You are on page 1of 74

Abdurrahman İbnü'l Cevzi - Ahmak ve Dalgınlar Kitabı

İBNüL-CEVZİ
Künyesi Ebul-Ferec'tir. Diğer bir adı da Ebû Abdurrahman b. Ebi'l -Hasan'dır.
Hicri 508 veya 510 yılında dünyaya geldiği sanılıyor. Küçük yaştan itibaren ilim
alanına girmiş, dönemin büyük âli mlerinin yanında yetişmiştir. fbnül -Cevzî, çok
yönlü bir âlimdir. Başta Hadis ve Tefsir olmak üzere pek çok ilim dalında
daıinleşmiş, eserler vermiştir.
Etkili bir vaiz olarak da şöhret yapan İbnül -Cevzfnin tefsir, hadis, dil ve
tarih alanında altmışı aşkın eseri bulunmaktadır. fbnül-Cevzî hicrî 69Tde vefat
etmiştir.
Şule Yayınlan
Doeu Klasikleri Dizisi
:72 : 2
Orijinal İsmi:
Kitâbu'l-Hamkâ ve'l-Mugaffelîn
Editör: A. AH Ural
Ofset Hazırlık: Şule
Kapak:
Ramazan Erkut
Bash - Cilt: İstanbul Matbaacılık
Şule Yayınlan
Alayköşkü Cad. No: 2 -4 Kat 3 Cağalolu - İstanbul Tel: 0211 528 23 57 - 528 11 46
Fax: 528 25 89
E-mail: suleyayin@superonline.com
İbnül-Cevzî
AHMAK VE DALGINLAR KİTABI
Türkçesi Enver Günenç
- 4. Baskı -
ŞULE YAYINLARI 2004
Sunuş..................... ......................................................
.......... 7
Îbnül-
Cevzî...................................................................... 9
Muhakkikin önsözü...................................... 17
Yazarın Önsözü..... ...........................................................
21
1. Ahmaklık ve Anlamı.........................................................
28
2. Ahmaklık Anatomiktir.................................................... 30
3. İnsanlar Ahmaklıkta Farklıdır .............. ...... 32
4. Ahmakların
Adları.............................................................. 34
5. Ahmakların Özellikleri.....................................................
35
6. Ahmaklarla Arkadaşlık Yapmanın Sakıncaları ........ 45
7. Arapların Ahmaklıklarıyla Tanınmış
Olanları ve Onlarla İlgili Benzetmeler............................ 49
8. Ahmaklığı ve Dalgınlığıyla Bilinenlerin Kıssaları ........ 51
9. Akıllı Olmalarına Rağmen Ahmakça
Davrananların Kıssaları.....................................»............ 75
10. Gafil Emir ve Valuer %...................................................#
89
11. Dalgın ve Gafil Kadılar.................................................M
100
12. Ahmak Kâtip ve Odacılar................................................ 106
13. Gafil
Müezzin....................................................................||
110
14. Gafil ve Dalgın Bedeviler .................................. ..........
113
15. Gafil ve Dalgın Hikayeciler..............................................
120
16. Zâhidlik Taslayan Gafiller.............................. .........i* 126
17. Gafil ve Dalgın Eğitimciler................................................
130
18. Genel Olarak Dalgın ve Gafiller ...................... ............^ 136
İÇİNDEKİLER
Sunuş
Ahmaklık defosudur aklın. Küçük bir tamirle ıslah olabildiği gibi, şifasız da
kalabilir. Dalgınlık ise hayallerle uyuşmağıdır aklın. Uçunca hayaller, çok
sürmez uyanılır yeniden.
Îbnü'l-Cevzî, Ahmaklar ve Dalgınlar Kitabı'nda insanların zaaflarını alıyor
mercek altına. Sözü meclisten dışarı hikayeler anlatıyor bize; güldürüyor»
tebessüm ettiriyor. Mizahın ciddi bir iş olduğunu biliyor çünkü. Tezgahına
doldurduğu defolu malları pahalıya satıyor.
Dalgınlıkla kitabın birinci baskısının kapağına "dalgınlar" kelimesini "el-
Mtrçfafîelîn" yerine ttel-Mugaffilînw olarak yazmış ve İbnül-Cevzfyi gül
dürmüştük.
İkinci baskıda hatamızı düzeltmemize rağmen İbnü'l -Cevzî bize hâlâ gülüyor*
Onu çok seviyoruz.
Şule
ibnıtl-cevzî
Doğumu ve Yetişmen
İbırifl-Cevzfnin diğer bir adı da E bu Abdurrahman b. Ebil-Hasan'dır. Hicri 508
veya 510 yılında dünyaya geldiği tahmin ediliyor. Bu konuda farklı görüşler
ileri sürülmüştür. O dönemde insanların doğum tarihleri önem arzetmediğin -den,
âlimlerin doğum tarihi de belirsizdir. Ölümleri ise -top-lumdaki konumlarından
dolayı- önemli hadiseler olduğundan herkes tarafından bilinmektedir. Bu nedenle
tarihçilerin çoğu Îbnül-Cevzfnin vefat tarihinin H. 597 yılı olduğu noktasında
mutabıktırlar.
Ibnül-Cevzî, yetim olarak büyümüştür. Üç yaşındayken babası v efat etmiş ve
kendisini halası büyütmüştür. İbnül -Cevzf bu hususu» "Babam öldüğünde henüz
aklım etmiyordu. Annem ise dönüp bana bakmadı bile" sözleriyle dile getirmiştir.
(Ibnül-Cevzî büyüdüğünde halası» onu dayısı olan Ebul Fazl b. Nazırın mescidine
götürdü. Ebul-Fazl onunla en iyi şekilde ilgilendi). Orada Kur'ân -ı Kerîm'i
ezberledi ve farklı kıraaüarı öğrendi. Kendisini hadis iliminde geliştirdi Hadis
okudu ve çok sayıda hadis ezberledi. Bu sahadaki derin bilgisi sebebiyle
kendisine "Hafız" lakabı verildi. Öyle ki her hangi bir hadis zikredildiğinde
onun sahih» hasen, zayıf veya mevzu olduğunu bilebilecek bilgiye sahipti.
Alimimiz İbnü'l-Cevzî, İslâm esaslarına dair ilimleri öğrenmekle kalmamış, o
asırda meşhur olan diğer ilim dallarını da öğrenmeye çalış mış, sahip olduğu
okuma ve araştırma tutkusu, ufkunun perdelerini aralamıştır. Bu durumunu, kendi
ifadeleriyle şöyle anlatıyor:
"Ben çocukluğumdan itibaren, belli bazı ilimlerle ilgilenmekle yetinmeyip, bütün
ilimlerle meşgul olmayı tercih ettim. Bütün ili mlerden istifade etmeyi sevdim.
Bazılarına değil, tamamına hakim olmak için gayret sarfettim."
Hocaları
İbnül-Cevzî, dayısı ve ilk hocası olan Ebu'l-fazl b. Nazımdan birçok dalda
eğitim aldı. Tahsil hayatında seksen hocadan ders aldığı rivayet edilir.
En meşhur hocaları şunlardır:
1. Ali b. Abdulvâhid Deynurî. Büyük âlimlerdendi. H. 541 yılında vefat etti.
2. Hibetullah Ebu'l-Kasım b. Husayn eş-Şeybânî el-Bağdadî. H. 525 yılında vefat
etti.
3. Hüseyin b. Muhammed b. Abdulvahhâb Ebu Abdullah. H. 542 yılında vefat etti.
4. Ebu Bekir Muhammed b. Hüseyin b. Ali el- Mezra-ki H. 527 yılında vefat etti.
5. Mevhub b. Ahmed b. el-Hudar b. Hasan Ebu Mansur el-Cevâlîkî. Arap Dili ve
Edebiyatında derin bir âlimdi. H. 540 yılında vefat etti.
Büyük Alim Ibnül-Cevzî
İbnül-Cevzî, iki sahada üstün bilgi ve yetenek sahibiydi. Bunlar, va'z ve
hadisti.
tBNCt-CgVZ! / AHMAK VE DALGINLAR KİTABI
Vafz etmeye gençliğinde yöneldi. Genç olmasına rağmen akranlarının bu sahada
önüne geçti. Yıllar geçtikçe artan bilgisi ve ustalığı» insanları kendisine
yöneltiyordu, izdiham derecesinde kalabalığın iştirak ettiği va'zlarına, ilgi
gittikçe artıyordu.
Ibnü'l-Cevzî vaazlarını şöyle tanımlıyor: "Allah (c.c.) bana» iki yüzbinden
fazla insanın zikir meclislerinde hidâyete ulaştığım gösterme lütfun da bulundu.
Va'zımla kalpleri taş bağlamış insanların» hiç yaşarmayan gözleri yaşardı."
Halife el-Mustazî, onun vaazlarını hiç kaçırmazdı. Birkaç kez va'zını perde
arkasından dinlemiştir.
Hadisteki haklı şöhreti» bu alandaki derin bilgisinden kaynaklanıyor du. Yaşadığı
dönemde rağbet gördüğü gibi, vefatından sonra da unutulmadı. Kendisine hadis
Amindeki başarısından ötürü verilen "Hafız? lakabının hakkını veriyordu. Bu
sahada birçok kitap telif etti. Hadis ilmindeki başarısının nedeni» daha tahsile
yeni başladığında bu sahaya olan meyli ve tutkusuydu. Hadis öğrenmekten ve
ezberlemekten» kaynakları karıştırmaktan büyük haz duyardı. Bu konuda şöyle
diyor: "Çocukken yanıma kuru peksimet alır ve hadis öğrenmek için İsa nehrinin
kıyısına giderdim. Yanıma aldığım peksimetleri yemek aklıma bile gelmezdi. Akşam
olunca ucundan ufak bir parça yer ve üzerine su içerdim. İlim tahsil etmekten
başka çabam olmazdı. Bu da, Peygamber (s.a)'in hadislerini ezberlemede, O'nun
ahvâlini ve âdâbları-nı, ashabının ve tabiilerinin ahvâlini öğrenmede muvaffak
olmama neden oldu."
îbn Hallikan şöyle diyor: "Îbnül -Cevzî hadis yazarken ve ilimle meşgul olurken
açtığı kalemlerin ufaklarım biriktirirdi. Vefat ettiğinde suyunun onlarla
ısıtılmasını vasiyet etti ve vasiyeti yerine getirildi."
Ibnül-Cevzf nin geniş bilgi sahibi olması Câhız'ın karşısına konmasına neden
olmuştur. Cahız'ın edebiyatta, Ibnül -Cevzf nin dinî ilimlerdeki üstünlüğü
aralarındaki far-
kı teşkil ediyordu.
İbnül-Cevzî asla azımsanmayacak fair şöhrete ulaşmasına rağmen kitap larının az
yayınlanmış olması nedeniyle hakettiği ölçüde tanınmamıştır. Eğer yazmış olduğu
eserler-basılarak-günışığına çıkarılsaydı, kitaplarının üniversitelerde,
özellikle sosyal ve dini içerikli fakültelerde, okutuluyor olması kaçınılmazdı.
Çünkü bu sahada harika eserler vermiştir. Tefsir, hadis, dil ve tarih
alanlarında, kıssa ve va'z türünde çok eserler yazmıştır. Günümüze ulaşan
eserlerini inceleyen okuyucular, bu gerçeği çok açık göreceklerdir.
Metoda (Üsluba)
İbnül-Cevzî, anlatım tarzının bozulduğu, ifade ve anlamdan çok şekle önem
verildiği bir dönemde yaşadı. Ancak döneminin popüler anlayışına itibar etmedi.
Anlatımı ve anlatımdaki üslûbu sade ve çarpıcıydı. Düşündüklerini edebi bir
şekilde ifade edebilme kabiliyetine sahipti.
Şairliği
Onunla aynı dönemde daha sonra yaşayanlar, onun şiir yazdığım ifade etmişlerdir.
Ibn îmâd el-Hanbel! ve îbn Hallikan, onun güzel şiirler yazdığım söylemişlerdir.
Gerçekte ise şiirleri, nesilleri kadar başarılı değildi. Bu yüzden ne âlimler ne
de kendisi şiirlerine öne m vermemiştir. En güzel şiirlerine, Bağdatlılara hitap
ettiği şu mısraları örnek verebiliriz:
*Irakk bir genç mazur Kalbleri katılıkla değişir Yabancının sözüne rağbet eder
Aldırmazlar eşe dosta."
lBMÜ*L~CEVZt / AHMAK VE DALGINLAR KİTABI
Eserleri
İbnül-Cevzfnin ilim yelpazesi çok genişti. Engin ilim birikimi ve kültürü, ona
çok farklı sahalarda eser verme imkânını sağladı. Tefsirde o derece ilerledi ve
tanındı ki, bu konuda darb-ı mesel haline geldi. Bazı âlimler» eserlerinden
bahsederken akim kabul edemeyeceği derecede mübalâğada bulundular. Ibn Hallikan
şöyle diyor: "Neticede kitapları sayılmayacak kadar çoktu. Farklı alanlarda
birçok eser verdi. İnsanlar mübalâğa yaparak şöyle derler: Vefatından sonra
defterleri sayıldı. Yaşadığı her güne bölündüğünde gün başına dokuz defter
düştü.' Bu da çok büyük bir rakamdır. Düşününce aklı çaresiz bırakıyor.
İbnü'l-Cevzfnin eserlerini belirlemede gerçekçi olmak istiyorsak» ilim
adamlarının ittifak ettikleri eserlerini onun eserleri olarak belirtmemiz
gerekmektedir. Şimdi, basılmış ve hâlâ el yazması olarak duran eserlerini
belirtelim. Umulur ki bu malûmat» aim adamları için, o eserimin tahkik
edilmeleri hususunda teşvik edici olur.
