Professional Documents
Culture Documents
lll' �ültürBombardımanı...........................................................................7
. .
lll': Şiir-Hızır lrfan Onder 1 Erkan Acar 1 Neşe Iriz .. . . 18
..
lll'iSınır ....................................................................................................... 19
lNeda Olsoy İle Genç Kalemler 1 Kuzey Genç -Buse Sezen ........... .47
1Gezi Yazısı .
... . . .. . . . . ............
.... . ... .. ... .. ....... . .......... . . .. .
... . .. .... ........... ........ 48
-------
r.
JSSN:2149-72ı4.
"Kolayca okunabilen bir şiirin, kolayca yazıldığını mı
Kültirr
Sanat sanıyorsunuz?"
Edebiyat Dergisi
E>ergi Sahibi:
Dergimizin bu sayısında Orhan Veli KANII(, Oktay
Ugur- GÜREKiN Rifat HOROZCU ve Melih Cevdet ANDAY'ın öncülüğünü yaptığı
Genel Yayın Yönetmeni:
Garip Şiir Akımı'nı (Birinci Yeni}- Cumhuriyetimizin bir kazanımı
Uğur GÜREKİN olarak saray ve aydınların bırakılıp, şiirin halka yönelişinin
Sorınnlu Yazı İşleri Müdürü:
başlangıcı olarak değerlendirebiliriz. Rahim SAC'ın kaleme aldığı
SonerERBiL inceleme yazısında edebiyat dünyamızda şiire yön veren bu akımı
Sanat Yönetmeni:
bir defa daha anımsamafırsatı bulacaksınız.
Rahim SAG İnsan yaratıldığından beri Tanr(ya yalvarışını/ya
Tasarım i Sayfa Düzeni:
karışını şiir ve müzik/e de dile getirmiştir. Türklerde Gök
Ömer AKPlNAR Tengri'den Hu'ya; kopuzdan davula, neyden saza, semadan raksa
Yayın Kurulu:
kadar günümüze değin şiir ve musikimizdeki yolculuğa Aylin
Yard.Doç. Dr. Vedat YEŞİLÇİÇEK CAN'ın inceleme yazısıyla başlayabilirsiniz.
Sümeyye GÖZÜTOK Arka kapakta, sadece Nif Dağı'nda yetişen "Nifen
Hava KÖSEOGLU sis" endemik bitkisini ilkbaharda objektifine yakıştıran Edip GÜL
Mihrihan BÜLBÜL beyefendi ile henüz genç yaşına rağmen "Genç Kalemler"
Rahim SAG sayfamızın editörü Neda OLSOY hanımefendinin katkılarının daim
Hukuki Danışman:
olmasını bekliyorum.
_ Avukat Şebnem KANDEMİR Yaşayan edebiyatçılarımız içinde, okurların yakın
iletişim Adresi:
dan tanıdığı ve eserler(yle unutulmazlar arasına giren şair ve
ılK. 31 Kemalpaşa i İZMİR
yazar sayın Cezmi ERSÖZ'e vermiş olduğu söyleşi için ayrıca
Web: www.nifsanat.com
teşekkürlerimi sunuyorum.
nifsanatraııımail.com
Sanatın ve edeb(yatın izler bırakabiieceği daha nice
0-505-2321735
gelecek sayılarda görüşmek üzere ...
Baskı Tarihi:
Kanyılmaz Mathacılık Kağ. Ve
UğurGÜREKİN
Amb.San.Tic.Ltd.Şti.
Genel Yayın Yönetmeni
Sanat Cad.5609 Sokak No: B Çamdibi1İzmir
Tel&fax 0232 449 1443- 4494790
I!J.Iergiyı:ı
lıi
gönderilen yazı ve şiirler iade YURT DIŞJ TEMSİLCİLERİMİZ
edilmez.
ABD: Mustafa SUPH İ 1 İNGİLTERE: İbrahim ÇALlŞKAN 1 İS ViÇRE: Bektaş ÇAGDAŞ 1
'l'l-azı :v;e şiirlerden yazarları sorumludur.
