Professional Documents
Culture Documents
T.C.
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
KASIM 2019
1990 SONRASI BOSNA VE KOSOVA’DAKİ OLAYLARDA ABD, AB VE
TÜRKİYE’NİN POLİTİKALARI
Muaz KAZAZI
ULUSLARARASI İLİŞKİLER
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
KASIM-2019
iv
Muaz KAZAZI
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BLİMLER ENSTİTÜSÜ
Kasım 2019
ÖZET
(M.Sc. Thesis)
Muaz KAZAZI
GAZİ UNIVERSITY
INSTITUTE OF SOCIAL SCIENCE
November 2019
ABSTRACT
After studies in Bosnia in 1990 an Kosovo in the event in the US, the EU and Turkey’s
role and policies are taken into consideration. The aim of the thesis is the indepedence of
Bosnia and Herzegovina and Kosovo after Yugoslavia, and the netotiations with Serbia.
The effect of international factors on their indepedence. Bosnia-Hercegovina bloody events
in the struggle for indepedence have covered Kosovo as well. Bosnia and Herzegovina’s
post-Dayton indepedence and conditional indepedence in Kosovo have led to the idea that
a similar “Dayton” coul await Kosovo as a result of the negotation of negotations between
Kosovo and Serbia. The study compared the agreement of the cantonal structure in Bosnia
and Herzegovina and the union of Serb-majority municipalities in Kosovo.
TEŞEKKÜR
Tez çalışmam boyunca bilgi, deneyim ve yönlendirmeleri ile yol gösteren, anlayışlı,
sevecen ve dostça yaklaşımıyla çalışmalarım konusunda beni her zaman cesaretlendiren,
çok değerli danışmanım Sn. Prof. Dr. Cemalettin TAŞKIRAN’a teşekkürü borç bilirim.
Bu zor süreçte fiziki halde yanımda olmamasına rağmen kendisini eksik hissettirmeyip
pozitif enerjisi ile her zaman benimle her şeyi göğüsleyip yanlız brakmıyan, değerlim,
hayat arkadaşım, sevgili nişanlım Valentina LENJANİ’ya, hiç süphesiz hayatımın en
önemli dönemlerinden birinde en büyük payı olan ve desteğini esirgemeyen amcam
Nazmi’ye, Ankara’da ilk görüp buluştuğum ve her bir sorun için destek ve katkılarını
kendi evladı gibi davranan Celal AYDIN’a ve bu süreçte her gününü ayrı yaşıyan Annem
ve Babama destekleri ve yaptıkları katkıları için hepsine minnettarım, teşekkür ederim.
İÇİNDEKİLER
Sayfa
ÖZET .................................................................................................................................... iv
ABSTRACT........................................................................................................................... v
TEŞEKKÜR .......................................................................................................................... vi
TABLOLARIN LİSTESİ...................................................................................................... xi
GİRİŞ ................................................................................................................................... 1
BİRİNCİ BÖLÜM
Sayfa
İKİNCİ BÖLÜM
Sayfa
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
BOSNA-HERSEK VE KOSOVA’NIN BAĞIMSIZLIK
MÜCADELESİNDE ULUSLARARSI FAKTÖRLERİN TUTUMU, AB
VE NATO KATILIM SÜREÇLERİ
3.1. Bosna-Hersek ............................................................................................................ 45
3.7. Kosova....................................................................................................................... 54
SONUÇ .............................................................................................................................. 67
KAYNAKLAR .................................................................................................................... 69
ÖZGEÇMİŞ ......................................................................................................................... 75
x
RESİMLERİN LİSTESİ
Resim Sayfa
Resim 2.1. Davayı takip eden Bosna Hersekliler kararı sevinçle karşıladı. ........................ 16
Resim 2.3. 12 Temmuz 1995'te Bosnalı Sırpların komutanı General Ratko Mladiç ile
Hollandalı komutan Ton Karremans Potocari kasabasında yanlarındaki
askerlerle birlikte kadeh kaldırıyor. .................................................................. 27
Resim 3.1. Kuzey Mitrovitsa’da Sırplar tarafından yapılan ve sonradan yıkılan duvar. ..... 63
ÇİZELGELERİN LİSTESİ
Çizelge Sayfa
SİMGELER VE KISALTMALAR
Kısaltmalar Açıklamalar
AB Avrupa Birliği
AT Avrupa Topluluğu
RS Sırp Cumhuriyeti
Kısaltmalar Açıklamalar
GİRİŞ
Balkanlar dediğimizde aklımıza ilk gelen şey bölge olarak dağlar ve ormanlar ile kaplı
yemyeşil bir coğrafyayı hayal edebiliriz. Balkanlar her zaman savaşlar ve çeşitli
imparatorlukların himayesi altında kalmışlar. Tezimizde bahsedeceğimiz 19 yüzyılın sonu
ve 20 yüzyılın başlangıcında bağımsızlıklarını en acı şekilde ödeyen Bosna-Hersek ve
Kosova’yı ele alacağız.
Balkanlar çok uluslu, çok dilli, çok kültürlü, dinsel bağlamda ise İslam ile Hristiyanlığın
zaman zaman iç içe geçtiği zaman zamansa keskin bir şekilde ayrıldığı bir bölgedir.
Buradaki ayrım sadece dinler arasında değil, aynı zamanda Hıristiyanlık özelinde
keskinleşen mezhep ayrılıklarını da kapsamaktadır.1
Günümüz konjonktüründe, hemen her alanda uzun yıllardır devam edegelen hareketliliğin
de bir neticesi olarak Balkan toplumları siyasi, ekonomik ve kültürel sorunlar yaşamakta.
Balkan toplumlarının hem kendi aralarında hem kardeş ülkelerle aralarındaki irtibatlarının
zayıf olması bu sorunları pekiştirmekte ve gerek yapısal sorunlar gerekse itibarsızlık
nedeniyle sorunların bölge halkının geleceği için belirleyici olduğu görülmektedir.2
Bir Balkan ülkesi olan Yugoslavya 1990’lara kadar çok uluslu bir federal cumhuriyetidir.
1945 yılında Jozip Broz Tito liderliğinde kurulan Yugoslavya Federal Halk Cumhuriyeti;
Bosna-Hersek, Hırvatistan, Karadağ, Makedonya, Sırbistan ve Slovenya olmak üzere altı
federe devletten ve bağlı özerk statüdeki Kosova ve Voyvodina Cumhuriyetleri’nden
oluşmaktaydı.
1
Tatar, V. “Eski Balkanlar Yeni Sınırlar: Eski Yugoslavya’nın Dağılma Sürecinde Türkiye-Bosna-Hersek
İlişkileri”. Düzce Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 7, Sayı: 2, s.2.
2
Ümmühan, Ö. (2008). “ Balkanlarda Gelecek Tasavvuru Kültür, Siyaset, Örgütlenme ve İşbirliği Alanları”
İHH Araştırma Yayınlar Birimi. Mavı Ofset, s.7.
2
3
Tangör, B. (2009), “Avrupa Güvenlik Yönetişimi Bosna, Kosova ve Makedonya Krizleri” Seçkin
Yayıncılık/Ankara. S.95
4
Tezcan,C. (2015), “Avrupa Birliği’nin Doğu Avrupa ve Batı Balkanlar Genişlemes- AB36 Mümkün Mü?”
Sentez Yayınevi/İstanbul, s. 619
5
Çevikbaş, A. (2011) “Müttefik Güç Harekâtı İnsani Müdahalelerin Bir İstisnası mıdır? NATO'nun
Kosova'ya Yönelik Harekâtının Uluslararası Hukuk ve Askeri Bakış Açılarından Değerlendirilmesi”
Savunma Bilimler Dergisi, Cilt 10, Sayı 2, 18-57, s. 23.
3
‘yayılma’ etkisi gösterme riski çok fazla olan ve trajik insani hususlar taşıyan yönüyle
sorunu, ‘acil’ olarak ele almak ihtiyacı duymuştur.6
6
Emiroğlu,H. (2010). “ Soğuk Savaş Sonrası Kosova Sorunu (1989-2000)” Asil Yayın Dağıtım/Ankara, s.
140
7
Dervişoğlu, S. (2014). “Balkanlar ve Türkiye” BİLGESAM - Bilge Adamlar Kurulu Raporu, No: 64, s.51
8
Selmanaj, E. (2014), 'Soğuk Savaş Sonrası Balkan Sorununda Başat Aktörlerin Politikaları:
AB,ABD,Türkiye ve Rusya', Yüksek Lisans Tezi Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı - Gazi Üniversitesi,
s.48
9
Mujezinoviç, M. (2007), ' Avrupa Birliği'nin Batı Balkan Politikası Çerçevesinde Bosna Hersek ile
İlişkileri', Uluslararası Hukuk ve Politika Cilt 3: Sayı 12, ss 65-82. s. 2
4
önem arz eden stratejik bir işleve sahiptir. Üçüncüsü; Balkanların Avrupa yarımadasının
merkezinde yer alması Büyük İmparatorlukların Balkanları bir çıkış noktası, bir basamak
olarak kullanmasına neden olmuştur.10
Yugoslavya’daki kriz gerek AB’nin gerek ABD’nin bir siyaset yürütme alanı olmuştur.
Bosna-Hersek’te yaşanan olaylarda AB’nin yetersiz kalmasının en büyük etkenlerinden
biri AB’nin bir askeri orduya sahip olmamasıdır. Kosova’nın bağımsızlık mücadelesinde
gerek AB gerek ABD olayları yakından takip edip iki taraf da ikinci bir Bosna-Hersek
yaşanmaması için tutumlu davrandılar. Bunun sonucunda ABD’nin olaylara intikali
kendilerini Balkanların kahramanı ilan etmeye yetmişti.
10
Uysal, G. (2011), “ 1999’dan Günümüze Kadar Geçen Süreçte Kosova”Yayınlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler , S.12
11
Tangör, a.g.e., s.95
5
BİRİNCİ BÖLÜM
Soğuk Savaş sonrası dönemde Yugoslavya’nın bölünmesi ile başlayan, Bosna’da yaşanan
etnik kıyım ile tırmanan ve Kosova bunalımı ile yeni nitelikler kazanan Balkanlar Meselesi
gittikçe bölgesel nitelikli bir çatışma olmaktan çıkarak uluslararası sistemin ve bu sistemin
merkezindeki güçlerin kader ibresi olma sürecine girmiş bulunmaktadır.
12
Alpkaya, G. (2002), “Eski Yugoslavya İçin Uluslararası Ceza Mahkemesi” Turhan Kitabevi/Ankara, s.11
6
28 Haziran 1989 tarihinde, yüz binlerce Sırp, Kosova Muharebesi’nin altı yüzüncü
yıldönümünü kutlamak için, Kosova’nın başkenti Priştine dışındaki Gazimestan muharebe
alanında toplandı. Sırbistan toprakları içinde, milli duygular haftalardır galeyana
getirilmiştir; söz konusu muharebede ölen Prens Lazar’ın kemikleri ülke çapında
dolaştırılmış, götürüldüğü her yerde insanlarda hacca gitme etkisi yaratan bir nesne haline
gelmişti.16
Bosna, Osmanlı İmparatorluğu’nun idari yapısında ilkin Rumeli Eyaleti’ne bağlı bir sancak
olarak düzenlendi. Kendi defterhanesi, yani mali özerkliği vardı. 1580’de Bosna müstakil
bir beylerbeylik oldu. 16. Yüzyıl sonlarında 389 tımar ve zeameti olan, Beylerbeyi’nin 3
13
Davutoğlu, A (2016), “Stratejik Derinlik” Küre Yayınları/İstanbul, s.292
14
Tangör, a.g.e., s.95
15
Davutoğlu, a.g.e., s.292
16
Malcolm, N. (1999), “BOSNA” Om Yayınevi/İstanbul, s.333
7
bin hassa askeri beslediği ve savaşlarda padişaha 10 bin asker verebilen, önemli bir
eyaletti. Osmanlı’da, Bosnalı Müslümanlara “Boşnak” dendi.
