Professional Documents
Culture Documents
Özet
20. yüzyılda yapılı çevreye ilişkin bilgi farklı disiplinler tarafından üretil-
miştir. Mimarlık içinden üretilen yapılı çevre bilgisi praksisle ilişkisi bakımından
farklı bir konumdadır. Soyut referanslarla üretilen bilgi ve yapılı çevrenin özdek-
selliği içinden üretilen somut kaynaklı bilgi, bilgi üretiminin farklı motivasyonları-
na dikkat çekmektedir. 20. yüzyılın ilk ve ikinci yarısı bilgiyi üretme pratikleri
açısından çeşitlilik barındırır ama genel itibariyle bağlam olarak yapılı çevrenin
keşfinin ortamıdır. Bu durum yüzyılın ilk yarısında bağlamla çelişerek ikinci yarı-
sında en azından teorik olarak bir uyum isteği ile şekillenmiştir. Ancak iki yönde
de bu tespiti değilleyecek örnekler bulmak zor değildir. İki durumda da bağlam,
bilginin ve tasarımın kaynağı ve gerekçesi olarak görülmüştür. 20. yüzyılda bilgiyi
nesnel, evrensel, kesin olan olarak tanımlayan konvansiyonel yaklaşımların güç-
lenmesi de, bu yaklaşımlara getirilen eleştirilerin seslerini duyurmaya başlaması da
yüzyılın ikinci yarısında neredeyse eşzamanlı olarak belirmişlerdir. Bugün bilginin
meşruluk kazanabilmesinin ve yeni müdahalelerin isabetli bir şekilde gerekçelen-
dirilmesinin olanaklarının oluşması, bağlam bağımlı, değişken ve özgül bilginin
üretilmesinin koşulları üzerine daha incelikli düşünmeyi gerektirmektedir.
Anahtar kelimler: 20. yüzyılın düşünsel ortamı, bilgi, bağlam olarak
yapılı çevre, mimarlık kuramı
and its criticisms have occurred synchronic. Today the legitimacy of knowledge and
justification of the the new interventions are up to the contemplation for context bounded,
specific and uncertain knowledge.
Key Words: The intellectual atmosphere of 20th century, knowledge, context as
built environment, theory of architecture
Giriş
1. Nesnenin Bilgisi
Aydınlanmanın aklı yücelten yaklaşımına göre nesneyi anlamanın ve
anlatmanın ön koşulu nesneyle mesafelenerek bir açıklama yöntemi geliştirmektir.
Ayıklamak, yok saymak, sınıflandırmak, indirgemek nesnenin bilgisini üretmek
için vazgeçilmez soyutlama edimleridir. Aydınlanma aklına göre soyutlamak
yegane bilgi üretme yoludur ve nesneye ilişkin bilgi olarak yapılan açıklama
aslında nesnedir; bu açıklamanın üretilmiş yeni bir olgu olduğu, açıklayıcı bilginin
nesnenin kendisi olduğu düşüncesi yanında hiç hatıra getirilmez. Modern bilgi
kuramına göre deneyimin doğrudanlığı ile fiziksel çevrenin bilgi nesnesi olarak
fark edilmesi, ters orantılıdır; her türlü görüngüyü olduğu gibi fiziksel çevreyi fark
eden, ona mesafelenen “modern insan”dır. Dolayısıyla bir alışveriş merkezindeki
müşteri ya da bir otoyolda ilerleyen kamyon şoförü ya da bir Mimar Sinan camis-
inde ibadet eden kişi farkında değildir fiziksel çevresinin; fiziksel çevrenin bilgisini
deneyim değil, ancak çözümleyici akıl üretebilir. Cassirer’in verdiği örnek hatır-
lanacak olunursa, soyutlayıcı kurgu dışında düşünen yerli, ırmakta yolunu her se-
ferinde bulabilir ancak tarif etmesi istendiğinde başaramaz çünkü bildiğini zihninde
