You are on page 1of 6

EBÜ HANIFE

Zebidi, 'Wı: üdü ' l -ce vahiri' l-münf{e tr ediileti ilkeleri ortaya koymuş ve bunları güçlü ma döneminde bulunan kelam ilminin
mezhebi' I-imam Ebi Hanf{e, ista nbul 1309, 1, delillerle savunmuştur. Çağdaşları ara- ilk temsilcileri arasında yer aldığı belir-
5-6: 45; Leknevi. er-Ref ve't-tekm fl, s. 23, 59 ;
sında Ca'd b. Dirhem. Cehm b. Safvan. tilmektedir ki isabetli görünen de bu-
a.mlf., e l - Ec vibetü'l - {acj.ıla li ' l -es 'ile ti'l - 'aşe ­
Vasıl b. Ata, Amr b. Ubeyd, Abdülkerim dur. Ebü Hanife'ye itikadi konulara iliş­
reti'l · k amile, Halep 1384 / 1964, s . 47 ; Mah-
mud Esad Seydişehri, Tarih-i ilm -i Hukuk, is- b. Acred, Zürare b. A'yen ve Şeytanüt­ kin bazı risalelerin nisbet edilmesi ve fı­
tanbul 1331 , s. 204 ; Brockelmann, GAL (Ar.). tak gibi değişik görüşleri savunan ilk kıh sisteminde re'ye ve kıyasa başvu­
lll, 235-245 ; M. Zahid Kevserf. Te' nrbü'l -lja - kelamcıla r yer alır. Bunlardan özellikle rup bir anlamda akılcılığı benimsernesi
tib, Kahire 1361 1 1942, s. 16-18, 20, 21 ; a.mlf.,
Cehm b. Safvan, Amr b. Ubeyd ve Şey­ onun kelami bir nosyona sahip olduğu­
en -1'/üketü 't · tarf{e, Kahire 1365, s . 3-5 ; Sabri
Şakir Ansay, Hukuk Tarihinde islam Hukuku,
tanüttak ile yaptığı tartışmalar tabakat nun delilleridir. Hayatının belli bir dö-
Ankara 1954, s. 39, 40 ; C. Zeydan. Adab (Dayf) , kitaplarında kısmen de olsa nakledilmiş­ neminden sonra fıkhi konularla fazlaca
ll, 161 ; Mustafa es-Sibai, es-Sünne, Kahire tir. Hariciler'den Yezid b. Eban er-Reka- meşgul olması . itikadi meselelerle ilgi-
1961, s. 451, 463, 467, 469, 471 ; M. Esad Kı ­ şi, Şia'dan Hişam b. Hakem, Mu'tezile'- lenmeyi caiz görmemesinden değil aka-
lıçer, islam Fıkhında Re'y Taraftarları, Ankara
den Dı rar b. Amr ve Ebü' 1- Hüzeyl el- Al- ide dair temel esaslara ilişkin görüşleri­
1963, s . 48, 49 ; Muhammed Hamidullah, islam·
da Devlet idaresi, Istanbul 1963, s. 31 ; M. Ab-
laf da Ebü Hanife'nin yaşadığı dönemi ni ortaya koyduktan sonra bu alandaki
durrahman ei-Mübarekfüri, Mul!:addimetü Tu/:ı· kısmen idrak eden önemli alimlerden çalışmalara fazla ihtiyaç duymamasın­
{e ti'l ·A/:ıv e~f, Kahire 1386 / 1967, 1, 162-164, bazılarıdır.
dan, ayrıca çözüm bekleyen fıkhi mese-
166, 169-170 ; Sezgin, GAS IAr. l. 1/ 3, 31-50 ;
Ebü Hanife'nin ketarn metoduna kar- lelerin çokluğundan kaynaklanmış olma-
Subhi es-Salih, ' Ulümü 'l - /:ıadfş ve muşra,la/:ıuh,
şı takındığı tavırla ilgili olarak kaynaklar- lıdır. Vefatından önce öğrencilerine yap-
Beyrut 1969, s. 21 O, 266, 34 7, 383, 384; Abdül-
kadir Şener. islam Hukukunun Kaynakların · da yer alan farklı bilgileri üç grupta top- tığı tavsiyeleri ihtiva eden el- Vaşıyye
dan Kıyas, istihsan, istislah, Ankara 1974, s. lamak mümkündür: 1. Ebü Hanife ke- ile er- ilisale'sinin itikadi meselelere da-
128, 129; M. Ebü Zehre, Tarif]u 'l -me?ahibi'l - lam ilmiyle uğraşmayı farz-ı kifaye ka- ir olması kelami konularla ilgisini kes-
{ıkhiyye, Kahire, ts., ll, 175 ; a.mlf., Eba Hani-
bul etmiş, ilmi hayatına itikadi konular- mediğini gösterir (İnayetullah iblağ, s.
fe, Kahire 1976 ; Velid ei-A'zami, Medresetü 'l ·
imam Eb i J-:lanf{e, Beyrut 1404 /1 983; Musta- la ilgilenerek başlamış , Küfe ve Basra 2 1). Ebü Hanife' nin, ashabın itikadi ko-
fa Uzunpostalcı, Ebu Hanife Hayatı ve Islam gibi ilmi muhitlerde kendisini yetiştirip nularda tartışmaya girmemesinden dola-
Fıkhındaki Yeri (doktora tezi, 1986). SÜ Sosyal seçkin bir ketarn alimi olmuş ve hayatı yı akaid meseleleriyle uğraşmayı terket-
Bilimler Enstitüsü , s. 56-202 ; İsmail Hakkı Ünal, boyunca bu konudaki çalışmalarını sür-
imam Eba Hanife'n in Hadis Anlayışı ve Ha- tiğine dair rivayete gelince bunun sahih
dürmüştür. Nitekim imam Şafii, Ebü Ha-
ne{! Mezhebinin Hadis Metodu (doktora tezi, olması uzak bir ihtimaldir. Zira el- <Alim
1989). AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü; Ahmed nife'yi ketarn ilminin kurucusu olarak
ve'l-müte callim'de tamamen aksi bir
