You are on page 1of 38

1.

HAFTA
Kimyanın Temel Kavramları ve
Yasaları
Ders Sorumlusu: Dr. Öğr. Üyesi Gökhan AÇIK
Kimyanın Bilim Olma Süreci
 Astronomi, mekanik, fizik bilimlerinin bilim olarak
kabul edilmesi 17. yüzyılda olmuştur.
 Kimyanın pratik geçmişi bu bilimlerden çok daha
geriye dayanmasına rağmen bilim olarak kabul
edilmesi 18. yüzyılın sonunu bulmuştur. Bunun iki
sebebi vardır;

1) Kimya ile uğraşanlar batıl ve mistik


düşüncelerinden arınamamışlardır.

2) 17 ve 18. yüzyılda ortaya çıkan yeni yanma teorisidir.


Kimyanın Bilim Olma Süreci
 Johan J Becher ve Georg E. Stahl isimli Alman
kimyacılara göre yanma yanan maddenin ateş
maddesi yani phlogiston (filojiston) çıkarmasıdır.
 Madde yandığında az kül kalmışsa çok phlogiston
içeriyor demektir. Phlogistonu çok ise madde çok
yanıcı maddedir.
 Dört elementin benimsendiği dönemler için oldukça
kabul edilebilir olan bu teorininde bazı eksikleri
ortaya çıkmıştı.
 Phlogiston uçan bir şeyse bazı maddeler yandığında
kütleleri azalırken, neden bazı maddeler yandığında
kütlesi artar?
Kimyanın Bilim Olma Süreci
 Buna açıklama getirmeyen Kimyacılar yeni bir
Phlogiston teorisi ortaya attılar: Phlogiston serbest
kaldığında diğer maddeler gibi yerin merkezine
doğru değil, gökyüzüne doğru çekilir. (phlogiston
göksel niteliktedir ve negatif kütle taşımaktadır.)

 Ancak bu teoride tatmin edici olmadığı için deneysel


çalışmalara hız verdiler.
Kimyanın Bilim Olma Süreci
 Yanma olayını açıklayan ve dönüm noktası olan deney 1774’ te
Joseph Priestley tarafından yapıldı.
 Priestley kırmızı civa oksidin ısıtılmasıyla oluşan gazın içerisinde
maddelerin daha iyi yandığını keşfetti.
 Bu gaza "phlogistonu uzaklaştırılmış hava" olarak adlandırıldı.
 Aynı yıllarda İsveç’te Carl W.Scheele oksijen olarak bildiğimiz bu gaza
"yakıcı hava" dedi.
 Ancak her iki kimyacıda deneyi yorumlamakta yeterli olamadılar.
 Fransız bilim adamı Lavoisier, aynı deneyi tekrarladı ve yanma
olayında maddelerin oksijen gazı ile etkileştiğini söyledi.
 Böylece phlogiston teorisi çürütülmüş oldu ve Lavoisier kimyanın
kurucusu olarak anıldı.
 Üç bilim adamı aynı deneyi yapmış olmasına rağmen doğru
yorumlamayı başararak Lavoisier kimyanın bilim olma sürecini
başlatmıştır.
• Hipotez; Bilimsel yöntemde olaylar arasında ilişkiler
Bilimselliğe Bakış Açısı kurmak ve olayları bir nedene bağlamak üzere
tasarlanan ve geçerli sayılan bir önermedir.

• Deney ve testler sonucunda "sürekli


olarak" varsayılan sonucu veren
hipotezler "teori (kuram)" statüsünü
alırlar.

• Tipik olarak bilim kanunları, matematik formülleriyle ifade


edilir. Tekrarlanan tecrübelerle, mevcut olan bilgi birikimiyle
doğruluğu büyük ölçüde kabul edilmiş, ancak yine
tecrübeler yoluyla yanlışlanabilme ihtimali bulunan,
hipoteze, teori denir.
AMAÇLAR
 Bu bölümde,

