You are on page 1of 188

B' KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI YA YIN LA R I : 963

KARACAOĞLAN

Mustafa Necati KARAER

T Ü R K B Ü Y Ü K L E R İ Dİ Zİ S İ : 100
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI YAYINLARI: 963

KARACAOĞLAN

Mustafa Necati KARAER

TÜ R K B Ü YÜ K LE R İ D ÎZ lS t : 100
Kapak Düzeni : Dr. Ahmet SINAV

IS B N 975-17-0268-2
© K ü ltü r ve Tu rizm Bakanlığı, 1988

O nay : 8/7/1988 tarih v e 928.1 - 2890 sayı


B irinci Baskı
Baskı s a y ıs ı: 15.000
Başbakanhk B asım evi — A N K A R A
İÇ İN D E K İL E R

Önsöz ........................................................... V

I. Karacaoğlan'ın Hayatı ............................... 1

1. Nerede Doğdu ...................................... 2

2. Ne Zaman Yaşadı ............................... 4

a) Lâtifi Tezkiresi ............................... 5


b) Surnâme-i Hümâyun ........................ 6
c) Mevâ'idün Nefâis fi Kavâidi’l Mecâlis 7
d) Eski B ir Mecmua ........................... 8
e) Şairnâme .................... '.................... 9
f) Bir Hatıra Defteri ........................... 10
g) Cönkler ......................................... 11
h) 16. ve 17. Yüzyıl Saz Şairleri ......... 12
i) Kendi Şiirleri .................................. 13
j) Köroğlu - Ayvaz Efsanesi ............. 15

3. Belgelerin Karşılaştmiması ................. 16

a) Karacaoğlan Türküsü ve Karacaoğlan 17


b) Mecmua ve Cönkler ........................ 18
c) Dil ve Söyleyiş ............................... 19
d) Tarihî Olaylar ............................... 21
e) Karacoğlan ve Âşık Ömer ............. 22

III
4. En Yâkm İhtimal ................................... 24

5. Yeni Gelişmeler ...................................... 27

6. Nerede Öldü .......................................... 28

II. Sanatı ve Edebî Kişiliği ............................... 30

1. Şiirinin Özellikleri ............................... 32

a) Konu ve Öz ...................................... 33
b) Şekil ve Teknik ............................... 36
c) Dil ve Söyleyiş ............................... 43

2. Etkisinde Kalan Şairler ........................ 51

I II . Karacaoğlan’ın Şiirleri ............................... 54

1. Koşmalar, Türküler, Destanlar ............. 61

2. Semailer ve V arsağıla r........................... 143

Sözlük ........................................................ 161

IV
ÖNSÖZ

Şiirleri, dün olduğu gibi bugün de çok okunan, çok


bestelenen ve hakkında pek çok araştırma ve inceleme
yapılıp kitaplar yaymlanan, seminerler düzenlenen Kara-
caoğlan, hiç şüphe yok ki, yarın da dillerden düşmeyecek
ve gönüllerde yaşamaya devam edecektir. Çünkü o, sade
ve yalın diliyle, gösterişten ve yapmacıktan uzak söyle­
yiş tekniğiyle; kapısı her zaman sevgiye, tabiata, güzele
açık ve hayata bağlı Türk insanının sadık ve tabiî bîr
sözcüsü olmuştur.
N e var ki, bu duruma ve yaygın şöhretine rağmen,
Karacaoğlanın hayatı hâlen bilinmezliklerle doludur.
Buna karşılık memnuniyetle görüyoruz ki, onunla ilgili
çalışmalar devam ediyor. Nitekim , ilk baskısı on beş yıl
kadar önce yapılan elinizdeki kitaptan sonra da İlhan
Başgöz, Şükrü Elçin, Ahmet Kabaklı, Saim Sakaoğlu,
Nejat Sefercioğlu \ve S ıtkı Soylu ile Annamaria Schim-
mel ve K laus-D etlev Wannig gibi pek çok araştırmacı
tarafından değişik türlerde yayın yapılmıştır. Ancak, bu
yayınlardan ikisinin, diğerlerinden farklı bir yeri ve ayrı
bir önemi olduğunu unutmamak gerekir.

Gerçekten, birisi E lçin (^), öteki de Wannig (^) ta­


rafından hazırlanan bu ik i eser sayesinde. Viyana M illi

(1) Şükrü. Elçin, H a lk Edebiy-atı A raştırm aları, s. 297-324, An-


kıaa-a 1977
(2 ) A bdu rrah m an Güzel, «K la u s -D e tle v W a n n ig , D er D ichter
K aracaoğlan , B and I, F reib u rg 1980 Tü rk D ili dergisi, s.
204 - 209, M a rt 1987

V
Kütüphanesi’nde bulunan (A. F, 437 n r.) bir el yazması­
nın bilinmeyen bazı yönleri gün ışığına çıkmıştır. Çünkü,
daha Önce Caferoğlu (^) tarafından Karacaoğlan'a ait 9
şiirin aktarıldığı hu el yazmasının taşıdığı tarih bilinm i­
yordu. Elçin, mahaîlinde yaptığı araştırmalar sonucu,
hem bu tarihin 1588 olduğunu hem de aynı yazmada biri
mahlassız iki varsağının daha Karacaoğlan'a ait olduğu­
nu tesbit etmiştir. Öte yandan ^(Rumelili» ve «Güney
Anadolulu» Karucaoğlan ayrımını gündeme getiren E l­
çin, birincisinin 16. yüzyıl İkincisinin ise 17. yüzyıl şairi
olduğunu Öne sürmüş ve şimdiye kadar çeşitli kaynaklar­
da yer ulan 16 şiiri seçip, Viyana’daki A. F. 434 nr. It el
yazmasmdaki «Ataman Dağların Tü rk isi» adlı b ir varsa-
ğtyı da bunlara ekleyerek toplam 28 şiiri «16. Asır Ozanı
Karacaoğlan» a mal etmiştir.

Wannig'in eserinden öğrendiğimize göre, Karaca-


oğlan'ın on bir şiirinin yer aldığı Viyana el yazmasında,
şimdiye kadar 17. yüzyılın ünlü şairlerinden biri olarak
kabul edilen Kayıkçı K u l Mustafa'nın da b ir şiiri bulun­
maktadır. Bu tesbit Karacaoğlanın, aralarında Kayıkçı
K u l Mustafa'nın da bulunduğu bazı 17. yüzyıl şairlerinin
etkisinde kaldığına ve başta P ir Sultan Abdal olmak üze­
re bazılarına da nazireler yazdığına dair görüşleri hayli
sarsmış olmalıdır. Şu halde, Karacaoğlan ile çağdaşı sa­
yılan saz şairleri hakkındaki bazı değerlendirmeler tek­
rar gözden geçirilmelidir.

Yeni gelişmelerle ilg ili düşüncelerimizi, daha önce


ve oldukça geniş bir şekilde açıklamaya çalışmıştık

(3) A h m et 'Caferoğlu, K aracaoğlan , H a lk B ilgisi H aberleri, sa­


y ı 1, 1929
(4) M . N e c a ti K araer, K ara ca oğla n ile ilg ili Y e n i G elişm eler,
T ü rk E debiyatı D ergisi, sayı 171 v e 172, O ca k v e Şubat 1988

VI
Denilebilir ki, son belge ve bilgilerin ışığı altında da, Ka-
racaoğlan’ın 16. yüzyıl şairi olması ihtimali, yine ihtimaU
lerin en kuvvetlisi olarak gözükmektedir. Bu itibarla,
elinizdeki kitabın ilk baskısında şairimizin hayatıyla il­
gili olarak ele alman belgeler, takip edilen metod ve ya­
pılan değerlendirmeler aynen korunmuş; edinilen yeni bil­
giler ise Özetlenerek b ir bölüm hâlinde kitaba eklen­
miştir.

Son gelişmelerden de anlaşılacağı gibi, şimdiye ka­


dar yapılan çeşitli inceleme ve araştırmalarda, Karacaoğ-
la n ın yaşadığı zamam tesbitle ilg ili çalışmalar ağırlık ka­
zanmış ve yeni yeni'şiirleri keşfedilmeye çalışılmış, ne
var ki, şairimize isnat edilen şiirlerin gerçekten ona ait
olup olmadığı ve bunların hangi ölçüde bozulmuş olabi­
leceği konusunda ise pek az durulmuştur. Daha da önem­
lisi, ona ait şiirler arasında «aktarm a» denemeleri yapıl­
mamış ve «m etin ta m iri» ne de gidilmemiş olmasıdır.
Onbeş yıl kadar önce tarafımızdan bu yolda başlatılan
çalışmaların ilk örnekleri, ilg ili bölümlerde şiir numara­
larıyla gösterilmiştir. Unutmamak gerekir ki, şiirleri
sözlü kaynaklarda uzun süre yaşadıktan sonra yazıya ge­
çirilm iş saz şairleri için yapılacak hu tür çalışmalar çok
zor ve çok tehlikeli olduğu kadar da zarurîdir.

Bu kitap hazırlanırken, «T ü rk B üyükleri» dizisinin


belirli ölçü ve Özellikleri dolayısiyle, Karacaoğlana ait
şiirlerin yaklaşık üçte ikisi metin dışı bırakılmıştır. Ha­
tırlatmak isteriz ki, kitaba alınan şiirlerin hepsi de şairi­
mizin hayatı ve sanatıyla ilg ili açıklamalarda kendilerine
atıfta bulunulan örneklerdir.

îlk baskıda «Karacaoğlan Sözlüğü» ne olan ihtiyaç,


örnekleriyle gündeme getirilm iş ve şimdi olduğu gibi so­
nuna (da küçük bir sözlük eklenmişti. Dileğimiz, Kara-

V II
caoğlan şiirlerine gönül verenlerin konuya bu açıdan da
yaklaşarak sözlük çalışmalarının ağırlık kazanmasıdır.

Karacaoğlan hakkındaki bibliyografya çalışmaları


hayli fazla olup, en genişi Sefercioğluna a ittir (^). Bu ki­
tapta yararlanılan kaynaklar ise, ilg ili yerlerde dip not
olarak gösterilmekle yetinilmiş, ayrıca bibliyografya dü­
zenlenmesine ihtiyaç duyulmamıştır.

İs ta n b u l: 29 M a yıs 1988 Mustafa Necati KARAER

(5) N e ja t Sefercioğlu, K a ra ca oğla n B ib liyografyası, Başbakanlık


Basım evi, A n k a ra 1981

V I II
I

K A R A C A O Ğ L A N ’ IN HAYATÎ

Türk halik şiirinin büyük ustası Karacaoğlan'ın bi­


linmezliklerle dolu haj'atmı aydınlatacak kesin bilgi
ve belgeler, henüz yok gibidir. Bu yüzden, edebiyat tarih­
çileri ile araştırmacılar, dolaylı belgelerden ve onun şiir­
lerinden bir takım ipuçları bulmaya çalışmışlardır. Ne
var ki, ister istemez tutulan bu yol, değil açık seçik ve
etraflı bilgiler edinmeye onun yaşadığı yüzjah bile tesbi-
te yetmemiş; üstelik araştırmacıları bir yerine bir kaç
Karacaoğlan’ın yaşamış olabileceği düşüncesine yönelt­
miştir. Bu sonucu da tabiî karşılamak gerekir. Çünkü,
hem belgeleri yorumlayanların bakış açıları oldukça
farklı hem de şairimize isnat edilen şiirlerin bir çoğu
apokriftir.

İncelemeler, Karacaoğlan’ı 15. yüzyıl sonlarına ka­


dar götürmekte, 16. yüzyılda bu adı taşıyan b ir şairin
yaşadığını ve 17. yüzyıla ait cönklerde de Karacaoğlan
adına kayıtlı çok sayıda şiirin bulunduğunu göstermek­
tedir. Peki, bu gün elde mevcut şiirler, bunlardan han­
gisine aittir? Bu soruyu doğru olarak cevaplandırmak
imkânsız gibidir. Gerçek şu ki, bilinmezlik- duygu ve dü­
şüncelerini yalnız saza ve söze bağlayan halk şairlerinin
değişmez kaderidir- Bunların değil kitapîan, genellikle
okur - yazarlığı bile yoktur. Şiirleri, ağızdan ağıza, ku­
laktan kulağa dolaşır. Bu esnada asıl metin de, onu ya­
zan da değişip durur. Halkın aşın sevgisi ve ilgisi, falan
şairin koşmasını filân şaire yakıştıracağı gibi, klâsik şiir
kültürünün yabancısı oimayan ve şairliğe özenen cönk
sahiplerinin tutum ve davranışları da, bu konuda önemli
rol oynar. Karacaoğlan'm yaşadığı zamanm tesbitinde,
şiirlerinden ipuçları çıkarmaya çalışırken, hiç şüphe yok
ki, belirtilen noktaların göz önünde bulundurulması şart­
tır. Bu bakımdan «eserlerindeki üslûp ve edayı» en kuv­
vetli delil olarak görmek ve göstermek mümkün de­
ğildir.
Bazı araştırmacılar Karacaoğlan'm 17. yüzyılda ya­
şadığını; bazıları ise, bu görüşün gerçeklere uymadığını,
onun 15. ve 16. yüzyılların şairi olduğunu ısrarla savımur-
1ar. Değişik belgeler, yerine göre, her iki görüş sahiple­
rini de haklı çıkarabilecek niteliktedir. N e var ki, bu bel­
geleri ön yargılardan uzak, tarafsız b ir gözle ve karşılaş­
tırmalı olarak değerlendirmek amaca daha uygun düşer.

1. NEREDE DOĞDU ?
Karacaoğlan’m nerede doğduğu kesin olarak bili­
nemiyor. Bu konuda çeşitli söylentiler, tahminler ve gö­
rüşler var- Şiirlerine bakılırsa onu hem Erzurum'lu, hem
Kırşehir’li hem de Binbcğa’lı kabul etmek gerekir. Hiç
şüphe yok ki, bu durum onun şiirlerinin nasıl değiştiril­
diğinin de ilk işaretidir. Yine bu durum, onun ne kadar
yaygın bir şöhrete ulaştığının açık delilidir. Anadolu, in­
sanı ve toprağı ile, onu da Yunus Emre gibi öylesine
benimsemiş, öylesine kendinden sajmnştır.

A li Rıza Yalgm 'm tesbitine göre. Karacaoğlan Ba:h-


çe ilçesinin Farsak köyünde doğmuştur ve hâlen Bahçe'-
de tam nîm ifİnFaîle 6 1 ^ Sâil”öğüllanndandır(0. Bu gö-

(1) M . Fuad Köprülü, Tü rk S az Ş airleri, s. 31&, A n k a ra 1962


(2) S. N ü zh et Ergim , K a ra ca Oğlan, s. 12, İstanbul 1971 (21.
Baskı)
rüşü, Akşehirli Ahmet Hamdi Efendi’ye ait hatıra defteri
de kuvvetlendirTnektedir(^). Şairimizin asıl adının Hâ­
şan, babasının da Türkmen aşiretinden Kâra"îlyas oldu-
'günu’ yine bu'H’e îîei'dâî^grenî^^^

Karacaoğlan’ın, Feke ilçesinin Gökçe köyünde, K i­


lis’in Musabeyli bucağının Z6bular köyünde veya Gökçe-
li ’de doğduğuna dair söylentiler de vardır. Ancak, şim­
diye kadar bunları belgelendirmek mümkün olmamış­
tır. Söylentiler, bu kadsrla da bitmiyor. Nitekim. W.
Radlof'un iddiasına göre, şairimiz Belgrad’h olup, asıl
adı Sima^l'dirC*). Bunların dışında, ‘özellikle Güney
Anadolu bölgesinde, Karacaoğlan'a ait çeşitli menkıbeler
ile yaşadığı aşk serüvenlerini dile getiren hikâyeler söy­
lenip durmaktadır-

Açıkça görüldüğü üzere, bu söylentiler ile yapılan


tathminleri ve ileri sürülen görüşleri bağdaştırmak ve
onun doğduğu yeri kesinlikle tesbit etmek imkânsızdır.
Bahçe’nin Farsak köyünde doğmuş olması, sanırız ki,
şimdilik ihtimallerin en kuvvetlisi.
Karacaoğlan’m doğum yerinin bilinememesine kar­
şılık, yaşadığı bölgeyi ve sosyal çevreyi oldukça tanıyoruz.
Bu konuda bize yol gösteren bazı şiirleri vardır(^). Ger­
çi, şiirlerinin zamanla çok değişmiş olduğu bir gerçek.
N e var ki, anılan şiirlerinde geçen ve pek önemsiz olan
pınar, su, yer, köy, geçit ve benzerlerine ait isimlere ba­
kılınca, bu şiirlerdeki bozulma ihtimali pek azalıyor.
Çünkü, belirli b ir yeri anlatan şiirlerin hem yayılma
şansı az, hem de b ir sürü ismin başka b ir yere ait isim-

(3) C ahit ö z te îli, K a ra c a O ğlan, Bütün Ş iirleri, s. 23, İstanbul


1970
(4) S. Nüzihet Ergun, a. g. e., s. 15
(5) Bu kitap, 64 v e 116 n u m aralı şiirlere bkz.
lerle doldurulması hayli güçtür. İşte, bu kabü şiirlerin­
deki m ^ a llî kelimeler, tasvirler ve isimler ile gelenek ve
göreneklere ait bazı işaretler. Karacaoğlan'm güney Ana-
dolu bölgesinde, hiç olmazsa uzunca bir süre, yaşadığım
göstermektedir. ~Yîne,Tıiı tür şiîrleTden' çıkarılan ~^ir
'tâkım Tpu^ân ve diğer bazı deliller onun Türkmen boca­
larından çıkan Bir şair olduğuna şüphe bırakmaz,

Karacaoğlan'm güney Anadolu'da başlayan şöhre­


tinin, zamanla doğu ve batıya yayıldığı, buralardan da
Azerbaycan, K ırım ve Trakya’ya ulaştığı anlaşılmakta­
dır. Hemen belirtmek gerekir ki, sadece ünü değil ken­
disi de, Anadolu’nun pek çok ve Osmanlı ülkesinin bazı
yerlerini dolaşmıştır.

2. N E ZAMANT YAŞADI ?

Karacaoğlan'm doğum ve ölüm tarihlerini bilmedi­


ğimiz gibi, yaşadığı yüzyılı da kesin olarak bilmiyoruz.
Elde, doğrudan doğruya ondan sÖz açan yazılı kaynak
ve belgeler yok. Dolaylı kaynaklardan edinilen bilgiler
ise yetersizdir- Karacaoğlan konusuna eğilenlerin çoğu
da, kendilerince ortaya çıkarılan belgelerden veya be­
nimsedikleri görüşlerden başkasına, kolay kolay ilgi gös­
termezler. Şairin yaşadığı zamanı tes*bit için başvurulan
öteki yolların da a ç ^ olduğu söylenemez. Nitekim, ona
isnat edilen şiirler incelendiğinde, bunların gerdk teknik
ve söyleyiş gerek dil ve anlatım yönünden çok farklı ol­
duğu görülür. Ayrıca, 16. ve 17. yüzyılların halk şairle­
rini, klâsik şiirin bunlar üzerindeki etkilerini ve zamanın
sosyal şartlannı değerlendirmede araştırmacıların bakış
açılan, birbirine uymaz. Sayılan sebeplerle — ki bunlan
çoğaltabiliriz — Karacaoğlan'm zamanı hakkında görüş
birliğine vanlamamıştır.
«Denebilir ki. Karacaoğlan gönüllerden doğmuş ve
gönüllere gömülnıüştür»(^). Yine denebilir ki, büyük sa­
natçılar yaşadıkları çağdan çok yarınların, geleceklerin
kılavuzları ve millet denilen sürekli zindrin vaz geçilmez
halkalarıdır. Bunun için, Karacaoğlan g^bi şairlerin ha­
yatını, millet hayatının bir parçası olarak düşünmek da­
ha yerinde olur. Ama bütün bunlar, konumuza açıklık
getirmeye yeter mi?
Karacaoğlan'm sanatı ve kişiliği hakkında tam ve
doğru yargılara varmak, şiirlerini ayıklayabilmek için de
yaşadığı zamanı bilmeye ihtiyaç vardır. Bu sebeplerle, biz
önce konu50ı aydınlatıcı ölçüde belgeleri ayrı ayrı ele ala­
rak karşılaştırmayı, sonra da çeşitli ihtimaller üzerinde
durmajT gerekli görüyoruz.
a) Lâ tifi Tezkiresi : 16. yüzyıl şairlerinden Lâti­
fin in 1546’da tamamlandığı bilinen tezkiresinde, şair Na-
imî-i Hamidî’nin «Münâzara-i Seyf-ü K alem » adlı b ir şiiri
yer almıştır Bu şiirde geçen «K ar'oğlan» deyimini, «Ka-
racaoğîan» olarak kabûl eden araştırmacılar, aşağıya al­
dığımız üç beyti, «Karacaoğlan'm zamanını ve tesirlerini
tesbit etmeye yarayan şimdilik en eski edeibî beliğe» ve
«H alk ve divan kültürleri arasındaki çetin savaşlann bir
tortusu...»(’ ) olarak: görüyorlar :

B ir olmaz vakie irgiirdük zdmam


B ilir yok as’mandan rısmanı
En ehli yeğ görür ma’na yüzünden
K ar’oğlan türküsün şair sözünden
Çü söz fehmolmaytp olmasa rağbet
Eder lâbüt kemal ehli feragat

(6) îshafc Refet, K aracaoğlan, s. 57. A n k a ra H a lk evleri Neşr^


y a tı K üçük Boy, N o ; 2 , A n k a ra 1933
C7) A . K utsi Tecer, K a ra ca ogla n ’a Y e n i b ir Bakış, İS T A N B U L
Sanat — E debiyat D ergisi, s. 10, Ağustos 1954
Karşı görüşte olanlara gelince, bazıları «Karacaoğ-
İanm bizim Karacaoğlan'dan bir asır önce yaşamış bir mu­
sikişinas olduğunu ve halk zevkine uygun bir takım tür­
küler bestelediğini»(®), bazıları da «on altıncı yüzyılda.
Kanunî Sultan Süleyman çağında yaşamış bir başka Ka-
racaoğlan'ın» bulunduğunu, fakat «...en az bizim Karaca­
oğlan'dan yüzyıl önce yaşamış olan bu şairin şiirlerine
şimdiye dek rastlanmamış» olduğunu söylüyorlar (^).

Bu belgeden çıkarabileceğimiz ortak görüş- on altın­


cı yüzyılda «Karaoğlan» l eya «Karacaoğlan» türkülerinin,
divan şairlerini çileden çıkaracak kadar yaygınlaştığı,
halk tarafından sevildiği ve bu türkülere adını veren bir
kişinin yaşamış olduğudur. Saz şairlerinin, şiirlerini hem
söyledikleri hem de aynı anda besteledikleri, yani ayrı bir
besteciye ihtiyaç duymadıkları da hatırlanırsa, 16. 3âizyıl-
da «Karaoğlan» veya «Karacaoğlan» adında çok ünlü bir
saz şairinin yaşamış olduğu kesinlikle söylenebilir.
b) Sumâme-i Hümâyun : Topikapı Sarayı Müzesi
Kitaplığında bulunan ve ilk defa Ahmet Kutsi tarafından
ortaya çıkarılan Surnâme-i H um âw n adlı yazma eserde,
Sultan III. Murad'm 1582 yılında yaptırdığı sünnet dü-
ğünü anlatılırken Karacaoğlan adı geçmej^edir. Kitaba,
düğünün on Birinci gecesindeki eğlenceler esnasında, for­
saların yaptıkları bir dağ ve kır maketinin minyatürü de
konulmuş ve eserin yazarı bunu etraflıca açıklamıştır.
Maket ve ordaki insanlar tasvir edilirken : «-..kimi kaval
çalub ol dağı yankılandırır ve kimi Karacaoğlan türküsü
ile gönlün eğlendirir...» denilmiştir.
Bu belgeyi değerlendiren A. Kutsi Tecer'in vardığı
sonuç : «Karacaoğlan'm 16. yüzyılın ikinci yarısı içinde

(8) S. N ü zh et Ergun, a. g. e., s. 22


(9) C ahit 'ö ztelli, a. g. e., s. X X n
ne derece yaygın bir şöhrete sahip olduğu görülüj'or.
Şüıphesiz, şair Naimî-i Hamîdî'nin alayh Ibir suretle b ah-
settiği Karaoğlan'ın, Karacaoğlan^dan İpaaka biri olmadı-
ğı^ ___
daTTesin
_
olarak
. _ ........... —-^ 1 1 1 I» !■—i l
meydana ıı çıkıyor.
ır . II « ııı.^ ' irfAı ........ .
Dolayısiyle
^ ^
Karaca-
ollan'ın 16. yüzyılın birinci yarısı içinde de aynı suretle
yaygın bir şöhrete sahip olduğu anlaşılıyor.»(^°).
Surnâme’nin yanlış anlaşıldığını ve burada geçen
«Karacaoğlan türküsü»nün, belli bir şaire ait türkü değil,
beste adı olduğunu ileri süren b ir araştırmacı ( “ ), sonra­
dan, 16. yüzyılda yaşamış başka bir Karacaoğlan'm var
olduğu görüşünü benimsiyor ('^)-
c) Mevaidün Nefâis fi Kavâidi’l Mecâlis : On al­
tıncı yüzyıl sonlarında. Gelibolulu tarihçi Mustafa Ali ta-
rafından yazılan bu eser, o zamana ait görgü ve ahlâk ku­
rallarını anlatır. Bir bölümünde yarı cahil kişiler dile ge­
tirilirken de Karacaoğlan adı geçer. Şöyle ki : «Alelhu-
sus dem olur ki, böyle hayvanlar insan-ı kâmile mahsus
olan nazm-ı beliğden dem urmağ isterler. Hilkatlerinde
vezn-i tab'-ı mârifetin meziyyetin yoğ iken gazel okuma­
ğa cür’et ederler. Humaka fırkasına rast gelûp inandıra-
bildikleri takdirde bu sözleri biz dedik, fesanesin dahi
ederler. Kat kalursa (acz içinde kalmak çaresiz kalmak)
Karacaoğlan’a isnat olunur. Ve Halil Abdal'ındır deyü
rağbet kılınur.» (^ ).
Bu sözlerden açıkça anlaşılacağı üzere, 16. yüzyıl­
da yaşamış b ir Karacaoğlan vardır ve şiirden habersiz ol­
malarına rağmen şair geçinen kişiler onu, tıpkı divan
şairleri gibi, küçümsemektedir. Ne var ki, bu küçümse-

(10) A h m et K u tsi Tecer, a. g. m.


(11) C allit ö z te lli, T ü rk F olk lor A ra ştırm a la rı D ergisi, s. 98, E y ­
lü l 1957
(12) (3aiıit Ö ztelli. T ü rk F olk lor A ra ştırm a la rı Dergisi, s. 242, îv-
tanbul 1969
me başka bir gerçeği, yani Karacaoğlan’ın halk tarafın­
dan nasıl benimsenip sevildiğini, nc kadar büyük b ir üne
eriştiğini ortaya koyar. On altıncı yüzyıl sonlarında ün
kazanan şairin doğum tarihini de, bu duruma göre, aynı
yüzyılın ilk yarısında aramak lâzım gelir.
d) Eski B ir Mecmua : Ahmet Kutsi Tecer, bir ya­
zısında (^ ) Karacaoğlan'ın şimdiye kadar kaynağı bilinen
en eski şiirini, çok eski bir mecmuada gördüğünü belir­
terek : «Tetkik ettiğim mecmua, XVI- yüzyıla ait divan
şairlerinin eserlerini toplamaktadır. Mecmua, muhtelif
ellerden çıkmış bir çok perakende forma veya yaprakla­
rın bir araya getirilerek ciltlenmesinden meydana gelmiş­
tir. İçinde halk edelbiyatma ait yalnız Karacaoğlan'ın bir
şiiri ile anonim b ir halk tür^küsü vardır. Bunlar aynı cins
kâğıt üzerine aynı el yazısı ile yazılmış olmalarına rağ­
men, ciltlenirken bu kâğıtlar ayrı sayfalarda yer almış­
lardır. Bu sayfalarda sonradan gayet fena bir yazı ile baş­
ka bir el tarafından ilâve edilmiş aruz veznile birkaç be­
yit daha vardır ki bir yerde Hataıye, bir yerde de NesimV
ye nisbet edilmektedir. Bu da sonradan araya katışan bu
yabancı el sahibinin hurufî-şiî temayüllü b ir kimse oldu­
ğunu gösterir» diyor.

Kürac'oğîan eydür sürün devranı


Durmaz geçer ömrümüzün kervanı
Aldmuz TehrizÜ güzel Şirvan t
Nenüz aldık Serdar bizde nenüz var
Çok uzun olduğu için sadece son dörtlüğünü yuka­
rıya aldığımız bu şiir, bugün Karacaoğlan'a ait olduğunda
kimsenin şüphesi bulunmayan şiirlerin genel havasına
ve söyleyiş Özelliklerine pek yakın gözüküyor. Tecer, şiiri
uzun uzun tahlil ederdk- bunun XV. yüzyıl sonlarına dog

(13) İS TA N B U L, Sanat - E debiyat D ergisi, s. 12. Ekim 1951


ru cereyan eden oiaylaı münasebetiyie söylendiğini ve
sonradan başka maksatlar için bazı kelimeler ve mısra­
lar katılarak propaganda aracı haline getirildiğini belirti­
yor. Yapılan bu açıklamalara rağmen, söz konusu mec­
muanın «m uhtelif ellerden çıkmış» bulunması, onun son­
radan ciltlenmiş ve bu arada Karacaoğlan’a ait şiirin tesa­
düfen araya girmiş olabileceği ihtimalini de düşündür­
mektedir.
e) Şairnâme : Karacaoğlan'ın 17. yüzyılda yaşadığı­
nı ileri sürenlerin dayandıkları belgelerin en önemlisi,
Âşık Ömer'in «Sairnâme» adlı destanıdır. Bu destanda
Aşık Ömer (Ölümü : 1707) hem geçmişteki şairleri hem
de çağdaşlannı, kendi.değer ölçülerine göre tanıtır ve bu
arada :

Öksüz Âşık deyişleri aseldir


Karac'oğlan ise eski meseldir
Ezgisi çağnlur keyfe keseîdir
Biz şair saymayız öyle ozanı
dörtlüğü ile sözü, Öksüz Âşık ve Karacaoğlan’a getirir,
Bazı araştırmacılar, destanın ikinci bölümündeki :

Yazdık isimlerin oldukça imkân


Asrımızda olan sahib-i divan

mısralarırıa dikkati çekerek, Âşık Ömer’in Karacaoğlan’ı


kendi zamanındaki şairler arasında saydığmı, dolavısiyle
Karacaoğlan’ın da Âşık Ömer gibi 17- yüzyıl şairi olduğu­
nu belirtirler (^‘^).

Burada, akla şu soru gelmektedir : Âşık Ömer, çağ­


daşlarından divan sahibi olanları andığına göre, Kara-
caoğlan divanı nerededir? Bu soruya olumlu bir cevap

(14) Cahit Ö ztelli, Tü rk F olk lor A ra ştırm a la rı D ergisi s. 98, E y ­


lü l Î957
bulmak mümkün değildir. O halde, öncekiler gibi, bu bel­
genin de şüpheli ve kesinlikten uzak olduğunu hatırdan
çıkarmamak gerekir,

f) B ir Hatıra D e fte ri: Akşöhirli Ahmet Hamdi Efen


di'ye ait hatıra defteri, ilk bakışta, Karacaoğlan hakkın­
da topluca ve doğrudan doğruya bilgi veren bir belge ni­
teliği taşıyor (^^). N e var ki, verilen bilgilerin doğruluk
derecesini kestirmek oldukça güç. Şu kadarını söyleyelim
ki, Ahmet Hamdi Efendinin tesbit ettiği üç şiirden ikisi,
başka kaynaklarda da vardır ve onlarla karşılaştırılınca,
yapılan tesbitin yetersizliği belli oluyor. Üçüncü şiir ise,
ilk defa yayınlanıyor ve on hecelidir. Bilindiği gibi ne Ka-
racaoğlan'da ne de başka halk şairlerinde bazı mısralar
dışında, baştan sona kadar on heceli şiire kolay kolay
rastlanmaz. Kaldı ki, bu şiiri, ufak tefek ilâvelerle on bir
heceye çıkarmakta mümkündür.
Defter’den öğrendiğ'mize göre, Mımet Hamdi Efen­
di 1876 yılında Karacaoğlan'm köyüne (Varsak'a) gitmiş.
Söylendiği gibi, şairimiz 17. yüzyılda yaşamış kabûl edi­
lirse, aradaki fark yine iki yüzyıla yakın. Bu durumda,
Ahmet Hamdi Efendi'nin tesbitleri, b ir takım söylentile­
re dayanıyor demektir. Nitekim, şairimizin doğum ve
ölüm tarihleriyle ilgili <»larak bu defterden elde edilen
tutamaklar, öteki söylem ilere uymuyor ve tartışmaya
elverişlidir-

Bundan sonraki araştırmaların gün ışığına çıkara­


cağı bilgiler, Ahmet Hamdi Efendi'nin tesbitlerini doğru­
ladığı ölçüde, bu belgenin kazanacağı önem ve değer ar­
tacaktır.

( 15) C ahit ö z te lli, a. g. e., s. XXin


(16) M . Fuad Köprülü, a. g. e., s. 318

10
g) Cönkler : Bu gün, Karacaoğlan’a isnat edilen
şiirlerin çoğu, 17. yüzyıla ait mecmua ve cönklerden der­
lenmiştir. Buna bakarak, şairin aynı jüzyılda yaşamış
olduğunu söyleyenler çoktur ve kabul etmek gerekir ki,
bu kuvvetli bir ihtimaldir. Ancak, daha önceki yü2yıllarda
yaşamış saz şairlerinin eserleri, cönklerde görülmüyor.
Dalha doğrusu, o çağlarda şiirlerin bir deftere geçirilme­
si geleneği henüz yerleşmemiştir. Bu yüzden, 16. yüzyıl
ve öncesi saz şairlerine ait metinler yok denecek kadar
azdır. Hattâ, bu şairlerin adlarını bile tam olarak bilmi­
yoruz ( " ) .
Cönklerin gelişmediği zamanlarda saz şairlerine ait
eserlerin değişe değişe yayıldığı ve yalnız hafızalarda ya­
şadığı, çok uzun yıllar sonra da o günkü haliyle cönklere
girdiği düşünüldbilir. Bu arada bazılarınm anonim hâle
gelmesi, bazılarmm da sahip değiştirmesi mümkündür.
Denebilir ki, son dörtlüğü çok kuv\'etli olan türküler ise,
daha şanslıdır ve kendisiyle birlikte şairinin adını gelecek
çağlara ulaştırır. Bu ihtimal, Karacaoğlan’ın b ir çok şiiri
için, daha da geçerlidir.
B ir cönkte Gevherî'nin d ört Karacaoğlan'm iki şiiri­
ne rastlayan bir araştırmacı, buradaki «A ldı Gevheri» ve
«A ldı Karacaoğlan» deyimlerini, iki şairin karşılaşmala­
rına delil sayarak, Karacaoğlan’m da Gevheri gibi 17- yüz­
yılda yaşamış olduğu sonucuna varıyor ('*). Fakat, söz
konusu şiirler incelenince, bu görüşe katılmak hayli zor­
dur. Çünkü, karşılıklı şiir söyleyen iki âşık, genellikle
aynı konu etrafında, aym ayakla ve birbiri ardınca dört-
liİkler düzerek yarışır. Her biri, eşit sayıda dörtlük söyler
ve sonunda adını açıklar. Dörtlük adedindeki eşitlik, şair-

(17) M . Fuad Köprülü, a. g. e., s. 119


(18) Cahit ö zte lli, a. g. e., s. X L I

11
lik gücünün bir ölçüsü ve ustalığın belirtisi olarak kabûl
edilir. Anılan cönkte ise, durura tersinedir. Ayrıca, verilen
şiirler başka kaynaklarla karşılaştırılınca, bir sürü eksik
ve yanlış igöze çarpıyor. Böylece, Karacaoğlan'la Gevheri’-
nin gerçekten karşı karşıya gelmediği, cönk sahibinin
manzum halk hikâyelerindeki anlatım tekniğine uyduğu
anlaşılıyor.

h) 16. ve 17. Yüzyıl Saz Şairleri : 16. yüzyıl saz şa­


irlerinin eserleri, sayısı pek az da olsa, günümüze kadar
gelmiştir. Bunlarm dili sade ve canlı halk dili; söyleyiş
özellikleri ise, daha çok halk türkülerine benzemektedir.
Hece vezninin sekiz (4 -- 4) ve onbirlisi (6 4* 5) ile ya­
zılmıştır- Ancak, yüzyılm ikinci yarısından sonra durum
değişmeye başlar ve artık saz şairlerinin, Türkçe ile bir­
likte Arapça ve Farsça kelimeleri, hece vezninin yanı sıra
da aruzu kullandıklarını görürüz. Dahası, dinî ve tasav­
vuf! etkiler belirir ve klâsik şairler gibi, saz şairleri de
divan sahibi olurlar.
Saz şairlerinin klâsik edebiyata yönelişleri, 17. yüz­
yılda d ^ a çok hızlanır. Zamamn iki ünlü şairi, Âşık
Ömer ve Gevheri, bu konuda çağdaşlarına öncülük eder­
ler. Karacaoğlan ise, bütün olup bitenlerin dışındadır.
«O, yetiştiği muhitin kuvvetli tesiri altında, halk zev­
kine ve asıl halk edebiyatı an'anelerine şiddetle bağlı
kalmış, büyük merkezlerdeki saz şairleri gibi, klâsik
edebiyat tesirlerinden müteessir olmamış, aruz veznini
bile hiç kullanmamıştır. Geniş halk kitlesi arasında, köy­
lerde, Türkmen oymakları içinde, teşekkül eden edebî
şahsiyeti, XV. — X V I. asır ozanlarının an’anelerini kıs­
kanç bir sûrette saklamıştır.» (^^).