17. yüzyılda Osmanlı’nın bütün bölgelerinde olduğu gibi tımar sistemi Balkanlar’da ve
Bosna’da da çöküşe geçti. 18. Yüzyılda, Avrupa’daki bütün Osmanlı toprakları gibi
Bosna’da da, kırlarla kentleri yapısal olarak farklılaştıran bir eşitsiz gelişme hüküm sürdü.
Kırlarda, Doğu Avrupa normallerine yakın bir feodalleşme yaşandı. 19. yüzyıl sonuna
gelinirken, toprağın büyük kısmı, 6-7 bin Müslüman beyin elinde idi. 19. yüzyılın ilk
yarısında Bosna’da politik gelişmeleri belirleyen çelişkiler, Osmanlı İmparatorluğu’nun
modernleşmeye dönük reform hareketlerinden kaynaklandı. Bosna beyleri, reform
hareketinin kültürel-toplumsal veçhesi karşısında, haklarındaki “Türk’ten daha Türk”
deyişini doğrulayan bir İslamcı-gelenekçi tepki geliştirdiler. Bosanska Krayina’dan
İstanbul’a giden seyyah Redziç, dönüşünde “İstanbul’da artık ‘sahici Türk’ kalmadığını,
herkesin Frenk kıyafetleriyle gezdiğini” hikâye etmişti.
Bosna isyanıyla aynı yıl başlayan Bulgaristan milli ayaklanması ve 1877’de Rusya’yla
girdiği savaş, Balkanlar’da Osmanlı İmparatorluğu’nu çökertti. Bu çöküşü belgeleyen 1878
Berlin Antlaşması, Bosna-Hersek’te de Osmanlı egemenliğine fiilen son verdi: Bosna-
Hersek hukuken Osmanlı egemenliğinde kalmaya devam edecek, ancak Avusturya
Macaristan’ın denetiminde bulunacaktı.17
17
Bora, T. (2018), “ Yeni Dünya Düzeni’nin Av Sahası BOSNA-HERSEK”, İletişim Yayınları – İstanbul,
s.27,28,29,30,31,32,33,34
18
Dr. Tekin, C.H. (2012), “ Bosna-Hersek DEvleti 1991-2011” Çizgi Kitabevi/Konya, s.6
8
geçmişe sahip olan bir Avrupa ülkesidir ve ortaçağlardan günümüze dek kesintisiz
jeopolitik bir entite olagelmiştir.19
Tito’nun 1980’deki ölümü, Yugoslavya’nın tek iktidar partisi konumunda bulunan Federal
Yugoslavya Komünistler Birliğinin çözülüşüne; paralel olarak da Bosna-Hersek’te bölgeci
kıpırdanışlar boy göstermeye başladı.
1986’de Boşnak Müslümanların ayrı bir millet olarak kabul edilmesini hazmedemeyen
Sırplar, Tito’nun ölümü ile beraber Müslümanları karalamaya başladılar. Siyasi açıdan
olayların başlangıcı, Yugoslavya’nın dağılmasından sonra bu topraklar üzerinde çeşitli
bağımsız Cumhuriyet ve özerk bölgelerin ortaya çıkması ile olmuştur.
19
İzzetbegoviç, A. (2015) , “ Tarihe Tanıklığım” Klasik Yayınları-İstanbul, s.1,2
20
Bora, a.g.e., s.21
21
Bora, a.g.e., s.51
9
Bosna Müslümanlığı, milli kimliğin dini kimlik üzerine inşa edilmesinin modern ve
mütekâmil örneklerinden biridir. Müslümanlık, Sosyalist Yugoslavya’da dini olmanın
yanında ve ondan ziyade milli bir kimlik olmuştur. Dini kimlik küçük harfle “Müslüman”,
etnik kimlik büyük harfle “Müslüman” diye belirtiliyordu.
Bosna Müslümanlığı, genellikle dinsel pratik itibarıyla ‘gevşek’, mutaassıp olmayan bir
karakterdeydi. 80’lerde kimi yerlerde cemaatin camilere ilgisi çok azaldığı için, Cuma
namazı saflarına kadınların da davet edildiğine dair anlatımlar vardır. Müslümanların gayri
Müslümlerle evlenme oranı yaklaşık %10’du – başka hiçbir Müslüman toplumda
görülmeyen bir oran. 1985’te ciddi bir kuruluşça yapılan ankete göre Bosna
Müslümanlarının sadece %17’si kendisini “mümin” sayıyordu – Yugoslavya’nın başka
cumhuriyetleriyle örneğin Kosova’yla karşılaştırıldığında düşük bir orandı bu. Dışardan
bakıldığında, bu verilere dayanarak, sosyalist Yugoslavya’da İslam’ın bir folklorik motif
haline geldiği söylenebilmiştir.
Ne var ki, bir kurallar sistemi ve bir dünya görüşü olarak etkinliğinin aşınması, İslam’ın
kamusal hayattaki varlığının silinmesi anlamına gelmedi. Çünkü Bosna Müslümanlığı,
sosyalist yönetimin uygulamalarından bağımsız olarak, yüzlerce yıllık tarihsel süreçte
sadece Müslüman cemaatinin değil bütün Bosna toplumunun töresine ve ahlak kültürüne
damgasını vurmuştu. Müslümanlık, Bosna yerel kimliğinin aslı ve özgün bileşenlerinden
biri olarak işlev görüyordu. 1980’lere girilirken dünya çapındaki “İslami diriliş”le rezonans
halinde siyasallaşmaya yönelen kadrolar da çıkarabildi. Balkanlar’da İslam’ı inceleyen
22
Tezcan, a.g.e., s.621
10
Tüm Yugoslavya gibi 1980’lerin ikinci yarısında derin ekonomik bunalıma giren Bosna-
Hersek, 1987 yılında patlak veren, tarıma dayalı büyük gıda sanayi kompleksi olan
Agrokomerc’te meydana gelen yolsuzluk skandalı, Sırbistan Komünistler Birliği’nin ve
yükselen Sırp milliyetçiliğinin Bosna-Hersek’e yönelik baskı uygulaması için fırsat
yaratmıştır. Agrokomerc skandalı ile çözülen yönetime karşı tepkisini yansıtmaya ve
örgütlenmeye başlayan Müslüman halkta, Sırp karşıtı tepkilerle birlikte bağımsız bir
Bosna-Hersek cumhuriyeti talebi gündeme gelmeye başlamıştır.25
23
Bora, a.g.e., s.58,59,60
24
Bora, a.g.e., s. 61,62
25
Kenar, a.g.e. s.166
11
Yugoslavya her halükarda çöküşün nedeni olabilecek iki hastalıkla maluldü: Gelişmiş
kapitalist dünyanın daima gerisinde kalmasına yol açacak biçimde işleyen yetersiz
sosyalist ekonomi ve en baştan itibaren sistemin içine inşa edilmiş olan Sırp hegemonyası.
Sırplar, diğer halklar; yani Hırvatlar, Slovenler, Karadağlılar, Makedonlar ve Müslümanlar,
kendilerini bastırılmış olarak duyumsarken, bütün önemli pozisyonları ele geçiren başat
ulustular.
Bosna-Hersek’te Kasım 1990’da yapılan serbest seçimde kullanılan oyların %38’ini alan
Aliya İzzetbegoviç’in “Müslüman Demokratik Eylem Partisi,” 240 sandalyeden 86’sını
elde etti. Radovan Karadziç’in “Sırp Demokrat Partisi” %30 oyla 72 sandalye, Mate
Boban’ın “Hırvat Demokratik Birliği” ise %16 oyla 44 sandalye kazandı. Hükümet için,
Müslüman Demokratik Eylem Partisi, Sırp Demokratik Partisi ve Hırvat Demokratik
Birliği koalisyon yaptılar. İki Müslüman, iki Sırp, iki Hırvat ile Macar, Arnavut ve
Karadağlı azınlıkları temsilen de bir iki kişi olmak üzere yedi kişiden meydana gelen
Başkanlık Kurulunun Başkanlığına (Bosna-Hersek Cumhurbaşkanlığına) Aliya
İzzetbegoviç seçildi.28
1992-1995 yılları arasında meydana gelen Bosna-Hersek iç Savaşı’nın ideolojik temeli bir
memorandumun yayınlanması ile atılmıştır. Sırbistan Sanatlar ve Bilimler Akademisi’nin
1986 yılında hazırladığı memorandum YSFC eleştirmiş ve YSFC’nin yeniden
yapılandırılması gerektiğini belirtmiştir. Sırbistan’ın diğer cumhuriyetler tarafından
26
Bora, a.g.e., s.80,81
27
İzzetbegoviç, a.g.e., s.72,73
28
İlhan, M.S.(2007), “Bosna-Hersek Vahşeti ve Dünya Kamuoyu” Bizbize Yayınları/Ankara, s.34,35
12
Yugoslavya’daki durum, sosyalist sistemin genel krizinin etkisi altında, özellikle de Berlin
Duvarı’nın yıkılmasından sonar birden bire değişti. Rejimin zayıflaması ve ona eşlik eden
genel siyasi çözülme hız kazandı. Önceleri yıllar alan şeyler şimdi birkaç hafta içinde
gerçekleşiyordu.30
29
Taşyaran, M. (2017), “Bosna-Hersek İç Savaşı ve Uluslararası Örgütlerin Politikaları” Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Arel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Yüksek Lisans
Programı ,İstanbul, s.77
30
İzzetbegoviç, a.g.e., s.75
31
Taşyaran, a.g.e., s.78
13
Sırbistan’a dahil olarak, ya da bağımsız bir devlet olarak “kaydolacaktı” - başka seçenek
yoktu.
32
Bora, a.g.e., s.92
33
Bağbaşlıoğlu, A. (2011), “NATO’nun Genişlemesi ve Balkanlar” Yayınlanmamış Doktora Tezi, Gazi
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, Ankara, s. 105
34
Alpkaya, a.g.e., s.21
14
35
Dağcı, G.T. (2016), “ Soğuk Savaş Sonrası Bosna-Hersek Bağımsılzık Süreci ve Aliya İzzetbegoviç”
Yalova Sosyal Bilimler Dergisi, bu çalışma Yalova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nce Kabul edilen
Yüksek Lisans tezinin bir özeti niteliğindedir, s.114
36
Muslimoviç, F.(2017), “Düşünür ve Devlet Adamı Aliya İzzetbegoviç” Hece Yayınları/Ankara,
s.129,130,131
15
geçirilen bölgelerde, “etnik temizlik” olarak anılan pratikler ve bunların önemli bir
bölümünü oluşturan Müslüman kadınlara yönelik sistematik tecavüz ve köleleştirme
eylemleri de bu dönemde başladı. Uluslararası Mahkeme bunlara ilişkin açıklanan ilk
iddianamesini, güneydoğu Bosna’da bulunan Foça’da yaşananlar üzerine hazırlayacaktı.
Bu dönemde uluslararası topluluk, iki ay içinde on binlerce kişinin öldürüldüğü ve bir
milyon kişinin yerinden edildiği Bosna-Hersek’te yaşananların sorumlusu olarak gördüğü
Belgrad yönetimine ve onun desteklediği Bosna Sırp yönetimine karşı daha açık bir tutum
geliştirmeye başladı. AT Balkanlar Konseyinin 11 Mayıs’ta bu yönde bir bildiri kabul
etmesinden bir gün sonra, AGİK (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı) Kıdemli
Memurlar Komitesi Yugoslavya’nın üyeliğini askıya aldı.37 İzzetbegoviç, Bosna Hersek’e
yapılan saldırıların başlangıcından beri Bosna Hersek’te uluslararası askeri güçlerin
müdahalesinin “kaçınılmaz” olduğundan emindi, ancak “uluslararası kurumların ataleti
nedeniyle bunun yakın bir zamanda gerçekleşmeyeceğini biliyordu.”38
Uluslararası ortamda bir çözüm bulunmamasının sonucunda 1995 yılının Haziran ayında
Sırplar yeniden saldırıya geçerek BM ve NATO tarafından “güvenli bölge” olarak ilan
edilen Srebrenitsa,39 11 Temmuz 1995’de Ratko Mladiç yönetimindeki Sırp güçlerin eline
geçti. Kentte, bir günde katledilen Müslümanların sayısı 8 bine ulaştı. Sırp komutan
Mladiç, Srebrenica’nın ardından Zepa kentini de ele geçirdi ve Gorazde’ye yöneldi.
