You are on page 1of 28

1 •LIY 5 IYAS

Ser yye Serhatta Akıncı Adımlar

Sel ka S'AD
Serhad Akıncıları

Az Kaldı
s yon st sra l
Gel yor AZRAİL
Bir gece, kendisine bazı âyetlerimizi gösterelim diye kulunu Mescid-i Harâm’dan çevresini mübarek kıldığımız
Mescid-i Aksâ’ya götüren ALLAH eksikliklerden münezzehtir. O, gerçekten her şeyi işitmekte ve görmektedir.
( İsrâ Suresi - 1 . Ayet Meali)

Peygamber Efendimiz (‫ ) ﷺ‬bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır: “Yolculuk ancak şu üç


Mescitten birisine ibadet için olur. Benim şu Mescidime, Mescid-i Haram’a ve Mescid-i Aksa’ya”.
Müslim, Hac, 15/ 415,511.512. Buhari, Mescid-i Mekke,1. Savm 67, Ebu Davut, Menasik 94; Tirmizi,
Salat 126; Nesai, Mesacit,10.)

Mehmed' m, sev n n, başlar yüksekte!


Ölsek de sev n n, eve dönsek de!
Ayasofya Açıldı Ş md Sen n İç n Çıkacağız Mesc d-
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte! Aksa Akına
Yarın, elbet b z m, elbet b z md r!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed b z md r!
Necip Fazıl Kısakürek
Sel ka S'AD (Ser yye Serhatta Akıncı Adımlar Derg s )

Yıl : 1
Sayı : 5
Genel Yayın Yönetmen -Graf k Tasarım
Erg n BULUT

Yayın Kurulu
Muhammet İrenc
Yakup Özkesemen
Ahmet Baş
Berat Aktek n
Turgut Altunter m
Erg n Bulut
Euzu billahi mineş şeytanirracim
Bimillahirramanirrahim Elhamdulilahi Rabbi'l
âlemin vesselatu vesselâmu âlâ Rasuline
Muhammed'in ve alihi ve sahbihi ecmain.

Diriliş insan toplum ve Dünya’ya bi cümle yaratılmış ne varsa asra çağlar üstü İSLAM Dini’nin yüce Soluğuyla olacaktır.
İçinde bulunduğumuz bu çeyrek asır bir sancı çekmekte yeni Fetihlere gebedir
Sorunların gittikçe her gün yeni bir hal alması zulmün artması bizlerin memuru olduğumuz Müslümanlık görevimizi yapmamamızdan
meydana gelmektedir. Ertelenen işlerimiz küfrün her şubesinin yeniden açılması iki günümüzün birbirine eşit olması her gün biraz daha
ileri gitmemiz gerekirken uyumamız ve uyumamızınsa musibeti su gibi uyumayan düşmanın işine gelmektedir. Uyanışımız ALEMLERİN
TEK RABBİ ALLAHU TEALA’NIN KELAMI KUR’AN-I KERİM VE RESULÜ HABİBİ ‫ ﷺ‬ŞANLI BÜYÜK PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN ‫ﷺ‬
SÜNNETİDİR.
Tevhid ve şirkin safında tercihimizi yaparken bunu seyir halinde değil bizzat Şanlı Büyük PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN ‫ ﷺ‬emrettiği ; “Bir
kötülük gördüğünüz zaman elinizle, gücünüz yetmezse dilinizle, ona da gücünüz yetmezse kalben buğz ediniz.” Hadisi Şerifi emrinde
olmalıdır
Rahmetli Erbakan Hoca alıntıladığımız sözleri KUR’AN-I KERİM VE SÜNNET Nuru Işığında Müslümanın nasıl Ümmet bilincinde
olduğunun ispatıdır.
Efendimiz Aleyhisselâm Kur'an-ı Kerim'de de ifade edildiği üzere bütün insanlığa "en güzel örnek" olarak gönderilmiştir. Bu sebeple
kendisini her hususta örnek almak, saadete ulaşmak için en güzel yoldur. Onun rah metinden sadece Müslümanlar değil, sadece bütün in -
sanlık değil hakikaten bütün âlemler yararlanmaktadır. Esasen, Kur'an-ı Kerim ve Efendimiz Aleyhisselâm
Sünneti İslam'ı öğrenebilmemiz için gönderilmiştir. Çünkü Cenabı Hak, Rahmân'dır ve Rahîm'dir. Bizleri yaratmış ve bu dünyada
adaletinden dolayı imtihan et mektedir. Ancak, bu imtihanı kazanmamız, dünya ve ahiret saadetine ulaşmamız için de Rahmân ve Rahim
sıfatı gereği İslam'ı göndererek bize yol göstermektedir
Elbette Cenabı Hak yaptığı işleri en mükemmel şe kilde yapar. Bundan dolayı bize bir taraftan Kur'an-ı Kerim'i, diğer taraftan da en güzel
örnek olarak Efendimiz Aleyhisselâmı göndermiştir. Efendimiz Aleyhisselâm olmasaydı, biz kitaba bakarak secde bile nasıl yapılır
bilemezdik. Çünkü Kitap'tan öğrenmek yeterli olmaz. Bugün kimimiz kulağının, kimimiz en sesinin üzerine yatıp kalkarak secde yapardık.
Hâlbuki insan, örneği gördüğü zaman "Demek ki böyle yapıla cakmış." diye anlar. Onun için en güzel öğretim yolu Ki tap ve Sünnet
yoludur. İslam demek; ilim, çağdaşlık, sosyal adalet ve adil düzen demektir. "İlim Çin'de dahi olsa alınız." hadi si İslam'da ilmin ne kadar
önemsendiğini ortaya koy maktadır. "İki günü denk olan zarardadır." buyuruyor Efendimiz Aleyhisselâm. Ne olacak o zaman? Her gün
daha ileriye gideceğiz. Yani ilericilik ve çağdaşlık asıl İslam'ın bir sıfatıdır. Onsuz ileri gidilemez. O herkesi en ileriye götüren, en güçlü
motordur.
Öbür taraftan "Komşusu açken tok yatan bizden değil dir." hadisi sosyal adalete gönderme yaparken, "Kendisi için istediğini mümin
kardeşleri için de istemek" düstu ru, müthiş bir adil düzen fikri ortaya koymaktadır. Do layısıyla saadet için ne lazımsa hepsi İslam'da
vardır. Efendimiz Aleyhisselâm da bunun öncüsüdür.
Örneğin Kudüs, tarih boyunca birkaç kez Batı me deniyetinin eline geçmiştir. Onlar Kudüs'e geldikleri her seferde Müslümanları
katletmişler. Ancak, Müslümanlar her seferinde orayı kurtardıktan soma onları at fetmişlerdir. Çünkü İslam; af, hoşgörü ve iyi muamele
etmek demektir.
Bundan dolayıdır ki Müslüman olsun olma sın herkes Efendimiz Aleyhisselâmı önder kabul etmek mecburiyetindedir.İşte biz
Müslümanlar için en güzel örnek, en güzel ölçü, Efendimiz Aleyhisselâmın mübarek hayatı ve mücadelesidir. Farz edelim ki Hz.
Peygamber'in Bedir Savaşı'nı yaptığı gün o civarda develerini güden bir ço banız. Efendimiz Aleyhisselâtü vesselâm ile Ebû Cehil
taraftarları Bedir kuyuları yakınında savaşa tutuşmak üzereler. "Şöyle yüksek bir tepeye çıkayım da yaşanan savaşı seyredeyim" denirse
inkârcılar zümresinden olunur. "Ya Rabbi, bunlardan kim haklı ise ona yardım et!" diye dua edilirse yine inkârcılardan olunur. Çünkü
insan bu dünyaya sadece hangisi haklı, hangisi haksız bilmek için gelmemiştir
"Ya Rabbi, Peygamberin Hz. Muhammed (‫')ﷺ‬e yardım et, onu muzaffer kıl!" diye dua edilirse bu sefer de günahkâr bir fâsık
olunur. Çünkü o an dua etme za manı değil, eyleme geçme ânıdır.
Hakiki bir müminin yapacağı ise şudur: Olaydan ha berdar olur olmaz, yerinden öyle bir fırlayışla atılır ki savaş alanına kadar
birkaç kez yüzüstü yere kapakla nır. Eline ne geçerse, ne bulursa onunla savaşa katılır. Müslüman, Hak-bâtıl mücadelesinde
Hak'tan yana ta vır alan ve bütün insanların iki cihan saadeti için tebliğ vazifesini, bütün gücüyle, bütün imkânlarıyla ömrünün
sonuna kadar yerine getiren insandır. Ne mutlu bizlere ki böyle bir dinin mensubu ve böyle bir Peygamberin ‫ ﷺ‬ümmeti olma
şerefini bahşettiği için Cenabı Allah'a ne kadar şükretsek azdır.
Müslümanlar olarak dünyanın gelmiş geçmiş en bü yük düşünce sistemine sahip bulunuyoruz. Fakat bu büyük düşünce sisteminin
karşısında, daima bâtıl fikir ler olagelmiştir. Bu bâtıl fikirler, bir Müslüman diyarı içerisinde bizleri, kendi dinimizi, kendi

ed törden
Müslümanlık hakikatlerimizi öğrenemeyecek hâle getirmiştir.
Evet şimdi kendimizde ifadelendirerek diyelim ki İşgal den İstanbul’un Ruhunu Mescid-i Aksa’nın Şubesi Ayasofya’nın Ruhunu
Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın bedenini kuurtarmaya kendimizden başlayabiliriz . Kafalar Yahudi Siyonistlerin işgal ettiği kafalar
olmasın ırkçılıkla, dünyevileşmekle, hrsitiyan haçlıların bedeni olmasın ruhbanlaşmakla laikleşmekle ,demokratsilerle
Fetih gönülleri İSLAM’a açmaktır, Dünya’ya ALLAHU TEALA’nın ŞERİAT’ı için medeniyet götürmektir, KUR’AN-I KERİM’i ilk
açınca bile karşımıza Fatiha Suresi çıkar, Fatiha Kur’an-ı Kerim’i insana açar insanı KUR’AN-I KERİM’e açar
Fatiha Suresinde kendine nimet verdiklerinin hidayet verdiklerinin yolunu isteriz ALLAHU TEALA’dan ,hidayete ermeyenlerin
yolunu değil ,hidayete ermeyenler kimlerdir gazaba uğrayanlar ve dalalete düşenlerdir.
Kur’an-ı Kerim’in yaşanmış hali olan ve ilk müfessiri olan Peygamber Efendimiz ‫ ﷺ‬şöyle buyurmuştur ‘’ Gazaba uğrayanlar
Yahudilerdir , dalalete düşen hristiyanlardır’’ (Tirmizi Tefsir 2 /2957 İbni Hanbel)
Bizler yeni Fetihlere giderken önce özümüze dönmeli yahudileşmiş ve hristiyanlaşmış tüm hastalıklardan kurtulmalı özgürlüğe
kavuşmalıyız
Hadîs-i şerîflerde buyrulur:
“Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirle rini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta
olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” (Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Birr, 66)
Şu an su gibi Müslüman kanı akmakta batıllaşmış televizyon,internet ,radyo vs. bizleri işgal etmiş canımız acımıyor sanki ,derler
ki
Sultan Mehmet İstanbul’un Fethi öncesi Tebdili kıyafetlerle çarşıda esnafı dolaşır alışverişe çıkar sabah rızkını alan esnaf diğer
bi ihtiyacı için yan komşusuna gönderir ben siftah ettim komşumda alsın diye bunu gören Sultan Mehmet böyle bir halkla
İstanbul bi yana Dünya Fetholunur düşüncesine varır
Sahabeyi Kiram’ın Şanlı Peygamber Efendimiz Resulullah’tan ‫ ﷺ‬öğrendiği nefsi değil kardeşini düşünen Cihad’da susamış
dudaklarında suyu diğer kardeşine gönderen Şehadet Şerbetini içen ahlak bu ahlaktır
Unutmayalım ki Fethin gayesi bir Yöntemi birdir Tevhid safındaysak Tevhidin izdüşümü olan birliğimizi sağlayalım Ebû
Hüreyre"nin naklettiğine göre, Resûlullah (‫ )ﷺ‬şöyle buyurmuştur: “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe
de iman etmiş olmazsınız. Size, yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir iş göstereyim mi? Aranızda selâmı yayın.” (M194
Müslim, Îmân, 93
ALLAHU TEALA’nın Rızası için sevecek ALLAHU TEALA’nın Rızası için Öfkeleneceğiz
Selahaddin Eyyubi Müslümanların Birliğine vesile olarak Kudüsü Feth’i nasip oldu ALLAHU TEALA’nın emri izniyle Tekbir olan
Müslümanlar Tekbir Getirerek Mekke’ye Girdi Kudüs’e girdi , Endülüs Malazgirt, İstanbul Nice Fetihlere koştular İ'la'yi
Kelimetullah için unutmayalım KUDÜS bizi bekler gökler ve yerler alemler bizi bekler
Hz Ömer (r.ah) gibi Selahaddin Eyyubiler Tarık Bin Ziyadlar Fatih Sultan Mehmedler yetişsin evlerimiz de ve Dünya da
Mülk ALLAHU TEALA’nın dünya ve ahiret ALLAHU TEALA'nın biz ALLAHU TEALA’nın kuluyuz seçtiği en hayrlı Ümmetiz Şanlı
Peygamber Efendimiz Resulullah’Efendimiz’in ‫ ﷺ‬Ümmetiyiz ,Kudüs İSLAM’ın Doğu Türkistan İSLAM’ın Endülüs İspanya
İSLAM’ın, Amerika İSLAM’ın Yeniden Feth edilen ve Feth edilmeyen gönülleri ve yerleri Fethe koşalım Yeni Fetihlere La ilahe
illallah Muhammeden Resulullah Sancağı altında girelim mazlumların ve dünyanın yüzü gülsün her gün Bedir günüdür
Peygamber Efendimiz ‫ ﷺ‬rehberimiz
Tekbir yola yürürüz tekbir çarpar kalbimiz Yayılsın tüm dünyaya diye yüce Dinimiz
yemin ettik ezelden feda olsun kanımız
her elbise bi kefen şehadet nişanımız Kalbimizde korku yok ALLAHU TEALA’dan başkasına
ALLAHU TEALA'ya kulluk görevimizi yapmaya geldik ,kula kulluğa son vermeye söz verdik and içtik
OLMAK VEYA ÖLMEK
ÜZERE ADIMLAR
ATMAYA…
ABDULBAKİ AYTEMİZ

F lî harekte geçmek gerek r.


F lî hareket ç n de tems l vekalet n n f lî harekete geçecek olanlarda olması gerek r.
Mesele: Tems l vekalet f lî harekte geçecek olanalara nasıl geçecek?
Han Kumandan, “bu olanlar b z m adam olamadığımızdan” d yordu ya; ște, adam olmanın
yoluna g rmek st yorsak, tems l vekalet n f lî harekete geçecek olanlara vermen n yoluna
g rmek gerek. F lî harekte geçecekler etrafında örgütlenmek gerek.
Derd dünyalık olan münafık ve mürtedler n b r ș yapmasını beklemek ve ummakla ancak
zaman kaybed l r.
İbda, “en küçük çaplarda b le doğru pol t ka” der. Yan , aslolan b r karınca kemm yet nde b le
doğru tavrı göstereb lmekt r. Zafer ALLAH'tandır. Kula düșen, büyük küçük demeden doğru
tavrı göstermen n șuuru le topluluk hak kat n tes s etmeye bakmak… Yan “ y , güzel ve
doğru”yu gerçekten st yorsan, büyük küçük demeden doğrularla b rl kte örgütleneceks n.