• Kimyanın tanımı ve kapsamı,

• Maddenin tanımı ve halleri,

• Maddenin fiziksel ve kimyasal özellikleri,

• Madde ile enerji arasındaki ilişki,

• Kimyanın temel yasaları öğrenilecektir


GİRİŞ
 Kimya, maddenin, özellikle atomik ve moleküler
sistemlerin bileşimini, yapısını, özelliklerini ve
reaksiyonlarını inceleyen bir bilim dalıdır.
 Çevremizdeki tüm maddeler kimyasal bileşiklerden
veya çeşitli kimyasal madde karışımlarından
meydana gelir. Yediğimiz ve içtiğimiz tüm gıdalar,
giydiğimiz elbiseler, ev, otomobil, uçak, gemi ve
köprü yapımında kullandığımız tüm malzemeler,
aldığımız ilâçlar ve nefes aldığımız hava bunlara
örnektir.
 Eğer bir kişi bütün bu farklı maddelerin birbiriyle
nasıl etkileştiklerini veya koşullar değiştiği zaman bu
maddelerin nasıl değiştiklerini anlamak istiyorsa,
kimyanın bazı temel kavramlarını bilmek zorundadır.
GİRİŞ
 Kimya, maddenin, özellikle atomik ve moleküler
sistemlerin bileşimini, yapısını, özelliklerini ve
reaksiyonlarını inceleyen bir bilim dalıdır.
 Çevremizdeki tüm maddeler kimyasal bileşiklerden
veya çeşitli kimyasal madde karışımlarından
meydana gelir. Yediğimiz ve içtiğimiz tüm gıdalar,
giydiğimiz elbiseler, ev, otomobil, uçak, gemi ve
köprü yapımında kullandığımız tüm malzemeler,
aldığımız ilâçlar ve nefes aldığımız hava bunlara
örnektir.
 Eğer bir kişi bütün bu farklı maddelerin birbiriyle
nasıl etkileştiklerini veya koşullar değiştiği zaman bu
maddelerin nasıl değiştiklerini anlamak istiyorsa,
kimyanın bazı temel kavramlarını bilmek zorundadır.
2. KİMYANIN TEMEL KAVRAMLARI
 MADDE VE MADDENİN HALLERİ
 İçinde yaşadığımız fiziksel dünya tümüyle
maddeden oluşmuştur. Buna göre
maddeyi şöyle tanımlayabiliriz.
 Kütlesi olan ve uzayda yer kaplayan her
şey madde olarak tanımlanabilir. Öte
yandan kütle, madde miktarının bir
ölçüsüdür ve herhangi bir cismin kütlesi
o cismin uzaydaki konumuna göre
değişmez.
 Örneğin, yer yüzeyinde bir astronotun
kütlesi ile bu astronotun ay yüzeyindeki
kütlesi arasında bir fark yoktur.
1. KİMYANIN TEMEL KAVRAMLARI
 MADDE VE MADDENİN HALLERİ
 Uluslarası sistemde (SI) kütlenin temel
birimi kilogram olarak kabul edilmiştir.
Paris'te bir müzede bulunan % 90
pilatinyum ve % 10 iridyum'dan yapılmış
standard bir silindirin kütlesi 1 kilogram
olarak kabul edilmiştir.
 Kilogram hayvanların, insanların ve diğer
nesnelerin kütlelerini ölçmek için uygun
bir birim olabilir. Fakat, kimyacılar
laboratuarlarda maddeleri genellikle
kilogramın binde biri değerindeki gram
(g) veya milyonda biri değerindeki
miligram (mg) cinsinden ölçerler.
2. KİMYANIN TEMEL KAVRAMLARI
 MADDE VE MADDENİN HALLERİ

Maddenin kimyasal özelliklerini ve bileşimini korumak koşuluyla gerçekleştirebileceği değişikliklere "fiziksel


değişimler" denir.
2. KİMYANIN TEMEL KAVRAMLARI
 MADDE VE MADDENİN HALLERİ
• -25°C 'de bir buz parçasını çaydanlık içine koyup bunu
ısıtmaya başlayalım. Buz parçasının ne gibi değişiklere
uğrayacağı şekilde gösterilmektedir.
 -25°C deki (A noktası) buzu ısıtmaya başladığımız zaman
buzun sıcaklığının sürekli arttığını gözler ve 0°C 'de sıvı hale
geçmeye başladığını görürüz. İşte, buzun (katı) su (sıvı) hale
geçtiği noktaya (B) buzun "erime noktası" denir.
 Isı vermeye devam ettiğimizde, karışımın sıcaklığının 0°C 'de
(B noktası) sabit kaldığını buna karşılık tüm buzun su (sıvı)
haline geçtiğini görürüz. O halde, verdiğimiz ısı nereye gitti?