NATO’nun müdahale tehdidi üzerine Gorazde düşmedi.40
37
Alpkaya, a.g.e., s.21
38
Muslimoviç, a.g.e., s.251
39
Taşyaran, M. (2017), “Bosna-Hersek İç Savaş ve Uluslararası Örgütlerin Politikaları”Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Arel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Yüksek Lisans
Programı, İstanbul, s.86,87
40
Ülker, İ.K. (2016), “Yugoslavya Neden Paraçalandı” Umuttepe Yayınları/İstanbul, s.157
16
Bosna savaşında Srebrenitsa ve Zepa'da soykırım yaptıkları için 2009'da Eski Yugoslavya
Uluslararası Ceza Mahkemesi'nce hapis cezasına çarptırılan ve karara itiraz eden beş Sırp
subayın cezaları onandı. Subaylardan ikisi müebbet hapis cezası aldı. 1992-1995 savaşında
Bosna-Hersek’in Srebrenitsa ve Zepa şehirlerinde Boşnaklara yönelik soykırım
gerçekleştiren Vuyadin Popoviç, Lyubişa Beara, Drago Nikoliç, Radoviy Miletiç ve Vinko
Pandureviç’i mahkûm etti. Popoviç ile Beara müebbet hapis cezası aldı.42
Resim 2.1. Davayı takip eden Bosna Hersekliler kararı sevinçle karşıladı.
41
İzzetbegoviç, a.g.e., s.253,254
42
Aljazeera Turk, “Sırp Subayların Cezaları Onandı” 01.30.2015 (http://www.aljazeera.com.tr/haber/sirp-
subaylarin-cezalari-onandi, 01.05.2019 tarihinde erişilmiştir)
43
Kenar, a.g.e., s.171
17
Lizbon konferansında olumlu bir sonuç elde edilmemesinin ardından taraflar arasında
yoğun çatışmalar olması nedeniyle Yugoslavya Federasyon Cumhuriyeti kapsamında
Cenevre Barış Görüşmelerini sürdürmek için Londra Konferansı toplanmıştır. 26-27
Ağustos 1992’de toplanan Londra Konferansının, daha sonra oluşturacak barış planlarıyla
karşılaştırıldığı zaman, barışı sağlama yönünde aldığı kararlar bakımından olumlu bir
girişim olduğu söylenebilir.
Bu konferansta Bosna-Hersek’in toprak bütünlüğü tanınmış; zora başvurularak elde edilen
toprak kazançlarının ödüllendirilmeyeceği belirttirilmiş, Sırbistan ve Karadağ’dan oluşan
Federal Yugoslavya Cumhuriyeti saldırgan olarak tanımlanmıştır.44
26-28 Ağustos 1992 tarihinde Bosna sorununa çözüm bulmak amacı ile Londra’da AT ve
BM liderliğinde iki gün süren ve dört yüz delegenin katıldığı bir konferans
tertiplenmiştir.45
2 Ocak 1993’te açıklanan plana göre Bosna-Hersek, merkezi hükûmet temeline bağlı
olmayan, yürütme gücünün daha çok “eyaletler” de toplanacağı bir devlet olacak; on
eyalete bölünecek (3’ü Hırvatların, 3’ü Sırpların, 3’ü Müslüman Boşnakların ve 1’i
Saraybosna tarafsız); eyaletlerin uluslararası örgütlerle ve devletlerle antlaşma yapma
hakkı olmayacak; Bosna-Hersek topraklarının tümünde serbest dolaşım hakkı tanınacak;
44
Kenar, a.g.e., s.176
45
Pulat, a.g.e., s.28
46
Kenar, a.g.e., s.176
18
15-16 Haziran 1993 tarihlerinde taraflar arasında yapılan görüşmelerde, Owen tarafından
önerilen ve Tudjman ile Miloşevic’in onay verdiği “Owen-Stoltenberg Planı”na göre,
Bosna-Hersek’in etnik hatlar boyunca çoğunluk esasına göre, üç bölgeye ayrılması ve bu
devletlerin birliği şeklinde bir yapı oluşturulması kararlaştırılmıştır.48 Plan, Bosna-Hersek
topraklarının yüzde 52’sini Sırplara, yüzde 30’unu Müslümanlara ve yüzde 18’ini
Hırvatlara vermek üzere üç devlete bölünmesini önerir. BM’nin denetimine verilecek
Saraybosna’nın yanı sıra, Mostar da AT’nin denetimine verilecektir.49
Temas Grubu ile taraflar arasındaki teknik düzeydeki görüşmelere devam edilmiştir. Bu
görüşmelerde Bosna-Hersek tarafı, 1991 nüfus sayımına göre Boşnak-Hırvat çoğunluğa
sahip yerleşim birimlerinden asla ödün vermeyeceklerini bildirmiştir
55
Kenar, a.g.e., s.186
56
Pulat, a.g.e., s.35
57
Tezcan, a.g.e., s.622,623
21
1993 sonunda bu kez Bihac’da, “Batı Bosna Özerk Bölgesi Başkanı” Fikret Abdic’e bağlı
kuvvetlerle Bosna hükümeti arasında çatışmalar yoğunlaştı. Şubat 1994’te Bosna
hükümetiyle Bosnalı Hırvatlar arasında imzalanan ateşkes anlaşmasının ardından 10 Mayıs
1994’te imzalanan Washington Anlaşması ile Bosna-Hersek Federasyonu kurulurken,
Hırvatistan Abdic’e bağlı kuvvetlere destek vermeyi sürdürüyordu.58
Ateşkesi uzun sure sır olarak saklamayı, açıklama işini Başkan Clinton’ın yapmasına izin
vermeyi başardık. 5 Ekim günü sabah saat 11.00’de, eski Yugoslavya’nın “acılı tarihinde
önemli bir ana” gelindiğini ilan etti. Eğer Saraybosna’da gaz ve elektrik açılırsa, genel
ateşkesin beş gün sonar yürürlüğe gireceğini söyledi. Bunun ardından sıra üç Balkan
cumhurbaşkanı arasındaki görüşmelere gelecek, bu görüşmeler de ABD’de yer alacaktı.61
Richard Holbrooke göre Dayton’daki yapılacak görüşmelerde 3 ana başlık üzerinde
gidileceği anlaşılmaktadır:
58
Alpkaya, a.g.e., s.29,30
59
Kenar, a.g.e., s.189
60
Pulat, T. (2015), “Bosna-Hersek’te Devlet İnşa Süreci: 1996-2013 Dayton Antlaşması Sonrasında Bosna-
Hersek” Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,Atılım Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans
Programı,Ankara,s.36
61
Holbrooke, R. (1999), “Bir Savaşı Bitirmek” Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, s.240
22
62
Holbrooke, a.g.e., s.241
Türkeş, M; Rüma, S.İ. & Sait Akşit, S. (2012), “Kriz Sarmalında Bosna-Hersek: “Devlet Krizi”, Boğaziçi
63
Bundan dolayı karar mekanizması sürekli tıkanmakta karar alması bir mucize haline
gelmektedir.64
64
Ercüman, a.g.e., s.624
24
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Okan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,İstanbul, s.71
25
Dayton Anlaşmasının üzerinden yirmi dört yılı aşkın bir sure geçmiş olmasına rağmen
Bosna-Hersek devleti hala kendi sınır egemenliğini tümüyle sağlayabilir bir iç bütünlük
kazanamamıştır. Bu durumunun temel sebebi büyük ölçüde Dayton Anlaşmasının taraflar
arasında yol açtığı statü eşitsizliğidir. Etnik temizlik suçlusu Sırplar, 1992 Nisanından
Dayton Anlaşmasına kadar geçen süreç içinde önce Bosnalı Sırplar olarak
meşrulaştırılmışlar, daha sonar da Bosna Sırp Cumhuriyeti tanımlaması ile devlet kurucu
unsurlar olarak takdim edilmişlerdir. Böylece Sırplar kendilerine ait bölgede tam bir
otonom statü temin ederken, Müslümanların diplomatik ve askeri pozisyonu Hırvat faktörü
ile denetim altına alınmıştır.67
Dayton Anlaşmasının ortaya çıkardığı siyasi bölünme ile stratejik güvenlik hatları
arasındaki uyumsuzluk, Bosna'da sürmekte olan statünün diğer önemli bir zaaf noktasını
oluşturmaktadır. Bu durum özellikle Boşnaklar için bir önem taşımaktadır. Hırvatlar ve
Sırplar kendilerinin güvenliklerini Hırvatistan ve Sırbistan ile bir bütünlük içinde
değerlendirdikleri için stratejik güvenlik hatları açısından ciddi bir derinliğe sahiptirler.
Buna mukabil Orta Bosna'da temerküz eden Müslümanlar deniz bağlantısı itibarıyla
Hırvatlar, kara derinliği ve Drina suyolu üzerindeki stratejik kuşak itibariyle Sırplar
tarafından kuşatılmış durumdadırlar68
66
İzzetbegoviç, A.(2017), “Köle Olmayacağız” Fide Yayınları/İstanbul, s.279,280
67
Davutoğlu, a.g.e., s.303
68
Davutoğlu, a.g.e., s.305
26
yıpratma, terör, gangsterlik ve görüşmelerden oluşan Bosna savaşını sona erdiren Dayton
Anlaşması 14 Aralık 1995’te Paris’te imzalandı.
69
Alpkaya, a.g.e., s.31,32
70
Davutoğlu, a.g.e., s. 304
71
Tekin, C.(2011), “Bosna-Hersek Kaynaklarına Göre Yugoslavya’nın Dağılmasından Sonra Bosna Hersek
Federasyonu’nun Kurulması”Yayınlanmamış Doktora Tezi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dalı
Atatürk İlkeleri ve İnkilap Tarihi Bilim Dalı, Konya, s.32
27
Bosna Savaşı’nın en kanlı olayı olan Srebrenica'da 8 bin Boşnak'ın katledilmesine göz
yuman Hollandalı askerler ödüllendirildi. Sivil halkı korumakla görevlendirilen ancak 8
bin sivilin öldürüldüğü olaylara karşı herhangi bir eylemde bulunmayan Hollandalı
askerlere “hizmetlerinden” dolayı devlet nişanı verildi72
Resim 2.3. 12 Temmuz 1995'te Bosnalı Sırpların komutanı General Ratko Mladiç ile
Hollandalı komutan Ton Karremans Potocari kasabasında yanlarındaki
askerlerle birlikte kadeh kaldırıyor.
72
Hürriyet Gazetesi, Son Güncelleme: 05.12.2006 - 16:37(http://www.hurriyet.com.tr/dunya/katliama-goz-yuman-
hollandali-askerlere-odul-5555839) (01.05.2019 tarihinde erişilmiştir.)
73
“Hollanda’nın Srebrenistsa’da yaşananlarda rolü neydi?” BBC NEWS Türkçe, 14.03.2017,
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-39266588 (04 24, 2019 tarihinde erişilmiştir)
28
İKİNCİ BÖLÜM
Balkan coğrafyasının en eski halklarının yaşadığı Coğrafi konum olarak Kosova, Avrupa
kıtasının güneyinde, Balkan yarımadasının kuzeyinde yer alan bir ülkedir. 10.887 km2 lik
alana, yaklaşık 2 milyon nüfusa sahip olan Kosova’nın kuzeybatısında Karadağ, kuzey
doğusunda Sırbistan, güneyinde Makedonya ve güneybatısında Arnavutluk yer
alır.74Balkanlar, tarih boyunca, coğrafi konumu nedeniyle insan topluluklarının göçlerine
maruz kalmış, ayrı ve aynı dinlere mensup milletlere geçici ve devamlı yerleşme imkânı
sağlamıştır. Bu durum, bölgede çeşitli kavim, dil ve dinlere sahip devletlerin oluşmasına
sebebiyet vermiştir.75
Kosova, küçük bir ülke olmasına rağmen içinde birçok etnik unsur bulundurmaktadır.
