaşçısız arnbanın Tanrı Hal
di'yi veya bir başka Urartu tanrısını simgelediğini benimsemek pek hatalı olmamalıdır.
-
Resim 91 Savaş arabası /uJfxırtması. Van Müzesi
1 'l-
I .,
-
Resim 92 il. Rusa yazıtlı merasim kılıcı / mızrağı, Ayan ıs Kalesi.
1'13
TAŞ
...
KAPLAR
rartu sanatında bazı sanat dalları ülkenin geneline yayılan bir uygulama alanı bulamamış,
U
belli bir dönemde belli bazı yerleşme yerleri ile sınırlı kalarak uygulanmıştır. Bu sanat dal
larına en iyi örnekler ta:;. kaplar ve fildişi eserlerdir. Urnrtu sanatında taştan üretilen kapla
ra Ayanıs kazılarına dek pek fazla rastlanmaz. Çeşitli türdeki taşlardan üretilen bazı eser
lerin varlığına kar:;.ın Lı.ırtu Sanatı'nda, ta<.; kap üretimi hiç bir dönemde yaygın bir sanat
kolu haline gelmemiştir. Ayanıs dışında bilinen ta� kaplardan iki tanesi Karmir-Blur'da bir tanesi de
Toprakkalc'den ele geçmiştir. Karmir-Blur örneklerinin birinin kapağı üzerinde bir kutsal ağacın iki
yanında kartal baslı, kanatlı iki fantastik yaratık ve ağacın üzerinde bir kanatlı güneş kursu vardır.
Sahnenin etrafa içi noktalı daire motiflerinden oluşan bir zincirle çevrelenmiştir. Kabın formu bir ka
sedir. Diğer örnek ise kapaklı ta5 bir kutudur. Kapak üzerinde plastik bir aslan motifi, yan kenarda
ise bir av sahnesi tasvir edilmi�rir. l\1oliflerdeki bazı farklılıklar dikkare alınarak eserin, Karmir-Blur'da
bulunmuş olmasına karşın, Crartu eseri olmadığı önerilmiştir. Topr.ıkkale bulunan ve kırmızı bir taş
tan yapıldığı belirtilen kabın ağız çapı 5.0 santimetredir ve sadece bir kısmı korunabilmiştir. Kabın
ağız kenarı üzerinde uzanmış bir boğa motifi plastik olarak işlenmiştir.
Ayanıs kazılarının başladığı 1 989 yılına kadar sadece bir kaç örnek ile temsil edilen raş ka p
ların sayısı, bu kazıdan çıkan onlarca örnek ile daha iyi değerlendirilme şanı-ına erişmiştir. Kalenin
maruz kaldığı yoğun yangın nedeniyle büyük kısmı parçalanan kaplar, bir tür volkanik kayaçtan ya
pılmışlardır. Söz konusu yangın kapların farklı renklere sahip olmasına neden olmuştur. Kapların bo
yutları oldukça küçüktür. Ağız çapları 3.0 cm ile 13.0 cm arasında değişmektedir. Bu ölçüler taş kap
ların günlük kullanımdan çok, parfüm kutusu veya süs eşyası gibi, özel amaçlar için kullanıldığını
göstermektedir. Kaplar üzerinde yer alan farklı türdeki motifler keskin bir kalem ve burgu ile yapıl
mışlardır. Kalem ve burgu izleri bir çok örnekte rahatlıkla görülebilir. Kaplar üzerine uygulanan mo
tifler oldukça zengindir. Bezemeler genelde geometrik, bitki ve hayvan motiflerinden meydana gelir.
Geometrik motifler arasında üçgenler dörtgenler, zig zaglar ve daireler ağırlıktadır. Bu motiflerin bi
ri ya da bir kaçı aynı kap üzerine uygulanabilmektedir. Bezeme alanı genellikle kabın tüm yüzeyi
dir. Derin oyuklarla yapılmı� köşeleri yuvarlatılmış kanat süsü motifleri taş kaplar üzerinde yaygın ola
rak kullanılın ı�tır. Bazı kapların üzerinde üçgen, daire ve damla motifi ayrı ayrı bezeme elemanı ola
rak kullanılırken, bazılarının üzerinde damla motiflerinin yanında lale motifini andıran süslemeler be
raber kullanılmı�tır. Taş kaplar üzerinde bezeme elemanı olarak kullanılan motifler, Urartu sanatında
ki farklı eserlerde yaygın olar.ık bulunabilir. .\1otiflerin kaynağı yabancı değildir. Ayanıs ta� kaplarının
büyük bir bölümü üzerinde l 'r.ırtu tunç kemerlerinde görmeye alı')tığımız bitki motifleri, rozetler ve
tomurcuk motifleri yer alır Derin oyulmuş geometrik motiflerin içlerinin ahşap, yarı değerli taş, al
tın veya tunç ile doldurulduğuna ait izler vardır. Aslan ve boğa gibi hayvan motifleri, kaplar üzerine
l+i
plastik olarnk işlenmiştir. Özellikle bir kabın ağız kısmını oluşturan boğa başı, Urartu sanatının diğer
bir çok dalında görülen plastik veya yarı plastik boğa başlan ile yakın benzerlik gösterir. Hayvan şe
killi bir başka örnek, olasılıkla bir kabın kulbu olan boğa biçimli parçadır. Baş ve ayakları eksik olan
eserin üzerinde ve sııtında derin oyuklarla belirtilmiş süslemeler vardır. Boyun üzerindeki delik ayrı
olarak yapılan başın gövdeye otuıtukluğunu göstermektedir. Ayanıs'da ele geçen ve şimdiye kadar
başka Urartu yerleşmelerinden çok az bilçliğimiz bu sanat, şimdilik il. Rusa'nın eseri olan Ayanıs
Kalesi'ne özgü gibi görülmektedir. Kaplar üzerinde kullanılan tüm motiflerin kaynağının Urartu oluşu
bezemeleri yapan ustanın da Urartulu olmasını gerektirmektedir. Ayanıs dışındaki üç örneğin de 11.
Rusa tarafından yaptırıldığı bilinen Karmir- Blur ve Toprakkalc'den elde edilmesi bu sanatın bu kralın
dönemine, yani M.Ö. 7. yüzyılın ilk yarısına tarihlenebileceğini göstermektedir.
1 5
FİLDİŞİ SANATI
E
rzincan yakınındaki Altıntepe, Van'da Toprakkale ve Gökçe Göl civarındaki Karmir-Blur ka
zılarında bulunan bazı fildişi eserler de Urartu'da yaygın kullanım alanı bulamamış bir sanat
dalının ürünleridir. Arkeolojik kazılardan elde edilen fildişi eserlerin azlığına karşın, bazı
Asur yazılı kaynakları fildişinden üretilen bir çok eserin tapınaklam armağan olarnk koyuldu
ğunu anlatmaktadır. Musasir kentinin yağmasını anlatan Asur kralı IT. Sargon, kentten ve Hal
di tapınağından fildişi heykeller, sebzelikler, fildişi içki kaplan, fildişi araba, 139 fıJdişi asa, fildişi ka
malar, sebzelikler, kamalar ve fildişi kakma krali nişanlar aldığını söylemektedir. Bu kayıtlardaki fildi
şi eserlerin kazılarda bulunan eserlerin sayısı ile çelişmesinin başlıca nedeni, Musasir Tapınağı'na ar
mağan olarak sunulan tüm eserlerin Urartu üretimi olmamasından kaynaklanmaktadır. Bölgesinin
önemli bir kutsal kenti durumundaki Musasir kentindeki Haldi Tapınağı'na sadece Ur.ucu ülkesinden
değil, diğer bir çok kom;;u ülkelerden armağanlar gönderilmiş olmalıdır. Bu nedenle kentten yağma
edilen ve Asur'a taşınan bir çok fildişi eşyanın, bu komşu ülkelere ait olması kuvvetle muhtemeldir.
Toprakkale'de bulunan fildişinden çıplak bir kadın heykelciği önemli ölçüde tahrip olması
na karşın, saç modeli, baş giysisi ve gözler hakkında bilgi verir. Kadının başında rozetlerle süslenmiş
bir başlık yer alır. Saç:lar bir çok Urartu betimlemesinde görüldüğü gibi bukleler halinde omuzlara
sarkmaktadır. Ayakta duran kadın, Mezopotamya sanatında yaygın olar.ık görüldüğü gibi, iki elleriy
le göğüslerini tutmaktadır. Toprakkale'de bulunan ayakta duran ikinci fildişi figür bir erkek motifidir.
Eserin ön kısmı çok tahrip olmuştur. Saçlar dalgalı hatlarla ve bir saç bandı ile omuzlara doğru uza
nır. Figür ayak bileklerine kadar uzanan bir giysiye sahiptir.
