You are on page 1of 2

“İnsan nedir?

” sorusu üzerine

Yazar: Ertan Yavuz

Güncel olarak dünyada yedi milyar insan yaşamakta, yedi binden fazla dil konuşulmakta ve bütün bu
insanlar dünyanın yedi farklı kıtasında yaşamaktadır. Elbette ki bu kadar çok insanı tanımak ve ne
söylediklerini anlamak zordur. Bu farklılıklara bir de farklı inanışları eklersek bir başkasına olan
yabancılaşmayı da örneklemiş oluruz sanırım. Bu hususta yabancılaşma; adına anlaşamamak da
diyebileceğimiz, farklı kültürlerin, dillerin, inançların birbirlerinin sınırlarına girmemek için yaptıkları
sessiz bir misak anlamına gelebilir. Peki birini gerçekten anlayabilmek için illa diğerine ait konuştuğu
dili, geleneklerini, inanış biçimlerini bilmemiz şart mı? Bu soruyu şöyle de sorabiliriz: İnsan, bir araya
gelerek dünyanın farklı coğrafyalarında yaşıyor olsa da, beşerî olarak nedir?

Binlerce yıl önce başlayan serüvenimiz pek çoklarının dikkatini çekmiş ve günümüzde bile birçok
düşünce insanının bulmak için nice kitaplar okuduğu, çeşitli çıkarımlar oluşturduğu ve üzerine
fikirlerini beyan mukabilinde anlatmaya çalıştığı insan nedir? Biyolojik olarak 23 çift kromozomdan
oluşan bir beden mi? Teolojik olarak kendini gerçekleştiren bir kehanet mi? Fizyolojik olarak sadece
yaşamayı amaçlayan bir organlar şirketi mi? Psikolojik olarak yapısal ya da kendini gerçekleştirmeyi
amaçlayan bilişsel bir kuvvet mi?

Ünlü gökbilimci Carl Sagan (1934-1996) Kozmik patlama sonucu önce dağılan sonra tekrar birleşen ve
uzay dediğimiz sonsuz boşluğun içinde yine sonsuz sayıda gezegen ve galaksilerin oluşmasına sebep
olan büyük patlamayı; küçük, sevimli ve soluk mavi bir nokta (1) olan dünyamızın içindeki canlı
florasının nasıl başladığını anlattığı kitabı (ki belgeseli de mevcuttur) Kozmos’ta, “Aslında hepimiz birer
yıldız tozuyuz” derken insanın hammaddesini mi anlatmaya çalışmıştı acaba? Yoksa gecenin en siyah
zamanında gözlerimizi gökyüzüne çevirdiğimiz vakitte bütün ihtişamı ve parlaklığı ile yolumuzu
aydınlatmak için bizlere ışık tutan büyülü gece fenerlerini mi anlatmak istemişti?

İnsan diye anılan canlının ne kadar değerli olduğunu gökyüzünü araştırarak anlayan gökbilimciler
olduğu kadar, yeryüzünü ve içindekileri inceleyerek bulmaya çalışan filozoflar, biyologlar, psikologlar,
teologlar da vardı. Mesela bir köle olarak doğan, sonrasında sahibi tarafından azad
edilen Epiktetos (55-135) “Sadece eğitimli olanlar özgürdür” diyerek insanın değerini özgür irade ve
bilgi ile anlatmaya, stoacı bir bakış acısıyla mutluluğun içten geldiğini, kişinin kendini nasıl bir ortamda
olursa olsun koşulların onun mutluluğunu bozamayacağını, çünkü efendiliğin en çok kişinin kendini
bilmesi ile ancak kendine yakıştığını anlatarak insanı anlamaya çalışmıştır. Kimileri insan için ahlâk en
önemli erdemdir derken, kimileri ise sınıfsal farklılıklarla insan kimliğini belirlemek istemişlerdir.

Tarihte çokça örneğine rastlayabileceğimiz kast yani sosyal sınıf tabakaları kendi içinde çeşitli alt
grupları oluşturarak yine kendi değerini sosyal pozisyonuna göre arttırmayı amaçlamış bir değer
planıdır. Farklı ırk, klan ya da kabileye mensup kişilerin değer akçesi ırksal veya sosyal ortamına göre
belirlenmek istenmiş ve uzun yıllar insanın değeri değersizlikle eşitlenmiştir. Oysaki bugün İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesi “İnsan hakları, tüm insanların sahip olduğu temel hak ve özgürlüklere
denir. İnsan hakları, ırk, ulus, etnik köken, din, dil ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin tüm insanların
yararlanabileceği haklardır” der (2).

Ulaşamayacağımız kadar uzak bir mesafede küçük mavi gezegenimizden gördüğümüz kadarıyla  adına
şarkılar, şiirler yazdığımız yıldızların altında kendimizi keşfetmek için binlerce yıl harcadık ve daha çok
da harcayacağız gibi görünmekte… Sanırım yıldızları anlamak insanlığı anlamaktan çok daha kolay.
Milyarlarca insanın binlerce farklı dile, yüzlerce inanca sahip olması mı bizleri bu kadar farklılaştırdı?
Yoksa Carl Sagan’ın bahsettiği şu yıldız tozu çok mu değersiz bir hammadde?

Günümüz insanının diğerini anlayamadan her geçen gün kendine yabancılaşması başka bir yazının
konusu olsa da küçük bir çözümleme yapacak olursak; ötekini anlamayan kendini tanımlayamaz. Zira
kişi konumunu diğeri nispetinde ölçer ve konuşlandırır. Farklı dilleri konuşuyor olsak da, farklı
kültürlerde doğmuş olsak da ve hatta farklı iklimleri yaşıyor olsak da; insan, beyni dışında neredeyse
her organını diğerine nakledebilir. Birbirine bu kadar uyumlu parçalara sahip insanın şahsına düşen
ise sadece düşüncelerini birbirine uydurmak, o kadar. İşte tüm bu farklılık bunun için güzel…

Gazzali’nin de dediği gibi; “Akıllı kişi farklı şeyler arasındaki benzerlikleri, benzer şeyler arasındaki
farklılıkları gören kişidir.”

Soru: İnsan nedir?

Doğru soru ise, İnsan kime denir?

Dipnotlar:
(1) https://youtu.be/QMg19hbVQzY
(2) https://www.unicef.org/turkey/udhr/_gi17.html

Kaynakça:
SAGAN, Carl.(2016). Kozmos. Çev: Reşit Aşçıoğlu. İstanbul. Altın Kitaplar.

You might also like