You are on page 1of 15

Anadolu Üniversitesi

Eğitim Fakültesi Dergisi


Cilt 6, Sayıl, Bahar 1996, ss. 93-107.

ÇEvtRtDE EŞDEGERLtK tLtŞKtLERt

Yrd.Doç. Dr. Mustafa ÇAKIR


Anadolu Üniversitesi Eğtim Fakültesi
Yabancı Diller Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi

Eşdeğerlik ve yeterlilik bir yapıtın çeviri yoluyla bir başka dile aktarılması
sürecinde en çok sözü edilen kavramlardan ikisidir. Bunlardan eşdeğerlik
yazın çevirisi için vazgeçilmez olanıdır. Bu nedenle çevirmen, çeviri işlemi
sırasında karşılaşabileceği sözcüklerin içerdiği temel anlamlar ve
sözdizimsel yapı/ar gibi bir dizi dilsel tuzakları aşarak kaynak ve erek metin
arasında biçim, anlam ve anlatım eşdeğerliğini sağlama çabasındadır. Bıı
durumda ya anlamdan ya da anlaunıdan ödün vermek durumundadır, Bıı
çalışmada çevirmenin eşdeğerliği sağlama çabaları üzerinde durulnıaktadır,
Anahtar SözeUkler: Çeviri, Çeviride Eşdeğerlik. Çeviri Tuzakları.

Der Übersetzungsbegriff, wie er verwendeı wird, ıını den Vorgang der


sc/ıriftliclıen Umseızung eines Textes vo" einer Sprac/ıe (AS) in eine andere
Spraclıe (ZS) zu bezeiclınen, wobei das Umseızungsprodukt, die Überseızung,
bestimnden Aquivalenzforderııngen genilgen mufl, ist zunôclıst von anderen
Verwendungsweisen des Wortes 'Überseızen' abzugrenzen. Ebenso notwendig
isı die Ro//e des Übersetzers. Im Rahnıen dieser Arbeiı werden die
Aquivalenzforderungen im ÜbersetzungsprozeB diskuıierı.
Schiüsselwôner: Überseızung, Aqııivalenz, Überseızbarkeiı.

Giriş

Çeviri, kısaca "diller ve kültürler arasında bir aktarım" (Vardar, 1981. s. 172)
olarak tanımlanmaktadır. Bu çalışmada, "Bir dildeki belli bir parçada, yani dilcede
bulunan anlamın, başka bir dildeki belli bir dilcede yeniden kurulmasını sağlayacak
biçimde girişilen dilsel aktarına işlemi [...l" (Başkan, 1978, s. 27) olan çeviri
işleminde kendisinden aktarına yapılan kaynak dil veya kendisine aktarma yapılan
erek dildeki anlamın ne ölçüde örtüşebildiği (eşdeğerlik) konusu tartışılacaktır.

93
Eşdeğerlik

Bir yazın yapıtının sunduğu dünyanın dilsel bir düzenleme ile çeviri diline
aktarılması sürecinde en çok sözü edilen iki kavram "eşdeğerlik" ile "yeterlilik"tir.
Bu kavramlardan, yazın çevirisi için özellikle vazgeçilemez nitelikte olanı,
birincisidir. Çeviride eşdeğerlik, çevirmenlerin uzun bir süreden beri uğraştıkları,
hatta pek çok çevirmenin "korkulu rüyası olan" (Bengi, 1992a, s. 174) bir sorundur.
Bu iki kavram son yıllarda çeviri konusundaki bütün incelemelerde karşımıza
çıkmasına karşın, kullanımlarında anlam açısından bir belirsizlik, bulanıklık
vardır. Her iki kavramın ortak yönü, çeviri metni ile özgün metnin değişik ögeleri
arasında karşılıklı bir ilişkiyi göstermeleridir (Göktürk, 1994, s. SS).

Bir kaynak taraması yapıldığında, çeviribilimin temel kavramlarından olan


equivalence (Alm. Aquivalenz) kavramının Türkçeye eşdeğerlik veya eşdeğer/ilik
karşılığıyla girdiği görülür. Birinci kullanımda, eş sözcüğüyle değer sözcüğünün
birleşmesi sonucu oluşan bir birleşik ad; ikinci kullanımda ise, birleşik ad olan
eşdeğer sözcüğüne -li sıfat ekinin getirilmesi ile ortaya çıkan eşdeğerli (değerleri

eşit olan) sıfatına sıfattan ad türetme eki olan -lik yapım ekinin getirilmesi söz
konusudur. Bu ikinci kullanımda iki ayrı sözcük olarak yazılan ve kurallı birleşik
sıfat olarak tanımlanabilecek eşdeğerli sıfat tamlamasının zamanla kaynaşarak tek
bir sözcük haline geldiği görülmektedir. Bengi (1992, s. 178) yaptığı bir çalışmada,
farklı tabanıardan aynı ekle türetilmiş olan bu iki sözcüğün hangi sıklıkta

kullanıldığını incelemiş ve sonuçta eşdeğerlik sözcüğünün yüksek bir kullanım


sıklığı olduğunu görmüştür. Burada bu nedenle equivalence (Alm. Aquivalenz)
sözcüğü için eşdeğerlik karşılığı kullanılacaktır.