Nüfusunun yüzde 92’si Arnavut olan Kosova, bu oran sebebiyle Balkanlarda “ikinci
Arnavut ülkesi” olarak anılmaktadır. Kosova’da yaşayan diğer etnik unsurlar; % 5,3
Sırplar, % 1,6 Boşnak, %1,5 Türk ve diğer etnik unsurlardır. Kosova’nın dini nüfus
dağılımı ise % 96 Müslüman, %2,2 Katolik ve % 1,5 Ortodoks’tur. Kosova, ekonomik
olarak Avrupa’nın en yoksul bölgelerinden biridir. Kosova’da resmi dil Arnavutça ve
Sırpçadır. Türkçe, Boşnakça ve Romca sadece bu etnik grupların nüfus oranlarının yoğun
olduğu belediyelerde resmi dil olarak kullanılmaktadır. 76
74
Uysal, a.g.e., s.16
75
Çevikbaş, A. (2011), “Müttefik Güç Harekatı İnsani Müdahalelerin Bir İstisnası mıdır? NATO’nun
Kosova’ya Yönelik Harekatının Uluslararası Hukuk ve Askeri Bakış Açılarından Değerlendirilmesi”,
Savunma Bilimler Dergisi, Cilt 10, Sayı 2, 18-57. S,19.
76
Emin, N.(2016), “Kosova Siyasetini Anlama Kılavuzu” Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları
Vakfı(SETA), Turkuvaz Haberleşme ve Yayıncılık/İstanbul, s.1,15
30
Kosova için bu uluslararası konferansa katılım için gösterilen tüm açıklama ve direnişlere
rağmen, Sırp-Yugoslav ve Kosova heyeti, Temas Grubu tarafından belirlenen tarihte
Fransa'ya geldi! Rambouillet'te görüşme heyetinin kurulması, Kosova'nın siyasi ve askeri
sahnesinde var olan bölünmelere ve kutuplaşmalara dokunulduğunda kolay değildi.
Rambouillet konferansında Kosova'yı temsil etmesi gereken bu heyet, dört arka planı
kapsayan geniş bir temsilci heyeti tarafından kuruldu: Hashim Thaçi, Jakup Krasniçi,
Rame Buja, Azem Syla ve Xhavit Haliti; İbrahim Rugova, Fehmi Agani, Edita Tahiri,
Bujar Bukoshi ve İdriz Ajeti'nin Kosova Demokratik Birliği; Rexhep Qosja, Hydajet
77
Emin, a.g.e., s.16,17
78
Emiroğlu, a.g.e., s.7
31
Kosova Delegasyonu, geçici bir çözüm müzakerelerini kabul ederek uzlaşırken, uzlaşma
sınırlarını açıkça tanımlamıştı. Bu bağlamda, Heyetin kendi müzakere platformunu
oluşturduğu temel ilke şuydu: “kendi kaderini belirleme ilkesinden ödün vermeyecek” ve
“uzlaşma ancak kendi kaderini tayin hakkının zamanında uygulanması için kabul
edilebilir”. Bu, Heyetin, bağımsızlığın tek seçenek olarak kaldığına karar veren uluslararası
bağımsızlık bürosu aracılığıyla Kosova'nın bağımsızlığına yönelik kademeli zamanlamayı
kabul etmeye hazır olduğu anlamına geliyordu.81
79
Dr.Sc.Buja, R. (2007). `` Ceshtja e Kosoves dhe Shkaterrimi I Jugosllavise`` Universiteti AAB/Prishtine,
s.303
80
Mahmuti, B. (2015), “Mashtrimi i Madh” Shtëpia Botuese Çabej/Tetove, s.95,96
81
Tahiri, E. (2001). “The Rambouillet Conference Negatioting Process & Documents” Shtepia Botuese
Dukagjini/Peje, s.56
32
Kosova'daki savaşı sona erdirmek için nihai bir siyasi mekanizma olan Rambouillet
Konferansı, başarısızlıkla birlikte NATO’nun Kosova’daki Sırp kuvvetlerine ve Sırp
ordusu ile siyaset ve Sırbistan’ın hedefleri ve ordularına askeri müdahalesi getirdi. Özünde,
Rambouillet 24 Mart 1999'da Sırp askeri kuvvetlerine yapılan ilk NATO füzelerinin
müdahalesiyle sona erdi.82
1999’da zirve noktaya ulaşan Kosova sorunu, Kosova’da nüfusun çoğunluğunu teşkil eden
Arnavutların oluşturduğu UÇK tarafından yürütülen hareketlere, dönemin Sırp liderliğinin
sert karşılığı neticesi bir insan hakları sorununa dönüşmüştür. UÇK’nın Sırp polisi, devlet
kurumları ve bazı olaylarda Sırp sivilleri hedef alan saldırılarına, Sırp otoriterlerinin cevabı
orantısız olmuş ve 1998 yılı boyunca, Arnavut nüfus köylerinden sürülmüş ve çeşitli
katliamlara maruz kalmıştır.83
Sırp Ordusu ve UÇK arasındaki çatışma cephe mücadelesi veya gerilla mücadelesi
boyutunda olmamıştır. Arnavutlar ile Sırp güçleri arasında asimetrik bir savaş yaşanmıştır.
Sırplar saldırılarını siviller üzerinde de yoğunlaştırmışlar. Bunun üzerine Batı artık
Kosova’da bir insan hakları ihlali sorunundan daha çok tüm bölgeyi etkileyebilecek bir iç
savaş yaşandığını kabul ederek, sorunla ilgilenmeye başlamıştır.84
UÇK başlarda bir terör örgütü olarak adlandırılsa da sonraları Kosova’nın bağımsızlını
kazanmasında en kuvvetli unsurlardan biri olarak etkinliğini sürdürmüştür. Arnavutların
ayaklanması, NATO’nun Kosova’daki UÇK yanlısı müdahalesinin etkisi olarak
görülebilir.
82
Buja, a.g.e., s.303
83
Yrd. Doç. Dr. Bayılıoğlu, U. (2016), “İnsani Müdahale Çıkmazından Çıkış Arayışı: Koruma Sorumluluğu
Libya ve Suriye Örnek(sizlik)leriyle” Turhan Kitabevi/Ankara, s28
84
Emin, a.g.e., s.18
33
UÇK ayrıca, yine kendilerini dinleme zahmetine katlanan herkese, uyguladığı taktikleri ve
bunların gerçeklerini anlatıyordu. ABD istihbaratı, UÇK’nın “Sırp katliamlarını
kışkırtarak, NATO’yu kendi bağımsızlık savaşının içine çekmeyi amaçladığı” uyarısında
bulunmuştu. UÇK silahlanıyor ve daha sonra bu dönemi yorumlayan Richard
Holbrooke’un deyişiyle, “Sırpların sert tepki göstereceği ümidiyle Batı’yı bir krizin içine
çekmek amacıyla adımlar atılıyordu”.85
NATO’nun Kosova’daki anlaşmazlığı çözme taahhüdü ulusların tarihinde tarihi bir andır.
Kosova'da Atlantik İttifakı'nın askeri müdahalesi de uluslararası ilişkiler konularında tarihi
bir dönüm noktasını temsil eder.
85
Chomsky,N. (2002), “Batı’nın Yeni Standartları” Everest Yayınları/İstanbul, s.103
86
Emiroğlu, a.g.e., s.300,301
87
Chomsky, a.g.e., s.97
88
Tangör, a.g.e., s.128
89
Chomsky, a.g.e., s.92,93
90
Tangör, a.g.e., s.129
34
NATO’nun 24 Mart 1999’da gerçekleştirdiği hava saldırıları, uluslararası kabul görmüş bir
devlet olan eski Yugoslavya’ya (Sırbistan) karşı, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin
yetkisi olmadan ve aynı zamanda ilk ortak İttifak’ın ilk askeri müdahale üye ülkelerinin
toprakları dışındaydı. Özerklik döneminden (1989) askeri müdahaleye en az 10 yıl kala,
Kosova kıtalararası medyada ve uluslararası kurumların gündeminde özel bir yere sahip
olan analiz ve uluslararası çalışmalara konu oldu. Alman araştırmacı Rafael Biermann,
özellikle Radio Free Europe’un Kosova ihtilafı ile ilgili yayınlarının yüksek düzeyde bir
analizde olduğunu vurgulamaktadır. Bu radyonun en önde gelen analizcilerinden Patrick
Moore'dan bahsediyor. Ayrıca, Avrupa’daki ve ABD’deki diğer yazarlar ve diğer çalışma
kurumları, 1998’den önce, Arnavutluk’taki Kosova devlet idare binasının fenomenini
inceleyen Haward Clarc’in Kosova’nın krizi ve çatışmasıyla ciddiye alındı.91
91
Bytyçi, E. (2012), “Diplomacia Imponuese e NATO-s ne Kosove” Instituti I Studimeve te Europes
Juglindore/Tiran, s.59
92
Çapar, G. (2006), “NATO’nun Kosova’ya Müdahalesinin Birleşmiş Milletler Kurucu Andlaşması
Açısından Analizi” Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı/Bursa,s.104
93
Davutoğlu, a.g.e., s.231
94
Davutoğlu, a.g.e., s.232
35
BM Kurucu Antlaşması’nın VIII. Bölümü altında ele alınan yetkilere dayanarak, NATO
kendi kurucu antlaşması açısından müdahale etme yetkisine sahiptir. Ancak böyle bir
askeri müdahale için, BM Güvenlik Konseyi’nin bu yönde açıkça yetkilendirmede
bulunması gerekir.95
95
Çapar, a.g.e., s.113
96
Kuzey Atlantik Antlaşması, Washington DC, 4 Nisan 1949. 5.madde:
https://www.nato.int/cps/en/natohq/official_texts_17120.htm?selectedLocale=tr (04 15, 2019 tarihinde
erişilmiştir).
97
Tangör, a.g.e., s.130
36
İnsani müdahale en genel anlamı ile ülkesinde, özellikle kendi vatandaşlarına karşı ağır
insan hakları ihlallerinde bulunan bir devlete karşı, bu ihlalleri sonlandırmak üzere, bir
başka devletin veya devletler grubunun askeri müdahalede bulunmasını ifade eder. İnsani
müdahale başka bir devlete karşı askeri kuvvet kullanmayı içerdiği için hem devlet
egemenliği hem de özellikle devlet egemenliğini koruma zırhlarından birisi olan 2/4.
Madde ile yakından ilgilidir. 98
Arend ve Beck’e göre, insani müdahalenin amacı yeni bir devlet oluşturmak değil, zaten
var olan devletin içindeki temel insan haklarını korumaktır. Bu nedenle askeri bir
operasyonu insani müdahale olarak niteleyebilmek için, bu operasyon dört kritere
dayanmalıdır:
a-) Müdahaleye hedef olan devletin sınırları içerisinde özellikle geniş kitlelerin
katledilmesi gibi, temel insan haklarına ciddi bir tehdit olmalıdır;
b-) Yapılan müdahalenin amacı temel insan haklarını korumakla sınırlı olmalıdır;
Kosova müdahalesi, insani bir felaketi durdurmak ile devlet egemenliği koruyan bir zırh
olan 2/4. Maddede yer alan yasak arasındaki çıkmazı yeniden gündeme getirmiştir. Bu
anlamda, klasik çıkmaza yeni bir örnek eklemiştir. Yukarıda belirtildiği gibi BM
Antlaşması sisteminde kuvvet kullanma yasağının iki istinası vardır. NATO müdahalesi,
bir Güvenlik Konseyi kararında dayanmamaktadır ve dolayısıyla, VII. bölüm çerçevesinde
bir kolektif güvenlik sistemi harekâtı değildir. Meşru müdafaa hakkına da
dayanmamaktadır. Zira her ne kadar NATO, 51. Madde anlamında müşterek bir meşru
müdafaa örgütü ise de NATO üyelerinden herhangi biri Yugoslavya tarafından silahlı bir
98
Bayıllıoğlu, a.g.e., s.20
99
Çapar, a.g.e., s.80
37
1992-93’te gizli toplantılarla bir araya gelen farklı grupların oluşturduğu Kosova Halk
Hareketi, Popular Movement for Kosovo, (LPK); Aralık 1993’te eylem ayağı olan Kosova
Kurtuluş Ordusu, (UÇK)’nu kurdu.101 UÇK’nın yaptığı eylemleri kendi kontrolü altında
olmadığını Cumhurbaşkanı Rugova kabul etmemiştir.
