You are on page 1of 6

Yıldızları aşıp, galaksileri geçip, birkaç milyon yıl boyunca son hızda

gittiğinizde karşınıza kocaman bir kütüphane çıkarmış. Bu kütüphane


bir adet yaşlı adam ve onun ayak işlerini yapan ufak periler tarafından
yönetilirmiş. Kütüphane o kadar büyükmüş ki her bir kitap rafında yüz
milyon kitap bulunur ve her kitaplıkta iki yüz atmış üç tane raf
olurmuş. Ve kütüphanedeki kitaplık sayısı sonsuzdan biraz azmış.
Anlatılanlara göre kütüphanenin her odasında sayısız peri çalışırmış.
Yaşlı adam her kitap yazdığında kütüphanenin merkezindeki ufak
ağaçtan minik bir peri doğar ve doğuşuna sebep olan bu kitap ile bir
bütün olurmuş. Artık doğumu ve ölümü bu kitabın ta kendisine
bağlanırmış. Yaşlı adam kitabı yazar ancak periler bu kitabın uzun
ömürlü olmasını sağlamakla görevlilermiş. Onları her gün temizleyip
sayfalarını havalandırırlarmış.

Günlerden bir gün normal şartlarda her ay yeni bir kitap yazan yaşlı
adam, uzunca bir süre boyunca odasından çıkmamış. Aradan on yıl
geçmiş ve periler endişelenmeye başlamışlar ancak aralarındaki en
yaşlıları bunun çok normal olduğunu ve yaşlı adamın elbet bir gün
üzerinde çalıştığı bu kitabı bitireceğini söylemişler; gerçekten böyle
de olmuş, kütüphanenin merkezindeki ufak ağaç parıldamış ve bir
peri ortaya çıkmış. Bu peri diğer perilerden farklı olarak kırmızı elbise
ve altın rengi bir cilt ile doğmuş ve bu durum tabi ki bazı perilerin
kafasında karışıklığa sebep olsa da yıllar sonra yeni bir perinin
doğduğu haberi kütüphanenin her yerinde büyük bir sevinç patlaması
oluşturmuş. Diğer periler yeni doğan bu tuhaf periye Au adını takmış
ve ona neler yapması gerektiğini anlatmışlar. Perilerin anlattıklarına
göre Au, ilk olarak yaşlı adamın yanına gidip kitabını almalı, ardından
onun için güzel bir raf seçmeli ve bu kitabı iyice okuyup
benimsemeliymiş. Au yaşlı adamın kim olduğunu merak etmiş ama
onu hiç kimsenin net olarak görmediğini ve onu hiçbir zaman
göremeyeceğinden habersiz bir şekilde kitabını almak için yaşlı
adamın odasına doğru ilerlemiş. Oda karanlık ve çok büyükmüş. Yaşlı
adamla konuşmak isteyen periler bir kapının arkasından seslenir ve
öyle konuşurlarmış. Yaşlı adam da yazdığı kitapları karmaşık bir
sistem ile karanlık odada bir yere gönderirmiş. Periler kitaplarına olan
bağlarını kullanıp onları bulabilirlermiş. Bu bazen aylar, bazen de
günler alsa da Au içgüdülerini takip edip bir iki saat içerisinde
kendisini kalınca bir kitabın önünde bulmuş. Öyle ki Au henüz bunu
bilmese de bu kitap kütüphanedeki en kalın kitaplardan birisiymiş. Au
kitaba ilk dokunduğu andan itibaren altın rengi cildi ve ipeksi kanatları
ışıltılar saçmaya başlamış. Şaşkınlık içinde kalan Au, kitabı
kaldırmadan önce sayfalarını heyecanla okumuş. Her çevirdiği
sayfada farklı duygular yaşayan Au, kitabı bitirdiğinde içinde geçen
karakterlere o kadar çok bağlanmış ki birkaç yüz yıl sonra bu hisleri
birer saplantıya dönüşmüş. Öyle ki Au’nun bu takıntısı yakın çevresi
haricinde birçok peri tarafından dedikodu konusu olmaya başlamış.
Au’ya bu takıntıdan vazgeçmesini söyleyen arkadaşları en sonunda
çareyi kendi kitaplarından bahsetmekte bulmuşlar. Au bu hikâyeleri
de ilgi çekici bulunca onların kitaplarını da okuyabilmek için izin
istemiş. Kitaplar farklı kalınlıkta ve farklı türlerdeymiş. En kalın ve
sevilmeyen kitaplardan birisi Almanya denilen bir krallıkta yaşayan
delirmiş bir adamı ve onun kavgasını anlatırken en sevilen kitaplardan
çoğusu insanlara güzelliği ve doğruluğu anlatan bir takım insanların
hikâyeleriymiş. Bu durum Au’nun kafasına takılmış ve diğer kitapları
da okumak için herkesten izin almaya başlamış. Bazıları izin verirken
bazıları bu teklifi özel hayatın gizliliğine ve kütüphanenin var oluş
sebebine aykırı olmasını bahane edip reddetmiş. Ama aslında
reddetmelerinin asıl sebebi kitaplarındaki ana karakterlerin kötü,
anlamsız veya acınası hikâyeleri olmasıymış. Au binlerce sene
boyunca diğer perilerin kitabını okumuş. Zamanla bu davranışı hoş
görmeyen periler içten içe bu konu hakkında bir şeyler yapmak
istemişler. Çok geçmeden Au kitapların hepsinin bağlantılı olabileceği
fikrine kapılmış. Sonuçta kütüphanedeki kitapların sayısı sonsuza çok
yakınmış. Bu da demek oluyor ki bir kitaptaki önemsiz bir yan
karakterin, başka bir kitapta ana karakter olma ihtimali düşükte olsa
varmış. Bu yüzden Au, tanıyıp tanımadığı her periye kitaplarının
başkarakterlerinin kim olduğunu sormuş. Tanıdık bir isim duyana
kadar yaklaşık 125 yıl geçmiş ama sonunda birisini bulmuş. Kendi
kitabındaki başkarakterin çok da yakın olmayan bir arkadaşının adının
ve soyadının başka bir kitapta da geçtiğini öğrenen Au, hemen o
kitabı okumak için izin istemiş. Ancak kitabın bağlı olduğu peri buna
asla izin vermeyen perilerden birisiymiş. Ayrıca bu peri, kitabının çok
kısa olmasından dolayı diğer periler arasında alay konusu edilen bir
periymiş. Au her şeyi denemiş ve tam 12 yıl boyunca dil dökmüş ama
nafile, peri asla okumasına izin vermiyormuş. Au bu süre boyunca