 Tümü su (sıvı) haline geçmiş bulunan sisteme ısı vermeye


devam ettiğimizde suyun(sıvı) sıcaklığının belli bir dereceye
(D noktası) kadar arttığını daha sonra sıvı halden buhar
haline geçtiğini görürüz. Suyun (sıvı) sıvı halden gaz haline
geçtiği bu noktaya (D noktalası) suyun "kaynama noktası"
denir.
2. KİMYANIN TEMEL KAVRAMLARI
 MADDE VE MADDENİN HALLERİ

• Katı bir cisimde cismi oluşturan moleküllerin hareketi çok azdır, moleküllerin
ortalama kinetik enerjisi herhangi bir yöntemle (örneğin ısıtarak)
arttırıldığında cisim ilk önce sıvıya, sonra da gaza dönüşür. Gaz fazında
elektronlar gayet hızlı hareket ederler. Eğer gaz halinden sonra da ısı
verilmeye devam edilirse iyonlaşma başlayabilir, bir elektron çekirdek
çekiminden kurtulur ve serbest bir elektron uzayı meydana getirerek
maddeye yeni bir şekil kazandırır. Atom bir elektronu eksilmiş ve net bir
pozitif yüke sahip olmuş olacaktır. Yeterince ısıtılmış gaz içinde iyonlaşma
defalarca tekrarlanır ve serbest elektron ve iyon bulutları oluşmaya başlar.
Fakat bazı atomlar nötr kalmaya devam eder. Oluşan bu iyon, elektron ve
nötr atom karışımı, plazma olarak adlandırılır.
2. KİMYANIN TEMEL KAVRAMLARI
 MADDE VE MADDENİN HALLERİ

• Maddelerin erime, kaynama noktaları


maddelerin özelliklerine ve dış çevreye
bağlıdır;
 Örneğin, suyun deniz kenarındaki
kaynama noktası 100°C olmasına karşılık
deniz kenarından yüksekliklere çıkıldıkça
suyun kaynama noktası 100°C den daha
aşağılara iner.
MADDENİN BİLEŞİMİ VE SINIFLARA AYRILMASI
 Madde çok küçük parçacık olan atomlardan oluşmuştur. Atomun yapısını
aydınlatmak için son yüzyıl içinde çok büyük çalışmalar yapılmasına
karşılık bugüne kadar hiç kimsenin tek bir atomu görmesi mümkün
olmamıştır. Maddeler element, bileşik ve karışım olarak bulunabilirler.

 Sıradan kimyasal işlemler ile kendinden farklı iki veya daha fazla sayıda maddeye ayrılamayan saf maddelere
"element" denir.
 Örneğin, demir, çinko, ve azot birer elementtirler. Demir atomu, çinko atomu ve azot atomu ise, bu elementlere ait
en küçük birimlerdir.
 Elementlerin özelliklerini taşıyan en küçük birimlerine "atom" adı verilir.
 İki veya daha fazla sayıda atom kimyasal yollar ile bir araya geldiğinde "molekül" denen birimler oluşur. Moleküller
özdeş veya farklı atomların bağlanmaları ile oluşabilir.
MADDENİN BİLEŞİMİ VE SINIFLARA AYRILMASI
 İki veya daha fazla elementin belirli ağırlık oranları dahilinde kimyasal
bağlar ile oluşturdukları saf maddelere "bileşikler" denir. Bileşikler
kendilerini oluşturan elementlerden tümüyle farklı özellikler gösterirler.

 Örneğin, su ile şiddetli reaksiyon veren katı bir element olan sodyum (Na) ile gaz halinde bulunan klor elementinin
oluşmasıyla meydana gelen sofra tuzu sodyum klorür (NaCl) bildiğimiz gibi kendini oluşturan sodyum (Na) ve klor
(Cl) elementlerinden tümüyle farklı özelliktedir.
 Elementler ve bileşikler saf maddeler olduğu halde karışımlar saf değildirler.
MADDENİN BİLEŞİMİ VE SINIFLARA AYRILMASI