(19) M . Fuad Köprülü, a. g. e., s. 328

12
Şu hale göre Karacaoğlan’a, 16. yüzyıl şairleri ara­
sında yer vermek gerekiyor. Ne var ki, M- Fuad K öp­
rülü de dahil olmak üzere, çok kimse onmı 17. yüzyıl
şairi olduğu görüşünde birleşmiş gibidir.
i) Kendi Ş iirleri : Karacaoğlan’ın eserlerindeki dil,
söyleyiş ve anlatım özellikleri yanında, bazı tarilü olay­
ları ve efsaneleri yansıtan şiirleri, yaşadığı yüzyılın tes­
hilinde birer tutamak olarak ele alınmıştır. îlk bakışta,
anlatılan olayların tarihleri göz önünde tutularak, bu şiir­
lerden olumlu sonuçlar çıkarılması beklenebilir. Şu şart­
la ki, söz konusu olaylar benzerleri veya başkalanyle
karıştırılmamış; ele alınan şiirler rse, gerçekten şairimi­
ze ait ve değiştirilmemiş olsun.
Aşağıya aldığımız beyit, bazı edebiyat tarihçileri (^ )
ve araştırmacılar tarafmdan, Halep valisi Abaza Haşan
Paşa'nm 1658’de devlete başkaldırmasının delili olarak
yorumlanmıştır :

Haleb’i O sm anl(î) alacak


Dağı taşa katar bir gün
(Ş iir nr. 144)
Önce şunu söyleyelim ki, bu mısralarm alındığı dörtlük
ile şiirin öteki dörtlüklerini bağdaştırmak imkânı yoktur.
Sanki bu dörtlük, araya tesadüfen karışmış gibidir. İkin­
cisi, asıl metindeki (alacak) kelimesi nedense, araştır-
macılarca (ald ı) şeklinde gösterilmiştir. Haleb'in 1516
yılında Osmanlı hâkimiyetine girdiği hatırlanırsa, du­
rum tamamiyle değişecektir.
B ir destanında geçen «Nemse kralı» ve «Ahm et Pa­
şa» adlarından, buradaki olayın Avusturya Seferi (1663 -
1664), Ahmet Paşa’nın da Köprülü Fazıl Ahmet Paşa ol­

<20) M. F u ^ Köprülü, a. g. e., s. 318

13
duğu, dolayısiyle şairimizin 17. yüzyılda yaşadığı sonu­
cuna varılıyor. Destanın birinci ve üçüncü dörtlüklerinin
ilk mısraları şöyle :

Hazır o l vaktine Nemse kralı


Yer götürmez asker ile geliyor

Gelen Ahmet Paşa’m kendidir kendi


Altmış bin dal kılıç kusuru cündî
(Ş iir nr. 112)

Unutmamak gerekir ki, İmparatorluk döneminde bir de­


ğil bir çok Ahmet Paşa yaşamış ve Nemse (M acar) ye kar­
şı da b ir değil bir çok sefer yapılmıştır. Bunun için, va­
rılan hükmü şüphe ile karşılamak lâzımdır.
Yine şairimize isnat olunan bir destandaki «Acem
Şaihı» ve «Sultan Murad» gibi ifadeler, Sultan IV. Mu-
rad zamanında (1622 - 1639) yapılan İran seferlerinin bir
işareti olarak (^^ görülür :

Sana derim sana ey Acem Şahı


Üstüne mağribden asker geliyor
Tahtım yıkıp ta mülkün almağa
Sultan Murad kalkmış kendi geliyor
(Ş iir nr. 113)

İlk dörtlüğünü yukarıya aldığımız destanı, Iranîılarla


Sultan III. Murad devrinde yapılan başka bir savaşa da
bağlamak mümkün. Dolayısiyle, yapılacak yorumlarda
ön yargılardan kaçınmak ve şüpheci olmak şarttır.
Ayrıca, sözü geçen iki destan karşılaştınldığmda;
bunların beşer dörtlükten meydana geldiği ayakların ben­
zer olduğu, birinci— dördüncü— beşinci dörtlüklerin de

(21) Cahit ÖztelM, a. g. a , s. X V III

14
birbirine çök yakınlığı dikkati çekmektedir. H er iki des­
tan da Karacaoğlan’a ait ise, şairimiz kendi kendini tek­
rara mı düşmüştür? Yoksa- ıbirisi ona, öteki başka bir
saz şairine mi aittir? Söylendiği gibi Karacaoğlan, 17. yüz­
yıl saz şairlerinden Kayıkçı Kul Mustafa'nın :
Vaktinde hazır o l ey Acem şahı
Mağribden üstüne asker geliyor
Yıkacaktır tâcın ile tahtını
Sıdtan Murad H a n d ır kendi geliyor
mısraları ile başlayan destanına nazire yazmış olabilir mi?
Şimdilik, bu sorulara kesin cevaplar bulmak mümkün
görünmüyor. Yalnız, yukarıda açıklandığı üzere, Karaca-
oğlan’ın anlattığı savaşm Sultan I II . Murad^^^zamajurıa
ait olduğu kesinlik kazanırsa, etkilenen şair o değil Ka-
y ık ç ıK u l Mustafa, bu şairin destanındaki olay da, ger-
çSkteiT/ SültâıTrv. Murad zamanında İran'la yapılan sa­
vaşlardan b iri olacaktır. Bunun için, saz şairlerinin ya­
şadıkları zamanı, şiirlerindeki tarihî olaylardan çıkarma­
ya çalışırken, önce bu olayların benzerleri olup olmadığı
ortaya konulmalı ve eğer varsa, yorumlanırken çeşitli
ihtimaller üzerinde ayrı ayrı durulmalıdır-
j ) K ö r oğlu— Ayvaz Efsanesi : 16. yüzyıl sonların­
da Köroğlu adlı b ir saz şairi büyük şöhret kazanmış ( “ )
ve bazı klâsik Türk şairleri ile âşıklar, Köroğlu— Ayvaz
efsanesinden ilham alarak şiirler yazıp türküler söylemiş­
tir (^ ). Karacaoğlan’ın bir koşmasmda da «K öroğlu » ve
«A yvaz» adları geçer :
Güvercin topuklu hem ince belli
Gerâam b ir karış püskürme benli
Hemen K öroğlu ’nun Ayvaz’t dengi
Bana bir suna ver gönlüm eğleyim

( 2 2) M . Fuad Köprülü, a. g. e., s. 62


(23) S. N ü zh et Ergun, a. g. e., s. 23-24
15
Bu dörtlüğe dikkati çeken bazı araştırmacılar «Kör-
oğlu ismindeki meşhur saz şairine nazire yazan Karacaoğ-
lan'm şair Köroğlu’ndan sonra yaşamış olmasına mıahak-
kak nazariyle bakmak lâzımdır» (Bkz. 23. dipnot) diyerek
Karacaoğlan'ın 17. yüzyıl şairi olduğuna işaret ederler.
Halbuki, bu durum iki şairin çağdaş olmasına hiç de en­
gel değildir. Ayrıca, sözü edilen koşma başka bir kaynak­
ta çok değişik olarak yer almış (^'*) ve yukarıdalki dörtlük
oraya şu şekilde girmiştir :

Uzun boylu oîsun cansız olmasın


Beyaz tenli oîsun kansız oîmûsın
Güleç yüzlü olsun densiz olmasın
Böyle b ir yosma ver gönlüm eğleyim

Şu hale göre, önce iki metinden hangisi asildir, bunun


tesbiti gerekir. Böyle bir tesbit yapılmadan, söz konusu
metni bir belge olarak değerlendirmek ve yorumlamak,
bizi yanlış sonuçlara götürmektir.

3. B ELG ELERİN K AR ŞILAŞTIR ILM ASI

Buraya kadar incelenen belgelerden «L â tifi Tezki­


resi» ile «Surnâme-i Hümâyun» ve «Mevâ'idün Nefais B
Kavâidi'l Mecâlis»e göre, 16. yüzyılda Karacaoğlan adlı
bir saz şairinin yaşamış olduğu kesinlikle söylenebilir. Ni­
tekim, edebiyat tarihçileri (^ ) ile araştırmacıların çoğu,
bu görüşü benimsemiştir (^ ). Aksi görüşte olanlara gelin­
ce, bazıları «Karaoğlan» veya «Karacaoğlan» türküsü de­
yimini bir ezgi a d ı(^ ), bazıları da 16. yüzyılda yaşamış

(24) Ishak Refet, a. g. e„ s. 22


(25) A h m et K abaklı, Tü rk Edebiyatı, cilt II, s. 352. İstanbul 1966
(26) îshak Refet, a. g. e., s. 55
(27) S. N ü zh et Ergun, a. g. e., s. 22

16
şair Karacaoğlan’ı, halen şiirleri eliraizde bulunan Ka-
racaoğlan’dan ayn bir ş a ir (^ ) olarak kabûl ederler.

a) Karacaoğlan Türküsü ve Karacaoğîan : Cönk­


lerle ilgili bölümde açıklandığı üzere, saz şairlerinin eser­
leri ses ve söz olarak bil bütündür- Şiirlerin henüz bir
deftere yazılmadığı zamanlar için, bu durum daha da
önem kazanır. Çünkü, saz şiirinin varlığını, onu çalıp söy­
leyen saz şairinden ayrı düşünemeyiz. Eğer adı fcelli bir
türkü ezgisi varsa, bunun sözleri de ezgi sahibine, yani
b ir saz şairine aittir. Gerçi bazı ezgiler, sonradan yeni ye­
ni sözlere uygulanabilir. Ama başlangıçta yine bir saz
şairi vardır.
Bunun içindir k i 1582 yılında Sultan III. Murad'ın
yaptırdığı ünlü sünnet düğününü anlatan «Surnâme-i Hü-
Tîıayun»dakı ile 16. yüzyıl sonlarm-
^ yazıldığı bilinen « ^ v â'idün Nefâiş_fi K ayâidi'l Mecâ-
lis» adlı es^HeH^ Karacaoğjan’m ayrı ayrı değil~ bl^3^ e
Huşunü ln i^ i gerekir. Daha açıkçası, bu iki belgede geçen
ad aynı Kişiye, yani saz şairi Karacaoğlan'a aittir. Bu sonu-
ca ulaşıldıktan sonra, Karaoğlan türküsü ile Karacaoğlan
türküsünün, aynı veya ayrı türkü olmasının önemi kalmı­
yor demektir.

Türküler de, halk hikâyeleri ve masallar gibi, yazı­


ya geçirilinceye kadar hafızalarda ses ve söz olarak ya­
şar; ağızdan ağıza, kulaktan kulağa, bölgeden bölgeye de­
ğişip durur ve yüzyılları aşar. Saz şairlerinin çoğu türkü
olan eserleri için de durum böyledir- Nitekim, 16. yüzyıl
saz şairlerinden günümüze pek az şiir gelmiştir. Ama, gel­
miştir. O halde, aynı yüzyılda büyük ün sahibi olduğu bel­
gelerden anlaşılan ve türküleri minyatürlere kadar giren
saz şairi Karacaoğlan'ın, hiç olmazsa türkü olan şiirleri,

(28) G ahit ö z te lli, a. g. e., s. X X I

17
acaba nerededir? Bu soruya cevap aramadan önce şu sa­
tırları okuyalım : «Güney illerimizde aşiretler arasında,
Türkmen köylerinde, Toros göçebelerinde türkü söylemek
yerine Karacaoğlan çağırmak derler. Böyle derler ama,
söyledikleri her zaman onun türküleri değildir. Bundan
çıkarılacak anlam, Karacaoğlan admda bir bestenin, bir
makamın bulunduğudur.»(^). Demek oluyor ki, 16. yüz­
yıldaki Karacaoğlan türküleri hiç bir zaman halkın dilin­
den düşmemiş ve söylene söylene günümüze kadar gel­
miştir. Karacaoğlan’ın Türkmen oymaklarından geldiği
ve bunlarm gelenek ve göreneklere sıkı sıkıya bağlılıkları,
yaşama tarzları, saza ve söze düşkünlükleri dikkate alınır­
sa, bu sonucun ne kadar tabii olduğu d d ia iyi anlaşılır.
h) Mecmua ve Cönkler : Saz şairlerinin şiirleri,
mecmualardan çok, cönklerde yer alır. Bunlardan, yazı­
lış tarihi bilinenler, şairlerinin zamanı hakkında da az çok
hilgi verebilir. Nitekim Karacaoğlan'ın 17. yüzyılda yaşa­
mış olduğunu ileri sürenler, şairimizin pek çok şiirine bu
yüzyıla ait cönklerde rastlanmasını, görüşlerinin delili
:sayarlar (^ ).
Ama unutmamak lâzımdır ki. cönkler 16. yüzyıldan
sonra önem kazanarak 3^aygm hale gelmiştir. Daha önce­
leri, böyle bir gelenek yok gibidir. Bu yüzden, eldeki
■cönklerin hemen hepsi 37. yüzyıl ve sonrasına ait bulun­
maktadır. İşte, önceleri yalnız hafızalarda yaşayan tür­
kü, koşma ve destanlar, ancak bundan sonra ve o zamanın
-saz şairlerine ait eserlerle birlikte cönklere girmiş olabi­
lir. Karacaoğlan’a ait şiirlerin çoğuna, 17. yüzyıl cönkle­
rinde rastlanmasmın sebebi de, bu olsa gerektir.
Ahmet Kutsi Tecer'in tes'bitine göre, Karacaoğlan’-
ın kaynağı bilinen en esl^i şiiri, 16. yüzyıl divan şairleri-

’(29) Cahit öztelli, a. g. e., s. XXXV


<30) M. Fuad Köprülü, a. g. e., s. 318

18
nin bazı eserlerini toplayan eski bir mecmuada yer al­
mıştır (^^). Bu şiirin, halen elde mevcut Karacaoğlan
şiirlerine yakınlığım da daha önce belirtmiştik. Şu hale
göre, onun eserlerinin önce sözlü kaynaklarda yaşadığı,
17. yüzyıldan itibaren dc cönklere girdiği söylenebilir.

c) D il ve Söyleyiş : Karacaoğlan’a ait şiirlerin 17.


yüzyıldan itibaren cönklerde gözükmesi, başka bir ger­
çeği de ortaya koymaktadır. O zamana, söz ve ses ola­
rak gelen şiirler, hiç şüphe yok ki, çok değişmiş ve cönk­
lere ilk ve orijinal metinler değil, ibunların yıllar yılı bo­
zulan şekilleri girmiştir. Gerek dil ve söyleyiş gerek duygu
ve düşünce bakımından halkın benimsediği saz şiirleri bu
değişmeler dışında tıpkı bir organizma gibi kendi varlı­
ğını koruyabilmiştir. N e var ki, bu esnada ömrünü ta­
mamlayan kelimeler yerine yenileri girmiş, özellikle bazı
yabancı kelimeler bozulmuş, bazı türkü ve destanlar da
yeni olaylara ve durumlara uydurulmuş olabilir.

Ancak, klâsik şairlerin eserleri gibi, söylendikleri


anda veya kısa bir süre sonra yazıya geçirilen saz şiir­
leri için, aynı şeyler söylenemez. Daha doğrusu, bunlar­
daki değişme ihtimali daha azdır. Şimdi, aşağıdaki des­
tana bir göz atalım :

îkide bir üstümüze gelür (s in )


Nenüz alduk Serdar bizde nenüz var
Dünya bizüm cieyu dâva kılarsın
Nenüz alduk Serdar bizde nenüz var
Yatur yükleriniz kaldurmadug a
Gelen ulakları döndürwedüğ a
Begünüz paşanuz öldürmedüğ a
Nenüz alduk Serdar bizde nenüz var

(31) Bu kitap, s. 8’e bkz.

19
Size verdüm elimüzün hasını
Gaziler eylesün anın yasını
Aldınuz Tebriz'i güzel Pasin’i
Neniiz alduk Serdar bizde neııüz var

Senin tavla tavla atların na’h (n a l)


Benim hecr odına yüreğüm dağh
Sen Osman oğlu isen ben de Şah oğlu
Nenüz alduk Serdar bizde nenüz var

Çıktı yaylasını bile yayladı


Vardı padişaha bizi kolladı ( kugladı)
Yaktı vilâyeti virân eyledi
Nenüz alduk Serdar bizde nenüz var

Senin bu işlerin aceb değil m i


E r üstüne gelmek hicab değil m i
D ört yanımız Gürcistanhk değil m i
Nenüz alduk Serdar bizde nenüz var
Karac’oğlan eydür sürün devranı
Durmaz geçer ömrümüzün kervanı
Aldınuz Tebriz’i güzel Şirvan’ı
Nenüz alduk Serdar bizde nenüz var
Destanı ilk okuyuşta farkettiğimiz şey dilinin eskiliğidir.
Bu dil, Karacaoğlan’ın öteki şiirlerinde pek görülmez.
Çünkü, onlardan çok deıba önce yazıya geçirilmiştir. Bu­
na rağmen, «Osmanlı’nın dosthığuna aldanan bir Türk­
men aşireti beyinin şikâyetini duyurmakta» olan şiirin
bünyesinde bazı değişiklikler yapılmış olduğu görülüyor.
Bir örnek olmak üzere, üçüncü ve yedinci dörtlüklerin
üçüncü mısralarını karşılaştırmak yetecektir ( “ ).

CS2) A h m et K u tsi Tecer, İS T A N B U L Sanat - Edebiyat Dergisi,


S a y ı : 12, Ekim 1954

■20
Saz şairlerinin dil ve söyleyiş özellikleri, yukarıdaki
açıklamaların ışığı altında değerlendirilmek gerekir. Yok­
sa, yorumlardan güven verici ve olumlu sonuçlar bekle­
nemez- Nitekim, bazı edebiyat tarihçileri ve araştırmacı­
lar, Karacaoğlan şiirlerinin yazıya geçirilinceye kadar uğ­
radığı değişiklikleri dikkate almadıkları için, ona 17.
yüzyıl şairleri arasında yer vermek zorunda kalmışlar­
dır O .
d) Tarihî Olaylar : Saz şairlerinin yaşadığı zama­
nın bilinmesinde, tarihi olayları yansıtan şiirleri, önem­
li ve güvenilir bir belge olarak ele alınabilir. Ancak, da­
ha önce de belirttiğim iz gibi, söz konusu olayların ben­
zerleri bulunur veya şiir apokrif olursa durum değişecek­
tir. Bu halde, başka belgelere ve yardımcı bilgilere ihti­
yaç vardır.
Karacaoğlan'ın gerek Macarlarla gerek îranhlarla
yapılan savaşları anlatan destanları için, aynı endişele­
ri duymamak mümkün değildir. Çünkü, İmparatorluk
döneminde bu devletlerle bir değil bir çok savaş ya­
pıldığını biliyoruz. Acaba Karacaoğlan bu savaşlardan
hangisini anlatmaktadır? Söz konusu destanları incele­
yerek, soruyu cevaplandırmaya imkân yoktur. Biz bura­
da, belgeler arasındaki ortak İbir noktaya işaret etmekle
yetineceğiz. Bunun için, önceki paragrafta yer alan des­
tanın son dörtlüğündeki Şirvan'ın alınışını (1578 - 1579)
ve 1582 yılında yapılan ünlü sünnet düğününü hatırlaya­
lım. Her iki olay da. Sultan III. Murad zamanında (1546 -
1595) geçmektedir. «Sana derim sana ey Acem Şahı» diye
başlayan destanla da. Sultan Murad zamanındaki İran sa­
vaşlarından biri anlatıldığına göre, anılan padişahın yine
Sultan III. Murad olması çok kuvvetli bir ihtimaldir. İşte
bu üç belgenin dayandığı üç olay arasındaki zamanca ya-

(33) M. Fuad Köprülü, a. g. e., s. 319

21
kinlik; Karacaoğlan'm 16. yüzyılın ilk yansında veya 15.
yüzyılın sonlannda doğmuş olmasına, başka b ir deyimle
onım 16. yüzyıl şairi sayılmasına delil teşkil edebilir.

Böyle bir sonuç, Akşefhirli M ım et Hamdi Efendi'nin


hatıra defteri ile Karacaoğlan’m Köroğlu - Ayvaz adlan
geçen şiiri hakkındaki endişe ve tereddütlerimizin ne ka­
dar haklı ve yerinde olduğımu da göstermektedir.

e) Karacaoğlan ve Âşık Ö m e r: Daha önce de söy­


lediğimiz gibi, Karacaoğlan'ı 17. yüzyılda yaşamış bir saz
şairi olarak kaibûl edenler. Âşık Ömer’in «Şaim âm e» adlı
destanındaki (^ ) b ir dörtlüğü bunmı en kuvvetli delili sa­
yarlar. Adı geçen destanda Âşık Ömer hem kendinden ön­
ce gelmiş şairleri hemde çağdaşlannı anlatır. Söz Kara-
caoğlan’a gelince, onu şair saymaz ve «eski mesel» bir
ozan diye küçümser. îddia sahipleri, Âşık Ömer’in Kara-
caoğlan'ı kendi çağdaşlan arasında saydığını, kendisinin
divan şiirine yakınlığı ve yatkınlığı sebebiyle, onu küçük
görmesini tabiî karşılamak gerektiğini söylerler.
îlk bakışta, bu düşüncelere katılmamak mümkün
değildir. Ama, Şairnâme baştan sona ve ön yargılardan
uzak bir gözle incelenirse, başka ihtimaller de belirecek­
tir. Şöyle ki :

Tamam eyleyelim bu destam



Yazdık isimlerin oldukça imkân
Asrımızda olan sahib-i divan

Karacaoğlan ise eski meseldir
Türküsü çığrtlur keyfe keseldir

(34) S. N ü zh et Ergun, A şık Ö m er, H ayatı v e Şiirleri, s. 431, Se


m ih L ü tfi M atbaası v e K itapevi, İstanbul.

22
mısralarını ayn ayn değil, b ir îbütün olarak ele alırsak,
çıkarılacak sonuç tamamiyle değişir. Denilebilir ki, Âşık
Ömer destanında kendinden önce gelen şairlerden beğen­
diklerini ve çağdaşlarından divan sahibi olanları saymak­
la destanının eksik kalacağını düşünmüştür. Tamamlan­
ması için, Karacaoğlan'dan söz açması şarttır. Peki, Ka-
racaoğlan’ın iıem divanı (her iki anlamda) yoktur, hem de
Âşık Ömer tarafından beğenilmiyor. O halde, destanda
anılmasının sebebi nedir? Öyle sanıyoruz ki, «eski mesel»
deyimi ile, Karacaoğlan’m gerçekten eski devirlerin
«o z a n »! olduğu anlatılmak istenmiş ve halk arasında bü­
yük ün sahibi olduğu için destana alınmıştır.

îleri sürüldüğü gibi, Şâirname'nin ikinci bölümün­


de Âşık Ömer, gerçekten yalnız çağdaşlarına mı yer ver­
miştir? Öyle ise, bu bölüme öncelikle ıgirmesi gereken
Gevheri, neden dışarda bırakılmıştır? Âşık Ömer, gerek
dil ve söyleyiş gerek şiir anlayışı bakımından bu saz şairi­
ne daha yakın değil midir? Yine ikinci bölümde anılan
Köroğlu, 16. yüzyılda Sultan III. Murad devrinde yaşa­
yan ve Özdemiroğlu Osman Paşa ile İran savaşlarına
(1578 - 1584) katılarak Şirvan ve Tebriz’in alınış destan­
larını yazan saz şairi Köroğlu değil midir? Âşık Ömer'in
çağdaşı olan iki şairden :

Ahi ile Gedayî de bir zaman


Bursa’da sürdüler dem ü devram

diye bahsetmesi de oldukça garip gözükmüyor mu? Son­


ra Karacaoğlan'm, katıksız ve sade dilinden hoşlanmadığı
söylenen Âşık Ömer'in :

Bursa’lt HaliVde sâdedir Usan

demesini nasıl açıklayabiliriz? Bu soruları daha da ço­


ğaltmak mümkündür ve Şairnâme'nin belge değeri, bu

23
soruların güven verici ve eksiksiz olarak karşılanması­
na bağlı bulunmaktadır.

Görülüyor ki, Karacaoğîa.ı’ın yaşadığı zamanın tes-


bitinde, öteki belgeler gibi, Şairnâme de tam ve kesin bil­
giler vermekten uzaktır.

4. EN Y A K IN ÎH TİM Â L

Buraya kadar yapılan açıklamalardan anlaşılacağı


üzere elde mevcut bilgi ve belgeler, Karacaoğlan’ın yaşa­
dığı zamanın bilinmesine yetmemektedir. Bunun için,
edebiyat tarihçileri ve araştırmacılar, hangi sonuca va­
rırlarsa varsınlar, gerçek yerine bir ihtimali söylüyor, bir
ihtimali tartışıyorlar demektir. Yeni belgeler ortaya çı­
kıncaya kadar da, durumun değişmesi veya tartışmaların
kesilmesi beklenemez. O halde yapılacak şey, şimdilik, ih-
timalerin en kuvvetlisini, gerçeğe en yakın olanını tesbit
etmektir.

Karacaoğlan'ı gerek 16. yüzyıl gerek 17. yüzyıl şairi


sayanların birleştikleri nokta, 16. yüzyılda Karacaoğlan
adlı bir saz şairinin yaşamış olmasındadır. Görüş ayrılık­
ları, bundan sonra başlıyor. Nitekim, onu 17. yüzyıl şairi
sayanlar elde mevcut şiirlerle 16. yüzyılda yaşamış Kara-
caoglan arasında bir bağ kurulamayacağını savunurlar.
Gerekçeleri ise, bu şiirlerin dil ve söyleyiş özellikleri bakı­
mından 17. yüzyıl şairlerininkine yakın oluşu, bunlarda
16. yüzyıla ait arkaik kelimelerin görülmeyişi, yine bu
şiirlerin 17. yüzyıl saz şairlerinin eserlerini toplayan cönk­
lerde yer almış olmaları ve destanlarda geçen bazı tarihi
olaylardır (^ ). Bu dayanakların güven verici olmaktan ne
kadar uzak bulunduğunu daha önce açıkladığımız için,
burada sadece bir noktayı hatırlatmak istiyoruz. 16. jâiz-

(35) Cahit ö z te lli, a. g. e., s. X V II

24
yıl saz şairlerinin eserlerini toplayan yazılı kaynaklar çok
az olmasına rağmen onlardan günümüze bazı şiirler gele­
bilmiştir. Nitekim, Kul Mehmed, Öksüz Dede, Köroğlu,
Hayâli, Ozan, Balısî, Oğuz Ali, Geda Muslu, Çırpanlı, Ar-
ınudlu ve Kul Çulha’nın şiirleri bunlar arasındadır (^ ). O
imlde, aynı j^üzyılda en az bu şairler kadar ün sahibi olan
Karacaoğlan’ın şimdiye kadar tek şiirinin bile ortaya çık­
mamış olması nasıl düşünülebilir? Karacaoğlan konusun­
da ilk kitabı Jıazırlayan S. Nüz^het Ergim (1901 - 1946) ile
Türk saz şiiri için unutulmaz hizmetlerde bulunan M. Fuat
Köprülü (1890 - 1966), eğer «Sumâme-i Hümâyun» ile
«M evâ’idün Nefâis fi Kavâidi’l Mecâlis» teki Karacaoğ-
lan’la ilgili kayıtları görmüş olsalardı, onun 17. yüzyıl saz
şairi olduğuna dair görüşlerini her halde değiştirirlerdi.
İkinci ihtimale göre, halen elde mevcut Karacaoğ-
ian şiirlerinin hiç olmazsa bir kısmı, 16. yüzyılda yaşa­
dığı bilinen saz şairi Karacaoğlan'a aittir. Bu şiirlerin
uzun yıllar sözlü kaynaklarda nasıl yaşadığını, 17. yüz­
yıldan itibaren o devrin saz şairlerine ait eserlerle birlik­
te cönklere nasıl girdiğini ve bu arada ne gibi değişiklik­
lere uğradığını da daha önce belirtmeye çalışmıştık. Ha­
tırlatalım ki bu değişmeler, şiirlerin seslendiği halk tara­
fından ve kendi değer ölçülerine göre yapıldığı için, Ka-
racaoglan'm yaşama ve eserlerinin yayılma şansı daha da
artmıştır. Şiirlerinin gösterişten uzak ve sade dili ile açık
seçik, yalın, samimi ve sıcak anlatımı ve gerçek (hayatı
yansıtması biraz da bu değişmelerin tabiî bir sonucu sa­
yılmalıdır.
Bilindiği gibi, saz şairlerinin çıraklık döneminde,
eski ustalara ait şiirleri, özellikle türkü ve destanları ça­
lıp söylemeleri değişmez bir gelenektir. Öyle sanıyo­
ruz ki, halkın gönülden sevip benimsediği Karacaoğlan

(38) M. Fuad Köprülü, a, g. e., s. 59 ve 115

25
şiirleri, bu konuda genç saz şairlerine daha çok yardım­
cı olmuş ve daha çok yayılmıştır. Hattâ hu âşıkların ken­
dilerine veya başkalarına ait olan şiirleri bile, tıpkı Nas-
reddin Hoca ve Bektaşî fıkralarında görüldüğü gibi, Ka-
racaoğlan’a isnat edilmiş olabilir. Bu gün, çok sayıda Ka-
racaoğlan şiirine rastlanmasının ve bazılannın dil, tek­
nik ve söyleyiş bakımından kusurlu olmasımn, bir sebe­
bi de bu olsa gerektir.
17. yüzyıl saz şairlerinin aksine Karacaoğîan, tasav­
vuf felsefesi ile divan şiiri geleneğinin etkilerinden (^’ )
uzak kalmış, gerçek hayatı ve dünya nimetlerini, her şe­
yin üstünde tutmuştur. Bu konuda, Türkmen oymakla­
rından çıkmış olmasının rolünü de unutmamak gerekir.
Bütün bu açıklamalar, tarilıi belgelerin ışığı altın­
da değerlendirildiği takdirde, Karacoğlan’m Sultan III.
Murad zamanında (1546- 1595), ünü Saray'a kadar ula­
şan büyük b ir saz şairi olduğu söyleneîbilir. Şu hale göre,
onun 16. yüzyıl başlarında veya 15. yüzyıl sonlarında
doğmuş olması, şimdilik ihtimallerin en kuvvetli'si olarak
gözükmektedir.
Karacaoğlan’m yaşadığı zaman üzerinde, bu kadar
ısrarla ve uzun uzun duruşumuz sebepsiz değildir. Çün­
kü, kesin ve ortak bir görüş etrafında birleşilmesi, ede­
biyat tarihi bakımından önemli sonuçlar doğuracaktır.
Söz gelişi, 17. yüzyılın ilk yarısında ün kazanan Katibî,
Kuloğlu, Öksüz Dede, Kayıkçı Kul Mustafa gibi saz şair­
lerinden etkilendiği (^ ) ve başta P îr Sultan Abdal olmak
üzere, bazı şairlere nazire yazdığı (^ ) ileri sürülen Kara-
caoğlan’ın, anılan şairlere öncülük ettiği ortaya çıkacak­
tır.

(37) M . Fuad Köprülü, a. g. e., s. 21


(38) M. Fuad Köprülü, a. g. e., 29 - 328
(39) S. N ü zh et Ergun. a. g. e., s. 29-37

26
5. Y E N Î GELİŞM ELER

Viyana M illî Kitaplığındaki A. F. 437 nr. lı el yaz­


masının, 1588 tarihini taşıdığının belirlenmesi ve bu yaz­
mada Karacaoğlan’m on bir Kayıkçı Kul Mustafa’nın da
bir şiirinin yer almış olması, daha önce de ifade edildiği
üzere, Karacaoğlan ile ilgili görüşlere yeni boyutlar ka­
zandırmıştır. Nitekim, öncelikle gündeme getirilen «Gü­
ney Anadolulu» ve «R um elili» Karacaoğlan ayrımı bun­
lardan biridir.
Aynca, bu gelişmelere bağlı olarak, yalnız Karaca-
oğlan’ın değil zamanca ona yakın bazı saz şairlerinin ha­
yatı ve eserleri hakkmdaki görüşlerin de yeniden gözden
geçirilmesi zarurî hale gelmiştir. Bu itibarla, Viyana el
yazmasından çıkarılacak sonuçlar, büyük önem taşımak­
tadır. Şöyle ki :

a) Karacaoğlan'a ait 12 şiirin daha 16. yüzyılda ya­


zıldığı anlaşılmıştır. Bu şiirlerden 9’u, Karacaoğlan’ı 17.
yüzyıl şairi sayanların kitaplarında daha önce yer alan
şiirlerdir.
b) Şimdiye kadar 17. yüzyılın ünlü şairlerinden biri
olarak kaibûl edilen Kayıkçı Kul Mustafa, 16. yüzyılda
Karacaoğlan'la beraber yaşamış ve en azından o dönem­
de Karacaoğlan kadar şöhret sahibi olamamıştır.

c) Bugüne kadar ki tabminlerin aksine Karaca­


oğlan, Kayıkçı Kul Mustafa ve çağdaşlannın etkisinde
kalan değil onlan etkileyen, onlara nazireler yazan değil
kendisine nazireler yazılan şairdir.

d) Karacaoğlan'ı 16. yüzyıl şairi sayanların görüşle­


ri, 1588 tarihli el yazması ile daha da kuvvet kazanmıştır.

