You are on page 1of 22

1526-27 tarihli iki yeni narh listesi ve

İstanbul gıda piyasası

Arif Bilgin*

Giriş Şüphesiz narh listeleri üzerine yapılan başka


çalışmalar da bulunmaktadır. Ancak söz konu-
Osmanlı İstanbul’una ait narh defterleri üzeri- su iki çalışma haricinde, neşir özelliği taşıyan
ne doğrudan yapılan çalışmalar yarım asrı aşan yayın bulunmamaktadır. Diğer çalışmaların bir
bir geçmişe sahiptir. Konuyla ilgili ilk çalışma, kısmı ilgili piyasadaki mal çeşitlerine odaklan-
Halil Sahilloğlu’nun 1967’de yayımladığı, bili- mış, bir kısmı fiyat tespiti amacı gütmüş, diğer
nen en erken tarihli narh defteri ile ilgili maka- bir kısmı ise her iki hususa da yoğunlaşmıştır.3
lesidir.1 Sahillioğlu çalışmasında, hem 1525 yılı
sonuna ait bu defteri malları tasnif etmek sure- Yukarıda sözü edilen çalışmalar ve daha başka
tiyle neşretmiş hem de narh kurumu üzerinde yayınlarda narh kurumunun yapısı üzerinde
değerlendirmeler yapmıştır. Sahillioğlu’nun durulmuş ve konuya dair sorunlar belli ölçüde
ardından Mübahat S. Kütükoğlu da 17. yüz- tartışılmıştır. Hâlâ cevabı bulunamamış birçok
yılın ilk yarısında, 1600, 1618, 1624 ve 1640 soru önümüzde dursa da narhın işleyişi hak-
yıllarında gerçekleştirilen sikke tashihlerinin kında nispeten yeterli bir birikime sahip oldu-
ardından tutulan narh listelerinden günümüze ğumuz söylenebilir. Devlet görevlileri (genel-
ulaşanları yayımlamıştır. 1618 yılında yapılan likle kadı ve muhtesip), ilgili esnaf kolu üyeleri
para ayarlamasının ardından hazırlanan narh ve bazen şehir halkından tarafsız (bî-garaz) ve
defteri ne yazık ki arşivlerde bulunmamak- güvenilir (mu’temedün-aleyh) kimselerden olu-
tadır. Diğer taraftan, 1624 tashihi sonrasında şan bir komisyonca yapılan maliyet hesap-
İstanbul Kadılığı tarafından tutulan listenin lamalarının ardından belli bir kâr oranının
eksik olması dolayısıyla Kütükoğlu ilgili yayı- eklenmesiyle belirlenen tavan fiyatı olarak ta-
nında Üsküdar, Bursa, Balıkesir ve Tekirdağ’ın nımlanabilecek narh uygulaması, bazı dönem-
listelerine de müracaat etmiştir.2 lerde gözlenen karşı duruşlara rağmen Osman-
lı tarihi boyunca varlığını sürdürmüştür. Para

* Prof.Dr., Sakarya Üniversitesi Tarih Bölümü.


1 Halil Sahillioğlu, “Osmanlılarda Narh Müessesesi ve 1525 Yılı Sonunda İstanbul’da Fiyatlar”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, I
(1967), ss. 36-40; II (1967), ss. 54-56; III (1967), ss. 50-53.
2 Mübahat S. Kütükoğlu, “1624 Sikke Tashîhinin Ardından Hazırlanan Narh Defterleri”, Tarih Dergisi, XXXIV, İstanbul, 1984,
ss. 123-182.
3 Mesela bk. Mübahat S. Kütükoğlu, “XVIII. Yüzyıl Sonlarında İstanbul Piyasası”, Tarih Boyunca İstanbul Semineri, İstanbul 1989,
ss. 231-238; Arif Bilgin, “Osmanlı-Avusturya Savaşları Sırasında İstanbul Piyasası (1693-1697)”, Türklük Araştırmaları Dergisi,
17, İstanbul, 2005, ss. 97-125; Özge Samancı, “1835 Yılına Ait Bir Narh Defterine Göre İstanbul’da Bazı Gıdaların Fiyatları,”
Yemek ve Kültür, sayı 17, 2009, ss. 56-60; Şevket Pamuk, İstanbul ve Diğer Kentlerde 500 Yıllık Fiyatlar, Türkiye İstatistik
Kurumu Y., Ankara, 2000.

16
1526-27 tarihli iki yeni narh listesi ve İstanbul gıda piyasası

1526-27 tarihli narh listesi (MAD, nu. 23335, ss. 6-7)

ayarlamalarının yapıldığı olağandışı dönemlere lıdır. Nitekim merkezî hükümet, başkent pi-
ait ayrıntılı listeler bulunmasına rağmen diğer yasasının 1693-1697 yılları arasındaki mal fi-
zamanlarda rastlanan narh listeleri hem sayı- yatlarına (narh) ihtiyaç duyduğunda, bunların
ca azdır hem de oldukça sınırlı malı ihtiva et- bir kısmını kadı sicillerinden, kalanını ise ilgili
mektedir. Bu durum, normal zamanlarda nar- esnaf kollarından tedarik etmiştir.4 Bununla
hın uygulanmadığı ya da belli mallarla sınırlı birlikte devletin 16. yüzyıldaki katı piyasa mü-
kaldığı şeklinde yorumlanmamalıdır. Sikke dahalelerini bir sonraki yüzyılda nispeten terk
tashihinin yapılmadığı dönemlerde belirlenen ettiği anlaşılmaktadır. 16. yüzyılda piyasada
fiyatların bir kısmının mahkeme defterlerine oluşan fiyat dalgalanmalarını önlemek üzere
kaydedilmeyip ilgili esnaf kolunun defterlerine üretici veya tüccar depolarını basarak ürünle-
işlenmesi,4 bu durumun temel nedeni olma- ri piyasaya süren devlet, takip eden yüzyılda

4 Arif Bilgin, “Narh Listeleri ve Üsküdar Mal Piyasası”, Üsküdar Sempozyumu IV Bildiriler, II, İstanbul, 2006, s. 158. Krş. Mübahat
S. Kütükoğlu, "Narh", DİA, 32, İstanbul, 2006, s. 390.

17
Arif Bilgin

fiyatlara müdahaleyi tam olarak terk etmese dığı gibi listeler ağırlıklı olarak gıda maddele-
de piyasadaki mal arzını geniş tutmaya dönük rinden oluşmaktadır. Dört çeşit hayvan yemi
tedbirlere ağırlık vermiştir. Bu durum narhın ve üç çeşit keten kumaş dışında listeler gıda
uygulanışında en azından bazı metalar için bel- maddelerinden ibarettir.
li bir düzeyde yumuşama getirmiş olabilir.
Bir ihtisap defterinin içinde bulunan bu listeler,
Diğer bazı şehirlerle karşılaştırıldığında İs- narh defteri (defter-i narhiyyât) olarak adlandı-
tanbul’daki narh uygulamalarında önemli bir rılmakla birlikte, birkaç kalem mal dışında,9
farklılık dikkat çekmektedir. Kendi üretimi ve ürünlerin hiçbirinin fiyatını ihtiva etmemekte-
yakın bölgelerin ürünleriyle ihtiyacını karşıla- dirler. Öyleyse bu listeler neden önemlidir?
yamayacak kadar yüksek nüfus yoğunluğuna
sahip olan İstanbul’da fiyatlar, yanı başında- Bu listelerin önemi, Halil Sahillioğlu’nun ya-
ki şehirlerden önce belirlenmekteydi. Fiyatlar yımladığı, bir önceki yılın sonuna ait narh
İstanbul Kadılığı tarafından tayin edildikten defterinde yer almayan birçok mal çeşidi içer-
sonra etrafındaki üç kadılığa (Eyüp, Galata ve melerinden kaynaklanmaktadır. Buna karşılık
Üsküdar) bildirilir, söz konusu kazalarda mal- Sahillioğlu’nun yayımladığı defterde de bu
ların fiyatları ona göre belirlenirdi. Özellikle listelerde yer almayan birçok meta bulunmak-
ekmek ve benzeri mamul gıdalar açısından tadır. Narhiyyât defteri olarak tanımlanan bu
çevre kazalardaki fiyatlar, İstanbul’dakinden listelerin piyasada bulunan mallar konusunda
biraz daha yüksek gerçekleşmek zorundaydı.5 oldukça gerçekçi bir tablo çizdiklerinde şüphe
İstanbul’a ucuz ve bol mal akışı riske girebi- yoktur. Listelerden birinin İstanbul kadısı tara-
lirdi. Belirlenen fiyatların bilâd-ı selâse kadıları- fından tutulmuş olduğunun belirtilmesi ve her
na bildirilmesi işini İstanbul kadısına bağlı bir ikisinin de ihtisap defterleri arasında yer alma-
görevli olan Çardak (Eminönü, Yemiş İskelesi) sı güvenilirliklerini artıran unsurlardır. Listeler
nâibi yapardı. İstanbul muhtesibi de bu bölge- arasındaki ilerleyen sayfalarda sayısal olarak da
de faaliyetlerini yürütmekteydi. ifade edilecek farklılıklar, aynı zamanda, sik-
ke tashihi dönemleri haricindeki narh defter-
Bu inceleme, Osmanlı Arşivi’nde yakın zaman- lerinin piyasadaki mal çeşitliliğini tam olarak
da ortaya çıkan ve 1526-27 (H. 933) kışına yansıtma potansiyeli taşımadıklarını da göster-
ait olduğu anlaşılan* iki narh listesine dayan- mektedir.
maktadır.6 Bu defterlerden ilkinde, defterin
başlığında da belirtildiği gibi taze ve kuru mey- Sahillioğlu’nun yayımladığı defterde 180 çeşit
veler, helvalar (hulviyyât), sebzeler ve diğer- malın kaydı yer almaktadır.10 1526-27 tarih-
leri (gayrühü) bulunmaktadır.7 Diğerinde ise, li listede ise 189 meta kayıtlıdır. 97 çeşit mal
“me’kûlât” şeklinde tanımlanan yiyecekler yer her iki yayında ortakken bizim listelerimizde
almaktadır.8 Defterlerin başlığından da anlaşıl- yer alan 92 adet ürün Sahillioğlu’nun yayım-