Yukarıya kaldırdığı elleriyle bir nesneyi taşıyan kartal başlı griffon, Toprakkale'de bulunan
bir diğer fildişi eserdir. Çift kanatlı olarak gösterilen kartal başlı adam uzun bir elbise giymektedir. Ba
şın arkasında, yakın örneklerini Kuzey Suriye sanatında bulabileceğimiz, iki ucu kıvrık bir çift bukle
omuza uzanmaktadır. Fildişinden yapılmış benzer üç kuşbaşlı adam, Altıntepe kazılarında ortaya çı
kartılmıştır. Sağlam olan iki kuşbaşlı adam elllerinde bereketlilik sembolu (olasılıkla kozalak) taşımak
tadırlar. Diğer ellerinde ise bakraç vardır. Ağız açık ve ağız içindeki dil görülmektedir. İki ucu kıvrık
zülüfler kulaktan boyuna sarkmaktadır. Üzerlerinde ayak biliklerine kadar uzanan bir manto ve man
tonun altında kısa bir tunik vardır. Kuşbaşlı insanlar aynen Toprakkale'de olduğu gibi kanatlıdırlar.
Urartu egemenlik sahası içinde bulunan fildişi eserlerin en güzel örneklerini oluştur..ın kuşbaşlı insan
motifinin, çağdaş Kuzey Suriye Kent Devletleri sanatında çok yaygın bir kullanımı olduğu bilinmek
tedir. l 'rartu sanatındaki bazı diğer stilistik öğe ile birlikte bu motifinde, bu kültür bölgesinden Urar
tu'ya geldiğini önermek mümkündür.
146
ALTINTEPE FİLDİŞİ İŞÇİılGİ
Altıntepe tapınak alanında ve mezarlarında ortaya çıkartılan aslan heykelleri, grifon molifie
� Çizim 33) oyma bir geyik kabartması ve fildişi kakma insan yüzleri, Urartu'daki fildişi sanatına ail
cok ender örneklerdir. Altıntepe tapınağının galerisinde ve girişe çok yakın bir konumda ortaya çı
kartılan kalçaları üzerine oturmuş aslan heykelciği (Çizim 34) sadece J O.O santimetre yüksekliğinde
dır. Aslan ba�ını sola çevirmiş ve hırlar durumda tasvir edilmiştir. Yüzde ürkütücü bir anlam vardır.
Açık ağızdaki dişler, burun kırışıklıkları, kırışıklıkların iki yanındaki palmet motifi şeklın<leki çizgiler
' e badem biçimli gözler aslanın başında gözlenen önemli stilistik özelliklerdir. Aslan heykelciğinin alt
hlSmıncla yeralan bir delik fildişi eserin bir başka eşyayı süslemek amacıyla kullanıldığını göslermek
:edir.
Tapınağın aynı noktasında ele geçen bir başka fildişi aslan heykelciği, öncekinden farklı bir
pozda, karnı üzerine yatmış ve ön pençeleri ileri uzatılmış durumda şekillendirilmiştir. Yüzdeki ifade
>nceki aslan da olduğu gibi ürkütücüdür. Gözler badem biç·imli, burun kırı�ıklıkları yine palmet mo
tıfı şeklinde yapılmıstır. Aslan olasıklıkla üç ayaklı bir sehpanın a>akları süslemekte idi. Aslanlar ile
aynı alanda ele geçen kakma rekniğindeki iki fildişi insan yüzü, alın boyunca uzanan ince kaşlara ve
hadem şekilli çekik gözlere sahiptir. Göz bebekleri kakma olarak yapılmı�tır. Bu eserlerin dışında bir
t..utsal ağaç motifi, çeşitli heykelciklere ait parçalar, süsleme elemanları ve güneş kursları Altıntepc'de
gün ışığına çıkartılan diğer fildişi eserlerdir.
ı -
Çızim .H Fıldışı aslan beykelciği Altııııepe fôzp,üç T, Alt111tepe 11 .\lezar/ar.
T>e/XJ Binası L"e Fi/dışı F.serler, Ankara, 1969, Res 39-40)
Altıntepe, Karmir Hlur ve Toprakkale'de ortaya çıkartılan fildişi eserlerin Kuzey Suriye Kent
Devletleri sanatıyla olan benzerlıkleri yadsınamat. A'ilan heykelciklerinin stilistik açıdan en yakın ben
zerleri, , akçagözü'nde bulunan aslan heykelleri ve kabartmalarıdır. Açık ağız, dişler ve ö:lellikle bu
run kınşıklıkları bu benzerliğin en önemli ögeleridir. Aynı benzerlikler Toprakkale ve Altıntepe'de ele
geçen, elleri yukarıya kaldırılmış fantastik yaratıklarda da gözlenebilir. Sakçagözü taş kabartmaları
üzerindeki kuşbaşlı fantastik yaratıklar ellerinde bir nesne taşımamakla Ur..ı rtu fildişlerinden ayrılırsa
da benzer motif Karatepe, Kargamış ve Zincirli gibi diğer Kuzey Suriye Kent Devletlerinde bulunabi
lir. Urartu'da ortaya çıkartılan fildişi eserler ile M.Ö. 1 . binyıl Kuzey Suriye sanatı arasındaki bu yakın
benzerlik fildisi eserlerin Urartu 'ya dışarıdan ithal edildiği önerisinin yapılmasına neden olmuştur. Fil
d işi hammaddesinin Kuzey Suriye'de bol olarak bulunabilmesi, ithal edilen ülkenin Kuzey Suriye ol
duğu varsayımını yaratmıştır. lırartu fildişi sanatı ile Kuzey Suriye sanatı arasındaki bu benzerlikler
eserlerin doğrudan ithal edildiği sonucu doğurmaz. Sanatın diğer bir çok dalında da var olan bu ben
zerlikler bu iki kültür bölgesi arasındaki bir kültürel alışverişin sonucu olmalıdır. M.Ö. 8. yüzyılda
Kuzey Suriye ve Güneydoğu Anadolu toprakları üzerinde kurulan Urartu siyasal egemenliği bu kü l
türel etkileşimin kaynağı olmalıdır. İki ülke yöneticileri ar-.ı.sındaki ilişkiler bu sanat dalının Kuzey
Suriye'den Crarıu'ya gelmesini kolaylaştırmıştır. Hatta daha da ileri gidilerek UrartLı krallarının bu
sanat dalını gelı�tirmek için Kuzey Suriye'den fil&:;i ustaları getirttikleri bile önerilebilir. UrartLı kral
larının M.Ö. 8. yüzyılda Hate ve Supani ülkelerinden alıp, lJrartu ülkesine götürdükleri binlerce savaş
esiri arasında bu sanatı uygulayan ustalar bile olmalıdır. Altıntepe'de bulunan fildişi hammaddesi en
azından Altıntcpe eserlerinin buradaki bir yerel atölyede üretikliklerinin önemli bir göstergesidir. Fil
dişi eserlerin ortaya çıktığı Karmir-13lur, Altıntepe ve Toprakkale gibi kalelerin inşa carihh:rı dikkate
alınırsa bu sanat dalının M.Ö. 8. yüzyılın sonu ve 7. yüzyılın ilk yarısında yaygın ol.ırak kulllaruJdığı
ortaya çıkar.
148
DİL VE YAZI
rartu Krallığı'nı kuran insanlann kimler olduğu hakkında başvu ru lması kaçınılmaz olan iki
U
önemli konu vardır. Hunlardan ilki ve daha önemlisi bu halkın konuştuğu dil veya diller,
diğeri ise tanrılar aleminin oluşumu ve bu oluşumdaki olası bölgesel etkilerdir. Urartu Kr..ı l
lığına ait yazılı belgelerin sayısı her geçen gün biraz daha artmasına karşın, bu sayı hiç bir
zaman I litit ve Asur yazılı kaynaklarının ulaştığı binlerle ifade edilen rakamlara kavuşaına
rn�ıır. Bugün llrartu'daki bu sayı herhalde ı00-450 civarında olmalıdır. J3u belgelerin içinde sadece
!2 •anesi kil tableuir. Diğerleri genellikle kaya fasatlarına yazılmış olan ve çeşitli krali ki�ilerin aske
n H.'} a imar faaliyetlerini anlatan kaya yazıtları veya taş steller üzerine kazınmış fetih veya yapım ki
u teridir. Hclli bir grup yazıt ise kazısı yapılmış Craıtu kalelerindeki çeşitli inşaattan anlatan yazıt-
�ır Urartu yazıtlarının yer aldığı bir başka malzeme grubu hemen her l rartu kralı tarafından tanrı
lara .,unulımış kalkan, !>adak, miğfer ve kılıç gibi bazı adak eserleridir. Mühür \'eya mühür baskıları
·rınde yer alan ya7ıtlar be, çok ünemli tarihi bilgiler vermiş olmalarına karşın, sayıca bir hayli az
...,özü edilen bu yazıtların tümü, Krallığın kurulu� aşamasındaki bir ikisi hariç. Urartu dilinde ve çi
' - . • zı!>ı ile kaleme alınmı�ttr. Krallığın bilinen ilk yazılı belgesi olan, Van Kalesi'nin kuzeybatı köşe
sinde inşa edilen Madrıbur�· üzerindeki lutipri oğlu Sarduri'ye ( 1. Sarduri) ait yazıt Asu rcadır.