27
6. NEREDE OLDÜ ?
Karacaoğlan'ın nerede doğup, ne zaman yaşadığı
belli olmadığı gibi, ölüm tarihi ve mezarının bulunduğu
yer de kesinlikle belli değildir. Buna rağmen, şairimizin
oldukça uzun bir ömür sürdüğü ve çok yaşlandığı tahmin
ediliyor. Akşehirli Ahmet Hamdi Efendi'nin hatıra defte­
rine bakılırsa, doksan altı yaşında Ölmüş. Şiirlerinde de
bazı ipuçları var :

Sekseninde heratçığım yazıldı


Doksanında kan damarım üzüldü
Yüz yaşında azalarım çözüldü
B ir sabi masuma döndürdün beni
(Ş iir nr. 39)

Ancak, saz şairlerinin kendilerini uzun yıllar yaşamış ka­


bul ederek, bu tarzda şiir söylemeleri yerleşmiş bir ge­
lenektir. Dolayısıyla, böyle şiirlerin belge değerini şüphe
ile karşılamak gerekir.
Karacaoğlan da tıpkı Yunus Emre gibi, 5'üzyıllar
boyu Türk insanının gönlünde yer tutmuş ve onun hem
sevinçli hem de acılı günlerinde vazgeçilmez dostu ol­
muştur. Bu yüzden, Anadolu'nun her kanş toprağı, Ka-
racaoğlan’ı kendinden saymış ve mezarına sahip çıkmış­
tır. Bu konuda çeşitli söylentiler vardır. Söz gelişi, şairi­
mizin Tarsus yakınlarında Eshab-ı Kehf mağarasında in­
tihar etmiş olması ( ‘*°) bunlardan biridir.
«Karacaoğlan, güzel sevmek için doğmuş: güzel
sevmek için yaşamış ve şüphesiz ölürken de, sevgiler için­
de çalkanarak ölmüş gibidir. Şairin menkabeleri arasında
Karakız adlı birisini sevdiği söylenir ve ölünceye kadar,
bu sevginin devam ettiği, fakat birbirlerine kavuşamadık-

(40) S. N ü zhet Ergun, a. g. e., s. 14

28
lan, en sonunda Karacoğlan’ın b ir tepeye Karakız'ın da*
onun karşısındaki b ir tepeye gömüldükleri anlatılır. Bu
tepeler Çukurova’da imiş.» ( “O-
Cahit Özelli’nin yaptığı araştırmanın sonucu da, yu­
karıdaki söylentiye pek yakındır : «Karacaoğlan'm me­
zarı, İçel’in Mut ilçesinin Çukur köyünde bir tepe üzerin­
dedir. Bu tepeye halk Karacaoğlan Tepesi demektedir.
Üzerinde b ir kaç eski ev temeli, b ir su sarnıcı ile harap
bir mezar vardır. Bu tepenin karşısında başka bir tepe­
ye de Karacakız Tepesi denilmektedir. Karacakız ile şairi­
miz arasında bir aşk serüveni varmış. Karacaoğlan'm
mezarının bulunduğu tepede, şairin içinde oturduğu ve
ölümünde orada bir cönkü kaldığı söylenen b ir de mağa­
ra vardır...» ('*^)
Akşehirli A. Hamdi Efendi ise, hatıra defterinde Ka-
racaoğlan^ın «Maraş civarında Cezel Yaylası'nda doksan
altı yaşında iken vefat eyleyüp vasiyeti üzerine tenha b ir
pınar başına defn olunup sazı çürüyünceye kadar baş
ucunda ağaçta asılı durduğu tevatüren m ervidir» diyor.
Bu üç söylentiye bakılarak, Karacaoğlan’m doğum
yeri gibi ölüm yerinin de, güney Anadolu bölgesi olduğu
sonucuna varılabilir, ilk iki söylentideki «Çukurova» ve
«Çukur K öy » adları arasındaki yakınlık da ilgi çekicidir.
Buna karşılık A. Adnan Saygun, şairimizin Erzurum'un
Oltu ilçesinin Penek köyünde öldüğünü ve mezannın Zem­
zem Dağı'ndaki Yasamal Yaylası’nda bulunduğunu ileri
sürer.
Şu hale göre Karacaoğlan’m mezarı Mersin'de, Ada-
na’da, Maraş’ta ve Erzurum'dadır. Bu konuda başka söy­
lentiler, görüşler de var. Ama, hepsi de kesinlikten uzak­
tır.

(41) Ishak Refet, a. g. e., s. 33


(42) C ah it O ztelli, a. g. e., s. X V
II

SANATI VE EDEBÎ KİŞİLİĞİ

Karacaoğîan'm hayatı hakkındaki bilgi ve belgelere


karşı duyulan şüphe ve tereddütler, bir dereceye kadar
şiirleri için de söz konusudur. Bilindiği üzere, genellikle
irticalen söylenen ve ağızdan ağıza geçerken durmadan
değişen, pek çok taklitleri, benzerleri ve yakıştırmacaları
bulunan saz şiirlerinin, ilk ve gerçek şairlerini bulmak
hemen hemen imkânsız gibidir. Bu bakımdan, içinde Ka-
racaoğlan adı geçen veya cönklerde ona ait olarak göste­
rilen bazı şnrleri bile şüphe ile karşılamak zorundayız
Unutmamak gerekir ki, ilk söylendiği andaki biçi­
mi, hattâ özü zamanla değişen saz şiirleri; türküler, boz­
laklar ve destanlarda görüldüğü gibi, günün birinde ano-
nimleşip halkın malı da olabilir. Nitekim, bu gün bile
Anadolu’da, yeni olaylara ve durumlara hazır elbise gi­
bi uydurulan bir çok türkü ve destan örnekleri vardır.
Güney Anadolu'daki Türkmen oymaklan arasında hâlâ
söylenen çeşitli türkü ve destanlardan aldığım ız:

«Sana derim sana ey Acem Şahı»


«Sana derim sana ey Tim u r Paşa»
«Sana derim sana ey Arap ili»
«Sana derim sana hey Adam ata»
«Sana derim sana ey H alil Ağa» (*^)
mısraları, bu bakımdan hayli ilgi çekicidir. Burada, da-

(43) A l i R ıza (Y a lg ın ), Cenupta Tü rkm en O ym ak lan , K ısım I,


s. 32, 63. 64, '69, 81. îstaûbul 1931 - 1932

30
İha önce sözünü ettiğimiz, İranlılarla yapılan b ir savaşı
da hatırlayalım Karacaoğlan şiirleri incelenirken, bu
durumun göz önünde tutulması şarttır. Aynca, saz şairle­
rinin yaşantılarındaki 'benzerlik ve bu yaşantının getirdi­
ği aşk, ayrılık ve özlem ile gelenek ve göreneklere bağlı­
lık, sahibi bilinmeyen şiirlerin tesbitinde karşılaşılan öte­
ki engellerdir. Sazla çalınıp söylenen bu şiirlerde, bölgesel
özellikler dışında, beste yönünden büyük farklar da gö­
rülmez. H iç şüphe yok ki, Karacaoğlan’a ait şiirlerin or­
taya çıkarılabilmesi için, bütün îbu engelleri aşmak ge­
rekiyor. Bunda sağlanacak başarı ise, yapılacak tesbitle-
rin isabet derecesini gösterecektir.
İşte, Karacaoğlan tn sanatı ve edebî kişiliği hakkın­
da bir hükme varabilmek için, her şeyden önce ona cdt
şiirlerin, hiç olmazsa bir kısmının, kesinlikle bilinmesine
ihtiyaç vardır. N e var 'ki, hu konuda objektif kıstaslar
bulma imkânı, hemen hemen yok gibidir. Yalnız, ona is­
nat edilen bütün şiirler, büyük bir titizlik ve sabırla oku­
nup incelendikten sonra, bunlardaki dil, söyleyiş ve anla­
tım yönünden ortak özellikler tesbit^ olunabilir. Ortak
özellikleri bulunan şiirlerin değerlendirilmesi sonucu da
Karacaoğlan'm sanatı ve kişiliği hakkında fik ir sahibi
olmak, imkân dâhilinde girer. «Gerçi, onun kuvvetli tesiri
altında yazılıp da sonradan şairimize isnat olunan par­
çaları ayırabilmek mes'elesi, imkânsız denecek derecede
müşküldür. Fakat, bunu yapmak kabil olmasa bile, Ka-
racaoğlan’m edebî şahsiyetini ve sanatının hususiyetleri­
ni anlamak hususunda bunun büyük b ir zararı olamaz.
Çünkü, başkaları tarafından yazılmış olsa bile, o parça­
larda da hâkim olan ruh, doğrudan doğruya Karacaoğ-
lan’ın ruhu, onun şahsiyetidir.»

(44) B u kitap, s. 14’e bkz.


(45) M . Fuıad Köprülü, a. g. e., s. 327

31
Ama hemen işaret edelim ki, başka çıkar yol bulu­
namadığı için, şiirlerinin «ortak özellikleri»nden sana­
tını ve edebî kişiliğini tesbite çalıştığımız Karacaoğlan
şu veya bu yüzyılın saz şairi Karacaoğlan’dan çok, sadece
eserleriyle yaşayan, mevhum b ir Karacaoğîan’dır.

1. Ş İİR İN İN Ö ZE LLİK LE R İ

Karacaoğlan’m şiiri, Tanrı’dan çok insana dönük


bir şiirdir. Anadolu’nun, daha 13. yüzyıldan başlayarak
17. yüzyıla kadar bir çok tarikat faaliyetleriyle çalkandığı
hatırlanırsa, bunun önemi daha iyi anlaşılacaktır. O, bu
dönemde gelişen tekke edebiyatı ile tasavvuf felsefesinin
dışında ve müzikle şiirin kaynaştığı âşık tarzına bağlı,
gerçekeçi bir ozandır. Yunus Emre için «öteki dünya» ve
«Tanrı sevgisi» ne ise, Karacaoğlan için de «bu dünya»
ve «insan sevgisi» odur.
Karacaoğlan, söyleyeceklerini en kısa ve en kestir­
me yoldan, sade ve açtk bir dille, konuşma rahatlığı için­
de söyler. Süse ve gösterişe merakı yoktur, içinden çık­
tığı Türkmen oymaklarının gelenek ve göreneklerine, ya­
şama tarzına sıkı sıkıya bağlıdır. Bir çok şiirinde, bunla­
rın izlerini bulmak mümkündür. Örnek olarak yayla göç­
leri, düğünleri, giyim tarzları ve at yarışları gösterilebi­
lir.
O, seven bir halk adamıdır. Hayalci değil, gerçek­
çidir. ÜLiygu ve isteklerini açık seçik ortaya koyar. Acı­
larla, ayrılıklarla, ölümle arası hoş değildir. Halkın zev­
kini, halkın düşüncesini avucunun içi gibi bilir, ustalıkla
yansıtır; gerektiğinde öz için şekilden vaz geçer.
Yaşama sevinciyle doludur; gönül kapısı, bütün
güzellere ve bütün güzelliklere karşı, ardına kadar açık­
tır. Bu yüzden, kafalardan çok gönüllere seslenir, gönül­
ler fetheder.

32
Karacaoğlan'm şiirlerini daha yakından tanımak
için, 'bu şiirin iç ve dış yapısına ilişkin unsurları, ana çiz­
gileriyle de olsa, ayrı ayrı ele almak ve incelemek yerinde
olacaktır.
a) Konu ve Ö z : Karacaoğlan'm şiirindeki temel
konu aşktır. Denilebilir ki, tabiat bu aşkın dekoru, özlem­
ler ve ayrılıklar da onun tuzu-biberi gibidir. O, kendi aş­
kını söylerken, aslında gerçek ve katıksız olan insan sev­
gisini dile getirir. Dahası, onun gönlünde plâtonik aşka
hemen hemen yer yoktur. Gördüğü her güzele karşı
istek dolu, karşılaştığı her dilbere gönülden tutkun
ve hepsiyle senli benlidir :

Akşam sularında yatsı sonunda


Gel de murâdını al dedi bana
• (Ş iir nr. 6)
Ben güzelden böyle vefa ummazdım
Ak göğsün üstüne kondurdu beni
• (Ş iir nr. 41)
D ilber kalk gidelim fakirhaneye
İtiraz eyleme gel yavaş yavaş
• (Ş iir nr. 117)
Ahdim olsun seni alır kaçarım
Ferman çıkarsınlar bir benim için
(Ş iir nr. 89)
Kızlar C**®) onun «kalbinin çırası», gelinler dert­
li gönlünün lokmam’dır. N e birinden geçebilir ne ötekin­
den :

(46) Bu kitap, 6, 41, 60, 69, 74, 106, 109 n u m ara lı şiirlere bkz.
(47) Bu kitap, 67, 73, 84, 89, 108, 117, 142 n u m aralı şiirlere bkz.
(48) Bu kitap, 44, 88, 105, 114, 131, 149, 150, 152 n u m aralı ş iirle­
r e bkz.
<49) Bu kitap, 33, 38, 92, 93, ı94, 99, 141 num aralı şiirlere bkz.
Geçme mescit yaktmndan
Çok namazlar böldürürsün
(Ş iir nr. 145)

Gelinin lebleri beste


Ktz eyledi beni hasta
Gelin şeker şerbet tasta
K ız petekte bala benzer
(Ş iir nr. 148)

Zemheride g ir koynuna
Ktzın koynu yaz veriyor
(Ş iir ur. 152)

Gelin dedim aktır yüzün


H iç menendi yoktur kızın
Karac’oğlan ikinizin
Kapısında kula benzer
(Şü r nr. 148)

Karacaoğlan, sevmek ve sevişmek konusunda çok


ileri gider. Özellikle oğlanla kızı ( “ ) oğlanla gelini ve ge*-
linle kızı (^') konuştururken bunu açıkça görürüz.

Onun gurbetle, ayrılıklarla ( “ ) arası hoş değildir.


Sevdiğinden ayn düştü mü, suçu gönlünde (^ ) arayacak
ve onu kendi kendisine şikâyet edecektir .

Karacaoğlan'm aşk ve sevgiden başka konulardaki


şiirleri de, çoğu zaman yine aynı eksen etrafında dönüp

(50) Bu kitap, 24 v e 46 num aralı şiirlere bkz.


(51) Bu kitap. 19, 22. 40, 51, 148 n u m aralı şiirlere bkz.
(52) Bu kitap. 3, 15, 16, 17, 25, 4S, 75, 119, 123, 132 nu m aralı şiir­
lere bkz.
(53) Bu kitap. 57, !56, 59, 63. 66 n u m aralı şiirlere bkz.

34
dolaşır. Sıla özlemini (®'^) sevdiğinden uzak düştüğü için
kuvvetle duyar ve duyurur; bedduaları da ( “ ) bu yüz­
dendir. Yine bunun içindir ki, mistik şairlerin aksine,
ölümü ( “ ) 'bir kurtuluş yolu olarak görmez. B ir şiirinde
ölümü «im datçı» gibi göstermesi, çaresizliğine ve tutku­
larının vaz geçilmezliğine bağlanmalıdır. Çünkü, onun
açıkça söylediği gibi bellibaşlı üç derdi v a rd ır: Ayn h k ,
yoksulluk ve ölüm, ' —

Karacaoğlan’ın şiirlerinde dinî etkiler^^ok denebi-


lecek kadar azdır. Dünya'ya ve dünya nimetlerine Ölesiye
bağiı bir 'EaTk""şairi için, zaten başka türlüsü de düşünü­
lemez. Ona isnat edilen şiirlerin bazılannda (^ ) göze çar­
pan bir takım dinî işaretler ise, bu düşünceyi haksız çı*
karabilecek ölçüde değildir. Aynca, bu tür şiirlerin apok-
rif olma ihtimalim de hesaba katmak lâzımdır. Hiç bir
tarikat ve tekke ile ilgisi yoktur ve sevdiğinin göğsünü
«cennetse benzeterek, jâizünü görenlerin «salavat» ge­
tirmesini isteyecek kadar, bu dünyanın adamıdır :

Cennete misâldir göğsünün ^ağt

Salavat getirsin cemalin gören


106)
S ırf bu iki mısra bile, onun tutkularının ve isteklerinin
yönünü, dinî duygulannnı zayıflığım açıklamaya yeter
sanıyoruz.
Şiirinde baş köşeyi kadın aşkma ayıran Karaca-
oğlan, bir çok şair gibi, zamamndan şikâyet ( “ ) etmiş; yi-

(54) Bu kitap, 86 ve 87 n u m aralı şiirlere bkz.


(55) Bu kitap, 18 v e 98 n u m aralı ş iirle re bkz.
{56) Bu kitap, 42, 49, 61, 75 nu m aralı şiirlere bkz.
(57) Bu kitap, 4 . 20, 107, 151 n u m aralı şiirlere bkz.
(58) Bu kitap, 1 v e 62 nu m aralı şiirlere bkz.

3=5
ğitliği (^®), güzelleri ve güzelliği (*°) öğmüş, insanlara
öğütlerde bulunmuş, dağlara (^ ) seslenmiş, ama her
şeyin üstünde b ir gönül adamı olarak kıyasıya yaşamış­
tır.

b) Şekil ve T ek n ik : Edebiyat tarihçileri ile araş-


tırmacılann çoğu, Karacaoğlan’ın dil ve söj^leyiş bakımni'
dan ulaştığı üstünlüğü, şekil ve teknik yönden göstere­
mediği noktasmda birleşmiş gibidir. Belirtmek gerekir ki,
bu görüş bir gerçeği yansıtmaktadır ve kolayca reddedi­
lemez. Ancak, burada öncelikle b ir sorunun cevaplandırıl­
ması lâzımdır. Şöyle ki; Karacaoğlan’a isnat edilen şiir­
lerdeki teknik kusurların hepsi, acaba şairine yüklenebi­
lir mi? Soruyu, «e v e t» diye cevaplandırmak, insafsızlık
olur. Çünkü, daha önce de bir kaç defa söylediğimiz gibi
kulaktan kulağa, ağızdan ağıza dolaşarak hafızalarda ya­
şayan saz şiirleri, yazıya igeçirilinceye kadar değişip du­
rur. Aynı şiirin, muhtelif varyantlannı karşılaştırmak,
bu konuda fazla bir şey söylemeye ihtiyaç bile bırakmaz.

Karacaoğlan da b ir çok halk şairi gibi bütün şiirle­


rini ya onbirli (6 + 5 , 4 + 4 4 -3 ) ya da sekizli (4 + 4) hece
vezniyle söylemiştir. Bazılarının görüşleri aksine, onun
on heceli şiir söylemiş olabileceğine ihtimal veremiyoruz.
Saz şiirlerinin, bestelerini de kendileriyle birlikte getir­
meleri ve ahengin vaz geçilmez bir unsur oluşu, bunun
açık b ir delili sayılmak gerekir. N e var ki, bazı şiirlerin­
de Ön veya on iki heceli mısralar dikkati çekmektedir.
Bunlar, çoğu zaman kelimelerin halk dilindeki söyleniş
özelliğinden ileri gelmektedir ve teknik kusurlar pek az­
dır. Bazı şiirlerde ise, duraklara uyulmamış veya on bir

(59) Bu kitap, 125 v e 126 numarala şiirlere bkz.


(60) Bu kitap, 8. 9, 10; 11, 32 n u m aralı şiirlere bkz.
(61) Bu kitap, 5, 85, 95, 111 n u m aralı şiirlere bkz.
(62) Bu kitap, 101, 102, 103, 104 n u m a ra lı şiirlere bkz.

36
heceli veznin (6.5) ve (4 .4.3) îü duraklan
................... ....... .................................................... , f, , < ,.r.-----ı i^ ı „ ,ın
bir arada kul-
____ , n hbm— ^ru ------— ^

lanılmıştır :
B enim dostumy^elişinden/(}elîidir
Ak elleri desteMeste §,üllüdm
'üüzeî seven yiğitler de belHdir
Metil mahzun gezer iller içindj^
• . * (Ş iir nr. 12)
Benim ^ â rim gelişinden ^ellidir
^ elleri deste ^st^e güllüdjjf
Eşinden ayrılan neden bellidir
Gezer melil melil iller içinde
(Ş iir nr. 13)

Yukarıdaki dörtlüklerin üçüncü mısralarına dikkat edi­


lirse, duraklar ilkinde (4,4,3), ikinciside (6,5) dir. Ay­
rıca; iki ayrı şiirden alman dörtlükler birbirinin aynı gi­
bidir. Dolayısıyla teknik kusurun Karacaoğlan a mı, yok­
sa cönk sahiplerine mi ait olduğunu kestirmek mümkün
değildir.
Bütün halk şairleri gibi, Karacaoğlan da daha çok
«yarım kafiye» kullanır. Hattâ, yanra kafiyeler bazan
«ses benzerliği» ne kadar düşer. Bunda, kelimelerin halk
ağzında aldığı şeklin Önemli payı vardır :

Bahçende gülün güllenmiş


Şeyda bülbülün dillenmiş
Koynunda memen kirlenmiş
Em ilm eyi emilmeyi
(Ş iir nr. 136)
Görüldüğü üzere, dörtlüğün üçüncü mısraı ile öncekiler
arasında kafiye yoktur. Ancak, Anadolu’nun bazı bölge­
lerinde «kirlenmek» fiilinin «killenm ek» şeklinde söylen­
diğini hatırlatâlîmT^öyle olunca durum değişecek, kafi-
yesizliğin, böfgesel konuşma dili ile genel yazı dili ara­

37
sındaki farktan ileri geldiği ortaya çıkacaktır. Buna kar­
şılık bazı şiirlerin mevcut metinlerindeki kafiyeleri, ses
benzerliğinden öteye geçmiyor. Kitaba alman 39 numa­
ralı şiir bu bakımdan iyi b ir örnektir. Aynı destanın b ir de
varyantı var. İhtimal ki, her yerde ve her toplulukta
okunma şansı olan ilk metin değişe değişe, zamanla iki
ayn destan haline gelmiş, bu arada kafiyeler de bozul­
muştur.
Halk şiirleri, bilindiği gibi en az üç dörtlükten mey­
dana gelir ve ilk dörtlüğün ikinci ve dördüncü mısraları
ile öteki dörtlüklerin son mısraları kafiyeli olur. Bazı
şiirlerde ise, ilk dörtlük de kafiye düzeni bakımından öte­
kilerden farklı değildir. Karacaoğlan'ın b ir kaç şiirinde
durum değişmektedir :

On parmağım şem’a ettim yandırdım


E l yaradı yâre yaramadım ben
Nazlı yârim geçmiş derler buradan
K ö r oldu gözlerim göremedim ben
Hey ağalar bana zulüm değil mi
Alem divan durdu duramadım ben
Yâri benzetmişler tavus kuşuna
Boyun gördüm yüzün göremedim ben

(Ş iir nr. 82)

Bu dörtlükler, 82 numaralı şiirin ilk iki bölümüdür ve


kafiye düzeni, her ikisinde de giriş dörtlüğü niteliğinde­
dir. Böyle gereksiz b ir tekrarı, değil Karacaoğlan, hiç bir
şair yapmaz. O halde bunun sebebi, şiirin hayli değiştiril­
miş ve bozulmuş olmasında, belki de başka bir şiire ait
giriş dörtlüğünün buraya aktarılmasında aranmalıdır.
Bazı şiirlerde de, dörtlüklerin birbiriyle kafiyeli ol­
ması gereken son mısralarmın kafiyesiz veya kusurlu ol-

38
duğu göze çarpmaktadır. N e var ki, bu kusurların çoğunu
Karacaoğlan'a yüklemek mümkün değildir. Bu tür şiir­
lerin dikkatle okunup incelenmesi bize bazı ipuçları ve­
rebilir. Şöyle ki :

Kara kaşlım ne hdldayım gör beni

İşitirsem helâk eder âr beni

Çıktt sözüm yâr yolunda hil beni

Ciddî sözüm <ıl koynuna koy beni


(Ş iir nr. 40)

mısraları, ilk anda kafiye yönünden kusurlu gözükmek­


tedir. Sonuncu mısra ise, başka b ir kaynakta : «Essah
sözüm sar koynuna al ben i» şekline sokularak «g ö r » ile
«â r» ve «b il» ile «a l» arasında yanm kafiye yapılmak is­
tenmiştir. Oysa, bir kaç takdim-tehir ile bütün mısralar
arasında yanm kafiye düzeni kurulabilir. Ayrıca, şairin
«kara kaşlım» yerine bir çok örneği olduğu üzere «kara
gözlüm» demiş olması, akla daha yakındır. Bu açıklama­
lara göre yukardaki mısraları ilkin :

Kara gözlüm ne haîdayım gör beni

İşitirsem helâk eder âr beni

Çıktı sözüm yolunda bil yâr beni

Essah sözüm al koynuna sar beni

39
şeklinde söylenmiş kabul etmek, her halde yanlış olma­
yacaktır.
Karacaoğlan'a isnat edilen şiirlerin bazıları, gerçek­
ten bir yığm teknik kusurlarla yüklü, söyleyiş itibariyle
yetersiz ve ötekilerle karşılaştınlamayacak kadar zayıf­
tır. Bu tür şiirlerde, onun kendine has olan sesi ve usta­
lığı da görülmez. Acemiliklerle dolu ve başka şairlere ait
gibidir. Yalnız 121 numaralı şiirin incelenmesi bile, söy­
lenenlerin haklı olduğunu göstermeye yetecektir. Nite­
kim, bu şiirin ikinci ve dördüncü bölümünde kafiye için
«geldim, gördüm, oturdum» ve «neylesek, kalsak mı, göç­
sek m i» kelimeleri dörtlüklerin sonuncu mısralannda da
«bozuldu» redifinden önce «evim, kökten, yapıları» keli­
meleri kulanılmıştır. Kısacası, anılan dörtlük ve mısra­
lar kafiyesizdir. Ayrıca, (6,5) ve (4,4,3) lü duraklar birlik­
te kullanılmış, bazı mısralar da duraksızdır. Sezebildiği­
miz kadarıyla gerek söz konusu şiir gerek benzerleri, ya
Karacaoğlan'a ait değildir yahut sözlü kaynaklardan ya­
zılı kaynaklara geçinceye kadar acemi dillerde bozulmuş
ve tanınmayacak hale gelmiştir.

Karacaoğlan'ın şiirleri topluca gözden geçirilince,


aralarında bazı benzerlikler veya ortak noktalar bulun­
duğu dikkati çekmektedir. Bunu, özellikle giriş mısrala­
rında, pek açık olarak .görürüz. O, her şiirinde ayrı bir
giriş mısraı yerine bir çok şiirde ortak veya benzer giriş
mısraları kullanmayı tercih etmiştir. Sık sık tekrarladık­
ları şunlardır :
• Ala gözlerini sevdiğim dilber
• Benden selâm eylen gül yüzlü yâre
• Çıktım yücesine seyran eyledim
• Dinleyin ağalar size söyleyim
• Evvel bahar yaz ayları gelende

40
® H er sahah her sabah satman dilber
• Hey ağalar b îr od düştü bağrıma
• Ilg ıt ılgıt esen seher yelleri
® Kadir Mevlâm bir dileğim var sana
• Kalk dilber gidelim bağ arasına
• Kısmet olu r ben hu ilden gidersem
• Sabahtan uğradım ben b ir geline
• Şu yalan dünyaya geldim geleli
• Şurda bir dilbere meyil eyledim
• Yaz gelip de beş’ ayları doğunca

Bu giriş mısralarını bazaiı aynen, bazan b ir veya bir kaç


kelime değişikliği ile, hazan da kelimeler yer değiştirmiş
olarak bir çok şiirde görmekteyiz.
Elde bulunan metinlere göre, Karacaoğlan, bazı
şiirlerini aym veya benzer dörtlüklerle bağlamıştır. Ne
var ki, buradaki ortaklık veya benzerlik giriş mısraların­
da olduğu gibi sık sık göriilmüyor, sayıları da azdır. Ör­
nek olarak, dört şiirin son dörtlükleri aşağıya alınm ıştır:

Çağır Karac’oğlan çağır


Taş düştüğü yerde ağır
Güzel sevmek günah değil
Ben kitapta yerin gördüm

• (Ş iir ur. 139)

Çağır Karac’oğlan çağır


H er taş diğerinden ağır
Güzel sevmek ayıp değil
Anan baban n is te r benden

(Ş iir nr. 140)

41
Çağır Karuc’oğîan çağır
Taş düştüğü yerde ağır
K işi sevdiğinden soğur
K urtar canım al Allahım

(Ş iir nr. 138)

Çağır Karac’oğlan çağır


Taş düştüğü yerde ağır
Y iğit sevdiğinden soğur
Sarılmayı sarılmayı

(Ş iir nr. 136)

Burada ilgi çekici nokta, hemen hemen aynı kelimelerle


söylenen dörtlüklerin, anlam birliği ve söyleyiş bakımın*
dan aynı kuvvette olmayışıdır. İlk iki dörtlüğün üçüncü
mısraları da, kendinden önce gelen mısralarla kafiyeli
değildir.

Gerek giriş mısralannda gerek son dörtlüklerde gö­


rülen ortaklık ve benzerliklere, bazı şiirlerin ara dörtlük­
lerinde de rastlanıyor. Ancak, bunların yazıya geçirme es­
nasında cönk sahipleri tarafından yapılmış olması, kuv­
vetli bir ihtimaldir. Buna karşılık, şiire başlarken veya
bitirirken kulanılan benzer mısra ve dörtlükler, bunlann
şair tarafından pek beğenilmiş olmasının veya kolaya
kaçmanın işareti sayılabilir. Bir başka ihtimal de, başka­
ları tarafından yazılmış şiirlerin Karacaoğian’a ait, her­
kesçe bilinen ve sevilen, sonuncu dörtlüklerle bağlanmış
olabileceğidir.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, Karacaoğlan'ın şiirleri
şekil ve teknik yönünden eleştirilirken, mevcut kusurları
ortaya koymak yerine, bunların sebepleri üzerinde de du­
rulmalıdır. Aksi halde, varılacak hüküm ve yapılacak de­
ğerlendirmelerin isabetli olması beklenemez.

42
c) D il ve Söyleyiş: Türk halk şiirinin hayatı ve
insanları divan şiirinden daha iyi yansıttığı, dil ve anla­
tım bakımından da daha tabiî ve canlı olduğu b ir ger-
vektir. Ne var ki, halk şairleri de zaman zaman divan şii­
rinin etkisine kapılmaktan ve gerçeklere sırt çevirmek­
ten kurtulamazlar. Överken de, severken de, yererken de
ölçüyü kaçırdıkları ve özün söze feda edildiği görülür.
Denileıbilir ki, onlar da divan şairleri gibi belirli b ir dün­
yanın dışına çıkamazlar, hattâ bu dünya daha da smırlı-
dır. Ama, bu dünya ne kadar küçülürse küçülsün, yine de
onlann dünyasıdır, gerçeklerin dünyasıdır, halkın dün­
yasıdır. Burada halk duyar, halk sever ve halk konuşur.
Klişeleşmiş mecazlann dışında dil ve söyleyiş, günlük ko­
nuşmalara daha yakın, yapmacıksız ve tabiîdir. Bu özel­
likler, başka saz şairlerine bakarak, Karacaoğlan'da daha
açık seçik görülür.

«Şairin bir kaç manzumesinde fazla miktarda Arap


^^e Acem kelimeleri göze çarpar. Nitekim 234 ve 295 nu*
marah (^ ) koşmalarda klâsik edebiyatın bariz tesirleri­
ni görmekteyiz, fakat bu nev’i manzumelerin diğer şair­
ler tarafından yazıldığını ve yanlış olarak Karacaoğlan'a
isnat edildiğini kuvvetle tahmin edebiliriz. Karacaoğlan’ın
sade ve külfetsiz bir eda ile yazdığı manzumelerle bunlar
karşılaştırılınca, bu hüküm kendiliğinden tezahür
eder» (^ ). Hemen belirtelim ki, bu konuda son sözü söy­
leyebilmek, Karacaoğlan’ın bütün şiirlerinin baştan so­
na kadar taranmasına bağlıdır. Aksi takdirde, varılacak
sonuçların güven verici olması beklenemez.

Bugün Karacaoğlan'a isnat edilen şiirleri, dil bakı­


mından üç bölümde toplamak mümkündür :

(63) Bu kitap, 128 v e 97 nu m aralı şiirlere Ibkz,


(64) S N ü zh et Ergun, a. g. e., s. 2S

43
(a ) Arapça ve Farsça kelimelerin ağır bastığı şiir-
ier.
(b ) Sade ve yaşayan Türkçe ile yazılmış şiirler,
(c ) Bu iki grubun arasında yer alan şiirler.
Arap ve Fars diline ait kelime ve deyimlerin olduk­
ça ağır bastığı şiirler sanıldığı kadar az değildir. Örnek
olarak : 20, 25, 37, 45, 50, 78, 81, 96, 98, 120 ve 127 numa­
ralı şiirleri gösterebiliriz. Bunlann bazılarında yer aılan
yabancı kelimeler ise şöyledir :

• garip, ah, iman, has, har, hayli, dem, takat,


cemal, beyan, dert, perişan, nice, insaf, gay­
ri, leb, derman (Ş iir nr. 50)

• Zevk, şan, def, gam, lezzet, ruz, şeh, hayal,


hûda, mâh, sine, divâne, gâh, şâd, asilzade
(Ş iir nr. 81)

Dilber, bâd-ı sabâ, zülüf, gerdan, şems, ka­


mer, zekât, cevahir, temaşa, âşık, mâşuk,
zahmet, tenha, nikap (Ş iir nr. 96)

* Ah ü zâr, beddua, sitemkâr, mesken, hâr, na-


zik, dem, ten, divan, kıyamet, dâr, bermu-
rad, cism, zat, ilelebet, nâr, murad, kâdir,
zebani (Ş iir nr. 98)

• Elveda, zevk u safa, cümle, melûl, mahzun,


zindan, zâlim, felek, devre, ah ü zar, âlem,
ser, ferman, sema, sed, ah ü figan, lûtf, gül-
şan, yâr (Ş iir nr. 120)

Karacaoğlan'a ait şiirlerin büyük çoğımluğu, sade


ve yaşayan Türkçenin en güzel örnekleridir. Dolayısıyle,
ikinci gruba .giren şiirler üzerinde ayrıca durmayı gerek­
siz buluyoruz. İk i grup arasında yer alan şiirlere gelin­
ce, bunları kesin olarak ayırmak kolay değildir. Örnek

44

ıİA
■olarak: 4, 21, 22, 23, 24, 26, 27, 30, 35, 36, 39, 60, 69 ve
147 numaralı şiirleri gösterebiliriz. Bazılarındaki yabancı
Jcelimeler şunlardır :

• Bahs, cüda, hub, hilâl, nazar; amel, seyran


(Ş iir nr. 22)

• kandil, sır, derya, umman, şer, tedhil, mer­


tebe, berat, aza, sabi, masum (Ş iir nr. 39)

® Kem lik, hûh, gayrı, şükür, bahrî, umman,


cihan (Ş iir nr. 69)

• Sîdk, muhabbet, sır, yâd, divâne, dost, ke­


rem (Ş iir nr. 83)

• melûl, seyr, hayâl, mâh, siyah, sine, fâni


(Ş iir nr. 147)

Görülüyor ki Karacaoğlan’ın şiir dili, sanıldığı ka­


dar sade değildir. îçinde yabancı kelime bulunmayan ve­
ya pek az olan şiirlerin de, ağızdan ağıza geçerken nisbe-
ten durulmuş olabileceğine daha önce temas etmiştik.
Bu itibarla, S. Nüzhet Ergun un yukarda yer verilen gö­
rüşü, yani ağdalı bir dille yazılan bir kaç şiirin yanlışlıkla
Karacaoğlan'a isnat edilmiş olması ihtimali, kolay kolay
benimsenemez. Başka bir deyimle, içinde Arapça ve
Farsça kelimeler geçen şiirler, sırf bu sebeple, Karacaoğ-
îan a ait değildir, yargısını hiç b ir zaman haklı çıkara­
maz.