AVUS11:IR:YA: İda! Buğra ÖZCAN 1 ALMANYA: Şengül TEKE
\Yaıı:ı ve �iiderden dergimizin ismi belirtilerek
-alintı yapılabilir,
".'Basit:
Kanyılmaz Mathacılık Kağ. VeAmb.San.Tic.Ltd.Şti. (
1
YURT İÇİ TEMSİLCİLERİMİZ
Sımat Cııd.5609 SokakNo:l3 Çarnd ibi/İzmir
l'ıM&fax 0232 449. IM3- 4494790 İSTANBUL: Meral KAPLAN /ANKARA: Naif SAV /İZMİR: Neda OLSOY /BURSA:
.Baski Tarihi: 02.06.2016 Adil ACAR 1 GAZİANTEP: Nihat İPLİKÇİOGLU 1 AYDIN: SeldaAVCI 1 BATMAN:
Fidan AK YOL 1 KIRŞEHİR: Ab dulbar i KARA BEY ESER 1 AMASYA: Rıfat KAYA 1
'·--�------�--�
' ----�---
----------------�· � i
r ------------------------ �
ısa not\
Orhan Veli Kanık, Oktay Rifat Horozcu ve Melih Cevdet buram yerellik kokan şiirler yazarlar. Ahmet Kutsi'nin
Anday... Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatında adına "Orda bir köy var uzakta/O köy bizim köyümüzdür" dizeleri
"Garip Hareketi" ya da revizyonist bir yaklaşımla /.Yeni..
ile başlayan şiirini yüksek sesle okuyarak varlığı yeni yeni
Şiiri" dediğimiz çıkışla, Türk edebiyatının en önemli değişim keşfedilmiş ve destanı henüz yazılmamış saf Türk köy
ve dönüşümlerinden birini, hatta belki de en önemlisini lüsünün acılarını, aşklannı, ayrılık ve özlemlerini şiirlerine
gerçekleştirdiler. Bu değişim, şiirde özellikle vezin (ölçü) ve konu edinirler. Bu, heyecanlı genç şairiere rol model olacak
kafiye (uyak) kullanmamak basitliğine indirgense de, şahsiyet ise, doğallığından ve yerelliğinden hiçbir şey
gerçekte Türk edebiyatı tarihinin yakın dönemde meydana kaybetmemiş, Türk şiirini en saf haliyle yaşatan ve Sivas'ın
gelen çok önemli bir fay kınlmasıydı. Henüz yirmili yaş Sivrialan köyünde yaşayan Aşık Veysel'in keşfiyle tamam
lardaki bu genç şairlerin Türk şii olur. Büyük ölçüde Halkevleri'nin
rinden götürdükleri yanında, yeni çatısı altında şiir ve edebiyat etkinlik
lik adına getirdikleri, geçen zaman lerine katılan bu genç şairler, yine
içinde çok tartışılsa da geri dönül Halkevleri'nin neredeyse her ilde ya
mez bir yolun ilk cesur adımını atan yınlanan dergilerinin sayfalarında ken
üç şair, günümüzde artık edebiyatı dilerine yer bulurlar.
mızın klasikleri arasında sayılmak Öte yandan, edebi geçmişleri
ta.. . Ancak öncesi ve sonrasına, Cumhuriyet öncesine dayanan Abdül
hatta günümüze kadar uzayan yan hak Hamit, Cenap Şahabettin, Ahmet
sımalanna bakarak şiirdeki bu fay Haşim ve Yahya Kemal gibi ilk akla
kınlmasının göründüğü kadar yü gelen şairler de, eskisi kadar olmasa da
zeysel olmadığını, içerisinde Türk bu yıllarda şiir adına vardırlar. Bu
şiirinin yüzyıllar boyu süren derin şairlerden özellikle Yahya Kemal, en
iç sancılarını ve yenilik arayışlarını önemli eserlerini 1930'lu yıllarda ta
banndırdığını da görmek mümkün. mamlamış ya da yazmıştır. Cumhu
Cumhuriyet'in 1923 yılın riyet'in inkıliipçı sanat anlayışıyla bağ
Q) da ilanını takip eden günler ve ilk daşmamasına rağmen aruz ile şiirler
yıllar pek çok alanda büyük ve yazmakta ve zamanla pek çok genç
radikal değişimierin yaşandığı bir şairi etkileyeceği bir yaklaşımla, aslın
süreci kapsar. Siyasal hayatta görü da tam da Divan şiirinin devamı olan
len değişim, zamanla eğitimde ve "Neo-klasik" çizgide eserler vermekte
Orlun1 J Hi Ka1uk
Q)
sosyal hayatta da kendini göster dir. Sözü edilen şairler dışında Necip
Fazı!, bireysel acılanna dayalı, felsefi içerikli ve Avrupai
(.)