Günümüzde șu oluyor: Doğruyu b ld ğ hâlde, örgütlenemden kaçıyor. N ye? Eee, bu kadarla olmaz. Nereden
b l yorsun? Sonra bu kadarla olmaz dey p, g d p falan part ye yamanıyor. Ha, orası kalabalık ve güçlü gözüküyor ya, o
kalabalık ve güçle sank olacak. Ama olsun, orada olursa konforu var. B z, kaç k ș olduğumuza bakmadan doğruları
söyley p, doğrular etrafımızda kend öz teșk lâtımız ç n mücadele vermeye devam edeceğ z. Yan , doğru burada ama
yanlıș da olsa kalabalık oarada dey p, kalabalıkların yoluna katılmak b z m ș m z değ l. Doğru b ld ğ m z dosdoğru
söylemek ve yapmaktan daha büyük ș tanımayız. İsterse o ș gözlere küçücük gözüksün.
B z öncüler z, b z avangard aydın olmanın drak n yașatması gerekenler z. B z, “tek kalsam da dönemem” d yenler z.
Kalabalık karșısında hemen kalabalığa dümen kıran değ l.
Bu ș yapmak falanın veya f lânın değ l, b z m görev m z. Olmayı, falan veya f lândan değ l, kend m zden bekl yoruz. Ve
Allah’tan, b zler , İslâm ht lâl ve nkılâbının madde va mânâ șartlarına erd rmes ç n dua ed yoruz.
Gayeye erer m y z, eremez m y z?
Orasını ALLAH b l r. sefer b zden, zafer ALLAH’tan!
Kend nden zuhur bunu gerekt r r.
B z, o yolda karınca adımlarıyla da olsa yol almaktan büyük șeref ve nas p tanımayız.
Mesele olmanın yoluna g rmekte, st kâmet bozmamakta.
İst kâmet olmadan zaten ne olmaktan bahsed leb lr ne de gayeye ulașmaktan.
İst kâmet olmadan, böyle dünya alay ș ve nümay șler le bazı șeyler yapılıyormuș gözüntüsü ver lese de aslında bu
aldatıcı görüntü le olmak b r yana gerçek olușun yolu tıkanmaktadır. Bu yarım oluș hâller , gerçek olușun, tam olușun
yolunu tıkayan hâld r. Sonra da çıkar, olmuyor d ye ș kayet eder. Oluș yoluna g rmeden olmayı bekleyen nas ps z.
İște, dünyanın kend s n doğruladıklarından olmaktansa, dünyanın yanlıș gördüğü ama Hak nezd nde doğru olmak b ze
yeter.
Herkes görüyor, söylüyor, İsra l’e karșı harektee geçmek gerek d yor.
Ama ș bunun nasıl olacağına gel nce, harekte geçmeyeceğ bell olan, șahsî menfaatler nden bașka hesabı
olmayanlara yanlanıyor.
“Onlar olmadan nasıl olacak?” den yor. H ç değ lse onları b r deneyel m den yor. Denenm ș denemekle deneme m
olurmuș? Aynı denemey yapıp farklı net ce alınacağı zannı empoze ed lerek, gerçek oluș yolu tıkanmak sten yor.
Allah’a mân g tm ș, putçuluk bașlamıș. Allah’a güvenmek yer ne kalabalıklara, dünyevî gücün k mde ve nerede
olduğuna bakılıyor.
Adımlar, he zaman kend gücü le yürümeye nandı. ALLAH'’a güvenmek ve nanmaktan bașka yol olmadığının gereğ n
yapmaya çalıștı, çalıșıyor, çalıșacak. Bu yolda, șayet lâyık olunursa, ALLAH da lâyık olunanı verecekt r. Yok, öbür
türlüsü, bașkasının gücüne f lan güvenerek yola çıkıldığındaysa, zaten olunab lecek b r șey yok.
Ne olacaksak, kend m z olacağız. Kend m z olduğumuz kadar bunu etrafımıza da s rayet ett r p güçler m z kmâl
edecek, topluluk hak kat n gerçekleșt rmen n yolunda örgütlü ve düzenl güç olarak zuhur ett kçe, daha da güçlen p
büyüyeceğ z. Kısacası ya olacak veya öleceğ z. Bașkasına ol veya öl dem yoruz. Olmak veya ölmek steyenler kend
saflarımıza davet ed yoruz. Bu șuurla yürümek ve yürütmek üzere Adımlar atmaya…
EY YAHUDİ, UNUTTUN MU?
Ey Yahud !
EKREM ŞAMA
Unuttun mu?
S z bu günkü g b y ne nsanlara zulmetm șt n z de, s z yeryüzünün her tarafına dağıtmıșlardı.
Hem de kaç defa!
Han dedeler nden çok azı kalmıștı, sen n Jarussalem d ye andığın Kudüs ü Șer f’te!
Hatırla, tar hler M lad 637 y göster yordu.
Hal fe Ömer Efend m z s z Haçlıların zulmünden kurtarmıș ve badet özgürlüğüne
kavușturmuștu. K msen n burnu kanamamıștı. Unutmuș olamazsın!
Hatırla, 1099 yılı le bașlayan zulümler !
Tam 88 yıl barbar haçlı, hem Müslümanlara, hem s ze, hem de mezhepdașı olmayan
Hır st yanlara karșı ne zulümler yapmıștı! Akıttıkları kandan atlarının, d zler ne kadar kıpkırmızı
kana bulandığını kend tar hç ler yazıyordu.
Atam Selahadd n Eyyüb gel p s z 1187 de bu zulümden kurtarmadı mı? Yen den hürr yet n z
vermed m ? Hem de k msen n b r damla kanını akıtmadan…Unutmuș olamazsın!
Dedem Fat h’ unuttun mu?
Han s z 1453 de d n özgürlüğüne kavușturmuștu. Kılınıza zarar vermeden!
Hatırla!
16.Yüzyıl’ın bașlarını!
Avrupa’da, özell kle İspanya ve Portek z’de eng z syon zulümler had safhaya çıkmıștı. Han
Müslümanlara zulmed yorlar, katled yorlar, kan döküyorlardı. S z de bu arada zulme ve
soykırıma uğruyordunuz. Oradan kaçmak st yordunuz. Ama h çb r ülke s z kabul etm yordu.
Hatırla dedem Osmanlı Sultanı 2.Bayez d Han’ı! Han mdadınıza yet șm șt . Kemal Re s’
görevlend rm șt . S z oradan kurtarıp yüzb nlercen z Adana c varına get r p yerleșt rm șt .
Hatırla ey Yahud !
1880-1881 yıllarını hatırla.
Han Rus Çarı 2. Aleksandr’ın ölümünden s z sorumlu tutan Ruslar! S z ülke dıșına sürmüștü…
Aç, sef l, per șan b r duruma düșmüștünüz!
Y ne mdadınıza dedem 2.Abdülham d Han yet șm șt .
S z aylarca İstanbul’da pașalar g b ağırlayarak m saf r etmed m ?
S z n tam 135000 k ș n z b r selamıyla ABD ne yarleșt rmed m ? Bugün ABD de varsanız,
dedem sayes nde varsınız.
Unuttun mu?
1915 yılını!..
Han Çanakkale’de st la ordusuna gönüllü yazılıp b ze karșı savaștığınızı7/. Hatırla S yon Katır
B rl ğ olayını! Çanakkale sırtlarında s z n tașıdığınız cephanelerle Mehmetc ğ n kanının oluk g b
akıtıldığına șah t olmuștuk. Ama b z bunu b le unutarak İsra l Devlet ’n 1948 yılında lk tanıyan
devlet olmuștuk.
Unuttun mu ey Yahud ?!.
Daha sayayım mı?
Ey Yahud !
Vefa bu mu?
İnsanlık bu mu?
İnsan kasabı kes ld n!
Sen ne v cdansızmıșsın?
Yetmez m akıttığın Müslüman kanı?
Ey Yahud !
Kend ne gel!..
MAVİ MARMARA'NIN AKINCI GAZİSİNİN KALEMİNDEN KUTLU YOLCULUK
B sm llah rrahman rrah m
Elhamdül llah Rabb l Alem n ve Sallallahu ve Selleme Ala Seyy d n ve Ala Al h ve Sahb h Ecma n.
ALLAH’ın kurduğu bu düzen çer s nde ne sürekl b r huzur, barış, adalet ne de zal m n gölges nde olunacaktır.
Mav Marmara’dan tam b r yıl önce Gazze’ye kara konvoyu vardı. İk gün pasaportumun gec kmes nden dolayı katılamayacaktım. Bu duruma çok üzülmüştüm.
Avrupa’dan gelen konvoyu Tek rdağ’da karşılayıp S l vr ’den İstanbul’a uğurladık. Daha sonra Bülent ab n n tüm teşk latlara hazırlığınızı yapın, gem lerle Gazze’ye
g r yoruz startını vermes yle b rl kte "Rotamız F l st n yükümüz nsanı yardım" sloganı ben çok heyecanlandırdı. Yıllardır İHH’nın akt f b r gönüllüsü olarak o gem de
olmam gerekt ğ n düşünüyordum. Ve g deb lmek ç n el mden ne gel rse yapmam gerekt ğ n çok y b l yordum. Çorlu Loj st k Merkez n n açılışında Bülent ab ye,
bu gem de bende olmak st yorum Re s, ded m. Bana bu fırsatı verd ğ ç n önce Rabb me sonra Re s’e teşekkür eder m. S l vr ’de kermes g b faal yetler
düzenleyerek Gazze’y anlatan el broşürü ve k tap g b materyaller dağıtıp, Mav Marmara gem s n n tanıtımını yaptık. Ben m bu arada gem ye b nmem kes nleşm şt .
B nlerce başvuru vardı. Heyecanım doruk noktasındaydı. Oradak kardeşler m görüp, onlara sarılacaktım. Yet mler n başını okşayacaktım. El mde avucumda ne
varsa onlara götürecekt m. Bu duyguları tüm hücreler mde h ssed yordum. Sarayburnu’ndan gem y Antalya'ya uğurladık. B zler oradan gem ye b necekt k. Antalya
Kepez kapalı spor salonunda toplanmaya başladık. D ğer ülkelerden gelen akt v stler beklemeye başladık. Gelenlerle tanışma fırsatı bulduk. Gem 750 k ş le
dolmuştu. 36 ülkeden katılım vardı ve 15’ten fazla m lletvek l yer alıyordu. 60 c varı uluslararası basın mensubu ve sanatçılarda gem deyd . Nobel ödülü almış
akt v stler de yer alıyordu. 27 Mayıs 2010 akşam namazından sonra pasaport şlemler n n ardından sonra b nd k. Yanımda hayatıma yön veren nsanlardan b r olan
Türker Saltabaş ab vardı. Daha sonra şeh t olduğunu duyduğum Necdet Yıldırım gem de b ze b r yer ayırmış ve gem de her türlü ht yacımızı karşılıyorduk.
Sanatçılardan ezg ler, ş rler, marşlar d nl yor ve bu eşs z d nlet eşl ğ nde seyahat m z devam ed yordu. Cemaatle namaz kılıyor ve hayatımın en özel günler n
yaşıyordum. 27 Mayıs günü gem ye herhang b r müdahale olursa ne yapacağımız, k m n nerede nasıl davranacağını ve ne şek lde savunma yapacağımız le lg l
st şareler yaptık. Ben, gem n n orta katında, sancak tarafının sağında, tam köşe de her k yanı göreb len b r konumda olacaktım. B r müdahale esnasında onları
gem ye sokmayacaktık.B z oraya savaşmaya değ l, b r protestoya m t nge g d yorduk. Onlar, b z durduracak ve b z dünyaya şunu haykıracaktık; Bakın s lahsız b r
şek lde Gazze’ye nsan yardım götürüyoruz, d yecekt k. 31 Mayıs 2010 saat 04.00 c varları sabah namazının son rekâtındayız. Tab bundan önce gece etrafımız
sarılmıştı. İnsansız hava uçakları, den zaltı, b rkaç k lometre uzakta savaş gem ler b z durduracaklar. B zde dünyaya bunların zal m olduğunu canlı yayında lan
edecekt k. B r anda ses ve s s bombaları patladı. Herkes savunma yer ne geçt . Maskeler m z taktık ve can yelekler m z g y nd k. Savunmaya geçt k. Onlar b rkaç
san yede gem y ele geç recekler n hesaplamışlar. Karartma yapıp, frekansları bozdular. Dünya, sadece olayın b r kaç dak kasını gördü. 1.5 saat boyunca gem ye
g remed ler. Gem de müth ş b r dayanışma ve adanmışlık vardı. Der n b r sek net hâk md . Etrafımız Zodyak botlarla sarılmış, hedef gözetmeden ateş açmaya
başlamışlardı. 3 İsra l asker n etk s z hale get rd k. S lahlarını den ze attık. Ben m olduğum yerde yüzlerce soda ş şes vardı. Hücum botlarına fırlatmaya başladım.
Botlarla g remeyecekler n anladılar. Hel kopterle ateş açmaya başladılar. Eğer b zlerde s lah olsaydı, İsra l ordusu tar h n n en büyük kaybını ver rd . Şeh t sayımız ve
yaralılar artmaya başladı. Savunmayı bıraktık. Gem n n komutanı Bülent ab , savunmayı bırakmamızı sted . Gem n n ç ne g rd k. O anda dört şeh d m z gördüm.
Ç ğdem Topçuoğlu ablamız, eş Çet n Topçuoğlu’na b r şeyler söylüyor ve şehadet şerbet n eş n n kucağında ç yordu. 9 şeh t 56 ağır yaralı vardı. Ben m g b de 100
kadar haf f yaralı kardeş m vardı. Daha sonra ağır yaralı olan Uğur Süleyman Sönmez ab m zde b rkaç yıl yoğun bakımda kaldıktan sonra şeh t oldu. Ağır yaralılardan
hemşer m Can p Tunç ab le karşılaştım. Sol kolundan ağır yaralanmış. Helall k sted m. Daha sonra b z dışarı çıkardılar. Eller m ze arkadan plast k kelepçe takılarak,
d zler m z n üzer ne oturtulduk. Bu sırada yaralıları hel kopterle hastanelere götürüyorlardı. Can p ab y gördüm b r ara, sedyen n üzer nde. 4 asker onu düşe kalka
hel koptere çekmeye çalışıyor. Üzer nde sadece alt çamaşırı var. Kolu kan revan ç nde, sank kopacak g b . B zler o hel kopter n kanatlarının altında ve hava
basıncına maruz kalarak, den z suyunun üzer nde duruyorduk. O basınçla beraber suyun ıslatması ve kollarımın kopar g b olmasıyla saatlerce bu şek lde kaldım.
(Eve döndüğümde aynı poz syonu dened m ve 15 dak ka b le o şek lde kalamadım). B r ara Bülent ab y gördüm. Yüz yüze geld k. Başımda s lahını dayamış zenc
Falaşa Yahud ’s asker vardı. Korkudan gözler m z n ç ne bakamıyorlardı. İç mden şöyle geç rd m; Bülent ab z n verse ayağı kalkıp o askere b r kafa atsam. Sonra
beraber Akden z' n soğuk sularında onu cehenneme göndersek. Bu duygularla 15 saatl k b r ç lel yolculuk başladı. Eller m z bağlı Aşdod L manına çekt ler ve
kelepçeler açtılar. Ben m kollarım uyuşmuş, arkadan öne alamıyorum. H ç h ssetm yordum nerken. Üzer m zde olan telefon, b lg sayar g b elektron k malzemeler
aldılar. Ben telefonumu vermek stemed m. D renmeye çalıştım. Bu arbede esnasında b r asker n s lahının d pç ğ n n sol ayağıma sert b r şek lde vurduğunu
h ssett m. İk parmağımın kırıldığını h ssett m. Bu ağrıyı unuttum k asker n kolları arasında kalabalık b r grubun arasından geçerek sorgu yer ne götürüldüm.
Ben mle konuşan s v l b r k ş d kkat m çekt . Rehberm ş ve çok güzel İstanbul Türkçes konuşuyordu. B zlere b r şeyler mzalatmaya çalıştılar. H ç k mse mza
atmadı. El zler m z ve göz ret namızın fotoğrafını çekt ler. Tercüman olan çocuğun rahat tavırları ben çok rahatsız ett . Ona b r şeyler söylemem gerekt ğ n
h ssett m. Ona satılmış olduğunu, kend s yle eğer İstanbul'da karşılaşırsam vücudunda sağlam kem k bırakmayacağımı, söyled m. Daha sonra otobüslere b nd k. İk
saatl k b r yolculuktan sonra Beer Şeva Hap shanes ne get r ld k. Dört k ş l k z ndanlara konulduk. Tab bu anlattıklarım detayına g rem yorum. Toplu olarak namaz
kıldık. O gün uzaklardan b r sabah ezanı duydum. Çok uzaklardan ses gel yordu. Hala yalnız kaldığımda kulaklarımı çınlatıyor. Aman Allah’ım o ne güzel ses! B rçok
İslam ülkes ne g tmek nas p oldu. Ama o ses b r başkaydı. Hala çözem yorum. İnsanın, Allah ç n vereceğ en değerl şey canı. Bu başka b r şey can ne k bunun
yanında. Ötelerden b r ses, sank ben n hayal dünyam alt üst oldu. Evet o ezan ses " essalatu hayrun m n en nevm ". Rabb m b z pan kletmed ve korkuyu
üzer m zden s l p aldı. Onlara korkuyu verd . Şeh tlere şah tl k etmek nas p oldu.Mav Marmara ve onun yüreklerde taze kalmasını, Kudüs’te özgürce namaz
kılab leceğ m z o güzel günler ve F l st n başta olmak üzere İslam dünyasının günümüz aşrında b zler de şeh tler kervanına dâh l etmes n ALLAH'’tan n yaz eder m.
M ka l YILDIRIM
İhh S l vr Tems lc s
Sel ka S'AD (Ser yye Serhatta Akıncı Adımlar Derg s )