kendi kitabını tekrar tekrar okuyup, o perinin kitabındaki
başkarakterin nasıl bir hayat geçirdiği hakkında detaylı bilgiler aramış.
Görünüşe göre onun kitabındaki çocuk, kötü arkadaş çevresi
yüzünden 23 yaşında hapse girmiş. Ancak buraya kadarmış. Au’nun
kitabında sadece bu yazıyormuş. Au kitabını defalarca okumuş ve her
bir kelimenin altında ne gibi bir gizem yatabileceğini düşünüp
durmuş. Bir gün dayanamayıp diğer peri uzaklardayken o kitabı
kaçırıp gizlice okumaya başlamış. Kitap kısa bir kitap olmasına rağmen
Au’nun kitabı bitirmesi 12 gününü almış. Tahmin ettiği gibi kitapta
kendi başkarakterinin bulunduğunu fark etmiş. Ancak kitabı tam geri
götürdüğünde Au kendini acı içinde kıvranırken bulmuş. Zorlukla
kitabına geri döndüğünde diğer periyi, kalın kitabın yapraklarını
bükerken ve yazıların üzerini çizerken görmüş. Her çizgide Au bir
takım şeyleri unutmaya başlıyor ve korkunç çığlıklar atıyormuş. Bir
süre sonra artık tek yaptığı şey boşluğa doğru bakıp ağlamak olmuş.
Bunu gören arkadaşları diğer periyi durdurmak için onun kitabına
saldırmışlar. Bu durum da başka perileri sinirlendirince kargaşa daha
da büyümüş. Öyle ki kütüphanedeki her kitap ufak da olsa bir hasar
almış. Aradan seneler geçmiş, kitapları hasar görmüş periler yaptıkları
hataların farkına varmışlar. Çoğunun kitabının yalnızca bir iki sayfası
yırtılmış ve birkaç sayfası buruşmuşken, kütüphanedeki en kalın
kitabının, yani Au’nun kitabının, yarısından fazlası hasar görmüş. Au
hala ilk olayın olduğu yerde ve aynı vaziyette ağlıyormuş. Hiç
durmadan hıçkıra hıçkıra ağlayan kırmızı elbiseli perinin sesi
kütüphanenin her yerinde konuşulup durulmuş. Kimse ne yaparsa
yapsın onu yığıldığı yerden kaldıramıyor, ağlamasını
durduramıyormuş. Aslında herkes içten içe Au’yu sever ve ona
üzülürmüş. Ayrıca hemen hemen her peri, hasar gören kitapların
periler üzerindeki acısını birinci elden deneyimlediği için ona karşı
olan hüzün duyguları katbekat artmış. Bu yüzden seneler geçtikçe
periler, hatta Au’yu sevmeyenler bile, ona olan ön yargılarını bir
acıma duygusuna dönüştürmüşler. Onun için bir şeyler yapmak
isteyen arkadaşları tam ümidini kesmişken, yaşlı ve genç perilerden
oluşan bir kalabalık Au’nun kitabı etrafında toplaşmışlar. Hepsi kitabın
ana karakterlerini ve konusunu az çok öğrenmiş. Ancak kitapta hasar
gören çok sayıda bölüm olmasından dolayı anlaşılamayan bir sürü
olayı çözmek istemişler. Kitabın geçtiği yerle uyan tüm kitaplara ve
tüm benzer isimleri olan karakterleri arayıp durmuşlar. Bu denli çok
peri arayış içerisine girince çok değil doksan üç sene içerisinde
eşleşen iki adet kitap bulmuşlar. Bu kitabı da okuyan periler arasından
birisi benzer hikâyesi olduğunu açıklayıp kitabını diğerlerine okutmuş.
Belirli bir zaman sonra arayış içerisine giren peri sayısı artmış ve
Au’nun kitabının tüm karakterleri bir bir bulunmuş. Hatta öyle ki
Au’nun kitabını arayan çoğu peri kendi kitaplarındaki karakterlerle
karşılaşmış ve yeni arkadaşlıklar kurmaya başlamışlar. Hiç
tanımadıkları, kendinden büyük veya küçük diğer periler ile sanki
milyonlarca yıldır tanışıyorlarmış gibi sohbetler etmişler. Ancak Au
hala orada, aynı yerde boşluğa bakıp ağlıyormuş. Diğer periler
çözümü yaşlı adama gitmekte bulmuş ve ondan Au’yu düzeltmesini
istemişler. Ancak yaşlı adam çok meşgulmüş. Kendiliğinden gelişen
olaylara müdahale etmek yaşlı adama göre bir iş değilmiş. Milyarlarca
yıl süresince de hiç yapmamış zaten. Yaşlı adam onları dinlememiş ve
önündeki kitaba hızlı bir şekilde bir şeyler yazmaya devam etmiş.
Bunu gören periler çözümü sihirlerini kullanmakta bulmuşlar. Onlar
yazı yazamazlarmış ama yazı yazmaları da gerekmiyormuş zaten.
Hepsi bir araya gelip el ele tutuşmuş ve kendi kitaplarından uygun
olan kelimeleri ve harfleri Au’nun kitabında belirmesini sağlamışlar.
Ancak Au’nun kitabı diğerlerinin kitabına nispeten onlarca kat daha
kalınmış. Bu yüzden herkes ona bir harf, bir hece, bir kelime veya
kitabın sayfalarından ufak bir parça vermiş ama yine de kitap
eskisinden birkaç nebze eksik kalmış. Perilerin sihri işe yaramış ve Au
tekrar eskisi gibi bakmaya ve eskisi gibi hareket etmeye başlamış.
Ancak etrafına baktığında ise gördüğü ilk şey diğer perilerin onun için
yaptığı fedakârlıklarmış. Zaten eksik olan kitapları daha da eksilince
ister istemez yorgun düşen periler Au’nun altın yüzünü görünce
zorlukla gülümsemişler. Au onları böyle görmeye dayanamamış ve
tekrar el ele tutuşmalarını istemiş. Tüm periler el ele tutuşmuş ve Au
onlara planını anlatmış. Plana göre periler tüm sihirlerini kullanarak
kütüphanedeki her bir kitabı birbirine bağlayacak ve galaksilerin
ötesinde mavi ve yeşil renkleri olan gereksiz bir gezegende o
karakterlerin canlanmasını sağlayacaklardı. Ardından her peri zamanı
geldiğinde kendi başkarakterinin doğumundan itibaren yanında
bulunacaktı ve bütün bu olanlar yaşlı adamdan saklanılacaktı. Plan işe
yaramıştı. Periler tüm sihirlerini bu planı gerçekleştirebilmek için
kullanmışlardı ve böylelikle dünyamız oluşmuştu.