Eşdeğerliğin en ilginç tanımlarından biri. "özgün metnin, kendi dilinin okurunda


uyandırdığı etkinin, çeviri metninde de çeviri dili okurunda uyanduabilmesi"dir
(Güttinger, 1963'den aktaran Göktürk, 1994, s. SS). Durum böyle olduğunda,
"çeviriler üzerine yapılan incelemelerde sorulması gereken soru [...] iki metnin
(belli bir açıdan) birbirinin eşdeğeri olup olmadığı değil, bu metinlerin ne tür ve ne
derecede eşdeğerlik gösterdikleridir (Toury, 1980, s. 47). Bu anlamda bir
eşdeğerlik, özellikle deyimlerin bir dilden bir diğer dile çevirisinde gözetilmeyi
gerektirir. Bu anlamda, "I...] erek metin ve kaynak metin arasındaki ilişkiler içinde
[...] çeviri eşdeğerliliği kavramı, çeşitlilik gösteren ve devamlı değişen bir
kavramdır; [...]" (Toury, 1980, s. l l S'den aktaran Bengi, 1992a. s. 174).

94
Özgün bir metnin, kendi okuru üzerindeki etkisinin çeviri okuru üzerinde de
gerçekleştirilmesi amacına yönelik çabalar, özellikle yazın çevirisi söz konusu
olduğunda bazı sınırlılıklar gösterir. Bu sınırlılıkların nedenleri ise,

a) bir yazın metninin, kendi özgün dilindeki ses, sözcük, sözdizimi. bütün yapı gibi
ögelerin birbirine örüşük işlevlerinden kaynaklanan etkisinin çok karmaşık
olabilmesi ile;

b) karmaşık, çoğul anlamlı nitelikteki özgün metinlerin, kendi dillerinin değişik


okurlan üzerinde bile aynı etkiyi uyandıramayacak olmasıdır.

Koller (1983, s. 186), bu nedenlerden dolayı, aynı etkiyi uyandırmak ya da "benzer


etki sağlamak" gibi amaçların her zaman işe yarayamayacağını belirtmektedir.
Buna gerekçe olarak da Nida (1976, s. 68), "[...] değişik öğrenim düzeyleri, değişik
meslekler, ilgiler, insanların bir iletiyi anlayabilme yetisini önemli ölçüde etkiler.
[...] Dolayısıyla, bir metnin üniversite öğrencileri, ilkokul mezunları, yeni okumaya
başlayan yetişkinler, yabancı dilde okuyan kolej öğrencileri, zihinsel engelliler gibi
değişik okur gruplan için birbirinden apayn özellikle çevirilerin yapılması
gerekmektedir." diyerek, tamamen alıcı (receptor) merkezli iletişimsel çevirinin
önemini belirtmektedir. Bu görüşe dayanan çeviri yönteminin eşdeğerlik kavramı
"devingen eşdeğerlik" (dynamic equivalence) olarak tanımlanmaktadır. "Devingen
eşdeğerlikle yapılan çeviri, anlatırnda bütün bir doğallığı amaçlar; alıcıya kendi
ekini bağlamına uygun davranış kipIeriyle seslenmeyi dener; alıcının, iletiyi
kavrayabilmek için kaynak dil ekininin örgüsünü bilmesi gerektiği görüşünde
diretmez." Nida, bu görüşünde özellikle İncil çevirisini örnek olarak
göstermektedir. Ancak, bu görüşün her yazın metni çevirisinde geçerli olabileceğini
ileri sürmek doğru olmayabilir ve bu yöntemin uygulandığı her durumda çeviride
eşdeğerlikden söz edilemez. Yazın alanında, her çeviri özgün yapıttaki yabancılığı
da bir ölçüde taşıyabilir (Störig, 1973, s. VII).

Koller (1983, s. 187), çeviri eşdeğerfiğinde roloynayan beş konudan söz eder.
Bunlar:
1. Dil dışı durumlar (auBersprachliche Sachverhalt),
2. sözcüklerin içerdikleri duygu değerleri (Konnotationen),
3. metin ve dil kullanım normlan (Text- und Sprachnormen),
4. okuyucunun dilsel ilişkisi veya işlevsel eşdeğerlik (pragmatische Aquivalenz) ile

95
5. biçimsel eşdeğerlik (fonnale Aquivalenz) özellilderidir.