NE YAPSIN?
ALİ HIŞIROĞLU

Ulvî b r meramla, tuğla tuğla örülmüş b r toplum... Her ferd


"b z" olmuş; b zse "o"! O, yan deâl! Devlet de O, toplum da,
fert de!.. İstanbul kapılarını açmasın da ne yapsın?.. En
tepedek sultanın da korkusu aynı, sokaktak çöpçünün de.
Fert, toplum ve devlet üstü korku, yan herkes , her şey
bağlayan görünmez hukuk... Hukukun korkusu; ALLAH
korkusu. Korku? B r kara sevdanın korkusu, âh rette
mahrum ve mahkum kalmanın korkusu. Hukukun da,
adalet n de, ahlâkın da, mahkemen n de, eğ t m n de,
kt sadın da, aşkın da, nefret n de, kelamın da, kılıcın da
kaynağı!.. İstanbul, sevg l s ne koşmasın da ne yapsın?..
Hürr yet , Hak'a esarette bulmuş, ALLAH'ın hal fes olma
vasfıyla aşkını dağa taşa, m mar ye, halıya, dem re, çel ğe,
ş re, hukuka, adalete ve topluma lm k lm k şlem ş b r
m llete İstanbul kollarını açmasın da ne yapsın?.. Kaç asırdır
"onu fetheden asker ve kumandan ne şerefl asker ve
kumandandır" Peygamber ‫ ﷺ‬müjdes yle yanıp kavrulan b r
Yaşanmaya değer hayatın künhüne vakıf deâl sevdasına, İstanbul tesl m olmasın da ne yapsın?..
olmuş, bunun mânâ ve ruhuna erm ş ve
S yaset ve pol t kanın, part ve çıkarcılığın dar ve çıkmaz
O'nun (cc) sm n yüceltme uğruna
sokaklarında telef olmuş, her gün yüzlerce hanet ve ha n
şehadet en büyük ve en yüce kurtuluş
üreten, her b r yarış atları g b dünyalık ç n yarışan,
bellem ş b r orduya, İstanbul râm
mukaddes aşınmış, mânev s tükenm ş ve böylece
olmasın da ne yapsın?.. M sk n dünya
mekan kleşm ş, v cdanları tenekeleşm ş fertlerden oluşan b r
hayaller n, fân ve boş hevesler n,
toplum değ l; canını, kanını ve tüm varlığını b r gayeye
paranın pulun, makam ve mevk n,
adamış fertler n toplumu... İstanbul âşık olmasın da ne
nsana h ç b tmeyecekm ş g b görünen
yapsın?.. Part purtu yüzünden ayrışan, kamplaşan ve
dünya hayatının ancak O'nun (cc)
zıtlaşan b r toplum değ l; her vak t Tevh d sancağı altında
rızasını kazanmaya yarayacak/ves le
b rleşen b r m llet!.. Söyley n, İstanbul bu m llet hayal
olab leceğ n b len, dünya ve
etmes n, onu rüyasında görmes n de ne yapsın?.. La kl ğe,
ç ndek ler bu kutlu gaye uruna Hak'ın
kap tal zme, demokrasya masalına ve her türlü batı mamulü
rızasını ve cennet kazanmaya köprü
değer ve değer yargılarına tesl m olarak, kend öz değer ve
olarak gören fertlerden teşekkül etm ş
değer yargılarına arkasını dönen bas rets zleşm ş, kalb ve
şanı yüce b r m llete kavuşmak
kafası dumura uğramış toplum değ l; Hak'ın ve hak kat n
stemes nde ne yapsın İstanbul?..
çağlar üstü erd r c ve yücelt c n zamının şuuruyla yaşayan,
başka h çb r şeye ve h çb r st kamete gönlünü kaptırmayan
ş rler kıskandıran b r toplum!.. İstanbul ona lâyık; o da
İstanbul'a!
RÖPORTAJ

İhh Genel
Başkanı
Bülent
Yıldırım
İle
Röportaj
Öncel kler Bu Röportajı İç n Teşekkür eder z B ze Kend n zden ve İhh ( nsan yardım vakfı) ve
faal yetler nden bahsedeb l r m s n z?
Ben de teşekkür eder m. 1967 yılında Erzurum’da doğdum. İstanbul Hukuk Fakültes n b t rd kten sonra gere
gençl k çalışmalarında ve gerekse nsan yardım alanında akt f olarak arkadaşlarımızla çalışmayı başladık.
İHH, b z m hayatımıza da r hedefler m z ve h zmetler m z gerçekleşt rmek üzere kurduğumuz en öneml
mesajımız. Hep n z n b ld ğ g b 1990’lı yılların başı tüm dünyada büyük değ ş mlere ve kırılma noktalarına
şah t olmuştu. İdeoloj k yapılara dayanan büyük güçler çökerken, Avrupa’da yen devletler ortaya çıkmış ve
bu yen düzende Müslümanların rolü büyük oranda tartışılmaya başlanmıştı. Bu tartışmalar sırasında
yapılan vurgu her zaman İslam’ın yen b r tehd t olduğu yönündeyd . Komün st bloktan kopan her ülke
derhal Batılı s steme entegre oluyor ve bağımsızlıkları derhal tanınıyordu. Böyles b r ortamda bağımsızlığın
lan eden Avrupa’nın tek Müslüman ülkes Bosna-Hersek se farklı b r algıyla karşılandı. Bosna’nın
bağımsızlığını tam olarak kabul etmeyen bölgesel güçler, Sırp saldırıları üzer ne sess z kalmayı terc h etm şt
Yaşanan bağımsızlık sürec ve sonrasındak haksızlıklar b z m g b henüz ün vers te yıllarındak deal st
gençler ç n b r yanda üm tler yeşerten ama öbür yanda uluslar arası b r k yüzlülüğü görmem z sağlayan
etk uyandırdı. Bosna savaşı, Avrupa’nın ortasında büyük b r Müslüman katl amını beraber nde get rd . B z
de böyles ne gal z b r k yüzlülük karşısında yapab leceğ m z b r şeyler olduğuna nanıyorduk. B rkaç
arkadaş çevrem zdek esnafı z yaret etmekle şe başladık. Onlardan gönüllü olarak topladığımız yardımları
savaşın ortasındak Müslüman Bosna halkına taşıdık. Ondan sonra Çeçen stan, Kosova, Afgan stan, F l st n,
Somal derken b r bakmışız tüm İslam dünyası b z m lg alanımız hal ne gelm ş.
Gençl k yıllarınızda Şeh d ve Şehadet Kavramı Şeh d Met n Yüksel Şeh d Gürsel Kabadayı , Şeh d
B lal Yaldızcı ve sonrasında Mav Marmara da k Şeh dler m z dah l olmak üzere Şehadet ve
Şeh dler n s ze fade ettt kler duyguları anlatab l r m s n z?
Daha ün vers te yıllarımızda bu şeh tler m z n hayatları b ze rol model olmuştu. Kend ne yön arayan b r genç olarak
kend m hep bu şeh tler n hayatları le nasıl benzer b r sev yeye get reb l r m arayışım olmuştu. Şeh tler b z m
yolumuzu aydınlatan b rer kand l olarak görüyorum. Onların omuzlarında bu dava yükselm ş ve bugünlere
ulaşmıştır. Onlar kend dönemler ç nde bu davayı en güzel şek lde tems l etmen n yanında, kend ler nden sonra
gelm ş b z m g b kuşaklara da dava b l nc ve d nam zm n m ras olarak bırakmıştır.
Özelde F l st n ve Kudüs Genelde Ümmet Coğrafyası ç n yapılan faal yetler ve Kudüs’ün önem n anlatab rm s n z?
Biz öteden beri Filistin davamızın özünün Kudüs’ün özgürleşmesi olduğunu söyleye geldik. Gazze’de yada Batı Şeria’da yaşanan insani trajedi
elbette önemli, onların çözümlenmesi için tabi ki dayanışma içinde olacağız. Ama şunu da hiçbir zaman unutmayacağız ki, Gazze ve Batı
Şeria’daki insanlar Kudüs nedeniyle bu acılara katlanıyorlar, şehit oluyor yada yetim kalıyorlar. Yoksa İsrail’in verimsiz çöl toprağı durumundaki
Gazze’den ne alıp veremediği olacak? Tüm mesele o insanların Kudüs’ün özgürleşmesi için mücadele verdikleri için bu acıları çekiyor olmalarıdır.
Hem bu kararlılık göstergesi hem de Siyonizme karşı elde edilmiş olan büyük bir zafer var elimizde ve biz bu zaferi insanlarımızın gönlünde canlı
tutmaya çalışıyoruz. Mavi Marmara’da Siyonistler 10 kardeşimizi şehit ettiler ama tüm dünyanın nefretini çekerek yıllardır inşa etmeye
çalıştıkları mazlum Yahudi mitini yerle bir ettiler ve dünya mahkemelerinde hukuken mağlup oldular. Bu aslında doğru açıdan baktığınızda
mazlumlar adına büyük bir kazanımdır. Biz Mavi Marmara sürecine ve pazarlıklarına kimilerinin yaptığı gibi doğu Akdeniz’deki doğalgaz
yataklarının paylaşımı penceresinden bakmıyoruz. Tersine Siyonist rejimi sistem dışına itecek gelişmelerden biri olarak bakıyoruz ve İsrail hem
uluslararası alanda hem de insanların vicdanında sürekli geriliyor.

Bu ay ves les yle Mav Marmara organ zasyonu nasıl gerçekleşt , gem de neler yaşandı anlatab l r m s n z?
Filistin’de haksızlıklar 2007 yılından itibaren büyük bir tırmanma gösterirken dünyada da bir vicdan hareketi oluşmaya başlamıştı. Ambargonun
ilk gününden itibaren başta Türkiye halkı olmak üzere dünyanın birçok ülkesindeki kitleler, abluka karşıtı çabalara hız verdiler. Siyasi görüş ve
devlet politikalarının üzerinde, halklar arasındaki sivil bir dayanışma ortaya çıkmıştı. Filistin halkının dramı, dünyadaki vicdan sahibi insanları da
birbirine yakınlaştırdı. Bu çerçevede 2009 yılında büyük bir kara yolu konvoyu organizasyonu yapılmış, 200’e yakın ambulans, okul servisi ve
kamu aracı Gazze halkına ulaştırılmıştır. Eş zamanlı aktivitelerle Gazze’ye yönelik ambargo 2008-2010 yılları arasında dünyadaki farklı sivil
toplum kuruluşlarınca denizden yedi defa delinmeye çalışılmış, bunların beşi başarıyla sonuçlanırken ikisi İsrail’in sert müdahalesi ile yarım
kalmıştı. Yaşanan tecrübeler erdemlilere kökten çözümü de öğretmişti: insani yardımlar için bir “yardım koridoru” açılmalıydı. Filistin’e kara yolu
ile böyle bir koridorun açılması ambargoyu bizzat uygulayan İsrail ve Mısır’ın varlığı sebebiyle imkansız olduğundan arada hiçbir sınır ülkesinin
olmadığı tek yol bir liman kenti olan Gazze’ye denizden ulaşmaktı. Yardım koridoru denizden açılmalı ve bir seferde binlerce tonluk yardım
malzemesi hiçbir ülkeye uğramadan doğrudan Filistin halkına ulaştırılmalı idi. İşte bu aşamada aralarında hiçbir çıkar ilişkisi olmayan, dünyanın
37 ülkesinden sivil toplum örgütleri ve 700 aktivist bir araya gelerek Mavi Marmara gemisiyle özdeşleşen vicdani başkaldırıyı gerçekleştirdi.
Özgürlük Filosu’nun amacı yardım malzemeleri ve gönüllülerle dolu 6 gemiyle birlikte Gazze’ye yönelik yasadışı ambargoyu delmekti.
Pek Gem de neler yaşandığına da r neler ders n z?
Zorba İsrail askerleri, uluslararası sularda zorla yardım gemilerine saldırdığında 31 Mayıs 2010 tarihinde sabah namazı vaktiydi. Saldırı başlarda
plastik mermilerle başlasa da, gemiyi ele geçiremeyince bu kez gerçek mermilerle acımasızca sivilleri katletmeye başladılar. İsrail’in bugün
Filistin’de yaptıklarını göz önüne alınca o gün gemideki vahşeti tahmin etmek insanlarımız için zor olmayacaktır. Geminin her bir köşesinde ayrı
bir tecrübe yaşandı kuşkusuz. Kimi, Siyonist askerlerin gemiye çıkmasını önlemeye çalışan ve bunun için eline geçen her türlü eşyayı zodiak
botlara doğru atıp sivil direniş yaparken, başka bir köşede yaralıları içeri taşımaya çalışan bir grup, başka bir yerde canlı yayından tüm dünyaya
seslenen aktivistler büyük bir özveri ile yaşananları daha anlamlı kılma derdindeydi. Sonuçta helikopterlerle yeni bir saldırı dalgası başladığında
şehitler ve yaralıların sayısı artınca tüm arkadaşlarımıza geminin daha güvenli iç bölgelerine girmeleri çağrımızı yapıp Siyonist askerlerin daha
fazla vahşileşmesini önlemeye çalıştık.
Mav Marmarayla b rl kte sra le nasıl b r ders ver ld ve dünya s yaset ne nasıl b r etk ye ves le
oldu?
Mavi Marmara davası Filistin halkı başta olmak üzere tüm mazlumların davasıdır. Mavi Marmara sonrasında Türkiye sadece Filistinliler için
değil tüm mazlumlar için bir cazibe merkezi oldu ve insanlar kendilerini burada güvende hissetti. Bakın Suriye, Irak, Mısır ve Libya’da
yaşananlar ardından insanlar soluğu hemen Türkiye’de aldılar. Neden? Mavi Marmara sonrasında tüm İslam dünyası gördü ki bu ülke
yeniden özüne döndü ve tarihiyle barıştı. Mavi Marmara bu misyona dönüştü önemli bir kilometre taşı oldu. Medyanın desteğine gelince;
Akit gibi duyarlı yayın organlarımız elbette destekte göz dolduruyor ama genel Türk medyasına baktığımızda halen İsrail severlerin
ağırlıkta olduğunu görmek çok acı.

Şu anda Türk ye mazlumlar ç n ney fade ed yor ve Türk ye g b Ümmet ve Ümmet n B rl ğ ç n gayret eden
Başka Ülkeler var mı ?
Filistin örneğinden devam etmek gerekirse, Türkiye hem siyasetçiler düzeyinde ve hem de sivil düzeyde öteden beri Filistin davasının
hamiliğini üstlenmiş durumda. Son Kudüs gelişmeleri tam da Ortadoğu’da tüm rejimlerin büyük bir varlık krizi yaşadığı ve birbiriyle
çekiştiği dönemi denk geldiğinden, Türkiye’nin sorumluluğunu daha da artırdı. Zira, bu güne kadar Filistin davasının sloganını atan birçok
Arap rejimi ABD ve İsrail’e yakın bir politika izlemeye başladı. Bu da Türkiye’nin yükünü artırdı. Kudüs’ün Filistin devletinin başkenti olarak
tanınması ve bunun dünyanın büyük bölümü tarafından kabul edilmesi, tabi ki Türkiye’nin en önemli başarılarından biri olarak görülmeli.
Ancak bu başarı bizi sevindirse de düşmanlarımızı öfkelendirdiğinden bize yönelik entrikalar bundan sonra daha da artabilir. Sadece
Filistin değil, Suriye, Doğu Türkistan, Libya, Yemen ve Mısır gibi birçok ülkedeki Müslümanların tüm sorunlarının çözümü mümkün olmasa
da, en azından yaralarının sarılmasında ve davalarının duyulmasında bizlerin rolü çok hayati durumdadır. Ümmetin birliği ve beraberliği
konusunda başka bir ülkede böyle bir vizyon olduğunu düşünmüyorum.

Gençl k ç n neler düşünüyorsunuz nasıl b r stratej le ulaşılmalı gençlere ve Müslüman Gençl k ç n düşünce
ve tavs yeler n z alab l rm y z?
Müslümanlar olarak bizler dünyayı Maddi ve manevi anlamda imar etmekle mükellefiz. Bu anlamda dünyanın mimarisini insan fıtratına
göre şekillendirmemiz gerekiyor. Bu anlamda doğayı korumaktan tutun insan hayatını, nesil emniyetini, aklı ve dini koruyacak bir dizi
sorumluluk üstlenmemiz gerekiyor. İmar ederken dünyada adalet anlayışına göre bir yönetim tarzı oluştururken, bizden önceki şehitler gibi
bizler de “şahitlik” edeceğiz. Yaşadığımız çağa, imana, topluma ve değerlere şahitlik edeceğiz. Kim adil davranıyor. Kim adil davranmıyor.
Kim insan fıtratına uygun hareket ediyor. Kim insan fıtratına uygun hareket etmiyor. “Şahitliği yaparken konuşuyor ama yapmıyor”
hastalığına da kapılmamalı. “Suriye de şu zulüm oluyor. Bak şurada şu zulüm oluyor. Bak burada şu zulüm oluyor. Bak falan grup falan
cemaat falan iktidar falan siyasi parti şu yanlışı yapıyor” deyip sadece çay içmeyeceğim. Şahitlik ve imarlıkta en önemli aşama eylem ortaya
koymaktır. Hareketliliktir. Hareket etmediğiniz müddetçe hiç bir şeyi değiştiremezsiniz. Değişim hareketle başlar. Ama hareketten önce aklı
kullanacaksınız. Plan yapacaksınız. Strateji oluşturacaksınız. Kadrolar yetiştireceksiniz. Sonra da hareket edeceksiniz, değiştireceksiniz.
Bazen bunların hepsini aynı anda birlikte yapacaksınız. İşte bütün bunları yaparken dünyayı iyi tahlil edip iyi tahmin edeceksiniz. Gençler
bu anlamda kendilerine yetiştirmelidir.

ALLAHU TEALA RAZI OLSUN Tekrar Teşekkür ederiz Hayrla kalın....

İhh Genel Başkanı Bülent Yıldırım ve Kars


Akıncılar Başkanı Dergimiz Genel Yayın
Yönetmeni Ergin Bulut
NEDEN KUDÜS?