Urartu egemenlik sahası içinde hangi dillerin konuşulduğu yanıtlaması bir hayli zor bir !>O
rudur Bu kadar geniş bir coğrafi alana yayılan ve bünyesinde yeni ele geçirilmiş bir çok bölge hal
kının }Cr aldığı bir siyasi örgütte, yönetilen kişilerin kullandığı dilin ve hana yazının ,·ar olmaması do
ful değildir. l"rartu Krallığı'nın kurulmasında Van Gülü Hav;r.ası'nda Tunç Çağlardan beri yaşayan ba
zı röre halklarının. kuzeyden Erken Demir Çağ'da bölgeye gelen insanların ve hu oluşumda bir şe
e görev alınış Ilurrilerin önemli rolJer üstlendiği dikkate alınırsa, bu insanların dillerinin de kral-
. -.mırlan içinde farklı yoğunlukta kulanılmaları gereklidir. Ancak resmi kayıtların devletin resmi di
olar.ık kabul edilen Uraıtu dilinde yazılmış oluşu, I Iurrice dışında. diğer diller ile ilgili bilgi edine
meyhiınizin başlıca nedenıdir. Olasıdır ki; bölgedeki dağ, nehir ve kentler gibi bir çok coğrafi isimde
ruçük grupların konuştuğu dillerin yansunası vardır. Bu durumun aydınlığa kavustunılabilmesinin tek
u, daha fazla ya7.ılı kaynak ve özellikle de tablet bulmakta yatmaktadır.
Bir çok Umrtu kralının bize bıraktığı yazıtlarda kullanılan l lrartu dili, her �eyden önce l lind
nupa dil aıle<>ine mensup değildir. Graıtu dili Türkçe gibi bitişken (aglutınativ) ve ergaıif yapılı bir
dildir. Er�:.ıtif }apıda cümle eğer geçişli (transitiO ise cümlenin ö7.nesi ek alır. Nominatif olması gere
ken ozne bir ek (sufıb) ile belirtilir. Cümledeki fiil edilgen olarak çevrilir ve fiilin akuzatif objesi olan
ec de hiç bir ek .ılınaz Böylece geçişli cümlelerde fiil edilgen olarak kaltr. Uraıtu dili bu özellik
k=ri dikkate alın:ırJk bir çok dil ile karşılaştırılmış, ancak en dikkate değer benzerliğin Hurri dili ile ol
� önerilmitir. Kimi bilim adJmiarına göre Lrartu dili ile Hurri dili arasındaki yakınlık, ana-kız ara-
.,.__.
.... �-.. yakınlık �bıdir. Bu öneri Urartu dilinin <loğnıdan Hurrıccden gelme-,ı. yanı Lr..ırtu dilınin Ilur-
,...,.
_,..... ... geç bır diyalekti olduğu anlamına !!dmekcc..>d i r. İki dil ar
..�ındaki hı benzerliğin temel nede-
1 9
ni, M.Ö. 2. binyılc.Ja Van Gölü ve çevresinde Hurri halkının yaşamış olması inancıdır. I3u inanışa gö
re Urnrtu Krallığı bir Hurri krallığıdır ve Hurriler tarafından kurulmuştur. Ancak bu önerinin bilimsel
ağırlık kazanabilmesi için, Van Gölü Jlavzası'nın M.Ö. 2. binyılda Hurri kültür bölgesi olduğunun ka
nıtlanması gerekmektedir. Halbuki bu bölgede yapılan sistematik kazı ve araştırmalar, ikinci binyılda
bölgede var olduğu önerilen Tlurri kültür izlerini ortaya koyamamıştır. Van Gölü Havzası'nın Tlurriler
tarafından iskan edildiğine aıt bir varsayım M.Ö. 3. binyıl ile bağlantılıc.Jır. Yöredeki varlığı kazılar ve
yüzey araştırmaları ile kanıtlanmış olan M.Ö. 3. bınyıla ait Erken Transkafkasya Kültürü'nün bu böl
geye ve hu kültürün yayıldığı diğer bölgelere Hum halkları ile geldiği önerilmiştir. Bu önerinin doğ
ruluğu durumunda bile, bölgede ancak M.Ö. 3. binyıl içinde yoğunluk kazanan bir Ilurri topluluğun
dan söz etmek mümkün olabilir.
Urartu c.Jili ile I lurrice arasındaki benzerliğin teyze-yeğen arasındaki ilişki derecesinde oldu
ğu da varsayılmıştır. Bu inanı�a göre J lurrice ile UrJrtu dilleri akrabadır. Ancak iki dil birbirinden uzun
yıllar önce, belki de M.Ö . .3. binyıl sonlarında, ayrılmış ve kendi gelişmelerini birbirinden bağımsız
olarak sağlamışlardır. Urartu dilinde olduğu gibi Hurrice de ergatif bir karaktere sahiptir. Yani özne
belirli bir ekle bclirtilmi� ve fiil mutlaka edilgen formdadır. I ler iki dilin kelime hazinesi benLerdir ve
şahıs isimlerinde cinsiyet kavranu söz konusu değildir. Iler iki dildeki çekimler de birbirine çok ben
zerdir. Urnrtu dilinin H urrice ile olan yakın ilişkisinin yanında Kafkasya dilleri ile de benzerliğinin ol
duğu bilinen bir gerçektir. l ler iki dil arasında yapı \·e oluşum açısından önemli yakınlıklar vardır.
Urartu dili ile ilgili ulaşıJan bu sonuçlara karşın , bu dilin Hurri dili veya Kaskasya dilleri ile olan iliş
kisi tam anlamıyla açıklanamamı�tır. Önümüzdeki yıllarda bölgeden elde edilecek yeri epigrafik veri
ler, sorunun aydınlatılmasına önemli kackılarda bulunacaktır.
HURRİ-URARTU İLİŞKİSİ
Urartu dili ile Hurri dili arasında gözlenen ilişkinin kaynağı ela bilim adamları arasında tartış
malara neden olmuştur. Urarttı dilinin Hurricenin geç bir diyalekti olduğuna inananlar, Uraıtuların
M.Ö. 9. yüzyılda yeniden tarih sahnesine çıkan I Iurri halkı olduğunu savunurlar. Bu inanışa göre
M.Ö. 2. binyılda G üneydoğu Anadolu ve Kuzey Mezopotamya'da yaşayan IIurri halklarının kurduğu
Hurri Devleti'nin (Mitanniler) ikinci binin ikinci yarısında yıkılmasıyla bazı Hurri toplulukları Van Gö
lü çevresinde yerleşmiş ve Urartu Krallığı'nın kurulmasına önayak olmuştur. Bu öneriye karşı ileri sü
rülen bir ba�ka inanış, Ilurri halkları ile Urartu halkının M.Ö. 3. binyıl içinde birbirinden ayrıldıkları
ve Urartuların M.Ö. 9. yüzyılda Doğu Anadolu'ya göç ettikleri doğrultusundadır. Bu inanışa göre Urar
tular, l lurriler ile akrabadır ancak, aynı halk topluluğuna mensup değillerdir. Bu fikrin karşısındaki
her öneride; Hurrilcrin. �itanni Krallığı'nın yıkılı�ından sonra yazı sistemlerini tamaıniyle u nuttukla
rını ve 500 yıl sonra yeniden ve Asur çivi yazısını kullanarak Van Gölll Ilavzası"nda yazılı kaynak üret
meye başladıklarını kabul etmek durumundayız.
