You are on page 1of 73

TC

YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ


İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ
SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER

LİSANS BİTİRME TEZİ

KOSOVA SORUNU VE TÜRKİYE’DE


KOSOVA’YA YÖNELİK LOBİ ÇALIŞMALARI:
KAMİL BİTİŞ ÖRNEĞİ

RABİA TOPUZ
19034610

TEZ DANIŞMANI
PROF. DR. MEHMET HACISALİHOĞLU

İSTANBUL
2022
YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ
SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER

LİSANS BİTİRME TEZİ

KOSOVA SORUNU VE TÜRKİYE’DE


KOSOVA’YA YÖNELİK LOBİ ÇALIŞMALARI:
KAMİL BİTİŞ ÖRNEĞİ

RABİA TOPUZ
19034610

Tez Oy birliği/ Oy çokluğu ile başarılı bulunmuştur.

Unvan Ad Soyad İmza


Tez Danışmanı :
Jüri Üyeleri :

İSTANBUL
OCAK 2022
ÖZ

KOSOVA SORUNU VE TÜRKİYE’DE KOSOVA’YA YÖNELİK LOBİ


ÇALIŞMALARI: KAMİL BİTİŞ ÖRNEĞİ

Hazırlayan Rabia Topuz

Ocak, 2022

Kosova Sorunu Türkiye’de üzerine çok düşülmeyen bir konu olduğu ve ancak
Balkanların da Türkiye için pek çok açıdan önemi olduğundan dolayı bu konuyu
araştırarak literatüre katkıda bulunmak amacıyla yola çıktım. Kosova Sorunun üzerine
eğilen her çalışma konuya Türkiye ve/ veya Kosova bakış açısıyla bakıyor, Türkiye
içerisinde bulunan Kosovalı Arnavutların bakış açısı, çalışmaları maalesef dikkate
alınmıyor. Tam da bu sebeple Türkiye de bulunan ve belki de 1990 sonrası Kosova
meselesinde en aktif kişilerden olup da çalışmalar yapan Kamil Bitiş’i literatüre
kazandırmak istedim. Tezin ilk bölümünün ilk kısmında Kosova’nın tarihine
değiniliyor, genel bir coğrafi açıklama ve politik değişimlerden söz ediliyor. İkinci
kısmında Kosova Sorunu açıklanmaya çalışılıyor. Kosova’nın yıllar içerisinde
statüsünü değiştiren Sırbistan’ın işgali ele alınıyor. Son kısımda ise Kosova Sorununa
Türkiye’nin Dış Politika açısından bakış açısı, ne gibi davranışlar sergilediği
açıklanıyor. Tezin ikinci bölümünde literatürde asıl eksik olan bilgiler, kısıtlı
kaynaklar ve Kamil Bitiş ile yapılan Röportajlar ışığında verilmeye çalışılıyor. İkinci
bölümün ilk kısmı Türkiye’deki Kosova Lobisini ele alıyor. Türkiye’de yaşayan
Balkan ve Arnavut kökenli kişilerin Kosova Sorunundaki lobi çalışmalarına
değiniliyor. Bu bölümün ikinci kısmında Türk Arnavut Kardeşliği Derneği’ne
değiniliyor ve Kosova Lobisi içindeki rolüne değinerek, faaliyetleri açıklanıyor. Son
kısım da ise Kosova Savaşı başlayınca kurulan Kosova Dayanışma Komitesi hakkında
kısıtlı kaynaklardan elde edilen bir bilgi verilmeye çalışılıyor. Türk Arnavut Kardeşliği

ii
Derneği’nin yayın organı olan BESA Dergisi ve yine aynı dernek tarafından çıkarılan
Kosova Sorunu adlı kitapçığın söylem analizi yöntemi ile incelenmesi söz konusudur.

Tezin son bölümü Kamil Bitiş üzerinedir. İlk kısmında Kamil Bitiş’in kim olduğu
açıklanmaya çalışılıp daha sonra Kosova Kültür Merkezi ile yaptığı faaliyetleri
anlatılıyor. Ardından kendisi ile yapılan kişisel görüşmelerin söylem analiziyle
incelenmesi yer alıyor.

Anahtar Kelimeler: Kosova, Kamil Bitiş, Kosova Kültür Merkezi, Kosova Sorunu,
Kosova Lobisi, Türk Arnavut Kardeşliği Derneği, Dernek.

iii
ABSTRACT

KOSOVO QUESTION AND THE LOBY ACTIVITIES FOR KOSOVO IN


TURKEY: THE CASE OF KAMIL BITIS

Prepared by Rabia Topuz

Ocak, 2022

Even though, The Balkans play an important role for Turkey in a broad spectrum,
Kosovo Question is not a subject that is considered widely in Turkey. Therefore, I
wanted to research this specific subject, in order to contribute the literature. Every
research that looks into Kosovo Question considers it from Turkey’s or/and Kosovo’s
point of view. Unfortunately, point of view and activities of Albanians live in Turkey,
are not considered. For the very reason, I wished to contribute the literature by
researching Kamil Bitiş who lives in Turkey and is one of the most active people in
Kosovo Question. At the first section of first part of thesis, Kosovo’s history is
mentioned. Also, there are general geographic description of the region and political
shifts that occurred. At the second section, Kosovo Question is tried to explain.
Serbian’s occupation over the years that changed Kosovo’s statues is addressed. At the
last section, Kosovo Question is issued in terms of Turkey’s foreign policy. At the
second part of thesis, knowledge that is lack in the literature is tried to be given by
researching limited resources and interviews with Kamil Bitiş. At the first section of
the second part, Kosovo’s lobby in Turkey is discussed. Lobby activities towards
Kosovo Question by people originated from the Balkans who live in Turkey. At the
second section, is mentioned about ‘Turkish-Albanian Brotherhood Association’. At
the last section, Kosovo Solidarity Committee which is founded in the Kosovo War
years is tried to be told. BESA journal of the Association and Kosovo Question booklet
are examined in the light of discourse analyze.

iv
Last part of thesis is about Kamil Bitiş. At the first section, it is tried to be explained
that who is Kamil Bitiş and his activities with Kosovo Cultural Center. And after that,
there is an examination of discourse analyze that issues interviews with Kamil Bitiş.

Key Words: Kosovo, Kamil Bitiş, Kosovo Cultural Center, Kosovo Question,
Kosovo’s Lobby, Turkish Albanian Brotherhood Association, Association.

v
İÇİNDEKİLER

ÖZ ........................................................................................................................... ii
ABSTRACT .......................................................................................................... iv
İÇİNDEKİLER ..................................................................................................... vi
ŞEKİLLER LİSTESİ .......................................................................................... viii
KISALTMALAR .................................................................................................. ix
1. GİRİŞ ................................................................................................................. 1
2. KOSOVA SORUNU VE TÜRKİYE’NİN KOSOVA’YA YÖNELİK
POLİTİKASI ..................................................................................................... 3
2.1. Kosova Tarihi ............................................................................................... 3
2.2. Kosova Sorunu ............................................................................................. 5
2.3. Türkiye’nin Kosova’ya Yönelik Dış Politikası .............................................. 7
3. TÜRKİYE’DE KOSOVA’YA YÖNELİK FAALİYET GÖSTEREN
OLUŞUMLAR (2008 ÖNCESİ) .......................................................................11
3.1. Türkiye’de Kosova Lobisi ...........................................................................11
3.2. Türk-Arnavut Kardeşliği Kültür ve Dayanışma Derneği ..............................12
3.3. Kosova Dayanışma Komitesi .......................................................................14
3.4. BESA Dergisi ve Kosova Sorunu Kitapçığı Söylem İncelemesi ...................15
3.4.1. BESA dergisi ve Kosova Sorunu kitapçığına göre ‘Kosova, Kosovalı
Arnavutlar ve Kosova Sorunu’ Söylemi ..............................................17
3.4.2. BESA Dergisi ve Kosova Sorunu Kitapçığına göre Sırp ve Sırbistan
Söylemi ..............................................................................................21
3.4.3. BESA Dergisi ve Kosova Sorunu Kitapçığına göre Türk, Türk-Arnavut
İlişkileri ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti Söylemleri .........................22
3.4.4. BESA Dergisi ve Kosova Sorunu Kitapçığına göre Dış Aktörler
Söylemi ..............................................................................................24
4. BAĞIMSIZLIK SONRASI TÜRKİYE’DE KOSOVA’YA YÖNELİK
FAALİYETLER VE KAMİL BİTİŞ (2008 SONRASI) ..................................27
4.1. Kamil Bitiş’in Hayatı ve Faaliyetleri............................................................27
4.2. Kosova Kültür Merkezi ...............................................................................29
4.3. Kamil Bitiş ile Kişisel Görüşmenin Söylem İncelemesi ...............................30
4.3.1. Kamil Bitiş ile Yapılan Kişisel Görüşmede Dernek Söylemi ..............31
4.3.2. Kamil Bitiş ile Yapılan Kişisel Görüşmede Lobi Faaliyetleri Söylemi 34

vi
4.3.3. Kamil Bitiş ile Yapılan Kişisel Görüşmenin Söylem Analizi Açısından
BESA Dergisi ve Kosova Kitapçığı Söylem Analizi ile Süreklilik
İlişkisi ................................................................................................39
5. SONUÇ ..............................................................................................................41
KAYNAKÇA.........................................................................................................43
EKLER ..................................................................................................................44
Röportaj-1 (04.11.2021) .....................................................................................44
Röportaj-2 (01.12.2022) .....................................................................................56
ÖZGEÇMİŞ ..........................................................................................................63

vii
ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil 3.1: Besa Dergisi ...........................................................................................15


Şekil 3.2: Kasova Sorunu Kitabı .............................................................................16
Şekil 4.1: Kamil Bitiş ve Ailesi...............................................................................27
Şekil 4.2: Kamil Bitiş Arnavutça Dersi Verirken ....................................................28
Şekil 4.3: Kamil Bitiş'in Çevirmenliğini Yaptığı Kitap ...........................................29
Şekil 4.4: Türkiye'de Siyasilerle Görüşen Kosovalı Siyasiler ..................................32
Şekil 4.5: Kamil Bitiş'in Siyasilerle Yapılan Görüşmelerde Yer Alması ..................34
Şekil 4.6: Kamil Bitiş'in Siyasilerle Yapılan Görüşmelerde Yer Alması ..................35
Şekil 4.6: Emel Sayın'ın Türk Arnavut Kardeşliği Derneği Tarafından Düzenlenen
Konserde Arnavutça Şarkı Söylemesi......................................................36
Şekil 4.7: Kamil Bitiş'in Kosova Meselesi ile İlgili Katıldığı TV Programlarından
Birisi .......................................................................................................37
Şekil 4.8: 8 Mart 1998 Yılında Yapılan Protesto Gösterisinden...............................37
Şekil 4.9: 8 Mart 1998'de Yılında Yapılan Protesto Gösterisinden ..........................38
Şekil 4.10: Kamil Bitiş'in de Katıldığı Açlık Grevinden ..........................................39

viii
KISALTMALAR

ABD : Amerika Birleşik Devletleri


İHH : İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı/İnsani Yardım Vakfı
KFOR : Kosovo Force/ Kosova Gücü
KKM : Kosova Kültür Merkezi
KM : Kültür Merkezi
NATO : North Atlantic Treaty Organization/ Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü
UÇK : Ushtria Çlirimtare Kosoves /Kosova Kurtuluş Ordusu
UNMIK : Birleşmiş Milletler Kosova Geçici Yönetim Komisyonu

ix
1. GİRİŞ

Kosova Sorunun ne olduğu kısaca ele alınacak ve daha sonra Türkiye’nin Kosova’ya
yönelik dış politikasının nasıl ilerlediği sorgulanarak bunlara cevap aranacaktır.
Türkiye’de Kosova’ya yönelik lobi çalışmalarının neler olduğu araştırması ışığı
altında Türkiye’de bulunan Kosovalı Arnavutlar ve bu Kosovalı Arnavutların bağlı
bulundukları dernekler ile Türkiye’de Kosova’ya yönelik yaptıkları
çalışmalar/faaliyetler neleredir ve bu faaliyetler ışığında Kamil Bitiş’in çalışmaları
nelerdir sorularını cevaplandırmaya çalışacağız. Kosova Diaspora Bakanlığı isteği
sonucu Türkiye İstanbul’da açılan ilk Kosova Kültür Merkezi’nin Kosova’ya yönelik
faaliyetleri nelerdir ve ne gibi çalışmalar yapılmaktadır soruları incelenecek ve
cevaplandırılmaya çalışılacaktır.

Konuyla ilgili literatürde bulunan Kamil Bitiş‘in ‘Türkiye’de Unutulmuş Arnavutlar’


kitabı ana kaynaklardan biri olarak ele alınacak ve yararlanılacaktır. Türk Arnavut
Kardeşliği Derneği’nin yayınladığı ve Kamil Bitiş’in bizzat kendisinin hazırladığı
‘Kosova Sorunu’ adlı kitapçık da ana kaynaklar arasında oldukça önem arz etmektedir.
Yine Kamil Bitiş’in bizzat kendisinin çevirmenliğini yaptığı, Sabit Uka’nın ‘1877-
1878 Yıllarında Güney Sırbistan’dan Arnavutların Göçü ve Kosova Ovası’na
Yerleşmeleri’ adlı kitabı da ana kaynaklardan birini oluşturmaktadır. Ayrıca Kosova
Sorununa yönlendirilmiş çeşitli makaleleri ele alarak, Türkiye’nin de Kosova
meselesiyle ilgili dış politikasının değerlendirilmesi yapılmaya çalışılacaktır. Bu
makalelerin başında Fuat Aksu’nun Sosyal Bilimler dergisinde yayınlanan ‘Kosova
Krizi’nde Türkiye’nin Dış Politikası’ gelecek, bu makale incelenerek Türkiye’nin
Kosova Sorununa kaşı tutumu ele alınacaktır. Yine bu hususta dikkatle incelenen diğer
bir makale ise Birgül Demirtaş Coşkun’un Uluslararası İlişkiler Dergisinde yayınlanan
‘Kosova’nın Bağımsızlığı ve Türk Dış Politikası (1990-2008)’ adlı makale olup,
Türkiye’nin Kosova Dış politikası konusunda aydınlatıcı bir sonuca ulaşmak için
yararlanılacaktır. Derneklerin ve faaliyetlerinin araştırması sırasında kullanılacak olan
kaynaklar, yazılı belge eksikliği dolayısıyla, yazılı materyallere ek olarak internet
siteleri kaynaklı da olacaktır. Bu internet siteleri derneklerin faaliyetlerini duyurmak
amacıyla kullanılan sosyal medya mecralarını da içermektedir. Kosova Kültür

1
Merkezi ve Kamil Bitiş hakkındaki bölümlerin yazımında kullanılacak olan kaynaklar
Balkar Bülteni gibi dergilerde bulunan panel ve röportajların değerlendirmesini de
içerirken, ana kaynaklardan biri olan Kamil Bitiş ile yapılmış kişisel görüşmeler bu
bölümlerin yazılmasında etkili olacaktır. Ayrıca Türk Arnavut Kardeşliği Derneği’nin
yayın organı olan ‘BESA’ adlı dergi serisi incelenecektir.

Bu tezi yazarken ‘Bilgi Belge Analizi’ ve ‘Söylem Analizi’ yöntemleri kullanılacak


ve ayrıca Kamil Bitiş ile soru- cevap şeklinde yapılacak olan mülakat söz konusu
olacaktır. Kamil Bitiş ile yapılacak olan mülakatın değerlendirilmesi de söz konusu
olacaktır. Tez giriş ve sonuç bölümleri hariç üç ana bölümden oluşacaktır. Bunlar;
Kosova Sorunu ve Türkiye’nin Kosova’ya Yönelik Politikası, Türkiye’de Kosova’ya
Yönelik Faaliyet Gösteren Oluşumlar (2008’e kadar) ve Bağımsızlık Sonrası
Türkiye’de Kosova’ya Yönelik Faaliyetler ve Kamil Bitiş (2008 Sonrası) bölümleridir.

Kosova Sorunu ve Türkiye’nin Kosova’ya Yönelik Politikası bölümünde, Kosova


Sorununa kısaca değinilerek Türkiye’nin Kosova Sorunu konusundaki dış politikası
ve tutumu ele alınacak; incelenecek olan makaleler ve kitaplar ışığında bu konu
irdelenecektir.

Türkiye’de Kosova’ya Yönelik Faaliyet Gösteren Oluşumlar bölümünde, Kosova’nın


bağımsızlığı için faaliyet gösteren kişiler ve derneklere değinilecek, ardından
Türkiye’de Kosova lobisi ele alınacaktır. Türkiye’de yaşayan Kosovalı Arnavutlar ve
bu grubun Türkiye’deki faaliyetleri, iletişimleri ve kurdukları derneklere
değinilecektir. Bu bölüm çerçevesinde Türk Arnavut Kardeşliği Derneği esas dernek
olarak ele alınacak, faaliyetleri anlatılmaya çalışılacaktır. Bu derneğin yayın organı
olan ‘BESA’ dergisi ve yine aynı dernek tarafından kamuoyu oluşturmak adına
çıkarılan ‘Kosova Sorunu’ adlı kitapçık Söylem Analizi yöntemi kullanılarak
incelenecektir.

Bağımsızlık Sonrası Türkiye’de Kosova’ya Yönelik Faaliyetler ve Kamil Bitiş


bölümünde ise, öncelikle Kosova Kültür Merkezi tanıtılacak ve faaliyetlerine
değinilecektir. Daha sonra ise Kamil Bitiş tanıtılarak, Kosova’yı temsilen nerelerde
hangi faaliyetlerde bulunduğu belirtilecektir. Kamil Bitiş’in yazmış olduğu
‘Türkiye’de Unutulmuş Arnavutlar’ kitabı ve kendisi ile yapılan kişisel görüşmeler de
Söylem Analizi yöntemi ile incelenerek sunulacaktır. Kamil Bitiş ile yapılan kişisel
görüşmeler EKLER bölümünde sunulacak ve literatürde yer edinmesi amaçlanacaktır.

2
2. KOSOVA SORUNU VE TÜRKİYE’NİN KOSOVA’YA YÖNELİK
POLİTİKASI

2.1. Kosova Tarihi

Balkan coğrafyasının ortalarında yer alan Kosova ovası, tarım açısından oldukça
elverişli ve maden yatakları bakımında da oldukça zengin bir bölgedir. Ayrıca Avrupa
ile Asya’yı hemen hemen birleştiren coğrafyasıyla da bir köprü görevi görmüş ve bu
kendine özgü coğrafyanın getirisi olması dolayısıyla da yüzyıllardan beri süregelen
ticaret yolları bu topraklarda kesişmiştir. 1

Verimliliği ve ticaretin kesişim noktası olması Kosova ovasının yüzyıllardır çeşitli


milletler tarafından sık sık ilhak edilmesine neden olmuş, bu da bölgedeki çok
etnililiğin, çok dinliliğin yüzyıllar içerisinde çeşitlenmesinin başlıca sebeplerinden biri
olmuştur. Bölge Sırplar tarafından işgal edilmiş ve uzun süren bir dönem Sırpların
yerleşmiş olduğu bir bölge halinde kalmıştır.

1389’da Osmanlı İmparatorluğu ile Sırplar arasında yaşanan 1.Kosova Savaşı


neticesinde bu bölge Sırplardan, Osmanlı İmparatorluğuna geçiş dönemi yaşamış ve
uzun bir dönem ve hatta yüzyıllar boyunca Osmanlı İmparatorluğunun yönetimi
altında kalmıştır.2 Bölgede dönemin hakim dinin Hristiyanlık olduğu biliniyor. Ancak
Osmanlı İmparatorluğunun bölgeyi ilhak etmesi ile Anadolu’dan Müslüman Türkler
ve Tatarların göç ettirilmesi ile beraber, Müslümanlığın da varlığı bölge de gözle
görülür bir hale varıyor. İşte bu tarihten sonra bölgedeki Müslüman sayısı hem
Müslümanların bölgeye göçü ile hem de bölgedeki yerli halkın çeşitli sebeplerle-
örneğin Müslüman tebaaya Osmanlı İmparatorluğu tarafından gösterilen
müsamahanın daha fazla olması, Hristiyan halkın ek bir vergi vermek zorunda olması
gibi…- Müslümanlaşması ile giderek artmaya başlamıştır.

Kosova ovasındaki bu demografik değişim yıllar içerisinde farklı sebepler sonucuna


bağlanabilir. Günümüzün Güney Sırbistan’ında yaşamış ve oradan göç ettirilmiş olan

1
Münir M. Aktepe, “Kosova”. İslam Ansiklopedisi. c. 26. Ankara: MEB, 2002: 219-221.
2
Muhammed Aruçi, “Kosova”. İslam Ansiklopedisi. c.26. Ankara: MEB, 2002: 216-219.

3
Arnavutların, 1877-1878 yıllarında (ve hatta 1876 Sırp- Osmanlı savaşı başlangıç
sayılabilir) Osmanlı İmparatorluğu’nun güçten düşmesi ve bu durumdan yararlanmak
isteyen Rusya gibi büyük güçler ile söz konusu yerde yaşayan bölgesel güçlerin
faaliyetleri neticesinde büyük bir göç dalgası ile Kosova ovasına yerleştikleri de
bilinenler arasındadır. 3 1876’da gerçekleşen ilk Sırp- Osmanlı savaşı neticesi ile
başlayan Arnavutların göç hareketi neticesinde evlerinde kalmış ve göç etmeyi
reddeden Arnavutların varlığı da söz konusu iken, bu Arnavutlar daha sonra yaşanan
ikinci Sırp- Osmanlı savaşı neticesinde, 1877-78 yıllarında Güney Sırbistan
bölgesinde bulunan evlerini tamamen terk etmek zorunda kalmış 4 ve Kosova
bölgesinde ki Arnavut nüfusu da böylece artmıştır. Bölgeye göçler sadece Güney
Sırbistan’dan değil, çevre bölgeler olan Karadağ, Yunanistan, Bulgaristan, Bosna-
Hersek ve Romanya’yı da kapsamaktadır.

1877-1878 yıllarında gerçekleşen bu büyük Arnavut göçünün sebebi, Osmanlı’nın


Batı için bir Doğu Sorunu haline gelmiş olmasıdır. 5 Arnavutların göç öncesi
yaşadıkları bölgelerde Sırplar ile komşuluklarının var olduğu ve iyi ilişkiler
sürdürdükleri biliniyor 6 ancak Doğu Sorunu bu iyi komşuluk ilişkilerinde sarsıcı bir
rol oynamıştır. Hatta Sırp- Arnavut ilişkileri konusunda uzman olarak adlandırılan
Milan Spasiç’in yazdığına göre, “…kuşaklar boyunca birbirleriyle beraber
yaşamışlar, aralarında geçen herhangi bir çatışmanın olduğu hatırlanmamaktadır.”7
Bir arada yaşayan Sırp ve Arnavutların arası 1877-1878 yıllarında Arnavutların göçe
zorlanmaları sebebiyle soğumaya başlamıştır ancak buna rağmen evlerini terk etmek
istemeyen ve Türklere karşı savaşan Arnavutlar da söz konusu olsa da bu sayı oldukça
azdır. Osmanlı, göç eden Arnavutların, göç ederek geldikleri yerlere dönmelerini istese
de ne kendisi ne de bu konuyla ilgili büyük güçler bir sonuca varamadı, çünkü Sırplar
da Arnavutların zorlanmadıklarını, kendi istekleriyle gittiklerini iddia ediyor ve
kanıtlar sunuyorlardı. Böylece göç ettirilenler gittikleri yerde kaldılar ve evlerine geri
dönemediler. Göç eden Arnavutlar pek çok sorunla karşılaştı ki bunlardan en büyüğü
barınma problemiydi. Her ne kadar Osmanlı Devleti göç ettirilen Arnavutlar için yer
gösterip yerleştirmeye çalışsa da kimi muhacirler de akrabalarının yanına giderek

3
Sabit Uka, 1877-1877 yıllarında Güney Sırbistan’dan Arnavutların Göçü ve Kosova Ovası’na
Yerleşmeleri. (İstanbul: Eflatun Matbaası, 2014), 13.
4
Uka, Sabit. age. 48.
5
age. 11
6
age. 31
7
age. 34

4
kendi başlarının çaresine bakıyorlardı. Sonuç olarak hem muhacirlerin kendi çabaları
hem de Osmanlı Devleti’nin çabaları neticesinde göç ettirilen Arnavutlar yerlerinden
edinmiş ve Kosova Ovası’na yerleşmişlerdir.