İşte önemli
soru ve cevapları
F l st n Davası ve Kudüs'ün önem n merak edenler ve akıllarına takılan en
öneml sorular genell kle “Neden Kudüs?” veya “Kudüs'ün Günümüz ve
Tar h önem ne ?”
Olmaktadır. B z de sürekl olarak sorulan bu soruların karşılığı olacak
cevapları madde madde bel rtmen n faydalı olacağını düşündük ve
aşağıda okuyacağınız öneml nedenler sıraladık

ÇÜNKÜ KUDÜS, İLK KIBLEMİZ, İKİNCİ MESCİDİMİZ VE ÜÇÜNCÜ HAREMİMİZ


MESCİD-İ AKSA’YI BAĞRINDA BARINDIRMAKTADIR.
Çünkü Kudüs, İsra ve M raç muc zeler n n gerçekleşt ğ belded r. Peygamber
Efend m z ‫ ﷺ‬Mesc d- Aksa’da bütün peygamberlere namaz kıldırmış ve
ALLAHU TEALA'nın huzuruna buradan çıkmıştır.
Çünkü Kudüs, 400 yıl Osmanlı h mayes nde kalmış ve bu döneme a t yüzlerce tar h eser ç nde
barındıran b r İslam şehr d r. Bu eserler n b r çoğu cam ve mesc tlerden oluşmakta ve Kudüs’ün İslam
k ml ğ n yansıtmaktadır. Bu eserler n yok olması Kudüs’ün İslam k ml ğ n n yok olması demekt r.
Çünkü Kudüs halkı her geçen gün şgalc İsra l devlet tarafından b l nçl b r şek lde
yoksullaştırılmaktadır. (Kudüslü Müslümanların % 80’ yoksullukla mücadele etmekted r.)
Çünkü Kudüs ve c varında yaşayan F l st nl Müslümanların evler yıkılmakta, şyerler kapanmakta,
tarım araz ler şgalc ler tarafından yakılmaktadır.

ÇÜNKÜ

KUDÜS

ed lerek ÇÜNKÜ
Çünkü Kudüs’ün İslam k ml ğ yok
Yahud leşt r lmek stenmekted r.
ayaklar
Çünkü Kudüs’te her gün nsan hakları KUDÜS
ın gözü önü nde
altına alınmaktadır. Dünyan Çünkü Kudüs, müm nler n
ısız nfazlar unuttuğu fakat
hemen her gün sokak ortasında yarg gayr müsl mler n h ç boş bır
akmadığı b r yerd r.
yapılmaktadır. Çünkü Kudüs, ne zaman Mü
ümmet n n slümanlar tarafından
Çünkü Kudüslü Müslümanlar İslam yönet lse dünyaya huzur hâ
ve malları k m olmuş ve masum
onuru olan Mesc d- Aksa’yı canları kanı akıtılmamıştır. Kudüs
Sırf Mes c d- Aksâ’ya 1917 yılından ber
pahasına korumaktadır. S yon zm şgal altında ve
küçü k ve bakımsız dünyanın her yer
yakın olduğu ç n oturdukları
ren masum nsanların kanıyla
evler ne m lyon dolarlık tekl fler get boyanmış vaz yetted r.
r Çünkü Kudüs, haksız b r şga
S yon stlere evler n satmamakta ısra l altındadır.
Ve Çünkü Kudüs kurtulursa
etmekted rler dünya kurtulur.
Kudüs’e yardım el uzatmak
ç n aslında bunlardan
daha fazla sebeb m z var.

İsrail askerlerinin; “Eğer Kudüs’te


toprağınız varsa tapusunu gösterin”
demesi üzerine, yaşlı dedenin çıkarıp
gösterdiği tapu ve söylediği söz;
“Dedeme Abdülhamid Han vermişti..”

ÇÜNKÜ

KUDÜS

Peygamberler şehr d r; z ra Hz.


Davud ve Hz. Süleyman’dan Hz.
Zeker yya’ya, Hz. Yahya’ya ve
Hz. İsa’da kadar b rçok İslam peyga
bu şeh rde yaşamış ve burada mber
ş rke karşı tevh d mücadeles verm
Müslüman ç n Kudüs, Harem şt r.B r
Şer f’t r; yan tıpkı Mekke ve Med
bölgeler g b kutsal b r alandır, ne
Harem bölges d r. Z ra bu bölge

İ İ
Peygamber Efend m z' n ‫ ﷺ‬İsrâ Hz.
ve M rac muc zeler n n gerçekleşt Z?
Mesc d Aksâ’nın bulunduğu mekâ ğ L YOR MUYD
UNU
ndır. İsrâ sures nde vurgulanan B
“çevres n bereketl kıldığımız Mesc
d Aksâ” fades (İsrâ, 17/1) Kudü
kastetmekted r. Mesc d Aksâ, s’ü
Kudüs’te Hz. Süleyman tarafından
ı düzlem
MEKKE, KUDÜS ve İSTANBUL ayn
ed len, MÖ 586’ya kadar ayakt nşa
a kalan, bu tar hte yıkılışından
yaklaşık
60 yıl sonra k nc defa nşa ed
afel er b rb r ne
üzer nde olup, aralarındak mes
len ve MS 66-70’e kadar ayakt
mabett r. İsrâ olayı Kudüs’tek a kalan b r
bu mabede ve çevres ne yönel
Peygamber Efend m z ‫ ﷺ‬yaşad k Hz.
Ömer dönem nde Kudüs fethed
ığı muc zev b r tecrübed r. MS
636’da Hz. eş tt r.
KE ve
D ğer b r fadeyle KUDÜS şehr MEK
ld ğ nde Hz. Ömer, Mesc d Aksâ’
bulunduğu mekân üzer nde nama nın
z kıldırmış ve lerleyen dönemde
İSTANBUL’un tam ortasındadır.
namaz kılınan bu mekân üzer nde
bugün Kubbetussahrâ ve Aksâ
Mesc d olarak adlandırılan yapıla
ş aynı anda
İSTANBUL’da namaza duran b r k
r nşa ed lm şt r

CİD-İ AKSA’ya
müslümanlarn b r nc kıbles MES
ve KABE’ye yönelm ş olur.
Mekke’den Kudüs 1.200 km.
Dolayısıyla bu şeh r, tar h boyu ş rke karşı Tevh d n ve zulme karşı adalet n tes s ve

fade ed ld ğ b r merkez olmuştur. Bu durumda Kudüs, tıpkı Mekke g b tar h boyu

Tevh d ve ş rk mücadeles nde sembol değer olan b r şeh rd r. Bu mekânın, bugün


Kudüs’ten İstanbul 1.200km.
Sultan Sel m
Kudüs Selahadd n Eyyub 'n n,Yavuz
ALLAH’ın D n ne ve Müslümanlara karşı savaş yürüten güçler ve bunların üret m olan

mek ân Abd ülhamd


Han'ın emanet ,Cennet
s yon st z hn yet tarafından ğfal ve şgal ed lmes kabul ed lemez b r durumdur.

ır.
Tar hte Kudüs’ün İslam ve Müslüman düşmanı haçlılar tarafından yaklaşık yüz yıllık

şgal ne Selahadd n ve emr ndek Müslümanların çabasıyla nasıl son ver l p şeh r
Han'ın davasıydı.Kudüs İslâm'ınd
özgürleşt r ld yse, bugün de bu kutsal mekândak şgal n sonlandırılması ç n

Müslümanların çaba göstermes şarttır.

B r İslam d yarı olarak Kudüs’ün Müslümanların lk kıbles olduğu da unutulmamalıdır.

H cr 2. yılda kıble olarak Mesc d Haram yönünün bel rlenmes ne (Bakara, 2/144)

kadar Hz. Peygamber Efend m z ‫ ﷺ‬ve mü’m nler namazlarında Kudüs’e, Mesc d
Aksâ’ya yönelm şlerd r. Kıblen n Mesc d Haram yönüne değ ş m sonrasında da

Mesc d Aksâ önem n y t rmem şt r. N tek m Hz. Peygamber Efend m z ‫ﷺ‬, Mesc d
Aksâ’yı, Mesc d Haram ve Mesc du’n-Neb le b rl kte özel olarak z yaret amacıyla

seyahat düzenlenecek üç mesc d arasında z kretm şt r; buralarda kılınacak namazın

d ğer yerlerde kılınan namazlardan sevap bakımından daha makbul olduğunun da

altını ç zm şt r

ÇÜNKÜ KUDÜS
Bütün bunlar d kkate alındığında Kudüs ve bu şeh rdek mesc d olan Mesc d Aksâ, her Müslüman ç n İslam’ın b r kutsalı olarak kabul
ed lmes gereken b r değerd r. Tüm kutsallarımızla b rl kte bunları da savunmak ç n her gayret göstermek tüm Müslümanların görev d r.
Dünyanın herhang b r yer nde b r İslam d yarına yapılan tac z, bütün Müslümanlara yapılmış demekt r. İslam d yarı ç nde özell kle
Harem bölges ne yapılan b r tac z, saldırı ve şgal se daha da öneml d r; her Müslümanın bu tac ze, saldırıya ve şgale karşı d ren ş ve tavır
göstermes farzdır. Bu nedenle Kudüs ve etrafındak s yon st şgale karşı mücadele yalnızca yerel halkların ya da çevren n değ l, bütün
Müslümanların görev d r. Z ra Harem Şer f olarak Kudüs, bütün Müslümanların kutsalıdır, harem d r; ona yönel k şkence ve saldırı da
bütün Müslümanlara karşı yapılan b r şkence ve saldırıdır
HER ŞEY

YAHUT HİÇBİR

ŞEY: MODERN

İNSANIN

SERENCAMI

ÜZERİNE

FATİH TEKİN

İnsanoğlunun ferdî olarak hayat tasavuru / felsefes olduğu g b cem yetler n de hayat tasavvurları vardır. Bu tasavvur
nsanoğlunun karşılaştığı meselelerde sâb teler ne n spetle vereceğ tepk ler n de menbaıdır. Tepk s zl k, hayatsızlık demekt r. Bu
tepk ler n çeş tl l ğ se hayata bakışın zler n taşır. Tasavvurların dönüp dolaşıp dayandığı yer d n olab l r. Bu pek tab d r. K
yeryüzünde “en lkel” olarak added len cem yetler n dahî b r d nler mevcuttur. D n hayata dâ r tab r ca zse efrâdını câm , ağyârını
mân b r tasavvur sunar. Hak k / tek d n ALLAH nd nde İslâm’dır. Bu hak kate b nâen bu d ne benzemeler t bar yle d nler çeş tl
tasn flere ayrılab l r. Ehl- K tap – Müşr k g b . Şüphes z Ehl- K tap müşr kden İslâm’ı anlama noktasında İslâm’a daha yakın b r
yerded r. Elbette bu yakınlık ona necat sağlamaz. Tam aks ne belk bu b lemey ş onu ah rette daha muazzep kılab l r. Sanay
devr m le b rl kte cem yetler n hayata bakışlarını şek llend ren d nler n yer ne deoloj ler n kâme ed lmeye başlandığı mâlumdur.
Artık ortada d nden z yade, d nîleşm ş, hayata da r tam anlamıyla muhkem b r tasavvur sunma dd asında olan deoloj ler
yerleşm şt r. Ve tab bu deoloj ler n peygamberler ! Karl Marx müntes pler nce neredeyse b r ters-yüz olmuş/ materyalleşm ş
peygamber olarak kabul ed lmem ş m yd ?
Her Şeyden H çb r Şeye Doğru
Byung-Chul Han’ın “Şeffaflık Toplumu” sm yle Haluk Barışcan tarafından tercüme ed len Met s yayınlarından çıkan eser modern
zamanlarda cem yetler n haller n , olamayışları ve hapsoldukları üçgen göstermes açısından d kkate değer b r eser. Hususen
“şeffaflık” şekl nde tercüme ed len kavram üzer nden Han’ın tesp tler yle bugünün dünyasını okumak mkân dah l nde. Şeffaflığın
nsanı camlaştırdığı, dolayısıyla ş ddete yöneltt ğ nden bahseden müell f, sınırsız özgürlük ve let ş m n nsan ç n g derek kontrol
ve gözet me dönüştüğünü dd a ed yor. Özell kle sosyal medyanın nşa ett ğ d l n nsanı get rd ğ yer n “panopt kon”lardan başka
b r yer olmadığı benzetmes de müh m. Kend steğ yle, seve seve mahrem n açan, tüm g zler n ortaya seren, fâş olmayı başkası
el yle değ l kend el yle yapan modern nsanın ruh hal mân dar. Burada d kkate şayan b r d ğer husus da modern nsanın hayata
bakış tasavvurunun yokluğu. D nler n yer ne yerleşme dd asında olan deoloj ler n dahî kalabalık k tleler tarafından d kkate
alınmaması (bu d kkate almayış râdî değ l tam aks ne gayr- ht yar d r) sonucu ortaya çıkan “bağımsızlık” nsanı her şeyden
azâde kıldığı n spette h çb rşeye tmekte ve bu ruh hâl ne mahkûm kılarak çeş tl değelerlere bağlanmasının da önüne geçmekte.
Bundan başka, bağlanılsa dahî bağlanılan şeyler n değ l b r d n, b r dünya görüşü dahî olamayışı, haz merkezl tutumların fertlerde
temekkün ett ğ müşahade ed lmekte. Ortada artık ne komun zm n ne de herhang b r zm n başarısı, ht lal ç n çaba sarfeden
fertler yok. Tam aks ne etraflarını çepeçevre saran küresel hegemonyanın sted ğ yöne mütemay l hâle gelm ş k tleler var.
Özgürlük dd asının son hadd n n kölel ğe kalbolması b ze “b r şey hadd n aştı mı zıddına kalbolur” h kmet n hatırlatmakta. Yân
her şeye sah p olmak, her şey makamına oturmak ç n yola düşen modern nsanın geld ğ yer h çb r yere kalbolmuş vaz yette.
Modern zamanlarda nsanoğlunun yer n n değ şmes , nsan-rab l şk ler nde hususen evvela Batı’da N etzsche’n n dey ş yle
“Tanrı’nın öldürülüşü” her şey ters-yüz ett . Sâb teler n merkez d n değ l akıl olmuştu. Bu rüzgar zmler n ş ne yaradı. Mesela
Auguste Comte’un “Poz t v zm n İlm hal ” s ml eser bu dd anın mücessem hâl olarak görüleb l r. N tek m 19.asırda Avrupa’da
“gelenek” kavramının bunalımının z rveye çıkmasıyla modernl k yolunda Comte’un tasarladığı g b “teoloj ” sekülerleşerek
“sosyoloj ”ye dönüşmüşdü. [1] Bu geç ş de b ze bu hususta b r pucu vereb l r.
21.yüzyıla geld ğ m zde se, öncek yüzyılda deoloj ler n est rd ğ rüzgarın artık form
değ şt rd ğ âş kar olmuş d . Cılızlaşmış tefekkür, gel nen noktada ne Batı’dan ne de
Doğu’dan b r türlü “fışkıramayan” c ns akılların yokluğu bu yüzyılın kısırlığına şaret ed yor
d . Cem yetler artık b r ülkünün peş sıra g tmekten z yade, refaha yönel k b r tasavvuru
merkeze alarak seküler zm n ruhlara tasallutu le baş başa d . Üret m araçlarının artması ve
nsana olan ht yacın, alın ter n n değer n n azalması, paranın form değ şt rerek g t g de
“d j talleşmes ” yân müşahhas b r formdan mücerret b r forma kalbolması emeğ n
ehemm yet n gözden düşürdüğü g b geleneksel nsanda alın ter yle özdeşleşm ş kt sabın
modern nsanda tamamen yok olmasıyla son buldu. Yân “h çb r şey” olmaya doğru hızla
g den nsanoğlu tüm sâb teler n kaybett ğ g b lke ve ülküler n de b r kenara bıraktı. Artık
ona sunulan hayatta fazlaca çalışmasına, çabalamasına gerek yoktu. Hergün zled ğ
d z lerdek refah, zevke düşkünlük ve aslî meseleler n tamamen kenara t lmes , asıl olarak
nşa ed len şeyler n çarpıklığı ve caz bes yle medya el yle z hn n n geç rd ğ değ ş m n
farkında dahî olmadı. Fertler modern tab rle g t g de “nars stleşt ”. Han’ın söyley ş yle
nars z m nsanın kend ne mesafes n n yokluğunun şaret d r. Bu ruh hal nde özsaygı den len
şahs yet artık yıpranmış, ben-merkezc l k nsanoğlunun tasavvurunda merkezîleşm şd r.
Halbuk d nler n yer ne tâl p deoloj lerde dahî b r “b z” tasavvuru vardı. Ş md se dünyayı
yönett ğ dd asında olan küreselc ler n el yle sürekl olarak öze, hemen her ülkede
muhafazakar nsanlar vasıtasıyla geleneğe dönük hang değer varsa değ şt rme gayeler g t
g de hedef ne varıyor. İnsanlar bu dönüşüme artık kend steğ yle katılıyor. Zorlama cebren
değ l taate dönüşüyor. Bu “zorlama”, cem yet “Şeffaflık Toplumu” d ye tesm ye eden
Han’ın dey ş yle şöyle gerçekleş r: “Şeffaflık zorlaması günümüzde ahlak ya da b yopol t k
değ l, her şeyden önce ekonom k b r buyruktur. Kend n ışıklandıran herkes kend n
sömürüye tesl m eder. Işıklandırma (Ausleuchtung) sömürüdür (Ausbeutung). K ş n n aşırı
ışıklandırılması ekonom k etk nl ğ n en üst noktaya çıkarır. Şeffaf müşter d j tal
panopt konun yen mahkûmu, homo sacer’ d r hatta.”
Hulâsa
Han mezkûr k tabında Hr st yanlık üzer nden b r takım tems ller get r yor. Elbette kend n n
tefekkürü sonucu sunduğu çözümler de var. Mesela şeffaflık tutkusuna karşın mesafe
tutkusunu hayata geç rme meseles tavs yeler nden b r . Meselen n dönüp dolaşıp geld ğ
yer n mahrem yet olması mân dar. Mahrem yet mevzusu İslâm cem yet nde da ma sınırları
muhafaza ed len ve nsanlar arası l şk lerde sağlıklı b r hayatı tem n eden b r kıstas. İslâm’ın
kadına ve erkeğe verd ğ em rler n başında gelen, göz kapaklarının korunması, harama
götürecek vasıtalara dahî yaklaşılmaması noktasında nsanı d nam k tutan em r ve neh yler
hayatı anlamlandırma uğraşında ferd d r tutacak yegane kıstaslardan. Ne var k hususen
19.yüzyılın sonlarından t baren esen ve Tanz mat le başlayan İslâm âlem ndek modern zm
hareket n savunan “İslâmcıların” met nler ne göz attığımızda kadın-erkek l şk ler ndek
mahrem yet mevzusunun hayl rdelend ğ ve Seyy d Ahmet Han g b s mler n hayl tepk
çeken g r ş mlerde bulunduğu mâlum. Bugün “İlah yatçı” olarak tesm ye olunan b rtakım
zevatın (b rtakım kaydı müh m) tesettür ve mahrem yet mevzusunda düşünceler n n aktığı
mecra da bu nevîden olması t bar yle mân dar. Batı b r yolculuk yaptı ve bu yolculuğunda
geld ğ yer “h çb r şey” olmaklıktan öteye g demed . Evvela İslâm’a göz kapayış, peş sıra
bâtıllaşmış Hr st yanlığa nd r len reformla beraber son darbeler ve k l sen n n ha noktada
ger çek lmek zorunda kalışı, deoloj ler dönem ve ş md “h çb r şey olma” devr !
Ondokuzuncu asırla beraber batının formlarını takl t le aslımıza döneceğ m z dd asının da
Müslümanları get rd ğ yerden ders çıkarılmalı. Bugünün Müslümanının sorması gereken en
ehemm yetl soru küresel hegemonya ç n b r tehl ke arzed p arzetmed ğ , dah l olduğu
muh t n “h çb r şey” olmaklıkla rt batının dereces d r. Sorular doğru noktalara mütemay l
kılınırsa nsanı sâl m b r yere taşıyab l rler. Yoksa taşınılan yer selâmet değ l felâket
müjdeler(!).