ı. Çevrilen metnin içerdiği temel anlam ögesiyle ilgili dil dışı durumlar
(auBersprachliche Sachverhalt). Bu durumda eşdeğerlik kavramı. temel anlam
eşdeğerliği (denotative Aquivalenz) olarak tanımlanmaktadır. Aksan (1982. s.
172). temel anlam ögesini "I...] bir ses bileşimiyle. bir gösterenle dile getirilen ilk
ve temel tasarım. en başta yansıtılan kavram [...]" olarak açıklamaktadır. Bu olgu.
Göktürk (1994. s. 6O)'e göre düzanlamsal eşdeğerliktir. Düzanlamsal eşdeğerlik. bir
metnin doğrudan doğruya nesnel konusuyla. metin dışı göndergesel anlamıyla
ilgilidir. çeviri araştırmasında sık sık geçen "değişmez içerik" (inhaltlicher
Invarianz) ya da "içerik düzeyindeki değişmezlik" (Invarianz auf der Inhaltsebene)
bu türden bir eşdeğerliğin konusudur.

Bu bağlamda amaç. kaynak dildeki bir metnin erek dilde yeniden eşdeğer bir metin
olarak oluşturulması sürecinde. tümce türnce veya sözcük sözcük yeniden
oluşturulması yerine kaynak metindeki nesnel bilgi içeriğini iletmektir. Çünkü. bu
tür bir çeviride özellikle göz önünde tutulan. sözcüklerle dizimlerin erek dil
sözlüklerinde yer alan en yerleşik. kullanımı en yaygın. en kestirme anlamların
kullanılmasıdır.

2. Koller (1983. s. 187). yukarıda anılan ikinci etmenden söz ederken sözcüklerin
içerdikleri duygu değerlerinden (Konnotationen) de söz eder. Aksan (1982. s. 173).
duygu değerleri ifadesiyle. "[...] bir göstergenin temel anlamı dışında yansıttığı bir
başka kavram değil. onun yanı sıra dile getirdiği çeşitli duygular. çağrışımına yol
açtığı değişik tasarımlar [...I" olarak tanımlar. Bu ifade Göktürk (1994. s. 62)
tarafından yananlam olarak kullanılmaktadır.

Çeviride yananlamsal bir eşdeğerlik söz konusu olduğunda. seçilen biçernin


kendisi. kullanılan dilin toplum smıflarıyla, yöresel ağız özellikleriyle. topluluk
dilleriyle ilişkisi. metindeki sözcülderin doğal dilde kullanım sıklık derecesi. kısaca
çeviri araştırmasında biçemsel eşdeğerlik diye geçen kavramın kapsadığı her
durum. bu tür bir eşdeğerlilde ilgilidir (Koller, 1983. s. 187).

3. Koller'e göre çeviride eşdeğerliği etkileyen etmenlerden bir diğeri de belli metin
gelenekleri içerisindeki metin ve dil (kul/all/m) ölçütleridir (Text- und
Sprachnonnen). Göktürk (1994. s. 66) bunu metin türü gelenekleriyle ilgili

96
eşdeğerlik olarak tanımlıyor. Burada, bir dil içindeki sözleşmeler, iş yazışmalan
vd. pek çok metnin belli sözdizimsel kalıplarının çevrilmesisöz konusu olabilir.
Ayrıca sadece mektup dizilerinden oluşan romanların çevirisinde erek dildeki metin
geleneğinin göz önünde tutulması, bağımsız bir çeviri sorunu olarak yer alır.

4. Çevirinin yapıldığı dildeki (çevrilen metni anlaması arzu edilen) okuyucunun dil
bilgisi düzeyi ve yapılan çevirinin bu okuyucunun üzerinde bıraktığı izlenime
işlevsel eşdeğerlik (pragmatische Aquivalenz) denilmektedir (Koller, 1983, s. 187).
Bu durumda, çeviri metinde yer alan dilsel ögelerin sözcük sözcük çevrilmesi
yerine, çevrilmesi istenen ögelerin erek dilde işlevsel eşdeğerfiği aranır. Bu
durumda, kaynak metin. erek dilokurunun dil kullanımı göz önünde tutularak
çevrilir ve bu durumda kullanımsal bir eşdeğerlikten söz edilebilir (Göktürk, 1994.
s.68).

İngilizce bir oyun veya bir romanda, çok şiddetli yağmur yağdığını anlatmak için
kullanılan lt is raining cats and dogs deyişi, Türkçeye yapılacak bir işlevsel
çeviride "Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor." türncesi ile karşılanabilir.
Ancak "Kedi köpek gibi yağıyor." şeklindeki birçeviride iletişimsel bir
eşdeğerlikten söz edilemez (Diller ve Kornelius, 1978, s. 73).