 İki veya daha fazla sayıda element veya bileşiğin


hiçbir kurala uymaksızın bir araya gelmeleri ile
oluşan sistemlere "karışım" denir.
 Karışımı oluşturan maddelerin kendine özgü olan
özellikleri karışım içinde de aynı kalır.
 Görüldüğü gibi, bileşik ile karışım arasındaki en
önemli fark, elementlerin birleşme oranları
olmaktadır.
 Sıcaklık, yoğunluk, derişim, kırılma indisi gibi
madde özelliklerinin aynı olduğu sistem
bölgelerine "faz" adı verilir. Bir faz bir bileşenli
veya çok bileşenli olabilir.
 Karışımlar kendi içinde heterojen ve homejen
karışımlar olmak üzere ikiye ayrılırlar.
 Karışımlar tek bir faz oluşturuyorlarsa, "homojen
karışımlar"; birden fazla faz oluşturuyorlarsa,
heterojen karışımlar olarak adlandırılır.
MADDENİN FİZİKSEL VE KİMYASAL ÖZELLİKLERİ
 Bir maddenin yapısının (hal değişimi) değişmesine karşılık kimyasal yapısında herhangi bir değişiklik
olmuyor ise bu değişikliğe "fiziksel değişiklik" denir. Örneğin, su bileşiği buz (katı), su (sıvı), ve
buhar (gaz) hallerinde kimyasal olarak aynı özellikleri gösterir. Değişiklik sadece suyun fiziksel
özeldiğindedir.
 Maddenin temel fiziksel özellikleri kaynama noktası, erime noktası, donma noktası, buhar basıncı, ısı ve
elektrik iletkenliği, renk, yoğunluk olarak sıralanabilir.
 Bir yumurtayı tavada pişirdiğimiz zaman, bir demir parçasını yağmur altında paslanmaya bıraktığımız zaman, ve
duran bir otomobili hareket ettirdiğimiz zaman çeşitli kimyasal değişimler meydana gelir. Tüm bu değişimler
sırasında çeşitli başlangıç maddelerinden farklı yeni ürünler oluşur. Bir otomobil egzosundan çıkan gazı tekrar
yanıcı yakıt haline getirmek mümkün değildir. Yine aynı şekilde, pişen yumurtayı tekrar çiğ yumurta haline
getirmek mümkün değildir
KİMYASAL DENKLEMLER
 Bir kimyasal reaksiyon sırasında reaksiyona giren maddeler ile reaksiyon sonucu meydana gelen
yeni maddeleri daha anlaşılır şekilde görmek için kimyasal denklem denen ifadeler kullanılır. Örneğin,
mutfaklarımızda kullanılan bütan gazının oksijen gazı ile olan reaksiyonunu kimyasal denklem ile
daha anlaşılır kılabiliriz.

 Kimyasal denklemlerde hangi maddelerin reaktant hangilerinin ürün olduğunu denklemdeki okun yönüne
bakarak anlayabiliriz.
 Belli miktarda karbon dioksit (CO2), su (H2 O) ve ısı elde edebilmek için belli miktarda bütan gazının olması gerekir.
Bütan gazının bitmesi durumunda elimizde yeteri kadar oksijen olmasına karşılık reaksiyon gerçekleşemez.
 Kimyasal denklemde en önemli özelliklerden birisi de, reaksiyona giren maddelerdeki atomların sayısının reaksiyon
sonucu meydana gelen ürünlerdeki atomların sayısına eşit olmasıdır.
Kimyada tanımının bilinmesi gereken bazı kavramlar
Anyon ve katyon: Pozitif (+) elektrik yüklü iyonlara katyon, negatif (–) elektrik yüklü iyonlara anyon denir.

İyon: Bir veya daha çok elektron kazanmış ya da yitirmiş bir atomdan (veya bir atom grubundan) oluşmuş elektrik yüklü parçacıktır.
Atomlar kararsız yapılarından kurtulmak ve kararlı hale gelebilmek için elektron alırlar ya da kaybederler.
Kimyada tanımının bilinmesi gereken bazı kavramlar
Asit: Suda çözündüğünde ortama hidrojen iyonları (H+) ya da hidronyum iyonları (H3O+) verebilen
maddelerdir.
Baz: Suda iyonlaştıklarında hidroksit (OH−) iyonu derişimini arttıran maddelere baz denir
pH: Bir çözeltinin asitlik veya bazlık derecesini tarif eden ölçü birimidir. Açılımı "Power of Hydrogen"'dir.
Kimyada tanımının bilinmesi gereken bazı kavramlar
Mol sayısı : 6,02 x 1023 (Avagadro sayısı) adet tanecik, atom veya molekül anlamına gelmektedir.

Molarite: Bir litre çözücüde çözünmüş olan maddenin mol sayısı.

Molalite: Bir kilogram çözücü içerisinde çözünmüş maddenin mol sayısı.