Emin. Du/:ıa' l-islam, Kahire, ts. , ll, 176-180, kabul etmiş (Taşkö pri zade, ll, 67). Bağda­
görüşü savunmuştur. Burada belirtildi-
182, 183 ; lll, 274 ; Abdülhalim ei-Cündf. Bata· di onun fakihler içinde Ehl-i sünnet ke-
ğine göre Ebü Hanife ashap dönemin-
lü ' l -hürriyye ve't -tesamu/:1 fi'l-/slam, Kahi~e. lamcılarının ilki olduğunu belirtmiştir
ts ., s. 32, 33 ; Seyyid Afifi. "et-Tecdid fi'l-İs­ deki şartların değiştiğini görmüş, islam
( UşQlü 'd - dfn, s. 308). Daha sonra ibnü's-
liim, el- müceddidun fi'l-~ami' ş - şfuıi el-hic- dünyasında çeşitli siyasi ve fikri geliş­
ri, el-İmam Ebü 1-:!anife ", ME, IX/ 1 (1 939). s. Sübki, Muhammed Murtaza ez-Zebidi,
Beyazizade Ahmed Efendi gibi alimler melerin meydana gelmesi sebebiyle iman
105, 106, 168, 368-371, 420 ; Abdülalim, "Ma'ri-
esaslarının belirlenmesi için akaid ko-
fetü'l-me~fıhib", Mecelle- i 'Ulam -i isltlm iyye, de bu görüşü benimsemiş, çağdaş ya-
1/ 1, Tahran 1960, s. 163-177 ; Abdülgani Ah- nularının incelenmesini zaruri görmüş­
zarlardan M. Zahid Kevseri, Ali Sami en-
med Nacl, "Ebu 1-:!anife ve J::ıürriyetü ' r-re' y" , tür. Ashap döneminde müslümanlar ara-
Neşşar ve inayetullah iblağ aynı kana-
ME, XLVI / 3 (1 974 ). s. 323-328 ; M. Abdürreşfd sında akaide dair bir ihtilaf bulunmadı­
en-Nu'mani, "Mekanetü Ebi 1-:!anife fi'l-J::ıadiş" , ati paylaşmı şlardır. 2. Ebü Hanife ön-
ce ketarn ilmiyle ilgilenmiş, ancak daha ğı halde hicri ı. yüzyılın son l arından iti-
ed -Dirasa tü '1-islamiyye, XXIV 11, islamabad
1989, s . 27-67 ; Halim Sabit Şi bay, "Ebu Hani- sonra ashabın itikadl meselelerle meş­ baren ortaya çıkan ihtilaflar neticesin-
fe ", iA, IV, 20-28 ; R Paret. "İstihsan", a.e., V1 gul olmadığını düşünerek arneli konu- de değ işik görüş sahiplerinin birbirini
2, s. 1217·1219 ; J. Schacht, "Abü Hanlfa al- tekfir edip öldürmeyi caiz görmesi, Ebü
larda halkın karşılaştığı problemierin çö-
Nu' man", E/ 2 (İng.). I, 123-124 ; U. F. Abd-Al-
zülmesini daha önemli görmüş ve bir Hanife'ye göre itikadi esasların Kur'an-ı
lah, "Abü 1-:!anifa", Elr., 1, 295-301.
daha uğraşmamak üzere ketarn ilmini Kerim ·e ve sa hi h hadisiere başvurula­
li MusTAFA UzuNPOSTALcı terkedip fıkha yönelmiştir (Muvaffak b. rak kesin delillerle belirlenınesini zorun-
Ahmed ei-Mekki, s. 5 I -53; Al i Abdülfettil.h lu hale getirmiştir (el-'A lim ve'l-müte 'al-
Akaide Dair Görüşleri. Havaric, Ceh- e l - Mağribi , s. 2 ı ). 3. Ebü Hanife, kela- lim, s. ı 1-12) . Bu da onun kelam ilmiyle
miyye, Mu'tezile, Müşebbihe, Kaderiy- mı öğrenilmesi caiz olmayan ilimlerden uğraşmayı doğru bulmadığına ilişkin ri -
ye, Cebriyye, Mürcie ve Şla ' nın birer iti- kabul edip başta oğlu Hammad olmak vayetlerin sahih olma ihtimalini zayıflat­
kadl mezhep olarak teşekkül etmey(i! üzere öğrencile rine bu ilimle uğraşma ­ maktadır . Bu rivayetlerin doğru olabile-
başladığı bir dönemde yetişen Ebü Ha) yı yasaklamış , insanlara ketamın kapısı ­ ceğini kabul eden alimiere göre ise Ebü
nlfe, akaid ve ketama dair görüşleriy­ nı aralayan Amr b. Ubeyd'in yanı sıra Hanife'nin meşgul olmayı uygun bulma-
le Ehl -i sünnet akldesinin oluşmasına biri tenzihte, diğeri teşbihte olmak üze- dığı kelam Kur'an ve Sünnet' e dayan-
zemin hazırlayan alimlerdendir. Özellik- re iki aşırı ucu temsil eden Cehm b. Saf- mayan, buna karşılık yabancı kültürler-
le Basra'da ilahi sıfatlar. kader, mürte- van ile Mukatil b. Süleyman'a lanet oku- den etkilenen veya hakkı değil batılı sa-
kib-i kebire ve tekfir gibi ilk dönemin muştur (Kadi Abdülcebbar, s. 266 ; Terni- vunmayı hedef alan ve ne olursa olsun
belli başlı akaid meseleleri üzerinde de- mi , I, I 13) muarızın görüşlerinin mutlaka yanlış ol-
ğişik görüşlere mensup alimlerle yaptı­ ilk iki görüş birbirine oldukça yakın­ duğunu göste rıneyi amaçlayan itikadi
ğı tartışmalarda islam ümmetinin ço- dır. Her ikisinde de Ebü Hanife'nin iti- tartışmalardır. Sonuç olarak Ebu Hanife
ğunluğu tarafından benimsenen itikadi kadi tartışmalara girdiği ve henüz oluş- mutlak manada ketarn ilmi aleyhinde