5 Sözgelimi Kanuni döneminde Üsküdar’da 1 akçe fiyatlı ekmek İstanbul’dakinden 50 dirhem daha düşük üretilmiştir (İstanbul
Kadı Sicilleri Üsküdar Mahkemesi 2 Numaralı Sicil, hzl. Rıfat Günalan vd., İsam Yayınları, İstanbul, 2010, s. 196; Sümeyye Akça,
Üsküdar Kadılığı 23 Nolu ve H. 968-970 Tarihli Sicilin Diplomatik Yönden İncelenmesi: Metin ve İnceleme, Marmara Üniversitesi
Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2005, s. 40).
* Bu listelerde yer alan sebze çeşitlerinden defterlerin kış mevsimi için hazırlandığı anlaşılmaktadır. Listelerde yer alan ıspanak,
pırasa, pazı, şalgam, havuç ve çükündür gibi sebzeler kış ürünleridir.
6 Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi (CBOA), Maliyeden Müdevver Defterler (MAD), nu. 23335.
7 Defter-i narhiyyât-ı meyve-i ter ve meyve-i huşk ve hulviyyât ve sebzevât ve gayruhü (MAD, nu. 23335, s. 6).
8 Defter-i narhiyyât-ı me’kûlât der mahrûse-i İstanbul be-ma’rifet-i Mevlânâ Sadi Efendi kâdî-i mezbûre el-vâkı’ fî sene 933 (1525)
[MAD, nu. 23335, s. 7].
9 Bunlar; tavuk eti, köfter, armut kurusu, kayısı-i Kablanî, nohut ve börülcedir. Kayısı-i Kablanînin 1 kıyyesinin toptancı ve
perakendeci için fiyatı verilirken diğer malların 1 akçeye tekabül eden ağırlığı dirhem olarak kaydedilmiştir.
10 Sahillioğlu, kendi makalesinde 175 çeşit mal olduğunu belirtmektedir (“1525 Yılı Sonunda İstanbul’da Fiyatlar”, s. 38). Ancak
yayımladığı defterde aidiyetleri, kapları ve hatta nitelikleri farklı olmasına rağmen fiyatları aynı olduğu için beraberce verilen
çok sayıda mal vardır (Sarımsak-ı Anadolu ve Rumeli; Sabun-ı Venedik ve Sakız ve Ankona; Zeytun-i Adalar ve Trabzon ve Bozburun;
Zift ve katran gibi). Bu rakama söz konusu malların ayrıştırılıp sayılmasıyla ulaşılmıştır.

18
1526-27 tarihli iki yeni narh listesi ve İstanbul gıda piyasası

ladığı defterde mevcut değildir. Buna karşılık kumaşı çeşidi; sadece Sahillioğlu’nda geçen 5
Sahillioğlu’nun yayımladığı defterde bulunan sabun, 2 keten kumaşı, 2 hasır, 2 balmumu ile
84 çeşit de bizim listelerimizde bulunma- zift ve katrandan oluşan 20 çeşidin dışındaki
maktadır. Üç listedeki toplam mal çeşidi 273 malların tamamı ham veya işlenmiş gıda mad-
adettir. Dolayısıyla 1525 ve 1526-27 yıllarında deleridir.
İstanbul piyasasındaki mal çeşidinin gerçekte
Sahillioğlu’nun yayımladığı narh defterinde- Ekmek ve unlular
kinden bir buçuk kat daha yüksek olduğu tes-
pit edilmektedir. Çok sayıda ekmek/unlu, ta- Listelerde geçen ekmek ve unluların, sonraki
hıl, et yemeği, hayvansal ürün, meyve, işlenmiş dönem narhlarıyla karşılaştırıldığında, olduk-
ürün ve tatlandırıcının yalnızca bizim listele- ça zengin olduğu anlaşılmaktadır. Kütükoğlu
rimizde yer alması, başkent piyasasına yönelik tarafından yayımlanan 17. yüzyılın ilk yarısı-
daha gerçekçi bir tablo sunmaya izin vermek- na ait narh listelerinden 1600 tarihlisinde 8 (s.
tedir. Ancak her üç listenin de kış mevsimi için 22), 1624 tarihlisinde 7 (s. 126) ve 1640 tarihli
hazırlandığı unutulmamalıdır. Bu nedenle def- defterde ise 12 (s. 91) ekmek ve unlu çeşidi bu-
terlerde yaza özel ürünler yer almamaktadır. lunmaktadır. 1525 ve 1526-27 tarihli listelerde
ise 24 çeşit ekmeğin ve unlunun kaydı vardır.
Yazının sonunda yer alan ekte 1525 ve 1526- Bunların 8 tanesi ortakken, 3 tanesi yalnızca
27 yıllarında İstanbul piyasasında bulunup Sahillioğlu’nda bulunmaktadır. Kalan 13 adedi
kayda geçen malların listesi tam olarak veril- ise yalnızca bizim listelerimizde mevcuttur. Bu
miştir. Bu listede yalnızca esas aldığımız iki hamurlular arasında daha sonraki dönemlerde
defterdeki mallar değil, Sahillioğlu’nun yayım- bir daha rastlanmayacak olan çeşitler yer alır-
ladığı defterdeki mallar da yer almaktadır. Lis- ken, dönemin belgelerinde ve bazı seyyahların
teler arasındaki benzerlik ve farklılıkları takip notlarında vurgu yapılan ak ekmek ile sonraki
edebilmek amacıyla gerek bizim listelerimizde dönem narh listelerinde yer almaya başlayan
gerekse Sahillioğlu’nun yayımladığı defterde kâhîler bu defterlerde geçmez.
ortak olan mallar kalın, bizim listelerimizde
yer alıp da Sahillioğlu’nda bulunmayan mallar 1525 yılına ait yayımlanmış narh defterinde ve
ince, Sahillioğlu’nda mevcut olan fakat bizim bizim listelerimizde geçen ekmek ve unlu çeşit-
listelerimizde yer almayan mallar ise italik ola- leri (hangi listede geçtiğini gösteren kalın, ince
rak verilmiştir. Yararlanmayı kolaylaştırmak ve italik haliyle) şunlardır: Nân-ı azîz, nân-ı
amacıyla mallar tasnif edilerek belli başlıklar fodula, nân-ı hâkî, nân-ı Halebî, nân-ı halka,
altında listelenmiş, aynı tür malların arka arka- nân-ı halka-i beyaz, nân-ı Horasanî, nân-ı kir-
ya gelmesine özen gösterilmiştir. de, nân-ı kirde-i yağlu, nân-ı kurs-ı Yahudi,
nân-ı lavaş, nân-ı nukul, nân-ı poğaça, nân-ı
Ekteki listeye topluca bakıldığında, sonraki Saraylu, nân-ı Semarkandî, nân-ı Simidhâne,
dönemlerde varlığı bilinen birçok malın bu lis- börek-i kand, börek-i şorbalı, börek-i tava-i
tede yer almadığı görülmektedir. Buna karşılık, Arab, börek-i varak, lokma, yağlu çörek, yağlı
listedeki birçok ürünün de sonraki dönemlere hurda nokul ve yağsız simit.
ait kayıtlarda bulunmadığı tespit edilmektedir.
Bu tür mallara, ilgili mal grubuyla alakalı de- Nân-ı Semarkandî, nân-ı Horasanî ve nân-ı
ğerlendirmelerin yapılacağı kısımlarda değini- Halebî gibi daha sonraki yüzyıllarda hiçbir ka-
lecektir. Listede dikkat çeken diğer bir husus, yıtta rastlanmayan çeşitler, Selçuklu dönemin-
yukarıda kısmen değinildiği üzere, malların den kalma, İstanbul’a da taşınmış ekmekler
ağırlıklı olarak gıda maddelerinden oluşması- olmalıdır. Sonraki dönemlere ait narh kayıt-
dır. Bizim listelerimizdeki ve Sahillioğlu’nun larında geçmeyen diğer bir çeşit de bizim lis-
yayımladığı defterde ortak olan 3 hayvan yemi, telerimizde nân-ı kurs-ı Yahudi, Sahillioğlu’nda
2 keten kumaşı çeşidi; yalnızca bizim listele- ise Yahudiler halkası olarak geçen fakat niteliği
rimizde yer alan 1 hayvan yemi ve 1 keten belirlenemeyen bir hamurludur.

19
Arif Bilgin

listelerde yer almasa da çok sayıda arşiv bel-


gesi bu ekmeğin İstanbul’da üretilmeye devam
ettiğini göstermektedir. Ağırlıklı olarak ima-
retlerde üretilen ve tüketilen fodulanın saray-
da da tüketildiği bilinmektedir. Hatta sarayda
bulunan iki fırından biri olan ve harcî (ikinci
kalite) ekmek üreten fırına fodula fırını denil-
mekteydi.13 Aynı zamanda İstanbul’daki bazı
fırınlar yalnızca fodula ekmeği üretmeye tahsis
edilmişlerdi.14

Osmanlıların ekmekten sonra en fazla tükettik-


leri hamurlu olan çörek, bizim listelerimizde
yer almamaktadır ancak Sahillioğlu’nda yağlı
çörek kaydı vardır. Bu kayıttan çöreğin hem
sadesinin hem de yağlısının imal edildiği an-
laşılmaktadır. Nitekim 1624 (s. 126) ve 1640
(s. 91) tarihli narh listeleri ile Beşiktaş’ta bazı
malların fiyatlarını veren 1651 yılına ait narh
listesinde15 her iki çeşit çöreğin de kaydı mev-
cuttur. Sade çöreğe 1624 tarihli defterde yağsız
Fırında ekmek pişiren ekmekçiler çörek, 1640 ve 1651 tarihli listelerde ise kaba
(Surnâme, TSMK H1344, vr. 153a)
çörek denilmiştir. Genelde Osmanlıların özelde
İstanbulluların çöreğe yönelik düşkünlükleri
Şimdi ekmek ve unlu çeşitlerine dair bazı açık- salt çörek üreten fırınların ihdas edilmesine ne-
lama ve değerlendirmeler yapabiliriz.11 Genel den olmuştur. Yine kahvaltının yaygınlaşmaya
olarak ekmeği tanımlamak için kullanılan nân-ı başladığı 17. yüzyılda, kahvaltıya özel çörek-
azîz, bir çeşit somun ekmeğidir. Sahillioğlu ve lerin üretildiği bilinmektedir. Kanunnameler,
Kütükoğlu’nun yayımladığı defterlerde etmek/ çöreğin ekmeğin yarısı ağırlığında olduğunu
ekmek olarak geçmektedir. Bu ekmek, halkın ve yağsız çöreğin kirdeyle aynı fiyata satıldığını
büyük bir kesiminin tükettiği bir çeşitti. Ayrı- göstermektedir.
ca, bazı belgelerde ak ekmek, bir kısmında da
has ekmek olarak anılan ve nân-ı azîzle aynı fi- İstanbul’da üretilen somun ekmeğiyle ilgili ço-
yata fakat nispeten daha düşük gramajla satılan ğunlukla olumsuz ifadeler kullanan dönemin
bir çeşit daha mevcuttu. Sinan Paşa’nın hekimi seyyahlarının, iyi piştiği için yermedikleri bir
birincisine “Pazar ekmeği” denildiğini ve rengi- ekmek türü olan pide, ekmeğinkine göre daha
nin daha koyu olduğunu belirtmektedir.12 saf undan, ince elekten geçirilerek ve üzerine
haşhaş eklenerek yapılan bir hamurlu idi. Çö-
Mayalanmış hamurdan yapılan ve Ramazan rek gibi hem sadesi hem de yağlısı üretilir, yağ-
pidesine benzeyen fodula, yaygın kanaatin ak- lı pide yapılırken 1 kile una 1 kıyye yağ ilave
sine seçkin muhitlerde de tüketilen bir ekmek- edilirdi. Pide, sofralarda bir çeşit tabak fonksi-
ti. Kütükoğlu’nun yayımladığı defterlerde ve yonu görmekteydi. Zira etler pide parçalarının
Bilgin’in yayımladığı 1693 ve 1697 yıllarına ait üzerine konularak tüketilmekteydi.