Arnavutların göçleri maalesef Güney Sırbistan’dan çıkartılmaları ile sınırlı kalmıyor.


Birinci ile İkinci Balkan Savaşları ve aynı şekilde Birinci ve İkinci dünya Savaşları
sırasında ve sonrasında da Arnavutlar Kosova Ovası’ndan da göç etmişlerdir. 8

2.2. Kosova Sorunu

Birinci Dünya Savaşı ile İkinci Dünya Savaşı arasındaki dönemde başlayan (ve hatta
Birinci ile İkinci Balkan Savaşları sırasında başlamış olan göç ettirme politikalarının
devamı olarak) ve 1990’lara kadar sistematik olarak devam eden bölge demografisini
değiştirmeye çalışmak için çeşitli yollar izleyen Krallık Yugoslavya, Türkiye ile ilk
olarak 1938’de imzaladığı bir Konvansiyon ile Kosova’dan Türkiye’ye 1944’e kadar
süren bir göç hareketinin yaşanmasına sebep oldu.9 Demografik yapıyı değiştirme
faaliyetleri sadece Kosova’dan Müslüman olanların göç ettirilmesi ile yaşanan göç
dalgası ile sınırlı değildi; Yugoslavya öte yandan bu bölgeye dışarıdan Hristiyan
nüfusu da göç ettirerek/yerleştirerek bölgenin etnik/dini yapısında dengeyi Hristiyan
lehine değiştirmek için faaliyetlerde bulunuyordu.

Kosova bölgesi daha sonra Yugoslavya sınırları içerinde bulunan Sırp Cumhuriyeti
tarafından 1945’te yine Sırp Cumhuriyeti’ne bağlı özerk bölge haline getiriliyor. Bu
özerk yapı içerisinde Kosova’da bulunan devlet kurumları Sırbistan’a bağlı kurumlar
haline getiriliyor. 1989’da Sırbistan, barışçıl bir politika izleyen Tito’nun ölümü
ardından kullanılan 1974 Anayasası’nı kaldırıyor ve Kosova özerk bölgesi ile
Voyvodina özerk bölgelerinin özerklik statülerini kaldırıp bu iki bölgeyi kendisine
bağlamasıyla Kosova’da var olan bu devlet kurumlarının da varlığının sona ermesinin
sebebi oluyor. 1974 Federal Anayasası’na göre Kosova’nın anayasal düzeni ve
Sırbistan’ın anayasal düzeni birbirine denktir. Ve Federal Anayasa’ya göre, herhangi
bir federal birim başka bir federal birimi ilhak edemez 10. Ancak Sırbistan daha sonra
bölgeyi kendine ait olduğu gerekçesiyle 1989 itibari ile işgal etmeye başlıyor.11

8
Uka, Sabit. age. 91.
9
Kamil Bitiş, Türkiye’de Unutulmuş Arnavutlar. (Türkiye: Kalkedon Yayıncılık, 2021), 126.
10
Türk-Arnavut Kardeşliği Derneği, Kosova Sorunu (İstanbul, 1996), 7.
11
Birgül Demirtaş Coşkun, “Kosova’nın Bağımsızlığı ve Türk Dış Politikası (1990-2008)”,
Uluslararası İlişkiler Dergisi, c. 7, s. 27 (Güz 2010): 51-86.

5
Sırbistan’ın göstermiş olduğu bu yayılmacı politika Yugoslavya’nın dağılmaya
başlamasıyla paralel ilerlerken hem dağılmanın sebeplerinden hem de
sonuçlarındandır. Bosna’da yaşananların, Sırbistan’ın yayılmacı politikasının açık bir
göstergesi olması, Kosovalıları endişe ettikleri her şeyin aslında içi boş endişeler
olmadığını kanıtlar niteliktedir.

Ancak Sırbistan’ın özerklik statüsünü kaldırarak kendisine bağlı devlet kurumlarını


tasfiye etmesinin Kosova halkı tarafından hoş karşılanmaması dolayısıyla Kosova’nın
kendi devlet kurumlarını oluşturarak 1990’da tek taraflı olarak bağımsızlık ilan etmesi
ile ortaya ikircikli bir durum çıkıyor. Bir yandan Sırbistan bölgenin kendisine ait
olduğunu, yasaya uygun olmayan herhangi bir faaliyet yürütmediği iddiasıyla hareket
ederken, bir taraftan Kosova kendi içerisinde bağımsızlığını ilan etmiş bu
bağımsızlığın diğer devletlerce tanınmasını beklemiş ve istemiştir. 12 Kosova hatta
bağımsızlığının nişanesi olarak 1992’de seçimler düzenlemiş ve bu seçimlerin
sonucunda Dr. İbrahim Rugova devlet başkanlığına seçilmiştir.13 Kosova’nın kendi
içerisindeki devlet kurumlarını idare ettirebilecek ve seçim düzenleyip devlet başkanı
seçecek finansmanını ise diasporadaki Arnavut toplumunun karşıladığı bilgisi göz ardı
edilemeyecektir.

Sırbistan’ın Kosova’da yaptığı adilane olarak adlandırılamayacak faaliyetlere karşı


önce Kosova’daki öğrenciler ve madenciler tarafından gerçekleştirilen protestolar,
1997 yılına gelindiğinde sadece bu kesimlerle sınırlı kalmayacak ardından Kosova
halkı da bu protestolara katılacaktır. Tüm bu protestoların ışığında Kosova’da 1996
itibari ile gün yüzüne çıkan ‘Kosova Kurtuluş Ordusu (UÇK)’ adıyla kurulan silahlı
örgüt, Sırbistan’a yapılan sivil itaatsizliklere ek olarak silahlı bir mücadelenin de
varlığını kanıtlar.

Kosova ile Sırbistan arasında yaşanan silahlı çatışmalar o kadar şiddetli bir hal almıştı
ki Avrupa Birliği arabuluculuk görevi üstlenerek silahlı mücadele yaşayan her iki
tarafı görüşmelere çağırdı; ancak bu görüşmeler Sırbistan’ın çekilmesi nedeniyle
sonuçsuz kalacaktır.

Sırbistan’ın Kosova’yı işgali sırasında, bölgede yaşayan Kosovalı Arnavutların


toplumdan dışlanması için ellerinden geleni yaptıkları göz ardı edilemeyecek bir

12
Fuat Aksu, “Kosova Krizinde Türkiye’nin Dış Politikası”. Sosyal Bilimler Dergisi. c. 3 s. 1 (2010):
51-89.
13
Demirtaş Coşkun, age.

6
gerçektir. Arnavut okulları (üniversitelerde dahil) kapatılırken, Arnavutça dilinde
eğitim, televizyon, gazeteler yasaklandı. Kamu kurumlarında çalışan Arnavutların
%80’i işten çıkarıldı. 14 Sadece işten değil evlerinden de çıkarılan Arnavutların
yerlerine Sırp çalışanlar ve aileler yerleştiriliyordu.

Sırplar Kosova’da yaptıkları şiddetin, yerinden etmenin ve insanlığa sığmayacak


eylemlerin belgelenmesini engellemek üzere de çalışmalarda bulunmuş ve uluslararası
otoriterlerin çalışanlarına vize verilmeyerek bölgede barındırılmamışlardır. 15

1999 yılına gelindiğinde Sırbistan’ın Kosova’nın her yerinde yaymış olduğu savaş
sonucunda, Kosova’da yaşayan ve çok büyük bir çoğunluğu Müslüman olan 900 bini
aşkın Arnavut ve diğer Müslümanlar çeşitli çevre ülkelere yaşanan çatışmalar
neticesiyle göç etmeye başlamıştır. Bu ülkeler arasında Türkiye de bulunmakla beraber
diğer ülkeler, Makedonya, Karadağ, Arnavutluk olarak sıralanabilir.

Çatışmaların savaş haline dönüşmesiyle beraber 1999 Mart’ında ABD destekli NATO,
haziranın sonuna kadar sürecek neredeyse 3 ayı bulan bir askeri operasyona başlıyor.
Bu askeri harekat Sırbistan’ı bir anlaşma imzalamaya itiyor ve NATO ile Sırbistan
arasında imzalanan anlaşma neticesinde, Kosova’nın yönetimi Birleşmiş Milletler ile
Avrupa Güvenlik İş Birliği Teşkilatına bırakılırken, Askeri idaresi de NATO destekli
bir kuruluş olan Kosova Gücü’ne (KFOR) bırakılıyor. Ocak 2000’e gelindiğinde,
Birleşmiş Milletler Muvakkat Sivil Yönetimi (UNMIK) Kosova’nın Sırbistan’a bağlı
bir özerk yönetim olduğunu kabul ederek kuruldu. Bu sivil yönetim kurulduğunda
Kosova’da var olan devlet dairelerini tasfiye ederek 2002’de gerçekleşecek olan
seçimlere kadar geçici bir hükümet kuruyor. Ve bu geçici hükümetin görevi ise
2002’de gerçekleşen seçimlerde başkanlığa İbrahim Rugova’nın Kosova halkı
tarafından tekrar seçilmesiyle son buluyor.

2.3. Türkiye’nin Kosova’ya Yönelik Dış Politikası

Türkiye’nin 1990’larda sürdürdüğü yakın çevre ile yakından ilgilendiği dış politika,
Bosna-Hersek krizinde Türkiye’nin müdahaleci bir tavır sergilemesi şeklinde dışa
vurmuşsa da, 1990’larda Kosova Sorunu/Krizi olarak adlandırılabilecek Balkanlardaki
bu büyük probleme bakış açısı müdahalecilikten daha çok uzak kalma şekline vuku

14
Kosova Sorunu, age. 8
15
age. 30

7
bulmuştur ve bu konuda gösterdiği tavır daha önce yine aynı coğrafyada meydana
gelen Bosna-Hersek Savaşı’nda gösterdiği tepkiden oldukça farklıdır. 16 Bu farklılığın
sebeplerine bu bölümün ilerleyen kısımlarında değinilecektir. Ancak Türkiye’nin
Bosna-Hersek meselesine karşı takındığı tavra kısaca değinmek gerekirse; Türkiye,
Sırbistan’ın suçlu taraf olduğunu ve savaş suçu işlediğini ayrıca Bosna-Hersek’in bir
an önce bağımsızlığına kavuşması gerektiğini ileri sürmüş, bağımsızlığını da tanıyan
ilk ülkelerden biri olmuştur. Bu perspektiften bakıldığında Türkiye oldukça
müdahaleci bir tavır sergilemiştir. Aslında Türkiye’nin Balkan coğrafyasıyla
paylaştığı yadsınamaz bir tarih söz konusudur, ancak Osmanlı Devleti’nden kalan bu
ortak geçmiş Türkiye’nin bu bölge söz konusu olduğunda irredentist tavır sergiliyor
izlenimi göstermemek için fazladan bir dikkat ettiği bir bölgedir. Yine de Balkanlarla
ilgili meselelere gösterilen ilgi, Türkiye’nin Avrupa ile fiziksel bağlarının Balkanlarda
başlamasıyla açıklanır. Yugoslavya ile ilgili bir meselenin Türkiye’nin gündemine
girmesinin sebebi de bir zorunluluktan doğmuştur.17

İkisi de aynı coğrafyada olmasına rağmen, Kosova Krizinde sergilenen tavır, Bosna-
Hersek meselesinde sergilenenden farklıdır. Türkiye, Kosova Sorununun,
Yugoslavya’nın iç sorunu olduğu bakış açısıyla yola çıkmış; meselenin kendi içinde,
Yugoslavya’nın toprak bütünlüğü bozulmadan halledilmesi gerektiğini ileri
sürmüştür. Böylece de Kosova’nın 1990’da ilan ettiği bağımsızlığını tanımaktan
çekinmiş, bu durum da Kosovalı Arnavutlar ve Türkiye’nin iç muhalefeti -ve hatta
iktidarı destekleyenler- tarafından kızgınlıkla karşılanmıştır.

Türkiye’nin Kosova Sorunu konusunda farklı bir politika tavrı sergilemesi daha önce
belirtildiği üzere bazı sebeplere bağlıdır. Bu sebepler şöyledir; 1. Bosna-Hersek
Yugoslavya içinde sayılan cumhuriyetlerden biri iken, Kosova bir cumhuriyet değil
statüsü kaldırılmış bir özerk bölgedir. Bu nedenledir ki Kosova’nın Yugoslavya’dan
bağımsızlık elde etme hakkı anayasal olarak söz konusu değildir. 2. Bosna-Hersekli
Boşnaklar her zaman anavatanları olarak Türkiye’yi görmüşlerdir. Ancak Kosova’daki
etnik çoğunluk Türklerdense Arnavutlardan oluşmakta ve Türkler azınlık
statüsündedir. Bu durum Kosova’nın anavatanı olarak Türkiye’yi değil Arnavutluk’u
görmesine neden olmuştur. 3. Bir önceki maddede bahsedildiği üzere Kosova’da var
olan bir Türk azınlığı söz konusu ve son zamanlarda çeşitli sebeplerle Kosovalı

16
Aksu, age.
17
Aksu, age. 54.

8
Arnavutlar ve Kosovalı Türkler arasında yaşanan gerginliklerin varlığı, Türkiye’yi bu
Türk azınlığına korumaya itiyor. 4. Kosova’da var olan silahlı mücadele örgütü
UÇK’nin varlığı ve bu örgütün davasını silahlı mücadele ile sürdürüyor olması,
Türkiye tarafından, Türkiye’de yaşanan PKK terör örgütünün eylemleriyle eş
tutuluyor ve hatta Türkiye’nin UÇK eylemlerini zaman zaman terör eylemleri olarak
adlandırmasına yol açıyor.18

Tüm bu sebepler neticesinde Türkiye Kosova Sorununda tarafsız bir tavır sergilemek
için çaba harcarken, silahlı mücadele gösteren her iki tarafı zaman zaman şiddeti
durdurmaya ve ayrıca siyasi bir çözüm bulmak adına iletişim kurmaya çağırıyor.

Dönemin Cumhurbaşkanı Demirel, 1998’de Arnavutluk’u ziyaret ederek şiddetin bir


önce son bulması için Türkiye’nin oluşturduğu planı aktarıyor. Bu plan çerçevesinde,
Kosovalı Arnavutların temel insan haklarından mahrum edilmemesini, Kosova’dan
göç eden/ettirilenlerin tekrar bölgeye dönmesini, Miloseviç İktidarının kaldırdığı
Kosova’nın özerklik statüsünü geri vermesini istiyor. Cumhurbaşkanı Demirel’in
ziyareti yanı sıra, dönemin Türkiye Dışişleri Bakanı İsmail Cem’de çeşitli ülke
ziyaretlerinde bulunuyor. Bu ziyaretlerinden biri ise Belgrad’a oluyor. Belgrad’a
yapılan ziyaretin sebeplerinden birisi, Bosna-Hersek meselesi sonrası Türkiye’nin
Sırbistan ile arayı yeni yeni düzeltmeye başlamış olması ve Kosova Sorununda çok
müdahaleci olmadan tarafları siyasi çözüme davet etmeye çalışmasıdır. Cem’in
Belgrad’ı ziyaret edip de Kosova’yı ziyaret etmemesi yine hem Kosovalı Arnavutlar
hem Türkiye içinde eleştirilere sebep oluyor. Ancak Kosova’ya gitmemesi,
Türkiye’nin Kosova’nın bağımsızlığını destekler gözükmekten çekindiği şeklinde de
yorumlanıyor. 19

Türkiye’nin Kosova dış politikası, Kosova’da bulunan Türklerin de onayladığı bir


bakış açısıdır. Onlara göre mesele Arnavutlar ve Sırplar arasındadır ve Türkler bu
durumdan etkilenmemektedir, çözüm de Yugoslavya’nın iç meselesi şeklinde
değerlendirilip kendi sınırları içinde sonuçlandırılmalıdır. 20

Türkiye her ne kadar meseleden uzak kalmaya çalışsa ve Kosova sorununu


Yugoslavya’nın iç problemi olarak görse de durumun giderek şiddetinin artması
Türkiye’nin izlediği yaklaşımı zamanla değiştirmiştir. Sırpların Şubat 1999 yılı itibari

18
Demirtaş Coşkun, age.
19
Demirtaş Coşkun, age.
20
Aksu, age. 59.

9
ile şiddetin seviyesini arttırması ve Kosova Meselesinin Kosova Savaşına dönmesi
dolayısıyla Türkiye NATO aracılığıyla 1999’un Mart’ında harekete geçmiştir.
Türkiye’nin uluslararası bir karar alınırsa müdahaleye katılabileceğinin sinyallerini de
bir süredir veriyor olması söz konusudur. Böylelikle NATO 1999’da askeri
müdahaleye karar verdiğinde Türkiye’nin de bu müdahaleye katıldığını, hava üslerini
NATO’ya açtığını görüyoruz. Daha sonra aktif olarak NATO bünyesine tesis ettiği 18
F-16 ile bombardımana da katılmıştır.21 Ayrıca Kosova’daki Türk azınlıkların olduğu
bölgelerde faaliyet göstermesi ön koşuluyla da KFOR’a (Kosovo Force- Kosova
Gücü) asker gönderdiği de bilinmektedir.

Türkiye Kosova Meselesi sırasında Kosova’daki çatışmalardan kaçan Türk ve


Arnavutların barınması için yardımlarda da bulunmuştur. Gerek Makedonya’da gerek
Türkiye Kırklareli de (Bulgaristan’dan 1989’da gerçekleşen göç ile gelen Türklerin ilk
aşamada kaldıkları Gaziosmanpaşa Kampı) Kızılay tarafından kurulan mülteci
kampları söz konusudur.22 Bu süreç içinde Türkiye yaklaşık 18 bin mülteciye ev
sahipliği yapmıştır.23

Kosova 2008’de tam bağımsızlığını kazanmış, bağımsızlığının Avrupa Birliği


tarafından tanınmasıyla beraber Türkiye tarafından da hemen tanınmıştır.24

21
Aksu, age.
22
Demirtaş Coşkun, age. 66
23
Aksu, age. 72.
24
Aksu, age.

10
3. TÜRKİYE’DE KOSOVA’YA YÖNELİK FAALİYET GÖSTEREN
OLUŞUMLAR (2008 ÖNCESİ)

3.1. Türkiye’de Kosova Lobisi

Türkiye’nin Balkanlar’da yaşanan krizler karşısında müdahaleci olmamaya çalışarak


sessiz de kalamayacağı hem coğrafi nedenlerden hem de Balkan coğrafyası ile
paylaşılan ortak bir tarihin varlığından ötürüdür. Boşnakların Türkiye’yi anavatan
olarak görmelerinin arkası boş değildir; zira Kosova’da da yaşayan bir Türk azınlığı
mevcuttur. Ama aynı zamanda Balkan kökenli pek çok insan da uzun yıllar içerisinde
Türkiye’ye göç etmiştir.25 Türkiye’deki Balkan kökenli insanların sayısının çok fazla
oluşu, Kosova Sorunu sırasında Türkiye’nin tam anlamıyla kendini olayın dışında
bırakamamasında etkili olmuş, hatta meclis içindeki Balkan kökenli milletvekillerin
yaptığı konuşmaların, harekete geçilmesi için insanları örgütlemeye çalışmaları söz
konusudur. Fazilet Partisi (FP) milletvekillerinden olan Mustafa Baş’ın TBMM’de
yapılan özel Kosova oturumunda ‘şehit’ Arnavutlardan bahsedişi, yine FP
milletvekillerinden olan Hüseyin Kansu’nun Arnavutların silahlı mücadelesinin haklı
sebeplerle yapıldığından bahsetmesi, küçük de olsa Kosova Lobisi’nin etkilerinin
olduğunun kanıtıdır.

Bunun dışında yine Balkan kökenli olup da yıllar içerisinde gerek kendi istekleri ile
gerekse zorla Türkiye’ye göç etmiş olan insanların kurduğu derneklerin varlığı
bilinmektedir. Bu oluşumların ilki 1952 yılında kurulan Türk-Arnavut Kardeşliği
Kültür ve Dayanışma Derneği İstanbul’da kurulmuş, Kosova meselesinde Türkiye’de
bir farkındalık yaratma konusunda çeşitli faaliyetlere bulunmuşlardır. 26

Kosovalı, Makedonyalı ve Arnavutluk asıllı Arnavutların açtığı çeşitli dernekler de


mevcuttur. Bu dernekler genel olarak İstanbul Bayrampaşa’da ikamet etseler de İzmir,
Ankara, Adapazarı, Bursa gibi şehirlerde de görülen dernekler vardır. 27 Arnavut asıllı

25
Bitiş, age. 119.
26
Alexandre Toumarkine, Türkiye’de Sivil Toplum ve Milliyetçilik. çev. Fatma Gökmen Uygur.
(İstanbul: İletişim Yayınları, 2002), 425.
27
age.

11
göçmenlerin kurdukları derneklerin birkaç şehirde kümelenmesinin asıl sebepleri
arasında, Türkiye’ye göç ederken göçmenlerin belirli şehirlere ikamet ettirilmesi ile,
sonradan göç eden kişilerin daha önceden göç etmiş tanıdık/akrabalarının yanlarına
yerleşmeleridir. Bu tarz göçmen derneklerinin işlevleri arasında, bir arada olma,
yardımlaşma, kültürel kimliğin korunması ve milli davaların korunması vardır. Türk-
Arnavut Kardeşliği Kültür ve Dayanışma Derneği gibi derneklerin amacı, Arnavut
kültürünü ve geleneklerini korumaktır, bunu da kültür geceleri, halk buluşmaları gibi
organizasyonlarla ve ayrıca verilen çeşitli eğitimlerle sağlamaktadırlar.28

Bu derneklere birkaç örnek saymamız gerekirse, Rumeli Türk Derneği, Piştinleler


Kültür ve Dayanışma Derneği, Prizdendiler Kültür ve Dayanışma Derneği, İpekliler
Kültür ve Dayanışma Derneği gibi isimleri sayabiliriz. Fark edileceği üzere bu
dernekler kuruluşlarında aldıkları isimleri, kuran kişilerin geldikleri yerle özdeşleştirir.
Bu derneklere ek olarak Kosovalı Arnavutların Bursa’da oluşturduğu ‘Zafer Ekibi’
ismen diğerlerinden ayrılsa da hemen hemen aynı işlevleri yerine getiren bir halk
oyunları temelli oluşumdur.

3.2. Türk-Arnavut Kardeşliği Kültür ve Dayanışma Derneği

Kısaca Türk Arnavut Kardeşliği Derneği, Türkiye’de kurulan Balkan kökenli


dernekler arasında ilk derneklerden biridir. 1952 yılında kurulan Türk Arnavut
Kardeşliği Derneği İstanbul’da, eski Yugoslavya’dan (Arnavutluk, Kosova,
Makedonya’dan) daha çok siyasi nedenlerle kaçan kişilerce kurulmuş bir dernektir. 29
Arnavutluk ve Yugoslavya’daki sosyalist rejime karşı olanların ülkelerini terke etmek
zorunda olmasıyla Türkiye’ye gelmeleri neticesinde kurulan Türk Arnavut Kardeşliği
Derneği, tümüyle aynı siyasi inanışa sahip insanlardan oluşmuyor. Genelde Kosovalı
Arnavutların oluşturduğu Dernek, Arnavut Derneği olarak adlandırılabilecek tek
dernektir.30 2908 Sayılı Eski Dernekler Kanunu’nda belirtildiği üzere, “…Bölge, ırk,
sosyal sınıf, din ve mezhep esasına veya adına dayanarak faaliyette bulunmak, …”31
Türkiye tarafından yasaklanmıştır. Ancak Türk Arnavut Kardeşliği Derneği’nin
Arnavut ve Türk adlarının kullanmasına ses çıkarılmamıştır.32 1980 darbesi sonrası

28
Toumarkine, age. 431.
29
Kamil Bitiş ile Kişisel Görüşme, İstanbul, 04.11.2021. (Kiş.Gör.)
30
age. 432.
31
“Dernekler Kanunu (2908 S.K.)” Resmi Gazete, 18184 (Ekim, 1983): 3.
32
Kiş.Gör., 04.11.2021.