138
EBÜ HANIFE

bulunmamıştır (Ta şköprizad e, II, 154-159; Ebü Hanife'nin itikadl görüşlerini. ta- van, Şeytanüttak, Hişam b. Hakem gi-
Beyazi zade, s. 35 -46) . lebeleri Ebü Yüsuf, Ebü Mutl' ei-Belhl bi kelamcıların aynı terimleri kullandık­
Ebü Hanife'nin fıkhı, "kişinin dünya ve Ebü Mukatil es-Semerkandl tarafın­ ları ve Ebü Hanife 'nin de Cehm b. Saf-
ve ahirette fayda veya zarar göreceği dan yazılıp nakledilen el- 'Alim ve'l-mü- van ve Şeytanüttak ile münazaralar yap-
hususlara ilişkin hükümleri bilmesi" şek­ te'allim, el-Fı]f.hü'l-ekber, el - Fı]f.hü 'l­ tığı bilinmektedir. Ebü Hanife'nin itika-

linde tarif ederek bunlardan akaide dair ebsat, er-Risô.le, el- Vaşıyye adlı akaid dl görüşlerini şöylece özetlemek müm-
hükümleri konu edinen ilme "el-fıkhü'l­ risalelerinin yanı sıra tabakat ve mena- kündür:
ekber" adını vermesi onun, akaidi arneli kıb kitaplarından tesbit etmek müm- 1. UIOhiyyet. Bütün varlıklar Allah ta-
hükümleri inceleyen fıkıhtan üstün tuttu- kündür. Bununla birlikte onun itikadl rafından yoktan (la min şey ' ) yaratılmış­
ğunu göstermektedir. Ebü Hanife, fark- görüşlerini hatasız olarak belirlemek ol- tır. Göklerin ve dünyanın şaşmaz bir dü-
lı itikadl telakkilerin çarpıştığı Küfe, Bas- dukça güçtür. Ebü Hanife' nin itikadi zene sahip olması. varlıkların bir halden
ra, Bağdat ve Hicaz bölgelerini dolaşıp cephesini inceleyen müellifler, söz ko- başka bir hale dönüşmesi, çocuğun gü-
bu yörelerde savunulan görüşleri öğren­ nusu kaynaklarda bazan aynı konuda zel bir endam ile ana karnından çıkma­
dikten sonra Kur'an'ı ve Hz. Peygam- kendisine farklı görüşler nisbet edilme- sı, bilgili ve hikmet sahibi ulu bir yaratı ­
ber'e atfedilen hadisleri incelemek su- sini, akaid risalelerinin bizzat kendisi cının mevcudiyetini gösteren apaçık de-
retiyle İslam akaidini asıl kaynakların­ tarafından yazılınayıp talebelerince ka- lillerdir. Akıl , azgın dalgalar arasında sey-
dan belirlemeye çalışmıştır. Kendisiyle leme alınması ve bu risalelerde araz, reden bir geminin yetenekli bir kaptanı
tartıştığı muarızı nasları kabul eden bi- cevher. zat, sıfat, mücize. keramet gibi olmadan yoluna devam etmesini imkan-
riyse kesin nakli delil, nasları delil say- daha sonraki dönemlerde ortaya çıktığı sız gördüğü gibi kainatın da bilgili ve
mayan biriyse kesin akli delil kullanmış­ kabul edilen terimierin yer alması sebe- her şeye gücü yeten bir yaratıcısı olma-
tır (Ebü 'I-Hayr, s. 134 - 135 ). Nitekim mül- biyle ona aidiyetlerinin tartışmalı olma- dan var olup düzenli şekilde devam et-
hidlerle yaptığı tartışmalarda akli delil- sını, risalelerin bazı yazma nüshaların­ mesini muhal görür (Beyazizade, s. 75-
ler kullandığı gibi muhaliflerini ikna et- da değişik bilgilerin yer almasını ve do- 85). Her insan bunları düşünerek Allah'ın
mek için " ma ' külatı mahsüs hale ge- layısıyla eserlerine sonradan bazı ilave- var olduğunu idrak edebilir. Bundan do-
tiren" kıyaslar yapmış , bazan da esas- lerin yapılmış olma ihtimalini, onun iti- layı dini bir davetle karşılaşmasa bile
larına Kur'an'da işaret edilen ihtimal- kadl görüşlerini belirlemeyi zorlaştıran yetişkin ve akıllı her insan Allah'a inan-
leri tartışma metoduna başvurmuştur. arniller arasında zikrederler. Her şey­ ınakla yükümlüdür. Akıl yürütmek su-
Akaidde daha çok Kur'an'ı esas alıp on- den önce tabakat ve menakıb kitapla- retiyle Allah'a isim ve sıfat nisbet edile-
dan itikadl hükümler çıkarmış , hadisleri rında Ebü Hanife'yi övme ve yerme hu- mez : O sadece zatına nisbet ettiği isim
de bazan kullanınakla birlikte Kur'an'a susunda ifrat ve tefrite varan aşırı de- ve sıfatlarla nitelendirilebilir. O'nun ilim,
aykırı hükümler ihtiva edenlerini uydur- ğerlendirmelerin yapıldığı, bu arada ta- irade, hayat, kudret, kelam, se m'. basar
ma kabul ederek dikkate almamıştır. raftarlarına göre onun Hz. Peygamber'in gibi zatl: yaratma. rızık verme, diriltme,
Zira ona göre Kur'an'a aykırı hükümler övgüsüne mazhar olan bir kişi, muhalif- öldürme gibi fiili sıfatları vardır. Sıfatla ­
taşıyan hiçbir söz Hz. Peygamber' e ait lerine göre ise tekfir edilmesi gereken rı zatından ayrılmaz. Bütün isim ve sı­
olamaz (el· 'Alim ve'L·müte'allim, s. 26 - zararlı bir bid ' atçı olarak gösterildiği fatları ezell olup hiçbiri hadis değildir.
27; Beyazlzade, s. 50-70; Ebü 'I-Hayr, s. dikkati çekmektedir. Bu da söz konusu İlahi fiiller ezell olmakla birlikte bu fiil-
200-204) kaynaklardaki bilgilerin ihtiyatla karşı­ lerle meydana gelenler (mef'ul) hadistir.
EbO Hanife'nin akaid alanında görüş­ lanmasını gerekli kılan bir husustur. Ni- Allah araz ve cisim değildir, dengi ve
lerinden faydalandığı kişilerin başında tekim Ebü'I-Muzaffer ei - İsferaylni, Ka- benzeri yoktur (Beyazizade, s. 90-127, 2 ı 2-
Hz. Ali gelir. Zira Ebü Hanife, kendisiy- deriyye ve Rafiza'ya mensup bazı kim- 2 ı 9) Sayı itibariyle değil eşi ve benzeri
le savaşan muhaliflerine "isyankar kar- selerin kendi batı! inançlarını terviç et- bulunmaması itibariyle birdir. İlahi za-
deşler" adını vermek suretiyle adam öl- mek amacıyla onları Ebü Hanife'ye nis- tın yanı sıra sıfatiarın hiçbiri de yaratık­
dürme gibi büyük bir günahı işleyenie­ bet ettiklerini kaydetmiştir (et· Tebşfr, s. lara ve sıfatiarına benzemez. İhlas sü-
rin dahi mürnin olduğuna hükmetme- ı 85). Talebelerince ona atfedilen akaid resi bunu ifade etmektedir. Naslarda Al-
sinden ötürü Hz. Ali'yi itikadl problem- risalelerine bazı ilaveler yapılmış olma- lah'a atfedilen yed, nefs, vech, nüzül gi-
lere çözüm getiren ilk alim olarak gör- sına rağmen bunların ana hatlarıyla ona bi sıfatiarın keyfiyeti bilinemez. Bunlar
müş ve onun bu metodundan önemli öl- ait görüşleri ihtiva ettiği hususu ittifa- ne yaratıklara ait organ ve fiiliere ben-
çüde faydalandığını açıklamıştır (Risale, ka yakın bir kanaat halindedir. Ebü Ha- zetilebilir, ne de i'tizal ehlinin yaptığı gi-
s. 69). Ehl-i beyt'e mensup alimlerden nife ile öğrencilerinin akaide dair görüş­ bi te'vil edilerek açıklanabilir. Zira "yed "i
Zeyd b. Ali, Muhammed el-Bakır, Ca'fer lerini naklettiğini belirten Ebü Ca'fer et- kudretle açıklamak örneğinde olduğu gi-
es - Sadık ve Abdullah b. Hasan b. Hasan Tahavl'nin 'Akide'sindeki görüşlerle söz bi bu sıfatları te'vil etmek onları ilahi
ile görüşüp akaid konularında onlardan konusu risalelerdeki görüşlerin büyük sıfat olmaktan çıkarır. Allah ihtiyaç duy-
istifade etmiş, ashaptan Abdullah b. çapta benzerlik arzetmesi de bunu te- maksızın göklerin üstünde bulunan ar-
Mes'Od, Muaz b. Cebel, tabiinden Ha- yit etmektedir. İlgili risalelerde yer alan şa istiva etmiştir. Bir mekanda bulun-
san-ı Basri, Ata b. Ebü Rebah, Said b. araz, cevher. zat, sıfat, mücize ve ke- maya muhtaç olmayan Allah zatıyla de-
Müseyyeb, Ömer b. Abdülaziz gibi alim- ramet terimleri bunlara sonradan ila- ğil ilmi ve ilahi yardımıyla yaratıklarının
lerin görüşleri de onun itikadl düşünce­ ve edilmiş olabileceği gibi Ebü Hanife'- yanındadır (Ebü Hanife. el · Vaşıyye, s. 73;
lerine şekil vermiştir. Bunlardan başka nin bunlardan bahsetmiş olması da uzak B eyh akı, s. 540, 572; Beyazizade, s. ı 86-
Hüseyin b. Haris ve Ebü ' I-Kasım el-Ce- bir ihtimal değildir. Zira onun dönemin- 198). Allah dilediği şekilde ve keyfiyeti
deli' den de faydalandığı nakledilir. de yaşayan Ca'd b. Dirhem, Cehm b. Saf- bizce bilinmeyen bir tarzda mürninler

139
EBÜ HANIFE

tarafından cennette görülecektir (Dari- el-Kamer 54 / 49, 52-53; Yünus 10/34, 99) ği dinlerin temel prensipleri tevhid esa-
mi. s. 15). ve hadislerde (el-Muvatta,, "~ader", ı4; sına dayalı tek bir sistem oluşturmak­
Bazı kaynaklarda Ebu Hanife'nin Al- Tirmizi, "İman", 4) her şeyin yaratılmadan la birlikte fer'i hükümleri (şeriat) farklı
lah'a mahiyet atfettiğine dair rivayetler önce yazıldığı ve meydana gelen şeyle­ olabilmişti r (Beyazizade, s. 198-200, 31 1-