Çeviride diller arası bir işlem, bir alışveriş, bir karşılaştırma söz konusu olduğuna
ve dil ve ekin birbirinden ayrı. soyut kavramlar olarak düşünülemeyeceğine göre.
işin içine dilin yapısı, işlevi ve dolayısıyle dilbilim, özellikle anlambilim ve
toplumdilbilim giriyor. Dili, içinden çıktığı ekinle kaynaşmış, o ekinin ayrılmaz
bir parçası olarak ele aldığımızda karşımıza çıkan sorunların temelde birer çeviri
sorunu olmaktan öte dilin işlevi ve kullanımına ilişkin sorunlar olduğunu
görüyoruz. Çeviride kimi güçlükler aslında ekinler arasındaki çok sayıdaki
ayrışmalardan kaynaklanıyor. Aşağıda verilen örnekte, ayrı dil ve ekinlerin bire bir
örtüşmelerinin gerçekleştirilemediğibir durum söz konusudur. Bu durumlarda bazı
ekinsel aktarımların yapılması bir zorunluluktur. Kimi kuramcılara göre, benzer
durumlarda, bir dilden diğer bir dile yapılacak çevirilerde bazı dilsel kayıpların
olması kaçınılmazdır (Demirezen, 1991, s. 115).

Örneğin,Jish and chips deyişi Türkçeye bulunulan yer ve ortama göre (İstanbul'da
rıhtımda iseniz) balik ekmek veya (Eskişehir'de istasyonda iseniz) kôfıe ekmek
şeklinde çevrilebilirken, (Almanca konuşulan bir ülkede) Almancaya Wurs/ und
Brot şeklinde çevirmek gerekecektir. Çünkü bu tür kullanımda bu deyişi kullanan
bireylerin ait oldukları toplumsal sınıfın bir yansıması da görülmektedir.

Aslında. ülkeden ülkeye. ekinden ekine, yalnızca iklim. hayvanlar ve bitki örtüsü
değil; aynı zamanda davranış biçim ve kuralları. gelenek ve görenekler.

alışkanlıklar ve daha pek çok toplumsal kurumlar değişir. Çevrilmesi güç olan. bir
anlamda sözcükler değil onların ardında yatan düşünce ve yaşantılardır (Bozkurt
vd .• 1982. s. IS). Dili öğrenmek. bu yaşantıların edinilmesi zorunluluğunu da
beraberinde getirir.

S. Çeviride eşdeğerliği etkileyen bir başka


olgu ise kaynak metnin içerdiği
iletişimsel içeriğin yanı sıra salıip olduğu
kendine özgü formal, estetik. bireysel
özellikleridir (Koller, 1983. s. 187). Bu özellikler. biçimsel eşdeğerlik (formale
Aquivalenz) adı altında toplanmaktadır. Yazın metninin söylemini oluşturan
deyimler. söz oyunları. uyak, ölçü. imgeler. eğretilemeler, bu tür eşdeğerliğin
kurulmasında göz önünde tutulması gereken noktalardır.

Örneğin. Türk atasözlerinin bir çoğunda. şiirdeki ölçü. uyak ve ses yinelemesi gibi
ögelerden. kimi zaman bunların birine. kimi zaman da hepsine birden başvurularak,
güçlü bir anlatım sağlandığı görülmektedir. Kürk ile börk ile adam olunmaz (Alm.
Das Kleid macht nicht den Mann. Die Kutte macht nicht den Mönch.) örneğinde
kürk ile bôrk veya Kürkçünün kürkü olmaz. börkçünün börkü örneğinde hem
kürkçü ile bôrkçü. hem de kürkü ile bôrkü, uyaklı sözcüklerdir. Bu tür yapıların
çevrilmesi. çeviride eşdeğerliğin sağlanması açısından sıkıntı oluşturmaktadır. Bu
örnekte. eskiden seci (düzyazıda uyak) adı verilen anlatım tekniğinden
yararlanılmıştır. Aynca aynı örneklerde kürk ve börk ögelerinin yinelenmesiyle bir
ses benzeşrnesi (alliteration) sağlanmıştır (Aksan, 1990. s. 14S).

Verilen bu örnekte. metnin anlatım düzeyindeki eşdeğerlikten. bir başka deyişle.


çeviride dilsel eşdeğerlik kavramından söz edilebilmektedir (Popoviç, 1987. s. 29).
Bu eşdeğerliğin sağlanamadığı durumlarda da dilsel kayıplar söz konusu
olmaktadır. Bu dilsel kayıplar.
özellikle şiir çevirisinde sessel alanda anlam
değerlerinin kaybolması şeklinde görülmektedir. Diller arasında ses yapılarının
benzeşmemesi nedeniyle vurgu ve melodi değerleri farklı özellikler gösterir. Bu da
parçalar üstü (suprasegmental) sesbilimsel uyuşmazlıklar yaratır. Bu nedenle şiir
çevirilerinde dilin vurgu. ritm ve harmonik yapısı özellikle göz önünde
bulundurulmalıdır.