Lrartu halkı ile H urri halkı arasında bir yakınlığın ve hatta bir akrabalığın olduğu yadsına
maz bir gerçektir. Ur.ı.rtu Krallığı'nın doğrudan Hurriler tarafından kurulduğunu kabul etmek pek
mümkün değildir. Bunun kabul edilmesi durumunda Urarru panteonunda baş sırayı alan Tanrı H al
di'nin durumu a<.;· ıklanamaz. Aynı şekilde Umrtu sanatı içinde gözlenen ve Hurri ekolu olmadığı ke
sin olan bir çok ögenin de varlığını izah etmek pek kolay olmaz. l'rarru dini ve yazısında saptanan
l lurri özelliklerinin kaynağını bu ıkı halk topluluğunun Anadolu'ya gö<.;· etmeden önce yaşadıkları
topraklarda arJmak gereklidir. Olasılıkla aynı coğrafı bölgeyi paylasan bu akraba topluluklar, uzun bir
süre önce birbirlerinden ayrılmışlar ve farklı zamanlarda ve farklı coğrafi bölgelerde varlıklarını sür
dürerek söz konusu bu bölgelerde oluşan siyasi ve kültürel oluşumlara katkılarda bulunmuşlardır.
Urartu Krallığı'nın kuruluşunda l lurri topluluklarının önemli bir rol üstlenmelerinin yanında. Van Gö
lü Havzası'nın Erken Tunç Çağ halklarının ve olasılıkla M.Ö. 2. binyılda bölgeye, belki de yine Trans
kafkasya'c.Jan veya Batı İran'dan göçen halklarının da payı inkar edilmemelidir. Üçüncü \ e ıkınc.i bın
yıl kültürü ile Uramı kültürü arasında son }ıllarda ortaya çıkartılan çanak çömlek fom1 henzerlikleri
1 50
ve ölü gömme geleneklerindeki yakmlık bu öneri için dayanak noktasıdır. Urartu Kültürü 'nde gözle
nen bazı yeni ögeleri ve diğer komşu kültürlerden farklı kültürel um,urları açıklayabilme şansımız,
ancak Urartu Krallığı'nın kuruluşunun bir tek halk topluluğuna mal edilmemesi durumunda vardır.
HİEROGLİF YAZI
Urartu'da çivi yazısının yanında onun kadar tercih edilmemiş olmasına rağmen, hieroglif ya
zının da kullanıldığı bilinmektedir. Hieroglif yazı veya işaretler genelde bir kaç ayrı malzeme grubu
üzerinde kullanılmışlardır. I lieroglif işaretler arasında ağaç, dal, yaprak gibi bitki betimlemeleri; yıldız,
güneş, ay, gibi gök cisimleri; insan vucudunun çeşitli uzuvlarını betimleyen işaretler; farklı hayvanlar
veya bunlara ait uzuvlar; kap, bardak, çanak, yaba, masa gibi çeşitli eşyalar sayılabilir. Hugün bile an
lamı tam olarak anlaşılamayan çeşitli resimsel işaretlerin büyük boyutlu depolama küplerinin üzerin
de yer aldığı bir çok Urartu kale kazılarından bilinmektedir. Depolama küpleri ve bazı kulplu testile
rin kulp altlarında yer alan işaretlerin bazıları kap pi ·irilmcden yapılınıstır. Bazı işaretler ise kabın
uzerine sonradan sivri uçlu bir kalem ile çizilmiştir. Çavustepe, Baswm. Kayalıdere. Karmir-Blur ve
son olarak Ayanıs kazılarından, üzerlerinde çeşitli hieroglif işaretler olan depolama küpleri gün ışığı
na çıkarılmıştır. Ayanıs Kalesi'nde "Payeli Salon"da bulunan ve libasyon şarabının veya sıvısının sak
landığı küpün üzerinde de bu tip işaretler vardır (Çizim 35). Ayanıs Kalesi'nin depo yapıları ic;inde or
taya çıkartılan yüzlerce depolama küpünün üzerinde çok durumda hem çivi yazısı, hem de hicroglif
yazı beraber kullanılmışllr. Bu durum krali bir kale içinde bile iki yazı türünün hitap ettiği bazı insan
ların var olabileceğini kanıtlamaktadır. Aynı şekilde Altıntepe'de bulunan ve üzerinde "kalenin valisi
ne aitlir. ölçek 2 terusi '' yazılı tunç kap hieroglif yazılı kaplara onernli örnektir.
Çı:im 3; - A)'C'lllıs Kalesi Pm'elı Salon 'da lmlıuum ıl::t•n bıemp,lif İ>lnel/ı lıhcı9'011 kılpıi
BUDİN LEVHASI
Hieroglif işaretlerin yer aldığı diğer bir malzeme grubu tunç adak eşyalarıdır. Van Müzesi'nde
saklanan ve üzerinde Tanrı Haldi ve olasılıkla karısı Arubani'nin betimlendiği adak levhası ( Resim 96)
ve bir özel kolleksiyonda bulunan ve "Budin Levhası" olarak adlandırılan eser, bu tipe en güzel ör
nekleri oluştururlar. Budin levhası üzerinde yatar vaziyette bir boğa üzerindeki tahtta oturan bir tan
rı ve tanrıya takdim edilen kişiler betimlenmiştir. Sahne içinde yer alan Lüm tanrı ve kişilerin ve hat
ta çocuk betimlemesinin adlan hieroglif yazı ile belirtilmiştir. Urartu halkı arasında bilinen bu mito
sun kahramanlarının kimler olduğu, ancak tanrısal atrübüleri ile anlaşılabilmektedir. Hieroglif yazılar
bu konuda hiç bir fikir vermemektedir. işçilik açısından krali eserler kadar kaliteli olan bu iki levha
üzerindeki hieroglif yazılar, Urartu Krallığı'nın içinde bu yazıyı kullanan bir grubun olduğunun önem
li kanıudırlar. Kazılarda bulunan bazı mühür ve özellikle mühür baskıları üzerinde de hieroglif işaret
lere rastlamak mümkündür. Damga mühür baskıları üzerindeki böyle örnekler, Van Ayanıs Kalesi ve
Bastam kazılarında bulunmuştur.
Hieroglif yazının Urartu'da ne zaman kullanılmaya başladığı, bu yazı türünün çivi yazısından
önce bu bölgede var olup olmadığı bilinmemektedir. Olasıdır ki; çivi yazısının krallığın resmi yazısı
olarak benimsenmesinden önce ve sonra hieroglif yazı basit halk arasında kullanılmıştır. Ancak bu
önerilere ait hiç bir kanıtımız yoktur. Kaldı ki hieroglif yazıya ail en erken örnekler de Urartu'da şim
dilik M.Ö. 8. yüzyılın ilk yansından eskiye gitmemektedir. Urartu hieroglif yazısının, Hitit hieoroglifi
ile belirli bir benzerliğinin olduğu çok uzun zamandır bilinmektedir. Hatta Urartu'da hieroglifınin İm
paratorluk Devri Hitit Geleneği'nden herhangi bir dil bağlılığı olmaksızın oıtaya çıktığı önerilmiştir.
Bu konudaki bir başka görüş ise bu benzerliğin Hitit İmparatorluğu'nun yıkılışından sonra ortaya
çıkan Geç Hitit Kene DevleLleri aracılığı ile M.Ö. 8. yüzyılda Urartu'ya geldiği şeklindedir. M.Ö. 8 yüz
yıl ile birlikte Urartu Kralları'nın batıya ve bu kapsamda Geç Ilitit Kent Devletleri'ne karşı gösterdik
leri ilgi, bu ülkelere askeri seferler düzenlenmesini gerekli kılmıştır. Bu askeri başarılar sonunda yöre
den elde edilen çok sayıdaki halkın Urartu sınırları içine taşındığı ve buralarda iskan edildiği bilinen
konulardır. Geç Hitit Kent Devlelleri ile olan bu ilişkiler sonunda ortaya çıkan kültürel etkilenmeler
ve olasılıkla Hace ve Supani ülkelerinden Urartu'ya getirilen tutsaklar, Urartu'da Hilil hieroglifine ben
zer bir yazı sisceminin başlamasına yardımcı olmuşlardır. Urartu'da M.Ö. 8 yüzyıldan daha erkene
tarihlenen örnekler bulunmadıkça, hieroglif yazının Urartu'ya dışarıdan geldiği önerisi geçerliliğini
yitirmeyecektir. Urartu egemenlik sahası içinde ortaya çıkacak daha çok sayıdaki hieroglif yazıtlı bel
ge ve buluntular bu konuyu kesin sonuca ulaştıracaklır.
1 52
.