Onun şiirlerinde dikkati çeken b ir dil özelliği de.


başka zamanlara ait eş anlamlı veya anlamca birebirine
^îüir^akm kelimelerdir. K lâsik şairler için bir dereceye
kadar normaFsa^yılabilecek bu durum^ saz şajrle^ için
öîHukça gariptir. Hele bu saz şairi Karacaoğlan ise, ga­
riplik büsbütün artar. Şöyle ki :

45
ayrılık, firkat, firak, hicr, hicran, cüda
göz, dide, çeşm, ayn
Düşman, adû, rakip, engel, yad, gayrt
ay, mah, bedir
söyler, eydür, eder, eder ki
diye, deyu, deyi

kelimeleri Karacaoğlan'ın muhtelif 'şiirlerinden derlen­


miştir. B ir saz şairinin böyle b ir yol tutmuş olması düşü­
nülemez. O halde, bunun sebebi nedir? Öyle sanıyoruz ki,
sebeplerden biri Karacaoğlan şiirlerinin yazılışından çok
sonraları ve değişik zamanlarda yazıya geçirilmiş olması,
İkincisi de klâsik şiire aşinFolan cönk sahiplerinin tutum
ve davranışlarıdirrAynı şiirin başka başka kabaklarda
rastlanan metinlerinde de eş anlamlı kelimeler görülme­
si, bu düşüncemizi kuvvetlendirmektedir. Söz gelişi :

P id emden akıttım kan ile yaşıj^^)

mısraı, aynı şiirin bir başka kaynakta yer alan metnin­


de :

Gözümden akıttım kan ile yaşı (^}

şekline girmiş, yani «d id e » karşılığı «g ö z » kelimesi kul­


lanılmıştır. Ayrıca, bu kitaba alman 79 numaralı şiirin
birinci dörtlüğünün son mısramdaki «âlem » ve «d id e» 80
numaralı şiirde «âlem » ve «g ö z » şeklini almakla kalmı­
yor, başka bir kaynakta yerini «dünya» ve «g ö z » kelime­
lerine bırakıyor :

«Âlem sele g itti didem yaşından»

(Ş iir nr. 79)

(65) Bu kitap, 117 num aralı işüre bkz.


(66) Cahit özteili, a. g. e., 293 numaralı şiire bkz.

46
«Âlem sele g itti gözüm yaşından»
(Ş iir nr. 80)
«Dünya sele g itti gözüm yaşından»

Yine t>u kitapta yer alan 124 numaralı koşmanm ikinci


dörtlüğündeki bazı yabancı kelimeler, başka bir kayna­
ğa (^ ) Türkçe karşılıkları ile girmiş, bazı kelimeler de
anlamca farklı olanlarla yer değiştirmiştir :

Çeyaz göğsün görünmüyor düğmeden


Siyah zülfün mâh
j
yüzüne eğmeden
Gonca güle garip hoyrat değmeden
Topla yanağım soldur da yürü
(Ş iir nr. 124)

Anılan kaynakta buradaki «beyaz» ve «siyah» kelimeleri


yerine «a k » ve «kara»; «m âh» ve «garip » kelimeleri yeri­
ne de «a k » ve «e l» kelimeleri konulmuştur. Örnekler, is­
tenildiği kadar çoğaltılabilir. Ama, bu kadarı bile Kara-
:aoğIan'a ait şiir dilinin, gerek halk gerek cönk sahipleri
tarafından nasıl değiştirilmiş olduğunu açıklamaya yeter.

Karacaoğlan’a isnat edilen şiirierdeki dil özellilde-


d ilden biri de, değişik anlamlı keTimelerdir.Jjerçekten o,
bazı kelimeleri genel anlamlarından farklı biçimde kul-
lanmıştırr Bunîar,“ dâha çok mahallî kelime ve deyim­
lerdir. Kitabın sonuna eklenen sözlük incelendiğinde, bu
durum açıkça görülecektir, özetle şunu söyleyelim ki,
Karacaoğlajı'tla dil birliği, açıklanan sebeplerden dolayı
öldükça"^ozulînlıştur.

Karacaoğlan'a ait şiirler bugün bile büyük halk yı­


ğınlarınca sevilip benimseniyor, türkü olarak dillerden

(67) S. N û zh et Ergun, a. g. e., 115 num aralı şiire bkz.


(68) C^ahit Ö ztelli, a g. e.. 312 n u m aralı şiire bkz.

47
düşmüyor ve yeni yeni bestelere konu oluyorsa, bunun
sebeplerinden biri dili; İkincisi de, hiç şüphe yok ki, söy­
leyiş tekniğindeki üstünlüktür. O, «hayâlden ziyade his
şairidir. Duyduğunu, duyduğu gibi söyleyebilmek maha­
retini göstermiştir tasannu nedir katiyen bilmez.» (^ )

Karacaoğlan şiirlerinde nasıl (hl birliği yoksa,^Öj-


leyiş birliği de y ^ tu r . Daha doğrusu, bu birliğin Jıpkı
dîIdekFğibi çeşitli etkiler altında bozulmuş olduğunu
görmekteyiz. IllT'3örtliiklerini aşağıya aldığımız iki şiîr-
'd'e'îekrârlanan «gülmeye idin, girmeye idin, vermeye idin,,
olmaya idin» ile «gülmeseneydin, girmeseneydin, olmasa-
naydın, vermeseneydin» şeklindeki söyleyiş tarzı arasın­
daki fark, bu konuda bir fik ir verebilir :

Çünkü güzel meylin yoğ idi bende


Ezelden de ikrar vermeye idin
Muhabbettir güzelliğin nişanı
Uğrun uğrun bakıp gülmeye idin
• (Ş iir nr. 90)

Ala gözlerini sevdiğim dilber


Şâdedip elleri gülmeseneydin
Muhabbettir güzelliğin nisam
Bakıp uğrun uğrun gülmeseneydin
(Ş iir nr. 91)

Karacaoğlan'a isnat edilen muhtelif şiirlerden bir


araya getirdiğimiz aşağıdaki ifadeler de hayli ilgi çekici­
dir. Bu ifadeler, onun öteki şiirlerinde görülmediğine ve
bazıları da mahallî veya belirli şive özelliklerini yansıt­
tığına göre, bunun sebebi veya sebepleri neler olabilir?
Öyle sanıyoruz ki sebeplerin başında, şiirlerin yazıya ge-

(69) S. N ü zh et Ergun, a. g. e., s. 39

48
çirilmesi için geçen zamanın uzunluğu yer alır. İkincisi,
şiirlerin yazıya geçirildiği bölgeye has dil ve şive özellik­
leri, üçüncüsü de cönk saJıiplerinin katkısıdır:

• diyon, ediyon, ilikliyon, dayanmıyon, yata-


mtyom

• durabilin mi, sarabilin mi?

• gülm.ezem, silmezem, kesmezem, kokulat-


mazam, tutmazam

• oluptur, doluptur

• yetüptürüz, tutupturuz, atıpîuruz


• kaldurmaduğ a, döndürmedüğ a, öldürme-
düğ a
• uçıcak, açtcak, kaçıcak, öticek, biticek, ya-
tîcak

Klâsik şairlerdeki kadar o lmasa bile halk sairleri-


nin de mecazlara ve mazmunlara iltifat ettiği bir gercek-
'^tir. Nitekim Karacaoğlan da bu sanatlardan ustalıkla ve
pelTtabulSîFşeHlde.yararlanmıgtır, Ö, içinde bulunduğu
sosyaf çevrenin ve gönülden bağlanm sevdiği tabia.tın da
etkisiyle'söyleyiş gücünün zirvesine ulaşmıştır denilebilir.
«Mecazlarının bütün unsurlarını muhitten ve ta b ia tt^
alır: Bufün iguzellere karşı meclûp olan gönlünü, bazan,
yüksek üÇüil'"K!uşTârâ; bazân, dumanlı .tepelerden ^ aKân
coşkun ve gürült^ü sulara; bazan da her çiçekten bal
toplayan anlara benzetir. Y ahut, güzeller kervanından
baç' almak içirTteKlikeli yoİIarda nöbet bekleyenT^îF'Blik-
çi olduguhüT söylen Onun gönül kuşunu, güzel kirpilî^r,
okla vururlar;'IaKm o, yeşilli alIı atTas elbiseler, mavi
mintanlar giy'en, altın halinh, aFtın kemerli altın küpeli

49
başı ibrişim 'bürümcüklü sevgililerini iıiç b ir şeye fedâ
eciemez. Boyları selvi dalma, güljBdanma,benzeyen, baş-
larına ğüllef* ve nergisler takınan, ellerinde 'gül demet­
leri taşıyan bu elâ gözlü güzeller, kar gibi vücutlan ile
sunalara, yeşil başlı ördeklere, ak kuğulara beyaz kazla-
ra, çöllerin Vc^şi ceylânlarına, benzerier;^, dudakları
balı yâEm f r e n k ^ e ^ r i ’^ib i tatlı, kiraz gibi Jsınnızıdır;
yanaklarının rengi kızıl igüller.gibi-alevlidir; sevgililerine
güITef yollarlar.» (™)

Karacaoğlan'ın kendine has mecaz ve benzetmeleri


vardır. Söyleyiş gücüne de hemen hemen hiç bir saz şairi
ulaşamamıştır. Aşağıya aldığımız bir kaç örnek bile bunu
belirtmeye yetecektir :

Aşk ateşin değirmende öğüttüm


Eledim kalburdan elekten çektim
• (Ş iir nr. 69)

Gurbet ilde padişahlık sürmeden


Vatanmda züğürt olmak yeğ imiş
• (Ş iir nr. 119)
K ötüler köpr’olsa üstünden geçmem
Taşkın suya uğradırtm yolumu
(Ş iir nr. 122)

Karacaoğlan'ın on bir heceli şiirlerinde görülen söy-


ieyiş ıgücü, ondan çols daha zor olan sekiz heceli semâî,
-varsağı ve türkülerinde Be kendini göstermektedir. Hat­
tâ, bu tür eserlerinin söyleyiş bakıım ı^an daha da ü s t i^
ve mükemmel olduğu ve on b ir heceli şiirindeki teknik
küsurların hayli azalmış ^lduğu şöyleîî,ebiUr :

(70) M. Fuad Köprülü, a. g. e., s. 329

50
Bizim ’çin ayrılık yoktur
Ya sen ya ben ölmeyince

(Ş iir nr. 132)

Usta kuyumcular eğmiş


Yârin hilâl kaşlarım
(Ş iir nr. 134)

H er güzeli yârdır sandım


B ir yaramı yüz ederler
(Ş iir nr. 146)

Şairimize isnat edilen şiirlere bakılarak, onun do­


ğum ve ölüm yerlerini ortaya çıkarmak mümkün değil­
se de, aşağıdaki mısralar kendi ağzından kendi dil görü­
şünü ortaya koymaktadır :

Ünlü şanlı şatafatlı


Bu dil bizim diller değil
(Ş iir nr. 137)
Gerçi, öteki şiirler gibi, yukarıdaki mısralann da Kara-
caoğlan'a ait olup olmadığı tartışılabilir ve bu konuda
kesin bir şey söylenemez. Ama, şiirlerinin günümüze ka­
dar gelebilmiş olması, onun bu görüşe bağlılığını açıkla­
maya yeter sanıyoruz.

2. E T K İS İN D E K ALAN ŞAİRLER
Karacaoğlan'm yaşadığı zaman hakkında görüş bir­
liğine vanimadan, onun şu veya bu şairlerin etkisinde
kalmış olduğunu söylemek, her halde doğru olmaz. Buna
karşılık 17. yüzyıldan sonra yaşamadığı kesinlikle bilin­
diğine göre, igerek bu yüzyılda gerek daha sonra gelen
şairler üzerindeki etkisinden söz açmak mümkündür.
Karacaoğlan'm zamanı ve şiirleri için farklı düşünceler

51
taşıyan edebiyat tarihçileri ve araştırmacıları, onun etki­
lediği şairler konusunda aynı görüş etrafında birleşirler.

Başta, Âşık Ömer olmak üzere, 17. yüzyıl saz şair­


lerinden Gevheri, Âşık Haşan, Âşık İsmail ve daha bir
çokları Karacaoğlan’ın etkisinden kurtulamamış ve ona
nazireler yazmışlardır. Gerçekten, şairimizin ;

On birinde bir yâr sevdim


Yeni açmış güle henze-r
On ikide şeker şerbet
Oğul vermiş bala benzer

(Şü r nr. 149)

dörtlüğü ile başlayan semâîsine, hem Âşık Ömer, hem de


Âşık Haşan tarafından nazire yazılmış olduğunu görüyo-
iTiz. Bu kitaba 8, 9 ve 11 sıra numaraları ile giren «ziya­
d e» redifi koşmalara pek yakın bir şiire de Âşık İsmail'de
rastlanmaktadır ( ’O*

Karacaoğlan m, 18. ve 19. yüzyıl halk şairlerinden


Dadaloğlu, Deli Boran, Beyoğlu, Gündeşlioğlu, Hakî, İr ­
fanı, Hezarî, Vahdetî, R ı^satî, Hüdaverdi ve Hüseyin
üzerindeki etkileri çok kuvvetlidir C^). Şiirleri henüz bir
araya getirilmemiş olan halk şairleri ile ilgili araştırma
ve incelemeler ilerleyip eserleri toplandıkça, Karacaoğ-
lan'ın şöhreti kadar etkisinin de çok yaygın olduğu daha
iy i anlaşılacaktır.

17. yüzyıldan itibaren bazı şairlerce haksız ola


alaya alınması, küçük gösterilmek istenmesi; 19. ve 20.

(71) S. N ü zh et Ergun, a. g. e., s. 33, 34, 35


(72) M . Fuad Köprülü, a. g. e., s, 325

52
yüzyılda aynı adı kullan arak şiirler söyleyen iki halk
şairi yetişm iş olm ası; onun büyüklüğünü, şöhretinin hak­
lılığım ve etkilerinin sürekli olduğunu gösteren işaretler
sayılm alıdır. C um huriyet devrinde yetişerek serbest şiire
3'önelen bazı şairlerin eserlerinde de, K aracaoğlan şiirin­
den izler bulm ak m üm kündür.
Zam an b ile onun şiirlerini eskitem em iş, kitap lard a
ve kitaplıklarda kalan b ir çok ün lü şairin aksine o, yüz­
yılları aşmış, bu gün de halkın dilinde ve gönlünde yaşa­
m aktadır.

53
III

KARACAOĞLAN^IN ŞİİRLERİ

Şimdiye k ad ar çeşitli gazete, dergi ve k itaplarda yer


alm ış, beş yüzün 'üstünde K aracaoğlan şiiri vardır. Henüz
sözlü kaynaîkta yaşayanlarla, yazılı kaynaklarda bulunup
d a gün ışığına çıkm am ış olanlar b u n u n dışındadır. Dola-
yısıyle, ilerde bu sayı daha da büyüyecektir. îsh ak Refet
Işıtm an ’ın daha önce sözünü ettiğim iz kitabı (” ) bu konu­
da b ir fikir verebilir. Anlaşıldığına göre yazar, Karacaoğ-
lan 'm şiirlerini derlem ek yerine, onun dil ve söyleyiş özel­
liklerini belirtm eyi ön plânda tutm uş, b u m aksatla k ita ­
bına b ir de sözlük eklem iştir. Ne v ar ki, sözlükte yer alan
kelim elerin b ir kısm m ı elde m evcut K aracaoğlan şiirle­
rinde bulamıyoruz. Demek ki, yazarın gözden geçirdiği
b u gün kitap lard a rastlanm ayan, şiirlerin ahndığı cönkler,
henüz b ir köşede beklem ektedir.
'Karacaoğlan’a isnat edilen şiirlerin çok olmasının
sebepleri çeşitlidir. B ir defa b u şiirler, söylenişlerinden
uzun süre sonra, değişik yerlerde ve zam anlarda farkh bi­
çim de yazıya geçirilm işlerdir. H attâ, şairin kendisi bile,
aynı şiiri gezip dolaştığı başka başka yerlerde farklı ola-
ra'k çalıp söylemiş olabilir. Ç ünkü saz şiirinde yazılı m etin
diye b ir şey yoktur. Aynca, halkın aşırı sevgi ve ilgisi yü­
zünden başka şairlere ait eserler -ona m al edilmiş veya
o ndan sonra gelen bazı saz şairleri onun adım kullanarak
şiirler söylemiş olabilirler. B u sebeplere, araştırm acıların

(73) tshak Refet, a. g. e., s. 61 - 96

54
K aracaoğlan’a ait yeni yeni şiirler ortaya çıkarm a mera*
kını da eklemeliyiz. Bu durum , özellikle v aryantlar için
söz konusudur. H attâ, bazı şiirlerin, ufak tefek değişik­
liklerle başka şiirlerden alm an dörtlüklerden kurulm uş
olduğu g ö rü lm ek ted ir:
K eklik gibi taştan taşa sekersin
B ayku ş gibi azgın azgın bakarsın
Beni görsen kaşın gözün yıkarsın
Şol kara zülfüne kullar olduğum
Y ü rü sevdiceğim hem en hiram ol
Hübtara karşı dur sen de tam am ol
Ben ölürsem cenazeme im am ol
K ıl kara zülfüne kullar olduğum
Karac'oğlan der ki böyle ne im iş
Gönül kim i sever güzel o im iş
Alm anın iyisin ayı yer im iş
B il kara zülfüne kullar olduğum

B ir çok k itap ta yer alan b u koşm anın ilk dörtlüğü


65 num aralı şiirin üçüncü, öteki ikisi de 72 num aralı
şiirin son 4ki dörtlüğüne çok yakındır; yani bu, derleme
b ir şü rd ir. Aynı koşm am n ikinci dörtlüğünü, yine 65 ve 72
num aralı şürlerde pek az değişmiş olarak görüyoruz. Bu­
na bakarak, üç şiirin aslında tek b ir şiir olduğu düşünüle­
bilir.
Raracaoğlan’a ait olduğu söylenen şiirler, topluca
gözden geçirilince b u n la r arasında b irbirine benzeyenle­
rin çökluğu dikkati çekm ektedir. Gerçi, şiirlerini yazıya
geçirmeyen saz şairlerinin, zam an zam an kendilerini tek­
ra r etm eleri olağandır. Ama, b u olağanlığı varyantlarır,
gerekçesi olarak görm ek ve gösterm ek doğru değildir. Bu-
nım yerine, şiirler arasm daki benzerliğin sebeplerini, bun-

55
la n çoğaltan fak tö rler arasında aram ak daha uygun ola­
caktır. Başka b ir deyimle, b irbirine benzer şiirlerin çoğal-
m asm da, Işairinden çok dış etkilerin rolü büyük olm uş­
tu r. Üç a y n şiirden alm an aşağıdaki dörtlükler, bu b ak ım ­
dan incelenmeye d e ğ e r:
D üğmeler d ö ktü rem göğsün ağ ise
Çevre yanı m or sünbüUü bağ ise
Ç ünkü güzel bende m eylin yoğ ise
B enim işim m in n et ile zor değil
• (Ş iir nr. 53)
G ümüş düğm e diktireyim ağ ise
E trafı da m or sünbüllü bağ ise
Söyle dostum hana gönlün yoğ ise
B enim işim m in n et ile zor değil
• (Ş iir ur. 54)
Bir düğm e d iktirem göğsün ağ ise
E trafı da lâle sü nbül bağ ise
Eğer güzel bende gönlün yoğ ise
B enim işim m in n et ile zor değil
(Ş iir nr. 55)
Öyle sanıyoruz ki, b u dörtlüklerden ilki asıl m etindir;
ötekiler b u n a göre uydurulm uş veya k u laktan kulağa
geçerken değişmiş bulunm aktadır. M etinler araşm a 53, 54
ve 55 num ara ile giren yukardaki dörtlü k lerin alındığı koş­
m aları birleştirerek iki şiir haline getirm ek de m üm kün­
dür. Btm un için, 54 num aralı şiirin dördüncü bölüm ünü
çıkarm ak ve 55 num aralı şiirin üçüncü ve dördüncü d ö rt­
lükleri yerine 53 num aralı şiirin b irin ci ve üçüncü d ört­
lüklerini koym ak yetecektir. B ir ihtim al de, yazılan nazi­
relerin aslına bakılarak K aracaoğlan'a m al edilm iş olm a­
sıdır.

56
K aracaoğlan'a isn at edilen şiirler, şimdiye k a d a r hiç
bir süzgeçten geçirilm eden ve 'hiç b ir k arşılaştırm a yapıl­
m adan, olduğu gibi, yayınlanm ıştır. Aslında, bu n ları kar^
şılaştırm ah olarak ele alıp, orijinale en yakın m etinleri
bulm ak ve b ir ayıklam a yapm ak sanıldığı k ad ar kolay da
değildir. Ama m etinler arası ufak tefek aktarm alarla, hiç
olm azsa varyantlar azaltılabilir.
N itekim , 1973’de yayınladığım k ita p ta varyant­
lar azaltılm aya çahşılm ış ve m etinler arası ilk aktarm a de
nem eîeri yapılm ıştır. M etinler arasına alm m ayan şiirler­
den bazan birkaç kelim.e ('^). bazan m ısralar alınarak
benzerlerinde yerine konm uştur. B ir veya b irkaç şiirde
rastlan an dörtlükler (J'^) ise, asıl m etinde b ırak ılarak yan­
lışlıkla girdiği sanılan şiird en çıkarılm ıştır. Aynca, bazı
dörtlükler a it olduğu şiire eklenm iş , bazıları da yer
değiştirm iştir (^). Sonuçta, b ir çok şiir m etin dışı bırak ıl­
m ış ve b aşk a kitap lard a tu tu lan yolun âksine, şiir sayısı
azaltılarak 462’ye indirilm iştir. Yine de yapılanların ye­
terli olduğu söylenemez. Bu k itab a alın an lan n sayısı ise
sadece 152’dir.

V aryantların ayıklanm ası sırasında bazı garip du­


ru m larla karşılaşılm ış; sÖz gelişi, birkaç şiirde sadece
son ^dörtlüklerin fatk iı olduğu görülm üştür. Öteki döıt-
lükleri kelim esi kelim esine aym olan iki varyantta, acaba
son dörtlükler hangi ş a rtla r altm d a ve kim ler tarafından

(74) M. Necati Karaer, Karacaoğlan, Tercüman 1001 Temel Eser


No. 26, İstanbul 1973
(75) Bu kitap, 2, 7, 26. 29, 47. 52. 56, 64, 68. 74, 76, 77, 82, 103, 124
num aralı şiirlere bkz.
(76) Bu kitap, 40, 70, 119, 129, 133 num aralı şiirlere bkz.
(77) Bu kitap. 41, 67, 72, Ö6. 110, 115. 130,135 num aralı şiirlere bk?
(78) Bu kitap, 14. 31, 9Ö, 97, 130 num aralı şiirlere bkz,
(79) Bu kitap, 70. 71, 94. 100 num aralı şiirlere bkz. ■

57
değiştirilm iş olabilir? B unu k estirm ek kolay değildir.
Çünkü, görülenin tam tersine, saz şairleri bazan çeşitli
şiirleri aynı veya benzer d ö rtlü k lerle bağlarlar. Bu yüz­
den, b ir şairin aynı şiiri b aşk a başka yerlerde çalıp söy­
lerken sadece son dörtlüğü değiştirm iş olm asını, çok uzak
b ir ihtim al olarak görüyoruz. K aracaoğlan'a ait böyle b ir
şiirin iki a y n kaynaktan alınan son dörtlükleri şöyledii':

Karac'oğlan der ki kaşları kara


Yüreğim e urdun hançersiz yara
Çok varıp gelirsen olm az her yere
Y a m uhabbet kalkar ya bir hâl olur

• (Ş iir nr, 114)


Karac’oğlan der k i bakalım yüze
M evlâm hûb yaraşm ış o benîer yüze
Çokça heves etm e kocam ış kıza
Naz etm esin bilm ez küsgen gül olur (^)

G örüldüğü gibi, dörtlü k lerin son m ısralarında kullanılan


kafiye de aynıdır. Dolayısıyle, h er ikisi d e şiirin öteki
dörtlükleriyle kolayca birleşebilm ektedir. Bu örnekten de
anlaşılıyor ki, K aracaoğlan şiirleri üzerinde çok oynanmış
ve ona isn at edilen bazı şiirlerin, gerçek sahipleri gibi ilk
m etinleri de bilinm ez ve tanınm az h ale gelm iştir.

Bu güne k ad ar yapılan araştırm a ve incelemelerde,


K aracaoğlan’a ait olduğu ileri sü rü len şiirler üzerinde ge­
reği k ad ar durulm adığı b ir gerçektir. Oysa, edebiyat ta-
rih i bakım ından doğru b ir hükm e varabilm ek için, onun
zam anı ve hayatı hakkm daki bilgiler k a d a r şiirlerini de
bilm ek 've tanım ak zorundayız. Gönül iste r ki, bundan

(80) Mûjgân Cunbur, Karacaoğlan. Şiirler, s. 336, Aaikara 1973

58
sonraki çalışm aların ağırlık m erkezinde b u konu yer
alsm.

Saz şairlerinin eserleri derlenirken koşm alar, tü rk ü ­


ler, destanlar, sem âîler ve varsağılar'genellikle ayrı bölüm ­
lerde y e r alır. N e v ar ki, bu ayırm anın p ra tik b ir değerJ
yoktur. Ayrıca, b ir araştırm acının tü rk ü ler arasın a aldığı
b ir şiiri, öteki koşm alar veya destanlar arasına koym akta
yahut buna benzer b aşk a değişiklikler yüzünden, aranan
şiirler kolayca bulunam am aktadır.
Bu kitaba alınan şiirler, hece sayısı esas tu tu larak
iki bölüm de toplanm ıştır. B unun sonucu olarak, on b ir
heceli şiirlerin toplandığı ilk bölüm de, bazı istisnaların
dışm da koşm a, tü rk ü ve destanlar; sekiz heceli şiirlerin
toplandığı ikinci bölüm de ise, genellikle sem âî ve varsağı­
lar yer alm ıştır. H er iki bölüm e alm an şiirler de divan te r­
tibindeki geleneğe uygun olarak ilk dörtlüklerdeki son
m ısralarm kafiyelerine göre alfabetik sıraya konulm uştur.

59
KOŞMALAR
TÜRKÜLER
DESTANLAR
1.

Dinleyin ağalar zam ane azgın


Yiğidin b aşın d a döner b in kuzgun
Tohum u alm ış da ta rla sı bozgun
Ydğit de n e desin day' olmayınca

Söylerim söylerim sözüm den almaz


N ’ideyim cahildir halim den bilmez
Bu dostluğun senin boyuna sürmez
A nadan atad an soy olm ayınca

Amana da deli gönül am ana


K alm adı iyi gün devr-i zam ana
Cevheri de derik ettiler sam ana
Yük m asm tı bulm az tay olm ayınca

K arac'oğlan der k i yiğitler öğer


Açılmış m eyvanın dahnı eğer
Güzellik ’k ıym atı b in altu n değer
N ’itm eli güzeli huy olm ayınca

2.

B ir çift güzel gördüm yolda yolakta


Altun küpe şan veriyor kulakta
Yer yüzünde insan gökte m elekte
Acep sevdiğimin eşi v ar m 'ola

63
Sevdiğim oturm uş h alılar dokur
V iran bahçelerde bülbüller şakır
Ne İstanbul koydum ne D iyarbakır
Acep sevdiğimin eşi v ar m 'ola

Bana su içirdin yeşil kanyadan


Güzel seven m u ra t alır dünyadan
K ayseri'den K aram an'dan K onya'dan
Acep sevdiğimin eşi v ar m ’ola

K arac’oğlan der ki d üşürdüm o d ’a


Dertli yürek dayanır m ı b u derde
Güneşin doğup da b attığ ı yerde
Acep sevdiğim in eşi v ar m ’ola

3.

E sti seher yeli söküldü seller


Gidiyorum köm ür gözlüm ağlam a
Ağlamanın vakti geçti ne çare
K em end atıp yollarım ı bağlam a

Yolmıu yolum dan ayırdı Ganî


Gelin gu rb et ile gönderin beni
Şu başım oldukça u n u tm am seni
Ben yârsızım deyi yanıp ağlama

Sana derim sana kaşı kem anım


B üküldü kam etim geçti zam anım
Gidiyorum yedi benli ceram m
Yârim g itti deyi y ü rek dağlam a
K arac oğlan der ki yârim salınır
B ir ah çeksem yüce dağlar delinir
Yüreciğim bölük bölük bölünür
Yaş döküp de ark am sıra çağlama

4.

K adir Mevlâm senden b ir dileğim var


M uhannes ku lu n a mu'htaç eyleme
Cennet-i âlâyı nasib e t bana
S ırat köprüsünden yolum bağlam a
Kapım ıza k ara deve çökünce
Fırtınası şol âlem i yıkınca
Cehenneme kul seçilip çıkınca
K adir Mevlâm o kullardan eyleme
K ad ir Mevlâm ateş atm a özüme
Dünya m ah görünm üyor gözüme
K adir Mevlâm sen b a k benim yüzüme
Cehennem in ateşiyle dağlam a
K arac'oğlan h a tâ çıkm az dilimden
Kocadım da hayır gelmez elim den
K adir Mevlâm asla geçmez kulundan
Deli gönül ah çekip d e ağlama
5.
Dinle sana b ir nasih at edeyim
H atırdan gönülden geçici olm a
Yiğidin b aşına b ir iş gelince
Am yâd illere açıcı olm a
M ecliste ârif ol kelâm ı dinle
El iki söylerse sen b irin söyle
Elm den geldikçe sen iy'lik eyle
H atıra dokunup yıkıcı olma

65
D okunur h atıra kendisin bilmez
Asılzâdelerden hiç kem lik gelmez
Sen iy ’lîk et de o zâyi olmaz
Darılıp da başa kakıcı olm a
İl âriftir yoklar senin bendini
D ağıtırlar duzağm ı fendini
A lçaklarda o tu r gözet kendini
K atı yükseklerden uçucu olm a
M urâdım nasihat b unda söylemek
Size lâyık olan onu dinlem ek
Sev seni seveni zây’etm e emek
Sevenin sözünden geçici olma

K arac’oğlan söyler sözün b aşarır


Aşkm deryasını boydan aşırır
Seni b ir m ecliste hacil d ü şü rü r
K ötülerle konup göçücü olm a

6.

Sabahtan uğradım ben b ir güzele


V ar git hey vdfâsız kul dedi bana
Cellâdın o lu ru m kıyarım cana
V ar b u n u böylece bil dedi bana

üfacıik taşınan k u le yapılm az


K aranlık gecede yâre bakılm az
V ar git oğlan v ar git elim dokunm az
İstersen öcünden öl dedi bana

Dere suyu gibi çağlayıp akm a


Çevrilip, çevrilip önüne bakm a
'Ben senin olurum kasavet çekm e
Y eter ağladığın gül dedi ban a

66

I
K arac'oğlan der ki çağlar çağında
Arzumanım kaldı göğsü ağında
Akşam sularında yatsı sonunda
Gel de m urâdını al dedi bana
7.
S a n çedik giymiş koncu ‘k ısarak
G idiyor da b irim birim basarak
Anası m ayadır kızı beserek
E m irler’den b ir kız indi pınara
Sarı çedik giymiş koncu dizinde
Arzumanım kaldı ala gözünde
Böyle güzel m ’o lur köylü kızında
E m irler’den b ir kız indi pınara
Meles gömlek giymiş vücudu nazik
'Kollarını sıkmış altu n bilezik
Aşnası k ö tü d ü r ceylana yazık
E m irler’den b ir kız indi pınara
K arac’oğlan der ki n ’olup n'olm alı
K eten gömlek giymiş kolu sırm alı
Anasın öldürüp kızın almalı
E m irler’den b ir kız indi pınara
E
8.

H uri melek m isin gökten m i indin


Ben m elek görm edim senden ziyade
Eski sevdiğimden vazgeçtim dse
Yenile sevdiğim andan ziyade
K ara bağrım ezgin ne salınırsın
Cevahir pas tutm az n e silinirsin
Baktıkça gözüme hoş görünürsün
Bu gün güzelliğin dünden ziyade
67
Dedi gitm e gitm e ben d e varayım
Dedi gel yanm ıa kadan alayım
Güzel berilerine sarraf olayım
Saydım benlerini binden ziyade
'Karac’oğlan der ki sözün iline
Çok bekledim y âr gelmedi yanım a
B ir canım v a r feda olsm ı yoluna
Daha n e istersin candan ziyade

9.
Yaz gelip de beş' ay la n doğunca
Çiçekler açılır gülden ziyade
B en eski yârim den a y n düşünce
Şim di b irin sevdim o ndan ziyade
B ir kuşak kuşanm ış saçağı dizde
Arzumanım kaldı böyle b ir kızda
Y an sı gerdanda y a n s ı yüzde
Sayılmaz benleri binden ziyade
Selâm versen selâm ını alın m
El b ağ lan m divanına d ururum
Akıbeti y âr yoluna ölürüm
Armağanm ı y o k tu r candan ziyade
K arac’oğlan d er ki ne salınırsın
Cevahir pas tu ta r m ı silinirsin
Ey kız gözüme h u ri görünürsün
Atan sevmez seni benden ziyade

10.
D ört k itap d an başlayalım elife
B ir isim yazılmış kuldan ziyade
İbrişim saçm da eğmeli zülüf
S ırm alar k an şm ış telden ziyade

68
Eğdirm e 'kaşını bakm am yüzüne
Ben gibi ateşler düşsün özüne
Yemesem içmesem baksam yüzüne
Şekerden kaym aktan bald an ziyade
K aşların göz ile eyliyor cengi
Söyleşir y avrular koç yiğit dengi
Çiçekte m eyvada y o k tu r m enendi
Lâleden kırm ızı gülden ziyade

Âşık d a âşığı zor ile yıkmaz


Ölse de âşığm hiç s ırn çıkmaz
Benim gönlüm olu r olm aza akmaz
A kıttın gönlüm ü selden ziyade

K arac’oğlan d er ki yu rd u n tazele
Gönül b ir çift şahin konm uş gazele
Çiı^kin b an a k u rb an ben d e güzele
Can sever güzeli m aldan ziyade

11.

Ala gözlerini sevdiğim dilber


Ben güzel görm edim senden ziyade
Bilmem h u ri m isin gökten m i indin
Bu gün güzelliğin dünden ziyade
M erham etin ço k tu r beni karım a
Beni görüp m âh yüzünü bürüm e
Çıkıp iller ile gezip yürüm e
Seni seven y o k tu r benden ziyade

Doğar aylar gibi doğar görünür


K ırm ızılar giyip çıkar salınır
Ah çektikçe k ara b ağ n m delinir
Sayılmaz benlerin binden ziyade

69
K arac’oğlan eder b u sözüm çöktür
Âlemi seyrettim em salin yok tu r
Sinem e vurduğun tem renle o k tu r
Dahi cürüm v ar m ı b u n d an ziyade

12.
Ala gözlerini sevdiğim dilber
Kokuya benzettim güller içinde
İncecikir belin h ilâld ir kaşın
Selviye benzettim dallar içinde
Benim dostum gelişinden bellidir
Ak elleri deste deste güllüdür
Güzel seven yiğitler de bellidir
MeJil m ahzun gezer iller içinde
■Karşmıızdan gelen aceb y âr m 'ola
Benim gibi yaralanm ış zâr m/ola
Benim sevdiceğim güzel v ar m ’ola
H akkın yarattığı kullar içinde
K arac'oğlan söyler biz de varalım
K elpler rakip olmuş biz de görelim
H alin hatırını anın soralım
G ötürüp giderler sallar içinde

13.
Şunda b ir güzelin salınışını
Selviye benzettim dallar içinde
Irm ak Icenannda d eıy a yüzünde
Kuğuya benzettim göller içinde
Yürü güzel y ü rü yolun basm azlar
Söyledip te şirin dilin kesmezler
Güzel sevmiş deyi çekip asm azlar
Koy b en de söylemem diller içinde
70
Benim y ârim gelişinden bellidir
Ak elleri deste deste güllüdür
Eşinden ayrılan neden bellidir
Gezer m elil melil iller içinde
Alına d a deli gönül alına
Ciğerciğim aşk o d ’una deline
İller atlas giye çıkıp salına
Ko ben de yatayım şallar içinde

K arac’oğlan der ki işim zâr m 'ola


Âşk kem endi boynum uza d ar m ’ola
Acep yârim gibi güzel v ar m ola
H akkın yarattığı kullar içinde

14.