Çeviride Eşdeğerliği Etkileyeıı Dilsel Tuzaklar

Çeviride eşdeğerliğin sağlanması sırasında çevirmenin karşılaşabileceği bir dizi


dilsel tuzaklardan da söz edilmektedir. Bu tuzaklar dilbilimselolarak
sınıflandınldığmda bazı durumlardan da söz edilebilir (Koller, 1983, s. 187).
Bunlar,
ı. sözcüklerin içerdikleri temel anlamlar ve
2. sözdizimsel yapılardır.

ı. Sözcüklerin içerdikleri temel anlamlar: Anlam terimi ile "bir sözcüğün yarısıttığı
kavram" anlaşılmaktadır. Buna karşı olan bir görüşe göre aslında anlam yoktur;
kullanım vardır. Wittgenstein'e göre ise anlam değil, "sözcüğün anlamının dil
içindeki kullanımı" söz konusudur (Aksan, 1990, s. 145).

Çeviride seçilen sözcükler, çoğu kez çevirmenin sözcük dağarcığı ile sınırlı
kaldığından. özellikle dile (Türkçeye) yapılan çevirilerde Türkçedeki eşdeğerli
sözcüklerin seçiminde çok özenli davranmak gerekmektedir. Çünkü, kaynak dil ile
erek dil arasında eşdeğer sözcükleri bulamayan çevirmenin anlam yanlışları
yapması da kaçınılmaz olmaktadır. Özellikle bazı sözcüklerin birden çok kavramı
yansıtır duruma gelmiş olmaları, yani çokanlamlı olmaları halinde çevirmenin daha
bir dikkatli olması beklenmelidir.

örneğin, Almanca bir metinde geçen heiB sözcüğünün ilk anlamı Almanca-Türkçe
sözlüklerde çok sıcak, kaynar. kızgın şeklinde verilmektedir (Steuerwald, 1982, s.
283). Oysa bu sözcük kullanıldığı farklı bağlamlarda farklı anlamlar içermekte ve
çevirmen bu sözcüğü erek dile bağlarnma göre kazandığı her bir değişik anlamı
karşılayabilecek şekilde aktarmak zorundadır. Çok anlamlı olarak
tanımlanabilecek bu sözcüğün kullanım biçimleri şu şekildedir:

L..sehr warm (heiôer Kaffee


heiB", heftig (eine heiBe Diskussion)
erregend (heiBe Musik)

Aşağıda görüleceği gibi, heiB sözcüğü günlük kullanımda, Türkçe çok sıcak,

99
ıngilizce hot ve Fransızca chaud anlamlarını içermesine rağmen farklı bağlamlarda
farklı anlamlarda ku11anılabilmektedir.

Almanca Ingilizce Türkçe


heiBer Kaffee hotcoffee sıcak kahve
heiBe Diskussion a heated discussion hararetli tartışma
heiBeMusik hot music coşkulu müzik

Bu nedenle çeviride her bir sözcüğe, deyişe, deyime aynı anlamı taşıyan
karşılıklar bulma çabası, bazen boşa çıkma olasılığı yüksek bir çaba gibi görünür
ve çeviriye yeni başlayanları karamsarlığa itebilir. Her dilde kimi sözcükler türlü
çağrışımlarla, bağmtılarla, yan anlamlarla yüklenmiştir. Sözcük vardır, içinde

kullanıldığı bağlama göre kılık değiştirir. Ama tüm kılıkları yine de o sözcüğün
içinde saklıdır (Bozkurt vd., 1982, s.7).

Almanca iki ayn bağlamda yer alabilen Schloft sözcüğü,

1. Er hat den Schlüssel ins Schloft gesteckt.


2. Kommst du mit ins Schloft ?

bağlamlannda kullanılabilir. Çevirmen, bu sözcüğün olası karşılıklarını biliyorsa,


içten gelen bir sezgiyle bir ve ikinci örneklerde yer alan SchloB sözcüklerinin
anlamlarını da ilkinde kilit, ikincisi ise saray, köşk, şato vd. olmak üzere
çıkarsayabilir. Makine ile yapılan çeviride, ise makine ya hiç bir anlamı
veremeyecek, ya da yeni çıkan çeviri programı (Çevirmen) gibi hangi anlamın
kullanılacağını soracaktır (bkz. Macworld Türkiye, Eylül 1995).

Çeviriden yaklaşık olarak


1. O, anahtan kilide soktu. (Türk.)
He has put the key in the lock. (İng.)
il a mis la ele dans la serrure. (Fran.)
2. Benimle köşke gelir misin? (Türk.)
Will you come to the castle with me? (İng.)
Viens-tu au chateau avec moi? (Fran.)

erek metinleri ortaya çıkar (Koller, 1983, 36-37). Buna karşın, "Er hat den

100
Sehlüssel im SehlojJ gelassen" tümcesi, hem "He left the key in the lock." hem de
"He left the key in the castle." şeklinde çevirilebilecektir. Burada çevirmenin görevi,
bağlama göre en doğru seçimi yapmak olacaktır.