11 Burada kaynak vermeden paylaştığım bazı bilgi ve değerlendirmeler, Kanuni dönemi fırınları, ekmekçileri ve ekmekleri üzerine
hazırlamakta olduğum bir çalışmaya dayanmaktadır.
12 Pedro’nun Zorunlu İstanbul Seyahati, çev. Fuat Carım, İstanbul, Güncel Yayıncılık, 1996, s. 178.
13 Arif Bilgin, Osmanlı Saray Mutfağı (1453-1650), İstanbul, Kitabevi Yayınları, 2004, ss. 67-68.
14 Mesela bk. CBOA, Mühimme Defteri (MD), nu. 98, ss. 53/160 (Aralık 1688).
15 Beşiktaş Mahkemesi 63 Numaralı Sicil (H. 1061-1062 / M. 1651-1652), C 48, ed. Coşkun Yılmaz, İstanbul, 2019, s. 272.

20
1526-27 tarihli iki yeni narh listesi ve İstanbul gıda piyasası

Acem pidesi olarak da anılan ve sözlüklerde nokul şeklinde geçmesi, fazlaca pişmiş ve sert
“Büyükçe tandır ekmeği” olarak tanımlanan bir tür olduğunu düşündürmektedir. Normal
kirde yapımında kaliteli un kullanılır, üzerine nukul yanında yağlı ve küçük olanı da üretil-
haşhaş tohumu serpilirdi. Yukarıdaki iki tür mekteydi.
gibi hem sadesi hem de yağlısı üretilirdi.
Halka şeklindeki hamurluların genel adı olarak
Orta zamanlardan izler taşıdığı düşünülen Ha- kullanılan nân-ı halka, bir sözlükte “ufak simit”
lep ekmeği hem 1525 hem de 1526-1527 ta- olarak tanımlanmaktadır. Dönemin narh lis-
rihli narh listelerinde görünürken Semerkant telerinde üç çeşit halka geçmektedir. Biri nor-
ve Horasan ekmekleri yalnızca ikincisinde yer mal halka, diğeri beyaz halka, sonuncusu da
almaktadır. Her üç türle ilgili şimdilik herhan- Yahudiler halkası. Daha sonraki yıllarda halka
gi bir bilgiye sahip değiliz. Ancak Semerkant çeşitleri artacaktır. Özellikle şekerli ve yağlı
ekmeği, günümüzde de bölgede meşhur olan türlerinin çok rağbet gördüğü belirtilmelidir.
ve aynı isimle anılan ekmekle benzer idiyse, Sahillioğlu’nda Yahudiler halkası, bizim liste-
tandırda yapılan, susam tohumları katılan ve lerimizde nân-ı kurs-ı Yahudi olarak geçen tür,
çok uzun süre bozulmadan kalabilen bir ek- hakkında herhangi bir bilginin bulunmadığı
mek türü olmalıdır. bir halka türüdür. Bu halkanın İspanya’dan
gelen Yahudilerle ilişkili olma ihtimali bulun-
1526-27 tarihli listede Halebî ile birlikte geçen maktadır.
ve başka kayıtlarda rastlanmayan Simidhane ek-
meğinin niteliğine dair de bilgi yoktur. Ancak Nân-ı hâkî hakkında kayıtlarda herhangi bir
simit, Osmanlılarda iyi kalite un anlamında bilgiye rastlanamamıştır. Adından hareketle
kullanıldığı için bu ekmeğin kalitesinin yüksek toprak renginde bir ekmek türü olduğu sanıl-
olduğu söylenebilir. maktadır. Bizim listelerimizde geçen lokma ve
Sahillioğlu’nda rastlanan yağsız simit, hamurlu-
Günümüzde bilinen ve tüketilen lavaş ekme- ların son iki çeşididir. Lokmanın günümüzde
ği de sonraki yüzyıllardaki İstanbul’a ait narh de sade ve şerbetli olarak üretilen bir unlu türü
kayıtlarında geçmeyen bir ekmek türüdür. olduğuna şüphe yoktur. Ancak adında şeker
Ancak Evliya Çelebi’nin tanıklıkları, bu çeşi- veya şerbeti işaret eden bir sıfat bulunmadığı
din İstanbul’da, bir sonraki yüzyılda da üre- için sade lokma olduğu varsayılabilir. Diğer ta-
tilmeye devam edildiğini göstermektedir. Yine raftan Sahillioğlu’nda geçen yağsız simit kaydı,
yağlı hamurdan yapılan ve sade üretildiği gibi, Osmanlı tarihinde rastlanan ilk simit kaydı-
içine peynir ve kıyma da katılan bir hamur- dır.16
lu türü olan poğaça, Osmanlı tarihi boyunca
İstanbul’da imal edilmeye devam etmiştir. Gerek Sahillioğlu gerekse bizim listelerimizde
dört çeşit börek ismi geçmektedir. Biri yap-
Sadece bizim listelerimizde geçen, başka hiç- rak böreği (börek-i varak/yaprak), diğeri çor-
bir kayıtta karşılaşılmayan bir ekmek türü olan balı börek (börek-i şorbalı), üçüncüsü şeker
nân-ı saraylunun, adından hareketle aynı dö- böreği (börek-i kand) ve sonuncusu ise Arap
nemde İstanbul’da bulunan, ekmekçi Tursun tava böreği (börek-i tava-i Arab). İlk ikisi hem
Mehmed’in işlettiği Saraylu Fırını’nda üretilen Sahillioğlu’nda hem de bizim listelerimizde ge-
bir çeşit olduğu düşünülmektedir. çerken diğer ikisi yalnızca bizim listelerimizde
yer almaktadır. Arap tava böreği hakkında ne
Günümüzde Anadolu’nun bazı bölgelerinde yazık ki herhangi bir bilgiye ulaşılamamıştır.
imal edilen ve nokul da denilen nân-ı nukul, içi- Şeker böreği ise, dövülen badem ve şekerin
ne kuru meyveler ve susam da katılan bir çeşit kuyruk yağı ve sadeyağ ilavesiyle hamura ka-
çörektir. Döneme ait bazı belgelerde peksimad-ı rıştırılması neticesinde imale dilen bir börek

16 Simitle ilgili ayrıca bk. Fahri Dikkaya, “Evliya Çelebi Seyahatnâmesi’nde Simit ve Simitçilir”, Milli Folklor, 92, 2011, ss. 72-76.

21
Pilav, her sofranın vazgeçilmezidir. 1720 şenliğinde imamlara ve hatiplere verilen ziyafetten
(Surnâme-i Vehbi, TSMK A 3593, vr. 68b)

çeşididir. Şekerin bademe göre daha ağırlıklı katılmaktadır. Kanunnamelerde farklı gramaj-
tercih edildiği bu türe ayrıca misk de katılmak- lar verilmekle birlikte 1525’te varaklı böreğin
taydı.17 Yaprak böreği ve çorbalı börek hakkın- 160 dirhemi, çorbalı böreğin ise 180 dirhemi
da kimi kanunnamelerden bilgi edinebiliyoruz. 1 akçeye satılmaktaydı. Dolayısıyla yaprak bö-
Buna göre, her iki börekte de koyun eti kul- reğin diğerine göre daha pahalı bir çeşit olduğu
lanılmakta ve abartılı olmayacak şekilde soğan anlaşılmaktadır.

17 Muhammed bin Mahmûd Şirvanî, 15. Yüzyıl Osmanlı Mutfağı, hzl. Mustafa Argunşah ve Müjgan Çakır, İstanbul, 2005,
ss. 120-121.

22
1526-27 tarihli iki yeni narh listesi ve İstanbul gıda piyasası

Tahıllar ve baklagiller Listelerdeki tahıl ve bakliyat grubunda mer-


cimek, nohut ve bakla da kayıtlıdır. Sonraki
1600 ve 1640 tarihli narh defterlerinin aksine yüzyıllarda ağırlıklı olarak Mısır’dan tedarik
1525 ve 1526-27 tarihli listelerde buğday ve edilecek olan mercimek ve nohudun bu dö-
un çeşitleri mevcut değildir. Aynı dönemde nemde nereden getirildiği narh defterlerinde
her iki mala da Un Kapanı’nda çaşni tutulup kayıtlı değildir. Buna karşılık baklanın, Ahyolu
(maliyet hesaplamaları yapılıp) narh verildiği (Bulgaristan) ve Mihaliç (Bursa) menşeli oldu-
bilinmektedir. Bu listelerde söz konusu malla- ğu görülmektedir.
rın geçmemesinin nedeni, bu ürünlerin tedari-
kine ve dağıtımına yönelik sıkı devlet kontrolü Et, et ürünleri ve et yemekleri
olabilir. Zira bu dönemde devlet, İstanbul’a
buğday/un akışını bizzat organize etmekte, Un 1526-27 tarihli narh defterinde 1525 tarihli lis-
Kapanı’nda fiyatlandırma yaptıktan sonra, be- telerde geçen et türlerinin hepsi (koyun, erkeç,
lirlenmiş hisseler çerçevesinde fırıncılara sattır- sığır ve tavuk etleri) geçmektedir. Bu listede
maktaydı. Buradaki müdahalenin sonraki dö- ayrıca diğerinde olmayan kuzu eti (güşt-i berre)
nemlerdekinden daha yoğun ve keskin olduğu ve manda eti (güşt-i gâv-miş) de yer almaktadır.
anlaşılmaktadır. Halkın bir kısmının buğday 17. yüzyılın ilk yarısına ait listelerin tamamın-
veya una ihtiyaç duyacağı muhakkaktır. Ancak da koyun ve sığır eti yer almaktadır. 1600 ta-
alıcılarının ağırlıklı olarak ekmekçiler/fırın- rihli defterde ayrıca tavuk eti yer alırken 1624
cılar olması, buğday ve unu diğer mallardan tarihli defterde lahm-ı sığır (sığır eti) ve lahm-ı
farklılaştırmaktadır. Dolayısıyla kadılık, bizzat bakar (inek eti) ayrı mallar olarak geçmektedir.
devlet tarafından yönetilen tedarik ve dağıtım 1640 tarihli listede ise sığır ve koyun eti yanın-
sürecine tabi olan ve büyük oranda fırıncıları da buzağı etine de fiyat verilmiştir. Ayrıca canlı
ilgilendiren bu malları, ihtiyaç olmadığı ge- tavuk ve piliç fiyatlarının da kaydı mevcuttur.
rekçesiyle narh listelerine almamış olabilir. Dolayısıyla Kanuni dönemi başlarına ait üç lis-
Bununla birlikte, listelerde buğdaydan mamul tenin, buzağı eti hariç, sonraki narh defterle-
bulgur ve dövülmüş buğdaya (gendüm kûfte) rinde bulunan tüm et türlerini kapsadığı, ay-
rastlanmaktadır. rıca onlarda olmayan kuzu ve erkeç etlerini de
içerdiği görülmektedir. Bununla birlikte gerek
Listelerde en çok çeşidi olan tahıl pirinçtir. bizim listelerimizde gerekse Sahillioğlu’nun ya-
Sahillioğlu’nda yalnızca Filibe pirincinin kay- yımladığı defterde, sonraki yüzyıllara ait kimi
dı bulunmaktadır. 17. yüzyılın ilk yarısına ait narh defterlerinde fiyatları verilen sakatat tür-
Kütükoğlu’nun yayımladığı listelerde ise sınırlı leri yer almamaktadır.
sayıda pirinç kaydı vardır. 1624 ve 1640 tarih-
li defterlerde ise yalnızca pirinç kaydına rast- Burada dikkat çeken bir durum, başkent piya-
lanırken, 1600 tarihli listede hem pirinç hem sasında sığır ve su sığırı/manda etlerinin bu-
de Dimyat pirincinin kaydı mevcuttur. Bununla lunmasıdır. Sonraki yüzyıllara ait çalışmalar,
birlikte, bizim listelerimizde Sahillioğlu’nda Müslüman ve Hıristiyan İstanbulluların koyun
bulunan Filibe pirinci yanında yedi adet pi- eti yemeyi tercih ettiklerini, sığır etini yalnızca
rinç çeşidi daha kayıtlıdır. Bunlar Anadolu, sucuk ve pastırma yapımında kullandıklarını
Boyabat, Drama, Karaferye, Konrapa (Düzce göstermiştir. Bununla birlikte şehirdeki Mu-
yakınında), Mısır ve Saruhan (Manisa çevresi) seviler, günlük diyetlerinde sığır etine yer ver-
pirinçleridir. Drama ve Mısır pirinçleri sonraki mekteydiler. Listelerde diğer et türleriyle bir-
dönemlerde de İstanbul piyasasında rastlanıla- likte sığır ve manda etlerinin geçmesi, sonraki
bilecek cinsler olmakla birlikte, diğerleri bu pi- yüzyıllarda görülmeyen bu iki eti tüketme alış-
yasadaki etkinliğini kaybedecektir. İstanbul’un kanlığının Kanuni dönemi başlarında var olup
Kanuni döneminde bu kadar fazla sayıda pi- olmadığı sorusunu akla getirmektedir. Dö-
rinç tedarik merkezine sahip olduğu, bu iki neme ait çok sayıda arşiv belgesi, İstanbul’un
defter sayesinde öğrenilebilmektedir. iaşesinde koyun etinin ağırlığına işaret etmek-