Se'herde uğradım b ir âdil hâna


D ostum sultan olmuş ilin üstüne
Cemalini gördüm oldum divane
Selânnna durdum yolun üstüne

Seherden uğradım ben de b ir gence


U suldur boyları belleri ince
Döküvermiş m or beliği kolunca
S anlaydım ince belin üstüne

Ak imiş gerdanın beyazdır kardan


Alnın ıgevherdenmiş cem alin nurdan
Dişin sedefdenm iş dudağın dürden
Lebin kaym ak çalar balın üstüne
B ir kulun yok K arac’oğlan kadar
H üsnünün zekâtı borcunu öder
Kız bakışın beni divane eder
S ırm alar giym işsin alın üstüne

71
15.
iKaİktı deli gönül sü rd ü yürüdü
Gel oldu gidelim bizİTn illere
Göz yaşlarım yer yüzünü bürü d ü
Sel oldu gidelim bizim illere
Göz yaşlarım yer yüzüne saçıldı
B ahar oldu yaylâ yolu açıldı
Yel esti de k arın bendi seçildi
Yol o3du gidelim bizim illere
Kavim kardeş b ir araya derildi
Güzel dilber oldum diye yerindi
K itaba bak tım ki yollar göründü
Gel oldu gidelim bizim illere
Şahı sensin dilberlerin emesi
Gözüme görünm ez dünya v an sı
Şim di bizim ilin k a ra çalısı
Gül oldu gidelim bizim illere
K arac'oğlan eder gelir yazlan
Kuzum kim e eden sen b u nazları
Ananın atanın kö tü sözleri
Bal oldu gidelim bizim illere

16.
Ala gözlüm yıktın benim evimi
Eğlen şu diyarda kal dij'e diye
V iran ettin bahçem ile bağımı
Tom urcuk güllerim al diye diye
İnsanoğlu k urtulm uyor kazadan
Y aralılar nasıi d u ru r sızıdan
Akça ceran k u rtulm uş da tazıdan
K aldırm ış başım çol diye diye

72
Seher zam anında uğradım sana
G örünce gül yüzlüm kaldım ben ta n a
Gafilken b ir dolu sundun sen bana
İçirdin ağuyu b al diye diye
K arac’oğlan der ki n'eyleyip n'etm ek
B ir fikrim v ar şu sılayı terketm ek
Yıkıl git diyorsun kolay m ı gitmek
Sen getirdin beni gel diye diye

17.
B itti m ’ola Şam ilinin hurm ası
Gitti m ’o la ala gözün sürm esi
H am a nm H um us'un telli turnası
T urna y ârin selâm saldı gel diye
B itti m 'ola Şam ilinin gülleri
Aştı m ’oîa siyecinden dalları
Şu sefil Y akub'un şirin dilleri
T urna j'ârin selâm saldı gel diye
B ir ağaçta b ite r k ırk yanal alma
B irinden gayriye elini salm a
Ira k yakın diye eğlenip kalm a
T urna y ârin selâm saldı gel diye
Âşinâ da K arac’oğlan âşinâ
Yeni girm iş on üç on d ö rt yaşm a
Ira k değil ak p ın a n n başına
T urna y ârin selâm saldı gel diye

18.
Dağlar geçit verin konup geçeyim
B ir daha b u ile gelmeyesiye
Bağrım a hançerin salan illeri
B ir daha dönüp de görmej^esijte*^
73
ille r göçüp geçti bense göçmedim
Y âr elinden dolu bâde içmedim
Kız b an a gücenmiş kus\ır işledim
H esâbm us yetip vermeyesiye
Kavlim 'doğra benim dem edim yalan
Garip candan geri nem v ar ki kalan
B ir avuç to p rak tır gözüme dolan
M urada yeltenip ermeyesiye
Dönem dolaşam ben gurbet illeri
Saçım a doladım ben ak telleri
D ostun bahçesinde açan gülleri
B ir sabah y â r gelip dermeyesiye
K arac’oğlan eder sen de ben gibi
İkim iz de b ir tepede gün gibi
Y âr eline k ın a yakm ış kan gibi
Boyasın yârem e sürm eyesiye

19.
lîg ıt ılgıt esen söher yelleri
Sevdiğim dağların 'salında kaldı
B ir yanı lâle 'de b ir yanı sünbül
Gönül m ürüvvetsiz gelinde kaldı
Gelip oturalım edepli u tlu
îkim iz arası pek m uhabbetli
Sırm alı tellerden altu n savatlı
K em er kuşak kızın belinde kaldı
Gel sevdiğim sığm alm ı S ubhan'a
Yavru şahan derler avın kapana
Meze olsun al yanaktan öpene
M ı ü z â n m ta tlı dilinde kaldı

74
Gelindi h er K arac oğlan gelindi
K ara bağrım delik delik delindi
Ciğer p aralan d ı ik i bölündü
B ir bölüğü kızın elinde kaldı

20.
Behey kırlangıç nereden gelirsin
H ani şim di n 'ittin H ind ü Yemen’i
Ötme garip bülbül ben de garibim
Sen de b ilir m isin âhir zam anı
Altı aylık yoldan b eri gelmişsin
Aramış yavruyu b u rd a 'bulmuşsun
D ünyanın fâni olduğun’ bilm işsin
Ev yaparsın* çam urlayıp sam anı
B eytullah'ı yapan İl)rahim Halil
K adir M evlâm beni eyleme melil
H akk’ın birliğine o d a b ir delil
Sen de b ilir m isin v ak t ü zam anı
K araca'oğlan der ki n ic’o lur hâlim
Gün geçtikçe artm ak ta d ır vefeâlim
Az yaşa uz yaşa âhırı ölüm
A hirete karşı g ö tü r im ânı

21 .
A fşar beğlerinde gördüm b ir güzel
Kozan O vası'ndan çeker göçünü
K adir Mevlâm öğmüş kendin yaratm ış
S ırm a ile k an ştırm ış saçını
Görem edim altu n u n d an tuncundan
Öpemedim dudağının ucundan
Gözlerin sevdiğim senin suçundan
Üç beş sene bekleyeyim H açm 'ı
75
r'

Sabahleyin k alk ar kendini öğcr


A ltun saç yanağın topuğun döğer
Sade kaşlariyle gözleri değer
Acem ülkesinin talht ü tacm ı

K arac'oğlan der ki oynadım güldüm


M ıA abbet n e im iş ey nice bildim
S ultan Pazarı'nda m îrîden aldım
Üç beş sene güzellerin bacm ı

22.

B ir kız ile b ir gelinin bahsi var


ik isin in cüda düşm üş arası
K adir Mevlâm huıb yaratm ış o n la n
H üâl Ihilâl kaşlarm ın arası
Kız da d er ki al çiçeğin m oruyum
Y iğitlerin bedestende nuruyum
El değm edik b ir danecik arıyım
Peteklerim m ü h ü rlü d ü r bal ile

Gelin d er ki yaylaları yaylarsın


Ç ıkar yükseklere seyran eylersin
Kuzum kız sejı niçin yalan söylersin
El değmemiş &nda b al o lur m u

A lmanın iyisin yüke tu ta rla r


Çürük çarığın yabana a ta rla r
Kız ile gelini b ir m i tu ta rla r
Y orm a gelin yo rm a oğlan benim dir

Gelin der k i kalk gidelim pazara


Uğradalım usul boyu nazara
Beş on, tü rlü .meyva gelir pazara
Y etkini m 'âlırla r yoksa h am ı m ı

76
Kız da d er k i sarı yıldız doğm a m ı
Doğup doğup o rta yere gelmemi
B ir gecem de ibin geceyi değme m i
Y orm a gelin yorm a oğlan benim dir

Gelin der k i allı pullu başım var


Ak alın altm d a hilâl kaşım var
Hey kız senin b ir gecelik işin var
îkincisi sen de b an a dönersin

K arac'oğlan (ben b u düşü yoram am


Amel defterim i tu tu p dürem em
Gelin iyi kıza kö tü diyemem
tkiniz de ıbenimsiniz sevdiğim

23.

Çıktım yücesine seyran eyledim


în ip aşkın deryasını boyladım
Şu cahil gönlüm ü sende eyledim
Y atalım sevdiğim gel bazı bazı

K üçükten b eri sen henim sin derdin


Şu cahil gönlünü eylerim derdin
A rar ten h alard a söylerim derdin
Y atalım sevdiğim gel bazı bazı

T erk etm işim vatanım ı yurdum u


Gecelerde yitirm işim uykum u
B ir zam an görem em usul boyunu
Y atalım sevdiğim gel bazı bazı

K arac’oğlan b u n u böyle söyledi


în ip aşkın deryasını boyladı
Şu cahil gönlünü sende eyledi
Y atalım sevdiğim gel bazı bazı

77
24.
Salım salını giden b ir güzel
S ana arz edeyim hallarım ızı
E ğer güzel benim sözüm tu tarsan
Geri döndürelim yollarım ızı
Oğlan sen kendini ileri atm a
Gizli sırlarını yad lara satm a
Bilip bilm ediğin h er yere gitm e
Yabancı derercez güllerim izi
Salını salım geri gelirsin
Aklımı başım dan alıp dururstm
K ahram an yiğide h ay ran olursun
B ir kere göreydin illerim izi
Oğlan sen de m 'oldu yüze gülücü
Senin sözün ciğerim i delici
Ben gök ördek olam sen b ir alıcı
D okunsan alam an tellerim izi
K arac'oğlan der ki kendim iz nerde
Âh ü zarım kaldı şöyle b ir kızda
 şıklar söylüyor söz ağzımızda
Y aradan söyletir dillerimizi

25.
Bâd-ı saba selâm eyle o yâre
Pek göresim geldi illerim izi
Gönül arzu çeker am a ne çâre
N ’ideyim tutan, v ar yollarım ızı
Acem şâhı bize nâm e gönderdi
Gam leşkerin üstüm üze dönderdi
Zalim felek bizi yaktı yandırdı
Savurdu havaya küllerim izi
78
Y üküm gam dır gam alırım satarım
Pervaneler giibl y an ar tüterim
K ıyam ette yakasım tu tarım
Verm esin h o y rata güllerimizi
K arac'oğlan deı- 'ki güm anım yok tu r
Gayri rakiblere am am m yok tu r
Sılaya varm aya derm anım yoktur
Nazlım beklem esin yollarım ızı

26.

B ir çift bülbüi ıgeldi k o ndu çimene


Başı yeşil ayakları kırm ızı
Bal akıyor lisanından lebinden
Al yanaklar aJma gibi kırm ızı

Benim y ârim hem su ltan d ır hem h an 'd ır


M alım yo*ksa tatlı cânım k urbandır
İnci değil sedef değil m ercandır
Ak kolım da kol bağısı kırm ızı

Bahçemize üç gül diktim biterse


Şakıyıp dalında bü lb ü l öterse
Benim vâdem senden evvel yeterse
M ezarım a çift taş dikin kırm ızı

Üç yıl oldu şu d ağ lan aşalı


Beş yıl oldu kız sevdana düşeli
K alk gidelim bizim oda döşeli
Döşemesi b aştan b aşa kırm ızı
K arac’oğlan d er ki o tu r yanım a
S ana gelen kaza ta tlı canım a
Beni öldür bas ellerin kanım a
D esinler ki on parm ağı kırm ızı

79
27.

O kur derler b ir güzele uğradım


zülfü m âh yüzünde gül gibi
Bojoı kısa am m a kendi m ünasip
Uzar gider b ir şıvgacık dal giibi

Giydireyim yeşil ile al ile


Besleyeyim kaym ak ile bal ile
Anan ban a versin şunca m al ile
K okulayım b ir tom urcuk gül gibi

Kalem aldın koşın gözün çatm aya


Hicab ettim adın sual etmeye
Seni satan çok baiıaya satm aya
Bakıp d u ru r yüz altunluk m al gibi

H azere de K arac'oğlan hazere


B ir m erhem yap yareîerim tazele
B ir saray y aptırdım şöyle güzele
On halayık hizm et etsin kul gibi

28.

Yaz günleri çayır çim en üstünde


Seken dilber beni m ecnun eyledi
Ü sküfün aldırm ış balaban gibi
B akan dilber b en i m ecnun eyledi

Ben gül alm am tellerini eğmesin


Gidi rak ip ler de ona değm esin
Ak göğsün üstü n e gümüş dü&mesin
Diken dilber beni m ecnun eyledi

80
Yanıl alm am eğip d u ru r dalım
H ak nasib eylesin dersem güliiaü
Siyah zülfün nıâ!h yüzüne telini
Döken dilber beni m ecnun eyledi

Deniz kenarında b ite r kum ları


Gök yüzünde u çar y a r tu rn aları
Şu ala göze siyah sürm eleri
Çeken di-Uber beni m ecnun eyledi

K arac'oğlan h er sözleri b al gibi


Geydiği başına vala al gibi
Sevdiğim k a r kaşlı gonca gül gibi
K okan dilber beni m ecnun eyledi

29.

Ş urda b ir güzele meyil eyledim


Eğlenip o rad a kalasım geldi
B aşına sokunm uş gülü nergizi
El sunup ucundan alasım geldi

Kız niçin söyledin bana b u sözü


Yüreğime koydun ateşi közü
B aşına sokm uşsun gülü nergizi
Yüzümü yüzüne süresim geldi

A ladır gözü de k arad ır kaşı


Araşan bulunm az m enendi eşi
Yaylanın k aruidan ak beyaz döşü
Yıkılıp ü stü n e ölesim geldi

K arac'oğlan der ki n 'ettim n ’eyledim


Coşkun su lar gibi aktım çağladım
Vefasız dilbere meyil bağladım
Ira d ı yollarım göresim geldi

81
30.
Deniz kenarında m ecnun gezerken
Elim e b ir cu ra saz ıra s t geldi
N ice şükretm eyim B âri H üdâ’ya
Şaihin ara r iken baz ırast geldi
Ayağma giymiş altundan nalm
Gel dudu dillijn gel karşm ıda salm
M evlâ'dan istedim b ir taze gelin
îk b al geri döndü kız ırast geldi
Yârimin giydiği atlasm hası
Silindi gönlüm ün kalm adı pası
K oynunda besiem iş G ürün alması
Memesin em erken ağz’ırast geldi
K arac'oğlan eler ki hazer eyledim
Dostun bahçesine nazar eyledim
Seksen şeftaliye p azar eyledim
Sayısın y itirdjm yüz ıra st geldi

31.
Biz de düştük b ir güzeün ardına
Güzel göçmüş biz konalım y urduna
Yıkılsa karlı dağın ardına
Çekip gider bir gözleri sürm eli
Deniz kenarında yerler hurm ayı
Kılavuz gönderdim telli turnayı
Ak göğsün ü stü n d e sedei düğmeyi
Çözüp gider b ir gözleri sürm eli
Havayi hey deli gönül havayı
Ay doğm adan şavkı vurdu ovayı
Türkm en kızı katarlam ış mayayı
Geçip gider b ir gözleri sürm eli
S2
B aşına alm ış b ir ince yemeni
A ram ızdan kaldıralım gümeni
Ak to p u k üstünde sandal tum anı
Boğup gider b ir gözleri sürm eli
K arac'oğlan d e r de lebin bal gibi
Giydiğin elbise sırm a tel gibi
Reyıhana karışm ış gonca gül gibi
Kokup gider b ir gözleri sürm eli
32.
Koyverdim kuşu da g itti dım ıana
Ötesin, sorarsan âhır zam ana
Bilmem akıllı m ı bilm em divane
Boğum boğum kınalanm ış sürm eli
Ayağma giymiş telli yem eni
A ram ızdan kaldıralım gümeni
Aç göğsünü kız göreyim m em eni
Boğum boğum kınalanm ış sürm eli
K oltuğuna alm ış b ir topça cüzü
Ciğerime b a ttı nazlım ın sözü
Cennetten m i çık tın kahpenin kızı
Boğum boğum kınalanm ış sürm eli
K arac’oğlan der de ne kadar öğdün
Olanca emeğim havaya verdin
Soyundun b ir gece koynum a girdin
Boğum boğum kınalanm ış sürm eli

33.
Annacığımdan gelen küçücük gelin
B ir saat karşım da durabilin mi
Şu dertli gönlüm ün Lokm an’ı sensin
K ırıldı kanadım saratbilin mi
83
E vlerinin önü y a a d ır yazı
Beyler bırakıyor ceyranı tazı
Sallanm a karşım da kahpenin kızı
Ö lürsem kam nıı verebilin m i

Atım a binip de ineyim düze


Sürm eler çökeyim şol ala göze
B ir cevab sorayım darı)m a bize
K olunu boynum a saraibilin m i
K arac'oğlan der ki sıkıldı canım
Gelmiyor yanım a m uîıannet yârim
Ezel söz verm esen n 'o lu rd u n zalim
Yıkılmış gönlüm ü yapabilin m i

34.

Ala gözlerini sevdiğim dilber


Y urtlarm ız çayır çim en p ın a r m ı
M evlâm güzelliği hep san a verm iş
Seni gören başkasm ı dener m i
Salını salını gelmiş p ın ara
K adir Mevlâm işimizi onara
Gün doğm adan şavkın düşm üş p ın ara
Gün üstü n e b ir gün daha doğar m ı
ICırmızı gülden rengini alm ışsm
Güzellikte kem alini kulm uşsun
Salını salını suya gelm işsin
Güzel senin ziyaretin p ın a r m ı

K arac'oğlan der k i erm ediler m i


Tom urcuk güllerin derm ediler m i
Seni sevdiğine verm ediler m i
E şinden ayrılan dilber o n a r m ı
35.
S abah tan uğradım b en b ir güzele
V astını mecUı eden dil incinir m i
Z ültünü o ala gözün üstüne
Tarayıp toplayan el incinir m i
Benim y ârim şu dünyada birinci
Aklımı başım dan aldı görüncü
Almayı ayvayı n arı tu n m cu
D ördünü götüren dal incinir m i
Benim yârim şu dünyada haram ı
A ttı zâlim okun açtı yaram ı
B ir kiraz dudaklı em di şuram ı
H iç gerdanı em en dil incinir m i
K arac’oğlan d er de b ir ah derinden
Ciğer kebap oldu yandı korundan
M or bilekte siyah saçın ardından
Boynuna dolanan kol incinir m i

36.
K adir Mevlâm senden ziynet um arım
Yeğindir dalgam ı çûş eyle beni
Çok m al verm esen de m u rad alırım
B ir gök k ır atm an baş eyle beni
Su akm ayan \e rd e n suyun yürüsün
Başına b in yiğit b irden derilsin
H erkesliye sevdiceği verilsin
B ir kaşı karaya eş eyle beni
K apım ızda bo?: sü rü ler sağılsa
T atarlarım kol kol olsa dağılsa
Yedi yerden davulbazım döğülse
Y ürük yum uşluylan baş eyle beni
85
K arac'oğlan der ki darda kaİmayım
Azdırıp yolum u k ard a kalmayırn
Y etirip nam usu ard a kalm ayım
Sazınan sözüuen hoş eyle beni

37.
Ala gözlü yârım yakıp j^andırma
Say edip âlem e bild irm e beni
Açıp ak .gerdanın du rm a karşım da
Ecelim den evvel öldürm e beni
Ko dolanup d u rsu n kolun ıboynumda
Hiç ölüm korkusu y o k tu r aynım da
B ir gececik m ihm an olsam koynunda
Uyan sabah deyi k ald ırm a beni
Dolandım dağ lan b u yere düştüm
Yâr senin derdinden o d la ra düştüm
Çaresi bulunm az dertlere düştüm
Y eter alev alev yandırm a beni
K arac'oğlan çok ağladım gülm edim
Aradım derdim e derm an bulm adım
Bunca g ü n d ü r b ir m innete gelmedim
K erem eyle m ahzun gönderm e beni

38 .
Beyaz giymiş aîta ü ste de mavi
Yavru kanatlanm ış uçm anın çağı
Ancak şahan alır böyle b ir avı
Sürm eli gelinin d erd ’ aldı beni
K utnu zubun giyme dedim giydin m i
El sözüne uyma dedim uydun m u
Seni b an a verm ediler duydun m u
Sürm eli gelinin d erd ’ aldı beni
86
Almayı dalındc.n almalı değil
Çirkini güzele verm eli değil
Y avıu küçük diye döğmeli değil
Sürm eli gelinin d erd ’ aldı beni

K arac’oğlan der ki n 'ettim n'eyledim


Sineni sinem e ben bendeyJedim
Aramız ırad ı seni u n uttum
Sürm eli gelinin d erd ’ aldı beni

39.

H akk 'ın kandilinde gizi: sır idim


A nam ın b&lint: indirdin beni
Ak m ürekkep idim kızıl kan ettin
Türlü irengleıe yandırdm beni
Anamın k am ın d a b en neler gördüm
Yedi derya geçtim um m ana daldım
Dokuz aylık yoldan sefere geldim
B ir kapısız hana indirdin beni

Ben de bildim şu dünyaya geldiğim


Tuzlandım da çaputlara belendim
B ir zam an da beşiklerde eğlendim
Anamın sütüne kandırdın beni

Beş yaşında akıl geldi başım a


On yaşında gider oldum işime
V arıp da değince on beş yaşım a
B ir k u ru sevdaya yeldirdin beni

On beş yaşadım yirm iye yol oldu


O tuzunda çevre yanım göl oldu
K ırk yaşadım hayrım şerrim b eli’ oldu
H ayrım ı şerrim i b ildirdin beni
Ellisinde yaşım yarısın geçti
A ltm ışında yolum yokuşa düştü
Yetm işinde biraz tebdilim şaştı
M ertebe m ertebe indirdin beni
Sekseninde beratçığım yazıldı
D oksanında kan dam arım üzüldü
Yüz yaşında âzalarım çözüldü
B ir salbi m asum a döndürdün beni

K arac'oğlan der ki y aktın yandırdm


Ecel şerbetini verdin kandırdın
Eınreyledin Azrail'i gönderdin
Hiç de doğm am ışa döndürdün beni

40.

Sabahtan uğradım ben b ir güzele


Görse de görm ezden gelir y âr beni
D üştüm ateşine yandım tu tu ştu m
K ara kaşlım ne baldayım gör beni

O turm uş sevdiğim zülfünü ta ra r


Gönül M ecnun olm uş Leylâ'yı ara r
K orkarım sevdiğim b ir k ö tü sarar
İşitirsem Iıelâk eden a r beni

Ala gözlüm senin neslini bilm em


öyle h er kötüye meylim i verm em
M erd oğlu m erdim ben sözünden dönmem
Çıktı sözüm yolunda b il y âr beni

K arac’oğlan der u lu lar ulusu


B aşına vurunm uş çelenk eğrisi
Sana derim nazlım sözün doğrusu
Essaih sözüm al koynuna sa r beni
41.
S ^ b ^ ta n uğradım 'ben b ir geline
Ağlatmadı güzel güldürdü beni
Ben güzelden böyle vefa m nm azdm ı
Ak göğsün üstü n e kondurdu beni
Şahan gibi yükseğinde uçarken
Keklik gibi engininden geçerken
Âb-ı kevser ırm ağm dan içerken
Susuz pm arlard an kandırdı beni
Ben de b ir kuş idim geldim ötm eye
Y ârin bahçesinde meslsen tutm aya
Göz kaldırdım cem âline bakm aya
Ak gerdanda benler ö ld ü rd ü beni
K arac’oglan der ki koyun gütmeye
B'ozulmuş bağ iara seyran etmeye
Y önüm ü döndürdüm inip gitmeye
Sarıldı boynum a döndürdü beni

42.
Neyleyeyim şu dünyanın ziynetin
Akıbeti ölüm olduktan geri
İstem em bahçede bülbüller ötsün
Benim gonca gülüm solduktan geri
Çöze idim düğm elerin döşünden
Öpe idim gözlerinden kaşından
Güzelliğin soyha kalm ış başından
Ben inli boranlı olduktan geri
Yalanm ış dünyanın ötesi yalan
F elektir m u rad ım elim den alan
Mıs’ra su ltan olsam istem em kalan
Dost ağlayıp düşm an güldükten geri
89
K arac'oğlan der ki îbu ne h al 'bilmem
Gelmişim dünyaya ıbir daha gelmem
Âlem b ir y an ’ olsa o yâri verm em
Y ârin gönlü bende olduktan geri

43.

Y unm uş an n m ış Aynanoz gölünde


Işılaşır gider siyah telleri
Giyinmiş kuşanm ış ne hûb salm ır
K em erin sıktırm ış ince belleri

Aşağıdan beri Tıdık deresi


Saklı d u ru r b u sinenin yaresi
Türkm en kızı bizden açtı aresi
Yeşil ile dolu Sacur gölleri

Tığlanmış gamzesi k â r ed er cana


Benim yârim benzer h u ri gılm ana
Şu Antep ilinde serv-i zam ana
O rda eser bâd-ı saibâ yelleri

Suboğaz köyünden ettik biz sökün


A rkan koca d u ttu r sen b en i sakın
Araibın elinden b ir çiçek sokun
Çok o lur o tlarm gonca gülleri

Gel benim karşım da salm b ir zam an


Bizi m ecnun etti b ir k aşı kem an
H ısnım ansur derler ol Adıyaman
O radan Tevcik’in geçti yelleri

Çit eyle çimende yaylam yayla


Bizi yaradanın ferm anı böyle
Seher vakti kalkıp b ir hoşça söyle
A nar m ’ola K arac’oğlan dilleri

90
Kız senin elinden düştüm ben yasa
Çekıidı büi'büiler kalm adı tasa
Dönüp koyam adım altun katese
Benim yârim öğrenm eden toy gitti
K ırıklıan’dan yüklediler göçünü
M or sünbülle d o n attılar saçını
Ala gözlüm a> n çekmiş göçünü
Bizim elden b ir tom urcuk gül g itti
K arac'oğlan d er ki yiğidin kârı
Peteği bal edei u stad ır a n
Sana derim sana Beyler Çınarı
Ne ta ra fta n ince belli yâr g itti

45.
A rzularım kaldı b ir Arap atta
Koyma K adir Mevlâ’m gam da, firk atta
Uuğünde bayram da ağır zimmette
A nar m ’ola em m i dayı il bizi
G etir oğlan ben giyeyim postum u
Kimse bilmez garezim i kastım ı
G urbet elde koydum gsldim dostum u
Geri dönsem k ın ar m ’ola el bizi
Dost elinden içtim içtim m at oldum
K abbe felek güldü ben de şad oldum
Em m iden dayıdan d o sttan yad oldum
Ne yam an uzağa attı yol bizi
Karacoğlan devranım v ar demim var
Y âr yitirdim düşüncem var gamım var
Yedi derya içinde b ir gemim var
A tar m ’ola b ir kenara seî bizi
91
K
46.
D ostum un elinde b ir tu tam çiçek
Ne k ad ar m edhetsem o k ad ar göğçek
G etir ham aylm ı yem inler içek
Y âr sevm edim senden b aşk a güçücek
Boğum boğum boğm uş ince belini
Bal zannettim ağzm daki dilini
E ri geci ben dererim gülünü
Gül derene n e d er an an güçücek
Oğlan âşık m ısm ağzım ararsın
Söylemeğe m lcuzum a yorarsın
Benim h aram gülüm niçin derersin
Deyip gelem an am ' eğlen azıcık
K arac'oğlan der de n e idi göçün
Cennet sandım b e n ki 2 koynunun için
Akşamki yalanın sabahki suçun
A hbaplardan h ab er aldım güçücek
47.
S abahtan uğradım tu rn ay a kaza
Güle bülbül konm uş eder âvaze
Aman Mevlâ’m am an kasdetm e bize
Ayırma bülbülü gülünden felek
Ezelden de ondurm adın kendim i
B en yaparım sen yıkarsın bendim i
B ana m ı sınadın olan harbini
K im e şekvâ edem elinden felek
Ben de şu dünyada konup göçmedim
Dost elinden dolu bade içm edim
K usurum bilm edim h atâ işledim
K usur benim değil dilim den felek
92

l
K arac’oğlan der ki H ak ’ta n b u nazar
Biçildi kefenin kazıldı m ezar
İller yârin alm ış şad olup gezer
H em en k a ra yazın b an a m ı felek
48.
Seyyah oldum gezdim g u rb et illeri
K âr etti bağrım a yeter ayrılık
Söyleyeyim b aşa gelen halleri
Ölümden çok çektim b eter ayrılık
Şu aşkın ateşi sönm üyor serde
Ah çeker ağlarım gezdiğim yerde
Ben b u rd a ^kalmışım dost gu rb et ilde
Beni ilden il'e a ta r ayrılık
Ben terk eylesem de diyar-ı gurbet
 şıklar sâdıklar kavuşm* elbet
Dost ile b ir saat yapsam m uhabbet
Sevdiğim gözüme tü te r ayrılık
K arac’oğlan d er k i terk in vericek
Ö tüşür bülbüller gonca gülicek
Ben b u rd a y âr o rd a böyle kalıcak
İs te r ölüm olsun ister ayrılık
49.
Ölüm ard ım a düşüp de yorulm a
V ar git ölüm b ir zam an da gene gel
Âkıbet alırsın kom azsın beni
V ar git ölüm b ir zam an da gene gel
Şöyle b ir vakitler yiyip içerken
Yiyip içip yaylalarda gezerken
Gene m i geldin ben senden kaçarken
V ar git ölüm b ir zam an da genel gel

93
Çıkıp boz kurtlayın uluşam adım
Y alan dünya sena çıkışam adım
E şim le dostum la buluşam adım
Var git ölüm b ir zam an da gene gel
K arac’oğlan eder derdim pek beter
Ba;hçede bülbüller şakıyıp öter
Anayı atayı dün ald ın yeter
V ar git ölüm b ir zam an da gene gel
50.
Ala gözlerim sevdiğim dilber
Dünya başım a da d a r oldu tez gel
G arib bülbül gibi artıy o r âhım
Göğsünde din im an var ise tez gel
H as bahçeden dersem gonca gülünü
Neyleyem h a r alm ış sağ u solunu
H ayli dem dir bekliyorum yolunu
K alm adı takatim am anın tez gel
Cemâlin karşım dan gitm ez h er zam an
Düşünüp derdim i edeyim beyan
G önüller eğleyen b ir kaşı kem an
K aşları kem anım am anın tez gel
K arac’oğlan der ki p erişan halim
Nice b ir çekeyim b u aşkın yayın
Gayri insafa gel lebleri balım
Şu benim derdim e derm ana tez gel
51.
O turm uş pınara kız ile gelin
O nlar biribirine arz eder halin
Boğum boğum kınalanm ış ak elin
Gelin hiç söylemez kız nazlı güzel

94
Tereviyi yuyup koduiar iaşa
Daha ne gelecek sağ olan başa
Tülbent yağlık vurm uş şu hilâl kaşa
Gelin hiç söylemez kız nazlı güzel
Altun düğm e dikm iş kırm ızı yüze
Sürm eler çekmiş de m esi ala göze
Âşığız biz yalan yakışm az bize
Gelin hiç söylemez kız nazlı güzel

K arac’oğlan d er k i ya benim halim


K orkarım ki iller deriyor gülün
Gelin doğru söyle Sinekîi yolun
Gelin hiç söylemez kız nazlı güzel

52.

Ilgıt ılgıt esen seher yelleri


Esip esip yâre değmeli değil
Ak elleri elvan elvan kınalı
K arad ır gözleri sürm eli değil

Y ağdırır yağm uru yeli estirir


K im ini g ü ldürür kim in' k ü stü rü r
K ısm et ise k ad ir Mevlâm (gösterir
Sevmeli güzeli öğmeli değil

Bir bölük tu ın a da havada u çar


în e r engininden b ir bâde içer
Esen seher yeli göğsünü açar
Y âr göğsün bendleri düğmeli değil

T urnalar k atarla havada kışlar


Bak başım a geldi gördüğüm düşler
Size derim size yâren yoldaşlar
Kavli yalan dostu sevmeli değil

95
K arac’oğlan d er ki konup göçmedim
Ak göğsünün düğm elerin açm adım
F ırsat elde iken alıp kaçm adım
Ö ldürm eli ben:? döğmeli değil
53.
Düğmeler diktireyim lâ'J ü m ercan
Yârsiz kalan dünya başım a zindan
Ben seni severim sıtk ile candan
Sen beni sevmezsen söyle â r değil
D üğm eler döktürem göğsün ağ ise
Çevre yanı m or süribüHü bağ ise
Ç ünkü güzel bende m eylin yoğ ise
Benim işim m innet ile zor değil
K arac'oğlan der ki alm az m ı bacı
Ayrılık şerbeti zeihirden acı
Döküvermiş kolunca erîDİn’ ucu
Topla dilber salm acak yer değil
54.
D ün gece rüyam da b ir dergâh gördüm
Gül açılm ış dikenleri h â r değil
Şikâyet olm asın gül yüzlü yâre
Geldim geçtim eğlenecek yer değil
K arşıdan k arşıya b an a karırsın
K asavet gönlüm ün gam ın alırsın
Beni görüp perde ard ın d u ru rsu n
K açm a dilber kaçm a v aran k ö r değil
Elim ile dikticeğim söğüdü
Öğüdü başım a versem ne idi
K ınam azlar güzel seven yiğidi
Güzel sevmek koç yiğide â r değil

96
f.Gümüş düğm e diktireyim ağ ise
E trafı da m o r süribüllü bağ ise
Söyle dostum ban a gönlün yoğ ise
Benim işim m innet ile zor değil
K arac’oğlan der gez ili y u rtla n
K onuşalım b aşa gelen dertleri
-rSevmeseydim senin gibi sertleri
.Ah n ’eyleyim akıl b aşa yâr değil

55.
‘Ö tm e tu raç ölm e işin var senin
• Şahan salıp avlanacak yer değil
V ardım gördüm ağyar göçmüş yurdundan
'V a tan tu tu p eğlenecek yer değil
Güzel senin ak saraylı yurdun v ar
Divitin v ar kalem in v ar ördün var
f Güzel senin tü rlü tü rlü derdin var
H oşça salın k arşındaki to r değil
B ir düğme diktirem göğsün ağ ise
E trafı da lâle sünbül bağ ise
E ğer güzel bende gönlün yoğ ise
Benim işim m innet ile zor değil
K arac'oğlan der gezelim y u rtla n
Söyleyelim başa gelen dertleri
Sevmeseydim senin gibi sertleri
n'eyleyim aklım b aşa y âr değil
56.
Ala gözlüm ben bu ilden gidersem
'Z ü lfü perişanım kal melil melil
Kerem et aklından çıkarm a beni
/Ağla göz yaşını sil melil melil
97
K arac’oğlan d er ki konup göçmedim
Ak göğsünün düğm elerin açm adım
F ırsat elde iken alıp kaçm adım
Öldürm eli ben^ döğmeli değil
53.
Düğmeler diktireyim lâ'l ü m ercan
Yârsiz kalan dünya başım a zindan
Ben seni severim sıtk ile candan
Sen beni sevmezsen söyle â r değil
Düğmeler döktürem göğsün ağ ise
Çevre yanı m or sünlbüllü bağ ise
Çünkü güzel bende m eylin yoğ ise
Benim işim m innet ile zor değil
K arac'oğlan d er ki alm az m ı bacı
Ayrılık şerbeti zehirden acı
Döküvermiş kolunca eıİDİn' ucu
Topla dilber salınacak yer değil
54.
Dün gece rüyam da b ir dergâh gördüm
Gül açılmış dikenleri h a r değil
Şikâyet olm asm gül yüzlü yâre
Geldim geçtim eğlenecek yer değil
K arşıdan karşıya ban a karırsın
K asavet gönlüm ün gam ın alırsın
Beni görüp perde ard ın d u ru rsu n
K açm a dilber kaçm a v aran k ö r değil
Elim ile dikticeğim söğüdü
Öğüdü başım a versem ne idi
K ınam azlar güzel seven yiğidi
Güzel sevmek koç yiğide â r değil

t
I , 96
^Xjümüş düğm e diktireyim ağ ise
E trafı da m o r sünbüllü bağ ise
Söyle dostum bana gönlün yoğ ise
Benim işim m innet ile zor değil
K arac'oğlan der gez ili y u rtla n
K onuşalım b aşa gelen dertleri
“Sevmeseydim senin gibi sertleri
.Ah neyleyim akıl b aşa yâr değil

55.
^Ötme turaç ötm e işin var senin
■Şahan sahp avlanacak yer değil
V ardım gördüm ağyar göçmüş yurdundan
■V atan tu tu p eğlenecek yer değil
Güzel senin ak saraylı yurdun var
Divitin v ar kalem in v a r ördün var
*Güzel senin tü rlü tü rlü derdin var
H oşça salın karşm daki to r değil
B ir düğme diki İrem göğsün ağ ise
E trafı da lâ le sünbül bağ ise
'E ğ er güzel bende gönlün yoğ ise
Benim işim m innet ile zor değil
K arac'oğlan d er gezelim y u rtla n
Söyleyelim b aşa gelen dertleri
Sevmeseydim senin gibi sertleri
^Ah n'eyleyim aklım b aşa y âr değil
56.
Ala gözlüm ben b u ilden gidersem
■^Zülfü perişanım kal m elil melil
K erem et akim dan çıkarm a beni
/Ağla göz yaşını sü melil melil
97
Yeğin ey sevdiğim sen seni gözet
K arayı bağla d a beyazı çöz a t
D oldur ver bâdeyi b ir daha uzat
Ayrılık şerbetin ver m eîil m elil

Elvan çiçeklerden sokm a başına


K u d ret kalem ini çekm e kaşm a
Beni u n u tu rsan doym a yaşına
Gez benim aşkım la y â r m elil melil

K arac'oğlan der ki ölüp ölünce


Ben de güzel sevdim kendi halim ce
V arıp g urbet ile vâsıl olunca
D ostlardan haberim al m elil m elil

57.

