Professional Documents
Culture Documents
FİTOPATOLOJİ
Yazarlar
Prof.Dr. Fatma Sara DOLAR (Ünite 1, 4)
Prof.Dr. Erkol DEMİRCİ (Ünite 2, 6)
Prof.Dr. Hüseyin BASIM (Ünite 3, 7)
Prof.Dr. Fikret DEMİRCİ (Ünite 5, 10)
Prof.Dr. İbrahim Özer ELİBÜYÜK (Ünite 8, 9)
Editör
Prof.Dr. Fatma SARA DOLAR
Bu kitabın basım, yayım ve satış hakları Anadolu Üniversitesine aittir.
“Uzaktan Öğretim” tekniğine uygun olarak hazırlanan bu kitabın bütün hakları saklıdır.
İlgili kuruluştan izin almadan kitabın tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kayıt
veya başka şekillerde çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz.
Öğretim Tasarımcıları
Doç.Dr. Evrim Genç Kumtepe
Öğr.Gör.Dr. Zekiye Rende
Grafiker
Ayşegül Dibek
Kapak Düzeni
Prof.Dr. Halit Turgay Ünalan
Fitopatoloji
E-ISBN
978-975-06-2659-3
İçindekiler
Önsöz .................................................................................................................. xiii
Domates Lekeli Solgunluk Virüsü (Tomato Spotted Wilt Virus, TSWV) ............ 143
Kabak Sarı Mozaik Virüsü (Zucchini Yellow Mosaic Virus, ZYMV).................... 144
Patates Yaprak Kıvrılma Virüsü (Potato Leaf Roll Virus, PLRV)........................... 144
Patates Y Virüsü (Potato Virus Y, PVY) .................................................................... 144
Şekerpancarı Nekrotik Sarı Damar Virüsü (Beet Necrotic Yellow
Vein Virus, BNYVV) .................................................................................................. 144
Şarka Virüsü (Plum Pox Virus, PPV) ........................................................................ 145
Asma Yelpaze Yaprak Virüsü (Grapevine Fanleaf Virus, GFLV) ........................... 145
Asma Yaprak Kıvrılma Virüsü (Grapevine Leaf Roll Virus, GLRV) ..................... 145
Turunçgil Göçüren Virüsü (Citrus Tristeza Virus, CTV)....................................... 146
Turunçgil Cüceleşme Viroidi (Citrus Exocortis Viroid, CEVd)............................. 146
Özet ................................................................................................................................ 147
Kendimizi Sınayalım .................................................................................................... 149
Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı ......................................................................... 150
Sıra Sizde Yanıt Anahtarı............................................................................................. 150
Yararlanılan Kaynaklar ................................................................................................ 150
Önsöz
Bitkilerin, yaşamsal değeri içinde bulunduğumuz 21. yy. da artan dünya nüfusu ve
buna bağlı olarak ortaya çıkan ve gün geçtikçe çözümü zor bir sorun haline gelen açlık
nedeniyle daha da artmaktadır. Bitkiler, bizim ve diğer canlıların besin kaynağı olması-
nın yanı sıra birçok canlı türüne de ev sahipliği yapmaktadırlar. Yabani ve kültüre alınmış
formdaki bitkilerin üretim, verim ve kalitesini sınırlayan en önemli faktörlerden bir tanesi
hastalıklardır.
Bitkilerdeki hastalık nedenleri ile bunlardan korunma ve mücadele konularındaki te-
mel bilgilerin esas alındığı bu kitapta hastalık kavramı, enfeksiyon mekanizması, hasta-
lanma sonucunda bitkide ortaya çıkan yapısal ve fizyolojik değişiklikler, bitkinin hastalık
etmenine karşı gösterdiği tepki ilk 4 ünitede sadeleştirilmiş bir anlatımla verilmeye çalı-
şılmıştır. Hastalığa neden olan canlı ve cansız etkenler ile bunlardan korunma ve savaşım
yöntemleri diğer ünitelerde detaylı bir şekilde işlenmiştir. Umuyorum ki bu kitap fitopato-
loji konusunda bilgi kazanmanızda ve uygulamada karşılaşacağınız sorunları çözmenizde
size yararlı olacaktır.
Bu kitabı hazırlama imkanı veren Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Davut Ay-
dın, Açık Öğretim Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Aydın Ziya Özgür, Ankara Üniversitesi Zira-
at Fakültesi Dekanı ve Program Koordinatörü Prof.Dr. Ahmet Çolak’a kitabın hazırlan-
masına büyük emek veren değerli ünite yazarlarıma ve Uzaktan Öğretim Tasarım Birimi
ekibine katkılarından dolayı teşekkür eder, siz sevgili öğrencilere başarılar dilerim.
Editör
Prof.Dr. Fatma Sara DOLAR
1
FİTOPATOLOJİ
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Fitopatolojinin anlamını ve konularını ifade edebilecek;
Hastalık kavramını ve bitkilerde hastalanmayı tanımlayabilecek;
Hastalık nedenlerini sıralayabilecek;
Hastalık oluşumu için gerekli olan koşulları açıklayabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Fitopatoloji • Abiotik
• Hastalanma • Fizyolojik Fonksiyonlar
• Hastalık Nedenleri • Hastalık Oluşumu
• Biotik
İçindekiler
• GİRİŞ
• FİTOPATOLOJİNİN TANIMI VE KONUSU
Bitkilerde Hastalık Kavramı ve • BİTKİLERDE HASTALIK TANIMI
Fitopatoloji Hastalık Oluşumunu Etkileyen • HASTALIK NEDENLERİ VE
Faktörler SINIFLANDIRILMASI
• HASTALIK OLUŞUMUNU ETKİLEYEN
FAKTÖRLER
Bitkilerde Hastalık Kavramı
ve Hastalık Oluşumunu
Etkileyen Faktörler
GİRİŞ
Kültüre alınmış veya yabani formda olan bitkiler topraktan gereksinim duyduk-
ları miktarda besin ve suyu, güneşten yeterli ışığı sağladıkları ve sıcaklık koşulları
uygun olduğu zaman gelişir ve çoğalırlar. Tıpkı insan ve hayvanlar gibi bitkiler
de değişik nedenlerden hastalanabilmektedirler. Hastalanan bitkilerin belli bir ra-
hatsızlık duyup duymadığı ve acı hissedip hissetmediği bilinmemektedir. Çünkü
bitkiler konuşamaz ve bizimle iletişim kuramazlar. Hastalanan bitkilerin gelişme-
si sağlıklı bitkilere kıyasla zayıftır ve verimi düşüktür. Hastalığın şiddetli olduğu
durumlarda bitkiler ölmektedir. İşte bitkilerdeki hastalık nedenleri ve tedavi yol-
ları ile ilgilenen bilim dalı “Fitopatoloji”dir. Bu ünite kapsamında fitopatolojinin
konularının neler olduğunu, bitkilerde hastalanma olayının nasıl gerçekleştiğini
ve bunu etkileyen faktörlerin neler olduğunu inceleyeceğiz.
Şekil 1.1
Fitopatolojinin alt
bilim dalları.
Şekil 1.2
Hastalık etmenleri
tarafından etkilenen
bitki organları ve
meydana gelen
belirti tipleri.
Bitkinin toprak üstünde kalan yeşil aksamı enfekte olduğunda ise yaprakta-
ki hücrelerin yapısı bozularak yaprakta değişik renklerde lekelenmeler, yanıklık,
şekil bozukluğu gibi belirtiler ortaya çıkar ve fotosentez engellenir. Gövde kabu-
ğunda ve sürgünlerde kanser olduğunda fotosentez ürünlerinin aşağıya doğru
taşınımı olumsuz yönde etkilenir. Çiçek ve meyve enfeksiyonu olduğu takdirde
ise üreme etkilenir. Çoğu hastalıkta etkilenen hücreler zayıflar ve ölür iken bazı
hastalıklarda enfekteli hücrede bölünme hızlanır (hiperplasya) ve normal hücre-
lerden daha büyük hücreler, urlar (hipertrofi) meydana gelir.
Bazı bitkiler genç iken hastalıklara karşı aşırı hassastır. Yaşlandıkça güçlenir,
direnç kazanırlar. Ekolojik şartlarda bazen etmenin gelişmesini durdurabilir. Fi-
delerde “Çökerten” adı verilen hastalıkta bu durum her zaman görülebilir. Zayıf
bir bitki hastalanabilmekte, fakat daha sonra hastalığa karşı direnç kazanınca ve
hastalık etmeni gelişmeden geri kalınca sağlığına kavuşabilmektedir. Yabani bitki
formları, istisnalar olmakla beraber genel olarak hastalıklara karşı kültür bitkile-
rinden daha dayanıklıdır. Zira bunlar ekolojilerine daha çok uymuşlardır.
Bitkilerin, insan ve hayvanlara oranla hastalıklara yakalanma şansları daha
yüksektir. Bunun başlıca nedenleri:
• Bitkiler hareketsiz olduklarından, hastalıklardan kaçamazlar.
• Bitkilerin dış yüzeyleri, insan ve hayvanlara oranla daha geniştir.
• Bitkiler insan ve hayvanlar gibi dış etkenlere ve patojenlere karşı kendilik-
lerinden korunma olanaklarına sahip değillerdir.
Bitkilerde hastalıklara karşı uygulanan yöntemler bitkiyi tedavi değil, onu has-
talıklardan korumaya yöneliktir.
8 Fitopatoloji
Konukçu Bitki
Bitkinin hastalık oluşumuna katkısı hastalık etmenine elverişli olmaktır. Bu du-
rumda bitki ve hastalık etmeni arasındaki ilişki hastalık etmeni yararına gelişecek
ve sonunda bitki hastalanıp ölecektir.
Konstitüsyon: Bitkilerdeki Konukçu bitkinin konstitüsyonu hastalık oluşmasında önemli bir faktördür.
kalıtsal nitelikteki ortak
fizyolojik yapı. Her bitki türünün, hatta bir tür içindeki her bitkinin kendine özgü bir konstitüsyo-
nu vardır. Bitki konstitüsyonunun patojenlerin girişine uyun olmasına dispozisyon
denilmektedir ve bu terim dayanıksızlığı ifade etmektedir. Bitkinin bir veya daha
fazla çevre şartlarının etkisi ile bir patojenin saldırısına önceden elverişli hale gel-
mesine ise predispozisyon denilmektedir. Bitkilerin hastalıklara karşı gösterdikleri
tepkiler yani duyarlı veya dayanıklı olmaları bitki ve patojen arasındaki mücadele-
de etkin bir rol oynamaktadır. Dayanıklılık bitkinin hastalık etmenine karşı direnç
göstermesidir. Bu direnç, belirli bir hastalığa hiç yakalanmama şeklinde ortaya çı-
kıyor ise buna “bağışıklık” (immunite) denilmektedir. Bitkinin hastalık etmenine
karşı direnç gösterememesi ve hastalık saldırısından büyük oranda etkilenmesine
hassasiyet veya duyarlılık ve bu şekildeki bitkilere de hassas veya duyarlı bitkiler
denilmektedir. Bazı bitkiler ise hastalık saldırısına tam bir direnç göstermezler ve
hastalıktan etkilenirler. Ancak bu etkilenme hassas bitkilere kıyasla oldukça az
olup meydana gelen hastalık şiddeti de düşüktür. Bu tip bitkiler hastalıklara karşı
“tolerans” göstermelerinden dolayı tolerant olarak nitelendirilirler.
Çevre Koşulları
Çevre faktörleri bitkinin içinde yaşadığı toprak ve atmosferdeki olaylardır. Bu
olaylar, bitkilerin hastalanmasında ve hastalığın derecesinde çok önemli bir et-
kendir. Çevre koşulları yalnız bitkiyi etkilemekle kalmaz, patojen mikroorganiz-
mayı da etkiler. Mikroorganizmaların çoğalmalarında ve salgın (epidemi) yapma-
larında çok büyük rolleri vardır.
Çevrenin bitki hastalıkları üzerindeki etkisi 2000 yıldan beri bilinmektedir.
Theophrastus (M.Ö.370-286) rüzgâra maruz kalan ve rakımı yüksek olan bölge-
lerde kültüre alınan tahıllardaki hastalık oranının alçak bölgelerden daha az oldu-
ğunu gözlemiştir. Günümüzde çevre koşullarının konukçu bitkinin gelişmesini ve
hassasiyetini; patojenin çoğalması, yayılması, canlılığını sürdürmesi ve aktivitesini;
konukçu-patojen ilişkisini etkilediği bilinmektedir. Çevre koşulları direk bitki üze-
rine etkide bulunarak fizyolojik fonksiyonlarını bozabileceği gibi mikroorganizma-
lar üzerine etki ederek onların hastalanma gücünü de etkileyebilir. Hastalık etmeni
mikroorganizmanların her birinin yaşamlarını sürdürüp, çoğalmaları için ihtiyaç
duydukları sıcaklık, nem, ışık, gibi çevre koşulları bulunmaktadır. Enfeksiyon has-
talıklarının başlaması ve gelişmesini önemli derecede etkileyen çevre faktörleri sı-
caklık ve nemdir. Topraktaki besin elementleri, toprak pH sı (asitliği) ve ışık diğer
faktörlerdir. Hassas bir bitki ve virulent bir patojen olmasına rağmen çevre koşul-
ları patojen gelişmesi için uygun olmadığı takdirde hastalık meydana gelmez veya
1. Ünite - Bitkilerde Hastalık Kavramı ve Hastalık Oluşumunu Etkileyen Faktörler 11
Nemin Etkisi
Çevre faktörleri içerisinde sayılan birinci unsur, atmosferdeki nemdir. Nem bir
taraftan patojen mikroorganizmaya enfeksiyon yapma şansını verir iken, diğer
yandan da hastalığın süresinde önemli bir etkendir. Birçok mikroorganizma
doymuşa yakın atmosfer koşulunda enfeksiyon yapabilir. Sıcaklık da, nem gibi
enfeksiyonun hem başlamasında, hem de hastalığın gelişme süresinde etkendir.
Özellikle nem ve sıcaklık bitki hastalıklarının meydana gelmesinde ve şiddetinde
etkili olan çevre faktörleridir.
Enfeksiyon hastalıklarının başlaması ve gelişmesini etkileyen bir faktör olan
nem; yağışlar, bitki yüzeyi veya kök çevresindeki sulama suları, havanın nispi
nemi ve çiğ şeklindedir. Bitkinin enfeksiyonundan önce bakteri ve fungus gibi pa-
tojenlerin aktivasyonu içinde nemin olması şarttır. Yağmur suyu sıçraması şeklin-
de olan nem, patojenlerin aynı bitkinin farklı kısımlarına veya bir bitkiden diğe-
rine yayılmalarında önemli rol oynamaktadır. Belirli bir bölgede birçok hastalığın
oluşumu yıl içindeki yağış miktarı ve dağılımı ile yakından ilişkilidir.
Patates geç yanıklığı, elma kara lekesi, bağ küllemesi ve vahşi ateş hastalığı
gibi birçok önemli bitki hastalığı bitkilerin yetişme döneminde yüksek nispi nem
olan veya yoğun yağış alan bölgelerde görülür ya da bu bölgelerde hastalık şiddeti
yüksek olur. Nem sadece bu ve diğer hastalıkların şiddetini belirleyen bir faktör
olarak karşımıza çıkmaz aynı zamanda hastalık oluşumunda da rol oynamaktadır.
Fungal hastalıklarda fungus sporlarının (fungusların üreme yapıları) oluşumu,
bunların yaşam süresi ve çimlenmelerinde nem etkilidir ve doku yüzeyinde film
tabakası şeklinde su olduğu takdirde sporlar çimlenebilmektedir (Bkz. Ünite 6).
Çoğu fungal hastalıklarda bir gelişme sezonunda meydana gelen enfeksiyon devri
sezondaki yağmur miktarı ile yakından ilişkilidir. Yeni enfeksiyonların meyda-
na gelmesinde yağmurlu periyotun yeterli sürede olması çok önemlidir. Örneğin
elma kara lekesi hastalığında patojenin gelişmesi için gerekli optimum sıcaklık
(18 ila 23°C) olduğunda yaprak ve meyve üzerinde en az 9 saat sürekli ıslaklık
olması gerekmektedir. Daha yüksek veya daha düşük sıcaklıklarda ıslaklık süresi
28 saate kadar uzamaktadır. Benzer koşullar diğer hastalıkların başlaması ve ge-
lişmesi içinde gereklidir. Belirli sıcaklıklarda bitkinin patojen tarafından enfeksi-
yonu için gerekli olan ıslaklık periyodu ihtiyaç duyulan süreden daha kısa olduğu
takdirde patojen gelişememekte ve hastalık meydana gelmemektedir.
Bitkilerin toprak üstü kısmlarında hastalığa neden olan fungal ve bakteriyel
patojenlerin çoğu ince film tabakası şeklinde ıslaklık veya suya gereksinim duyar-
lar ve ancak bu koşullarda enfeksiyon başarılı olur. Hastalık etmenlerinin gelişme-
leri ve bitkilerde hastalık yapmaları için ihtiyaç duydukları nem miktarı ve süresi
değişiklik göstermektedir. Külleme gibi bazı hastalıklar dünyanın kuru alanların-
da yaygın ve şiddetli olarak görülmektedir. Yağış miktarının artışı ile külleme has-
talığının önemi azalmaktadır. Yağışın fazla olduğu periyotlarda ve çok yağış alan
bölgelerde diğer hastalıklar daha hakim durumdadır.
Bitkinin kök, yumru gibi toprak altı kısımlarını ve genç fideleri etkileyen pek
çok hastalıkta, örneğin Pythium’un fidelerde neden olduğu çökerten hastalığının
şiddeti topraktaki nem miktarı ile orantılıdır ve toprağın suya doygunluk nokta-
12 Fitopatoloji
sında en yüksek değerdedir. Artan nem seviyesi öncelikli olarak patojenin çoğal-
masını ve hareketini etkilemektedir. Yine çok nemli topraklarda toprak ısısının
düşmesi ve oksijen miktarının azalması konukçu bitkinin savunma yeteneğini
azaltabilmektedir. Phytophthora, Rhizoctonia, Sclerotinia, Sclerotium gibi çoğu
toprak patojeni ve bazı bakteriler (Erwinia ve Pseudomonas), toprak nemli oldu-
ğunda şiddetli simptomlara neden olurlar. Diğer bazı funguslar ise (Fusarium so-
lani, Fusarium roseum, Macrophomina phaseoli) çok kuru ortamlarda oldukça iyi
gelişmektedir. Su içeriği az olan kuru topraklarda susuzluk nedeniyle strese giren
bitkilerde bu etmenler daha ciddi hastalıklara neden olur. Verticillium fungusu-
nun neden olduğu vasküler solgunluk ve orman ağaçlarında fungusların neden
olduğu kanser hastalıklarında su stresine maruz kalan bitkilerde hastalık şiddeti
önemli düzeyde olmaktadır.
Sıcaklığın Etkisi
Bitkilerin ve patojenlerin gelişmeleri için gereksinim duydukları minumum sı-
caklık dereceleri vardır. Bitkinin toprak üstü kısmında hastalığa neden olan et-
menlerde atmosferdeki sıcaklık birinci derecede önemli iken bitkilerin toprak al-
tındaki kısmını etkileyen patojenlerin enfeksiyonunda toprak sıcaklığı önemlidir.
Ilıman bölgelerde geç sonbahar, erken ilkbahar ve kışın görülen düşük sıcaklık
dereceleri çoğu patojenin ihtiyaç duyduğu minumum sıcaklık derecelerinin al-
tındadır. Bu nedenle hastalıklar bu dönemlerde görülmez. Ancak bu dönemlerde
hastalık başlamakla beraber ilerlemesi genellikle durur. Yüksek sıcaklıkların gelişi
ile patojenler aktif hale geçer ve diğer koşullar uygun olduğunda bitkiyi enfekte
ederek hastalandırırlar. Çok yıllık bitkilerde bazı fungusların (Nectria, Leucosto-
ma) neden olduğu kanser hastalıkları ve bazı bakterilerin (Pseudomonas) neden
olduğu hastalıklarda enfeksiyonlar öncelikle erken ilkbaharda veya sonbaharda
başlar ve gelişir. Bu periyotlarda sıcaklık konukçu bitkinin gelişmesi için çok dü-
şük olmasına karşın fungusun gelişmesi için yeterli yüksekliktedir. Konukçu ve
patojenin gelişmesi için çok düşük sıcaklıkların olduğu kış sezonunda aynı has-
talıkların gelişmesi durur. Konukçu bitkinin savunmasının optimum olduğu yaz
aylarında da hastalık gelişimi oldukça azalır.
Patojenlerin yüksek ve düşük sıcaklık tercihleri farklıdır. Bazı funguslar dü-
şük sıcaklıklarda diğerlerinden daha hızlı gelişirler. Bazı hastalıklar sıcaklıkların
düşük olduğu yıllarda, mevsimlerde ve bölgelerde gelişir iken diğer bir kısmının
gelişmesi nispeten daha yüksek sıcaklığın hüküm sürdüğü yer ve koşullarda ola-
bilmektedir. Örneğin, patateslerde geç yanıklık (Phytophthora infestans) hastalı-
ğının gelişmesi için serin koşullar uygundur ve bu hastalık kuzey yarım kürede
veya subtropik bölgelerde sadece kışın görülmektedir. Fusarium solgunluğu, do-
mates ve patateste bakteriyel solgunluk gibi diğer bazı hastalıklar için ise yüksek
sıcaklıklar uygundur ve bu hastalıklar sıcak alanlarda özellikle subtropik ve tropik
bölgelerde görülürler.
Sıcaklık, patojenin gelişmesi için optimum ancak konukçu bitkinin gelişmesi
için gerekli olan optimum sıcaklık derecesinin altında veya üstünde olduğunda
hastalık hızla ilerlemektedir. Sıcaklık, konukçu gelişimi için optimum buna kar-
şı patojenin ihtiyaç duyduğu optimum sıcaklık derecesinin altında veya üstünde
olduğunda ise hastalık gelişimi yavaş olmaktadır. Çoğu hastalıkta, hastalık gelişi-
mi için gerekli olan optimum sıcaklık patojen ve konukçu bitkinin her ikisi için
farklıdır. Örneğin, tütünde siyah kök çürüklüğü hastalığı için gerekli olan sıcaklık
17 ila 23°C dir. Tütün bitkisinin gelişimi için optimum sıcaklık 28-29°C, patojen
1. Ünite - Bitkilerde Hastalık Kavramı ve Hastalık Oluşumunu Etkileyen Faktörler 13
gelişimi için ise optimum sıcaklık 22-28°C dir. Patojen ve konukçunun her ikisi
de 17-23°C de iyi gelişemezler. Ancak bu sıcaklıkta çok zayıf gelişen konukçu bitki
zayıf gelişen patojen tarafından bile hastalandırılmakta ve hastalık gelişimi maksi-
mum seviyeye ulaşabilmektedir.
Rüzgârın Etkisi
Rüzgâr, bitki hastalıklarında bitki patojenlerinin yayılmasını artırarak, bitkiler
üzerindeki yaraların sayısını çoğaltarak ve ıslak yüzeylerin kurumasını hızlandı-
rarak etkide bulunur. Bunların yanı sıra fungus sporlarının uzak mesafelere taşın-
masında da rol oynamaktadır.
Yağmurla birlikte olan rüzgâr hastalık gelişimi üzerine daha etkili olmakta-
dır. Rüzgâr ve yağmur enfekteli dokulardaki sporların ve bakterilerin serbest hale
geçmesine yardım eder ve hava vasıtasıyla onların başka bitkilere veya bölgelere
taşınmasında rol oynarlar. Birçok bitki patojeni yara yerlerinden bitkilere giriş
yapmaktadırlar. Rüzgâr bitki dokularında yaralanmalara neden olarak patojenlere
giriş kapısı açar.
Işığın Etkisi
Doğal koşullarda hastalık gelişimi üzerine ışığın etkisi sıcaklık veya nemden daha
azdır. Işık, bazı bitki hastalıklarında enfeksiyona karşı bitkinin hassasiyetini artı-
rarak veya azaltarak etkide bulunur. Bunun yanı sıra hastalık şiddeti üzerine de
etkisi vardır. Işık şiddetinin azaldığı durumlarda bitki etiole (Bkz. Ünite 3 ve 5)
olmakta ve bu durumda da bitkilerin obligat olmayan parazitlere karşı hassasiyeti
artmaktadır. Işık şiddetinin az olduğu durumlarda bitkilerin virüs enfeksiyonları-
na karşı hassasiyeti de artmaktadır.
Özet
Fitopatolojinin anlamını ve konularını ifade et- Cansız hastalık nedenlerine fizyojen denil-
1 mek mektedir. Bu gruba elverişsiz atmosfer koşul-
Fitopatoloji bitkilerde meydana gelen hastalıklar ları, elverişsiz toprak koşulları, çevre kirliliği
ile ilgilenen bir bilim dalıdır. İnsan ve hayvan ve hatalı tarımsal işlemler gibi çevresel faktör-
hekimleri nasıl insan ve hayvanlardaki hastalık ler girmektedir. Hastalanmayı oluşturan bio-
nedenlerini araştırarak, hasta bireyleri tedavi et- tik ve abiotik faktörleri inceleyen bilim dalına
meye çalışıyorlarsa Fitopatologlar da bitkilerde- da etioloji denilmektedir.
ki hastalık nedenleri ve tedavisi üzerinde çalışır-
lar, yani bitki hekimidirler. Çok geniş kapsamlı Hastalık oluşumu için gerekli olan koşulları açık-
bir bilim dalı olan Fitopatoloji diğer birçok bilim 4 lamak
dalı ile ilgili temel bilgileri kombine ederek kul- Hastalık oluşumu için; konukçu bitki, hastalık
lanır. Bu bilim dalı, bitkilerdeki hastalık neden- nedeni ve çevre koşulları olmak üzere 3 unsurun
lerini, bunların bitkilerde meydana getirdikleri olması gerekmektedir. Ancak bunların üçünün
belirtileri, hastalık etmeni ile konukçu bitki ara- de var olması hastalık oluşumu için yeterli değil-
sındaki ilişkiyi ve hastalıkta mücadele konuları- dir. Çevresel faktörlerin cansız hastalık nedenle-
nı araştırır. Fitopatoloji: mikoloji, bakteriyoloji, ri olduğunu biliyoruz. Olumsuz çevre koşulları-
viroloji ve herboloji olmak üzere 4 alt bilim da- nın hastalık oluşumundaki bu direk etkilerinin
lından oluşur. yanı sıra canlı organizmaların hastalık nedeni
olduğu durumlarda da hastalık oluşumunda
Hastalık kavramını ve bitkilerde hastalanmayı indirek rol oynamaktadır. Bir bitkide hastalık
2 tanımlamak meydana gelmesi için bu bitkinin hastalık etme-
Hastalık değişik şekillerde tanımlanabilir; nine karşı hassas olması, patojenin saldırganlığı-
• Bitkide normal düzenin bozulmasıdır. nın (agresitive) yüksek olması ve çevre koşulla-
• Bitkide dengeli bulunan hayat olaylarının ka- rının patojenin gelişmesi, çoğalması için uygun
rakteristik olarak topluca yön değiştirmesidir. olması gerekir. Bu faktörlerden herhangi birinin
• Bitkide fizyolojik dengesizliktir. uygun olmaması durumunda hastalık meydana
• Bitkideki hayat olayları seyrinin bitkiye zarar- gelmez. Çevresel faktörler hazırlayıcı nedenler
lı olacak derecede ve sürede normalden uzaklaş- olarak ikinci derecede role sahiptirler. Ancak
masıdır. bazı durumlarda enfeksiyonun başlatılabilmesi
Hastalanma, değişik nedenlerden dolayı bit- ve yayılması üzerinde çok fazla etkide bulun-
kinin yapısal veya fizyolojik fonksiyonlarının duklarını da unutmamak gerekir. Eğer patojen
uzun süreli bozulması ve geriye dönüşü olmayan virulent, konukçu bitki hassas ancak çevre ko-
hasarların meydana gelmesidir. şulları uygun değilse enfeksiyon sporadik veya
endemik, eğer her üç faktörde uygun ise epide-
Hastalık nedenlerini sıralamak mik veya pandemik olarak seyreder. Epidemi-
3
Kültür bitkileri ve yabani bitkileri etkileyen lerde geniş alanlarda ve kitle halinde hastalan-
çok sayıda hastalık bulunmaktadır. Bitkinin ma söz konusudur. Epidemileri inceleyen bilim
yaşamsal fonksiyonlarını bozarak onların öl- dalına da “epidemiyoloji” denir. Bir hastalık bazı
melerine neden olan etkenler canlı (biotik) ve koşullarda endemik olduğu gibi epidemik ve
cansız (abiotik) olmak üzere iki başlık altında pandemik de olabilir. Bu da çevresel faktörler ve
incelenmektedir. Canlı hastalık etkenlerinin alınan önlemler ile sıkı sıkıya ilgilidir
neden olduğu hastalıklar bulaşıcı niteliktedir.
Bu tip hastalıklara protozoa, fungus, bakteri,
molliküt, virüs, viroid ve parazit bitkiler ne-
den olmaktadır. Bitkilerde hastalığa neden
olan diğer etken cansız yani abiotiklerdir.
16 Fitopatoloji
Kendimizi Sınayalım
1. Bitkilerdeki hastalık nedenleri ile ilgilenen bilim 6. Aşağıdakilerden hangisi patojenlerin olumsuz etki-
dalı aşağıdakilerden hangisidir? lerinden değildir?
a. Entomoloji a. Ürün miktarını azaltır.
b. Nematoloji b. Ürün kalitesini azaltır.
c. Fitopatoloji c. Ürün maliyetini artırır.
d. Biyoteknoloji d. Çevre kirliliğine neden olur.
e. Akaroloji e. Zararlı böcekleri hastalandırır.
2. Bitkinin yaprakları enfekte olduğu zaman hangi fiz- 7. Hastalık oluşumu için uygun koşullar hangisidir?
yolojik fonksiyonu etkilenir? a. Dayanıklı bitki/Virulent patojen/Uygun çevre
a. Fotosentez engellenir. koşulları
b. Bitkinin topraktan aldığı suyun yukarıya taşın- b. Hassas bitki/Virulent patojen/Uygun olmayan
ması engellenir. çevre koşulları
c. Fotosentez ürünlerinin aşağıya doğru taşınımı c. Hassas bitki/Virulent olmayan patojen/ Uygun
engellenir. çevre koşulları
d. Üreme engellenir. d. Hassas bitki/Virulent patojen/ Uygun çevre ko-
e. Kök gelişmesi engellenir. şulları
e. Dayanıklı bitki/Virulent patojen/Uygun olma-
3. Aşağıdakilerden hangisi bitkilerde hastalığa neden yan çevre koşulları
olan mikroorganizma grubu değildir?
a. Fungus 8. Bitkilerdeki kalıtsal nitelikteki ortak fizyolojik yapı-
b. Fizyojen ya ne ad verilir?
c. Bakteri a. Habitüs
d. Molliküt b. Dispozisyon
e. Viroid c. Etioloji
d. Enfeksiyon
4. Fungal hastalıkların meydana gelmesinde ve yayıl- e. Konstitüsyon
masında etkili olan unsur aşağıdakilerden hangisidir?
a. Besin maddeleri 9. Hastalanmayı oluşturan biotik ve abiotik faktörleri
b. Çevre kirliliği inceleyen bilim dalına ne ad verilmektedir?
c. Işık a. Etioloji
d. Nem b. Epidemiyoloji
e. Sıcaklık c. Mikoloji
d. Herboloji
5. Aşağıdakilerden hangisi biotik hastalık nedeni de- e. Ekoloji
ğildir?
a. Virüs 10. Hastalık etmenlerinin bitkinin iletim borularında
b. Fungus zarara neden olduğu durumlarda bitkide meydana ge-
c. Bakteri len belirti hangisidir?
d. Parazitik bitkiler a. Geçici solgunluk
e. Kirleticiler b. Bodurluk
c. Yanıklık
d. Sürekli solgunluk
e. Çökme
1. Ünite - Bitkilerde Hastalık Kavramı ve Hastalık Oluşumunu Etkileyen Faktörler 17
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Parazitizm ve patojenisite kavramlarını tanımlayabilecek;
Patojenlerin konukçu tercihlerini açıklayabilecek;
Bitkilerde hastalıkların nasıl geliştiğini tanımlayabilecek;
Bitkilerde hastalık gelişim dönemlerini ayırt edebilecek;
Hastalık devri tiplerini tanımlayabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Patojen • Penetrasyon
• Parazit • Enfeksiyon
• Parazitizm • Konukçuda Patojenin Gelişmesi
• Patojenisite • Patojenin Çoğalması
• Hastalık Üçgeni • Patojenin Yayılması
• İnokulasyon • Patojenin Kışlaması
• İnokulum
İçindekiler
• GİRİŞ
• PARAZİTİZM VE PATOJENİSİTE
• PATOJENLERİN KONUKÇU DİZİSİ
Fitopatoloji Parazitizm ve Hastalık Gelişimi • BİTKİLERDE HASTALIK GELİŞİMİ
• BİTKİLERDE HASTALIK GELİŞİM
DÖNEMLERİ
• HASTALIK DEVRİ TİPLERİ
Parazitizm ve Hastalık Gelişimi
GİRİŞ
Doğada bütün canlılar birbirleri ile karşılıklı bir etkileşim içerisinde yaşamlarını
sürdürmektedir. Mikroorganizmalar genellikle oluşturdukları zararlar ile daha
çok dikkat çekmektedirler. Nitekim mikroorganizmalar insan, hayvan veya bitki-
lerde çeşitli hastalıklara neden olmaktadır. Ancak, doğal denge içerisinde her bir
organizmanın farklı işlevi bulunmakta veya insan yaşamının farklı alanlarında
kullanılmaktadırlar. Örneğin, çeşitli mikroorganizmalar doğadaki organik mad-
deleri parçalayıp bunları bitkilerin alabileceği forma dönüştürmekte, bazı şapkalı
funguslar insanlar için gıda kaynağı olarak kullanılmakta, çeşitli peynirlere aroma
vermesi için mikroorganizmalar ilave edilmektedir. İlaç endüstrisinde de çeşitli
mikroorganizmalardan yararlanılmaktadır.
Bitkilerde hastalık oluşturan patojenler insan ve hayvanlarda hastalıklara ne- Enfeksiyon hastalığı: Bir
den olan organizmalarla aynı grupta yer almaktadır. Bitkiler aynı zamanda çok sa- patojen tarafından bitkinin
enfekte edilmesi sonucu
yıda diğer bitkilerin de saldırısına hedef olmaktadır. Genel olarak bitkilerde has- oluşan bulaşıcı hastalık.
talık oluşturan patojenlerin insanları veya hayvanları etkilemediği bilinmektedir.
Epidemi: Herhangi bir
Enfeksiyon hastalıklarında patojen hastalıklı bitkiler üzerinde hızla gelişir ve hastalığın geniş alanlardaki
çoğalır, hastalıklı bitkilerden sağlıklı bitkilere yayılarak onları da hastalandırır. Has- bitkilerde yaygın ve şiddetli
olarak ortaya çıkması, salgın
talık gelişimine etki eden faktörlerin birbiri ile gösterdiği uyumun derecesine bağlı hale geçme durumu.
olarak patojenler dar veya geniş alanlarda epidemilerin oluşumuna neden olurlar.
PARAZİTİZM VE PATOJENİSİTE
Doğadaki organizmalar ihtiyaç duydukları gıda maddelerini farklı yollarla temin Parazit: Diğer bir
organizmanın üzerinde veya
ederler. Bazı organizmalar diğer organizmaların üzerinde veya içerisinde yaşamlarını içerisinde yaşayarak ihtiyaç
sürdürürken ihtiyaç duydukları gıda maddelerini sağlarlar. Bu tür organizmalar pa- duyduğu gıda maddelerini
razit olarak isimlendirilir. Parazitin gıda maddelerini konukçudan temin etmesi ise sağlayan organizma.
parazitizm olarak bilinmektedir. Bitki paraziti olan organizmalar bitkiler üzerinde Parazitizm: Parazit
gelişir ve çoğalırlar. Bitkilerde parazit olarak yaşayan bu organizmaların ihtiyaç duy- tarafından ihtiyaç duyulan
gıda maddelerinin
dukları su ve gıda maddelerini konukçusu olan bitkilerden temin etmeleri sonucu konukçusundan temin edilme
konukçularının hayat olayları seyrini, dolayısı ile konukçunun gelişimini ve üremesini durumu.
olumsuz yönde etkilerler. Çoğu zaman parazitizm patojenisite ile yakın ilişkili bir du- Patojenisite: Bir patojenin
rumdur. Hastalığı oluşturmak için gerekli şartların oluşması durumunda bir parazitin hastalığa neden olabilme
yeteneği.
konukçuya saldırması ve istila etmesi, hastalık gelişimi ile sonuçlanır.
Çoğu bitki hastalığında bitkide ortaya çıkan zararın derecesi, parazit tarafından
konukçudan gıda maddelerinin temin edilmesinin vereceği zarardan daha fazla ol-
20 Fitopatoloji
maktadır. Bu durum parazit tarafından salgılanan veya parazitin uyarısı sonucu ko-
nukçu tarafından oluşturulan çeşitli maddelerden kaynaklanmaktadır. Bu tür mad-
delerden etkilenmiş bitki dokularında solunum, hücre bozulması veya parçalanması,
solma, anormal hücre bölünmesi ve genişlemesi, klorofil gibi özellikli maddelerde
bozulmalar artmaktadır. O halde bir parazit tarafından konukçu bitkide oluşturulan
zarar, her zaman parazitin konukçudan temin ettiği gıda maddesi miktarı ile orantılı
değildir. Bu nedenle patojenisite, bitkinin bir veya daha fazla temel fonksiyonunu en-
gellemek üzere parazitin kabiliyetini veya yeteneğini ifade etmektedir.
Vektör: Patojenlerin hasta sı veya geniş alanlarda genetik olarak benzer bitkilerin yetiştirilmesi gibi hususlar
bitkilerden sağlıklı bitkilere
taşınmasında aktif görev bir patojen tarafından oluşturulan hastalığın gelişim oranını arttırır veya azaltır.
alan organizmalar. Bazı Patojen açısından ise mevcut ırkların virulenslik derecesi, patojenin inokulum
böcekler, akarlar, nematodlar miktarının az veya çok oluşu, patojenin gelişme safhası, ince bir tabaka şeklinde
ve funguslar vektörlük
yapmaktadır. bitki yüzeyinde su bulunması veya eğer varsa patojene özgü vektör mevcudiyeti
gibi hususlar hastalık gelişiminde önemli unsurlardır.
Hastalığın oluşumunda rol oynayan üç faktörün birbiri ile olan ilişkisi bir üç-
gen ile temsil edilmekte ve hastalık üçgeni olarak isimlendirilmektedir. Üçgenin
her kenarı patojen, konukçu ve çevre faktörlerinden birini, üçgenin alanı ise bir
bitkide veya bitki populasyonundaki hastalık miktarını temsil etmektedir (Şekil
2.1). Üçgende her kenar uzunluğu hastalık oluşumu için gerekli faktörlerin uy-
gunluğuna paralel olarak değişkenlik göstermektedir. Konukçu bitki türü hassas,
konukçu gelişmesinin hassas döneminde veya konukçu yoğun bir şekilde yetişti-
riliyorsa üçgenin konukçuyu temsil eden kenarı uzun olacak, buna bağlı olarak da
hastalık miktarı artacaktır. Konukçu açısından bu şartların tersi oluştuğunda ise
konukçuyu temsil eden kenarı kısa olacak, hastalık miktarı da azalacaktır. Benzer
şekilde patojen virulent, bol ve aktif dönemde ise patojen kenarı uzun olacak ve
hastalık miktarı artacaktır. Uygun çevre şartlarının (sıcaklık, nem vs.) olması pa-
tojen açısından avantaj oluşturacak veya konukçunun dayanıklılığını azaltacak,
bunun sonucunda çevre faktörlerini temsil eden kenar uzunluğu ve buna bağlı
olarak hastalık miktarı artacaktır. Üç faktörden birinin sıfır olması durumunda
ise hastalık oluşmayacaktır.
Şekil 2.1
Hastalık üçgeni
(Agrios, 2005).
Hastalık devri;
• İnokulasyon,
• Penetrasyon,
• Enfeksiyon,
• Konukçu bitkide patojenin gelişmesi,
• Patojenin çoğalması,
• Patojenin yayılması,
• Kışlama,
olmak üzere yedi dönemden oluşmaktadır (Şekil 2.2).
Şekil 2.2
Hastalık devri
(Agrios, 2005’den
değiştirilerek).
İnokulasyon
İnokulasyon, patojen ile konukçu bitkinin temasa gelmesi olayıdır. İnokulum ise,
bitkide enfeksiyonu oluşturacak patojenin miktarıdır. Funguslarda inokulum mi-
sel parçaları, spor veya sklerotilerdir. Bakteri, virüs, viroid, protozoa ve molliküt-
lerde inokulum patojenin kendisinin tamamıdır. Parazitik yüksek bitkilerde ise
bitki parçaları veya tohumdur.
Funguslarda inokulum olarak rol oynayan misel, spor veya skleroti hakkında detay-
lı bilgiler Ünite 6’da verilmiştir.
İnokulum Tipleri
Kışlayan ve ilkbaharda ilk enfeksiyonları oluşturan inokulum primer inokulum-
dur. Primer inokulumun oluşturduğu enfeksiyon primer enfeksiyon olarak isim-
lendirilir. Primer enfeksiyon sonucu oluşan inokulum ise sekonder inokulum olup,
bu inokulum sekonder enfeksiyonları oluşturur. Genel olarak primer inokulum ne
kadar çok ve konukçu bitkiye ne kadar yakın ise hastalık şiddeti ve ürün kaybı o
derece yüksek olur.
24 Fitopatoloji
İnokulum Kaynakları
İnokulum kaynağı farklı yerlerde bulunabilmektedir. Ağaç ve çalılar gibi çok yıllık
bitkilerdeki fungal ve bakteriyel hastalıklarda inokulum bitkilerin dal, gövde veya
köklerinde bulunmaktadır. Bazen bitkinin yetiştiği alandaki bitki artıklarında veya
toprakta bulunur. Bazen de tarlaya dışarıdan tohumla, şaşırtılan fidelerle, yumru-
larla veya diğer bazı vejetatif çoğalma organlarıyla gelir. Dış inokulum kaynakla-
rı tarlanın hemen yanında olabileceği gibi çok uzaklarda da olabilir. Birçok bitki
hastalığında, özellikle tek yıllık bitkilerde görülen hastalıklarda inokulum çok yıllık
yabancı otlarda veya alternatif konukçularda bulunur, her vejetasyon periyodunda
buradan hastalık oluşturacağı bitkilere yayılır. Fungus, bakteri ve parazitik yüksek
bitkilerde genellikle inokulum enfekteli bitkilerin üzerinde oluşur veya enfekteli do-
kunun parçalanması sonucu serbest kalarak buradan sağlıklı bitkilere çeşitli yollarla
yayılır. Virüs, viroid, molliküt, bazı bakteriler ve protozoalarda inokulum bitki do-
kusu içerisinde oluştuğundan bu tip patojenlerin enfekteli bitkilerden sağlıklı bitki-
lere taşınmasında böcek, akar, nematod, fungus gibi çeşitli vektörler rol oynar.
Penetrasyon
Hastalık etmeninin konukçu bitki bünyesine girmesi penetrasyon olarak isimlen-
dirilir. Patojenler, konukçu bitkilere doğrudan, doğal açıklıklardan (stoma, lenti-
sel, hidatod, nektar boşlukları) veya yaralardan giriş yaparlar. Funguslar konukçu
2. Ünite - Parazitizm ve Hastalık Gelişimi 25
Yaralardan Penetrasyon
Bakteriler, fungusların büyük çoğunluğu, bazı virüsler ve viroidler konukçu bitki-
lerde çeşitli nedenlerden dolayı açılmış bulunan yaralardan giriş yaparlar. Bazı vi-
rüsler, mollikütler, bazı bakteriler ve protozoalar vektörleri tarafından açılan yara-
lardan giriş yaparlar. Bakteri ve fungusların giriş için kullandığı yaralar taze veya
yaşlı olabilmekte, zarar görmüş veya ölmüş dokuları içerebilmektedir. Patojenler
sağlıklı dokuya ulaşmadan önce bu dokularda gelişmektedir. Konukçu bitkilerde-
ki bu yaralar rüzgârın çarpma etkisi, dolu, böcek veya diğer hayvanların beslen-
mesi, budama, fide veya fidan dikimi, hasat, yaprak dökümü veya diğer patojenler
tarafından oluşturulabilmektedir. Yaralardan giriş yapan fungus ve bakteriler yara
özsuyunda, çeşitli yağışlar sonucu yara üzerinde biriken suda çimlenir veya ço-
ğalır. Takiben yakındaki bitki hücrelerini istila eder veya salgıladıkları enzim ve
toksinler ile hücreleri öldürür veya zayıflatırlar.