yer almışsa da bunların sahih olmadığı rin bu yazıya göre gerçekleştiği açıkça 336) Allah'a inandığı halde son peygam-
kabul edilmiştir (Teftazani, ŞerJ:ıu'l -Ma­ belirtilmiştir. Allah Teala hayır ve şer berin nübüwetini benimsemeyen kimse
~iişıd, ll, 50; krş. Makdisi, 1, 84-85) dahil vuku bulacak her şeyi ezeli ilmiyle Allah'a da iman etmemiş sayılır. Çünkü
bilmiş ve ilmine göre vasfederek levh-i ona iman etmek Allah'ın emirlerinden
z. Halku'l-Kur'an. Bu konuda Ebu Ha-
nife'ye nisbet edilen görüşler farklı olup mahfuza yazmıştır (Beyazizade, s. 266- biridir (en-Nisa 4 /65 ). Dolayısıyla Allah'a
üç noktada toplanabilir. a} Kur'an'ın sa- 279) Bununla beraber mürninleri ima- iman eden herkesin Hz. Muhammed'in
dece Allah kelamı olduğuna inanmak na, katirieri de küfre zorlamamış, her- nübüwetini de kabul etmesi gerekir (Ebü
gerekir, mahluk olup olmadığı hususu- kese fiilierini iradeleriyle gerçekleştir­ Hanife, el-'Alim ve 'l-müte'allim, s. 23; Be-
nu tartışmak caiz değildir (Temimi, ı , me imkanı tanımıştır. Zira Allah herke- yazizade, s. 318-336).
175-176). b} Kur'an mahluktur, zira AI- sin kaderini, kendi iradeleriyle gerçek- 5. Ahiret. Kabir azabı haktır; zira Kur'-
Iah'ın dışındaki her şey yaratılmıştır. Ni- leştirecekleri şekilde yazmıştır. Bundan an-ı Kerim'de buna işaret edilmiştir (et-
tekim yaratılmış bir şeye yemin etmek dolayı kişi annesinden mürnin veya ka- Tevbe 9/ ıoı ; et-Tür 52 / 47) . Kabir aza-
caiz olmadığından Kur'an'a yapılan ye- fir (said veya şaki) olarak doğmaz; mü- bına inanmayanlar Cehmiyye mensup-
min geçerli sayılmamıştır (Hatib, XIII , min iken kafir, kafir iken mürnin olabi- larıdır. insanların ölümden sonra diril-
383-384; Ali Sami en - Neşşar , s. 238) . c} lir (Zebidi, ll, 9) . tilmeleri ve arnellerinin tartılması hak-
Kur'an Allah kelamı olup mahluk değil­ Kulların fiilierini yaratan Allah'tır, kul tır. Kıyamet alametlerinden kabul edi-
dir, fakat Kur'an'ı telaffuz edişimiz ve ise fiil yapmayı diler ve onu icra eder. len deccalin çıkışı ile Hz. isa'nın nüzulü,
onu yazışımız mahlüktur (Ebü Hanife, el- Eğer kul fiilierinin yaratıcısı olsaydı on- ayrıca cennetle cehennemin ebedlliği ko-
Fı~hü ' l-ekber, s. 58 ; Beyazizade, s. 175- ları dilediği şekilde yapabilmesi ve her nularında Ebu Hanife'ye farklı görüşler
179). dilediğini gerçekleştirebilmesi gerekir- nisbet edilir. Deccalin çıkışı ve Hz. isa'-
Kur'an'ın mahluk olduğu görüşünü ilk di. Fiilierini yapma gücü (istitaat) fiilden nın nüzulü el-Fılf.hü'l-ekber'e ait yaz-
defa Ebü Hanife'nin ortaya attığını ile- önce değil fiil anında kullara verilmiştir. ma nüshaların bir kısmında yer alma-
ri süren ikinci rivayet ya onu kötülemek Kul fiili yapma anından önce bu güce sa- maktadır. Ebu Hanife'nin itikadi görüş­
isteyenlerce uydurulmuştur veya eksik- hip bulunsaydı Allah'a muhtaç olmazdı ; lerini yansıtan beş risalesini bir araya
tir. Ebu Hanife belki de ilk defa Kur'an'ı halbuki Kur'an'da kulların her an Allah'a toplayıp yeniden düzenleyen Beyaziza-
telaffuz edişin mahlük olduğunu söyle- muhtaç oldukları bildirilmiştir (Fatır 35/ de Ahmed Efendi'nin eserinde de söz
miş, fakat muhalifleri bunu "Kur'an mah- ı 5; Muhammed 471 38) istitaat, fiilini konusu kıyamet alametlerine yer veril-
lüktur" şeklinde eksik olarak nakletmiş­ gerçekleştirmesinden sonra da kula ve- memiştir. Bu da deccalin çıkışı ve Hz.
lerdir. Eğer Ebü Hanife Kur'an'ın mah- rilmiş olamaz ; zira bu takdirdefiilin is- isa' nın nüzülü konusunun Ebu Hanife'-
lük olduğunu savunmuş olsaydı bazı gö- titaatsız meydana gelmesi gerekir ki bu nin risalelerine sonradan ilave edildiği
rüşlerini eleştiren Buharf'nin bu husus- muhaldir. Kulda istitaat yaratmakla Al- ihtimalini güçlendirmektediL Akaid ri-
ta da onu eleştirmesi gerekirdi. Halbuki lah kulun fiilinin halikı, kul ise bu istita- salelerinde belirtildiğine göre Ebu Hani-
Buhari, halku'I-Kur'an konusuna ayır­ atı hayır veya şer yönünde kullanınakla fe cennet ve cehennemin ebedi olduğu­
dığı Ijal)f.u et<ali'l- <ibdd adlı eserinde fiilin kasibidiL Bütün bu açıklamalara nu kabul eder (el-Vaşıyye, s. 75; e l·Fı~­
Ebü Hanife'ye böyle bir görüş nisbet et- rağmen Ebu Hanife kader problemini hü'l-ekber, s. 62) Diğer bazı kaynaklar-
memiş, Eş'ari de Malf.alat'ında Kur'an'ın hürriyet- zaruret çelişkisinden kurtara- da ise cennet ile cehennemin ebedi ol-
mahlük olduğunu kabul edenler arasın­ rak çözemediğinin farkına varmış olma- madığına ve yaratılan her şeyin mutla-
da Ebu Hanife'yi zikretmemiştir. Birinci lıdır. Zira ona göre gözün güneşe bak- ka yok olması gerektiğine inandığı riva-
rivayetin ise halku'l- Kur'an tartışması­ ması mümkün olmadığı gibi aklın da ka- yet edilmektedir (Hatib, Xlll, 399-400;
na girmeyi uygun görmediği dönemde- der ve kulların fiilieri konusunu nihai çö- Vehbi Süleyman Gaveci, s. 38-39). Ancak
ki görüşünü yansıtmış olması muhte- züme kavuşturması mümkün değildir Ebü Hanife, bu görüşü ortaya atan Cehm
meldir. Üçüncü rivayet Ebu Hanife'nin (Beyazizade, s. 150-165, 182-1 83, 243-254 ; b. Safvan'ı tekfire kadar varan bir ten-
nihai görüşü olmalıdır. Nitekim bazı kay- Ebü'l-Hayr, s. 170-1 78). kide tabi tuttuğuna göre bunun kendi-
naklar. Ebu Yusuf'un hocasıyla altı ay 4. Nübüvvet. Nübüwetin gerçekliği ila- sine nisbet edilmesinin yanlış olduğunu
halku'I-Kur'an konusunu tartıştığını ve hi bir ilhamla kavranabilir. Şöyle ki Al- söylemek mümkündür. Şu var ki Ebü
sonunda onunla, "Kur'an Allah kelamı­ lah, peygamberin ilahi kaynağa dayan- Hanife cennetin ebedlliğine delil getir-
dır, mahlük değildir, mahlük olduğu­ dırarak verdiği bilgilerin doğruluğu hu- diği halde cehennemin ebediliğini ispat-
nu söyleyen kafirdir" görüşünde karar susunda insanların kalbinde bir kanaat layan herhangi bir delil zikretmemiştir
kıldıklarını kaydetmektedir (Hatib, XIII, ve bir itminan yaratır. Bununla birlikte (el-Fı~hü'l-ebsa~ s. 52) ibn Kayyim'in
383-384; Beyhaki, s. 32 ı- 322) Bu da Ebu peygamberlerin gösterdikleri mucizeler Münzir b. Said'den yaptığı bir nakilde
Hanife'nin halku'I-Kur'an konusundaki de haktır. Hz. Peygamber'in inşikiiku'l­ belirtildiğine göre Ebu Hanife ve men-
görüşünün bazı değişiklikler geçirdiğini kamer• mucizesi ve mi'racı bu tür olay- supları, Adem'in yaratıldığı cennetin dün-
gösterir. lardandır. Peygamberler şirkten, büyük ya bahçelerinden biri olduğu kanaatini
3. Kader. Kainatta meydana gelen her ve küçük günahlardan korunmuştur. An- taşıyorlardı (ijadi'l-ervaJ:ı, s. 53-54) Bu-
şey ilahi takdir ve kazaya göre cereyan cak küçük hata (zelle) işlemeleri müm- na karşılık el- Fılf.hü '1 - ebsa(ta cennet
eder. Zira Kur'an-ı Kerim'de (mesela bk. kündür. Bütün peygamberlerin getirdi- ile cehennemin elan yaratılmış bulun-

140
EBÜ HANiFE

duğu belirtilmekte ve Allah ' ın her şeyi lıp oruç tutar ve diğer ilahi buyrukları tumuna aykırıdı r. Bu duruma göre tek-
yarattığınıbildiren ayet (ei-En 'am 6/ ı0 2 ) yerine getirir. Nitekim Kur'an - ı Kerim'- tir ettiği kimse hükmü apaçık olan bir
buna delil gösterilmektedir. de ki şiden önce iman etmesi, sonra da esası inkar etmiş olmalıdır. EbQ Hani-