Söz varlığı içinde çoğunluğu çok anlamlı öğeler, değişik bağlarnlar içinde, aynı
zamanda sözcenin ve konunun gerektirdiği yolda anlamlardan ancak bir tekini
yansıtır. Bu tür çokanlamlı sözcükler Türkçede de yüz örneğinde olduğu gibi, hem
çehre, anlamına gelir, hem de yerine göre yüzrnek. hem de bir sayı sıfatı olarak
kullanılır.

Bu tür eşanlamlı ve eşsesli sözcükler çeviride karşılaşılabilecek bir dizi çeviri


tuzaklarından biridir.

2. Sôzdizimsel Yapılar: Dillerin sözdizimsel yapıları söz konusu olduğunda ise


çevirmenin dillerin sözdizimsel yapılarını iyi bilmemesi durumunda, bazı
sözcükleri ve sözcük öbeklerini atlaması ya da erek metine metin dışından yeni
sözcükleri eklemesi kaçınılmaz olmaktadır. Bu konuya örnek olarak Kafka'nın
ProzeB (Dava) adlı eserinin giriş kısmının farklı çevirmenler tarafından
yayımlanmış bulunan üç ayn çevirisi verilebilir:

Kaynak Metin:

Erek Metin 1
Biri iftira etmiş olacaktı Josef Kı'ya; çünkü bir sabah durup dururken tutuklandı.
Her gün saat sekize doğru kahvaltısını getiren pansiyon sahibi Bayaıı Grubach'ııı
hizmetçisi o sabah ortalıkta gôrünmendşti, Böy/e bir şeyle ilk kez karşı/aşıyordu K.

Erek Metin 2
Hiç kuşkusuz iftira edilmişti Josef Kı'ya. zira, kötü bir şey yapmadığı halde. bir
sabah tutuklandı. Her giln saat sekizde kahvaltısını getiren, pasiyoncusu Bayatı

101
Grubach'ın ahçısı o sabah gôrünmedi, JIkkez oluyordu bu.

Erek Metin 3
Biri Josef Kı'ya iftira etmiş olmalıydı. çünkü kötü birşey yapmamış olmasma
karşın bir sabah tutuklandı. odayı ona kiralayan Bayan Grubach'ın aşçısı olan ve
sabahları saat sekize doğru K.'ya kahvaltısını getiren kadın o gün gelmedi. Bu daha
önce hiç olmamıştı.

Bu çeviri metinlerden farklı olarak Anadolu Üniversitesi'nde lisansüstü öğrenim


gören öğrecilerin yaptıkları ortak çeviri metni de şu şekilde oluştu:

Erek Metin 4
Biri Josef K.'ya iftira etmiş olmalıydı; çünkü kötü bir şey yapmamış olmasma
rağmen bir sabah tutuklandı. Pansiyoncu Bayan Grubach'ın ona her gün sabah
saat saat sekize doğru kahvaltısını getiren aşçısı bu defa gelmemişti. Bugüne değin
böyle bir şey hiç olmamıştı.

Erek dilde oluşturulan dört ayn çeviri metninin karşılaştırmalı analizi sonunda
yukanda sözü edilen sözdizimsel yapılarla ilgili görüşler açıkça görülmektedir.

Öte yandan. eseri çevirilen bir yazar uzun tümce kurma gibi bir özelliğe sahipse,
(Kafka örneğinde olduğu gibi) çok anlam içerebilecek bazı tümeelerin yapı-anlam
boyutunda çözümlenmesi sırasında sözdiziminde ve içerikte kaymalar ortaya çıkar.
Bu tür kaymalar. çoğu defa anlam yitimini de beraberinde getirir (Dernirezen, 1991.
s. 119). Eğer çevirmen her iki dilin sözdizimsel yapısını çok iyi biliyorsa, çeviri
süreçinde uzun tümeelerin aynştınlması ve erek dile aktarılması sorunu yaşanmaz.

Almancada Genitivus subjectivus ve Genitivus objecıivus olarak adlandınlan


yapıların çevirileri. sözdizimsel çözümlemede yapılabilecek hatadan dolayı birer
çeviri tuzağı olarak görülmektedir.

örneğin, die Bi/der von Bedri Baykam (Bedri Baykam'ın resimleri) adlı bir
tamlamayı alalım. Bu tamlama bağlama göre. üç değişik şekilde algılanabilir.