T ahta o lu r evlerinin yapısı


D ar o lur da m uhannetin kapısı
K adan alsm güzellerin hepisi
Güzellerden sıdkım sıyrıldı gönül
U stalar y ap ar d a h e r şeye yapı
Y anım da olsa güzellerin topu
K adan alsın güzellerin hepisi
G üzellerden sTdkım sıyrıldı gönül

K ötülere gayret olm az nam usu


M erfıam etli güzellerin kim isi
K adan alsm güzellerin kam usu
G üzellerden sr.dkım sıyrıldı gönül

K arac'oğlan güzellerin kolayı


O ynarlar oyun ederler sılayı
K adan alsm güzellerin alayı
G üzellerden sıdkım sıyrıldı gönül

98
38.
Evvel sen de yücelerden uçardın
Şim di enginlere indin m i gönül
Derya deniz dağ taş demez geçerdin
K arad an m enzilin aldm m ı gönül
Yiğitliğim elden g itti yel gibi
D am ağım da tad ı kaldı bal gibi
H oyrat eli değmiş gonca gül gibi
Bozulm uş bağlara döndün m ü gönül
H asta oldun yastığım istersin
K adir Mevlâm sağlığmı göstersin
Cennet-i âlâdan b ir köşk dilersin
Boynunım fafrzrnı kıldın m ı gönül
K arac'oğlan der ki söyle sözünü
H ak k 'a teslim eyle kendi özünü
Nâs işine karalam a jâizünü
Yolun doğrusunu buldm ı m u gönül

59.
Deli gönül gezer gezer gelirsin
A n gibi h e r çiçekten alırsın
N erde güzel görsen ord a kalırsm
Ben senin derdini çekemem gönül
S an tu r m u istersin saz mı istersin
ö rd e k m i istersin kaz mı istersin
Tom urcuk m em eli kız m ı istersin
Ben senin kahrını çekemem gönül
Çıkıp yücelere bakm ak istersin
Coşkun su lar gibi akm ak istersin
H er güzelle yatıp kalkm ak istersin
Ben senin kahrını çekemem gönül
99
K arac'oğlan eder okuyam yazam
Keleş değilim ki k erv an lar bozam
Giyinem kuşanam b ir hoşça gezem
Ben senin kahrm ı çekemem gönül

60 .

S abahtan uğradım ben b ir güzele


Yüzü de yaylanın k a n m ı bilm em '
Geri dönüp h aberini alm adım
Ş urda b ir kötünün yâri m i bilm em '
Geri dönüp h ab erin i alm adık
El bağlayıp divanına durm adık
Giyinmiş kuşanm ış güzel görm edik
Al m ı yeşil m i de sarı m ı bilm em
Taram ış zülfünü açm ış aynını
İğm iş kam etini bükm üş boynunu
Ayva tu ru n ç m ekân tu tm u ş k o y n u n u »
K okar güller giibi te ri m i bilm em

B ir âşıkım K arac’oğlan'dır adım


E rid i k a rla r da kalm adı tadım
V erdiler güzeli ben alm am dedim •
Gezerim zarard a kârım ı bilm em '

61 .

D öndüm dolaştım ben gu rbet illeri


Dünyaya çıkm ağa yol bulam adım
B ahçelerde g ördüm b ir çok gülleri:
Sevdiğime benzer gül bulam adım

100
B ıktım usandım da acı dillerden
G am lar ile dolu uzun yıllardan
İm d at u m ar il^en akan sellerden
Kendim gibi akan sel bulam adım
Yandım yakıldım ben b u ateşlere
V ardım takıldım da ben b ir neştere
Delindi ciğerim serildim yere
Beni kaldıracak el bulam adım
Benim b u dünyaya geçm iyor nazım
Felekten kalm adı gayri niyazım
H alim i sen anla hey iki gözüm
Derdim i diyecek dil bulam adım ,

Bağıran çağıran âciz bülbülüm


Ne k ad ar bağırsam duym uyor gülüm
K arac'oğlan der ki im datçım ölüm
M ezardan gayri b ir yol bulam adım

62.

Öteni yokladım ö ten yoğ imiş


Y ürü yalan dünya senden usandım
Çok em ekler verdim hep zâyi oldu
Cesedim içinde candan usandım

A ğırdır kalkm ıyor yüküm ün tayı


D em irdir çekilmez feleğin yayı
Aradım cihanı nazlı yâr deyi
İl içinde olan sözden usandım
Kazalı kavgalı şu benim başım
Yüklendi bariıanem kaldı kardaşım
H er daim akıyor gözüm den yaşım
Ağlama gözlerim senden usandım

101
K arac’oğlan der ki b u bize n'oldu
Koynumuz köpüklü kan ile doldu
S aatim ay oldu günüm yıl oldu
Gelip geçmez k ara günden usandım

63.
H er sabah seherden çıkar salınır
M ı n ’eyleyim gönülcüğüm aldırdım
Ah edicök yüreciğim delinir
Ah neyleyim gönülcüğüm aldırdım
Ben ölürsem söylenirim dillerde
B ülbül figan eder gonca güllerde
H aram iye saldırdığım yerlerde
Ah n ’eyleyim gönülcüğüm aldırdım
K arac’oğlan eder sıdk ile sÖyle
Ya nice çekerim b en b u n u böyle
K adir Mevlâm derdim e derm an eyle
Ah n'eyleyim gönülcüğüm aldırdım

64.
K alk gidelim atım h arap haneden
Kısmetimiz vei'sin Mevlâm yaradan
E ğrikol'da yem yedirem atım a
Gece Eğrikoî’da yatalım atım
Atıma bineyim edeyim sökün
Sağm a soluna ham ayil tak ın
Ağyar ırak derler K efendiz yakın
Gece Kefendiz’de yatalım atım
At ile K ırım ’ı e ştık tan geri
Dizgini boynuna düştü k ten geri
Ak suyun k ö p rü sü n ' geçtikten geri
B u gece M araş’ta yatalım atım
102
M araş’tan ötesi uzak b ir yoldur
T atar deresinde dizginin kaldır
Öğle nam azını göğsünde kıldır
Bu gece G öksun’da yatalım atım

îy i derler E lb istan 'ın ovasın


Yaz g etirir ılık ılık havasın
Koca B inboğa’da şahin yuvasın
Gece Bimboğa'da yatalım atım
Atım Öğrek’te dokudam çulunu
Üç güzele ördüreyim yalım
Som güm üşten döktüreyim nalını
Bu gece Ö ğrek'te yatalım atım

K arac’oğlan der ki yârin y âr ise


Ağyar ile m uhabbeti yoğ ise
Atım sende küheylânlık v ar ise
Gece y âr koynunda yatalım atım

65.

Ala gözlerini sevdiğim dilber


Gel kara zülfüne k ullar olayım
Ak m em eler dom ur dom ur terlem iş
Sil k a ra zülfüne k u llar olayım

K utnu zıbın giyme dedim giydin m i


El sözüne uym a dedim uydun m u
Seni bana verm ediler duydun m u
B ir kara zülfüne k ullar olayım

K eklik gibi taştan taşa sekersin


Toy kuş gibi geri dönm üş b akarsın
Beni görsen kaşın gözürc yıkarsın
Gül kara zülfüne kullar olayım

103
H em an ol da K arac'oğlan hem an ol
Gel sen dahi güzellere tam am ol
Ben ölürsem cenazeme im am ol
K ü k ara zülfüne kullar olayım

66.

Gönül kuşu kalktı u çtu havaya


İn gönül dedim de indirem edim
Aşıp aşıp gider karlı dağlara
Dön gönül dedim de döndürem edim
H üm â kuşu gibi yüksek uçarsın
Pervaz vurup lercüm ânı geçersin
Bin b ir tü rlü dala konup göçersin
Gönül sana m ekân bulduram adım

Âleme sultansın vezirsin kendin


Aç dedim açm adın ak göğsün bendin
Yad illere gönül verdin de döndün
Gönül sana akıl erdirem edim
K arac’oğlan eder ned ir çareye
C errah neyler yürekteki yareye
Gönül düştü şim di kaşı kareye
Akar çeşmim yaşın dindirem edim

67.

Ala gözlerini sevdiğim dilber


Sana b ir teıihada sözüm v ar benim
K um aş yüküm dost köyüne çezildi
B ir zülfü ziyaha nazım v ar benim

104
Ak ellere al kın alar yakınır
Ala göze siyah sürm e çekinir
D ostu olan dost yoluna bakınır
Dosta giden yolda izim v ar benim

Yiğit olan gizii sırrı bildirm ez


Güzel olan gül benzini .soldurmaz
H er olu r olm aza meyil aldırm az
B ir şahin avlar da bazım var benim

K arac’oğlan der k i konaiîlar göçmez


Bu ayrılık bizlen arasın ' açm az
B ir kötü gönlüm v ar güzelden geçmez
Ne güzele doymaz gözüm var benim

R akka’dan beriye gelen gaziler


Sual etm en ban a nerden gelirim
Tutm uşum yüküm ü lâ'l ü g id e rd e n
Şam-ı Şerif derler şard an gelirim

Şensin gönül şu dünyadan fan d an


Ah çekiben yüreğim i eriden
Cansız duvarlara binip jü rü d e n
H ünkâr Hacı Bektaş pirden gelirim

Dostun bahçesinin gonca gülüyüm


Y itirdim aklım ı şim di deliyim
Yaz b ah ar ayında beşe seliyim
A kar boz bulanık kardan gelirim

K arac’oğlan der ki a rttı firakım


K adir Mevlâra yakm eyle ırağım
Ağlama gözlerim Mevîâmız kerîm
Melilliğim v ard ır yârdan gelirim

105
69.
Ben b u güzellerden görm edim kem lik
H er ne çektim ise felekten çektim
H ublar ile y o k tu r gayri pazarım
Değil hû b d an elem m elekten çektim
N 'oldu nazlı yâre ben de bilem em
Y âr b en i ağlattı h e r dem gülem em
H er o lu r olm azdan dilek dilemem
Çok şü k ü r dilim i dilekten çdktim
Y âr b an a gönderm iş b ir gizli selâm
B ahri gibi gayri um m ana dalam
V erseler cihanı istem em kalam
Şim di ben elimi felekten çektim
K arac’oğlan dei' ki gönlüm avuttum
Şim di güzel sözlerini ım u ttu m
Aşk ateşin değirm ende öğüttüm
Eledim kalb u rd an elekten çektim

K adir Mevlâm senden b ir dileğim var


B ana b ir güzel ver gönlüm eğleyim ,
E llere verm işsin benim suçum n e
B irin de ban a ver gönlüm eğleyim
Uzun boylu olsun cansız olm asın
Beyaz tenli olsun kansız olm asın
Güleç yüzlü olsun densiz olm asın
Böyle b ir yosm a ver gönlüm eğleyim
Güvercin duruşlu keklik sekişli
Kıl Ördek boyunlu ceren bakışlı
Tavus kuşu gibi göğsü nakışlı
Şöyle b ir güzel ver gönlüm eğleyim
106
K arac'oğian der ki edelim niyaz
Ak göğsün ü stü n d e kılalım nam az
Almadan kırm ızı elm astan beyaz
B ana b ir güzel ver gönlüm eğleyim

71.
Evvel ben de yücelerden gezerdim
Şim di enginlerde aban ben oldum
Süren sürd ü o yavrunun sefasm
K ahrını cefasm çeken ben oldum
Yüce dağ başında b ir top k ar idim
Rüzgâr değdi yağm ur yağdı eridim
Evvel ben de m ulıabbetli y âr idim
Şim di uzaklardan b akan ben oldum
D olaştırdın ban a U rum ’u Şam 'ı
Bilmez o câhiller te rk eder seni
Evvel gül daliDa belerdin beni
Şim di hard al gibi kokan ben oldum
K arac'oğian böyle oldu b u' işler
O turm uş sevdiğim hasb'hale başlar
B ir konak y aptırdım kavim k ard aşlar
Çekip ilk direğin yikan b en oldum

72.
Eşe imiş şu karşım dan savuşan
Gelin im iş şu kızlara k arışan
Bir kusuru var da zülfü perişan
Tel k ara zülfüne kullar olduğum
Aman ol sevdiğim sen de am an ol
Güzeller içinde gel de tam am ol
Ben ölürsem cenazeme im am ol
Kıl k ara zülfüne kullar olduğum
107
K arac’oğlan der ki b u da neyimiş
Gönül berelendi karlı dağ imiş
M eyvanın iy'sm i ayılar yerm iş
Gel k ara zülfüne kullar olduğum

73.
Ala gözlerini sevdiğim dilber
Sana b ir sözüm var diyem iyorum
Bilmem deli m iyim m ecnun gezerim
S ırrım ı yâdlara verem iyorum
Ak m em eden em diceğim azıktır
T aram a zülfütiü gönlüm bozuktur
Öksüzüm garibim bana yazıktır
D estursuz koynuna girem iyorum
H elâl olsun ai yanaktan emdiğim
Eİ uzatıp gonca gülün derdiğim
ince belin u sul boyun sardığım
Alışmış kollarım duram ıyorum
K arac’oğlan der ki H asanpaşalı
Aşk sevdası gönlüm üzden taşalı
Sen gibi güzele gönlüm düşeli
Uyuyup uykuya kanam ıyorum

74.
Nâgehan geçerken uğ rad ı yolum
Tecnis'te b ir Arap güzeli gördüm
Ben b ir su istedim o so fra kurdu
Tecnis'te b ir Arap güzeli gördüm
Altıma attıla r alaca kilim
Ağzımda kuru d u dam ağım dilim
Sunayı görünce b ü k ü ld ü belim
Tecnis’te b ir Arap güzeli gördüm
108
'Y am m a serdiler b ir ipek halı
Uğruma koydular kaym ağı balı
A nasm öldürüp kızın' alm alı
Tecnis'te b ir Arap güzeli gördüm
Öğer K arac'oğlan güzeli öğer
Zülüf p âre p âre gerdam döğer
Bin altın verm işler bin daha değer
Tecnis’te b ir Arap güzeli gördüm

75.
V ara vara vardım ol k ara taşa
H asret ettin beni kavim kardaşa
.Sebep ne gözden akan kanlı yaşa
B ir ayrılık b ir yoksullulc b ir ölüm
Nice sultan ları ta h tta n indirdi
Nicesinin gül benzini soldurdu
Nicelerin gelmez yola gönderdi
B ir ayrılık b ir yoksulluk b ir ölüm
K arac’oğlan der ki kondum göçülmez
Acıdır ecel şerbeti içilmez
Üç derdim v ar bilinirinden seçilmez
'Bir ayrılık b ir yoksulluk b ir ölüm

76.
K ısm et olup ben b u ilden gidersem
,Sen de bu illerde kal k ara gözlüm
G urbet ilde kem haiberirn duyarsan
B aşının çaresin bul kara gözlüm
.Âşık b ilir âşıkların hevesin
K öm ür sandım y âr kaşm ın karasın
Sevdiğim kapına kul m u ararsın
îş te ben kapm a kul k ara gözlüm
109
Âşık bilir âşikîarın suçurıu
Cennet sandım yâr koyunun içini
Tarayıp zülfünü dökm üş saçını
H ilâl kaş üstü n e tel kara gözlüm
K arac’oğlan talihsiz b aşın varm ış
Y ârdan ayrılm ası ne çetin kârm ış
Ala göz ü stünü saçlar bürüm üş
D ilber dudaklarm bal k ara gözlüm
77.
Sabah seherinde çıkıp sahnına
Yavru şahin gibi bas k a ra gözlüm
K aşın kalem olm uş lebin m ürekkdb
Ak beyaz üstüne yaz k a ra gözlüm
O kiraz dudaklar n a r gibi yüzler
Kız beni anhyor sendöki gözler
Çok o lur güzelde noktalı sözler
Bu zülfün gerdana az k ara gözlüm
Havâyı da deli gönül hâvayı
Yükseğinden şahin döner yuvayı
Tom urcuk mem eli b ırak edayı
Göğsünün düğm esin çöz kana gözlüm
K arac’oğlan d er ki kandıram adım
Göz koydum kalbine yandıram adım
Yolunu yolum a döndürem edim
Getirm e ü stü n e söz k ara gözlüm
78.
N için böyle m elil m elil gezersin
Şad ü h u rrem olup gül köm ür gözlüm
Arzu eder gönlüm gurbet illeri
îş te gidiyorum kal köm ü r gözlüm

110
B en seni severim cân ü gönülden
K alktı kısm etim iz ne gelir elden
Y anağm çevresi tom urcuk gülden
Bezenmiş gerdanın hâl köm ür gözlüm
Vazgelmezsen sen aihdında d u ru rsan
Yüz verm e engeli m alifi görürsen
V arıp b ir kötüye meyil verirden
D ilerim Mevlâ’dan b u l köm ü r gözlüm
K arac'oğlan söyle sözü unutm a
V anp yâd illerin n ârın a yanm a
G itti gu rb et il'e y âr gelir sanm a
Ahd ü am an edip gel köm ü r gözlüm

79.

Yüce dağlar n e k a ra rır p u sarsm


Aştı derler nazlı y ârim başm dan
O turm uş derdim e d ert m i k atarsm
Âlem sele g itti didem yaşm dan
B alta değsin orm an larm k u ru su n
Gazel olsun yapraklarm çürüsün
Top top olsun geyiklerin yürüsün
A vcularm aıvm alsın peşinden
S arp kayalarm ı taşçılar delsin
Tom urcuk güllerin yad iller dersin
Y ârin em aneti v ar senin olsım
Sakla dağlar boram n d an kışından
Fenasın da K arac'oğlan fenasm
Od düşe de dene döne yanasın
Yüce dağlar sen de ban a dönesin
A ynlasm yâreninden eşinden

lil
80.
Yüce dağlar ne k a ra rır pusarsın
Aştı m ola köm ür gözlüm başmdan-^^
Azıcık derdim e d ert m i k atarsın
Âlem sele g itti gözüm yaşından
Ey K aradağ m elil m elil kalasm ’
Ateş düşe cayır cayır yanasın
D ilerim A llah'tan ban a dönesin
A3^nlsm gül mem eli eşinden
Zalim taşçılar da taşım kessin
B aşm da d a kızgın sam yeli essin
Evvel benim idi d ert senin olsun
İnlesin b u rç la n n b o ra n kışm dan
K arac'oğlan d er k i h an i m aralım
D ağlar san a söyle v a r m ı z a ra n m
Yârim i yitirdim y an ar ararım
Güm anım v ar koyağında taşından*

81 .
Zevkim a r ta r gelir gönlüm ün şanr
Sevdiğim benim le olduğu zam an
Def ed er giderir gönlüm ün gam ın
Y âr gelip yam m da güldüğü zamana
Söyledikçe lezzet v erir sözünde
Rûz u şeb hayali iki gözümde
H ûda em ri ile o m âh yüzünde
Ak güller açılır güldüğü zaman^
Aşkın ateşi b u sinem i deler
Divane gönlüm ü gâhi şâd eyler
S an ın m vücudım ı Cermet'te gezer'
Y ârim i koynum a aldığım zaman-
112
K arac’oğlan der k i vücudum yandı
Asilzade aslı h u rid ir kendi
Sandım ki gökten de b ir m elek indi
K olların boynum a sardığı zam an

82 .

On parm ağım şem ’a ettim yandırdım


El yaradı yâre yaram adım ben
Nazlı yârim geçmiş derler b uradan
K ör oldu gözlerim görem edim ben
Hey ağalar ban a zulüm değil m i
Âlem dîvan d urdu duram adım ben
Yâri benzetm işler tavus kuşuna
Boyun gördüm yüzün görem edim ben
Yavru şahin gibi hava gözlerim
in e r orm ana da yolum düzlerim
Yedi yıldır ben ki yâri gözlerim
Bekledim m u rad a erem edim ben
Çıkır çıkır bilezikli k ollarr
Söyledikçe şirin gelir dilleri
Bahçesinde açan gonca gülleri
Yâre söylen dersin derem edim ben
Y ârim in zülüfü destedir deste
V erirler şâkirdi öğretir usta
B ir elm a getirdim güm anım dosta
El sürüp koynunu aram adım ben

K arac'oğlan d er ki belim büküldü


Yâri gördüm kem erciğim söküldü
Öm rüm sarayından üç k o r döküldü
Devşirip kerpicin örem edim ben

IIS’-
83.
H ani senin sıdkı b ü tü n sözlerin
D ost koynunda m uhabbetll izlerin
D ostum to m u r to m u r akça yüzlerin
Şu benim dişim in yarelerinden
Gizli sırrın yâd illere denilmez
Dîvaneler d ost yerine konulm az
Ellemeye hiç b ir yerin kıyılmaz
Sen ^ s t e r sevdiğim nerelerinden
Gizli sırrın yâd illerde diyeyim
Bal olayım al yanağa konayım
Kerem eyle ak g erdandan emeyim
Top k ara zülfünün araların d an
K arac'oğlan d er h e r sözle kesilmem
B ir kötüye v a n p böyle yasılm am
Is ın rs ın dersin vallah ısırm am
O kşalanm nazlım şu ralan n d a n

84.
Ala gözlerini sevdiğim dilber
Y âr senin ahdm a durm az m ı sandın
H â tın n hoş olsun b irin b in olsun
Senden âlâsım bulm az m ı sandın
D oğru gelenlere doğru varayım
H alden bilenlere k u rb an olayım
Sen b irin ' bulm uşsun ben de bulayım
Güzeller güzelin bulm az m ı sandın
Y avrunun yaylası sulaklı otlu
Söyle köm ü r gözlüm dilleri ta tlı
B ir yanı ekinli b ir yanı otlu
Şu dünyadan ED.urat alm az m ı sandm
114
Y avrum un gözleri benzer şahana
îsm i cism i gelm em iştir cihana
Uykusım gözüne etm iş b ^ a n a
Tek yatan a salbalı olmaz m ı sandm
K arac'oğlan d er k i böyle olm asın
A rada engeller m u rad alm asın
S ana senden olm uş benden olm asın
H erkes ettiğini bulm az m ı sandm
85.
Yaz gelip de beş’ a y la n doğunca
A kar bozibulanık selinden sakın
G uıbet ilde- kim se bilm ez ahvâlin
Sen d u r vatam nda ilinden sakın
în san m kö tü sü iy'likten bilmez
K ursaksıza öğür versen de almaz
in sa n çiğ sü t em miş itim a t olmaz
K apında hizm etkâr kulundan sakın
K ötü insan doğru girmez yoluna
îyi insan hoş geçinir diline
Elini sunm a ki yârin gülüne
Dikeni var b a ta r elinden sakm
K arac'oğlan der ki eğle gönlünü
Elinden bırakm a nazlı yârini
Kimse bilm ez ahvâlini hâlini
Y akınında olan kom şundan sakm

86 .
îm an a gel kanlı gurbet im ana
Biz de başım ızı saldık güm ana
Yağıp yağm ur gün doğunca çimene
K okar b u rcu b u rcu gülü sılanın

115
B itm edik işlere Mevlâ ulaşa
Daha neler gelir sağ olan, başa
Geçerse bu yaz da kalırık kışa
K orkarım k ap an ır yolu sılanın
K arac’oğlan der ki şu bana n oldu
S arard ı gül benzim gazele döndü
Sılada sevdiğim yâd iller aldı
Bilmem nasıl oldu hâli sılanın
87.
B ir yiğit sıladan gitm eli olsa
Acısı yüreğ’nden gitmez sılanın
Eğlenip guıfljette m ekân bağlasa
Hayali gözünden gitm ez sılanın
Ovalar ovalar engin ovalar
Gözüm yaşı b iri birin kovalar
G ülistan içindo bü lb ü l yuvalar
Çalısı çırpısı g ü l'd ü r sılanın
Gidi rak ip b an a kasd ile b ak ar
Bu garip halim i ateşe y ak ar
H er sabah h e r sabah m isk gibi kokar
Kayası toprağı taşı sılanın
K arac’oğlan eydür gelenler gider
Vâ'desi yetenler borcunu öder
K uşlar yılda b îr kez sılaya gider
Anlar d a terk im kom az sılanın
88 .
S abahtan seherde suya giderken
Üşüyor parm ağı eli kızların
înce bel üstünde cevahir kem er
Zıhgirden geçiyor beli kızların

116
Ira k ta yitirsem yakında bulsam
Mevlâ izin verse koynuna girsem
Al yan ak lan n d an b al deyi emsem
D udağm dan ak an balı kızların

Sevdiğimin gayet ince beli var


Şekerle şerbetten şirin dili var
Ak alnında deste deste gülü var
K okuyor başında gülü kızların

K arac’oğlan der öldüğüm bilsinler


Toplansınlar nam azım ı kılsınlar
M ezarımı yol üstüne koysunlar
Geçerken uğrasın yolu kızların

89.

Ala gölzerini sevdiğim dilber


D ikerler ağacı dal benim için
Aşam dedim aşam adım başından
Yağıyor yollara k a r benim için

Sazımızı ele alıp çalalım


Çaresiz dertlere çare bulalım
S abahta seherde yoldaş olalım
Bugün de b u rad a kal benim için

Yücesine çıktım yayla yayladım


în d im enginine seyran eyledim
B ayram ay lan n a kavil eyledim
Deniyor y o llan y âr benim için
K arac'oğlan der ki yerim içerim
Ağır saltanatla k o n ar göçerim
Ahdim olsun seni alır kaçarım
Ferm an çıkarsm lar b ir benim için

117
90.
Ç ünkü güzel m eylin yoğ idi bende
Ezelden de ik ra r vermeye idin
M uhabbettir güzelliğin nişanı
U ğrun uğrun bakıp gülmeye idin
SiyaJı zülüflerin eyleme perde
B eni de u ğ rattm b in tü rlü derde
Ben kendi halim de gezdiğim yerde
Çağırıp bergüzâr verm eye idin
Kani senin ile yiyip içtiğim
Ulu s a r a la r d a konup göçtüğüm
Şim di k â r eylemez benden kaçtığın
Soyunup koynum a girm eye idin
K arac'oğlan der k i ey mâh-ı m estim
K aşın gözün eğme cana m ı kastın
Severler güzeli incinm e dostum
H arcın ise güzel olm aya idin

91.
Ala gözlerini sevdiğim dilber
Ş âd edip illen gülm eseneydin
M uihabbettir güzelliğin nişanı
Bakıp uğrun uğrun gülm eseneydin
D ilber senin ile yiyip içtiğim
El atıp ta düğm elerin çözdüğüm
Fayda etm ez şim den sonra kaçtığın
Soyunup koynum a girm eseneydin
Kırm ızı güllerin d a lla n yerde
Sen u ğ rattın beni onulm az derde
Ben kendi halim de gezdiğim yerde
G etirip bergüzâr verm eseneydin
K arac’oğlan der ki cana m ı kastın
Salınm a sevdiğim bağrım a bastm
Güzel olanları severler dostum
H arcın değil güzel olm asanaydın
92.
S abahtan uğradım ben b ir geline
Dedim aslın fasim nereli gelin
Dedim şu Leylâ’nm ism in bileyim
Dediler b u köylü b u ralı gelin
B ire kız karşım da sallandın durdun
Gören yiğitlere şan şöhret verdin
A ttın gamze okun sinem e urdun
Gamz' okun sinem e vuralı gelin
B brûsun çekemez gören âşıklar
S ırm a çepken ak k o lla n ilikler
İbrim ibrim olm uş sırm a bölükler
İbrişim bölüğün tu ralı gelin
K arac’oğlan der ki haydan hay olur
Seni görenlerim aklı zây’ olur
S anm a yine b u y aralar sağ olur
Gamz' okun sinem e vuralı gelin

93.
Çeşit çeşit bağlam ışsın başını
U ydurm uşsun zülfe hilâl kaşım
K orkarım ki bulm am ışsın eşini
Zülfü gerdanına b urm alı gelin
Ben seni severim ne heves ile
G eçirttin öm rüm ü k ara yas ile
B ir çift çorap ile y ırtık m e s(t) ile
Bastığım yerlere sorm alı gelin
119
Sıdk ile baktım da güzelin genci
Ağzının içinde dişleri inci
Al Y usuf alm ası Aydın turuncu
Göğsü koşar gelir düğmeli gelin

U tanm a perdeyi k ald ır aradan


K usursuz yaratm ış seni Y aradan
K aşın gözün görünm üyor karadan
K aşları gözleri sürm eli gelin

K arac'oğlan d er ki dertlerim azdır


Güzeli öğmesi boynum a farzdır
K arakaş altın d a sürm eli gözdür
Âşığın bahşişin verm eli gelin

94.
Yücesine çıktım seyran eyledim
Güzeller içinde gördüm b ir gelin
N esin m eth edeyim böyle dilberin
Başı ibrim iibrim telli b ir gelin

Altıma serdi de ipekten halı


Önüme koydu da kaym ağı balı
Seni gören yiğ’t n'eylesin m alı
Edepli erkânlı yollu b ir gelin

H ocasına vardjm dersini okur


Baihçesine vardım bü lb ü ller şak ır
İbrişim içinde h alılar dokur
Şal kuşaklı ince belli b ir gelin

Öğer K arac’oğlan sevdiğin öğer


A ltun saç bağı da topuğun döğer
Ay inen bahsetm iş gün ile doğar
Cennet-i âlânın n û ru b ir gelin

120
95.
Dinle im di b ir nasih at edeyim
K ullar m uhanete m ıihtaç olm asın
Doğru yolu koyup sarp a gideyim
Sevdiğim gönlüne gam lar gelmesin
N’iderler de insan oğlu n ’iderler
Doğru yolu koyup sarp a giderler
Z üğürt isen seni deli ederler
İsterim bildiğin iller bilm esin
Coşkun sular gibi a k a r su isen
A rarlar b u lu rlar asıl soy isen
Gayetle severler m alı çoğ isen
iste rim akl ile hergiz olm asın
Ben değilim b u n u kitap söyleyen
İnip aşkın deryasm ı boylayan
Dilini dinleyip gıybet eyleyen
O ruç tu tu p beş vaktini kılm asın
K arac’oğian eydür m ala tapıldı
D ert kalm adı içerim e tepildi
İn san a ahrette ik' ev yapıldı
B iri dolup da biri boş kalm asm

96.
K alk dilber gidelim bağ arasına
Şakısın bülbüller gül incinmesin
E ser b âd 'i saba zülfün dağıtır
G erdana dökülm üş tel incinm esin
Gözlerin şem islir gün yüzün kam er
Seni seven yiğit zekâtm um ar
İnce bel üstü n e cevahir kem er
Şöyle b ir sahn ki bel incinm esin
12 !
B ir iyili'k et ki çıkasın başa
Ak gerdanda benler ola tem aşa
Âşık m aşukla sarılıp sarm aşa
Y organ zahm et çeksin kol incinm esin

K arac'oğlan d er kİ gel görüşelim


Şöyle b ir tenhada gel buluşalım
K aldır nikabını b ir öpüşelim
D udak zahm et çekip dil incinm esin

97.

K öm ür gözlüm ben b u yerden gidersem


V ar bana nisbetle gez uğrun, uğrun
R akip değilim ki aran ı bozam
Y âdlara düğmeni çöz uğrun uğrun
Zulüm ü stü n e de o lu r m u zulüm
B ir gün duyarlarsa n ic’o lu r halim
K apm ın önüne u ğ rarsa yolum
Yaşmağını aç da süz u ğ ru n uğrun

Düğün olup al bayrağın açınca


Usul boya yeşil k e n ^ a biçince
Y âr salm ıp kız karşın a geçince
O zam an bild im k i söz u ğ ru n u ğrun
Düğün olur Arap atı yetişir
B ayram o lur kanlı kinli b arışır
Sevdiceğim y âdlar ile k o n u şu r
Konuş y âdlar ile gez uğrun uğrun

K arac'oğlan der ki y alandır yaîan


Aldatıp yârim i elim den alan
Gözyaşın m ürekkep kirpiğin kalem
Ayrılık nâm esin yaz uğrun uğrun

122
H azret-i M evlâ'dan dileğim b u d u r
Bülbül gibi işin atı ü zâr olsun
Beddua eylemem sana sitem kâr
Gül gibi m eskenin diken h â r olsun
S ıracalar çıksm nazik teninde
Dilerim ölesin ta tlı dem inde
Yüzün k ara olsun H ak divanm da
Kıyam et gününde başm d ar olsun
Dilerim Sülbhan’dan olm a b erm u rat
Cisminde kalm asın b ir akçelik zat
Ceımet yüzünü görm e ilelebet
Cehennem mes'kenin yerin n â r olsun
Bu K arac'oğlan 1 sen ağlatırsın
K adir Mevlâm h e r m u rad a kadirsin
H er dem zebaniler belini kırsm
H er u rd u k ça iki eli v ar olsun

99.
Başı al valalı küçücek gelin
Seherde açılau güle dönm üşsün
Başına takm ışsın altu n çelengi
T urnadan alınan tele dönm üşsün
Yüce dağ başnıda sığınlar gezer
D erindir göllerin b ahriler yüzer
Dilin şeker olm uş şerbetler ezer
Altun tas içinde bala dönm üşsün
Sarı çiçek sarvan kurm uş o tu ru r
T ürlü çiçeklere h ab er yetirir
Cennet’âlâdan da koku getirir
Ilgıt ılgıt esen yele dönm üşsün
123
K arac’oğian der ki içtim bulandım
İçip içip aşkın m eyinden kandım
D ünyalar başım a yıkıldı sandım
Derdini söylemez kula dönm üşsün
R
100 .