6. İman - Günah Meselesi. Ebü Hanife'- iyi işler yapması istenmek suretiyle iman fe'ye göre Hz. Peygamber'in ebeveyni ka-
ye nisbet edilen görüş l ere göre iman bil- arnelden ayrı tutulmuştu r (ei-Maide 5/ tir olarak değil fıtrat* üzere ölmüştür.
gi, tasdik ve ikrar unsurlarından oluşur. 69; ei-Mü'min 40 / 40) . Hayız ve nifas ha- Her ne kadar bazı kaynaklarda bunun
Bir insanda imanın gerçekleşmesi için lindeki kadınlardan bazı farzların sakıt aksini ifade eden bir görüş kendisine
onun şüpheden arınmış kesin bilgiye sa- olması da bunun delillerinden birini teş­ nisbet edilmişse de bunun bazı risalele-
hip olmasının yanı sıra bu bilginin doğ­ kil eder. rindeki istinsah hatasından kaynaklan-
ruluğunu kesin olarak tasdik etmesi ve EbQ Hanife'ye göre günah işiemek dığı tesbit edilmiştir (el· cAlim ue'l-mü·
bu kararını sözlü olarak açıklaması ge- mümini imandan çıkarmaz. Çünkü Kur'- te callim, s. 7; Vehbi Süleyman Gavecf, s.
rekir (el· cA/im ue 'l·mütecallim, s. ı ı ; İbn an'da, zina eden ve adam öldürenlerden 257 -258).
Hazm, III, 22 7, 228; Ebü'l- Hayr, s. ı 83 ). iman vasfı nefyedilmemiş (el- cAlim ue 'l · 8. İmi'imet. Devlet başkanının, mümin-
İman için bunların hiçbiri tek başına ye- mütecallim, s. 27-28). zerre miktarı ha- lerin bir araya gelip istişarede bulun-
terli değildir. Aksi halde kalben tasdik yı r işleyeniere bunun karşılığının verile- maları yoluyla seçilmesi gerektiğini ka-

etmedikleri halde inandıklarını söyleyen ceği bildirilmiştir. Hz. Ali de kendisiyle bul eden EbQ Hanife'ye göre Hz. Ebü
münafıkla rın ve Hz. Muhammed'in ger- savaşanları mürnin olarak adlandırmış ­ Bekir ve ömer'den sonra Hz. Ali asha-
çek peygamber olduğunu bilmelerine tır. Eğer günah işlernek mümini iman- bın en faziletlisidir: muhalifleriyle olan
rağmen nübüwetini tasdik etmeyen Ehl -i dan çı karmış olsaydı şirkten sonra gü- anlaşmazlıklarında da haklıdır (Nevbah-

kitap ' ın mürnin sayılması gerekir. Hal- nahla rın en büyüğü sayılan adam öldür- ti, s. ı4) . Hilafete, idareyi zorla ellerine
buki Kur'an'da gerçeği tasdik etmemek- me fiilini işleyenleri Hz. Ali'nin kafir ka- geçiren Emevf ve Abbasiler'in değil üm-
te direnen münafıklarla Ehl-i kitap ka- bul etmesi gerekirdi. Bu aynı zamanda metin işlerini düzeltmek isteyen Ali ev-
fir statüsünde tutulmuştur (ei- M ünafı­ ashabın telakkisini de yansıtmaktadır ladı daha layıktır. Bu kanaatine bağ lı ola-
kün 63 / ı ; el-Bakara 2/ ı46; ei-En'am 6 / (Ebü'l-Hayr, s. ı 9 0) . Müminlerin günah- rak EbQ Hanife, İmam Zeyd'in ve Ehl-i
20) . Yine Kur'an'da, gerçeği dilleriyle ik- ları sebebiyle ahirette tabi tutulacakları beyt'e mensup kişilerin mevcut idareye
rar etmelerinin karşılığı olmak üzere muamele ise Allah'a bırakılmalıdır: di- karşı giriştiği mücadeleleri meşru ka-

Ehl -i kitap'tan bazılarının cennetle mü- lerse affeder, dilerse azaba uğratır. Bu- bul etmiş, hatta onlara destek vermiş­
kafatlandırıldığının bildirilmesi (el-Mai- na göre sadece peygamberlerin ve nas- tir. Fakat buna dayanarak bazı Şii yazar-
de 51 85), dille ikrarın imanın unsurla rın ­ larda haklarında açıklama bulunan kim- ların iddia ettiği gibi (M . Rı za el-Hakimi,
dan biri olduğunu gösterir (Bezzazi, ll, selerin doğ rudan cennete gireceklerine s. 347- 348) Şia ' nın imam et anlayışını be-
20ı-202). Bununla birlikte Ebü Hanffe'- hükmedilebilir (Ebu Hanife, el· ~lim ue 'l· nimsediğini söylemek mümkün değildir.

nin, mürnin vasfını kazanmak için mari- müte callim, s. ı 8 ; Matüridi , Kitabü't· Teu - Zira EbQ Hanife imameti nasla Ehl-i
fet ve tasdiki yeterli görmesini (el· cAlim f:ıfd, s. 382- 383) Mü min bir kimsenin ka- beyt'e verilmiş bir hak olarak görmemiş,
ue 'l-mütecallim, S. 3 ı) dikkate alarak ma- rarlı bir ifade ile, "Ben gerçekten mü- sadece döneminde Ehl-i beyt'e mensup
rifet ve tasdiki asli, ikrarı da tali birer minim " demesi gerekir: zira iman şüp­ olanları imamete diğerlerinden daha la-

unsur olarak gördüğünü söylemek müm- he kabul etmez. Hz. İbrahim'in imanını yık kabul etmiştir (İnayetullah ib l ağ, s.
kündür. Zira ona göre dil ile ikrar dün- bu şekilde ifade etmesi (el-Bakara 2/ ı90-19ı; M. Ebü Zehre, s. ı60- ı65). Buna
yevf hükümlerin uygulanmas ı için ge- 260) bunun bir delilidir. karşılık onun, ashabın faziletini fiili bir

reklidir. Baskı altında inandığının aksini 7. Tekfir. EbQ Hanife'ye göre insanlar durum olan hilafet sırasına göre değer­
ifade eden kimsenin mürnin kabul edil- kendi beyanlarına , ibadet şekillerine ve lendirmek gerektiği ve zorla da olsa ida-
mesi de bunu göstermektedir . Ebü Ha- dini alarnet sayılan kıyafetlerine bakı la­ reyi eline geçiren halifeye itaatin luzum-
nffe'nin bazı ifadelerinden anlaşıld ı ğına rak tekfir edilebilir ler (el- cAlim ue 'l-mü· lu olduğu kanaatini taşıdığı da nakledil-
göre (a.g.e., s. ı ı , ı 7- ı 8) kalben tasdik te callim, s. 24) Mürnin o lduğunu söyle- mektedir. Ancak EbQ Hanife'nin Hz. Ali'-
im a nın asli unsurunu teşkil ettiği nden mekle birlikte ilahi sıfatları inkar eden ye ve eviadına karşı bir temayülü bulun-
imanda artma ve eksilme olmaz: dola- veya b u n l arı yaratıkların s ıfatia rına ben- duğu sezilmekte ve idareyi zorla eline

yısıyla peygamberler ve melekler dahil zeten, kadere inanmayan, Kur'an'da açık­ geçirenlere karşı direnen Ehl-i beyt men-
bütün müminlerin imanı aynıdır veya bir- ça belirtilen hükümleri kabul et meyen, suplarına destek verdiği her kesçe ka-

birinin benzeridir. Onun, imanın artıp ek- günah işlerneyi helal sayan ve Kur ' an ' ın bul edilmektedir.
sileceği telakkisini benimsediği nakle- bir harfini bile inkar eden kimse tektir Kendi risaleleriyle hakkında bilgi ve-
diliyorsa da bu rivayet iman hakkındaki edilir. Ancak Kur'an'ı tefsir veya te 'vil ren kaynakların incelenmesinden anla-
umumi telakkisine aykırı düşmektedir. ederek hükümler çıkaran , yahut Hz. Pey- şıldığına göre imam-ı Azam EbQ Hanife
Çünkü imanda artma ve eksilme olabil- gamber' e nisbet edilen hadisiere daya- İslam dünyasında meydana gelen siya-
mesi için arnelin onun u nsu rlarından bi- lı bazı itikadf hususları benimsemeyen si, fikri ve itikadf zümreleşmeler sonun-
rini teşkil etmesi gerekir. Halbuki Ebü kimse tektir edilemez (ei - Fı~hü ' l -ebsa~ da Kur ' an-ı Kerfm'e ve ona aykırı olma-
Hanife'ye göre amel imanın bir cüzü ol- s. 37-38 ; Beyazizade, s. ıo5-106, ı4 9 , 200, yan sahih hadisiere dayanıp İslam akai-
mayıp dini hayatta imandan sonra yer 278, 307). Bazı kaynaklarda, Ebu Hani- dini belirlemeye çalışan erken devir mü-
alan bir unsurdur. Kişi namaz kılıp oruç f e'nin Kur'an'ı fa rklı şekillerde te'vil eden tefekkirlerinin başında yer almıştır. Nak-
tuttuğundan dolayı Allah'a ve Peygam- muhaliflerini tekfir ettiği nakledilirse lin yanında aklı ihmal etmemiş, itikadf
ber'e inanmış değildir, aksine Allah'a ve de (İbnü ' l-Hüm a m , s. 323-324) bu onun meseleleri açıklamak için akli kıyaslar
Peygamber'e iman ettiği için namaz kı- tektir konusundaki müsamahakar tu- yapmış , düşüncesin i Kur 'an, sahih ha-