102
ı. die Bilder von Bedri Baykam
Bedri Baykam 'ın resimleri
the pictures by Bedri Baykam
2. die Bilder, die Bedri Baykam gehören
Bedri Baykam 'a ait olan resimler
the pictures of Bedri Baykam's
3. die Bilder. die Bedri Baykam darstellen.
Bedri Baykam'ı gösteren resimler
the pictures / portraits of Bedri Baykam

Bir başka olgu da sözdizimsel yapıların çokanlamlı olmasıdır. Örneğin Almanca,


"Kôıuue ich wohl das rote Kleid im Schaufenster anprobieren?" diye soran bir

alıcıya satıcının biraz da sıkılarak, "Gem, gnddige Frau, aber wir habeıı auch
Kabinen zum anprobieren" diye karşılık vermesi bu tür çokanlamlılıktan
kaynaklanır. Bu deyiş iki türlü algılanabilir

1. Can i try the red dress in the windowon?


2. Can i try the red dress on in the window?

Burada verilen birinci örnekte, vitrinde elbise tanıtımı. ikincisinde ise vitrindeki
elbisenin denenmek istenmesi söz konusudur. Verilmek istenen ileti ikinci iletidir.
Buradaki ilk deyiş, "Kônııte ich im Schaufenster das roıe Kleid ausstellen?"
şeklinde olsaydı, hiç bir yanlış aktarım söz konusu olmayacaktı.

Yine İngilizceden Almancaya yapılan bir çeviriye örnek oluşturması açısından bir
başka örnek:

More than half of the women interviewed married men who already had a drinking
problem [ ...}

Bu anlatırnda yer alan. "interviewed" ve "married" sözcükleri sözdizimsel analizde


çeviri sorunu oluşturabilir. Buna bağlı olarak da Almancaya veya Türkçeye iki ayrı
çeviri yapılabilir.

ı. Mehr als die Halfte der befragten Frauen heiratete Manner, die schoıı eiıı
Alkoholproblem hatten [...J

103
Gôrüşulen kadınların yarısından fazlası, daha öııcedeıı alkol sorunu olaıı

erkeklerle evlendiler.

2. Mehr als die Hal/te der Frauen befragte verheiratete Manner, die schoıı ein
Alkoholproblem hatten [. ..)

Kadınların yarısından fazlası, daha ônceden alkol sorunu olan evli erkeklerle
görüştüler.

bu çevirilerden ilki kullanıldığı bağlarnda kabul edilebilir ya da eşdeğer bir çeviri


olarak değerlendirilmektedir (Koller, 1983, s.36-37).

Türkçeden Almancaya çeviri yaparken karşılaşılan bir diğer güçlük de, sözdizimsel
yapının anlamının tam olarak aktarılabilmesi sorunudur.

"Aslaıı kanguru yer." deyişinin, İngilizce çevirisi "The lion eats the kangaroo,"
olabilirken, Almancada "Der Lôwe ifJt das Künguruh" demek olası değildir.
Halbuki, Türkçe "yemek" sözcüğünün karşılığı Türkçe Almanca sözlüklerde
doğrudan "essen" olarak verilmektedir. Sözcüğün diğer anlamlarına bakıldığında,

"zu sich nehmen, verzehren, auffressen, fressen" gibi karşılıklar da bulunabilir.


Çevirmen bu durumda diğer karşılıkların anlamlarını da araştırarak. sonuçta "Der
Löwe frifJt das Kdnguruh:" karşılığını bulacaktır.

Burada, Almanca "essen" ve "fressen" edirnlerinin anlambilimsel çözümlemeleri


yapıldığında, şu özellikler görülebilir (Diller - Komelius, 1978, s. 37):

essen fressen
< + eylem> < + eylem>
< + edim > < + edim >
* *
* *
*
< + _ Tümleç>
*
< + _ Tümleç >
< Eyleyen: <insan» < Eyleyen: <hayvan»

Yukarıdakianalize göre, Türkçe ya da Almanca çeviri sürecinde, özne yüklem


ilişkilendirilmesi
sonucunda, "essen" de eyleyen insan, "fressen"de ise hayvandır ve
bu uyuma göre "fressen" sözcüğünün seçilmesi gerekmektedir.

104
Sonuç

Çevirmenlerin çoğu,kaynak metin ve erek metin arasında biçim, anlam ve anlatım


eşdeğerliğini sağlamaya çalışırlar. Bu durumda, ya anlamdan ya da anlatımdan
ödün verilmektedir. Ülkemizde bunların her ikisini birden gerçekleştirebilen
çevirmenlerin sayısı ise oldukça sınırlıdır. Bu sınırlı sayıdaki çevirmenler
başarılarını, her iki dili çok iyi bilmelerinin yanısıra dilcilikte türetme denilen yani
"dilin bir ögesinden çeşitli
ekler ya da büküm biçimleriyle yeni sözcükler üreterek
değişik kavramların anlatımını sağlama" (Aksan, 1990, s. 23) yoluyla yeni
sözcükler üretebilmelerine de borçludurlar. Bu yolu seçmeyen çevirmenler, bilimde,
teknikte ve diğer alanlardaki gelişmeler her gün yeni kavramlar doğurduğundan ve
hemen her dilde bunlarla ilgili yeni terimler belirdiğinden kendi dillerine başka
dillerden terim aktaracaklardır.