DiN
rartu Krallığı'na ait çok sımrlı sayıdaki yazılı kaynaklar, M.Ö. 1 . binyılın ilk yarısında Doğu
U
Anadolu ve komşu ülkeler ic,;in önemli bir askeri güç durumuna eri�ebilen Urartu'nun dini
ile ilgili pek fazla bilgi vermezler. Çağdaş Asur\ın ve İran'ın veya M.Ö. 2. binyıl Ana<lo
lu'sunun tek hakimi Hitic İmporatorluğu·nun dini, dini inanışları ve uygulamaları veya mi
tolojileri konusunda oldukça fazla bilgimiz olmasına karşın, Urartu için bu bilgilerden yok
-.unuz. Urartu yazılı kaynaklarında tanrılar için tapınak veya kutsal alanlarda yarılmış olan dini mera
' mlere, tanrılar aleminin oluşumuna veya tanrılar ile krallar, rahipler veya halk arasındaki ilişkilere
ı,... k tutacak hemen hıc.· bir belge yoktur. Sayıları Ayanıs Kalesi'nde bulunan son iki tabletle birlikte an
c:. k 22'yi bulan Urnrtu tabletleri, bu konulara hiç değinmemişlerdir. Krallığın farklı yörelerinde ortaya
çı"'artılan anıLsal kaya yazıtları ise, tamamen ilgili kralın fetihleri ve ba':,iarıları ile ilgilidir. Kalelerde bu
Junan birçok taş yazıt ise, daha çok o yerleşme yerinde yürütülen imar faaliyetlerini veya kaleler çcv
re-.ınde gerçekleştirilen meyve bahçeleri, bağlar, sulama kanalları ve tesisleri ile ilgili bilgi verirler. Söz
k<•nusu yazıtların içeriklerinin daha çok dünyevi işlerle ilgili olmaları ve birkaç yazıtın dışında din ve
dinı davranışları konu alan yazıtların olmaması ilginçtir. Bu durum genelde merkeziyetçi bir yöneti
m� sahip olan Urartu'da dine ve tanrılara verilen önemin Yakın Doğu'da görmeye alıştığımızdan da
ha az olduğunu şeklinde yorumlanmamalıdır. Birçok Urartlı yazıtı, Tanrı Haldi'nin adı ile başlar ve
bırk.ıç tanrının adının geçtiği bir lanetleme bölümü ile biter. İnşa edilen bütün tapınaklar, kaleler, su
lana tesisleri, bağ ve bahçeler genelde Tanrı Hakli, lxı7ı durumlarda diğer tanrılar için yartırılmış
tı Birçok Crartu yazıtında en az bir tanrının adının geçmiş olmasına ve krallığın çeşitli yörelerinde
b,..,ta Haldi olmak O:tere tanrılara tapınaklar, saraylar, kaleler ve kutsal alanlar inşa edilmiş olmasına
kar-.ın. Urartu Tanrıları'nın ikonografilerinin yazıtlara yansımamış olması şaşırtıcıdır. Urartu Krallığı'nın
nırları içinde yaşayan halkların dini inanışları ve davr.ınışları ve sonuçta tanrılar ikonografisinin oluş
_:-.ındaki payları da çok az hilinmektedir. Olasıdır ki; dini inanışlar ve davranışların, yöneten ve yö-
lcnler tarafından farklı mekanlarda ve farklı biçimlerde uyt,ıulanması bu bilgi eksikliğimizin temel
kaynağınıdır. Halk arasında yaratılan ef.,ancler veya geliştirilen tanrısal ikonografiler krali yazıtlarda
}eT hulamamış, büyük olasılıkla okuma y:ızmat.ı olmayan basit halk arasında yazıya geçirilemeden sa
dece dilden dile aktarılmıştır.
Van·da, Torrakkale·nin de inşa edildiği Zimzim Dağı'nın göle bakan eteklerindeki bir kaya
�i içınde yer alan ve Meher Kapı yazıtı olarak adlandırılan yazıt, Urartu tanrılar alemiyle ilgili çok
nemli bılgiler veren tek kaynaktır (Resim 1 1 ). Mehcr Kapı yerel halk tarafından "kör kapı'· , "hazine
• pt..,ı" \'ev.ı ..yalancı kapı" olarak adlandırılan, 4.0 metre yüksekliğinde, 2.70 metre genişliğinde bir
y:ı n�idır '\ı';>ın ıçınde iki kez tekrarlanan yazıtta, Urartu panteonunda kutsanan toplam 79 tanrı ve
tanrıçanın .ıdı \e bu tanrı ve tanrıçalar için kurban edilecek hayvanların türleri ve sayıları verilmiştir.
Yazıtı kaleme aldırtan kral arduri'nin oğlu İ';ipuini'dir ve .\.1.Ö.9. yüzyılın son çeyreğine tarihlenmek
ledir. Li'!ecle J..."UL.;a
; nan canr. \e tannçalann � anında L"r.ırtu d..ı kut'>.ıl savılan dağ. göl \·e kentlere de
kurbanlar a�ur. Lb1enin ilk üç -.ıra ...ını Tanrı 1 laldi. Tei...eha \·e "ı.• ıni almakcadır. Bu üdünün ad
bn �· yazına birlikte geçmektedir. Tann Haldi için lbtede veri.e!: ..Jrbanlık hap-an sarı::-ı ı- bo-
ğa ve 3 ı koyundur. Hunun yanında listenin alt sıralarında Haldi'nin silahına. Haldi'nin gençliğine. I lal
di'nin erişkinliğine, T Taldi'nin yaşlılığına, Haldi'nin sa\·aşçılığına, Haldi'nin gücüne. Haldi'nin tapınak
larına \'C Haldi kapılarına da kurban kesildiği bilinmektedir. 6 boğa ve 1 2 koyun tanrı Teişeba'ya, lı
boğa ve 8 koyun üçüncü sıradaki Tanrı Şuini'ye kurban edilmektedir. Diğer tanrılar için bu sayılar
azalarak devam eder. Örneğin dördüncü sıradaki Hutuini 2 sığır ve dört koyun, daha sonra gelen tan
rı Turani 1 sığır iki koyun ve altıncı sıradaki tanrı Ua 2 sığır ve 4 koyun ile onurlandırılmıştır. Tanrı
Ca'ya kutsal libasyon stelleri ile -;üslenmiş bir kutsal alanın yapıldığı yazıtlardan bilinmektedir. Yedin
ci sıradaki tanrı >Jalaini'dir ve Ua ile aynı sayıda kurbanlık hayvan sayısına sahiptir. Listenin ilk 63 tan
rısı erkek tanrılardır. Tanrıçalar sıralamasında An.ıbani, Huba ve Tuşpea ilk sıraları alırlar. Bu tanrıça
ların liste başındaki ilk üç erkek tanrının konsonları (eşleri) oldukları çok muhtemeldir. Mchcrkapı
yazıtında adları bulunan tanrı ve tanrıçaların tam listesinin verilmesinde yarar vardır:
1 5.:ı
39. Ardini kenti tanrısına
<tO. Kumenu kenti tanrısına
•i 1. Tuşpa kenti tanrısına
42. Haldi kenti tanrısına
,,.3, Arşuniuinu kenti tanrısına
44. Haldi'nin deisesine
45. Şuba
'l6. Haldi kapılarına
47. Eridia kenti tanrı Teişcba kapısına
18. Uişini kemi tanrı Şivini kapısına
49. Elia
50. Haldi'nin arniesine
5 1 . Haldi'nin gücüne
52. Tanrı Haldi'nin susilerine
53. Talapura
5·!. Kilibani
55. Clkeler tanrısına
56. Sınırlar tanrısına
57. Göller (denizler) tanrısına
58. Athananau tanm.ına
59 . . . . . tanrısına
60. İLANİ Gamruti
6 1 . I laldi'nin nirible'sine
62. işi kentindeki Tanrı Ua kapısına
63. Dağlara
6 ı. Arubaini
65. Huba
66. Tu�pea
67. Aui
68. Aia
69. Sardi
70. Şinuiardi
7 1 . İphari
72. 13a�ia
73. Silia
74. Ara
75. Adia
76. lJia
77. Ainau
78. Ardi
79. İnuanau
Meherkapı yazıtı, Urartu panteonunda yer alan tanrılar için ne kadar kurban kesileceği ni
bclırtmcsine karşın, bu sayıların hangi merasim için veya ne kadar sıklıkta kesileceğini vermcmekcc
<lır Kesilen kurbanların ( Resim 9 ı) bir günde mi, bir haftada mı. bir ayda ını, yoksa bir yılda mı kc