yeniden üretmemiştir. Dolayısıyla Cassirer’in “gerçek bilgi” dediği bu tür bir bilme
şekli, yine onun deyişi ile “bir tasarımı içerir ve önceden varsayar” 1
Bilginin üretilmesi üzerine buraya kadar söylenenler, tahmin edildiği gibi
aydınlanma düşüncesinin olduğu kadar 19. yüzyıl pozitivizminin de öngördüğü
bilgi üretme biçimine işaret etmektedir. Genel olarak bilginin, özelde yapılı çevre
hakkındaki bilginin elde ediliş ve ortaya konuş biçimi bu yerleşik bakış açısı tara-
fından oluşturulmuştur. Ancak bilginin görüngüde içkin ve bu nedenle keşfedilir
olduğu düşüncesini doğuran, bu nedenle de kapsamlı bir yöntem düşüncesi gelişti-
ren pozitivist yaklaşım, geç 19. yüzyıl ve 20. yüzyıl eleştirel düşüncesi ile çeşitli
şekillerde sorgulanmıştır ve temelleri sarsılmıştır. 19. yüzyılın ilk yarısında
Romantikler'le başlayan aydınlanma ve pozitivizm eleştirilerinin 2 ana damarını
varoluşçu düşüncenin, fenomenoloji ve hermeneutik 3 geleneğinin içinden gelen
1
Cassirer, 1997, s. 63.
2
Romantiklerin aydınlanma eleştirisi için bkz. Snow, 2002, s. 6 ve Berlin, 2004, özellikle
s. 40-65. Romantizm rasyonalizm ilişkisi için bkz. Toulmin, 2002, s. 203-205.
3
Türkçede fenomenoloji; olaybilim ya da görüngübilim, hermeneutik; yorumbilim olarak
kullanılmaktadır fakat bu karşılıkların tam uygunluğundan şüphe duyulduğu için burada
çevrilmeden, Türkçe’deki yazımlarıyla kullanılmıştır.
360
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 22 Yıl : 2007/1 (359-366 s.)
4
Nietzsche, Dilthey, Heidegger, Gadamer, Ricoeur; Benjamin, Adorno, Horkheimer;
Foucault, Deleuze, Guattari, Derrida, Baudrillard, Virilio, Lyotard; Rorty, Feyerabend
vb. Feyerabend pozitivizmin hipotetik tümdengelim yöntemi ile ulaşmaya çalıştığı evren-
sellik iddialarına karşı tutum alanlar arasında düşüncelerini daha da keskinleştiren dili ile
hem en ilgi çekici hem de en çok eleştirilen isim olmuştur. Bkz. Feyerabend, 1999a ve
1999b.
5
Pattern Language’ın sadece yapısalcı düşünce ile temellenmediğine ilişkin bir sorgulama
için bkz. Serim, 2006, s. 36-49.
6
Antropoloji ve dilbilim içinden kurulan yapısalcılık, birçok farklı disiplin içinde farklı
noktaları öne çıkarılarak yorumlanmıştır. Yapısalcılık Piaget'nin önerdiği gibi global ve
analitik olarak iki ayrılırsa mimarlık için de belirleyici olan bilişsel yapısalcılık, analitik
yapısalcılık içinde değerlendirilebilir. Bkz. Lawrence, 1989, s. 39-41.
361
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 22 Yıl : 2007/1 (359-366 s.)
7
Bkz. Piaget, 1971, s. 5.
8
“Praksis” burada düşünsel ve edimsel aktivitelerin tümünü karşılamaktadır, “uygulamalı”
olarak Türkçeleştirilmesine rağmen “praksis”in karşılığı olarak “amel”in daha uygun ol-
duğu düşünülmektedir, Ancak bunun yaygın olmaması itibariyle metinde "praksis” ola-
rak kullanılması tercih edilmiştir.
362
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 22 Yıl : 2007/1 (359-366 s.)
temel alınması, yapılı çevrenin bilgisinin nesnel ve açık seçik olduğu düşüncesi
sonucudur.