Ahmet Cemal'in de belirttiği gibi "[...l çeviride doğru yoruma ulaşabilmek, kaynak
dil ve erek dil arasında eşdeğerliği sağlayabilmek, ancak dilbilimden.
anlambilimden vb. gereğince yararlanmakla olur." Çünkü, çeviri öğretimi ussal ve
bilişsel bir süreçtir (Boztaş, 1992, s. 254) ve dilbilim bu sürecin gelişmesini
sağlayabilir. Dilbilimin teknik ve yöntemleriyle ussal savların ve sezgilerin
geliştirilebildiği oranda, çeviri sorunlanndan daha az söz edilecektir.

105
KAYNAKÇA

Aksan, Doğan: Her Yönüyle Dil (Ana Çizgileriyle Dilbilim). 3. Cilt, Ankara: TDK
Yayınları 43913, 1982.

Aksan, Doğan: Türkçenin Gücü. 2. Baskı, Ankara: Bilgi Yayınevi, 1990.

Başkan, Özcan: Dilde Çeviri Işlemi. Türk Dili: Aylık Dil ve Yazan Dergisi, Yıl
27, Cilt XXXVIII, Sayı 322 (1 Temmuz 1978) ss. 26-36.

Bengi, Işın: Bir Söz Ustası


ve Bir Devrimci: Ahmet Mithat Efendi. Dilbilim
lO,Yıi Yazıları
(Yay. Ceyhun Aksoy - Gürkan Doğan - Ahmet
Kocaman), Ankara: Karaca Dil Kursu, 1992a, ss. 168-182.

Bengi, Işın: Çeviribilim Terimleri Sôztüğüne Doğru, Metis Çeviri Araştırmaları

Dergisi. Sayı: 20/21, Yıl 1992 (Yaz/Güz), ss. 156-197.

Bozkurt, Bülent, vd.: Çeviri, 3. Baskı, Ankara: Hacettepe Üniversitesi Yayınları A


38,1982.

Boztaş, İsmail: Çeviri. Çeviride Eşdeğerlik ve Dilbilim. Dilbilim 20.YıI Yazıları


(Yay. Ceyhun Aksoy - Gürkan Doğan - Ahmet Kocaman), Ankara: Karaca
Dil Kursu, 1992a, ss. 168-182.

Demirezen, Mehmet: Çeviride Kayıplar Sorunu. Çağdaş Çeviri Kuramları ve


Uygulamaları Seminerinde Sunulan Bildiriler (12-13 Nisan 1990).
Ankara: Hacettepe Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulu Mütercim
Tercümanlık Bölümü, 1991. ss. 115-128.

Diller, Hans-Jürgen ve Kornelius, Joachim: Linguistische Probleme der


Übersetzung. Tübingen: Max Niemeyer Verlag, 1978.

Göktürk, Akşit: Çeviri: Dillerin Dili. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları Edebiyat - 45,
1994.

Güttinger, F.: Zielsprache. Theorie und Technik des Übersetzens. Zürich:


Manesse Verlag, 1963.
106
Koller. Werner: Einführung in die Übersetzungswissenschaft, 4.Baskı,
Heidelberg: Quelle und Meyer - Vni Taschenbücher 819, 1983.

Macworld Türkiye: Aylak Dergi. Sayı: 45, (Eylül) 1995.

Nida, Eugene A.: Toward a Science of Translating. With Special Referce to


Principles and Procedures Involved in Bible Translating. Leiden: 1976.

Popoviç, Anton (Çev.: Suat Karantay ve Yurdanur Salman): Yazın Çevirisi


Terimleri Sözlüğü. İstanbul: Metis Yayınları 045-SLl, 1987.

Steuerwald, Karl: Türkçe Almanca Sözlük. Wiesbaden: Otto Harrassowitz Verlag,


1972.

Steuerwald, Karl: Almanca Türkçe Sözlük. Wiesbaden: Otto Harrassowitz Verlag,


1974.

Störig, Hans J.: Das Problem der Übersetzung. 3. Baskı, Darmstadt:


Wissenschaftliche Buchgesellschaft - Wege der Forschung 8, 1973.

Toury, Gideon: In Search of a Theory of Translation. Tel Aviv: The Porter


Institute for Poeties and Semiotics. 1980.

Vardar. Berke: Çeviri Konuşmaları. Yazko Çeviri. 1981/2. ss. 172-173.

107

You might also like