[1] İslâm’da Modernleşme, Bedr Gencer s.52


BİR YANGIN
VAR
ŞAHMURAT İRENCİ
CENAB-I MEVLA CELLECELALUHU mübarek K tabında Kur'an --I Ker mde mealen şöyle buyuruyor ; '' Öyle b r
f tneden sakınınk ç n zden sadece zulmedenlere sabet etmekle kalmaz.b l n z k ALLAH'ın azabı çok ş ddetl d r'' .
( Enfal 25. ) Ayet ker mede f tne toplumda nkarcılığın artması manın zayıflaması haramların yaygınlaşması
sapıklığın çoğalması anarş kargaşa ve hukuksuzluğun hak m olması kısaca ALLAH Teala'ya kulluğun
zayıflamasıdır.zulum ve haksızlıkta ler g tmek rşadı terk etmek ALLAH Teala'nın verd ğ n metler karşısında şükrü
bırakıp nankörlük etmek g b günahlarda f tne kapsamındadır.Cenabı Mevla Müm nlere eğer bütün toplumu kuşatan
bu f tne ateş n söndürmez mansızlık, ahlaksızlık ve haramların yaygınlaşmasını önlemezsen z herkes kuşatan b r
azap gönder r m d ye kazda bulunuyor.yan mus bet sadece zal mlere değ l o günahlara bulaşmamış suçsuzlarıda
ç ne alır.ALLAH muhafaza buyursun ne varsa heps n önüne katar götürür.B r had s şer fte buyulduğu üzere
sadece gem y delenler değ l ogem de yaşayıpta gem n n del nd ğ nden haber olmayanlarda helak olur. İnsanlık
tar h boyunca bunun sayısız örnekler vardır.afetler tufanlar depremler savaşlar bulaşıcı hastalıklar katl amlar
yangınlar terör ve kargaşa dünya üzer nden h ç eks k olmamıştır.k m zaman bu felakatlerle şeh rler ve
meden yetler ortadan kalkmıştır.ayet ker mede şöyle bıyuruluyor.onlara kend ler nden evelk ler n nuh ,ad, semud
kav mler n n brah m kavm n n medyen halkının ve alt üst olan şeh rler n haber ulaşmadımı tevbe 70. had s şer fte
gelen kazda aynı manayı pek şt r yor. nsanlar fenalıkları görüpte onu değ şt rmeye çalışmazlarsa onların başına
umum b r bela gel r. bn mace .ne yazık k yer yüzünün manen z f r karanlığa gömüldüğü b nlerce senen n karanlığa
denk b r asrı drak ed yoruz.Bu dev rde başta müm nler olmak üzere bütün nsanlık tamamen dönüştürülerek önce
kend nef sler n n sonrada efend ler n n köles hal ne get r lmek sten yor. nsan den len varlığın nanç,amel,ahlak ve
düşünce olarak ne kadar nsan özell ğ varsa heps sökülüp bambaşka b r varlık elde ed lmeye çalışılıyor.Cenabı
Mevla İslam alem n madd ve manev bütün mus betlerden muhafaza eyles n Tevf k ve nayet yle.

| 23
ZULMÜN SON
SİLSİLESİ 21.
YÜZYIL
BERAT AKTEKİN
Tarih anlatmak, anlamak, kavramak, bilmek, eşya üzerinde tatbik etmek…
Milletlerin şanlı tarihleri kadar şanlı talihleri olmamıştır. Müslümanlar kavram ve anlam kıtlığının
zirvesinde ve uygulanan zulmün yegane muhatdabı. Bugün tarihi anlamak ve anlatmaktan kasıt, yüz
yılar silsilesinin en zelil ve rezil halkasında, karanlığa bürünmüş insanlığa güneşin var olduğunu ve
mazide aydınlattığını kavratmak olmuştur. İslam’a saldıranlara karşı 2 miyar Müslümanın aciz duruma
düşmesi elbette ki hayret verici. Zafer muhakkak İslam’ın ancak bu zafer sürecinde bizlerin gösterdiği
mücadele büyük bir önem arz ediyor. Hazreti Ali (ra); “ parça bütünün habercisidir” buyuruyor ve
bizlere düşen bu parçayı olabilmek oluyor. Müslümanlar İslam uğruna yaşar ve İslam uğruna canını
verir binaenaleyh zulmün olduğu bir dünyada Müslümana sessizliğe bürünmek, küfre boyun eğmek
anlamı veriyor. Bugün İslam coğrafyalarındaki yaşanan zulümler; Müslümanların bayraklara ve
devletlere ayrılmasının bir neticesi olduğunun yegane kanıtıdır. Alemlerin sultanı (‫“ ;)ﷺ‬birlikte
rahmet, ayrılıkta azap vardır” buyuruyor. Bunu anlamak, kavramak ve eşyaya tatbik ettirmek
memuriyetindeyiz. Bugün Kudüs’te yaşananları anlamak, Sultan Abdulhamit hanın mücadelesini
anlamak, Doğu Türkistan, Afganistan, Suriye, Irak ve tüm İslam coğrafyalarında uygulanan zulmü
anlamak, Osmanlının bu cihan üzerindeki gayesini anlamak olacaktır. Zulmün en çetin şiddetiyle
yaşandığı bu dönemde, zalimi zulmünde boğulmasına vesile olan; nerede zulüm olsa oraya nizamı,
iltizamı ve adaleti getiren, gerektiğinde çağ açıp çağ kapatan, gayesi rıza’i ilahiye ulaşabilmek olan,
gölgesine alemleri sığdıran; Devlet-i Ebedi Müddet… yıkılışı tüm cihana mâl olmuştur.
Memuriyetlerimiz ve mecburiyetlerimiz bize sahabe anlayışıyla bütünleşmiş bir Müslüman olma
yolunu gösteriyor.
Doğ ey güneş erit taştan adamı
Ve kurut taşları, diken elleri…
Sel m Seyhan

Gördüğü rüyayı yorumlatmak için kurmaylarını toplayan firavun gibi bütün think thank
kuruluşlarınızı seferber etseniz de
Musa ana rahmine henüz düşmeden tahtını kurtarabilmek için çözüm arayan yapma ilah gibi
toplantılar üzerine toplantılar düzenleseniz de
O çocuğun doğmaması için rahimlere giyotinler inşa edip Tevrat okumaları eşliğinde bomba
yağdırsanız da
Musa belki budur korkusuyla her yeni doğan yavruyu katleden tağut gibi bütün Alem-i İslam’ı
kan gölüne çevirsenizde
‘Eğer bütün çocukları öldürürsen ağır hizimetleri yaptıracak köleler bulamayacağız ‘ ikazından
sonra bir sene katleden bir sene ara veren sefih gibi bir sonraki katliamlarınıza hazırlık için
sözde barış ilan etsenizde
O’nu yok etmek için olağan üstü tedbirler alan firavni rejim gibi kapalı kapılar ardında
aldığınız kararları yeni dünya düzeni olarak insanlara dikte ettirseniz de
Her gün Peygamber katili atalarınıza taş çıkartan katliamlar yapsanız da
Değil demir kubbeler buruc-u müşeyyedeler inşa etseniz de,
Biz , af senesinde doğan Harun’un aksine , ALLAH ’ ın kudretini izhar için katliam yılında
gönderilen Musa’yı bekliyoruz
ALLAH ’ ın emriyle nil’in azgın sularına bırakılan ve firavun’un sarayına gönderilen Musa’yı
Hiçbir çocuğa hayat hakkı tanımayan firavu’nun bile öldürmeye kıyamadığı Musa’yı
Rüşdüne erince ilmi ve hikmeti kuşanıp azgınlar güruhunun karşısına dikilen ve bir tokatla
kıptı’yi yere seren Musa’yı
Ben sizin en büyük rabbinizim diyen tağut ve şürekasını Kızıldeniz’in dibine gömen Musa’yı
Bekliyoruz evet bekliyoruz ; gerilmiş bir yay gibi bekliyoruz . Çıldırtan bir Sabırla , hesabın
döneceği günü bekliyoruz
Sabahı gözleyen hasta gibi
Baharı gözleyen tohum gibi
Bülbüle hasret gül gibi bekliyoruz
Yazar : MUHAMMET İRENCİ

Öyle bir ALLAH'ımız var ki her işi bizim aklımızın almayacağı hikmetlerle doludur.bize verdiği hikmetleri
nimetleri sayamayız.bize Rahmeti bizim bize acımamızdan kıyaslanamayacak kadar daha fazladır.bize ne yaptı
ise bizim içindir.ALLAH'ın kanunu şudur. Nimet verecek sıkıntı verecek ve imtihan edecek .bir yandan dünya
lezzetlerine ereceksin diğer yandan rabbinin rızası için cihat edeceksin ve bir kişinin kurtulmasını güneşin
aydınlattığı herşeyden daha değerli göreceksin.bir yandanda mus'ab olacaksın. fedakarlığımıza melekler şahit
olacak.gece gündüz demeyeceksin , kolay zor bilmeyeceksin. herşeyi Allah'tan beklersen ALLAH sana yetecektir.
Enes bin malik radıyallahu anh anlatıyor bir gün Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve Sellem çocuğunun mezarı
başında bağırıp çağırarak ağlayan bir kadının yanına geçti ona ALLAH'tan kork ve sabret buyurdu .kadın hazreti
Peygamberi tanımadan çek git başımdan zira bana gelen felaket senin başına gelmemiştir dedi kendisine
onun Peygamber sallahu aleyhi ve sellem olduğunu söylediler kadın koşarak sizi tanıyamadım dedi
.peygamberimiz şöyle buyurdu sabır dediğin felaketle karşılaştığın ilk anda dayanmaktır. Buyurdu.Allahtan
gelenin hoş olduğunu kabul etmek zorda olsa en doğru davranıştır.sabır belayı nimete dönüştürür nimet sabırla
şükre dönüşür.şükrün tam karşılığı küfürdür.zaten Allah bizleri imtihan için yaratmıştır.ALLAH'ın bize verdiği
nimetlere şükredip sıkıntılara sabredenlere mükafat vardır. Bu kanuna ters hareket edip küfre girenleri de
cezalandırır Mevlamız.
ASRIN SİLAHLARI
İRFAN SOYLU
Dünya var olduğundan beri canlılar sürekli bir çatışma içinde olmuşlardır. Hayvanlar bu çatışmlarda kendilerini savunmak ve zafer elde edebilme için çeşitli silahlarla
donatılmışlardır. Kimi hayvanların boynuzları, kiminin pençeleri, kiminin zehri birer silahtır.
İnsan cinsinin en büyük silahı da aklıdır. Aklını kullanarak kendine savunma ve saldırı silahları üretebilmektedir. Habil’le Kabil’den beri insanlık tarihinde bu böyledir.
Bazen bir taş, bazen bir sapan, bazen mızrak, bazen ok ve yay... Daha sonraki dönemlerde ateşli silahlar; top, tüfek, mermi ve bombalar...
Günümüzde yukarıdaki ateşli silahlara ek olarak insanlık dışı biyolojik silahlar, kimyasal silahlar var. Şuan içinden geçtiğimiz salgın sürecinde bizzat yaşadığımız
durumun da bir biyolojik silahla -yani laboratuvarda üretilen bir virüs nedeniyle- ilişkilendirilmektedir. Yine Suriye’de zalimlerin kullandığı sinir gazları da kimyasal silahlara
örnek olarak verilebilir. Şimdiye kadar bahsi geçen tüm silahlar insanların fiziksel olarak zarar görmesine, ölmesine veya yaralanmasına sebep olmuşlardır.
Şimdi gelelim hepimizin evinde, cebinde bulunan silahlara: Teknoloji, medya ve sosyal medya. Radyonun icadından başlayarak yaklaşık 150 yılda büyük bir hızla
gelişen kitle iletişim teknolojisi hayatımızın odak noktasına yerleşti. Radyo, sinema, televiyon, bilgisayar, internet. Batı toplumunun belki de en önemli icatları bunlar oldu.
Çünkü bu saydığımız kitle iletişim araçları, kendinden önceki iletişim araçlarından farklı olarak yüzlerce, binlerce kişiye aynı anda ulaşabiliyor. Bunları yöneten kişiler de
kendilerince doğru kabul ettikleri ya da insanların inanmasını istedikleri bilgileri kolayca insanlara empoze edebiliyorlar. Son yüzyıllardaki islam ümmeti üzerindeki baskılar,
savaşlar ve sömürüler ümmetin bu teknolojileri takip etmesini, bu yeni ürünlere adapte olmasını geciktirmiştir. Yalan ve manipülasyonlarla kalabalık topluluklar batı ve
yardakçıları tarafından yanlış yönlendirilmiştir v eaynı şekilde devam etmektedir. Örnek vermek gerekirse batı kaynaklı birçok sinema filminde müslümanlar fakir, pis, terörist,
cahil olarak gösterilmektedir. Yine ülkemizde belli bir dönemde yayınlanan filmlerde başörtülü kadınlar hep yardımcı, hizmetçi, bulaşıkçı gibi rollerde gösterilmiş; müslümanlar
cahil ve ikinci sınıf işlere layıktır algısı zihinlere işlenmeye çalışılmıştır. Yine din adamları hep kötü giyimli, üç kağıtçı, insanların dini duygularını istismar eden insanlar olarak
lanse edilmiştir. Yine daha sonraki dönemlerde televizyonda üretilen programlar islamın değer verdiği aile kavramının içini boşaltmaya, nefsi arzuları tatmin etmeye yönelik
olarak tasarlanmıştır. Kadın erkek bir grup insanın aynı evde yaşadığı veyaşanılanların anbean kamaraya alınndığı programlar bir döneme damgasını vurmuştu. Gündüz kuşağı
denilen programları aklınıza getiriniz. Gelin kaynana programları, evlilik programları, şimdi de aile içi aldatma, evden kaçma, çapraz ilişkiler gibi konuların ele alındığı
yapımlar. Bu programlar derinlemesine incelendiğinde Türk ve müslüman aile yapısına hiç uygun olmayan içeriklerle dolu. İlk bakışta sıradan gibi görünse de bunu izleyen
insanların özellikle de gençlerin bilinçaltına buralarda izlenilen olayların normal olduğu algısı yerleşiyor. Dedikodu, yalan, iftira, ihanet veislamın yasak ettiği onlarca eylem.
Keza yine televizyon dizilerinin de zihinlerde bıraktığı algı aynı.Onların farkı ise kurgu olması.
İnsan nefsi eğlenceyi, gülmeyi, mizahı çok sever. Sosyal medya da bunun üzerine çalışıyor. Sürekli vaktimizi boşa harcamamıza sebep olan güldürü, eğlence gibi
içerikleri bize öneriyor. Her gün farklı bir sosyal medya mecrası hayatımıza giriyor. Müslüman olarak bunların kullanımı konusunda öz denetim sahibi olmalıyız.
Düşmanın silahı ile silahlanmalıyız. Dünyada hiçbir şey tamamen kötü veya tamamen iyi değildir. Önemli olan kötünün içindeki iyilikleri keşfedip onunla islama
nasıl hizmet edebileceğimizi düşünmektir. Müslümanlar olarak kendi sosyal mecramızı oluşturmalı, oluşturamıyorsak da mevcut sistemleri kullanarak islama
hizmet etmeliyiz. Bizi nefsimizle sınayan içeriklerden uzak durmalıyız. Kısacası müslüman olarak çok çalışmalı, asrın dijital silahlarını en iyi şekilde kullanmalı,
elimize geçen her fırsatta, her mecrada cihat ve tebliğ yolunu bulmaya çalışmalıyız. Şeytan icadı diye elimizi eteğimizi buralardan çekmemeliyiz. Aksi taktirde
buralar gayrı islami hareket eden kişilerce doldurularak evimizde, karşı kanepedeoturan çocuklarımızın zihinleri ele geçirilir. Aile mefhumumuzun temeline
konulmaya çalışılan dinamit patlatılır, ALLAH muhafaza.
Selam ve dua ile.
MİLLİ
GÖRÜŞÜN
MEDENİYET
PROJESİ - 1
OSMAN AYVAZOĞLU
Milli görüş’ü n medeniyet projesi İslami temeller üzerine kurulan bir anlayıştır. Bu konuyu, Milli Görüşün kurucusu olarak, Prof. Dr. Necmeddin Erbakan bizzat bu şekilde
ifade etmiştir. Milli görüşün temellerinin atıldığı 1969-1970 yıllarında Erbakan hoca ilk konferasını “ İslam ve İlim” adıyla verir. Bu konferansa o dönemde büyük bir ilgi
görür ve bir broşür haline getirilerek binlerce basılıp, Türkiyenin her tarafına dağıtılır. Özellikle de Üniversite gençliği bu düşüncelere sahip çıkarlar. Sanki bu düşünceler
gençlerin yırtık malıdır da, onu bulmuşçasına bu düşüncelere sarılırlar ve bu düşünceler üzerine yeni bir medeniyet görüşü inşa edilir. Aslında çok sağlam temelleri olan bir
medeniyet anlayışının harabeye çevrilmiş binası yeniden eski temelleri üzerine kurulmuştur. Yoksa yepyeni bir medeniyet görüşü ileri sürülmemiştir. Yazımızın içerisinde bu
konular güzel bir şekilde anlatılmıştır.
Yazımız, Erbakan Hocanın 1969’ yılında itibaren bu konuyla ilgili yaptığı konferanslar dan seçilmiş görüşlerdir. Hoca medeniyetin temelin Hak ve Batıl anlayışına dayanarak anlatmaktadır. Hoca bir
konuşmasında bu konu ya işaret ederek şunları söylüyor:
“Bütün bu işin temeli hak nedir batıl nedir buraya dayanıyor” Hoca önce batılı açıklıyor: “Müslüman olmamış adamlar hak nedir bilmiyor. neden mi? onlar doğru düşündüğünü zannediyor, onların
kökü Roma’y a, Roma dan yunana, yunan dan Mısıra ve Firavunlara dayanıyor. Firavunlar zulümlerini biz zulüm yapıyoruz diye yapmadılar. Ya! Biz haklıyız, bu benim hakkım, ben kralım, siz bana taş
taşıyacaksınız, yaşarken hizmet edeceksiniz, öldükten sonra görkemli mezarım olacak. Bu görülen ehramlar böyle inşa edildi. Firavun mantığıyla on binlerce insan çölde taş taşıdılar. Ama
Firavununun batıl anlayışı buna zulüm demiyor, bu benim hakkım diyor, adamın hak anlayışı böyle. İşte hakkı anlamayanlarla bir araya geldiğimiz de birinci madde bu olacak. Ne dir birinci madde?
Hak nedir batıl nedir? Firavunlar diyorlar ki biz haklıyız, Peygamberler de hakkı getirdiler, onlar da biz halıyız diyorlar, bunların hangisi haklı? Bunların hak dediği şeyi oturup incelemeliyiz. Bakın
batılın hak anlayışı yanlıştı. Batılın temsilcisi Firavunların hak anlayışı yanlıştır çünkü batıla göre hak dört şeyden doğuyor“Önce batıla göre hak kuvvetten doğuyor. Mesela iktidarlar istediği gibi
vergi koyuyor, faiz yükseltiyor. Ama bu vergi, bu faiz zulümdür dedin mi! olsun benim kuvvetim var askerim, polisim var, iyi ama senin koyduğun vergi, koyduğun faiz zulümdür. Zülüm olsun
kuvvetim var istediğim gibi vergi koyarım, Faiz yükseltirim. Niye böyle Yanlış düşünüyorlar, neden? Firavu’i bir düşünceyle yetişmişler, yetiştirilmişler. Aldıkları eğitim hakkın kaynağını kuvvet
olarak tanımlamış da ondan. Faiz koyamazsınız ey iktidar sahipleri, Neden? biz seni haksızlık yapasın diye iktidar yapmadık ki, hakkı koruyasın diye biz seni iktidar yaptık. Sen niye koltuğa
oturduğunu anlamamışsın bile, o sandalye haksızlık sandalyesi değil, hakkı koruma sandalyesidir. Vergi koyup haksızlık yapıyorsun hakkı muhafaza edeceğine hakkı çiğniyorsun. Neden bunu
yaparken kendini haklı görüyor iktidar sahipleri? Çünkü batı taklitçisidirler. Batı Roma ya, yunana, oradan da kökü mısıra Firavunlara gidiyor. Firavunlar kuvveti hak sebebi saymışlardır.” Erbakan
hocaya göre batıl anlayışların temelinde Firavunluk vardır.
2-“Sonra çoğunluğu hak sebebi sanıyorlar, ne yapalım çoğunluk sendeyse? Herkesin bir insan hakkı var çoğunluk hak sebebi olmaz ki, çoğunluk hak sebebiyse senin ineğe tapman gerekir. Bak çin
de 1.5 Milyar insan budanın putuna tapıyor. Bundan daha vahimi! Hindistan da da 1,5 milyar insan ineğe tapıyor. Aha çoğunluk dünyanın yarısı put perest, yarısı inekçi, ama ne ifade eder? hiçbir şey
ifade etmez. Bunların düşüncesi böylesine sakat
İşte batı da çoğunluğu ele alan diğerlerinin hakkını çiğniyor. Hâlbuki hak başka, çoğunluk başka, çoğunluk ne hak sebebidir, ne de hakkı ortadan kaldırma sebebidir.”
3-“Diğer bir hak anlayışları imtiyaz! Firavun kendini imtiyazlı görüyordu. Beyazlar’ı n kendisini imtiyazlı görmesi gibi. İngiltere de ki bir adam diyor ki, ben beyazım! ne olacak, ben evde oturacağım
sen benim köpeğimi gezdireceksin. Niçin? Ben imtiyazlıyım da onun için. İşte eski Roma, ben efendiyim siz kölesiniz”.
Bizde de gücü elinde bulunduran sırtını kuvvete yaslayan kişiler disiplin adı altında imtiyazlı Firavun bir sistem uygulamaktadır. Asker, Subayın köpeğine bakmak zorundadır. Üstelik emekli olmuş
1-