Kosova krizinin 10 Haziran 1999’da sona ermesi üç çok önemli etken olarak gösterebiliriz;
o gün BM Güvenlik Konseyi’nin 1244 sayılı Kararı onaylayacağı ve sonrasında
Kumanovo Anlaşması’nın NATO ve Yugoslav Ordusu generalleri arasında imzalanması.
Üçüncüsü - NATO’nun hava operasyonlarında kara merkezli bir ortak olarak Kosova
Kurtuluş Ordusu’nun hızlı bir şekilde etkileştirilmesiyle ilgili, bombalama kampanyası
sırasında gösterdiği başarılarla birlikte girmeye başlaması gerekiyor. Son aşamadakilerin
tüm askeri kombinasyonlarında, Yugoslav kuvvetlerinin büyük çoğunluğuna "Apacet"'in
kullanılacağı hava ve kara harekâtlarının bir kombinasyonu aracılığıyla final verilmesi,
gerekirse en iyi ABD kara kuvvetleri silahları ile silahlandırılacak özel bir dünyevi güç
olarak göz önünde bulundurulmalıdır.102
100
Bayılıoğlu, a.g.e., s.29
101
Acar, Z. S. (2015), “NATO’nun Kosova’ya Müdahalesi ve “İnsani Müdahale” Kavramında “ Kosruma
Sorumluluğu”na Geçiş” Yayınlanmamış Yüksek Lisasns Tezi, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı,s.84
102
Buxhovi, J. (2009), “Kthesa Historike Lufta e Perendimit per Kosoven” Shtepia Botuese Faik
Konica/Prishtine, s.477
38
NATO’nun birkaç hafta sürdürdüğü müzakereleri takiben, eylül ayı içerisinde UÇK’nın
kendisini ‘sivil acil kuvvete’ dönüştürmesi konusunda anlaşmaya varılmıştır. Anlaşma,
UÇK’nın silahlarının teslimi, sivil korumaların silah taşımalarına müsaade edilmesi,
Kosova Koruma Birliği olarak bilinen 9000 kişilik gerilla ordusunun beşbin kişiye
dönüştürülmesinin ele alınması konusundaki tartışmalar neticesinde yaşanan gecikmelere
karşın, BM tarafından 20 Eylül tarihinde onaylanmıştır.103
2002 yılının başında UNMIK, BM'nin PSSP Michael Steiner aracılığıyla “statüden önce
standartlar” stratejisi olarak bilinen stratejiyi kamuoyuna açıkladı. Bu strateji, Kosova'nın
nihai statüsü müzakerelerine başlamadan önce sekiz belirli alanda önemli ilerlemelerin
gerçekleştirilmesine odaklandı:
10 Aralık 2003 tarihinde, uluslararası insan hakları gününde, Birleşmiş Milletler Genel
Sekreteri'nin Yeni Özel Temsilcisi Harri Holkeri, Kosova Standartları başlıklı belgeyi
resmileştirdi.
103
Emiroğlu, a.g.e., s.430
39
Kosova Cumhurbaşkanı Fatmir Sejdiu ve Kosova Başbakanı Hashim Thaçi, 17 Şubat 2008
tarihli ortak bir mektupta, Kosova Meclisi Başkanı Jakup Krasniqi'den olağanüstü bir
toplantı yapmasını istedi. 17 Şubat öğleden sonra yapılan oturumda, Kosova Meclisi olan
120 milletvekilinin 109 milletvekili huzurunda, Başbakan Taçi "Kosova'nın Bağımsızlık
Bildirgesi" ni okudu.
Ahtisaari’nin planında yer alan “ Kosova’nın başka bir ülke ile birleşip bölünmeyeceği”
ilkelerini esas alarak hareket eden Kosova, 17 Şubat 2008’de bağımsızlığını ilan
etmiştir.106
104
Mahmuti, a.g.e., s.310,311
105
Mahmuti, a.g.e., s.477
106
Emin, a.g.e., s.19
40
3. Kosova'nın Ahtisaari Planında yer alan yükümlülüklerini tam olarak kabul ediyoruz ve
önümüzdeki yıllarda Kosova'ya öncülük etmeyi önerdiği çerçeveyi memnuniyetle
karşılıyoruz. Özellikle XII. Ekinde yer alan mevzuatın öncelikli olarak kabul edilmesi de
dahil olmak üzere, özellikle toplulukların ve üyelerin haklarını koruyan ve destekleyen bu
yükümlülüklere tam olarak uyacağız.
11. Özellikle yakın gelecekte daha fazla geliştirmeyi planladığımız tarihsel, ticari ve sosyal
ilişkilere sahip olduğumuz Sırbistan Cumhuriyeti de dahil olmak üzere tüm komşularımızla
iyi ilişkiler kurma isteğimizi ifade ediyoruz. Halklarımız arasında uzlaşmayı teşvik ederek,
Sırbistan Cumhuriyeti ile işbirliğine katkıda bulunma çabalarımıza devam edeceğiz.
destekleme hakkına sahip olduğunu ilan ediyoruz ve onları desteklemek için temyizde
bulunuyoruz.107
Kosova bağımsızlığını ilan etmesiyle ilk tepkiyi Sırbistan vermiştir. Sırbistan, devlet
kurumları ve parlamento partileri tarafından düzenlenen protesto sırasında ifade edilen
şiddete ek olarak, diplomatik plana da dahil oldu.
Sırbistan Dışişleri Bakanı Vuk Jeremić aynı şekilde-14 Şubat 2008 tarihli oturumda
belirttiği: Sırbistan Cumhurbaşkanı Boris Tadiç - Kosova'nın bağımsızlığını Birleşmiş
Milletler "UNSCR 1244'ün yasadışı eylemi ve açık bir ihlali olarak nitelendirdi. Sırp
temsilcilerinin ifadelerine göre, "bu kararlı ve uluslararası hukuk Sırbistan'ın egemenliğini
ve bütünlüğünü güvence altına almalıdır."
Boris Tadiç, BM'nin kurucu devletlerinden biri olan federasyonun şiddetli dağılmasının,
Kosova'nın bağımsızlığını ilan etmeden önce diğer altı bağımsız devlet tarafından
yaratıldığı gerçeğini susturmaya çalışıyordu. Bu gerçeği gizleyerek, Sırp cumhurbaşkanı
Kosova örneğini "şüphesiz dünya düzenini baltalayan bir emsal" olarak sunmaya çalıştı.108
107
Mahmuti, a.g.e., s. 347,348,349,350,351
108
Mahmuti, a.g.e., s.359,400.401
43
(a) Ek 2’yi ve Rambouillet Anlaşmasını tam olarak hesaba katarak Kosova’da özerk
bir özerklik yaratarak nihai bir çözüm bekliyor;
(b) Temel sivil idari işlevlerini herhangi bir yerde ve ne kadar süre için kullanmak;
(c) Seçimlerin yapılması da dahil olmak üzere siyasi bir uzlaşma öngörülerinde,
demokratik ve özerk özyönetim için geçici kurumların gelişimini düzenlemek ve
denetlemek;
(d) Bu kurumların kurulmasından sonra, Kosova'nın geçici yerel kurumlarının ve barış
hizmetindeki diğer faaliyetlerin güçlendirilmesini denetleyerek ve destekleyerek
idari sorumlulukların devredilmesi;
(e) Rambouillet Sözleşmesini göz önünde bulundurarak, Kosova'nın gelecekteki
durumunu tanımlamaya hizmet edecek siyasi bir süreç oluşturmak;
(f) Son bir aşamada, yetkililerden siyasi çözümler çerçevesinde kurulan kurumlara
geçişin gözetimi;
(g) Ana altyapının ve ekonomik yapılanmanın yeniden inşasına destek;
109
Tangör, a.g.e., s.127
44
(h) Uluslararası insani yardım kuruluşları ile işbirliği içinde, insani yardım ve yardım
desteğinin desteklenmesi;
(i) Kosova'da uluslararası bir polis gücünü yerleştirerek polis ve uluslararası güçlerin
oluşturulması dahil olmak üzere düzen ve medeni hukuku sürdürmek;
(j) İnsan haklarının korunması ve geliştirilmesi;
(k) Tüm mültecilerin ve yerlerinden edilmiş kişilerin Kosova'daki evlerine korumalı ve
engelsiz olarak geri dönmelerini sağlamak.110
UNMIK içindeki Kosova’daki Sivil İdare, merkezi, bölgesel ve mahalli olmak üzere üç
düzeyde faaliyet göstermektedir. UNMIK Kosovalı liderlerle ve insanlarla yakın temas
kurup çalışarak sağlık, eğitim, bankacılık, maliye, posta, telekomünikayson, hukuk gibi
alanları kapsayan tüm zorunlu idari işlevleri ve hizmetleri yerinde getirmektedir.111
110
Buxhovi, a.g.e., s.510,511
111
Tangör, a.g.e., s.127
45
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
3.1. Bosna-Hersek
Birleşmiş Milletler’in savaş ve soykırım gibi insani krizleri engellemede başarısız olduğu
olayların en önemlisi, Bosna-Hersek’te yaşananlar olmuştur. Savaş sırasında yapılan
ambargo uygulaması, Boşnaklara gönderilen yardımların yerlerine ulaştırılmaması, sözde
güvenli bölgelerin güvensizliği ve barış bahanesiyle birçok karar alınıp uygulanmaması
gibi olumsuzluklar uluslararası güçler tarafından savaşın daha da çok çıkmaza girmesine
sebep olmuş, Sırplara fazla cesaret vermiştir. BM tarafından getirilen ambargo uluslararası
hukuku ihlal eden etik dışı bir uygulama olmuştur. Çünkü Bosna Hersek’e bu ambargonun
uygulanmasıyla BM Antlaşması’nın 51. maddesindeki meşru müdafaa hakkı
engellenmiştir.112
Yüksek Lisasn Tezi, İstanbul Arel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Yüksek Lisans
Programı / İstanbul, s.90
46
ve uzaklaştılar. Tüm bu zaman boyunca yalvardık: ‘Gelin, sadece ellerimizi çözün ve sonra
işinize bakın.’ Onlar bunu yapmadılar. Yani, Bosna Hersek’te olanlar ve halkının başına
gelenler için onlar da eş sorumluluğa sahiptirler.”113
BM bir yandan Sırplara yönelik bu tür kararları alırken diğer yandan da Sırplara
doğrudan veya dolaylı olarak her türlü yardımı yapmaktaydı.114
113
Muslimoviç, a.g.e., s. 256
47
Askeri (veya başka türlü bir etkin) müdahale umanların peşine düştüğü ABD yönetimi,
1992 yazına dek Yugoslavya’daki gelişmeleri uzaktan izledi. Hırvatistan, Slovenya ve
Bosna-Hersek devletlerinin hükümranlığını ancak 1992 Temmuz’u sonunda tanıdı.
ABD’nin ilgisizliği, öncelikle, bu bölümün başında değinildiği gibi Yugoslavya bunalımını
Avrupa’nın “iç işi” olarak değerlendirmesinden kaynaklanmıştı. Ayrıca, muhalefet
tarafından dışişlerine ve uluslararası sorunlara gömülerek ülkeyi ihmal etmekle suçlanan
Başkan Bush yönetimi, Yugoslavya bunalımında fazla inisiyatif alarak muhalefetin
kampanyasına malzeme vermek istemiyordu. Hatta Bush, 1992 Haziran’ında
Saraybosna’nın kuşatmadan kurtarılması için uluslararası müdahale fikri ortaya atıldığında
“ ABD dünya polisi değildir” gibi ‘inanılmaz’ bir laf bile etmekten geri kalmadı.115
-ABD, Sırpların tutumunu tamamen medeniyet dışı bir hareket şeklinde tanımlayarak
Bosna-Hersek’teki olaylara ilk tepkisini göstermiş oldu.