23
Arif Bilgin

İstanbullular pastırmayı hem bizzat üretebili-


yorlar hem de piyasadan satın alabiliyorlardı.
Bizim listelerimizde yalnızca sığır eti pastırma-
sı kaydedilmiştir. Sahillioğlu’nda ise bu çeşide
ilave olarak sirke, kimyon ve sarımsak katı-
larak yapılan başka bir sığır eti pastırmasının
(Pastırma-i sığır ki sirke ve kemmûn ve sarımsaklu
ola) kaydı vardır. 1525’te birincisine 2, ikincisi
ise 2,5 akçe tavan fiyat konulmuştur. 1525’te
ayrıca keçi ve koyun eti pastırmalarına da fiyat
verilmiştir. Sucuk, her üç listede de yer alma-
maktadır.

Kanuni dönemi başlarına ait üç listede kebap,


yahni ve tava büryan çeşitleri vardır. İstanbul-
luların 1525-1527 yılları arasında tavuk hariç,
narh listelerinde geçen her türlü etin farklı
şekillerde pişirilmiş yemeklerini satın alma
imkânlarının olduğu anlaşılmaktadır. Bu ka-
yıtlardan kebapların erkeç ve koyun etinden
yapıldığını, koyun eti kebabının kemikli ve
kemiksiz olmak üzere iki türünün olduğunu
Kasap dükkânı (Surnâme, TSMK H 1344, vr 296a)
ve ikincisinin şiş kebap olarak da anıldığını öğ-
renmekteyiz. Sahillioğlu’nun yayımladığı def-
tedir. İstanbul halkının sığır eti tüketmekten terde yer almayan ve dolayısıyla yalnızca bizim
çekinmesi, bu hayvanın erkeğinin ve dişisinin listelerimizde kaydı geçen üç çeşit tava büryan
kıymetiyle ilişkili olduğu kadar Osmanlı tıp bulunmaktadır. Bunlar koyun, kuzu ve erkeç
anlayışı ile de alakalıydı. Osmanlı tıbbında yi- etinden yapılan büryan türleridir. Büryana göre
yecekler latîf (hazmı kolay) ve galîz (hazmı zor) sayıca fazla olan yahni türlerinden koyun, sığır
olmak üzere ikiye ayrılıyor, koyun eti latif, sığır ve erkeç yahnileri18 hem bizim listelerimizde
eti ise galiz gıdalar arasında değerlendiriliyor- hem de Sahillioğlu tarafından yayımlanan def-
du. Dolayısıyla İstanbul halkının yeme içme terde yer almaktadır. 1526-27 tarihli listede
alışkanlıklarını belirleyen bu kuralın Kanuni ayrıca kuzu yahnisi ve manda yahnisi (yahni-i
döneminde geçerli olmadığını düşünmek için gâv-miş) kaydı da mevcuttur.
bir sebep yoktur. Şu hâlde, listelerde yer alan
bu iki tür etin alıcıları kimlerdir? Şüphesiz İs- Bütün bu veriler, İstanbul halkının Kanuni dö-
tanbul’daki Yahudi kasaplar, ait oldukları ce- neminde et çeşitleri, et ürünleri ve et yemekleri
maat üyelerine sığır eti satmaktaydılar. Narh konusunda oldukça fazla sayıda seçeneğe sahip
defterlerinde bu et türlerinin kaydının bulun- olduğunu göstermektedir.
ması söz konusu durumla ilişkili olabilir. Fakat
bundan daha önemlisi, gerek 1525 ve gerekse Hayvansal ürünler
1526-27 tarihli narh defterlerinin, kış döne-
mine ait listeler olmasıdır. Bu zaman dilimi, 1525 ve 1526-27 tarihli listelerde süt, peynir
şehirde sucuk ve pastırma yapımının gerçek- ve yoğurt çeşitleri ile yumurtadan oluşan beş
leştiği bir dönemdir. Dolayısıyla bu iki tür etin çeşit hayvansal ürün yer almıştır. Şehir pazar-
alıcıları arasında Müslüman ve Hıristiyanların larında koyun ve inek sütüne tulum, Filibe te-
da olması şaşırtıcı değildir. kerlek, Alımlu, Girit ve Midilli peynirleri eşlik

18 Erkeç yahnisi, Sahillioğlu’nda keçi yahnisi şeklinde geçmektedir.

24
1526-27 tarihli iki yeni narh listesi ve İstanbul gıda piyasası

etmekteydi. Şehrin kaşkaval peyniri ile tanış- ruğu ve Kili koyunu kuyruğu yağları İstanbul
ması için ise en az yarım asır daha beklemek halkının kasaplarda bulabileceği türlerdi. Dö-
gerekecekti. nemin narh defterlerinde ayrıca sızmış kuyruk
yağı, sızmış iç (çarak) yağı, hayvanın çeşitli
İstanbullular, pazar tezgâhlarında çok sayıda yağlarının karışımıyla elde edilen çerviş yağı
yoğurt bulma imkânına sahiptiler. Şehrin yakın ile kebap yağı, paça yağı, balık yağı (revgan-ı
çevresinde, özellikle de Eyüp ve çevresindeki mâhî), pamuk yağı (revgan-ı pembe) ve keten
otlaklarda beslenen hayvanların sütü, peyniri tohumundan elde edilen bezir yağının kaydı
ve yoğurdu halkın beslenmesinde önemli bir vardır. Balık ve bezir yağları her üç listede yer
yere sahipti. Şehirde hem inek hem de koyun alırken pamuk yağı yalnızca 1526-27 tarihli
sütünden tatlı yoğurt (mast-ı leziz) üretilirdi. defterlerde geçmektedir. Diğerlerine yalnızca
Tatlı yoğurda göre daha dayanıklı olan ekşi yo- Sahillioğlu’nda rastlanmaktadır.
ğurt ise Anadolu’daki bazı kazalardan tedarik
edilmekteydi. Tatlı sığır yoğurdu hariç, anılan Meyveler
yoğurt türleri yalnızca bizim listelerimizde yer
almaktadır. Sahillioğlu’nda, tatlı sığır yoğurdu İstanbul, bahçe ve bostanlarıyla meşhur bir
dışında koyusu (galiz) ve curusu (rakîk) yani şehir olduğu için, şehir halkının meyve ihti-
seyreltik olanı ve konulduğu kaba göre anılan yacının bir kısmını buralarda yetişen ürünler-
tulum ve tağar (çömlek) yoğurtlarının kaydı yer den karşıladığında şüphe yoktur. Ancak şehir
almaktadır. nüfusunun yüksekliği, diğer mal çeşitlerinde
olduğu gibi meyve konusunda da şehri başka
Yağlar bölgelerin ürünlerine muhtaç hâle getirmiştir.
Bu nedenle şehir pazarlarında satılan meyve-
Yemek yapımında çeşitli yağların kullanıldığı lerin önemli bir kısmının taşradan geldiği be-
Osmanlı dünyasında esasen Müslümanlar sa- lirtilmelidir. Nitekim, Eminönü’ndeki şehrin
deyağ, Hıristiyan Rumlar zeytinyağı, Yahudiler en işlek limanının Yemiş İskelesi olarak isim-
ise susamyağı tercih ederlerdi. İstanbul’da da lendirilmesi bundan kaynaklanmaktadır. İthal
bu genel kaide yürürlükteydi. Nitekim bu te- edilen meyveler buraya indiriliyor ve satıcılara
mel yağ çeşitleri döneme ait üç listede de geç- buradan dağıtılıyordu.
mektedir. Listeler zeytinyağı ve susam yağını
özelliklerine göre çeşitlendirilmezken dört çe- Gerek Sahillioğlu’nun yayımladığı defter ge-
şit sadeyağın şehir pazarlarında bulunduğunu rekse 1526-27 tarihliler, kış sezonuna ait narh
haber verirler. Bunlar, geldiği yere göre adlar listeleri olmalarına rağmen çoğu kuru olan
alan Anadolu, Rumeli, Karakeçili ve Kefe sa- çok sayıda meyveyi içermektedirler. Mevsimin
deyağlarıdır. Listeler, Anadolu ve Rumeli’den müsait olması sebebiyle taze elma ve armut çe-
gelen sadeyağın hangi kazalardan çıktığını be- şitleri sonraki dönemlerdeki çeşitlerle rekabet
lirtmediği için lokasyon tayin etme imkânı yok- edebilecek düzeyde çoktur. Ferik elması, de-
tur. Bununla birlikte, halkın önemli bir kısmı mir elması, misket elması ve dökme misket el-
yemek yapımında hayvansal doku yağlarına da ması gibi çeşitler yanında, tedarik edildiği yere
müracaat etmekteydi. O nedenle 1525-1527 göre isimlendirilen Akyazı elması, Borlu elması
tarihleri arasındaki narh listeleri, bize başkent ve Sinop elması gibi çeşitler İstanbul halkına
halkının kullandığı çok sayıda hayvansal doku azımsanmayacak sayıda seçenek sunmaktaydı.
yağı çeşidini bildirir. Bunların önemli bir kıs- Ayrıca pazar tezgâhlarında elma kurusu (sîb-i
mı, koyunların kuyruk yağlarıdır. Revgan-ı huşk) da bulmak mümkündü.
dümbe (veya kuyruk yağı) gibi sadece bizim
listelerimizde geçen ve koyun kuyruğu yağına Listelerde altı çeşit armut kaydı mevcuttur. Kutu
atfen kullanıldığı tahmin edilen kayıt yanında, ile satılan taze armutla birlikte pazarlarda armut
Sahillioğlu’nun yayımladığı defterde yer alan kurusunun da satıldığı anlaşılmaktadır. Başka
Dobruca koyunu kuyruğu, enenmiş koç kuy- bazı kayıtlarda Mustafa Beğ armudu olarak ge-