26 Fitopatoloji
Enfeksiyon
Patojenin hassas bitki hücreleri veya dokusu ile doğrudan temasa gelip, konuk-
çudan gıda maddeleri sağlamaya başlaması olayına enfeksiyon denir. Enfeksiyonu
takiben patojenler konukçu bitki dokularında gelişir ve çoğalırlar.
Patojen tarafından oluşturulan başarılı bir enfeksiyon konukçu bitkilerde
simptom oluşumu ile sonuçlanmaktadır. Enfeksiyonun başlaması ile gözle görü-
lebilir simptomların ortaya çıkışı arasında geçen süre inkubasyon periyodu olarak
isimlendirilmektedir. Bu sürenin uzunluğunu, patojen-konukçu kombinasyonu
ile çevre koşulları tayin eder. İnokulasyonu takiben tek yıllık bitkilerde bu süre
birkaç gün ile birkaç hafta, çok yıllık bitkilerde özellikle ağaçlarda görülen virüs
enfeksiyonlarında ise birkaç ay ile birkaç yıl arasında değişmektedir. Bu simp-
tomlar patojene bağlı olarak bitkinin tamamında, kök, gövde, yaprak, çiçek veya
meyvelerinde ortaya çıkabilmektedir.
Enfeksiyonun ileri dönemlerinde bazı patojenler konukçu hücreleri öldürüp,
bitki dokusunun organizasyonunu bozdukları halde, diğer bazıları hücreleri öl-
dürmeksizin ve doku organizasyonunu bozmaksızın uzun bir süre konukçu üze-
rinde bulunurlar. Enfeksiyon süresince patojenler enzimler, toksinler veya bü-
yüme düzenleyicileri gibi çeşitli biyokimyasal maddeler salgılarlar. Bu maddeler
konukçu bitki hücresindeki yapısal bütünlüğü ve fizyolojik olayları bozarlar.
2. Ünite - Parazitizm ve Hastalık Gelişimi 27
Patojenlerin Çoğalması
Enfekteli konukçu bitki dokularında patojenin gelişip yayılması ile birlikte patojen
çoğalmaya da başlar. Çoğalma olayında oluşan yapılar patojenin çevredeki diğer
sağlıklı bitkilere yayılmasını sağlayacak özelliktedir. Patojenlerin üremeleri farklı
yollarla gerçekleşmektedir. Funguslar genellikle eşeyli veya eşeysiz sporları ile ço-
ğalırlar. Bu sporlar enfekteli dokunun yüzeyinde veya hemen altında oluşur ve bu
kısımlardan doğaya yayılır. Bazı gelişmemiş fungusların sporları ise konukçu doku
içinde oluşur ve ancak konukçu bitki ölüp çürüdüğünde sporları serbest kalır.
Bakteriler ve mollikütler bölünerek ürerler. Çoğalma hızları çok yüksek olup,
bakteriler 20-30 dakikada sayılarını iki misline çıkartırlar. Mollikütlerin çoğalma
hızları bakterilere göre yavaştır.
Virüs ve viroidler sadece canlı konukçu hücrelerin içinde kendi benzerlerini
oluşturarak çoğalırlar.
Parazit yüksek bitkiler toprak üstü organlarında oluşturdukları tohumları ile
bir kısmı ise hem tohum hem de vejetatif olarak çoğalırlar.
Patojenlerin Yayılması
Çok az patojen kendi kendine hareket edebilme yeteneğine sahiptir. Kamçılı bak-
teri hücreleri ve fungusların zoosporları serbest suda en fazla bir kaç santimet-
re hareket edebilirler. Fungusların hifleri uygun topraklarda bir kaç santimetre
28 Fitopatoloji
uzaklığa yayılabilir. Bazı funguslar ise sporlarını aktif olarak fırlatma özelliğine
sahiptirler. Bunun dışında patojenlerin kendi başlarına yayılma özellikleri yoktur.
Bu bakımdan patojenler çevreye, yeni sağlıklı dokulara yayılabilmek ve epidemi-
ler oluşturabilmek için bazı taşıyıcı elemanlara gerek duyarlar. Bu taşıyıcılar hava
akımları, su, böcekler, diğer hayvanlar ve insanlardır.
Su ile Yayılma
Su, patojenlerin yayılmasına üç yönde etkili olmaktadır. Bunlar;
• Bakteriler ve fungusların sporları veya miselleri toprak yüzeyinde veya
içinde akan suya karışarak yayılırlar.
• Bütün bakteriler ve birçok fungus sporları yapışkan bir madde içinde bitki
yüzeyine çıkarlar. Bunların serbest kalması ve etrafa sıçraması yağmur veya
yağmurlama sulamada çarpan su damlaları ile olmaktadır.
• Yağmur ve yağmurlama sulamada, damlalar havada bulunan fungus spor-
ları ve bakterileri bitki üstüne indirirler.
Uzun mesafeli yayılmada su etkili olmamakla birlikte, patojenlere hareket ve
çimlenme için ıslak bir ortam sağlaması açısından önemlidir.
Patojenlerin Kışlaması
Bitki hastalık etmenlerinin bir vejetasyon döneminden diğerine nasıl geçtikleri-
nin bilinmesi, özellikle patojenlerle mücadele yöntemlerinin belirlenmesi açısın-
dan çok önemlidir. Çok yıllık bitkileri enfekte eden patojenler konukçu bitkide
kötü kış koşullarını geçirirler. Ancak tek yıllık bitkiler vejetasyon dönemi sonun-
da ölürler. Bu durumda patojen kış döneminde konukçusuz kalır. Ancak bu döne-
mi patojenler başka yollarla geçirerek bir sonraki vejetasyon dönemine ulaşırlar.
Funguslar çok çeşitli yollarla konukçusuz dönemi veya kış şartlarını geçirmek-
tedirler. Çok yıllık bitkilerde enfekteli dokularda, tomurcuk pullarında ya da yere
dökülmüş hastalıklı bitki artıklarında miselyum ve spor olarak kış dönemini ge-
çirirler. Tek yıllık bitkilerde ise funguslar miselyum, dayanıklı spor veya yapılar
oluşturarak tohum veya vejetatif çoğalma organlarında, topraktaki bitki artıkla-
rında veya toprakta bu dönemi geçirir.
Bakteriler de, funguslara benzer şekilde enfekteli bitkilerde, tohumda, yum-
ruda, enfekteli bitki artıklarında veya bazen toprakta kışlarlar. Toprakta serbest
formda kış dönemini geçirmeleri oldukça zordur. Ancak, polisakkarit bir madde
ile kendilerini sararak çevre koşullarına olan dayanıklılıklarını artırabilirler. Bak-
terilerin bir kısmı ise bazı böceklerin vücutlarında kışlamaktadır.
Virüs, viroid, molliküt, bazı bakteriler ve protozoalar sadece canlı dokularda
olmak üzere, çok yıllık bitkinin çeşitli vejetatif veya generatif organlarında kışı
geçirirler. Çok az virüs böceklerde, ayrıca bazı virüs ve viroidler enfekteli bitki
artıklarında veya tarım aletlerine bulaşarak kışlarlar.
Parazitik yüksek bitkiler ise kışı tohum olarak genellikle toprakta veya konuk-
çusunda vejetatif yapıda geçirirler.
30 Fitopatoloji
Özet
Parazitizm ve patojenisite kavramlarını tanımlamak veya bitki populasyonundaki hastalık miktarını
1
Diğer organizmaların üzerinde veya içerisinde temsil etmektedir. Bir başka deyişle hastalık olu-
yaşamlarını sürdürerek ihtiyaç duydukları gıda şumu için gerekli faktörler arasındaki uyumun
maddelerini sağlayan organizmalar parazit, bu derecesi hastalığın şiddet derecesini belirler.
şekilde gıda maddelerinin konukçularından te-
min edilme durumu ise parazitizm olarak isim- Bitkilerde hastalık gelişim dönemlerini ayırt ede-
lendirilmektedir. Çoğu bitki hastalığında bitkide 4 bilmek
ortaya çıkan zararın derecesi, parazit tarafından Her enfeksiyon hastalığında patojenin konukçu
konukçudan gıda maddelerinin temin edilmesi- bitkide oluşturduğu hastalığın gelişimini ve doğa-
nin vereceği zarardan daha fazla olmaktadır. Bu da devamını sağlayan ve nispeten birbirini takip
durum parazit tarafından salgılanan veya parazi- eden seri olaylar zinciri bulunmaktadır. Zincir-
tin uyarısı sonucu konukçu tarafından oluşturu- leme şekilde süre gelen bu olaylara hastalık devri
lan çeşitli maddelerden kaynaklanmaktadır. Bir adı verilmektedir. Bu olaylar bir vejetasyon peri-
parazit tarafından konukçu bitkide oluşturulan yodunu içine alan ve bir vejetasyon periyodun-
zarar, her zaman parazitin konukçudan temin et- dan gelecek periyoda kadar olan süreç içerisinde
tiği gıda maddesi miktarı ile orantılı değildir. Bu patojenin gelişim dönemlerini ve bitkide meydana
nedenle patojenisite, bitkinin bir veya daha fazla gelen değişiklikleri içermektedir. Hastalık devri;
temel fonksiyonunu engellemek üzere parazitin inokulasyon, penetrasyon, enfeksiyon, konukçu
kabiliyetini veya yeteneğini ifade etmektedir. bitkide patojenin gelişmesi, patojenin çoğalması,
patojenin yayılması ve kışlama olmak üzere yedi
Patojenlerin konukçu tercihlerini açıklamak ana dönemden oluşmaktadır. Patojenle konukçu
2
Patojenler farklı bitki türlerinin çeşitli organları- bitkinin temasa gelmesine inokulasyon, patojenin
na ve dokularına saldırarak onları enfekte eder- konukçu bitkiye girişine penetrasyon, patojenin
ler. Bazı patojenler tek bir bitki türünü enfekte konukçu bitkiden beslenmeye başlamasına enfek-
edebilirken, bir kısmı tek bir bitki cinsine giren siyon denmektedir. Takiben patojen konukçu bit-
bitki türlerini enfekte edebilmektedir. Bir kısım kide gelişmeye ve bitki bünyesinde yayılmaya, aynı
patojen ise birçok familyaya giren çok sayıda bit- zamanda neslini garantiye almak veya diğer bitki-
ki türünü enfekte edebilmekte, bir başka deyişle lere yayılmak için çoğalmaya başlar, çok döngülü
konukçu dizisi oldukça geniştir. Genellikle obli- hastalık devrine sahip patojenler aynı vejetasyon
gat parazitlerin çoğu enfekte ettikleri konukçular periyodunda diğer bitkilere yayılarak sekonder
açısından oldukça özelleşmiş olup sınırlı sayıda enfeksiyonlara neden olur ve vejetasyon periyodu-
bitki türünü enfekte edebilirler. Obligat olmayan nun sonunda konukçusuz dönemi veya konukçu-
parazitler ise çok sayıda farklı bitki türüne saldı- nun aktif olmadığı periyodu geçirmek üzere çeşitli
rabilmekte ve hastalık oluşturabilmektedir. üreme yapıları oluşturarak kışı geçirir.
Kendimizi Sınayalım
1. Bir patojenin hastalığa neden olabilme yeteneğine 6. Enfeksiyonun başlaması ile bitkide gözle görülebi-
ne ad verilir? lir simptomların ortaya çıkışına kadar geçen süreye ne
a. Parazitizm ad verilir?
b. Epidemi a. İnokulasyon
c. Patojenisite b. Penetrasyon
d. Simptom c. Sekonder enfeksiyon
e. Hastalık üçgeni d. Primer enfeksiyon
e. İnkubasyon periyodu
2. Bitkide enfeksiyonu oluşturacak patojenin miktarı-
na ne ad verilir? 7. Sadece konukçu bitki hücreleri içerisinde gelişip
a. İnokulum çoğalabilen patojen grubu hangisidir?
b. Sekonder enfeksiyon a. Funguslar
c. İnokulasyon b. Bakteriler
d. Penetrasyon c. Virüsler
e. Primer enfeksiyon d. Nematodlar
e. Parazitik yüksek bitkiler
3. Patojenin konukçu bitkiye giriş yapmasına ne ad
verilir? 8. Patojenlerin uzun mesafelere ve geniş alanlara ya-
a. İnokulasyon yılmasında hangi yol daha önemlidir?
b. Enfeksiyon a. Hava yolu ile yayılma
c. Kışlama b. Su ile yayılma
d. Penetrasyon c. Böcekler ile yayılma
e. İnokulum d. Nematodlar ile yayılma
e. Akarlar ile yayılma
4. Virüsler aşağıdaki yollardan hangisi ile bitkilere gi-
riş yapar? 9. Parazitik yüksek bitkiler konukçusuz dönemi veya
a. Stoma kışı hangi formda geçirirler?
b. Yara a. Spor
c. Lentisel b. Misel
d. Doğrudan c. Appresorium
e. Hidatod d. Tohum
e. Haustorium
5. Bitki yüzeyinden doğrudan giriş yapabilen patojen
grubu hangisidir? 10. Bir vejetasyon periyodunda hastalık devrinin bir-
a. Funguslar den fazla tekrarlanmasına ne ad verilir?
b. Bakteriler a. Tek döngülü hastalık devri
c. Virüsler b. Çok döngülü hastalık devri
d. Viroidler c. Çok yıllık hastalık devri
e. Mollikütler d. Tek yıllık hastalık devri
e. Enfeksiyon
2. Ünite - Parazitizm ve Hastalık Gelişimi 33
Sıra Sizde 2
Bir bitkinin hastalandırılması her şeyden önce patoje-
nin konukçu bitkiyi tanımasına ve bitkiye penetrasyon
yapabilmesine bağlıdır. Takiben bitkinin sahip olduğu
yapısal, genetik veya biyokimyasal dayanıklılık meka-
nizmalarını aşarak enfeksiyonu başlatması zorunludur.
Ayrıca, patojenin ihtiyaç duyduğu besin maddelerinin
o bitkide bulunması veya patojenin bu maddeleri ala-
34 Fitopatoloji
Yararlanılan Kaynaklar
Agrios, G.N. (2005). Plant Pathology, Fifth Edition.
Elsevier Academic Press, UK.
Ainsworth, G.C., James P.W., Hawksworth D.L.
(1971). Dictionary of the Fungi. Commonwealth
Mycological Institude, UK.
Demirci, E., Döken M.T. (1998). Host penetration and
infection by the anastomosis groups of Rhizoctonia
solani Kühn isolated from potatoes. Tr. J. of
Agriculture and Forestry, 22 (6): 609-613.
Döken, M.T., Demirci E. (2010). Mikoloji-I (Morfo-
loji, üreme, metabolizma, büyüme ve beslenme),
Dördüncü Baskı. Atatürk Üniversitesi, Ziraat Fa-
kültesi, Ofset Tesisi, Erzurum.
Döken, M.T., Demirci E., Zengin, H. (2011). Fitopa-
toloji, Sekizinci Baskı. Atatürk Üniversitesi, Ziraat
Fakültesi, Ofset Tesisi, Erzurum.
Erdiller, G. (1985). Fitopatoloji. Ankara Üniversitesi,
Ziraat Fakültesi Yayınları, Ankara.
Isaac, S. (1992). Fungal-Plant Interactions. Chapman
& Hall, UK.
Tarr, S.A.J. (1972). Principles of Plant Pathology.
Butler and Tanner Ltd., UK.
3
FİTOPATOLOJİ
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Bitkinin patojenler tarafından işgal edilmesi sonucu bitkide ortaya çıkan yapı-
sal değişimleri ve ilgili kavramları açıklayabilecek;
Bitkinin patojenler tarafından işgal edilmesi sonucu bitkide ortaya çıkan fizyo-
lojik değişimleri bilecek ve bunlarla hastalık belirtisi arasında bağlantı kurabi-
leceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Morfolojik Simptomlar • Hücre Membranı Geçirgenli-
• Nekrotik Simptomlar ğindeki Simptomlar
• Hipoplastik Simptomlar • Su ve Besin Elementi Alımında-
• Hiperplastik Simptomlar ki Değişimler
• Fotosentezdeki Simptomlar • Transkripsiyon ve Translasyon-
• Solunumdaki Simptomlar daki Değişimler
İçindekiler
GİRİŞ
Patojenler tarafından bitkinin işgal edilmesiyle ortaya çıkan patolojik reaksiyon-
lar sonucunda bitkide hem morfolojik hem de fizyolojik değişimler gözlenir. Bu
simptomların doğru bilinmesi bitkilerde ortaya çıkan hastalık durumunun ve
hastalıklardan dolayı ortaya çıkan ürün kayıplarının engellenmesi bakımından
büyük önem taşımaktadır. Bitkinin tamamının veya herhangi bir bölümünün dış
kısmında görülen simptomlara (belirtilere) morfolojik simptomlar denir. Bitkinin
hücrelerinde ve dokularında görülen simptomlar ise sırasıyla sitolojik ve histolo-
jik simptomlar olarak isimlendirilir. Hasta bitkilerde morfolojik, sitolojik ve his-
tolojik düzeyde ortaya çıkan bu değişimler detaylı olarak açıklanacaktır.
Nekrotik Simptomlar
Proplastların bozulması sonucunda hücrelerde ve dokularda ölümler meydana Protoplast: Hücre içindeki
gelir. Bu ölümlerin sonucunda oluşan koyu renkli ölü alanlara nekroz denilir. canlı kısma protoplast denir.
Nekrozlar bitkinin köklerinde, gövdelerinde, yapraklarında, çiçeklerinde, meyve-
lerinde ve tohumlarında gelişebilirler. Tüm hastalık simptomları içinde nekrotik
simptomlar en yaygın olarak bilinen simptom grubunu oluşturmaktadır. Çünkü
nekrotik simptomlar en göze çarpan simptomlardır ve bitkilerin sıklıkla en belir-
gin kısımlarında ortaya çıkarlar. Etkilenmiş dokular kahverengi renkte görülürler.
Doku veya hücre ölümlerinden hemen önce oluşan sararma, solgunluk ve sulan-
ma gibi belirtiler de nekrotik simptomlar içinde değerlendirilir. Başlıca nekrotik
simptomlar aşağıdaki gibi gruplandırılmıştır:
Sararma (Kloroz)
Klorofil oluşumundan sorumlu kloroplastların bozulması sonucu bitkinin yeşil renkli
doku ve organları sarı renge dönüşür. Bu renk değişimine kloroz denir. Bazen bitki pa-
tojenleri ve bitki besin maddesi noksanlıkları da benzer şekilde kloroz oluşturabilirler.
Solgunluk
Bitkilerin fotosentez işlemi sırasında transpirasyonla kaybettikleri suyu köklerin-
den karşılayamaması sonucu hücreler turgorunu kaybeder ve pörsür. Bitkinin ge-
nelinde ortaya çıkan bu su kaybı solgunlukla sonuçlanır.
38 Fitopatoloji
Sulanma (Hidrosis)
Hasta bitkilerde hücre içi sıvısının hücreler arasındaki boşlulara dolmasına hid-
rosis denir. Hidrosis’ in ortaya çıktığı bitki kısımları şeffaf veya yağ lekesi görü-
nümlüdür. Patojen enfeksiyonları, aşırı ve ani sıcaklık düşüşü gibi faktörlere bağlı
olarak hücre membranının (zarının) zarar görmesi sonucu hidrosis belirtileri or-
taya çıkabilir.
Yanıklık
Bitki dokularının canlı ve cansız hastalık etmenlerinin etkileri sonucunda bünye-
lerindeki suyu kaybederek kurumaları sonucu ortaya çıkan belirtilerdir (Fotoğraf
3.1). Patojenler, bitki dokularına hızlı bir şekilde saldırırlarsa hücreler ani olarak
su kaybederler ya da yaz aylarında bitkiler günün sıcak saatlerinde aşırı su kaybe-
debilirler. Bunların sonucunda bitkilerde yanıklık belirtileri ortaya çıkar.
Fotoğraf 3.1
Yumuşak
çekirdeklilerde
Ateş Yanıklık
hastalığının
oluşturduğu
yanıklık belirtileri.
Lekeler
Bitkilerin değişik organlarında (yaprak, çiçek, dal ve meyve gibi) ortaya çıkan ve
genellikle daha koyu renkte bir sınırla çevrili olan açık ya da koyu renkli belir-
3. Ünite - Konukçu Bitkide Meydana Gelen Yapısal ve Fizyolojik Değişimler 39
gin nekrotik alanlara leke adı verilir (Fotoğraf 3.2). Genellikle funguslar yuvarlak,
bakteriler köşeli, virüsler ise mozaik desenli, halka ya da zigzag şeklinde sarı le-
keler oluştururlar. Yüzeysel lekelere daha çok yaprak ve çiçeklerde rastlanır. Dal
ve meyvelerdeki lekeler ise daha çökük tiptedirler. Küçük lekeler birleşerek daha
büyük lekeleri oluşturabilmektedir.
Fotoğraf 3.2
Domates Bakteriyel
Benek hastalığının
sebep olduğu siyah
lekeler.
Kanser Yaraları
Çeşitli etmenlerin etkisiyle bitkilerin kök ve gövdelerindeki korteks ve kabuk do- Kallus: Yaralanma
kularında oluşan sınırlı nekrozlara “kanser” adı verilir. Nekrotik yara dokuları ge- sonucu veya kültür besi
ortamında gelişen ince
nellikle kallusla çevrilidir ve bu şekilde etrafındaki sağlıklı dokudan ayrılır. Bitki duvarlı farklılaşmamış hücre
patojenlerinin sebep olduğu kanserlerde, patojenin ve yaranın kapanmasını sağ- yığınlarına verilen isim.
layan kallus dokusunun karşılıklı faaliyetleri sonucu iç içe şişkinlikler şeklinde de-
rin ve açık kanser yaraları oluşur. Fungal patojenler; Nectria galligena ve Endothia
parasitica’nın meyve ağaçlarında oluşturduğu kanserler örnek olarak verilebilir.
Çürüklük
Bitkilerin değişik organlarındaki (kök, gövde, yumru, tohum, meyve vb.) doku-
ların yapılarının bozulması sonucunda oluşan dağılmalara “çürüklük” adı veri-
lir. Genellikle funguslar kuru, bakteriler ise yaş çürüklük oluştururlar. Fungus ve
bakterilerin bazıları pektolitik enzim salgılayarak yumuşak ve sulu çürüklüğe ne-
den olurlar. Bazı meyve hastalıklarında meyveler çürürken hızla su kaybederler
ve büzüşerek kururlar. Buna “mumyalaşma” adı verilir. Monilya hastalıkları buna
örnektir.
40 Fitopatoloji
Akıntılar
Bitki dokuları çeşitli nedenlerle zarar gördüklerinde bu dokularından sıvılar çıkar.
Bu çıkan sıvılara “akıntı” adı verilir. Akıntılara bazı bitki hücre zarlarının erime-
siyle hücre öz suyunun akması ya da özellikle nemli koşulların sürdüğü yerler-
de, yaralanmış bitki dokularına giriş yapan bakteriler sonucu oluşan kremimsi
renkli veya sütümsü renkli maddeler (eksudat) neden olabilirler. Bazen fizyolojik
bozukluklar sonucunda şekerli maddeler içeren akıntılar da meydana gelebilir.
Bu akıntılar üzerinde nemli koşullarda saprofit funguslar gelişebilir. Fungusların
çoğalması sonucu akıntılar siyah renk alır. Buna “Fumajin” ismi verilir. Fumajinli
meyvelerin pazar değeri düştüğü için fumajin, önemli ekonomik kayıplara sebep
olabilmektedir.
Hipoplastik Simptomlar
Bitki organ ve dokuları normal görünüşlerinden daha küçük veya daha açık renkli
ve de bitki tam olarak gelişemiyorsa buna “hipoplasya (hipoplasia)” adı verilir. Bu
olay sonucu oluşan simptomlara ise “hipoplastik simptomlar” denir. Bu simptom-
ları şimdi tek tek inceleyeceğiz.
Cüceleşme
Bitkilerin normal büyüklüklerinden daha küçük kalması ya da bitkilerin normal
büyüklüklerine ulaşamaması durumuna “cüceleşme” denir. Bu tip belirtilere besin
elementi noksanlıkları, fungus, bakteri ve virüs gibi biotik faktörler sebep olurlar.
Durgunluk
Bitki organlarının tam olarak gelişememesi durumudur. Bazen bitkinin tümünde
bazen de belirli organlarında görülür. Patojenler ile bazı olumsuz çevre faktörleri
durgunluk yapabilirler.
3. Ünite - Konukçu Bitkide Meydana Gelen Yapısal ve Fizyolojik Değişimler 41
Beyazlaşma (Albinizm)
Patojenlerin ya da ultraviyole ışınların etkisiyle kloroplastların zarar görmesi so-
nucu klorofilin oluşamamasına bağlı olarak bitkinin tamamen renksizleşme hali-
dir. Bu durumda, sağlıklı bitkide yeşil olan renk beyaza döner.
Hasta bitkilerde renk değişimleri hangi grup simptomlar içerisinde yer almaktadır?
2
Sarılık (Hipoplastik Kloroz)
Klorofilin yeterince oluşamaması nedeniyle ortaya çıkan sararmaya hipoplastik
kloroz denir. Hipoplastik kloroz, klorofilin yapımında gerekli olan bitki besin ele-
mentlerinin yeterince alınamaması nedeniyle ortaya çıkar.
Etiolasyon
Yeterli ışıklanmanın olmadığı ortamda bulunan bitkilerde yaprakların normal-
den küçük, açık yeşil ve sararmış, gövdenin ise ince ve uzun olmasıdır. Çok sık
dikim yapılan bitkilerde ve iç mekan bitkilerinde bu tip belirtiler görülebilir. Bu
tip gelişmeler, bazı bitki patojenlerinin ürettiği gibberellik asit tarafından da oluş-
turulabilir.
Hiperplastik Simptomlar
Bitkilerin tamamında veya bazı organlarında normalin üzerinde bir gelişme ol-
ması, şekil değişikliğinin ortaya çıkması veya bazı organlarının zamanından önce
gelişmesi hiperplastik simptomları oluşturmaktadır. Bir dokudaki hücrelerin sa-
yısındaki anormal artışa hiperplasya (hyperplasia), bunun sonucunda bir organın
aşırı gelişmesine ise hipertrofi (hypertrophy) denir.
Fotoğraf 3.3
Patates Siğil
hastalığı nedeniyle
patates yumrusu
üzerinde aşırı hücre
büyümesi.
Anormal Renklenme
Bitki dokuları, klorofil fazlalığı nedeniyle normal yeşil renkli görünümünün dı-
şında mavi-yeşil renkte görülebilir. Aynı şekilde bitki dokularında antosiyanin
pigmentlerinin fazlalığı nedeniyle kırmızı ya da mor renk oluşumu (Antosiya-
noz) ortaya çıkabilir. Bazı bitkilerde aşırı azotlu gübrelemenin yapılması sonucu
mavi-yeşil renk oluşumu ya da fosfor noksanlığı sonucu morumsu renk oluşumu,
anormal renklenmeye örnek olarak verilebilir.
Fotosentezdeki Değişiklikler
Bitkiler yaşamlarını devam ettirebilmek için ihtiyaç duydukları enerjiyi kendi or-
ganlarında yaptıkları ya da dışarıdan aldıkları organik maddelerde depolanmış kim-
yasal enerjiden sağlamaktadır. Bu nedenle fotosentez onların yaşamında önemli bir
yere sahiptir. Fotosentez, klorofil taşıyan canlılarda ışık enerjisi kullanılarak organik
3. Ünite - Konukçu Bitkide Meydana Gelen Yapısal ve Fizyolojik Değişimler 43
Şekil 3.1
Güneş enerjisi
yardımıyla
inorganik
maddelerin
organik maddeye
dönüşümü,
fotosentez.
Şekil 3.2
Normal koşullarda
bitkilerde ortaya
çıkan solunum
reaksiyonu.
Özet
Bitkinin patojenler tarafından işgal edilmesi so-
1 nucu bitkide ortaya çıkan yapısal değişimleri ve
ilgili kavramları açıklamak
Canlı ve cansız sebeplerden dolayı hastalanmış
bitkilerde gözle görülebilen morfolojik değişim-
ler ortaya çıkar. Bu yapısal değişimler, nekrotik
simptomlar, hiperplastik simptomlar ve hipo
plastik simtomlar olarak 3 ana grupta toplanır.
Bu simptomlar sağlıklı bitki hücre veya doku-
larının ölümü, bitki hücre veya dokularının
normalin üzerinde veya altında gelişmeler gös-
termesi şeklinde ortaya çıkmaktadır. Özel koşul-
larda ortaya çıkan bu değişimler, özel terimlerle
tanımlanmaktadır (sararma, solgunluk, yanıklık
vs.). Bu yapısal değişimlerin öğrenilmesi ve tanı
becerilerinin kazanılması bitki sağlığının korun-
ması bakımından önem taşımaktadır.
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdakilerden hangisi hasta bitkilerde görülen 6. Aşağıdaki ifadelerden hangisi doğru değildir?
nekrotik simptomlardan değildir? a. Hasta bitkilerde fotosentez azalır.
a. Sulanma b. Hasta bitkilerde solunum azalır.
b. Solgunluk c. Hasta bitkilerde su ve besin elementi alımı azalır.
c. Sararma d. Hasta bitkilerde hücre membranı geçirgenliği
d. Anormal renklenme artar.
e. Çürüklük e. Hasta bitkilerde protein sentezi artar.
2. Hastalanmış bitki köklerinde ortaya çıkan gal ben- 7. Aşağıdakilerden hangisi hasta bitkide ortaya çıkan
zeri şişkinlikler ile ilgili ifadelerden hangisi doğrudur? fizyolojik değişimle ilgilidir?
a. Hipoplastik simptomdur. a. Aşırı kök oluşumu
b. Nekrotik simptomdur. b. Fumajinin artması
c. Bitkilerin gelişmesini olumlu yönde etkiler. c. Yapraklarda karbonhidrat miktarının artması
d. Bitkilerde su ve besin elementi alımını olumlu d. Yanıklıkların oluşması
yönde etkiler. e. Cüceleşme
e. Hiperplastik simptomdur.
8. Aşağıdaki ifadelerden hangisi doğru değildir?
3. Çökerten (damping-off) bitkilerin hangi gelişme a. Hasta bitkilerde solumla ilgili enzimler artar.
döneminde ortaya çıkar? b. Hasta bitkilerde transkripsiyon artar.
a. Çiçeklenme döneminde c. Hasta bitkilerde translasyon azalır.
b. Tomurcuklanma döneminde d. Kökleri enfekteli bitkilerde su alımı azalır.
c. Bitkinin yaşlı döneminde e. Hasta bitkilerde translasyon artar.
d. Fide döneminde
e. Hasat döneminde 9. Aşağıdakilerden hangisi morfolojik ve fizyolojik de-
ğişim içerisinde yer almaz?
4. Aşağıdakilerden hangisi bir hipoplastik simptomdur? a. Ürün artışı
a. Anormal renklenme b. Aşırı büyüme
b. Geriye doğru ölüm c. Geriye doğru ölüm
c. Rozetleşme d. Kloroz
d. Çürüklük e. Zamk oluşumu
e. Aşırı büyüme
10. Aşağıdaki patojenlerden hangisi ur oluşumuna se-
5. Bakteriyel enfeksiyon sonucu bitkide ortaya çıkan bep olmaz?
sıvılar (akıntılar) ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi a. Rhizobium tumefaciens
doğru değildir? b. Tuzlu topraklar
a. Fumajine sebep olur. c. Nematodlar
b. Bir nekrotik simptomdur. d. Plasmodiophora brassicae
c. Bir hipoplastik simptomdur. e. Rhizobium vitis
d. Bir hiperplastik simptom değildir.
e. Bazı bakteriyel patojenler tarafından oluşturu-
lurlar.
48 Fitopatoloji
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Bitki patojenlerinin enfeksiyon mekanizmasını tanımlayabilecek;
Patojenler tarafından üretilen metabolitlerin hastalık oluşumundaki rollerini
açıklayabilecek;
Dayanıklılık kavramını tanımlayabilecek;
Patojenlere karşı bitkinin gösterdiği savunma reaksiyonlarını açıklayabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Hücre Duvarı • Fenol ve Kinonlar
• Penetrasyon • Lignifikasyon
• Enzim • Papilla
• Fitotoksin • Hipersensitif Reaksiyon
• Büyüme Düzenleyicileri • Fitoaleksin
• Polisakkaritler • PR Protein
• Dayanıklılık • Sistemik Kazandırılmış
• Saponin Dayanıklılık
İçindekiler
• GİRİŞ
• BİTKİ HÜCRE DUVARININ YAPISI
• PATOJEN TARAFINDAN BİTKİ
Patojenlerin Bitkiyi Enfeksiyon DOKUSUNA MEKANİK GÜÇ
Fitopatoloji Mekanizması ve Bitkide Oluşan UYGULANMASI
Savunma Reaksiyonları • PATOJENLERİN KİMYASAL SİLAHLARI
• PATOJENLERE KARŞI BİTKİDE OLUŞAN
SAVUNMA REAKSİYONLARI
Patojenlerin Bitkiyi
Enfeksiyon Mekanizması
ve Bitkide Oluşan Savunma
Reaksiyonları
GİRİŞ
Bitkilerde hastalığa neden olan çok sayıda fungus, bakteri, virüs vardır. Bütün bu
organizmalar için bitkiler besin kaynağıdır. Patojenlerin yaşamlarını sürdürebil-
meleri için diğer tüm canlılarda olduğu gibi beslenmeleri gerekir ve bu ihtiyaçları-
nı karşılamak için bitkilere saldırırlar. Bazı patojenlerin yaşamlarını sürdürmeleri
tamamen buna bağlıdır. Hastalık etmenlerinin besin kaynağı olan bitkilerden ya-
rarlanabilmeleri için öncelikle bitkinin en dıştaki kütiküla veya hücre duvarından
giriş yapması ve patojenin bitki içinde yayılması için bu girişin birden fazla hücre
duvarından olması gerekir. Bunun yanı sıra bitki hücre içeriği her zaman patoje-
nin hemen yaralanacağı formda olmaz ve bu nedenle bunların patojenin absorbe
edip asimile edeceği formda parçalanması gerekir.
Patojen saldırılarına karşı bitkilerde kayıtsız kalmayıp tepki göstermektedirler.
Bu amaçla patojenin aktivitesine veya ilerlemesine müdahele edebilecek birtakım
kimyasal maddeler ve yapılar oluştururlar. Eğer bütün bunlara rağmen patojen
bitkide canlılığını ve yaşamını sürdürüyorsa o zaman patojen bütün bu engelleri
aşmış demektir. Bu nedenle bir bitkinin hastalanması için patojenin bitki içine gi-
rip ilerleme yeteneğinde olması gerekir. Bitkiden besin temin etmesinin yanı sıra
bitkinin savunma reaksiyonlarını nötralize etmelidir. Bütün bunlar patojenin sal-
gıladığı bir takım kimyasallar vasıtasıyla konukçusu olan bitkinin metabolizma-
sını veya belli maddeleri etkilemesiyle olmaktadır. Belli bazı patojenlerin dokuya
giriş ve yayılmasının bitki hücre duvarına uyguladıkları mekanik güç yardımıyla
olduğu görülmektedir.
içermektedir. Sekonder hücre duvarı ise selülozdan ibarettir. Hücre duvarı genç do-
kularda polisakkarit ve glikoprotein’lerden meydana gelirken bazı yaşlı dokularda
lignin oluşumu görülmektedir. Hücre duvarının polisakkarit kısmı pektin substrat-
lara, hemiselüloz ve selüloza ayrılmaktadır.
Fakat bunlar patojenin hastalık yapması için esas faktörler değildir. Yani patojenin
patojenisitesini belirlemezler. Bu gruptaki toksinlerin bir kısmı (tabtoksin, phase-
olotoxin gibi) konukçu enzimlerini engellerler ve bu şekilde bitkide toksik mad-
delerin birikimine ve ihtiyaç duyulan bileşiklerin tükenmesine neden olurlar. Bazı
toksinler ise hücrelerin taşınım sistemini etkileyerek özellikle hücre zarlarındaki
H+/K+ iyonlarının değiş tokuşunu etkilerler. Diğer bir grup toksin, fotosentezde
rol oynayan faktörler üzerinde etkili olur. Bir kısmı da hücre organellerinin trans-
kripsiyonunu (kopyalama) engeller.
Günümüzde yaklaşık olarak 24 NHST belirlenmiş olup, bunların birçoğu Pse-
udomonas cinsi bakterilere aittir. Funguslardan özellikle Alternaria cinsi HST ya-
nında birçok NHST de üretmektedir.
Oksinler
Bitkilerde doğal olarak oluşan oksin, indol asetik asittir (IAA) ve bitkide çeşitli
fonksiyonlara sahiptir. Hücrelerde büyüme ve farklılaşmaya, yaprak dökümünün
gecikmesine, meyve gelişiminin düzenlenmesine ve lateral kök oluşumunun teş-
vikine neden olmaktadır. Fungus, bakteri, molliküt ve virüs ile enfekte olan çoğu
bitkide oksin seviyesi artmaktadır. Plasmodiophora brassicae (kök uru veya kök
kalınlaşması), Ustilago maydis (mısır rastığı), Fusarium oxysporum f.sp. cubense
(muz solgunluğu), Taphrina deformans (şeftali yaprak kıvırcıklığı) gibi funguslar-
la ve Rizobium (Agrobacterium) tumefaciens (kök uru), Pseudomonas savastanoi
(zeytin dal kanseri) gibi bakteriyel etmenler ile enfekteli bitkilerde IAA birikimi
görülmektedir. Bu etmenler sadece bitkide IAA seviyesinin artmasına neden ol-
mazlar aynı zamanda bunlardan bazıları IAA’de üretebilmektedir. Tepe kıvırcıklı-
4. Ünite - Patojenlerin Bitkiyi Enfeksiyon Mekanizması ve Bitkide Oluşan Savunma Reaksiyonları 57
Sitokininler
Sitokininler hücre büyümesi ve farklılaşması için zorunlu olan büyüme faktör-
leridir. Bazı bakteriyel ve fungal etmenler tarafından üretildiği gibi bitkiler tara-
fından da üretilmektedir. Bu maddeler hücre bölünmesini ve büyümesini teşvik
eder, DNA sentezini artırır, yaşlanmayı geciktirir, absisik asitin engelleyici etkisini
bozarlar. Bunların yanı sıra belli bitki hastalıklarının belirtilerinin meydana gel-
mesine de yardım ederler. Sitokininler bezelyede fassiasyon, gall ve aşırı büyüme, Fassiasyon: Yassılaşma.
yeşil alan formasyonuna neden olmaktadır.
Gibberellinler
Gibberellinler normal olarak yeşil bitkilerde bulunurlar ve bazı mikroorganiz-
malar tarafından da üretilmektedir. Bu büyüme düzenleyicisi ilk olarak çeltiğin
“Bakanae Disease” olarak bilinen hastalığı ile çalışan Japon araştırıcılar tarafın-
dan bildirilmiştir. Gibberella fujikuroi (Fusarium moniliforme)’nin bazı izolatları
bu maddeyi salgılamaktadır. Bu fungusun ürettiği bir madde nedeniyle gövdede
uzama meydana geldiği ilk olarak 1912 yılında Sawada isimli araştırıcı tarafından
tespit edilmiştir. Bugün aralarında yapısal farklılık bulunan 52 gibberellin (G1,
G2........G52) bilinmektedir. Bunların arasında en bilineni (GA3) gibberellik asittir.
Gibberella fujikuroi dışında yüksek bitkilerin apikal meristemlerinde de gibberel-
linler sentezlenmektedir.
Gibberellinler hücre bölünmesinin hızını artırarak bilhassa genç gövdeler-
de boğumların sayısını değiştirmeksizin bütün boğum aralarının uzunluğunu
arttırmakta, nanizm (kalıtsal cüceliği) ve organlardaki uyku halini ortadan kal-
dırmaktadır. Indol asetik asit (IAA) formasyonunu da teşvik etmektedir. Ayrıca
gibberellinler, a- amilaz proteaz, ribonükleaz ve RNA-polimeraz gibi enzimlerin
aktivitesinde artışa da neden olmaktadırlar. Gibberellinlerin, fungusun patojeni-
sitesine etkisi bulunmaktadır.
Stress koşullarında bitkide üretilen etilen belli patojenlere karşı bitkinin hassa-
siyetini de arttırabilmektedir.
Absisik Asit
Bitkiler tarafından üretilmektedir. Bitkilerde dormansiye neden olur, büyüme ve
tohum çimlenmesini engeller. Stomaların kapanmasını teşvik eder. Fungus spor-
larının çimlenmesini de teşvik edici rol oynar.
Cüceleşme
Büyüme düzenleyicilerinin dengesizliği belli hastalıklarda cüceleşmeye neden ol-
maktadır. Cüceleşme absisik asit dengesizliliğinden ileri gelmektedir. Bitkilerde
IAA miktarı azalıp, absisik asit miktarı arttığında cüceleşme görülür. Viral has-
talıklar nedeniyle meydana gelen cücelikte hastalıklı bitkilerde IAA miktarı azal-
maktadır. Solgunluğa neden olan Verticillium albo-atrum ile enfekteli domates
bitkilerinde de absisik asit miktarı artmaktadır.
Hastalıklar tarafından cüceleşmenin teşvikinde büyüme düzenleyicilerinin
rolü hücre bölünmesinin ve hücre uzamasının azalması şeklindedir. Virüs en-
feksiyonlarının neden olduğu büyümenin engellenmesi tek bir fitohormon dü-
zeyindeki değişimden ziyade büyüme düzenleyicileri arasındaki dengenin de-
ğişiminden kaynaklanmaktadır. Hıyar mozaik virüsü (CMV) ile enfekteli hıyar
bitkilerinin hipokotil uzamasındaki azalma, etilen ve absisik asit miktarlarında
artış buna karşın gibberelin benzeri madde miktarlarının azalması ile ilişkilidir.
Aşırı Uzama
Bazı hastalıkların karakteristik simptomu olan boğum aralarının aşırı uzaması
hastalıklı dokuda gibberellin birikimiyle yakından ilgilidir. Bu ilişki ilk olarak
Gibberella fujikuroi’nin neden olduğu “Bakanae” hastalığında görülmüştür. Fun-
gus yapay ortamda da gibberellin üretebilmekte ve sağlam bitkiye uygulandığında
hastalığın karakteristik belirtisi olan aşırı uzama meydana gelebilmektedir.
Solgunluk
Belli hastalıklarda fitohormonların dengesinin bozulması enfeksiyon sonucunda
meydana gelen su eksikliği yüzünden olabilmektedir. Çünkü büyüme düzenleyici-
lerinin düzeyindeki değişim su sıkıntısı olan bitkilerde görülür. Verticillium dahliae
4. Ünite - Patojenlerin Bitkiyi Enfeksiyon Mekanizması ve Bitkide Oluşan Savunma Reaksiyonları 59
ile enfekteli pamuk bitkilerinde de böyle bir durum görülmektedir. Bunun nedeni
solgunluğa maruz kalmış bitkilerde sitokinin düzeyinde azalma olmasıdır.
Büyüme düzenleyicileri bazı solgunluk hastalıklarında bitkide tylose formas-
yonuna da yardım ederler. Oluşan bu yapının su alımıı engellenmesinden dolayı
bitkide solgunluk meydana gelir.
Yaprak Dökümü
Yaprak dökülmesi belli patojenler ile enfeksiyona karşı bitkinin karakteristik bir
tepkisidir. Bunun nedeni büyüme düzenleyicilerinin dengesindeki değişimle ilgi-
lidir. Yaprak dökülmesi, IAA miktarının azalması, absisik asit miktarının artması
ve etilen düzeyindeki değişimle ilişkili olmaktadır.
Polisakkaritler
Funguslar, bakteriler, nematodlar ve diğer patojenler sürekli olarak değişik mik-
tarlarda zamksı-yapışkan (mucilaginous) madde salıp, yayarlar. Bu madde mik-
roorganizmanın dış yüzeyi ve onun çevresi arasındaki ara yüzeyinde bulunur.
Ekzopolisakkaritler bazı patojenlerde normal hastalık belirtilerinin oluşması için
gereklidir. Bu maddeler ya direk olarak hastalık belirtilerini teşvik ederler ya da
patojenin canlılığını sürdürme, kolonizasyonunu artırma gibi patojenisitiye yar-
dımcı olarak indirek etkide bulunurlar. Kaygan, yapışkan polisakkaritler özellik-
le bitkinin vasküler sistemini istila ederek solgunluğa neden olan hastalıklarda
önemli role sahiptir. Vasküler solgunluklarda, patojen tarafından salınan büyük
polisakkarit molekülleri bitkinin ksileminde mekanik olarak blokaja neden olur-
lar ve böylece solgunluğu başlatırlar.
dır. Dayanıklılığın büyük ölçüde kalıtsal oluşu nedeniyle sürekli bir değişim özelliği
de vardır. Hastalık etmenlerinde ırkların doğmasına neden olan olaylar bir bitkinin
bir hastalığa uzun süre dayanıklı kalma olanağını da ortadan kaldırmaktadır.