meye; art arda yapılan inkıliiplarla toplum, yeni ve milli bir
kimliğe bürünmeye, kökten bir değişim yaşamaya başlar. şiirden ilham alan, neredeyse tüm etkinliği kendisi ile sınırlı
Bütün bu değişim sürecinin toplumun genel sanat anlayışına da olsa "bireyci" kimliği ile; Nazım Hikmet ise tarihsel
ve özellikle de edebiyat anlayışına yansımamasını, sanat ve materyalizmin ön gördüğü "top/umcu" kimliği, dönemin
edebiyatın -doğal olarak da şiirin- bu büyük değişimin Türk şiirinde gözden uzak, hatta o dönem içerisinde varlıkları
dışında kalmasını düşünmek elbette mümkün değildir. pek de görünmek istemese de şiirlerinin inkar edilemeyen
1920'li yılların ikinci yarısından başlayarak 1930'lu kudretiyle vardırlar.
yıllara, hatta 1940'lı yıllara kadar uzanan eksende, şiir adına Cumhuriyet Dönemi Türk Şiiri'nde ilk edebi hareket
ortaya konulan ürün ve yönelimlere bakıldığında, bir ana olarak Yedi Meşaleci/er görülür. Yedi Meşale bir edebi
akım olarak temel sloganı "Mektep'ten Memleket' e" şeklinde hareket olmaktan çok, edebiyat adına, şiir adına, ortaya
belirlemiş bulunan geniş bir şair kitlesini ilk sırada anmak konulanlara itiraz eden bir karşı çıkıştır. Genel olarak ve
gerekiyor. Bu ana akımı, temelini Milli Edebiyat anlayışının yanlış biçimde ifade edildiği şekliyle aslında bu karşı çıkış
öncülerinin oluşturduğu ve bu anlayışın şiir yönünü temsil Beş Hececi olarak anılan şairlere değil, Beş Hececi şairlerin
noktasında bulunan ve adianna Beş Hececiler denilen usta ayak izlerine basarak onların izinden yürüdüğünü iddia eden
şairlerin ayak izlerine basarak ilerlemeyi kendilerine hedef ve özellikle de hece vezni ile yazılan her sözün, bana! bile
seçmiş geniş bir şair kitlesi oluşturur. "Memleket Edebiyatı" olsa, şiir olarak takdim edilmesinden ve takdir görmesinden
olarak da adlandınlan ve kendini daha çok şiir alanında rahatsız olan, ancak kendilerini anlatabilecek kadar uzun
gösteren bu anlayışın özünde, Cumhuriyet'in temel ilkelerine ömürlü olmayan/olamayan, eser devamlılığı bulunmayan bir
bağlılık; milli ve yerli şiirler yazma, yerel değerlere ve karşı çıkıştır. Çünkü belirli bir fikri temele sahip olmak ya da
özellikle folklor ögelerine dayalı, milli romantizmin yüceltil mevcut bir poetik anlayışa karşı çıkmak, hatta yeni bir sanat
diği, şekil olarak da tamamen hece vezninin kullanılması anlayışı öngörmek, bir topluluğun edebi hareket veya akım
esası vardır. olması için tek başına yeterli değildir; aynı zamanda
Y üzyıllar içinde aruz karşısında hor görülen ve çerçevesi çizilen duruşun, belirtilen anlayış çerçevesinde
"parmak hisabı" denilerek küçümserren hece ölçüsü, yazılacak edebi eserlerle de ortaya konulması gerekir.