12
derneklerde Türk adının yasaklanması sonrası derneğin adı Arnavut Kardeşliği
Derneği’ne çevrilmiştir ancak Bakanlar Kurulundan izin alınmamasına rağmen
dernek, Türk Arnavut Kardeşliği Derneği olarak anılmaya devam etmiştir.

Dernek 1955-1956 yıllarında Yugoslavya’dan gelen Arnavutların göçüyle daha fazla


güçleniyor. Türk Arnavut Kardeşliği Derneği’nde sadece Müslüman üyeler yoktu,
aynı zamanda sayıları 200’ü geçmese de Ortodoks üyeler de derneğe üye idi. Bu da
derneğin dinler üstü bir kuruluş olduğunu bize gösteriyor.

Dernek, 1988-89-90 yıllarında Kosova’da siyasi çalkantılar başladığında faaliyetlerini


arttırıyor, 1998-99 yıllarında Kosova Savaşı’nın olduğu yıllarda en aktif olduğu yıllar
iken, Kosova’nın UNMIK bünyesine geçmesiyle faaliyetlerini azaltıyor. Savaşın bir
araya getirici etkisiyle etkin kalmış olan dernek, olumsuz ögenin ortadan kalkmasıyla
faaliyetlerini minimuma indiriyor ve günümüzde sadece toplantılar, yemekler gibi
organizasyonlar düzenleyerek Türkiye’de yaşayan Arnavut topluluğunun bir arada
hissetmesi için faaliyet gösteriyor.

Dernek, BESA (Güvenilir-Arnavutça-) adlı dergiyi 1994-1996 yılları arasında 7 sayı


olmak üzere çıkartmıştır. Dergi üzerinde ‘Türk Arnavut Kardeşliği Derneği Yayın
Organıdır’ yazısıyla çıkartılmıştır. Dergi içeriğinde Kosova’dan haberler, Türkiye’nin
Kosova ile ilgili yaptığı faaliyetler gibi haberler hem Türkçe hem Arnavutça olarak
bulunur. Derginin amaçlarından biri olan Arnavut Topluluğunun bilgilendirilmesi ana
amacı yanında, Türkiye’de Kosova Meselesine ilgiyi arttırmak amacıyla kamuoyu
oluşturma ve bu konuda daha aktif olması için lobi oluşturmaya çalışmak da vardır.

Lobi çalışmaları sırasında dernek kendisine üç hedef belirlemiş ve bu çerçevede


çalışmalarını sürdürmüştür. İlk hedef Türkiye’nin siyasi kişilikleri ile iletişimde olup,
onları Kosova Meselesinde bilgilendirmek olmuştur. Bu bilgilendirmede parti
başkanları, milletvekilleri gibi siyasileri de bilgilendirme amacı gütmüşler ve bu
konuda aksiyon almışlardır. Bu hedef çerçevesinde dönemin cumhurbaşkanı,
başbakanı, genelkurmay başkanı, meclis başkanı ile görüşmeler gerçekleştirmişler ve
Kosova’nın sürgündeki cumhurbaşkanı ve başbakanını Türkiye’ye davet edip Türk
siyasileriyle görüştürmüşlerdir. Bu çabalar Kosova’nın tanınırlığını arttırmak adına da
yapılmış çalışmalar ışığında, Kosova’nın o dönemdeki Cumhurbaşkanı Rugova’nın
cumhurbaşkanları nezdinde ilk görüşmesini Cumhurbaşkanı Özal ile yapmıştır.

13
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) dağıtılan “Kosova Sorunu” adlı kitapçık
da Türk Arnavut Kardeşliği Derneği tarafından hazırlanmış, bu kitapta özellikle
kitabın hazırlanışı için gösterdiği emeklerden dolayı Kamil Bitişe de özel olarak
dönemin dernek başkanı Avukat Nihat Kosova tarafından teşekkür edilmiştir. Kitapta
bulunan, Edita Tahiri ve Dr. Edi Shukriu tarafından yazılan ‘Kosova-Milli Rapor’ adlı
kısım 4-15 Eylül 1995 tarihinde Çin’de gerçekleştirilen 4.Dünya Kadın Konferansı ve
Habitat-II’de dağıtılmış kitapçıktır. Bu kısım Kosova’nın Sırbistan işgali altında
bulundukları durumu açıklayıcı bilgiler verir. İkinci kısım, dönemin Bilkent
Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hasan Ünal
Tarafından yazılan “Kosova Sorunu” adlı kısımdır. Bu bölümde Kosova Sorunu
tanımlanır, Kosova Sorununun Türkiye’nin dış politikasında edindiği yer hakkında
bilgi verilir. Üçüncü kısımda, Veli Bytyçi’nin 18 Haziran 1994’te Rilindja
Gazetesinde yayınlanan, merkezi Prizrende bulunan Türk Halk Partisi Başkanı Sezai
Şaipi ile yaptığı röportaj bulunur. Röportajda Sezai Şaipi’nin Kosova’daki Türklerin
de Kosova Meselesini Sırplara karşı desteklediği, Türkler ve Arnavutların kardeş
millet olduğu vurgulanır. Röportajın çevirisi Kamil Bitiş tarafından yapılmıştır.
Kitabın dördüncü kısmında “Başvuru” başlığıyla yayınlanan içerik, 3 Mayıs 1992
tarihli ‘Kosova’nın Bağımsız ve Egemen Bir Devlet Olarak Türkiye Tarafından
Tanınması İçin, Kosova Türklerinin TBMM Başkanlığına Yolladığı 3112 İmzalı
Mektup’ tur. Kitabın beşinci kısmında dönemin Türk Arnavut Kardeşliği Derneği
Genel Sekreteri olan Kamil Bitiş’in kaleme aldığı ve 5 Ağustos 1996 tarihinde Yeni
Yüzyıl gazetesinde yayımlanan yazısı “Kosova Cumhuriyeti 6 Yaşında, 2 Temmuz
1996” adlı yazısı bulunur. Bu yazıda Bitiş, Kosova ile ilgili tarihi bilgiler verir,
Kosova’nın güncel durumundan bahseder ve Türkiye’yi bu konuda harekete geçmesi
için uyarır. Ardından Kamil Bitiş’in 7-13 Mart 1998 tarihinde Aksiyon Dergisi’nde
yayınlanan “Kosova Saatli Bomba” adlı yazısı bulunur. Tüm içeriği ile Türk Arnavut
Kardeşliği Derneği tarafından basılan ve dağıtılan “Kosova Sorunu” adlı kitap,
Türkiye’nin Kosova meselesinde aktif rol oynaması için bilgilendirici bir davet niteliği
taşır.

3.3. Kosova Dayanışma Komitesi

Türk Arnavut Kardeşliği Derneği’nin Kosova Savaşı sırasında diğer derneklerle


beraber oluşturduğu bir komite olan Kosova Dayanışma Komitesi, 1998 yılında

14
savaşın başlamasıyla beraber kurularak faaliyet göstermiştir. 8 kişiden oluşan
komitede Türk Arnavut Kardeşliği Derneği’nden iki kişi (Kamil Bitiş bunlardan
biridir) olmak üzere çeşitli Balkan derneklerinden de kişiler bulunmaktadır. Kamil
Bitiş’in basın sözcülüğünü yaptığı Komite’nin başkanlığını Kosovalılar Derneği
Başkanı Fahri Türkkan yapmış; Priştineliler Derneği, Prizrenliler Derneği, Rumeli
Türkleri Derneği gibi dernekler de Komite ’de yer alan diğer derneklerdir. Komite’nin
yaptığı faaliyetlerden biri Kosova Savaşı sırasında Türkiye’de maddi yardım
toplayarak Kosova’ya yardım göndermesidir. Diğer bir faaliyet ise, UÇK’yı
kuranlardan biri olan Adem Yaşari’nin ailesi de dahil 50 küsur kişinin öldürülmesi
ardından Türkiye’de Sırbistan Konsolosluğu önünde 8 Mart 1998’de düzenlenen ve
yaklaşık 10 bin kişinin katıldığı bir protestonun düzenlenmesidir. 33

3.4. BESA Dergisi ve Kosova Sorunu Kitapçığı Söylem İncelemesi

BESA dergisi, Türk Arnavut Kardeşliği Derneği’nin yayın organıdır. Dergi 1993 ile
1996 yılları arasında toplam 7 sayı olarak çıkarılmıştır. Literatür taramasında
edindiklerim arasında Şubat 1994 tarihli 3.sayısı, Nisan-Mayıs 1994 tarihli 5-6.sayısı
ve Temmuz 1996 tarihli 7.sayısı bulunmaktadır. 1, 2 ve 4.sayıları ne yazık ki
bulunamamıştır. Dergi’nin ön kapağında hem Türk bayrağı hem de Arnavut bayrağı
yer almaktadır. Derginin ismi olan ‘BESA’ yazısının üzerinde de Atatürk’ün dile
getirdiği, “YURTTA BARIŞ, DÜNYADA BARIŞ” cümlesi yer almaktadır. (Şekil
3.1)

Şekil 3.1: Besa Dergisi

33
Kamil Bitiş ile Kişisel Görüşme, İstanbul, 04.11.2021.

15
Dergi’nin sahipliği Türk Arnavut Kardeşliği Derneği adına Halil Metin’indir. Murat
Ay Genel Yayın Müdürlüğünü yapmış, Kamil Bitiş (dönemin Türk Arnavut Kardeşliği
Derneği Genel Sekreteri) ise Genel Yayın Genel Müdür Yardımcılığını üstlenmiştir.
Genel Yayın Kurulu adı altında geçen isimler ise sırasıyla şöyle verilmektedir; Halil
Metin, Nihat Kosova (dönemin Türk Arnavut Kardeşliği Derneği Başkan Yardımcısı),
Murat Ay, Kamil Bitiş, Necmettin Sedef (ayrıca dergide İlan Sorumlusu adı altında da
geçmektedir), Ahmet Yaprağıcı, İsmail Sadıker, Rahmi Gürbüz. Derginin dizgisi,
PRIVE GRAFİK ile Medya Reklam tarafından yapılmış, baskı ise Asır Matbaası’nda
gerçekleştirilmiştir.

Dergi’nin çıkarılma amaçları arasında Türkiye’de yaşayan Arnavutlar arasında gerekli


bağların korunmaya çalışılması, derneğin gerçekleştirdiği etkinliklerin bir yayın
organı tarafından duyurulması, Türkiye’de Kosova Sorunu hakkında sadece
Arnavutlar arasında değil Türkler arasında da kamuoyu oluşturulması gibi sebepler yer
alır. Dergi’nin içeriği, Kosova’dan-Türkiye’den haberler, Kosova’nın güncel
durumuna dair bilgiler, Kosova konusunda herhangi bir girişimde bulunan ülkeler
hakkında bilgiler, Türk tarihi içinde yer almış ünlü Arnavut kişiler gibi oldukça geniş
bir yelpazeye sahiptir. Ayrıca yazılan yazılar okuyucuya hem Türkçe hem de
Arnavutça dillerinde sunulmuştur.

Şekil 3.2: Kasova Sorunu Kitabı

Kosova Sorunu adlı kitapçık, Türk Arnavut Kardeşliği Derneği tarafından, 1998
yılında yayınlanmış ve sadece 68 sayfadan oluşmaktadır. Kamil Bitiş kitapçığı

16
hazırlayan kişidir ve önsözde Nihat Kosovalı tarafından belirtildiği üzere de kitapçığın
hazırlanmasında Kamil Bitiş büyük bir emek ve çaba harcamıştır. (Şekil 3.2)
Kitapçığın içeriği insanları Kosova Sorunu hakkında bilgilendirmek amacıyla
hazırlanmış farklı farklı yazarların kaleme aldıkları yazılardan oluşur. Bu yazarlardan
biri de Kamil Bitiş’tir ve kendisinin kitapçıkta iki adet yazısı bulunmaktadır. Kosova
Sorunu kitapçığının hazırlanmasının amaçları arasında Kosova’daki savaşın giderek
şiddetlendiği bir dönemde Türkiye’de kamuoyu oluşturmak adına insanları
bilgilendirmek en önemli sebeplerdendir. Kitapçık 1990 sonrası Kosova’nın Sırp işgali
sırasında bulunduğu duruma ayrıntılı olarak değinerek başlar ve daha sonra durum
değerlendirmesi yapan yazılarla devam ederek Türkiye Cumhuriyeti’nin Kosova
Sorununda etkin olması için çağrıda bulunur.

BESA dergisi ve Kosova Sorunu kitapçığının söylem analizinin bir arada yapılmasının
sebepleri arasında her iki yayının da hazırlanış aşamalarında Kamil Bitiş’in önemli bir
rol oynaması yer alırken aynı zamanda içeriklerinde bulunana yazıların bazılarının
aynı yazılar olması da söz konusudur. Ayrıca her iki yayını hazırlayan ekibin hemen
hemen aynı kişilerden oluşması da göz ardı edilmemelidir.

3.4.1. BESA dergisi ve Kosova Sorunu kitapçığına göre ‘Kosova, Kosovalı


Arnavutlar ve Kosova Sorunu’ Söylemi

Her iki yayın da Kosovalı Arnavutların ya da daha geniş hali ile sadece Arnavutların,
Balkanlarda özellikle Kosova ovası civarında bulunmalarını diğer milletlerden daha
önceye dayandırır. Bu eskiye dayandırma birkaç yerde tekrar edilir. Örneğin BESA
dergisinde bu dayandırma şöyle ifade edilmiştir; “…eski İşkodra, Kosova, Üsküp,
Manastır ve Yanya illerinde yaşayan Arnavutlar, Balkan yarımadasının en eski ve yerli
sakinleridir.”34 Kosova Sorunu adlı kitapçıkta ise eskiye dayandırma şu sözlerle ifade
edilir; “…bugünkü Kosova ve Arnavutluk’u ilk yerli halkı Arnavutlardır. Sırplar
Kosova’ya 12. ve 13. Yüzyıllarda gelmişlerdir.”35 Bu söylemler Arnavutların bölgeye
Sırplardan daha önce geldiğini ispat etmek amacıyla söylenirken, Sırpların bölge
üzerinde yürüttükleri propagandaları tarih tezlerine dayandırmalarını da yanlışlamayı
amaçlar. Arnavutların kendilerini aynı coğrafyada yaşayan diğer milletlerden ayırmak

34
BESA Dergisi, İstanbul, s.3,1994.
35
Kosova Sorunu, age. 59.

17
istemeleri söz konusudur ve bunu şöyle dile getirmişlerdir; “…kendilerine özgü güçlü
örf ve adetleri olan Arnavutlar…”36

Arnavutların Osmanlı yönetiminde oldukları konum bu iki yayında da vurgulanıyor ve


Türklerle bağlarının, yakınlığının altı çiziliyor. Örneğin BESA dergisi bu yaklaşımı
şöyle ele alınıyor; “…töresel ve ahlaksal yaklaşımdan dolayı Arnavutlar Osmanlı
camiasında reaya sayılmadı, Türklerle beraber imtiyazlı ulus düzeyinde…”37 Bu bağın
altının özellikle çizilmeye çalışılması sadece bu sözlerle değil ayrıca “…Arnavutlar
bugün de Türklerin ve Türkiye’nin en yakın ve sadık dostlarıdır.”38 Şeklindeki
ibarelerle de vurgulanıyor. Bu vurgulamaların amacı, iki ülkenin yakın ilişkilerine
vurgu yaparak Türkiye’nin Kosova Sorunun da sessiz kalmaması ve bir taraf tutmaya
itilmeye çalışılmasıdır.

Kosova Sorunu çerçevesinde de Kosovalı Arnavutlar kendilerini karşıtlık üzerinden


tanımlamışlar ve şöyle bir ifade kullanmışlardır; “…kendi topraklarında bağımsızlık
ve eşit haklara sahip olabilmek için mücadele eden…” ve “…Balkanların kaygan
zeminine rağmen seçimini demokrasiden yana yapan bir ülke…”39 Bu tanımlamalarla
Kosovalı Arnavutların kendilerini Sırplardan ayrı tutmaya çalışmaları söz konusudur.
Bu tanıma göre Sırplar demokrasi taraftarı değilken kendileri öyledir. Bu söylem aynı
zamanda uluslararası aktörlere karşı bir haklı dava savunucusu gibi görünmek
açısından da önemlidir.

Dergi ve kitapçıkta Kosova Sorununun tanımlanmasını daha öncelere dayandırma


çalışmaları vardır. Tito’nun Yugoslavya’sında 1974 Anayasal düzenlemesiyle beraber
sekiz birimden biri olan Kosova (özerk bölgedir), aslen 1989 yılında Sırp işgali
neticesinde özerk statüsünü kaybeder ve Kosova Sorunu tanımlaması meydana çıkar 40.
Belki bu durum birkaç on yıl daha geriye götürülebilse de BESA’da Kosova
Sorununun aslında çok daha önce oluştuğu söylenir; “…1878 yılında Osmanlı
Devleti’nin dağılmasıyla başladığını…”41 Bu radikal söylem bir bakıma doğru da
sayılabilir. 14. Yüzyıldan beri Osmanlı Devleti’nin bir parçası olan Kosova bölgesi
1878 yılında elden çıkmış ve bu coğrafya Balkan milletlerine kalmıştır. Her ne kadar

36
BESA Dergisi, age.
37
age.
38
age.
39
age.
40
BESA Dergisi, age.
41
age.

18
1912 yılında Osmanlı Devleti Balkanlar Savaşları ile meşgul iken Arnavutluk
bağımsızlığını ilan etmiş olsa da, Kosova Arnavutları Sırp yönetimi altında kalmıştır.
Bu tarihi gerçek, bir bakıma Kosova Sorununun 1878 yılından itibaren başladığını
doğrular. Ancak güncel Kosova Sorunu denildiğinde akla, Tito’nun ölümü sonrası
Yugoslavya’da başlayan Sırp etkisiyle beraber 1989 yılında Sırpların Kosova’nın
kamu kurumlarını kapatarak resmen işgal etmesiyle başlar. Ancak Kosovalı
Arnavutlar bu durumu kabullenmezler ve yaklaşık 80 bin Sırp asker ve polisinin işgali
altındayken kendi yapılarını kurarak pasif direnişlerini sürdürürler.
Bağımsızlıklarından asla vazgeçmeyeceklerini de şu sözlerle dile getirirler; “…Kosova
Sırbistan değildir, hiç olmamıştır ve olmayacaktır.”42 Bu kararlı söylem Kosovalı
Arnavutların Kosova Sorununu tanımlarken kullandıkları birçok söylemden yalnızca
bir tanesidir.

Kosova Sorunu tanımlamaları, BESA dergisi ve Kosova Sorunu kitapçığında oldukça


yer alan söylemlerdendir. Elbette ki bunun sebebi her iki yayınında yayınladığı
dönemler Kosova Sorununun en canlı olduğu zamanlardır ve bu iki yayın da
Türkiye’de kamuoyu oluşturmak için yapılan lobi faaliyetlerinin başat ürünleridir. En
vurucu tanımlamalardan bir kaçını şöyle sıralayabiliriz; “…Kosova halkının politik ve
ulusal iradesi, kendi kaderini tayin hakkı ve bağımsızlığı zalimce yok sayılıyor.”, “…23
Mart 1989 yılında bin bir hileyle Kosova Özerk Bölgesi anayasa maddelerini yok
ederek Sırbistan’a bağladılar…”, “…Arnavutlar gündelik polis zorbalığına, kadın ve
çocuk demeden cinayetlere, rasgele ev aramalarına, gözaltı, tutuklama, işkencelere
maruz kalıyorlar…”43 Tüm bu söylemler durumun ne kadar çarpıcı olduğunu aslında
gözler önüne sermek için seçilen cümlelerdir. İlk iki tanımlama da Kosova’nın içinde
bulunduğu durumun uluslararası uygulamalara ne kadar ters düştüğünü göstermek
maksadıyla vurgulanmıştır. Son iki tanımlama ile Sırbistan’ın yaptıklarının hukuka
sığmayışı dile getirilmiş ve acımasızlık vurgulanmıştır.

Kosova Sorunu söz konusu olduğunda sadece Sırpların acımasızlığı söz konusu
değildir, aynı zamanda Kosovalı Arnavutların uğradıkları işgale, karşılaştıkları
zalimliğe karşı haklı direnişleri de anlatılır her iki yayında. Örneğin; “…Kosovalılar
Sırpların baskılarına çok sayıda şehit vererek direndiler.”, “…Sırpların işgali altında
Kosova’da Türkler ile Arnavutlar paralel kurumlar kurarak eğitim, sağlık ve diğer

42
‘İçimizden Biri’, age.
43
age.

19
alanlarda çalışmalar…”44 gibi söylemler Kosovalı Arnavutların Sırp mezalimi
karşısında gösterdikleri pasif direnişe atıflar yaparken, aktif direnişlerinin nişanesi
olan UÇK’ya herhangi bir gönderme yapmaz. Çünkü bu yayınlarla hedeflenen
Kosova’nın bulunduğu durumu gözler önüne sermektir. Kosova bulunduğu durumda
pasif direniş gösteriyor olduğunu göz önüne çıkarmalıdır, aynı zamanda UÇK gibi
paramiliter grupların varlığını ise gözlerden uzak tutması gerektiğinin farkındadır.
Çünkü haklı direnişleri şiddetle lekelenmemelidir. Bu yüzden her iki yayında da
UÇK’dan neredeyse hiç bahsedilmez.

Ancak Kosova’nın pasif direnişi içinde yer alacak başka bir konu daha mevcuttur. O
da Kosova’nın kamu kurumlarının Sırplar tarafından kapatılmasına rağmen, kendi
bağımsızlıklarını ilan edip, referandum yapıp ve cumhurbaşkanı seçmeleri gibi
eylemleridir. Bu eylemlerden her iki yayında da oldukça bahsedilmiştir. “…2 Temmuz
1990 yılında başkent Priştine’de Sırp ordusu ve polisinin kapattığı meclisi önünde,
Kosovalı parlamenterler Kosova Cumhuriyetini ilan ettiler.”, “…7 Eylül 1990 yılında
Kosova’nın Kaçanik şehrinde meclis toplandı ve Kosova Anayasası kabul edildi.”,
“…26-30 Eylül 1991 yılında yapılan referandumla meclisin aldığı bağımsızlık kararı
halk tarafından onaylandı…”45 Tüm bu söylemlerde spesifik tarih verme ve olayların
anlaşılır bir şekilde iletilmesi durumu, Kosova’nın direnişinin haklılığını, Kosova
Cumhuriyetinin varlığının geçerli olduğunu kanıtlamak içindir.

Kosova Sorununun en canlı olduğu zaman, Sırbistan’ın 1998 yılında şiddet eylemlerini
daha fazla arttırması ile sorunun savaşa dönüştüğü zamandır. Ancak durum hala sorun
şeklinde iken çıkan BESA dergisi okuyucularını kimi söylemleri ile durumun savaşa
döneceği şeklinde uyarıyor. “…Kosova’da olacaklar bütün bir bölgeyi tehdit
edebilir.”, “…Bosna’da yaptıkları bunca zulüm ve vahşete karşı istedikleri sonuca
ulaşamayan Sırplar bu kez de şanslarını Kosova’da denemek niyetinde olduklarını
artık açıkça göstermektedirler.”, “…Sırplar büyük bir hazırlık içerisindedirler.”46
Tüm bu söylenenler aslında durumun ne kadar farkında olduklarının ve bunu herkese
duyurmaya çalıştıklarının kanıtıdır. Ancak maalesef ne uluslararası toplum ne de
Türkiye, 1998 yılında durum gerçekten savaş halini alana kadar kendilerinden
istenilenleri yapmışlardır.

44
‘Kosova Cumhuriyeti 6 Yaşında’, age.
45
age.
46
‘Bir Kez Daha’, age.