Bu durum yani soyut tasarım bilgisinin belirleyiciliği, 20. yüzyılın ikinci
yarısında yukarıda bahsedilen yaklaşımlar geliştirilene kadar sürmüştür. Soyut
tasarım bilgisi kendini biçem merkezli estetik ya da kompozisyon temelli geomet-
rik kurallarla belirlerken, yine aynı tarihsel aralıkta mekan, fonksiyon, yer gibi
özdeksellikle ilişkisi doğrudan olan nosyonlar da tasarımın ve bilginin ölçütleri
olmaya başlamıştır. Bu noktada tasarım bilgisini bilimsellik ve pragmatizm ile
gerekçelendirme düşüncesi bilgi üretiminde etkili ana unsurlardan biridir. Ve soyut
tasarım bilgisi gibi zaman ve mekan farklılığını sorunsallaştırmayan bir yaklaşım,
tasarım ve bilgi üretimi için bilimsellik ölçütünü karşılama konusunda isabetli bir
seçimdir. Şüphesiz bu noktada ilginç olan bilimsellik bu kadar önemsenirken mi-
marlıkta yüzyılın ilk yarısını kişisel ve grup manifestolarının belirlemesi ve ancak
yüzyılın ikinci yarısında tam da pozitif sayılan bilimlerin bile paradigmatik bir
yapılanmalarının 9 olduğu düşüncesi itibar görmeye başladığı anda, mimarlıkta
yöntem temelli yaklaşımların yeni yeni kullanılmaya başlanmasıdır.
Yöntem eğer birçok farklı durumda kullanılacak bir arayüz, olarak tanım-
lanırsa, mimarlık bilgisinin üretiminde yöntemi vazgeçilmez sayan pozitivizm ve
yapısalcılık temelli yaklaşımlar aynı düşünsel gruba dahil edilebilir. Aksiyom te-
melli kuramlar ve çevre-davranış çalışmaları da bu grupta mimarlığı temsil eden
ana başlıklar olabilir. Biçim grameri ya da mekan dizimi gibi aksiyom temelli mo-
deller, günümüzde mimarlığa ilişkin bilginin üretiminde yaygınlıkla kullanılmakta-
dır. Ancak çevre-davranış çalışmalarına göre görece yeni ve daha aktiftirler. Çevre-
davranış çalışmalarının yapısalcılık temelli “klasik” damarı tavsamıştır ve yapılı
çevreyi anlamak konusunda ciddi yetersizliklerinden bahsedilir olmuştur. Bu ça-
lışmalardan oluşan geniş literatür içinde birçok karakteristiği taşıyan Amos
Rapoport’un 1969 tarihli ‘House Form and Culture’ı hem ilklerden biri hem de
sürekli hesaplaşılan bir referans noktası olması itibariyle bir milat sayılabilir. Za-
manın düşünsel ortamının besleyiciliğinden, post-yapısalcılık, fenomenoloji ve
hermeneutik gibi düşünsel açılımlardan pek yararlanmayan çevre-davranış çalışma-
ları, yine de mimarlık için yapılı çevrenin bilgisinin üretiminde son yıllara kadar en
belirleyici kanal olmuştur.
Bilgi üretiminde aksiyomatik, model kurucu yaklaşımlar ve çevre-davranış
çalışmaları, 20. yüzyılın ortamını belirleyen diğer düşünsel duruşlarla, alternatif
okuma ve yorumlama biçimleri ile karşılaştırmalı olarak ele alındığında zaaflarını
ele vermektedir. Bu zaaflar: özgülün bilgisini üretmedikleri, bilginin üretiminde
dili araçsallaştırdıkları, yöntemin belirlenimini peşinen kabul ettikleri, kullanıcının
karakteristiklerini tanımlayarak sabitlemeye çalıştıkları, nesnede içkin olduğu var-
9
Kuhn’un, en güvenilir ve kesin gibi görünen bilimsel bilginin oluşma sürecinin dahi
paradigma değişimleri ile yönlendiğini işaret eden kitabı, bilimsel bilginin ne’liğini an-
lamada önemli bir kırılma noktasına işaret eder. Bkz. Kuhn, 1995.