Cumhuriyet'in temel prensipleri ile yetişen genç şairler için Aruz vezninin yüzyıllar boyu hece ölçüsü karşın
en vazgeçilmez şiir ögesi; milliliğin olduğu kadar, çağ daki baskın üstünlüğü -ki aynı zamanda Arap şiirinin,
daşlığın da yegane sembolüdür. Sadece kendi köklerine geleneksel/Orta Asya kökenli Türk şiirine üstünlüğü- sem
dönerek yeni bir şiir ortaya koyacağım düşünen genç şairler, bolik de olsa ilk kez Ziya Paşa'nın "Şiir ve İnşa" başlıklı
Faruk Nafiz'in "Sanat" şiirinden aldıklan ilhamla buram meşhur makalesi ile sona erer. Ancak bu Türk şiirinde aruz
.----------------------------�IRI
I sanatılı-----------------------------ı
kullanımının sonu da sayılamaz. Cumhuriyet'in kuru "Garip" kitabının ön sözünü oluşturan poetik me
luşuyla birlikte siyasi olarak kendine milli devlet çizgisini tinde ise, kendileri için böylesi bir adlandırmayı neden
benimseyen ve gücünü halktan, halkın değerlerinden seçtiklerine ilişkin çok net belirlemeler vardır. Garip
alanibeslenen bir sanat, edebiyat ve şiir anlayışı ortaya Şiiri'nin vezin ve kafiyeden sonra en çok karşı çıktığı ve
çıkar. Ancak temelinde, fikri olarak Ziya Gökalp'ın, fiili yıkılınası için yoğun bir çaba gösterdikleri ve kendi
olarak da Mustafa Kemal Atatürk'ün bulunduğu Milliyet eserlerini örnek olarak işaret ettikleri "teşbih ve istiare"
çilik ve Halkçılık anlayışını barındıran bu düşünce, o günkü sanatının yapaylığı ile ilgili değerlendirmede bulunulduğu
sanayileşen dünyanın genel izleğine paralel olarak ortaya bölümde neden "Garip" sorusunun cevabını verirler:
çıkan sınıf anlayışına dayalı farklılaşmalarının çok "Teşbih, eşyayı olduğundan başka türlü görmek zorudur.
uzağındadır. Bunu yapan insan acayip karşılanmaz, kendine hiçbir gayri
Orhan Veli ile arkadaşlan Oktay Rifat ve Melih tabiilik isnat edilemez. Halbuki teşbihten ve isliareden
ıı ul r
Q)
devri içinde şiir adına yapılan en köktenci değişim olduğu ile karşılaşacaklarının ya da neye maruz kalacaklannın
görülecektir. Öte yandan, bir edebi hareket ya da akım her ne farkında değillerdir. İlk şiirleri Varlık dergisinde yayınlan
kadar siyasal ve sosyal, felsefi/estetik temele dayansa da dıktan sonra, hatta "Garip" kitabı ilk yayınlandığında
E
Q)
insani boyutu bize bambaşka bakış açılan sunmakta ve o başlarına neler geleceğinin farkında olmalan zaman
poetik anlayışın temelinde yatan asıl nedeni daha net alacaktır. On'lar arkadaşça ve bir birlerine şiir okuyarak
Q)
gösterebilmektedir. Bunun için Türk şiiri adına büyük bir çıktıklan yolda, yenilik adına çok da büyük olmadığını
(.)
değişim gerçekleştiren şahsiyetlerin portrelerine ve kişilikle düşündükleri bir hareket yapmışlardı. Oysa şiirde yaptıkları
yenilik, Nazım Hikmet'in bile yapamadığı büyüklükte bir
c
rine daha yakından bakmak gerekecek.
Orhan Veli, soyadı Kanık, 1914 İstanbul doğumlu. devrimdir.