Bazı zamanlar yeni birileriyle tanıştığımızda onları daha önceden


tanıyormuşuz gibi hissederiz. Bunun sebebi kendi şahsi perimizin o
kişi ile ilgili olan kitabı gökler kütüphanesinde okumuş olmasıdır. Ve
bazen de hayatımızda her şey yolunda gitse bile bir anda içimizde
ufak tefek boşluklar ve eksiklikler hissetmemizin asıl sebebi de tam
olarak gökler kütüphanesindeki kargaşa zamanından kaynaklanır.
Kavga anında kitabımızdaki bazı harfleri veya heceleri geri
alınamayacak şekilde kaybettik ve bazı sayfalarımız çok buruştu. Bu
boşluklarımız zaman zaman acılara ve üzüntülere sebebiyet verir.
Ancak tam bu sırada devreye perilerimiz girer. Genelde size kendi
yaptıkları fikri tavsiye ederler. Mutsuz olduğumuzda hissettiğimiz bu
başkalarıyla konuşma duygusu da onlardan kaynaklanmaktadır.
İçinizdeki eksik kelimeleri tamamlamak istiyorsanız başka insanlarla
konuşmanız ve onların hikâyelerini kendi hikâyeleriniz ile bir noktada
birleştirmelisiniz. Ancak o zaman kendinizi tamam hissedebilir, ancak
o zaman sağlıklı bir hayat sürebilirsiniz.

İkram Yağdıran

You might also like