generalin köpeğine de bakacaksın işte bu imtiyazı kuvvetten almışlar. Darbe yapmışlar, çoğunluk hak sebebidir demişler, demişler! Ama, kendileri için bu böyle değildir. Ne den? Çünkü
kuvvetlidirler ellerinde ki kuvveti kendi lehlerine halkın aleyhine kullanmışlardır. Siyonizm daha da beterdir o bütün insanlığı kendi kölesi görür. Siyonizm’i n kölesi olan ülke idarecileri, ülkenin
insanlarını önce kendilerine sonra da Siyonizm’e hizmetçi yapmaktadırlar.
4-“Sonra çıkarı hak sebebi sayıyorlar, mesela Amerika ben Hürmüz boğazında donanma bulunduracağım, Afganistan da asker bulunduracağım niçin diye sordun mu? Benim o bölgelerde çıkarım var
diyor. Bizim yerli Masonlar, Siyonizm’i n hizmetçileri de tabi diyorlar adam haklı, onun buralarda çıkarları var. Neden? Hepsinin kökü aldıkları eğitime ve kültüre dayanıyor. Eğitim ve kültür, işte batı
taklitçisi Roma ya, oradan yunana, oradan da Mısırın Firavunlarına dayanıyor. Demiyorlar ki, bura da ne işin var? Buralar Müslümanların toprakları çekil git demesi gerekirken kültürü yanlış bunu
söyleyemiyor işte her şeyin sonu bu düşünce batıl eğitimin hak anlayışından geliyor” Erbakan Hoca.
Demiyor ki ey 6. Filo senin ne işin var benim limanlarımda? sen katilsin, Lübnan’ı , Somali’y i bombalamış gelmişsin ben seni kabul etmiyorum. Üstelikte Ülkenin başında ki darbeci general diyor ki,
onlar buraya rahatlamaya gelmişler. Bütün kerhaneler boyanmış, badanalanmış sizi bekliyor ey dost filo diyorlar. Peki, karşı çıkanlar ne yapıyorlar dı? Rus gemisini çiçekle karşılıyorlardı. İşte
şahsiyetsiz, köksüz, sömürge eğitiminin ürünleri olan bir nesil yetiştirdiler böylece dünya da. Ve dünyayı sömürmeleri daha da kolaylaştı. Çünkü taklitçiler taklit ettiklerine onlardan daha çok
hizmet ederler.
Erbakan Hoca, Konuşmasında batıldan sonra Hakkın Kaynağını da şu şekil de açıklıyor:
“Hâlbuki bir de insanların hak anlayışı var. Peygamberlerin insanlığa getirdiği hak anlayışı var. Onların getirdiği hak anlayışı nedir? Peygamberlerin getirdikleri Hak dört şeyden çıkar bunlar dan bir
tanesi:
1-Cenabu hakkın doğuştan bütün insanlara verdiği doğuştan gelen haklar. Yanı insan hakları, bunu peygamberle getirmiştir. Ve Müslümanlık bu hakları vaat etmiştir bu haklar beş tanedir ki, biz
bunlara, Maslahat diyoruz. Şâriin (kanun koyucu, ALLAH ve Resulü (AleyhisSelam) maksatları beş esasın (din, can, akıl, nesil ve mal) korunmasından ibaret olup bunların muhafazasını içeren her şey
maslahat, bunların tamamının veya bir kısmının zayi edilmesine yol açan her şey mefsedettir (kötülük, fenalık). Toplumun düzeni bunların korunmasıyla mümkün olabilmektedir” diyor Erbakan Hoca.
Bunlar literatür de “makâsıd-ı hamse”, “zarûriyyât-ı hamse”, “külliyyât-ı hamse” gibi isimlerle anılır. Bütün din ve yasalar, bunların korunmasının gerekliliği hususunda müttefiktir.
“Neyin maslahat veya hangi şeyin mefsedet olduğuna hikmet sahibi kanun koyucu değil de, kanunu uygulamakla yükümlü birey tek başına karar verecek olursa, zikri geçen maslahat mefsedet
kavramlarının içeriklerinin izafiliğinden dolayı kanun koyucunun muradı buharlaşma tehlikesiyle karşı karşıya kalır.”
Zarûriyyâtın korunması; toplumun varlığı ve düzeni için vazgeçilmez temel değerlerdir. Bunları yitiren toplumun düzeni bozulur, onda kötülük ve bozgunculuk hâkim olur; hatta o toplumda bulunan
fertlerin ahiret hayatı da dünya hayatı gibi tehlikeye girer.” Bunları kısaca şu şekilde açılıyor Erbakan Hoca:
1-“Hekesin yaşama hakkı vardır. Müslüman olsun, putperest olsun, siyah olsun, beyaz olsun.
2- Irz ve namusunu koruma mükellefiyeti. Bir Müslüman devlet tebaasının (vatandaşının) hem hayat hakkını hem de, Namusunu korumak zorundadır. Bu tebaanın, konumuna, ırkına, dinine bakılmaz.
3-Aklın korunması, aklı korumak çok önemlidir. Çünkü insan, aklı sayesinde sorumluk makamına yükselip ilahi anlamda seçilmiş bir kul olarak onurlandırılmıştır. Bundan dolayı din aklı korumayı onu
yok edecek veya zayıflatacak her şeyden muhafaza etmeyi emretmiştir.
4- İnancın korunması; kimsenin inanıcına zorla tasallut edilemez. Niye? inanç insan hakkıdır da onun için. Ancak telkin ve tebliğ yoluyla onu ikna ederek inancını değiştire bilirsin zorlayarak
değiştiremezsiniz.
5. Mülkiyet hakkı, adam çalışmış helalından kazanmış, bitti artık onun kazancını elinden alamasın. Artık onun hakkını vergi koyarak, faiz koyarak elinden alamasın, çünkü mülkiyet hakkı insan
haklarındandır. Kişinin bu hakkını ne surette gasp edersen et zulümdür bu.
İkinci bir Hak sebebi emektir bir insan ter döküyor, başka birisinin nimetinin artmasına külfetinin azalmasına sebep oluyor. Yanı, işverene emeğiyle hizmet etmiş oluyor. Öyleyse o işveren borçludur
emekçi alacaklıdır. Çünkü emek bir hak sebebidir.”
Üçüncü bir hak sebebi anlaşma, Erbakan Hoca bunu şu şekilde anlatıyor: “ karşılıklı anlaşmayla kendi rızanla anlaşma yapmışsın bu anlaşmadaki şartlara riayet edeceksin. Ama bu batıcı Roma ve
yunan üzerinden Firavunlara uzanan sistem öyle demez. Bakın, mesela şu batılıların şımarık çocuğu Yunan bakın ne diyor? Yunanistan da ki Müftüyü ben atarım diyor. Ama Lozan da öyle demiyor.
Müslümanlar seçer diyor. Yok, ben onu tanımam diyor. Ama diğer konulara gelince Lozan anlaşması diye tepiniyor. Bakın yunanın efendileri olan batılılar ne diyor? Efendim biz Ankara anlaşmasını
yaparken bizde işsizlik yüzde üçtü, onun için Türklere dedik ki, o vakit işçilerinizin, 20 sene sonra pasaportsuz Almanya ya, Fransa’y a gelmesinde bir sakınca görmedik. Ama şimdi biz de işsizlik
oranı yüz de on oldu. Bu nedenle biz bu imzamızı kabul etmiyoruz. İşte bu firavunluktur. Niye; arkadaş sen anlaşmaya imza koymuşsun, aleyhine de olsa karşında kine söz vermişsin, onun hakkına
riayet edeceksin hakkı çiğneyemesin. Çünkü bunların hak anlayışları yanlış, e ne olacak? Bunları tıpkı ehlileştirilmesi gereken bir at gibi ehlileştirmek mecburiyetindeyiz. Bunlar oraya buraya tekme
atıyor, huzursuzluk yapıyor farkında değiller. Çünkü kendi görüşü yanlış ne olacak? Ehlileştirilecek, eğitilecek ki, bu adamlar bu haliyle ne kendilerine huzur verir ne de başkasına işte bütün mesele
gelip bu hak anlayışında toplanıyor
Abdullah Altıntepe
Konya- Beyşeh r
( 28 Mayıs 1977 Cumartes )

23 yaşında ve evli olan Mücahit Abdullah Altıntepe; Milli Selamet Partisi’nin kasabadaki
İleri gelen kişilerindendi. Mayıs 1977’de Konya’nın Beyşehir İlçesine bağlı Yenidoğan Kasabası’nda hunharca bir saldırı sonucu, karnından bıçaklanarak
şehadet şerbetini içmiştir.
İman Ordusunun Bir Neferi Olan Şehit Abdullah Altıntepe, İslam Davası Uğrunda Mücadele etti ve sonunda şehadet mertebesine ulaştı.
Davamızın önüne geçilemeyecek, mücadelemiz sürecek... Zalimler istemese de ALLAH (c.c) nurunu tamamlayacaktır.
Basın olay şu şekilde vermişti o gün
MSP (Milli Selamet partisi) – A. P ( Adalet partisi) Çatışmasında Bir MSP’li Öldürüldü
Konya’nın Beyşehir İlçesine bağlı Yenidoğan Kasabası’nda MSP’liler ile AP’liler arasında çıkan kavga, cinayetle sonuçlanmış ve bir MSP’li karnından
bıçaklanarak öldürülmüştür.
MSP’li Belediye Başkanı Mehmet Altıntepe, Genelbaşkan Necmettin Erbakan’ın çeşitli yurt gezilerini kapsayan bir filmi üst üste dört gece, köy meydanında
halka göstermiştir. AP’liler buna itirazda bulunmuşlar ve filmin artık gösterilmemesini istemişlerdir.
Bu yüzden çıkan kavgada AP taraftarı Mustafa Başpınar (48), MSP’li Belediye Başkanı Mehmet Altıntepe’nin yakın akrabası ve MSP’nin kasabadaki ileri
gelen kişilerinden Abdullah Altıntepe’yi (23) karnından bıçaklayarak öldürmüştür.
AP’li Mustafa Başpınar mahkemede ilk sorgusundan sonra tutuklanmıştır. Olay nedeniyle kasabada hava giderek gerginleştiğinden, güvenlik tedbirleri
yoğunlaştırılmıştır.
Akıncılar Dergisi Şehid Abdullah Altıntepe Şehadet haberini verirken itinalı davaranmaktadır. Bunun bir provakotör tarafından yapılcağı da göz ardı
edilmez.
1977 seçimlerinin batılı emperyalistler tarafından tezgâhlandığı bütün yayın organlarının üzerinde ittifak ettiği bir husustur Durum böyle olduğu halde batılı
emperyalistlerin emirlerini aynen uygulayan Süleyman Demirel’in başkanlığındaki AP kadrosu yukarıda ismini zikrettiğimiz gruplarca çok cazip
bulunmuştur cazip bulunmanın ötesinde 28 Mayıs 1977 cumartesi gecesi Konya’nın Beyşehir İlçesi’nin Yenidoğan Kasabası’nda Abdullah Altıntepe isimli
bir Mümin genç kendilerini Yeni Asya’cı diye takdim eden bir grup tarafından şehit edilmiştir yeni Asya’cı olarak takdim edilen bu katillerin
Yeni Asya ile ne derece bağı vardır o da tahkike muhtaçtır zira Müminlerin arasına korkunç uçurumlar
koymak isteyen kafirler böyle bir oyunu tezgahlamışolabilirler. Akıncılar Dergisi