Evvel b a h a r yüz ayları doğunca


Akar boz bulanık neden dereler
Sen d e bencileyin yârden m i oldun
Göz göz oldu sinem deki yaralar
Ağlama sevdiğim gene gelirim
Güzeller içinde seni bulu ru m
Iflâîı olmaz bu d ert ile ölürüm
Güzeller serdarı giysin k aralar
Benden selâm eylen kavli yalana
inanm am ağalar 50İzü gülene
Kefen kısm et olmaz güzel sevene
Beni yârin yağlığıyla saralar
K arac oğlan der ki hazeller ile
Döküldü yaprağım gazeller ile
B ir dâvamız kaldı güzeller ile
Ancak Mevlâm dâvamızı aralar
101 .
Cdbir elem şu dağların başından
Avlayalım kekliğinden kuşundan
Zam antı ırm ağından P ınarbaşı’ndan
Geçemem artıyor figanım dağlar
Yaz gelince soğuk p ın a rlar ak ar
Bitm iş geyik göbeği hoşça kokar
Salınıp güzelim seyrana çıkar
Gördükçe artıyor figanım dağlar
124
Lâle sün'bül b ite r dağın başında
T utu ku m ru ö ter dağın peşinde
Ulu su lar köpük atıp coşanda
Geçemem artıyor figanım dağlar

K arac'oğlan der ki derdim yetirdim


G ülün aldım reyhanını b itirdim
K üçücükten b ir y âr sevdim yitirdim
K aldı koyağında güm anım dağlar

102,

Yücesinde nam lı nam lı k arın var


Seni yaylayacak zam anım dağlar
B aşından aşm ağa y o k tu r tâkatim
K alm adı dizimde derm anım dağlar

Yağm ur yağar m or sünbüller b itirir


Yel estikçe kokuların getirir
S a n çiçek sarvan kurm uş o tu ru r
K arışm ış güllere çim enin dağlar

S a n çiçek sallanıyor naz ilfe


Dem sürerdim on beşinde kız ile
Şim di öksüz kaldım kırık saz ile
Alı ettikçe tü te r dum anım dağlar

Obası olanlar çevrilir konar


Güzeller suyundan içip de kanar
K üpeler ku lak ta m um gibi yanar
Gördükçe artıy o r im anım dağlar

K arac’oğlan der ki çöktüm otu rd u m


Bağ b ^ ç e diktim de meyva yetirdim
Alnı top perçem li yavru yitirdim
B ir köşende kaldı güm anım dağlar

125
103,
Dinleyin ağalar size söyieyim
Arş u k ü rsü gider yolun v a r dağlar
K ar ardıçlı kam alakîı yüceler
Selvili söğütlü yerin v a r dağlar
Ahır Dağı’n d an gör M araş bağını
Engizek’te derler ilin çoğunu
B ayra'dan B ertiz'den K onur Dağı'nı
G öksün -güzel derler ilin v ar dağlar
Gün doğanda Gündüzlü nün başına
Akdağ derler dum an çöker b aşın a
Göğdeli’de sünbüllünün peşine
K abaktepe d erler şarın v ar dağlar
K arac oğlan der de b itird im çağı
O yüce Binboğa B olkar'm dengi
Soğanlı yücesi koca Beydağı
Erciyes ulum uz p îrin v a r dağlar

104.
Ç ukurova bayram lığın giyerken
Çıplaklığın üzerinden soyarken
Şubat ayı kış yelini kovarken
Cennet dense sana yakışır dağlar
Ağacınız yapraklarla donanır
Taşlarınız b ir birliğe in an ır
Hep çiçekler bağrınızda gönenir
Pınarınız çağlar ak ışır dağlar
Rüzgâr eser dallarınız atışır
K uşlarınız birbiriyle ö tü şü r
Ören yerler b u bayram dan p ek ü şü r
Sünbül niçin yaslı bak ışır dağlar

126
K arac’oğlan size ’b ak ar sevinir
Sevinirken kalbi y an ar gövünür
K ım ıldanır hep dertlerim devinir
Yas ile sevincim yıkrşır dağlar

105.
Kızlar güzel am m a nakış iş ile
B oynun d o n atırlar tel kum aş ile
Püsküllü boncuklu yüce baş ile
Al yeşil gerdeğe giresi kızlar
K ızlar güzel güzel aslı huriden
Yeryüzünü lâle yeşil b ü rü d en
K asvetli gönlüm ün gam ın eriden
K aranlık kalbim in çırası kızlar
K arac'oğlan gam yükünü g ö tü rü r
H er kötüyü yâd illere getirir
Kulağı küpeli oğlan yetirir
Babası evine giresi kızlar

106.
N asıl m edhedeyim şöyle güzeli
Elinde bergüzar gül ile oynar
Alma yanak kiraz dudak diş sedef
İsp ir ala gözler m il ile oynar
Cennete m isaldir göğsünün ağı
Sinem e b astın d a ateşten dağı
K orkarım ki yâd il bekler b u bağı
Bülbül eğlencesi gül ile oynar
inciden m ercandan beyaz yanağı
Meleş gömlek koç yiğidin konağı
Seher vakti ıssız koym a sulağı
Telli yeşil tu rn am göl ile oynar
127'
S alavat getirsin cem alin gören
Bakışın tu rn a da sekişin ceran
Uğradığın yeri edersin viran
B ülbül has bahçede gül ile oynar
K arac'oğlan der ki kılayım nazar
Bilezik takm ağa kolların çözer
Giyinmiş kuşanm ış salınır gezer
Güm üş kem er ince bel ile oynar

107.
Ü ryan geldim gene üryan giderim
ölm em eğe elde ferm anım m ı var
Azrail gelmiş de can talep eyler
Benim can vermeğe derm anım m ı var
D irilirler dirilirler gelirler
Huzur-ı m ahşerde divan d u ru rla r
H aram i v ar diye k o rk u v erirler
Benim ipek yüklü kervanım m ı var
E r isen erliğin m eydana getir
K adir Mevlâm noksanım ı sen yetir
B ana derler gam yükünü sen götür
Benim yük gö tü rü r derm anım m ı var
K arac'oğlan der ki ism im öğerler
Ağu oldu bildiğim iz şekerler
Güzel sever diye isn at ederler
Benim H ak 'tan özge sevdiğim m i var

108.
Ala gözlerini sevdiğim dilber
Senin b akışların ban a yan gider
On beşinde b ir güzeli sevmeyen
Bu dünyaya hayvan gelir bön gider

128
'D üğün o lur Arap atla r y arışır
B ayram gelir kanlı kinli b arışır
Durmaz gözüm gözlerine ilişir
On parm ağım m em en ile san gider
K arac’oğlan der ki böyle oluptur
Ala gözün kan yaş ile doluptur
01 asırdan beri âdet olu p tu r
E rgen kızlar yiğitlerle yan gider

Yaz gelip de beş' ayları doğunca


01 çayların k en an n ı sel alır
îk i güzel bir. araya gelince
Oğlan kıza nergis verir gül alır
Som güm üşten daha ak tır bileğin
H ak yoluna kabul olsun dileğim
Yavaş yü rü mavi donlu meleğim
- El â riftir yürüm ekten hil' alır
/H aşarı da deli gönül h aşan ,
H ayli oldu y â r sevdana düşeli
Atmış zülfün ak gerdandan dışarı
. Esen yeller zülüfünden tel alır
-K arac’oğlan der ki gördüm b ir güzel
Sıdk ile bakıp da eyleme nazar
Al yeşil giyinmiş daim a gezer
Arı konar ak gerdandan bal alır

110 .
•Akdağ'ın eteği b ir yeşil koru
K o rud u r h a benli dilber k o ru d u r
Sevdan yüreğim de yağı erid ir
/E rid ir h a benli dilber erid ir
129
Yüksek o lur Arap atın kaltağı
Issız kalm az koç yiğidin yatağı
V arır b ir kötüye değer eteği
Geri d u r ha benli dilber geri dur
K arac'oğlan der ki gelip geçm edim
Y âr elinden zehir bâde içm edim
F ırast elde iken alıp kaçm adım
B eri d u r h a benli d ilber beri d u r

111 .
Seherden uğradım b ü lb ü l sesine
Ö tüşün bü lb ü lü (güle g etirir
Yiğit olan kim se sak lar s ım n ı
K ötü kalbindekin dile getirir
Yoldaş olm a yolun bilm ez yolsuza
K omşu olm a sözün bilm ez densize
Meyil verm e edepsize arsıza
Akıbet ırzına hile getirir
K arac'oğlan d er ki m üşkülüm h ald e
Garip bülbül konar ö te r m i dalda
Çokça keram et v ar şu ta tlı dilde
Del’olup gideni yola getirir

112.
H azır ol vaktine Nemse kralı
Yer götürm ez ask er ile geliyor
P atriklerin inm iş ta h tta n diyorlar
B ir halife kalm ış o d a geliyor
Yetmiş bin v ar isyah p ostal giyecek
Seksen bin v ar Allah Allah diyecek
Doksan bin v a r tatlı cana kıyacak
Yüz bini de T atar H an'dan geliyor
130
Cielen Ahmet Paşam kendidir kendi
Altmış bin dal kılıç küsu ru cündi
Kaçma k âfir kaçm a ölüm ün şimdi
Hacı Bektaş Velî kalkm ış geliyor

Şevketli efendim Sultanım vezir


Altmış bin kılıçlı yanında hazır
D eryalar yüzünde boz atlı Hızır
Benli boza binm iş o da geliyor

K arac’oğlan d er ki b u rd a durulm az
Güleç yüze ta th söze doyulmaz
G ökteki yıldızdan ço k tu r sayılmaz
Yedi iklim d ö rt köşeden geliyor

113.

S ana derim sana ey Acem şahı


Ü stüne M ağrib'ten ask er geliyor
Tahtını yıkıp da m ülkün almaya
S u lta n M urat kalkm ış kendi geliyor

Otuz b in d ir hani m eydan diyenler


Seksen b in de s a n postal giyenler
D oksan bini dahi serden geçenler
S ultan M urad kalkm ış kendi geliyor

Sultan M urad u lu ların ulusu


H acı B ektaş velîlerin velîsi
Altm ış b in de Urum eli delisi
Sultan M urad kalkm ış kendi geliyor

Genç Ali Paşa d a b ir ünlü vezir


Yetm iş bin m ızrakh yanında hazır
H ak'tan im dad oldu yetişti H ızır
S u ltan M urad kalkm ış kendi geliyor

131
K arac oğlan der ki cenge doyulmaz
Can ta tlıd ır tatlı cana kıyılmaz
O rdusu yıldızdan ço k tu r sayılmaz
S ultan M urad kalkm ış kendi geliyor-

114.
Sevda sevda derler behey yârenler
Görmeyince 'bir acayip h âl olur
V arıp b ir kız on yaşına girince
Açılmadık b ir tom urcuk gül olur
On birinde m âh yüzüne b ak ü ır
On ikide kızın kahrı çekilir
On üçünde ak gül olur açılır
On dördünde h e r b ir yeri bal o lur
On beşinde sevda düşer başına
On altıda y adlar g irer düşüne
On yedide gezer kendi başına
Çok sallanm a zülüflerin tel o lur
On sekizde gayet yüksekten u çar
On dokuzda gözlerinden kan saçar-
Y irm isinde sevdiğinden vazgeçer
Son dem inde b ir kötüye kul olur
K arac’oğlan der ki kaşları k ara
Yüreğime u rd u n hançersiz yara
Çok varıp gelirsen olmaz h er yere
Ya m uhabbet k alkar ya b ir h al o lur

115.
Arap a t üstünde kaldı postum uz
İk rard an döndü m ü ola dostum uz
Yarın b ir gün k ara to p rak üstüm üz
Ç ürüdür hey Benli Suna'm çü rü d ü r
132
Y ağm ur yağdı yollarına sapayım
Dinin h a k tır dost dinine tapayım
Çeviriver al yan ak tan öpeyim
Beri d u r hey Benii S una’m beri dur
Şeşine de K arac’oğlan şeşine
K urban olara yârin ablak döşüne
Gök k ır atm an da çakır kuşuna
Geri d u r hey Benli Suna'm geri dur

116 .
Gönül arzuluyor Antep ilini
Sol K em nun Gediği belli görünür
Evvel baıhar yaz ayları doğunca
Coşar Balık Suyu selli görünür

Kılcan derler şu köylerin sırası


Rasaf söker benim göğsüm 3^arası
B akıda'nm ço k tu r kaşı karası
Eğdirm iş serpuşun telli görünür
B akıda’dan indik kol kola düze
Melek köy garkolm uş güle nergize
A rkık'ta uğradım b ir güzel kıza
Terlemiş yanağı ballı görünür

Gediğe varırsak yol olur y a n


Sargm ’m güzeli salınır b ari
Bugün konak yeri N afak p ın a n
O radan A nteb'in ili görünür
K arac'oğlan d er ki Ergene köyü
Beşdeli’den a k a r H aleb'in suyu
T ilbaşar ilinde şol Ekiz Kuyu
Edepli erkânlı yolu görünür

133
Ş

117.

D ilber kalk gidelim fakirhaneye


İtiraz eyleme gel yavaş yavaş
Didemden akıttım kan ile yaşı
Zülüfün eylesin tel yavaş yavaş

K aşların benziyor yavru m arala


Gözlerin hükm eder yedi kirala
Seher vakti olup boynun ırgala
Dokansın tellere yel yavaş yavaş
B ir gün değil beş gün değil yüz gündür
Deste zülüf al yanağa düzgündür
Mel'hem alm az y aralan m azgındır
Derdimin Lokm an’ı gel yavaş yavaş

K arac’oğlan der ki gidelim yâre


Yüreğime saldın onulm az yare
B aktım ak gerdana ben sıra sıra
Açılmış yanakta gül yavaş yavaş

118.

Dolandım geldim ben Rum ile Şam 'ı


Sevdiğim yüzünün n u ru kalm am ış
Uğrun uğrun âşm alık ederken
Şim di söyleyecek dilin kalm am ış

K öm ür gözlüm b en de b u n u bilm edim


Yıkılıp bahçene gülün derm edim
B ir gece koynunda milhman olm adım
Şim di el değm edik yerin kalm am ış

134
Serim i koym uşum gelen kadana
Uyma dilber uym a kö tü adam a
Çoluk çocuk doldurm uşsun odana
V arıp oturacak yerin kalm am ış
K arac’oğlan d er ki hele n ’ideyim
Başım alıp diyar diyar gideyim
V anp b ir şitile hizm et edeyim
Dökülmüş yaprağın perin kalm am ış

119.

K ulak verdim d ö rt köşeyi dinledim


Arkam sıra'g ıy b et eden çoğ imiş
Çok yaşayıp m ihnet ile ölmeden
Az yaşayıp devran sürm ek yeğ imiş
Tükendi cünbüşüm y o k tu r gıybetim
B ir yatsıya kaldı benim m ühletim
Bilemedim ana baba kıym atın
Arkamızda karlıca b ir dağ-imiş
K arşıki görünen yapraklı dağlar
H astanm halinden ne bilsin sağlar
H er nere vardım sa dertliler ağlar
Aradım cihanı dertsiz yoğ imiş
H er daim böyledir feleğin işi
Zehirden acıdır engelin aşı
Tırnağın v ar ise başını kaşı
Sağ gözden sol göze fayda yoğ imiş
K arac’oğlan d er dünyaya gelmeden
Ben usandım el işine yelmeden
G urbet ilde padişahlık sürm eden
V atanında züğürt olm ak yeğ imiş

135
u
120.

Gider oldum köm ür gözlüm elvedâ


Nazlım bize b u illerden göç oldu
Senin ile zevk u safa sürdüğüm
Geldi geçti cümle işler hiç oldu
Ak yâr melil maihzun b ak m a yüzüm e
B ir od düştü yanar ta tlı özüme
Dünya zindan görünüyor gözüme
Nazlım senden ayrılm ası güç oldu
Zâlim felek devre çalmış kalemi
Ah ü zârım tu ttu b ü tü n âlemi
G urbet ilde eksik etm e selâmı
Geçti serden y âr başım a taç oldu
K arac'oğlan Mevlâ yazmış ferm anım
Semaya sed çekti Mı ü figanım
Lütfedip ağlatm a nazlı gülşanım
Bize b u ayrılık H ak 'tan iş oldu

121 .
Şu yalan dünyaya geldim geleli
Deli gönlüm ün düzeni bozuldu
Felek tabancasın belden çekince
Avlağım sulağım evim bozuldu

Şu yalan dünyaya ezelden geldim


Uyudum uyandım hep m ilınet gördüm
Ç ınarlara belim verdim o turdum
Çınar çürük im iş kökten bozuldu

136
Şu dünyanın iki im iş kapısı
Geldi geçti ak günüm ün ihepisi
M erm er sandım kerpiç im iş yapısı
Yağmur yağdı yapıları bozuldu

K arac'oğlan der ki n ’eylesek gerek


B ağlan bağlara katsak mı gerek
H erkes göçtü biz de göçsek m i gerek
Der iken asn ğ ım Şam 'a çözüldü

122.

Nazlı yârdan ban a geldi b ir nâm e


Eğer doğru ise kırdı belimi
Dediler yârini yâd iller almış
K adir Mevlâ’m ihsan eyle ölüm ü

Bülbüle söyleyin gülüne konsun


Beni yârdan eden A llah'tan bulsun
Sabreyle sevdiğim ilkbahar gelsin
Terk edeyim vatanım ı ilimi

Ak yâri gördükçe ağladım coştum


Al elinden dolu b âdeler içtim
K ötüler sandı ki ben yârdan geçtim
ölm eyince çeker miyim elimi

K arac'oğlan d er ki konm adan göçmem


H er o lur olmaza sırrım ı açm am
K ötüler köpr'olsa üstünden geçmem
Taşkın suya uğradırım yolum u

137
123.
Yenile b ir h a b e r geldi sıladan
Eğer gerçek ise b ü k tü belim i
D ediler ki nazlı yâri el aldı
K adir Mevlâ'm nasip eyle ölüm ü
H iç b ir daha yükseklerden uçm ayın
U çarsam da kanadım ı açm ayın
M uhannetin k ö prüsünü geçmeyin
Coşkun sele uğratm ayın yolum u
K arac'oğlan b u yerlerde gezmeyim
H ançer olup dertli sinem ezm eyim
Senden gayrısm a kuşak çezmeyim
Şim di neden bağlıyayım dilim i

124.
Başı al valah sürm eli gelin
Elinden b ir bâde doldur d a yürü
Beni sen düşürdün m ihnete derde
Çok ağlattın beni güldür de yürü
Beyaz göğsün görünm üyor düğmeden
Siyah zülfün m âh g erdana eğm eden
Gonca -güle h o y rat eli değmeden
Topla yanağında soldur da yürü
Ak göğsünde düğm elerin çitinsin
Güzeller içinde ahdi bü tü n sü n
Bilmem nâm ahrem sin bilm em hatu n su n
Puşuyu yüzünden kaldır da yürü
K arac'oğlan hile yok tu r sözünde
H ak nazarım kaldı ala gözünde
K udret nurlarım gördüm yüzünde
Güzelliğin ban a b ild ir de yürü

138
125.
Atım kalk gidelim dağdan y u k an
Böyle dağlar koç yiğide dağ olmaz
Yedi yerden yaralarım sızılar
Bu yarayı çeken yiğit sağ olmaz
Meyva vermez selvi ile söğüdü
Ben de ban a verse idim öğüdü
Elleri koynunda gezen yiğidi
Yiğit m ağrur gezmeyinen beğ olmaz
Öğüt versem öğütcüğüm k â r etm ez
O yârin hayali gözüm den gitmez
Bazubend vurs’eğer kolum bağ tutm az
Dostun zülüfünden sağlam bağ olmaz
K arac’oğlan b en korkarım haram dan
Ayrı düştüm y u rtta n h arap hanem den
B ir yiğidi ayırsalar anadan
Anasından ayrı düşen sağ olmaz

126.
Gam kasavet çekm e divane gönlüm
H er zam an da dünya başa d ar olmaz
Yıkılıp düşene gülme sakın sen
Yiğit düşüp kalkm ayınca beli' olmaz
Avluda bağlıdır yiğidin atı
H er nere varırsan söylenir m edhi
Altuna b atırsan iy'olmaz kötü
Aslı ham dem irden cevherdar olmaz
Yiğit olan yiğit b in e r atlan ır
K ötüler de h e r cefaya katlan ır
Yiğit gölgesinde yiğit saklanır
N âm ertlerde gölge olm az â r olmaz
139
K arac’oğlan m elü m ahzun o tu ru r
Ağlamaktan kendi yaşın b itirir
H erkes ateşini b u rd an gö tü rü r
O dünyada ateş olmaz n â r olmaz

127.
Sevdiğim üstü n e d ört libas giymiş
B ir k ara b ir yeşil b ir al b ir beyaz
Güzellere d ört şey âdet olunm uş
Bir şive b ir cilve b ir eda b ir naz
E hildir hüsnünü m uhalif etme
Mektdb-i irfandan b ir kadem gitm e
Sana d ört sözüm v ar sakm un u tm a
B ir öğren b ir öğret b ir oku b ir yaz
K arac'oğlan der ki bahçene girdim
Tom urcuk güllerin goncasm derdim
Sevdiğim göğsünde d ö rt nişan gördüm
B ir alm a b ir ayva b ir n a r b ir kiraz

128.
în d im seyran ettim F rengistan'ı
İlleri v a r bizim il’e benzemez
Levin tutm uş goncaları açılmış
G ülleri var bizim güle benzemez
Göllerinde kuğuları yüzüşür
Meşesinde sığınları böğrüşür
Güzelleri tü rk ü söyler çığrışır
Dilleri var bizim dile benzemez
Seyr edüben gelir K aradeniz’i
K anları yok sarı sarı benizi
Övün etm iş k ara dom uz etini
Dinleri v ar bizim dine benzem ez
Î40
A kıllan y o k tu r küfre uyarlar
îm an ları y o k tu r cana kıyarlar
B aşlarına siyah şapka giyerler
Beğleri v ar bizim beğe benzemez

K arac’oğlan eydür dosta darılm az


H asta oldum hatırcığım sorulm az
V atan tu tu p b u yerlerde kalınm az
-îlleri v ar bizim il'e benzemez

129.

Yüce dağlar benim b ir sualim var


H ani size konup göçen ilimiz
. Arap ata binip cirit atan lar
G örünm üyor gözü kanlı delimiz

Öterse de bozgun ö te r bağlam a


H ançer alıp dertli sinem dağlam a
Gider oldum köm ür gözlüm ağlam a
H akk’ın em ri ayrı düştü yolumuz

K ahbe felek kıym a b an a yazıktır


Ayrılık elinden b a ğ n m eziktir
Çekilmiş siyeçler bağlar bozuktur
Ayrılık gazelin döktü gülümüz

Üç beş kişi olm uş tü rk ü diyenler


Al ü stü n e yeşil donu giyenler
Şol k âra çadırda geçiyor günler
Onun için bozgun ö te r telimiz

K arac’oğlan der ki yazsam b ir satır


K adir Mevlâm işimizi sen b itir
-K ısm et nerde ise çeker iletir
Kimse bilm ez nerde k alır ölüm üz

141
s e m a il e r
VE
VARSAĞILAR
A

İ30.

K em ler iyilik göremez


G am lanm a gönül gam lanm a
Bin kaygu b ir borç ödemez
G am lanm a gönül gam lanm a

Ko 3Tin m eler kuzu m eler


S ular hendeğine dolar
Ağlayanlar b ir gün güler
G am lanm a gönül gam lanm a

Yiğit yiğidin yoldaşı


At yiğidin öz kardaşı
Sağlıktır h e r şeyin başı
G am lanm a gönül gam lanm a

Yiğit yiğide y âr olur


K ötülerde ham sü t olur
K ara gün öm rü az olur
G am lanm a gönül gam lanm a

N âçar K arac’oğlan nâçar


Pençe urup göğsün açar
K ara gündür gelir geçer
G am lanm a gönül gam lanm a

145
131.
K öm ür gözlÜTT*. h asta olmuş
B ir m uskacık \a z ver bana
Siyah zülfü ak gerdana
Tel tel e t de diz ver ban a
K aşların neden eğmişsin
Kız sana nazar değmesin
Ak göğsün çapraz düğmesin
İznin ile çöz v er b an a
Elinde d u ru r bohçası
Alnında siyah peçesi
D ostum koynun gül bahçesi
Ziyan etm em gezdir ban a
K arac'oğlan der ki sözler
Ak gerdanda benli yüzler
Dost ettiğin türlü nazlar
Bu gün için azdır ban a
E
132.
Ben güzele güzel demem
Güzel benim olm ayınca
M uhannetin k ah rın çekmem
Gel deyip de gelmeyince
Gelirim am m a döverler
Bizi b u elden kovarlar
Güzel olanı severler
Ben ölürüm görmeyince
V ar ol yü rü v ar ol y ü rü
K ara bağrın yere sürü
Döğün döğün ağla b ari
Benim gönlüm olm ayınca
146
Senin çağın geçer olur
Bu dünyalar kim e k alır
Tom urcuk gül gazel olur
V aktinde derilmeyince
K arac'oğlan sözün h ak tır
D üşm anın dostundan çoktur
Bizim 'çin ayrılık yok tu r
Ya sen ya ben ölmeyince

133.
Hey ağalar kış m 'olacak
D ağlar dum anlı dum anlı
İkicikli yâr. sevenin
Başı güm anlı gümanlı
Ben seni severim çoktan
Kaşın yay kirpiğin oktan
Y âr kervanı gelir şarktan
Aslı Y em enli Yemen'li
Bölük bölük giden kızlar ,
Sizi gördüm y aram sızlar
Sünbüllü m enekşe gözler
D urur yem inli yeminli
K arac'oğlan der erenler
Sohbetin görsün yârenler
Gencecikten y âr sevenler
Ö lür im anlı im anlı
134.
Ala gözlü Türkm en kızı
Çeker gid er göçlerini
T aram ış g erdana dökm üş
Tel ebrüşem saçlarını
147
K atarın d a telli m aya
Camalın 'benzettim aya
Ak göğsünü sıkmış saya
Ç alar gider peşlerini
K arac’oğlan b ir kız sevmiş
Ak göğüs göğsüne değmiş
U sta kuyum cular eğmiş
Y ârin hilâl kaşlarını

135.
B re âfet sü rd ü r atın
Geçer çağın dem edim m i
H aram i olmuş gözlerin
Y ollar k eser dem edim mi
Yıkılıp bağ ile bostan
Ne u m arsın b u nefisten
H üm a gibi şol kafesten
B ir gün u çar dem edim mi
Yürü ey kaşları kalem
Sağ olursam seni bulam
G öğerciliktir bu âlem
K onar göçer dem edim mi
K arac’oğlan der cananım
K urban olsun sana canım
ÇarİM felek benim kanım
B ir gün içer dem edim mi

136.
Güzel ne güzel olm uşsun
GÖrülmejd görülm eyi
Siyaıh zülfün halkalanm ış
Örülmeyi örülmeyi

148
Bahçende gülün güllenmiş
Şeyda bül'bülün dillenmiş
K oynunda m em en kirlenm iş
Em ilm eyi emilmeyi
M endilim yudum a n ttım
Gülün dahnda k u ru ttu m
İsm im ne idi unuttum
Sorulm ayı sorulmayı
Çağır K arac’oğlan çağır
Taş düştüğü yerde ağır
Yiğit sevdiğinden soğur
Sarılm ayı sarılm ayı

137.
îş te geldim k ara gözlüm
Bu yer bizim yerler değil
B ir gün bile eğlenemem
Bu çöl bizim çöller değiî
Beğlerimiz Arap atlı
D ilberlerin dili tatlı
Ünlü şanlı şatafatlı
Bu dil bizim diler değil
Aşka düşen bâd e içer
Y âr yoluna candan geçer
B u dünyada konan göçer
B u il bizim iller değil
K arac'oğlan yayın asar
Düşm anını yere b asar
Bizim dağda poyraz eser
B u yel bizim yeller değil
149
M
138.
S ular a k a r ağ ırm ak tan
îlik a k a r on p arm ak tan
Öldüm yâre yalvarm aktan
K u rta r canım ai Allah’ım
K eskin idim bıçak gibi
Salınırdım koçak gibi
V akti geçmiş çiçek gibi
Sarardım soldum Allah'ım
K apılarda o lur satır
Ara yerden kalkm ış h a tır
Y ârim i b u ray a getir
Ya ben'orya sal Allah'ım
Çağır K arac’oğlan çağır
Taş düştüğü yerde ağır
Kişi sevdiğinden soğur
K u rta r canım al Allah’ım

139.
Çıktım yükseğine baktım
O dağlann salın gördüm
İndim pazarını kurdum
O dağların h u rin gördüm
Yandı Çukurova yandı
Eli bazlı beğler indi
T utu uçtu k u m ra kondu
Akça deniz gölün gördüm
Sevdiğimin adı Ayşa
Zülfün dizmiş ak gerdana
Yolum uğradı M araş’a
Bedestenin şalın gördüm
150
Göğsünde yaylanın hası
Silindi gönlüm ün pası
M or sünbüllü m ağarası
Dedebel’in k a r’nı gördüm
Erciyes’te yağan k arlar
Seher ile göçen il’ler
Zamanede Elif derler
B ir küçücük gelin gördüm
Çağır K arac'oğlan çağır
Taş düştüğü yerde ağır
Güzel sevmek günah değil
Ben k itapta yerin gördüm
' N
140.
Ağam düJ'bendin ak m ıdır
Cihanda m islin yok m ud u r
B ir dilber sevmek çok m udur
R akiplerin n' ister benden
V ardım huzuruna vardım
El kavşurup divan durdum
Gözlerine m ail oldum-
K irpiklerin n ’ ister benden
Gönlümce b ir dilber olsa
Soyunsa koynum a girse
B ir b ak ışta aklım alsa
E brûlarm n ’ ister benden
Ağam gam zelerin çifte
Gözlerin ediyor fitne
Ağara b u cefayı etm e
Adûîarm n ' iste r benden

15t
Ağam kaşların k arad ır
H üm a gözlerin aladır
Güzellik başa belâdır
Ala gözler n 'iste r benden
Çağır K arac'oğlan çağır
H er taş diğerinden ağır
Güzel sevmek ayıp değil
Anan baban n ’ ister benden

141.
Arap atım k o şar koşar
Seni seven 'binler yaşar
Gün vurdukça şavkın düşer
Açıldıkça döşün gelin
Kaşm k ara gözün kara
B enlerin v ar sıra sıra
H er bakışm yüz bin lira
Gel vereyim peşin gelin
Uçup koluna konduğum
îçip bâdesin, kandığım
Tam üç günlük ay sandığım
V ardır k ara kaşın gelin
K arac’oğlan d er zâtiye
Ağzın benzettim kutuya
Güzeller düşm üş kötüye
Uygun değil eşin gelin
142.
Ala gözlü benli dilber
Cemâlinde n u ru n olsun
Eğer beni unutm azsan
Cennet'âlâ yerin olsun

152
Ahdin am anın v a r ise
Gidelim yerin d a r ise
K albinde hile var ise
Cehennemde yerin olsun

K ara bahtım d o laştırır


H er ne dersem u la ştırır
Mevlâm bizi k avuşturur
K albin gönlün serin olsun

K arac'oğlan d er vallahi
Candan severim billahi
Dilimden koym am Allah’ı
H ak em rile benim olsun

143.

Sevdiğim altun kadehten


İçtikçe güzel olursun
Al rengini m âh yüzüne
Saçtıkça güzel olursun

Boyun b ir serv-i sem endir


 şıka çevrin yam andır
Sevdiğim bilm em nedendir
Ö ptükçe güzel olursun
Padişahsın bil kendini
Çöz güzel göğsün bendini
Esirge derdim endini
K oçtukça güzel olursun

Padişahsan halım a bak


Cümlemizi yaradan Hak
Pehlû olm ağa m âni yok
Sardıkça güzel olursun

153
Karac'oğİan eydür eller
Açıldı lâleler güller
Leblerinden akan ballar
Em dikçe güzel olursun

144.

Y ürü b re yalan dünya


Sana konan göçer b ir gün
in san b ir ekin m isali
Seni eken biçer b ir gün

Ağalar içmesi h o ştu r


O da züğürtlere güçtür
Can kafeste duran k uştur
E lbet uçar gider b ir gün

 şıklar der ne olacak


Bu dünya m âm u r olacak
H aleb'i Osm anl’ alacak
Dağı taşa k a ta r b ir gün
Yerimi serin bucağa
Suyumu koyun ocağa
K afam ı ahn kucağa
Garip anam ağlar b ir gün

Yer üstünde yeşil yaprak


Yer altında kefen yırtm ak
Yastığımız k ara toprak
O da bizi a ta r b ir gün

B indirirler cansız ata


İn d irirler tu ta tu ta
V ar dünyadan yol ahrete
Yelgin gider salın b ir gün

154
K arac’oğlan der nâşım a
Çok işler geldi başım a
M ezarımın b aş taşına
Baykuş konar ö ter b ir gün

145.

Pencereden bakan dilber


Güzelliğin bildirirsin
Ak göğsünde lâle sünbül
Ağlayanı güldürürsün

G erdan açık benlerin çok


Güzellikte mefzendin yok
K aşların yay kirpiğin ok
V urduğunu öldürürsün

Gül bülbülün sekim indcn


Perçem zülüf takım ından
Geçme m escit yakınından
Çok nam azlar böldürürsün

K arac'oğlan bana yazık


Yâri gördüm b a ğ n ezik
Bahçendeki güle yazık
Pek belletm e soldurursun

146.

Ala gözlü benli dilber


Usul söyle söz ederler
Gönül suyun ak ıtırlar
Gözlerimi buz ederler

155
T urnalar k a ta r y ü rü rler
Yayla um m am b ü rü rler
H er dalımı so ld u ru rlar
İlkyazımı güz ederler

Güzel gerek övülmeye


Düven gerek dövülmeye
Yiğit gerek sevilmeye
Şu dağları düz ederler

K arac’oğlan der sm andım


İçtim meyi aşka kandım
H er güzeli y ârd ır sandım
B ir yaram ı yüz ederler

147.

T urnam yavrusun aldırm ış


H avada çağrışıp öter
Günde görürken yüzünü
Ayda b ir gördüğüm yeter

Ne b akarsın melül olup


İk ’elin yanına koyup
Dün gece seyrim de görüp. .
Hayâlin kurduğum yeter
Benim sevdiğim m ân deyü
Saçı süabül siyah deyü
H er gördükçe b ir âh deyü
Sinemi dövdüğüm yeter
K arac'oğlan dünya fâni •
Veren Allah alır canı
Dilberim sevmezse beni
Ben onu sevdiğim yeter

156
148.
S abahtan uğradım kıza
Boyu selvi daîa benzer
Y anında b ir gelin vardı
Al yanağı bala benzer
Gelin h u rilerden hu ri
Kızsa m eleklerden b iri
Gelin al çim enli koru
Kız tom urcuk güle benzer

Kız görmem iş daha gerdek


Gelin yeşil başlı ördek
Geziyor elinde bardak
Kız tu rn ad a tele benzer

Gelin güler için için


Kız gelinin b u lu r suçun
Gelin örselenm iş saçın
Kızın saçı tele benzer

Gelinin lebleri beste


Kız eyledi beni h asta
Gelin şeker şerbet tasta
Kız petekte bala benzer
Gelin dedim ak tır yüzün
Hiç m enendi y o k tu r kızın
K arac'oğlan ikinizin
K apısında kula benzer

149.

On birinde b ir y âr sevdim
Yeni açmış güle benzer
On ikide şeker şerbet
Oğul verm iş b ala benzer
157
On üçünde gözün süzer
Zülfünü gerdana düzer
K argı kam ış gibi uzar
Boyu selvi dala benzer

On dördünde b ed ir bedir
D ostun ikrarını güder
N ere çeksen ora gider
Boynu toklu kula benzer

O n beşinde yaşcir yaşın


H er örnekten bağlar başın
Tenhalarda a ra r eşin
Tez alışkın tele benzer

On altıda k u rt bilekli
Yüreği H akk'a dilekli
Sağrısı yeşil örekli
Esen poyraz yele benzer

On yedide deli dolu


Hiç bilm ez gittiği yolu
H as bahçenin gonca gülü
Kız tu rn ad a tele benzer

On sekizde göçer göçü


Kız oğlana b u lu r suçu
Gelinin ibrişim saçı
Kızın altu n tele benzer

On dokuzda o lur hasta


Zülüfleri deste deste
Gelin şeker şerbet tasta
Kız petekte bala benzer
158
N âçar K arac’oğlan nâçar
Âşkın kitabını açar
Y iğirm ide vakti geçer
Geçmez akça pula benzer

150.
Sabahtan bizim p ınara
G ördüm b ir kız suya gelir
Sim ası m elek sim ası
Kız kaşların yaya gelir
Çıkmış gelir evden berd
Billâh güzeller serdarı
Cellat olm uş gamzeleri
Dost canım a kıya gelir
Güzel cem aline b a k tır
Dünyada m enendin yok tu r
H uri kızm dan gökçek)tir
B u güzellik ısoya gelir
B uyur K arac'oğlan b u y u r '
Dilim söyler kalbdm uyur
N erde doğmuş nerde büyür
Şim di bizim eve gelir

151.
Evvel Allaih â h ir iAllaiı
Andan ulu gelm'amâ'ştır
H ak M uham m ed’den sevgili
H a k k ın kulu gelm em iştir
Şah-ı M erdân idi adı
Cömert ısofrasm ktan ikodu
Ali'ye aslan'ım dedi
Ayruk Ali gelm em iştir
159-
P îr oknayaıii aşika gelmez
Koç olm ıyan ikurfcan olmaz
Ecel gelse derm an olmaz
Halk'tan n z a gelm em iştir
Od düştüğü yeri yakar
Değmıe dalda gül m ü b ite r
Ko dört dilin ^ 'k kuşı Öter
B üîbül ü n ü 'gelmemiştir
K arac oğlan H ak’ka yalvar
V erdiğine penah ol d â r
Şol âlem de eksiksiz yâr
K im se buhıp gelm em iştir

152.