,jJeceğı bilinmemektedir. �ıchcrkapı r..ınrılar listesinde toplam 105 sığır ve 300'clcn fazla koyun kur
banı gerekli görülm�rür. Ek.onomi-.i özellil.. le hay,.ıncılığa dayalı lJr..ırtu Kr.ıllığı'nda hcrgün bu sayı
da kurban ke-.mek ekonomide olum'UZlukbr y:ır.ıtahilir<lı. \teherk:ıpı (ı,rcsinde \ erılcn kurbanlık
Resim 94 - Adak levhası üzerinde kurbanlık bc�yvaıılar
Resim 95 - Tunç a
slan heykelciği. Van Müzesi
1 56
96 - Tann Haldı ı Tarınça Arubam adak leı:bası. hm lfü=csı
Çizim 36- Korstıhad Kabartması: Mu:;astr Tap11w.�ı t't! yağması
TANRI HAIDİ
Yakın Doğu kültürh.!rinde yeni bir tanrının onaya çıkması yeni bir halk topluluğu ile açıklan
mak istenmiştır. l rartu tanrılar aleminin bası durumund.ıki Haldi de, Yakın Dogu küllür sahnesine ilk
kez Urartular ile birlikte çıkar. Daha önce hiç bır kültürde rastlamadığımız IIaldi'nin kökeni hakkın
da bazı tartışmalar geliştirilıniştır. Haldi'nin, Uraıtu'nun güneyındc yeralan kutsal Musasir (Ardini) ken
tinden Crartu'ya geldiği önerisinin gerçeği ne kadar yansıttığı tartışılmaktadır. Musasir kentinin kral İş
puini tarafından ele geçirılnw-.inden sonra Tanrı 1lalcli için bir rnpınak yaptırılmış olduğu bilinmekte
dir. \lusasir'deki tapınaktan Asur kralı il . Sargon da söz etmiş ve tapınak hazinesini yağmalayarak
ülkcsıne götürınüstu (Çizim 36). Bir çok llrartu askeri sefer kayıtlarında ilk cümle tanrı Haldi'nin si
lahlarını kuşanarak ordunun başında sefere <c· ıktığı belirtilmiştir. Ancak iwuini'nin, Ardini seferi kayıt
larında bu tanım yoktur ve bunun yerine ·· Taıırı Haldi '11i11 önünde. A rdini kenliııl! µ,eldik/eri zama11
bir Haldi ıapmaP,ı inşa el/im. " cümlesi vardır. Hu tanım diğer bir çok kentin aksine Ardini ( l\ll u sasir)
kentinin silahlı bır eylem yolu ile ele geçirilmediğinin kanıtıdır. Kral kente vardıktan sonra binlerce
hayvanı kurban edilmeleri için tapınağa ' ermiştir. 1 ·rartu kralının bu d:ıvranı�ının nedeni belli değil
dir. Sarc.luri hanedanlığının bu kentlen geldiği önerisi bir anlık dikkate alınırsa, İşpuini'nin baba yur
dunu uzun yıllardan sonra ziyareL ettiği ve bu ziyaret içın bir tapınak yaptırdığı ve sayı-;ız kurbanlar
kestirdıği de önerılcbılir. Kente ' arısta hcrlungı bir sa hısın olmayı�ı. bu fikri destekleyici mahiyette
bile kabul edilehilır. Ancak bır başka öneri de en az yuk.ırıdaki kadar geçerli olmalıdır. İşpuini'nin Ar
dini kentini savasmadan ele geçirmesi, bu kentin kutsal bir kent olmasından ve Arclini'li yöneticı ve
ı6o
rahiplerin bu yıllarda gücünden <;ok şey kaybetmiş, Asur'un yerine l'rartu'yu isteyerek koruyucu as
keri güç olarak seçmesinden de gelebilir. Şu veya bu şekilde ele geçirilen veya inşa edilen bir çok
kentte, Urartu krallarının tapınaklar ve diğer tür bayındırlık faaliyetleri yaptıkları bilinmektedir. Kral
İşpuini'nin de Ardini kentine çeşitli yapılar inşa ermesi doğaldır. Kaldı ki; İşpuini'nin yöresinin en
önemli kült merkezlerinden biri olduğu bilinen Ardini'de, Urartu baş tanrısı Haldi'nin kutsanmasını is
temesi ve halla zorlaması kadar doğal bir şey yoktur. Sonuçta bu kutsal kent ve bu kentte kutsanma
ya başlanan Tanrı Haldi küllü ile yöreye Urartu monarşisinin damgası da vunılmuş olacaktı. Yazılı kay
naklardan Ardini kenrinin baş canrısının Bağbartu olduğu bilinmektedir. Tanrı Haldi'nin Ardini'ye ge
lişi ile bu tanrı Urartu baş tanrısının konsortu (zevcesi) durumuna gelmiştir. Çünkü bir kentte iki baş
tanrının olması Crartu Devlet dinine uygun değildir. lialdi'ni, Musasir'den, Urartu panteonuna geldi
ği önerisinde, Bağbartu'nun Ardini kentinin baş tanrısı olması açıklanamaz. Musasir kentinde İşpu
ini'den önce inşa edilmiş bir Haldi tapınağının yokluğunda, yukarıdaki öneriye kuşkuyla olmasa bile
temkinli yaklaşmak gerekecektir. Tanrı Haldi'nin kutsal hayvanı aslandır (Resim 95 ve Çizim 37). Bir
çok Urartu betimlemesinde Haldi, bir I lurri geleneği olar.ık, kutsal hayvanı aslan üzerinde ayakta du
rur vaziyette betimlenmiştir ( Resim 96). Savaşlarda ordunun en önünde elinde bir kılıç veya mızrak
la ilerleyen ve Urartu'ya zaferler kazandıran Ilaldi'dir. Haldi bu nedenle her şeyden önce asker bir
tanrıdır. Bu nedenle kendisine adanan eşyalar içinde silahlar birinci sırayı almaktadır.
Urartu panceonunda ikinci sırayı işgal eden Tanrı Teişeba, Hurri kökenli bir tanrıdır. M.Ö.
2. binyLlda Anadolu'da baş tanrı olan Teşup ile aynı olmalıdır. Hacca Meher Kapı yazıtında tanrıçalar
arasında yer alan Ilupa da, bu tanrının eşi olan Hurri panteonundaki Hepat olmalıdır. Hurrilerde ol
duğu gibi Urnrtu'da da Teişeba'nın kutsal hayvanı boğadır. Bazı anıtsal taş kabartmalar ve bir çok tunç
eser üzerinde, boğa üstünde ayakta duran tanrı Teişeba'dır. Urartu Krallığı'nın oluşumunda görev alan
halk toplulukları içinde Hurrilerin de var olduğu konusunda çok önemli bir kanıt olan Teişeba bir sa
vaşçı tanrıdır. Listenin 37. sırasında belirtilen iki sığır ve dört koyun Tanrı Teişeba'nın savaşçılığına
kurban edilmektedir.
Meher Kapı yazıtında dört boğa ve sekiz koyun ile mükafatlandırılan Tanrı, Urartu pante
onunda üçüncü smı.yı alan Tanrı Şuini'dir. Olasılıkla Güneş Tanrısı olan Şuini, Asur tanrısı Şaınaş'ın
ideogr.ımı ile yazılmaktadır. Bu tanrının kutsal simgesinin güneş kursu olduğu önerilmiştir. Anc:.ık gü
neş kursunun diğer bazı tanrılar ile birlikte de betimlenmiş olduğu unutulmamalıdır. Meherkapı tan
rılar listesindeki ilk üç tanrı Urartu panteonunda utanrısal üçlüyü" meydana getirir ve birçok Ur.ırtu
yazıtında birlikte geçer. Tapınak girişlerinin ve Meherkapı veya Yeşilalı�- gibi bir çok kaya nişinin, içi
çe üç kademeden oluşmasının bu üçlüğü simgelediği düşünülmektedir. Tanrı Şuini'nin konsoıtunun
listede 66. sırada yer alan ve bir sığır ve bir koyun kurban edilen Tuşpea olması gereklidir. Tuşpea'nın
aynı zamanda başkent Tuşpa'nın da koruyucu tanrıçası olduğu bilinmektedir. Aynı şekilde kutsal şa
rap veya libasyon sıvısını taşıyan eklentili kazanların kenarlarındaki kanatlı kadın eklentilerinin de bu
tanrıçayı simgelediği düşünülmektedir.