141
EBU HANIFE

disler ve ashabın ileri gelenlerinin anla- Matüridi ise ketarn statüsü içinde açık­ Mevcut kaynaklara göre EbU Hanife'-
yışları şekillendirdiği için yabancı kül - layıp yaymışlardır. Daha sonra Matüri- yi tenkit edenlerin başında Buhari gel-
türlerin tesirinden uzak kalmıştır. İslam di'yi takip eden alimlerce geliştirilen bu mektedir. Bu ha ri el- Cami c u 'ş- şaJ:ıil}. 'i-
akaidinin ana meseleleri etrafındaki gö- muhteva günümüze kadar taşınmış ve nin bab başlıklarında isim zikretmeden,
rüşleri alimler arasında büyük yankılar Matüridiyye adıyla meşhur olmuştur. Os- "Kale ba'zu'n-nas" (insanlardan biri şöy­
uyandırmış, bu görüşlerin büyük bir kıs­ manlı kazaskerlerinden Beyazizade Ah- le dedi) ifadesini kullanarak EbU Hani-
mı, başta Matüridiyye olmak üzere Se- med Efendi, Ebü Hanife'nin akaid risale- fe'yi tenkit etmiş (Buhari, "Iman", 36; Veh-
lefiyye ve Eşa'riyye alimlerince benim- lerini önce el - Uşulü'l- m ünite li'l- İmam bi Süleyman Gaveci, s. 203-265), diğer
senerek geliştirilmiştir. Mülhidlere kar- Ebi Ijanife adlı eserde kelami tertibe eserlerinde de onun İslam dinine zarar
şı Allah'ın varlığını ispatlamak için baş­ göre düzenleyip bir araya getirmiş, ar- veren Mürcie'ye mensup olduğuna ilişkin
vurulan ve esaslarına Kur'an-ı Kerim'de dından da İşaratü'l-meram min cibô- rivayetleri zikretmiştir (et· Tarfl]u' 1· k ebir,
işaret edilen, daha sonra "ihtira' ·· ve rati'l-İmôm (Kahire 1949) adlı kitabıyla vııı . 81; M. Rıza el-Hakimi, s. 343). Hadis-
"inayet" diye adlandırılan akli delilleri bunu şerhetmiştir. EbU Hanife'nin iti- çilerden İbn Hibban, EbU Hanife'nin aley-
bilindiği kadarıyla ilk defa o kullanmış, kadi cephesini İnayetullah İblağ el-İma­ hindeki zayıf rivayetleri naklettikten son-
alemin "la min şey'"den yaratıldığını söy- mü'l-ac?am EbU Hanife el-mütekellim ra hakkında görülen rüyalara dayanıp
lemiş, ayrıca Allah'a "şey'iyyet" izafe ede- adlı eserinde, Muhammed EbU Zehre onu akidesi bozuk bir kişi olarak göster-
rek bir anlamda harici mevcudiyet! bu- EbU Hanife adlı kitabının bir bölümün- meye çalışmıştır (Kitabü'l·Mecrüf:ıin, lll,
lunduğuna yine ilk defa o temas etmiş­ de, Ebü'l-Hayr Muhammed EyyUb Ali de 63 -72). Muhaddislerin Ebü Hanife'yi eleş­
tir. EbU Hanife, zat-sıfat ayırımı yapa- cA.lpdetü'l-İslam ve'J-İmam el-Matü- tirmesinde, nakil yanında akla da baş­
rak ilahi sıfatları muhtemelen ilk defa ridi isimli çalışmasının yarısına yakın kıs­ vurmasının etkili olduğu kabul edilmek-
zati ve fiili kısımlarına ayırıp hepsinin mında incelemiştir. İbnü' s-Sübki, Ebü tedir. Esasen bunların, yalancılıkla itharn
kadim olduğunu savunmuş, böylece Ceh- Hanife ile Ebü'I-Hasan el-Eş'ari arasın­ edilen ravilerin nakillerine dayanarak
miyye ve Mu'tezile'nin sıfat anlayışını daki ihtilaflar hakkında Man?ılmetü 'n­ EbU Hanife'yi kötülemeleri kendi metot-
reddetmiştir. Bir taraftan haberi sıfat­ nuniyye fi'l- ca~a,id (Kaşfde {i 'l·il]tilaf larına aykırıdır, rüyalara başvurmalarının
Iara "bila keyf" iman edilmesi gerekti- beyne Ebi Hanife ue'l·Eşcarf) adıyla bir ise hiçbir ilmi değeri yoktur. Zahid Kev-
ğini söylemek suretiyle Selef'e öncülük risale yazmış (Süleymaniye Ktp., Reisül- seri. bu rivayetlerin EbU Hanife'ye mu-
etmiş, diğer taraftan bunların bir kıs­ küttab Mustafa Efendi, nr. 297), Ali el-Ka- halif olan ehl-i bid'at mensuplarının gay-
mını üstü kapalı. bir kısmını da açıkça ri Edilletü mucte~adi Ebi Ijanife ii ha~­ retiyle uydurulup yayıldığını kabul eder
te'vil ederek teşbih ve ta'til akidesine kı ebeveyi'r-ResUJ (Süleymaniye Ktp ., (et·Terhib, s. 299-307). Mezhep tarihçile-
alternatif bir görüş ortaya koymuştur. Damad ibrahim Paşa, nr. 298/ 4) adlı risa- rinden Ebü'l-Hasan el-Eş'ari, EbU Ha-
EbU Hanife. halku'l- Kur'an konusunda lesinde. Ebü Hanife'nin Hz. Peygamber'in nife'yi Mürele'nin dokuzuncu fırkasının
Cehmiyye ve Haşviyye arasında mUtedil ebeveyninin imanı konusundaki görüş­ kurucusu olarak göstermiş (Ma~alat, s.
bir görüşü savunarak daha sonra Ehl-i lerini delillendirmiş, Debbağzade Meh- 138-139). Nevbahti ve EbU Hatim er- Ra-
sünnet kelamcılarınca yapılan lafzi ve med Efendi Risale ii beyani ~avli Ebi zi de onu Mürcie'nin Amr b. Kays el-Ma-
nefsi ketarn ayırırnma zemin hazırlamış­ Ijanife (Süleymaniye Ktp., Kılıç Ali Paşa, sır'ın (el-Mazır) öncülüğünü yaptığı Ma-
tır. Kadere imanı gerekli görüp kulun nr. ı 040). Saçaklızade Mehmed Risale ii sıriyye (el-Maz ıriyye) fırkasına mensup
iradesiyle fiil yapma gücüne sahip kılın­ taviiJ:ıi ~avli Ebi Ijanife (Millet Ktp., Ali biri olarak tanıtmışlardır (Fıra~u'ş·Şica,
dığını kabul etmiş, insanın mürnin iken Emiri, nr. 938), Darendeli Muhammed b. s. 7; Kitabü 'z·Zine, s. 269). Alimler ara-
kafir, kafir iken mürnin olabileceğini söy- Ömer Risale ii i:iaJ:u kavli Ebi Ijanife sında EbU Hanife'nin Mürcie'ye nisbet
leyerek cebir anlayışından uzaklaşmış, (Süleymaniye Ktp. , Şehzade Mehmed, nr. edilişini, bu mezhebin mensuplarından
imanı tasdik, marifet ve ikrar unsurla- 110/ 4) adlı risalelerinde iman konusun- Gassan el-KUfi tarafından yapılan bir ri-
rına dayandırmakla iman için marifeti daki görüşlerine açıklık getirmeye çalış­ vayete bağlayanlar bulunduğu gibi bu-
yeterli gören Cehmiyye'yi ve sadece ikra- mışlardır. nu Ebü Hanife'nin iman görüşüyle irti-
rı kafi gören anlayışları reddetmiş, arne- EbU Hanife, imanın artıp eksilmeye- batlandıranlar da vardır. İkinci gruba gö-
lin imandan ayrı olduğunu ve dolayısıy­ ceği ve bütün müminlerin imanının ben- re EbU Hanife, günah işleyenierin mü-
la artıp eksilmeyeceğini ortaya koymak- zer olduğu. bu sebeple de kişinin. "Ben min olduğunu savunup akıbetierini ahi-
la da Selefiyye, Mu'tezile ve Havaric' e inşallah müminim" değil, "Ben hakkıyla rete bırakması veya Allah· ın iradesine
muhalefet etmiştir. Böylece akaidin ana müminim" demesinin gerektiği tarzın­ havale etmesi (irca) sebebiyle ilk defa
meselelerinde mütedil bir itikadi siste- daki görüşlerinden ötürü Selef akldesi- Hariciler'den Nafi' b. Ezrak, daha sonra
min temellerini atarak çoğunluğun men- ne mensup hadis alimlerince şiddetle da Mu'tezile alimleri tarafından mürcii
sup olduğu Ehl-i sünnet mezhebinin eleştirilmiştir. Ayrıca bunlar, yalancı ka- olarak nitelendirilmiş, bu sebeple mez-
oluşmasına öncülük yapmıştır. Nitekim bul edilen bazı ravilerin nakillerine da- hep tarihçileri de bunlara uyarak onu
imanın artıp eksilmesi. iman- İslam iliş­ yanarak EbU Hanife'nin İbn EbU Leyla, Mürele'den göstermişlerdir. Gerçi Ebü
kisi. imanda istisna gibi önemsiz sayıla­ Süfyan es-Sevri gibi alimler tarafından Hanife'nin akaid risalelerinde "irca" te-
bilecek bazı hususlar dışında Malik b. iki defa küfürden tövbe etmeye davet rimi, günah işleyenierin akıbetini ilahi
Enes, Şafii, Ahmed b. Hanbel onun gö- edildiğine ve bid'atçı olduğu için görüş­ iradeye havale etme anlamında kulla-
rüşlerini paylaşmışlardır. lerine itibar edilmeyeceğine ilişkin riva- nılmıştır (el·cAlim ue'l·mütecallim, s. 24).
Ebü Hanife'nin akaide dair görüşleri­ yetlere de eserlerinde yer vermişler, onu Ancak bunun mezhepler tarihi kaynak-
ni Ebü Ca'fer et-Tahavi daha çok Selef bazan Cehmiyye'ye, bazan da Mürele'ye larında tarifi yapılan ve iman eden kişi­
anlayışı çerçevesinde, EbU MansUr el- nisbet etmişlerdir. ye günah işlemenin hiçbir zarar verme-