Konukçu çeşidi ve hastalık etmenlerinin ırkları arasındaki interaksiyon göz
önüne alarak Van der Plank dayanıklılığı tarlada görünüşüne göre ikiye ayırmıştır.
• Vertikal Dayanıklılık (Irka Spesifik Dayanıklılık): Bir konukçu çeşidinin,
patojenin belli ırklarına karşı dayanıklı olmasıdır.
• Horizontal Dayanıklılık (Irka Spesifik Olmayan Dayanıklılık): Bir patojen
türünün tüm ırklarına veya tüm üyelerine karşı konukçu bitki çeşidinin
dayanıklı olmasıdır. Burada daha genel bir dayanıklılık söz konusudur.
Bitkinin hastalık olayındaki katkısı, hastalık etmenine elverişli olmak ya da
hastalık etmeni için uygun bir koşul yaratmamak biçiminde olabilir. Birinci du-
rumda, bitki ve hastalık etmeni arasındaki ilişki hastalık etmeni yararına gelişecek
ve sonunda bitki hastalanıp ölecektir. İkinci durumda ise bitki ya yapısal özel-
likleri ya da biyokimyasal özellikleri ile hastalık etmeninin içeri sızmasına veya
içeri sızmasından sonra dokuda yaşamasına engel olacaktır. Sonuç olarak bitki
hastalığa dayanıklı görülecektir.
Bitkinin patojene karşı gösterdiği savunma reaksiyonu yapısal özelliklerinden
kaynaklanabildiği gibi patojenin bitki bünyesine girişinden sonra yani patojenin
teşviki ile de meydana gelebilir.
Fiziksel Bariyerler
Patojenin penetrasyonundan önce ve penetrasyonu sırasında bitkinin gösterdiği
savunmada bir takım yapısal faktörler rol oynamaktadır. Bitkide doğal olarak bu-
lunan yapısal faktörler ve patojeni engelleme şekilleri;
• Kütiküla tabakasının kalın olması direk penetrasyon yapan patojenler için
bir engel teşkil etmektedir.
• Epidermis hücrelerinin dış duvar kalınlığı ve sağlamlığı da yine direk giriş
yapan patojenlerin girişini zorlaştırır.
• Yaprak veya meyve yüzeyinin mum tabakası ile kaplı olması patojen spor-
larının çimlenmesi için her zaman uygun ortamı yaratan suyun yaprak yü-
zeyinde tutunmasını engeller dolayısıyla burada patojen sporlarının biriki-
mi ve çimlenmesi engellenir.
• Yaprakta yoğun şekilde tüylerin bulunması da aynı şekilde işlev yapmaktadır.
• Hastalık etmenlerinin giriş kapılarından biri olan stomaların kapalı veya
açık kalma süreleri ve stoma açıklıklarının büyüklüğü penetrasyonu etki-
lemektedir. Eğer hastalık etmenlerinin penetrasyonu için uygun olan saat-
lerde stomalar kapalı ise hastalık başlatılamaz. Stoma açıklığı küçük olduğu
takdirde büyük sporlu funguslar veya büyük hücre yapısına sahip bakteriler
giriş yapamazlar.
Şekil 4.2
Yapısal
antimikrobiyal
maddeler.
• Saponin
Saponin, sağlıklı bitkilerde yüksek düzeyde bulunan ve antifungal akti-
viteye sahip bileşiklerdir. Kimyasal yapıları esas alındığında 4 gruba ay-
rılmaktadır. Saponinler membranlarında sterol içeren hücreleri parça-
layabilmektedirler. Domateslerde tomatine, yulafta avenacin en bilinen
saponinlerdendir. Yeşil domateslerde yüksek konsantrasyonlarda bulunan
ve Fusarium solani’nin neden olduğu enfeksiyonlara karşı bitkiyi koruyan
saponin “tomatine”’ dir. Domateslerin olgunlaşarak kırmızı renge dönüş-
mesi ile bu maddenin konsantrasyonu hızlı bir şekilde düşer ve olgun do-
matesler fungus enfeksiyonlarına hassas duruma gelir. Saponinler belli de-
receye kadar bitkiyi fungal patojenlerden korumaktadırlar. Bunlar fungal
patojenlerin hücre zarı yapısını bozarak ve por oluşumuna neden olarak
antifungal etkide bulunmaktadırlar. Ancak patojenler, saponinleri detoksi-
fike edecek enzimler salgılayarak bu maddelerin yapısını bozarlar ve bitki-
yi hastalandırırlar. Saponinler, membranlarında sterol olmayan funguslar
üzerinde etkili olmamaktadır.
• Siyanogenik Glikositler
İki binden fazla bitki türü siyanogenik glikosit içermektedir. Bu siyanürlü
bileşikler köklerden tohuma kadar bitkinin bütün organlarında mevcuttur.
Sorgum bitkisinin bazı organlarının kuru ağırlığının %35’nin bir siyano-
genik glikosit olan “dhurrin” den ibaret olduğu bilinmektedir. Enfeksiyon
veya başka bir nedenle bitkinin zarar görmesi durumunda doku zararına
tepki olarak hidrosiyanik asit (HCN) açığa çıkmaktadır ve bu da patojenle-
re toksik etki yapmaktadır.
• Glukosinolatlar
Bunlar kükürt bileşikleridir. Bu grup içinde Allium cinsine dahil bitkilerde
görülen sarımsak yağları ile Cruciferaceae familyasındaki bitkilerde bulu-
nan hardal yağları yer alır. Fungus enfeksiyonuna karşı bitki dayanıklılı-
ğında rol oynamaktadırlar. Bitki zarar gördüğü zaman bu maddeler bitki-
nin miyrosinaz enzimi ile aktive edilmekte ve uçucu izotiyosiyanat (hardal
yağı), nitril ve tiyosiyanat gibi değişik ürünler meydana gelmektedir. Bun-
larda funguslara toksik etki göstermektedir.
62 Fitopatoloji
layan enzimlere karşı hücre duvarının hassasiyetini azaltır ve patojene besin akışı-
nı bloke eder. Aynı zamanda patojenlerin ürettikleri toksinlerin etkisini engelleye-
cek bir bariyer de oluşmuş olur. Hücre duvarında meydana gelen değişimleri 3 alt
başlıkta toplayabiliriz (Şekil 4.3).
Şekil 4.3
Hücre duvarında
meydana gelen
değişiklikler.
• Lignifikasyon (Odunlaşma)
Birçok bitki türünde hastalıklara karşı dayanıklılıkta önemli bir mekaniz-
ma olarak görülen lignifikasyon fungus, bakteri ve virüs gibi değişik orga-
nizmaların neden olduğu enfeksiyonlara bir tepki olarak meydana gelmek-
tedir. Hücre duvarının odunlaşması sonucunda hücre duvarı mekaniksel
olarak daha güçlü olacağından fungusların girişi ve fungal enzimlerin hüc-
re duvarını eritmesi daha zorlaşır. Ligninleşen hücre duvarı ayrıca besin
maddelerinin hareketini engelleyen bir bariyer oluşturarak patojenin açlık-
tan ölmesine neden olmaktadır.
Odunlaşma ve hücre duvarında meydana gelen diğer değişmeler fitoalek-
sin birikimine yol açarak fungal gelişme hızını azaltabilir. Patateslerde geç
yanıklık hastalık etmeni olan Phytophthora infestans’a dayanıklı patates bit-
kilerinde hassas bitkilere oranla yumru ve yapraklarda daha hızlı lignifikas-
yon meydana geldiği gözlenmiştir.
• Hidroksiprolince Zengin Glikoprotein (HRGPs) Sentezi
HRGP sentezi bitki hücre duvarını güçlendiren diğer yapısal faktördür. Bit-
ki hücre duvarı kuru ağırlığının %5-10’nu HRGPs formundadır. Yaralanma
ve enfeksiyon neticesinde sentezleri teşvik edilmektedir. Domateslerde kök
çürüklüğüne neden olan Fusarium oxysporum f.sp.radicis-lycopersici ile
enfekteli domates bitkilerinde enfeksiyondan 96-120 saat sonra enfekteli
dokunun duvarlarında HRGPs miktarı artarken sağlıklı bitki hücre duvar-
larında bu protein çok düşük miktarlarda bulunmuştur.
• Papilla Oluşumu
Fungus, bakteri ve virüsler tarafından enfeksiyona bitkilerin genel bir
tepkisi olarak hücre duvarının iç yüzeyinde duvar benzeri materyalin bi-
rikmesidir. Bu yapıya papilla denilmektedir. Papilla, plazma zarı ve bitki
hücre duvarı arasında ve fungal penetrasyonun olduğu yerin tam karşısın-
da meydana gelir. Yarım küre veya küre şeklindedirler. Papilla’ların genel
olarak kalloz ve muhtemelen lignin, silikon, suberin ve selüloz ihtiva ettiği
bilinmektedir. Fungal penetrasyonun olduğu yerde yoğun kalloz birikimi
patojenin girişini veya yayılmasını geciktirerek bitkinin diğer savunma sis-
temlerinin aktivasyonu için zaman kazanmasını sağlar.
64 Fitopatoloji
Fitoaleksin Birikimi
Fitoaleksinler düşük molekül ağırlığına sahip antimikrobiyal maddeler olup en-
feksiyon öncesi bitkide mevcut değildir. Bitki tarafından sadece mikroorganiz-
malara karşı değil bitkinin karşı karşıya kaldığı tüm stres olaylarında bitki tara-
fından sentezlenmektedir. Bu maddeler bakteri, fungus, nematod, yüksek bitki ve
hayvanlarda toksiktir. Terpenoid ve isoflavonoid olmak üzere iki kimyasal grupta
toplanırlar. Yirmi bir familyaya ait 100 den fazla bitki türü tarafından sentezlen-
mektedirler. Bunlar çoğunlukla bitkiye özelleşmiş maddelerdir, ancak patojene
özelleşmiş değillerdir.
Patojen organizmaların bitkiyi penetre etmesi sırasında patojenden açığa çıkan
bazı uyarıcılar bitkide fitoaleksin sentezinin başlamasına neden olurlar. Penetras-
yonu takiben patojenin girişi ile etkilenen canlı hücrelerde hızlı bir şekilde sentez-
lenen fitoaleksinler bu hücrelerdeki patojen sporlarının çim tüpleri ve enfeksiyon
hiflerinin deformasyona uğramasına veya ölmesine neden olarak patojenin bitki
içinde gelişmesini engellerler. Patojen gelişmesini engellemede sentezlenen fitoa-
leksin miktarı önemlidir. Hastalık ilerlediği takdirde bu maddeler ölü hücrelerde
birikmektedir. Fitoaleksin birikiminin HR reaksiyondan sonra görülmektedir.
Uyarılmış Dayanıklılık
Kalıtsal nitelikte olmayan, bitkinin savunma mekanizmasının uyarılması sonucun-
da ortaya çıkan dayanıklılık tipidir. Uyarılmış dayanıklılıkta, bitkiler patojen enfek-
siyonundan önce bitkideki savunma mekanizmasını harekete geçirecek uyarıcılar
ile ön muameleye tutulur. Bu uyarıcılar abiotik (cansız) veya biotik (canlı) olabil-
mektedirler. Abiotik uyarıcılar, bazı fungisit ve herbisitler olabileceği gibi potasyum
ve sodyum fosfat, demir klorür, bakır klorür, salisilik asit gibi değişik kimyasal mad-
deler de olabilir. Biotik uyarıcılar virulent olmayan patojenler, zayıflatılmış veya öl-
dürülmüş patojenler, patojenin hücre duvarı bileşenleri olabilmektedir.
66 Fitopatoloji
Özet
Bitki patojenlerinin enfeksiyon mekanizmasını Patojen saldırılarını engellemek için bitkiler pa-
1 tanımlamak tojenin aktivitesine veya ilerlemesine müdahele
Bitkilerde hastalığa neden olan çok sayıda fun- edebilecek birtakım yapılar ve kimyasal mad-
gus, bakteri, virüs vardır. Bütün bu organizmalar deler oluştururlar. Bu yapılar hücre duvarının
için bitkiler besin kaynağıdır. Patojenlerin ya- ligninleşmesi, hidroksiprolince zengin glikopro-
şamlarını sürdürebilmeleri için diğer tüm can- teinlerin sentezi, papilla oluşumu, mantarlaşma,
lılarda olduğu gibi beslenmeleri gerekir ve bu ayırma tabakası oluşumu gibi fiziksel engeller
ihtiyaçlarını karşılamak için bitkilere saldırırlar. olabildiği gibi patojenisite ile ilişkili proteinler
Hastalık etmenlerinin besin kaynağı olan bitki- (PR protein) ve fitoaleksin sentezi şeklinde kim-
lerden yararlanabilmeleri için öncelikle bitkinin yasal önleyicilerde olabilir. Eğer patojen bütün
en dıştaki kütiküla veya hücre duvarından giriş bu yapısal savunma sistemlerini aşabiliyorsa ve
yapması gerekir. Hücre duvarın genel yapısı esas bitki tarafından üretilen fitoaleksin, PR protein-
alındığında; orta lamel, primer hücre duvarı ve leri parçalayabiliyorsa bitkinin savunma sistemi
sekonder hücre duvarı olmak üzere 3 bölgeye yetersiz kalmıştır ve bu durumda bitki hastala-
ayrılmaktadır. Hücre duvarının yapısında pek- nır.
tin, selüloz, hemiselüloz bulunmakta ve bazı
yaşlı dokularda lignin oluşumu görülmektedir. Patojenler tarafından üretilen metabolitlerin has-
Bazı funguslar, parazitik yüksek bitkiler ve ne- 2 talık oluşumundaki rollerini açıklamak
matodlar bitki yüzeyine mekanik basınç uygula- Bitkilerde hastalık oluşumunda patojenler tara-
yarak penetrasyon yaparlar. Bu basınçın miktarı fından salgılanan enzimler, toksinler, büyüme
dokunun patojenin salgıladığı enzimler yardı- düzenleyicileri ve polisakkaritler direk veya in-
mıyla ön yumuşama derecesine göre değişmek- direk rol oynamaktadır. Bu maddelerin patoje-
tedir. Funguslar ilk olarak bitki yüzeyine tutunur nisitedeki önemi hastalıklara göre değişmektedir.
ve daha sonra giriş yaparlar. Hif yüzeyi çok ince Enzimler patojenin bitki dokusuna girişinde ve
tabaka halinde yapışkan (mucilaginous) bir sal- özellikle yumuşak çürüklük şeklindeki belirti-
gı ile kaplanmıştır. Bu yapışkan madde sayesin- lerin oluşumunda önemli rol oynamaktadırlar.
de yeni oluşan hif yaprak kütikülasına tutunur. Büyüme düzenleyicileri sağlıklı dokularda bu-
Yüzey ile temas eden hif ucunda oluşan appre- lunmakta ancak bazı fungal ve bakteriyel hastalık
sorium içindeki turgor basıncının artması ile etmenleri tarafından da üretilmektedirler. Özel-
appresorium ucundaki penetrasyon çivisi bitkiyi likle ur oluşumu şeklindeki hastalık belirtilerinde
penetre eder. Bir kısım patojen mekanik güç uy- esas maddelerdir. Toksinler konukçuya spesifik
gulayarak bitkiye giriş yapabildiği gibi diğer bir ve konukçuya spesifik olmayan toksinler olarak
kısım patojenin girişi mekanik güç uygulama- iki grupta incelenmektedir. Konukçuya spesifik
sının yanı sıra patojenler tarafından salgılanan olan toksinler hastalık oluşumundan direk so-
kütinaz, pektinaz, selülaz, hemiselülaz enzim- rumludur. Konukçuya spesifik olmayan toksinler
lerinin hücre duvarını parçalamasıyla birlikte ise hastalık şiddetinin artmasında rol oynarlar.
gerçekleşmektedir. Patojen salgıladığı enzimler Yanıklık şeklindeki belirtiler patojenlerin salgıla-
yardımıyla bitki dokusuna giriş yapmasının yanı dıkları toksinlerin sonucudur. Polisakkaritler ya
sıra salgıladığı toksinler ile de hastalık oluşumu- direk olarak hastalık belirtilerini teşvik ederler ya
nu gerçekleştirir. Patojenler tarafından üretilen da patojenin canlılığını sürdürme, kolonizasyo-
enzim, toksin, büyüme düzenleyicileri bitkiler- nunu artırma gibi patojenisiteye yardımcı olarak
deki hastalık simptomlarından sorumludur. Bit- indirek etkide bulunurlar. Kaygan, yapışkan po-
kiler tarafından bu maddeleri detoksifike edecek lisakkaritler özellikle bitkinin vasküler sistemini
karşı maddeler salgılanmadığı takdirde patojen istila ederek solgunluğa neden olan hastalıklarda
bitkide kolonize olur. önemli role sahiptir. Enzim, toksin ve büyüme
düzenleyicileri bitki hastalıklarının gelişmesinde
polisakkaritlerden daha önemlidir.
68 Fitopatoloji
Kendimizi Sınayalım
1. Patojenlerin salgıladığı hangi madde bitkide hasta- 6. Bir konukçu çeşidinin, patojenin belli ırklarına
lık oluşumundan sorumlu değildir? karşı dayanıklı olmasına ne ad verilir?
a. Polisakkarit a. Horizontal dayanıklılık
b. Toksin b. Uyarılmış dayanıklılık
c. Melanin c. Poligenik dayanıklılık
d. Enzim d. Vertikal dayanıklılık
e. Büyüme düzenleyicisi e. Sistemik dayanıklılık
2. Patojenlerin salgıladığı hangi madde bitkilerde ya- 7. Membranlarında sterol içeren hücreleri parçalama
nıklık belirtisine neden olur? özelliğine sahip olan antifungal madde aşağıdakilerden
a. Toksin hangisidir?
b. Selülaz a. Saponin
c. Fitoaleksin b. HRPG
d. Gibberellin c. Siyanogenik glikositler
e. Polisakkarit d. Fitoaleksin
e. Glukosinolatlar
3. Aşağıdakilerden hangisine toksin etkide bulunamaz?
a. Enzim aktiviteleri 8. Fungus enfeksiyonuna karşı bitki dayanıklılığında
b. Fotosentez rol oynayan kükürtlü bileşik aşağıdakilerden hangisidir?
c. Büyüme düzenleyicileri a. Tomatine
d. Hücre zarı b. Allin
e. Endoplazmik retikulum c. Avenacin
d. Dhurrin
4. Bitkilerde aşırı uzamaya neden olan fitohormon e. Katekhol
aşağıdakilerden hangisidir?
a. Oksin 9. Patojen enfeksiyonuna tepki olarak sınırlı sayıdaki
b. Sitokinin hücrelerin hızlı bir şekilde ölümüne ne ad verilmektedir?
c. Gibberellin a. Tylose
d. Etilen b. Sistemik kazandırılmış dayanıklılık
e. Absisik asit c. Lignifikasyon
d. Suberizasyon
5. Aşağıdakilerden hangisi enfeksiyondan önce bitki- e. Hipersensitif reaksiyon
de var olan yapısal dayanıklılık faktörüdür?
a. Papilla 10. Aşağıdakilerden hangisi bir PR proteindir?
b. Mantarlaşma a. Kütinaz
c. Tylose b. Selülaz
d. Kütiküla kalınlığı c. Kitinaz
e. Zamk birikimi d. Proteaz
e. RNApolimeraz
70 Fitopatoloji
Sıra Sizde 5
Oksin, sitokinin ve gibberellinler bu tip belirtilerden
sorumlu büyüme düzenleyicileridir.
Sıra Sizde 6
Bitki ve patojen birbirleriyle karşılaştıkları zaman ge-
nellikle bitki patojen saldırısına karşı koyar. Patojen
organizma tarafından başarılı bir saldırı gerçekleştiril-
diğinde bitkinin karşı koyması yetersiz kalır ve patojen
bitkide kolonize olarak hastalık belirtilerini meydana
getirir. Eğer bitkinin gerek yapısal gerekse enfeksiyo-
na tepki olarak oluşan dayanıklılık faktörleri patojenin
bitkiye girişini ve bitkide gelişmesini engellemeye ye-
terli olursa bitki hastalanmaz.
4. Ünite - Patojenlerin Bitkiyi Enfeksiyon Mekanizması ve Bitkide Oluşan Savunma Reaksiyonları 71
Yararlanılan Kaynaklar
Agrawal, A.A., Tuzun, S., Bent, E. (2000). Induced
Plant Defenses Against Pathogens and Herbivo-
res, Second Edition. APS Press, USA.
Agrios, G.N. (2005). Plant Pathology, Fifth Edition.
Elsevier Academic Press, UK.
Baykal, N. (1995). Fitopatoloji, İkinci Baskı. Uludağ
Üniversitesi Yayınları, Bursa.
Misaghi, I.J. (1982). Physiology and Biochemistry of
Plant-Pathogen Interactions. Plenum Press, USA.
Prell, H.H., Day, P.R. (2001). Plant-Fungal Patho-
gen Interaction, First Edition. Springer-Verlag,
Germany.
Strange, R.N. (1993). Plant Diseases Control, First
Edition. Chapman&Hall, UK.
5
FİTOPATOLOJİ
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Bitkilerde strese sebep olan çevresel etkenler hakkında sahip olduğu bilgileri
kullanarak, bitki yetiştirme tekniklerini bunlar ile ilişkilendirebilecek;
Bitki besin elementleri eksikliğinde bitkilerde oluşan belirtileri tanıyabilecek;
Bitkilerde hatalı tarımsal işlemlerin oluşturduğu zararları tanıyabilecek ve ta-
rımsal uygulamalarda bunları dikkate alabilecek;
Çevre kirliliğinin bitkilerde oluşturduğu zararı ve önemini açıklayabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Toprağın Fiziksel ve Kimyasal • Hatalı Tarımsal İşlemler
Yapısı • Gaz Kirleticiler
• Atmosfer Koşulları • Partikül Kirleticiler
• Çevre Kirliliği • Fizyojen
• Besin Elementi Noksanlıkları
İçindekiler
• GİRİŞ
• ELVERİŞSİZ ATMOSFER KOŞULLARI
Bitkilerde Hastalığa Neden
Fitopatoloji • ELVERİŞSİZ TOPRAK KOŞULLARI
Olan Çevresel Faktörler
• HATALI TARIMSAL İŞLEMLER
• ÇEVRE KİRLİLİĞİ
Bitkilerde Hastalığa Neden
Olan Çevresel Faktörler
GİRİŞ
Bitkiler, tüm diğer canlılar gibi, kendileri için uygun koşullarda yaşamsal fonk-
siyonlarını yürütürler, çimlenirler, gelişirler ve çoğalırlar. Bitkiler için elverişli
çevresel koşulların değişmesi ise bitkilerin fizyolojik ve metabolik faaliyetleri-
nin bozulmasına, buna bağlı olarak gelişme bozukluklarına ve sonuç olarak da
hastalanmalarına neden olur. Çevresel koşullardaki bu değişmeler ani ve yüksek
oranda meydana gelirse, bitkilerde şiddetli fiziksel zararlar oluşur. Bitkilerin has-
talanmasına yol açan çevresel faktörler, cansız hastalık etmenleri, parazit olmayan
hastalık etmenleri veya “fizyojen” olarak adlandırılır. Cansız hastalık etmenlerini
4 ana başlık altında incelemek mümkündür. Bunlar; elverişsiz atmosfer koşulları,
elverişsiz toprak koşulları, hatalı tarımsal işlemler ve çevre kirliliğidir.
Sıcaklık
Bitkiler 1-40 °C arasında gelişebilirler, ancak en iyi geliştikleri sıcaklık derecesi ge-
nellikle 15-30 °C dir. Her bitki türünün gelişmesi için kendine özgü sıcaklık isteği
vardır. Bu sıcaklık değerinden aşağı veya yukarı doğru değişmeler olduğunda bit-
kinin yaşamsal faaliyetlerinde olumsuz değişimler gözlenir. Düşük sıcaklıklarda
yaşam fonksiyonlarında yavaşlama ve durma söz konusudur. Minimum derece-
lerin altında bitki üşür ve bunun sonucunda solgunluk, cılız gelişme, yapraklarda
sararma veya kızarma şeklinde renk değişiklikleri gibi belirtiler gösterir.
74 Fitopatoloji
Subtropik (iklim): Dünyada Çok yıllık bitkiler tek yıllıklara oranla sıcaklık değişimlerine daha dayanıklıdır.
tropikal kuşağa komşu olan
ve genellikle her iki yarım Muz, turunçgil ve domates gibi tropik veya subtropik bitkiler 0 °C civarında zarar
kürede 20 ile 35. paralellerde görürken, lahana, buğday, yonca gibi bitkiler daha soğuk koşullara zarar görme-
yer alan iklim bölgeleridir. den dayanabilir. Hatta bitkilerin farklı organ ve dokuları arasında bile sıcaklığa
Ülkemizde Akdeniz Bölgesi
ve Ege Bölgesinin güneyi bu hassasiyet açısından farklılıklar vardır. Örneğin tohumlar ve rizomlar sıcağa ve
iklime sahiptir. soğuğa daha dayanıklı iken yeni gelişen taze dokular daha hassastır. Çiçekler ve
Rizom: Bitkilerde genellikle
yeni oluşan meyveler ise soğuğa karşı yapraklardan daha hassastır.
toprak altında bulunan ve
yukarı doğru filizler ve aşağı Düşük Sıcaklığın Etkisi
doğru kökler veren kalın yatay
gövde biçimi (köksap). Düşük atmosfer sıcaklığının bitki için en tehlikeli olan şekli don olaylarıdır. Don-
lar oluş zamanına göre;
• Sonbahar erken donları,
• Kış donları
• İlkbahar geç donları olarak üçe ayrılırlar.
Sonbahar erken donları daha çok hasadı yapılmamış ürünlerde ve iyi olgunlaş-
mamış sürgünlere zarar verir. Kış donlarına bitkiler normal olarak daha dayanık-
lıdır çünkü bitkinin su alımı azalmış ve hücre plazması daha yoğunlaşmıştır. Bu
şekilde hücreler belirli sınıra kadar dona dayanabilir. Şiddetli donlarda odunsu bit-
kilerde kabuk kısmında su kaybının fazla olması nedeni ile kabuk büzülür, çatlar
ve plakalar halinde kalkar. Böylece don çatlakları ve don plakaları meydana gelir.
Bitkilerde en tehlikeli donlar ilkbaharın geç donlarıdır. Tehlikeli oluşunun nedeni
bitkilerin uyandığı ve topraktan su alımının arttığı döneme rastlamasındandır. Don
zararı sonucunda otsu bitki kısımları genellikle pörsür. Bitkinin yeşil aksamı sulu ve
saydam bir görünüm alır, renkleri koyulaşır ve kurur. Sıcaklıklardaki ani düşüşler
bitkilerde sıcaklığın yavaş yavaş düşmesinden daha fazla zarara neden olur. Aynı
şekilde düşük sıcaklıkların aniden yükselmesi hücreler arasındaki buz kristallerinin
aniden erimesine ve hücrelerin bu suyu ölçüsüz alarak tahrip olmalarına neden olur.
Sıcaklığın kademeli yükseldiği durumlarda ise hücreler daha az zarar görmektedir.
Düşük sıcaklıklar bitkilerde indirekt zararlara da yol açarlar. Düşük sıcaklık-
larda tohumlar daha yavaş çimlenir ve toprak yüzeyine daha geç çıkarlar. Bu şekil-
de bitkilerin toprak kökenli hastalıklara karşı hassas oldukları genç dönemlerinde
bu hastalıklara daha uzun süre maruz kalırlar. Patojenler don zararı dolayısıyla
zarar görmüş ve çatlamış dokulardan daha kolay enfeksiyon yaparlar.
Nem-Su
Bütün canlılarda olduğu gibi bitkilerde de tüm yaşamsal olayların meydana gel-
mesi için suya ihtiyaç vardır. Bitki türleri arasında su istekleri açısından farklı-
lıklar bulunmaktadır. “Kserofit bitkiler” daha çok kurak koşullara adapte olmuş
ve su ihtiyaçları fazla olmayan bitkilerdir. Suya adapte olmuş bitkiler ise “higrofit
bitkiler” olarak adlandırılır. Su ihtiyacı açısından bu iki grubun arasında bulunan
ve daha çok nemli bölgeleri seven bitkilere ise “mezofit bitkiler” denilmektedir.
Nem Yetersizliği
Bitkilerin doğal su ihtiyaçları ne olursa olsun ortamdaki su noksanlığına belirli
dereceye kadar dayanabilirler. Su kaybeden bitkiler yeterince su alamadıklarında
zayıf gelişirler, sarı-yeşil renk alırlar, çiçek ve meyve oluşumu azalır ve patojenlere
karşı daha hassas olurlar. Örneğin kuraklıktan dolayı çok yıllık ağaçlarda “Valsa Valsa kanseri: Valsa cinsine
kanseri” inde ve ayçiçeklerinde “kömür çürüklüğü” nde artış görülür. Kuraklık ait fungus türlerinin çok
yıllık ağaçların dallarında ve
ülkemizde özellikle tahıllarda önemli verim kayıplarına yol açmaktadır. Kurak gövdelerinde oluşturduğu
geçen yıllarda tahıllar iyi gelişme gösteremez, vejetatif gelişmelerini tamamlaya- doku ölümleri.
madan generatif gelişmeye zorlanır. Böyle bitkilerde taneler ya hiç oluşmaz ya da Kömür çürüklüğü:
oluşan tanelerin içi dolmamıştır. Kuraklık nedeniyle meydana gelen bu olaya “zor Macrophomina phaseolina adlı
fungusun mısır, pamuk, soya
olum” adı verilir. gibi birçok kültür bitkisinin
Kuraklık uzun süre devam ederse bitkiler solar, kurur ve ölürler. Dünyada köklerinde oluşturduğu siyah
renkli kök çürüklüğü.
bitkisel üretimi sınırlayan en önemli faktör nem yani doğal yağış miktarı veya
sulama suyu varlığıdır. Bitki gelişimine asıl etkili olan toprak nemidir. Çünkü bit- Vejetatif gelişme
kiler suyu topraktan alırlar. Ancak havanın nispi nemi düşük olduğunda rüzgâr (bitkilerde): Yüksek yapılı
bitkilerde organların (gövde,
ve yüksek sıcaklıkla birlikte bitkilerde aşırı su kaybı meydana gelir. Bunun sonucu sap, yaprak) eşeysiz olarak
yapraklarda kenardan itibaren yanıklık görülür. büyümesi ve gelişmesi.
Kuraklığı üç kısımda inceleyebiliriz; Generatif gelişme
• Akut kuraklık: Yağışlarla toprakta biriken suyun kuvvetli güneş ışığı ve (bitkilerde): Yüksek yapılı
bitkilerde döllenme yolu ile
rüzgâr ile buharlaşması şeklindeki su kaybıdır. tohum ve meyve oluşturma.
• Kronik kuraklık: Taban suyu seviyesinin düşmesi şeklindeki kuraklıktır.
Bu durum genellikle uzun süren yağış azlığı, içme suyu temini ve sulama
amacıyla açılan kuyular vasıtası ile taban sularının fazla miktarda alınması
nedeniyle meydana gelir.
• Fizyolojik kuraklık: Toprakta su bulunmasına rağmen bitkilerin bu sudan
faydalanamaması sonucu ortaya çıkan kuraklıktır. Bu durum genellikle top-
rak tuzluluğu ve yoğun gübreleme sonucu ortaya çıkar. Bazı durumlarda top-
rak ve hava sıcaklığının çok düşük olması da topraktan su alınımını engeller.
Nem Fazlalığı
Ortamda nem fazlalığı da bitkilere zararlı etki yapar. Toprakta nem fazlalığı ok-
sijen azlığı ile birlikte özellikle drenajı iyi olmayan arazilerde bitkilerde zayıf ge-
lişme, sarı-açık yeşil yaprak oluşumu gibi belirtilere neden olur. Böyle bitkilerin
kökleri yeterince oksijen alamadığı için kök hücrelerinin seçici geçirgenliği bozu-
lur. Bunun sonucu köklere bazı toksik metaller girerek hücrelere zarar verir. İleri
durumlarda köklerde fakültatif parazitler kılcal köklerin tamamen çürümesine
neden olur. Kılcal köklerin ölmesi sonucu bitkiler su alamazlar ve ani solgunluk
ve yaprak dökümü görülür ve bitkiler kısa sürede ölürler. Bu duruma peyzaj alan- İbreli ağaçlar: İğne yapraklı
larında etrafında çim bulunan ibreli ağaçlarda ve çit bitkilerinde sıklıkla rastlanır. ağaçlar, çamgiller.
76 Fitopatoloji
Işık
Bitkilerin yaşamsal faaliyetlerinde ışığın önemli rolü vardır. Genellikle bitki-
ler ışık azlığından etkilenirler. Bitkiler ışığın etkisi ile fotosentez yaparak enerji
kaynağı olarak karbonhidratları sentezleyebilirler. Işıklanma azlığında yeterince
karbonhidrat oluşmaz ise özellikle kök ve yumrulu bitkilerde (havuç, turp, pata-
tes, pancar) kök ve yumru gelişimi iyi olmaz. Ağaçlarda çiçek oluşumu ve meyve
bağlama zayıf olur. Işık azlığında klorofil oluşmaz ve yapraklar açık yeşil veya sarı
renkli olur. Bitkilerde boğumlar arası uzar, bu şekilde bitki boyu da uzar, ancak
bitki canlılığı azalır ve ince, cılız gelişme ve sonuçta yaprak ve çiçek dökümleri
görülür. Işık azlığı nedeniyle meydana gelen bu belirtilere etiolasyon, bu belirti-
leri gösteren bitkilere ise etiole bitki adı verilir. Bu durum daha çok seralarda fide
yastıklarında ve iç mekan bitkilerinde görülür. Ayrıca tarla koşullarında sık ekim
ve ağaç altına ekim yapıldığında da ortaya çıkabilir.
Yüksek ışık şiddeti bazen kuraklık ve yüksek sıcaklıkla birlikte bilhassa etli
yapıdaki meyve ve sebzelerin güneş gören kısımlarında güneş yanıklıklarına ne-
den olur. Bu şekildeki meyvelerde önce renk değişikliği ve sulu görünümlü leke-
ler oluşur. Daha sonra bu kısımlar kurur ve içe doğru çökük ve beyaz lezyonlar
Antosiyan: Meyve ve şeklinde görülür. Etli yapraklara sahip bitkilerin yapraklarında da bazen güneş
çiçeklerdeki kırmızı, mavi yanıklığı olabilir. Özellikle gölgeyi seven saksı bitkileri şiddetli güneş ışığı aldığın-
ve mor renklerden sorumlu
pigmenttir. Bu maddeler da ve orman ağaçlarının gölgesinde bulunan bitkiler, orman seyreltilmesi sonucu
bioflavonoid yapısında olup, ani olarak şiddetli güneş ışığına maruz kaldığında, ışık klorofilin parçalanmasına
suda çüzünebilir, biyolojik
aktif ve antioksidan etkili olup ve bitkilerde kloroza neden olur. Yüksek ışık şiddetinden hoşlanmayan bitkilerin
toksik değildir. yaprak kenarlarında sarı-kahve veya gri renkli lekeler oluşur. Birçok kültür bitkisi
bol ışıklı yüksek yerlerde yetiştirildiğinde toprak üstü organlarında antosiyan bi-
rikimi sonucunda kırmızımsı renk oluşumu görülür.
Bitkilerde güneş yanıklığı zararını azaltılması amacı ile ne tür önlemler alınabilir?
2
Atmosfer Olayları
Yağış, rüzgâr, dolu ve yıldırım gibi atmosfer olayları bitkilerde zarar oluşturabil-
mektedir. Şiddetli sağanak yağmur hastalıkların başlamasına neden olan inoku-
lum kaynaklarının bitkilere ulaşmasını sağlar. Yağmurlar sonrasında oluşan yap-
rak ıslaklığı ve yüksek nem hastalık etmenlerinin enfeksiyonu için uygun ortam
koşullarını oluşturur. Ayrıca biriken yağmur suları bitkilerin kök sisteminin hava
almasını engeller ve boğulmasına neden olur.
Şiddetli rüzgârlar bazen ağaçların dallarının kırılmasına yaprak ve meyve-
lerinin dökülmesine, devamlı olarak tek taraftan esen rüzgârlar ağaçların yatık
olarak gelişmelerine sebep olur. Bitkilerde çiçeklenme zamanı esen kuru ve sı-
cak rüzgârlar döllenmeye engel olur ve bu bitkiler meyve bağlayamaz. Kuru esen
rüzgârlar ayrıca ortamdaki nemi uzaklaştırır ve kuraklık zararını arttırır. Devamlı
rüzgâr alan arazilerde, yapraklarda şekil bozuklukları da olmaktadır. Örneğin li-
mon yapraklarında rüzgâr nedeniyle şiddetli deformasyon görülür.
Dolu bitkilere en çok zarar veren yağış biçimidir. Özellikle iri yapraklı ve yumu-
şak dokulu bitkilerde yaprakların yırtılmasına, kırılmasına ve dökülmesine neden
5. Ünite - Bitkilerde Hastalığa Neden Olan Çevresel Faktörler 77
olur. Bunun yanı sıra yumuşak dokulu gövde ve dallara sahip sebzeler, süs bitkileri
ve asmalarda gövde ve dallarda yaralanmalara ve kırılmalara da neden olabilmek-
tedir. Dolu nedeniyle meyvelerde dökümler olabildiği gibi, meyvede ve gövdede
açılan yaralar patojenlerin bitkiye girişini kolaylaştırır.
Yıldırım zaman zaman açık alanlarda tarla koşullarında zarar oluşturmaktadır.
Yıldırım sonucu 8-20 metre çaplı bir alandaki bitkiler tamamen ölür. Bu alanın
dışındaki bitkilerde de zararlanmalar görülebilir.
Toprak Isısı
Toprak ısısı, atmosfer ısısına bağlı olarak yükselir veya düşer. Düşük toprak ısı-
sından özellikle bitkiler çimlenme döneminin hemen sonrasında çok etkilenir.
Soğuk ve donmuş topraklarda genç çimler çok zarar görür ve çıkış öncesi fide
enfeksiyonlarını gerçekleştiren toprak patojenlerinin hedefi olur. Soğuk toprak
koşullarında bir takım hastalık etmenlerin faaliyeti artmaktadır. Donmuş toprak-
larda kök fonksiyonları gerilemekte ya da durmaktadır. Bu durumda topraktan
suyun alınamamasıyla bitkide solgunluk, besin elementlerinin alınamamasıyla da
gelişme geriliği görülmektedir.
Toprak ısısı, tohum çimlenmesi ve bitki gelişimi için önemli bir faktördür. Su
tutma kapasitesi fazla olan killi topraklarda topraklar yavaş ısınır. Bunun aksine
su kapasitesi düşük olan kumlu yapıdaki topraklar ise çabuk ısınır ve soğur. Bu
nedenle toprağın su kapasitesinin dengeli olması gereklidir.
Toprak Tekstürü
Bitki kökleri uygun yapıya sahip topraklarda daha iyi gelişirler. Herhangi bir neden-
le sıkışmış ve sertleşmiş topraklarda kök gelişmesi önemli derecede sınırlanır. Bitki
köklerinin derinlere gitmesini engelleyen sert kil tabakası ve taş tabakası kök siste-
minin gelişmesini de engeller. Özellikle kazık köklü bitkiler ve sert çekirdekli mey-
78 Fitopatoloji
ve ağaçları taban taşı yüksek olan arazilerde gelişemezler. Kök gelişiminin durması
nedeniyle sert çekirdekli meyvelerde şiddetli zamk akıntıları ve kurumalar görülür.
Sert kil veya taş tabakası olan arazilerde meyvecilik yapmak istenirse, nasıl bir uy-
3 gulama yapılmalıdır?
Kacar B., 2010. Bitki Besleme. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları. Yayın
no: 899.
Azot
Azot, bitki gelişmesinde yaşamsal öneme sahip bir bitki besin maddesidir. Bitki
içerisinde proteinlerin oluşmasında rol almasına ilaveten klorofilin yapı taşların-
dan biridir. Azot yağ asitleri ile birleşerek amino asitleri oluşturur, koyu yeşil renkli
ve canlı vejetatif gelişmeyi sağlar, bunların yanı sıra çiçek ve tomurcuk oluşumunu
ve meyve özelliklerini etkiler. Eksikliğinde gelişme azalır, yapraklarda açık yeşil
renk oluşumu görülür. Saplar ince ve zayıf kalır. Tahıllarda başaklar kısa olur ve
taneler dolmaz. Toprakta fazla azot bulunması ise bitkilerin hızlı büyümesine, do-
kuların gevşek oluşmasına ve bitkinin soğuk ve kurağa dayanıklılığının azalmasına
neden olur. Ayrıca genç bitkilerde çiçek ve tomurcuk oluşumunu geciktirir.
Potasyum
Potasyumun bitkide azot metabolizması ile ilişkili olduğu, aminoasitlerin proteine
dönüşmesinde rol oynadığı saptanmıştır. Eksikliğinde en önemli belirti genel sol-
gunluk ve yaprak yanıklığıdır. Belirtiler önce alt yapraklardan başlar, yaprak normal
yeşil rengini kaybeder daha sonra bu alan suda ıslanmış gibi görünür ve en sonunda
nekroze olur. Yaprakta yanıklık kenardan ve uçtan başlar ve içeriye doğru ilerler,
armutta yaprağın ortasında geniş nekrotik alanlar meydana gelir. Meyvelerde nor-
mal irileşme olmaz, rengi değişir, örneğin kırmızı elmalar kirli kahverengi görünür.
Fosfor
Fosfor bitkilerde nükleik asitlerin ve fosfolipitlerin yapı maddesidir. Bitkiler
döllenme organlarının tam olarak gelişebilmesi için fosfora ihtiyaç duyar. Aynı
şekilde kök gelişimi için de bu element gereklidir. Toprakta fosfor eksikliğinde
bitkilerde bodurluk, dik gelişme, saplarda zayıflık ve kök büyümesinde gerileme
görülür. Yapraklar küçülür, dikleşir, renkleri koyu ve donuk olur, bazen de anto-
siyan birikmesi sonucunda kırmızı-menekşeye rengine döner. Meyve ağaçlarında
sürgünlerin büyümesi, tomurcuk ve çiçek oluşumu, tek yıllık bitkilerde de ise to-
hum ve meyve oluşumu azalır ve önemli ürün kayıplarına neden olur.
5. Ünite - Bitkilerde Hastalığa Neden Olan Çevresel Faktörler 79
Kalsiyum
Kalsiyum bitkinin uç meristem dokularının gelişmesinde birinci derecede rol oy-
nar, ayrıca çiçek oluşumunda da etkindir. Bitkilerin azot metabolizmasında kalsi-
yumun rolü olduğu belirlenmiştir. Eksikliğinde kök gelişiminde yavaşlama, hızlı
gelişen genç sürgün uçlarındaki yapraklarda kloroz görülür. Ağaçta canlılık azalır.
Elma meyvelerinde kalsiyum oranının düşmesi hücre zarının seçici geçirgenliği-
nin bozulmasına ve bunun sonucunda hücrelerin zarar görmesine ve yanıklık be-
lirtilerine neden olur. Kalsiyum eksikliğinde mantarımsı benek, sulu öz, acı çukur,
armutlarda mantarımsı öz ve dip kararması gibi fizyolojik bazı meyve belirtileri
görülür. Özellikle domateste çiçek dibi çürüklüğü, pancar yapraklarında öz siyah-
laşması, tahıllarda yaprakların kınından ayrılmayıp kapalı kalması, patateste uç
nekrozu ve çok sayıda şekilsiz küçük yumru oluşumuna neden olur.
Magnezyum
Magnezyum, klorofilin yapı taşlarından biridir ve aynı zamanda karbonhidratla-
rın taşınmasında rol alır. Karbonhidrat metabolizmasında görev yapan pek çok
enzimde aktivatör olarak bulunur. Eksikliğinde ilk belirtiler yaşlı yapraklarda da-
marlar arası kloroz şeklinde görülür. Şiddetli durumlarda klorotik alanlar nekroze
olur. Böyle yapraklar erken dökülür ve ağaçlar Ağustos ayında kısmi olarak yap-
raksız kalır. Magnezyum noksanlığı bunların yanı sıra küçük meyve oluşumuna
da neden olur.
Kükürt
Kükürt amino asitlerin yapısında bulunur, dolayısıyla proteinlerin yapı taşların-
dan biridir. Ayrıca bitkide içeriğinde bulunduğu biotin, thiamin ve koenzim A
gibi vitaminler aracılığı ile metabolizma olaylarında rol oynar. Eksikliğinde yap-
raklarda genel bir sararma, küçülme, kırmızı veya mor renk oluşumu ve genel
kloroz görülür.