Şehid Abdullah Altıntpe'nin Kabrini Torunları


ve Torunu Muhammed Abdullah Altıntepe'nin
Ziyareti
HASAN SÜREL (29 MAYIS 1978 - KONYA)
1978 Konya M t ng
1961yılında Man sa’nın Sarıgöl lçes n n Tınazlar Köyünde dünyaya gelen Hasan 29 Mayıs
1978 günü Konya’dak “Fet h ve Gençl k Günü ”ne katılmak ç n Konya’ya geld . Yaklașık k yüz b n k ș n n katıldığı
m t ng n sonunda çıkan olayları pol s; cop, s s bombası ve s lahlarla dağıtırken Hasan kurșunlara hedef olarak șeh t
düștü.
29 Mayıs 1978’de bütün Türk ye çapında M ll görüș erler n n katıldığı İstanbul’un feth
le lg l b r m t ng yapılıyordu. Bu m t ng de y ne d ğer m t ngler g b nedense s yas kt darı
rahatsız etm șt . Konya’da olușundan değ ld , m ll görüș hareket n n g tt kçe büyümes ndend .
Bütün Türk ye genel nde m ll ruh yen den canlanıyordu. Bu yen den d r l ș yen b r hayat demekt .
Kokușmuș batı hayatının tar he gömülmeye mahkûm olması demekt ve m t ng coșkuyla tamamlandı.
Bașta MSP Genel Bașkanı Prof. Dr. Necmett n Erbakan tarafında koruma pol sler , kungfucular, tekvandocular ve
d ğer mücah t karatec ler yer almıștı. Önde Mehter takımı
Mevlana Cam ’ne doğru yürüyoruz. Namaz kılınacak ve herkes otobüsler yle geld kler yerlere g decekt . Bu ht șamı
hazmedemeyen s yas kt dar devlet n el ndek pol s ve takv yel asker gücü kullanma eğ l m ne g rd . Mevlana
Cam ’ne yaklașmıștık k arkamızdan s lah sesler etrafı yıkıyordu. Bu haksız müdahale b r anda ortalığı karıștırdı.
Önde Mehter Takımı Cenk Marșını vurduğunda Mevlana Cam ’ne gel nm șt . B nlerce genç abdest alıyor ve Namazını
kılıyordu.
B r kısmı da c vardak otobüsler ne g d yordu. Korkut Özal, Süleyman Ar f Emre Fehm Cumalıoğlu g b ...
M lletvek ller de ordaydı. Hocamız namazını kıldı ve arabasıyla ayrıldı. Daha sonra pol s n saldırısı bașladı. Yed
arkadașımız vurulmuș kanlar ç nde yatıyordu; ambulanslar kulakları çınlatıyordu ve abdest alan genç kardeș m z
Man sa Sarıgöllü Hasan SÜREL abdest alırken Șeh t oldu. Bu genç mücah t kardeș m z Sarıgöl’den kend parasıyla
İstanbul’a g d yordu.
28 Mayıs İstanbul M t ng ne katılıyor, oradan otobüsle Konya’ya gel yordu ve șeh t oluyordu.
Çalıștığı nșaatın ustası anlatıyordu: ”Hasan yanıma geld , ben m yevm yeler m ver” ded ve
“Bende verd m g tt ” d yordu.
Pol s n saldırısından sonra, cam n n duvarlarına sabet eden ve cam n n önünde çok sayıda
merm çek rdekler topladık ve Ankara’ya hocamıza get rd k. B r gün sonra hocamız mecl s
kürsüsünde merm çek rdekler n göstererek bu yapılan saldırıyı ve akıtılan masum kanlar kend ler n boğacağını
haykırıyor ve lanetl yordu.
Hasan Sürel’ n vurulduktan b r gün sonra cenazes y ne Mevlana Cam nden kaldırılıyordu.
Șeh rde pol s görünmüyordu; askerler se araçlarına b nd r lm ș, b rde top get r lm șt . Mevlana Meydanına b nlerce
k ș tarafından get r len Hasan Surel’ n cenazes ne son vaz fe yapılıyordu ve gözyașları arasında Sarıgöl’e
uğurlanıyordu. Hasan Sürel y ne dönüșünü otobüsle yapıyordu. Bu defa hakkın rahmet ne kavușmuș olarak
g d yordu. Hasan Sürel ve yüzlerces nanan nsanların gönüller nde ve dualarıyla kıyamete kadar unutulmayacakta
Șura Gazetes 21. Sayı

AHMET ATICI 17 MAYIS 1977


Ahmet Akıcı ve Ali Emre adlarındaki İmam Hatip Öğrencileri, Çorum
Devlet Hastanesi’n deki yakınlarını ziyarete giderken, lisenin karşısında
bir grup öğrenci yollarını kesmiştir. Siyasi eğilimleri sorulan
öğrencilerden, Ahmet Akıcı Milli Selamet Partisi, Ali Emre ise devrimci
eğilimde olduğunu söylemişlerdir. Bu söylem kendisini korumak için
söylenmiş bir sözdür. Yoksa devrimci falan değildir.
Bunun üzerine grup saldırıya geçmiş ve Ahmet Atıcı yoldan geçen
Hüseyin Çolak yönetimindeki kamyonun altında kalarak, ağır yaralanmış
kaldırıldığı hastanede vefat etmiştir. Cenazesinin, Bayat İlçesi’n e bağlı
Toyhane Köyüne gönderilmesi sırasında geniş güvenlik önlemleri
alınmıştır.

HALİL ÇETİN 25 Mayıs 1979


Şehidimizin haberi, MTTB Faaliyet Raporlarına şu şekilde yansımıştı; Adana M.T. T.B. Mensubu Kardeşimiz
Halil Çetin, 25 Mayıs 1979 gecesi sol gruba mensup kişilerce gece evinde vuruldu ve 7 Haziran 1979
Perşembe günü Hakk’ın Rahmetine
Kavuştu.
Adana Ziraat Fakültesi 2.sınıf talebesi olan Halil Çetin 8 Haziran Cuma günü doğum yeri
olan Çanakkale’nin Çan kazasında M.T. T.B.’li Dava arkadaşlarının ve Hasan Angı Başkanlığında Genel
Merkez heyetinin refakatinde defnedildi:
YOLUYOLUMUZ, KAVGASI KAVGAMIZ!
BAHADDİN YILDIZ (17 MAYIS
2010
1956 S vas doğumludur. 1975 yılında İzm r İmam Hat p l ses nden mezun oldu. 1975-
1980 yılları arasında okuduğu Erzurum Atatürk Ün vers tes İşletme Fakültes n 1987 yılında
Afgan stan dönüşünde 2. öğrenc l k dönem nde b t rd . Yazıları Mavera, Güldeste, Gurbet derg ler nde ve M ll
Gazete ve Yen Dev r Gazetes nde yayınlandı.
“Abdülham t Muhac r ” mahlasıyla M ll Gazete ’de çocuk köşes n hazırladı. Aynı dönemde
çıkan, Selam Derg s nde de yazıları yayınlandı. İmza Derg s ve Müslüman Genç Derg s nde
farklı mahlaslarla b rçok yazısı yayınlandı.
Işığa tutkun b r pervane g b dönüp durdu ışığın etrafında 54 yıl Bahatt n. K taplar yazdı, ş rler okudu, spor yaptı,
şeh rden şehre, ülkeden ülkeye koştu, arkadaş z yaretler yaptı, gençler yet şt rd , savaşa g rd yaralandı ama hep
o ışığın etrafında döndü durdu. Oturup sohbet ett ğ n zde; dereden, tepeden, vad den, ırmaktan, nsanlardan,
şeh rden, neh rden sonra sözü hep dolaştırır kend okyanusuna akıtırdı. Kend okyanusuna; İslam’a, İslam’ın uzak
ve yakın mücadeles n
Konuşurken Peşaver’de Mücah t, Bosna’da Al a, Afr ka’da Ömer Muhtar, F l st n’de
BAHATTİN YILDIZ - FARUK AKTAŞ
Şeyh Yas n, Kafkasya’da Şeyh Şam l’ n sorumluluğunu, manını, yükünü, nancını omuzladığını h ssederd n z. B r
kıtadan öbürüne koşan y ğ t b r h zmet adamı, b r mücah t, b r yerlerden, b r yerlere merhaba, b r yerlere elveda…
İşte Afgan stan’dan son vedası; y ne kend günlükler nden, kend kalem nden: “Ve z rvedey z…
Arkası Pak stan, katırdan nd m, b r kayaya oturup Afgan stan’a doğru baktım. Y ne
geleceğ m mücah t kardeşler m, y ne geleceğ m. Zal m Rus, b r kurşunla durmayacağım.
Afgan dağlarında lale arayan yok artık
Laleler damlayan kanımızda açıyor
Olguya duran çürümedek tohumu
Bu kanlar, yeşertecek b razdan…”
Afgan stan’a g tmeden b r süre önce y ne b r gün sess zce kapımı çalmıştı, kucaklaşmıştık.
Genz nde b r yerlerde buğulanıp çıkan ses hala kulaklarımda; Erzurum’da yazdığım günlükler n yer aldığı
ajandayı sted . Aldı, okudu. “bunlar çok öneml , ben bunları not almalıyım, ajandayı bana ver. Ş md k gençler o
zamank ağabeyler n n yaşadıklarından haberdar olmalı, o günler karanlıkta kalmamalı, yazmalıyız” ded .
Evet, y ne g tt n Bahatt n. B z bıraktın ve g tt n. Sen ışığa koştun b r kelebek g b Bahatt n.
G tt n güzel arkadaşım ben m, fedakâr dostum ben m, canım kardeş m ben m.
Mustafa Çel k’le konuşuyorduk. Ded k , “ b l yorsun Bahatt n çok güçlüdür. Bakarsın çıkıp
gel r ansızın.
Sah çıkıp gel r m s n Bahatt n?
Gel r m s n ben m yürekl arkadaşım?
Gelmezsen de tanıyıp Selam verd ğ n h ç b r m z sana asla gücenmey z. Çünkü sen aşkın
Kend s ne âşık, Aşk’ın kend s ne tutku le bağlıydın. Efend ler efend s de sana aguşunu açmış, almıştır yanına
İnşallah. Mehmet Güney’de öyle ded : Şehadet sana çok yakıştı Bahatt n. B rl kte olduğun h zmet ehl
arkadaşlarına da sana da rahmet d l yoruz yüce Rabb m zden. İnna l llah ve nna leyh rac un Makale Ferman
Karaçam

HASAN YEŞİL 4 MAYIS 1978


1941 yılında, D yarbakır’ın Ergan lçes nde dünyaya geld . Ortaöğren m n D yarbakır İmam-Hat p
L ses ’nde tamamladı. 1962 yılında İstanbul Yüksek İslam Enst tüsü’nde öğren me başladı. Mezun
olduktan sonra, D yarbakır İmam-Hat p L ses ’nde, 7 yıl öğretmenl k ve
İdarec l k yaptı.
28 N san 1978 tar h nde, görev yaptığı Sümerbank’a g derken, şehadet mertebes ne ulaştıracak
olan merm lere, hedef oldu. Çünkü Hasan Yeş l, nancının kavgasını ver yordu.
Yılmadan, usanmadan, Hak b ld ğ yolda, dosdoğru yürüyordu.
Kafasının ç ndek ışık, rahatsız etm ş karanlık düşüncel nsanları, 7 kurşunla durdurdular
O’nu
M ll Gazete 11 Mayıs 1978 2. Sayfa
Affan Gençosman

İSMAİL YAMAÇ ÇAĞLAYAN CAMİ YAPTIRMA DERNEĞİ


BAŞKANI(21 Mayıs 1980)
M ll Selamet Part s üyes olduğu bel rlenen İsma l Yamaç, bulunduğu bölgey kurtarılmış
bölgeler ne katmak steyen kandırılmış zavallılar tarafından dükkanında şeh d ed lm şt . Basın
haber şu şek lde verm şt :
İsma l Yamaç, dün sabah saat 7.30 sularında, dükkânı çer s nde, komün stler n saldırısı sonucu,
ağır şek lde yaralanmıştır. Olaydan sonra Ş şl Devlet Hastanes ’ne kaldırılırken, yolda ölen Hacı
İsma l Yamaç, 45 yaşında olup, evl ve beş çocuk babası d .
Çevres nde hayırseverl ğ le tanınmakta ve Çağlayan Cam Yaptırma Derneğ Başkanlığını
Yürütmekteyd . Bakkal dükkânının açmaya g derken k s maskel , üç komün st n s lahlı saldırısı
sonucu, çeş tl yerler nden ağır b ç mde yaralanmıştır. Ş şl Devlet Hastanes ’ne kaldırılırken yolda
ölen Hacı İsma l Yamaç’ın bakkal dükkânı, daha önce, kızıl komün stlerce, k kez bombalanmış, b r
kez de otomat k tüfeklerle taranmıştı.
Kurtarılmış bölge olarak n telend r len Çağlayan, Gültepe ve Ş şl c varında komün st kat ller n
est rd kler s lahlı saldırılar karşısında, emn yet mensupları etk s z olmaktadır.
Erbakan’ın Başsağlığı Mesajı: Öte yandan MSP Genel Başkanı Prof. Dr. Necmedd n Erbakan, dün
şeh t ed len Hacı İsma l
Yamaç’ın a les ne b r başsağlığı telgrafı gönderm şt r. Prof. Erbakan telgrafında: “MSP davasına
gönül verm ş, Hacı İsma l Yamaç’ın komün stler tarafından şeh t ed lmes n esefle öğrenm ş
bulunmaktayız. Şeh d m ze Cenab-ı ALLAH’tan (c.c) rahmet, a les ne başsağlığı d ler m” dem şt r..
Olay yer nde s lahlarımız susmayacak her şey
THKP/C ç n yazılı b ld r bulunmuştur.

ŞEHİD İSMAİL YAMAÇ VE ŞEHADET HABERİ


Mav Marmara Gem s ndek Şeh dler m z
Mav Marmara yolcu gem s , 2010 yılında ez len sömürülen
nsanlara yardım amacıyla satın alınmıştır. Umutlarla satın
alınan bu yolcu gem s , Türk ye’n n d ğer ülkelere yardım
eller n götürecekt . Alınması le b rl kte hızlı b r şek lde
faal yetler n gerçekleşt recekt . Bu amaçla Mav Marmara,
İnsan Yardım Vakfı’nın organ zasyonu le sra l ablukasındak
Gazze’ye yardım malzemeler götürmek üzere b r
yardımsever grupla yola çıktı 31 Mayıs 2010 tar h nde Gazze
yakınlarına ulaşan yardım gem s , uluslararası sularda şgalc
terör st İsra l n gem ye asker çıkartması saldırısıyla
Şeh dler m z ve Gaz ler m z olmuştur Şeh dlerr m z n s mler
şunlardır ;
Furkan Doğan (19)
İbrah m B lgen (61)
Gazetec Cevdet Kılıçlar (38)
M ll Hakem Çet n Topçuoğlu (53)
Necdet Yıldırım (32)
Ceng z Songür (47)
Ceng z Akyüz (41)
AY-DER Yönet m Başkanı Al Haydar Beng (39)
Fahr Yaldız
Uğur Süleyman Söylemez

Mayıs Ayı Gaz ler


S vas M t ng (Mayıs 1980)

M ll yet Gazetes , Erbakan S vas'ta «İslâm ordularının başkomutanı sloganıyla karşılandı” başlığı le haber verecekt . Seb l gazetes , “ Yen den ve Topyekûn İslamlaşmak” başlığı le çıkmıştı.
“Erbakan S vas’ta Müslümanları selamladı” d yecek ve kalabalığın resm n verecekt .
“S vas m t ng ne maceralı b r şek lde g tm şt k. G rd ğ m z her tes ste arkadaşlar masalara yazı yazıyorlardı. B z m başımızdak arkadaşlar bunlara pek müsaade etmezlerd . D ğer gruplar
geçt kler yerler yazılarla berbat ederlerd . B z m arkadaşlar da yazı yazdılar. Pol s b z yoldan ger çev rd . Tes s sah b adam ş kâyetç olmuştu. Fakat b r şek lde anlaştık ve yola devam
ett k. MHP b nası, ya da Ülkü Ocakları önünden geçerken, Fat h Akıncılar grubu le Batman grubu “kahrolsun Türkeş” sloganı atmaya başladı. Yukardan ne kadar sandalye varsa aşağı
attılar. Yukarı çıkmamızı pol s engelled .
Hoca m t ngte yaptığı konuşmayı şu şek lde sonlandırmıştı:
“İşte d r l ş başladı. “Batı kulüp” flas ed yor. M llet m z n evlatları seve seve m ll görüşte toplanıyor. Müjdeler olsun, şükürler olsun.”