Cumhurbaşkanlığı Bando orkestrasının başkanı, "ne işiniz Orhan Veli'nin ilk kez Varlık dergisinin 1939
var o bozkır kasabasında?" denilen yeni başkent Ankara'ya yılının 15 Kasım tarihli sayısında yer alan "Şiire Dair"
kendi isteğiyle gelen Mehmet Veli'nin oğlu. 1925 yılında başlıklı yazı, daha sonra 1941 yılında yayınladıklarından
Galatasaray Lisesi 'n deki öğrenimini yarım bırakarak söz ettiğimiz Garip adlı kitaba da önsöz olur. Orhan Veli'nin
annesiyle Ankara'ya gelir, ilk ve orta öğrenimini Ankara'da -doğal olarak diğer Garipçi şairler Oktay Rifat ile Melih
tamamlar. Oktay Rifat ile ilk kez, Gazi Mustafa Kemal İlk Cevdet'in şiire ilişkin düşüncelerini kapsayan- poetik
Mektebi'nin son sınıfında tanışır ve arkadaş olurlar. içerikli yazısında da vurguladığı gibi,
Garipçi/er olarak
Oktay Rifat, soyadı Horozcu. Doğum yeri Trabzon, adlandırılan bu genç şairlerin şiirde yenilik adına en başta
yılı 1914, babası Trabzon valisi, aynı zamanda şair ve Türk yapmak istedikleri, şiirin vezin ve kafiye boyunduruğundan
Dil Kurumu'nun ilk başkanı, dilci Samih Rifat'tır. Samih kurtanlmasıdır. Şiirin şekli unsurlan olan vezin ve kafiye,
Rifat Bey, MilliMücadele sırasında gizliceAnkara'ya geçmiş şiirin artık günümüzde üstlendiği/üstlerrmesi gereken yeni
ve yerleşmiş bir ailenin çocuğu olan Oktay Rifat, bu yıllarda misyonuna aykırı olarak kabul edilir: "Anane, şiiri nazım
İstanbul'da özel öğrenim görmektedir. Milli Mücadele'den dediğimiz bir çerçeve içinde muhafaza etmişti!: Nazmın
sonra Ankara'ya ailesinin yanına gelir ve öğrenimine burada belli başlı unsurları vezinle kajiyedir. Kajiyeyi ilk insanlar
devam eder. ikinci satırın kolay hatırlanmasını temin için, yani sadece
Melih Cevdet, soyadı Anday. Doğum yeri İstanbul hafizaya yardımcı olmak makmdıyla kullanmış/ardı. Fakat
1915. Babası İstanbul'da avukatlık yapan Melih Bey'dir. onda sonradan bir güzellik buldular. Onu, hikmeti vücudu
Melih Bey işlerinden dolayı 1931 yılında ailesiyle birlikte aşağı yukarı aynı olan vezinle birlikte kullanmayı bir
Ankara'ya yerleşmiştir. Aynı yıl Ankara Erkek Lisesi'ne maharet telakki ettiler." Orhan Veli'nin ortaya koyduğu bu
kaydı yapılmış ve bu lisede Orhan Veli ve Oktay Rifat ile düşünceler, hatta yaygın olarak tanındığı hercai kimliği ile
tanı şıp arkadaşlık kurmuştur. tezat teşkil edecek ciddiyetteki bu poetik düşüncelerini,
Yollan ilk kez 1931 Ankara Erkek Lisesi'nde yıllar sonra okuduğum bir araştırmada rastladığım "Eski
kesişen, şiir yazma heveslisi bu üç genç şairin 1941 yılında Yunan 'da kasaba telialları esir ve sığır s atarken sokaklarda
ortaklaşa yayınladıkları şiir kitaplarına "Garip" adını halka duyuruda bulunurdu. Kafiye/i reklam şiirleri
vermelerinden dolayı, onların şiirde başlattığı yenilikçi söylerdi." değerlendirmesi ile yan yana düşününce daha bir
anlayışa "Garip Akımı", şairlere de, onları topluca ifade manidar bulduğumu söylemeliyim. Garipçi/er'in ortaya
etmek için "Garipçiler" adı verilmiştir. koymayı düşündükleri yeni likte, şiirin doğa llığı-
� ---- -- ---- -- ---- -- �\,
!Sana
!