142
EBÜ HAN)FE

diğini temel goruş olarak benimseyen 'alô. pırô.r ve Cehm ve Ebi Hanife ve 298, vr. 33'; a.mlf., Ferrü 'l -'avn min müdde'f
Mürcie ile bir ilgisi yoktur. Öyle olsaydı Hafs fi'l-mahlı1k ' u ile (İbnü ' n-Nedim , fmani Fir'avn, istanbul 1294, s. 129, 143 ; Be-
akldesini benimseyip nakleden öğrenci­ ~- 204) Şeyh Müfld'in Risô.le fi't-teşni' yazizacte Ahmed Efendi, İşa ratü ' l-meram min
'ibtirati'l-İmam (n ş r. Yüsuf Abdürrezzak). Kahi·
leri de aynı görüşü savunurlardı. Halbu- 'alô. Ebi f[anife'si de (A. Fazı! ei-Kaini, re 1949, s. 19-46, 50-150, 165-336; Zebidi, it-
ki onlar Mürcie'yi eleştirmişlerdir. Ebü s. 399) EbO Hanife'yi eleştiren eserler- ha{ü 's-sade, ll, 5, 6, 8, 9, 13, 14; Manastırtı
HanTfe'nin, günah işleyenierin mürnin ol- dendir. İsmail Hakkı, Mevahibü 'r·rahman {f menakıbi'l­
duğuna dair görüşünün Selefiyye de da- imam Ebf f:lanf{e en-Nu'~an, istanbul i310,
BİBLİYOGRAFYA :
hil olmak üzere bütün Ehl-i sünnet'çe s. 7,13-15, 92, 154,173, 183, 201-202; inaye-
Ebü Hanife. el-'Alim ve 'l-müte 'al/im (nşr.
tuilah iblağ. el-İmamü ' I·A'?am Ebü Hanf{e el-
benimsendiği dikkate alınırsa onun Mür- M. Za hid Kevseri, tre. Mustafa Öz. imam - ı Aza-
mütekellim, Kahire 1971 , s. 21 , 38-48, 139-163,
cie'ye nisbet edilişinin, mezheplerle ilgili rnın Beş Eseri içinde). istanbul 1981 , s. 11 -
166-185, 190-191 ; M. Ebü Zehre, Ebü Hanf{e,
kavramların o devirde henüz yerleşme­ 33; a.mlf.. e i-Fıkhü 'l-ebsat( a.e. içinde), s. 37-
Kahire 1976, s. 21 -24, 160-180; Ali Sami en-
54 ; a.mlf.. ei- Fıkhü 'l-ekber (a.e . içinde). s. 58 -
mesinden kaynaklandığı ortaya çıkar. Neşşar. Neş' etü'/-fikri'l -{e lse{f {i'l-islam, Ka·
64 ; a.mlf.. er-Risale (a .e. içi nde). s. 67 -69;
Esasen Ebü Hanife döneminde yeni te- hire 1977, s. 227-24 1; Semire Muhtar ei-Leysi,
a.mlf., el- Vaşıyye (a.e. içinde). s. 72-75 ; el-Mu-
Cihtidü 'ş -Şf'a, Beyrut 1978, s. 217-218; M.
şekkül etmeye başlayan Ehl-i sünnet uatta', "~ader", 14; Buhiiri, "İman", 36; a.mlf..
Zahid Kevseri, Te' nfbü 'l-ljatfb, Beyrut 14011
mezhebi için bu ad henüz kullanılmadı­ et·Tarfhu'l-kebfr, VIII , 81; a.mlf.. et·Tarfhu's-
1981 , s. 12,52-87, 107 -109, 125, 154 -1 55, 176,
ğından akaid meselelerinin her biriyle şagir, ıl, 43, ı oo, 230 ; Tirmizi. "İman", 4; Da~i­ 240 ; a.mlf., et· Terhfb bi -nakdi't- Te' nfb (Te' ni-
mi. er-Red 'ale 'l-Merfsf, s. 15; Nevbahti. Fıra­
ilgili olarak Ehl-i sünnet alimlerine fark- bü '/-ijatlb içinde). s. 299-:307; M. Watt, İs lam
~u 'ş- Şf'a, s. 7, 10, 14; Ebü Hatim er-Razi. Ki-
lı isiınierin verildiği de bilinmektedir. Ni- Düşünces inin Teşekkül Devri (tre. E. Ruhi Fı ğ­
tabü 'z-Zfne (n ş r. Abdullah Seli üm es-Sa merrai .
lah), Ankara 1981 , s. 148, 167, 169, 177, 233 ;
tekim Mu'tezile alimleri, ilahT sıfatiara ei- Culüv ve'l - fıra~ u'!-Caliye içinde), Bağdad
Ebü'I-Hayr M. Eyyüb Ali. 'A~idetü'I-İslam ve ' i-
ilişkin görüşlerinden dolayı Ehl- i sünnet 1982, s. 269; Ebü Bekir el-Acurri. eş-Şerı'a (nşr.
imam el-Matürfdf, Dakka 1983, s. 89-230; M.
alimlerine Müşebbihe, kulların fiilieri ve M. Hamid ei -Fıki) , Beyrut 1983, s. 146-148;
Rıza el - Hakimi, Levle 's-senetan le -helek e'n-
Matüridi, Kitabü 't- Teuhfd, s. 382-383; a.mlf.,
kadere dair görüşlerinden ötürü Mücbi- Nu'man !ba skı yeri yokl. 1985, s. 260-261,343,
Te' vflat (n ş r. M. Müstefizürrahman). Bağdad
re veya Cebriyye adını vermişlerdir. Ma- 347-348, 384-385; Ali Abdülfettah ei-Mağri bi,
1983, s. 98 ; Eş'ari. Makalat (Ritter). s. 36-39,
İmamü ehli's-s ünne ue'l -cema'a Ebü Manş ür
türTdT de insanların irade hürriyeti ve fi- 63, 138-1 39; Tahiivi, 'A~ide (nş r. Arif Aytekin).
ei-Matürfdf, Kahire 1985, s. 20-22; A. Fazıl ei-
il yapma gücü bulunmadığını savunan istanbul, ts. (Se ha N eş riyat). s. 37-55; Makdisi.
Kaini, . Mu 'cemü mü' elli{i 'ş-Şf'a, Kum 1405,
ve dolayısıyla kulların bütün fiilierini ila- el -Bed' ve't -tarfl], ı , 84 -85; İbn Hibban. Kita-
s. 399 ; Vehbi Süleyman Gaveci, Ebü Hanf{e en-
bü 'I-Mecrüf:tfn, lll, 15, 63-72 ; ibnü'n - Nedim,
hT irade ve kudrete havale edenlere Mür- Nu'man, Dımaşk 1407 / 1987, s. 38-39, 203-
el-Fihrist (Teceddüd). s. 204, 224; Kadi Abdül-
cie demektedir (Te' vfliit, s. 98). Eb O Ha- 265; Ahmed Emin. Duf:ıa 'l - İslam, Beyrut, ts .,
cebbar. Façllü 'l-i'tizal ve taba~atü'I - Mu'tezile
nTfe'nin iman hakkındaki tarifini eleşti­ ll, 178-180, 197-198; lll, 321-322; Hüseyni Ab-
(nşr. Fuad Seyyid), Tunus 1343 / 1974, s. 250,