Bu M t ngden Ger ye Kalan Üzücü b r Olay

S vas m t ng ne g tmeye hazırlanan Ankara Akıncılar grubu, Hacıbayram’dak toplanma alanında, ülkücüler tarafından taranır. Mustafa Gök s ml Akıncı’ya sabet eden kurşunlar onun felç
kalmasına sebep olur. 41 yıl oldu bu kurşun Mustafa Ağabey’ tekerlekl sandalyeye ve yatağa mahkûm eder. Mustafa Gök, Çankırı’nın b r dağ köyündend r. Ankara’da su tes satçılığı yapar
ve bu sırada dışardan ortaokulu b t r r sonra 50. Yıl L ses denen b r l seye devam eder ama l sen n mevcudu yüz k ş d r. Bu yüz k ş n n 37’s s lahlıdır.
Met n Yüksel le b r anısı:
Mustafa Gök anlatmıştı: “Met n’le Tuzluçayır Bölges ’nden geçmem z gerek yordu. B r baktık yol kes lm ş, önde kadınlar, arkada çocuklar ve en arkada s lahlı gençler. Geld k ve kalabalığın
önünde durduk. Faş stler buradan geçemez, ger dönün ded ler toplanan kalabalık. Met n arabadan nd ve b z faş st falan değ l z, b z Akıncıyız ded . Bu sırada topluluktan b r s sen, Met n
Yüksel değ l m s n d ye sordu. Met n, evet ded . Genç ben sen tanıyorum ded ve bırakın geçs nler bunlar faş st değ ller ded . B z de geçt k. Yolumuzu kesen örgüt Part zan örgütü
mensupları d .”

Ölmeden Morga Atılan Vakıflar Yurdunda Kalan Müslüman Öğrenc (9 Mayıs 1978)

Adı Ümran Koç. İstanbul Devlet M marlık Mühend sl k Akadem s ’nde 3. sınıf akşam talebes . 9 Mayıs 1978 Salı günü akşam okuldan çıkarken talebelere ateş açılır. Ümran 4 kurşunla yere
yığılır. D ğer yaralılarla arabaya atılarak Beyoğlu lk yardım hastanes ne götürülür. Yaralıların b r kısmı tarafsız, b r kısmı solcudur. Ümran Koç, Vakıflar Yurdu’nda kalan Malatyalı b r
Müslümandır. İlk muayenes n yapan doktorlar “bu ölmüş” d yerek morga ölüler n arasına gönder r. Kurşun kalbe yarım m l metre yaklaşır fakat öldürmem ş, yaralıdır. Solcular
arkadaşlarını tanımış başından ayrılmamışlardır. İmran Koç tanınmamış. Yan b zden değ l ve Ümran ölüler arasına gönder l r. Fakat Allah'ın da b r hesabı var. Öldürmeyen Allah öldürmez.
Morga, tanıdığına bakmak ç n b r göz cerrahı nm şt r. Tesadüfen Ümran'ı görür ve “bu adam canlı, yaşıyor çabuk götürün” der. Ümran derhal amel yata alınır çatır çatır kaburgaları kırılır,
p s kanın boğması önlen r ve kurtulur.

Akıncı Şanlı GAZİ MUSTA GÖK


(uzun boylu bıyıklı )

arkadaşlarıyla kurşunlanmadan önce


'' Yerimiz sağ sol Değil İSLAM ''

Ve İSLAM için kan veren MÜCAHİD


MUSTAFA GÖK 45 yılı aşkın Tekerlekli
sandalyededir ALLAHU TEALA Ecrini
en güzel şekilde verecek İman
ediyoruz
belki de Hz. Caferi Tayyar Gibi Cennette Uçacak
DUA :

Merhum HACI VEYİSZADE


MUSTAFA (RA) EFENDİ’NİN
UNUTULMAZ DUASI

Yastığım seccade olsun, uykum Namaz kılsın, soluğum zikir çeksin ALLAH’' ım. Ayağımdan başıma,
doğduğumdan bu yaşıma bütün günahlarıma tövbe yâ Rabbi!
Öleceğime bütün kalbimle inanıyorum,
Azrail‘i karşıma güler yüzle çıkar yâ Rabbi!
Gözümün ışığını, beynimin dimağını, elimin, kolumun, ayaklarımın direncini, tüm vücudumun güç ve
kuvvetini elimden alma yâ Rabbi!
Bakışım ibâdet, sükûtum tefekkür olsun. Konuşmam zikir yapsın. Göz açıp kapayıncaya kadar bizi
nefsin elinde bırakma yâ Rabbi!
Her nefeste dilimi zikirden, kalbimi şükürden, beynimi fikirden ayırma yâ Rabbi!
Aileme kötülük yapmak isteyenlere mani ol ALLA’H 'ım
ALLAH’' ım, günahlarını affettiğin sıddıklardan eyle. Onların sohbetlerine, zikirlerine ilhak eyle yâ
Rabbi!
Yeni doğmuş sübyan gibi karşına çıkarmayı nasip eyle! Bizleri salih kulların arasına katıver.
Defterimin kapanmayacağı hayırlar yapmayı nasip et. Naim cennetinin vârislerinden eyle. Annemi
ve babamı affet. Kabirde yüzümü kara çıkarma yâ Rabbi!
İçtiğimiz, bu dünyada ‘Zemzem’, öbür dünyada ‘Kevser’ olsun.
Geçtiğimiz, bu dünyada ‘doğru yol’, öbür dünyada ‘Sırat’ olsun.
Aldığımız, bu dünyada ‘güzel âhlâk örneği’, öbür dünyada ‘nurlu berat’ olsun.
Girdiğimiz, bu dünyada ‘Mekke-Medine’, öbür dünyada ‘Cennetü’l âlâ’ olsun.
Gördüğümüz, bu dünyada ‘Beytullah, Ravza-i Mutahhara, Mina, Arafat, Müzdelife, Uhud’ olsun, öbür
dünyada ‘Cemalullah’ olsun.
Azığımız, hem bu dünyada hem öbür dünyada ‘takva, güzel amel, güzel ahlak” olsun
Sofralarımız, ‘ilim sofrası‘ olsun.
Dostlarımız, bu dünyada ‘Hak dostları, âlimler, dervişler’ öbür dünyada da ‘Peygamberler Ordusu’
olsun inşallah!
Lâ İlâhe İllâllah. Kalbimizi Karartma!
Lâ İlâhe İllâllah. Rızkımızı Daraltma!
Lâ İlâhe İllâllah. Bizi imansız bırakma!
Lâ İlâhe İllâllah. Kabirde bizi bunaltma!
Lâ İlâhe İllâllah. Kendi kapından başka kapı aratma.
Lâ İlâhe İllâllah. Kendine kul, Habibine ümmet olmaktan bizi bir an bile ayırma.
Lâ İlâhe İllâllah. Hesapsız sabır ver.
Lâ İlâhe İllâllah. Azapsız kabir ver bizlere ALLAH'ım
Âmin.
El-Hâc Veyiszâde Mustafa Kurucu Efendi’y i rahmetle anıyoruz.
Siyah sancak açılınca
çalınca kapımızı o sonsuz sabah
Kan akınca açılınca kavganın gülleri gonca gonca Gönüller çalkalanınca
saçılınca o büyük sevinç, bismillah çalkalanınca bütün damarlarımızda kan
dağlarda ateşler yakınca hayat yıllarca ve acılar boyunca kavgamız sevdamızla zindanlarda kalınca

uçurumlardan sonsuza bakınca yükseldikçe zindanlardan ah


ne yeniden yola çıkan
ne çılgınca ufka bakan
çoğaldıkça her yanda günah
bırakınca boşluğa aldıkça yanına kardeşlerimi
taşlar bağlanıp köpekler salınınca
artınca öfkemiz an be an
kirli bir ceset gibi dünyayı çağırdıkça beni de Allah abdestler yeniden alınınca
koptukça yeniden tufan ne varsa insanın içini yakan
sarkınca ötelerden içime sırat bu son akın diyerek
çevirdim hepsini taze bir hınca
çıkıp geldim! Kumandan
öpünce kalbimden çile sarayı gemileri isteyerek
yakıp geldim! Kumandan Çalkalanınca gönüller
çıkıp geldim! Kumandan hakikat olunca rüya
çalkalanınca bütün zamanlar boyu duran
Açılınca siyah sancak
dalgalanınca sancak gibi içimizdeki deniz
açılınca yaralarımın sargısı hani demiştin ya
Akınca kan oradan “sen oradan kıracaksın zinciri ben buradan

akınca yüreklerin bütün kan ve hayat fışkıracak birgün mutlaka kavuşacak ellerimiz”
okununca aşkın ayetleriyle Kur’an
bir sen kaldın benim gibi yakaran
caddelerinde acı bir sen kaldın zincirlerimi kıracak
dokununca aşka yüreklerimiz
çıkıp geldim! Kumandan
büyük bir tevbeyle başlasın şimdi en büyük isyan
bendim sabrın bütün raddelerinde
“yükseğe, daha yükseğe, en yükseğe dikilsin bu bayrak” O Mutlak Fikir’le, geldim! Kumandan
kıvranan kim kaldı ki bizden başka gönlümü gönlünle kardım da geldim
bu aşkı haykıracak ömrüm kılıç gibi çıktı kınından
ben dua dua sıkılan yumruk ben bu son akın diyerek
yaramı yaranla sardım da geldim
geldim! Kumandan
akıncı şehitlik isteyerek
ve can can yürek yürek Hakikat bilinince
bir sen kaldın düşümü hayra yoran çıkıp geldim! Kumandan bilinince kan ve ter

hem üşüyüp hem yandığım bir yiğitler yetimlerin gözyaşını silince


silince şeytanların yazısını melekler
Çığlık bir nehirle, geldim! Kumandan
Anadolu ayazından ölmem ki bir daha, öldüm de geldim
ve aşk için yeniden kurbanlar kesilince
dedim ki an bu andır akınlar bizi bekler
saymadım kaçıncı, bir gece korkmadım canımda kopan tufandan bekler bizi melekler kar yağar ince ince
canımı bin cana böldüm de geldim akın için beklerken sırasını bebekler
namazından geldim! Kumandan
beklerken anneler şehadet haberini
içimde acıların en ağır en derini
çıkıp geldim! Kumandan bilince nedir artık alnımıza yazılan
kader bildim Büyük Doğu’nun kaderini
Yakarınca çıkıp geldim! Kumandan

Selamlık tekbirle, geldim! sonsuz bir yakarışla garipler


Bilinince hakikat
yollar birbirine varınca
inince içimize aşktan dehşet ayetler
Kumandan kopunca boynumuzda idamlık ipler bilinince bütün sözlerden geriye kalan
aşk içimizi sonsuz sarınca
seni her cephede gördüm de geldim bilinince içimizde kopan o kıyametler
ve kanımıza çıkmaz bir çivi gibi çakılan
belli olunca bir bir köleler ve sahipler
korksunlar zindana sığmayan belli olunca bozguncu, dönek, kavgadan kaçık aşk bilinince
bilinince kan ve ter
belli olunca yiğitlerin safı apaçık
candan çıkıp geldim! Kumandan
bilenince kalbimizde döne döne kan
bilenince intikam için yürekler
Sevdamı namluya sürdüm de çıkıp geldim! Kumandan
Varsın karanlık olsun yıkılası o zindan
geldim yanar ya içimizde hep sonsuz ışık
Evvel’le Ahir’le, geldim! Kumandan
salihler yurduna vardım da geldim
geldim! Kumandan beklenmez artık bugünden yarına verince sırrını namaz ve kurban
bu son sahur olsun özgürlük iftarına bütün kelepçemi kırdım da geldim
bu son akın diyerek geldim! Kumandan

Şiiri yazılınca cansa can kansa kan


Aşk yaklaşınca
onca acı onca zulüm bitsin tek
şanlı büyük şiiri şanlı Büyük senin gibi gürül gürül
faniliği bir bir aşınca yürek
iyilik kötülük berraklaşınca
Doğu’nun yumruğumu aşkla sıkıp aklaşınca saçlarım tek tek
kucaklaşınca yeniden geçmiş ve gelecek
göğsüme bayramlık gül
an be an içimizde büyüyen hınca takıp geldim! Kumandan kucaklaşınca akıncılar kucaklaşınca canda can
dedim artık bize yalnızca aşk için kavga gerek
kavgamız sevdamız o aşk terimiz çıkıp geldim! Kumandan
Yakarınca sonsuz bir yakarışla can Yaklaşınca aşk
her dem yeni yepyeni şarkılar yakarınca garipler yaklaşınca o büyük sarsıntı zindanları sarsacak
kan yakarınca yaklaşınca o sonsuz şafak
bırakınca bütün korkuları aşınca yürek
karışınca bir daha gözyaşıyla ter
bütün zamanların bütün acılarını kalbime yükleyerek
başkaldırınca çocuğu o saf masum yakarınca ateşe su taşıyan karınca bütün zamanların bütün isyanlarını isyanıma ekleyerek
serilince art arda ufkumuza öteler
buğunun her an başka bir kader
yaklaşınca büyük mahkeme, büyük saat, büyük an
aşkı yeniden bulup
boş görününce yanındaki yerimiz her an başka imtihan ben Tayyar, ben Halil, ben Yakup
dünyadan kopup kopup
işte bütün melekler
tutuşan ufka bakıp işte bu senin duan
çıkıp geldim! Kumandan
Batın’la Zahir’le, geldim! Kumandan
içimi yakıp yakıp “ilk duyar gibi toprağın kokusunu rüyamı hep hayra yordum da geldim
ilk gider gibi ilk savaşa güç aldım aşk için içi yanandan
çıkıp geldim! Kumandan alevleniyor damarlarda kan” bu yolu Allah’a sordum da geldim
geldim! Kumandan
akıncıların zaferle dönüşü gibi her akından
alev alev hayat, alev alev can Yürekler yarılınca
Yazılınca şiir çıkıp geldim! Kumandan yarılmadan yer ve gök göğsümüz yarılınca
sarılınca yeniden can cana akıncılar
yazılınca alınyazısı gibi isyan mısra gönüller sonsuza dek dünyaya darılınca
Sonsuz bir seyirle, geldim! Kumandan
mısra hayatıma en gurbet yanımı saldım da geldim
akınca içimizden nehir gibi acılar
karılınca yeniden kalpte çile ve iman
yazılınca dua tırnakla kanla duvarına dediler son akın zulme son isyan dedim o gün bugündür bugün artık kıyam var
emanet canımı aldım da geldim dedim artık özgürlük dedim aşka feda can
zindanın geldim! Kumandan söylensin diye bugün artık bizim şarkılar
çıkıp geldim! Kumandan
Ve kandiller yanınca
tuttum nefesimi bindim atıma
yanınca yalnayak yollarda kalbim Yarılınca yürekler
kalbimde heyecanı her yiğit canın acılar bıçak gibi kemiğe dayanınca yarılınca sesime sinmiş çığlıktan buğu
anınca akıncılar bir ağızdan adını yarılınca düşlerde ay yeniden ikiye
önümde aşkın son akın yolu akınları övgüyle anınca rabbim yarılınca kan ile ülkemiz büyükdoğu
yarılınca kürdistan yarılınca türkiye
yazıl dedim ey rüzgar sarınınca atlılar Cebrail kanadını yine gür çıksın diye inançlının soluğu
kim durdurabilir artık bizi kim
mukadderatıma yazıl kim durdurabilir kalbin infilakını
kalksın diye ortadan bu toz bu kirli duman
yurdumun her yanından balkanlar'dan moro'dan

bir yanda Mirzabeyoğlu bir yanda dediler ömrümüzün bu son akını ta mezopotamya'dan kafkasya'dan kırım'dan
çıkıp geldim! Kumandan
çıkıp geldim! Kumandan
Necip Fazıl
Yarılınca yürekler
her yanımda akıncı her yanım Ve yanınca kandiller mazlum düşlerde deniz yeniden yarılınca
yanınca geceleyin ışıkları evlerin ve son hesaplaşmaya
anadolu aşk her gece yeniden Kur’an’la belirince son güne varılınca
Allah her mazlum cana yeni bin can verecek
dağları yıkıp yıkıp sarsılınca zindanı “fahişe yüzlü devlerin” ne güzel demiştin ya:
özgürlük sonsuza dek dirilince "bir kıvılcım akışı tersine çevirecek"
ve nehir nehir akıp vaktidir elbet bu dünya yalan elbet bu rüya gerçek
bir rüya ki zindanı kökünden devirecek
içimi yakıp yakıp “omuz omuza dayanmak
an bu andır an bu an an bu andır an bu an
kalelerine emperyalizmin”
çıkıp geldim! Kumandan şimdi dua, bize yeni bir Bedir
haydi davran akıncım durma kılıcını çek
hıncımız aşktan yine, bitsin diye bu devran
artık burda bütün geceler Kadir alnım açık gözüm pek
artık burda bütün garipler Hızır çıkıp geldim! Kumandan
İdamlık şiirle, geldim! Kumandan artık hazır kalbim kılıçlar hazır
Kuddûs’le, Kadir’le, geldim! Kumandan
çıkıp geldim! Kumandan
gördüğün rüyayı bildim de geldim o sonsuz hasretle doldum da geldim
vakit tamam an bu andır an bu an
dua getirdim ta çöldeki kumdan
canımdan dünyayı sildim de geldim
Kadim bir zikirle, geldim! Kumandan
her yerden sesini duydum da geldim
aşkı isyanımda buldum da geldim
geldim! Kumandan SITKI CANEY
yıkılsın yıkılsın diye bu zindan
geldim! Kumandan bu yola başımı koydum da geldim
Kumandan'a Bütün Akıncılar Adına
geldim! Kumandan
Yen Akınlar

Yeni

Fe t i h l e r

Grup Çağrışımın Biz Geliyoruz Ezgisinden Gözü Yaşlı Cami Ayasofya Kelimesi Değiştirilerek Alınmıştır

You might also like