2. KİMYANIN TEMEL YASALARI

 KÜTLENİN KORUNUMU YASASI

 SABİT ORANLAR YASASI

 KATLI ORANLAR YASASI

 BİRLEŞEN HACİMLER YASASI


KÜTLENİN KORUNUMU YASASI
 Kütlenin korunumu yasası, zaman zaman Lomonosov-Lavoisier kanunu olarak da
adlandırılan, kapalı bir sistemde var olan çevrimler ve işlemler ne olursa olsun,
kütlenin sabit kalacağını belirten kanundur. Denk bir ifadeyle açıklamak gerekirse
kütlenin durumu yeniden düzenlenebilir fakat kütle yaratılamaz veya yok edilemez.
Böylece, kapalı bir sistem dahilindeki her türlü kimyasal tepkime ve proseste
tepkenlerin (yani reaktantların) kütlesi, ürünlerin kütlesine eşit olmalıdır.
KÜTLENİN KORUNUMU YASASI
KÜTLENİN KORUNUMU YASASI
SABİT ORANLAR YASASI

 Sabit oranlar yasası, elementlerin birbirleri ile bileşik oluştururlarken


belli oranda birleşmesine dayanan bir yasadır.Ve tanımı da şöyledir: Bir
bileşiği oluşturan elementlerin kütleleri arasında değişmeyen bir oran
vardır. Bu orana ise sabit oranlar yasası denir. Bu kanun 1799
yılında Joseph Proust tarafından bulundu.

"Bir element başka bir elementle birleşerek bileşik


oluşturduklarında bileşik içindeki elementlerin kütleleri
oranı sabittir."

 Buna göre örneğin suyun 18 gramında 16 gram oksijen


varken geri kalan 2 gramı hidrojendir. 9 gram su alınırsa
bunun 8 gramı oksijen ve 1 gramı hidrojendir. Bu oran su ne
şekilde elde edilmiş olsun kesinlikle sabittir.
SABİT ORANLAR YASASI
KATLI ORANLAR YASASI

 Katlı oranlar yasası, aralarında birden fazla bileşik oluşturan


elementler arasında, birinin sabit miktarıyla, birleşen diğer
elementin miktarları arasında tam sayılarla ifade edilen katlı orana
denir. Bu yasa 1804 yılında İngiliz kimyacı John Dalton tarafından
bulunmuştur.

"Eğer bir element bir başka element ile birden fazla bileşik
oluşturabiliyorsa elementlerden birinin sabit miktarı ile
diğer elementin değişen miktarları arasında basit ve tam
sayılarla ifade edilebilen bir oran vardır."

 Örneğin karbon dioksit-karbon monoksit örneğine geri dönersek, 44 gram


karbondioksitte 12 gram karbon ve 32 gram oksijen vardır.
Karbonmonoksidin 28 gramında ise 12 gram karbon ve 16 gram oksijen
vardır. Her iki bileşikteki karbon miktarı 12 gramı için birinde 32 diğerinde
16 gram oksijen vardır. Birinci bileşikteki oksijen kütlesinin ikinci
bileşiktekine oranı 32/16=2 dir. Bu Dalton'a kendi adıyla anılan Dalton
Atom Teorisi fikrini verdi.
KATLI ORANLAR YASASI
KATLI ORANLAR YASASI
BİRLEŞEN HACİMLER YASASI

 Birleşen hacimler yasası, Gay – Lussac tarafından bulunmuştur.


Bu yasaya göre ;

a) Kimyasal bir tepkimeye giren gazlarla, tepkimede oluşan gaz halindeki ürünlerin aynı
koşullarda (aynı sıcaklık ve basınç) hacimleri arasında sabit bir oran vardır.

b) Aynı koşullarda gazların hacimleri mol sayıları ile doğru orantılıdır.

Örn; H2(g) + Cl2(g) = 2HCl(g) tepkimesine göre, 1 mol H2 1 mol Cl2 ile birleşerek 2 mol
HCl oluşturur. Hacimler mol sayıları ile doğru orantılı olduğundan, aynı olayı anlatmak
için “1 hacim H2 gazı, 1 hacim Cl2 gazı ile birleşerek eşit koşullarda 2 hacim HCl gazı
oluşturur.” İfadesi de kullanılabilir.

Aynı şekilde, N2(g) + 3H2(g) = 2NH3(g) tepkimesine göre 1 hacim azot gazı 3 hacim
hidrojen gazı ile birleşerek eşit koşullarda 2 hacim NH3 gazını oluşturur diyebiliriz.

You might also like