20
3.4.2. BESA Dergisi ve Kosova Sorunu Kitapçığına göre Sırp ve Sırbistan Söylemi

Türkiye’de yaşayan Kosovalı Arnavutlar tarafından hazırlanan ve yayımlanan her iki


yayın da dönemin getirdiği bir durumla anlaşılır bir şekilde Sırplara oldukça sert
yaklaşmaktadır. İfade edilen gerçeklerin yanında Sırplar hakkında yapılan söylemler
hakaret boyutundadır. Örneğin BESA dergisinin henüz girişinde dönemin Türk
Arnavut Kardeşliği Derneği Başkan Yardımcısı Avukat Nihat Kosovalı tarafından
kaleme alınan yazıda şöyle denmiştir; “…Sırplar tıynetlerinin ve melanetlerinin
gereğini yerine getirmektedirler. Sırbın tıyneti ALÇAKLIK, melaneti de VAHŞET ve
ZULÜMDÜR.”47 Bu söylemden de anlaşılacağı üzere kızgınlık had safhadadır ve
ötekileştirmek amacıyla yazılmıştır. “…evlatlarının bile boynundan asla çıkmayacak
Lanet Halkası olarak kalacaktır.”48 Gibi bir söylem ise işin ileri boyutunu gözler
önüne serer. Çocuklara kadar edilen beddua belki de Kosova direnişinde kaybedilen
kadın, çocuk, genç ve yaşlılar için bir ahtır. Kızgınlık, üzüntü insanların belki de ileride
istemeyecekleri şeyleri söylemelerine yol açmıştır. Sırplar için söylenen şeyler
arasında ötekileştirerek tanımlama da yer alır ve bu ötekileştirmede sadece Sırplar
değil Balkan coğrafyasındaki diğer çevre milletler de nasibini alır. “…ulusal örf ve
adetleri olmayan Yunanlılar, Sırplar, Bulgarlar, Hırvatlar, Slovenler arasında
Hristiyanlık çok çabuk yayılmıştı. Bu ülkelerde kurulan kiliseler, kendilerine özgü
güçlü örf ve adetleri olan Arnavutlara çok katı davranmışlardır.”49 Bu söylemde
görüldüğü üzere, Arnavutlar dini olarak ‘diğerlerinden’ farklıdır ve bu farklılık
vurgulanarak Türklerle olan bağ daha çok belirtilmek istenir. Ancak Hristiyan da olan
Arnavutların varlığı hatırlatılmak istenmez. Zira Arnavut milleti, din temelli bir
bağımsızlık gütmeyen nadir milletlerdendir. Bilinen odur ki, Arnavutluk
bağımsızlığını kazandığında, bu hem Müslüman hem Hristiyan Arnavutların bir araya
gelmesi ile mümkün olmuştur.

Diğer milletlerin nasibini alması ayrıca başka söylemlerde de yerini bulur; “…Sırp,
Bulgar ve Yunanların bir Ortodoks şemsiyesi altında birleşme çabaları Sırplara büyük
bir cesaret vermektedir.50” Burada söylenenden de çıkarım yapılabileceği ve
yayınların diğer kısımlarında da değinildiği üzere, Yunanistan, Sırpları eylemlerinde

47
‘Sabrın Sonu’, BESA dergisi, age.
48
age.
49
‘Arnavutluk’ta Atatürk için Yayımlanan Kitaplar’, BESA dergisi, age.
50
‘Bir Kez Daha’, age.

21
desteklemektedir. Bu durum Kosovalı Arnavutların Yunanlıları neden ötekileştirdiğini
açıklar.

Sırpların eylemlerinin boyutları her iki yayında da oldukça net bir şekilde
verilmektedir. Örneğin; “…Etnik temizlemeyi Arnavut halkına karşı kazanmak amacı
ile yapılan sistematik Sırp soykırımı…”, “…Arnavutlara yönelik Sırp terörü…”51
Eylemlerinin ayrıntıları da anlatılmaktadır bu yayınlarda; Arnavutça eğitim veren
kurumların, televizyonların kapatılarak eğitim ve haber alma hakkının engellenmesi
bunlardan biridir. Devlet kurumlarında çalışan Arnavut kökenli memurların,
doktorların işten çıkarılmaları gibi pek çok şey söz konusudur.52 Tüm bu yapılanların
nedenleri ise Kosovalı Arnavutlar açısından oldukça açıktır aslında; “…Sırpların
niyeti, gerçekte son derece acımasız baştan sona bir temizlik ve topyekûn bir savaş
şartlarında bile olsa bir ülkeye egemen olmak ve başka bir halka hükmetmektir.”53 Bu
cümle aslında Sırp yayılmacı politikasını en etkili açıklayan cümlelerdendir. Sırplar
bu yayılmacı politikalarında sadece Kosovalı Arnavutlara hükmetmeyi değil aynı
zamanda Kosova’da yaşayan Arnavutların ve Türklerin ve hatta Bosna’da Bosnalıları
yaşadıkları yerlerden etmeyi de istemiş ve bu doğrultuda çok uzun yıllar çalışmıştır;
“…1955-1956 yıllarında zamanın içişleri bakanı Aleksandır Rankoviç Sırp
barbarlığını hortlatarak silah arama bahanesiyle Arnavut ve Türklere işkence
uygulayıp, onların Türkiye’ye göç etmeleri için çalıştı.”54 Yani belirtilenlere göre Sırp
yayılmacılığı, yerinden etme üzerine uygulanan eylemlerle de iç içedir ve bu durum
uzun yıllardır söz konusudur.

3.4.3. BESA Dergisi ve Kosova Sorunu Kitapçığına göre Türk, Türk-Arnavut


İlişkileri ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti Söylemleri

BESA dergisi ve Kosova Sorunu kitapçığı söylemlerinde Türkler, Arnavutların


kardeşi milleti olarak görülür. Kendilerini her zaman sadık dost olarak niteleyen
Arnavutlar her ne kadar Osmanlı’nın dağılma sürecinde bağımsızlıklarını ilan etseler
de bu durum dostluklarında bir eksiltme meydana getirmemiştir. “…Balkan harbinde
yitirilen Rumeli’de bağımsızlığını ilan etmek zorunda kalan Arnavutlar, Türk

51
‘Siz De Kosova’sınız’, age.
52
Kosova Sorunu, age.
53
‘Siz De Kosova’sınız’, BESA Dergisi, age.
54
‘Kosova Cumhuriyeti 6 Yaşında’, age.

22
dostluğuna sadık kaldılar.”55 Bu söylem ile Arnavutların bağımsızlıklarını sanki
istemeyerek elde ettiklerinde bir anlam çıksa da durum tabi ki öyle değildir. Sabit
Uka’nın kitabında yer yer belirtildiği üzere kimi Arnavutlar 1878 yılında göç
ettirmelere karşı Sırplarla iş birliği yaparak evlerinde kalmışlar ve hatta zaman zaman
Osmanlı’ya karşı savaşmışlardır. Ancak bu iki yayının amacını, nerede çıkarıldığını
göz önüne alırsak söylenenler makuldür. Amaç Türkiye’de kamuoyu oluşturmak
olduğu için, Türk-Arnavut tarihi ilişkisinde pozitif şeylerin ön plana çıkarılması,
hatırlatılmaması gerekenlerin de oldukları yerde bırakılması olağandır. Bu durum
demek değildir ki söylenenler samimi değildir. Tam tersine söylenenler samimidir ve
gerçekleri yansıtır, hiçbir ülke samimi olmadığı konuda kendi ülkesinde dernek açmaz;
“…Arnavutluk’ta faal bulunan ‘Atatürk’ün Dostları Derneği…”56 Atatürk’ün
Arnavutlar arasında oldukça sevildiği, düşüncelerine yer verildiği belirtiliyor;
“…Arnavut halkının Türk ulusuna ve Atatürk’e olan bağlılığını hiçbir rejim yok
edemez.” Hatta “…Kral Zogo karşıtları ‘Kemalist’ olarak damgalanmaktan şeref
duyuyorlardı.”57 Sözleri Atatürk’e verilen önemin ne kadar büyük olduğunu da
gösterir. Bu önem ve dostluk hisleri sadece Arnavutlardan Türklere karşı değil aynı
zamanda Türklerden de Arnavutlara karşı olduğu da dile getirilenler arasındadır;
“…Balkanların ortak tarih ve ortak kültür nedeniyle özel olarak önemli olması…”58
sözleri sadece Arnavutlara yönelik değil, Balkan coğrafyasında ortak bir tarih ve kültür
paylaşılan diğer milletleri de içine alıyor ama esasen ortak din üzerinden bir birliğe
çıkarım yapılıyor. Din kardeşliği söylemi Arnavutlar tarafından da Kosova Sorunu
sırasında Türkiye’yi aktif olması için etkilemeye çalışılan konulardan biridir; “…biz
Boşnaklar, biz Arnavutlar ve nihayet biz Türkler bütün İslam alemi ile elimizden geleni
arkamıza koymayacağız.” Ancak bu söylemde vurgulanan din motifi aynı yazı
içerisinde yer alan başka bir söylemle çelişir gibi görünse de aslında dinden öte
kardeşliğe vurgu yapar; “…Siyasi görüşü etnik kökeni ne olursa olsun Bosna,
İstanbul’a Mekke’den daha yakındır. Tıpkı Priştine’nin İstanbul’a Medine’den daha
yakın olduğu gibi.”59 Bu söylemler Balkanlarda dönemin mevcut karışıklıklarının
Türklerin de ajandasında olması gerektiğini vurgular, bu nedenledir ki din, kültür,
tarih, dostluk söylemleri ön plana çıkarılır.

55
‘Arnavutluk’ta Atatürk için Yayımlanan Kitaplar ‘, BESA dergisi, age.
56
age.
57
age.
58
‘Sayın Cumhurbaşkanımızın Uluslararası Balkan Konferansında Yaptıkları Konuşma’ age.
59
‘Sabrın Sonu’, BESA Dergisi, age.

23
Türkiye’nin Balkanlardaki sorunlarla özellikle Kosova Sorunu ile ilgilenmesini
isteyen sadece Türkiye’de yaşayan Kosovalı Arnavutlar değildir. Kosova’da yaşayan
bir Türk topluluğunun varlığı söz konusudur ve bu Türkler de Kosovalı Arnavutların
davasını paylaşır görünmektedir. En azından BESA dergisi ve Kosova Sorunu
kitapçığının her ikisinde de yayımlanan Kosova’da yaşayan Türkler tarafından,
‘Başvuru’ adlı Türkiye Büyük Millet Meclisine hitaben yazılmış 3112 imzalı mektup
bunu onaylar. 60 3 Mayıs 1992 tarihli bu mektupta Kosovalı Türkler, Türkiye’yi,
Kosova’nın tanınması için çağırır ki Kosova Sorunu büyümeden çözüme ulaşsın.
Mektupta bol bol ortak tarih, ortak kader, kardeşlik öğelerine yer verilir; “…Tarih
boyunca Arnavutlarla birlik ve beraberlik içinde yaşayan biz Kosova Türkleri,
geçmişte olduğu gibi, gelecekte de onlarla aynı kaderi paylaşacağız.”, “…her şeyi,
hiçbir ayrım gözetmeksizin bir arada kardeşçe yaşıyoruz.”61 Bu söylemler de özellikle
vurgulanan noktalar daha önce de belirtildiği üzere Türklerin Kosova Sorununda
harekete geçmesi için tetikleyici rol oynaması hedeflenmiştir.

Son olarak Türkiye’yi Kosova Sorununda harekete geçirebilecek bir nokta olan,
Türkiye ile Yunanistan’ın yıllardan beri süre gelen ikircikli ilişkisine değinir.
“…Kosova Cumhuriyeti’nin, Türkiye tarafından tanınması durumunda Türkiye bir
dost ve müttefik daha kazanmış olacaktır. Bu da Türkiye’nin daha güçlü olması
demektir. Yunanistan’ın Kosova Cumhuriyeti’ne karşı, Sırbistan’la birlikte hareket
etmesinin esas nedeni de budur.”62 Buradaki söylemde Yunanistan’ın Türkiye’ye karşı
müttefik edindiği ima edilip, Türkiye’ye, Kosova’yı aceleyle tanıması için baskı
yapılmaya çalışılıyor. Bu durum aslında bir dönem Amerika Birleşik Devletleri (ABD)
tarafından da dikkatle izlenmiştir. İki NATO üyesi devletin çarpışması istenmemiştir,
ancak durum zaten Türkiye açısından sanıldığı kadar tırmanmış değildir. Hatta Bosna
Hersek durumunda Dayton Anlaşması imzalandıktan sonra Türkiye’nin bölgeye
ilgisinin azaldığı söylenmiştir. 63

3.4.4. BESA Dergisi ve Kosova Sorunu Kitapçığına göre Dış Aktörler Söylemi

BESA dergisi ve Kosova Sorunu kitapçığı dış aktörlerden bahsederken bunu iki
şekilde yapıyor. Birincisi saldırgan tutumlu olan Sırbistan söylemleri, ki bunu ayrı bir

60
‘Başvuru’, Kosova Sorunu, age. 51.
61
age.
62
‘Kosova Cumhuriyeti 6 Yaşında’, Kosova Sorunu, age. 58.
63
Kosova Sorunu, age. 39.

24
başlık altında incelemiş bulunuyoruz ve Yunanistan gibi Sırpları destekler görüşte olan
dış aktörler. İkincisi ise, uluslararası arenada sözü geçen Amerika Birleşik Devletleri
gibi ülkeler ile tanınmak için başvurulan Avrupa Topluluğu gibi uluslararası
aktörlerdir. Türkiye bu tanımlamalardan yola çıkarak dış aktör konumunda gibi
görünse de her iki yayın da Türkiye’de bir kamuoyu oluşturmak amaçlı çıkarıldığı için
ayrı bir yere sahiptir.

Yunanistan’ın Kosova meselesinde Sırplara destek verdiğini daha önceki başlıklardan


biliyoruz. Ancak Kosovalı Arnavutların Yunanlıları eziyet eden tarafta görmeleri için
bir sebepleri daha var; “…Sırpların uyguladığı etnik temizlik Yunanlılar tarafından
daha önce uygulandı. Yunanistan’daki Arnavut yerleşim yerlerini dağıtıp, onları
güneye sürerek Arnavutları asimile etmeye çalıştılar.”64 Bu söylemden de anlaşıldığı
üzere Arnavutların Yunanistan’a karşı duydukları öfke sadece Sırbistan’ı
desteklemelerinden kaynaklanmamaktadır. Daha önceden yapılanları unutmamışlar ve
Türklerin de yapılanları unutmamasını istemektedirler. Bu yüzden Türk-Yunan
çatışmasına gönderme yaparak şu sözleri dile getirirler; “…Kosova Cumhuriyeti’nin
tanınması Sırbistan’a olduğu gibi Yunanistan’a da büyük bir darbe vuracaktır.”65
Yunanlılara vurulacak darbenin Türk milletinin istediği bir şey olarak görüldüğü
ortadadır. Bu yüzden tanınmanın isteği için kullanılan yollardan biri olmuştur.

ABD’nin etkisinin farkında olan Arnavutlar, bu ülkenin bölgede kaosu engellemeye


çalışmasının bilincinde olarak isteklerini dile getirmek için daha etkin olmaya
çalıştılar. “…1996 yılının ocak ayında Dernek olarak ABD Ankara Büyükelçiliği
aracılığıyla ABD Dışişleri Bakan Yardımcısından randevu talebi…”66 Ancak
anlatılana göre bu randevu talepleri Richard Hollbruk’un Türkiye’ye ziyaretini
gerçekleştirememesi sebebiyle olumlu sonuçlanamadı. Her ne kadar randevu
gerçekleştirilemese de ABD’de Kosova Sorunu ile ilgilenen grupların varlığı söz
konusuydu ki bu durum dergiye şöyle yansıdı; “…Amerikalı 20 senatör Kosova için
özel temsilci atanmasını istedi.”67 Kosovalı Arnavutlar, ABDnin yanı sıra başka
uluslararası aktörlerin de duruma müdahale olmasını istemişler ve bunun için adımlar
atmışlardır; “…Kosova Cumhuriyeti’nin uluslararası kurumlar ve devletler tarafından
tanınmasıyla bu süreç tamamlanmış olacaktır.”, “…uluslararası sivil himaye, bir

64
‘İçimizden Biri’, BESA Dergisi, age.
65
‘Kosova Cumhuriyeti 6 Yaşında’, BESA Dergisi, age.
66
‘Hollbruk’tan Randevu Talebi’, BESA Dergisi, age.
67
‘Kosova Haber Merkezi’, BESA Dergisi, age.

25
diğer savaşın önüne geçilmesi için geçici bir çözüm olacaktır.”, “…Kosova
Cumhuriyeti Avrupa Topluluğu’na 23 Aralık 1991’de bağımsızlık tanınması için
başvuruda bulunmuştur.”, “…Cumhurbaşkanı ve Başbakan, tanınma için Amerika,
Avrupa, Türkiye ve diğer ülkelerle temasta.”68 Atılan adımların ne yazık ki Kosovalı
Arnavutların istediği şekilde sonuçlanmadığı tarihi olarak biliniyor. En azından savaş
çıkmadan yapılmış olan bu isteklere savaş öncesi olumlu dönüşler yok denecek kadar
azdır. Ancak savaş sonrası, NATO’nun müdahale kararı ile ülkeler Kosova Sorununa
müdahalede bulunmuşlardır. Bu gecikme durumu da Kosovalıların ve diğer
ülkelerinde bildiği üzere, pek çok Kosovalı Arnavut’un canına mal olmuştur.

68
BESA Dergisi, age.

26
4. BAĞIMSIZLIK SONRASI TÜRKİYE’DE KOSOVA’YA YÖNELİK
FAALİYETLER VE KAMİL BİTİŞ (2008 SONRASI)

4.1. Kamil Bitiş’in Hayatı ve Faaliyetleri

Kamil Bitiş, Türkiye’de Kosova Sorunu hakkında kamuoyu yaratmaya çalışanların


arasında belki de en aktif kişilerden biridir. 69 Kendisi, 1959’da Kosova’da dünyaya
gelmiş, daha sonra ailesiyle beraber 1964’te Türkiye’ye göç etmiştir. İlkokul ve liseyi
İstanbul’da okumuş daha sonra kendisini borçlu hissettiği Kosova’ya giderek Priştine
Üniversitesinde Makine Bölümünü bitirmiştir. 70 (Şekil 4.1)

Şekil 4.1: Kamil Bitiş ve Ailesi

Kamil Bitiş, 1991-2015 yılları arasında Türk-Arnavut Kardeşliği Kültür ve Dayanışma


Derneği’nin Genel Sekreterliğini yapmış, yine bu dernek adına ‘BESA’ dergisinin hem
Türkçe hem Arnavutça çıkarılmasında öncü olmuştur. Yine aynı dernek adına, Kosova
Sorunu adlı bir kitap/kitapçık çıkarılmasında, hazırlayan ve yazarlarından biri olarak
yardımcı olmuştur.71

Kamil Bitiş, Kosova Savaşı sırasında Kosova derneklerinin oluşturduğu, Kosova


Dayanışma Komitesi’nin basın sözcülüğü görevini üstlenmiştir. 72

69
Bitiş, age. 357.
70
“Röportaj: Kosova Kültür Merkezi Müdürü”. Balkar Bülteni. s. 2. (2018): 55-57.
71
Bitiş, age. 357.
72
“Röportaj: Kosova Kültür Merkezi Müdürü”. Balkar Bülteni. s. 2. (2018): 55-57.

27
Kamil Bitiş, Kosova Diaspora Bakanlığına bağlı olan Kosova Kültür Merkezi’nin
açılışı olan 2012’den itibaren Genel Müdürlüğünü yapmaktadır. Kosova Kültür
Merkezi, Kosova Cumhuriyeti’nin yurt dışında açmış olduğu ilk kültür merkezidir.
Diğer Kosova Kültür Merkezleri ise biri İsveç, diğeri ise İsviçre’de olmak üzere iki
adettir. Ancak Kosova Kültür Merkezleri bir parça pandemi dolayısıyla da olsa, asıl
olarak bağlı bulundukları Kosova Diaspora Bakanlığının Dışişleri Bakanlığına
bağlanması dolayısıyla kapatılmıştır. Gelecek planları arasında (bu tezin yazıldığı
sırada) tekrar faaliyete geçilip geçilmeyeceği bilinmiyor.

Kosova Kültür Merkezi Genel Müdürü Kamil Bitiş, 2013 itibari ile Youtube üzerinden
Arnavutça dersleri vermektedir. Ayrıca bir sosyal paylaşım sitesi olan Facebook
aracılığıyla önemli ve özel günleri, Türkiye’de yaşayan Arnavut topluluğuna hatırlatıcı
nitelikte paylaşımlar yaparak hatıralardan düşmemesi için çabalamaktadır. Ayrıca
Kültür Merkezi bünyesinde, Arnavut Kültür Günleri etkinlikleri düzenlenmekte,
çeşitli film gösterileri yapılmakta, futbol maçları organize edilmektedir. Bu
faaliyetlere ek olarak Kosova Kültür Merkezi’nde paneller düzenlenerek Kosova’dan
çeşitli misafirler ağırlanmakta ve yine Kültür Merkezi bünyesinde Arnavutça dersleri
verilmektedir.

Kamil Bitiş, ayrıca Yıldız Teknik Üniversitesi’nde, Balkar’da 2015 itibariyle


Arnavutça dersleri vermeye başlamıştır. (Şekil 4.2)

Şekil 4.2: Kamil Bitiş Arnavutça Dersi Verirken

Kamil Bitiş ’in Kosova’ya yönelik belki de en aktif çalışan insanlardan biri olmasının
nedenleri arasında yaptığı çalışmalar sayılabilir. Örneğin daha önce bahsedildiği üzere
Türk-Arnavut Kardeşliği Kültür ve Dayanışma Derneği adına ‘BESA’ adlı derginin

28
hem Arnavutça hem Türkçe çıkarılmasında görev alırken, yine aynı dernek için
‘Kosova Sorunu’ adlı kitapçığı hazırlayan kişi ve yazarlarından biri olmuştur.

