You are on page 1of 2

Kadın 

Kış 2011   [ 113. Sayı ]


Yukarı

Kadın
Editör

Risale-i Nur’da “şefkat kahramanı” olarak nitelenen, “hürmet, muhabbet ve sabır”


kavramlarıyla özdeşleştirilen ve nazik-nazenin fıtratıyla ön plana çıkarılan kadın,
çağlar boyunca birbirinden çok farklı anlayış ve uygulamaların odağı olmuştur.
Toplum içindeki statüsü, erkek karşısındaki konumu, eş ve anne olarak aile için
önemi ve toplum içindeki yeri, ferdi ve içtimai hayattaki yükümlülükleri gibi çeşitli
açılardan tartışılan kadın, yalnız dinlerin değil çeşitli öğreti, ideoloji ve ilmi
disiplinlerin tartışma sahasındadır.

“Anne” olması hasebiyle ayakları altına cennet serilecek düzeyde yüceltilen ve bu


özelliği ile farklı din ve toplumlarda baş tacı edilen kadın, toplumsal yapının
temelini oluşturan ailenin baş aktörüdür. Bir toplumu ayakta tutan değerler
manzumesini çocuklarından başlayarak nesillere aktarma görevini de her çağda
üstlenen kadının sosyal değişimler ve bozulmalar karşısındaki tutumu toplumun
bütün katmanlarını etkileyebilmektedir. Toplumsal değişim süreçleri içersinde
kadın kimliği ile ilgili yapılan yeni tanımlamalar ve uygulamalar sosyal yapı ile ilgili
beklenmedik sonuçları doğurabilmektedir.

Genel bir tesbit ile tarihi seyri içersinde anaerkil toplumlarca kutsallaştırılan,
ataerkil toplumlarda ise çoğunlukla ikinci sınıf muamele gören kadın, bazı
kültürlerde hiçbir değere ve hakka sahip değildir. Bu bağlamda İslam’ın kadına
ferdi, siyasi, hukuki, sosyal ve ekonomik alanlarda sunduğu statünün ne olduğu,
diğer dinlere ve öğretilere göre kadının çeşitli alanlarda yerinin nasıl belirlendiği
önem kazanmaktadır.

Günümüz İslam dünyasında ise, kadın hareketlerinin iki farklı zeminde


şekillendiğini söylemek mümkündür. Bunlardan biri İslami değerleri göz ardı
ederek kadının ferdi ve sosyal konumunu değiştirmeyi hedeflemektedir. Burada,
Batı tipi modernleşmeyi destekleyen hukuki zeminle birlikte kadının bu sürecin
gereklerine uyması teşvik edilir. Bu hareketin çıkmaz sokaklarından biri; kadın
fıtratını bozucu dayatmaların beraberinde sosyal bozulmaları da getirmesidir.
İkinci hareket ise, İslami değerlere bağlılığı ön plana çıkartırken dine uymayan
geleneksel uygulama ve anlayışların terkini savunmakta, kadının sosyal ve hukuki
konumunun yeni anlayış ve ihtiyaçlar ışığında değişikliklerle düzeltilmesi gereğini
savunmaktadır. Bu iki hareketin çatışma noktalarıyla birlikte doğurduğu sonuçlar
her yönüyle incelenmeye değerdir.

Genel olarak incelenmeye değer önemli hususlardan biri de modernitenin kadına


yüklediği anlamdır. Modernite ile statü geliştirme ve daha özgür hareket edebilme
imkânı bulan kadın, sınırsız özgürlük isteği ile kapitalist toplumların bir metaı
haline gelmekten kurtulamamıştır. Kendi değerlerinden uzaklaşarak Batı
modernizmini taklid etmeye çalışan Doğu toplumlarında ciddi travmalara yol açan
modernleşme süreci kadınla ilgili farklı problemleri de beraberinde getirmiştir.
Kadın erkek eşitliği ve özgürlük söylemleri ile yola çıkan kadının ev işlerinin
dışında bazı sosyal sorumlulukları da üstlenerek daha fazla yük altına girmesi aile
yapısında ciddi değişimlere ve problemlere yol açmıştır. Annelik görevini öteleyen
entelektüel, eğitimli, bakımlı, başarılı ve hırslı modern kadın imajı yerini gitgide
mutsuz, depresif ve yalnız kadın imajına bırakmaktadır. Tüketim kültürünün ağır
bombardımanı ile sarsılan günümüz kadını, kendisine dayatılan kadın imajını
oluşturabilmek gayreti içersinde farkında olmadan kendisini, ailesini ve toplumunu
tedavisi zor hastalıkların pençesine bırakabilmektedir. İslami duyarlılığa sahip
kadınlara da bulaşan bu hastalıkla birlikte bozulan toplumsal yapının nasıl tamir
edileceği, çağımız kadınının mimarı olabileceği yuvasına döndürülerek asli
görevleriyle nasıl tanıştırılacağı, kadının bir meta olmaktan kurtarılıp saygı değer
bir varlık haline nasıl getirileceği cevap bekleyen sorulardandır.

Biz de bunları göz önünde bulundurarak 113. sayımızın konusunu “Kadın” olarak
belirledik. Konuyu “Kadın, aile, toplum, anne-annelik, çocuk, evlilik, eş, şefkat,
güzellik, ahlak güzelliği, cinsellik, moda, maişet, boşanma, kimlik, tesettür,
başörtüsü, çalışma hayatı, töre, şefkat, modernite, küreselleşme, medya,
feminizm, tüketim, taciz, açık saçıklık, sefahat, namus, himayet, nikah, tenasül,
aşk, diyet ” çerçevesinde ve aşağıdaki sorular eşliğinde kadın konusunu tartışmayı
planladık.

Dünyada ve ülkemizde genel olarak kadınlarla ilgili yaşanan sorunlar nelerdir?


Risale-i Nur’un kadına yüklediği anlam nedir? Risale-i Nur’un bu konudaki
yaklaşımlarını günümüz kadını ve problemleri açısından nasıl değerlendirebiliriz?

You might also like