----------------- �
r�·ıl
Yeni şiir, zaten mevcut olan, ancak adı hiçbir zaman anılmaY a
.
değer bulunmayan geniş ve artık tanı a�mas� gereken_ b�r
. . .
kitlenin şiiri olacaktır. Bu noktada Garıpçıler, şıırı belırlı bır
-Aman bey koş•.� Bizim c�an gapıTTı :E:oçmalıyor...
seçkinci zümrenin zevk alanından çıkararak; şiiri geniş -Yok canım görmi..iyor musun gen;: ;;;;ai rlerin eserlerini okuyor...
kitlelerin zevkine sunan/açan bir rol üstlenmişlerdir. Zira
JF'yi yazar:
Garipçiler'e göre "bugünkü dünyayı dolduran insanlar
yaşamak hakkını mütemadi bir didişmenin sonunda "Mesel e falan değildi öyle,
bulmaktadır. Her şey gibi şiir de onların hakkıdır ve onların To be or not to be kendisi için;
zevkine hitap edecektir. Bu, mevzubahis kitlenin istediklerini Bir akşam uyudu;
eski edebiyatların aletleriyle anlatmaya çalışmak demek de Uyanınayı verdi.
deği/dil: Mesele bir sın�fın ihtiyaçlarının müdaafasını Aldılar, götürdüler.
yapmak olmayıp sadece zevkini aramak, bulmak ve sanata Y ıkandı, namazı kılındı, gömüldü.
hakim kılmaktır." Duyarlarsa öldüğünü alacaklılar
Böylece, yeni bir zümrenin zevk anlayışına uygun
Haklarını heliil ederler elbet.
yeni bir şiir tanımı ortaya çıkmakta; şiir, artık geniş kitlelerin
Alacağına gelince . . .
de, hem içinde anlatıldığı/yer aldığı hem de ilgi alanı içinde
Alacağı yoktu zaten rahmetlinin."
olabildiği yeni bir pozisyonda konumlandırılmaktadır. Bu,
şiirde, aslında Servet-i Fünıln şairlerinin, şiirin konu v: ilgi
Süleyman Efendi, tam da şairinin düşündüğü gibi
alanını genişletınek adına, eski şiire yeni konu v: tema ıla:'e
sıradan bir insandır. Ölümü, öyle büyük matemler ve
etmek suretiyle vurduklarından daha büyük bır darbedır.
şatafatlı törenler yapılmasına neden olacak derecede
Garipçi/er'in tanımladığı bu yeni şiir, hayata ve insana ilişkin önemli sayılacak biri değildir. Zaten ölümü sadece "Bir
"her şeyi", aynı zamanda şiirin söz varlığına dahil etınektir, ki
Q)
akşam uyudu 1 Uyanmayıverdi." derecesinde sıradandır.
bunların arasında, klasik hatta inkılapçı çizgideki şairlerin
Cenazesinin defni de öyle, sessiz ve sıradandır: "Aldılar,
bile, uzun uzadıya anlatmak istedikleri saf Türk köylüsünün
E
götürdüler. 1 Y ıkandı, namazı kılındı, gömüldü." Süleyman
en büyük ıstıraplarından ve acı kaynaklarından biri bile
Efendi'nin hayatı her türlü gösterişten ve şatafattan u�aktır
Q)
saymadıkları "nasır" da vardır.
ve bu dünyadan gidişi de topu topu zarfsız beş fiılden
Türk şiirine"nasır" kelimesi ilk kez Garipçi/er
ibarettir. Yeni şiirin hedeflediği de, bu sıradan insanı şiire
Q)
-
(.)
Mezar" başlıklı şiiriyle girer. Orhan Veli, sınırlarının pek
yer alabilmesini sağlamaktır.
çoğunu kendi belirlediği Garip Şiiri'nin poetik anlayışına
sonari
·
büyük manevi ıstırapları olmayan bir insan için nasırın
mühim olduğunu telakki ediyorum." şeklinde anlatır.
Garip Şiiri'ne yönelik geniş kesimlerin olumsuz
yaklaşımlarını ve tepkilerini, kişisel kanaatim odur ki, en
içten biçimde yansıtan, aynı zamanda kendisinin de vur
guladığı gibi, dönemin tanığı ProfDr. Mehmet Kaplan'dır.