dülmecid Haşim. e l-İmamü '/-Bul]arf, Kahire, ts.,
ren İbn Hazm, onu Mürcie içinde Ehl-i 253, 266 ; Bağdadi, Usülü 'd·dfn, s. 258, 308;
s. 192 - 193; Yusuf Ziya Yörükan. "İslam A.kait
sünnet'e en yakın alim olarak kabul eder Hüseyin b. Ali es - Saymeri. Al]btiru Ebf fjanf-
Sisteminde Gelişmeler ve İmam Ebu Hani-
(el-Faşl, ıı. 265; lll, 228). ŞehristanT ise
fe ve asf:tabih, Beyrut 1976, s. 45-46, 83; İbn
fe", AÜİFD, ll-IV ( 1953). s. 75, 77, 78, 127, 129 ;
Hazm, el-Fas/ (Umeyre), ll, 265 ; lll, 227, 228 ;
EbO HanTfe'nin, günah işlemenin mürni- Halim Sabit Şibay. "Ebu Hanife", İA, IV, 25.
Beyhaki, ei-Esma' ve's -s ı{at, s. 321-322, 540,
ne zarar vermediğini ve imanın yeterli 572; Hatib. Tarfl]u Bagdad, XIII, 331 , 376 -400, liJ YusuF ŞEvKi YAvuz
olduğunu iddia eden Mürcie'den sayıl­ 415 ; İbn Abdülber, e i - İntika ', Kah ire 1350, s.
madığını belirtmiş, aksine günah işle­ 164-165; Nesefi. Tebşıratü ' l -edille, Kayseri Rii-
yen kişinin Allah'ın azabından korkması ş id Efendi Ktp ., nr. 496, vr. 236 ' ; Şehristani, el- Literatür. Hanefi mezhebinin oluşum
Mi/el (Kilani), ı , 141 , 146 ; Muvaffak b. Ahmed ve gelişimiyle birlikte Ebü Hanife'nin ha-
gerektiğini savunduğundan onu Ehl-i
ei-Mekki. Menakıbü Ebf f:lanf{e, Beyrut 1401 1
sünnet Mürciesi'nden kabul etmiştir (el - yatını anlatan, görüşlerinin tenkidini ih-
1981 , s. 51-53 ; Sabüni. el-Bidaye, s. 71 , 85, 87,
Mi/el, I, 141 , 146). Ebü Hanife'nin Cehmiy- 89; isferayini, et-Tebşfr( nşr. Kemal Yüsuf Hüt).
tiva eden veya yapılan tenkitlere cevap
ye'den sayılması da isabetli değildir. Zira Beyrut 1983, s. 183, 184, 185, 195 ; fsa b. Sey- veren birçok eser kaleme alınmış, bu
Müşebbihe ve Haşviyye'ye mensup alim- feddin ei-Hanefi. er-Red 'ala Ebf Bekir el-ljatfb alanda geniş bir literatür meydana gel-
el·Bagdadf, Beyrut, ts. (Darü 'l - Kütübi 'l - ilmiy- miştir. Katib Çelebi ile (Keş{ü 'z ·? unan, ll,
lerin ilahT sıfatlar konusunda tenzihi be-
ye ), s. 52 -59; Zehebi. A' lamü'n -nübela', VI ,
nimseyen herkesi Cehmiyye'ye nisbet 1836-1 839) Fuat Sezgin (GAS !Ar 1. 1/3,
397, 400 ; a.mlf.. Mfzanü'l-i'tidal, ı, 440; ibn
ettiği bilinmektedir. Ayrıca Ebü Hanife'- Kayyim el- Cevziyye, f:ladi'l- e rvatı ila biltidi'l-
s. 33 -37) bu konuya dair otuz civarında
nin Cehmiyye'yi şiddetle tenkit ettiği sa- efraf:t, Kahire, ts. (Mektebetü N e hd ati'I -Mı sri y­ eserin adını verirler. Son dönemde yapı­
hih rivayetlerle sabittir (mesela bk. İbn ye). s. 53 -54; ibnü's-Sübki. Manzümew·n-nü- lan çalışmalarla birlikte Ebü Hanife'yle
niyye {i' 1- 'aka' id, Süleymaniye Ktp. , Reisülküt- ilgili 100'e yakın eserin kaleme alındı­
Hibban, lll , 15 ; Beyhaki, s. 321 ).
tab, nr. 297, vr. 54'- 56•; Kureşi, ei-Cevah irü 'l -
ğı söylenebilir. Bunların başlıcaları şun ­
Zahid KevserT. HatTb el-BağdadT'nin muçlıyye, ı , 61; Teftazani. Şerf:tu'l-Ma~aş ıd, ll,
50; a.mlf.. Şerhu'l- 'Aka' id, istanbul 1973, s. lardır:
Ebü Hanife hakkında naklettiği bilgile-
re güvenilemeyeceğini ispat etmek için 157; Bezzazi, Menakıbii'l-imami'I-A'?am (Mu- A) Basılmış Olanlar. 1. Ebü Yüsuf. İl]­
vaffak b . Ahmed ei-Mekki , Mena~ıbü Ebi Hani- tilô.fü Ebi f[anife ve İbn Ebi Leyla (nşr
Te'nibü'l-ljatfb 'alô ma sa~ahU fi ter-
fe içinde), Beyrut 1401/1981, ll, 201-202; ib-
cemeti Ebi f[anife mine'l- ekô?ib adıy­ Ebü' i-Vefa el-Efgani, Kah i re 1938) 2. İbn
nü'I-Vezir. Tşarü 'l-hak 'ale 'l-l]al~. Beyrut 1403 /
la bir eser yazmış, Abdurrahman b. Yah- 1983, s. 404; ibnü'I-Hümam. ei -Müsayere, Ka- Ebü Şeybe. Rudud 'alô. Ebi f[anife (nşr
ya el-YemanT el-MuallimT Ta'lfkiitü't- hire 1317, 323-324, 327; İbn Hacer el-Heyte- M. Za hid Kevseri, Kahire 1360) . 3. Hüse-
tenkfl bi- ma ff Te' nibi'l- Kevs~rf mi- mi, el-ljayratü'l -h isan, Beyrut 1983, s. 100; yin b. Ali es-Saymeri, Al]bô.ru Ebi f[a-
Taşköprizade, Mi{taf:tu 's-sa'ade, ll, 67, 154-
ne']- ebô.tfl adlı kitabında KevserT'ye ce- nife ve aşJ:ıô.bih (Haydarabad 1974 ; Bey-
208; Temimi. et·Tabakatü's-seniyye, 1, 113,
vap vermiş, KevserT de buna et- Terhib 126-127, 147-148, 175 -1 80 ; Ali ei-Kari. Edille-
rut 1976) 4. İbn Abdülber en-Nemeri, el-
bi-na~di't-Te'nib adlı eseriyle karşılık tü mu 'telcadi Ebf f:lanf{e {f f:tak~ı ebeueyi'r - İntikii' fi feiô. 'ili' ş -.şelô.seti 'l- e' imme-
vermiştir. Ebü'l-Hüzeyl el-Allaf 'ın Kitô.b Resül, Süleymaniye Ktp ., Damad ibn1him, nr. ti'l -fukahô.' (Kahire 1350). s. Muvaffak

143

You might also like