Bunlara ek olarak Sabit Uka’nın “1877-78 Yıllarında Güney Sırbistan’dan


Arnavutların Göçü ve Kosova Ovasına Yerleşmeleri” adlı kitabı Arnavutça
orijinalinden Türkçeye çevirmiştir.73 (Şekil 4.3)

Şekil 4.3: Kamil Bitiş'in Çevirmenliğini Yaptığı Kitap

Ardından Kamil Bitiş’in kendisi de Ocak 2021’de “Türkiye’de Unutulmuş Arnavutlar’


adlı kitabı çıkarmıştır. Kitabında Kamil Bitiş, Osmanlı dönemi Arnavutları ile
başlayan ve yıllar içinde Türkiye’ye göç eden Arnavutların ne zaman, nereye göç
ettiklerini aile aile çalışmış, bunu haritalar ve belgelerle desteklemiştir. Ayrıca Bitiş
kitabında, Türkiye’de Arnavutça ile ilgili gelişmelerden de bahsediyor. Örneğin
Arnavutçanın Türkiye’de seçmeli ders olarak ilkokullarda okutulması ve verilen
Arnavutça kurslarına da değiniyor.74

4.2. Kosova Kültür Merkezi

Kosova Kültür Merkezi (KKM), Kosova Cumhuriyeti Diaspora ve Stratejik Yatırımlar


Bakanlığına bağlı bir yerdir. İlk olarak Türkiye’de açılan Kosova Kültür Merkezi’nin
diğer iki şubesi ise, İsviçre ve İsveç’tedir. KKM’nin Türkiye’deki açılışı 23 Şubat 2013
tarihinde yapılmıştır.75 Finansmanının Kosova’nın Diaspora Bakanlığı tarafından
sağlandığı Kültür Merkezi’nin ilk ve tek müdürü ise Kamil Bitiş olmuştur. Kültür
Merkezi Mart 2020’de Kosova Diaspora Bakanlığı’nın Dışişleri Bakanlığı ile

73
Bitiş, age. 357.
74
Bitiş, age.
75
Kişisel Görüşme, İstanbul, 01.12.2021.

29
birleşmesi sonucu kapatılmıştır ve geleceği hakkında henüz bir karar verilmemiştir.
Kültür Merkezi’nin kurulmasının amacı, Türkiye’de yaşayan Arnavutların birliğini,
beraberliğini sağlayarak, Arnavut kültürünün Kosova dışında da yaşatılmasıdır. Bu
amaçlara ulaşmak adına Kültür Merkezi, Türkiye’de bulunan diğer Balkan ve Arnavut
kökenli derneklerle iş birliği yaparak etkinlikler düzenlemiştir. Arnavut tarihi ve
kültürünü aydınlatıcı nitelikte paneller, konferanslar düzenlenmesinde öncü olup,
çeşitli toplantılar da düzenlenmiş; futbol turnuvası, Arnavut geceleri, Arnavut Kültürü
Haftası, Kosova’nın Bağımsızlık Günün Kutlaması ve buna benzer daha çok faaliyeti
de içeren sosyal etkinlikler düzenlemişlerdir. Bu tarz sosyal etkinlikler dışında Kosova
Kültür Merkezi Müdürü olan Kamil Bitiş’in Kültür Merkezi bünyesinde eğitim
faaliyeti çatısı altında yıllardır devam eden ücretsiz Arnavutça kursları söz konusudur.
Kamil Bitiş haricinde bir kereye mahsus olmak üzere başka bir öğretmen ile Arnavutça
kursu açılmışsa da çeşitli sebeplerle devam edilememiş ve Kültür Merkezi bünyesinde
Kamil Bitiş Arnavutça kursu veren tek öğretmen olarak varlığını sürdürmektedir.76

Kosova Kültür Merkezi’nin öncülüğünde açılan bir dernek olan Arnavut Gençlik
Birliği, 2016 yılında kuruldu. Türkiye’ye Kosova’dan gelen Genel Sekreter ve Kosova
Diaspora Bakanlığından gelen gençlerle birlikte Arnavut Gençlik Birliğini kurdular.
Amacı Türkiye’de Arnavut kültürünü yaşatmak ve aynı zamanda gençlerin arasında
dayanışmayı arttırmak ve Kosova- Arnavutluk- Makedonya ve buradaki Arnavutlarla
iletişimi sağlamak, beraber olmaktır. Kosova Kültür Merkezi’nin kurmasına rağmen,
Arnavut gençlik Birliği bağımsız hareket eder. Başkan, yönetim kurulu, sekreter kim
kendileri seçimleri kendi içlerinde gerçekleşiyor, KKM olarak karışılmıyor. Arnavut
Gençlik Birliği, Doğu Anadolu’da, Bursa’da Adapazarı’nda şubelerini açmıştır.
(“Kosova Kültür Merkezi Genel Koordinatörü Kamil Bitiş Arnavut Gençlik Birliğini
Anlattı” Balkanlar TV, 17 Mart 2009, https://youtu.be/-qtl6rLMtj4 )

4.3. Kamil Bitiş ile Kişisel Görüşmenin Söylem İncelemesi

Kamil Bitiş’in Kosova Sorunu konusu çözüm arayışı sürecinde en aktif kişilerden biri
olması ancak kendisi ile ilgili herhangi bir çalışma yapılmamış olması söz konusudur.
Türk Arnavut Kardeşliği ve Dayanışma Derneği bünyesinde aldığı görevle, yapılan
faaliyetlerde ne kadar etkin olduğu gerçeği yadsınamaz. Aynı şekilde Kosova Diaspora

76
Kiş. Gör., 01.12.2021.

30
Bakanlığı tarafından bir Kosova Kültür Merkezi açılması planlandığında yönetimde
akla gelen ilk isim Kamil Bitiş olmuştur. Bu nedenlerle kendisinin gerçekleştirdiği
faaliyetleri incelemek adına da yaptığım bu çalışmada Kamil Bitiş ile ben Rabia Topuz
olarak kişisel görüşmeler gerçekleştirdim. Kamil Bitiş ile yapılan kişisel görüşmeler
İstanbul’da, birebir yapılan görüşmelerdir. Yapılan görüşmeler ayrıca Ekler kısmında
da verilmiştir. Bu bölümde bu görüşmeleri birkaç ana başlık altında söylem analizi
yöntemi ile inceleyeceğiz.

4.3.1. Kamil Bitiş ile Yapılan Kişisel Görüşmede Dernek Söylemi

Türk Arnavut Kardeşliği ve Dayanışma Derneği 1952 yılında kurulduğunda Rumeli


dernekleri arasında kurulan ilk dernek olmuştur. Bu derneği oluşturan kişilerin
Arnavutlar olduğunu, Alexandre Toumarkine’nin ‘Kafkas ve Balkan Göçmen
Dernekleri: Sivil Toplum ve Milliyetçilik’ başlıklı yazısından biliyoruz ancak tam
olarak derneği kimlerin kurduğuna Kamil Bitiş aydınlatıcı bir cevap veriyor; “…eski
Yugoslavya dediğimiz yerlerden daha çok siyasi olarak kaçan Arnavutların
oluşturduğu bir dernek.”77 Komünist rejimden kaçan Arnavutların oluşturduğu bu
derneğin diğer üyelerinin içinde de siyasi nedenlerle Türkiye’ye göç etmiş kişiler
bulunsa da, her bir üyesi aynı siyasi geçmişi paylaşmıyor Kamil Bitiş’e göre.

Dernek içindeki çeşitlilik sadece siyasi geçmişle de sınırlı değil. “…Türk Arnavut
Kardeşliği Derneğinde 150-200 kadar Ortodoks üye de var.”78 Diyor Kamil Bitiş ve
bu durumun derneği dinler üstü bir kurum haline getirdiğini belirtiyor.

Kamil Bitiş’in Türk Arnavut Kardeşliği Derneği ile tanışmadan önce bireysel olarak,
Kosova Sorunu ile ilgili bir adım atabilmek adına dernek açmayı düşündüğünü, ancak
nasıl, hangi isim altında açabileceğini bilmediğini dinliyorum. “…Türkiye’de de bir
şey yapmayı düşündüm.”, “…sürekli olarak dernek açmayı düşündüm.”79 Kendisi
dernek açmayı tahayyül ederken haberlerde gördüğü bir sergi vasıtasıyla dönemin
Türk Arnavut Kardeşliği Derneği Başkanı ile tanışıp, derneğe üye oluyor. Böylece
Kamil Bitiş’in Kosova Sorununda en etkin kişilerden biri olma yolculuğu başlamış
oluyor.

77
Kamil Bitiş ile Kişisel Görüşme, İstanbul, 04.11.2021.
78
Kiş. Gör., 04.11.2021.
79
Kiş. Gör., 04.11.2021.

31
Kamil Bitiş bir dernek açmanın önemini görüşme sırasında defalarca vurguluyor.
“…neden dernek lazım?”, “…dernek olmadan bir şey yapamazsın. Dernek olarak 50
üyen bile olsa gidip cumhurbaşkanından randevu isteyebilirsin. Ancak bunu çok
sayıda işçi çalıştıran bir iş adamı yapamaz.”80 Nedenini oldukça açık bir şekilde
belirtmiş oluyor aslında. Kosova Sorunun en sıcak olduğu dönemlerde Kosovalı
Arnavutların bireysel girişimlerinin işe yaramayacağının farkındadır Kamil Bitiş.
Topluca, bir kuruluş olarak hareket etmenin önemli olduğunu belirtiyor.

Kamil Bitiş üyesi olduğu Türk Arnavut Kardeşliği Derneği’nin 1991 yılında yönetim
kuruluna giriyor ve genel sekreterlik görevini yapmaya başlıyor. “…bir arkadaş
başkan oldu, ben de genel sekreter oldum. Ondan sonra biz çalışmalara başladık
Türkiye’de.”81 Bir etki yaratabilmek adına dernek olmanın gerekliliğinin farkındalığı
ile, Türk Arnavut Kardeşliği Derneği’nin yönetici kadrosunda yer alan Kamil Bitiş;
“…araç olarak kullanacağımız dernek vardı ve yönetime geldik. Daha sonra kamuoyu
yaratmak için çalışmalara başladık.” Diyor. “…Türk Arnavut Kardeşliği Derneği
olarak Kosova meselesini gündeme getiren bizdik.”82 Diyerek Kosova Sorununda
dernek olmanın önemini belirtiyor. Yapılması gerekenleri, bireysel yapmaya
çalışmanın ne kadar zor olduğunu, ancak bir derneğin araç olarak kullanılarak gerekli
yerlerden randevu alıp, gerekli kişilere ulaşmayı kolaylaştırdığını anlatıyor. (Şekil
4.4.)

Şekil 4.4: Türkiye'de Siyasilerle Görüşen Kosovalı Siyasiler

80
Kiş. Gör., 04.11.2021.
81
Kiş. Gör., 04.11.2021.
82
Kiş. Gör., 04.11.2021.

32
Dernek olarak sürekli faaliyete olmanın ne kadar zor olduğunu, hele ki derneğin aktif
olarak çalışmasını gerektirecek durumun ortadan kalkmasıyla, derneğin aktifliğinin
minimuma indiğini anlatıyor. Örneğin Kosova Sorununun savaşa dönüşmesiyle
derneklerin faaliyetlerinin arttığını ancak savaş durumunun ortadan kalkmasıyla
faaliyetlerin sadece dernek yemekleri gibi aktivitelere evrildiğinden bahsediyor Kamil
Bitiş. “…Kosova’da savaş bittikten sonra öyle tehlikeli, yardım edilebilecek bir durum
kalmamıştı.”, “…savaştan sonra derneğin etkinliği zayıfladı.”83 Ancak bir derneğin
faaliyetlerinin zayıflaması her zaman kötü bir anlam taşımıyor elbette. Örneğin bu
durumda faaliyetlerin azalması savaşın bittiği anlamına geliyor ve bu oldukça pozitif
bir durum.

Kamil Bitiş 2015’e kadar Türk Arnavut Kardeşliği Derneğinin yönetici kadrosunda
kalmıştır. Kosova Diaspora Bakanlığı tarafından açılan Kosova Kültür Merkezi’nin
2012 yılında genel müdürlüğünü yapmaya başladığında, her derneğe eşit mesafede
olması gerektiğini düşündüğü için Türk Arnavut Kardeşliği Derneği’nin yönetim
kadrosundan ayrılmış ve üye olarak devam etmeye karar vermiştir. “…Kosova Kültür
Merkezine seçildikten sonra bir, bir buçuk dönem münasebetlerime devam ettim, sonra
ayrıldım.”, “…Kosova Kültür Merkezinde derneklerle işim vardı, bütün derneklere eşit
olmak için ayrılmamın daha iyi olacağını söyledim arkadaşlara.”84

Kosova Kültür Merkezi adından da anlaşılacağı üzere bir dernek değil, kültür
merkezidir. Türkiye’deki Balkan kökenli, daha doğrusu Arnavut kökenli derneklerle
iş birliği içerisinde olup, derneklerle birlikte faaliyetler düzenlemektedir. “…Kosova
Kültür Merkezi’nin amacı derneklerle birlikte hareket etmek, ya da onları harekete
geçirmek, onlarla ortak çalışmalar yapmaktır. Kosova Kültür Merkezi biraz motor-
lokomotif görevini görüyordu. Etkinlikleri arttırma açısından Kosova Kültür Merkezi
birleştirici güç olmuş oldu diyebiliriz.”85 Dernekler kendi başlarına dağınık halde
yaptıkları çalışmaları Kosova Kültür Merkezi sayesinde bir araya getirmiş oluyor
Kamil Bitiş’e göre. Mesela Arnavut Kültür Haftası için yapılan faaliyetleri hangi
dernekle beraber planladıysalar ayrı ayrı değil birlikte hazırlığını yapıyorlar ve
faaliyetlerini yürütüyorlar.

83
Kiş. Gör., 01.12.2021.
84
Kiş. Gör., 01.12.2021.
85
Kiş. Gör., 01.12.2021.

33
4.3.2. Kamil Bitiş ile Yapılan Kişisel Görüşmede Lobi Faaliyetleri Söylemi

Kosova Sorunu, Yugoslavya’nın karmaşık yapısından kaynaklanan ve 2008 yılında


Kosova’nın bağımsızlığı ile tam anlamıyla sonuçlanana kadar süren bir sorundur. Bu
sorun çerçevesinde pek çok Kosovalı Arnavut yıllar içerisinde Türkiye’ye göç etmiştir.
Ve bu göç edenlerin kurdukları dernekler özellikle Türk Arnavut Kardeşliği Derneği,
oluşturdukları Arnavut diasporası, yıllar içinde lobi faaliyetleri yürütmüşlerdir. Ancak
Kosova Sorunun daha belirgin hale gelmeye başladığı yıllar, yani 1990’ların ilk yarısı
itibariyle yapılan faaliyetler hız kazanmış, Türkiye’deki Kosova propagandası
artmıştır. Kamil Bitiş bu çalışmaları şöyle anlatıyor; “…kamuoyu yaratmak için
üniversite hocalarıyla, ondan sonra gazetecilerle özellikle köşe yazarlarıyla hatta
basınla diyelim ve devletle, siyasilerle ilişkilerimizin iyi olması gerekir.” 86
Yani
planlanan durum olabildiğince ağ yaratarak insanlara ulaşmaktı. Yapılanlar lobi
faaliyetlerinin temelini oluşturuyordu. Kamil Bitiş yapılan çalışmalar hakkında bilgi
vermeye devam ediyor. Örneğin; “…Kosova’da adını hatırlayamadığım bir haber
yayın organı vardı, bana oradan her gün faks gönderiyorlardı. Bir, ben kendim
bilgileniyordum…”, “…gazetelerde dış politika ile ilgili yazılar yazan kişilere
yolluyordum .”87 Burada bahsedilen bilgi aktarımı lobi çalışmaları açısından oldukça
önemlidir. Çünkü Türkiye’de yaşayan Kosovalı Arnavutların, Kosova’dan bilgi
alabilmeleri dönemin iletişim şartları göz önüne alındığında oldukça zordur. Ancak
gönderilen haberlerin gazetelerde yayımlanmasını sağlayarak hem Arnavut diasporası
hem Türkler konuyla ilgili bilgilendiriliyor. Kosova Sorunun varlığı Türkiye’de
görünür hale getiriliyor. (Şekil 4.5.)

Şekil 4.5: Kamil Bitiş'in Siyasilerle Yapılan Görüşmelerde Yer Alması

86
Kiş. Gör., 04.11.2021.
87
Kiş. Gör., 04.11.2021.

34
Kamil Bitiş siyasilerle olan görüşmelere oldukça önem verildiğini belirtiyor.
“…çalışma alanlarımızdan en önemlisi de devletti, siyasilerdi. Parti başkanlarıyla,
cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlarla görüşerek Kosova Meselesini anlatmaya
çalışıyorduk.” 88
Siyasi kişiliklerle görüşmenin, onlara Kosova meselesinin
ayrıntılarıyla anlatılmasının yadsınamaz önemliliği ortadadır. Halk tarafından seçilen,
devletin yönetiminde söz sahibi olan kişilerin konuyla ilgili herhangi bir aksiyon
alabilmesi için tam bilgiye sahip olmaları gereklidir. Dönemin Cumhurbaşkanı Turgut
Özal, Başbakan Süleyman Demirel ile randevular alarak görüşmeler yapılmış ve hatta
Kosova Cumhuriyeti’nin 1992 yılında seçilmiş Cumhurbaşkanı Dr. İbrahim
Rugova’yı Türkiye’deki siyasilerle görüştürmüşlerdir. “…Türkiye’de ya da dünyada
bir cumhurbaşkanı, bir başbakan, bir meclis başkanı ile ilk defa Türkiye’de görüştü
Rugova. Onu da biz başarmıştık, bizim derneğin başarısıydı.”89 Bu başarının Türk
Arnavut Kardeşliği Derneği açısından ne kadar önemli olduğu açıktır. (Şekil 4.6)

Şekil 4.6: Kamil Bitiş'in Siyasilerle Yapılan Görüşmelerde Yer Alması

Kosova Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının tanıması için çabalanırken, Türkiye’de en üst


düzey siyasilerle görüşme ayarlayıp, cumhurbaşkanları nezdinde bir buluşma
gerçekleştirmek, tanınma için atılmış büyük bir adım anlamına gelir. “…Kosova’nın
sürgündeki Başbakanı’nı davet ettik ve Demirel ile görüştürdük. Ve o başbakan olarak
da bir başbakanla ilk defa Türkiye’de görüştü…”90 Yapılanların sebebini ‘Kosova’ya
destek olmak için’ olarak tanımlıyor Kamil Bitiş.

88
Kiş. Gör., 04.11.2021.
89
Kiş. Gör., 04.11.2021.
90
Kiş. Gör., 04.11.2021.

35
Yapılanların sadece siyasilerle sınırlı kalmadığını, düzenlenen etkinliklerin de
olduğunu anlatıyor. 1993 yılında düzenledikleri konserde, Emel Sayın’ın da sahne
almasını sağlamışlardır. “…Kosova’yla alakalı bir şarkı da söylemişti. Arnavutça
söylemişti, kendisi de Arnavut kökenlidir zaten.”91 Yapılan etkinliklerin ışığında,
Kamil Bitiş’in bahsedilen kişilerin de Arnavut kökenli olduğunu vurguladığını
belirtmekte yarar var. Örneğin Candan Erçetin, Emel Sayın gibi oldukça ünlü ve
başarılı ses sanatçıları ile aynı kökenleri paylaşıyor olmanın gurur verici olduğu
ortadadır. Ayrıca Baskın Oran, Tanıl Bora gibi çok önemli üniversite hocalarımızın da
Arnavut köklerini taşıması Kamil Bitiş için yine aynı şekilde önemli ve gurur vericidir.
“…Baskın Oran’da Arnavut olduğunu kabul eder.”, “Tanıl Bora da yarı
Arnavut’tur.”92 (Şekil 4.6)

Şekil 4.6: Emel Sayın'ın Türk Arnavut Kardeşliği Derneği Tarafından Düzenlenen
Konserde Arnavutça Şarkı Söylemesi

Türk Arnavut Kardeşliği Derneği’nin yayın organı olan BESA Dergisi ve Türk
Arnavut Kardeşliği Derneği tarafından çıkarılan Kosova Sorunu adlı kitapçığın
hazırlanmasında, içeriğinin oluşturulmasında Kamil Bitiş’in emeklerinin derneğin
dönemin başkanı Nihat Kosovalı tarafından da yadsınmadığı bilinmektedir. Kamil
Bitiş yapılan faaliyetlerden bahsederken her iki yayından da bahsediyor; “…Kosova
Sorunu adlı kitabı çıkarttı ki BESA adlı dergiyi çıkarttık, TV’lere çıkıp programlara
katıldık.” 93
Televizyon programlarına katılarak Türkiye’de Kosova meselesini daha
geniş kitlelere ulaştırmaya çalışmışlardır. (Şekil 4.7)

91
Kiş. Gör., 04.11.2021.
92
Kiş. Gör., 04.11.2021.
93
Kiş. Gör., 01.12.2021.

36
Şekil 4.7: Kamil Bitiş'in Kosova Meselesi ile İlgili Katıldığı TV Programlarından
Birisi

8 Mart 1998 yılında, Kosova’da UÇK (Kosova Kurtuluş Ordusu) kurucularından olan
Adem Yaşari’nin ve ailesinin öldürülmesi üzerine, İstanbul Sırbistan Konsolosluğu
önünde yaptıkları protestonun dönemin iletişim şartları göz önüne alınarak, yaklaşık
on bin kişiye ulaşmış olması, kamuoyu çalışmalarının sonucunun ne kadar etkin
olabileceğini gösteriyor. “…biz burada 1-2 gün içerisinde protesto gösterisi organize
ettik, 8 Mart 1998’de. Çok büyük bir gösteriydi.”94 (Şekil 4.8)

Şekil 4.8: 8 Mart 1998 Yılında Yapılan Protesto Gösterisinden

94
Kiş. Gör., 01.12.2021.

37
Yine Kosova Savaşı sırasında Türkiye’de bulunan Arnavut kökenli Balkan dernekleri
ile bir araya gelip Kosova Dayanışma Komitesi’nin kurulması, Arnavut diasporasının
derneklere ne kadar önem atfettiğinin kanıtıdır. Dayanışma Komitesi’nin yaptığı
çalışmalar arasında 8 Mart 1998 Sırbistan Konsolosluğu önündeki protesto gösterisi,
vardır; “…Kosova Dayanışma Komitesi olarak düzenlemiştik biz onu, Türk Arnavut
Kardeşliği Derneği olarak değil.”95 Kosova Dayanışma Komitesi Basın Sözcülüğünü
yapan Kamil Bitiş’e göre, Kosova Dayanışma Komitesi’nin yaptığı faaliyetler
arasında Kosova Savaşı sırasında maddi yardım da toplamak vardır; “…para
toplamıştık, Ziraat Bankasında. Makbuz karşılığı tabi.”96 Kosova Dayanışma
Komitesi, Kosova Savaşı’nın sona ermesiyle faaliyetlerini bitirmiş ve lağvedilmiştir.
(Şekil 4.9)

Şekil 4.9: 8 Mart 1998'de Yılında Yapılan Protesto Gösterisinden

Bir önceki bölümde de belirtildiği üzere Türkiye’deki Arnavut kökenli derneklerin


faaliyetleri Kosova Sorunu mevcutken devam etmiş, sorun savaşa dönünce faaliyetler
artmıştır. Ancak savaşın bitmesiyle derneklerin faaliyetleri giderek azalmıştır. Savaş
sonrasında ve günümüzde devam eden çalışmalar arasında Arnavut Kültür Haftası
bünyesinde yemekler, etkinlikler düzenlemek gibi faaliyetlere ek olarak Kamil Bitiş’in
bireysel olarak verdiği Arnavutça dersleri vardır. (Şekil 4.10)

95
Kiş. Gör., 01.12.2021.
96
Kiş. Gör., 01.12.2021.

38
Şekil 4.10: Kamil Bitiş'in de Katıldığı Açlık Grevinden

4.3.3. Kamil Bitiş ile Yapılan Kişisel Görüşmenin Söylem Analizi Açısından
BESA Dergisi ve Kosova Kitapçığı Söylem Analizi ile Süreklilik İlişkisi

BESA Dergisi ve Kosova Sorunu adlı kitapçığın söylem analizi üçüncü bölüm
çerçevesinde yapılmıştır. Kamil Bitiş ile yapılan Kişisel Görüşmelerin söylem
analizini de tamamladıktan sonra, her iki söylem analizini karşılaştırılarak,
söylemlerde bir süreklilik ya da değişiklik olup olmadığı irdelenecektir.

BESA ve Kosova Sorunu söylem analizinde Kosova, Arnavut ve Kosova Sorunu


söylemleri ele alınıp aynı konu başlıkları, Kamil Bitiş ile yapılan kişisel görüşmenin
söylemleri ile karşılaştırıldığında bir süreklilik arz ettiği görülebilir. Zaten BESA ve
Kosova Sorunu yayınlarının içeriklerini hazırlayan ve içinde kendi yazıları ve
çevirileri bulunan kişi Kamil Bitiş’ten bir başkası değildir. Bu yüzden konular
hakkında söylemlerin süreklilik arz etmesi şaşırılmayacak bir durumdur. Örneğin
BESA Dergisinde şöyle vurgulanan; “…Arnavutlar bugün de Türklerin ve Türkiye’nin
en yakın ve sadık dostlarıdır.”97 Türk ve Arnavut ilişkileri Kamil Bitiş ile yapılan
kişisel görüşmede şöyle vurgulanıyor; “…Arnavut ve Türk uluslarını birbirine
bağlayan pek çok nokta var; bunlar geçmiş akrabalık, evlilikler, ortak tarihtir.
Türkiye’de yaşayan Arnavutlar, Kosova’da yaşayan Türkler var.”98 Bu iki söylemden

97
BESA Dergisi, age.
98
Kamil Bitiş ile Kişisel Görüşme, İstanbul, 01.12.2021.

39
de Türk ve Arnavut milletleri arasında bulunan ortak tarihe, dostluğa, akrabalığa,
kardeşliğe verdiği önemi anlıyoruz. Bu konu bakımından söylemlerin süreklilik arz
ettiğini söyleyebiliriz.