Baskı Eserleri
1. Telkîhu Fuhûmi Ehlfl-Eser
2. el-Muntazam fVt-Târih
3. el-Müdhiş
4. Ahbarun-Nisa
5. Telbîsü İblîs
6. Saydul-Hâtır
7. el-Ezkiyâ
8. el-Mugaffelûne vel-Hamkâ
9. Menakibu Ömer'ul-Hattâb
10. Rûhu'l-Ervâh
11. Def u ŞubhetiVTeşbih ve'r -Reddi Alel-Mücessime
12. Leftetil-Kebid
13. Menâkibu Ömer b. Abdul aziz
14. Menâkibu Ahmed b. Hanbel
15. Hasan-ı Basrî-Hayatı ve A'dâbı (Edebiyata)
16. Menâkibu Bağdad
17. Sıfatü's-Safvâ fiVTerâcim
18. Zemmül-Hevâ
Basılmayan El Yazması Eserleri
19. el-Muğnî fi Ulûmil -Kur^an
20. Tezkiratul-Erîb fil-Luga
21. el-Vücûh ve'n-Nazâir
22. Fünûnul-Efnan
23. Câmiol-Mesanîd (7. cilt) f
24. el-Hadâik
25. Nakiyyü'n-Nakl
26. Ayunul-Hikâyât
27. et-Tahkîk fî Mesâüil-Hilâf
28. Müşkili's-Sıhah (4 cilt)
29. el-Vâhiyyât
30. ez-Zuafâ
31. el-Mevzuat
32. el-Müzhib fil-Mezheb
33. el-İntisaf fî Mesâilil -Hilâf
34. ed-Delâil fi Mensûril-Mesâil
35. el-Yevakît fıl-Hutâbi'l-Va'ziyye
36. Nesîmu's-Sahar
37. el-Müntahab
38. Ahbârul-Ahyâr
39. Müsirul-Azmi's-Sakini Ha Eşrâfil-Emâkin
40. Nefhu't-Tayyib
41. Şüzûrul-Akûd fî Târihul-Uhûd
42. en-Nasih vel-Mensûh
43. Fununul-Efnan fi Acâibu'l-Kur'ân
44. Lukatul-Menafi' fı't-Tıbbi vel-Feraseti İnde!-Arab
45. Muhtas arul-Muntazım
46. ez-Zehebul-Mesbûk fi Siyeril-Mülûk
47. Acaibu'l-Bedai'
48. el-Vefa fî Fezâili'l-Mustafa
49. el-Muhtar min Ahbari'l-Muhtar
50. Fezâilül-Kuds
51. Tabsiratul-Ahyâr
52. Takvimu'l-Lisan
53. Zadül-Mesîr fî İlmi't-Tefsîr
54. Neticetül-İhya (İhya'nın muhtas andır)
55. el-Mucteba
56. Büstanul-Va'izin
57. el-Mevrüdü'l-Azb
58. et-Tebsîra
59. es-Sebâtü İnde'l-Memât
60. et-Tefsîru'l-Kebîr (20 cilt)
61. Tehzibu'l-Müsned (20 cilt)
62. Minhâcül-Müridîn
63. Cennetü'n-Nazar
64. el-Keşfü ft Ehadisü's -Sahiheyn
65. en-Nur fî Fezaili'l-Eyyami Ve'ş-Şühûr
66. el-Kassâsu ve'l-Müzekkirûn
1BN0VCEVZİ / AHMAK VE DALGINLAR KİTABİ
MUHAKKİKİN ÖNSÖZÜ
İbnttl-Cevzfnin eserleri seksene yakındır. Bunların sadece onsekiz tanesi
basılmıştır. Eserlerin yekûnu ile basılmış olanlar arasındaki nispetsizdik, akla
hemen şu soruyu getiriyor: "Neden bazı eserleri basılmış ve diğerleri basılmak
için tercih edilmemiştir?99
Bazı eserlerinin seçilerek basılmasının birçok nedeni vardır. Bu nedenleri
şöylece sıralaya bilim:
1. El yazmalarının bazılarının kolayca bulunması. Çünkü müslümanlara ait el
yazmalarının çoğu, islâm Aleminin dışında bulunmaktadır.
2. Küçük olmaları. Birden fazla ciltten oluşan el yazmaları basılmamışl ar.
Sadece el-Muntazım fi Tarihul-Mulû-ki ve'l-Ümem adlı eseri basılmıştır. Onun da
baskısı tamam* lanmamış ve kısaltılarak on küsur ciltinin başımıyla yetinil -
miştir.
3. Konuların cazip olması: Fıkıh, Tefsir v.s. konularda diğer âlimler de eserler
yazmışlardır. Bu yüzden ilim adamları, İbnül-Cevzî'nin çok başardı olduğu veya
işlenen temalar açısından bir benzeri olmayan özgün eserlerini tercih
etmişlerdir. el -Ezkiyâ, Ahbâru'l-Hamkâ, Zemmül-Hevâ, el-Müdhiş ve Ahbâru'n -Nisâ
bu konuda örnek kitaplardır.
4. El yazmasımn birden fazla nüshasının bulunması
Bir el yazmasının birden fazla nüshasının bulunması, tahkikini ve baskıya
hazırlanmasını kolaylaştırmaktadır. Basılan el yazmalarının çoğu, birden fazla
nüshası bulunan el yazmalarıdır.
5. Okunaklı olması, tahrif ve yanlışların bulunmaması.
İbnül-Cevzî "Ahmak ve Dalgınlar" Kitabım Niçin Yazdı?
Böyle bir kitabın yazılması bazı insanları teşhir etmek ve yasak olan gıybeti
işlemek değil midir?
Allah'ın bu şekilde yarattığı insanlarla alay etmek değil midir? Başkalar ının
musibetiyle teselli olmak değil midir?
Yazar, dini az bilen, bilip de yaşamayan veya -her ne bahasına olursa olsun-
okurları razı etmek ve gelir elde etmek isteyen diğer yazar ve edebiyatçılar
gibi değildir. Aksine yazarımız fakih, dindar ve vaizdir. Öyleyse böyle bir
kitabı yazmasının bir gayesi vardır.
Öyleyse nedir bu gaye?
Delilik, akıllılık, ahmaklık ve diğer sıfatlar, her toplumda varolan -kişisel-
vasıflardır. Bunların nedenlerini ve belirtilerini kaleme almak yazarın, o
özellikleri taşıyan kişilere hakaret etmesi anlamını taşımaz. Amaç, okuyucuları
bu tur olumsuzluklara karşı eğitmek ve onlardan kurtulma yollarım -eğer
kurtulmak mümkünse- göstermektir.
aAhmak ve Dalgınlar Kitabında Îbnül-Cevzî, bu âfeti bütün yönleriyle incelemeyi
amaçlamıştır, önce tanımlamayı, akıllılık ile delilik arasındaki farkı
belirtmeyi amaçlamıştır. Sonra ahmaklığın bazı sınıflarının yaratılıştan,
bazılarının ihmal ve yanlış hareketten kaynaklandığım belirtmiştir. Daha sonra
her insanda -farklı uranlarda da olsa- ahmaklık
ÎBNÜTL-CEV2İ / AHMAK VE DALGINLAR KİTABI
bulunduğunu, bunun bir zararının olmadığını fakat yaratılıştan olan ahmaklığın
şifası olmayan bir hastalık olduğunu belirtmiştir.
Arkasından ahmakların isimlerini, kafa, boyun, sakal ve konuşma gibi fizikî;
kendini beğenme, çok konuşma ve bilgisizlik gibi ahlâkî sıfatlarını aktarmıştır.
Sonra insanları ahmakla arkadaşlık yapmaktan sakındırmış ve bu arkadaşlığın
zararlarım belirtmiştir. Peşinden, ahmak bazı kadın ve erkeklerin kıssalarım
anlatmıştır. Akıllı insanlar ın, hatta en akıllı insanların bile ahmakça
hareketler sergileyebileceğini, farklı kesimlerden yönetici, kadı ve ilim adamı
hatta düşük seviyeli insanların sergiledikleri -ahmakça- davranışları geniş
ifadelerle kaleme almıştır.
Son olarak ahmaklık kapsamına giren birçok hususun olduğunu, ancak bunların
buraya kadarki bölümler altında incelenemeyeceğini görmüş ve farklı olan bu
konulan kitabın sonunda açtığı özel bölümde kaleme almıştır.
Tahkik Aşamasında Yapılanlar
Bu kitabı tahkik etmek üzere elime aldığımda güzelliğinin meydana çıkması, kolay
okunabilmesi ve faydalanılması için şunları yapmaya karar verdim:
1. Âyetlerin numaralandırılmasını ve mânâsı kapalı olan kelimelerin
açıklanmasını,
2. Metinlerdeki gramer ve imlâ hatalarının düzeltilmesini ve şiirlerin
harekelenmesini,
3. Paragrafların düzenlenmesini,
4. Her bölüme başlık koymayı,
5. Adı geçen meşhur kişiler hakkında dipnotta kısa bilgiler vermeyi,
6. Mânâsı kapalı olan kelimeleri, ilmî terimleri ve zaman aşımıyla kullanımı
değişen kelimeleri açıklama yı,
7. İncelenen konu ve şahısların fihristlerini yapmayı.
Son olarak diyorum ki; okuyuculara okumaya lâyık bir kitap sunuyorum. Büyük
âlimimiz ve edebiyatçımız Abdurrahman İbnül-Cevzf nin başka kitaplarım
okuyuculara takdim etmek hazzına erişmeyi ümit ede rim. Çünkü o, kitapları
yayınlanması gereken büyük bir âlim ve edebiyatçıdır. Onun kitapları, özellikle
kültür tutkunu okuyuculara haz verir ve kütüphaneler için büyük bir hazinedir.
Muhammed Şerif Sukker
YAZARIN ÖNSÖZÜ
ÎBNÜt-CBVZİ /AHMAK VE DALGINLAR KİTA BI
Nimeti bol veren, şükrü kabul eden ve bizleri birçok yaratılmışa üstün kılan
Allah'a hamdolsun. İnsanlar içinde benzeri yaratılmayan efendimiz Muhammed
(s.a)'e, O'nun ehline ve ashabına sabah ve akşam salât ve selâm olsun.
Örnek alınsın diye zeki insanların kıssalarını toplamaya başladığımda «çünkü
kahramanların kıssaları kahramanlığı öğretir- ahmak ve gafillerin de kıssalarını
derlemeyi düşündüm. Bunun üç nedeni vardı:
1. Akıllı insan, ahmakların hikâyelerini dinlediği zaman sahip olduğu aklın
kıymetini anlayacak ve böylesi bir nimet, şükretmesine vesile olacaktır.
Hûşeb, Hasan-ı Basrfden şöyle rivayet etmiştir: Allah (c.c), Adem'i yaratınca
sağından cennet ehlini, solundan cehennem ehlini çıkardı ve yeryüzüne
dağıldılar. Bazıları a'ma, bazıları sağır, b azıları da özürlüydü. Bunun üzerine
Adem (a.s): "Ey Rabbim! Çocuklarımı eşit yaratsaydm?" dedi. Allah (c.c) da: "Ey
Adem! Ben şükredilmeyi murâd ettim," buyurdu.
Haris b. Muhammed, Muhammed b. Müslim'i şöyle derken işittiğini rivayet ediyor:
"Adamın biri, tbn Abbas'ın yamnda konuştu ve çokça hata yaptı. Bunun üzerine ıbn
Abbas, kölesine döndü ve onu azâd etti. Adam, "Bu şükrün sebebi nedir?" diye
sordu. îbn Abbas, "Allah beni, senin gibi kıl-
madiği içini0 buyurdu.
2. Gafil kimselerin kıssalarım zikretmek, zeki insanları gaflete götürecek
nedenlerden -bu nedenler çaba göstererek sakınılacak cinstense- sakınmaya teşvik
eder. Eğer gaflet ve dalgınlık kişinin tabiatında varsa, onu değiştirmek mümkün
değildir.
3. Nasipleri yaratılıştan eksik olan kişilerin kıssa larını okuyarak insanların
kalblerini dinlendirmek gerekir. Çünkü insan sürekli ciddi olmaktan bıkar ve
mubah olan bazı eğlencelerle dinlenir. Peygamber (s.a) Hanzala'ya: "Her saat bir
olmaz," buyurmuştur.
Gülmek ve Eğlenmek Mahzurlu Değildir
Hanzalaw şöyle rivayet ediyor: Peygamber (s.a), cennet ve cehennemi anlattı.
Sanki oraları gözlerimizle görüyorduk. Birgün eve geldim ve evdekilerle beraber
güldüm. Bir şeyler olduğunu sandım. Ebu Bekir (r.a)le karşılaştım ve dedim ki:
"Ben münafık oldum!" Ebu Bekir (r.a) "Neden?" diye sordu. Dedim ki: "Peygamber
(s.a) cennet ve cehennemi anlattı. O'nun yanındayken sanki oraları görüyor gibi
oluyorduk. Sonra evime gittim ve evdekilerle birlikte güldüm. Ebu Bekir (r.a),
"Biz de aynısını yapıyoruz," dedi. Bunun üzerine Peygamber (s.a)'in yanına
geldim ve olanları anlattım. Peygamber (s.a) de şöyle dedi: "Ey Hanzala!
Ailenizin yanında benim yanımda olduğunuz gibi olsanız, melekler yataklarınızda
ve yolda sizinle musafaha ederler. Ey Hanzala! Her saat aynı olmaz."
Kalpleri (Gönülleri) Dinlendirmek Gereklidir
Ali b. Ebî Talib (r.a) şöyle der: "Kalplerinizi dinlendirin
(1) Hanzala b. Rabi' b. Sayfî et-Teymî. Şahabıdır. Kadisiyye savaşma katılmış ve
Kufe'ye yerleşmiştir. Hz. Ali (r.a) ile beraber Cemel vak'asına katılmamıştır.
Kendisine Hanzala el-Kati b denilir. Çünkü Peygamberimizin kâtiplerindendi.
Muaviye zamanında vefat etmiştir.
İBNCL-CEVZİ / AHMAK VB DALGINLAR KİTABI
ve onları dinlendirmek için ince -ye hoşa giden hikmetli - sözleri talep edin.
Çünkü bedenlerin bıktığı gibi kalpler de bıkar.*
Osame b. Zeyd (r.a)'den: "Kalplerinizi dinlendirin ki zikri anlasın/' dediği
rivayet edilmiştir.
Hasan-ı Basrî şöyle diyor: "Kalpleriniz dirilir ve öîür. Dirildiği zaman nafile,
öldüğü zaman farzları işleyin"
Zührî, şöyle rivayet ediyor : Adamın biri Peygamber (s.a)'ın ashabıyla oturuyor
ve sohbet ediyordu Çokça sohbet ettiklerinde ve konuşmaktan yorulduklarında,
"Kulak aynı şeyi duymaktan bıkar ve kalp nefret eder; bildiğiniz şiirleri okuyun
ve (rahatlatıcı) kıssalar anlatın," derdi.