25
Arif Bilgin

çen bey armudu (emrud-ı Beğ) ile mangır armu- me imkânına sahiptiler. 17. yüzyıl sonlarına ait
du (emrud-ı Mankur) yalnızca Sahillioğlu’nda kayıtlarda geçen feyz ve leğen narlarına21 Kanu-
yer almaktadır. Geldiği yere göre isim alan Bolu ni dönemi listelerinde rastlanmaz.
armudu ve Karadeniz armudu (emrud-ı Deryâ-
yı Siyah) ise sadece bizim listelerimizde geç- 1525-1527 yılları arasında İstanbul halkı, daha
mektedir. Karadeniz armudunun hangi kaza- sonraki kayıtlarda da geçen lob, sarıca ve Mi-
lardan geldiği bilinmemektedir. 1526-27 tarihli dilli incirlerini tüketme imkânına sahiptiler.
listelerde geçen Bolu armuduna sonraki hiçbir Şehir halkına ayrıca, incir-i dizi de sunulmuş-
narh listesinde rastlanmayacaktır. tu. Muhtemelen ipe dizilerek kurutulduğu için
bu ismi alan çeşit, sonraki dönem listelerinde
Bir sonraki yüzyıl ortalarından itibaren şehir yer almayacaktır. Buna karşılık 17. yüzyılda
halkına sunulan armut çeşitleri artacaktır. Para tezgâhlarda görülen Nazilli inciri döneme ait
ekonomisinin gelişmesine bağlı olarak genişle- kayıtlarda geçmemektedir.
yen şehirlerarası ticaretin sonucunda İstanbul
pazarlarında dalkıran, şeker, burunsuz, Göksulu, Kanuni dönemi başlarında İstanbul piyasasın-
menendi, dikenlice, Bozdoğan, inesi, alacainesi, da Arabî, Emir Ali ve Kablanî çeşitlerinden olu-
akinesi gibi armut çeşitleri görülmeye başlana- şan yalnızca üç çeşit kaysının kaydı mevcuttur.
caktır.19 Bu dönemde henüz bir sonraki yüzyılda tüke-
timi yaygınlaşacak olan Larende, Akşehir ve
Kanuni dönemi başlarında, elma ve armuttan Şam kayısılarının başkent piyasasına girmediği
sonra en fazla rağbet gören meyve türü olan anlaşılmaktadır. Kayısı ile aynı familyadan olan
üzümün yedi çeşidinin İstanbul pazarlarında zerdali, kuru olarak (zerdâlû-yı huşk) listelerin
satıldığı görülmektedir. Bunlar beğlerce, (kuru) tamamında yer almaktadır.
razakı, taze razakı, âveng, Şeddiye üzümleri ve
kara/karaca üzümdür. Döneme ait üç listede- Osmanlıların hoşaf ve pestil yapımı dışında
ki üzüm çeşidinin sınırlılığı, 17. yüzyılın ilk yemeklere de katmayı alışkanlık edindikle-
yarısına ait listelerde de devam edecektir. An- ri eriğin birçok çeşidi (Amaskine [Amasya],
cak yüzyılın ikinci yarısında şehir piyasasında turş, Deryâ-yı Siyah ve Sinop) Kanuni dönemi
üzüm konusunda seçeneklerin arttığı görül- başlarına ait listelerde geçmekle birlikte, 17.
mektedir. Şeddiye üzümüne daha sonraki liste- yüzyılın ikinci yarısındaki çeşitlerle karşılaş-
lerde rastlanmaz. Fakat beğlerce, razakı, âveng tırıldığında bunların nispeten sınırlı kaldığı
ve kara(ca) üzümlerinin tedarikine devam söylenebilir. Zira 17. yüzyılın ikinci yarısında
edilir. Yüzyılın sonlarında, bunların yanında İstanbullular Amasya, can, aş, bardak, mâverdî,
İzmir, baş İzmir, baş razakı, kutu razakı, çöplü Bursa, karnıyarık ve boyalı olarak anılan erik çe-
razakı, orta razakı, hora, Karabağlar beğlercesi, şitlerine ulaşabilmekteydiler.22
ayıtlama İzmir siyahı, kızlar siyahı, savurma si-
yah, Edremit, Edremit siyahı çeşitleri ile parmak Sevilen kuruyemiş türleri olan fındık (fındık-ı
üzümünden oluşan oldukça geniş bir çeşit arzı frengî, fındık-ı seng (taş fındık), findık-ı Trabzon,
söz konusu olacaktır.20 fındık-ı yalı), fıstık (fıstık, fıstık içi), ceviz (ce-
viz/ cevz-i Rumî, koz içi [ceviz içi]) ve badem
Dönemin narh listelerinde geçen nar türlerinin (badem-i huşk, mağz-ı badem [badem içi]) çe-
tamamı taşradan tedarik edilmekte ve isimle- şitleri yanında keçiboynuzu, iğde, hünnap,
rini geldikleri yerlerden almaktaydılar. Bu dö- kestane, kiraz ve kızılcık kuruları da şehir hal-
nemde İstanbullular Eğriboz, Birgi, Edincik, kının pazar sepetlerinde rastlanabilecek mal-
Gemlik ve Milet’ten gelen beş çeşit narı tüket- lardı. Kestane kuru olarak satılabildiği gibi,

19 Bilgin, “Osmanlı-Avusturya Savaşları Sırasında İstanbul Piyasası (1693-1697)”, s. 104.


20 Bilgin, agm., s. 105.
21 Bilgin, agm., s. 105.
22 Bilgin, agm., s. 105. Ayrıca bk. aynı yazar, “Narh Listeleri ve Üsküdar Mal Piyasası”, ss. 176-177.

26
1526-27 tarihli iki yeni narh listesi ve İstanbul gıda piyasası

Meyvecilir (Surnâme-i Hümayun, TSMK, H. 1344, vr. 282b’den ayrıntı)

Bursa kestanesinin tazesini satın almak da ken bizim listelerimizde ayrıca arpacık soğa-
mümkündü. Ayrıca 1525 tarihli defterde gü- nı (piyaz-ı arpacık), Samsun soğanı ve kırmızı
nümüzde de yaygın olan saç üzerinde kebabı soğanın (piyaz-ı sürh) kaydı yer almaktadır.
yapılan kestaneye (kestâne-i puhte der sâç) de İznik ve Samsun (veya Canik) soğanları sonra-
fiyat verilmişti. ki yüzyıllarda şehre gelmeye devam edecektir.
Tezgâhlarda arpacık soğanı satışı da sürecek-
Son olarak mevsimin uygunluğu dolayısıyla tir ancak kırmızı soğan kaydına 17. yüzyıla ait
ayvanın hem kurusunu hem tazesini barındı- listelerde rastlanmayacaktır. Yine 1600 tarihli
ran pazar tezgâhlarında turunçgillerden limon listede yer alan Erdek ve Tekirdağ soğanının
ve turuncu da bulmak mümkündü. Genellikle Kanuni dönemi başlarında İstanbul piyasasın-
reçeli yapılan turuncun hem tatlısının (nârenc-i da satışının olmadığı belirtilmelidir.
leziz/ turunc-i şirin) hem de ekşisinin (nârenc-i
turş/ turunc-i hâmız) İstanbul halkının beğenisi- Anadolu ve Rumeli sarımsakları ile frenk sa-
ne sunulduğu anlaşılmaktadır. rımsağı (sarımsak-ı frengi) incelenen dönem-
de İstanbul piyasasında bulunabilen üç çe-
Sebzeler şittir. Anadolu ve Rumeli sarımsağı yalnızca
Sahillioğlu’nda geçerken frenk sarımsağına her
1525-1527 yıllarına ait narh listelerinde çok üç listede de rast gelinmektedir. Ayrıca yalnız-
sayıda meyve çeşidi geçerken sebze çeşitlerinin ca 1526-27 tarihli defterlerde geçen diğer bir
sınırlı olduğu görülmektedir. Bunun sebebi, il- sarımsak çeşidinin (sarımsak-ı diğer) nereden
gili defterlerin kış mevsimine ait listeler olma- geldiği belirlenememektedir.
sıdır. Dolayısıyla listelerde yalnızca kış mevsi-
minde bulunabilecek taze ve kuru sebzeler yer Kanuni dönemi başlarında sebzelerden şalgam
almaktadır. hem yapraklı (şalgam ma’a berk) hem de yap-
raksız (yapraksız şalgam) halde satılmaktaydı.
Listelerde geçen ve en çok çeşidi bulunan sebze Ayrıca piyasada şalgam-ı hâne diye adlandırılan
soğandır. İznik soğanı her üç listede de geçer- bir tür de yer almaktaydı.