Tanzimat soması Türk Şiiri'ni bütüncül olarak ele alan
Mehmet Kaplan, kapsamlı çalışmasının Cumhuriyet
dönemini içeren eserinde, incelediği şiiriere yönelik genel
olarak takındığı tavrın dışına çıkar ve 1940'lı yıllarda
Garip
Şiiri'nin kendi üzerinde ve toplumda uyandırdığı etkileri
kişisel gözlemlerine dayalı olarak, samimi bir biçimde, hatta
bir itiraf niteliğinde aktarma gereğini duyar:
" 1941 yılında üçünün de eserlerini toplayan 'Garip' D ört kişi parkta çektirınişiz;
yayınlandığı zaman derin inkılapların habercisi olan büyük
gürültüler uyandırdı. O yıllarda üniversiteyi henüz bitirmiş,
Ben, Oktay, Orhan bir de Şinasi.
edebiyata meraklı bir gençtim. İstanbul Üniversitesi Edebi
yat Fakültesi'nde yeni kurulan fakat henüz şekil almamış Yeni
Türk Edebiyatı kürsüsünde, Tanpınar'ın yanında asistandım. Anlaşılan sonbahar;
Mesleki' formasyonuru itibariyle, Türk edebiyatını başlangı
cından itibaren bir bütün olarak görüyor, ne eski, ne de yeniyi Kimimiz paltolu, kimimiz ceketli.
tercih eden, her şeyi tarafsız görebilecek bir durumda
bulunduğumu sanıyordum. Eskiler kadar yeniler arasında da
Yapraksız arkamızdaki ağaçlar.
sevdiğim şairler vardı. O sıralarda çıkan 'İnkılapçı Gençlik'
ve 'İstanbul' dergilerinde Cahit Sıtkı, Bedri Rahmi Eyüboğlu,
Ziya Osman Saba'nın kitaplarını öven tenkitler yazmıştım. Henüz babası ölmemiş Oktay'ın,
Yeniye olan kuvvetli temayülüme rağmen, Orhan Veli ve
arkadaşlarını bir türlü şair olarak kabul edemiyordum. OrhanSüleyman Efendi'yi tanımamış.
"Bunda, belki çevremin de rolü vardı. Şahsiyetle
rine ve eserlerine hayran olduğum Yahya Kemal ve Tanpı
Q)
Uikin ben hiç böyle malızun olmadım.
nar, şiirde şekle büyük değer veriyorlar ve adeta ona kutsal bir
varlık gözüyle bakıyorlardı. Orhan Veli ve arkadaşları 'edebi'
şiir'in esaslarını tamamİyle inkar ettikleri gibi, bir çok Ölümü hatırlatan ne var bu resimde? E
Q)
-
eserlerinde işi alaya aldıklarını hissettiriyorlardı.
Yazık oldu Süleyman Efendi'ye
Q)
Halbuki hayattayız hepimiz.
mısraını ihtiva eden 'Kitabe-i Seng-i Mezar' isimli şıırı,
(.)
berber dükkanıarı sohbetlerine varıncaya kadar dedikodu
c
konusu olmuştu. Bu bir rezaletti, hiç böyle şiir olur muydu?" Melih CevdetANDAY
Başlangıçta tepkili yaklaştığı bu şiir anlayışına karşı
zamanla düşüncelerinin nasıl değiştiğini anlatan Kaplan,
"Hiç unutmam, bir gün Babıali yokuşundan aşağıya doğru tarzda eser veren şairlerden toplurucu düşünceyi savunan
inerken, elinde eskimiş çantası ayağında patlamış ayak yazar ve şairlere kadar uzanan geniş bir kesim tarafından
kabıları, buruşmuş yüzü, zavallı paltosu ile, ara sokaklara yer yer karikatürize edilerek ve alaya alınarak eleştiri
dalan küçük bir memur gördüm. Birdenbire "Ki tabe-i Seng-i yağmuruna tutulur. Garipçi şairlerin ortaya koyduğu
Mezar" şiirini hatırladım Kendi kendime "şairin bahsettiği düşünceleri ve şiirlerini, Türk Şiiri'nin o günü ve geleceği
Süleyman Efendi böyle birisi olmalı" dedim. Ve ona karşı adına savunan tek kişi neredeyse sadece NurullahAtaç'tır.