Ebu'd-Derda şöyle diyor: "Ben fazlaca hak ile meşgul olmaktan bıkmamak için
kendimi oyunla dinlendiriyorum."
Muhammed b. îshâk™ şöyle diyor: îbn Abbas (r.a) arkadaşlarıyla oturduğu zaman
bir süre konuşur ve "Sohbeti değiştirin" diyerek, Arapların hikâyelerini
anlatırdı. Bunu tekrar tekrar yapardı.
Zührf den arkadaşlarına şöyle dediği aktarılmıştır: "Şiir okuyun ve kıssa
anlatın. Çünkü kulak aynı şeyleri duymaktan bıkar, kalp de nefret eder."
îbn îshâk, Zührî*nin sohbetten sonra şöyle dediğini aktarıyor: "Şiir okuyun ve
bildiğiniz fıkraları anlatan. Sohbetin bıkkınlığını hafifletecek ve
gönüllerinizin hoşuna gidecek -kıssalar- anlatın. Çünkü kulak dinlemekten bıkar,
kalp ise çabuk değişir.*
Mâlik b. Dinar<3)>dan şöyle dediği aktarılmıştır: Sizden
(2) Muhammed b. Ishâk b. Yesâr el-Medenî. Arapların en eski tarihçisi ve hadis
hafızıdır. îbn Hişam'm rivayet ettiği es -Sîretü%-Nebeviyye adlı kitabı
yazmıştır, iskenderiye'yi ziyaret etmiş ve Bağdat'ta vefat etmiştir. (H. 151)
(3) Ebu Yahya Mâlik b. Dinar el-Basrî. Meşhur bir zâhiddi ve takva sahibiydi. El
emeğiyle geçinir ve ücretle mushaf yazardı. H. 139 veya 129 yılında vefat
etmiştir.
öncekilerden bir adam konuşmaktan yorulduğu zaman, "Kulak dinlemekten bıkar,
kalp de nefret eder; öyleyse nükteli kıssalar anlatın," derdi
İbn Zeyd<4>, babasımn şöyle dediğini aktarıyor: Ata b. Yesâr, benimle ve Ebu
Hazim'le konuşuyordu. Bazen ağlatıyor, bazen de güldürüyordu ve, "Bazen böyle,
bazen de öyle olur," diyordu.
Âlimler Neş'e ve Gülümsemeyi Severler
Dedim ki: Alimler, hoş sohbeti ve latifeyi severler ve dinlerler. Çünkü latife,
çalışmaktan yorulan insanın kafasını ve kalbini dinlendirir. Şu'be ders
anlatırdı ve konuşurdu. Nahiv talebesini görünce "Muhakkak ki o, Ebu Zeyd'dir,"
derdi.
Ibn Aişe(6>,den sakıncalı şeyler içeren sözl er aktarıldı. Adamın biri,
kendisine: "Senin gibisine bunlar yakışır mı?" deyince, "Yazıklar olsun sana! O
sözlerin senedlerini görmüyor musun? Rivayette bulunduklarımın hepsi
zamanımızda-kilerden daha üstün değil. Ancak sizler içiniz kötü olmasına rağmen
dış görünüşe bakarsınız. Çünkü bir toplumun içi, dışının üzerindedir."
Ubeydullah b. Aişe'ye zahirilerden biri vasfedilerek, "O, her yönüyle ciddi
biridir," denildi. Ibn Aişe de, "Aklının ve gönlünün alanım daraltıyor. Eğer bir
halden ötekine serbest bıraksa sıkıntı bağından kurtulacak ve zinde bir şekilde
ciddiyetine kavuşacak," dedi.
(4) Abdurrahman b. Zeyd b. Eşlem el-Adevî el-Medenî. Babasından ve başkalarından
rivayette bulunmuştur. el-Hanbelî, Şuzûrat adlı eserinde çok hadis rivayet eden
zayıf bir ravi olduğunu belirtmiştir. Babası sikaydı ve Mescid -i Nebevi'de ders
veriyordu. Ömer b. Abdülazizle hilafeti döneminde beraberdi. Tefsir dalında
kitabı vardır ve onu oğlu Abdurrahman rivayet etmiştir. H. 136 yıhnda vefat
etmiştir.
(5) Ebu Abdurrahman Ubeydullah b. Muhammed b. Hafs b. Ma'mer et-Teymî. ıbn Aişe
olarak tanınır. Hadis ve siyerde meşhurdur. Kardeşlerine dört bin dinar infak
etmiş ve fakir düşmüştür. Bağdat'ı ziyaret etmiş ve H. 228 yılında vefat
etmiştir.
İBNÜ'L-CEVZİ / AHMAK VB DALGINLAR KİTABI
AsmaS^den, Harun Reşidi şöyle derken işittiği rivayet edilmiştir: "Fıkralar
zihni dinlendirir ve kulakları açar."
Hammad b. Seleme şöyle derdi: "Fıkra ve neş'eli şeyleri erkeklerin delikanlıları
sever ve kılıbıkları nefret eder."
Asmaî anlatıyor: Muhammed b. Imran et-Temîmî, Medine kadısıydı. Ondan akıllısını
görmedim. Birgün şu mısraları okudum: "Ey evimi soran, ben hana indim.
Ekmekçiden ekmeğe gelir; ne rehin kabul eder ne unutur! Ben torbamdan yer ve
elbisemden giyerim. Ta ki, azı dişim acı verir.*
"Bunları benim için yaz,* dedi. "Allah seni ıslah etsin! Bunları ancak çocuklar
yazmak ister," dediğimde de, "Yazıklar olsun! Sen yaz onları; büyükler de
gülmekten ve neş'eden hoşlanır," buyurdu.
Alimler Mubah Olan Oyundan Hoşlanır
Buraya kadar anlattıklarımızdan anlaşılıyor ki âlimler, ciddiyete yardıma olan
mubah oyunlardan ve eğlenceden hoşlanırlar. Ebu Faris şöyle diyor:
"Kalbimi bazı boş sözlerle dinlendiririm
Bu, benim gerçek olmayan cehalet imdir
Fazilet ehli gibi onda şaka yaparım
Şakaysa bazen kalbin ci lâsıdır"
Haram veya Helal Olan Mizah
Ahmak ve dalgın (gafil) insanların hikâyelerini anlatmak, mizahı da beraberinde
getirir. Peygamber (s.aXden: "Bir insan, beraberindekileri güldürecek bir söz
söylese (cen-
(6) Abdulmelik b. Karîb b. Ali b. Esma' el-Bâhilî veya Ebu Said el-Bâhilî.
Arapların rfivisi ve büyük dil âlimlerinden, edebiyatçı ve coğrafyacıların -
dandı. Çok eser yazdı. Uel-Hayl ve el-Azdâd onlardan bazılarıdır. H. 122 yılında
doğmuş ve 216 yılında vefat etmiştir.
netten) yıldızlar kadar uzaklaşır," buyurduğunu rivayet ediyorsunuz dense, şöyle
cevap veririz: Peygamber (s.a)'in bu sö-zü, yalanla güldürme şeklinde
yorumlanır. Zaten hadiste bu yorum yapılmıştır. Peygamber (s.a), "İnsanlarla
konuşan ve onları güldürmek için yalan uydurana yazıklar olsun ," buyurmuştur.
Bazı zamanlarda insanları güldürmek caizdir. Müslim, MüfrecFinde Ömer (r.aXden
şöyle rivayet ediyor: "Peygamber (s.a)'le konuşacağım; umulur ki güler! Dedim
ki: "Eğer Zeyd'in kızı ve Ömertn karısı benden nafaka isterse kafasını
vuracağım/ Bunun üzerine Peygamber (s.a) güldü.*
Mekruh olan, insanları güldürmeyi âdet haline getirmektir. Çünkü gülmenin azı
sakıncalı değildir. Peygamber (s.a), azı dişleri görünecek kadar gülerdi
Sakıncalı olan, gülmenin aşırısıdır. Çünkü Peygamber (s.a), "Çokça g ülmek kalbi
öldürür," buyurmuştur. Bazı vakitlerde gülmek ise yemeğin tuzu gibidir.
Kitabın Bölümleri
1. Ahmaklık ve Anlamıdir
2. Ahmaklık Anatomiktir
3. insanların Ahmaklıkta Farklıdır
4. Ahmakların Adları
5. Ahmakların Özellikleri
6. Ahmaklarla Arkadaşlık Yapmanın Sakıncaları
7. Arapların Ahmaklıklarıyla Tanınmış Olanları ve Onlarla İlgili Benzetmeler
8. Ahmaklığı ve Dalgınlığıyla Bilinenlerin Kıssaları
9. Akıllı Olmalarına Rağmen Ahmakça Davrananların Kıssaları
10. Gafil Emir ve Valiler
tBNÜ'L-CEVZt / AHU AK VE DALGINLAR KİTABI
11. Dalgın ve Gafil Kadılar
12. Ahmak Kâtip ve Odacılar
13. Gafil Müezzin ve imamlar
14. Gafil ve Dalgın Bedeviler
15. Gafil ve Dalgın Hikayeciler
16. Zâhidlik Taslayan Gafiller
17. Gafil ve Dalgın Eğitimciler
18. Genel olarak Dalgın ve Gafiller
1. AHMAKLIK VE ANLAMI
Îbnül-A'rabî şöyle diyor: "el -Hamâka" kelimesi,
«. çarşı kesada uğradı" ibaresinden alınmış, tü -
retilmiştir. Sanki ahmak kabul edilenin aklı ve görüşü kesada uğramıştır da,
savaş konusunda kendisiyle istişare edilmez ve görüşüne iltifat edilmez.
Ebu Bekir el-Mekârim şöyle diyor: "Bakla, su yolunda ve deve uğrağında bittiği
için ahmak olarak isimlendirilmiş-tir."
Ibnül-A'rabî de şöyle diyor: "Kişi bu nedenle ahmak olarak adlandırılır. Çünkü
sözünün -ciddisi ciddi olmayandan, yumuşağı sertinden - ayırdedilemez:*
Ahmaklık ve Delilik Arasındaki Fark
Dil bakımından ahmak kelimesini inceledik. Çünkü mânâ anlaşılmadan maksada
erişilemez.
Ahmaklık ve gaflet, deliliğin aksine, amaç doğru olduğu halde yanlış yol takip
etmek ve yanlış yöntem kullanmak-tır. Çünkü delilik, amaç ve yöntemdeki
bozukluktan ibarettir. Kısaca ahmak, amacı doğru olmasına rağmen yanlış yol
takip eden ve amaca ulaşacağı yolda ilerlerken yanlış hareket edendir.
İBNÜ'L-CBVZÎ / AHMAK VB DALGINLAR KİTABI
Deli ise asıl hareket noktası yanlış olandır. Deli, seçil -memesi gerekeni
seçendir. Bu durumu, kıssalarım anlatacağımız bazı dalgınları örnek vererek izah
edeceğiz.
İşte bir örnek: Valinin birinin kuşu kaçar ve şehrin kapılarının kapatılmasını
emreder. Bu valinin asıl amacı, kuşun korunmasıdır.
2. AHMAKLIK ANATOMİKTİR
Ebu îshâk'tan aktarılıyor: "Zenginin fakir, fakirin zengin olduğunu ve dirinin
öldüğünü duyarsan inan. Ancak ahmağın akıllandığım duyarsan asla inanma."
Kadı Ebu Yusuf Ahmaklığı Anlatıyor
"Üç şey vardır; ikisine inan ve birine inanma. Sana, seninle olan biri duvarın
arkasına dönünce öldü, fakirin biri memleketin biline gitti ve zengin oldu
denirse inan. Ancak ahmağın biri memleketin birine gitti ve akıllandı denirse
inanma.*
Ahmaklığın ilacı
Evzaî şöyle diyor. "İsa (a.s)'ya şöyle sorulduğunu duydum: -Ey Allah'ın elçisi!
Sen ölüleri diriltiyorsun.- Evet, Allah'ın izniyle! - Anadan doğma körü
iyileştiriyor sun. -Evet, Allah'ın izniyle!- Peki ahmaklığın çaresi nedir? diye
sorulunca, -İşte o beni çaresiz bırak tı, buyurdu.*
Ca'fer b. Muhammed şöyle demiştir: "Ahmak katında edeb, Ebu Cehil karpuzunun
dibine akan su gibidir. Ebu Cehil karpuzu suyu emdikçe acılaşır."
ÎBNÜTL-CEVZİ / AHMAK VB DALGINLAR KİTABİ
Ahmaklık Kadınsı Hareket Etmekten Daha Kötüdür
Me'mun anlatıyor: Benimle müslümanlann e miri Harun Reşid arasında olup biteni
biliyor musunuz? Bir hata işlemiştim. Yanına varıp selâm verince bana: "Kaybol
ey ahmak!" dedi. Kızdım ve oradan ayrıldım. Bir süre yanına gitmedim. Bir kağıda
şu mısraları yazıp bana gönd erdi:
"Keşke sözüm başka olsaydı; ayrılığın
uzun oldu. Hata sende mi yoksa bende mi?
Eğer etmişsen bize ihanet, bağışlasın Allah
Eğer size ihaneti ben etmişsem bağışlaf*
Bunun üzerine yanına gittim. "Eğer hata benimse, bağışlanmayı dileriz. Hata
sizdense onu bağışladık," dedi Ben de, "Bana ahmak dedin; eğer karı kılıklı
deseydin daha hafif olurdu," dedim. "Aralarında ne fark var?" diye sorunca,
"Kadınsı hareket etmek, erkeğe, kadınlarla arkadaşlık etmekten bulaşır. Onlarla
oturup kalkmayı bırakınca bu durumdan kurtulur. Ahmaklık ise anatomiktir. Bazı
şairler şöyle demiştir: 'Bedenler hasta olunca onları tedavi etmek, aklın
tedavisinden daha kolaydır/ dedim."
3. İnsanlar Ahmaklikta Farklidir
Ahmaklık, akim sağlam olmamasıdır. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi ahmaklık,
aklın veya zihnin sağlıklı olmamasıdır. Yaratılıştan gelen bir şeyi tedavi etmek
veya cezalandırarak düzeltmek mümkün değildir. Ancak özde sağlam olan, fakat
aksak yanları bulunan bir kimseyi eğitimle düzeltmek mümkündür. Kısaca, insanlar
akıl konusunda farklıdırlar. Bunun için ahmaklıkta da farklılık gösterirler.