Meherkapı listesinde adı geçen diğer tanrıların bir çoğunun adı sadece bu l iste yardımı ile
ismen bilinmektedir. Bu tanrılara ait olabilecek bir çok betimleme, farklı malzemeler üzerinde ele geç
miştir ( Resim 97-99). Tanrı Haldi ve Teişeba'nın dışında kendisi için tapınak yaptırılan sadece bir tan
rı vardır. Gürpınar Ovası'n<laki Çavuştepe Kalesi'ndc (Resim 1 00 ) inşa edilen iki tapınaktan biri Tan
rı Haldi'ye, ikincisi ve Aşağı Kale'de yer alanı ise Tanrı İrmuşini'ye adanmıştır. Tanrı irmu.şini listede
19. sıradadır ve kendisine bir sığır ve iki koyun kurban edilmektedir. Listenin bir hayli alt sırn ında
yer bulabilmiş bir tanrıya 11. arduri tarafından bir tapınak inşa enirilmesi, dikkat çekici olduğu ka
dar açıklanması da zor bir durumdur. Olasılıkla Tanrı irmuşini, 'arduri'nin baba kenti olduğu 11 ar
gon'un sekizinci sefer kayıtlarında bildirilen Riar'ın tanrı ı idi Crartu panteonunda rann \'e tanrıç... ..... -
rın dışında kut<>anan ve kurban kesılcn bır çok göl, dağ. kent ,.e kucs.11 kapılar ,·ardır. Li.;cede bunla
ra da belli sayılarda kurban kesılmesınin gerekli olduğu emri yayınLnmı-.ur. Örneğin Ardini ( Musa
sir) kenti tanrısın.ı, Kumenu kentı tanrısına. Haldi kapılarına. Göller tanrısına. -.ınırla.r tanrbına. cbf!
lar.ı ' e .:\isi kt.:ncındeki tann Ua kapı;,ına gibi
161
Meherkapı yazıtı Urartu tanrılar listesini vermesinin yanında, krallığın ülke sınırları içinde uy
guladığı din politikasını açıklaması açısından da önemli bir yazıttır. Kral İşpuini ile başlayan yayılım
cı siyasetin belki de gereği olarak, ele geçirilen tüm ülke tanrı ve tanrıçaları, Urartu panteonunda yer
bulabilmiştir. Haldi ve Teişeba gibi krallığı oluşturan temel etnik toplulukların tanrılarının yanında da
ha küçük kentlerin ve daha az nüfus yoğunluğuna sahip toplulukların tanrıları, Urartu resmi devlet
dini içine alınmış ve Meherkapı resmi bildirisi ile kutsanıp saygı duyulmaları garantilenmiştir. Bu du
nım ele geçirilen ülkeler halklarının dini inanış ve uygulamalarında önemli ölçüde geniş bir özgürlü
ğe sahip olduğunu göstermektedir. Ölü gömme geleneklerinde gözlenen çeşitlilik, aynı mezarlık ala
nı içindeki aynı veya farklı mezarlardaki değişik tapınma şekilleri de hu dinsel özgürlüğün sonucu ol
malıdır. Çok farklı kültür bölgelerinin ve farklı etnik yapıdaki toplulukların bir araya getirilmesi yo
luyla şekillenen ve büyüyen Urartu Krallığı'nın bu başarısında topluluklara verilen dinsel özgürlüğün
payı büyük olmuştur. Ancak bu özgürlük, panteonun tartışmasız tek egemen tanrısı olan Haldi'nin,
ülkenin hemen her yöresinde kutsanmasını engellememiştir. Olasılıkla, kule tipli Urartu tapınakları
nın planında olduğu gibi, Urartu Krallığı'nı kuran yönetici hanedanlığın yarattığı ve ülkede kutsanma
sını emrettiği Tanrı Haldi'nin, ülkenin her köşesinde saygı görmesini bizzat kralların kendileri sağla
mışlardır. Urartu Krallığı'nın kurulmasından önce ve yıkılmasından sonra Tanrı Haldi ile ilgili hiç bir
efsanenin ve ikonografinin olmayışı dikkat çekicidir. Önümüzdeki yıllarda yapılacak arkeolojik kazı
larda bulunacak yazılı kaynaklar gerek Urartu panteonu ve gerekse Urartu dini inanış ve davranışla
rı ile ilgili bilgilerimizi artıracaktır ümidindeyiz.
162
Resını 99 - Sıı mermeri ı'izerı11d<! ımın lx'ft111/e111esı, A)'a111s Kalesi
....
1 ...
KAYNAKIAR
16-f
Biscione, R . , .. Recent l 'rartian Discoveries in Armenia: The Columbarium
of Erevan", Studi Micenei ed Egco-Anaıolici 3"+, 199 ı, 1 1 5,
135 .
Burney, C.A., "Cr::ırtian Fortreses and Town'> in the Van Region", Anatolian
Studics 7, 1 957. 37-53.
8urney .C.A. - David Lang, The Peoples of the llilb:Ancient Ararat and
Caucasus, Londra, 1 97 1 .
1 -
Çilingiroğlu A., "Urartu 'da Az Bilinen Bir Sanat Dalı: Hezemeli Taş Kaplar" .
Anadolu Araştırmaları XJV. J 996. 183-195
(A. Erzcn Armağan Kitabı).
Dinçol A.- Ersin Kavaklı, Van Bölgesinde Yeni Uranu Yazıtları, İstanbul, 1 978.
Dincol A.- Ersin Kavaklı, "Karahan Köyünde Hulunan Dört Yeni Uramı
Yazıtı'' , Anadolu Araştırmaları 6, 1 978 . 1 7-43.
166
Hulin P., "'Jcw Urartian lnscrıptions from Adilcevaz'', Anatolian
Studies 9, 1 959, 189-195.
Işık C., "Tische und Tischdarstellungcn in der uraıtaischen
Kunst", Belleten 197, 1986, 4 13-445.
Işık F., "Şirinlikale. Eine unbekannte uraıtaischc Burg und
Beobachtungen zu den Felsdenkmalern eines
schöpfcrische Bergvolks Ostanatoliens", Belleten
5 1 , 1987, 497-533.
Johnson E., "Urartian Influence Upon Iranian Architccture in ehe First
Millennium B.C.", Marsyas 17, 1974-75, 21-38.
Kellner, H-].,(Editör), Urartu: Ein wicderentdeckter Rivale A'isyriens.
Münih, 1976.
Kcllner, H-J. , Gürtelbleche aus Urartu, Sruttgart, 199 1 .
Kendall T., "Urartian Art i n Boston: Two Bronze Bclts and a
Mirror", Baston Museum Bulletin 75, 1977, 26-55.
King L.W., Bronze Reliefs from the Gates of Shalmaneser, Londra, 1 9 1 5.
Kleiss W. , "Zur Rekonstruktion des urartaischen Tempels", Jstanbuler
Mitteilungen 1 3-1 4, 1963-64, 1 - 14.
Klciss W., "Urartaische Platze in Iranisch-Azcrbaidjan", Istanbuler
Mitteilungen 1 8, 1968, 1-44.
Klciss W.- H. Hauptmann, Topographische Karte von Urartu, Bertin, 1976.
Klebs W., Bastam/Rusa-i-URL".TUR: Beschrciburg der
urartaischen und mirtelalterlichen Ruinen. Bedin, 1 977.
Kleiss W., "Bastam and the East of Urartu", Atri del Primo Simposio
l ntcrnazionale di Arte Armena, 1 975, 395-402.
Kleiss W.,(Editör), Bastam T: Ausgrabungen in den urartaischen Anlagen,
1972-975, Berlin, 1979.
Kleiss W. , "Bastam. An Urartian Ciradcl Complex of the Seventh
Century B.C.", American Journal of Archaeology 84, 1980,
299-304.
Klciss W., "Darstellungcn urartaischer Architektur", Archaologische
Mittcilungen aus Iran 1 5, 1 982, 53-77.
Kleiss W.,(Editör), Bastam il, Berlin, 1 988.
Klciss W., "Zur Rekonstruktion des urartaischen Tempels'', Istanbuler
Mirteilungen 39, 1 989, 265-271 .
Konig F.W., I Iandbuch der chaldischen l nschriften ( I ve 1 1 ), Graz,
1955-1957.
Korfmann M., "Die Ausgrabungen von Kirsopp und Silva Lake in den
Jahren 1 938 und 1939 anı Burgfelsen von Van(Tuşpa) und in
Kalecik", Bcriytus 25, 1 977, 173-200.
Kozbe G., "Van Dilkaya Höyüğü Erken Transkafkasya
Keramiği''. Vll .Araştırma Sonuçları Toplantısı, 533-554,
Ankara. 1 990
Kroll -E:-.cavations a t Ba�ıam", Archacology 25. 1972, 292-297.
KroL " Keramik uraruischer fe--ıungen in Iran. Berlın. 1976.
Lake K.. ·\�·da Y2pdın Hafriyaı. 19,""'. Türk Tarih Arkeol0'.?}"3 'e
Einqg:taf}• 1 • ı-9-191.
l -
Lehmann- I laupt C. F., Armenien einst und jetzt I-11/2, Bedin, 1910-1931.