Demir
Bitkilerde özellikle topraktaki demir eksikliğine bağlı olarak meydana gelen kloroz
oldukça yaygındır. Demir elementi her ne kadar klorofilin yapısında bulunmasa
da, klorofilin oluşumunda önemli rolü olan bitki besin maddesidir. Eksikliğinde
klorofil oluşmaz. Bitkilerde demir eksikliğinin farklı nedenleri olabilir. Bunlar;
• Toprakta yeteri kadar demir olmaması,
• Kireçli topraklarda yeteri kadar demir bulunsa dahi serbest demirin kireç
tarafından tutulması,
• Toprakta aşırı su bulunması sonucu köklerin yeteri kadar hava alamama-
sı ile bitki özsuyunun bazik karaktere dönüşmesi ve bunun sonucunda da
topraktan demir alımının engellenmesidir.
Demir eksikliğine bağlı klorozun belirtileri bitkilerin yeni oluşan yani genç
yapraklarında renk açılması ile başlar. Bu aşamada yaprak sararmaya başlar fakat
ana damarlar yeşil olarak görülür. Eğer sarılık devam ederse yaprak damarları da
sararır. Bu durum giderek yaşlı yapraklarda da görülmeye başlar. Daha sonraki
dönemde yine yaprak kenarlarında kızıl-kırmızı veya kahverengi kurumalar gö-
rülür ve böyle yapraklar erken dökülür. Başlangıçta ağaçta bir zararlanma fark
edilmez ancak daha sonra ağaçta gelişme geriliği başlar, meyve tutumu giderek
azalır ve ağacın fizyolojik dengesi bozulur. Başta elma olmak üzere, armut, şeftali,
kiraz vişne ve ayva gibi meyve ağaçları kloroza duyarlıdır.
80 Fitopatoloji
Bor
Bor, bitkilerde protein sentezi ile ilişkili metabolizma faaliyetlerinde rol alır. Ek-
sikliğinde bitkide kalsiyum taşınması engellenerek, kalsiyum eksikliği ile ilişkili
belirtiler oluşur. Bor noksanlığı sonucunda sürgün uçlarındaki yaprakların da-
marlarında kırmızılaşma ile beraber yaprakta kloroz ve meyvenin öz kısmında
kahverengi lekeler meydana gelir. Yaz aylarında sürgünlerde geriye doğru ölüm
belirtileri ortaya çıkar. Sürgünlerin yakınındaki dalların kabuk altında kahveren-
Rozetleşme: Bitkilerin gileşme, sürgün boğum aralarının kısalması ve rozetleşme görülür.
sürgün uçlarının, gelişmesinin
gerilemesi ve sürgün boğum
aralarının kısalması sonucu sık Çinko
yapraklı bir görünüm alması. Çinko, bitki gelişiminde rol oynayan oksin hormonunun sentezlenmesinde rol
alır. Eksikliğinde en karakteristik belirti elma ve armutlarda yaprak rozetleşmesi-
dir. Yaprakların küçük, dar ve sürgün uçlarında demet şekilde oluşması nedeniyle
“küçük yaprak hastalığı” adını alır. Etkilenen sürgün uçları ertesi sene ölür. Yan
sürgünler ise zayıf gelişir. Çinko eksikliği olan yapraklarda daralma, güneş ışığı
altında soluk yeşil-sarı görünüm, gölgede ise normal yeşil gelişme, yaprak damar
aralarında kloroz görülür. Çinko eksikliği genelde kumlu topraklarda ortaya çıkar.
Mangan
Mangan, klorofilin oluşumunda rol alır. Bitkilerde meydana gelen birçok enzi-
matik ve fizyolojik olayda katalizör olarak görev yapar. Elma ve armutta man-
gan eksikliğinde yapraklarda damarlar arası kloroz görülür. Şiddetli durumlar-
da rüzgârın da etkisiyle yapraklar dökülür ancak çok ileri durumlar hariç ağacın
canlılığı etkilenmez. Ayrıca çiçek tomurcuklarının gelişiminde azalmaya ve kabuk
altında nekroza neden olur. Asitli topraklarda mangan toksisitesi görülebilir. Faz-
lalığında toksik etkinin yanı sıra, bitkilerin topraktan demiri almasını engeller. Bu
durumda önce yaprak damarları arasında düzensiz klorotik beneklenmeye sonra
koyu kahverengi, mor veya siyah nekrotik lekelere neden olur.
Bakır
Bakır, bitkilerde solunum olayında etkinlik gösterir. Klorofilin yapısında bulun-
maz ancak klorofilin oluşmasında ve parçalanmasının önlenmesinde role sahip-
tir. Eksikliğinde bitkilerin karbondioksit absorbsiyonunda azalma görülür. Tahıl
ve benzeri bitkilerde bodur büyüme ile birlikte uç yaprakların sararmasına ne-
den olur daha sonra bu yapraklar kıvrılarak kururlar. Bakır noksanlığının meyve
ağaçlarındaki belirtisi ise uç yapraklarda sararma ile ortaya çıkar, uç tomurcuklar
gelişemez ve rozetleşir.
Molibden
Nodozite: Baklagillerin Bitkilerde molibdenin işlevlerinden biri nitratın amonyuma indirgemesidir ay-
köklerinde Rhizobium
bakterilerinin meydana rıca toprakta azot fikse eden bakteriler molibdene ihtiyaç duyarlar. Eksikliğinde
getirdiği küçük baklagillerde nodozite oluşmaz. Molibden bitkilerde askorbik asidin (vitamin C)
yumrucuklardır. Bakteriler sentezinde de rol oynar. Molibden yeteri kadar alınmadığında yaprak damarları
burada havanın serbest
azotunu alarak bitkiye yarayışlı arasında klorofil az oluşur.
halde depolar. Yukarıda belirtilen elementlere ilaveten bitkilerin çok az düzeyde de olsa, klor
ve sodyuma ihtiyaç duydukları belirlenmiştir
Pestisit Toksisitesi
Bitki koruma ürünlerinin yanlış zamanda ve yanlış dozlarda kullanılması, yanlış Herbisit: Tarım arazilerinde
uygulama aletlerinin seçilmesi bitkilerde zarara, ayrıca toprakta kalıntıya ve çev- istenmeyen bitkiler olan
yabancı otların mücadelesinde
re kirliliğine neden olmaktadır. Bu ürünler önerilen zamanlar ve önerilen dozlar kullanılan bitki koruma
dışında kullanıldığında bitkilere toksik etkide bulunmaktadır. Özellikle herbisit ürünleri.
kalıntılarının kültür bitkilerdeki toksik etkilerine sıklıkla karşılaşılmaktadır. Top- Pülverizatör: Sıvıları
raktaki herbisit kalıntıları tohum çimlenmesine veya bitki gelişimine olumsuz et- ince zerrecikler halinde
püskürtmekte kullanılan
kilerde bulunmaktadır. Pülverizatör haznelerinin herbisit uygulamasından sonra aletler.
yeterince temizlenmemesi de kültür bitkilerinde toksisiteye neden olmaktadır.
Pestisit: Bitkilerde zararlı
Düşük yoğunluktaki herbisit toksisitesi bitkilerde şekil bozuklukları ve anormal olan hastalıklar, yabancı otlar
gelişmeler şeklinde belirtiler oluşturur. Pestisit toksisitelerinin en tipik belirtisi ve zararlılara karşı kullanılan
yaprak yanıklığı şeklindedir. Örneğin nemli havalarda atılan bakırlı ilaçlar ve gü- bitki koruma ürünleri.
nün sıcak saatlerinde atılan kükürt bitkilerde yanıklığa neden olmaktadır..
Ekim-Dikim
Tohumların derin dikimi çıkışın gecikmesine, bu dönemde hassas olan bitkilerin
patojenlere daha uzun süre maruz kalmalarına neden olur. Fidanların aşı yerinin
toprak altında kalacak şekilde derin dikimi sonucu köklerde havasızlık nedeni
ile boğulmalar görülür. Ekim işlemi bitki çeşidine, o bölgedeki bitki hastalık ve
zararlılarının durumuna göre ve ekolojik koşullara göre en uygun zamanda ya-
pılmalıdır.
Budama-Koltuk Alma
Meyve ağaçlarında ve bağlarda yapılan derin budamalar bitkilerde açık yaralar
oluşturmaktadır. Budanan kısımlar mutlaka aşı macunu ile kapatılmalıdır, aksi
taktirde bazı patojenler bu yaralardan girerek bitkiye zarar verirler. Ayrıca budama
ve sebzelerde koltuk alma işlemlerinde kullanılan makas ve bıçaklar bir bitkiden
diğerine geçerken mutlaka dezenfekte edilmelidir. Bu dezenfeksiyon yapılmadığı
taktirde bazı bitki patojenleri bu aletlerle kolayca bitkiden bitkiye bulaşmaktadır.
Üretim Materyali
Hastalık etmenleri ile bulaşık veya hastalıklara karşı hassas üretim materyalleri-
nin kullanılması hastalık etmenlerinin yayılmasına, temiz alanların bulaşmasına
ve ürün kayıplarına neden olur. Verimli, kaliteli, hastalıklardan ari ve hastalıklara
dayanıklı standart çeşitlerin kullanılmasına özen gösterilmelidir.
Gübreleme
Tek yanlı ve gereğinden fazla gübreleme yapılması bitkilerde mineral madde den-
gesizliklerine, dokuların gevşek yapılı olmasına ve çevre koşullarına dayanımları-
nın azalmasına neden olur.
Sulama
Sulama düzensizlikleri, yetersiz veya fazla sulama bitkilerin gelişimini olumsuz
etkiler. Fazla sulama köklerin boğulmasına neden olduğu gibi yetersiz sulama
bitkilerin gelişememesine, yüzeysel yapılan sulamalar ise kök sisteminin toprak
yüzeyine yakın gelişmesine neden olur. Bu şekilde kök sistemine sahip bitkiler
kuraklıktan daha fazla zarar görürler.
82 Fitopatoloji
ÇEVRE KİRLİLİĞİ
Endüstriyel üretim alanlarında ve yoğun yerleşim bölgelerinde çevreye salınan
atıklar bitkiler üzerinde önemli toksik etkiler oluşturmaktadır. Endüstriyel faali-
yetler, ısınma ve trafikten kaynaklanan çevre kirleticilerinin bitkilere olan olum-
suz etkileri birincil olarak zararlı maddenin konsantrasyonuna, etki süresine ve
bitkinin gelişme durumuna bağlıdır.
Gaz Kirleticiler
Kükürt Dioksit
Fosil yakıtlar kullanılan tüm fabrika ve santrallerden çıkan baca gazlarında önemli
gaz kirleticiler bulunur. Bu gaz kirleticilerden en önemlisi kükürt dioksit (SO2)’tir.
Birçok bitki SO2’e duyarlıdır ve 0.3-0.5 ppm konsantrasyonu bitkilere toksik etki
yapar. Stomalardan bitki dokularına ulaşır ve klorofilin parçalanmasına buna
bağlı olarak da yaprak damarları arasında kloroza, yüksek konsantrasyonlarda
ise beyazlaşmalara ve doku siyahlaşmasına neden olur. Bu belirtiler sonucunda
bitkide fotosentez azalır, erken yaprak dökümü ve cüceleşme meydana gelir. SO2
atmosferde hava nemi ile reaksiyona girerek asit yağmurlarına neden olur.
Ozon
Zararlı gazlardan bir diğeri ozon (O3) gazıdır. Ozon gazı özellikle otomobil eg-
zozlarından doğaya salınan azot dioksitin güneş ışığı etkisi ile oksijenle reaksiyo-
na girmesi sonucu oluşur. Bu gaz kirleticinin 0.1-0.35 ppm’ lik konsantrasyonları
bitkilerde kloroz ve beneklenmelere, turunçgil ve bağlarda erken yaprak dökümü
ile cüceleşmeye neden olur.
Flor ve Floridler
Flor gazları alüminyum, bakır, gübre fabrikaları ve petrol rafinerileri tarafından
çevreye salınan baca gazlarındandır. Bitkilerin yapraklarında uçtan veya kenarlar-
5. Ünite - Bitkilerde Hastalığa Neden Olan Çevresel Faktörler 83
dan itibaren önce renk açılması sonra kahverengileşme ve kurumalara neden olur.
Bu gaz bitkilerde birçok enzim aktivitesini etkiler. Zarar gören yapraklar dökülür,
bitki gelişimi, yaprak yüzey alanı ve kök gelişimi azalır.
Peroksiasil Nitratlar
Peroksiasil nitratlar (PAN) araç egzoz gazlarından biridir ve yerleşim yerlerine
yakın tarım arazilerinde zarar oluşturur. 0.02-0.1 ppm’ lik konsantrasyonları yap-
rakların alt yüzeyinin parlak görünüm almasına daha sonra da bronzlaşmasına
neden olur. Bu şekildeki yaprakların üst yüzeyi ise beyaz veya gümüşi renkte gö-
rülür.
Azot Oksitleri
Azot oksitleri (NO, NO2) daha çok bakteriyel faaliyetler sonucu daha düşük oran-
da da organik veya fosil yakıtların yanması sonucu üretilir. Bitkilerde SO2 zararı-
na benzer belirtiler oluşturur. Bununla beraber bitki gelişimini ve yaprak büyük-
lüğünü önemli derecede azaltır.
Özet
Bitkilerde strese sebep olan çevre koşulları hakkın- kahverengileşme, sürgün boğum aralarının kısal-
1 da sahip olduğu bilgileri kullanarak, bitki yetiştir- ması ve rozetleşme görülür. Çinko eksikliğinin en
me tekniklerini bunlar ile sentezlemek karakteristik belirtisi elma ve armutlarda yaprak
Bitkilerin hastalanmasına yol açan çevresel fak- rozetleşmesidir. Mangan eksikliğinde elma ve
törler, cansız hastalık etmenleri, parazit olmayan armutta yapraklarda damarlar arası kloroz görü-
hastalık etmenleri veya “fizyojen” olarak adlan- lür. Bakır eksikliğinde tahıllarda uç yapraklarda
dırılır. Bunlardan, elverişsiz atmosfer koşulla- sararma ve kuruma olur. Molibden eksikliğinde
rı ve elverişsiz toprak koşulları bitki gelişimini yaprak damar aralarında sararma görülür, bakla-
önemli oranda etkiler. Bitkiler hayati fonksi- gil köklerinde ise nodozite oluşmaz.
yonlarını sürdürebilmeleri için uygun atmosfer
ve toprak koşullarına ihtiyaç duyar. Örneğin Bitkilerde hatalı tarımsal işlemlerin oluşturduğu
sıcaklığın 15-30 °C arasında olması gereklidir. zararları tanımak ve tarımsal uygulamalarda
3
Bu bağlamda tarımsal alandaki ortalama sıcak- bunları dikkate almak
lık koşulları dikkate alınarak ürün deseni seçi- Bitki koruma ürünlerinin yanlış zamanda ve
mi yapılmalıdır. Bitkilerin topraktan yeterince yanlış dozlarda kullanılması, yanlış uygulama
su alabilmesi, köklerin boğulmasına meydan aletlerinin seçilmesi bitkilerde zarara yol açmak-
vermeyecek şekilde hava kapasitesine sahip ol- tadır. Topraktaki ve pülverizatör depolarındaki
ması istenir. Bu nedenle toprak yapısı ve bitki- herbisit kalıntıları da kültür bitkilerinde sıklıkla
nin istekleri göz önünde bulundurularak sulama zarar oluşturmaktadır. Bitkiler tek yanlı gübre-
yöntemleri uygulanmalıdır. Toprakta su fazlalığı lenmemeli ve aşırı kimyasal gübrelemeden ka-
varsa bitki köklerinin zarar görmemesi için dre- çınılmalıdır. Fidanlar derin dikilmemeli, üretim
naj ile fazla su uzaklaştırılır. Bitkilerin fotosentez materyalinin hastalıklardan ari olmasına dikkat
için yeterince ışık alabilmesi gereklidir. Işık azlı- edilmelidir. Sulama düzenli yapılmalı, aşırı sula-
ğı bitkilerde etiolasyona neden olur. Cılız, açık madan kaçınılmalıdır. Sulamada tuz oranı yüksek
yeşil ve ince gelişen bu etiole bitkilerin daha faz- yeraltı suları kullanılmamalıdır. Hasat zamanında
la ışıklanması sağlanmalıdır. yapılmalı ve meyvelerin yaralanması engellen-
melidir. Bir kültür bitkisi aynı tarlada üst üste
Bitki besin elementlerinin eksikliğinde bitkilerde devamlı ekildiğinde, bu bitkiyi hastalandıran et-
2 oluşan belirtileri tanımak menlerin o tarlada yoğunluk kazanacağı düşünü-
Azot eksikliğinde gelişme azalır, yapraklarda açık lerek, uygun bitkilerle münavebe yapılmalıdır.
yeşil renk oluşumu görülür. Potasyum eksikliğin-
de en önemli belirti genel solgunluk ve yaprak Çevre kirliliğinin bitkilerde oluşturduğu zararı ve
yanıklığıdır. Yaprakta yanıklık kenardan ve uçtan 4 önemini açıklamak
başlayarak içeriye doğru ilerler. Toprakta fosfor Endüstriyel üretim alanlarında ve yoğun yerle-
eksikliğinde bitkilerde bodurluk, dik gelişme, şim bölgelerinde çevreye salınan atıklar, tarım-
saplarda zayıflık ve kök büyümesinde gerileme sal üretim faaliyetlerinde kullanılan kimyasal
görülür. Kalsiyum eksikliğinde kök gelişiminde gübreler, bitki koruma ürünleri çevre kirliliğine
yavaşlama, hızlı gelişen genç sürgün uçlarında- neden olmaktadır. Çevre kirliliğinde fosil yakıt-
ki yapraklarda kloroz görülür. Ağaçta canlılık ların tüketilmesi sonucu ortaya çıkan kükürt di-
azalır. Magnezyum eksikliğinde yaşlı yapraklar oksit (SO2), Ozon (O3), flor ve floridler, peroksi-
ilk belirtisini verir ve damarlar arası kloroz, şid- asil nitratlar ve azot oksitleri (NO, NO2) gibi gaz
detli durumlarda yanıklık görülür. Demir ele- kirleticiler bitkilerde önemli zararlar oluşturur.
menti klorofilin yapı taşıdır ve eksikliğinde klo- Bunlardan kükürt ve azot oksitleri havanın nemi
rofil oluşmaz. Demir eksikliğine bağlı klorozun ile tepkimeye girerek asit yağmurlarına neden
belirtileri ilk olarak bitkilerin yeni oluşan genç olur. Ayrıca çimento ve yol tozları, demir, kur-
yapraklarında başlar daha ileri durumlarda yaşlı şun tozları bitkilerin stomalarını tıkayarak gaz
yapraklarda damarlar arası kloroz görülür. Bor alış verişini, yaprak üst yüzeyini kaplayarak fo-
eksikliğinde sürgünlerin uçlarındaki yaprakların tosentezi engellerler. Bu şekilde bitki gelişimini
damarlarında kırmızılaşma ile beraber kloroz, yavaşlatırlar. Duyarlı bitkilerde yanıklıklara ne-
sürgünlerin yakınındaki dalların kabuk altında den olurlar.
5. Ünite - Bitkilerde Hastalığa Neden Olan Çevresel Faktörler 85
Kendimizi Sınayalım
1. Bitkinin hangi organları soğuğa daha hassastır? 6. Hangi besin elementi eksikliğinde yaprak damarla-
a. Yaprakları rı arasında yanıklık oluşumu görülür?
b. Tohumları a. Fosfor
c. Çiçekleri b. Potasyum
d. Rizomları c. Magnezyum
e. Gövdeleri d. Kalsiyum
e. Çinko
2. Sert çekirdekli meyve ağaçları daha çok hangi tip
soğuk zararına uğrar? 7. Eksikliğinde bitkilerde klorofil oluşumunun engel-
a. Sonbahar erken donları lenmesi nedeniyle şiddetli kloroza neden olan besin
b. Şiddetli kış donları elementi hangisidir?
c. İlkbahar erken donları a. Demir
d. İlkbahar geç donları b. Fosfor
e. Sonbahar geç donları c. Kükürt
d. Çinko
3. Tahıllarda “zor olum” un nedeni aşağıdakilerde e. Molibden
hangisidir?
a. Yüksek sıcaklık 8. Pestisit toksisitesinin en tipik belirtisi nedir?
b. Nem yetersizliği a. Gelişme geriliği
c. Düşük sıcaklık b. Kök çürüklüğü
d. Nem fazlalığı c. Yaprak yanıklığı
e. Işık yetersizliği. d. Hızlı gelişme
e. Renksizleşme
4. Bitkilerde aşağıdaki nedenlerden hangisi solgunlu-
ğa neden olmaz? 9. Bitki yapraklarında gümüşi renk oluşumunun ne-
a. Havada nem fazlalığı deni aşağıdakilerden hangisidir?
b. Toprakta nem fazlalığı a. Kükürt dioksit
c. Toprakta nem azlığı b. Peroksiasil nitrat
d. Yüksek sıcaklık c. Azot oksitleri
e. Düşük sıcaklık d. Flor ve floridler
e. Asit yağmurları
5. Bitkiler aşağıdaki mineral maddelerden hangisine
daha az ihtiyaç duyarlar? 10. Hangi kirleticiler bitkilerde stomaları tıkayarak gaz
a. Azot alışverişine engel olur?
b. Fosfor a. Azot oksitleri
c. Molibden b. Peroksiasil nitrat
d. Potasyum c. Partikül kirleticiler
e. Magnezyum d. Smog
e. Asit yağmurları
86 Fitopatoloji
Sıra Sizde 3
Böyle arazilerde sert kil veya taş tabakası kırılmalı bitki
köklerinin toprağın derinliklerine ilerleyebilmesi sağ-
lanmalıdır.
Sıra Sizde 4
Bitkilerde kloroza birçok etken neden olabilir. En önem-
li nedenlerinden biri bitki besin elementi noksanlıkla-
rıdır. Birçok besin elementi noksanlığında yapraklarda
kloroz belirtileri görülür. Bu nedenle öncelikle hangi
besin elementi eksikliği olduğunun belirlenmesi gerek-
lidir. Bu amaçla toprak analizleri yapılması gereklidir.
Toprak analizleri sonuçlarına göre gübreleme yapılmalı-
dır. Ayrıca topraktaki su miktarı, hava kapasitesi, kireçli
olup olmayışı topraktaki organik madde miktarı da in-
celenerek toprakta besin elementleri yeterince bulunsa
5. Ünite - Bitkilerde Hastalığa Neden Olan Çevresel Faktörler 87
Yararlanılan Kaynaklar
bile bitkilerin bundan faydalanamayacağı da göz önüne Agrios, G.N. (2005). Plant Pathology, Fifth Edition.
alınmalıdır. Bu durumda toprağın yapısı düzeltilmeye Elsevier Academic Press, USA.
çalışılmalı veya bitkinin ihtiyacı olan besin elementleri Özer, Z., Güncan, A., Çıtır, A., Döken, M.T. (1976). Ge-
yapraktan verilmelidir. nel Fitopatoloji Ders Notları, Erzurum.
Baykal, N. (1995). Fitopatoloji, İkinci Baskı. Uludağ
Sıra Sizde 5 Üniversitesi Yayınları, Bursa.
Öncelikle yoğun ve salma sulama yapılmamalıdır. Bit- Erdiller, G. (1985). Fitopatoloji. Ankara Üniversitesi
kilerin ihtiyaç duyduğu miktarda ve zamanda sulama Ziraat Fakültesi Yayınları No:961, Ankara.
yapılmalıdır. Sulamada damlama sulama yöntemleri Kacar, B. (1984). Bitki Besleme. Ankara Üniversitesi
bu amaçla kullanılabilir. Kalitesi iyi olmayan yeraltı Ziraat Fakültesi Yayınları No: 899, Ankara.
suları sulamada kullanılmamalıdır. Toprak yapısı ince-
lenmeli ve killi topraklarda toprak yüzeyinde su birik-
mesi engellenmelidir. Toprak üzerinde biriken fazla su
drene edilmelidir. Ancak drenaj yapılması tuzlu suyun
akarsularına karışmasına neden olmakta, bu suların
tekrar sulama amaçlı kullanımları tuzlanma problemi-
ni tekrar ortaya çıkarmaktadır.
Sıra Sizde 6
Sanayi bölgeleri, fabrikalar ve termik santraller yoğun
oranda kirletici gaz ve partikül içeren baca atıklarını
doğaya salarlar. Bu gaz ve partiküller bitkilerde önemli
toksik etkiler oluşturur. Sanayi kuruluşları tarım arazi-
lerinden uzakta tesis edilmeli ve zararlı atıkların asgari
ölçüde doğaya salımı için gerekli önlemler alınmalıdır.
Bu amaçla baca filtrelerinin temizlikleri mutlaka yapıl-
malı ve atık arıtma sistemleri kurulmalıdır.
6
FİTOPATOLOJİ
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Funguslarda görülen morfolojik yapıları ayırt edebilecek;
Fungusların nasıl çoğaldığını açıklayabilecek;
Fungus ekolojisini tanımlayabilecek;
Fungusların bitkilerde oluşturduğu belirtileri ayırt edebilecek;
Fungusların sınıflandırılmasını tanımlayabileceksiniz.
bilgi ve becerilere sahip olacaksınız.
Anahtar Kavramlar
• Thallus • Fungus Ekolojisi
• Fungus Hücresi • Hastalık Belirtileri
• Özel Somatik Yapılar • Protozoa
• Hif Dokuları • Chromista
• Eşeysiz Çoğalma • Fungi
• Eşeyli Çoğalma
İçindekiler
• GİRİŞ
• FUNGUSLARIN MORFOLOJİSİ
Fungusların Neden Olduğu • FUNGUSLARIN ÇOĞALMASI
Fitopatoloji • FUNGUS EKOLOJİSİ
Bitki Hastalıkları
• FUNGUSLARIN BİTKİLERDE
OLUŞTURDUĞU BELİRTİLER
• FUNGUSLARIN SINIFLANDIRILMASI
Fungusların Neden Olduğu
Bitki Hastalıkları
GİRİŞ
Fungusların neden olduğu bitki hastalıkları, bitkisel ürünlerin verim ve kalitele-
rinde büyük kayıplara neden olurlar. Bitki hastalıklarının oluşturduğu kayıplar
bitki çeşidine, patojene, çevre şartlarına ve uygulanan kontrol yöntemlerine bağlı
olarak değişkenlik göstermektedir. Bitkisel ürünlerdeki kayıplar tarlada yetiştir-
me periyodu esnasında veya ürünlerin depolama süresince oluşabilmektedir.
Bu güne kadar yapılan çalışmalar ile yaklaşık 100 000’nin üstünde fungus tü-
rünün varlığı bilinmektedir. Bu fungus türlerinin çoğunluğu saprofit karakterde
olup, ölü organik materyaller üzerinde yaşarlar ve onları parçalayarak doğada
geri dönüşümü gerçekleştirirler. Yaklaşık 50 fungus türü insanlarda, bir o kadarı
da hayvanlarda çeşitli hastalıklara neden olmaktadır. Bununla birlikte yakla-
şık 10 000’den fazla fungus türü ise bitkilerde hastalık oluşturmaktadır. Bitki
türlerinin tamamı bir veya daha fazla fungusun saldırısına hedef olmaktadır.
Parazitik fungusların her biri ise bir veya daha fazla sayıda bitki türünü enfekte
edebilmektedir.
FUNGUSLARIN MORFOLOJİSİ
Thallus
Fungusların vücudunu oluşturan somatik yapıya thallus adı verilmektedir. Fun-
guslarda miselyum, plasmodium, pseudomiselyum veya tek hücre olmak üzere
farklı thallus tipleri görülmektedir. Bu thallus tiplerinden en yaygın olarak görü-
leni miselyumdur. Funguslarda iplik formunda olan ve farklı yönlerde dallanıp
gelişen somatik yapının tamamı miselyum olarak bilinmektedir. Miselyumdaki
her bir dal veya iplik formundaki yapı ise hif olarak isimlendirilmektedir. Hif Hif: Mikroskobik büyüklükte,
mikroskobik büyüklükte, iplik formunda ve dallanabilme özelliğine sahiptir (Fo- iplik formunda ve
dallanabilme özelliğine sahip
toğraf 6.1.a). Yeni bir hif genellikle bir sporun çimlenmesinden oluşur. Sporun funguslarda yaygın olarak
çimlenmesi sonucu oluşan çim tüpünün uzaması ile sonsuz büyüme yeteneğine görülen somatik yapı.
sahip hif meydana gelir. Bir ortam üzerinde hiflerin gelişmeleri aşılandığı nok-
tadan itibaren her yönde olup sonuçta yuvarlak veya yuvarlağa yakın bir koloni
oluşmaktadır (Fotoğraf 6.1.b).
90 Fitopatoloji
Fotoğraf 6.1
Fungus hifi (a),
yapay ortamda
fungus koloni
gelişimi (b).
Önceleri ilkel funguslar olarak bilinen, şimdi Protozoa alemi içerisinde yer alan
fungus benzeri organizmalarda görülen thallus tipi ise plasmodiumdur. İlkel fungus-
6. Ünite - Fungusların Neden Olduğu Bitki Hastalıkları 91
ların bir kısmında thallus tek hücre halinde de olmaktadır. Bazı funguslarda özellikle
mayalarda tek hücreli thallusun tomurcuklanarak bir zincir şeklini alması ile pse-
udomiselyum tip thallus oluşmaktadır. Pseudomiselyumu oluşturan hücrelerin bü-
yüklükleri birbirine eşit olmadığı gibi bu tip thallusta dallanmalar da oluşmaktadır.
Funguslarda görülen somatik yapıya ne ad verilir ve hangi tip somatik yapılar oluşur?
1
Fungus Hücresi
Funguslar genellikle mikroskopla görülebilen, ekseriyetle hif şeklinde dallanmış
somatik yapıları bulunan, klorofil içermeyen ve spor oluşturan ökaryotik hücre ya-
pısına sahip organizmalardır. Ökaryotik hücrelerde gerçek bir nukleus (çekirdek)
bulunmaktadır. Fungus hücresi, en dışta hücre duvarı olmak üzere başlıca sitoplaz-
mik membran (plazmalemma), sitoplazma ve çekirdekten oluşmuştur (Şekil 6.1).
Şekil 6.1
Fungus hücresinin
yapısı.
Funguslarda hücre duvarının yapısında ana madde olarak kitin ve glukan bulun-
makta, selüloz bulunmamaktadır. Bu temel yapı taşları polisakkarit ve glikoprotein
içeren bir tabaka içerisinde yer almaktadır. Fungus hücre duvarı hücreye şekil ver-
mekte, dış şartlardan hücreyi korumakta, renkli veya renksiz olabilmektedir.
Hücre duvarının en alt katı sitoplazmik membran ile birleşmiştir. Sitoplazmik
membran yarı geçirgen bir zardır, hücre içerisine giren ve çıkan maddelerin geçi-
şini kontrol eder. Fungus hücrelerinde sitoplazmik membran bazı kısımlarda içeri
çökerek hücre duvarı ile arasında cepler oluşturmaktadır ki bunlara lomasome adı
verilmektedir.
92 Fitopatoloji
Appresorium, fungus sporunun çimlenmesi sonucu oluşan çim tüpü veya hif
ucundaki basit veya çıkıntı şeklindeki şişkinlik olup konukçu dokuya tutunma
işlevini görür (Şekil 6.5).
Şekil 6.3
Fungus sporunun
çimlenmesi ile
doku yüzeyinde
appresorium ve
hücre içerisinde
haustorium
oluşumu.
Rizomorf, birbirine paralel olarak gelişen çok sayıda hifin birbirleri ile yapışa-
rak oluşturdukları ip şeklindeki dokulardır.
Plektenkimatik doku, hiflerin birbirleri ile karışıp oluşturdukları dokuları ifa-
de eden genel bir addır. Hifler birbirlerinden ayrı ayrı görülebilecek şekilde gevşek
bir yapıda ise prozenkimatik doku, çok sıkı bir şekilde karışmış, hücre duvarları
ince ve hücreler yuvarlak köşeli ise pseudoparankimatik doku, pseudoparanki-
matik dokuda hücre duvarları kalın ve koyu renkli ise pseudosklorenşimatik doku
olarak isimlendirilmektedir.
Skleroti, hiflerin bir kitle halinde agregatlaşması sonucunda oluşan uygun ol-
mayan şartlara dayanıklı dinlenme yapısıdır. Aynı zamanda depo organı olup şekil,
boyut ve renk açısından fungus türlerine göre büyük farklılıklar göstermektedirler.
Pseudoskleroti, skleroti benzeri bir yapı olup sadece fungal materyalden oluş-
mamıştır. Fungal materyale ilave olarak kumlu toprak, bitkisel veya hayvansal
materyal de içermektedir. Şapkalı fungusların toprak üzerindeki üreme yapıları-
nın toprak altındaki kaynağını oluşturmaktadır.
Pseudorhiza, şapkalı fungusların miselyumunun oluştuğu toprak altında bu-
lunan fungal materyale ilave olarak kök ve bitki artıklarından oluşan yapıdır. Bu
yapıdan çıkan miseller bir sütün şeklinde birleşerek toprak yüzeyine çıkar ve bu-
rada üreme yapısını oluşturur.
Stroma, içerisinde veya üzerinde üreme yapılarının oluştuğu hif dokularını
ifade eder.
FUNGUSLARIN ÇOĞALMASI
Fungusların büyük çoğunluğu eşeysiz ve eşeyli olmak üzere iki yolla çoğalmakta-
dırlar. Genel olarak çok sayıda üreme yapısının meydana gelmesi ve bunların et-
rafa yayılarak epidemi oluşturmalarında fungus türleri açısından eşeysiz çoğalma
daha önemlidir. Eşeysiz çoğalma sonucunda çok sayıda yeni fert oluşur ve bu tip
çoğalma genellikle bir vejetasyon periyodunda bir kaç defa tekrar edebilmektedir.
Ancak eşeyli çoğalma birçok fungusta senede sadece bir kez oluşmakta, tür içi
genetik çeşitliliğin artması açısından önemli olmakta ve eşeyli çoğalma yapıla-
rının genellikle fungus türlerinin konukçusuz dönemi yani kışı geçirmede rolü
bulunmaktadır.
Eşeysiz Çoğalma
Eşeysiz çoğalma, genellikle thallus hücrelerinin farklı yollarla serbest kalıp çim-
lenerek yeni bir thallus oluşturması ile gerçekleşmektedir. Funguslarda görülen
eşeysiz çoğalma yolları, somatik yapı olan thallusun parçalanması veya spor oluş-
turması yolu ile gerçekleşmektedir. Somatik yapının parçalanması sonucunda,
herhangi bir hif parçası sağlam bir hücre içeriyorsa bu hücre büyüme yeteneğine
sahiptir ve yeni bir hif oluşturabilmektedir. Eşeysiz spor oluşturma, funguslarda
en yaygın olarak görülen eşeysiz çoğalma şeklidir. Eğer thallusun bir hücresi ser-
best kalıp tek başına yeni bir thallus oluşturma yeteneğine sahip ise bu bir eşeysiz
spordur. Eşeysiz sporlar oluş durumlarına göre sporangiospor, thallospor ve konidi
olmak üzere üçe ayrılırlar.
Sporangiospor
Sporangiosporlar, sporangiofor adlı sapçıklar üzerinde oluşan sporangium adlı kese-
ler içerisinde oluşurlar (Fotoğraf 6.3). Sporangium peridium adı verilen bir zar ile
çevrili olup çok sayıda haploid çekirdek ve protoplazmadan oluşmaktadır. Olgun-
6. Ünite - Fungusların Neden Olduğu Bitki Hastalıkları 95
laştığı zaman protoplazma tek çekirdek içeren parçalara ayrılmakta ve her birinin
etrafı membran veya hücre duvarı ile çevrelenerek sporangiospor formunu al-
maktadır. Kamçılı ve bu nedenle su içerisinde hareket etme kabiliyetinde olanlara
zoospor, hareketsiz olanlara ise aplanospor adı verilir.
Thallospor
Thallus hücrelerinin spora dönüşmesi ile oluşan spor tipidir. Arthrospor ve kla-
midospor olmak üzere iki tip thallospor bulunmaktadır (Fotoğraf 6.5). Arthros-
porlar, hiflerde uçtan itibaren hücrelerin yuvarlaklaşıp, birbirlerinden septumla
ayrılmaları ile oluşurlar. Klamidosporlar ise hiflerin ara kısmında kalan hücre-
lerin duvarlarının kalınlaşması ve yuvarlaklaşması sonucu oluşmaktadır. Klami-
dosporlar bazen çeşitli spor hücrelerinde de oluşabilmektedir.
Fotoğraf 6.5
Funguslarda
görülen thallospor
tipleri; a)
arthrospor, b)
klamidospor (ks).
Konidi
Konidiler genellikle konidiofor adlı spor taşıyıcıları üzerinde oluşurlar (Fotoğraf
6.6). Konidioforlar ana hife benzer basit yapıda veya ana hiften farklı ve çeşitli
şekillerde dallanmış bir yapıda olabilmektedir. Konidiler serbest olarak konidi-
oforlar üzerinde oluşabildiği gibi, ayrıca piknidium adlı yuvarlağa yakın kapalı
organlarda ve aservulus adlı açık yastıklarda da oluşurlar. Fungus türlerine göre
konidiler şekil, renk ve hücre sayısı bakımından büyük farklılıklar gösterirler.
Fotoğraf 6.6
Funguslarda
konidiofor (kf)
üzerinde konidi (k)
oluşumu.
96 Fitopatoloji
Eşeyli Çoğalma
Eşeyli çoğalma, birbirine eşey olarak uygun iki haploid (n) çekirdeğin birleşme-
si olarak karakterize edilir. Bu çoğalma şeklinde çekirdeklerin, eşey hücrelerinin
(gamet) veya eşey organlarının (gametangium) birleşmesi söz konusudur.
Eşeyli çoğalma plasmogami, karyogami ve mayoz bölünme olmak üzere üç
aşamada gerçekleşmektedir (Şekil 6.3). Plasmogami, farklı eşeylikteki iki haploid
çekirdeği yan yana getirmek üzere iki hücrenin protoplazmalarının birleşmesidir.
Bunun sonucunda dikaryotik (n+n) hücre oluşur.
Plasmogamiden sonra iki haploid çekirdeğin birleşmesi ile karyogami oluşur
ve diploid (2n) karakterli çekirdek meydana gelir. Karyogamiyi takiben diploid
zigot mayoz bölünme ile tekrar haploid duruma indirgenir ve sonuçta dört adet
haploid nukleus oluşur. Bu haploid nukleusların etrafı protoplazma ile çevrelene-
rek eşeyli haploid sporlar oluşur. Bazı fungus gruplarında eşeyli çoğalmada mayoz
bölünmeyi takiben mitoz bölünme de oluşmaktadır. Fungus gruplarına göre olu-
şan eşeyli sporlar; dinlenme sporu, oospor, zigospor, askospor veya basidiospor
olarak isimlendirilmektedir.
Şekil 6.3
Funguslarda eşeyli
çoğalmada görülen
dönemler.
FUNGUS EKOLOJİSİ
Bitki patojeni fungusların hemen tamamı yaşamlarının bir dönemini konukçuları
olan bitkilerde geçirirler, konukçu bitkilerin olmadığı dönemi veya kış dönemini
ise topraktaki bitki artıklarında, toprakta veya diğer farklı yollarla geçirmek du-
rumundadırlar.
Funguslar gıdalarını ya canlı organizmaları parazitleyerek veya ölü organik
maddelerden sağlarlar. Sadece ölü organik maddelerden gıdalarını temin eden
ve parazitik özellik göstermeyenlere obligat saprofit denilmektedir. Bazı funguslar
biyotrof özellik göstermekte, doğada sadece canlı konukçularda gelişip çoğalabil-
mektedirler. Bu organizmalar obligat parazit olarak isimlendirilir. Bu tip funguslar
yaşamlarının büyük bir kısmını konukçularında geçirmekte, konukçusuz dönemi
oluşturdukları çeşitli üreme yapıları ile toprakta veya bitki artıklarında geçirmek-
6. Ünite - Fungusların Neden Olduğu Bitki Hastalıkları 97
Yaprak Lekeleri
Ölmüş veya zarar görmüş bitki hücrelerinin bulunduğu yapraklardaki lokal lez-
yonlardır (Fotoğraf 6.7.a). Lekeler yakından incelendiğinde, bunların bir merkezi
olduğu ve sağlıklı dokudan bir sınırla ayrıldığı görülür. Bir hastalığı tanımlarken
lekelerin yerini, şeklini, büyüklüğünü, sınırlı olup olmadığını, rengini ve gelişme
dönemlerindeki değişiklikleri dikkate almak gerekir.
Fotoğraf 6.7
Fungusların
neden olduğu
yaprak lekeleri (a)
ve çökerten (b)
belirtisi.
Çökerten
Toprak veya tohumda bulunan patojenlerin neden olduğu bir durumdur. Genç
fidelerin kök boğazlarına arız olan patojenlerin, bu kısımlardan bitkileri zayıflatıp
tek veya toplu olarak toprak yüzeyine devrilmelerine ve ölümlerine neden olma-
sıdır (Fotoğraf 6.7.b). Örneğin, Pythium debaryanum, Rhizoctonia solani gibi fun-
guslar çökerten belirtisini oluştururlar.
Yanıklık
Bitkinin yaprak, dal, sürgün veya çiçeklerinin hızlı bir şekilde kahverengileşip öl-
mesi şeklinde görülür.
Kanser
Bitkilerin gövdelerinde veya dallarında görülen çökük lokal nekrotik lezyonlardır
(Fotoğraf 6.8.a).
bitkiler önce yapraklarını döker, takiben kuruma gövdeye ve buradan köklere ka-
dar geçerse bitki ölür.
Kök Çürüklüğü
Bitkilerin kök sisteminin tamamının veya bir kısmının çürümesi veya bozulması
ile oluşur.
Kök Kalınlaşması
Bitki köklerinin yumru benzeri yapılar olarak düzensiz şekilde genişlemesidir
(Fotoğraf 6.8.b).
Fotoğraf 6.8
Kanser (a) ve
köklerde kalınlaşma
(b) belirtileri.
Antraknoz
Bir kısım fungusun etkisi ile bitkilerin gövde, yaprak, meyve veya çiçeklerinde
ortaya çıkan nekrotik ve çökük lezyonlardır.
Uyuz
Bitkilerin meyve, yaprak veya yumru gibi organlarında yüzeysel çıkıntılar, çök-
meler veya çatlamalar şeklinde oluşan uyuz benzeri lokal lezyonlardır.
6. Ünite - Fungusların Neden Olduğu Bitki Hastalıkları 101
Gelişme Geriliği
Bitkilerin canlı görünüşlerini giderek yitirmesi, bitki gelişiminin zayıflaması, yap-
rakların küçük, gevrek, sarı veya kırmızı renge dönüşmesi veya yaprak dökülmesi
şeklinde belirtilerin görülmesidir.
Yukarıdaki belirtilere ek olarak funguslar solgunluk, sürme, rastık, pas ve kül-
lemeye de neden olurlar.
Solgunluk
Turgor basıncının azalması veya kaybolması sonucu yaprak ve sürgünlerin pörsü-
mesi ve sararması sonucunda oluşmaktadır (Fotoğraf 6.9).
Fotoğraf 6.9
Solgunluk belirtisi.
Sürme ve Rastık
Tohumun iç kısmının veya tohum yerinde oluşan bir zarın iç kısmının fungusla-
rın misel veya sporları ile dolmasıdır (Fotoğraf 6.10).
Fotoğraf 6.10
Başakta sürme
(a) ve rastık (b)
belirtisi.
102 Fitopatoloji
Pas
Yaprak veya gövdelerde pas renginde ortaya çıkan küçük veya büyük lezyonlar
olarak görülür (Fotoğraf 6.11). Bu lezyonlar aslında fungusun çeşitli tipte sporla-
rını içeren spor yataklarıdır.
Fotoğraf 6.11
Yaprak ve sapta pas
belirtisi.
Külleme
Bitkilerin yaprak, gövde, çiçek veya meyvelerinin fungusun beyaz misel veya çe-
şitli üreme yapıları ile kaplanması sonucu oluşur (Fotoğraf 6.12).
Fotoğraf 6.12
Yaprakta külleme
belirtisi.
6. Ünite - Fungusların Neden Olduğu Bitki Hastalıkları 103
FUNGUSLARIN SINIFLANDIRILMASI
Fungus ve fungus benzeri organizmalar bitkilerde hastalık oluşturan ve fazla sa-
yıda tür içeren geniş bir gruptur. Tür sayısının fazla olması nedeni ile burada sa-
dece bitkilerde hastalık oluşturanlardan bahsedilecektir. Önceden ilkel funguslar
olarak bilinen Myxomycota ve Plasmodiophoromycota grubu funguslar şimdi
Protozoa alemi, Oomycota grubu funguslar Chromista alemi içerisinde fungus
benzeri organizmalar olarak kabul edilmektedir. Gerçek fungus olarak bilinen
Chytridiomycota, Zygomycota, Ascomycota, Basidiomycota ve Deuteromycota
gruplarına ait olanlar ise Fungi (Fungus) aleminde yer almaktadır.