B aktım kızm gül aynma


îiLciIer takm ış 'boynuna
Zerrîheride gir koyununa
Kızm koynn yaz veriyor

Asim sordum pek yıradm


Sandım cenettdki kadın
Ş u yalan dünyanın tadın
Ala gözlü kız veriyor

Usul boyu ince beli


Y akıştırm ış yeşil alı
Şu güzelin şirin dili
K elâm ına söz veriyor
K arac’oğlan g ö rü r ise
Y âr salınıp gelir ise
İller elli verir ise
Gönlüm ona yüz veriyor

Î60
SÖZLÜK

ALÇIM ALÇIM : çeşit çeşit, tü r ­


lü tü rlü
A B A : yaşlı kadın, nene, evin
büyük hanım ı ALDADIR: a ld a tır (aldatm ak)
ABAZ ABAZ: avaz avaz A LICI: avcı
ABDAL: gezgin dervişlere ve­ ALIÇ, ALUÇ, ALC’ : yabani erik
rilen ad
A LIK : alınm ış
ABLAK: y u v arlak yüz
ALINDI: a l a rtık
ACEMİ: tecrübesiz, toy.-iş bil­
m ez ALIŞKIN: munis, çabuk ak ort
alan, akortlu
ACEPLENMEK: şaşırm ak
ACIŞM AK: içten acım ak ALM A: elm a
AÇILINDI; açıl a rtık ALVAN A LVAN: elvan elvan,
A Ç IN D I: aç a rtık çeşit çeşit renkli
ADIYAMAN, ADIYAMAN : ba- A M A : b ir cins igeyik
d.em AM EL: iş, insanın yaşarken
A D Ü : düşm an yap tık ları
A Ğ : Ak, beyaz A N D A N : ondan
AĞMAK : b ir y an a doğru m ey­ A N I: onu
letm ek, h av ay a çıkm ak A N N A Ç : karşı, ahn, meyilli
A Ğ R I: yön, ta ra f cephe
A Ğ U : ağı, zehir A R : u tan m a
AHD : yemin, söz verm e ARALAMAK: sonuçlandırm ak,
A H IR : âhir, son, sonraki yoluna koym ak
A L : hile ARALIK: b ir a ra
A L A : elâ, göz rengi ARAZ ARAZ; aralıklı
ALAN: bütün, tüm , hepsi A R E : a ra
ALAZ ALAZ: benek benek, h a ­ AREYÎ AÇM AK: dostluğu boz­
reli m ak

161
A R K : SU yolu BAĞLAMA: b ir nevi saz
A R Ş : gök BAHANA: bahane
ARZ: a rz u BA H RÎ: b ir çeşit deniz ördeği
ARZUMAN: arzu, şiddetli ve BALA, VALA, VELE: b ir çeşit
vazgeçilm ez istek baş ö rtü sü
ASR IK : yük BALABAN: jbir cins doğan kuşu
 ŞIK A N : âşık lar BARHANA, BARHANE; ev eş­
A Ş : yemok, taam yası, öteberi, yük
AŞKAR; benekli at, B attal Ga- BASMAK: y e re yatırm ak, yen­
zi’n in a tı m ek
BATI ESM EK : b atı yeli esmek
A ŞN A ; âşinâ, dost, tanıdık, bil­
dik B A Y : zengin
ATA: baıba B A Z : doğan kuşu
A T A Ş: ateş BEDİR: dolun ay
BEDÎRLENMİŞ: ay m on dördü
ATMA : kilim ve h av lu d a ren k ­
le yap ılan kuşak, çizgi gibi p arlak
BELEMEK: tk u n dakl^nak
A V A R A : âvâre, boş. işsiz güç­
süz BELEN : bel, geçit
AVAZE; ses, ü n BELÎK: saç örgüsü, saç bölüğü
AV A ZLI: güzel sesli BELLEMEK: toprağı bel (kü­
AVLADMAK; avlatm ak rek) ile gevşetm ek
AVLAK, AVLIK: av yeri, y u rt BEND: bent, set, bag
tu tu la c a k y er BEND ETM EK ; bağlam ak
AYIKMAK: ayılm ak, kendine BENEFŞE: m enekşe
gelm ek B E N G : afyon
AYN, A Y IN : göz BERAT: im tiyaz belgesi
AYRU K : a y n , başka BERGÜZAR: h a tıra
A2IMAK; yoldan çıkm ak BERt BENZER: şöyle böyle
BERK; k atı, pek, sağlam , sıkı
B
K E S: y e te r
BABAL: vebal, günah, suç BESEREK, BESÎLEK: besiU,
B A Ç ; vergi, h araç, soygun beslenm iş
B A Ç Ç I: baç lalan, vergi m e­ BESERMEK, ESERMEK: besle­
m u ru m ek, bakıp yetiştim ıek
BAÇE: bagçe, bahçe BEŞ' BEŞE AYLARI: T ürkm en
BÂ D E: içki, şarap takvim inde b a h a r a y la n

162
BİLE: birlikte, b erab er CERAN, CEREN. CEYRAN:
BİLECE: birlikte ceylan
BİRİM BÎRÎM, ÖlREM BÎREM : CERRAH: hekim.
b ire r birer, tek tek CEVAHİR : değerh ta şla ra ve­
BÎRKE : b ü y ü k 'havuz, göl rile n ad.
BÎTEK; m ünbit, verim li y er CEZE: ceza
BİTİŞİN : bitince C IĞ : tu rn a n ın ötüşü
CILBAH ÇILBAK: çıplak
B O R : çorak yer, ekilmemiş
ta rla CIRNAK, ÇIRNAK: tırn ak , pençe
BORAN: k a r fırtın ası CURA : k ü çü k telli saz
BOYMUL; boynu k a ra koyun C Ü D A : ayrı, ayrı düşm üş
BÖLÜCEK: bölünce C Ü N D Î: atlı asker, süvari
BÖLÜK: p arça, kısım Ç
BÖRÜMCEK, BÜRÜNCEK' baş Ç A Ğ : mevsim, vakit
örtüsü ÇAKIR DİKENİ : yuvarlalc mey-
BUMBAR : b ir nevi dolm a v a h b ir çeşit diken
B U N : çıkıntı ÇALINMAK: v urulm ak
BU NDA : b u rd a ÇALMAK: sürm ek, v u rm ak
BURCA BURCA: b u rc u burcu, Ç A PU T: bez parçası
güzel güz&l Ç A R : çihar, d ö rt
BURM A: b ir nevi geniş bilezik ÇA R H : çark, bileği taşı
ÇARHA VURM AK: ç a rk ta bi­
BURMALANMAK; h a lk a h a lk a
lem ek
olm ak
ÇARKLI: dönüşlü
BÜHTAN: iftira
ÇATILI: bağh, kurulu
BÜKE : çevresi ağaçlık olan
ÇATILMAK: m eydana çıkar­
çıplak tepe
m alı
BÜRÜDEN: b ü rü ten (bürüm ek)
ÇATLAN: çatlarsın (çatlam ak)
ÇEDİK: edik, eskiden m est üze­
CAHİL, CAHAL: câhil, genç, rin e giyilen sa rı papuç
tecrübesiz ÇEKÎBEN: çekerek (çekmek)
C A M : kadeh, b a rd a k ÇENBER : yazma, yemeni, baş
CAMAL, CEMAL: cemâl, yüz, ö rtü sü
yüz güzelliği Ç E ŞM : göz
CANSIZ A T ; ta b u t ÇEZİLMEK: çözülmek

163
ÇEZM’E K : çözmek DEVRE : yanlış, ters
ÇIĞALANMAK; cilalanm ak, D İD Â R: yüz, yüz güzelKği
p arlam ak DÎVAN DURMAK : -ayakta bek­
ÇIĞRIŞMAK: b ağ rışm ak . lem ek (saygı anlam ında)
ÇIRNAK, CIRNAK: tım ak , D İV İT: yazı takım ı
pençe D OĞANDA: doğduğu zam an
ÇÎTÎNMEK: b irb irin e sürünm ek DOKANMAK: dokunm ak
ÇİZMEK: çözmek D O LU : kadeh
Ç O Ğ : çok DOLUKMAK: gözü yakarm ak
ÇÜ N K Ü : m adem ki DOMUR DOMUR ; boncuk gibi
ÇÜRÜDÜK: ç ü rü tü r (çürütmek'ı tan e tane
DOM URM AK: tom urcuklanm ak
D
D O N : elbise, giysi
D A Ğ ; kızgm dem irle yapılan
DOST; sevgili, y a r
nişan, işaret
DÖNDERMEK: döndürm ek, çe­
DAĞLI: dağlanm ış
virm ek
DAL: d [A rapça’da)
D Ö N G Ü N ; dargm
D A L: boy
DÖŞ : göğüs, böğür
DANIŞLAMAK: sorm ak, danış­
DUDU DİLLİ: sevgili, tatlı dilli
m ak
DULDA, DALDA : rü zg âr, yağ­
D Â R ; d arağacı
m u r ve güneşten korunm uş
DAR OLMAK; d a rd a kalm ak, yer
çaj'esiz kalm ak
DUZAK; tu zak
DAVI, D Â V Î: dava DÜLBENT: tülbent
DAVULBAZ, DAVLUMBAZ: DÜNYA v a r i s i : dünya varlı­
bü y ü k davul, d av u l çaJan ğı, zenginlik.
D E M : zam an, vakit, çağ D Ü R : inci
DERDİMENT: dertU DÜRLÜ: tü rlü
DERİLMEK: toplanm ak DÜRÜLMEK: bükülm ek, to p lan ­
DEST: el m ak
DESTE KATAR: develeri diz­
E
m ek sıralam ak
DEŞiRM EK: devşirm ek, topla­ EBRÜŞEM: ibrişim
m ak ECİR: sevap
DEVİNMEK: kım ıldam ak, dep­ EDİCEK: edince
reşm ek EDİK : koncu k ısa çizme

164
EFİL E FÎL : yavaş yavaş E ŞK İN : a tla rd a m akbul b ir yü­
EFKÂR: tasa, sıkıntı rüyüş
E Ğ İN : omuz, sırt EŞŞE : ayşe
EĞLEMEK: alıkoym ak, d u rd u r­ ETBA: uşak lar, hizm etçiler
m ak EVMEK. İVMEK: acele etm ek
EĞLENMEK: durm ak, k alm ak EYDÜR: söyler, der
EĞLEŞMEK: duralam 'ak, b ir EYİTMEK: söylemek, demek
yerde kalm ak EZG İN : ezik, ezilmiş
EĞLÎM EĞLÎM : kıvrım k ıv n m
F
EĞ M E: kıvrık
EGMEL, EKMEL; m ukavves, F A K ; tu zak
kavisli FA K I: fakih, İslâm h u kuku bil­
E K E : üç yaşm da keçi, b ir nevi gini
çöm lek kebabı F Â N İ: gelip geçici, sonu olan
ELLEMEK: dokunm ak FA R İ: fârig, vaz geçen
ELVANE : b ir çeşit baş ö rtü sü FARIM AK; vaz geçmek, ihti­
y arlam ak, eskim ek
E M : ilâç, m erhem
FA R Z: dinde yapılm ası gerekli
E M E : h a la
şey
EMLEK: em en (emmek)
FELEK: gökyüzü, talih
EM M İ: am ca
FENT, FEND : hile, düzen
ENGEL; düşm an, rak ip
FİR A K : ayrılık
E N G İN : alçak yer
FİG A N : inleme, fery at
E N İK ; yav ru (kurt, köpek)
FİKİRLİ: üzgün, düşünceli
ER B İ: püsküllü saç bağı
FİREN K : yabancı
ERDEMLİ: m arifetli, becerikli
FİRKAT: ayrılık
ERGEÇ, ERKEÇ: dört yaşında
FÜLFÜL: k arab ib er
keçi
ERG EN : bekâr, delikanlı
ERİDİR; e ritir (eritm ek) GÂFİL: habersiz, dikkatsiz
E S K iN : sü ratli GAFLET BASMAK: uyum ak,
ESPİR : sihirli, şahin cinsinden üzerine ağırhk çökmek
b ir kuş GAMZE: y an ak çukuru
ESRÜMEK: sarhoş olm ak G A N İ; Tanrı
ESSAH : sahih, doğru, gerçek GARBİ: b atıd an esen rü z g âr
EŞİN EN : eş ile GAREZ: düşm anlık

165
GAZEL: sa ra rıp dökülm üş yap- H
HABAR: h a b e r
GEÇEK; köprü, geçit HACİL DÜŞÜRM E; utandırm a,
GELÎK; gelm iş küçü k düşürm e
GELÎŞİN: g e to c e HADİNİ : h a d i imdi, acele ha-
G ER Î: so n ra reket© geç
GEŞiRM EK: geviş getirm ek HAKIK : akik, değerli b ir ta^
GEZE: gezm e HA L: hâl
GILMAN: gençler, delikanlılar h A L A Y K : cariye, hizm etkâr
GIYBET: dedikodu, çekiştirm e h a LDAŞ : h ald en anlayan
GtDE G ÎD E : y avaş yavaş, so- h ALHAL : ay ak bileğine takı-
nunda bilezik
GÖBELEK ; m a n ta r HALK ETM EK; y a ratm ak
GÖĞÇEK, GÖKÇEK : güzel HAMAYLI, HAMAYLÎ, HAMA-
GÖĞNEK; göm lek asılan m uska
GÖKERÇİNLÎK : güvercinlik h AMPA yoldaş, dost
GÖLEK: küçük su birikintisi, H Â R : diken
gölum su su H A RA M Î: yol kesen, eşkiya
GÖNENMEK : g ü n görmek, ra^ H A R I: a tm s ü r’atle koşması,
h a ta kavuşmak. şah a kalkm ası
GÖRE : gör b a k HASBAL; hasb-i bal, konuşma,
GÖRÜBEN: g ö rerek dertleşm e
GÖVEL: gök mavisi, menevişli HÂSÎR •. h a s re t çeken
GÖVÜNMEK, GÖĞÜNMEK : HATIR : keyif, gönül
y a n a r gibi olm ak HA V A Y Î: havai, u çan , hoppa
GÖZ DEĞMEK: n a z a r değm ek HAYF, HAYIF : k orku
GUMANLI, GÜM ANLI: k an şık , HAZER : sakm m a, korunm a
şüpheli HELEK: lıeJâk, yok olm a
GÜÇÜCEK. KÜÇÜCEK : küçü- HELİSE : b ir yem ek adı
cük HEMAN, HEM ENE: hem en,
GÜLŞAN; gülşen, gül bahçesi çabucak
GÜMEN, GÜMAN şüphe, işkil HEMMİ : bütün, hepsi
G Ü N : güneş HERGİZ: asla, hiç b ir vakit
G Ü N D E: h e r g ü n H E S İR l: z a ra ra uğram ış

166
HEZAR: bülbül
HEZARAN: b ir çiçek cinsi İRRİM ÎBRİM : d a lg a dalga,
HEZEL: şaka, lâtife lüle lüle
HIRIZMA: b u m a ta k ıla n h al­ İCAZET: m üsaade, izin
ka, azgın hayvanların, a ğ ­ tÇ E K : içelim (içmek)
zına geçirilen dem ir ÎFLÂH OLM AK: k u rtu lm ak
H ÎC A P: utan m a ÎKBÂL: talih
HİCÎN, H E C İN : b ir cins deve Tl , E L : yabancı, başkası; yer,
HOYRAT, HORYAT : takip, y u rt
düşm an İLEN, İN E N : ile
HOZAN : bakım sız b ağ veya İLİNMEK: ilintisi olmıak, ta al­
ta rla luk etm ek
HÖŞM ERİM : peynirle yapılan İLK Y A Z : T ürkm en takvim ine
b ir tatlı göre b a h a r m evsim inin ilk
HUMARLANMIŞ: süzülmüş, bölüm ü
sersem lem iş iM D l: şimdi
HUP, H ÛP: güzel, sevgili İM HAL: zam an verm ek
HURREM: sevinçli ÎNAM ; İnanılmış, güvenilmiş,
HÜMA K U ŞU : cen n et kuşu, em in
devlet kuşu İNİL İNİL, İNİM ÎN İM : sürekH
inlem e
I İNTİZAR: l?eddua
IĞRANMAK, IRGANM AK: sal­ İN G İN : alçak y er
lanm ak İR : erken
ILGIT ILG IT: h a fif hafif, serin, ÎRA, IRA : r (A rapça’da)
ılıkça İRAHAT: ra h a t
ILKIM : u z a k ta n gelen ses, ışık, İRENG, İREN K : ren k
e riy en k a r İREYHAN; reyhan
İRA, İR A : r (A rapça’da) ÎŞİN, IŞ IN : ş (A rapça’da)
IRA M A K : uzam ak İZ İK : ten
IRAST GELMEK: ra s t gelm ek K
IRLAM AK: tü rk ü söylemek KADA: k aza belâ
IŞILAŞMAK : ışılam ak, ışılda­ KADASINl ALMAK: kazasım
m ak, parlam ak alm ak, yerine ölmek
IŞIN, İŞ İN : ş (A rapça’da) KADEM : ayak, adım

167
K ADİR: güçlü KELLÎ; artık, b u n d an sonra
KAKIM AK: kızm ak, öfkelen­ K ELP: köpek
mek KEM AL: olgunluk
KALAKLAMAK: dalgalanm ak K EM AN: yay
KALAN, GALAN •. a rtık bun d an K EM HA: b ir kum aş çeşidi
sonraki, gayri
KEMLİK: K ötülük
KALIRIK ■. k alırız (kalm ak)
KENDOZÜ : Kendisi
KALLEMİŞ: b ir çeşit güzel
koku KEREM EYLEMEK; m erham et
etm ek
KALTAK: kuskunsuz eğ er
KICÎ, K IR C I: u fa k tan eli dolu
KAMALAK: çam cinsinden b ir
ağaç, d ağ selvisi KINAM AK: ayıplam ak
KAMER: ay KIL KÖPRÜ ; sıra t köprüsü
KAM ET; boy KIL ÖRDEK : D ah a biçimli, gü­
K A M U : hep, bütü n zel ördek.
KANDE: nerde, nerede KIRILMAK: ölmek, k ıran gir­
KAN LI: kâtil mek
K ANY A : u fa k kadeh KISARAK ; kısacık, k ısa boylu
KARIMAK, KARAMAK: kız­ k i v i : hücum , saldırm a
mak, kötülem ek KIYM AT: kıym et, değer
KÂR ETM EK; yetm ek KIZ BA Şl-I; kız başlıklı
KASAVET: üzüntü, sıkıntı KİRM EN: iplik eğirm e iği
KASTAL: çağlayan, ırm ak KİSB Ü KÂR : iş güç, ahş veriş.
KATAR: sürü, dizi, sıra KOCALIK: ihtiyarlık, yaşhhk
K A T I: pek, çok KOCULMAK: k ucaldanm ak
K A V İL s ö z K O Ç ; yiğit, güçlü kuvvetli,
KAViL Y E R Î: buluşm a yeri yaJcışıklı
KAVŞURMAK: kavuşturm ak, KOÇM AK: sarılm ak, kucakla­
bağlam ak m ak
KAYIL, KAİL OLACAK: in an ­ KOĞLAŞMAK; dedikodu yap­
m ak m ak
KELEŞ: güzel, yakışıklı, yiğit, KOKM AK; koklam ak
cesur KOLUNCA: kolu k a d ar
KELLE: baş, k afa KOLUNÇ: kulunç, omuz

168
KONULGA, KONALGA: Konaic MANCA ; b ir çeşit e t yemeği
yeri MARAL, MERAL: geyik
KOR : taş veya kerpiç duvarın MARHAMA, M AHRAMA: baş
h e r b ir sırası örtüsü, m endil
KOVM AK: koşturm ak M A SN IT: m esnet, denge, daya­
KOYAK: vadinin küçüğü nak
K ÖŞEK : deve y av ru su MAŞALA: m eş’ale
KÖYÜNMEK: yanm ak M A ŞRIK : doğu, doğu illeri
KÖZ : kor, alevi k alm ayan ateş (burada)
KUDRET; T a n n MAT OLMAK: yendlmek
KULACIĞIM: kulakçığım M A Y A : dişi deve
K U SU R : eksik MAZAMAZ: m azi mazi, geçea
K U TN U : ipek karışım ı b ir k u ­ geçti olan oldu
m aş cinsi MECBUR : âşık, tu tkun, sevdalı
KÜFFAR: kâfirler, m üslüm an MEHlL, M EHAL: lâyık, uygun
olm ayanlar MIKTEB-İ İR FA N : h a y a t anla-
KÜHEYLÂN; cins binek atı m ına
KÜLLİYETLİ: çok, bol M ELES: İpek ve keten karışığı
gömlek
L M ELHEM: m erhem
LÂHURÎ : L âhur’u n ü n lü v© be­ MELÎL: melûl. üzgün, bezgin
ğenilen şa h MENEND :• benzer
LÂL: dilsiz M ENEVŞE: m enekşe
LEB: dudak MERDAN OLMAZ; adam olmaz,
LEFÎR: b ir çeşit şal M ESTANE: sarhoş gibi
LEV İN : ren k ler m e y il ALDIRMAK: gönül ver­
LİBAS: elbis-3,giysi mek, âşık olm ak
MEYİL DÜŞÜRMEK: gönül
M verm ek, âşık olmak
M A G R tP: batı, A nadolu (bu­ MEYİL VERMEK: gönül ver­
rada) mek, âşık olm ak
M A H : ay MEZER: m ezar
MAHANA, BAHANA: bahane M İGUZ: miz’aç, huy
M A H Fİ: gizli M ÎHM AN: m isafir
MAİL OLMAK : Gönül verm ek. M İR Î: beyhk, devlete ait
MAL M ENAL: m al m ülk m i z a n : terazi

169
MUHABBET: s&vgi, aşk. ONARM AK: ta m ir etm ek, dü­
MUHANNES. MUHANAT, MU- zeltm ek
HA N N ET; korkak, alçak, nâ* ONDURM AK: b erekete ve re ­
m ert fa h a k av u ştu rm ak
M USHAF: K u r’a n ’ı K erim O N M A K : (berekete ve refah a
MÜRDE-. ölmüş kavuşm ak
N ONULMAZ: tedavi edilmez
NÂ ÇA R: çaresiz ORA: o raya
NÂGEHAN: ansızm , 'birdettbirö TA K ; çadır, o tu rulacak yer
O
NÂMAHREM: yaban cı kişi Ö
N Â M E: m ektup Ö Ğ Ç E : Ökçe, tab an
N Â R : ateş Ö Ğ Ü N : b ir o tu ru şta yenilen
N Â S ; insan lar, h alk yem ek
N A Şİ: k ö tü kişi; dolayı, ö tü rü
Ö N D Ü N : peşin
NAZAR EYLEMEK; bakm ak ÖNE. ÖNCE GÖRMEK: bekle­
NEN : neyin m ek
N E N N i: ninni
ÖRD, Ö RD EM : fazilet
NEN Ü Z: neyiniz Ö REK : b ir çeşit kum aş
NESTE: nesne, şey
Ö R E N : v iran e
NEŞTER: c errah bıçağı
Ö ŞE K ; p o stu değerli b îr av
NEVCÎVAN: genç, güzel hayvanı
N ÎŞ A N : h atıra, iz Ö T E : ileri, gelecek
N İK A P: yüz örtüsü, peçe
Ö Z : kendi
NÎYAZ; y alvarm a Ö ZG E; başk a
N Ü S H A : m uska
O
OD •. ateş PAMBUK: pam uk
OFLAZ: leylâk ren g in i an d ıran PEÇE, BACA; pencere
renk; olgun, çok iyi PEÇE : y üzü k a p a ta n tü l ö rtü
OĞUL BALI: genç a n m n bab, PE N A H : sığm acak yer, sığınm a
en iyi bıal PEYKE: b ir nevi ta h ta sedir
OKŞALAMAK: okşam ak PERVANE: kelebek
O LA : acaba PERVAZ: uçm a
O LM A N ; olmazsm PO H U R : kızgm deve, deli deve

170
POSUNMAIC; saldanm ak, sin­ SALAK: toplantı yeri, düzlük
m ek S A N : zan
P U L : küçük, değersiz p a ra SAN’ : sanki
PUS : h a fif sis, dum an SANDAL: sarı
PUSARMAK: puslanm ak, sis­ S A N IN : sanırsın
lenm ek S A R I: altm
PUŞU, POŞU : yüz örtüsü, peçe; SARVAN, SAYVAN, SAVRAN ;
ipekli baş örtüsü gölgelik, çadır; kervan başı
P Ü R : incecik yejı kök SAVAT: güm üş işleme, k a p la ­
PÜ R EN ; kok u lu b ir ot m a, k ak m a
SAVAY, SEV A Y : b ir d n s ipek­
R
li H ind kum aşı
RAHM ET: y ağm ur SAVSALA: safsata
RA SA F: taş döşenm iş yol SAYA: üç etekli en tari
r a y i h a , R A Y İH A : koku
S A Z : sazlık yer
REŞME : h ay v an başlığında b u ­ SEĞİRTMEK: koşm ak
ru n üstüne gelen zincir
SENK: seng, taş
REVANE: akm ak, gitm ek
S E R : baş
REYHAN; güzel kokulu b ir çi­
çek SERDAR; kum andan
RÜSVAY : küçük düşme, rezil SERPUŞ: başlık
olm a SERVER 1 reis, baş
SEYÎL: sahil, kıyı, alçak yer
SEYRANGAH : gezinti yeri
SA B Â : sab ah rü zg ârı SID K : doğruluk, yürek temizr
SABAK: ders liği
SAĞMAL; sü t veren h ay v an SIFAT, SUFAT: surat, yüz
SA Ğ R I: sırt, arka, k an ad m üstü S IĞ IN : çatal boynuzlu ve be­
SAHA T: sa a t nekli geyik
SAHN, SA H A N : yem ek kabı, SIKTIRMA: bel kem eri
b a k ır tab ak SILA: doğum yeri, m em leket
SA K ; uyanık, gözü açık SINAM AK: denem ek
SA K IN I: sakm h a SIRA CA : b ir h astalık adı
SAKLA Y U : saklay arak SIYF : sırf
S A L : tabut; düzlük, yayla S iF l: güzel gözlü b ir kuş
SA LA : salâ, b ir nevi d u a S ÎN : yaş, m ezar

171
SÎYEÇ: çalı çırpıdan yapılan T
çit. b a ğ çiti TA A M : yemek, aş
SOKUNM AK: takınm ak
T A H T : balkon
SOM A K : ekşi kırm ızı b ir m ey­
T AT.AN : yağm a,baht, tali
ve
SOYHA. SOYKA : ölü veya, esir- TALANA VERMEK : aklı başm -
d en çık arılan elbise d a n gitm ek
SULAK: k u şla r için su kabı; TA M U : cehennem
sulu arazi TANA KALM AK: şaşm ak
SU N A : sevgili; kadın adi; b ir TATAR : postacı, h a b e r götüren
ördek cinsi TAVAF ; etrafını dolaşm a
SUNM AK; verm ek, u zatm ak
TAVLA: at a lım
SÜBE, SÖ B Ü : sobe, oval, beyzi
TA V K : gerdanlık
SÜLLEM: m erdiven
TAY : denk, çift şeylerin teki,
Ş y ü k ü n b ir ta ra fı
ŞAFAKIN BE N D i: sabah olması, TAYLAK: deve yavrusu
ta n atm ası TEBDÎL: te d b ir karşılığı
ŞA H A N : şahin TEFERRÜÇ: gezinti
ŞAHBAZ : yiğit, güçlü, güzel TEH N E: tenha, ıssız
ŞAKİRD : öğrenci, çırak T E K ; gibi
ŞA R : şehir TEM REN: m ızrak ucundaki
ŞA V K : ışık sivri dem ir
ŞAY ETM EK: herkese duyurm ak-j^j^j. y İ : terav ih nam azı
ŞE H R Î: şehirli TEYÎN. TEĞÎN sincap cinsin­
ŞEKVA: şikâyet den bir hayvan
ŞEM’ : şem ’a, m um TEZELE : yenile .daha yeni, tez­
ŞEM S; güneş den
ŞEYDA; çılgın, deli. TEZERMEK: kaçm ak
ŞIVGA. ŞIĞVA : ince dal. sü r­ TÎĞLAŞMAK: ucu sivrilm ek,
gün uç verm ek
ŞÎLEK, ŞELEK: insan sırtında TIM A R: bakım ; tedavi; süsleme
taşın an yük TİLEK; telek
ŞİTİL. SİTÎL: dikilecek fidan TOKLU: b ir yaşını doldurm uş
ŞO L: şu kuzu
ŞOR : lâkırdı, söz TOMUR TOMUR : dom ur dom ur
ŞU N D A : şu rd a TOMURMAK; tom urcuklanm ak

172
TO PA K : y u v arlak h â le veya UT, U D : u tan m a
dem et şekline getirilen şey; U TLU : utangaç
u zun U Z : usta; uzun; uygun; iyi
T O R : acemi, toy, tecrübesiz
TOR BALABAN iri b ir kuş, Ü
acem i kuş Ü N ; ses
TOY ; k azd an büyük yabani bir ÜN ETMEK, ÜNLEMEK; ses­
kuş lenm ek, çağırm ak
TU M A N : elbise, giysi ÜRYAN. ÜRYAN: çıplak
TU RA ; tu ğ ra Ü SK Ü F: b ir çeşit başlık
TURAÇ: b ir cins sülün Ü Ş E K : postu kıym etli b ir hay­
TURALANMAK: avlanm ak van
ÜZÜLMEK: incelmek, kopm ağa
TÜLEK : hileci; tü y ü n ü değiş­ yakın olm ak
tirm ekte olan
V
TÜLÜ M A Y A ; güzel tü y lü dişi
deve VALA, VELE: gelinin İbaşma
TÜ T Ü N : dum an örtülen b ir nevi örtü, duvak
V A R : varlık, m al m ülk
U
VEBAL: günah, suç
UCUNDAN; sebebinden, sebe­
VUSLAT: kavuşm»a
biyle
UÇM A K : cennet
UFALANMAK. UFAKLANMAK: Y A D : yabancı, başkası
k ü çük p a rç a la ra bölünm ek YAĞLIK; m endil
UĞRUN UĞRUN =g iz i gizli YALAZ: p arlak
U Ğ U R ; ön YALI: yele, atın boynım daki
ULU K : Ulu, 'büyük, güzel p>erçem
ULUŞMAK: u lu m ak YALIF: alev
URD : k u ru ot veya çalü arm YANIL ALM A: 'kırmızı parlak
yanması elma
URM AK: v urm ak YANIP ALIŞM AK: tutuşm ak
U R U M : R um YARADAN: T a n n
ÜRYAN. Ü R Y A N : çıplak YAREN, Y A RA N : dostlar, ah­
U S: akıl b a p la r
U SU L: ölçülü, m evzun, uzun, YASILMAK: yaslanm ak
uslu YAŞIN Y A ŞIN : gizli gizli

173
YAT, YAD OLMAK: ay rı düş­ YÖĞRÜK, YÜ RÜ K: seri koşan,
mek, yab an cı olm ak çabuk yürüyen
YAVIKLAMAK: kaybetm ek Y Ö R E : dik, bayır, ta ra f
YAZI: düzlük, ova; talih, alm YUHA, YUKA, YUFKA; ince,
yazısı incecik
YAZM A: ince baş örtüsü
YUM UŞLU: hizm etli
Y E Ğ : iyi
Y UM AK; yıkam ak
Y EĞ İN ; güçlü, üstün; hızb,
çabıok YUNM AK: yıiianm ak
YEKTE: siyah eteklik, yelek YUSUF ALM ASI; b ir cins k ır­
YELGİN, YELKÎN: yol gibi, sü ­ m ızı elm a
ratli, çabuk YUVALAMAK; yuva yapm ak
YELıMEK: koşm ak, tela^ ve
aceleyle yürüm ek
YEM ENt; b aş örtüsü; ayakkabı ZAĞLI: iyi bilenm iş (bıçak)
YENİ YETM E: genç, delikanh ZAHMAN : sıla, doğup büyünü-
YENİLE, YENLE: yeniden, len y er
şimdi ZALİM : zalim
YERİNMEK: üzülm ek ZAMANEDE; b u zam anda
YERMEK: kötülem ek ZÂR; inlem e, ağ lam a
Y ESİR : esir, tutsak
ZATÎYE : kişilik
YETİRMEK: yetiştirm ek, ol­ ZEBAN : dil
gunlaştırm ak
YETM EK: yetişmek, olgunlaş­ ZEHMERÎ: kışın en şiddetli za­
m ak m anı
YETKİN; yetişkin, olgun ZEMZEM: k u tsal su
YIKM AK: yenm ek ZERBAP: zerbaf, sırm a ile do­
YIKIŞMAK: güreşm ek kunm uş (kum aş)
YIRAM AK: uzaklaşm ak, ırak ­ ZIBIN, ZÜBUN : iç gömleği; üç
laşm ak etekli entari
YiĞİRMİ: yirm i ZIHGİR, ZEH G İR: b ir çeşit yü­
YİTM EK: kaybolm ak zük
Y O L: usul, düzen ZİBİLLİK: gübrelilî
YOLAK: p atika, dağ yolu ZULÂL: tatlı, soğuk su
Y O Z : sü t verm eyen hayvan, ZÜLÜF; yüzün, iki y a n m a s a r­
kısır k a n saç

174
K la s ik T ü rk ş iirin d e o ld u ğ u g ib i T ü rk H a lk ş iirin d e de
y ü z y ılla rı a ş ıp g e le n n ic e ünlü ş a irle rim iz var. A n ca k , b u n ­
lardan ü çü nü n e d e b iya t ta rih in d e ki y e ri ö te kile rd e n ç o k fa rk ­
lıd ır. G e rç e k te n , A lla h y o lu n d a Y u n u s E m re , a ş k y o lu n d a
K ara cao ğ lan v e k a h ra m a n lık y o lu n d a da K ö ro ğ lu h a lk şiiri-
miz'j y ü c e lte n ûç a y rı do ru k .
Ş im d iy e kad ar b u 'ş a ir le r h a k k ın d a v e ö z e llik le de Ka-
raca o ğ la n ’ ia ilg ili ç e ş itli a ra ştırm a ve in c e le m e le r y a p ılıp ço k
sa y ıd a e s e r y a y ın la n d ı. Ne v a r ki, ö n y a rg ıla rd a n u z a k v e titiz
bir in cele m e ürünü otan e lin iz d e k i kitapla, K ara cao ğ lan ’ ın ha­
yatı y e n i b o y u tla r kazanm akta; s a n a tın a ve ş iirle rin e d e ilk
defa b ir ş a ir g ö z ü y le y a k la şılm a k ta d ır.
K a ra c a o ğ la n ’ ı o k u y a n la r, y a ln ız h a lk ş iirim iz in tadın a
varm akla katm ayacak; hayata v e insantâra, se v g i ve d o s tlu k
p e n c e re s in d e n h o şg ö rü İle b a k m a sın ı da ö ğ re n e ce k le rd ir.
İn a n ıyo ru z ki, y a şa y a n T ü rk ç e n in g ü z e lliğ i ile ta b iî ve
sam im i s ö y le y iş in u staca b irle ştiğ i K ara cao ğ lan ş iirle ri, T ü rk
h a lk e d e b iya tm a e ğ ile c e k le r iç in y a rın da en v e rim li ve en
ta ze kayn a kla rd a n b iri o lm a ya devam e d e c e k tir.

ISB N 975^17-0268-2
107.*^ — T l

You might also like