İbrahim en-Nazzam^a, "Ahmaklığın sınırı nedir?" diye sorulunca, "Bana sınırı
olmayanın sınırım soruyorsunuz," karşılığını vermiştir.
Hz. Ömer (r.a), "Ey İnsan! Seni ihsanı bol Rabbine k arşı aldatan nedir(8)?"
âyetini okuyunca, "Ey Rabbim! Ahmaklık!" dedi. I • >v« 11
Her İnsanda Ahmaklık Vardır
Hz. Ali (r.a), "Her insanda (biraz) ahmaklık vardır ve onunla yaşar," demiştir.
(7) İbrahim b. Yesar b. Hant el -Basrî Ebu îshâk en-Nazzâm. Mu'tezile
imamlarından dır. Felsefe, fıkıh ve edebiyatta derinleşmiş ve kendine has
fikirler ortaya atmıştır. Bu fikirlerine bir grup insan tâbi olmuş ve onlara
*en-N azzamiyye* adı verilmiştir. İL 160 yılında doğmuş ve H. 231 yılında vefat
etmiştir.
(S) înfitar, 6.
İBNÜVCEVZf / AHMAK VB DALGINLAR BÎTABI
Ebu'd-Derda (r.a), "Allah'ın zâtı nazara alındığında hepimiz ahmak
durumundayız19 demiştir.
Vehb b. Münebbih** şöyle diyor: "Allah (c.c), inşam ahmak yaratmıştır. Öyle
olmasaydı hayatta mutlu olamazdı."
Mutarrif 10)>ten şöyle rivayet edilmiştir. "Yemin^ettiğim zaman tutmayı umarım.
Allah!a olan ilişkilerinde ahmak olmayan yoktur. Ancak bazılarının ahmaklığı
bazılarınınkin-den daha hafiftir ."-"İnsanların akılları (yaşadıkları) zaman
kadardır. Onlar insandır ve zayıftırlar. Bu yüzden insan suyunda boğulan
insanlar görüyorum."
Süfyan-ı Sevrî ise şöyle diyor: İnsan, yaşayabilmesi için ahmak yaratıldı. Bazı
şairler şöyle demiştir:
"Vallahi kaçanlar eksikliğinden değil
akılların eksikliğinden kaçarlar.9
(9) Ebu Abdullah Vehb b. Münebbih. Tarihçidir. Geçmiş ümmetlerin kıssa -lanyla
çok ilgilenmiştir. Ömer b. Abdulaziz zamanında San'a kadılığına getirildi.
Tarihle ilgili birçok eser yazmıştır. H. 34 yılında San'a da doğmuş ve H. 114
yılında vefat etmiştir.
(10) Ebu Abdullah Mutarrif b. Abdullah b. Sâhir el-Âmirî el-Bfisri. Tabiilerin
ileri gelenlerinden fakih ve zâhid biriydi. Ali ve Ammar (r.a)'dan rivayette
bulunmuş, sika bir râvidir. H. 89 veya 95 yılında vefat ettiği söylenmiştir.
4. AHMAKLARIN ADLARI
Ahmak Erkeklerin Adları: el-Ahmak, er-Rakf, el-Mâ-ik, el-Ezbak, el-Hachâce, el-
Helbace, el-Hatal, el-Haraf, el-Melağ, el-Mâc, el-Meslûs, el-Me'fÛn, el-Me'fûk,
el-A'fek, el-Fekâka, el-He^e, el-Elak, el-HaVam, el-Ülfet, er-Ratf, el-Bâ-İıir,
el-Hecra', el-Meca', el-Envek, el-Hebnek, el-Ehvec, el-Hebnek, el-Ahrak, ed-
Dâik, el-Hedâk, el-Hebnekâ, el-Med-leh, ez-Zehûl, el-Ca'bes, el-Evrah, el-Hûf,
el-Mu'zal, el-Fe-dem, el-Hetur, îyâyâ, Tabâkâ.
Denilir ki: "Ahmağın hiç fazileti olmasa isminin çokluğu yeter."
Ahmak Kadınların Adları
El-Verhâ, El-Harkâ, Ed-Defnes, El-Haz'al, El-Hevcâ, El-Karsa', Ed-Dâike, Er-
Ratîe.
İBNÜTUCBVZÎ / AHMAK VB DALGINLAR KİTABI
5. AHMAKLARIN ÖZELLİKLERİ
Ahmakların özellikleri fizik ve davranış bakımından iki kısma ayrılır:
1. Hikmet ehli insanlar, şöyle demiş lerdir: "Eğer kafa küçük ve biçimsizse
dimağın kötülüğüne alâmettir.'9
Calinous şöyle der: "Kafanın küçük olması, kesinlikle dimağın kötülüğüne
alâmettir."
Boynun kısa olması, dimağın (aklın) azlığına ve zayıflığına delâlet eder.
Azaları ölçü bakımından birbiriyle orantılı olmayan kişinin dimağı kötü, aklı ve
anlayışı kıt dur. Örnek olarak vücutça çok iri, parmakları kısa, yüzü yuvarlak,
aşın uzun, ensesi kısa, yüzü, aim, boynu ve ayakları etli olanlar gibi.
Kafanın Özellikleri
Aynı şekilde kafası ve sakalı yuvarlak, yüzü ablak, gözü oynak ve patlak
olanlar, insanların hayırdan en uzak olanlarıdır. Baktığında haya etmezler ve
çok hatalı konuşurlar.
Gözün özellikleri
Eğer göz beden doğrultusunca (uzunlamasına) gidiyor -
sa o kişi hilekâr ve hırsızdır. Eğer göz titrekse sahibi tembel, ahmak ve
kadınları sevendir.
Mavi göz, maviliğinde za'feran gibi sarı karışımı varsa, ahlâkın kötülüğüne
delâlet eder. înek gözüne benzeyen göz, ahmaklığa alâmettir. Eğer göz patlak ve
kirpikler düşükse o kişi ahmaktır. Eğer kirpik ler herhangi bir hastalık
olmaksızın kırık ve renkli ise o kişi hilekâr, yalancı ve ahmaktır.
Boyundaki ve omuzdaki kıl, cür'et ve ahmaklık alâmetidir. Göğüs ve karın
üzerindeki ise sezgi kıtlığının alâmetidir. ' "
Boyun ve Dudakların Özellikleri
Boynu uzun ve ince olan, çok bağıran, ahmak ve korkaktır. Burnu büyük ve dolu
olanın anlayışı kıt olur. Dudağı büyük olan, ahmak ve kaba olur. Yüzü daire gibi
olan câhildir. Kulağı uzun olanın ömrü uzun olur ve o câhildir. Ses güzelliği
ahmaklık ve sezgi kıtlığı alâmetidir. Et çokluğu ve sertliği, his ve anlayış
açısından kabalığın alâmetidir. Uzun boy, cehalet ve zekâ kıtlığının alâmetidir.
Sakalın uzunluğu ahmaklık alâmetidir. Yanıltmayan alâmetlerden biri de uzun
sakaldır. Uzun sakallı, ahmaklıktan hâli değildir.
Tevrat'ta şöyle yazılı olduğu rivayet edilmiştir: "Sakalın çıktığı yer dimağdır.
Kimin sakalı uzun olursa dimağı az olur. Kimin dimağı az olursa aklı az olur.
Kimin de aldı azsa
o ahmaktır.**
Bazı bilginler, şöyle demişlerdir: "Ahmaklık uzun sakaldır. Kim in sakalı uzun
olursa ahmaklığı çok olur."
Bazı kişiler, sakalı çok uzun birini gördüler ve "Eğer bu sakal bir ırmaktan
çıksa onu kurutur/' dediler.
lBNÜTy-CEVZt / AHMAK VE DALGINLAR KİTABI
Ensenin Kalın Olması
Ahnef b. Kaya01' şöyle diyor: "Ensesi geniş v e sakalı çok uzun birini görürsen
Ümeyye b. Abdi şems dahi olsa ahmak olduğuna hükmet."
Muaviye, kızıp söylendiği birine, "Sakalının uzunluğu, ahmaklığına ve aklının
kısalığına şehâdet etmemize yeter,*9 demiştir.
Abdulmelik b. Mervan şöyle demiştir: "Kimin sakalı uzunsa onun aklı eksiktir.99
Bazıları da, "Kimin boyu ve boynu kısa olur ve sakalı uzun olursa, müslümanların
onun aklına geçmiş olsun demeleri bir haktır,99 demiştir.
Basiret ehli insanlar şöyle demişlerdir: "Kişi boyu ve sakalı uzunsa ahmak
olduğuna hükmet. Buna kafasının küçüklüğü eklenirse ahmaklığında şüphe etme.99
Bazı bilginler, "Aklın yeri dimağ, ruhun yolu burun ve ahmaklığın alâmeti uzun
sakaldır,99 demişlerdir.
Said b. Mansûr'dan rivayet ediliyor: Ibn Idris'e, "Selam b. Ebî Hafsa'yı gördün
mü?" diye sordum. "Evet, gördüm; uzun sakallı ve ahmaktır dedi.
Muhammed b. Şîrîn*1*' şöyle demiştir: "Birinin sakalının uzun olduğunu görürsen
aklının noksan olduğunu bil. Zi -yad b. Ebih(18) de "Kişinin sakalı tutamından
uzunsa, sakalının fazlası kadar aklı eksiktir,99 demiştir.
Bazı şairler şöyle demişlerdir:
(11) Tabiînin önde gelenlerindendir. Hs. Peygamber (s.a.v.) samanına yetişmiş
ancak peygamberi görememiştir.
(12) Ebu Bekir b. Muhammed b. Şîrîn el-Basrî. Basra'nın şeyhi, samanın din
âlimlerinin imamıydı. Birçok sahabî ve tabiinden rivayette bulunmuştur. H. 33
yılında doğmuş ve 110 yılında vefat etmiştir.
(13) Ziyad b. Ebih. Ziyad b. Ebî Süfyan da denir. Lakabı Ebu Muğire'dir. Fetih
yılında Taifte doğdu. AK (r.a) taralından İran valisi tayin edildi . Muaviye
zamanında da Basra, Horasan ve Irak valiliklerine tayin edildi Kureyş'in dâhiler
indendi ve Kufe'de H. 63 yılında vefat etti
"Birine sakal bırakUrdıysan ve Sakalı göbeğine kadar uzadıysa Onun katımızda
aklının noksanlığı Sakalının fazlalığı kadar dır.9
Ahmağın Sözü, Ahmaklığına En Fazla Delâlet Edendir
Ahmağın sıfatlarından birede kulaklarının küçük olmasıdır. Ahmak, yürüyüşünden
ve tereddüdünden tanınır. Ahmaklığının en büyük delili ise sözleridir.
Ebul-Kasım Abdurrahman b. Muhammed, şöyle anlatıy or: el-Mehdî, tsabaz
mahallesinden (yanındaki) az bir grupla ayrıldı. Aniden geri döndü ve (yeni
yaptırdığı saraya) girdi. Oradaki insanların hepsini dışarı çıkardı. Askerlerin
gözünden kaçan iki kişi kaldı. Mehdi, onlardan birini gördü. Aklı ermeyen bu
kişiye seslenerek "Sen kimsin?" diye sordu. O da "Benim, benim, benim" dedi
- Yazıklar olsun! Sen kimsin?
— Bilmiyorum!
— Bir ihtiyacın mı var?
— Hayır! Hayır!
Bunun üzerine "Allah canım alsın! Onu buradan çıkartın!" dedi ve adamı
çakardılar. Hizmetçisine "Arkasından git ve farkettirmeden ne yaptığım öğren;
onun dokumacı olduğunu sanıyorum," dedi.
Sonra ikincisini gördü ve konuşturdu. Adam cesurca cevap verdi ve "Senin
davetlilerinin çocuklarındanım," dedi. Aralarındaki konuşma şu şekilde devam
etti:
- Neden buraya geldin?
- Şu güzel binayı görmek, müzminlerin emirine uzun
İBNÜ'L-CEVZÎ / AHMAK VE DALGINLAR KİTABI
ömür, bol nimet, izzet ve selâmet verilmesi için bolca dua etmek için geldim.
- Bir ihtiyacın var mı?
- Evet! Amcamın kızım istedim; ancak babası vermedi. Senin malm yok," dedi.
insanlar mal istiyorlar, benimse malım yoktur.
- Sana elli bin dirhem verilmesini emrediyorum.
- Ey müzminlerin emiri! Uğruna canım feda olsun! En güzel iyiliği ve en büyük
ikramı yaptın. Allah, kalan ömrünü geçenden çok ve kalan günlerini geçenden daha
hayırlı kılsın. Verdiği nimetlerden seni, sorumluluğun altındakiler! de senden
faydalandırsın.
Bunun üzerine Halife el-Mehdi, paranın acil verilmesini istedi. Ardından adam
gönderdi ve "Sanatım sorun, onun kâtip olduğunu sanıyoru m," dedi. Önce
gönderdiği geldi. "O dokumacı/' dedi. Diğeri geldi ve adamın kâtip olduğunu
bildirdi. Bunun üzerine el-Mehdî, "Kâtip ve dokumacıyla konuşmam kolay olmadı,"
dedi.
Ahmak, Künyesinden Tanınır
Muaviye'den arkadaşlarına şöyle dediği rivayet edili r: "Ahmağı aranızda herhangi
bir yakınlık olmaksızın nasıl tanırsınız?" Bazıları: "Yürümesinden, bakışından
ve tereddütlünden," bazıları da: "Aksine, künyesinden ve yüzüğünün nakısından
tanırız," dediler. Onlar bu şekilde konuşurlarken adamın biri, ötekine : "Ey
Yakut'un babası!" diye seslendi. Muaviye, sesleneni yanına çağırdı. Adamın
üzerinde silah vardı. Onunla bir süre konuştu ve "Yüzüğünün kaşındaki nedir?"
diye sordu. Adam da: "Hüdhüd'ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı
karıştı?"04* dedi. Bunun üze rine oradakiler: "Ey mü'minlerin emiri! Söylediğin
gibi," dediler. İmam
(14) Nemi, 20.