Diğer organizmalarda olduğu gibi funguslar da belirli bir sisteme göre katego-
rilere ayrılmaktadır. Bu kategoriler ve aldıkları ekler sırası ile alem, bölüm (-myco-
ta), alt bölüm (-mycotina), sınıf (-mycetes), alt sınıf (-mycetidae), takım (-ales),
familya (-aceae), cins ve tür şeklindedir. Binomial sisteme göre bütün canlıların
bilimsel ismi iki kelimeden oluşmaktadır. Bunlardan birincisi cins, ikincisi ise tür
adıdır ve Latince olarak yazılmaktadır. Örneğin Venturia inaequalis’de birinci ke-
lime cins ismini, ikinci kelime ise tür ismini ifade etmektedir. Binomial isimler
elle yazılırken altları çizilmeli, basılı metinlerde ise italik harflerle yazılmalıdır.
Alem: Protozoa
Bu alemde yer alan organizmalar tek hücreli veya basit çok hücreli olup, plasmo-
dium tipi thallusa sahiptir. Myxomycota ve Plasmodiophoromycota gibi fungus
benzeri organizmalara ilaveten birçok organizmayı da içermektedir.
Bölüm: Myxomycota
Thallusu, plasmodium veya plasmodium benzeri yapılardır. Plasmodiumda hüc-
re duvarı bulunmadığından belli bir şekli yoktur. Eşeysiz sporu zoospordur ve
iki adet kamçıya sahiptir. Toprak yüzeyine yakın olan bitkiler üzerinde gelişir ve
onların yüzeyini kaplar fakat bitkileri enfekte etmez. Saprofitik özellik gösterirler.
Bölüm: Plasmodiophoromycota
Bu bölümde yer alan fungus benzeri organizmalar bitkilerde obligat endopa-
razittirler ve genellikle konukçu hücrelerinde anormal büyümeler oluştururlar.
Somatik yapıları plasmodium olup, konukçu hücre içinde oluşur. Eşeysiz üreme-
de görülen zoosporlar boyları birbirine eşit olmayan iki kamçıya sahiptir. Eşeyli
üreme sonucu oluşan dinlenme sporları toprakta uzun yıllar canlılıklarını ko-
ruyabilmektedir. Kültür bitkilerinde ekonomik öneme sahip hastalık oluşturan
türler bulunmaktadır. Lahanada kök kalınlaşması (kök uru) hastalığını Plasmo-
diophora brassicae (Fotoğraf 6.8.b), patates tozlu uyuz hastalığını Spongospora
subterranea oluşturmaktadır. Buğday ve diğer hububatlarda parazit olan Polym-
yxa graminis de bu gruptan bitki parazitidir. Spongospora ve Polymyxa cinsleri-
ne giren bazı türler virüsleri hasta bitkilerden sağlıklı bitkilere taşımada vektör
olarak da rol oynarlar.
104 Fitopatoloji
Bölüm: Oomycota
Bu bölümde yer alan fungus benzeri organizmalarda, eşeysiz üremede biri tüylü
olmak üzere iki kamçılı zoosporları sporangium adlı bir kese içerisinde oluşmak-
tadır. Konukçuya ulaşan zoosporlar kamçılarını absorbe edip çimlenerek septasız
hif oluştururlar. Ayrıca bazen sporangium doğrudan bir spor gibi de çimlenebil-
mektedir. Eşeyli çoğalma sonucu kötü koşullara dayanıklı oosporlar oluşmakta-
dır. Kültür bitkilerinde ekonomik açıdan çok önemli obligat veya fakültatif parazit
bitki patojenlerini içermektedir. Bu bölümde yer alan Oomycetes sınıfında bitki
patojeni türler bulunmaktadır.
Beyaz pas hastalığını oluşturan Albugo cinsine ait türler obligat parazittirler. Bu
cins bitkilerin kökleri hariç toprak üstü organlarında beyaz lekeler oluşturur. Bu
beyaz lekeler, fungusun epidermis altında zincir şeklinde gelişen sporangiumlarının
epidermisi yırtıp dışarı çıkması sonucu görülürler. Albugo candida, Crucifer’lerde
önemli bir hastalık etmeni olup, bu bitkilerde beyaz pas hastalığını oluşturur.
Pythium ve Phytophthora cinslerine giren türler fakültatif parazittirler. Pythi-
um türleri toprak yolu ile bitkilerin toprak altı aksamlarını enfekte edip onları
hastalandırırlar. Bu cinsten Pythium debaryanum daha ziyade havadar olmayan
sulu toprakta, zayıf kalmış ve sık ekilmiş fideliklerde çökerten hastalığını oluştu-
rur (Fotoğraf 6.7.b). Hastalığa yakalanan bitkiler kök boğazlarından toprak yü-
züne devrilir ve takiben ölürler. Fungus bu ölü bitkiler üzerinde hayatını saprofit
olarak devam ettirir.
Phytophthora cinsi birçok bitki patojeni fungus türünü içermektedir. Bu tür-
lerden bir tanesi olan patates mildiyösü etmeni Phytophthora infestans, çevresel
şartların uygun olduğu hemen her yerde büyük epidemiler oluşturur. Bu hastalık
sadece tarlada değil aynı zamanda depoda da kendisini gösterir. Hastalığa yakala-
nan bitkilerin yapraklarında sınırları belirsiz sarımtırak lekeler oluşur. Bu lekeler
daha sonra kuruyarak nekrotik hal alır (Fotoğraf 6.13.a). Yaprakların alt yüzeyin-
de fungusun sporangium ve sporangioforlarından oluşan fungal örtüye bilhassa
lekeler kurumadan önce rastlanır. Patates yumrularının yüzeyinde bant şeklinde
çöküntüler ve iç dokuda da lezyonlar oluşur (Fotoğraf 6.13.b).
Fotoğraf 6.13
Patates
mildiyösünün
yaprak (a) ve
yumrudaki (b)
belirtisi.
6. Ünite - Fungusların Neden Olduğu Bitki Hastalıkları 105
Alem: Fungi
Miselyum oluşturan funguslar olup hücre duvarının yapısında kitin ve glukan bu-
lunmaktadır.
Bölüm: Chytridiomycota
Bu bölümde yer alan funguslarda, eşeysiz spor olan zoospor tek bir kamçıya sa-
hiptir. Hifleri septumsuz olup bu yüzden çok nukleusludur. Eşeyli üremede fark-
lı yollar görülmekte, dinlenme sporu veya sporangiumu oluşmaktadır. Chytri-
diomycetes sınıfında yer alan ve kültür bitkilerinde ekonomik zarar oluşturan
Synchytrium endobioticum patateslerde siğil hastalığı, Physoderma zeae-maydis
mısır kahverengi hastalığı etmenidir.
Patateste siğil hastalığını oluşturan S. endobioticum iç ve dış karantinaya tabi
bir hastalık etmeni olup, son yıllarda ülkemizde de belirlenmiştir. Hastalık patates
bitkilerinin toprak altında kalan gövde, stolon ve özellikle yumrularında farklı
büyüklüklerde tümörler oluşturmaktadır. Toprakta fungusun sporangiumu uzun
yıllar canlılığını sürdürebildiğinden dolayı hastalığın görüldüğü alanlarda karan-
tina önlemleri uygulanmaktadır. Lahana köklerinde parazit olan Olpidium brassi-
cae da bu bölümde yer alan bir tür olup, çeşitli virüsleri hasta bitkilerden sağlıklı
bitkilere taşımada vektör olarak da rol oynamaktadır.
106 Fitopatoloji
Bölüm: Zygomycota
Sporangium içerisinde oluşan hareketsiz aplanosporlar eşeysiz spordur. Hareketli
zoospor bulunmamaktadır. Eşeyli üreme sonucu zigospor oluşmakta ve dinlenme
sporu olarak rol oynamaktadır. Bu bölüm içerisinde yer alan Zygomycetes sınıfı
bitki, insan ve hayvanlarda saprofit veya zayıf parazit olan türleri içermektedir.
Mucor ve Rhizopus cinslerine ait türler meyve ve sebzelerde özellikle depolama
ve taşıma esnasında yumuşak çürüklük oluştururlar.
Bölüm: Ascomycota
Askus adı verilen ve içinde ortalama olarak sekiz adet eşeyli spor olan askospor-
ları içeren keseleri ile tanınır. Askuslar bazı türlerde doku yüzeyinde oluşabildiği
gibi, çoğu türde cleistothecium, perithecium, apothecium veya ascostroma adı ve-
rilen askokarplar içerisinde oluşmaktadır. Hifleri septumludur. Eşeysiz üremede
yaygın olarak görülen spor tipi konidi olup, bunlar konidioforlar üzerinde oluşa-
bildiği gibi piknidium veya aservulus adlı spor yataklarında da oluşabilmektedir.
Eşeysiz üremede türlere bağlı olarak arthrospor veya klamidospor oluşumu da
görülmektedir.
Askokarp bulunmayan ve bu nedenle askusları serbest halde konukçu doku
yüzeyinde oluşan funguslardan Taphrina deformans, şeftali yaprak kıvırcıklığı ve
Taphrina pruni, erik cep hastalığını oluşturmaktadır. Şeftali yaprak kıvırcıklığı
hastalığına neden olan T. deformans, şeftali yetiştiriciliği yapılan hemen her yerde
görülmektedir. Hastalık ilk sürgünlerde yapraklar oluşmaya başladığında yaprak-
larda kırmızı, sarı renklerle birlikte kıvrılma ve kalınlaşma şeklinde deformasyon-
lar olarak kendini gösterir. Hastalığın ilerlemesi ile yapraklar tamamen kuruyup
dökülmektedir. Bilhassa nemli dönemlerde yaprakların alt ve üst yüzeylerinde as-
kusların oluştuğu beyaz bir fungal tabaka ortaya çıkmaktadır. Kışı konukçu bitki
üzerinde oluşan konidi, askospor veya miselleri ile geçirir.
Külleme hastalıklarını oluşturan ve obligat parazit olan türlerde askuslar cle-
istothecium adı verilen askokarplar içerisinde oluşmaktadır. Fungusun misel, ko-
nidi ve cleistotheciumu konukçu bitki dokusunun yüzeyinde gelişmektedir. Bu
nedenle bitkilerin yaprak, dal, sürgün veya çiçeklerinde tozlumsu bir görünüm
ortaya çıkar (Fotoğraf 6.12) ve özellikle gelişme döneminin sonuna doğru oluşan
siyah renkte yuvarlak görünüşteki cleistotheciumlar hastalığı tanımada rol oynar.
Fungus miseli besin ve su ihtiyacını epidermis hücrelerine saldıkları haustorium-
ları ile sağlar. Sphaerotheca pannosa şeftalide, Podosphaera leucotricha elmada,
Erysiphe graminis hububatta, Uncinula necator bağda, Leveillula taurica sebzelerde
ve Phyllactinia corylea fındıkta külleme hastalıklarını oluşturan türlerdir. Külleme
hastalıkları ile mücadelede dayanıklı çeşitlerin kullanılması ve kışlayan inokulu-
mu azaltmak için bitki artıklarının toplanıp imha edilmesi önemlidir. İlaçlı mü-
cadelede ise kükürt ve kükürtlü preparatlar ile sistemik ilaçlar kullanılmaktadır.
Tek çeperli askuslara sahip ve perithecium tipi askokarp görülen funguslar-
dan Claviceps purpurea, çavdarlarda çavdar mahmuzu hastalığına neden olmakta,
enfekteli bitkilerde çavdar başağı olgunlaşmaya başlayınca, kapçıklar arasında si-
yah, boynuz gibi sert çıkıntılar olan sklerotiler oluşur. Diğer türlerden Rosellinia
necatrix ağaçlarda beyaz kök çürüklüğü, Gnomonia leptostyla ceviz antraknozu,
Glomerella lindemuthianum fasulye antraknozu, Nectria galligena ağaçlarda dal
kanseri (Fotoğraf 6.8.a), Polystigma rubrum et lekesi, Hypocrea (Verticillium) ve
Gibberella (Fusarium) türleri birçok bitkide solgunluk (Fotoğraf 6.9) veya kök çü-
rüklüğü hastalıklarını oluşturmaktadır.
6. Ünite - Fungusların Neden Olduğu Bitki Hastalıkları 107
Bölüm: Basidiomycota
Fungusların en büyük bölümlerinden birisi olup, bazı türleri hububatta pas, sür-
me ve rastık hastalıklarını oluşturur. Diğer türler orman, park ağaçları, depodaki
odunları, rutubetli yerlerde binaların ahşap kısımlarını tahrip eder ve çürütürler.
Bazı şapkalı funguslar insan gıdasını oluşturmasına karşın diğer bazıları insanlar
için çok zehirlidir.
Bu bölümdeki türlerde septumlu hif bulunmaktadır. Bazıları rizomorf oluş-
turur. Eşeyli üremede görülen spor tipi basidiospor olup basidiumlarda sterigma
adı verilen sapçıklar üzerinde oluşur. Üreme organına basidiokarp denilir. Ör-
neğin; şapkalı funguslarda şapka bir basidiokarpdır. Bitki hastalıkları yönünden
önemli olan pas, sürme ve rastık hastalıklarını oluşturan türlerde ise basidiokarp
bulunmaz. Eşeysiz üreme tomurcuklanma, miselyumların bölünmesi ve konidi-
lerle olur. Sürme ve rastık hastalık etmenlerindeki eşeysiz spor teliospor, pas has-
talıklarında ise üredospor olarak isimlendirilen sporlardır.
Basidiokarp bulunmayan, eşeysiz sporu teliospor, eşeyli sporu basidiospor
olan sürme ve rastık hastalıklarını oluşturan türler Ustilaginales takımı içerisinde
yer almakta ve hububatta her yıl milyonlarca liralık kayıp oluşturmaktadırlar. Bu
108 Fitopatoloji
Buğday ve arpada görülen sürme ve rastık hastalık belirtileri arasında ne fark vardır?
5
Uredinales takımında basidiokarp bulunmamakta, teliospor, basidiospor,
spermati, aeciospor ve üredospor olarak isimlendirilen en az iki ve daha fazla
sayıda sporu olan ve pas hastalıklarını oluşturan türleri içermektedir. Bu türler
obligat parazit olup, üredosporlar mevsim içerisinde tekrar tekrar oluşmaktadır.
Pas funguslarından bazıları ancak belirli türlere özelleşmiştir. Bazıları hayatla-
rını sadece bir konukçu üzerinde tamamlamalarına rağmen diğer bazıları hastalık
devrinin bir kısmını bir konukçuda, geri kalanını ise diğer bir konukçuda geçirir.
Bu tip funguslar spermati ve aeciospor devrelerini ara konukçu olan bitkide, üre-
dospor ve varsa teliospor dönemini ana konukçu olan bitkide geçirir. Basidiospor
dönemi ise bitki artıklarında kışı geçiren teliosporların çimlenmesi ile oluşmakta-
dır. Bu spor tiplerinden basidiospor, aeciospor ve üredosporlar konukçu bitkileri
enfekte etmektedir.
Konukçuları olan çeşitli hububatlarda pas hastalık etmenlerinden Puccinia
graminis kara pas, Puccinia striiformis sarı pas, Puccinia recondita kahverengi pas,
Puccinia coronata taçlı pas ve Puccinia helianthi ayçiçeği pas hastalıklarını oluştur-
maktadır. Bu hastalıkların tipik belirtileri sapta ve bilhassa yapraklarda ilk önce
sarıdan turuncuya kadar değişen üredospor döneminde görülen fungus spor kü-
melerini, daha sonra kahverengiden siyaha kadar değişen teliospor döneminde
6. Ünite - Fungusların Neden Olduğu Bitki Hastalıkları 109
görülen spor kümelerini oluştururlar (Fotoğraf 6.11). Puccinia cinsi pas hastalık-
larına karşı uygulanan genel mücadele yöntemleri;
• En etkili yöntem dayanıklı çeşitlerin kullanılması,
• Sık ekim yapılmamalı,
• Pas hastalıklarının oluşmasında önemli rol oynayan ara konukçuların çe-
şitli terkipli yabancı ot öldürücü ilaçlar (herbisitler) kullanılarak ortadan
kaldırılması,
• Hububat ekim zamanı, paslardan en az zarar görecek şekilde ayarlanmalı,
• Ekonomik olma durumu değerlendirilmek kaydı ile önerilen ilaçların kul-
lanılması.
Ayrıca Phragmidium mucronatum gül pası, Gymnosporangium juniperi-virgi-
nianae meyve ağaçlarında memeli pas ve Uromyces phaseoli fasulye pası hastalık-
larına neden olmaktadır.
Basidiokarpı iyi gelişmiş, çoğunlukla oluşumunun başlangıcından itibaren dış
şartlara açık olan türlerden Thanatephorus cucumeris (Eşeysiz dönem; Rhizoctonia
solani) çok sayıda bitki türünün kök, kök boğazı, gövde veya yapraklarında enfek-
siyon oluşturmakta, Armillaria mellea ise ağaçlarda kök çürüklüğü yapmaktadır.
Özet
Funguslarda görülen morfolojik yapıları ayırt etmek Fungus ekolojisini tanımlamak
1 3
Funguslarda görülen somatik yapıya thallus adı Bitki patojeni fungusların hemen tamamı ya-
verilmektedir. Funguslarda miselyum, plasmo- şamlarının bir dönemini konukçuları olan bit-
dium, pseudomiselyum veya tek hücre olmak kilerde geçirirler, konukçu bitkilerin olmadığı
üzere farklı thallus tipleri görülmektedir. Bu dönemi veya kış dönemini ise topraktaki bitki
thallus tiplerinden en yaygın olarak görüleni mi- artıklarında, toprakta veya diğer farklı yollarla
selyumdur. Funguslar genellikle mikroskopla gö- geçirmek durumundadırlar. Funguslar gıdala-
rülebilen, hif şeklinde dallanmış somatik yapıları rını ya canlı organizmaları parazitleyerek veya
bulunan, klorofil içermeyen ve spor oluşturan ölü organik maddelerden sağlarlar. Sadece ölü
ökaryotik hücre yapısına sahip organizmalardır. organik maddelerden gıdalarını temin eden ve
Ökaryotik hücrelerde gerçek bir nukleus bulun- parazitik özellik göstermeyenlere obligat sapro-
maktadır. Fungus hücresi, en dışta hücre duva- fit denilmektedir. Konukçu bitkilerde parazitik
rı olmak üzere, başlıca sitoplazmik membran, olanlar ise obligat parazit, yarı biyotrof, fakülta-
sitoplazma ve çekirdekten oluşmuştur. Ayrıca tif saprofit veya fakültatif parazit olarak yaşam-
sitoplazma içerisinde mitokondrium, endoplaz- larını sürdürmektedirler. Birçok bitki patojeni
mik retikulum, ribozom, vakuol, glikojen, çeşitli fungusun yaşaması ve hastalık oluşturma duru-
organik ve inorganik maddeler yer almaktadır. mu başta sıcaklık ve nem olmak üzere çevresel
Funguslar rizoid, appresorium, haustorium ve şartlara bağlıdır. Fungus üreme yapıları uygun
hipopodium olarak isimlendirilen özel somatik sıcaklık ve nem şartları altında çimlenir ve ko-
yapılar ile rizomorf, plektenkimatik doku, skle- nukçu dokularının üzerinde veya içerisinde geli-
roti, pseudoskleroti, pseudorhiza ve stroma gibi şerek enfeksiyon oluştururlar. Funguslar enfekte
hif dokuları veya yapılar oluşturmaktadır. ettikleri konukçu bitkilerin yüzeyinde, kütiküla
ve epidermis arasında, iletim demetlerinde, hüc-
Fungusların nasıl çoğaldığını açıklamak reler arasında veya içinde gelişirler. Funguslar
2
Fungusların büyük çoğunluğu eşeysiz veya heterotrof organizma olarak dışarıdan hazır gı-
eşeyli olmak üzere iki yolla çoğalmaktadırlar. daya gerek duyarlar ve gıdalarını temas ettikleri
Eşeysiz çoğalma, genellikle thallus hücrelerinin ortamdan suda erimiş halde, doğrudan doğruya
farklı yollarla serbest kalıp çimlenerek yeni bir hücre duvarları ve sitoplazmik membran yolu
thallus oluşturması ile gerçekleşmektedir. Fun- ile alırlar. Funguslar enfekte ettikleri dokularda
guslarda görülen eşeysiz çoğalma yolları soma- çoğaldıktan sonra sağlıklı bitkilere rüzgâr, su,
tik yapı olan thallusun parçalanması veya en böcekler, diğer hayvanlar ve insanların yardımı
yaygın olarak görüleni de spor oluşturma yolu ile taşınarak yeni enfeksiyonlara neden olurlar.
ile gerçekleşmektedir. Eşeysiz sporlar oluş du- Rüzgâr sporları yaymada en önemli taşıyıcıdır.
rumlarına sporangiospor, thallospor ve koni-
dilerdir. Eşeyli çoğalma, birbirine eşey olarak
uygun iki haploid çekirdeğin birleşmesi olarak
karakterize edilir. Eşeyli çoğalma plasmogami,
karyogami ve mayoz bölünme olmak üzere üç
aşamada gerçekleşmektedir.
6. Ünite - Fungusların Neden Olduğu Bitki Hastalıkları 111
Kendimizi Sınayalım
1. Funguslarda yaygın olarak görülen thallus tipi aşa- 6. Fungus sporlarının hasta bitkilerden sağlıklı bitki-
ğıdakilerden hangisidir? lere yayılmasında en önemli taşıyıcı unsur aşağıdaki-
a. Miselyum lerden hangisidir?
b. Plasmodium a. Böcekler
c. Pseudomiselyum b. İnsanlar
d. Tek hücre c. Çeşitli hayvanlar
e. Rizoid d. Su
e. Rüzgâr
2. Fungus sporunun çimlenmesi sonucu oluşan çim
tüpü veya hif ucundaki basit veya çıkıntı şeklinde ko- 7. Bitkilerin yaprak, dal, sürgün veya çiçeklerinin hız-
nukçu dokuya tutunmada görev yapan şişkinlik şeklin- lı bir şekilde kahverengileşip ölmesi şeklinde ortaya çı-
deki özel somatik yapıya ne ad verilir? kan belirtiye ne ad verilir?
a. Rizoid a. Yaprak lekesi
b. Haustorium b. Yanıklık
c. Skleroti c. Kök çürüklüğü
d. Appresorium d. Çökerten
e. Hipopodium e. Antraknoz
3. Aşağıdakilerden hangisi funguslarda eşeysiz çoğal- 8. Bitkilerde turgor basıncının azalması veya kaybol-
mada görülen thallospor tipidir? ması durumunda yaprak ve sürgünlerin pörsümesi
a. Zoospor şeklinde ortaya çıkan belirtiye ne ad verilir?
b. Aplanospor a. Uyuz
c. Klamidospor b. Gelişme geriliği
d. Konidi c. Solgunluk
e. Piknidium d. Kanser
e. Pas
4. Farklı eşeylikteki iki haploid çekirdeği yan yana
getirmek üzere iki hücrenin protoplazmalarının birleş- 9. Tek kamçılı zoosporlara sahip funguslar aşağıdaki
mesine ne ad verilir? bölümlerden hangisinde yer alır?
a. Plasmogami a. Myxomycota
b. Karyogami b. Plasmodiophoromycota
c. Mayoz bölünme c. Oomycota
d. Mitoz d. Chytridiomycota
e. Gametangium e. Zygomycota
5. Sadece canlı konukçularda gelişip çoğalabilen fun- 10. İki konukçuda hayatını tamamlayan pas hastalık-
guslara ne ad verilir? larında ara konukçuda aşağıdaki spor dönemlerinden
a. Obligat saprofit hangisi görülür?
b. Obligat parazit a. Basidiospor
c. Yarı biyotrof b. Üredospor
d. Fakültatif saprofit c. Teliospor
e. Fakültatif parazit d. Askospor
e. Aeciospor
6. Ünite - Fungusların Neden Olduğu Bitki Hastalıkları 113
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Bitki patojeni bakterilerin morfolojik özelliklerini, çoğalmasını, yayılmasını ve
sınıflandırılmasını açıklayabilecek;
Prokaryotların bitkilerde oluşturduğu belirtileri ayırt edebilecek;
Önemli bakteriyel bitki hastalıklarını tanımlayarak mücadele yöntemlerini
önerebileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Prokaryotlar • Pseudomonas
• Bakteri Morfolojisi • Rhizobacter
• Bakterilerin Yayılması • Rhizobium
• Bakterilerin Çoğalması • Rhizomonas
• Bakterilerin Sınıflandırılması • Xanthomonas
• Acidovorax • Xylophilus
• Clavibacter • Xylella
• Erwinia • Fitoplazma
İçindekiler
• GİRİŞ
• BAKTERİ MORFOLOJİSİ
• BAKTERİLERDE ÇOĞALMA
• BAKTERİLERDE YAŞAM
• BAKTERİLERİN YAYILMASI
• BAKTERİLERİN BİTKİ DOKUSUNA GİRİŞİ
VE BİTKİDEN BİTKİYE TAŞINIMLARI
Prokaryotların (Bakteri ve Molliküt)
Fitopatoloji • BAKTERİLERİN BİTKİLERDE
Neden Olduğu Bitki Hastalıkları
OLUŞTURDUKLARI BELİRTİLER
• BAKTERİLERİN SINIFLANDIRILMASI
VE ÖNEMLİ BAKTERİYEL BİTKİ
HASTALIKLARI
• FİTOPLAZMA
• BAKTERİLERLE GENEL MÜCADELE
YÖNTEMLERİ
Prokaryotların (Bakteri ve
Molliküt) Neden Olduğu
Bitki Hastalıkları
GİRİŞ
Bakteriyel bitki patolojisi, Eubacter, Actinomycetes, Spiroplazma ve Fitoplazma
gibi prokaryotların neden olduğu bitki hastalıkları ile çalışır. Prokaryotların bir-
çoğu hava yokluğunda yaşayabilen ve gerekli enerjiyi fermentasyon veya anaero-
bik solunumla sağlayan, tek hücreli, ribozomları 70 S olup sitoplazmada bulunan,
mitokondrium, kloroplast, golgi aygıtı ve endoplazmik retikuluma sahip olmayan
ve hücre duvarı peptidoglukandan oluşan, DNA ve RNA’sı aynı bölümde sentezle-
nen mikroorganizmalardır. Bu özellikleri nedeniyle de ökaryotik mikroorganiz-
malardan ayrılırlar.
Prokaryotik hücreler üçe ayrılır: 1) Hücre duvarına sahip ve tek hücreli olan
Eubacterler 2) Hücre duvarları olmayan Pleomorfikler 3) Çoklu hücrelerden
oluşan Actinomycetes’lerdir. Gram negatif (-) bakteriler Gracilicutes, Gram po-
zitif (+) bakteriler Fermicutes, hücre duvarı olmayan bakteriler Tenericutes ve
hücre duvarında mureik asit içermeyen bakteriler de Mendosicutes içerisinde
yer alırlar. Bakterilerin birçok türü saprofit olarak yaşamını sürdürürken bir-
çoğu da organik maddeleri dekompoze ederek insanlara yardımcı olurlar. Bazı
bakteri türleri ise insan ve hayvanlarda hastalık oluştururlar. Çeşitli türleri
insanlarda verem, zatürre ve tifo gibi hastalıklara neden olurken hayvanlarda
patojen olan türleri de Brucella ve Anthrax gibi hastalıkları yaparlar. Yaklaşık
100 kadar bakteri türü de bitkilerde hastalık oluşturmaktadır. Bakteriyel türler
belirli fenotipik ve genotipik özellikleri paylaşan bir grup bakteriyel strain’dirler.
Bu strainlerin birisi, tip strain olarak görev alırken diğerleri bu özelliklere göre
bunun etrafında toplanır. Bakteriyel strainler morfolojik, fizyolojik, biyokim-
yasal, patolojik ve kültürel özelliklerine göre birbirlerinden ayrılırlar. Bir strain
veya strain grubu bir konukçu bitkiyi enfekte ederse bu strain veya strain grubu
“Patovar “ olarak adlandırılır.
BAKTERİ MORFOLOJİSİ
Bakteriler tek hücreli mikroskobik organizmalardır. Dış görünüş olarak Coccus
(küre), Bacillus (çubuk), Vibrio (virgül) ve Spirillium (sarmal) şeklinde olabilirler.
Bakteriler 0.5-1 mm eninde, 1-5 mm boyunda olup bitki patojeni bakterilerin ise
ortalama büyüklükleri 0.3-0.6 mm x 1-3 mm’dir. Bakteri hücresinin dış kısmında bir
hücre zarı ve onun içinde sitoplazmayı çevreleyen sitoplazmik zar bulunur. Ortada
dağınık halde kimyasal yapısı DNA olan bir adet kromozom yer alır. Bir bakteri
116 Fitopatoloji
hücresinde protoplast, hücre zarı, kapsül denilen yapışkan, sümüksü bir madde ve
kapsülden başka diğer kısımlar olarak adlandırılan kamçı ve sitoplazma granülleri
bulunur. Bakteriler Gram (+) ve Gram (-) hücre duvarına sahiptirler. Gram(+) hüc-
re duvarı %50-90 Peptidoglukan’dan oluşur. Ayrıca Mukopeptid, Glikoaminopeptid
ve Murein yer alır. %40-50 oranında da Teikoik asit vardır. Buna karşılık Gram (-)
hücre duvarı %5-10 oranında Peptidoglukan içerir. Teikoik asit yoktur. Bakterilerin
büyük çoğunluğu Gram (-) iken az sayıda bakteri (Arthrobacter, Bacillus, Clavibac-
ter, Rhodococcus, Streptomyces) Gram (+)’dirler. Hücre zarı %50-75 protein ve %20
-35 oranında lipid içerir. Sitokrom, sitokrom oksidaz, dehidrogenaz, ATPaz, protein
sentetaz gibi enerji veren çeşitli enzimleri de kapsar ve solunum, aktif taşınım, kam-
çı rotasyonu, toksik maddelerin hücre içine alınmasını önleme, gerekli maddelerin
hücre içine alınımı gibi olaylarda önemli rollere sahiptir. Hücre duvarı, bakteri hüc-
resine özel şekli veren ve bu şekli yaşamı süresince korumasını sağlayan yapıdır. Be-
sin maddelerinin hücre içine girişini, artık maddelerin ve enzimlerin ise hücreden
çıkışını sağlar.
Birçok bakteride hareketi sağlayan Flagella adı verilen kamçı benzeri yapılar
da mevcuttur. Flagella bakterilere yüzme ve bir yerden diğer yere hareket etme
yeteneği sağlar. Bakteriler kamçı şekillerine göre Atrik (Kamçısız), Monotrik
(Tek kamçılı), Lofotrik (Çok kamçılı), Amfitrik (Her iki ucu kamçılı) ve Pe-
ritrik (Her tarafı kamçılı) olmak üzere isimlendirilirler. Birçok Gram negatif
bakterinin ana yüzeyinde birçok ipliksi bağlantılar yer alır. Bunlara Pili veya
Fimbria adı verilir. Sitoplazma, ribozom granülleri ve çeşitli enzimleri, koen-
zimleri, metabolik ürünleri ve inorganik maddeleri içerir. Protein sentezinde
ve aktif metabolizmada da görev alırlar. Bir bakteriyel kromozom, genom bü-
yüklüğü 900-9000 kilobaz (kb) büyüklüğüne sahip çift sarmal yapıda bir DNA
içerir. Bakteri hücrelerinde ana kromozomdan ayrı olarak ekstra kromozomal
DNA olarak isimlendirilen Plasmid adı verilen yapılar da yer alır. Plazmidler
4-200 kb büyüklüğünde dairesel DNA’lardır. Bunlar seks faktörleri, bakteriosin
üretimi, uygun olmayan maddelerin kullanımı, ilaç dayanıklılığı, UV dayanıklı-
lığı, faj dayanıklılığı ve patojenısıte, gibi özellikleri taşır. Plazmidler conjugative
veya non-conjugative olabilirler. Prokaryotlarda depo materyalleri olarak Poly-
b-hydroxybutyrate, bolutin (inorganik fosfat polimerleri), nişasta, glikojen ve
kükürt bulunur. Bunlardan bakterilerde sadece Poly-b-hydroxybutyrate depo
materyali olarak yer alır. Bazı bitki patojeni bakterilerde suda çözülebilen veya
suda çözülemeyen mavi, yeşil, sarı, kırmızı gibi çeşitli renklerde pigmentler de
yer alır.
Bir bakteri hücresi %70-85 oranında su ile %15-30 oranında kuru maddeden
oluşur. Kuru maddenin %50-90’nı organik madde, %20-30’u inorganik maddedir
(Şekil 7.1).
7. Ünite - Prokaryotların (Bakteri ve Molliküt) Neden Olduğu Bitki Hastalıkları 117
Şekil 7.1
Bir bakteri
hücresinin anatomik
yapısı.
Bakteriler koloni renklerine (beyaz, sarı, turuncu, mavi vb.) göre de farklılık
gösterirler. Koloni kenar şekillerine göre de düz, dalgalı, katlı ve ipliksi gibi isimler
alırlar.
BAKTERİLERDE YAŞAM
Bakteriler, bitkilere bağlı olarak yaşadıkları gibi saprofitik olarak da yaşamlarını
sürdürürler. Bitkiye bağlı yaşam parazitik veya resident yaşam olarak görülür. Pa- Resident: Belirli bir yaşam
razitik yaşam lezyonlarda, latent enfeksiyonlarda, tohumlar veya bitki materyalle- alanında sürekli kalmak.
rinde olmaktadır. Resident yaşam ise Phyllosphere, Gemmisphere ve Rhizosphe-
re’ lerde olur. Saprofitik yaşamlarını toprakta, bitki artıklarında, yüzey sularında
ve tarımsal materyaller ile tarım aletlerinde devam ettirirler.
118 Fitopatoloji
BAKTERİLERİN YAYILMASI
Bakterilerde yayılma uzun mesafeli yayılma ve kısa mesafeli yayılma olmak üzere
iki şekilde olmaktadır. İnsanlar, tohum ve vejetatif çoğaltma organları uzun me-
safeli yayılmayı sağlarlar. Kısa mesafeli yayılma ise tarımsal aletler, tarım işçileri,
sulama suyu, böcekler, toz, polen, aerosoller gibi hava yolu ile olmaktadır. Bakte-
rilerin yayılma şekillerini şu şekilde gruplayabiliriz:
Toprakla Bulaşma
Bakteriyel bitki hastalık etmenlerinden bazıları toprakta saprofit olarak uzun yıl-
lar canlı kalmaktadırlar. Böyle bulaşık topraklara bitkiler ekildiğinde veya dikil-
diğinde bitkiler topraktaki hastalık etmenleri ile hastalanabilmektedirler. Bu tür
bulaşmalar daha çok bitki köklerinde hastalık yapabilen bakteriyel etmenlerde
görülür.
Meteorolojik Faktörler
Rüzgâr, yağmur, dolu vb. meteorolojik etkenler bitkilerde mekaniksel etkilerle
yaralanmalara neden olurlar. Bu yaralar da bakterilere giriş sağlarlar. Ayrıca bu
faktörler bakteriyel hastalık etmenlerini uzak mesafelere de taşırlar.
Pseudomonaceae
Pseudomonaceae familya içinde bulunan cinslerden Pseudomonas, Xanthomonas,
Acidovorax, Rhizobacter, Rhizomonas, Xylophilus, sırayla incelenecektir.
Pseudomonas
Büyüklükleri 0.5-1.0x1.5-5.0 mm, çubuk şekilli, bir veya birkaç polar kamçılı, ço-
ğunluğu beyaz renkli, bazısı sarı renkli koloni oluşturan Gram (-) bakterilerdir.
Çoğunluğu aerobiktir, bazıları anaerobik solunum yaparlar. Bazı türleri H2 ve CO
enerji kaynağı olarak kullanan kemolithotrofturlar. %G+C oranı %58-70’dir. Beş Kemolithotrof: İnorganik
kimyasalları enerji
rRNA grubuna sahiptirler. Yaprak lekeleri, yanıklıklar, vasküler solgunluklar, yu- kaynağı olarak kullanan
muşak çürüklükler, kanser ve galler oluştururlar. Bazı türleri insan ve hayvanlarda mikroorganizmalara denir.
da hastalık yapmaktadırlar. Floresan ışık veren veya floresan ışık vermeyenler ol-
mak üzere ikiye ayrılırlar. Ultraviole ışığı altında sarımsı yeşil renkli diffuse olabi-
len floresan pigment oluşturabilirler (Örnek: Pseudomonas syringae pv. syringae).
Floresan pigment oluşturmayanlar ultraviole ışığında pigment üretmezler (Ör-
nek: Pseudomonas solanacearum). Bu cinse ait örnek türler şunlardır:
Pseudomonas syringae pv. tabaci: Tütünde Vahşi Ateş Yanıklığı
Pseudomonas syringae pv. lachrymans: Hıyar Köşeli Yaprak Lekesi
Pseudomonas syringae pv. phaseolicola: Fasulyede Hale Yanıklığı
120 Fitopatoloji
Xanthomonas
Bu cinse dahil bakteriler 0.4-0.7x0.7-1.8 mm büyüklüğünde, çubuk şeklinde, po-
lar kamçılı, gram negatif bakterilerdir. Koloniler genellikle “xanthomonadin” ola-
rak isimlendirilen sarı bir pigment üretirler. Aerobiktirler. DNA’nın %G+C içeriği
%63-71’dir. Birçoğu bitki patojeni bakterilerdir ancak çok azı saprofitik ve epifi-
tiktirler. Çok sayıdaki bitkide yaprak ve meyve lekeleri, tek ve çok yıllık bitkilerde
yanıklık, vasküler solgunluk ve turunçgillerde kanser oluştururlar. Bu cinse ait
bazı bitki patojeni türler ve sebep oldukları hastalıklar şunlardır:
Xanthomonas campestris pv. phaseoli: Fasulye Adi Yaprak Yanıklığı
Xanthomonas campestris pv. malvacearum: Pamuk Köşeli Yaprak Lekesi
Xanthomonas campestris pv.oryzae: Çeltikte Bakteriyel Yaprak Yanıklığı
Xanthomonas campestris pv. vesicatoria: Domates ve Biberde Bakteriyel Leke
Xanthomonas arboricola pv. pruni: Taş Çekirdekli Meyvelerde Bakteriyel Leke
Xanthomonas axonopodis pv. citri: Turunçgil Bakteriyel Kanseri
Xanthomonas campestris pv. campestris: Crucifer’lerde Siyah Çürüklük
Xanthomonas arboricola pv. juglandis: Ceviz Bakteriyel Yanıklığı
Acidovorax
Çubuk şeklinde, 0.2-0.7x1.0-5.0 mm boyutlarında, tek polar kamçılı, Gram (-) ve
oxidase (+) bakterilerdir. Pigment üretimi yoktur. Aerobik ve kemoorganotro- Kemoorganotrofik: Enerji
ve karbon ihtiyaçlarını
fik’tirler. DNA’nın G+C%’si %62-66’dır. Mısırda, karpuzda ve orkidelerde yaprak kimyasallardan sağlayan
lekelerine neden olur. mikroorganizmalara denir.
Bu cinse ait örnek türler ve sebep olduğu hastalıklar şunlardır:
Acidovorax avenae subsp. avenae: Yulafta Yaprak Lekesi
Acidovorax avenae subsp. cattleyae: Orkidlerde Bakteriyel Kahverengi Leke
Acidovorax avenae subsp. citrulli: Karpuzlarda Bakteriyel Meyve Lekesi
Rhizobacter
Çubuk şeklinde, 0.9-1.3x2.1-2.5 mm boyutlarında Gram negatif bakterilerdir.
Hareketli polar veya lateral kamçılı ya da her ikisi birden veya hareketsiz kamçı-
lar bulunur. Aerobiktirler. Beyaz veya sarımsı beyaz renkli koloniler oluştururlar.
G+C%’si %66.9-70.6’dır. Havuçta bakteriyel gal oluşturur.
Rhizobacter daucus: Havuçta Bakteriyel Gal Hastalığı
Rhizomonas
Gram negatif, çubuk şekilli, 0.43-0.53x0.92-1.34 mm boyutlarında, polar kamçı-
lı veya hareketsizdirler. Koloniler beyaz veya sarımsıdır. G+C içeriği %58-65’dir.
Ortalama gelişme sıcaklığı yaklaşık 28-33 °C’dir. Sadece bir türü vardır.
Rhizomonas suberifaciens: Marulda Kabuk Çürüklüğü
Xylophilus
Gram negatif, 0.4-0.8x0.6-3.3 mm büyüklükte, çubuk şekilli, hareketli bir polar
kamçıya sahip bakteridir. Aerobiktir. Gelişmesi çok yavaş ve zayıftır. DNA’nın
G+C%’si %68-69’dur. Tek bir türü bulunur.
Xylophilus ampelinus: Asmalarda Bakteriyel Nekroz
Rhizobiaceae
Bu familyaya dahil olan cins Rhizobium’dur.
Rhizobium
Gram negatif, çubuk şekilli, 0.6-1.0 x 1.5-3.0 mm büyüklükte, 1-6 peritrik kamçılı,
aerobik bakterilerdir. DNA’nın G+C%’si % 57-63’dür.
Bu cinse ait bitki patojeni türleri:
Rhizobium tumefaciens: Kök Kanseri ve Taç Gali
122 Fitopatoloji
Erwinia
Büyüklükleri 0.5-1.0 x 1.0-3.0 mm, çubuk şekilli, Gram (-) bakterilerdir. Hare-
ketli, peritrik kamçılı (Erwinia stewartii hariç) olup, fakültatif anaerob solunum
yaparlar. G+C%’si %50-58’dir. Saprofitik ve epifitik olarak bulunurlar. Kültürde
beyaz veya sarı koloni oluştururlar. Bitkilerde yumuşak çürüklük, yanıklık ve sol-
gunluk hastalıklarına neden olurlar.
Bu cinse ait örnek türler şunlardır:
Erwinia amylovora: Elma ve Armutta Ateş Yanıklığı
Pectobacterium carotovorum subsp. carotovorum: Değişik Bitkilerde Yumuşak
Çürüklük
Erwinia carotovora pv. atroseptica: Patateste Siyah Bacaklılık Hastalığı
Erwinia stewartii: Mısırda Bakteriyel Solgunluk
Erwinia tracheiphila: Kabakgillerde Solgunluk
7. Ünite - Prokaryotların (Bakteri ve Molliküt) Neden Olduğu Bitki Hastalıkları 123
Firmicutes
Sınıf 1: Firmibacteria-Birçoğu tek hücreli bakteriler
Cins 1:Bacillus: Fide, fidelik ve yumrularda çürüklük, buğdayda beyaz çizgi
hastalığına neden olur.
Cins 2:Clostridium: Depolanmış yumrularda ve yapraklarda çürüklük ya-
parlar.
Sınıf 2: Thallobacteria-Dallanmış bakteriler
Cins 1: Arthrobacter : Çubuk ve küremsi şekillidirler. DNA’nın G+C içeriği
%59-70’dir. Bakteriyel yanıklığa sebep olur.
Cins 2: Curtobacterium: Küçük düzensiz, Gram pozitif bakterilerdir. Lateral
kamçılı veya hareketsizdirler. DNA’nın G+C içeriği % 68.3-75.2’dir. Fasulye ve di-
ğer bitkilerde solgunluk yapar.
Cins 3: Rhodococcus: Dallanmış çubuklardır ve Gram pozitif bakterilerdir. Ae-
robiktirler. DNA’nın G+C içeriği %63-72’dir. Bezelyede yassılaşma oluşturur.
Cins 4: Streptomyces: 0.5-2.0 mm büyüklükte yaygın olarak dallanmış, hare-
ketsiz hücreler zincir şeklinde gelişerek ipliksi misel benzeri yapı oluşturan ve ae-
robik solunum yapan Gram pozitif bakterilerdir. DNA’nın G+C%’si %69-78’dir.
Patateste uyuz oluşturur.
Cins 5: Clavibacter: Gram pozitif, pleomorfik çubuk, hareketsiz, aerobik bak-
terilerdir. DNA’nın G+C içeriği %70’dir. Bakteriyel solgunluk yaparlar.
Sporların çimlenmesi ile vejetatif misel oluşur. Etmen toprak suyu veya bulaşık
yumrularla taşınır. Doğal açıklıklardan veya yaralardan yumruları enfekte ederek
hücreler arası veya hücre içinde çoğalır. Sentezlediği bazı kimyasal maddeler çev-
redeki hücreleri hızla bölünmeye ve birkaç kat hücreden meydana gelen bir mantar
tabakası oluşturmaya teşvik eder.