içimde bir merhamet ve şaire karşı bir sevgi hissettim. Daha Garipçi şairlere karşı takındığı olumlu tavır ve onları
önce başkaları ile beraber benim de alay ettiğim şiir hayatta o savunan nitelikteki yazıları ve görüşleri nedeniyle, geniş
zamana kadar benzerlerini çok gördüğüm, fakat kendilerine kesimlerin eleştiri oklarını yönelttiği üç genç şairin yanına
karşı alaka duymadığım insanların çehrelerine adeta bir ışık Nuru/lah Ataç da eklenir. Bu dönemde yeni şiir etrafında
tutmuş, onların boş ve manasız varlıklarını bir muamma tam bir fırtına kopartılır.
haline getirmişti." Tarihsel süreç içerisinde Garipçi şairlere ve
"İyi yazılmış gerçekçi bir roman da aynı tesiri Nurullah Ataç'a yöneltilen eleştirilerin başında, özellikle
yapabilirdi. ( . .. ) Şair, romancının sahifelerce aniatmağa de, şiirde dizenin kutsallığını 1921 yılından beri yazmakta
çalıştığı hayat tecrübesini veya tipi bir mısrada teksif olduğu şiirlerle kıran ve hatta 1929 yılında yayınlanan " 83 5
ediyordu: Satır" ile " dize"yi "satır" düzeyine indirgeyen Nazım
Yazık oldu Süleyman Efendi'ye. Hikmet'in yaptıklarının görmezden gelinerek şiir adına
Bu mısra, işte bana bu hakikati duyurmuştu. Hiç şüphesiz o ortaya konulan ucubeliklerin yüceltilmesi gelmektedir.
da bir şiirdi, fakat başka cins bir şiir.( .. . ) Şiir, bizimle hayat Nazım Hikmet'in, toplurucu düşüncede olduğu için, şiirde
arasında bir bağ kurduğu vakit, bizim için var olmağa dize ve vezin bütünlüğünü yok sayan tavrının görülme
başlıyor. O, bazen hiç beklenmedik bir anda, bir sırrın mesi, bunun yanında Garipçi/er'in poetik duruşlarının
anahtarını veriyor. Onu okuduktan soma dünyaya ve sağlamlığına rağmen bunu "Kitabe-i Seng-i Mezar" gibi
insanlara başka bir gözle bakmaya başlıyoruz." örneklerle, bu tavırlarına tezat bir çizgide verdikleri
1940'lı yıllarda Garip Şiiri'nin ortaya koyduğu eserlerie savurunaları, süreç içerisinde onlara yöneltilmeye
poetik düşünce ve bu doğrultuda yazdıkları şiirler, klasik hala devam eden eleştirilerin en ana maddeleridir. Öyle ki
�----------------- mw ------------------� 1
ı sanat
Q)
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
u
Bu derde düşmeden önce.
Ne de Bay Ceıai Bayar'ın
c
Ahır uşağı gibi aristokrat.
Biryer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün; Ispanağı çok severim.
Epiyce yaklaşmışım, duyuyorum; Puf böreğine hele
Anlatarnıyorum."
Bayılırım.
köklü bir değişimi sağlamayı başaran Garip Şiir Akımı'nın 3Dr. Hamza ÇAKIR, Osmanli Basınmda Reklam, El it Reklamcılık, Ankara 1997, s.l.
"Orhan Veli, agm, s. 41; ege, s. 26.
"dönüm noktasında" bulunan "adam" kimdir deyince 5Ürhan Veli, Bütün Şiir/eri, s. 46-47. Aynı eserde "Kitobe-i Seng-i Mezar" şiirinin, 1938
Orhan Veli Kanık ..r; 'Hakan SAZYEK, Cumhuriyet dönemi 7Urk Şiirinde GaritJ Hareketi, 3. Baskı, Ankara
2 006, s.3 72.
7Mehmet I<APLAN, Cumhuriyet Devri 7Vrk Şiiri, istanbul 1973, s. 110.
aMehmet I<APLAN, agy, s. lll vd.
90rhan Veli, agm, s. 4 2 ; age, s. 27.