Şafiî (r.a/den şöyle dediği rivayet edilir: "Yüzüğü büyük ve yüzüğünün kaşı
küçük olan birini görürseniz o, akıllı insandır. Yüzüğünün gümüşü az ve kaşının
büyük olduğunu görürseniz o, âciz biridir. Mürekkebi sol yanında olan birini
görürseniz o, kâtip değildir. Mürekkebi sağ yamnda ve kalemi kulağında ise o,
gerçek katiptir."
AHMAĞIN AHLÂKÎ SIFATLARI
Ahmaklığın ikinci kısmı, kişilerin davranış ve fiilleriyle alâkalı kısı mdır.
Hadiselerin sonucuna bakıp ibret almamak tanımadığına güvenmek ve sevgisizlik,
bu davranışların örnekleridir.
Kendini Beğenmek ve Çok Konuşmak
Ebu'd-Derda°6) şöyle diyor: "Kişinin zarafeti ve düzgün konuşması, geceleri
namaz kılan ve gündüzleri oruç tutan olsa dahi şu üç hasleti taşıyorsa sizi
aldatmasın: Kendini beğenme, kendini ilgilendirmeyen konular üzerine çok konuşma
ve kendisi yaptığı halde, aynı şeyi başkalarına çok görme. Bunlar, cahilliğin
alâmetleridir."
Ömer b. Abdulaziz (r.a) şöyle diyor: "Ahmağın iki huyu asla yok olmaz: Çabuk
karşılık vermek ve sağa sola çokça bakmak."
Adamın biri, Muaviye'nin yanında çokça konuştu. Mu-aviye sıkılıp "Sus!" deyince,
"Konuştum mu ki!" dedi.
(16) Tam adı, Uveymin b. Mâlik b. Kays b. Ümeyye el-Ensarî el-Hazrecî. Kendisi
şahabıdır. Bi'setten önce Medine'de ticaretle uğraşıyordu. İslâm gelince cesaret
ve ibadette meşhur oldu. Hadiste "Uveymin Ebu'd -Derda ümmetimin bilginidir,"
buyurulmuştur. Muaviye, kendisini Hz. Ömer'in emriyle Dimeşk kadılığına tayin
etmiştir. Büyük âlim ve bilginlerdendi. Peygamber zamanında Kur'ân'ı
ezberlemiştir* 179 hadis rivayet etmiştir. H. 82 yılında Şam'da vefat etmiştir.
ÎBNCL-CE VZÎ / AHMAK VE DALGINLAR KİTABI
Bilgisizlik
Ahmağın sıfatlarından biri de bilgisizliktir. Çünkü akıl, sah ibinin az da olsa
bir şeyler öğrenmesini sağlar. Yaş ilerlediği halde kişi bir şeyler
öğrenememişse ahmak olduğunu gösterir.
A'meş(16> şöyle demiştir: "Hiçbir bilgisi olmayan ihtiyarı gördüğümde tokat
atasım geliyor."
Abdullah b. Muaviye, Velid'ina7) arkadaşıydı. Yanına gelir, sohbet ederdi.
Birgün satranç oynamaya başladılar. Bu arada görevli geldi ve "Allah, emiri
ıslah etsin! Dayılarından ve Sakîf eşrafından büri seni ziyaret etmek istiyor,"
dedi. Ve-lid, "Bırak gitsin," dedi. Abdullah da "Sana ne zararı var; izin ver
gelsin. Oyunumuz olduğu gibi dursun. Sadece bir mendil getirt, üzerine koyalım.
Adamla görüştükten sonra oyunumuza devam ederiz,9 dedi Abdullah'ın dediğini
kabul etti ve "izin ver içeri girsin," dedi İçeri girdi ki, heybetli, alnında
secde izleri, sarıklı, sakalı taralı biri! Selam verdi ve "Allah, emiri ıslah
etsin! Gazi olarak geldim. Seni ziyaret edip hakkını eda etmeden geçmek hoşuma
gitmedi," dedi. Aralarındaki konuşma şöyle devam etti:
- Hoş safa geldin. Allah, seni mübarek kılsın. (Bir az sustuktan sonra)
Dayıcığım, Kur'ân'ı ezberledin mi?
- Hayır! Meşguliyetten ezberleyemedim.
- Peygamber (s.a)'in hadislerinden ve hayatından bir şeyler büiyor musun?
(16) Ebu Muhammed Süleyman b. Mehran el-Esedî. Lakabı A'meş'tir. Esed -lilerin
azadlısıdır. Kufe âlimkrindendi. H. 61 yılında doğdu. Ebu Evfa, Ebu Ucil ve
diğer râvilerden hadis rivayet etmiştir. H. 148 yılında vefat etti.
(17) Ebul-Abbas el-Velid b. Abdulmelik b. Mervan. Emevi halifelerindendi. H. 48
yılında doğdu. H. 86 yılında halife oldu. Emevi Camii ve Mescid-i Aksa'yı inşa
ettiıroiştir. Zamanında Hindistan, Türkistan fethedilmiş ve Çin'e dayanılmıştır.
H. 96 yılında vefat etti.
- Hayır! Meşguliyetten öğrenemedim. ~ Arapların kıssalarım ve şiirlerini?
- Hayır!
- Hicaz halkının kıssalarım ve fıkralarını?
- Hayır!
- Arap olmayanların kıssalarım ve edebiyatlarım?
- Onu zaten talep etmiyoruz!
Bunun üzerine Velid, satranç tahtasının üzerindeki örtüyü kaldırdı, "Şah!" dedi.
Abdullah b. Muaviye, "Sübhanal-lah" deyince, "Hayır! Hayır! Evde bizden başka
kimse yok," dedi. Adam bu durumu görünce dışarı çıktı, onlar da oyunlarına devam
ettiler.
Ahmak Sahte Övgüden Hoşlanır
Ahmağın hasletlerinden biri de, yalan övgüden ve hürmetten -hak etmese de-
hoşlanmasıdır.
Hz. Hasan'dan şöyle dediği aktarılmıştın Zeyd b. Ha-lid<lg> şöyle der:
"Fakirlikten korkmayan zenginden ve zenginlikten ümidini kesen fakirden daha
ahmak kimse yoktur."
Asma?19* şöyle diyor:" Bir kimsenin akıllı olduğunu anlamak istersen sohbet
esnasında asılsız bir şey anlat. Onu dinlediğini ve kabul ettiğini görürsen o
ahmaktır. Kabul etmezse akıllıdır."
(18) Zeyd b. Halid el-Cühanî el-Me dînî. Sahabenin meşhurlarmdandır. Bu -harî ve
Müslim kendisinden 81 hadis rivayet etmiştir. H. 78 yılında vefat etmiştir.
(19) Âbdulmelik b. Kureyb b. Âli b. Asmaî el- Bâhilî. Lakabı Ebu Said el-As-maf
dir. Arapların râvisidir. Çok gezerdi Harun Reşid ona "Şiir Şeytanı" demiştir,
el-tbil, el-Azdâd, Halku'l-tnsan ve el-Müteradif çok olan eserlerinden
birkaçıdır. H. 122-216 yılları arasında yaşamıştır.
lBNÛt-CBVZÎ / AHMAK VE DALGINLAR KİTABI
Bazı Bilginler
Ahmağın Ahlâkım Vasfediyor
Bazı bilginler şöyle demişlerdir: "Ahmak insanın ahlâkî vasıflarından bazıları
şunlardır: Acelecilik, hafiflik, katı yüreklilik, gurur, günahkârlık, cehalet,
basit akıllılık, ağır hareket etme, hıyanet, zulüm, taviz, gaflet, sevinme,
kibir, hilekârlık, muhtaç olmadığında hakir görmek, muhtaç oldu* ğunda ümidini
kesmek, sevindiğinde aşırı tepki vermek, konuştuğunda kötü söylemek, kendisinden
bir şey istendiğinde cimri davranmak, istediğind e ısrar etmek, söyleneni
anlayamamak, anırır gibi gülmek ve ağladığında yıkılmak"
Ahmak Altı Huyla Tanınır
Bazı bilginler şöyle demişlerdir: "Ahmak, altı hasletle tanınır: Sebepsiz yere
öfkelenmek, meşru olmayan yere bağışta bulunmak, faydasız konuşmak, he rkese
güvenmek, sır tutmamak, dost-düşman ayıramamak, aklına geleni konuşmak ve
kendisini insanların en akıllısı sanmak."
Ahmaklığın Alâmetleri
Ebu Hatim b. Hayyam el-Hafız, şöyle demiştir: "Ahmaklığın alâmetleri şunlardır:
Acele cevap vermek, emin olmayı terketmek, aşırı gülmek, çokça (sağa -sola)
bakmak, hayırlı insanların aleyhinde bulunmak ve kötü insanlarla beraber
olmaktır. Ahmak insan, yüz çevirdiğinde fırsat kollayan, yakınlaştığında
görmemezlikten gelen, hilmini esirgediğinde hakkım inkâr eden, hakk ım inkâr
ettiğinde bilim gösteren, iyilik yaptığında kötülük, kötülük yaptığında iyilik
yapan ve zulmettiğinde insaf eden ve sana zulmettiğinde insaf etmeyendir. Eğer
ahmakla arkadaşlık yaparsan, sana verilen ve onun mahrum olduğu akıldan dolayı
Allah'a çokça şükret:
43
Muhammed eş-Şâmi' şöyle diyor: "Bir arkadaşım var terkeden edebi Sohbeti çok
yorucudur sözünden ötürü Kızar cehaletle razı olunacak hale Ondan razı olur
kızgınlık halinde9
ÎBNOt-CBVZl / AHMAK VE DALGINLAR KİTABI
6. Ahmaklarla Arkadaşuk Yapmanin sakıncaları
Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: "Ahmakla kardeş olma! Çünkü zorlanarak sana
(yol) gösterir ve yanlış gösterir. Belki faydalı olmak ister; ancak sana zarar
verir. Susman konuşmasından, uzaklığı yakınlığından ve Ölmesi yaşamasından daha
hayırlıdır."
îbn Ebî Ziyâd anlatıyor: Babam bana dedi ki: "Ey oğlum! Akıllı insanlarla
beraber ol, onlarla düşüp-kalk ve ahmaktan sakın! Çünkü ben ne zaman ahmakla
oturup-kalk-sam aklımın eksildiğini hissederim."
Ahmaklara Kızma!
Abdullah b. Habîk'ten rivayet edilmiştir: "Allah (cc.) Musa (a.s.)'ya vahyetti
ve -Ahmaklara kızma ki derdin artmasın/ buyurdu."
Hasan-ı Basrî de şöyle demiştir: "Ahmağa küsmek, Allah'a yakınlıktır."
Şelman b. Musa'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: "üç şeyin birarada bulunması
mümkün değildir: Ahmakta anlayış şerefli bilinde seviyesizlik ve iyilik
sahibinde kötülük"
İnsanlar Dört Sınıftır
Ahmed b. Kays'tan Halil bin Ahmed'in'20* şöyle dediğini aktardık: "İnsanlar dört
sınıftır: Bilen ve bildiğini bilen; o kişi, âlimdir. Ondan istif ade edin. Bilen
ve bildiğini bilmeyen; o, sıradan biridir. Bilmeyen ve İrilmediğini İnlen; o,
ilim tale-besidir. Ona bilgi verin. Bilmeyen ve bilmediğini bilmeyen; o,
ahmaktır ve onu reddediniz.0
"İnsanlar dört kısımdır. Biri dışında üçüyle konuşunuz: Bile n ve bilmediğini
kabul edenle konuşun. Bilmeyip de bildiğini sananla konuşmayın."
Ca'fer b. Muhammed şöyle diyor: " İnsanlar dört sınıftır: Bilen ve bildiğini
bilen; o, âlimdir. Ondan ilim öğreniniz. Bilen ve bildiğinden haberi olmayan; o,
uyuyandır, onu uyandırın. Bilmeyen ve bilmediğinden haberi olan; o, cahildir ve
onu bilgilendirin. Bilmeyen ve bilmediğinden haberi olmayan; o, ahmaktır ve
ondan sakının."
Kadı Ebu Yusuf'un şöyle dediği bize rivayet edildi: "İnsanlar üç sınıftır: Deli,
yarı deli ve akıllı. Deli ve yarı deliyle birlikte rahat ol. Akıllı ise sana
sıkıntı vermez."
Ameş, söyle demiştir: "Ahmağı yermek, saman sepetine üfürmek gibidir.91
Akıllı Olmayan Arkadaş Düşmandır
Abdullah b. Hureybi'den(21) şöyle rivayet edilmiştir: "Akıllı olmayan her
arkadaş, sana düşmanından daha fazla düşmandır.*
(20) el-Halü b. Ahmed el-Perâhîdî. Zamanının en zeki insanıydı. Nahiv
âlimlerinin ileri geleni ve alfabetik sıraya göre ilk mu'cem yazandır. Takva
sahibi ve salih biriydi. Birçok eseri vardır. Basra'da H. 100 yılında doğdu ve
H. 175 yılında vefat etti.
(21) Hafız ve zahiddi. Zamanının en akıllı insanlanndandı. H. 213 yılında vefat
etmiştir.
İBtfÜ'L-CBVZÎ / AHMAK VB DALGINLAR KİTABI
Bişr b. Haristen™ rivayet edilmiştir: "Ahmağa bakmak göz yakar. Öyle bir zaman
gelecek ki ahmaklar güçlü
olacak."
Ahmakla Otarma!
Şu'be'den şöyle dediği rivayet edilmiştir "Aklımız zaten azi! Daha az olanla
oturup sohbet ettiğimiz zaman az olan (aklımız) da gidiyor. Ben, kendinden daha
az akıllı olanla oturana, bunun zarar vereceğini sanıyorum."
Bazı bilginler şöyle demişlerdir: "Akıllının ağırlığı kendinedir. Ahmağın
ağırlığı (sıkıntısı) insanlaradır. Akıllı olmayan için ne dünya ne de âhiret
vardır."
Ahmağa Nasıl Davranılmalı
Bilginin biri şöyle der: "Herkes ahmağa nasıl davranı -lacağını bilmez ve ben,
bunu en iyi bilenim." Nasıl davranılmalı? diye sorulduğunda: "Hak ettiğinin azım
veririm ki, tamamım istesin. Çünkü tamamını verdiğimde daha fazlasını ister,"
dedi.