363
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 22 Yıl : 2007/1 (359-366 s.)
3. Sonuç Yerine
Nereden bakılırsa bakılsın, 20. yüzyılın düşünsel ikliminde bilginin bağ-
lam bağımlı olduğu düşüncesi hakim olmuştur. Le Corbusier, Hilberseimer gibi
mimarların ideal kent yaklaşımları, bilginin bağlam bağımlı oluşu düşüncesi ile
10
Dovey, 1985.
11
Lerup, 2000.
12
Zizek, görebilmek için yamuk bakmayı önerir. “Bir şeye dosdoğru, yani gayri şahsi,
nesnel bir biçimde bakarsak, şekilsiz bir noktadan başka bir şey görmeyiz, nesne, ona
ancak “belli bir açıdan”, yani arzunun desteklediği, nüfuz ettiği ve “çarpıttığı” “şahsi”
bir bakışla baktığımız takdirde açık seçik özellikler kazanır.” Bkz. Zizek, 1999, s. 27.
13
Lyndon, Moore, 1994.
364
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 22 Yıl : 2007/1 (359-366 s.)
çelişir gibi görünse de onlar da güçlerini bağlamla kurdukları ilişkideki derin kont-
rasttan ya da bağlamı görmezden gelerek bağlamı göstermekten almaktadırlar.
Bağlama karşı konumlanmak öncelikle onu fark etmeyi gerektirmektedir. Bu ne-
denle tüm 20. yüzyıl mimarlık adına bağlamı fark etme ve ona karşı bir tavır geliş-
tirmenin tarihi olarak da okunabilir. Yüzyılın ilk yarısı bağlamla çelişerek ikinci
yarısı ise en azından teorik olarak bir uyum isteği ile şekillenmiştir. Ancak bu de-
ğerlendirmeyi iki yönde de haksız çıkaracak örnekler bulmak zor değildir.
Mimarlık ortamında 20. yüzyılın sonuna gelindiğinde dahi, bilginin za-
manlar ve mekanlar ötesi bir evrenselliğinin olabileceği düşüncesi kuramcıların
ulaşmaya çalıştığı bir idealdir. Bizzat mimarların farklı kuramsal bilgi repertuarla-
rını kullanarak bu dönemde oluşturmaya çalıştıkları bilginin geçerliliği, çok kısa
soluklu olmuştur; bunun sebeplerini sadece ortamın gerektirdiği çoğulluk ile ya da
bugün her tür bilginin direncinin zayıflığı ile ilişkilendirerek açıklamak bahsedilen
bilgi üretme biçimlerinin sorunlarını görmeyi zorlaştırır. Bu bilginin kapsamsızlığı
ve geçerliğinin zamana karşı zayıflığı, mimarlığın operasyonel yüzü, kuramsal
bilgiyle zayıf bağı ve araçsallaştırılmaya açıklığı üzerinden sorgulanmalıdır. Diğer
bilgi üretim alanlarında olduğu gibi yapılı çevre üzerinden üretilecek olan mimar-
lık bilgisi için de üst-anlatıların belirlediği, metafizik ölçütlerin sınırını çizdiği
epistemolojik çerçevenin sorgulanması gerekmektedir. Genelleyici olanın dışarıda
bıraktıklarıyla malul olduğu düşünüldüğünde; genele dahil olanın, önerilerden
sadece kısıtlı bir kısmını oluşturduğu, dışarıda kalanın ise alternatiflere yer açma
potansiyelinin olduğu açıktır. Mimarlık için çok yeni olan bu tartışmada, müdahale
olarak tasarımı var eden dolayısıyla meşru kılan; aslında üretilen özgül (spesifik)
bilginin meşruluğudur.
365
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 22 Yıl : 2007/1 (359-366 s.)
KAYNAKLAR
366