Sırp ve Sırbistan söylemlerine baktığımızda da bir devamlılık görüyoruz. BESA


Dergisinde söylenenlere benzer şekilde Kamil Bitiş ile yapılan kişisel görüşmede de
Sırplar için söylenenler paralellik gösterir. Örneğin BESA Dergisinde yazılan sözler
şunlarken; “…1955-1956 yıllarında zamanın içişleri bakanı Aleksandır Rankoviç Sırp
barbarlığını hortlatarak silah arama bahanesiyle Arnavut ve Türklere işkence
uygulayıp, onların Türkiye’ye göç etmeleri için çalıştı.”99 Kamil Bitiş’in kişisel
görüşmede bahsettiği şeyler de çok farklı değildir; “…Arnavutları hayatlarından
bıktırmak için uğraşıyorlardı. Amaçları Kosova’yı boşaltmaktı.”100 Her iki söylemde,
Sırpların Kosovalılara ve Türklere yönelik yaptıkları göç ettirme politikasının yıllar
içerisinde aynı yolda seyretmesidir. Bu konuda Kosovalı Arnavutlar tarafından yapılan
yorumlarda doğal olarak aynı düzlemde süreklilik arz eder.

Diğer konularda da birebir yakın örnekler kullanılmasa da her iki söylem


karşılaştırılması dikkate alınırsa ortada bir sürekliliğin olduğu görülür. Bu durum
Sırpların tavırlarında bir değişiklik göstermemesi ile Kosovalı Arnavutların da bu
konuda fikirlerinin değişmemesi gibi sebeplere dayalıdır. Aynı şekilde Arnavut-Türk
ilişkisi için yıllar önce ne düşünülüyorsa, bu durum da Kosova Cumhuriyeti’nin
bağımsızlığı öncesi ve sonrası aynıdır. Ortada olan bir gerçek vardır ve düşünceler bu
gerçekler etrafında şekillenmeye devam eder. Söylemler arasında dönemsel bir
değişiklik yoktur, tam tersine dönem değişse de söylemler aynı kalmaya devam
etmiştir.

99
‘Kosova Cumhuriyeti 6 Yaşında’, BESA Dergisi, age.
100
Kamil Bitiş ile Kişisel Görüşme, İstanbul, 04.11.2021.

40
5. SONUÇ

Kosova’nın bulunduğu coğrafyanın verimli olması dolayısıyla yüzyıllar içerisinde


ilhaklar ve göçlerle baş etmiş olması bölgenin çok etnili, çok dinli olmasına sebep
olmuştur. Bu çok uluslu, çok etnili yapı zaman içinde bölge üzerinde hak iddia
edenlerin bölgede şiddetli çatışmalar yaşamasına yol açmış, tüm bu yaşanan çatışmalar
da bölgenin istikrarsız olmasında büyük bir rol oynamıştır. Kosova ise Balkanların
küçük bir bölgesinde benliğini korumaya çalışan bir bölge olarak yıllarca çeşitli durum
değişikliklerine maruz kalmıştır. 1974 Anayasasıyla Yugoslavya’nın 8 biriminden biri
olan özerk Kosova, Sırbistan’ın yayılmacı politikalarına maruz kalmış Sırbistan
tarafından 1989’da işgal edilmiştir. İşgal öncesinde özerk bölgeden cumhuriyete geçiş
yapmaya çalışan Kosova’nın durumu daha da vahimleşmiş, Sırplar tarafından şiddete
uğramış, temel insan hakları yok sayılmıştır. Kosova büyük keşmekeşler sonrasında
bağımsızlığını ancak 2008 gibi bir tarihte çok geç ilan edebilmiş, bu bağımsızlığı giden
süreçte de dış yardımlardan yararlanmıştır. Bu dış yardımları Kosova Cumhuriyeti’nin
kendisi yıllar içerisinde alabilmek için oldukça çabalamak zorunda kalmıştır. Türkiye
tarafından tanınma isteği ile Türkiye’de yaşayan Kosovalı Arnavutlar birçok faaliyet
yürütmüşlerdir.

Türkiye ise Kosova’nın yaşadığı sorunlarda ikilemde kalmış, ilk başlarda sorunu
Yugoslavya’nın iç sorunu olarak ele alınmasından yana olmuş, bu da bölge
Arnavutlarını oldukça üzmüş ve kızdırmıştır. Türkiye 1990’lı yıllar boyunca
Balkanlar’a yönelik yürütmeye çalıştığı dış politikasında müdahaleci olmamaya
çalışmakla beraber ortak bir tarih paylaştığı bu güzide coğrafyanın sorunlarına
gözlerini kapatamamış ve nihayetinde Sırbistan’ın şiddeti arttırıp Kosova Sorununu
Kosova Savaşına çevirdiği 1998 yılında NATO’nun harekete geçmesiyle beraber
askeri operasyonlara katılarak müdahalede bulunmuştur.

Türkiye içerisinde bulunan çok sayıdaki Balkan kökenli insanın varlığı Türkiye’nin
müdahale etmesinde önemli bir rol oynamıştır. Bu Balkan kökenli insanların
oluşturdukları dernekler 1990’lı yıllarda oldukça faal olmaya çalışarak Bosna Hersek

41
ve Kosova meselelerinde Türkiye’nin ve uluslararası aktörlerin dikkatlerini çekmek
için pek çok lobi çalışması yürütmüşlerdir.

Türkiye’de yaşayan Balkan kökenli insanların sayısı, Türkiye’de kurdukları ve


faaliyetler düzenledikleri derneklerin varlığı azımsanmayacak gibidir. Ön plana çıkan
dernekler arasında Türk-Arnavut Kardeşliği Kültür ve Dayanışma Derneği yer alırken,
Kosova Savaşı sonrası faaliyetlerinin azalmasıyla beraber kültür faaliyetlerinde
bulunan bir dernek halini almıştır. Kamil Bitiş, Türk Arnavut Kardeşliği Derneğinin
1991 ile 2015 yılları arasında derneğin Genel Sekreterliğini yapmış ve birçok
faaliyetin yürütülmesinde öncü olmuştur.

2012 itibari ile ise Kosova Diaspora Bakanlığı tarafından kurulan Kosova Kültür
Merkezi Arnavut asıllı oluşumlar arasında büyük rol oynamış, kültür, eğitim
alanlarında pek çok çalışma yapmıştır. Bugün kapalı olan Kosova Kültür Merkezi’nin
Genel Müdürlüğünü açıldığı tarihten kapandığı tarihe kadar Kamil Bitiş yürütmüştür.

Kamil Bitiş’in Kosova meselesi açısından en aktif kişiler arasında yer alması ile, hem
Türk Arnavut Kardeşliği Kültür ve Dayanışma Derneği hem de Kosova Kültür
Merkezi’nin faaliyetlerinin büyük bölümünde yer alması söz konusudur. Kamil
Bitiş’in Arnavutça-Türkçe literatüre bulunduğu katkılar ise azımsanmayacak kadar
önemlidir. Bunlar arasında Kosova Sorunu adlı kitapçığın hazırlanması
bulunmaktadır. İçinde kendisinin de yazdığı iki yazı bulunan Kosova Sorunu adlı
kitapçık 1990’lı yılların ikinci yarısında öncelikle TBMM’de olmak üzere pek çok
yerde dağıtılarak Kosova Meselesinde kamuoyu oluşturulmaya çalışılmıştır. Türk
Arnavut Kardeşliği ve Dayanışma Derneği’nin yayın organı olan BESA Dergisi’nin
ise çıkarılmasında yine oldukça büyük bir payı olan Kamil Bitiş dergide kendi
yazılarını paylaşmış, dergi içindeki yazıların da çevirilerini yapmıştır. Sabit Uka’nın
“1877-1878 Yıllarına Güney Sırbistan’dan Arnavutların Göçü ve Kosova Ovasına
Yerleşmeleri” adlı kitabı yine Kamil Bitil tarafından Arnavutçadan Türkçeye
kazandırılmıştır.

Sonuç olarak Kamil Bitiş’in literatüre kazandırdıkları yanı sıra 1990’lı yıllar içerisinde
yaptığı faaliyetlere ek olarak, savaş sonrası ve günümüzde de devam eden eğitime
katkıları söz konusudur. Kendisi hiçbir ücret talep etmeden Arnavutça kurslarını
Kosova Kültür Merkezi, Esenler Derneği ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nde devam
ettirmektedir.

42
KAYNAKÇA

Bitiş, Kamil. Türkiye’de Unutulmuş Arnavutlar. Türkiye: Kalkedon Yayıncılık,


2021.
Uka, Sabit. 1877-1877 yıllarında Güney Sırbistan’dan Arnavutların Göçü ve
Kosova Ovası’na Yerleşmeleri. çev. Kamil Bitiş. İstanbul: Eflatun Matbaa,
2014.
Türk- Arnavut Kardeşliği. Kosova Sorunu. İstanbul, 1996.
Aksu, Fuat. “Kosova Krizinde Türkiye’nin Dış Politikası”. Sosyal Bilimler Dergisi.
c. 3 s. 1 (2010): 51-89.
Bilgiç, Bestami S., Tuba Ünlü Bilgiç. “Kosova Türkleri: Sıra Dışı Bir Türk
Diasporası”. Bilig: Türk Dünyası Sosyal Bilimler Dergisi. s. 62 (2012): 41-62.
Demirtaş Coşkun, Birgül, “Kosova’nın Bağımsızlığı ve Türk Dış Politikası (1990-
2008)”,
Uluslararası İlişkiler Dergisi, c. 7, s. 27 (Güz 2010): 51-86.
Özlem, Kader. “Soğuk Savaş Sonrası Dönemde ABD’nin ve Türkiye’nin Balkan
Politikalarının Bosna Hersek, Kosova, Makedonya Krizleri Örneğinde
İncelenmesi”. Balkan Araştırma Enstitüsü Dergisi. c.1 s. 1 (2012): 23-40.
Özlem, Kader. “Kosova Sorunu Ekseninde Küresel Aktörlerin Politikalarının
Analizi”. Küresel Riskler ve Bölgesel Krizler. ed. Atilla Sandıklı, Elnur
İsmayıl. İstanbul: Bilgesam Yayınları, 2017: 99-124.
“Kosova Bağımsızlık Süreci”. Balkar Bülteni. s. 1 (2017): 20-25.
“Kosova’da Türk Azınlığın Hakları ve Temsili”. Balkar Bülteni. s. 2. (2018): 33-36.
“Röportaj: Kosova Kültür Merkezi Müdürü”. Balkar Bülteni. s. 2. (2018): 55-57.
Aruçi, Muhammed. “Kosova”. İslam Ansiklopedisi. c. 26. Ankara: MEB, 2002: 219-
221.
Aktepe, Münir M. “Kosova”. İslam Ansiklopedisi. c. 26. Ankara: MEB, 2002: 216-
219.
Toumarkine, Alexandre, “Kafkas ve Balkan Göçmen Dernekleri: Sivil Toplum ve
Milliyetçilik”, Türkiye’de Sivil Toplum ve Milliyetçilik. çev. Fatma Gökmen
Uygur. İstanbul: İletişim Yayınları, 2002: 425-450.
“Dernekler Kanunu (2908 S.K.)”. Resmi Gazete, 18184, Ekim 1983.
Kamil Bitiş ile Kişisel Görüşme, İstanbul, 04.11.2021.
Kamil Bitiş ile Kişisel Görüşme, İstanbul, 01.12.2021
Türk Arnavut Kardeşliği ve Dayanışma Derneği, BESA Dergisi. S.3, 5-6, 7.
(1994,1996.1997).

43
EKLER

EK-1

Röportaj-1 (04.11.2021)

- Türk Arnavut Kardeşliği Derneğinden bahsedebilir misiniz?

Türk Arnavut Kardeşliği Derneği Türkiye’nin en eski derneklerinden biri, Arnavut


derneği olarak da değil Rumeli Dernekleri’nin arasında en eski dernektir. 1952 yılında
kuruldu, Arnavutluk’tan, Kosova’dan Makedonya’dan ya da eski Yugoslavya
dediğimiz yerlerden daha çok siyasi olarak kaçan Arnavutların oluşturduğu bir dernek.
Tabi o zamanlar Arnavutluk ve Yugoslavya da sosyalist rejim var. Sosyalizme karşı
olanların, ülkeyi terk etmek zorunda olanların kurduğu bir dernek; şöyle, bunlar
öncülük ediyorlar. Yoksa üyeleri falan hepsi öyle değil ama öncülük eden onlar. Daha
önce Türkiye’de 2908 Dernekler Yasasına göre Türkiye’de ırk ve dini temelde dernek
kurmak yasak olmasına rağmen Arnavut kardeşliği Derneği’nin kurulmasına müsaade
edildi. Ses çıkarılmadı. İlk önce Türk Arnavut kardeşliği derneği olarak kuruldu, daha
sonra 1981 yılında darbenin olmasıyla birlikte bütün dernek, vakıflardaki Türk,
Türkiye, Atatürk isimleri kaldırıldı ve bu isimleri kullanmak izne bağlandı. Bakanlar
kurulunun kararı ile tekrar alınması için izin gerekiyordu. Ve o zaman Türk Arnavut
kardeşliği derneği olan dernek Arnavut Kardeşliği Kültür ve Dayanışma derneği
olarak geçiyor; kısaca Arnavut Kardeşliği ya da Türk Arnavut Kardeşliği Derneği
diyoruz. Daha sempatik olması için resmi olarak Arnavut Kardeşliği Derneği olmasına
rağmen, yasa dışı olmasına rağmen ya da bakanlar kurulundan izin almamış olmamıza
rağmen her zaman Türk Arnavut Kardeşliği Derneği olarak kullandık. Yasaktı ama ses
çıkarılmadı, biz öyle kullandık ve hiçbir zaman bize devletten uyarı falan gelmedi bu
konuda. Ve dediğim gibi oradan gelenler rejime sosyalizme karşı olanların kurduğu,
öncülük ettiği bir dernek. Ama tabi üyeleri hepsi öyle değil, öyle olanlar da var üyeler
arasında. Ama belki hiç siyasetle ilgisi olmayan kişilerde üye oluyor. Dernek 52

44
yılında kuruluyor ve genellikle Arnavutluk'tan gelenler dediğim gibi öncülük yapıyor
ve bir de burada yaşayan Arnavutluk’tan olanlar da derneğe üye oluyor. Fakat 1955-
56 yılından sonra eski dediğimiz Yugoslavya’dan Kosova, Makedonya’dan
Arnavutların buraya göç etmesiyle birlikte bu dernek biraz daha fazla güçleniyor. Ve
Kosova ve Makedonya’dan gelenlerde katıldığı için onların sayısı da oldukça artıyor
dernekte. Yalnız Türk Arnavut Kardeşliği ya da Arnavut Kardeşliği Derneğinde
Ortodoks üyeler de vardı belki 150-200 tane Ortodoks üye var. Çünkü Türkiye’de
İstanbul’da yaşayan Ortodoks Arnavutlar da var. Bugün çok az olmasına rağmen, o
zaman daha fazlaymış, dernek yönetiminde bulunanlar da belki olmuştur. Mesela
“Nessi Gogoli” vardı çok eski, dernek ile o ilgileniyormuş. “Lefter Sava” vardı mesela
derneğin genel sekreteriydi. Ortodoks Arnavutlar da vardı dernekte, belki 150-200’e
yakın Ortodoks Arnavut vardı. Bu da derneğin dinler üstü yani dine bağlı bir dernek
olmadığını göstergesi. Çünkü Arnavutlar 3 dinden oluşuyor; Müslüman, Katolik ve
Ortodoks. Bektaşiler de var onları Müslümanların içinde saydım ben.

Dernek aktif, daha sonra biz 1988-89-90 yıllarında Kosova’da olaylar başlayınca
siyasi çalkantılar oldu, Yugoslavya’nın dağılma süreci başladığında özellikle
Yugoslavya'yı oluşturan cumhuriyetten ayrıldıktan sonra Türkiye’de de bir şey
yapmamız gerektiğini düşündüm ve ben sürekli olarak bir dernek açmayı düşündüm.
Ama Kosovalılar dersem Arnavutluk ile Makedonya’dan gelenler dışarıda kalır diye
düşündüm ve nasıl bir dernek açacağımı böyle tasavvur eder- düşünürken, tesadüfen
bir gün TRT haberlerini izliyorum, saat 22.00 ya da 22.30 haberleri vardı akşam.
Baktım İstanbul Ticaret Odasında Arnavut Sanayii ile ilgili, küçük üretimlerle ilgili
bir sergi gibi bir şey varmış. Dedim oraya gideyim, oraya gittim ve orada kişilerle
konuşurken, kaset istemiştim onlardan ve dediler dernek başkanı biraz sonra gelir,
onda kaset vardır, onunla konuşabilirsiniz. Dernek başkanı kim dedim, dedi Arnavut
Derneği. Ve ben daha önce duymuştum Aksaray da bir Arnavut Derneği var diye ama
bilgim yoktu hiç. Orada kendisiyle tanıştım, o zamanki başkanla tanıştım. Ve gittim o
derneğe üye oldum. Fakat yönetimi beğenememiştim ne yalan söyleyeyim ve biz
yönetime geldik o dernekte. Yani Türkiye de ki bu Kosova ile ilgili etkinlikleri, 90’dan
sonra bahsediyorum çünkü burada daha önce Kosova ile ilgilenen abiler falan vardı.
O zaman ilk başlatan benim Türkiye’de 1990 yılından sonra. Haziran-Temmuz’da
başladık, 91 Nisan sonu ya da Mayıs’ın başına dernek yönetimine geldik biz. Ve orada
başladık. Benim başkan olmamı istediler, ben başkan olmak istemedim. Hatta yönetim

45
kuruluna bile girmek istemedim, çünkü başkaları yönetim kuruluna girerse ben zaten
aktifim, hiç olmasa başka bir kişi daha kazanmış oluruz. Ben yine aktivitelerime
devam ederim diye düşündüm. Hatta derneğin eski başkanlarından biri vardı İlyas
Çorak, onunla sürekli iletişimdeydim ben ve baya tecrübesi vardı onun, bana sen
yönetim kurulun gir dedi. Çünkü sen doğru fikirleri de söylesen doğruyu da savunsan
karar alınan yerde değilsen eğer sözün geçmez dedi. Niye başkan olmak istemiyorsun
dedi. Bir de ben başkan olursam insanlar bu başkan olmak için koşturmuş diyecek,
ikincisi ben başkan olursam başkaları yeterince koşturmaz ama başkası başkan olursa
ben yine koştururum diye düşündüm. Hep onları düşündüm ben. Dedi sen yönetime
gir, olmazsan hiç olmaz, ikincisi madem başkan olmak istemiyorsun, genel sekreter ol
dedi. Çünkü dernekte de partide de beyin genel sekreterde. Çünkü bütün kayıtları o
tuttuğu için. Ben de öyle hareket ettim, genel sekreter oldum. Başka bir arkadaşı
dernek başkanı olarak seçtik. Ve ben şunu düşünüyordum, neden dernek lazım? Şimdi
Kosova da olaylar gelişebilirdi, zaten 1988-1989 yıllarında madende grevler vardı,
öğrenci gösterileri vardı 1981 yılında başlamıştı olaylar. Yugoslavya’nın
dağılmasından önce dağılma süreci 1981 yılında Kosova’da başladı öğrenci
olaylarıyla. Ve Kosova’yla da sonuçlandı dağılma. Sırbistan’dan Kosova ayrıldı
Karadağ ayrıldı en son Kosova bağımsız oldu. Yugoslavya’nın dağılma süreci
neredeyse orada tamamlandı. Daha sonra Karadağ ayrıldı ama Karadağ ayrı bir devletti
zaten cumhuriyetti. Sanki iki devletin oluşturduğu Sırbistan Karadağ cumhuriyeti
vardı geçici bir süre- birkaç sene.

Burada bir şey yapmamız gerekir derken; önce bir dernek lazım. Çükü dernek olmadan
hiçbir şey yapamazsın. Senin 50 üyen bile olsa, bugün cumhurbaşkanından gidip
randevu isteyebilirsin dernek olarak. Ama ben diyelim ki iş adamıyım, 100 tane 500
tane işçim var, gidip randevu isteyemem. Ama derneksen daha farklıdır. Çünkü
derneksin belki hiç gücün yok ama, en azından bir araç olarak kullanabilirsin derneği.
Onun için kafamda hep bir dernek kurmak gerekir diye düşündüm. Hep bir arayış
içindeyken; Kosova da okumuştum ben, Kosova Mezunlar Derneği olabilir dedim ama
oradan mezun olanlar çok az. Yani bir arayıştaydım bir dernek kurayım nasıl bir isim
olur derken, işte tesadüfen dernekle karşılaştım. 5 ya da 9 Mayıs başı yönetime geldik.
Başka bir arkadaş başkan oldu, ben genel sekreter oldum. Ondan sonra biz çalışmalara
başladık Türkiye’de.

46
- Hangi alanlarda çalıştınız Dernek olarak?

Pek hangi alanlarda çalışma gerekir? Bir dediğim gibi dernek olması lazım, bizim araç
olarak kullanacağımız. Dernek vardı ve yönetime geldik. Daha sonra tabi kamuoyu
yaratmak için; bir üniversite hocalarıyla, ondan sonra gazetecilerle özellikle köşe
yazarlarıyla hatta basınla diyelim ve devletle siyasilerle ilişkilerimizin iyi olması
gerekir. Ve Kosova hakkında destek sağlamamız gerekir. Biz bu yönlerde çalıştık, yani
dernek var, dernek olarak bir, tabi önce bizim hemşerileri etrafımızda toplamamız
gerekiyordu. Ondan sonra gazetecilerle özellikle köşe yazarlarıyla daha sonra
siyasilerle devlet adamlarıyla ve üniversitedeki hocalarla, uluslararası ilişkiler
alanında çalışan hoclarla bu alanlarda çalışma yaptık. Mesela Kosova’da adını
hatırlayamadığım bir haber-yayın organı vardı, günlük çıkıyordu ve bana faks olarak
haberleri gönderiyorlardı. Hatta faksları hala burada saklıyorum. Bir arkadaşım faks
makinesini satın almış, o zamanlar biraz pahalıydı, benim evimde duruyordu. Kosova
haber merkezi gibi bir yerde günlük yayınlanan haberleri her gün bana gönderiyorlardı.
Hem Arnavutça hem İngilizce geliyordu haberler. Bir ben kendim bilgileniyordum,
Kosova’daki haberlerden haberim oluyordu, o zamanlar sosyal medya yoktu 90’lı
yılların ilk yarısı. Oradan ben hep taze bilgileri alıyordum. Mesela bize bir akraba
gelmişti, onun kayınçosunu dövmüşlerdi Kosova’da, ben onu orada okudum, bizim
buradayken akraba hanımına telefon açtı, hanımının haberi bile yoktu kardeşinin
dövüldüğünden. Dövüldüğü yerden hemen haber veriyorlar ve buradan hemen bana
haber geliyor. Tabi sadece bana değil dünyanın belirli yerlerine mesela; Amerika,
Almanya, İsviçre, İngiltere kaç yere gittiğini hiç bilmiyorum belki 20-30 yere gidiyor
belki 5 yere gidiyor haberim yok ama Türkiye’de bana geliyordu o haberler. Ve ben
Arnavutçalarını okuyordum, İngilizce de geliyordu. İngilizcem çok iyi değil, o zaman
da değildi ama anlıyorum ne olduğunu. Eğer önemli bir şey var ise ben bunları
gazetelerde dış politika ile ilgili yazılar yazan kişilere yolluyordum, yazarlara. Mesela
Cengiz Çandar, Sami Koher, mesela Hasan Ünal var Ankara’da şimdi İstanbul’da
galiba, ona yolluyordum o üniversitedeydi kendisi, gazetede de yazıyordu. Biz onlara
yolluyorduk bilgileri olsun diye. Hatta bir toplantı da bir gazetecinin yanına Cengiz
Çandar’ın yanına, Arnavutluk konsolosluğunda çalışan birisi vardı, Fisnik İsminde bir
arkadaş. Cengiz Çandar’a soruyor, “Ya Kosova ile ilgili niye yazmıyorsun? Size haber
gelmiyor mu?” Tesadüfen onların yanında dosyayı açıyor, “Bak diyor, bana devamlı
yazı gelir Kosova’dan.” Diyor. Ve daha sonra konsolosluktan o arkadaş geldiğinde

47
dedim “O yazara ben bilgi gönderiyorum.” Sürekli bu alanlarda biz çalışma
yapıyorduk, tabi çalışma alanlarımızdan en önemlisi de devletti, siyasilerdi. Parti
başkanlarıyla, cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar üzerinde Kosova meselesini
anlatmaya çalışıyorduk biz. Mesela ilk heyet Kosova’da 5-6 Haziran’ının başlarında
diyebiliriz, Fehmi Agani gelmişti. Fehmi Agani felsefeci, çok değerli birisi, hatta
Kosova’daki hareketin beyni sayılıyordu, ama Rugova’nın Parti başkanının
yardımcısıydı bu. Ama çok akıllı bir adam, o gelmişti Türkiye’ye ve Kosova Diyanet
İşleri Başkanı da gelmişti. Bizim buradaki gibi diyanet işleri başkanı gibi o görevi
görüyor neredeyse, müftüsü diyorlardı. Ve biz Ankara’ya gittik, Ankara’da Demirel’le
görüşecektik. Fakat o gün biz görüşmeye gittiğimizde kalabalık bir grup geldi, Demirel
onlarla görüştü, biz DYP’nin genel Sekreteriyle görüştük. “Niye çok genç olduğum
için güvenmiyor musunuz bana?” Demişti genel sekreter. O zamanki ANAP’ta grup
başkan vekili vardı Oğuzhan Orhun Alp onunla da görüşmüştük. Bir ara Ankara’da
Baskın Oran, bir hukukçu, Arnavut kökenli kendisi, bir kişi daha vardı, bunar Türkiye-
Arnavutluk Dostluğu gibi bir dernek kurmuşlardı. Anıl Çeçen vardı yardımcıydı,
başkanı da Baskın Oran. Fakat daha sonra o derneğin açılmasına müsaade etmediler.
Biz gittik onarla görüştük, başkan yoktu Anıl Çeçenle görüştük, Baskın Oran o zaman
Ankara hukukta öğretim üyesiydi. Ankara’da ilk lobi faaliyeti değil de görüşmeleri
Kosova’dan bu gelenlerle başlatmıştık. Hatta Türkiye gazetesine götürmüştük onları,
Türkiye gazetesinde röportaj da yapmışlardı- Haziran 1991’de. 5-6-7 Haziran.
Ankara’ya gittiğimde hatta Türkiye gazetesini aldım, yanılmıyorsam 1.sayfadaydı o
röportaj. Daha sonra o derneğin açılmasına müsaade edilmedi, neden bilmiyorum,
siyasi nedenlerle olabilir.