Bazı şairler şöyle demişlerdir: "Ahmakla arkadaşlıktan sakın! Ahmak yır tık
elbise gibidir. Bir yanını yamadikça, rüzgâr Zayıf bir yanını daha yırttır Yahut
parça parça olan cam gibi! Parçalanınca yamanan cam gördün müf Ya da çarşı
merkebi gibi, doyurunca Isırır insanları; anırır acıkınca
(22) Ebu Mamur Bişr b. Haris b. AH el -Mervezî. Salih insanların ileri gelen-
lerindendi ve dini bütün bir insandı. Birçok rivayeti vardır. H. 150 yılında
doğmuş ve Bağdat'ta H. 227 yılında vefat etmiştir.
Yahut kötü çocuk gibi, aç bırakınca Çalar, günah işler doyunca Yerdiğinde
vazgeçmesi için İfsad eder meclisi ahmaklığıyla!"
I BNÜ*L-CE VZİ / ABM AK VK DALGINLAR KİTABI
7. ARAPLARIN AHMAKLIKLARIYLA TANINMIŞ OLANLARI VE ONLARLA ÎLGİLİ BENZETMELER:
Araplar, bazen ahmaklık!arıyla tanınmış olanlarla ilgili, bazen muhtelif
hayvanlara ve kuşlara ait o lan yanlış davranışlarla ve herhangi bir davranış
sergilemediği halde muhtemel davranışları hayal edildiğinde ahmakça olanlarla
ilgili benzetmeler yaparlar.
Benzetme Yapılan Ahmaklar
Ebu Hilâl ekAskerf ** Araplar der ki: "Hebnekâ'dan daha ahmak." (Hebnekâ'nın<24)
hikâyesi daha sonra anlatılacak.) Hezene'den™ daha ahmak." Denilir ki: "O,
erkekti. Küçük kulaklı, küçük dimağlıydı." Ahmakta zaten bu özellikler
mevcuttur. Ayrıca Hezene'nin kadın olduğu ve elinin tersiyle burnunu sildiği
söylenmiştir.
Araplar der ki: "Ebu Gabşân'dan daha ahmak, Cuha'dan (Hoca'dan) daha ahmak, Acel
h Lüceym'den(2li) daha ahmak, Hü-
(23) Ebu Hilâl b. Abdullah b. Sehl el-Askerî. Edebiyatçıdır ve şiirleri vardır,
öncekiler hakkında ilk eser yazandır. Suyûtî "el-VesalI ila Ma'rifetfl-Evail
kitabını onun eserine dayandırmıştır. Vefat tarihi H. 395 yılıdır.
(24) Adı Yezid b. TervAn'dır. Beni Kays b. Seleme kabilesinden dır.
(25) Ebu Gabşân. Kabe'nin anahtarlarını bir şişe içkiye satanın o olduğu
söylenir.
(26) Adı Acel b. Lüceym b. SaT> b. Bekir b. Vail'dir.
ceyne'den daha ahmak, Beyhes'ten daha ahmak, Malik b. Zeyd-i Menât'tan, Adiy b.
Habbâb ve Mahmure'den*27* daha ahmak!.."
Benzetme Yapılan Hayvanlar
Hayvanlar hakkında ise şöyle derler: " Kelerden daha ahmak!" Keler anlamında
"Ümmü Amir'den daha ahmak!" derler. Sabırsızca suya atladığı için. "Su başındaki
keçiden daha ahmak!* ve kendi yavrusunu bırakıp keler yavrusunu emzirdiği için
"Dişi kurttan daha ahmakP derler.
Benzetme Yapılan Kuşlar
Araplar, "Güvercinden daha ahmak!* derler. Çünkü güvercin, yuvasını sağlam
yapmaz ve bu yüzden bazen yumurtası düşüp kırılır. Yahut çöpleri seyrek döşer ve
arasından yumurta düşüp kırılır. ^
"Devekuşundan daha ahmak!*<28) derler. Çünkü devekuşu, başkasının yumurtasını
görünce kendisininkini bırakıp, onun üstüne yatar. "Dişi kartaldan ve
saksağandan daha ahmak!" derler. Çünkü dişi kartal ve saksağan, yumurtasını ve
yavrusunu kaybeder.
Bunların dışında angut, keçi, deve, tavus kuşu ve zü -rafa, ahmaklıklarıyla
örnekleme yapılan hayvanlardandır.
Ahmaklığıyla Benzetme Yapılan Bitki
Araplar, herhangi bir davranış göstermemesine rağmen "Bakladan daha ahmak!"
demişlerdir. Çünkü bakla, su akarında biterek kendim tehlikeye atmaktadır.
(27) Adamın birinin ahmak bir karısı vardır ve mehrini ister. Adam, karısının
ayağındaki halhali çıkarır ve mihir olarak verir. Kadın da kendi halhalim mihir
olarak alır.
(28) Çünkü devekuşu, kafasını kuma gömer; vücudu dışarıda olmasına rağmen böyle
yapmakla kendisini avcıdan sakladığını zanneder.
İBNÜIL-CEVZİ / AHMAK VS DALGINLAR KİT ABI
8. AHMAKLIĞI VE DALGINLIĞIYLA BİLİNENLERİN KISSALARI
Bunlar, erkek ve kadın olmak üzere iki kısma ayrılırlar: Ahmak Hebnekâ
Adı Yezid b. Şervân'dır. îbn Mervan da denilir. Kay s b. Salebe kabilesindendir.
Sergilemiş olduğu ahmakça davranışlardan biri ş öyledir: Birgün boynuna boncuk,
kemik ve seramik parçalarından yaptığı bir halka geçirdi "Kendimi kaybetmemden
korkuyorum ve kendimi tanımak için bunu yaptım!" dedi Bir gece yatarken halka
boynundan çıkar ve kardeşinin boynuna takılır. Uyanınca "Sen bensin , o halde ben
kimim?" der.
Hebnekâ, günün birinde devesini kaybeder ve "Kim bulursa deve onundur," diye
tellâl bağırtır, "öyleyse aramana ve tellâl bağırtmana ne gerek var?"
denildiğinde "Bulmanın tadı nerede!" dedi. Başka bir rivayete göre, "Deveyi kim
bulursa ona on akçe var," der. "Niçin böyle yapıyorsun?" diye sorulduğunda
"Kaybolanı bulmak kalbe tad verir," dedi
Tafâve(29) ve Râsipoğulları,(30> adamın birinin tanıdlkla -
(29) Curm-ü Rey ân kızı Tafâve'ye nisbetle bu ad verilmiştir. Tafavf ler de ona
nisbet edilmişlerdir. Çocukları, kocası A'sar b. Sa'd b. Kays Ay -lan'dandır.
(30) Râsip b. Hazreç b. Cedde b. Gûrm b. Reyân'a nisbetle Rasipoğuîları
denmiştir.
n ve arkadaşları olduğu hususunda tartıştılar. Hebnekâ, "Onu suya atalım;
batarsa Râsipoğullarından dır. Eğer bat-mazsa Tafâve'dendir!" dedi. Bunun üzerine
adam, "Eğer hüküm böyleyse divanda - arkadaşlığınızda- gözüm yok," dedi.
Hebnekâ, koyun otlattığı zaman besüi koyunları otlağın iyi yerine sürer,
zayıfları ayırırdı ve "Allah'ın bozduğunu ben düzelteme m!" derdi
Ahmak Ebu Gab şan
Ahmaklardan biri de, Kabe'nin yanında yaşayan ve Huzâ'a kabilesinden olan Ebu
Gabşân'dır. Ebu Gabşân, Ku -say b. Kilab'la içki içmek üzere TaiFte biraraya
geldiler. Gabşân sarhoş olunca Kusay, Kabe'nin anahtarlarını bir tulum içk iyle
satın aldı. Anahtarları aldı, Mekke'ye gitti ve "Ey Kureyş! Bu anahtarlar,
babanız İsmail'in yaptığı Kabe'nin anahtarları. Allah, onları zulümsüz ve
ihanetsiz geri verdi," dedi Ebu Gabşân, bu duruma çok Usûldü. Bundan sonra
Araplar arasında, "Ebu Gabşân'dan daha pişman, Ebu Gab -şân'dan daha zararda ve
Ebu Gabşân'dan daha ahmak..." denilmeye başlandı.
Bazıları da:
"Huzâ'a sarhoş olunca
Sattılar Allah'ın evini bir tulum içkiye.
Bu ne kötü bir ticaret!
Sattılar onun bakımım içkiyle
Yek oldular ve kaybettiler
Kâbeyi ve toplanma yerini,*
Bunun ardından Kusay'a saldırdılar. Ancak mağlup oldular.
İBNÜ'L-CEVZÎ / AHMAK VE DALGINLAR KİTABİ
Ahmak Abdullah b. Bey dere
Onlardan Ur diğeri M ahu şeyhi Abdullah b. Beyde -re'dir. Mahu, Abdi Kays(31)
kabilesinin bir koludur. Adı Abdullah b. Beydere'dir.
îyâd*32* ismi verilen bir ailenin üyeleri, yellenmeleri nedeniyle ayıplanırdı.
Onlardan biri, elinde tuttuğu iki elbiseyle ayağa kalktı ve "Ben îyâd'danım! Bu
ayıbı üstlenene yanımdaki elbiseleri vereceğim," dedi. Bunun üze rine Abdullah b.
Beydere kalktı, "Ben alırım; birini gömlek, diğerini elbise yaparım," dedi.
Bütün kabileler buna şahid oldu. Beydere kabilesine döndü ve "Ebedi bir utançla
size döndüm," dedi. Böylece bu ayıp, Abdi Kays kabilesine ait oldu ve onunla
özdeş-leşti.
Ahmak Acel b. Lüceym
Acel b. Lüceym b. Sa'b b. Ali b. Bekir b. Vâil. Ona denildi ki: "Atına ne ad
koydun?" Bunun üzerine kalktı, atın bir gözünü çıkardı ve "Adını kör koydum!"
dedi
el-Anezî şöyle diyor:
"Aceloğulları babalarının hastalığıyla
Beni itham eder
insanlar içinde AceVden daha ahmak kim var! Babalan atın gözünü kör edip de
Cehalet kendileriyle özdeşleşmedi mi!v
(81) Câhiliye döneminde yaşayan Abdulkays b. Afeâ b. Da'mi'ye nisbetle bu ad
verilmiştir. Asıl memleketleri Tihame idi. Daha sonra B ahreyn'e yerleşmişlerdir.
Bu kabilenin birçok kolu vardır.
(32) Câhiliye döneminde yaşayan lyâd b. Nezzar b. Mad'a nisbetle bu ad
verilmiştir. Yurtları Tihame ile Necran arasındaydı. Muzarflerin çoğalmasından
sonra Irak ve Şam'a göç etmişlerdir.
Ahmak Hamza b. Beyz
Ebu Talih Ömer b. İbrahim anlatıyor "Hamza b. Beyz hacamat yapan birini çağırdı.
Adam, iriyarı ve çok konuşkandı; birkaç ustura atınca:
- Şimdi canımı acıtmaya başladın, dedi Hamza b.
Beyz.
- Hayır, acıtmıyorum.
- Bugün git!
- Yapma! Kan aldırmaya ihtiyacın var. Bu, yüzünden belli. Kan aldırmak
Peygamberimizin sünnetidir.
- Hayır! Bugün git ve yarın geH
- Yarın ne olacağım bilemezsin. Usturalar keskin; işin bir an sürer.
- Senin dediğin gibiyse yumurtalarından birini elime ver! Canımı acıttığında ben
de senin canım acıtayım!
Bunun üzerine hacamatçı kalktı; "Bu yıl hacamat yaptırmamam uygun görüyorum,"
dedi ve oradan ayrıldı.
* * *
Muhammed b. Alâ el-Kâtip anlatıyor: "Hamza b. Beyz'in bir hizmetçisi vardı.
Hizmetçisine, "Rusafe'de Cumayı hangi gün kıldın?" diye sordu. Hizmetçi bir an
durakladıktan sonra, "Salı günü!" karşılığım verdi.
* * *
Hamza b. BeyzV33* "Ne kadar nebiz<$4) içiyorsun?" diye soruldu. "Yirmi dört
litre (okka)'den fazla bir şey!" cevabını verdi
(33) Hamza b. Beyz b. Sem ara b. Abdullah el-Hanefî. Şairdir ve pervasız
şiirleri vardır. 8. 116 yılında veya 120 yılında vefat etmiştir.
(34) Şıra.
lBNÜT,-CEVZf / AHMAK VB D ALGINLAR KİTABI
Ahmak Ebu Üseyd
Muhammed b. Reca'dan şöyle aktarılır: "Ebu Üseyd bir kıssa anlattı. Bu hadise,
Mansurun ölümünden önce Mehdi'nin halifeliği zamanında*3** meydana gelmişti.
Ebu Üseyd'in yanından iki deve geçiyordu. Oradakiler, "0 develerin hangisi daha
hareketli?0 diye sorunca, "Biri diğerinden daha hareketli," dedi. Tekrar
"Hangisi?" diye sorulunca, "Öndeki birinciden daha hareketli!" dedi
¦ * *
Ebu Üseyd, uğradığı bir beladan dolayı adamın birine geçmiş olsun dilerken
"Allah senin mükâfatınla bizi rızıklandırsın!" dedi.
Ahmak Çuha (Hoca)
Künyesi Ebu'l-Gusn'dur. Kendisinden zekâ ve uyanıklığa alâmet olan kıs salar
rivayet edilmiştir. Ancak dalgınlığı ağır basmış ve bazı kıssaların düşmanları
tarafından uydurulduğu belirtilmiştir.
Mekkî b. İbrahim'den*36* şöyle rivayet edilmiştir: "Cu -ha'yı gözüaçık ve nazik
biri olarak gördüm. Ona nisbet edilenler uydurmadır. Komşuları vardı;
birbirleriyle sakal aşırlardı. Sonradan hakkında ash olmayan fıkra ve hikâyeler
uydurulmuştur."

Cuha'nın Ahmaklıklarından Örnekler
Ebu Bekir el-Kelbî anlatıyor. Basra'dan ayrılıp Kufe'ye geldiğimde yakıcı güneş
altında oturan biriyle karşılaştım.
(35) Burada ahmakça olan, Halife Mans ur hayatta iken Mehdi'nin halife olarak
anıl maşıdır.
(36) Mekkî b. İbrahim el-Belhî. Yezid b. Ebi Ubeyd'den rivayette bulunan en son
sika râvidir. Doksan yıldan fazla yaşamış ve H. 210 yıhnda vefat etmiştir .