Mücadelesinde sağlam, sertifikalı ve hastalıksız yumrular kullanılmalı, da-
yanıklı çeşitler yetiştirilmeli ve toprak pH’sı 5.3 civarında tutulmalıdır. Ürün ro-
tasyonu uygulanmalıdır. Kimyasal mücadelesinde toprak veya tohum ilaçlaması
önerilir. Toprak pH’sı kükürt uygulaması ile 5.3 olarak ayarlanmalıdır.
Tenericutes
Procaryota alemi içindeki diğer bir bölümdür.
Bölüm: Tenericutes
Sınıf:Mollicutes
Familya: Spiroplasmataceae
Cins: Spiroplasma: Hücre duvarından yoksun pleomorfik, fakültatif anaerob
bakterilerdir. DNA’nın G+C% içeriği %25-31’dir. Turunçgillerde Palamutlaşma
(Stubborn) hastalığı ile mısırda cüceliğe (Corn Stunt) neden olurlar.
geriye doğru ölüm olur, kabuk kalınlaşır ve bazen toplu iğne başı büyüklüğünde
delikler oluşabilir. Ağaçlar cüceleşir ve tepe kısımları düzleşir. Yapraklar küçük,
klorotik veya benekli ve bozuk şekillidir. Bulaşık ağaçlar çiçek açar fakat az sayıda
meyve oluştururlar. Meyveler küçük ve bozuk şekillidir. Meyve kabuğu sapa bağ-
lantı kısmından meyvelerin ortasına kadar normalden kalın, buradan meyvenin
dip kısmına kadar ise incedir. Hastalıklı meyveler dökülür ve birçoğu mumya-
laşır, acı veya ekşi lezzette ve kötü kokulu meyvelerdir. Bozuk şekilli ve renkli,
iyi gelişmemiş tohumlara sahiptirler. Aşı gözü ve kalemi ile veya Cüce Ağustos
böcekleriyle taşınır.
Mücadelesinde, hasta bitkilerin uzaklaştırılması, indeksleme yolu ile hastalık-
sız aşı kalemi veya gözünün kullanılması mücadelede önemli bir yer tutar. Genç
bitkilerin kökleri tetrasiklin çözeltisi ile muamele edildiğinde bitkilerin korundu-
ğu ya da bulaşık alanlarda belirtilerin hafiflediği belirlenmiştir.
Xylella
Çubuk şeklinde ve 0.25-0.35 x 0.9-3.5 mm büyüklüğünde bakterilerdir. Gram ne-
gatif ve hareketsizdirler. Aerobiktirler. İletim demeti bakterileridir. Ksilemde bu-
lunurlar. DNA’nın G+C%’si %51-53’dür. Aşı ve yaprak pireleri ile taşınırlar. Suni
besi ortamlarında yavaş gelişirler.
FİTOPLAZMA
Mollicutes sınıfında yer alan ve hücre duvarı olmayan en küçük bakteriler fitop-
lazma adını alır. Fitoplazmalar, floemde bulunan ve vektör böceklerle taşınan ob-
ligat parazit bakterilerdir. İlk kez 1967 yılında keşfedilmiş olup, mikoplazma ben-
zeri organizmalar (MLO) olarak isimlendirilmişlerdir. 1994 yılında yapılan 10.
Uluslararası Mikoplazmoloji kongresinde fitoplazma ismini almıştır. Hücre taşı-
Pleomorfik: Yaşam mayan besi ortamlarında geliştirilemezler. Pleomorfik olup, genellikle yuvarlak
döngüsünde iki veya daha ya da ipliksi şekillidirler. Hücre büyüklükleri 0.3-1.0mm arasında değişir ve çok
fazla farklı yapısal formda
olmak. küçük genomları bulunmaktadır. Bünyelerinde hem DNA hem de RNA içerirler.
Gerçek hücre duvarları olmamasına karşın lipoprotein karakterinde değişken 3
katlı zarları vardır. Çoğalmaları genellikle ikiye bölünme şeklinde gerçekleşir an-
cak tomurcuklanarak zincir şeklinde oluşabilirler.
Konukçuları olan bitkilerde oluşturdukları belirtiler patojen ve bitki türüne
bağlı olarak değişmekle beraber genel olarak sararma, bronzlaşma, sürgünlerde
çalılaşma, boğum aralarının kısalması, çiçeklerin yeşillenmesi ve yaprakların kü-
çülmesi şeklindedir.
Bu organizma grubunun neden olduğu Stolbur veya iri tomurcuk en bilinen
hastalığıdır. Bu hastalık Solanaceae familyası üyelerinden domates, biber, patlı-
can, ve patateste yapraklarda kırmızılaşma, çiçek tomurcuklarının irileşmesi, pa-
tateslerde iplik şeklinde yumru çimi, bitkilerde gelişme geriliği ve deformasyona
neden olur.
Özet
Bitki patojeni bakterilerin morfolojik özelliklerini, Prokaryotların bitkilerde oluşturduğu belirtileri
1 çoğalmasını, yayılmasını ve sınıflandırılmasını 2 ayırt etmek.
açıklamak. Bakteri hücresi bitkiye yerleştikten sonra toksin,
Bakteriler tek hücreli mikroskobik organiz- enzim ve bazı uyarıcı hormonlar salgılayarak
malardır. Dış görünüş olarak Coccus (küre), bitkide çeşitli şekillerde simptomlar oluşturur-
Bacillus (çubuk), Vibrio (virgül) ve Spirillium lar. Bu belirtiler; yaprak lekeleri, kanser, yanık-
(sarmal) şeklinde olabilirler. Bakteri hücresinin lık, solgunluk, ur oluşumu ve bitkilerin gövde,
dış kısmında bir hücre zarı ve onun içinde sitop- yumru, soğan, meyve gibi etli ve sulu organla-
lazmayı çevreleyen sitoplazmik zar bulunur. Or- rında yumuşak çürüklüklerdir.
tada dağınık halde kimyasal yapısı DNA olan bir Bitki patojeni bakterilerin bitkilerde oluştur-
adet kromozom yer alır. Bir bakteri hücresinde duğu hastalık belirtilerinin doğru ve güvenilir
protoplast, hücre zarı, kapsül denilen yapışkan, bir şekilde tanımlanması, hastalığın mücadele
sümüksü bir madde ve kapsülden başka diğer yönteminin ne olabileceğine karar verilmesi ve
kısımlar olarak adlandırılan kamçı ve sitoplaz- hastalıkla mücadele başarısı bakımından önem
ma granülleri bulunur. Bakterilerde çoğalma taşımaktadır.
ikiye bölünme şeklindedir. Bitkilere bağlı olarak
yaşadıkları gibi saprofitik olarak da yaşamlarını Önemli bakteriyel bitki hastalıklarını tanımlaya-
sürdürürler. Bakterilerde yayılma uzun mesafeli 3 rak mücadele yöntemlerini önermek
yayılma ve kısa mesafeli yayılma olmak üzere iki Bakteriyel hastalıklar uygun koşullarda çok hızlı
şekilde olmaktadır. İnsanlar, tohum ve vejetatif kolonize olurlar ve kısa sürede önemli ekonomik
çoğaltma organları uzun mesafeli yayılmayı sağ- ürün kayıplarına sebep olurlar. Bu yüzden orta-
larlar. Kısa mesafeli yayılma ise tarımsal aletler, ya çıkan bir bakteriyel hastalığının en kısa sü-
tarım işçileri, sulama suyu, böcekler, toz, polen, rede tanısının yapılması ve buna göre mücadele
aerosoller gibi hava yolu ile olmaktadır. yönteminin belirlenmesi hastalığının başarılı bir
Bitki patojeni bakterilerin sınıflandırılmasında şekilde ve kısa sürede kontrol altına alınmasını
morfolojik, fizyolojik, biyokimyasal ve patolojik sağlayabilir.
özellikleri dikkate alınarak sınıflandırma yapıl-
dığı gibi fenotipik özelliklerine göre ve de mo-
leküler özellikler dikkate alınarak da yapılabil-
mektedir. Bakteriler Prokaryot alemi içerisinde
yer alırlar.
Bitki patojeni bakteriler, yeryüzünde çok farklı
konukçu bitkilerde hastalık oluşturmaktadır. Bu
hastalıklardan dolayı oldukça önemli ekonomik
kayıplar ortaya çıkmaktadır. Bu kayıpların azal-
tılabilmesi için bitki patojeni bakterilerin özel-
liklerinin, yayılmasının ve sınıflandırılmasının
iyi bilinmesi gereklidir ki hastalığı oluşturan pa-
tojenin ne olduğu bilinebilsin.
128 Fitopatoloji
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdaki bakteri ile ilgili ifadelerden hangisi doğ- 6. Aşağıdakilerden hangisi pamuk köşeli yaprak lekesi
ru değildir? hastalığı etmenidir?
a. Prokaryotik canlılardır. a. Xanthomonas axonopodis pv. citri
b. Ribozomları 70S’dir. b. Xanthomonas axonopodis pv. phaseoli
c. Kromozomlar çekirdek içerisinde yer alır. c. Xanthomonas axonopodis pv. malvacearum
d. Kloroplast içermezler. d. Xanthomonas campestris pv. campestris
e. Tek hücreli canlılardır. e. Xanthomonas arboricola pv. juglandis
2. Aşağıdakilerden hangisi Gram (+) bakterilere ait 7. Aşağıdaki bitki patojeni bakterilerden hangisi bitki-
değildir? ye gen aktararak hastalık oluşturur?
a. Hücre duvarı %50-%90 peptidoglukan içerir. a. Pseudomonas syringae pv. tomato
b. Periplazmik boşluğa sahiptirler. b. Rhizobium radiobacter
c. Teikoik asit oranı %40-50 arasındadır. c. Rhizobium tumefaciens
d. Dış membran içermez. d. Xanthomonas axonopodis pv. vesicatoria
e. Ana kromozom ve plazmid içerirler. e. Erwinia amylovora
3. Aşağıdakilerden hangisi bitki patojeni bakterilerin 8. Aşağıdakilerden hangisi kök ur hastalığının biyolo-
genel özelliklerinden birisi değildir? jik mücadelesinde kullanılır?
a. Nötr veya hafif alkali ortamlarda iyi gelişirler. a. Xylella fastidiosa
b. Bitki patojeni bakterilerin büyük bir bölümü b. Ralstonia solanacearum
aerobiktir. c. Rhizobium tumefaciens
c. Erwinia cinsi bakteriler fakültatif anaerob bak- d. Rhizobium radiobacter
terilerdir. e. Erwinia amylovora
d. Birden fazla kromozom içerirler.
e. Plasmid içerirler. 9. Ateş Yanıklığı hastalık etmeni aşağıdakilerden han-
gisidir?
4. İletim demetlerinde çoğalarak bitkilerde solgunlu- a. Erwinia herbic
ğa neden olan olay aşağıdakilerden hangisidir? b. Erwinia amylovora
a. Tracheobacteriosis c. Pseudomonas syringae pv. syringae
b. Pili d. Ralstonia solanacearum
c. Tracheomycosis e. Xylella fastidiosa
d. Xanthomonadin
e. Ooze 10. Aşağıdakilerden hangisi iletim demetlerinde bu-
lunmaz?
5. Aşağıdakilerden hangisi tütünde Vahşi Ateş Yanık- a. Xylella fastidiosa
lığı hastalığının etmenidir? b. Ralstonia solanacearum
a. Ralstonia solanacearum c. Rhizobium tumefaciens
b. Xanthomonas axonopodis pv. citri d. Clavibacter michiganensis
c. Rhizobium tumefaciens e. Streptomyces scabies
d. Pseudomonas syringae pv. tabaci
e. Pseudomonas syringae pv. syringae
7. Ünite - Prokaryotların (Bakteri ve Molliküt) Neden Olduğu Bitki Hastalıkları 129
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Virüs ve viroidleri tanımlayarak özelliklerini açıklayabilecek;
Virüslerin sebep olduğu hastalık belirtilerini ayırt edebilecek;
Bitki virüslerinin taşınma yollarını ifade edebilecek;
Bitki virüs ve viroid hastalıklarıyla mücadele yöntemlerini açıklayabilecek;
Yurdumuzda görülen önemli bazı virüs ve viroid hastalıklarını tanımlayabile-
ceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Vi rüs • Vi rüs le rin Bit ki de Ha re ke ti
• Vi ro id • Has ta lık Be lir ti le ri
• Vek tör • Vi rüs le rin Ta şın ma sı
• Vi ri on • Mü ca de le
• Kap sid • Vi rüs ve Vi ro id Has ta lık la rı
• Vi rüs le rin Ço ğal ma sı
İçindekiler
• GİRİŞ
• BİTKİ VİRÜSLERİNİN ÖZELLİKLERİ
• BİTKİLERDE VİRÜSLERİN HAREKETİ VE
YAYILMASI
• VİRÜSLERİN SEBEP OLDUĞU HASTALIK
Virüs ve Viroidlerin Neden BELİRTİLERİ
Fitopatoloji
Olduğu Bitki Hastalıkları • BİTKİ VİRÜSLERİNİN TAŞINMASI
• VİROİDLER
• BİTKİ VİRÜS VE VİROİD
HASTALIKLARIYLA MÜCADELE
• YURDUMUZDA GÖRÜLEN ÖNEMLİ
BAZI VİRÜS VE VİROİD HASTALIKLARI
Virüs ve Viroidlerin Neden
Olduğu Bitki Hastalıkları
GİRİŞ
Bitkiler bilindiği üzere funguslar, bakteriler, fitoplazma, virüs ve viroidler tara-
fından hastalandırılmaktadır. Bunlardan virüsler ve viroidler değişik özellikleri
bakımından patojenlerin farklı bir grubunu oluşturmakta ve bitkilerde ekonomik
olarak önemli pek çok hastalığa yol açmaktadırlar.
Günümüzde 2000’den fazla virüs bilinmekte olup bunların yaklaşık yarısını
bitki patojeni virüsler oluşturmaktadır. Bitkilerde hastalık yapan 1000’den fazla
virüs bulunmasına rağmen ancak 30’dan biraz fazla viroid bitkilerde enfeksiyon
yapabilmektedir. Virüs kelimesi ilk kez virolojinin de kurucusu olan Beijerinck
adlı araştırıcı tarafından 1898 yılında kullanılmıştır. Bu kelime Latince kökenli
olup “zehir”, “zehirli sıvı” anlamına gelmektedir.
Virüsler ve viroidler Latince olarak değil, İngilizce olarak hastalandırdığı ko-
nukçuya göre adlandırılmaktadır. Virüslerin ve viroidlerin İngilizce adlarının kı-
saltılmış haline Acronim adı verilmektedir. Acronimler virüs ve viroidlerin adla-
rının baş harflerine göre belirli kurallar çerçevesinde yapılır. Virüs ve viroidlerin
familya ve cins isimleri italik olarak yazılmaktadır.
Virüslerin Şekilleri
Bitki virüsleri değişik şekil ve boyutlardadır. Bunların neredeyse yarısı uzun (düz
çubuk şeklinde veya kıvrılabilir ipliğimsi şekilde), geri kalanın çoğu küresel (yu-
varlak veya çok yüzlü) ve az bir kısmı da mermi (basil) şeklindedir. Bazı uzun
Nanometre (nm): Bir virüsler 15 nm genişliğinde, 300 nm boyunda uzun çubuklar şeklindeyken çoğu
milimetrenin milyonda birine da genellikle 10-13 nm genişliğinde 480-2000 nm uzunluğunda ince, kıvrılabilir
karşılık gelen bir uzunluk
ölçüsü (10-9 m). ipliğimsi bir şekildedir. Mermi şeklinde olan virüsler ise 52-75 nm genişliğinde ve
300-380 nm uzunluğundadırlar. Küresel şekilli virüslerin çoğu 17-100 nm çapın-
da ve çok yüzlü bir yapıya sahiptirler.
Çoğu fungus ve bakterilerde olduğu gibi virüsler de yapay besin ortamlarında geliş-
tirilebilir mi? 1
Sistemik olarak enfekteli bir bitkide virüsler tüm dokularda aynı konsantrasyonda
mı bulunurlar? 2
Makroskobik Belirtiler
Lokal Belirtiler
Yapay olarak inokule edilmiş bazı bitkilerde virüslerin girmiş oldukları noktada
oluşturmuş oldukları belirtilere lokal belirtiler denir. Lokal lekeler genellikle ino-
134 Fitopatoloji
Sistemik Belirtiler
Virüsün bitkiye girdiği yerde değil, diğer doku ve organlarda oluşturmuş olduğu
belirtilerdir. Bu belirtiler yaprak, gövde, çiçek, meyve kısaca tüm toprak üstü ve
kök gibi toprak altı aksamında görülebilir. Bu durum virüsün çoğalıp hücreden
hücreye ve iletim demetleriyle de dokudan dokuya ve organdan organa geçmesiyle
olmaktadır. Bitkide oluşan sistemik belirtiler genelde şu şekillerde görülmektedir:
• Bitki büyüklüğü üzerine olan etkiler
Bitki boyunun uzamasında azalma veya durması sonucu ortaya çıkan bodur-
luk en genel sistemik belirtilerdendir. Bodurluk yaprak, çiçek, meyve ve kök bü-
yüklüğünde düşüş, yaprak sapı ve boğum aralarının kısalması şeklinde bitkinin
az ya da çok bütün kısımlarını etkileyebilir. Bazı bitki parçaları diğer kısımlardan
daha fazla cüceleşebilir. Örneğin kirazlardaki “little cherry” (küçük kiraz) has-
talığında hücre bölünmesinin azalmasından dolayı yapraklar normal olmasına
rağmen meyve küçük kalır. Patates sarı cücelik virüsü (potato yellow dwarf virus,
PYDV) patateslerde, erik cücelik virüsü (prune dwarf virus, PDV) şeftalilerde ve
arpa sarı cücelik virüsü (barley yellow dwarf virus, BYDV) de arpalarda gelişmeyi
olumsuz etkileyerek cüceliğe yol açarlar.
• Mozaik ve renk değişikliği belirtileri
Virüs hastalıklarının en genel belirtilerinden biri olan mozaik, Dikotiledon bit-
kilerde (geniş yapraklılarda) açık ve koyu yeşil alanlar halindeyken (Fotoğraf 8.2)
Monokotiledonlarda (dar yapraklılarda) çizgi şeklindedir. Tütün mozaik virüsü
8. Ünite - Virüs ve Viroidlerin Neden Olduğu Bitki Hastalıkları 135
(tobacco mosaic virus, TMV) tütünlerde, hıyar mozaik virüsü (cucumber mosaic
virus, CMV) hıyar, kabak, karpuz ve kavun gibi kabakgiller familyası bitkilerinde
ve elma mozaik virüsü (apple mosaic virus, ApMV) de elma, kayısı ve erik yap-
raklarında mozaik lekelere sebep olur. Mozaik belirtiler meyvelerde de görülmek-
tedir. Örneğin; CMV, kabak ve salatalık meyvelerinde mozaik belirtisine yol açar.
Petallerde renk kırılmaları genellikle yapraklardaki mozaik veya çizgilenme Petal: Çiçek taç yaprakları.
belirtilerine eşlik eder. Petal renginin kırılması çoğunlukla antosiyanin pigmen-
tinin kaybından kaynaklanmaktadır. Renk kırılması, petalde küçük lekeler, çiz-
gilenmeler veya doku renginden daha farklı renk değişiklikleri şeklindedir. Lale
renk kırılması virüsü (tulip breaking virus, TBV) lale petallerinde renk kırılmala-
rına sebep olmaktadır.
Bazı virüsler de bazı bitkilerde damarlarda renk açılması veya damar bantlaş-
malarına yol açmaktadırlar. Örneğin, domates damar renk açılması virüsü (toma-
to vein clearing virus, TVCV) domateslerde yaprak damarlarında renk açılmasına
sebep olmaktadır. Çilek damar bantlaşması virüsü (strawberry vein banding virus,
SVBV) de çileklerde damar bantlaşmasına yol açmaktadır. Bazı virüsler ise bazı
tohumlarda beneklenmelere neden olmaktadırlar; örneğin soya fasulyesi mozaik
virüsü (soybean mosaic virus, SMV) ile enfekteli soya fasulyesi tohumlarında bu
şekilde lekeler görülmektedir.
Fotoğraf 8.2
Virüs enfeksiyonu
sonucunda yaprakta
meydana gelen
mozaik belirtisi.
• Nekrotik belirtiler
Doku, organ veya tüm bitkinin ölümü bazı virüs hastalıklarının tipik bir belir-
tisidir. Bazı patates çeşitlerinde, patates X virüsü (potato virus X, PVX) ve patates
Y virüsü (potato virus Y, PVY) gövdede nekrotik çizgiler oluştururlar, nekroz hız-
la büyüme noktalarına yayılır ve bitkiyi öldürür.
• Gelişme anormallikleri
Yaprak ve meyveler üzerinde kabarcık veya siğil şeklinde oluşumlar (Fotoğraf
8.4), yaprak ve meyve deformasyonları (Fotoğraf 8.5) ile dal, gövde veya kökte
gelişme anormallikleri değişik virüs hastalıklarının tipik belirtileridir. CMV ve
TMV gibi virüslerin sebep olduğu mozaik hastalıklarında karşılaşılan yaprak ve
meyvelerde koyu yeşil alanların yüksekte olması kabarcıklaşma belirtisine sebep
olmaktadır (Fotoğraf 8.4). Yapraklardaki enasyonlar (yaprak damarları üzerinde
kulak şeklinde çıkıntılar) da diğer bir anormalliktir. Virüsler kök ve gövdelerde
tümör benzeri oluşumlara da yol açmaktadırlar. Bunlar yaprak, meyve, gövde ve
kökte görülebilmektedir. Bazı virüsler de köklerde sakal şeklinde anormal kök
oluşumuna yol açarlar.
8. Ünite - Virüs ve Viroidlerin Neden Olduğu Bitki Hastalıkları 137
Fotoğraf 8.4
Yaprakta viral
bir etmenden
kaynaklanan
kabarcıklaşma ve
şekil bozukluğu.
Fotoğraf 8.5
Erik meyvelerinde
viral bir etmenden
kaynaklanan şekil
bozuklukları.
Mikroskobik Belirtiler
Virüsler bitki hücrelerinde bir takım değişimlere neden olmaktadır. Bu değişim-
ler şu şekillerdedir:
• Hücre çekirdeği üzerine olan etkileri: Virüslerin bazıları çekirdekte inclu-
sion body (ilgi cisimcikleri) olarak isimlendirilen yapılar oluştururlar (Fo-
toğraf 8.6). Bunlar hem çekirdek hem de çekirdekçiğin şeklini ve büyüklü-
ğünü etkilemektedir.
Fotoğraf 8.6
Bir bitki hücresinde
çekirdeğin hemen
altında görülen
kristal yapılı
inclusion body’ler.
138 Fitopatoloji
Tohumla Nakil
Virüsler tohumun kabuğunda, endosperminde veya embriyosunda taşınmaktadır.
Yüzden fazla virüs düşük ya da yüksek oranda tohumla taşınmaktadır. Kural ola-
rak virüsle enfekteli bitki tohumlarının % 1-30 kadarı virüsle bulaşıktır. Bununla
8. Ünite - Virüs ve Viroidlerin Neden Olduğu Bitki Hastalıkları 139
birlikte bazı durumlarda virüsle enfekteli bitki tohumlarının yarısı, çoğu veya hepsi
virüsle bulaşık olabilmektedir. Virüslerin tohumla taşınma oranı virüse, onun stra-
inine, konukçu bitkinin tür ve çeşidine, bitkinin gelişme dönemine ve tohumun
yaşına göre değişmektedir. Tohumla taşınan virüslerin çoğunda, virüsler tohuma
tohum taslağından girerler, fakat bazı virüsler enfekteli polenlerin sağlıklı bitkileri
döllemesi sonucunda bulaşabilmektedir. Fasulye adi mozaik virüsü (bean common
mosaic virus, BCMV) ve marul mozaik virüsü (lettuce mosaic virus, LMV) to-
humla taşınan virüslerdendir.
Polenle Taşınma
Bazı virüsler enfekteli bitki polenleriyle taşınmaktadır. Virüs taşıyan polenlerin
sağlıklı bitkinin yumurtalığını döllemesiyle virüs taşınmış olur. Örneğin sert çe-
kirdekli nekrotik halka leke virüsü (prunus necrotic ring spot virus, PNRSV) viş-
nelerde ve fasulye adi mozaik virüsü (BCMV) fasulyelerde polenle taşınmaktadır.
Böcekle Nakil
Şüphesiz tarım alanlarında en yaygın ve ekonomik olarak da en önemli virüs ta-
şınma yolu böceklerle taşınmadır. Bununla birlikte az sayıda böcek takımı virüs
vektörü olarak iş görmektedir. Bunlardan yaprak bitlerini barındıran Aphididae
familyası, Cüce Ağustos böceklerini barındıran Cicadellidae familyası ve beyaz
sinekleri barındıran Aleurodidae familyası Homoptera (Eş kanatlılar) takımına
girmekte olup bu takım en çok virüs vektörü barındıran gruptur. Daha az virüs
vektörü barındıranlar takımlar ise Hemiptera (Yarım kanatlılar), Coleoptera (Kın
kanatlılar) Orthoptera (Düz kanatlılar) dır.
En önemli virüs vektörü böcekler yaprak bitleri (afitler), cüce ağustos böcekle-
ri, beyazsinekler ve tripslerdir. Bu böcekler bitkiden sıvı besini beslenme organları
olan ince uzun, kitinimsi stiletleriyle sokup emerek alırlar. Coleoptera ve Orthop-
tera takımının bireylerinin ağız parçaları parçalayıcı-çiğneyici tiptedir. Ağız yapı-
sı parçalayıcı çiğneyici tipte olan böcekler virüsleri mekanik olarak naklederler.
Afitler dahil virüslerin hayvansal vektörlerle taşınmasında 3 dönem vardır. İlk
aşama virüsün vektör böcek tarafından bitkiden kazanılma dönemi. İkincisi virü-
sün kazanıldığı zamandan nakledileceği zamana kadar geçen süreyi ifade eden la-
tent (gizli) dönemdir. Bu dönemde virüs böcek bünyesinde bulunmasına rağmen
diğer bitkilere nakledilemez. Non-persistent virüsler genel olarak latent dönem
geçirmezler. Üçüncü dönem ise kalıcılık dönemidir. Bu dönem böcek bünyesinde
virüsün nakledilebilecek halde bulunduğu süreci kapsar.
Sokucu emici ağız parçalarına sahip vektörler virüsleri stiletleri üzerinde ta-
şıyorsa bu virüslere “non-persistent” (kalıcı olmayan) virüsler denir. Bu virüsler
vektörlerinin hastalıklı bitkilerde birkaç saniye veya birkaç dakika gibi çok kısa
bir süre beslenmesiyle kazanılırlar ve birkaç dakika gibi kısa bir süre içerisinde
diğer bitkilere nakledilemezlerse hastalık yapma özelliklerini yitirirler. Virüsleri
non-persistent olarak taşıyan böcekler bitkilerin yaprak epidermisinde beslenir-
ler. Yaprak bitlerince taşınan virüslerin çoğu non-persistenttirler. Örneğin Myzus
persicae (yeşil şeftali afiti) pek çok virüsü non-persistent olarak nakletmektedir.
Virüsler sokucu emici ağız yapısına sahip vektörlerce bitkiden birkaç saatlik bir
sürede kazanılıyorsa bunlara da “semi-persistent” (yarı kalıcı) virüsler denilmek-
tedir. Semi-persistent olarak taşınan virüsler böceklerin ön midesinde tutulmakta-
dır. Bu virüsler birkaç gün içerisinde diğer bitkilere nakledilmezse hastalık yapma
özelliklerini kaybederler. Non-persistent virüsler gibi semi-persistent virüsler de
140 Fitopatoloji
Akarlarla Nakil
Akarlar sokucu emici ağız parçalarına sahip, yaklaşık 0.2 mm boyunda oldukça
küçük eklem bacaklı canlılardır. Eriophyidae familyasından olan akarlar en az 6
virüsü nakletmektedir. Örneğin, Aceria tulipae adındaki akar, buğday çizgi moza-
ik virüsü (wheat streak mosaic virus, WSMV) ve buğday nokta mozaik virüsü’nü
(wheat spot mosaic virus, WSpMV) nakletmektedir.
Nematodlarla Nakil
Yaklaşık 20 kadar bitki virüsü bitki kökleriyle ektoprazit (dış parazit) olarak bes-
lenen birkaç nematod cinsiyle nakledilmektedir. Nematodlar virüsleri semiper-
sistent olarak taşımaktadır. Virüs partikülleri hem larva hem de ergin nematod
bireyleri tarafından taşınabilmektedir. Longidorus spp., Paralongidorus sp., Xip-
hinema spp, Parachidorus spp. ve Trichodorus spp. cinslerine dahil türler virüs
vektörü nematodlardır.
Funguslarla Nakil
Kökleri enfekte eden Plasmodiophoromycetes sınıfından Polymyxa ve Spongospo-
ra ile Chytridiomycetes sınıfından Olpidium, 30 kadar bitki virüsünü taşımakta-
dırlar. Bu etmenler sahip oldukları kamçılı zoosporlarıyla virüsleri sağlıklı bitki-
lere bulaştırırlar.
Bir hayvansal bitki zararlısı birden fazla virüs için vektörlük yapabilir mi?
4
8. Ünite - Virüs ve Viroidlerin Neden Olduğu Bitki Hastalıkları 141
VİROİDLER
İlk defa 1920’li yılların başlarında Kuzey Amerika’da patates bitkisinde, patates iğ
yumru hastalığı (PSTVd, potato spindle tuber viroid) belirlendiği zaman etmenin
bir virüs olabileceği düşünülmüştür. 1960’lı yıllarda bu etmenin virüslere ben-
zemediği, 1970’li yılların başında turunçgillerde, turunçgil exocortis hastalığının
(CEVd, citrus exocortis viroid) belirlenmesi ve her iki etmenin de virüslerden
farklı olarak koruyucu protein kılıfa sahip olmadıklarının tespit edilmesi üzerine
bu etmenler için viroid terimi kullanılmıştır.
Viroidler bitkilerde zararlı, bilinen en küçük boyutta obligat patojenlerdir.
Bunlar tek parça, çıplak, halka şeklinde bir RNA’dan ibarettir ve etrafında koruyu-
cu bir protein kılıf bulunmamaktadır. Bitkilerde hastalık yapan 30’dan fazla viroid
bulunmaktadır.
Viroidler mekanik olarak, vejetatif üretim materyali, aşı, tohum, polen ve afitler
tarafından taşınırlar, bununla birlikte en yaygın taşınma şekli vejetatif üretim ma-
teryalleridir. En belirgin viroid belirtileri bodurluk, yapraklarda kıvrılma, renk de-
ğişiklikleri ve şekil bozuklukları şeklindedir. Bazı viroidler konukçularında hiç bir
belirti göstermezler. Bu tip belirtisiz bitkiler potansiyel inokulum kaynağı olarak
viroid enfeksiyonlarının başlamasında rol oynayabilmektedirler. Viroidler hücreler
arasında plasmodesmatalar, bitki içerisinde de floem vasıtasıyla yayılırlar.
Bitki Kalıntıları
Topraktaki hastalıklı bitki kalıntıları özellikle mekanik olarak taşınan virüs ve vi-
roidlere konukçuluk yaptıkları için tarla, bahçe ve seralardan bunlar uzaklaştırıl-
malıdır.
142 Fitopatoloji
Eradikasyon
Bir bölgeye yeni girmiş ve ekonomik olarak önemli bazı virüs ve viroid hastalıkla-
rının yayılmasını önlemek için o sahadaki virüsün konukçusu olan tüm bitkilerin
yok edilmeleri (eradikasyon) gerekebilir. Örneğin ABD Pensilvanya’da PPV’den
dolayı 105 bin sert çekirdekli meyve ağacı yok edilmiştir.
Hijyen
Özellikle mekanik olarak taşınan virüs ve viroidlerden sakınmak için tarımsal alet
ve ekipmanlar dezenfekte edildikten sonra kullanılmalıdır. Aksi taktirde budama
makası, kesim bıçaklarıyla hastalıklı bir bitkiden sağlıklı bir bitkiye virüsler geçe-
bilir. Ayrıca eller ve giyim malzemelerinde de hijyene uyulmalıdır.
Karantina
Belirli virüs ve viroid hastalıklarının bulunmadığı bir ülkeye (dış karantina) veya
aynı ülke içerisindeki bir bölgeye (iç karantina) virüslü bitki materyallerinin giri-
şine yasalarca engel olunması prensibine dayanır.
Sağlıklı Tohum
Bazı virüsler ve viroidler tohumlarla yayıldığından dolayı yetiştiricilikte mutlaka
virüs hastalıklarından ari (virüs taşımayan), sertifikalı tohum kullanılmalıdır.
Vektörlerle Mücadele
Virüs ve viroid vektörü olan hayvansal zararlılara karşı etkin mücadele yöntemleri
uygulanmalıdır.
Karşı Koruma
Bazı virüslerin zayıf strainleriyle inokule edilen bitkiler, bu virüsün kuvvetli stra-
inlerine karşı korunabilmektedir. Bu sayede bitki yalnızca zayıf strainin hafif be-
lirtilerini göstermektedir.
Domates sarı yaprak kıvırcıklığı virüsünün domates ve biberlerde sebep olduğu has-
7 talık genellikle seralar da mı yoksa açık sahada mı görülmektedir?
8. Ünite - Virüs ve Viroidlerin Neden Olduğu Bitki Hastalıkları 147
Özet
Virüs ve viroidleri tanımlamak ve özelliklerini koşulları altında enfekteli bitkiler bu şartların hü-
1 açıklamak küm sürdüğü süre boyunca belirti göstermeyebi-
Virüsler elektron mikroskobunda görülebilecek lirler. Bu şekilde belirtilerin geçici bir süre görüle-
kadar küçük, bir protein kılıf ve bir nükleik asit- memesine maskelenme adı verilmektedir. Bazen
ten (RNA veya DNA) ibaret obligat patojenler- de bitkiler inokulasyondan hemen sonra aniden
dir. Viroidler ise protein kılıfsız yalnızca dairesel şiddetli belirtiler gösterebilirler. Bu durum genç
bir RNA’dan ibaret obligat patojenlerdir. sürgünlerin veya tüm bitkinin ölümüyle (şok
Virion olarak da bilinen virüs partikülleri gene- evresi) sonuçlanabilir. Eğer konukçu bitki baş-
tik bilgiyi taşıyan tek veya çift iplikçikli nükle- langıçtaki bu şok evresinden sonra yaşarsa bunu
ik asit (RNA veya DNA) ve bir protein kılıftan belirtilerin şiddetinin hafiflediği kronik evre izler.
ibarettirler. Virüslerin sahip oldukları bu protein Virüslerin makroskobik belirtileri lokal lekeler ve
kılıfa kapsid adı verilmektedir. Kapsitler, kapso- sistemik belirtiler şeklindedir. Yapay olarak inokule
mer adı verilen bir veya daha fazla tipte protein edilmiş bazı bitkilerde virüslerin girmiş oldukları
alt ünitelerinden yapılmıştır. noktada oluşturmuş oldukları belirtilere lokal be-
Bitki virüsleri değişik şekil ve boyutlardadır. Bun- lirtiler denir. Lokal lekeler genellikle inokule edil-
ların neredeyse yarısı uzun (düz çubuk şeklinde miş bitkilerin yapraklarında yuvarlak klorotik veya
veya kıvrılabilir ipliğimsi şekilde), geri kalanın nekrotik küçük ya da büyük lekeler şeklinde oluşur.
çoğu küresel (yuvarlak veya çok yüzlü) ve az bir Virüsün bitkiye girdiği yerde değil diğer doku ve or-
kısmı da mermi (basil) şeklindedir. Bitki virüsleri ganlarda oluşturmuş olduğu belirtilere de sistemik
nükleik asit olarak RNA veya DNA içerirler. Bu belirtiler denir. Bu durum virüsün çoğalıp hücreden
RNA ve DNA’lar tek sarmallı veya çift sarmallı hücreye ve iletim demetleriyle de dokudan dokuya
olabilmektedirler. Bitki virüslerinin çoğu, RNA ve organdan organa geçmesiyle olmaktadır. Bitkide
veya DNA olsun partiküllerinde bir adet nükleik oluşan sistemik belirtiler genelde bitkide bodurluk,
asit içerirken bazılarında aynı partikül içerisinde cücelik, mozaik ve renk değişiklikleri, sarılık, yap-
birden fazla nükleik asit bulunmaktadır. raklarda kıvrılma, halkalı lekeler, nekrotik lekeler
Bitki virüsleri bitkilere bitki üzerinde herhangi bir ve gelişme anormallikleri şeklinde görülmektedir.
şekilde açılmış yaralardan veya virüs taşıyan polen- Virüslerin mikroskobik belirtileri ise bitki hücrele-
lerin yumurtalığı döllemesiyle girerler. Virüs hüc- rinin çekirdek, mitokondrium, koloroplast, hücre
reye girer girmez protein kılıfını atar ve nükleik asit duvarı ve sitoplazmasında görülmektedir.
serbest halde kalır. Nükleik asit kullanılarak konuk-
çunun ribozomlarında virüs için gerekli proteinler Bitki virüslerinin taşınma yollarını ifade etmek
üretilir, nükleik asit de kendini eşler. Yeni oluşan 3
Bitki virüsleri bir bitkiden diğerine değişik şe-
nükleik asitler, yeni kılıf proteinlerin içerisine gire- killerde taşınırlar. Taşınma şekli vejetatif üretim
rek yeni bir virüs partikülünü oluştururlar. materyalleri, özsu ile mekanik olarak, tohumla,
Viroidler bitkilerde zararlı, bilinen en küçük bo- polenle, küskütle ve belirli böcek, akar, nematod
yutta obligat patojenlerdir. Viroidler mekanik ola- ve funguslarla olmaktadır.
rak, vejetatif üretim materyali, aşı, tohum, polen ve
Eğer bir bitki sistemik olarak bir virüsü taşıyorsa
afitlerle taşınırlar. En belirgin belirtileri bodurluk,
bu bitkiden alınacak vejetatif üretim materyalleri
cücelik, yapraklarda kıvrılma, renk değişiklikleri
de bu virüsü taşıyacaktır. Doğada virüsle enfekteli
ve şekil bozuklukları şeklindedir. Viroidler de vi-
rüsler gibi hücreler arasında plasmodesmatalar, bir bitkinin özsuyunun sağlıklı bir bitkiye açılacak
bitki içerisinde de floem vasıtasıyla yayılırlar. bir yaradan girmesi şeklinde mekanik nakil çok
karşılaşılan bir durum değildir. Mekanik nakil, bir
Virüslerin sebep olduğu hastalık belirtilerini ayırt şekilde virüslü bitki özsuyunun yaralanmış sağlık-
2 etmek lı bir bitkiye temasıyla gerçekleşmektedir. Yüzden
Virüsler bitkilerde makroskobik (dış) ve mikros- fazla virüs düşük ya da yüksek oranda tohumla
kobik (iç) belirtilere sebep olurlar. Bazı virüsler taşınmaktadır. Virüsler tohumun kabuğunda, en-
de bazı bitkilerde dışarıdan görülebilir belirtiler dosperminde veya embriyosunda bulunmaktadır.
oluşturmazlar bu belirtilere da latent (gizli) simp- Bazı virüsler de enfekteli bitki polenleriyle taşın-
tomlar adı verilir. Diğer taraftan, belirli çevre maktadır. Şüphesiz tarım alanlarında en yaygın ve
148 Fitopatoloji
ekonomik olarak da en önemli virüs taşınma yolu lekeler veya nekrotik halkalar, gövdede nekrotik
böceklerle taşınmadır. Afitler gibi sokucu emici çizgiler, yumrularda düzensiz kahverenginde
ağız parçalarına sahip vektörler virüsleri stiletle- nekrotik halkalar ve yumru yüzeyinde çatlaklar
ri üzerinde taşıyorsa bu virüslere non-persistent şeklinde belirtilere neden olurlar.
virüsler denir. Eğer virüsler sokucu emici ağız ya- Şekerpancarı yetiştiriciliği yapılan çoğu yerde
pısına sahip vektörlerce bitkiden birkaç saatlik bir mevcut olan ve bitki yapraklarında renk açılma-
sürede kazanılıyorsa bunlara da semi-persistent sı, ana kök uçlarının ölmesi, yan köklerin aşırı
virüsler denilmektedir. Eğer vektör bitkideki bir derecede çoğalarak kök ucunun adeta bir sakal
virüsü birkaç saatten birkaç günlük bir beslenme görünümü almasına sebep olan şeker pancarı
süresine kadar kazanabiliyor ve tüm yaşamı bo- nekrotik sarı damar virüsü pancarlarda ekono-
yunca da bünyesinde taşıyabiliyorsa bu virüslere mik zararlara neden olabilmektedir.
de persistent virüsler denir. Bazı akarlar da virüs- Şarka virüsü tüm sert çekirdeklilerde özellik-
leri taşımaktadırlar. Yaklaşık 20 kadar bitki virüsü le de kayısı, erik ve şeftalilerde ciddi zararlara
bitki köklerinde ektoparazit olarak beslenen birkaç sebep olur. Virüs, kayısı ve erik yapraklarında
nematod cinsiyle semi-persistent olarak taşımak- halkalı lekeler ve bantlar, damar bantlaşması ile
tadır. Bazı virüsler de toprakta yaşayan sınırlı sayı- yapraklarda kıvrılmalara, şeftali yapraklarında
daki funguslar tarafından taşınmaktadır. kıvırcıklaşmaya ve yan damar aralarında altın
sarısı renginde renk değişikliklerine sebep ol-
Bitki virüs ve viroid hastalıklarıyla mücadele yön- maktadır. Kayısı meyvelerinde halkalı lekeler,
4 temlerini açıklamak şekil bozuklukları, meyve etinde esmerleşme-
Virüs ve viroidler hastalıklarıyla mücadelede de- ler, çekirdekte halkalı lekeler; erik meyvelerinde
ğişik yöntemler kullanılmaktadır. Bunlarla mü- kırmızımsı halka ve çizgiler, şekil bozuklukları,
cadelede enfeksiyon kaynaklarının ortadan kal- çöküklükler, şeftali meyvelerinde ise beyazımsı
dırılması, sağlıklı ve sertifikalı tohum ile sağlıklı halka şeklinde lekeler oluşturmaktadır.
bitkisel üretim materyali kullanımı, bitkilerin Asma yelpaze yaprak virüsü, asma sürgünle-
ekim, dikim tarihinin değiştirilmesi, vektörlerle rinde yassılaşma, boğum aralarının kısalması,
mücadele, karşı koruma, dayanıklı bitki kullanı- anormal dallanma, salkımların küçülmesi ve az
mı şeklinde sıralanabilecek önlemler alınmak- salkım oluşması şeklinde belirtilere neden olur.
tadır. Bitki virüs ve viroid hastalılıklarının ilaçlı Virüs enfeksiyonu nedeniyle yapraklarda simet-
mücadelesi bulunmamaktadır. ri bozulması, kırışma, diş sayısının artması has-
talığa fanleaf (yelpaze yapraklılık) adının veril-
Yurdumuzda görülen önemli bazı virüs ve viroid mesine sebep olmuştur.
5 hastalıklarını tanımlamak Asma yaprak kıvrılma virüsü ile enfekteli as-
Yurdumuzda yetiştirilen domateslerde sorun olan malar tipik olarak yaz sonlarına kadar herhangi
başlıca viral hastalıklardan bir tanesi bitkilerde bir belirti göstermezler. Yaz ortalarında dalların
bodurluk, sürgünlerde gelişme geriliği ve şekil dibindeki olgun yapraklardan başlayarak genç
bozukluğunun yanı sıra yapraklarda da deformas- yapraklara doğru ilerleyen yaprak kıvrılmaları
yona neden olan domates sarı yaprak kıvırcıklığı görülür. Yapraklardaki renk değişiklikleri yaz
virüsüdür. Diğeri domates lekeli solgunluk virü- sonlarında belirginleşir. Enfekteli asmalar ge-
sü olup domateste yapraklarının üzerinde bronz nellikle daha az salkım verirler, meyve verimleri
renkte lekelere, bitkide bodurluk ve solgunluğa, düşük ve dane büyüklükleri farklıdır.
meyveler üzerinde çok sayıda iç içe geçmiş halka- Turunçgil göçüren virüsünün neden olduğu
lar şeklinde lekelere neden olmaktadır. tristeza’da ilkbaharda turunç ve limon üzerine aşılı
Ülkemizde kabakgillerde çok yaygın olarak gö- turunçgillerde genel bir çöküntü ve bodurluk gö-
rülen kabak sarı mozaik virüsü, tüm kabakgil- rülür. Ağaç normal vejetatif gelişmesinini sürdü-
lerde yapraklarda mozaik ve şekil bozuklukları- rürken solgunluk görülür ve birkaç hafta içinde
na, damar bantlaşmalarına, meyvede mozaik ve ağaç tamamen çöker (ani ölüm). Bazen çöküş ay-
şekil bozukluklarına sebep olmaktadır. ları ve hatta yılları bulacak kadar yavaş seyredebilir
Patateslerde, patates yaprak kıvrılma virüsü uç (yavaş ölüm). Aşı birleşme yerinin altındaki ana-
yapraklarda soluklaşma ve kıvrılma, deformas- cın odun dokusunda balık dişi gibi çıkıntılar, buna
yon, beneklenme, nekrotik lekeler, yumrularda denk gelen kabuk dokusunun iç yüzünde de küçük
kahverenginde nekrotik halkalar; patates Y vi- çukurluklar görülür. Turunçgil cüceleşme viroidi
rüsü de yapraklarda şekil bozukluğu, nekrotik de turunçgillerde şiddetli cüceleşmeye yol açar.