İlk girişim buydu, daha sonra, bizim burada bir abi vardı onun vasıtasıyla buradaki
çevremizi kullanarak Rugovayı Türkiye’ye davet ettik. Rugova Kosova’nın bizim için
başkanıydı fakat henüz o zaman Cumhurbaşkanı seçilmemişti, Kosova Demokratik
Birliğinin Başkanıydı. Daha sona 24 Mart ya da Nisan da seçim yapıldı
Cumhurbaşkanı seçildi, o bizim için Cumhurbaşkanıydı. Ama tabii dünya
Cumhurbaşkanı olarak kabul etmiyordu. Biz onu Türkiye’de ya da dünyada bir
cumhurbaşkanı başbakanı ve meclis başkanı ile dünyada ilk defa Türkiye de görüştü
Rugova. Onu da biz başarmıştık. Bizim derneğin başarısıydı. O zaman meclis başkanı
Hüsamettin Cindoruk’tu, Başbakan Demirel, Cumhurbaşkanı da Özal’dı. 16-17 Ocak
1992 yılında, hatta Zeytinburnu’nda bir toplantı düzenlemiştik biz buradaki

48
Arnavutlarla. 1500 kişi falan katılmıştı, tercümanlığını da ben yapmıştım, fotoğrafları
da var onun. O bizim için çok büyük bir başarıydı. Hatta buraya geldi Demirel’e
görüştüğü zaman, Demirel’le 15-16-17 ocakta görüştü, Özal’la da randevuyu aldık
ama Özal rahatsızlandı. Rahatsızlanınca 4 gün bütün randevuları iptal etti. Bu sefer
Rugova İstanbul’a geldi. Hatta biz Fenerbahçe’de futbolcu vardı -ismini söylüyor-
onunla gece havaalanında beklemiştik, o zamanlar cep telefonları yok. Sonra dediler
Ankara’da hava şartları uygun olmadığı için uçak kalkmadı. Ertesi gün geldi, yemeğe
götürdük Rugova’yı. Yani bu bizim için büyük bir başarıydı, dernek açısından. Daha
sonra şubatta görüştü Özal Rugovayla. 15-16-17 Şubat o aralar. Bu fotoğrafları her yıl
Facebook’tan yayınlıyorum. Ve görüşme yaptı Özal’la. Ve Rugova Özal’la
görüştükten sonra aradan bir iki hafta geçmedi, bu sefer Kosova’nın sürgündeki
Başbakanı vardı, biz onu davet ettik ve Demirel’le görüştürdük. Ve o başbakan olarak
da bir başbakanla ilk defa Türkiye’de görüştü ve hatta görüşmede bende vardım. 1991-
1992 de bunlar oldu, tabi biz bu görüşmelere sürekli devam ediyorduk. Demirel’le de
gittik görüşme yaptık dernekle, Kosova’ya destek olması açısından. Özal’la da
görüştük biz, 92’nin sonu 12 Aralık olabilir, dernek olarak burada Harbiye Orduevinde
görüşmüştük Özal’la, Cumhurbaşkanıyken. Bizim amacımız, Kosova’ya destek
olmasıydı, ricada bulunduk.

Zaten hepsi sıcak bakıyordu Kosova olaylarına fakat Türkiye’nin de işte Kürt meselesi
olduğu için fazla sahip çıkamıyorlardı. Bir söz vardır; senin evin camdansa başkasının
evine taş atma derler. Sen de zarar görürsün diye. Bundan dolayı fazla ama tabi hepsi
de Kosova’nın yanındaydı. Ama konuşmalarında ‘Biz Yugoslavya’nın toprak
bütünlüğünü destekliyoruz ama Arnavutlara baskı yapılmasına karşıyız.’ Her zaman
bunu söylüyorlardı. İkincisi, Türk işçileri Almanya’ya, İsviçre’ye giderken
Sırbistan’dan geçiyorlardı, onlara zarar gelmesin diye Türkiye fazla ön plana
çıkmıyordu. Esas çıkmamasının nedeni Türkiye’nin de güneydoğu sorunun olmasıydı.
Ve sürekli görüşüyorduk bakanlarla falan.

Biz burada konserler düzenledik, Emel Sayınla da nisan sonu ya da mayısın başında
1993’te düzenlemiştik. Bunu TRT1’de verdi, 61 dakika vermişti. Kosova’yla alakalı
bir şarkı da söylemişti, Arnavutça söyledi, kendisi de Arnavut kökenlidir zaten. Baskın
Oran da Arnavut’tu, kabul eder Arnavut olduğunu. Hangi partiden bilmiyorum,
Bayrampaşa’da rastlaştık konuştuk, Türk Arnavut Kardeşliği Derneği dedik. Ben de
Arnavut’um dedi, kabul eder yani. Tanıl Bora da yarı Arnavut’tur. Tanıl Bora ile de

49
birkaç kere görüşmüşlüğümüz vardır etkinliklerimiz zamanında. Mesela, Sami Kohen,
Cengiz Çandarlı falan ile de görüşüyorduk. Cengiz Çandar da Arnavut’um der,
Arnavut değil ama Arnavut’um der, Makedonyalı aslında. Biz herkesle görüşüyorduk,
her yerde, her toplantıda, her görüşmede Kosova Arnavut meselesini gündeme
getiriyorduk.

Mesela ben 1998 de ‘Kosova Sorunu’ adlı kitabı yazdım, onu ben fazla kalın
tutmadım. Benim de yazılarım var başka yazılarda var orada. Fazla kalın tutmamamın
nedeni de çünkü Türkiye’de insanlar fazla kitap okumuyor, kitap okumayı
sevmiyorlar. Ve onun için ince tuttuk, onu bastırdık. Görüşmeye gidiyorsun, mesela
anlatıyorsun bir şey, sağ kulaktan girip soldan çıkıyor derler ya, unutulur. Yazılı kalsın
diye biz o kitabı çıkarmaya karar verdik. Sonra dernek olarak o kitabı bastırdık. İşte 5-
6 yazardan farklı yazılar. Hasan Ünal da vardır, Bilkent Üniversitesi Öğretim üyesiydi.
Şu anda İstanbul’da bir üniversitede ders veriyor. Sürekli olarak televizyonlara çıkan
birisi, kendisi Konyalı, eşi Yunanistanlı. Ama Kosova meselesinde çok sıcak
davranıyor. Kendisi Yeni Yüzyılda yazı yazıyordu. Ben sürekli takip ediyordum. Yeni
yüzyıla bir yazı göndermiştim. Takip ediyorum çıkacak, ha bugün ha yarın. Sonra bir
gün Hasan Ünal dedim benim de bir yazı çıkacak, baktım bir gün Yeni yüzyıla, baktım
bir yazı Hasan Ünal’ın. Okudum yazıyı, sonra bir baktım altta bir yazı daha var
Kosova’yla ilgili. Oo dedim ne iyi iki yazı, sonra bir baktım benim yazımmış, aynen
böyle oldu. Bir sayfada Hasan Ünal’ın ve benim yazım. Biz Ankara’da görüşmelere
gittiğimizde, neredeyse her zaman kendisine uğrardık. Ondan bilgi alırdık,
“Danışmanımız gibiydi.” Kendisi uluslararası ilişkiler okumuş, Bilkent gibi bir
üniversitede ders veriyor. Arnavutlara yakındı, hatta Kosova’dan öğrenci falan da
getirtiyorlardı, Bilkent’te okuması için. Mesela oradan okuyan daha sonra Kosova’da-
Hayrettin Kuci vardı- başbakan yardımcılığı yaptı. Sonra Kosova’nın ilk büyükelçisi
o da Bilkent’te Master yaptı, doktorayı da hazırlanıyordu. Yani Arnavutluk’tan da
Kosova’dan da birkaç öğrenci vardı. Oradan zaten çalışkan öğrenciler geliyordu.
Hasan Ünal orada öğretim üyesiydi, bize çok yardımcı olurdu. Yani bir şey olduğu
zaman sorardık, şöyle yapın derdi bize. Sürekli kendisiyle görüşürdüm. O kitap çıktığı
gün, Hasan Ünal Samanyolu TV’de program yapıyordu. Kitap çıktığı gün ben, Cengiz
Çandar ve Hasan Ünal çıkmıştık Samanyoluna. Orada Kosova’yla ilgili çalışmalar
yapmıştık hatta kitap o gün çıktı. Ben Cengiz Çandar’a verdiğimde, dedim ya kendisi
ile tanışıyorduk. Bir aralar Yeni Demokrasi Hareketi vardı, Cem Boyner’in, ben

50
Bayrampaşa ilçe sekreteriydim partinin. Cengiz Çandar da Cem Boyner’in
yardımcısıydı oradan da tanışıyorduk biz. Aramız iyiydi, Arnavut’um da derdi ama
Makedonyalıydı ve kökeni buraya dayanıyordu. Çok iyi bir yazardı. Dış politikayı çok
iyi bilen biri. Ve Filistin’de bu 68 kuşağı olarak Filistin’de silahlı eğitim gören
birisiydi, Deniz Gezmişlerle arkadaş olan birisiydi, çok aydın birisi. Samanyolu TV de
o gün daha yeni çıktı dedim, taze elinizi yakmasın fırından yeni çıktı dedim. 5 tane
aldım ve programa girmiştim. Program yanılmıyorsam 2 saat 15 dk. falan sürmüştü,
canlı yayındı. Hatta orda Kosova’nın sürgündeki başbakanı, telefonla programa da
katıldı. Ahmet Piriştina da katılmıştı, kendisiyle de aram çok iyiydi. Yani bütün
siyasilerle aramız iyiydi. Tabi biz bunları hep dernek olarak yapıyorduk. Ben Kamil
Bitiş olarak gitsem kimse adam yerine koymaz. Ama Dernek dediğin zaman bir
mahalle bir köy derneği de olsan sonuçta derneksin sen, resmi bir kişiliği var. Böyle
çok bakanlarla işte, başbakan, cumhurbaşkanı- mesela Ecevit ile de görüştük. O zaman
Ecevit muhalefetteydi. Kosova’nın eski başbakanı Demirel’le görüştürmüştük. Aynı
gün Ecevit’le de Ankara da görüştürmüştük. Ecevit’in bir ismi vardı zaten sonra
iktidara da geldi.

- Başka bir dernek var mıydı iletişimde olduğunuz?

Biz etkin olmak için Kosova savaşı sırasında ‘Kosova Dayanışma Komitesi’ni
kurmuştuk. 8 derneği temsilen insan vardı. Ama mesela bazı dernekten de iki kişi vardı
yönetimde. Bende Kosova Dayanışma Komitesi’nin basın sözcüsüydüm. Başkan
olarak Fahri Türkkan vardı. Fahri Türkkan da Kosovalılar Dernek başkanıydı o zaman.
Mesela Priştinliler Derneği vardı, Prizrenliler Derneği, Rumeli Türkleri Derneği vardı.
Biz bunlarla birlikte Kosova Dayanışma Komitesini kurduk ama Komiteyi 1998
yılında kurmuştuk. Kosova’da savaş çıktığı zaman kurmuştuk. Ve o zaman para da
toplamıştık, Ziraat Bankasında, makbuz karşılığı tabi. Biz, 1992 olabilir ocak ayında
Sırbistan Konsolosluğu önünde protesto gösterisi yapmıştık. Türkiye’de ilk defa böyle
bir gösteri yapıldı. 50-60 kişi falan vardı. Ondan sonra 8 Mart 1998’de Adem
Yaşari’nin evi sarıldı; 5-6 ve 7 Mart’ta 3 gün direndi. Ve orada 55-58 kişi falan şehit
olmuştu; babası, annesi, abisi, abisini eşi, kendi eşi, çoluk çocuk falan, 7 yaşında
babası da 77 yaşında. Orada çatışma çıkıyor, aynı aileden 20 kişi ölüyor, zaten efsane
oluyor, Kosova Kurtuluş Ordusunu (UÇK) kuran kişilerden biri kendisi. Ve orada
hatta bizim bir akrabamız vardı, Kosova Müftüsünün şoförüydü, o Adem Yaşari’yi
görmüş, şehit olduğu fotoğrafını gösterince evet dedi o. Biz burada 1-2 gün içerisinde

51
protesto gösterisi organize ettik; 8 Mart 1998’de. Çok büyük bir gösteriydi. Sosyal
medya veya cep telefonu da yok, Kosova Dayanışma Komitesi olarak biz onu
düzenlemiştik, Türk Arnavut Kardeşliği Derneği olarak değil. Yaklaşık olarak on bin
kişi vardı, çok büyük bir sayı. Nişantaşı'nda Kosova Başkonsolosluğunun olduğu bir
cadde var, oradan ta aşağıya kadar doldu tamamen. Birkaç TV, Star TV’de verdi,
çünkü aynı gün Kadınlar Günüydü ve sol görüşlüler de miting düzenlemişlerdi. Bizim
protestomuzla onların protestosunu karşılaştırıyordu TV. Mesela biz protesto yaparken
polislere çiçek veren arkadaş vardı, Kosovalılar Derneğinden. Megafon var benim
elimde, Star TV göstermişti, ‘aman dağılırken dikkat edin, diğer gruplara karışmayın’
diye bağırıyordum. Hatta diyor ki işte, böyle uyarıyorlardı, beni gösterip. Çok büyük
bir katılım oldu. Sonra bu bahsettiğim kitap, Kosova Sorununu yazarlara falan da
gönderiyorduk.

TBMM’de o zamanki Refah Partisinden Boşnak-Arnavut kökenli olan bir milletvekili


200 milletvekiline dağıttığını söylemişti, ben kendim verdim dedi. Geliyordu
İstanbul’a, arıyordu beni, veriyordum en 50-100 tane. Alıyordu, götürüyordu orada
dağıtıyordu.

- Refah Partisi Kosova Meselesini destekleyen patilerden miydi?

Refah Partisi dine yakın bir parti olduğu için daha fazla destek olmuştu. Mesela biz
Abdullah Gül ile de görüşmüştük Kosova Meselesini, hatta ben iki kere görüşmüştüm,
yanımda başkaları da vardı. Sonra Ankara’da ve İstanbul’da da görüştük, o zaman
Cumhurbaşkanı değildi, sonradan oldu.

Biz dediğim gibi her taraftan bunu duyurmaya çalışıyorduk. Mesela Mustafa Baş
vardı, o yardımcı olmuştu, kendisi Trabzon ya da Rizeli, o da Refah partili. Cevdet
Akçalı vardı Kayseri milletvekili, o da Avrupa Topluluğunda Türkiye’yi temsilen
bulunuyordu, o da destekliyordu. TGRT’de bir program yapılmıştı Kosova’yla ilgili
bende orada bir konuşmacıydım. Canlı yayındı. Mim Kemal Öke yönetiyordu. Millet
Meclisi olabilir adı. Elimizden geldiğince televizyonlardan randevu alıp savaş
sırasında özellikle farklı TV’lere çıkıp kamuoyu oluşturmaya çalışıyorduk. HBB’de
programın adı ‘Şeytanın Avukatı’ydı, ona çıkmıştım o zaman iki kere. Biri daha uzun
sürmüştü, biri savaştan sonra biri savaş sırasında çıkmıştık. Her tarafa duyurmaya
çalışıyorduk, kamuoyu yaratmaya çalışıyorduk. Savaş çıkınca tabi çalışmalar daha
fazla arttı. Maddi yardım, burada Kırklareli’nde kamp açıldı, Gaziosmanpaşa parkında

52
kamp. UÇK’nın yaralılarıyla daha çok İHH (İnsani Yardım Vakfı) ilgileniyordu.
Refah partisi daha çok dini açıdan yaklaşıyordu. Onların da katkıları oldu bu konuda.
Kampta yaklaşık olarak 8 bin Kosovalı vardı, yaklaşık 8 bin de kampın dışında, çoğu
İstanbul da olmak üzere, Bursa ve Adapazarı'nda akrabalarının yanında kalanlar vardı.
Mesela teyzem Kosova Makedonya’sından geliyor, orada çok kötü 2-3 gün
geçiriyorlar, yağmur yağıyor dışarıdalar. Makedonlar bunları alıyordu, otobüse-uçağa
bindiriyorlar. Teyzemin önce iki kızı geldi mesela. Bir aile aynı yerde olsun aynı yere
göndereyim yok, bilerek bunu yapıyorlardı. Türkiye’ye gelen ilk uçakla teyzemin
kızları geldi. Daha sonra bir iki hafta sonra başka teyzemin kızı-kardeşi geldi. Teyzem
eşi ve bir kızı Fransa’ya gidiyor. Aileyi parçalamak için yapıyorlar. Çünkü
Makedonlarda pek sıcak davranmıyorlar Arnavutlara. Fakat bunlar Nisan’ın başından
sonra gelmeye başladılar ve burada fazla kalmadılar, 1-2 ay falan kaldılar. 2 ay sonra
Kosova özgürlüğüne kavuşunca, NATO girdi 12 Haziran’da, bu sefer hepsi geri
döndü. Bizde kalanlarda, kampta kalanlarda, tek tük dönmeyenler hariç hepsi
Kosova’ya geri döndü. Benim dayılarım da kampta kalıyordu, evde de vardı kalanlar
baba tarafından. Bizim evde yer olmadığı için kampta kalanlarda vardı. Ama bizim
evde her zaman 5-6 kişi vardı.

- Kamp koşullarının nasıl olduğunu biliyor musunuz?

Kampta kalan birisine ne kadar iyi koşular sağlarsan sağla kişi yine rahatsız olur. Çok
iyi değildi ama fena da değildi. En azından yemek dertleri yoktu. İkincisi, herhangi bir
Sırp saldırısı falan yoktu. Aynı dönemde Kosova’nın farklı yerlerinde ormanda kalan
aileler vardı ve bunlar binlerce idi. Su yok, yemek yok. Ormanda kalıyor, köyüne un
almaya gidiyor. Öyle giderken vurulanlarda çok oldu. Pikniğe bile gidiyorsun akşam
olduğunda sıkılıyorsun, yiyecek içecek araban orda olmasına rağmen. Haftalarca
ormanlarda kalan aileler var, yağmur yağıyor açıktalar. Bazen de saldırıya uğruyorlar.
Amaç Arnavutları hayatlarından bıktırmak için uğraşıyorlardı. Amaçları Kosova'yı
boşaltmaktı. Savaş sırasında 950 bin kişiyi Kosova’nın dışına çıkardılar. Bunların
500bine yakını Arnavutluk’a gitti. Türkiye’de 18-20 bin kişi vardı. Batılı ülkelerde
olanların bir kısmı kalabilen kaldı, çünkü orada yaşam daha farklı. Ama çoğu döndü.

53
- 1981 de ki Kosova meselesi üzerinde Türkiye’de yaşayan Arnavutlar arasında
bir fikir ayrılığı yaşandı?

Türkiye’deki bazı Arnavutlar Kosova meselesi ile Türkiye’deki Kürt meselesi arasında
paralellik kuruyorlardı. Yani Türkiye’de Türk devletine karşı çıkan bir PKK var,
Kosova da devlete karşı Yugoslavya’ya karşı çıkıyor. Aynıymış gibi düşünenler vardı
ama sayıları azdı. Bireysel olarak. Aynı şey Makedonya’da da oldu. 2001 yılında savaş
çıktığı zaman biz burada yine çalışmalar yaptık Türk Arnavut Kardeşliği derneği
olarak. Ve o zamanda Makedonyalı olanlar vardı burada Arnavutlar, yine paralellik
kuruyorlardı. Onlar devlete karşı çıkıyor, bunlar karşı çıkıyor, ikisi aynıdır gibi.

- Bir röportajınızda 1990-91 yılından önce, Niyazi Saraçoğlu, Ahmet Yağlayıcı ve


Sabri Kosovalı çalışmalar yaptı demişsiniz. Dernek kapsamımı? Bireysel mi? Ne
gibi çalışmalar yaptılar?

Biraz önce dediğim gibi bizden önce de olanlar vardı. Bunlar dernek adına değil,
kendileri bireysel yapıyorlar. O zamanın şartları Türkiye’nin de şartları farklı. Onlar,
bulundukları yerlerde Arnavutların, Kosovalıların reklamını yaptılar. Yani reklam
derken doğruları söylüyorlar, propagandasını yapıyorlar. Böyle gazetelerde değil de
mesela, seninle konuşuyorlar, size Kosova'yı anlatıyorlar. Bir gazeteciye rastlıyor,
Kosova'yı anlatıyorlar. Ama bu organize bir şey değil. Ve bunlar Arnavutluk’tan
kitaplar geliyordu buraya, Niyazi abi söylemişti. O kitabı alıyorlar, tabi Arnavutluk
devleti yapıyor onların burada yapma şansı yok, kitabı küçültüyorlardı ve bu kitapları
Kosova’ya sokuyorlardı, okullarda okusunlar diye. Siyasi kitaplar, mesela Enver
Hoca’nın “Titocular” kitabını. Niyazi Amca, Adem Demaçi vardı, Kosova’nın,
Avrupa’nın Mandela’sı diye bilinir, 30 yıl hapis yattı. Onunla aynı gruptaydı, o da
hapis yattı. Onun röportajı da var Mimoza Elizi’nin Niyazi Saraçoğlu ile yaptığı.
Bunlar o tür faaliyetler yürütüyorlar, dernek olarak bir faaliyetleri yoktu, bireysel
şeyler. Bende onun için, daha örgütlü olmak için dernek olmak lazım diye düşündüm.
Derneğe gelen kişiler var, yönetim kurulu var, sonra birlikte hareket ediyorsun
dediğim gibi. Bir dernek büyük ya da küçük fark etmiyor. Ama bireysel olarak
alamazsın. Dernek adına konuşmak daha farklı.

- Türk Arnavut Kardeşliği Derneği hariç derneklerin ne gibi faaliyetleri vardı?