"Ey ihtiyar! el-Hakem'in evi neresi?" diye sordum. "Arkanda" dedi. Arkama
döndüğümde "Sübhanallah! Arkanda diyorum, geriye dönüyorsun. îkrime,*87* îbn
Abbas (r.a/tan 'Onların arkasında her (sağlam gemiyi gasbeden bir kral vardı*88*
âyetin-deki 'arkalarında' kelimesinden kastın, 'yanlarında' olduğunu aktardı,"
dedi.
Dedim ki:
Lakabın nedir?
- Ebul-Gusn! -Adın? -Çuha!
- Bu kıssa, bize daha farklı anlatıldı.
Abbâd b. Suheyb anlatıyor: İsmail b. Halid'den ders almak için Kufe'ye geldim.
Oturan bir ihtiyar gördüm ve "Ey ihtiyar! ismail b. Hâlid'in evine nasıl
gidebilirim?" diye sordum.
- Arkanda!
- Döneyim mi?
- Arkanda diyorum dönüyorsun!
- Gerim, arkam değil mi?
- Hayır! îkrime, îbn Abbas'tan 'Onların arkalarında../ sözünden kastın,
'yanlarında' olduğunu söyledi bana.
- Allah aşkına! Sen kimsin be ihtiyar?
- Ben Cuha'yım!"
* * *
(37) Îkrime b. Abdullah. İbn Âb baskın azathsıydı. Mekke halkının ve Tabiinin
fakihlerindendi. Mısır, Horasan, Isfahan ve Fas'a gitmiş, üç yüze yakın kişiden
rivayette bulunmuştur. İmam Ahmed, Yahya ve Buharı rivayetlerini delil olarak
kabul etmiştir. H. 105 yılında vefat emiştir.
(38) Kehf, 79.
tBNÛ*L-C2VZ! / ASMAK VB DALGINLAR KİTABÎ
Cuha'dan rivayet edilenlerin tamamı ahmaklık değil, dalgınlık ürünüdür. Şimdi
onları işittiğimiz gibi aktarıyoruz.
Ebul-Hasan anlatıyor: "Adamın biri Cuha'ya:
- Evinizden bağırtı geldiğini duydum?
- Gömleğim aşağı düştü!
- Gömlek düşünce ne olur?
- Ey ahmak! Gömleğin içinde olursan onunla beraber düşmüş olmaz mısın?
* * *
Ebu Mansur es-Seâlibî,6®* Güreni n-Nevâdir adlı eserinde anlatıyor. Ebul-Gusn
Çuha, birgün rüzgardan rahatsız oldu ve rüzgara hitabederek "Seni Süleyman b.
Dâvud'dan başkası tanımaz!" dedi.
* S *
Ebul-Gusn Çuha, soğuk bir günde hamamdan çıkar. Rüzgâr çarpınca yumurtalarından
biri etkilenir ve hissedilmeyecek kadar küçülür. Hamama döner ve yumurtalarını
yoklamaya başlar:
- Ne oluyor ey Çuha?
- Yumurtalarımdan birini kaybettim.
Hamamın sıcaklığında yumurtası tekrar büyüyünce Allah'a şükür secdesi yaptı ve
"Elin uzandığı hiçbir şey kaybolmaz!" dedi.
* * *
Günün birinde Cuha'nın komşularından biri öldü ve kabir kazması için bir
kazıcıya gitti. Ücret konusunda ar ala-
(39) Abdulmelik b. Muhammed b. İsmail, Ebu Mansûr es -Seâlibî. Edebiyat, dil ve
tarih alanlarındaki imamlardan biriydi. H. 350-429 yıllan arasında yaşadı.
Fıkhu'l-Luga, Yetimetü'd-Dehr ve Hâssu'l-Hâs gibi birçok kıymetli eserini
vardır.
nnda tartışma oldu. Çuha, hemen çarşıya çıktı ve iki dirheme bir direk aldı.
Çarşıdakiler, "Ey Çuha bu nedir?" diye sorduklarında şöyle cevap verdi: " Kazıcı
beş dirhemden aşağı kazmıyor! Bunu dikerek onu asmak, üç dirhem kâr etmesi,
kabir gürültüsünden, münker ve nekirden kurtulması demektir."
* * *
Çuha birgün buhur yaktı ve elbisesi yandı. Bunun üzerine "Allah'a yemin olsun
ki, bir daha buhur yakınca çıplak yakacağım!" dedi
Birgün şiddetli bir fırtına çıktı. İnsanlar, Allah'a dua ve tevbe etmeye
başladılar. Bunun üzerine "Ey insanlar! Tev -be etmede acele etmeyin; fırtına
kısa sürede dinecektir!" dedi. : I y |pb
* * *
Hoca'nın kapısına yıkım ve diğer nedenlerden dolayı toprak birikti Babası:
Komşular toprağı atmam için zorluyor. Yardıma ihtiyacım var. Bana kerpiç yapan
biri lâzım. Ne yapacağımı şaşırdım.
- Bu kadarı da -elinden- gittiyse sen neye yararsın?
- Söyle bana! Sen olsan ne yapardın?
- Çukur kazdırır, biriken toprakları gömerdim!..
* * *
Birgün Çuha, un satan alır ve taşıması için hamala verir. Hamal, unla birlikte
kaçar. Birkaç gün sonra Çuha, hamalı görünce saklanır. Bunu görenler, "Hoca,
nedir bu hâl? Niçin böyle yapıyorsun?" dediklerinde, "Kirasını istemesinden
korkuyorum!" der.
ÎBNÜT-CEVZf / AHMAK VE DALGINLAR KİTABÎ
Cuha'yı babası, kızarmış bir kelle alması için -çarşıya-gönderir. Kelleyi satın
alan Çuha, yolda gözlerini, kulaklarını, dilini ve beynini yer. Kalanı babasına
getirir.
- Yazıklar olsun sana! Nedir bu?
- İşte istediğin kelle!
- Nerede bunun gözleri? -Âmâ idi!
- Kulakları nerede?
- Sağırdı!
- Dili nerede?
- Dilsizdi!
- Peki beyni nerede?
- Beyinsizdi!
- Yazıklar olsun sana! Bunu geri götür ve sağlamım
al!..
— Satan kusursuz olarak sattı!
* * *
Hikâye edildiği üzere Çuha, çöle birkaç altın gömer ve gömdüğü yerin üzerindeki
bulutu işaret yapar.
* * *
Cuha'ya, babası Ölünce "Git, kefen satın al," derler. Çuha, "Kefen satın alırken
cenaze namazını kaçırmaktan korkuyorum!" der.
* * *
Halife Mehdî, şakalaşmak için Cuha'yı getirtir. Yere, kafası vurulanların altına
serilen deriyi serdirir ve üzerine kılıç koydurur. Çuha oturunca, kılıcı
kullanana "Dikkat et! Hacamat yaptırdığım yerlere değmesin. Çünkü ben hacamat
oldum!" der.
* * *
Birgün Cuha'yı çarşıda koşarken görürler. "Hoca bu ne hâl?" diye sorduklarında,
"Sakalı boyalı kişinin cariyesini gördünüz mü!" karşılığım verir.
# * *
Birgün cuma mescidisin kapısından içeri girer ve "Burası nedir?" diye sorar.
"Burası cuma mescidi," derler. Bunun üzerine "Allah cumaya rahmet etsin! Ne
güzel mescid yaptırmış!" der.
* * *
Birgün Çuha, eteğinde şeftali olduğu halde bir grup insanın yanından geçer.
"Eteğimde ne taşıdığımı kim bilirse, ona en büyük şeftaliyi vereceğim!" der.
¦ * *
Adamın biri, Cuha'ya, "Parmaklarınla sayı sayabilir misin? diye sordu. Hoca,
"Evet, sayabilirim" deyince adam, "İki çuval buğday al, serçe ve yüzük parmağım
indirerek say" dedi. Çuha, "Sen de iki çuval arpa al; işaret ve şehadet parmağım
indirerek ve yüzük parmağım dikerek say," dedi. Adam: "Niçin yüzük parmağını
dikiyorsun?" diye sorunca Çuha, "Buğdayla arpanın birbirine karışmaması için,"
dedi.
* * *
Çuha, ölü bir kartalla oynayan çocukların yamna uğradı. Bir dirheme kartalı
satın aldı ve eve götürdü. Annesi, "Yazıklar olsun! Ölü kartalı ne yapacaksın?"
deyince Çuha, "Sus, eğer diri olsaydı yüz dirheme bile almaya tamah ederdim!"
karşılığım verir.
# * *
Bir defasında Çuha, hac yapmak için Mekke'ye gitmek
ÎBNÜt-CEVZ! / AHMAK VE DALGINLAR KÎTABI
üzere olan babasına, "Allah aşkına çok kalma! Kurban kesmek için burada olmaya
çalış!" dedi.
Ahmak Mezbed'40'
Ebu Zeyd anlatıyor: Mezbed'e, "Kabirci olan filanca kişi öldü," denildi. Bunun
üzerine, "Allah onu rahmetinden uzaklaştırsın! Kim kötü kuyu kazarsa oraya
düşer!" dedi
* * *
Mezbed, adamın birine:
- Sana bin dirhem verilmesini ve evin damından düşmeyi ister misin?
- Hayır! İstemem.
- Bin dirhem bana verilsin, yıldızlardan düşeyim!
- Yıldızlardan düşünce ölürsün; parayı ne yapacaksın?
- Nereden biliyorsun? Belki samanlığa, belki köpükten yatakların üstüne düşerim!
¦ * *
Mezbed'e denildi ki: - Bu cübbenin senin olmasını ister inisin?
- Evet, isterim; yirmi sopa vurulmasına da razı olurum, dedi.
- Niçin böyle söylüyorsun? dediklerinde, Çünkü hiçbir şey karşılıksız değildir,
dedi.
(40) Ebu Ishâk el-Medenî, Valilerden biri kendisine kızdı ve hacamatçıya,
sakalını kesmesini emretti. Hacamatçı "Yanaklarım şişir ki sakalım kesebileyim9
deyince "Vali sakalımı kesmeni emretti!" dedi. Bu bilgi, îbn Sakir'in Fevatü'l-
Vtfeyât adlı eserinden alınmıştır.
Ahmak Ezher el-Hammar
Emir Amr'a, padişahın yanından biri elçi geldi. Yemeğe Ezher de gelince Emir,
"Ey Ezher! Bugün susarak bizi hoşnut et," dedi Bunun üzerine Ezher, uzun süre
konuşmadı. Ancak dayanamayarak "Köyde bin arşın yüksekliğinde b ir burç yaptım,"
dedi. Emir'in görevlisi kul ağma eğilerek susmasını söyledi. Elçi, "Genişliği ne
kadar?" diye sormaz mı! Ezher, "Bir arşın" karşılığım verdi. Elçi ise
"Yüksekliği bin arşın olan burcun genişliğinin bir arşın olması az değil mi?"
diye sorunca, "Genişliğini artırmak istedim; ancak şu yanımda dikilen (görevli)
bana engel oldu!" dedi.
* * *
Birgün Emir Amr'ın yanına yine bir elçi geldi. Ezher'den konuşmamasını ve
böylelikle elçiyi hoşnut etmesini istedi. Ezher, bir süre sustu. Elçi hapşırmca,
"Allah sana merhamet etsin" diyecek yerde "Allah seni sabaha erdirsin!" dedi
Emir, "Konuşmamak için söz vermedin mi?" deyince, "Şu elçinin Bağdat'a dönüp,
'Onlar Arapça bilmiyorlar9 demesini istemedim!" dedi
* f *
Doktor: "İki nar al, yağıyla birlikte sık v e suyunu iç," dedi Ezher, iki tane
narla bir parça yağ aldı. Hepsim birara -ya koydu, sıktı ve suyunu içti
Ahmak Ebu Muhammed es-Saydalânî
Ah b. Muaz şöyle anlatıyor. "es -Saydalânfye mektup yazdım. Bana, cevap olarak,
'Bana Yazana' başlığıyla bir mektup gön dermişti!"
* * *
Birgün kendisine, "Kaç yaşındasın?" diye sordum. "Yetmiş bir yaşındayım," dedi
"Abbasoğulları'ndan kimleri hatır -
İBNCL-CEVZİ / AHMAK VB DALGINLAR KİTABI
lıyorsun?" diye sorulunca da "Aytaç'ıww* karşılığını verdi.
es-Saydalânî, birgün gemiye bindi. Tayfalardan biline bir şey verdi. Daha
fazlasını isteyince "Eğer sana daha fazla verirsem, Allah beni senin gibi dört
ayaklı yapsın!" dedi.
* ¦ *
Birgûn oğluna ayakkabı almak için çarşıya gitti. "Oğlun kaç yaşında?" diye
sorduklarında "Bilmiyorum! Darâni üzümlerinin ilk geldiğinde doğdu. Oğlum
Muhammed, -Allah'a emanet olsun- ondan iki ay ve yarım sene daha büyük!" dedi.
* # *
Senenin birinde oğlu hacca niyetlendi. Yola çıkarken, "Ey oğlum! Senin
ayrılığına dayanamadığımı biliyorsun. Bayramda yanı mızda olmaya çalış. Annenin,
sen namazdan dönünceye kadar hiçbir şey yemediğini biliyorsun!" dedi
Ahmak Ebu Abdullah el-Cassâs
Anlatıldığı üzere Ebu Abdullah el -Cassâs, birgün vezirle yemek yiyordu. Yemeği
bitirince "Ondan büyüğüne yemin edilmeyen Allah'a hamdolsun!" dedi.
* * *
Birgün Kur'ân'a baktı ve "Vallahi ucuz! Bu, Allah'ın ikramı! Bir dirheme yiyor
ve sefa sürüyorum," dedi. Halbuki Rur'ân'da baktığı " j " Bırak yesinler ve eğ -
lensinler(42)" ayetindeki * " kelimesini " dirhem" olarak görmüştür.
(41) Aytaç, Abbasoğulları'na mensup olmayan bir Türk emindir. Abbasi döneminde
görev yapmış, Halife el -Mütevekkil ondan korkmuş ve hapset mistir. H. 234
yılında susuzluktan ölmüştür.
(42) Hicr, 3.
İbnü'l-Cassâs, birgün Vezir İbnül-Furât'ın(48> yanına gitti Elinde karpuz vardı.