8. Ünite - Virüs ve Viroidlerin Neden Olduğu Bitki Hastalıkları 149
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdakilerden hangisi bir bitki virüs partikül 6. Aşağıdakilerden hangisi viroidler için doğrudur?
şekli değildir? a. Nükleik asitleri DNA’dır.
a. Küresel b. Partikül şekilleri küreseldir.
b. Virgül c. Nükleik asitleri RNA’dır.
c. Çubuk d. Partikül şekilleri ipliğimsidir.
d. Mermi e. Mitokondriumlarda çoğalırlar.
e. İplik
7. Sonbaharda kırmızı üzüm çeşitlerinde yapraklarda
2. Aşağıdakilerden hangisi virüsler için doğru değildir? görülen kırmızımsı mor renk değişikliği hangi virüsün
a. Virüsler RNA içeririler. tipik belirtisidir?
b. Virüsler DNA içerirler. a. GLRV
c. Zarflı olabilirler. b. GFLV
d. Az sayıda mitokondri içerirler. c. TMV
e. Çok partiküllü olabilirler. d. TNV
e. PNRSV
3. Virüsler bitki içerisinde uzak noktalara hangi do-
kusu aracılığıyla ulaşırlar? 8. Bitkilerde virüslerden kaynaklanan inclusion body’ler
a. Floem aşağıdaki hücre yapılarından hangisinde oluşur?
b. Meristem a. Lizozom
c. Parankima b. Çekirdek
d. Epidermis c. Kloroplast
e. Mezofil d. Mitokondrium
e. Hücre zarı
4. Aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
a. Bitki virüslerinin çoğu tek sarmallı RNA içerir. 9. Domateste yapraklar üzerinde önce kahverengi
b. Bitki virüslerinin çoğu çift sarmallı RNA içerir. daha sonra bronz rengine dönüşen lekeler ile olgun-
c. Bitki virüslerinin çoğu tek sarmallı DNA içerir. laşmış meyvelerde iç içe geçmiş lekeler hangi virüsün
d. Bitki virüslerinin çoğu çift sarmallı DNA içerir. belirtileridir?
e. Bitki virüslerinin çoğu nükleik asit içermez. a. PPV
b. ZYMV
5. Sokucu emici ağız parçalarına sahip vektörler vi- c. CTV
rüsleri yalnızca stiletleri üzerinde taşıyorsa bu virüsle- d. CPV
re ne ad verilir? e. TSWV
a. Semi-persistent
b. Propagatif 10. Aşağıdakilerden hangisi virüs ve viroid’den ari bit-
c. Sirkülatif ki üretiminde kullanılan bir yöntem değildir?
d. Non-peristent a. Sıcaklıkla tedavi
e. Persistent b. Soğukla tedavi
c. Asitle tedavi
d. Elektrikle tedavi
e. Meristem ucu kültürü
150 Fitopatoloji
Sıra Sizde 3
Bazı virüsler yalnızca bir bitkiyi hastalandırabilirken,
bazıları birkaç ve bazıları ise geniş bir bitki grubunu
hastalandırabilirler.
Sıra Sizde 4
Bir hayvansal bitki zararlısı birden fazla virüsü taşıya-
bilir. Örneğin M. persicae pek çok virüsü taşımaktadır.
9
FİTOPATOLOJİ
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Parazit bitkileri ve parazit yeşil algleri tanımlayabilecek;
Yurdumuzda sorun olan çiçekli parazit bitkileri ayırt edebilecek;
Çiçekli parazit bitkilerin botaniğini ve biyolojisini açıklayabilecek;
Parazitik bitkilerin kültür bitkilerindeki zararını göz önüne alarak mücadele
yöntemini açıklayabilecek;
Yurdumuzda sorun olan çiçekli parazit bitkilerin yayılmasını açıklayabilecek;
Parazit yeşil alglerin özelliklerini ve biyolojisini ifade edebilecek;
Parazit yeşil alglerin oluşturduğu hastalık belirtilerini tanımlayabilecek ve mü-
cadelesini özetleyebileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Parazitizm • Ökse Otu
• Çiçekli Parazit Bitki • Canavar Otu
• Tam Parazit • Küsküt
• Yarı Parazit • Yeşil Algler
• Emeç
İçindekiler
• GİRİŞ
• ÇİÇEKLİ PARAZİT BİTKİLER
Bitkilerde Hastalığa Neden Olan
Fitopatoloji • YURDUMUZDA SORUN OLAN ÇİÇEKLİ
Parazitik Bitkiler ve Yeşil Algler
PARAZİT BİTKİLER
• PARAZİT YEŞİL ALGLER
Bitkilerde Hastalığa Neden
Olan Parazitik Bitkiler ve
Yeşil Algler
GİRİŞ
Fungus, bakteri, virüs, viroid ve fitoplazmalar bitkilerde çeşitli hastalıklara sebep
olan mikrobiyal parazitlerdir. Parazit bitkiler de bitkinin su ve mineral maddele-
rini sömürerek bitkileri parazitlerler. Parazit bitkiler diğer bitkilerden belirli özel-
likleri bakımndan farklı olup beslenmeleri bakımından funguslara benzerler.
Köklere tutunma özelliğinde olan bir parazit bitki tohumu toprak sıcaklığı ve top-
1 rak nemi uygun olduğunda hemen çimlenebilir mi?
Ökse Otu
Bilimsel adı Viscum album L. olan ökse otu (gökçe, burç, çeti, gövelek, yelinkaya)
Viscaceae familyasından, odunumsu yapıda ve çok yıllık yarı parazit bir bitkidir.
Ökse otu adını kendisinden çıkarılan kuş yakalamada kullanılan yapışkan bir ma-
cundan almaktadır.
Bu bitki kavak, ardıç, söğüt, meşe, elma, armut, ahlat, huş, ıhlamur, alıç, erik,
kayısı, badem, ceviz, fındık, kestane ve bunların yanı sıra Pinaceae (Çamgiller)
familyasından pek çok ağaç türü üzerinde yarı parazit olarak yaşayıp önemli za-
rarlara sebep olmaktadır.
Ökse otu yarı parazit bir bitkidir, çünkü bu bitki klorofil içeren yeşil yapraklara
sahip olup emeçleriyle arız olduğu bitkinin ksileminden yalnızca su ve mineral
maddeleri almakta ve fotosentezi kendi yapabilmektedir.
Mücadele
• Ökse otuna dayanıklı bitki tür ve çeşitlerini kullanmak.
• Ökse otları tohum oluşturmadan bağlı oldukları dalları budamak.
• Eğer parazit bitki ile bulaşıklık, gövde veya ana dal üzerindeyse o kısımlar
budanamayacağından ağaca zarar vermeden bitki bulunduğu yerden kopa-
Herbisitler: İstenmeyen
bitkileri öldürmek amacıyla rılmalı. Ancak bu durumda da ökse otunun emeçlerinden tekrar çıkacağı
kullanılan kimyasallar. unutulmamalıdır.
• Ökse otu için uygun herbisitler kullanmak.
Ökse otu tam parazit bir bitki olsaydı nasıl beslenir ve nasıl görünürdü?
2
Canavar Otu
Canavar otları Scrophulariales takımına ait Orobanchaceae familyasından, Oro-
banche cinsinden olan tam parazit çiçekli bitkilerdir. Ülkemizde bu bitkilere “ca-
navar otu” adı dışında orobanş, cehennem otu, yumru otu, çakır otu, sarı çiçek,
sümbül, boğarsak otu, sümbül otu, yumurcak, çiçek otu, kazık otu, verem otu ve
zibe gibi 80 kadar ad verilmektedir.
Bu bitki dünyada değişik yerlerde görülmekte, bununla birlikte daha çok Gü-
ney Avrupa, Batı Asya ve Kuzey Afrika’da bulunmaktadır. Canavar otu türleri ko-
nukçuya bağlı olarak tek, iki veya çok yıllık olup, tohumla çoğalan, klorofilsiz bit-
kilerdir. Orobanche cinsi içerisinde 200 kadar tür bulunmasına rağmen bunlardan
bazıları ekonomik öneme sahiptirler ve büyük verim kayıplarına neden olurlar.
Ülkemizde ise 36 türü bulunmasına rağmen, önemli zarar yapan türler O. ramosa,
O. cernua, O. crenata, O.cumana ve O. aegyptiaca’dır.
Canavar otları genel olarak papatyagiller (Asteraceae), baklagiller (Fabaceae),
patlıcangiller (Solanaceae), maydanozgiller (Apiaceae) ve kabakgiller (Cucurbi-
taceae) familyalarına ait bitkilerde oldukça zararlı olmaktadır. Canavar otu türle-
rinden O. ramosa (mavi çiçekli canavar otu) ve O. aegyptiaca (Mısırlı canavar otu)
patlıcangillerden domates, patlıcan ve patatesi, ayrıca baklagillerden mercimek ve
bakla gibi kültür bitkilerini, O. crenata (fasulye canavar otu, beyaz çiçekli canavar
otu) başta bakla ve mercimek olmak üzere pek çok baklagili, O. cumana (ayçiçeği
canavar otu) ve O.cernua (boğumlu canavar otu) ise ayçiçeğini konukçu olarak
tercih etmektedir.
Havuç köklerinde parazit olan bir canavar otu türü yaşam döngüsünü kaç yılda
tamamlar. 3
Küsküt
Bazı yörelerde cin saçı, şeytan saçı, şeytan sakalı, sülük, verem otu ve kızıl ot ad-
larıyla bilinen küsküt (Cuscuta spp.) sarılıcı yapıda Cuscutaceae familyasından
tek yıllık tam parazit bir bitkidir. Cuscutaceae familyasının tek cinsi olan Cuscuta
cinsinin dünyada 200 kadar türü bulunmaktadır. Küsküt türleri dünyanın değişik
yerlerinde yonca ve üçgül gibi baklagil yem bitkilerinde, keten, pancar, tütün ve
patates gibi endüstri bitkilerinde soğan, havuç, krizantem, yıldız çiçeği gibi sebze
ve süs bitkilerinde ve bunların yanı sıra asma gibi bazı odunsu bitkiler de dahil ol-
mak üzere 170 kadar bitki türünde ciddi zararlara sebep olmaktadır (Çizelge 9.1).
Yurdumuzdaki zararı daha çok yoncalar ve asmalarda görülmektedir. Ülkemizde
yoncalarda Cuscuta pentagona (C. campestris) ve C. approximata, asmalarda ise C.
monogyna türü zararlı olmaktadır.
Küskütün Yayılması
Küsküt tohumları kültür bitkilerinin tohumlarına karışarak ve su veya hayvan
gübreleri ile yayılmaktadır. En yaygın küsküt türü olan olan C. campestris dünyaya
bulaşık yonca tohumları ile dağılmıştır. Zira küsküt tohumları yonca tohumlarına
benzer görünüşte ve büyüklüktedir. Küskütler tohumdan başka kopmuş sarılıcı
dal parçaları ile de çoğalırlar.
Küskütün Biyolojisi
Dormant: Bir organizmanın Küsküt tohumları olgunlaşınca yere dökülür ve eğer uygun bir konukçu mev-
çimlenme, gelişme, büyüme
gibi fiziksel faaliyetlerinin cutsa ertesi yıl çimlenir. Genellikle üretilen tohumların % 5 kadarı ertesi yıl
belirli bir süre için durması çimlenmekte, diğerleri dormant olarak kalmaktadır. Eğer uygun bir konukçu
durumu.
bulamazsa küsküt türüne ve çevre koşullarına bağlı olarak 20 yıldan fazla top-
rakta dormant olarak kalabilir. Bazı türlerinin 60 yıla kadar toprakta dormant
halde bulunabildikleri belirlenmiştir. Küskütün çimlenebilmesi için yaklaşık
15-16 ∞C’lik bir toprak sıcaklığına, ıslak toprağa ve güneş ışığına gereksinimi
bulunmaktadır. Pek çok parazit bitkiden farklı olarak küsküt konukçu bitki ol-
madan da çimlenebilmektedir. Toprağın 1-1.5 cm’lik kısmında bulunan küsküt
tohumları çimlendikten sonra 3-8 cm oluncaya kadar (3-5 gün) bağlanabileceği
uygun bir konukçu bulamazsa ölür. Küsküt çimlerinin sarılıcı kolları çok has-
sastır, topraktan yukarıya yükselerek konukçu arar ve konukçuya temas eder
etmez ona sarılır, sarıldığı bitki onun konukçusu ise emeçlerini ona batırarak
beslenmeye başlar daha sonra toprakla ilişkisini tamamiyle keser. Küsküt ko-
nukçusunda günde 7-8 cm kadar büyür ve yeni emeçler oluşturarak konukçu-
sunu sömürür. Çiçeklenme küskütün türü ve çimlenme zamanına göre ilkbahar
sonlarından sonbahara kadar olmaktadır. Tohumlar, yaz sonu ve sonbaharda
oluşmaktadır. Küsküt tam parazit olduğundan fotosentez yapamamakta ve ge-
reksinim duyduğu tüm maddeleri emeçleri yardımıyla bitkinin floem ve ksile-
minden almaktadır.
Mücadele
• Küsküt tohumu içermeyen sertifikalı tohumluk kullanılmalı,
• Yoğun bulaşmalarda küsküt konukçusuyla birlikte yok edilmeli,
• Küsküt bulunmayan alanlara ekim, dikim yapılmalı,
• Küsküt ile bulaşık olmayan temiz tarım alet ve ekipmanları kullanılmalı,
• Bulaşık yerlerde küskütün konukçusu olmayan tahıllar ve diğer dar yaprak-
lı bitkiler yetiştirilmeli,
9. Ünite - Bitkilerde Hastalığa Neden Olan Parazitik Bitkiler ve Yeşil Algler 161
Küsküt türleri bir bitkideki bir hastalık etmenini diğer bir bitkiye nakledebilir mi?
4
PARAZİT YEŞİL ALGLER
Algler fotosentez yapabilen bitkilerden farklı yapıdaki organizmalardır ve sucul
ekosistemlerin ana fotosentetik materyal üreticileridir. Yeşil algler koloni oluş-
turan tek hücreli veya çok hücreli organizmalar olup hepsi klorofil içermektedir.
Bazı algler insanlar dahil diğer organizmalarda, bazı yeşil algler de bazı yüksek
bitkilerde patojendir. Yeşil alglerin Rhodochytrium ile Phyllosiphon cinsleri pek
çok yabancı ot ve nispeten düşük ekonomik öneme sahip kültür bitkilerinde has-
talık yapmaktadır. Bununla birlikte Cephaleuros cinsindeki yeşil algler pek çok
yabani ve ekonomik olarak önemli kültür bitkisinde gerçek parazittirler.
Mücadele
Bitkiler arasında hava dolaşımını ve ışık geçişini sağlayacak ölçüde boşluk bıra-
kılması, drenaj, aşırı sulamadan kaçınmak, sıkı toprağın gevşetilmesi, hastalıklı
bitki kısımlarının budanması veya biçilmesi, eğer gerekiyorsa algleri yok etmek
Fungisit: Fungusları
(mantarları) öldürücü için ruhsatlı fungisitlerin kullanımı alglere karşı uygun bir mücadele yaklaşımı
kimyasallara verilen ad. olacaktır.
Özet
Parazit bitkiler ve parazit yeşil algleri tanımlamak luk mavi veya morumsu renklerde olabilir. Mey-
1
Bir bitkinin diğer bir bitki üzerinde onun zararı- veler kapsül şeklinde olup içindeki tohumlar çok
na olacak derecede su ve besin maddelerine or- küçük, siyah, kahverengi veya sarımsı kahveren-
tak olmasına parazitizm (parazitleme), bu asalak ginde ve ağ damarlıdır. Canavar otlarının kökle-
bitkilere de parazit bitkiler adı verilmektedir. Ye- ri ise kısa, kalın, etli ve konukçu bitkiye bağlan-
şil algler de koloni oluşturan tek veya çok hücre- mış durumdadır.
li, klorofilli ökaryotik organizmalardır. Küsküt klorofilsiz ve yapraksız bir bitki olup
ipliksi ve sarılıcı gövdesi genellikle sarı veya tu-
Yurdumuzda sorun olan çiçekli parazit bitkileri runcu renklerde bazen mor veya kırmızı renk-
2 ayırt etmek lerdedir. Çiçekler hemen hemen sapsız veya çok
Ökse otu yarı parazit, çok yıllık, iki evcikli, yeşil küçük ince bir sapın üzerinde beyaz, pembe
yapraklı, beyaz yapışkan, nohut büyüklüğünde veya sarımsı renkte olup küre şeklindedir. Küs-
üzümsü meyvelere sahip, küçük, yuvarlak şe- kütün kapsül şeklindeki meyveleri içerisinde 3-4
killi, çalımsı bir bitkidir. Canavar otu türleri ise tohum bulunmaktadır. Tohumlar sarı, kahve-
yer seviyesinin hemen üzerinden çok dallan- rengi veya siyah renklerdedir.
mış veya tek gövdeli, çoğunlukla tabanda şişkin Ağaca ulaşan ve uygun koşullarda çimlenen
yumrulu, kahverengi veya saman sarısı renkler- ökseotu tohumu, çimlenerek kendini ağacın
de olan, yeşil yaprakları bulunmayan tam para- kabuğuna tespit eder. Çimlenen tohumdan geli-
zit bitkilerdir. Küsküt türleri de genellikle sarı şen ilk emeçler korteksin içine girerek, konukçu
veya turuncu renklerde bazen mor veya kırmızı bitkinin kambiyumuna ulaşır. Emeçlerden yeni
renklerde olabilen, yapraksız, ipliksi ve sarılıcı bazı tomurcuklar patlar, kabuğu delerek dışa-
gövdeye sahip tam parazit bir bitkidir. Bu özel- rıya doğru dallar verirler. Bu emeçler her sene
likleriyle bu 3 parazit bitki kolaylıkla tanınır ve kambiyum tabakasına doğru 1-2 tane emeç daha
birbirlerinden ayırt edilir oluşturur. Bunlar oduna doğrudan girmeyip her
yıl yıllık halka kalınlığı kadar odun içinde kala-
Çiçekli parazit bitkilerin botaniğini ve biyolojisini rak oduna pasif olarak girmiş olur.
3 açıklamak Konukçu bitkilerin köklerinden salgılanan hor-
Ökse otunun derimsi yapıda, kayış şeklindeki monların teşvikiyle çimlenen canavar otunun
ve yeşilimsi sarı renkte olan yaprakları sapsız- radikulası 1 hafta içerisinde konukçu köküne
dır. Çiçekler sarımsı yeşil renklidir. Nohut bü- tutunur. Konukçu bitki köküne tutunmuş bu
yüklüğündeki meyveleri, başlangıçta yeşilimsi dokudan da kök içerisinde canavar otunun bes-
olup olgunlaştığında beyaza dönüşür. Meyveler lenmesini sağlayacak olan emeçleri oluşur. Ca-
yaprak ve dalların arasında sapsız olarak 2-3’ü navar otları toprak ve hava sıcaklığına bağlı ola-
bir şekilde bulunmaktadır. Meyvelerinin içinde rak köke tutunduktan belli bir süre sonra toprak
kahverengi 1-2 tohum bulunmaktadır. Tohumla- yüzeyinde kuşkonmaz sürgününe benzer şekilde
rı yapışkan bir maddeyle kaplı olup şekilleri kü- görünmeye başlar.
remsiden yumurta şekline kadar değişmektedir. Toprağın üst kısımlarında bulunan küsküt to-
Canavar otu türlerinin gövdeleri dik, tüylü, dal humları uygun koşullarda çimlenir. Çimlenen
gibi ince ve genellikle yer seviyesinin hemen küsküt çimlerinin sarılıcı kolları topraktan yu-
üzerinden çok dallanmış veya tek gövdeli, ço- karıya yükselerek konukçu arar, konukçuya
ğunlukla tabanda şişkin yumrulu, kahverengi temas eder etmez ona sarılır ve sarıldığı bitki
veya saman sarısı renklerindedir. Yaprakları onun konukçusuysa emeçlerini ona batırarak
koyu kahverengi veya morumsu pulcuklar şek- beslenmeye başlar daha sonra toprakla ilişkisini
linde olup genellikle bitkinin taban kısmına ya- tamamiyle keser. Çiçeklenme küskütün türü ve
kın şekilde bulunurlar. Çiçekler bitkinin ucunda çimlenme zamanına göre ilkbahar sonlarından
çok sayıda ve tüp şeklindedir. Çanak yapraklar sonbahara kadar olmaktadır. Tohumlar yaz sonu
kahverengimsi, taç yapraklar ise beyaz, sarı, so- ve sonbaharda oluşmaktadır.
164 Fitopatoloji
Parazitik bitkilerin kültür bitkilerindeki zararını Küsküt tohumları da yine kültür bitkilerinin to-
4 göz önüne alarak mücadele yöntemini açıklamak humlarına karışarak, su ve hayvan gübresi ile ya-
Ökse otu bitkiyi zayıflatarak normal gelişmesini yılmaktadır. Küskütler tohumdan başka kopmuş
engeller ve bazen de tamamen kurutur. Bunun sarılıcı dal parçaları ile de çoğalmaktadır.
yanı sıra ağaçlarda bulunduğu kısımların keres-
telik değerini düşürür. Bu parazit bitki yüzün- Parazit yeşil alglerin özelliklerini ve biyolojisini
den çamların gövde çapı azalır ve anormal reçi- 6 ifade etmek
ne kanalları oluşur. Algler, fotosentez yapabilen bitkilerden farklı
Kültür bitkilerinde bölgeye ve bulaşmanın şid- yapıdaki organizmalardır. Algler sucul ekosis-
detine bağlı olarak canavar otlarından dolayı % temlerin ana fotosentetik materyal üreticileri-
5-100 arasında değişen verim kaybı olmaktadır. dir. Yeşil algler koloni oluşturan tek hücreli veya
Verim kaybı dışında canavar otları kültür bitkisi çok hücreli organizmalar olup hepsi klorofil
tohumlarının ağırlığını, yağ ve protein oranını içermektedir. Bazı algler insanlar dahil diğer
düşürmekte ve bitki boyunda da kısalmaya ne- organizmalarda, bazı yeşil algler de yüksek bit-
den olmaktadır. kilerde patojendir. Yeşil alglerin Rhodochytri-
Küskütün zararı bitki gelişimini orta veya şiddetli um ile Phyllosiphon cinsleri pek çok yabancı ot
derecede engelleme şeklindedir. Bazen bitki küs- ve nispeten düşük ekonomik öneme sahip bazı
kütten dolayı ölebilir. En büyük zarar konukçu kültür bitkisinde hastalık yapmaktadır. Bununla
fide dönemindeyken görülmektedir. Küskütten birlikte Cephaleuros cinsindeki yeşil algler pek
dolayı % 90’a varan ürün kayıpları olmaktadır. çok yabani ve ekonomik olarak önemli kültür
Görüldüğü üzere bu parazit bitkilere karşı bir bitkisinde gerçek parazittirler.
mücadele yapılmazsa kültür bitkilerinin kalite ve
kantitelerinde önemli zararlar oluşmaktadır. Mü- Parazit yeşil alglerin oluşturduğu hastalık belirti-
cadelede ilk öncelik bu bitkilere karşı dayanıklı 7 lerini tanımlamak ve mücadelesini özetlemek
kültür bitkisi çeşitlerinin kullanılmasıdır. Eğer Cephaleuros cinsinden yeşil algler tropik ve
böyle çeşitler mevcut veya uygun değilse mutlaka sub-tropik alanlarda 200’den fazla bitki türünü
parazit bitkiler bakımından temiz sertifikalı bitki hastalandırmaktadır. Bu parazit genellikle alt
üretim materyali (tohum, fidan) kullanılmalıdır. dallardaki yaprakların üst yüzünde turuncudan
Bunlara rağmen bulaşıklık varsa çıkan parazitleri kahverengine veya pas rengine kadar değişen
elle yolma, temiz hayvan gübresi kullanma, temiz renkte, dokudan hafif yüksek, kadifemsi görü-
tarım alet ve ekipmanları kullanma, ekim nöbeti nüşlü yuvarlak lekelere yol açar. Yaprak lekeleri
uygulama, biyolojik mücadele gibi bazı önlemler genellikle bitkide ciddi ekonomik kayıplar yarat-
alınmalıdır. Tüm bunlara rağmen sorun sürüyor- maz. Guava gibi daha hassas konukçularda ise
sa ruhsatlı herbisitler kullanılmalıdır. doku nekrozları, aşırı yaprak dökümü, meyve
kalitesinde ve veriminde azalma şeklinde ciddi
Yurdumuzda sorun olan çiçekli parazit bitkilerin zararlar oluşturur.
5 yayılmasını açıklamak Yeşil algler, çayır ve golf sahası çimleri üzerinde
Ökse otu daldan dala, ağaçtan ağaca kuşlar yardı- geliştikleri zaman çimler güçlerini kaybeder ve
mıyla taşınmaktadır. Ökse otunun yenen bu mey- seyrelirler. Genellikle bu algler çimler üzerinde
velerinin tohumları yapışkan olduğu için gagaları- yeşil veya kahverenginde tabaka, yaprak veya
nı ağaçlara sürten kuşlar tohumların dağılmasını yastık şeklinde görülürler. Algler büyük oranda
sağlar. Tohumlar kuşların dışkısıyla da diğer ağaç- su ve jelatin içerdiklerinden dolayı algler tarafın-
lara bulaşabilmektedir. Ökse otunun alt dalları- dan işgal edilmiş çimler oldukça kaygandırlar.
nın bulaşıklığı ise genellikle ağacın yukarısındaki Bitkiler arasında ve toprakta aşırı nem oluştu-
olgunlaşmış meyvelerden düşen çekirdeklerin racak işlemlerden kaçınma, sıkı toprağın gevşe-
alt dallara tutunması ile olmaktadır. Canavar otu tilmesi, hastalıklı bitki kısımlarının budanması
tohumları ise diğer bitki tohumlarına karışarak, veya biçilmesi, eğer gerekiyorsa algleri yok et-
tarım alet ve makinaları, su, rüzgâr, hayvanlar ve mek için ruhsatlı fungisitlerin kullanımı alglere
hayvan dışkıları ile kolayca yayılmakta ve toprak- karşı uygun bir mücadele yaklaşımı olacaktır.
ta canlılığını 15-20 yıl süreyle koruyabilmektedir.
9. Ünite - Bitkilerde Hastalığa Neden Olan Parazitik Bitkiler ve Yeşil Algler 165
Kendimizi Sınayalım
1. Bir bitkinin başka bir bitkinin su ve besin madde- 6. Tuzak bitki aşağıdaki çiçekli parazit bitkilerden han-
lerine ortak olarak onu zararlandırmasına ne ad veril- gisine karşı kullanılmaktadır?
mektedir? a. Ökse otu
a. Simbiyozis b. Sarı ot
b. Antagonizm c. Yeşil alg
c. Parazitizm d. Küsküt
d. Kommensalizm e. Canavar otu
e. Mutualizm
7. İnce gövdeli, sarılıcı çiçekli parazit bitki aşağıdaki-
2. Aşağıdakilerden hangisi çiçekli parazit bitkilerin lerden hangisidir?
beslendiği bir bitki dokusudur? a. Yeşil alg
a. Ksilem b. Canavar otu
b. Epidermis c. Tarla sarmaşığı
c. Stoma d. Ökse otu
d. Lentisel e. Küsküt
e. Meristem
8. Emeç nedir?
3. Aşağıdakilerden hangisi çiçekli parazit bir bitkidir? a. Kök şekli
a. Isırgan otu b. Boşaltım organı
b. Demir dikeni c. Yaprak şekli
c. Deve dikeni d. Beslenme organı
d. Canavar otu e. Meyve tipi
e. Şeytan elması
9. Aşağıdakilerden hangisi zoosporlar ile enfeksiyon
4. Aşağıdakilerden hangisi tam parazit çiçekli parazit yapar?
bitkilerin bir özelliğidir? a. Küsküt
a. Yaprakları yeşil renklidir. b. Mavi çiçekli canavar otu
b. Yaprakları kayış şeklindedir. c. Yeşil alg
c. Klorofilleri yoktur. d. Ayçiçeği canavar otu
d. Gövdeleri kalın ve dikenlidir. e. Ökse otu
e. Çiçekleri gözle görülemeyecek kadar küçüktür.
10. Aşağıdakilerden hangisi talluslu bir organizmadır?
5. Aşağıdakilerden hangisi ökse otunun bir özelliği de- a. Ökse otu
ğildir? b. Fasulye canavar otu
a. Viscaceae familyasından bir bitkidir. c. Küsküt
b. Floemden beslenir. d. Mısırlı canavar otu
c. Ksilemden beslenir. e. Yeşil alg
d. Gövde parazitidir.
e. Tohumları kuşlar ile yayılır.
166 Fitopatoloji
Sıra Sizde 5
Yeşil alglerin vücut yapıları funguslara oldukça benze-
diği için (her ikisi de talluslu ve filamentlidir) fungus-
ları yok etmek için kullanılan fungisitler yeşil alglere
karşı kullanılabilmektedir.
9. Ünite - Bitkilerde Hastalığa Neden Olan Parazitik Bitkiler ve Yeşil Algler 167
Yararlanılan Kaynaklar
Agrios, G.N. (2005). Plant Pathology, Fifth Edition. El-
sevier Academic Press, USA.
Aksoy, E. (2010). Türkiye’deki Canavar Otları ve Mü-
cadelesi. Ülkesel Canavar Otu (Orobanche spp.)
Projesi Eğitim Broşürü.
Anonim, (1995). Zirai Mücadele Teknik Talimatları.
T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Koruma ve Kont-
rol Genel Müdürlüğü, Cilt 1, Ankara.
Boari, A., Vurro, M. (2004). Evaluation of Fusarium
spp. and other fungi as biological control agents
of broomrape (Orobanche ramosa). Biological
Control, 30: 212-219.
Davis, P. H. (1982). Flora of Turkey and the East Aege-
an Islands, Vol:7 Edinburgh at the University Press.
Demirkan, H. (1997). Domates Alanlarında Sorun
Oluşturan Canavar otu (Orobanche ramosa L.)’
nun Biyolojisi Üzerinde Araştırmalar. Türkiye II.
Herboloji Kongresi, İzmir-Ayvalık.
Demirkan, H. (1999). Marmara Bölgesi Domates
Alanlarında Sorun Olan Canavarotunun Biyolo-
jisi ve Mücadelesi Üzerinde Araştırmalar, Dokto-
ra Tezi. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Ko-
ruma Bölümü, Bornova-İzmir.
Ekiz, E. (1964). Türkiye’de Önemli Bazı Orobanche
Türlerinin Biyolojisi, Morfolojisi ve Konukçu
Bitkilere Yaptığı Zararlar Üzerine Araştırmalar.
Ziraat Fakültesi Yayınları, Ankara.
Lanini, W.T., Kogan, M. (2005). Biology and Manage-
ment of Cuscuta in Crops. Ciencia e Investigacion
Agraria, 32: 127-141.
Linke, K.H., Vorlaender, C., Saxena, M.C. (1990).
Phytomyza orobanchia (Diptera: Agromyzidae)
on Orobanche crenata (Orobanchaceae) in Syria.
Entomophaga, 35: 633-639.
Matusova, R., Rani, K., Verstappen, F.W.A., Franssen,
M.C.R., Beale, M.H., Bouwmeester, H.J. (2005).
The strigolactone germination stimulants of the
plant-parasitic Striga and Orobanche spp are de-
rived from the carotenoid pathway. Plant Physio-
logy, 139: 920-934.
Özer, Z., Önen, H., Tursun, N., Uygur, F.N. (1999).
Türkiye’nin Bazı Önemli Yabancı Otları (Tanım-
ları ve Kimyasal Savaşımları). GOP Üniversitesi
Ziraat Fakültesi Yayınları, Tokat.
Ünal, S. (2010). Yem Bitkileri. T.C. Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı Teşkilatlanma ve Destekleme Genel Mü-
dürlüğü Yayını.
10
FİTOPATOLOJİ
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Bitki hastalıkları ile mücadeledeki hedefleri ve öncelikleri tanıyarak, hangi yön-
temin kullanılabileceğini açıklayabilecek;
Çevre ve insan sağlığının korunması amacıyla kimyasal mücadeleye alternatif
ve daha çevreci yöntemleri ayrıt edebilecek;
Bitki hastalıkları ile mücadele faaliyetlerini birbirleri ile ilişkilendirecek;
Bitki hastalıkları ile genel mücadele prensiplerini özetleyebileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Bitki Hastalıkları • Dayanıklılık
• Savaşım Yöntemleri • Tarım Teknikleri
• Karantina • Antagonist Mikroorganizmalar
• Solarizasyon • Fungisitler
İçindekiler
• GİRİŞ
• YASAL ÖNLEMLER
Bitki Hastalıkları ile • DAYANIKLI ÇEŞİT KULLANIMI
Fitopatoloji • KÜLTÜREL ÖNLEMLER
Savaşım Yöntemleri
• FİZİKSEL MÜCADELE
• BİYOLOJİK MÜCADELE
• KİMYASAL MÜCADELE
Bitki Hastalıkları ile
Savaşım Yöntemleri
GİRİŞ
Kültür bitkilerinin yaşadıkları ortamlarda canlı veya cansız etkenler dolayısıyla
hastalanmaları, verim düşüklüklerine ve onlardan beklenen faydayı sağlayama-
malarına neden olmaktadır. Hastalıklardan korunma amacıyla alınan tedbirlere
“hijyen”, hastalıkların ortaya çıkışından sonra uygulanan yöntemlere ise “terapi”
adı verilir. Bitki hastalıklarının ortaya çıkmasını engellemeye yönelik çalışmalar,
hastalığın ortaya çıkışından sonraki mücadele çalışmalarına oranla çok daha ba-
şarılı olmaktadır. Bu yüzden bitkilerde hastalığa sebep olan etkenlerin ortadan
kaldırılması ve bitkilerin hastalıklara karşı korunması temel amacımızdır. Hasta-
lanan bitki dokularının tamamen iyileşmesi genellikle mümkün değildir. Bazı be-
sin elementi eksikliklerinden kaynaklanan hastalıkların tedavisi mümkün olabilse
de, çoğu kez hastalığa şiddetli yakalanan bitkiler tedavi edilememektedir. Son yıl-
larda bitki içerisine nüfuz edebilen sistemik bazı bitki koruma ürünlerinin gelişti-
rilmesi ile bazı bitki patojenlerinin bitkiyi enfeksiyonundan sonra, henüz dokuları
tahrip etmeden önce doku içerisinde engellenmesi mümkün olabilmektedir.
Bitki hastalıkları ile mücadele yöntemleri genellikle 6 ana bölümde toplan-
maktadır. Bunlar:
1. Yasal önlemler (Düzenleyici metotlar)
2. Dayanıklı çeşit kullanımı
3. Kültürel önlemler
4. Biyolojik mücadele
5. Fiziksel mücadele
6. Kimyasal mücadele
YASAL ÖNLEMLER
Yasal düzenlemelerin (düzenleyici metotların) içinde bitki sağlığını doğrudan et-
kileyenler, yasalarla hastalıkların bir yere girişini ve dağılışını önlemeye yönelik
önlemlerdir. Bunlar üç bölümde toplanabilir.
Karantina
Karantina, bir ülkeye dışarıdan hastalık girişini önlemek veya ülke içerisinde sınırlı
alanlarda var olan bir hastalığın diğer alanlara yayılmasını engellemek amacıyla
alınan yasal önlemlerdir. Bu amaçla ülke içerisinde bulunmayan hastalıkların ül-
keye girişine engel olmak için alınan tedbirlere “Dış Karantina”, kendi sınırları içe-
170 Fitopatoloji
Sertifikasyon
Sertifikasyonun amacı, üreticiye çeşit özellikleri ve saflığı belli sınırlar içinde olan,
temiz (yabancı maddeden ari), çimlenme gücü yüksek, belli hastalıkları en az dü-
zeyde veya hiç içermeyen tohumlukların kullanımını sağlamaktır. Üretici bu yolla
daha yüksek verim elde edecek, hastalıkların yayılmaları ve zararları da önlenmiş
olacaktır. Bu amaçla T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağlı Tarımsal
Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü (TÜGEM) tarafından, üretim materyal-
lerinde bitki sağlığı standartları oluşturulmakta ve yayımlanmaktadır.
Regülasyon (Düzenleme)
Hastalıkların bir yerde yayılmalarını önlemek amacıyla yasalarla hastalıklı bitki-
lerin yok edilmesi (eradikasyon), bazı bitkilerde yasalarla münavebe zorunluluğu
getirilmesi (rotasyon) veya tohum ilaçlamaları gibi önlemlerin tümüne regülas-
yon denilmektedir.
Seleksiyon
Seleksiyon çalışmaları hastalığın her yıl yoğun olarak görüldüğü bölgelerde hasta
bitkiler arasında sağlıklı kalan dayanıklı bireyler seçilerek yürütülür. Seçilen birey-
lerin dayanıklı olup olmadıkları hastalık etmeninin bu bitkilere yapay inokulas-
yonları ile kontrol edilir. Dayanıklılığı kanıtlanan bireylerin diğer agronomik özel-
likleri de incelendikten sonra ıslah metodlarına uygun olarak üretimlerine geçilir.
Melezleme
Bu metotta diğer agronomik özellikleri dikkate alınmadan hedef alınan hastalığa
karşı daha önceki çalışmalarda dayanıklı olduğu belirlenen çeşitler, agronomik
özellikleri iyi olan çeşitler ile melezlenir. Melezleme sonucu elde edilen F1 me-
lezleri kendi aralarında çaprazlanarak F2 melezleri elde edilir. Bu F2 melezleri
arasından yine hastalığa karşı dayanıklı ve agronomik özellikleri iyi olanlar seçilir,
kendi içerisinde melezlenerek homozigot hatlar elde edilir. Melezleme çalışmaları
fazla zaman ve emek gerektiren çalışmalardır.
Mutasyon
Farklı etkenler nedeniyle hücrenin genetik yapısında meydana gelen değişiklik-
lere “mutasyon” adı verilir. Bitkilere mutasyon oluşturabilen maddelerin (mu-
tajenik maddeler) uygulanması ile bitkilerde dayanıklı bireyler (mutantlar) elde
edilebilir. Daha sonra yapay hastalık inokulasyonları ile bu mutant bireylerin has-
talığa karşı dayanıklılık durumları ve bu özelliklerini sürdürebilme yetenekleri
incelenir. Fakat bu yöntem tüm bitkilerde başarı ile kullanılamamaktadır. Genel-
de fazla kullanılan bir yöntem değildir. Ülkemizde bu yöntemle tütünde mildiyö
hastalığına dayanıklı çeşit elde edilmiş ve tescil edilmiştir.
Son yıllarda çok yıllık bitkilerdeki somatik mutasyonlardan da yararlanılmak-
tadır. Bu yöntemde patojen baskısı altında somatik mutasyonla oluşan dayanıklı
hücreler seçilerek doku kültürü yöntemi ile çoğaltılmaktadır.
KÜLTÜREL ÖNLEMLER
Kültürel önlemler, hastalık oluşumu için uygun olmayan ancak bitkilerin sağlıklı
yetişeceği tarımsal uygulamalardır. Kültürel önlemler;
• Bitkinin sağlıklı yetiştirilmesi,
• Hastalık etmenlerinin inokulum kaynaklarının azaltılması ve hastalık et-
menlerinin yayılmasının engellenmesi,
• Hastalık etmenlerinin enfeksiyonu için uygun koşulların ortadan kaldırıl-
masına yönelik faaliyetleri kapsar.
Toprak İşleme
Bitkinin sağlıklı yetişmesinde toprak işlemenin önemi büyüktür. Uygun yapılan top-
rak işlemesi ile ekilecek ürün için gerekli su ve besin maddelerinin toprakta birikmesi
10. Ünite - Bitki Hastalıkları ile Savaşım Yöntemleri 173
Sanitasyon
Sanitasyon hastalıktan korunmak için alınan sağlık önlemleridir. Bu önlemlerin
amacı inokulumun tarlaya girişini önlemek ve hastalıklı tarlalardaki inokulumu
yok etmek veya azaltmaktır. Hastalıklı bitki artıklarının gömülerek veya yakılarak
yok edilmesi, budama aletlerinin dezenfeksiyonu ve hastalıksız üretim materyal-
lerinin kullanımı gibi uygulamalar sanitasyona yönelik uygulamalardır.
Eradikasyon
Hastalık etmenlerinin yayılmasında inokulum kaynağı oluşturan ve ertesi yıla ge-
çişi için yataklık yapan yabancı otların ve kültür bitkilerinin yok edilmesi işlemine
“eradikasyon” adı verilir.
FİZİKSEL MÜCADELE
Fiziksel mücadele yöntemlerine genellikle hastalık etmenlerine karşı diğer yön-
temlerin kullanılamadığı veya sakıncalı olduğu durumlarda başvurulur. Bitki
hastalıklarına karşı fiziksel mücadelede genellikle sıcaklık uygulamaları kullanıl-
maktadır. Ayrıca soğuk uygulamaları, ultraviyole ışık, elektromanyetik dalgalar,
radyasyon uygulamaları ve ürünlerin kurutulması ile bitki hastalıklarına karşı fi-
ziksel mücadele yapılmaktadır.
10. Ünite - Bitki Hastalıkları ile Savaşım Yöntemleri 175
Sıcaklık Uygulaması
Solarizasyon
Solarizasyon yılın en sıcak aylarında toprağın iyi bir şekilde işlenerek keseklerin-
den ve yabancı otlardan temizlenmesinden sonra iyice sulanarak, şeffaf polietilen
örtü ile kaplanması ve 30-45 gün bu şekilde güneş ışınlarına maruz bırakılması
şeklinde uygulanır. Solarizasyonda kullanılan polietilen örtüler ultraviyole ışığa
dayanıklı malzemelerden özel olarak üretilir. Örtü ile toprak yüzeyi arasında boş-
luk bulunmamalı, solarizasyon süresince toprak nemli olmalıdır. Bu yöntemde
toprağın 10-15 cm derinliğine kadar patojen birçok fungusun, yabancı ot tohum-
larının ve nematodların öldüğü saptanmıştır.
Aerobik Fermantasyon
Daha çok domatese uygulanan bir yöntemdir. Bu yöntemde domates tohumları
meyve eti ile karışık olarak 20°C’de 96 saat tutulur. Bu şekilde domates tohumla-
rında bulaşık olan bakteriyel kanser hastalığı etmeni (Clavibacter michiganensis
subsp. michiganensis) elimine edilebilmektedir.
Radyasyon Uygulaması
Radyasyonun öldürücü etkisine dayanarak bitki patojenlerini önleme çalışmaları
yapılmaktadır. Bu yöntem bazı ürünlerde depo ve ulaşım sırasındaki çürümeleri
geciktirmek için kullanılmaktadır.
BİYOLOJİK MÜCADELE
Hassas konukçu bitkilerin tarımı bu bitkilere özelleşmiş patojenler için avantaj
sağlamakta ve patojen yoğunluğu giderek artmaktadır. Bu tarımsal faaliyetler içe-
risinde ortamdaki mikrobiyal dengenin patojenler lehinde bozulması patojenlerin
kültür bitkilerinde sürekli zararına neden olmaktadır. Bitki hastalıkları ile mücade-
lede sürekli ve yoğun kimyasal kullanımı çevre kirliliğine neden olmakta, ayrıca gı-
dalardaki kalıntılar insan sağlığını tehdit etmektedir. Ayrıca kimyasal mücadelenin
belirli aralıklarla sürekli uygulama gerektirmesi ve patojenlerin bu kimyasallara
karşı dayanıklılık kazanması gibi dezavantajları da bulunmaktadır. Bu nedenler-
le bitki hastalıkları ile mücadelede çevre ile uyumlu ve insan sağlığına olumsuz
10. Ünite - Bitki Hastalıkları ile Savaşım Yöntemleri 177
Antibiyosis
Bir mikroorganizmanın ortama salgıladığı antibiyotik adı verilen metabolik ürün-
ler ile başka bir mikroorganizmanın gelişmesini engellemesine ve yıkıma uğrat-
masına “antibiyosis” adı verilir. Mikroorganizmaların antibiyotik üretim yetenek-
leri ortamdaki besin maddesine bağlıdır. Antibiyotik üreten mikroorganizmalar
biyolojik mücadelede her zaman başarılı olamamaktadır. Karbonhidratlarca zen-
gin ortamlarda antibiyotik üretimi fazladır. Ancak toprakta fazla karbonhidrat
bulunmaz ve yeterince antibiyotik üretimi de olmaz. Bazı mikrooganizmalar sal-
gıladıkları enzimlerle antibiyotikleri kolayca bozarlar. Bu yüzden etki geçici ola-
bilmektedir. Depo hastalıklarına karşı kullanılacak biyolojik mücadele ajanlarının
antibiyotik üretmesi istenilen bir özellik değildir. Bunun nedeni depolanan ürün-
lerdeki antibiyotik kalıntılarıdır. Çizelge 10.2’de antibiyotik üreten mikroorganiz-
malar ve etkili oldukları bitki hastalıklarına ait örnekler verilmiştir.