Bizim bütün derneklerle aramız iyiydi. Ama bizim dernek adı Türk Arnavut
Kardeşliğiydi, yani Arnavut derneği. Mesela Batı Trakyalılar, Batı Trakya Derneği adı

54
altında örgütlenmişlerdi. Boşnaklar, Boşnak dernekleri, Bosna- Sancak Dernekleri
altında örgütlendiler. Bulgaristan'dan gelenler BalGöç olarak örgütlendiler. Fakat
Türkiye’de Rumeli, Balkan derneklerinde bulunanların çoğu Arnavut’tur. Ama bunlar
Balkan, Rumeli Dernekleri çatısı altında örgütleniyorlar. Çünkü Arnavut kelimeleri
kullanırsak sanki bölücü imajı yaratırmış gibi düşünüldü. Bize göre yanlış tabi. Mesela
son zamanlarda bizim ilişkide olduğumuz kişilere mesela, biz dernek kuracaksanız
eğer Arnavut Kültür derneği kurun, ismini öyle koyun diyoruz. Ve birçok dernek de
ismin öyle koydu. İzmir’de, Turgutlu’da dernek açıldı Arnavut Kültür derneği. Bursa
da açıldı, onlar kendileri ismi taktılar. Yalova da onlar kendileri o ismi taktılar. Bafra
da kuruldu şimdi, Bafra Arnavut Kültür ve Dayanışma Derneği gibi bir ismi var.
Arnavut kelimesinin bulunmasını istiyoruz biz. Çünkü, Rumeli dediğin zaman, bir
Rumeli demek Rum’un yaşadığı yer. Ben Rum değilim ki Arnavut’um, neden Rumeli
ismini kullanayım. Arnavut ismi varken neden Rum ismini kullanayım. Hem
Arnavutları hem Türkleri yok etmeye çalışan Yunanistan’ın ismini kullanıyorsun bir
kere. İkincisi biz Arnavut dernekleri olarak biz Arnavut’uz ama gidip diğer derneklerle
birlikte hareket edebiliriz. Ama bizim derneğin adı Arnavut derneği olsun diyoruz.
Rumeli ismine bugün de karşıyız. Rum, Yunanlı ırkı demektir. Yunan eli koysan karşı
çıkarlar ama Rumeli koyuyorlar. Ama o derneklerde çok değerli arkadaşlar var,
Arnavut olan olmayan var. Bizim Türk Arnavut Kardeşliği Derneği olarak da diğer
derneklerle aramız her zaman iyi olmuştur, birlikte hareket etmişizdir.

- Kosova Dayanışma Komitesinde sizin kadar etkin olan var mıydı?

Kosova meselesini ilk gündeme getiren bizdik, Türk Arnavut Kardeşliği Derneği
olarak. Fakat daha sonra 1994’te Kosovalılar derneği kuruldu. Kosovalılar derneği de
gündeme getirmeye başladı. Mesela, Priştineliler derneği de var biz onlarla da birlikte,
işte Prizrenliler Derneği var, Rumeli Türkleri Derneği de vardı, onlar da çok destek
oldular. Yani bu dernekler Türk Arnavut Kardeşliği Derneği ile birlikte çalıştılar.
Zeytinburnu’ndaki Rugova’nın geldiği etkinlikte mesela diğer derneklerde vardı. İlk
konseri yapmıştık 92 yılında diğer derneklerde vardı. Kosova Dayanışma Komitesi
1998 de Haziran, Temmuz gibi kuruldu, 1 yıllık bir süresi vardı. 1 yıl doldu, zaten
savaş da bitmişti, lağvoldu. Türk Arnavut Kardeşliği Derneğinden iki kişi vardı;
başkan ve ben vardım. Kosovalılar Derneğinden iki kişi vardı; başkan ve Ruşen
adında bir avukat vardı.

55
EK-2

Röportaj-2 (01.12.2022)

-Türk Arnavut Kardeşliği Derneği olarak 2008’e kadar spesifik olarak hangi
faaliyetler gerçekleştirildi?

“Kosova Sorunu” adlı kitabı çıkarttık, “BESA” adlı dergiyi çıkarttık, TV’lere çıkıp
programlara katıldık. Gazetecilere ulaşıyorduk, Hasan Ünal, Sami Kohen gibi dış
politika yazarları vardı. Köşe yazarlarına Kosova’dan haberler gönderirdik. Türk
Devleti’nin Kosova’ya yardımcı olması için politikacılarla görüşmeler yapıyorduk.
27.5.1997’de Genelkurmay başkanına gittik, onunla görüştük. Hem Mesut Yılmaz
hem Mustafa Kalemle Genelkurmay başkanlığında Çetin Doğan ile görüştük. Çok
bilgili bir adamdı, bizi şaşırttı kendisi. 8 kişi gitmiştik ve Arnavutluk- Kosova’yı bize
o kadar iyi anlattı ki, hatta bizim Derneğimizin başkanı dedi ki “Biz size güya Kosova
hakkında bilgi vermeye geldik ancak tam aksine sizden bilgi aldık.” Açlık grevi
yaptığımızdan bahsetmiş miydim? Bayrampaşa belediyesinin izin verdiği dernek
stantları vardı. Orada biz Kosova’ya destek olmak için açlık grevi yaptık; iki gün- 48
saat, cuma akşamı gece 12’den pazar akşamı gece 12’ye kadar. Sırbistan Konsolosluğu
önünde iki tane protesto düzenledik. Biri 8 Mart 1998’de, diğeri ise 1994 yılında
olması lazım. Türkiye’de ilk defa böyle bir protesto yapıldı Sırbistan Konsolosluğu
önünde. İlk yapılanda fazla kalabalık yoktu, belki 50- 60 kişi vardı. Fakat ikinci
protesto Adem Yaşari ve ailesinin öldürülmesi üzerine, bunu protesto etmek için 8
martta bir protesto gösterisi düzenledik ve yaklaşık 10 bin kişi katılmıştı. Hatta Star
TV’de vardı protestoda. Genelde bu tür şeyler. Gazetecilerle konuşurduk, gelirlerdi,
röportaj yapardık. Genelde herkesin yaptığı şeyleri yapıyorduk. Biz öncelikle,
özellikle Türkiye’deki Arnavutları birleştirmeye çalışıyorduk. İkincisi derneği bir araç
olarak düşünün, dernek olarak cumhurbaşkanından bile gidip randevu isteyebilirsin.
Cumhurbaşkanı Özal’la, Başbakan Demirel’le görüştük. Özal’la 12Aralık 1992’de
Harbiye Orduevinde görüştük Kosova’yla ilgili. Ecevit’le, Mesut Yılmazla görüştük,
Rugova geldiği zaman yine meclis başkanı Cindoruk, Demirel, Özal’la- randevuları
Türk Arnavut Kardeşliği Derneği olarak biz almıştık. Sonra Kosova’nın sürgündeki
Başbakanı geldi, onu da Demirel’le görüştürmüştük. Milletvekilleri ile de bir sürü
görüşme yaptık mecliste.

56
- Peki Derneğin 2008 sonrası faaliyetleri nelerdir?

Şimdi genelde olan bir şey var, Türkiye’de de dünyada da bu böyle. Olumsuz bir şey
olduğu zaman mesela savaş gibi, insanlar daha fazla dayanışma içinde olur, herhangi
bi olay karşısında. Birileri tehlikede olduğu zaman, diğerleri yardımcı olmaya çalışır.
Bundan dolayı, Kosova’da böyle bir durum olduğu için bütün Dünya’daki Arnavutlar;
Kosova, Arnavutluk, Makedonya’yı kastetmiyorum, buralar dışındaki Arnavut
Diasporası diyelim; ABD’de, Avrupa’da, Avusturalya’da, Yeni Zelanda, Türkiye’de
ve hatta Yunanistan’da, buralardaki diasporalar elinden geldiğince bir şeyler yapmaya
çalışıyordu. Kosova, ana vatan tehlikede, biz neler yapabiliriz diye düşünüyorlardı. Ve
ellerinden geldiği kadar bir şeyler yapmaya çalıştılar. Biz de Türkiye’de o şekilde
düşündük. Tabi Kosova’da savaş bittikten sonra öyle tehlikeli, yardım edilebilecek bir
durum kalmadı. Aslında var yine, sen oranın kalkınmasına yardımcı olabilirsin, bir
sürü nokta var ancak devamlılık olmuyor. Ya da devamlılığı hissedenlerin sayısı çok
azalıyor. Kosova’daki savaştan sonra derneğin etkinliği zayıfladı, dediğim gibi
herhangi bir neden yoktu. Fazla bir etkinlik olmadı, belki bir yemek oldu; 2002’de
derneğin 50. Yılını kutladık, iyi bir kutlamaydı ve çok da büyüktü. 2008’den sonra pek
yoktu. 2015’e kadar ben yine yönetimdeydim. Kosova Kültür Merkezi’ne seçildikten
sonra 1 veya 1 buçuk dönem münasebetlerine devam ettim, sonra ayrıldım. Çünkü
burada derneklerle işim vardı Kosova Kültür Merkezi (KKM)’de. Bütün derneklere
eşit olmak için ayrılmamın daha iyi olduğunu arkadaşlara söyledim. Onlar da uygun
dedi ve ben ayrıldım yönetim kurulundan, üyeliğim devam ediyordu. Ama sadece
bizim dernek değil diğer dernekler de vardı Kosova meselesinde, Kosova Dayanışma
Komitesi kurulmuştu. Mesela oradaki diğer dernekler de Kosova savaşı sırasında
aktiftiler, ellerinden geldiği kadar ama savaştan sonra aktiviteleri düştü; sadece
geceler, yemekler düzenlediler. Büyük çapta etkinlikler olmadı. Biz
Küçükçekmece’de şube açtık savaş sırasında, 1997-1998 yıllarında açmıştık.
Ankara’da bir şube açmıştık Başkent olarak o birkaç kişi ile beraber. Ankara’da
Derneğimizin şubesi yasal olarak 4 ya da 6 yıl açık kaldı fakat daha sonra kapattılar.
Yürütülemedi ve kapandı çünkü etkinlik yoktu. Savaş olsaydı davam ederdi, savaştan
sonra kuruldu. Elazığ’da açmıştık bir şube o çok kısa süre açık kaldı. 6 ay ya da 1 yıl
sonra onu da kapattılar. Savaştan sonra 2008 yılına kadar ve 2008 yılı sonrasında da
derneğin pek bir etkinliği olmadı.

57
- Dernek tasfiye edildi mi?

Dernek hala devam ediyor şu anda, pandemi sebebiyle dolayı etkin değiller sadece.
Zaten bütün derneklerde etkinlikler durduruldu. Pandemi biraz hafifleyince dernekler
birkaç aydır kongrelerini yapabildiler. Şimdi yeni yönetim seçildi ama başkan aynı
başkan, yönetim kurulu üyelerinde taze kan aldılar diyelim. Şimdi bir şeyler yapmaya
çalışıyorlar. Mesela Adem Yaşari ile ilgili yeni bir video vardır yayınladılar. 29 Kasım,
Adem Yaşari’nin doğum günü, bu yüzden onunla ilgili 1 dakikalık bir video
yayınlamışlar. Sonra önemli günlere sosyal medyada, Facebook’ta paylaşımlar
yapıyorlar. Sosyal medyada daha fazla kişiye ulaşabiliyorlar. Bir ara Arnavut tarihi ile
kısa kısa birkaç dakikalık vidolar falan yayınlıyorlardı. Ama bir atılıma geçeceğiz
diyorlar ama bakalım.

- Kosova Kültür Merkezi’nin kuruluşundan sonra Türk Arnavut Kardeşliği


Derneğinde bir etkilenme oldu mu yoksa birbirlerinden bağımsızlar mı?

Kosova Kültür Merkezi (KKM) zaten Kosova Devleti’ne ait, ben oradan maaş
alıyordum. Ve KKM’nin amacı derneklerle birlikte hareket etmek. Ya da onları
harekete geçirmek, onlarla ortak çalışmalar yapmak. Ben orada tek başıma
çalışıyordum, tek başıma ne yapabilirim ki. Yapılan tüm etkinlilerde biz derneklerle
birlikte hareket ediyorduk. Biraz motor-lokomotif görevini görüyordu KKM. Ama
derneği olumlu ya da olumsuz etkilemedi.

Etkinlikleri artırma açısından KKM birleştirici güç olmuş oldu diyebiliriz. Biz
KKM’de paneller konferanslar düzenliyorduk; üniversitelerden Balkanlar tarihi
çalışan hocaları davet ediyorduk. Kosova’dan çağırdığımız hocalar oldu. İstanbul
Üniversitesi kurucusu Hasan Tahsin hakkında, Şemsettin Sami hakkında
konuşma/panel yapıldı. KKM olarak Bursa’da İlyalılar tarihi diye bir etkinlik yapıldı
mesela, Bursa da etkinlik yapınca Bursa’daki derneklerle beraber hazırlıyorduk.

- Yapılan etkinlikleri kim planlıyordu?

Ben KKM’de yıllık projeler hazırlıyordum; bizim her ay bir etkinliğimiz vardı KKM
olarak. Bursa’da konferans yapacağız, bağımsızlık kutlayacağız, nerede yapılacaksa
gidip oradaki derneklerle birlikte hareket ediyorduk. Yaz tatili hariç Eylül, Ekim gibi
başlıyorduk ve oldukça yoğun oluyorduk. Ekim de futbol turnuvası başlıyordu,
Kasım’a kadar devam ediyordu. Kasımda Arnavut kültür haftası vardı, kültür
haftasının bünyesinde bu etkinliği Bursa’da yaptık. KKM’nin projelerinin dışında da

58
gelenler oluyordu örneğin, onlara da yardımcı oluyorduk. İzmir’de Arnavut tarihiyle
ilgili konferanslar düzenledik. Ben yapıyordum projeyi ve ardından Kosova’daki
bakanlığa sunuyordum, onlar da onaylıyordu.

- Diaspora bakanlığı hangi amaçlarla Kosova Kültür Merkezini kurdu?

İlk Kültür Merkezi (KM) Türkiye’de kuruldu ve ilki kurulduğunda da beni atadılar,
beni atadıklarından haberim bile yoktu hatta. Kosova’dan Diaspora Bakanı gelmişti,
havaalanından almaya gittiğimizde Bakan bana bu teklifte bulundu; böyle bir yer
açmayı düşünüyoruz Türkiye’de müdürlüğü kabul eder misin? Diye. Memnuniyetle
kabul ettim. Hatta kendimden bahsetmek istedim, gerek yok biz seni tanıyoruz dediler.
En uygun kişinin sen olduğuna karar verdik dediler. Daha önce yaptığımız
çalışmalardan haberleri varmış demek ki. Kosova Diaspora bakanlığının ilk açmış
olduğu KM’nin de ilk müdürü benim olmam, benim için gurur vesilesi. Finansmanı
Diaspora Bakanlığı sağladı, yeri Bakanla beraber bulduk. Oranın döşenmesi,
mobilyasıyla her şeyiyle ben uğraştım. 5 Aralık 2012’de kira kontratı yaptık. 23 Şubat
2013’te de açılış yaptık ve aynı gün Kosova Cumhuriyeti’nin bağımsızlık gününü de
kutladık. Bayrampaşa belediyesiyle beraber yaptık kutlamayı. Katılım oldukça
fazlaydı, güzel de bir açılış oldu. Bursa, İzmir, Adapazarıdan insanlar geldiler.
Türkiye’nin yurtdışında Yunus Emre derneklerinin Ankara’daki genel müdürü de
gelmişti. Kosova’daki müdürü de gelmişti sanırım. Kutlamaya bin beş yüz-iki bin kişi
gelmişti, Eyüp kapalı spor salonunda yapmıştık.

- Kosova Kültür Merkezi’nin ana faaliyetleri nelerdir?

KKM sadece Türkiye’de değil tüm dünyada faaliyet göstermeye çalışıyor, diaspora
yayılma demek. Yurt dışındaki Arnavutlara kültürünü yaşatmak, bir arada yaşamak,
kültürünü, dilini unutmamasını sağlamak amacımız. Konferanslar, futbol turnuvası
düzenliyorduk. Genelde Arnavutlar geliyordu ama Türkler de vardı hatta İranlıların da
oluşturduğu bir takım vardı. 15-18 takım katılıyordu ortalama ve 3-4 sene boyunca
yapıldı turnuva. Arnavut kültürünü tanıtmak için Arnavut Kültür haftası
düzenliyorduk. Arnavutça kurslar veriyorduk; çünkü bir ulusun temeli dildir. Bir dili
bildiğin zaman kendini o ulusa daha yakın hissedersin. Dil temel öğedir. 29 Nisan 2013
de ilk Arnavutça kursunu açtık ve ben kursları tamamen ücretsiz verdim. Görevim
değildi alında yaptığımız anlaşmada yazmıyordu. Burada da (Yıldız Teknik
Üniversitesi) başladım. 2 sene önce Esenler Derneğinde de Arnavutça kursu verdim.

59
Katılanlar ücret vermiyordu ben de almıyordum., yani tamamen ücretsizdi. Bir de
internette de (Youtube üzerinden) Arnavutça derslerini kaydettim, siz bana
gelemiyorsanız ben size gelirim dedim.

- Sizden başka Arnavutça kursunu veren oldu mu?

KKM’de bir ara çok yoğundum, Cumartesi-Pazar ve hafta içi olmak üzere pek çok
ders verdim. Bakanlıktakiler çok çalışıyorsun dinlen, Arnavutça kursu için hoca tut
dediler. KKM’ye yük olmasın diye öteledim uzun süre çünkü hocaya maaş vermek
gerekli. 5 ay sonra genel sekreter kesin emir var bulacaksın deyince tuttuk bir bayan
hoca. Kendisi Arnavutluk’tan gelmiş, burada evlenmiş 91-92’de.Arnavut Dili ve
Edebiyatı mezunu- Arnavutluk’ta okmuş; öğretmenlik ve müdürlük de yapmış. Çok
çalışkan bir bayandı. Ancak Türkçesi biraz zayıftı, bu yüzen ben gramer kısmını
anlatıyordum. 6 ay çalıştı ancak o. Bir yıllıktı kontrat süresi, kontratı bitince ben devam
etsin diye uğraştım. Çünkü hem iyi bir hocaydı hem de 6 ay boyunca bir hoca var sonra
o hoca gidince kötü bir imaj veriliyor dışarı.

Ben sözleşmem 1 Mart 2020’de bitmesine rağmen 16 Mart’a kadar devam ettim ders
vermeye. Haftada 38 saat ders veriyordum hiç ücret almadan. Pandemi çıkınca
kısıtlamalarla, mecbur kaldık dersleri kesmeye. Sonra Eylül 2020 de açtık bir iki ay
devam ettik kısıtlamalar kaldırılınca ama sonra kısıtlama geldi tekrar kestik. 11
Eylül’de Yıldız Teknik Üniversitesi’nde de tekrar başladık kurslara. 3 tane grup var şu
an KKM’de.

- 1 Mart 2020 yani pandemi öncesi bitti sözleşmeniz. Peki neden yenilenmedi?

5-12 Mart 2020 arası iş ilanı açtı Diaspora Bakanlığı ben de müracaat ettim devam
etmek için. Ama açıklanmadı kazanan hala ve sonra Diaspora Bakanlığı kapatıldı
gelen yeni hükümet tarafından kısıtlamaya gittikleri için. Yeniden yapılanma oluştu
yani hükümette, ikincisi pandemi ortaya çıktı. Yeni hükümet yeni bir diaspora yasası
çıkardı, yasa bünyesinde KKM’ler nasıl bir görev alacak henüz karar vermemişti.
2019’da Diaspora yasası ile ilgili toplandılar taslak hazırladılar parlamentoya sunuldu
tekrar görüşülecekti ama henüz görüşülmedi parlamentoda. KKM’ler nasıl olacak,
kültür ataşesi diye düşünüyorlar benim konumumu. KKM ofisinin kirası ödendi, yıllık
ödeniyor. Ocağın sonunda kontratı bitiyor. O zamana kadar hala oradayız.

60
- Siz Bakanlıktan kiminle iletişimdesiniz?

Diaspora Bakanlığında Kültür Müdürlüğü var 3 tane ve Kültür Merkezleri buraya


bağlıydı, ben orayla görüşüyorum yine. Birisi KKM’nin ofisini panel ya da konferans
yapmak için kullanmak istediğinde yazıyorum oraya. Diğer Kültür Merkezleri de
kapatıldı.

- 2008 yılı öncesi Kosova Türkiye ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?


Kosovalılar ne düşünüyor, Türkiye’nin Kosova’yı 1990’da tanımaması
hakkında?

Türkiye Kosova halkının yanındaydı. Arnavut ve Türk ulusunu bağlayan pek çok
nokta var; bunlar geçmiş akrabalık, evlilikler, ortak tarihtir. Türkiye’de yaşayan
Arnavutlar, Kosova’da yaşayan Türkler var. Türkiye’nin elini bağlayan şeyler vardı;
Türkiye’nin doğu sorunu gibi. Eviniz camdan ise başkasının evine taş atmayın diye bir
söz vardır. Türkiye fazla hareket edemiyordu. Almanya da Avrupa da çalışan birçok
Türk işçisi vardı o dönem ve bunlar Yugoslavya’dan geçiyorlardı yolculuklarında.
Türkiye Kosova’yı destekleyen bir demeç verirse eğer, işçilere bir şey olmasından
çekiniyorlardı. Belki Yugoslavya’nın dünyadaki prestiji- diplomatik gücü Kosova’ya
göre daha güçlüydü. Bağımsız ülkeler Sırbistan’ın yanında yer almıştı, Filistin bile.
Kosova Kudüs’te büyükelçilik açtığında Türkler tepki gösterdi ancak Filistin,
Kosova’nın Sırbistan’ın bir parçası olduğunu söylüyor. Çıkarları bu yönde, herkes
uluslararası arenada çıkarlarını düşünmek zorunda.

Türkiye kan dökülmesin diyordu ama açık bir destek yok veremdiler. Kosova’dan
buraya Kosovalı Türkleri getirip Arnavutlardan baskı gördüklerini söyletiyorlardı.
Türkiye’de bazı kimseler de Arnavutların Türklere baskı yaptıklarını söylüyorlardı
ama bu Sırbistan’ın planı -uygulaması. Alev Kılıç adlı Kosova Savaşı sırasında bir
Türk büyükelçisi, gereken ilgiyi göstermiyordu Kosova meselesine ve Kosova’ya
gidip Rugova’yla görüşmüyordu. Bir konuşmasında “Siz Türkler, Arnavutlar ve
Sırpların arasına girmeyin Anayasaya uyun” diyordu ama Anayasa Sırp anayasası.
Seçim oluyordu, Türkler Sırpların seçimlerine katılıp Arnavutların seçimine
katılmıyorlardı. Referanduma katılmıyorlardı. Tan gazetesi Türklerindi, Arnavutlar
aleyhine yazılar da vardı.

61
- Üzülmüyor musunuz peki bu duruma?

Aslında Türklere baskı yapılmıyordu, en kötü durumdakiler Arnavutlardı. Sırplar


Türkleri kullanıyordu, ama savaştan sonra yaptıklarına pişman oldular. Savaşta okulla
kapandı, Arnavutlar okula gidemiyordu ama Türkler Sırplarla beraber okula gidiyordu.
Arnavutlar evlerde okul okuyordu. Bize göre işgalci güç tarafından kullanılıyorlardı.
Ama yapacak bir şey yok. Halkın çoğu değil ama yönetim kadrosu öyleydi.

62
ÖZGEÇMİŞ

Kişisel Bilgiler

Adı Soyadı : Rabia Topuz

Doğum Yeri ve Tarihi : Almanya, 18.05.1991

Telefon No : 0542 664 01 09

Adres : Sancak Mahallesi 530. Sokak No:12/1 Çankaya/ Ankara

Eğitim Bilgileri

Lise : Aydınlıkevler Anadolu lisesi, Ankara

Üniversite : Lisans- Ege Üniversitesi, İşletme, İzmir

Lisans- Yıldız Teknik Üniversitesi,


Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler, İstanbul

Okul : Yıldız Teknik Üniversitesi

Bölüm : Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler

Okul Numarası : 19034610

Diller

İngilizce : YDS/92.5
Sırpça : Başlangıç Seviyesi

63

You might also like