Başkan Bush, Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile Beyaz Saray’da yaptığı görüşmeden sonra
bir açıklama yaparak, Sırp, Hırvat, Müslüman dahil bütün tarafları silahları bırakma ve
geleceklerini barış içinde görüşmeleri çağrısında bulundu. 12 Mayıs 1992’de Belgrad
Büyükelçisi’ni geri çekti. 116
Türkiye Cumhuriyeti, Yugoslavya ile uzun yıllardan beri süren iyi ilişkilerini, Tito’nun
ölümünden sonra da aynı düzeyde sürdürdü. Bu dönem boyunca, iki ülke liderlerinin
karşılıklı resmi ziyaretlerinin dışında, Türkiye-Yugoslavya ilişkilerinde dikkat çekici
olumlu/olumsuz herhangi bir gelişme olmadı. Devletin kurucu lideri Josip Broz TİTO’dan
sonra iktidara gelen Slobadan Miloşeviç’in çok geçmeden Sırp milliyetçiliğine yönelmesi,
Sırbistan’ın, Yugoslavya’nın Sırbistan Federe Cumhuriyeti sınırları içinde yer alan özerk
114
İlhan, a.g.e., s.61,62,63
115
Bora, a.g.e., s. 250,251
116
İlhan, a.g.e., s.79,80
48
117
Özpıçak, S. (2008), “Bosna Hersek Savaşı ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Barışı Destekleme
Harekatındaki Rolü” Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Tarih Anabilim Dalı, Manisa, s.106
118
Emgili, F. (2012), “Bosna-Hersek Trajedisinde (1992-1995) Türk Birliği” Güney-Doğu Avrupa
Araştırmaları Dergisi, yıl:2012, sayı:21, s.12
119
Davutoğlu, a.g.e., s.291
120
Emgili, a.g.e., s.14
49
halinde 7-21 Temmuz 1994 tarihleri arasında tamamlamış ve 4 Ağustos 1994 tarihinden
itibaren bölge sorumluluğunu teslim almıştır.121
Türkiye, Bosna-Hersek savaşını büyük bir endişeyle yakından takip ediyordu. TBMM
(Türkiye Büyük Millet Meclisi) 8 Aralık 1992’de Anayasanın 92. Maddesine dayanarak,
gerektiğinde BM’nin oluşturduğu barışı koruma gücüne (UNPROFOR) katkıda bulunmak
ve gerektiğinde BM’nin kararları çerçevesinde bir askeri müdahale için yurtdışına asker
gönderme izni verdi. 122
Türkiye 04 Ağustos 1993 ile 20 Aralık 1995 tarihleri arasında
1400 kişiden oluşan alay seviyesinde bir Görev Kuvveti ile UNPROFOR'a iştirak etmiştir.
121
Emgili, a.g.e., s.74,75
122
Çakmak, H. (2004), “Uluslararası Krizler ve Türk Silah Kuvvetleri” Platin Yayınları/Ankara, s.188
123
Çakmak, a.g.e., s.197
124
Özpıçak, a.g.e., s.128
50
AB kriterleri ile büyük ölçüde uyuşmayan ve o gün için daha çok savaşı durdurmak
amacıyla yapılan Dayton Anlaşması’nın bazı yönlerinin insan haklarına aykırı olduğu da
bu şekilde görülmüş oldu. Dayton Barış Anlaşmasıyla Boşnak, Sırplar ve Hırvatlar tek bir
çatı altında, ülkenin kurucu halkları olarak görev aldılar. Çok kültürlülük, çok dinlilik ve
üstelik iç içe geçmiş nüfus yapısı ile Bosna-Hersek AB’nin çekirdeği, barışın ve huzurun
teminatı, bölgenin de aynı zamanda istikrarı olarak kabul edilse de, ülkenin üç kurucu etnik
topluluktan oluşması ve kendine özgü siyasi yapılanmasını ortaya çıkarmıştır. Böylece
Bosna-Hersek dünyanın en karışık idari mekanizmasına sahip devletlerden biri oldu.125
125
Tezcan, a.g.e., s. 624,625
126
Pulat, a.g.e., s.77
51
oluşan bir birlik” olarak algılanmasını beklemektedir. Diğer taraftan AB’ye üyelik
sürecinde Bosna Sırp Cumhuriyeti’nin tekillerinin azaltılmasına çalışılırsa, buna karşı
çıkacaklarını açıkça söylemiştir. Gelinen nokta itibariyle, Bosna-Hersek’in tam bir yol
ayrımında olduğu söylenebilir. Bu ülke önümüzdeki dönemde ya kendi içinde bütünleşmiş
modern bir Avrupa devletine dönüşecek, ya da mevcut bölünmüşlüğünü sürdürecektir.127
21 Haziran 2003 Avrupa Konseyi’nin Bosna-Hersek Devleti’ni “Potansiyel aday” kabul etmesi
Selanik Zirvesi
16 Nisan 2008 Bosna-Hersek’teki Kurucu Halkların polis reformunu uygulamaya koyulması konusunda
uzlaşmaya varması
31 Temmuz 2008 AB ve Bosna Hersek IPA 2007 Ulusal Program için Mali Yardım anlaşması yaptı. (The
instrument for pre-accession assistance (IPA) 2007 National Programme)
2009 AİHM’in Sejid AİHM’nin bu kararı Bosna-Hersek Devletini mahkûm etti. SAA’nın yürürlüğe girebilmesi
Finci Kararı için Bosna Hersek Devleti’nin bu kararı uygulaması gerekiyor. 2009 yılında beri karar
uygulanmamış değil, Bosna-Hersek Devleti’nin AB üyeliğinde en büyük engel
8 Aralık 2010 Bosna Hersek Schengen ülkelerine vizesiz seyahat hakkı elde etti.
27 Haziran 2012 Katılım Öncesine İlişkin Yüksek Düzey Diyaloğu ve ( the High Level Dialogue on the
Accession Process) ve HLDAP kapsamında Bosna Hersekli devlet yetkililerine yol haritası
sunuldu.
31 Ağustos 2012 SAA’nın yürürlüğe girebilmesi için Bosna-Hersek Devleti Parlamentosu’nun Anayasasının
Sejid Finci Kararı doğrultusunda tadil edilmesi amacıyla verilecek teklif için son tarihti.
10 Ekim 2012 Bosna-Hersek Devleti 2012 Yılı İlerleme Raporu’nun Avrupa Komisyonu tarafından kabul
edilmesi
31 Ekim 2012 Kamu Alımları ve Çevre Fasıllarında Avrupa Komisyonu tarafından yönetilen sektörel
sorunların Bosna-Hersek Devleti tarafından cevaplanması için son tarih
30 Kasım 2012 Anayasanın Sejdic Finci Kararı ile uyumlaştırmak üzere tadil edilmesi için son tarih,
SAA’nın yürürlüğe girmesi şartıyla, AB’ye gerçekçi bir üyelik başvurusunda bulunması
13 Ekim 2013 AB’nin Bosna-Hersek’in Sejid Finci Davasını uygulaması için verdiği tarih olan 10 Ekim
2013’e kadar bir düzenleme yapılmadığından dolayı Bosna-Hersek’in IPA kapsamında
alacağı yardım %54’üne denk gelen 47 milyon Euro’luk kısmını askıya alınması için
gerekli işlemleri başlattı
16 Ekim 2013 İlerleme Raporunun İlanı; Yolsuzluklar ve Sejid Finci Kararında İlerleme olmamasına
vurgu yapıldı.
8 Ekim 2014 Bosna Hersek genel seçimleri sonuçlarında başarı elde eden adaylar. Boşnak Aday, Bakir
İzzetbegoviç SDA; Hırvat Aday, Dragon Çoviç HDZ; Sırp Aday, Zelya Cvijanoviç, SNSD
127
Tekin, a.g.e., s. 71,72
128
Tezcan, a.g.e., s.649,650
52
Bosna-Hersek’in Avrupa Birliği’ne üyelik süreci, devlet örgütlenme yapısının özel bir
durum teşkil etmesi nedeni ile diğer Batı Balkan ülkelerine kıyasla önemli farklılıklar arz
etmektedir. Bosna-Hersek çok kültürlü yapısı ve geçmişte yaşadığı travmalarla taşıdığı
benzerliklerden dolayı AB’nin çekirdeği durumundaki devlettir. Bu nedenle Bosna-Hersek
için barış ve istikrarın teminatı olan AB vazgeçilmez bir aktör haline gelmiştir.129
Dayton Barış Anlaşması, devletin kurucu unsuru olarak Boşnaklar, Sırplar ve Hırvatları
tanımlamıştır. Belirtilen toplulukların dışındaki etnik halklara cumhurbaşkanı seçilme
hakkı tanımamıştır. Bu nedenle, Bosna-Hersek’te yaşayan azınlık mensuplarından Roman
aktivist Dervo Sejdic ile devletteki Yahudi azınlığın temsilcisi Jacob Finci, anayasanın ve
seçim yasasının azınlıkları cumhurbaşkanı seçilmekten alıkoyduğu gerekçesiyle 2006
yılında AİHM’ye başvurmuş,131
AB, Bosna-Hersek’in üyelik başvurusunda bulunabilmesi için öncelikli iki ön şart öne
sürmektedir. Bunlar, AİHM’nin Sejdiç-Finci davası kararlarının uygulanması ve AB
sürecinin yürütülmesi için etkin bir koordinasyon mekanizmasının kurulmasıdır. Bu
konularda adımların gecikmesi yüzünden Bosna-Hersek’in adaylık süreci durma noktasına
129
Tezcan, a.g.e., s.619
130
Ekinci, M.U. (2016), “ Bosna-Hersek Siyasetini Anlama Kılavuzu” Siyaset, Ekonomi ve Toplum
Araştırmalar Vakfı (SETA), Turkuvaz Haberleşme ve Yayıncılık/İstanbul, s.41
131
Doğan, a.g.e., s.72,73
132
Pulat, a.g.e., s.82
53
Avrupa Parlamentosu’nun Başkanı Herman Van Rompuy, 2010 yılının Ekim ayında Batı
Balkanlar’a gerçekleştirdiği gezi sırasında Bosna-Hersek’in AB süreci hakkında
açıklamalarda bulundu. Avrupa’nın Batı Balkanlar vizyonunun, Bosna-Hersek olmadan
başarılı olamayacağını ve bu sebeple AB’nin Bosna-Hersek’i tek bir ülke olarak, tek sesle
konuşmayı başarıncaya kadar desteklemeye devam edeceğini söylemişti.134 AB, Kasım
2010’da Bosna-Hersek vatandaşlarına vize uygulamasını kaldırmıştır.135
133
Ekinci, a.g.e., s.42
134
Pulat, a.g.e., s.82
135
Ekinci, a.g.e., s.42
136
Tezcan, a.g.e., s.635
54
Bosna-Hersek’in NATO’ya üyelik müzakereleri devam etmektedir. 2006 yılında Barış İçin
Ortaklık (PfP) anlaşmasının imzalanmasının ardından Bosna-Hersek ile NATO arasındaki
diyalog artmış, 2008’de yoğunlaştırılmış diyalog süreci başlatılmış ve birinci Bireysel
Ortaklık Eylem Planı (IPAP) imzalanmıştır. Bosna-Hersek’in 2009 yılındaki üyelik
başvurusunun ardından NATO, 22 Nisan 2010’da Bosna-Hersek’in Üyelik Eylem Planı’nı
(MAP) birtakım uygulamaların gerçekleştirilmesi şartıyla kabul etmiştir. Bunların başında
gelen, askeri taşınmazların entitelerin elinden çıkarılarak devlet mülkü haline getirilmesi
şartı RS’nin bir sure karşı çıkmasına rağmen Mayıs 2012’de Bosna-Hersek Üçlü Başkanlık
Konseyi’nce kabul edilmiştir. Halen bu şartın tam anlamıyla yerine getirilmesi
beklenmektedir. Entiteler devlete devredilecek mülkler üzerinde anlaşılmış olmalarına
rağmen özellikle RS’nin devlete ait bazı mülklerin de bunun karşılığında entite ve
belediyelere geçmesini istemesi yüzünden bu süreç yavaş ilerlemektedir. Üyelik Eylem
Planı’nın imzalanmasından bugüne NATO ve Bosna-Hersek arasında Şubat 2011’de ikinci
IPAP imzalanmış ve ilişkiler bu çerçevede devam ediyor olmakla beraber MAP’ta
belirtilen şartlar yerine getirilinceye kadar üyelik sürecinde somut bir ilerleme
beklenmemektedir.137
3.7. Kosova
137
Ekinci, a.g.e., s.42,43
55
gerçekleştirmeyi başaran Richard Hollbrook, 1998 yılının Ekim ayında savaşan taraflar
arasında ateşkes sağlamada önemli rol oynadı. AGİT’in sivil arabulucularının gelmesinde
Amerika’nın çabaları vardı. Bu arabulucuların rolü Sırp silahlı hedeflerinin vurulma
nedenlerinin değerlendirilmesinde önemliydi. Ocak 1999’da Racak katliamı olayında
AGİT’in Kosova’daki Gözlemci Misyonu dünyanın dikkatini bölgeye çekti. Bu durum
Miloşeviç’e karşı uluslararası topluluğun çizgisini değiştiren bir noktaydı. ABD,
NATO’nun silahlı müdahale kararı almasında başrol oynamıştır.138
Avrupa ülkelerinin Kosova’ya bakış açılarında ise tarih faktörü daha fazla rol
oynamaktadır. Ayrıca bu ülkelerin bölge ile olan ekonomik ve ticari ilişkileri de önem
taşımaktadır. Fransa ve İtalya Avrupa’da aktif bir konuma gelmek istemektedirler.