27
Arif Bilgin

Osmanlı toplumunun turşu yapımında en İşlenmiş gıdalar


fazla kullandığı sebze olan lahananın 1525-
26 tarihli listede iki çeşidi geçmektedir: Dür- Bulgur, aş buğdayı, et yemekleri, dilimlenmiş
me lahana (kelem-i dürme) ve küp şeklindeki meyve kuruları gibi ürünler dışında işlem gör-
lahana (kelem-i kûbî). Dürme lahana, bugün müş gıda maddelerinin tamamı bu kategoride
Anadolu’nun bazı yerlerinde hâlâ kullanılan değerlendirilmiştir. Listelere göre, Kanuni dö-
bir isimdir ve bildiğimiz lahanayı tanımlar. nemi başlarında İstanbul piyasasında yer alan
İkinci lahana çeşidi ise, muhtemelen sıvı ko- işlenmiş gıdalar pekmez, pestil, turşu, zeytin,
nulan küplere benzeyen oval şekildeki türdü. tarhana, köfter, leblebi, nişasta, limon suyu,
Dürme lahana Sahillioğlu’nda da mevcuttur. şerbet ve çeşitlerinden ibarettir. İstanbul’un
pekmez ihtiyacının üzüm üretiminin yüksek
Diğer sebze çeşitleri olan pazı, börülce, çükün- olduğu Eğriboz, İzmir ve Gelibolu’dan kar-
dür, havuç, ıspanak ve pırasa döneme ait lis- şılandığı; piyasada tatlı ve ekşi pestil çeşitleri
telerin tamamında geçmektedir. Buna karşılık yanında Amasya ve Karadeniz sahilindeki şe-
yapraklı çükündür yalnızca Sahillioğlu’nda, hirlerden getirilenlerin de satıldığı; saray seç-
turp ise yalnızca bizim listelerimizde kaydedil- kinleri tarafından da tüketilen Gelibolu üzüm
miştir. turşusunun piyasada da bulunduğu; zeytinin
Eğriboz ve çevresi ile Midilli, Adalar, Trabzon
Deniz ürünleri ve Bozburun’dan geldiği ve 1525 tarihli liste-
de çizilmiş (çekişte) zeytin namıyla bir salamu-
Yakın zamanda gerçekleştirilen çok sayıda ra zeytin türünün kaydının geçtiği; leblebinin
çalışma, Osmanlıların deniz ürünlerine yö- hem şehirde üretileninin hem de Anadolu’dan
nelik mesafeli duruşları olduğu yönündeki getirileninin satışa sunulduğu; şehir halkının
hâkim inanışı yıkmış durumdadır. Şirvanî’nin hem Anadolu hem de Rumeli’den gelen tarha-
15. yüzyıla ait kitabında yer alan azımsana- nadan çorba yapma imkânı buldukları; köfterin
mayacak sayıda balık yemeği tarifi, Evliya hem küçüğünün hem de normal boyutlusunun
Çelebi’nin İstanbul halkının balıkla olan sıkı alıcıların beğenisine sunulduğu ve nihayet üç
ilişkisini yansıtan ifadeleri, 1640 tarihli narh listede de geçen ve tek tür olan şerbetin üzüm
defterindeki ikna edici sayıdaki balık çeşi- şerbeti olduğu bu kategoride belirtilmesi gere-
di ve gerek arşivden gerekse kitabî kaynak- ken hususlardır.
lardan elde edilen 19. yüzyıla dair veriler,
Müslüman Osmanlı toplumunda da balık ve Tatlandırıcılar, tatlılar ve şekerlemeler
kimi deniz ürünleriyle ilgili tüketimin hâkim
anlayışın aksine ileri düzeyde olduğunu gös- Osmanlı toplumunda tuzun dışında tatlandı-
termiştir. Ancak Kanuni dönemi başlarına ait rıcı olarak yaygın kullanılan iki madde bal ve
listeler, Osmanlıların deniz ürünleri tüketme- şekerdir. Balın bazı şehir merkezlerinde 19.
dikleri hakkındaki hâkim inanışa uygun bir yüzyıla, uzak şehirlerde ve kırsalda ise 20. yüz-
resim sunmaktadır. 1526-27 tarihli iki listede yıla kadar şekere nispetle daha fazla tüketime
deniz ürünlerinden yalnızca havyar çeşitleri konu olduğu bilinmektedir. Bunun sebebi,
(havyar-ı huşk, havyar-ı siyah ve havyar-ı sürh) klasik Osmanlı dönemi boyunca şekerin şeker
mevcuttur. Bu çeşitlerden kırmızı havyarı ba- kamışından elde edilmiş olması, yani üretimi-
rındıran Sahillioğlu’nun yayımladığı defterde nin sınırlı kalmasıdır. Zira şeker kamışı şeke-
ayrıca Azak ve Kuba havyarları kayıtlıdır. Yine ri, uygun iklimlerde üretilebilmekteydi. Bazı
bizim listelerimizde herhangi bir balık çeşidi yörelerdeki yerel ihtiyacı karşılayacak üretim
yer almazken Sahillioğlu’nda kuru lilinge balı- hariç, büyük şehirlerin ve seçkin çevrelerin bu
ğı (mâhî-i huşk-ı lilinge) ve kuru morina balı- tatlandırıcıya yönelik ihtiyacı, Mısır’daki bazı
ğı (mâhî-i huşk-ı moruna) kayıtları mevcuttur. bölgeler ile Trablusşam ve Kıbrıs’tan karşılan-
1525 tarihli narh defterinde ikincisinin mey- maktaydı. Şeker kamışının Avrupa’ya taşınma-
hanelerde satıldığı not edilmiştir. sıyla bu coğrafyada üretilen şekerden Osmanlı

28
1526-27 tarihli iki yeni narh listesi ve İstanbul gıda piyasası

İstanbul’unun yararlanması için 17. yüzyılın


ikinci yarısını beklemek gerekecektir.23 Üre-
timin sınırlı olması dolayısıyla, incelenen dö-
nemde şeker kıymetli ve pahalı bir üründü.
Tüketim miktarları açısından karşılaştırıldığın-
da, anılan nedene bağlı olarak balın bariz bir
hâkimiyeti olduğu belirtilmelidir.

Kanuni dönemi başlarına ait listelerde şeker


kaydı yoktur. Ancak dönemde İstanbul piya-
sasında bu malın olmadığını düşünmek müm-
kün değildir. 15. yüzyıla ait gerek arşiv belgele-
rinde gerekse Şirvanî’nin yemek kitabında çok
sayıda şeker kaydı olduğu gibi Kanuni dönemi
belgelerinde de bu malın Mısır’dan tedarikine
dair hükümler mevcuttur. Her üç listede de
geçmemesi, şehre gelen şekerin ağırlıklı olarak
seçkin çevrelere yönlendirilme ihtimalini akla
Helvacı esnafı. 1582 şenliğinde helva karan helvacı
getirmektedir. Diğer bir deyişle, henüz sıra-
esnafı (Surnâme-i Hümayun, TSMK, H. 1344,
dan insanların rahatça satın alıp tüketemediği vr. 51a’dan ayrıntı)
bir mal olması nedeniyle narh listelerine dâhil
edilmemiş olabilir. Bununla birlikte şeker, 17.
yüzyıl başlarından itibaren narh listelerinde badem, ceviz, heft-renk (yedi renk), hânegî (ev),
görülmeye başlanacaktır. üzüm ve cevizli üzüm (üzüm-i kozlu) helvala-
rıyla helva-yı pişmeni denilen pişmaniye gibi
Şekerin yokluğuna karşın döneme ait listelerde çeşitlerin halka arz edildiği anlaşılmaktadır.
çok sayıda bal çeşidinin kaydı bulunmaktadır. Sahillioğlu’na yer almayan, bizim listelerimizde
16. yüzyılın ikinci çeyreği başlarında Adalar, geçen akide helvasının niteliği bilinmemekte-
Eğriboz, Girit, Malkara, Prevadi, Sofya ve Trab- dir. Aslında kimi Osmanlı metinlerinde geçen
zon ballarının yanında ıhlamur balı, kızıl bal akide, helva ve pişmaniye yapılırken kaynatılan
ve kutu içinde satışa sunulduğu anlaşılan asel-i şekerin ağda haline gelmiş şekli için kullanılan
kutu şehir halkının satın alma imkânı buldu- bir terimdir.24 Dolayısıyla bu helva, ismini ağ-
ğu çeşitlerdi. Diğer taraftan İstanbullular aynı dalı görünümü dolayısıyla almış olabilir. 1525
dönemde pazarlarda yalnızca Ahyolu ve Eflak yılına ait listede ayrıca akide ve bizim listele-
tuzu bulabileceklerdi. Sonraki yüzyıllarda yay- rimizde de kara üzüm akidesi (akîde-i meviz-i
gın olarak geçen Kefe tuzu, bu dönemde henüz siyah) geçmekte fakat bu ürünlerin helva mı,
yoğun tüketime konu olmamıştı. Kayıtlarda yoksa bir şeker türü mü olduğu anlaşılama-
ayrıca, tatlandırıcılardan sirke (hall) ve nar ek- maktadır.
şisi (nardeng) de geçmektedir.
Nişastanın bal ve pekmez gibi tatlandırıcılar
Osmanlı toplumu, geneli itibariyle tatlı ve şe- ile üzüm gibi meyvelerin karıştırılmasıyla elde
kerlemelere düşkündü. Hamurlu tatlılardan edilen dönemin paluzeleri, ağırlıklı olarak ballı
baklava tüketimi, Osmanlı döneminde revaç paluzelerdir. Ballı (palude-i asel), ballı badem-
bulmuştu. Osmanlılar aynı zamanda çok sayı- li (palude-i aselî ma’a bâdem) ve içine gülsuyu
da helva ve paluze çeşidi tükettiler. Kanuni dö- ve misk katılan ballı bademli (palude-i asel-i
neminde akide, Trabzon balı (asel-i Trabzon), bâdemî ki gülâb ve miskî dahi ola) paluzeler bu

23 Bilgin, “Osmanlı-Avusturya Savaşları Sırasında İstanbul Piyasası (1693-1697)”, s. 107.


24 Şirvanî, 15. Yüzyıl Osmanlı Mutfağı, s. 127.

29
1582 şenliğinde marmelatçılar (Surnâme, TSMK H1344, vr. 300a)

nevidendir. Listelerde ayrıca üzüm ve pekmez burçak da geçmektedir.


paluzeleri de geçmektedir.
Temizlik malzemeleri, kumaşlar, kullanım
Baharat türleri ve hayvan yemleri eşyaları ve diğerleri

Osmanlı sarayında 15. yüzyılın sonlarında en Döneme ait listelerde temizlik malzemesi ola-
az 18 çeşit baharatın kullanıldığı bilinmektey- rak sabun, kumaş olarak keten, kullanım eşyası
se de 1526-27 tarihli listelerde hiçbir baharat olarak da hasır çeşitlerinin kayıtları mevcuttur.
türü yer almamaktadır. Bununla birlikte, 1525 Sabun çeşitleri yalnızca 1525 tarihli listede yer
tarihli defterde kimyon, dövülmüş kuru nane, almaktadır. Bu listede geçen çeşitler; araba ve
tane sumak ve dövülmüş sumak ile kara gün- âsiyâb (değirmen) sabunu, kara sabun diye de
lük (bir çeşit buhur) kaydı bulunmaktadır. anılan ve İstanbul’da imal edilen (sabun-ı şehrî)
Osmanlıların en fazla tükettikleri baharat türü bir çeşit sabun ile Trablus, Urla, Venedik, Sakız
olan karabibere (fülfül) bu listelerde yer veril- ve Ankona sabunlarıdır.
memesi dikkat çekmektedir. Yine safran, zen-
cefil, çörek otu, mastaki (damla sakızı), hardal, Listelerde geçen keten çeşitleri Anadolu, Kü-
tarçın, karanfil gibi sonraki dönemlerde İstan- tahya, Kocaeli, Manastır ve Mısır ketenlerinden
bul pazarlarında varlığı bilinen baharat türleri ibarettir. Hasırın da orta ve öz şeklinde iki çeşi-
dönemin listelerine girmemiştir. dinin satışa sunulduğu anlaşılmaktadır.