Levine L.D., "Sargon's Eighth Campaign", Mountains and
Lowlands:Essays in the Archaeology of Greater
Mesopotamia Ed. L. D. Levine ve
T. C.Young, Malibu, 1977, 1 35-1 5 1 .
van Loon, M. !\., Urartian Art: Its Distinctive Traits in the Light of l\iew
Excavations, Istanbul, 1966.
van Loon, M. N., "The lnscription of lshpuini and Menua at Qalatgah, Iran",
journal of Ncar Eastern Studies 34, 1975, 20 1-207.
van Loon, M. N. , "The Placc of Urartu in the First Millcnnium B. C. Trade'',
lraq 39. 1977, 229-231 .
Maxwell-Hyslop K.R., ..Urartian Bronzes i n Etnıscan Tombs�, Traq 18, 1956, 1 50-167.
Maxwell-l lyslop K.R. ,"An Urartian Archer on the Zinjirli Chariot Relief',
Bulletin of I nstitute of Ardıaeology 2, 1959, 65-66.
Maxwell-Ilyslop K.R. ,Western Asiatic jewellery c.3000-61 2 B.C., Londra, 1971 .
Mayer W., "Sargons Feldzug gegen Urartu-71 ı v.Chr.Eine militarhis
corische Würdigung", Mitteilungen der Oeutschen
Orientgesellschaft 1 1 2, 1980, 13-33.
Mcdvedskaya, I, :-.J., "Who Destroyed Hasanlu TV?", Iran 26, 1988, 1-15.
Melikishvili G. A., Urartskie klinoobraznye nadpisi, Moskova, 1960.
Merha\. R., ( Editör), Urartu-A Metalworking Center in the First Millennium
B.C.E. jerusalcm. 199 1 .
Muscarella O W., ..The Oriental Origin of Siren Couldron Attachments",
Hesperia 3 1 , 1962, 31 7-329.
Muscarella O. W., "Hasanlu in the Ninth Century B.C. and its
Relations with Other Culrural Centers of the Near
East", Amcrican journal of Archaeology 75, 197 1 , 263-266.
Muscarella O. W., "Qalatgah: an l1rartian Site in ı...:orıhwestern Iran'',
Expedition 1 3. 1971, "l'i-<19.
Muscarella O. W. , "The Location of Ulhu and Ui:;,c in Sargon II's Eighth
Campaign, 7 1 q. B.C.", journal of Field Archaeology
13, 1 986, <!64-475.
l\aumann R., "Bemerkungen zu urartaischen Tempeln", Istanbulcr
Mitteilungen 18, 1968, 15-57.
Nylander C., "Remarb an ehe Urartian Acropolis at Zernaki Tepe",
Orientalia Suecana 14-15, 1%5-66, 141-1 54.
Oganesjan K. L., Ercbooni, Erivan, 1 973.
Öğün l3., Van'da Urartu Sulama tesisleri ve Sulama ( Semiramis)
Kanalı, Ankara. 1970.
Öğün B . . "Oie urartaischen Graber i n der Gegend von Adilcevaz und
Patnos", X. Klasik Arkeoloji Kongresi, Ankara, 1978, 61-67.
Öğün B . , "Die uranıtaischcn Palaste und die Besarcungsbrauche der
Urartaer", Palast und l l ütre, 1982, 217-236.
Özgen E. , "Crartian Chariot Rcconsidercd I . Rcpresentational
Evidence. 9th-7th Centuries B.C.", Anatolica
10, 1983 1 1 1 - 1 3 1 .
1 68
Özgen E . , "Urartian Chariot Reconsidered 11.Archaeological
Evidence, 9th-7th Centuries B.C.", Anatolica
1 1 , 1 984, 9 1 , 1 54.
Özgüç T., "Jewellery, Gold Votive Plaques and a Silver Belt from
Altıntepe", Anatolian Studies 33, 1983, 33-37.
Pallottino M., "Urartu, Greece and Etruria" , East and West 9, 19-58, 29-52.
Pecorella P. E., "in froncino urarteo del regno di Menua", Studi Micenei ed
Egeo - Anatolici 22, 1980, 191- 199.
Piotrovskii B. B. , Urartu: The Kingdom of Van and its Art . Londra, 1 967.
Roos P., "Water-Mills in Urartu", East and West 38, 1988, 1 1-32.
Salvini M., "Una dedica di Işpuini e Miua al dio Ua", Scudi Mecinei ed
Egeo - Anatolici 3 1 , 1993, 143-148.
1
Sevin V., "Van Kalesinden Bir Kaya Mezarı ve Uraıtularda Ölü Yakma
Geleneği", Anadolu Araştırmaları 8, 1980, 1 5 1 - 1 66.
Sevin V., "Urartu Mezar Mimarisine Yeni Katkılar", Anadolu
Araştırmaları 10, 1986, 329-350.
Sevin V., "Urartu Oda-Mezar Mimarisinin Kökeni Üzerine Bazı
Gözlemler", A.Çilingiroğlu (Ed.) Anadolu Demir Çağları,
İzmir, 1987, 35-55.
Sevin V., "The Oldest Highway Between the Two Regions of Van and
Elazığ", Antiquiry 62, 1988, 547-55 1 .
Sevin V., "An Urartian Lion from Gevaş, Van", Nimet Özgüç Armağan
Kitabı, Ankara, 1 993, 565-567.
Sevin V., '·Three Urartian Rock-Cut Tombs from Palu", Tel Aviv
2 1 , 1994, 58-76.
Sevin V.- E. Kavaklı, Bir Erken Demir Çağ Nekropolü: Van/Karagündüz,
İstanbul, 1 996.
Sevin Y.- O. Belli, "Yeşilalıç Urartu Kutsal Alanı ve Kalesi", Anadolu
Araştırmaları 45, 1976-77, 367-409.
Steiner G., "Hurrian and Urartian as Caucasian Languages", Annual of
Armenian Linguistics 13, 1992, 1 -50.
Stronach D. H . , "Urartian and Achaemenian Tower Temples" journal of Near
Eastern Studies 26, 1967, 278-288.
Tarhan T., "The Stn.ıcture of of the Crartian State", Anadolu
Araşurmaları 9, 1 983, 295-310.
Tarhan T., "Van Kalesi ve Eski Van Şehri Kazıları". Kazı �onuçları
ToplanLtsı 10 ( 1 ), 1988, 369-428.
Tarhan T., "An Urartian lntramural 'Pithoi Burial' from the Mount of
Van Kalesi", Istanbulcr Mitteilungen 43, 1993, 279-282.
Tarhan T., "Recent Excavationts at ehe Urartian Capital Tushpa",
Tel Aviv 2 1 , 1994, 22-57.
Tarhan T.- Y. Sevin, "Urartu Tapınak Kapıları ile Anıtsal Kaya Nişleri Arasındaki
Bağlantı", Belleeen 39, 1 975, 389-41 2.
Tarhan T.- V. Sevin, "Van Bölgesinde Urarru Araşrırmaları(I): Askeri ve
Sivil Mimariye Ait Yeni Gözlemler'', Anadolu Araşeırmaları
IV-V, 1976- 1977, 273-3 17.
Tarhan T.- V.Sevin, "Van Bölgesinde Urartu Araştırmaları(TI): Konur
Mimarlığı", Anadolu Araştırmaları IV-V, 1 976- 1977, 348-366.
Taşyürek O. A., Adana Bölge Müzesindeki Urartu Kemerleri, Ankara, 1975.
Thrureau- Dangin F., Une relation de la huitieme campagne de Sargon, Paris,
1912.
Ussishkin D., "On ehe Archicecrural Origin of the Urarrian Standart
Templcs'', Tel Aviv 2 1 , 1991, 144- 155.
Warrke R-B., Toprakkale. Untersuchungen zu elen Mccallobjekten im
vorderasiatischen Museum zu Berlin, Bedin, 1990.
Wartkc R-13., Uraıtu: das Reich am Ararac, Mainz, 1993.
Yıldırım R., Urartu İğneleri. Ankara, 1989.
Ziınansky P., "13ones and Bullae: An Enigma from Bastam, Iran",
170
Archaeology 32, 1979, 53-55.
Zimansky P., Ecology and Enıpirc: The Structurc of the Urartian State,
Chicago, 1 985.
7.imanı:.ky P., "Lrartian Geography and Sargon's Eighth Campaign",
journal of Near Eastcrn Studies 49, 1990. 1-21.
Zinıansky P. , " An Urartian Ozymandias". Biblical Archaeologisl
58, 1995, 9 ı-100.
Ziınansky P., "Urartian Material Culturc as State Assamblage: An
Anomaly in thc Archacology of Empire", Bulletin of the
Anıerican School of Oriental Research 299, 1995, 10.3-11 5.
ı-ı