Fransa’da kamuoyu Sırp katliamlarına aşırı tepki göstermekle birlikte Fransız ordusu
içinde Sırbistan’ın eski müttefikleri olduğu yönünde eğilimler olduğu da gözlenmekte idi.
Bu eğilime rağmen Balkanlarda ABD ’siz bir şeyler yapabilme fikri egemendi. Bu yüzden
de tarihi duygularına rağmen Kosova için gereken NATO harekâtına Fransa en başta
katılmıştır.140
138
Yılmaz, M. (2005), “Kosova Bağımsızlık Yolunda” İlke Yayıncılık/İstanbul, s106,107
139
Yürür, P. (1999), “Geçmişten Günümüze Kosova Sorunu”Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı/Ankara, s.112
140
Yürür, a.g.e., s.114
56
Dışişleri Bakanı İsmail Cem, Kosova’da sıcak olayların başladığı günlerde Yeni
Yugoslavya’nın başkenti Belgrad’ı ziyaret ederek Sırp yetkililerle görüştüğü halde
Kosova’yı ziyaret etmekten ve Kosova sorunuyla ilgili aktif bir siyaset ortaya koymaktan
çekinmiştir. Belgrad’ın en büyük gazetesi Politika, Cem’in ziyaretiyle ilgili haberinde,
“Türkiye, barışın Yugoslavya’nın sınır bütünlüğü içinde sağlanmasını destekledi” ifadesine
yer vererek, Kosovalıların bağımsızlık talebine Türkiye’nin taraftar olmadığı imajını
vermeye çalışmıştır. Böylece Türkiye’nin Kosova konusundaki pasif tutumu Türk halkı
tarafından eleştirilmiştir.144
Kosova Krizi baş gösterdiğinde Türkiye ve Türk kamuoyu ve medyası her zaman yeni bir
Bosna trajedisinin meyanda gelip yaşanması kaygısını güçlü bir şekilde dile getirmiştir.
141
Tangör, a.g.e., s.133
142
Emiroğlu, a.g.e., s.285
143
Yürür, a.g.e., s.126
144
Yılmaz, a.g.e., s. 101,102
57
Harekât sonrası ortaya çıkan yeni düzlem ve öncesinde yaşananlar AB’nin Balkanlara
yönelik kapsamlı bir çerçeve oluşturmasına zemin hazırlamış, genelde Balkan coğrafyasını
özelde ise Kosova’daki istikrarsızlığın Birliği doğrudan etkileyecek bir olgu olduğu
145
Tangör, a.g.e., s.198,199
146
Emin, a.g.e., s.38
147
Yılmaz, a.g.e., s.107
58
anlaşılmıştır. Dolayısıyla bölgenin Soğuk Savaş sonrası koşullarda yeniden inşa edilmesi
sürecinde özellikle Kosova özelinde AB gerek mali gerekse kurumsal varlığıyla etkin bir
rol üstlenmiştir.148
Bunun yan sıra 2009’da ayrıca Ortaklık Antlaşması için diyalog süreci de başlamıştır.
2011’de iki taraf arasında, toplam yardım paketi 63,9 milyon Avro değerindeki Katılım
Öncesi Yardım Aracı için 2010 Yıllık Programı imzalanmıştır. Avrupa Birliği ayrıca
Kosova ve Sırbistan’ın ilişkilerinin normalleşmesini sağlamak maksadıyla 2012-2013
yılları arasında yürütülen diyalog sürecinde arabuluculuk yaparak çok kritik bir rol
oynamıştır.150
148
Tezcan, a.g.e., s.665
149
Tangör, a.g.e., s.134,135
150
Emin, a.g.e., s.38
59
2008’den sonra Kosova ile Sırbistan ilk temasları AB’nin arabuluculuğunda 2011 yılında
gerçekleştirmiştir. Bu görüşmelerde Kosova’nın statüsü ele alınırken, asıl hedeflenen,
Kosova ile Sırbistan arasında işbirliği yapılacak konuların hayata geçirilmesi olmuştur. Bu
şekilde tarafların uzlaşması için en azından uygun bir zemin hazırlanması, dolayısıyla
ilişkilerin normalleştirilmesi amaçlanmıştır. İki ülkenin birer temsilci gönderdiği bu
müzakere süreci başladığında sadece bölgesel işbirliği, dolaşım serbestliği ve bazı hukuki
sorunlar ele alınmıştır. Daha sonar Diğer detaylı konuların da ele alındığı ve 7 tur süren bu
görüşmeler, Belgrad-Priştine ilişkilerinin başlangıcı açısından önemli bir rol oynamıştır.
Ancak bu müzakerelerin beklenen etkiyi yapmaması sebebiyle yeni bir diyalog sürecine
ihtiyaç duyulmuştur.
151
Emina, a.g.e., s.27
60
Haradinaj: “Kosova uzun süredir hem analizde hem de taşımacılıkta CEFTA’nın Kosova
ile Sırbistan arasında uygulanamadığı görülmüştür. Bu durumda, bu teklifi
destekliyorum”.153
152
Emin, a.g.e., s.27,28,29
153
“Taksa per produktet e Serbise ngrihet ne 100 per qind”, KOHAnet, 21 Kasım 2018.
https://www.koha.net/arberi/130128/taksa-per-produktet-e-serbise-ngrihet-ne-100-per-qind/ (04 24, 2019
tarihinde erişilmiştir).
61
Priştine ile Belgrad’ın diyalog süreci halen devam eden bir süreçtir. Ancak Sırbistan’ın
Kosova’nın bağımsızlığını hiçbir zaman tanımayacağını vurgulaması, bu diyalog sürecinin
nihai hedefine ulaşmasını zorlaştırmaktadır. Zira Kosova, müzakere sürecinin Sırbistan ile
ilişkilerin normalleşmesini ve ardından da kendi bağımsızlığının tanınmasını sağlayacağını
beklemektedir.154 Kosova ve Sırbistan arasında %100 verginin etkisi Priştine ile Belgrad
arasında devam etmekte olan diyaloğa da olumsuz olarak etki etmekte. Son olarak Kosova
hükümeti tarafından diyalogun devamı için Kosova meclisinden onaylanan Diyalog
Platformu Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksander Vuçiç tarafından “Diyalogun sonu olarak”
ifade etti. Platform hakkında Kosova Başbakan yardımcısı Fatmir Limaj ise Platformun
Kosova Anayasasına uygun olduğunu ve bir tehlike arz etmediğini belirtti.
"Platformda bilinmeyen hiçbir şey yok, bu Kosova Anayasasının bir türevi. Kosova,
tanınması için Brüksel'de görüşmelere gidecek. Bizler Kosova olarak anlaşmanın bir
parçası olarak ilgilendiren bazı konuları masaya çıkarmayı istiyoruz. Sonunda, bu işlem
tanınma ile bitmelidir. İki ülkemiz için umutları açacak bir anlaşma. Bu diyalogda
Sırbistan'ın Kosova'nın gerçekliğini bağımsız bir devlet olarak tanıması gerekiyor. Bütün
bu gürültünün neden Belgrad'da olduğunu bilmiyorum. Kosova’nın bir Anayasası
olduğunu biliyorlar, Kosova’nın bağımsızlık ilan ettiğini biliyorlar. Bu platform tamamen
Anayasa ile uyumludur. Bizde olduğu gibi Sırbistan’ın halen resmi bir tavrı
154
Emin, a.g.e., s.29
Bekim Shehu, “Vuçiç: Platforma e Prishtines per dialog me Beogradin – “fund i dialogut”. Deutsche
155
Kosova ile Sırbistan ilişkilerinin normalleşmesi bölge istikrarı adına oldukça önemlidir.
AB üyelik hedefinin iki ülkenin de ortak hedefi olması normalleşmenin yaşanması adına
umut vericidir. Normalleşme iki ülkede siyasi istikrarın sağlanmasına katkı sağlamasından
ziyade küçülen pazarların da genişlemesine ve iki ülkedeki ekonominin nefes almasına
neden olacaktır. Priştine-Belgrad ilişkilerinin normalleşmesinin aynı zamanda iki ülkedeki
lider profilinin değişmesine neden olma ihtimali vardır. Zira bu sorunlar ili ülkede de
milliyetçiliği beslemekte ve milliyetçi liderlerin revaçta olmasına neden olmaktadır.157
Tarihe dönük de her zaman bölge olarak kuzey Mitrovitsa ile sorunlar yaşanmıştır.
Mitrovitsa Kosova’nın diğer bölgelerinden ayıran en önemli etkenlerden biri de yeraltı
kaynakları. Bölgenin en büyük ve zengin “Trepça” kömür madenlerine sahip olması bu
bölgeyi sadece Kosova ve Sırbistan arasındaki bir sorun olarak bırakmıyor. Yugoslav ’ya
döneminde devletin önemli bir kaynağı olan Trepça madeni o zamanın halk tarafından da
bilinen ünlü sözü ile “Trepça radi, Begrad se gradi” (Trepça çalışır, Belgrad inşa edilir).
Sırbistan hükümeti ne kadar da buradaki yaşayan toplumu için politikalar yapsa da altında
en güçlü kaynak Trepça madeni yatmaktadır.
156
“Limaj: Nuk ka asgje te panjohur ne Platformen per Dialog” Telegrafi.com, 21.03.2019:
https://telegrafi.com/limaj-nuk-ka-asgje-te-panjohur-ne-platformen-per-dialog/ (04 24, 2019
tarihinde erişilmiştir).
157
Emin, a.g.e., s.30
63
yapılan ithalatı engellemek üzere Kuzey Kosova’daki Sırp belediyelerin alanına geçmesi
üzerine etnik gerilim ve çatışmalar yaşanmıştır.158
Bölgede yaşayan Sırpların kendi paralel kolluk kuvvetlerini oluşturmaları ise Priştine
Hükümetini rahatsız eden en önemli meselelerden biri olmuştur. Ancak Nisan 2013’te
Belgrad, Priştine uzlaşınca, bu konuda Mitrovitsa’daki yöneticilere baskı yapmaya
başlamış ve Mitrovitsa’daki Sırpların anlaşmaya sadık kalmaları istemiştir. Bunun yanı
sıra, bölgede yaşayan Sırpların öncelikle Kosova’nın bağımsızlığını ve ardından da yerel
seçimleri boykot edeceklerini açıklaması Mitrovitsa ile Belgrad arasını açmıştır. Sırbistan-
Kosova müzakerelerinde Kosova Hükümetinin oy pusulalarında resmi logo kullanmamayı
kabul etmesinin ardından, Sırbistan Hükümeti de Mitrovitsa Sırplarına boykotu
kaldırmaları yönünde baskı yapmıştır.159
Son olarak da 2017 yılında Mitrovitsa’yı ayırmak için Sırplar tarafında 1.20 cm
yüksekliğinde duvar örüldü. Kuzey Mitrovitsa Belediye Başkanı Goran Rakiç’e göre
“Rakiç, Priştine ile Belgrad arasındaki diyalogda ulaşılan Brüksel anlaşmasında tarafların,
yaya bölgesinin öngörülmüş olduğu "Kral Petar" sokağındaki Ibar Nehri üzerindeki ana
köprüyü canlandırmayı kabul ettiğini söyledi.160
Resim 3.1. Kuzey Mitrovitsa’da Sırplar tarafından yapılan ve sonradan yıkılan duvar.