Hayvan yemi olarak kullanılan yulaf (alef), bazı Listelerde son olarak, hepsi de 1525 tarihli
kayıtlarda otluk olarak geçen kuru ot (giyâh-ı defterde geçen, aydınlanmada kullanılan bal-
huşk) ve arpa (şa’îr) döneme ait bütün listelerde mumu ve yağ mumu ile zift ve katranın kaydı
yer alan çeşitlerdir. Bizim listelerimizde ayrıca mevcuttur.

30
Sonuç toplam ekmek ve unlu çeşidi 24’tür. Bunların
8’i ortakken 3’ü yalnızca Sahillioğlu’nun ya-
Bu çalışma, esasen Osmanlı Arşivi’nde yakın yımladığı defterde, kalan 13’ü ise sadece bizim
zamanda tespit edilip araştırmaya sunulan listelerimizde mevcuttur. Söz gelimi lavaş ek-
bir ihtisap defteri içinde yer alan, 1526-27 meği, Horasan ekmeği ve Semerkant ekmeği
kışına ait iki narh defterine dayanmaktadır. gibi çeşitler yalnızca 1526-27 tarihli defter-
Söz konusu defterler, diğer narh listelerinden lerde geçmektedir. Bu ekmeklerin son ikisine
farklı olarak, birkaç kalem mal dışında fiyat- Osmanlı tarihi boyunca başka hiçbir kaynakta
ları içermemektedir. Bu açıdan fiyat tarihine rastlanmamaktadır. Nân-ı Horasanî ve nân-ı
yönelik katkı potansiyeli olmayan bu listeler, Semerkandî kayıtları, Türklerin Selçuklular
ihtiva ettiği mal çeşitlerinin bolluğu ile dikkat dönemindeki kimi alışkanlıklarını İstanbul’a
çekmektedir. Halil Sahillioğlu’nun 1967’de ya- taşımalarına ve 16. yüzyılın ilk yarısına kadar
yımladığı, 1525 yılı sonuna (diğer iki defterle yaşatmalarına dair örnekler olduğu için ayrıca
aynı mevsime) ait ve bilinen ilk narh defteri önem kazanmaktadır. Benzer şekilde, bizim
olan liste ile yapılan ön karşılaştırmada hatırı listelerimizde altışar çeşit elma ve erik çeşidi
sayılır farklılıklar tespit edildiği için yeni liste- mevcutken Sahillioğlu’nda her iki meyve tü-
lerle 1525 tarihli defterin ayrıntılı bir şekilde ründen yalnızca birer çeşidin kaydı yer almak-
karşılaştırılmasına ve her üç defterdeki mal- tadır.
ları bir arada görebileceğimiz yeni bir listenin
oluşturulmasına karar verilmiştir. Çalışmada Sahillioğlu’nun listelerini esas alan bir araştır-
elde edilen bulgular, ağırlıklı olarak sözü edi- macı, 1525’te İstanbul’da yalnızca Filibe pirin-
len karşılaştırmaya dayanmış olmakla birlikte, cinin satıldığına kanaat getirecektir. Oysa bu
mallara dair açıklamaların yer aldığı kısımlarda dönemde Filibe’de üretilen pirincin yaklaşık
da dikkate değer tespitler yapılmıştır. 300.000 nüfuslu* bir şehrin ihtiyacını karşıla-
maya yetmeyeceği muhakkaktır. Bu noktada
Sahillioğlu’nun yayımladığı 1525 tarihli defter- 1526-27 tarihli listelerdeki kayıtlar sayesinde
de 180 çeşit malın kaydı bulunmaktadır. Buna piyasadaki mal yelpazesine dair gerçekçi bir
karşılık 1526-27 tarihli defterde 189 adet mal resim ortaya çıkmaktadır. Bu listelerde Filibe
çeşidi mevcuttur. 97 çeşit ürün her üç listede pirincine ilaveten Anadolu ve Rumeli’deki bazı
ortaktır. Fakat bizim listelerimizde yer alan 92 kazalar ile Mısır’dan gelen yedi çeşit pirincin
çeşit meta Sahillioğlu’nun yayımladığı defterde daha kaydı mevcuttur. Yoğurt çeşitleri açısın-
bulunmamakta, Sahillioğlu’nun listesinde yer dan da durum farklı değildir. Bizim listeleri-
alan 84 çeşit mal da bizim listelerimizde geçme- miz, Sahillioğlu’nda kayıtlı tek çeşidi içermek-
mektedir. Dolayısıyla her üç listedeki toplam le kalmaz, İstanbul piyasasında bulunan dört
mal sayısı 273’e ulaşmaktadır. Diğer bir ifade farklı yoğurt çeşidinden daha bizi haberdar
ile, bu iki yılda piyasada bulunduğu anlaşılan eder. Et yemekleri kategorisinde yer alan üç
toplam mal sayısı, Sahillioğlu’nun yayımladığı çeşit tava büryan da yalnızca 1526-27 tarihli
defterdekinin yaklaşık bir buçuk katına teka- listelerde geçmektedir.
bül etmektedir. Bu dikkat çekici fark, 1526-27
tarihli listelerin önemini artırmaktadır. Sonuç olarak, Sahillioğlu tarafından yayımlan-
mış narh listesi ile bizim listelerimiz arasındaki
Diğer taraftan, defterler arasındaki farklar bir- farklar, piyasada yer alan yeni bazı malları tes-
çok mal grubunda gözlenebilirken, 1525-26 pit etmeye imkân sunarken, narh defterlerinin
tarihli listelerin asıl önemli katkısının özellikle piyasayı tam olarak yansıtan kayıtlar olarak gö-
Ekmek ve Unlular ile Meyveler kategorilerinde rülmemesi gerektiğini de açık bir biçimde orta-
yoğunlaştığı belirtilmelidir. Her üç listedeki ya koymaktadır.

* Bu rakam, hazırlamakta olduğum Kanuni dönemine ait bir çalışmanın ön bulgularına dayanmaktadır.

31
EK: 152525 ve 1526-2726 Eruz-ı Drama büryan)
Tarihli Listelerde Geçen Mallar* Eruz-ı Filibe (Filibe pirinci) Tâbe büryan-ı erkeç (erkeç
Eruz-ı Karaverye (Karaferye etinden tava büryan)
EKMEK ve UNLULAR pirinci) Tâbe büryan-ı ganem (koyun
Nân-ı azîz (ekmek)27 Eruz-ı Konrapa etinden tava büryan)
Nân-ı fodula (fodula) Eruz-ı Mısır (Mısır pirinci) Yahni-i berre (kuzu yahnisi)
Nân-ı hâkî (hâki renkte ekmek) Eruz-ı Saruhan Yahni-i erkeç (erkeç yahnisi)32
Nân-ı Halebî (Halep ekmeği) Erzen (darı) Yahni-i ganem (koyun yahnisi)
Nân-ı halka Bakla-i Ahyolu (Ahyolu baklası) Yahni-i gâv (sığır yahnisi)
Nân-ı halka-i beyaz (beyaz halka) Bakla-i Mihaliç (Mihaliç baklası) Yahni-i gâv-miş (su sığırı/manda
Nân-ı Horasanî (Horasan ekmeği) Bulgur yahnisi)
Nân-ı kirde (kirde/girde) Gendüm-kûfte (dövülmüş
Nân-ı kirde-i yağlu (yağlı kirde) buğday)28 HAYVANSAL ÜRÜNLER
Nân-ı kurs-ı Yahudi Mercimek Beyze-i mâkiyân (tavuk yumurtası)
(Yahudiler halkası) Nohud-ı huşk (kuru nohut)29 Mast-ı gâv (İnek yoğurdu)33
Nân-ı lavaş (lavaş ekmeği) Mast-ı leziz
Nân-ı nukul (nokul ekmeği) ET, ET ÜRÜNLERİ ve Mast-ı leziz-i ganem (tatlı koyun
Nân-ı poğaça (poğaça) ET YEMEKLERİ yoğurdu)
Nân-ı Saraylu (Saraylı adındaki Güşt-i berre (kuzu eti) Mast-ı turş
fırının ekmeği) Güşt-i erkeç (erkeç eti)30 Mast-ı turş-ı Anadolu
Nân-ı Semarkandî (Semerkant Güşt-i ganem (koyun eti) (Anadolu’nun ekşi yoğurdu)
ekmeği) Güşt-i gâv (sığır eti) Tulum ve tağar (çömlek)
Nân-ı Simidhâne (Simithane Güşt-i gâv-miş (su sığırı/manda yoğurdunun galizi (koyusu)
ekmeği) eti) Tulum ve tağar yoğurdunun rakiki
Lokma Güşt-i mâkiyân (tavuk eti) (koyu olmayanı)
Yağlu çörek Kebâb-ı erkeç (erkeç kebabı) Penir-i tekerlek-i Filibe ve
Yağlı hurda nokul Kebâb-ı ganem (koyun eti kebabı) gayruhü (Filibe ve diğer yerlerin
Yağsız simit Şiş kebâb-ı ganem (koyun tekerlek peyniri)
Börek-i kand (şeker böreği) etinden şişkebap)31 Penir-i tulum (tulum peyniri)
Börek-i şorbalı (çorbalı börek) Kemüklü koyun kebabı Peynir-i Alımlu
Börek-i tava-i Arab (Arap tava Bastırma-i gâv (sığır eti Peynir-i Kirit (Girit)
böreği) pastırması) Peynir-i Midillu
Börek-i varak (yaprak böreği) Pastırma-i keçi Şîr-i ganem (koyun sütü)
Pastırma-i koyun Şîr-i gâv (inek sütü)34
TAHILLAR ve BAKLİYAT Pastırma-i sığır ki sirke ve kemmûn
Eruz-ı Anadolu (Anadolu pirinci) ve sarımsaklu ola YAĞLAR
Eruz-ı Boyovası (Boyabat pirinci) Tâbe büryan-ı berre (kuzu tava Çerviş yağı

25 Halil Sahillioğlu, “Osmanlılarda Narh Müessesesi ve 1525 Yılı Sonunda İstanbul’da Fiyatlar”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, I
(1967), ss. 36-40; II (1967), ss. 54-56; III (1967), ss. 50-53.
26 CBOA, MAD, nu. 23335, ss. 6-7.
* Kalın yazılanlar her üç listede de yer alan mallardır. İnce yazılanlar yalnızca bizim listelerimizde bulunan çeşitlerdir.
Sahillioğlu’nda olup da bizim listelerimizde geçmeyen mallar ise italik olarak verilmiştir. Listede malların isimlerinin yazılışında
dikkat çeken farklılıklar, Sahillioğlu’nun listelerinde yer alan ürünlerin isimlerinin ilgili yayında geçtiği haliyle bu listeye
taşınmasından kaynaklanmıştır.
27 Sahillioğlu’nda “etmek” şeklinde geçmektedir.
28 Sahillioğlu’nda buğdayın İstanbul’da dövüldüğüne vurgu vardır (Döğülmüş buğday, der şehr).
29 Sahillioğlu’nda yalnızca “nohud” olarak geçmektedir.
30 Sahillioğlu’nda “Keçi eti” olarak geçmektedir.
31 Bu kebap, Sahillioğlu’nda “Kemüksüz koyun eti kebabı, ki şiş kebâb derler” şeklinde kayıtlıdır.
32 Sahillioğlu’nda “Keçi yahnisi” olarak geçmektedir.
33 Sahillioğlu’nda “Tatlu sığır yoğurdu” şeklinde geçmektedir. Aynı ürün olduğu değerlendirilmiştir.
34 Sahillioğlu’nda “Taze sığır südü” olarak geçmektedir.