Rekabet
Ortamda beslenmeleri ve çoğalmaları için kaynağın sınırlı olduğu durumlarda
mikroorganizmalar arasında bir paylaşım mücadelesi ve rekabet başlar. Bu mü-
cadele besin maddeleri, oksijen, yer ve ışık için olabilir. Mikroorganizmaların ge-
lişebilmeleri ve çoğalabilmeleri için ortamdan gerekli besin maddelerini almaları
zorunludur. Özellikle gereksinim duydukları bu besin maddeleri ortamda sınırlı
olduğu taktirde, besin maddelerini diğer mikroorganizmalar tüketmeden önce
almaya çalışırlar. Bu sırada besin alım mekanizmaları gelişmiş olan mikroorga-
nizmalar besinlerin çoğunu alır ve gelişirler, diğerleri ise gelişemez ve ölürler. Bu
rekabet toprakta genellikle alınabilir formdaki demir elementi, karbon ve azot
kaynakları için olmaktadır.
178 Fitopatoloji
Hipovirulens
Aynı tür fungus içerisinde hastalandırma yeteneği açısından bazı farklılıklar ola-
bilmektedir. Hastalandırma yeteneği yani virulensi düşük olan patojenlere “hi-
povirulent patojen” adı verilir. Hipovirulent bir fungus izolatı, virulent bir izolat
ile temasa geçtiğinde eğer birbiri ile uyumlu iseler karşılıklı gen alışverişi, yani
“hibridizasyon” olayı gerçekleşir. Bu durum çoğunlukla virulent izolatın hastalık
yapma yeteneğindeki azalma ile sonuçlanır. Bu yolla diğer metotlar ile mücadelesi
yapılamayan bazı bitki hastalık etmenleri engellenebilmektedir. Örneğin kestane
kanseri etmeni Cryphonectria parasitica’ nın mücadelesinde hipovirulent izolatla-
rın kullanımı ile daha önce oluşan kanser yaralarında iyileşme sağlanmıştır. Yine
şekerpancarında fide kök çürüklüğüne neden olan Rhizoctonia solani, patojen ol-
mayan R. solani izolatları ile başarılı bir şekilde engellenebilmektedir.
Uyarılmış Dayanıklılık
Hayvan ve insanlardakilerden farklı olsa da bitkilerde de bir bağışıklık mekaniz-
ması vardır. Bitkilerdeki bağışıklık mekanizması bitki türüne ve enfeksiyon şekli-
ne göre farklı yollarla gerçekleşmektedir. Bitkinin bünyesindeki bazı antimikrobi-
yal maddeler enfeksiyon sonrası enfeksiyonun olduğu yere doğru hareket ederek
bu bölgede birikir ve patojeni inaktive eder. Ayrıca bitkide daha önce bulunmayan
ancak enfeksiyon sonrası sentezlenen bazı kimyasallar patojeni doku içerisinde
inaktive ederler. Bu maddelere “fitoaleksin” adı verilir. Bunun yanı sıra enfeksi-
yon sonrası bitkilerde sentezlenen enzimler ve proteinler doku içinde patojeni
baskılamada görev alır. Doku içerisinde patojenlere karşı fiziksel bariyer görevi
olan bazı yapılar oluşarak (lignin, papilla, suberin, kallus) patojeni fiziksel olarak
engellerler.
Bitkilerde bağışıklık mekanizması patojenin enfeksiyonundan önce uyarılarak
harekete geçirilebilir, böylelikle normalde hassas olan bitkilere dayanıklılık ka-
zandırılabilir. Bu amaçla;
• Canlı organizmalarla ön inokulasyon (patojen türün virulent olmayan izolat-
ları, başka bitkide patojen olan izolatlar veya saprofitler ile ön inokulasyon),
• Sıcaklıkla öldürülmüş veya zayıflatılmış organizmalarla ön inokulasyon,
• Patojenin hücre duvarı bileşenleri,
• Diğer bazı kimyasal ve fiziksel uyarıcılar (cıva klorit, bakır klorit, salisilik
asit, UV ışınlar, yaralama vb.) gibi uygulamalar yapılır.
KİMYASAL MÜCADELE
Patojenlere toksik olan kimyasallar kullanılarak bitki hastalıklarının önlenmesine
kimyasal mücadele adı verilir. Bitki hastalıklarına karşı kullanılan ilaçlar etkili ol-
dukları organizmaya göre isim alırlar. Bunlar:
Fungisit ; Funguslara
Bakterisit ; Bakterilere
Virisit ; Virüslere
Herbisit ; Yabancı otlara etkili bitki koruma ürünleridir.
Kimyasal savaşımda hedef her ne kadar bitki hastalık etmenleri olursa olsun,
kullanılan kimyasal maddeler çevre kirliliğine neden olmakta, doğal hayatı ve in-
san sağlığını olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle kimyasal mücadele, bitki hasta-
lıkları ile mücadelede son seçenek olarak değerlendirilmeli, gerektiğinde, doğru
ürünü, doğru zamanda ve doğru yöntemlerle uygulanmasına dikkat edilmelidir.
180 Fitopatoloji
Kimyasal mücadeleye karar verilirken dikkat edilecek bir başka konu da yapılacak
uygulama sonrası elde edilecek verim ve gelir artışı, mutlaka yapılacak masraflar-
dan fazla olmalıdır.
Püskürtme İlaçlamalar
Püskürtme ilaçlar suda süspansiyon, emülsiyon veya eriyik halde bitkilere püs-
kürtülür. Suda süspansiyon veya emülsiyon halindeki fungisitlerin bitkilere uygu-
lanması amacıyla kullanılan aletlere “pülverizatör” adı verilir. Pestisit uygulanacak
olan alanın boyutlarına ve bitkiye göre geliştirilmiş çok değişik tip ve boyutlarda
pülverizatörler üretilmiştir.
Koruyucu fungisitlerle püskürtme ilaçlamada yaprağın her iki yüzeyinin de
ilaçla kaplanması gerekir. Yaprak üzerine konan zerreciklerin büyüklüğü ilacın
kaplanması bakımından önemlidir. Zerreler ne kadar küçük olursa kaplama o ka-
dar daha iyi olur. Ancak zerre çok küçük olduğu takdirde ilaç uçar ve kayıplar
meydana gelir. Bazı bitkilerin yüzeyi tüylüdür veya mum tabakası ile kaplıdır. Bu
nedenle böyle bitkilerin yeşil aksam ilaçlamalarında fungisitlerle birlikte yayıcı
veya yapıştırıcı katkı maddelerine ihtiyaç duyulur. Aksi taktirde fungisit yaprak
yüzeyini iyi kaplayamaz.
Sistemik fungisitlerin yeşil aksama uygulanmasında bazı hususlara dikkat
etmek gerekmektedir. Bu ilaçların bitki bünyesine alınması etkiyi arttırır. Bunu
sağlamak için de fungisit süspansiyonunun damlalar halinde bitki yüzeyinde en
az 2-3 saat kalması gerekir. Bu nedenle ilaç damlaları çok küçük olmamalı, ilaç
atıldığı zaman da hemen kurumamalıdır. Başka bir deyişle ilaçlama, günün nemli
saatlerinde veya güneşin şiddetli olmadığı zamanlarda yapılmalıdır.
Genellikle bakırlı ilaçlar, bunun yanında diğer bazı fungisitler fitotoksiktir.
Hassas bitkilerde bu ilaçların uygulanmasında dikkatli olunmalıdır. Bilhassa er-
ken dönemlerde yüksek doz uygulanmamalıdır. Fungisitlerde, yaprak ilaçlamaları
sırasında, ilacın su ile karıştırıldığı oran ve bunun birim alana uygulanan miktarı
önemlidir ve ilacın etiketinde belirtilen oranlara uyulmalıdır. Bazı insektisit ve
yabancı ot öldürücü ilaçlarında (herbisit) dekara kullanılacak aktif madde miktarı
önemlidir. Bu nedenle fungisit uygulamalarında ilaçlama aletinin kalibrasyonu
yapılmalı, aletin birim alana ne kadar sıvı attığı belirlenmelidir.
182 Fitopatoloji
Tozlama
Toz formülasyona sahip fungisitlerin özel tozlayıcı aletler kullanılarak ince toz zerre-
cikleri halinde bitkilere uygulanmasıdır. Bu yöntem, seralar hariç püskürtmeye naza-
ran daha az kullanılmaktadır. Çünkü bu şekilde uygulanan pestisitler rüzgâr ile kolay-
ca sürüklenebilmekte ve doğaya daha fazla oranda pestisit kalıntısı bırakılmaktadır.
Aynı zamanda uygulayıcılar tozlama esnasında nefes yolu ile yüksek oranda pestisit
almaktadır. Bazı bitkilerde hala kullanılan bu yöntemin tek avantajı su istememesidir.
Sisleme
Bu yöntem, pestisitleri havada asılı kalacak kadar küçük zerreler halinde püskür-
ten özel sisleme aletleriyle uygulanmaktadır. Daha çok seralarda ve kapalı alan-
larda kullanılmaktadır.
Tohum İlaçlamaları
Tohumu fitopatojen fungus, bakteri ve bir dereceye kadar da nematodlara karşı koru-
mak üzere oldukça değişik tipte fiziksel ve kimyasal yöntemler geliştirilmiştir. Tohum
ilaçları son yıllara kadar tohumla taşınan veya tohumun gelişmesine erken dönemde
zararlı olan bazı etmenlere karşı yapılmaktaydı. Ancak son yıllarda geliştirilen sistemik
fungisitlerle tohum ilaçlaması, bitkileri bir döneme kadar hem topraktan hem de hava-
dan gelen hastalıklara karşı korumaktadır. Bu nedenle hastalıklara karşı tohum ilaçla-
maları artmıştır. Bu hem ekonomik oluşu hem de etkililik açısından önemlidir. İlaçla-
maların etkinliği ayrıca kullanılan usul ve aletlere göre çok değişir. Bu amaç için basit
ilaçlama bidonlarından çok kompleks endüstriyel aletlere kadar değişen ekipmanlar
bulunmaktadır. Kimyasallar tohuma değişik yöntemlerle uygulanırlar. Bu yöntemler:
Bandırma
Bu yöntemde, tohum fungisit solusyonu veya süspansiyonu içinde bir süre tutu-
lur, daha sonra süzülür ve kurutulur. Bandırma yönteminin bazı riskleri vardır.
Fungisitler kullanıldığı zaman bakteriyel etmenler, bakterisitler kullanıldığı za-
man fungal etmenler artabilir. Ayrıca tohumların kurutularak ekilmesi gereklidir.
Bulamaç
Tohum toz bir fungisit ile özel bir ilaçlama aletinde az miktarda su ile (5-10 ml/kg
tohum) karıştırılır. Uygulanacak su miktarı önceden tohum üzerinde test edilerek
saptanır. Bu uygulama genellikle sabunumsu bir bulamaç oluşturur ve gereksiz
nemlemeye neden olmadan tohumu kaplar.
Islak İlaçlama
Tohumlar, kilograma 100-300 ml ilaçlı sıvı ile muamele edilir. İlaçlamadan sonra
sıvı kalmaz, fakat kurutma gereklidir.
Püskürtme
Fungisit süspansiyon veya solusyonları tohumlara püskürtülür, nemleninceye ka-
dar karıştırılır, bir süre nemli bırakılır sonra kurutulur.
Fumigasyon
Tohumlar hava geçirmez kaplarda buharlaşıcı fungisit veya nematisit ile muamele
edilir.
Tohum Kaplaması
Fungisitler, tohumlara selüloz asetat veya metosel gibi kaplama materyalleri ile
birlikte uygulanır. Bazen tohum önce ilaçlanır, sonra kaplama materyali ile kapla-
nır. Kaplanmış tohum daha iyi çimlenir ve birim alanda daha az tohum kullanılır.
Toprak İlaçlaması
Toprak, ekimden önce topraktaki patojenlerin ve zararlıların düzeylerini azalt-
mak için ilaçlanabilir. Funguslar toprakta veya hastalıklı bitki artıklarında misel-
yum veya spor olarak canlı kalırlar. Bakteriyel ve viral patojenler birçok toprakta
bulunurlar. Fungisit veya fümigant etkili kimyasallarla ilaçlama bu organizmala- Fümigant: Uygulama öncesi
rın çoğunu öldürür, fakat toprak ilaçlaması genellikle yüksek değerli meyve veya sıvı veya katı halde iken kapalı
alanlarda uygulandıktan sonra
bahçe ürünlerinde bilhassa monokültür sonucu topraklarda yüksek düzeyde pa- gaz hale dönüşerek ortamda
tojen biriktiği zaman, tarla koşullarında, fide yastıklarında, fidanlıklardaki çoğalt- bulunan canlıların öldüren
kimyasallardır.
ma topraklarında ve seralarda uygulanır.
Depoların Dezenfeksiyonu
Depoların dezenfeksiyonunda daha çok fumigantlar kullanılır. Bununla birlikte
bazen Bordo Bulamacı ve hazır bakırlı ilaçlar da kullanılmaktadır.
184 Fitopatoloji
Özet
Bitki hastalıkları ile mücadeledeki hedefleri ve ön- Bitki hastalıkları ile mücadele faaliyetlerini bir-
1 celikleri tanıyarak, hangi yöntemin kullanılabile- 3 birleri ile ilişkilendirmek
ceğini analizini açıklamak Bitki hastalıkları ile mücadele; etmenlerin ino-
Bitki hastalıklarının ortaya çıkmasını engelle- kulum kaynaklarının yok edilmesi, yayılma-
meye yönelik çalışmalar, hastalığın ortaya çıkı- larının engellenmesi, dayanıklı veya tolerant
şından sonraki mücadele çalışmalarına oranla çeşitlerin kullanımı, tarımsal uygulamaların
çok daha başarılı olmaktadır. Bitki hastalıkları hastalık çıkışına engel olacak şekilde yürütül-
ile mücadele yöntemleri genellikle 5 ana bölüm- mesi, biyolojik ve fiziksel mücadele yöntemle-
de toplanmaktadır. Bunlar; yasal yöntemler (dü- rine başvurulması, gerektiğinde son çare olarak
zenleyici metotlar), dayanıklı çeşit kullanımı, sadece hastalığı hedef alan kimyasal mücadele
kültürel mücadele, biyolojik mücadele, fiziksel uygulaması şeklinde yapılır. Bu her şeyden önce
mücadele ve kimyasal mücadeledir. Mücadele- hastalık etmenlerinin biyolojileri göz önüne alı-
ye karar verilirken öncelikle hastalık sebebi iyi narak etkili mücadele metotlarının belirlenmesi
teşhis edilmelidir. Ayrıca teşhisi yapılan etmenin ve bunlardan birbirini tamamlayanların enteg-
biyolojisinin iyi bilinmesi ve bu hastalığa karşı rasyonu ile başarılabilinir.
hangi mücadele yönteminin başarılı sonuç vere-
ceğine iyi karar verilmesi gereklidir. Bitki hastalıkları ile mücadele genel prensiplerini
4 özetlemek
Çevre ve insan sağlığının korunması amacıyla Bitki hastalıkları ile mücadelede ana prensip
2 kimyasal mücadeleye alternatif ve daha çevreci hastalığa sebep olan etkenlerin ortadan kaldı-
yöntemleri ayrıt etmek rılması, yayılmalarının ve bitkilere enfeksiyon
Yasal önlemler (düzenleyici metotlar), dayanıklı yapmalarının engellenmesidir. Burada kimyasal
çeşit kullanımı, kültürel önlemler, bitki hastalık- mücadele son seçenek olarak uygulanmalıdır.
larının çıkışını ve yayılmasını engellemeye yö- Hastalanan bitki dokularının tamamen iyileş-
nelik uygulamalardır. Bu mücadele yöntemleri mesi genellikle mümkün değildir. Bazı besin
gereğince uygulandığında bitki hastalıkları fazla elementi eksikliklerinden kaynaklanan hasta-
zarar veremeyecektir. Oluşabilecek hastalıklar lıkların tedavisi mümkün olabilse de, çoğu kez
biyolojik mücadele, fiziksel mücadele yöntem- hastalığa şiddetli yakalanan bitkiler tedavi edile-
leri ile engellenebilecektir. Bu şekilde kimyasal memektedir.
mücadele daha az oranda ve gerektiğinde uygu-
lanarak çevre ve insan sağlığına olan olumsuz
etkileri asgari seviyede tutulacaktır.
10. Ünite - Bitki Hastalıkları ile Savaşım Yöntemleri 185
Kendimizi Sınayalım
1. Bir ülkenin sınırları içerisinde bulunmayan hasta- 6. Son yıllarda hasat sonrası ürünlerde oluşan depo
lıkların ülkeye girişine engel olmak için alınan tedbir- hastalıkları ile biyolojik savaşımda mikroorganizmala-
lere ne ad verilir? rın hangi özelliklerinden faydalanılmaktadır?
a. Dış karantina a. Antibiyosis
b. İç karantina b. Rekabet
c. Sertifikasyon c. Hiperparazitizm
d. Regülasyon d. Hipovirulens
e. İnokulasyon e. Uyarılmış dayanıklılık
2. Aşağıdaki yöntemlerden hangisi dayanıklı çeşit elde 7. Aşağıdaki hiperparazit funguslardan hangisi külle-
etmek için kullanılmaz? melere karşı etkilidir?
a. Sanitasyon a. Trichoderma spp.
b. Seleksiyon b. Eudarluca caricis
c. Melezleme c. Coniothyrium minitans
d. Gen aktarılması d. Darluca filum
e. Mutasyon e. Ampelomyces quisqualis
3. Depolanan bitkisel ürünlerdeki hastalık etmenleri- 8. Aşağıdakilerden hangisi doku içerisinde patojenle-
ni elimine etmek için kaç derece sıcaklık kullanılır? re karşı fiziksel bariyer görevi yapmaz?
a. 20-24°C a. Lignin
b. 24-28°C b. Papilla
c. 28-32°C c. Suberin
d. 32-36°C d. Fitoaleksin
e. 38-42°C e. Kallus
4. Yılın en sıcak aylarında toprağın iyi bir şekilde işlene- 9. Tohum ilaçlaması aşağıdaki hastalıklardan hangisi
rek keseklerinden ve yabancı otlardan temizlenmesinden için kullanılır?
sonra iyice sulanarak ince, şeffaf polietilen örtü ile kap- a. Bağ, sera sebzeleri ve süs bitkilerinde Botrytis
lanması ve 30-45 gün bu şekilde güneş ışınlarına maruz b. Tahıllarda sürme ve rastık (Tilletia, Ustilago)
bırakılması şeklinde uygulanan yönteme ne ad verilir? c. Turunçgiller, elma ve armutta depo çürüklükleri
a. Solarizasyon d. Şeftali ve erikte Taphrina hastalıkları
b. Fümigasyon e. Kiraz. vişne, kayısı ve ayvada Monilya
c. Malçlama
d. Eradikasyon 10. Kuru tohum ilaçlaması için hangi pestisit formu-
e. Sanitasyon lasyonu kullanılır?
a. DS
5. Bir mikroorganizmanın ortama salgıladığı ve antibi- b. WS
yotik adı verilen metabolik ürünler ile başka bir mikro- c. FS
organizmanın gelişmesini engellemesine ne ad verilir? d. WP
a. Antagonizim e. GR
b. Hiperparazitizm
c. Anastomosis
d. Allelopati
e. Antibiyosis
186 Fitopatoloji
Sıra Sizde 3
Solarizasyonun amacı topraktaki patojen mikroorga-
nizmaların sıcaklığın yükselmesi ile populasyonunun
azaltılmasıdır. Bu yöntemle özellikle sıcağa dayanıklı
antagonist mikroorganizmalar canlılığını sürdürebil-
mekte ve toprakta populasyonu azalan patojen fungus-
ları daha etkin baskılayabilmektedir. Ayrıca topraktaki
besin maddeleri daha iyi kullanılır hale gelmekte ve
verim artmaktadır.
Sıra Sizde 4
Ekseri lahana, soğan, domates ve diğer sebzelerde kul-
lanılır. İri tohumlar ve çok sayıda tohum için pratik
değildir. Ayrıca tohumlar muameleden sonra kurutu-
larak ekilmelidir.
Sıra Sizde 5
Son yıllarda sebze ve meyvelerin hasat sonrası depo
hastalıklarının biyolojik savaşımı ile ilgili çalışmalar-
10. Ünite - Bitki Hastalıkları ile Savaşım Yöntemleri 187
Yararlanılan Kaynaklar
da mayalar üzerinde önemle durulmaktadır. Örneğin Agrios, G.N. (2005). Plant Pathology, Fifth Edition.
Pichia guilliermondii, Cryptococcus laurentii, Candida Elsevier Academic Press, USA.
spp. ve Aureobasidium pullulans gibi mayaların yara Baykal, N. (1995). Fitopatoloji, İkinci Baskı. Uludağ
üzerinde hızlı ve yoğun kolonize olarak patojenlerin Üniversitesi Yayınları, Bursa.
gelişmesini ve enfeksiyon yapmasını başarılı bir şekilde Erdiller, G. (1985). Fitopatoloji. Ankara Üniversitesi
engellemektedir. Ziraat Fakültesi Yayınları No:961-Ankara.
Özer, Z., Güncan, A., Çıtır, A., Döken, M.T. (1976). Ge-
Sıra Sizde 6 nel Fitopatoloji Ders Notları, Erzurum.
Kimyasal mücadeleye karar verilirken öncelikle has- Toros, S., Maden, S., Sözeri, S. (1999). Tarımsal Savaş
talık sebebi iyi belirlenmelidir. Doğru ve etkin bir Yöntem ve İlaçları. Ankara Üniversitesi Ziraat Fa-
mücadele ancak hastalığa sebep olan etmenin iyi be- kültesi Yayınları No:1508-Ankara.
lirlenmesi, bu hastalığa karşı mücadele yöntemlerinin
bilinmesi ve doğru kimyasalın kullanımı ile başarıla-
bilir. Dolayısıyla kimyasal savaşıma karar verecek ki-
şinin iyi bir fitopatolog olması aynı zamanda kimya-
sal savaşım yöntemlerini ve bitki koruma ürünlerinin
kullanımlarını iyi bilmesi gereklidir. Kimyasal müca-
deleden önce diğer yöntemler ile mücadele olanakları
değerlendirilmeli, kimyasal savaşım son çare olarak
devreye sokulmalıdır. Kimyasal mücadeleye karar ve-
rirken dikkat edilecek diğer bir husus da mücadelenin
sonucunda elde edilecek verim artışı ve kazanç, yapıla-
cak masrafların üzerinde olmalıdır.
Sıra Sizde 7
Fümigantlar toprağa iyi nüfuz ederler. Uygulamadan
önce toprağın su tutma kapasitesi %70 civarında olmalı
ve toprak sıcaklığı 10°C’ den aşağı olmamalıdır. Fümi-
gant kullanımından sonra toprak yüzeyinin polietilen
örtü ile örtülmesi fümigantın topraktaki etkinlik süre-
sini arttırır. Katı fümigant maddeler, belirli miktarda
ilaç bırakan aletlerle toprağa atılır ve toprak işleme ile
toprağa karıştırılır. Kullanılan fümiganta bağlı olarak
değişen bir uygulama periyodundan sonra toprak hava-
landırılmalı ve ekimden önce fümigantın tüm kalıntısı
giderilmelidir. Bazı fungisitler ekim sırasında toprağa
uygulanabildikleri gibi ekim sonrası kök hastalıklarının
önlenmesi için toprağa sulama şeklinde de uygulanabi-
lirler. Bu uygulama daha çok bahçe bitkileri için yapılır.
Sözlük 189
Sözlük
A Enfeksiyon: Hastalık etmeni organizmanın bitki hücreleri
Aerosol: Havada belirli süre asılı kalabilen ve bir yerden bir veya dokusu ile doğrudan temasa geçmesi ve bitki do-
yere kütlesel halde taşınabilen 10 mikron ve daha büyük kusunda gelişmesi.
çaplı su zerrecikleri. Enzim: Canlı hücrede organik reaksiyonları katalize eden
Aflatoksin: Nemli koşullarda depolanan tahıl ürünleri, ku- protein molekülleri.
ruyemiş, kuru gıdalar ve baharatlar üzerinde başta As- Epidemi: Herhangi bir hastalığın geniş alanlardaki bitkiler-
pergillus flavus olmak üzere bazı funguslar tarafından de yaygın ve şiddetli olarak ortaya çıkması, salgın hale
oluşturulan ve sıcakkanlı hayvanlar ile insanlara toksik geçme durumu.
etkilere sahip bir grup metabolik madde. Epidermis: Bitkinin yaprak, çiçek, kök ve gövdelerinin üze-
Agronomi: Tarla ürünleri üretimi ve toprak işlemesi ile ilgi- rini örten tek tabakalı hücrelerin oluşturduğu doku.
li teorik ve pratik bilgileri içeren bilim kolu. Epifitik: Bitki dokusu dışında, bitki yüzeyinde gelişme.
Agronomik özellik: Bitkilerin kök, sap, yaprak ve çiçek ya-
pılarının kışa, kurağa, hastalıklara ve sıcağa dayanımları F
ile verim ve kaliteye ait özellikleri. Fakültatif parazit: Yaşamlarının büyük bir kısmını top-
Anastomosis: Funguslarda aynı türe ait iki hifin karşılıklı rakta ölü organik maddeler üzerinde saprofitik olarak
olarak birbirine doğru gelişip, hücre duvarlarının erime- geçirirken çeşitli şartlar altında canlı bitkilere saldırarak
si ve sitoplazmalarının birleşmesi ile sonuçlanan genetik parazitik duruma geçen organizma.
materyal transferinin gerçekleştiği olay. Fakültatif saprofit: Yaşam döngülerinin büyük bir kısmı-
Antagonizm: Canlılar arasındaki zıt etkileşim. nı parazit olarak konukçusunda geçiren, ancak konuk-
Arthrospor: Hiflerde uçtan itibaren hücrelerin yuvarlakla- çu bitki öldüğü zaman ölü konukçu dokularda yaşayıp
şıp, birbirlerinden septumla ayrılmaları ile oluşan thal- çoğalabilen, hatta buradan toprağa veya diğer çürümüş
lospor tipi. bitki materyallerine de geçerek yaşamını saprofitik ola-
Aservulus: Kısa konidioforlar üzerinde eşeysiz üreme ya- rak sürdürebilen organizma.
pısı olan konidilerin oluştuğu epidermis altında gelişen Familya: Canlıların sınıflandırılmasında benzer cinslerin
ve olgunlaşınca epidermisi patlatıp açığa çıkan açık spor meydana getirdiği birlik.
yatağı. Fitoaleksin: Bitkilerin canlı veya cansız herhangi bir stres
faktörü ile karşılaştıkları zaman ürettikleri düşük mole-
B kül ağırlığa sahip antimikrobiyal maddeler.
Biovar: Belirli bir tür içinde fizyolojik ve biyokimyasal Fitotoksik etki: Kimyasal maddelerin bitkilerde oluştur-
özellikleri bakımından farklılık gösteren bakteriler dukları zehir etkisi.
topluluğu. Fitotoksin: İnsan ve hayvan gibi sıcakkanlı canlılarda ze-
Biyokimyasal: Canlı organizmaların vücudunda seyreden hirli olmayıp sadece bitkilere toksik olan düşük molekül
kimyasal olaylar. ağırlıkta küçük moleküller.
Fizyoloji: Canlıların hücre, doku ve organlarının görev ve
C işlevleri. Canlıların hücre, doku ve organlarının görev ve
Chloropicrin: Cl3CNO2 yapısal formüle sahip, renksiz ve işlevlerini inceleyen bilim dalı.
çok zehirli bir kimyasal.
Cins: Türleri içine alan taksonomik grup. G
Gemmisphere: Mikroorganizmaların yaşamını sürdürdüğü
E bitkinin tomurcuklarının bulunduğu kısımlar.
Elektron mikroskop: Canlı ve cansız maddelerin incelen-
mesinde kullanılan, ışık yerine, vakum içinde yönlen- H
dirilen elektron demetinin elektromanyetik bir alandan Hastalık devri: Her enfeksiyon hastalığında patojenin ko-
geçerek incelenen yapının çok fazla büyütülmüş olarak nukçu bitkide oluşturduğu hastalığın gelişimini ve do-
görülmesini sağlayan bir mikroskop. ğada devamını sağlayan, nispeten birbirini takip eden
Embriyo: Tohumun bitkiyi oluşturacak kısmı, bitki taslağı. seri olaylar zinciri.
Endosperm: Tohumun embriyo hariç içini dolduran nişas-
talı esas kısmı.
190 Fitopatoloji
Heterotrof: Karbondioksit asimilasyonu yapmayıp karbon Lignin: Bitki hücre çeperinin yapısında bulunan ve selüloz
bileşiklerini hazır olarak alan klorofilsiz organizmalar ile birlikte bitkinin odunsu yapısını ve dayanıklılığını
(örneğin funguslar). sağlayan madde.
Hipersensitif reaksiyon: Bitkilerin hastalık etmenlerine
karşı gösterdiği reaksiyon sonucu parazitin giriş yaptığı M
bitki hücrelerinin ani ölümü. Mitokondrium: Hücrede enerji üretiminden sorumlu olan
Hormon: Bünye içerisinde çok küçük miktarlarda üretilen, ve oksijenli solunumun gerçekleştiği organel.
üretildiği dokudan başka dokulara taşınan, bulunduğu Miselyum: Funguslarda iplik formunda olan ve farklı yön-
dokularda değişik yaşam olaylarını yöneten ve düzenle- lerde dallanıp gelişen hif kitlesi.
yen organik maddeler. mRNA (mesajcı RNA): DNA üzerinde bulunan ve gen adı
verilen belirli bir bölgeyle tamamlayıcılık gösteren, ge-
I-İ netik bilginin protein yapısına aktarılmasında kalıplık
Inclusion body (ilgi cisimciği): Virüs enfeksiyonu sonucu görevi yapan, genetik mesajı kromozomlardan ribozom-
konukçu hücrenin, hücre çekirdeği ve/veya sitoplazma- lara taşıyan RNA.
sında oluşan virüs partikülleri ile viral kapsit proteinle-
rinden ibaret değişik şekillerde olabilen yapı. N
İnkubasyon periyodu: Bitkide enfeksiyonun başlaması ile Nekrotik leke: Ölü hücrelerden oluşmuş leke.
gözle görülebilir simptomların ortaya çıkışı arasında ge- Nükleik asit: Organizmalarda DNA (Deoksiribonükleik
çen süre. asit) ve RNA (Ribonükleik asit) olmak üzere iki tipi olan
İnokulum: Bitkide enfeksiyonu oluşturacak patojenin mik- ve nükleotitlerden oluşan polimerler.
tarı.
In vitro: Laboratuvar ortamı veya yapay koşullar. O
Obligat parazit: Beslenmesi ve çoğalması için canlı dokuya
K ihtiyaç duyan parazit.
Kalibrasyon: Bir ölçü aleti veya düzeneğinin doğru sonuç- Obligat saprofit: Sadece ölü organik maddelerden gıdala-
lar verecek şekilde ayarlanması. Tarımsal alanda pestisit rını temin eden ve parazitik özellik göstermeyen orga-
uygulamasında kullanılan pülverizatörlerin birim alana nizma.
attığı sıvı miktarının ayarlanması.
Kallus: Bitkilerde yaralar üzerinde oluşan ve yaranın ka- P
panmasını sağlayan düzensiz parankima hücrelerinden Papilla: Bitkilerin mikroorganizmalar tarafından enfeksi-
oluşan doku. yonuna genel bir tepki olarak hücre çeperinin iç yüze-
Karyogami: İki haploid çekirdeğin birleşmesi ile diploid ka- yinde oluşan duvar benzeri yapı.
rakterli çekirdeğin meydana gelmesi. Patojenisite: Bir patojenin hastalığa neden olabilme yete-
Klamidospor: Hiflerin ara kısmında kalan hücrelerin du- neği.
varlarının kalınlaşması ve yuvarlaklaşması sonucu olu- Patovar: Sadece belirli konukçularda hastalık yapan bakte-
şan thallospor tipi. riler topluluğu.
Kemolithotrof: İnorganik kimyasalları enerji kaynağı ola- Pestisit: Tarımsal üretimde hastalıklara, zararlılara ve ya-
rak kullanan mikroorganizmalar. bancı otlara karşı kullanılan bitki koruma ürünleri.
Kemoorganotrofik: Enerji ve karbon ihtiyaçlarını kimya- pH: Bir çözeltinin asitlik veya bazlık derecesini gösteren
sallardan sağlayan mikroorganizmalara verilen ad. ölçü birimi.
Piknidium: Konidioforlar üzerinde veya serbest olarak
L eşeysiz üreme yapısı olan konidilerin oluştuğu yuvarla-
Larva: Tam başkalaşım gösteren organizmalarda yumurta- ğa yakın ve sporların dışarı çıkmasını sağlayan ostiole
dan çıkan ve pupa evresine girmemiş olan kanatsız, ge- isimli bir açıklığa sahip nispeten kapalı spor yatağı.
nel olarak kurtçuk biçimindeki evre. Tırtıl. Plasmodium: İlkel funguslarda görülen thallus tipi olup,
Latent enfeksiyon: Gizli gelişen ve gözle görülür bir belirti hakiki hücre duvarı ve belli bir şekli bulunmayan çok
oluşturmayan enfeksiyon. nukleuslu protoplazma kitlesi.
Lezyon: Bir dokudaki morfolojik veya fizyolojik anormal- Plasmogami: Farklı eşeylikteki iki haploid çekirdeği yan
lik. Zarar görmüş doku. yana getirmek üzere iki hücrenin protoplazmalarının
birleşmesi.
Sözlük 191
R
Rhizosfer (Rhizosphere): Bitkilerin köklerini doğrudan
doğruya çepeçevre sa¬ran ve birçok fizik, kimyasal, bi-
yolojik özellik taşıyan toprak kesimi.
Ribozom: Bütün ökaryot hücre sitoplazmalarında, amino-
asitlerden protein sentezinin gerçekleştiği, RNA ve pro-
tein kompleksinden oluşmuş ultramikroskobik organel-
lerden her biri.
S
Septum: Fungus hiflerini hücrelere ayıran ve üzerinde hüc-
reler arasında irtibatı sağlayacak şekilde delikler bulu-
nan enine bölmeler.
Sertifikalı tohum: Genetik olarak saf, fiziksel olarak kusuru
bulunmayan, yüksek çimlenme oranına sahip, yabancı
ot ve hastalıklardan ari, en uygun nem oranına sahip
tohum.
Somatik mutasyon: Bir canlının çoğalma organları dışın-
daki hücrelerde oluşan ve kalıtsal olmayan mutasyon.
Stilet: Akar, nematod ve bazı böceklerin konukçusunu so-
kup emerek beslenmelerini sağlayan iğne biçimindeki
ağız parçası.
Strain: Aynı virüs veya bakterinin değişik özelliklerine göre
farklı izolatlarına verilen ad.
Suberin: Bitki ve mantar hücrelerinin çeperinde biriken ve
su geçirmeyen, mumsu yapıda, yağ asitleri ve gliserin-
den oluşan bir madde.
T
Takım: Canlıların sınıflandırılmasında familya ile sınıf ara-
sında yer alan, yakın benzerlikler gösteren organizmala-
rın oluşturduğu birlik.
Thallus: Fungusların vücudunu oluşturan somatik yapıya
verilen ad.
Tohum taslağı: Döllenmeden sonra olgunlaşıp tohumları
oluşturan yapı.
Tür: Ortak özellikleri olan, yalnızca kendi aralarında verim-
li gen alışverişi yapabilen bireylerin oluşturduğu canlı
grubu.
Dizin 193
Dizin
A B
Abiotik 2, 8, 9, 15, 16, 21, 65, 66, 68 Bacillus 115, 116, 123, 127, 176, 177
Absisik asit 56, 58, 59, 69 Bacteriocinogenic 120
Acidovorax 114, 119, 121 Bağışıklık 10, 179
Acronim 131 Bakıroksiklorür 123
Actinomycetes 115 Bakteriosin 116, 120
Adventif kök 56, 57 Bakteriyoloji 3, 4, 15
Aeciospor 108, 112 Basidiokarp 107-109
Agresivite 10 Basidiospor 96, 107, 108
Agrobacterium 56, 122, 177 Basidium 107
Agrobacterium tumefaciens 56 Beet necrotic yellow vein virus, BNYVV 144
Akar 22, 24, 26, 28, 118, 138, 140, 147, 148 Biotik 2, 8, 9, 15, 40, 65, 66, 68
Albinizm 41 Biovar 120
Albugo candida 104 Biyotrof 20, 96, 97, 110
Alfalfa mosaic virus, AMV 132 Bolutin 116
Amfitrik 116 Bordo bulamacı 105, 126, 183
Anastomosis 25, 90 Botryotinia fuckeliana 107
Antagonist mikroorganizma 168, 172 Bremia lactuca 105
Antagonizm 165, 177 Buhar enjeksiyonu 175
Antibiyosis 177 Büyüme düzenleyicisi 52, 57
Antosiyanoz 42
Antraknoz 100, 106, 173 C-Ç
Aplanospor 95, 106 Canavar otu 152, 154, 156-159, 163
Apothecium 106, 107 Cephaleuros virescens 161
Appresorium 25, 26, 92, 93, 110 Chloropicrin 120, 122, 124
Ara konukçu 108, 109 Chromista 88, 103, 104, 111
Armillaria mellea 109 Citrus exocortis viroid 141, 146
Arthrobacter 116, 123 Citrus tristeza virus 146
Arthrospor 95, 106 Clavibacter 114, 116, 123, 124, 176
Ascostroma 106, 107 Clavibacter michiganensis subsp. michiganensis 124
Aservulus 95, 106, 109 Claviceps purpurea 106, 178
Asit yağmurları 82-84 Cleistothecium 106
Askokarp 106, 107 Clostridium 123
Askospor 96, 106 Coccus 115, 127
Askus 106, 107 Cryphonectria parasitica 179
Atrik 116 Curtobacterium 123
Avenacin 61 Cuscuta 154, 159
Avenae 108 Cuscuta pentagona 159
Agrobacterium avenae subsp. avenae 121 Cüceleşme 40, 56, 58, 82, 120, 146, 148
Agrobacterium avenae subsp. cattleyae 121 Çiçekli parazit bitki 152-154, 163, 164
Agrobacterium avenae subsp. citrulli 121 Çim tüpü 25, 26, 53, 89, 93
Azot oksit 83 Çökerten 7, 11, 39, 44, 99, 104
Çürüklük 8, 39, 52, 53, 67, 82, 100, 106, 107, 119, 120, 122,
123, 127, 173, 176, 178
194 Fitopatoloji
D Fitohormon 56, 58
Damar bantlaşması 135, 145, 148 Fitotoksik 181
Damping off 39 Fizyojen 9, 15, 72, 73, 84
D-D 120 Flagella 116
Diploid 96 Floem 6, 27, 44, 99, 111, 126, 133, 140, 141, 147, 153, 157,
Dna 45, 57, 115, 116, 119-127, 131, 132, 143, 147 160
Doku kültürü 142, 171 Flor 82, 84
Dormant 160 Formülasyon 181-183
Doymamış lakton 62, 68 Fotosentez 7, 37, 42, 43, 55, 74, 76, 82, 84, 133, 153, 160,
161, 164
E Fumigant 183
Ekoloji 7, 81, 88 Fumigasyon 183
Elektromanyetik dalga 174, 176 Fungi 103, 111, 167
Elektroterapi 142 Fungisit 65, 105, 107, 108, 179-183
Emeç 152-156, 163 Fusarium 12, 39, 56, 57, 61, 63, 97, 106, 158, 178
Enasyon 41, 42, 136 Fusarium moniliforme 57
Endofitik 97 Fusarium oxysporum 56, 57, 62, 63
Endoplazmik retikulum 92, 110, 115 Fusarium solani 12, 61
Enfeksiyon 5, 6, 8, 10, 11, 14, 15, 18, 19, 22-27, 31, 45, 50,
51, 54, 57-65, 74, 81, 98, 107-110, 118, 131, 133, 141, G
143, 148, 174, 178, 179, 184 Gal 41, 42, 44, 58, 121, 122
Enfeksiyon yastığı 25 Gemmisphere 117
Enzim 21, 25, 38, 39, 43, 53, 55, 62, 83, 97, 118, 127, 132, Genom 116, 122, 126, 132
133 Geriye doğru ölüm 40, 80, 99, 125, 144
Epidemi 10, 14, 94 Gibberella fujikuroi 57, 58
Epidermis 27, 41, 44, 60, 68, 97, 104, 106, 110, 139, 161 Gibberellik asit 41, 57
Epifitik 120, 122-124 Gibberellin 56, 57
Epinastri 56 Gigantizm 41
Eradikasyon 142, 170, 174 Glikojen 92, 110, 116
Erwinia 12, 114, 122, 123 Glomerella lindemuthianum 106
Erwinia amylovora 122, 123 Glukosinolat 61, 62, 68
Erwinia carotovora pv. atroseptica 122 Gnomonia leptostyla 106
Erwinia stewartii 122 Golgi aygıtı 115
Erwinia tracheiphila 122 Göçüren 146, 148
Erysiphe graminis 106 Gracilicutes 115, 119
Etilen 56-59, 83, 153 Gram negatif 115, 116, 119-121, 125
Etiolasyon 41, 76, 84 Gram pozitif 115, 123
Eubacter 115 Grapevine fanleaf virus, GFLV 145
Exocortis 141, 146 Grapevine leaf roll virus, GLRV 145
Gymnosporangium juniperi-virginianae 109
F
Fakültatif parazit 20, 64, 75, 97, 104, 110 H
Fakültatif saprofit 20, 97, 110 Haleli leke 119
Fassiasyon 41, 57 Halkalı leke 134, 136, 144, 145, 147
Fatty asit 119 Haploid 94, 96, 110
Fenol 62, 68 Hastalık üçgeni 14, 18, 22, 31
Fermicutes 115 Haustorium 25-27, 153, 155
Firmibacteria 123 Hemiparazit 153
Fitoaleksin 50, 57, 62, 63, 65-67, 179 Hemiselülaz 54, 67
Hemiselüloz 52, 54, 67
Dizin 195
K M
Kafeik asit 53 Mycosphaerella graminicola 107
Kallus 39, 41, 138, 179 Mycosphaerella fragariae 107
Kanser 6, 7, 8, 12, 39, 41, 56, 58, 75, 99, 100, 106, 107, 111, Monilinia fructigena 107
119-122, 124, 127, 162, 173, 176, 179 Monilinia laxa 99
Kapsid 130, 131, 147 Mancozeb 121
Kapsomer 131, 147 Maneb 121, 123
Kapsül 116, 127, 156, 158, 159, 163 Mantar tabakası 64, 124
Karantina 105, 142, 168-170 Maskelenme 133, 145, 147
Karyogami 110 Mayoz bölünme 96, 110
Kemolithotrof 119 Melezleme 171
Kemoorganotrofik 121 Mendosicutes 115
Kemoterapi 122, 142 Meristem kültürü 142
196 Fitopatoloji
X
Xanthomonas 55, 119, 120, 173
Xanthomonas arboricola pv. juglandis 120
Xanthomonas arboricola pv. pruni 120
Xanthomonas axonopodis pv. citri 120
Xanthomonas campestris pv. campestris 120
Xanthomonas campestris pv. malvacearum 120
Xanthomonas campestris pv. phaseoli 120
Xanthomonas campestris pv. vesicatoria 120
Xanthomonas campestris pv. oryzae 120
Xylella 125
Xylella fastidiosa 125
Xylophilus 119, 121
Xylophilus ampelinus 121
Y
Yanıklık 7, 8, 12, 30, 38, 43, 46, 52, 63, 67, 75, 76, 78, 79, 83,
84, 99, 111, 119, 120, 122, 127, 180
Yarı parazit 153, 154, 163
Yeşil alan formasyonu 57, 59
Yeşil alg 20, 152, 161, 162, 163
Z
Zigospor 96, 106
Zigot 96
Zoospor 24, 27, 29, 95, 98, 103-106, 140, 161
Zucchini yellow mosaic virus, ZYMV 144