158
Tezcan, a.g.e., s.682
159
Emin, a.g.e., s.31
160
“Rakiq: Askush te mos provoj ta rrenoj me force murin ne Mitrovice”, Telegrafi.com, 16.01.2017:
https://telegrafi.com/rakiq-askush-te-mos-provoj-ta-rrenoj-force-murin-ne-mitrovice/ (04 26, 2019 tarihinde
erişilmiştir).
64
Kosova’da büyük tepkiye neden olan duvar yıkıldıktan sonar yerine vatandaşlar için sıfır
seviyede bir geçit oldu, ancak aynı zamanda acil durum araçları için "Rahibe Teresa"
meydanında (Priştine'de) olduğu gibi yeşil alanlar oldu.161 Engel nihayet Haziran 2014'te
kaldırıldı, ancak hemen yerine büyük beton vazolara dikilmiş ağaçlardan yapılan Barış
Parkı adı verildi. Sözde Barış Parkı, Ağustos 2016’da, Priştine ile Belgrad arasındaki
ilişkileri normalleştirmeyi amaçlayan AB müzakerelerinin bir parçası olarak köprü
yenilendiğinde kaldırıldı.162
161
“Rrenohet muri, ngritet Asosacioni” Telegrafi.com, 06.02.2017: https://telegrafi.com/rrenohet-muri-
ngritet-asociacioni/ (04 20, 2019 tarihinde erişilmiştir).
162
Die Morina, “Ura e Mitrovices simbol i ndarjeve te Kosoves” Balkan Transitional Justice, 02.03.2017:
https://balkaninsight.com/2017/03/02/ura-e-mitrovic%C3%ABs-simbol-i-ndarjeve-t%C3%AB-
kosov%C3%ABs-03-01-2017/?lang=sq (04 24, 2019 tarihinde erişilmiştir).
65
Sırbistan, Kosova’da paralel bir kamu kurumları sistemi yönetmeye devam ediyor.
Sırbistan Parlamentosu araştırma komisyonuna göre (2000-2012 dönemi) ve bazı yeni
bağımsız hesaplamalar, Sırbistan devletinin Kosova’daki paralel kurumlar için yıllık 200-
350 milyon Euro tutarında bir bütçesi olması söz konusu ve bu fonların şeffaf olmayan
niteliği, bu fonların kötüye kullanılması konusunda spekülasyonun yolunu açmıştır. Bu
nedenle, paralel kurumların Kosova’daki Sırp toplumu üzerinde önemli bir ekonomik ve
sosyal etkisi vardır. Sistem içinde faaliyet gösteren paralel kurumlar genelde tartışılan
Sırplar, Kosovalı Sırplar için önemli kamu hizmetleri sağlıyor ve Kosova Sırp topluluğun
en büyük işverenleri. Sırp belediyeler birliğinin Sırbistan’ın paralel kurumlarından
Kosova’nın yasal çerçevesine uygun bir şekilde faaliyet gösterecek olan Belediyeler Birliği
kurumlarına nispeten kolay bir geçiş sağlayacağı beklentisi var.163
Federica Mogherini tarafından bugüne kadar aracılığı yapılmış Diyalog süreci, Kosova’nın
maalesef bu süreçten bir başarı elde ettiği söylenemez. Kosova ve Sırbistan hükümeti
arasında bir uzlaşma sağlanamaması gerek Balkanlarda gerek Avrupa’da bir huzursuzluk
uyandırdı. Bunu son olarak geçtiğimiz günlerde Almanya Başbakanı Angela Merkel
tarafından Berlin kasabasında Kosova, Sırbistan, Arnavutluk, Bosna-Hersek ve Kuzey
Makedonya hükümeti liderleri bir araya geldiler. Almanya ve Fransa’nın iki ülke arasında
bir nihai sürece ulaşması konusunda ciddi olduğunu bidaha gördük. Kosova ve Sırbistan
arasında diyalog sürecinde yeni bir sayfa açıp ve son olarak da bir anlaşmaya varılması
isteniyor.
Alman Başbakanlığı resmi web sitesine göre: “Bu tür bir anlaşmanın kapsayıcı ve politik
olarak uygulanabilir olması ve bölgedeki istikrara katkıda bulunması gerektiği konusunda
anlaştılar. Sırbistan ve Kosova, kapsamlı ve kesin bir anlaşmaya varmak için mevcut
anlaşmaları uygulama çabalarını sürdürme ve AB ile ilişkilerini normalleşmesine ilişkin
diyaloga yapıcı bir şekilde katılmaya karar verdiler. Katılımcılar, güven artırıcı önlemlerin
eşlik etmesi gereken kapsamlı ve şeffaf bir müzakere sürecinin önemini vurguladılar”. 164
164
Telegrafi, “Berlini zyrtar: Kosova dhe Serbia rane dakord per zbatımın e marreveshjeve te arrıtura dhe
vazhdimin e dialogut”, 30.04.2019- https://telegrafi.com/berlini-zyrtar-kosova-dhe-serbia-rane-dakord-
per-zbatimin-e-marreveshjeve-te-arritura-dhe-vazhdimin-e-dialogut// (01.05.2019 tarihinde erişilmiştir).
67
SONUÇ
Kosova Cumhuriyeti ise Yugoslavya’dan ayrılan son özerk bölge olmasına rağmen Sırp
hükümetinin hala vazgeçilmez hedefleri arasında durmaktadır. Kosova bağımsızlığını
2008’de ilan etmesine rağmen şuan hala Sırbistan ile süren müzakereler Kosova ve
Sırbistan arasında herhangi bir uzlaşmaya varılamamıştır. Müzakerelerin başarısızlığı
Kosova’yı bir Dayton benzeri antlaşmaya götürebilir.
Sırbistan’ın siyasi savaşı Kosova’yı tam bir bağımsız devlet tanıması için Kosova
toprakları içerisinde Sırp Belediyeler Birliği ile özel bir statü kazanmaktır. Müzakerelerin
iki devlet arasında bir uzlaşmaya varamaması burada AB’nin gücünü yeterli olmadığını ve
bu müzakerelere son olarak da Kosova Cumhurbaşkanı Hashim Taçi’nin müzakerelerde
ABD yok ise hiçbir anlaşmaya varılamayacağını belirtti.
Bosna-Hersek’i göz önüne almak gerekirse oradaki yaşanan krizlere AB’nin yeterli
olmadığını ve ABD’nin de olaylara intikal etmesi ile bir çözüme ulaşılabileceğini açıkça
görmekteyiz. Kosova ve Sırbistan ile devam edecek müzakereler bir uzlaşmaya
varılmayacak ise korkarım ki Kosova’yı bir “Dayton” beklemektedir.
68
69
KAYNAKLAR
Alpkaya, Gökçen. Eski Yugoslavya İçin Uluslararası Ceza Mahkemesi. Ankara: Turhan
Kitabevi, 2002.
Buxhovi, Jusuf. Kthesa Historike Lufta e Perendimit per Kosoven. Prishtine: Shtepia
Botuese Faik Konica, 2009.
Buja, Ramë. Çeshtja e Kosoves dhe Shkaterrimi i Jugoslavise. Prishtine: Universiteti AAB,
2007.
Çevikbaş, Ahmet. «Müttefik Güç Harekatı İnsani Müdahalelerin Bir İstisnası mıdır?
NATO'nun Kosova'ya Yönelik Harekatının Uluslararası Hukuk ve Askeri Bakış
Açılarından Değerlendirilmesi.» Savunma Bilimler Dergisi, 2011: Cilt 10, Sayı 2.
Çakmak, Haydar. Uluslararası Krizler ve Türk Silah Kuvvetleri. Ankara: Platin Yayınları,
2004.
Coşkun, Münire. Bosna'da Savaş Yüreğimde Kan Gülleri. İstanbul: 3F Yayınları, 2007.
70
Dağcı, Gül Tuba. «Soğuk Savaş Sonrası Bosna-Hersek Bağımsızlık Süreci ve Aliya
İzzetbegoviç.» Yalova Sosyal Bilimler Dergisi, 2016:
https://dergipark.org.tr/download/issue-full-file/27310.
Emiroğlu, Hüseyin. Soğuk Savaş Sonrası Kosova Sorunu (1989-2000). Ankara: Asil Yayın
Dağıtım, 2010.
Emiroğlu, Hüseyin. Soğuk Savaş Sonrası Kosova Sorunu. Ankara: Orient Yayınları, 2006.
Holbrooke, Richard. Bir Savaşı Bitirmek. Ankara: Türkiye İş Bankası Yayınları, 1999.
İlhan, Mehmet Suat. Bosna Hersek Vahşeti ve Dünya Kamuoyu. Ankara: Biz Bize Yayın
Eğitim, 2007.
Kenar, Nesrin. Bir Dönemin Perde Arkası Yugoslavya, Yugoslavya Sorununun Ulusal ve
Uluslararası Boyutu. Ankara: Palme Yayınları, 2005.
Muslimoviç, Fikret. Düşünür ve Devlet Adamı Aliya İzzetbegoviç. Ankara: Hece Yayınları,
2017.
Özpıçak, Sertaç. «Bosna Hersek Savaşı ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Barışı Destekleme
Harekatındaki Rolü.» Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Celal Bayar Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, Manisa., 2008.
Pekyardımcı, Elif Burcu. İnsancıl Müdahale Kavramı ve Kosova Sorunu. Ankara: Ankara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2006.
Taksa per produktet e Serbise ngrihet ne 100 per qind. KOHAnet. 21 11 2018.
https://www.koha.net/arberi/130128/taksa-per-produktet-e-serbise-ngrihet-ne-100-
per-qind/ (04 24, 2019 tarihinde erişilmiştir).
72
Tatar, Volkan. «Eski Balkanlar Yeni Sınırlar: Eski Yugoslavya'nın Dağılma Sürecinde
Türkiye-Bosna-Hersek İlişkileri.» Düzce Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi, 2017: Yıl,7, Sayı,2.
Tezcan, Ercümant, İlhan ARAS, ve Altuğ GÜNAR. Avrupa Birliği'nin Doğu Avrupa ve
Batı Balkanlar Genişlemesi AB36 Mümkün Mü? İstanbul: Sentez Yayıncılık, 2015.
Türkeş, Mustafa, RÜMA, Sadan İnan, ve AKŞİT, Sait. Kriz Sarmalarında Bosna-
Hersek:"Devlet Krizi". İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi-TÜSİAD Dış Politika
Forumu Araştırma Raporu, 2012.
Ülker, İrfan Kaya. Yugoslavya Neden Parçalandı. İstanbul: Umuttepe Yayınları, 2016.
Yürür, Pınar. «Geçmişten Günümüze Kosova Sorunu.» Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı,
Ankara., 1999.
74
75
ÖZGEÇMİŞ
Kişisel Bilgiler
Uyruğu : Kosovalı
e-mail : muaz.kazaz@gmail.com
Eğitim
Yabancı Dil
Yayınlar
Hobiler
Masa Tenisi, Kitap Okumak, Balık Tutmak, Spor Yapmak, Seyahat Etmek
GAZİLİ OLMAK AYRICALIKTIR...
MUAZ KAZAZI
T.C.
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
KASIM 2019