32
Dobruca koyunu kuyruğu Emudr-i Mankur (Mangır armudu) Engür-i âveng (aveng üzümü)
Erek (enenmiş) koyun kuyruğu Enâr-ı Ağriboz (Eğriboz narı) Meviz-i Beğlerce (Beylerce
Kili koyunu kuyruğu yağı Enâr-ı Birgi (Birgi narı) üzümü)
Kebâb yağı Enâr-ı Edincik (Edincik narı) Meviz-i razakı (razakı üzümü)
Paça yağı Enâr-ı Gemlik (Gemlik narı) Meviz-i siyah (kara üzüm)38
Revgan-ı bezir (bezir yağı) İnar-ı Milet (Milet narı) Meviz-i Şeddiye (Şeddiye
Revgan-ı dümbe (kuyruk yağı) Fındık-ı Frengî üzümü)
Revgan-ı mâhî (balık yağı) Fındık-ı seng (taş fındık) Nârenc-i leziz (tatlı turunç)39
Revgan-ı pembe (pamuk yağı) Fındık-ı Trabzon Nârenc-i turş (ekşi turunç)40
Revgan-ı sâde-i Anadolu Fındık-ı Trabzon-ı huşk (kuru Ferik elması
Revgan-ı sâde-i Karakeçilü Trabzon fındığı) Sîb (taze elma)
(Karakeçili sadeyağı) Fındık-ı yalı Sîb-i Akyazı
Revgan-ı sâde-i Kefe (Kefe Fındık-ı yalı-i huşk (kuru yalı Sîb-i Borlu
sadeyağı) fındığı) Sîb-i huşk (elma kurusu)
Revgan-ı sâde-i Rumili (Rumeli Fıstık Sîb-i miskî (misket elması,
sadeyağı) Fıstık içi kokulu elma)41
Revgan-ı şirlağun (susam yağı) Hayva-i huşk (kuru ayva) Miskî dökme alma
Revgan-ı zeyt (zeytinyağı) Tâze ayva Sîb-i Sinop
Sızmış (eritilmiş) koyun kuyruğu İğde Sîb-i temür (demir elması)
Sızmış çarak (iç) yağı İncir-i dizi Unnâb (hünnap)
İncir-i huşk-ı lob (kuru lop inciri) Zerdâlû-i huşk (kuru zerdali)
MEYVELER İncir-i lob
Âlû-yı Amaskine (Amasya eriği) İncir-i Midilli SEBZELER
Âlû-yı turş (ekşi erik) İncir-i saruca (sarıca inciri) Bazı (pazı)
Âlû-yı huşk-ı Amaskine (kuru Kayısı-i Arabî37 Böğrülce (börülce)
Amasya eriği) Kayısı-i Emir Ali-i huşk (kuru Çükündür (bir çeşit pancar)42
Âlû-yı huşk-ı turş (ekşi kuru erik) Emir Ali kayısısı) Yapraklı çüğünder
Alû-yı huşk-i Deryâ-yi Siyah (kuru Kayısı-i Kablanî?, fî 3, fî 4,5 Heviç (havuç)
Karadeniz eriği) Kayısı-i Kablânî-i? huşk İsfinah (ıspanak)43
Âlû-yı Sinop (Sinop eriği) Keçi boynuzu Kelem-i dürme
Badem-i huşk (kuru badem) Kestâne (dürme lahana)
Mağz-ı bâdem (badem içi) Kestane-i Brusa (Bursa kestanesi) Kelem-i kûbî (küp lahana)
Cevz-i Rumî (Anadolu cevizi)35 Kestane-i huşk (kuru kestane) Pırasa
Koz içi (ceviz içi) Kestâne-i puhte der sâç (saç üstünde Piyaz-ı arpacık (arpacık soğanı)
Emrud (taze armut), kutu pişmiş kestane) Piyaz-ı İznik (İznik soğanı)
Emrud-ı Bolu Kızılcık-ı huşk Piyaz-ı Samsun (Samsun soğanı)
Emrud-ı Deryâ-yı Siyah Kiras-ı huşk Piyaz-ı sürh (kırmızı soğan)
(Karadeniz armudu) Limon Sarımsak-ı diğer (diğer sarımsak
Emrud-ı huşk (armut kurusu)36 Engur-i taze-i Razakî (taze razakı çeşidi)
Emrud-i Beğ (Bey armudu) üzümü) Sarımsak-ı Anadolu ve Rumeli

35 Sahillioğlu’nda “Ceviz” olarak geçmektedir.


36 Sahillioğlu’nda “Emrud-i huşk-i yarma” şeklinde geçmektedir. Bütün kuru elmalar yarma usulüyle hazırlandığından aynı çeşit
olduğu değerlendirilmiştir.
37 Sahillioğlu “kaysi-i garbî” şeklinde yazmıştır.
38 Sahillioğlu’nda “karaca üzüm” şeklinde geçmekte. Aynı üzüm çeşidi olduğu değerlendirilmiştir.
39 Sahillioğlu’nda “Turunc-i şirin” şeklinde geçmektedir.
40 Sahillioğlu’nda “Turunc-i hâmız” şeklinde geçmektedir.
41 Sahillioğlu’nda Miskî alma şeklinde kaydedilmiştir. Bu elmanın kutu içinde geldiği anlaşılmaktadır.
42 Sahillioğlu’nda “Yapraksız çüğünder” şeklinde geçmektedir.
43 Sahillioğlu’nda “İsfanah-ı tâze” şeklinde kaydedilmiştir.

33
Sarımsak-ı frengî (Frenk Zeytun-ı Eğriboz ve gayruhü Palude-i asel-i bâdemî ki gülâb ve
sarımsağı) (Eğriboz ve diğer yerlerin zeytini) miskî dahi ola
Şalgam ma’a berk (yapraklı Zeytun-ı Midilli Palude-i aselî ma’a bâdem
şalgam) (Midilli zeytini) Palude-i engür (üzüm paluzesi)
Şalgam-ı hâne? Zeytun-i Adalar ve Trabzon ve Palude-i pekmez (pekmez
Yapraksız şalgam Bozburun (Adalar, Trabzon ve paluzesi)
Turp Bozburun zeytini)
Zeytun-i çekişte (çizilmiş, salamura BAHARAT TÜRLERİ
DENİZ ÜRÜNLERİ zeytin) Kara günlük (bir çeşit buhur)
Havyâr-ı Azak (Azak havyarı) Kemmun (kimyon)
Havyar-ı huşk TADLANDIRICILAR Nana-yı huşk-i kûfte (dövülmüş kuru
Havyâr-ı Kuba (Kuba havyarı) Asel-i Adalar (Adalar balı) nane)
Havyar-ı siyah (siyah hayvar) Asel-i Ağriboz (Eğriboz balı) Sommak-ı dâne
Hayvar-ı sürh (kırmızı havyar) Asel-i Girit (Girit balı) Sommak-ı kûfte (dövülmüş sumak)
Mâhî-i huşk-ı lilinge (kuru lilinge Asel-i ıhlamur (ıhlamur balı)
balığı) Asel-i kızıl? (kızıl bal) HAYVAN YEMLERİ
Mâhî-i huşk-ı moruna (kuru morina Asel-i kutu44 (kutu balı) Alef (yulaf)
balığı), meyhanelerde satılır Asel-i Migalkara (Malkara balı) Burçak
Asel-i Pravadi (Prevadi balı) Giyâh-ı huşk (kuru ot, otluk)47
İŞLENMİŞ GIDALAR Asel-i Sofya (Sofya balı) Şa’îr (arpa)
Köfter Asel-i Trabzon (Trabzon balı)
Köfter-i hurde, dirhem 350, Hall (sirke) TEMİZLİK MALZEMELERİ,
dirhem 300 Nardenk (nar ekşisi) KUMAŞLAR ve KULLANIM
Leblebü-yi Anadolu (Anadolu Nemek-i Ahyolu (Ahyolu tuzu) EŞYALARI
leblebisi) Nemek-i Eflak (Eflak tuzu) Sabun-ı araba ve âsiyâb
Leblebü-yi şehrî (İstanbul Sabun-ı şehrî ki kara sabun derler
leblebisi) TATLI VE ŞEKERLEMELER Sabun-ı Tarablus
Limon suyu Akîde-i meviz-i siyah Sabun-ı Urla
Nişasta (kara üzüm akidesi) Sabun-ı Venedik ve Sakız ve Ankona
Pekmez Akide Ketân-ı Anadolu (Anadolu keteni)
Pekmez-i Ağriboz Baklava Ketân-ı Kütahya (Kütahya keteni)
Pekmez-i Anadolu-i İzmir Helva-yı akîde (akide helvası) Ketân-ı Kocaeli (Kocaeli keteni)
Pekmez-i Gelibolu Helvâ-yı asel-i Trabzon Ketân-ı Manastır ve gayruhü
Pestil-i âlû-yı Amaskine Helva-yı bâdam45 (Manastır ve diğer yerlerin
Pestil-i Deryâ-yı Siyah Helva-yı ceviz (ceviz helvası) keteni)48
Pestil-i leziz (tatlı pestil) Helva-yı hânegî (ev helvası) Ketân-ı Mısır (Mısır keteni)
Pestil-i turş (ekşi pestil) Helva-yı heft-reng (yedi renk Hasir-i orta
Şerbet-i engür (üzüm şerbeti) helvası)46 Hasir-i öz
Tarhana Helva-yı pişmeni (pişmaniye)
Tarhana-i Anadolu ve Rumeli Helvâ-yı üzüm DİĞERLERİ
(Anadolu ve Rumeli tarhanası) Helvâ-yı üzüm-i kozlu (cevizli, Şem’-i asel (balmumu)
Turş-ı engür der Gelibolu üzümlü helva) Yağ mumu
(Gelibolu üzüm turşusu) Palude-i asel (bal paluzesi) Zift ve katran

44 Sahillioğlu’nda “asel-i gömeç-i kutu” şeklinde geçmektedir.


45 Sahillioğlu’nda “helva-yı kırma badem” şeklinde geçmektedir.
46 Sahillioğlu’nda bu helvanın balla yapıldığı (aselî) belirtilmektedir.
47 Sahillioğlu’nda “Otluk” olarak geçmektedir.
48 Sahillioğlu’nda “Ketân-ı Manastır” şeklinde geçmektedir.

34

You might also like