Karpuzu vezire vermek ve ağzında birikmiş olan tükürüğü Dicle'ye tükürmek
istiyordu. Vezirin yüzüne tükürdü ve karpuzu Dicle'ye attı. Vezir irkildi ve
şaşırdı. Bunun üzerine, "Allah'a yemin olsun ki böyle yapmak istememiştim.
Yüzünüze tükürmek ve karpuzu nehire atmak istedim!" dedi Vezirse "Ey cahil!
Zaten öyle yaptın!" dedi. Böylece hem davranışta, hem de özürde hata yaptı.
* * *
Birgün aynaya baktı ve "Allah'ım! Yüzleri ak ettiğin günde yüzümüzü ak, kara
ettiğin günde kara et!" dedi
Birgün "Peygamber (s.a)'in katırı gibi katırım olmasım istiyorum ki adını Düldül
koyayım!" dedi.
Birgün İbnü'l-Cassâs, aynaya baktı ve yanındakilere, "Sakalım uzamış değil mi?"
dedi. "Ayna senin elinde" dediklerinde de "Doğru söylüyorsunuz! Burada olan,
olmayanın göremediğini görür!" dedi.
* * *
Ibnül-Cassâs, birgün badem kırdı ve çekirdeği uzağa fırladı. Bunun üzerine, "Lâ
ilahe İllallah! Hayvanlar dahil her şey ölümden kaçıyor!" dedi.
* * *
İbnül-Cassâs, Abbas b. Ahnef'e hediye olarak sidir meyvesi gönderdi ve şöyle
yazdı: "Filleştim ve hediye olarak sana sidir meyvesi gönderdim." Ahnef de "Ey
Eba Abdullah! Sen fılleşmedin, inekleştin!" cevabım gönderdi
* * *
(43) Ah b. Muhammed b. Musa, Ebu'l-Hasan b. Furât, Edebiyatçı ve dâhiydi. Halife
Muktedir Billah zamanında vezir rütbesine ulaştı. H. 312 yılında öldürüldü.
ÎBNÜT,-CEVZ! / AHMAK VE DALGINLAR KİTABİ
tbnül-Cassâs, her gün teşbih çeker ve şöyle derdi: "Nimetinden Allah'a
sığınırım! İhsanına tevbe, selâmetinden muafiyet ve işlerin zorunu dilerim.
Benim yardımcım Allah, peygamberleri ve melekleridirP
* * ¦
Tine duasında: "Allah'ım! Bizleri kabirlerin, havraların ve kiliselerin üstünde
sarayların bereketine erdir. Allah'tan önce ve sonra Allah'ı tenzih ederim!"
derdi
* * *
Birgün İbnül-Cassâs'm hizmetçisi bir civciv getirdi. "Bakınız! Bu civciv
annesine ne kadar benziyor!" dedi tbnül-Cassâs da: "Annesi dişi mi erkek mi?"
diye sordu.
* * *
Birgün İbnü'l-Cassâs hastalanır. Ziyaretine gelenler, "Nasılsın?" diye sorunca
"Dünyanın tamamı ateşli!" dedi
Muhammed b. Ahmed et-Tirmizî*44* anlatıyor: "Zec-câc'a, annesinin ölümünden
dolayı başsağlığı dilemek için gittim. Yanında devlet adamları, yazarlar ve
kalabalık bir insan grubu vardı. tbnül-Cassâs -birden- gülerek içeri girdi ve
"Beni sevindiren Allah'a hamdolsun!" dedi. Zeccâc ve oradakiler hayretler içinde
kaldılar ve "Bizi ve onu üzen, seni nasıl sevindiriyor?" dediler. "Bana Zeccâc'm
öldüğü haberi ulaştı. Zeccâc'ın değil annesinin öldüğünü öğrenince sevindim!"
dedi. Bunun üzerine oradakiler, hep birlikte güldüler.
* * *
IbnÜİ-Cassâs, vekil tayin ettiği birine ikiyüzelli kilo pamuk göndermesini
yazdı. Pamuğu tarayıp tartınca dörtte biri kaldı. Bunun üzerine:" Gönderdiğin
pamuk 63 kilo çıktı. Bundan sonra taranmış pamuk ve biraz da yün ek!" dedi.
(44) Muhammed b. Ahmed h. Cafer. Ebu Cafer et-Tirmizî. Şafiî fakültemden ve en
ileri gelenlerin dendi. Takva sahibiydi ve fakirliğe sabrederdi, H. 295 yılında
vefat etti.
Birgün bir bostana girdi ve ağzında acılık hissetti. Acılığı gidermek için soğan
istedi. Bostan sahibi soğan ekmemiş-ti. Bunun üzerine "Neden bizim için soğan
ekmedin!" dedi.
İbnü'l-Cassâs, birgün imamın ardında namaz kılıyordu. İmam "Sapıtanlann yoluna
değil" deyince, "Doğru vallahi!" dedi.
* * *
Yine birgün "Dün hava çok soğuktu; ancak ben onu bulamadım!" dedi
* * *
Birgün bir hastayı ziyarete gitti. Omuzundaki ağrıdan şikayetçi oldu ve "Vallahi
omuzumdaki ağrıyı unutamıyorum" deyip, elleriyle dizlerini gösterdi!
İbnül-Cassâs Ahmak Değildi
Îbnül-Cassâs'ın yaptıklarım espri kastıyla söylediğini gösterecek rivayetl er
vardır. O, şimdiye değin anlatılanlarda olduğu kadar ahmak değildi.
*Ali b. Ebî Ali et-Tenûhî14*, babasından*4* aktarıyor: "H. 356 yılında Îbnül-
Cassâs'ın oğlu Ebu Ali ile buluştum. Hoş sohbet ve temiz bir ihtiyardı. Babasına
nisbet edilen kıssaları sordum. İmamın arkasından "Veleddâll!n"den sonra "âmin"
yerine "doğru vallahi" demesini sordum. Bunun üzerine şöyle anlattı: "Amin"
yerine "doğru vallahi" demesi yalandır. Bunun dışında kalanlara gelince aslında
o, insanların en zekilerindendi Temiz kalpliliğinden dolayı devlet adamlarının
yanında, anlatılanlara benzer davranışlarda bulunur -
(45) Ali b. Hasan b. Ali et-Tenûhî. Mutezile âlimlerin dendi. Medâin ve daha
başka şehirlerin kadılığım yaptı. Zarif ve güzel espri yapardı. H. 447 yılında
vefat etti.
(46) Muhsin b. AH b. Muhammed. Şair ve kadılardandı. H. 384 yılında Bağdat'ta
vefat etti. Neşvaru'l-Muhadara gibi güzel eserleri vardır.
İBNCL-CEVZI / AHMAK VE DALGINLAR KİTABİ
du. Çünkü halifelerle çok samimiydi Bu nedenle vezirlerin şerrinden emin olmak
için ahmak görünümü verirdi
tbnül-Furâtla Olan Hikâyesi: Onunla olan hikâyesini kendisinden duyduğum gibi
sana anlatayım ki, ne kadar kar rarh olduğunu öğrenesin. Babam, onunla olan
hikâyesini şöyle anlattı: "Ebul -Hasan b. Furât vezir olunca bana kötü davrandı.
Beni yoketmeleri için adamlarım üzerime saldı. İşlerimi durdurdu. Dilini
çirkince bana uzattı ve meclislerde beni aşağıladı. Birgün evine gittim.
Yardımcısının, 'Sen yeryüzünün her tarafına uzanan hazinenin başına getirildin,'
gediğini duydum ve 'soyuld um' dedim. O zaman, taşınmazların dışında, yedi milyon
(akçe) tutarında mücevherat ve ticaret malına sahiptim. Gece boyunca uyuyamadım
ve ne yapacağımı düşündüm. Sabaha yakın aklıma bir fikir geldi. Hemen sarayına
gittim ancak kapılar kapalıydı. Kapıyı çaldım.
Muhafızları:
— Kim o?
— tbnül-Cassâs!
— Şimdi zamanı değil, vezir uyuyor.
— Çok önemli bir iş için geldim. Yardımcısına haber verin.
Görevlilerden biri çıktı ve vezirin biraz sonra kalkacağını haber verdi. Ben de:
"Çok önemli, hemen kalkması lâzım. Veziri kaldırın ve benim geldiğimi haber
verin,* dedim. Biraz sonra görevli geldi ve beni içeri aldı. Yatak odasına
girdim. Yatağın üzerinde oturuyordu. Etrafında elliye yakın yatak ve hizmetçi
vardı. İrkilmiş bir haldeydi Tatsız bir hadise olduğunu veya Hal ife'den yazı
geldiğini sanmıştı.
Kalktı ve "Bu saatte buraya neden geldin? Herhangi bir olay mı oldu? Yahut
Halife'den yazı mı geldi?" dedi. Ben de: "Hayır! Herhangi bir olay olmadı.
Halife'den yazı da ge-tirmedim. Sadece ikimizi ilgilendiren bir iş için geldim.
Yal-
nız konuşmamız gerek," dedim. Bunun üzerine sakinleşti ve etrafindakileri dışarı
çıkardı.
Dedim ki: "Ey vezir! Bana karşı kötü niyet besledin! Beni helak etmek ve
varlığımı -servetimi- yoketmek istedin. Servetimin yokolması, ölmem demek.
Ölmeninse bedeli yok. Asla hizmetinde kusur etmedim. Sahip olduğum her şeyle
setti ıslah etmek istedim. Bana eziyet etmekten başkasını kabul etmedin. Dünyada
kediden âciz varlık yoktur. Onu bir bakkala atarsın. Bakkal sahibi kediyi boğmak
için bir köşeye sıkıştı rır. O zaman kedi üzerine atlar, yüzünü ve vücudunu
tırmalar, elbiselerini parçalar, yapabileceği her şeyi yapar ve sadece yaşamak
ister. Ben de aynen öyleyim. Ancak kediden daha güçsüz değilim. Bunu, mazeretimi
bildirmek için söylüyorum. Dediğimi kabul et mezsen, yemin olsun ki, hemen Ha-
life'ye giderim! Hazinelerimden bin akçe ve o kadar da mal götürürüm. Sabah
olmadan kendisine ulaştırırım. Buna gücümün yeteceğini biliyorsun. 'Bu malı al,
falancayı vezir yap ve İbnü'l-Furât'ı ona teslim et/ Aklıma ilk geleni,
vezirliği kabul edecek itibarlı, konuşması ve yazması güzel olan birini
hatırlatırım. Kâtiplerinden başkasını da hatırlatmam. Halife malı görünce
onlarla senin aranda fark gözetmez. Seni yeni vezire teslim eder. Getirdiğim
malları yeni vezire verir. O da bana hizmet eder, isteklerimi yerine getirir.
Seni ona teslim ederim de sana işkence eder ve ânında bir milyon dinarı geri
alır. Durumunun buna müsait olduğunu biliyorum. Ondan sonra fakirleşirsin. Malım
bana geri dönmüş, hiçbir şeyi kaybetmemiş, düşma nımı yoketmiş ve öcümü almış
olurum. Vezir azlettirip, vezir tayin ettirmemden dolayı kariyerim yükselmiş
olur," dedim.
Bu sözleri duyunca elindekiler -veya elleri- düştü ve "Ey Allah'ın düşmanı! Bunu
mubah mı-görüyorsun?" dedi.
Ben de: "Allah'ın düşmanı değilim; aksine Allah düşmanı, yapmayı düşündüklerimi
bana yapmayı mubah görendir. Beni helak etmeyi ve sahip olduklarımı yoketmeyi
isteyene karşılık vermeyi neden mubah görmeyeyim!.. Ufak ve -
ÎBNÜT-CEVZf / AHMAK VE DALGINLAR KİTABİ
ya büyük hiçbir olayda aleyhimde olmayacağına, beni aşağılamayacağına ve daha
sonra da davranışını değiştirmeyeceğine, aleyhimde kötü şeyler söylemeyeceğine,
açık veya gizli olarak kötülük edilmesini istemeyeceğine yemin eder misin?..*
"Benden istediğinin aynısına uyacağına, i yi niyet beslemeye, itaat etmeye ve
yardımlaşmaya yemin edersen," karşılığım verdi
Dedim ki: "Evet, yemin ediyorum."
Bunun üzerine: "Allah sana lanet etsin! Sen şeytansın ve beni büyüledin!" dedi
Sonra kâtibi çağırdı. Yemini ciddi olarak yaptık. Önce ona y emin ettirdim, sonra
ben yemin ettim ve -yaptığımız yemini - kayda aldık.
yr Kalkmak üzereyken: "Ey Abdullah'ın babası! Benim gözümde büyüdün ve yükümü
hafiflettin. Allah'a yemin ol-
sun ki, Halife Muktedir parayı karşısında görünce benim yeterliliğim konus unda,
en basit kâtibimle aramda fark gözetmezdi. Aramızda konuşulanlar unutulsun,"
dedi. Ben de "Sübhanallah" dedim. Bunun üzerine: "Yarın yanıma gel, bak sana
nasıl davranacağım!" dedi. Gitmek için kalkınca: "Hepiniz Abdullah'ın babasını
yolcu edin," dedi. Beni uğurlamak için iki yüze yakın hizmetçi çıktı. Evime
geldim. İstirahat ettim. Sabah olunca vezirin meclisine gittim. Beni yanın - x
dakilere tanıttı ve meydana gelen eksikliği dile getirdi. Bana ğ çok güzel
davrandı. Bucaklardaki görevlilere emir çıkarttı. Bana ve oralardaki vekillerime
hürmet edilmesini, mallarımın korunmasını emretti. Allah'a şükrettim ve oradan
ayrıldım.
Çıkarken hizmetçilerine beni uğurlamalarını emretti. Fedailer, beni uğurlamak
için kılıçlarım çekip selâmladılar. İnsanlar şaşırmı ştı. Hiç kimse bu değişimin
nedenini bilmiyordu. Olanları ölünceye kadar hiç kimseye anlatmadım.
Ebu Ali bana dedi ki: "Bu anlatılanlar, ondan hikâye anlatanların işi mi?" Ben
de: "Hayır!" dedim.
Tenûhî, İbnül-Cassâs'ın mallarına Halife Muktedir zamanında el konulduğunu ve
kendisine kalan kısmın dışında servetinin tamamının bir milyon akçeye ulaştığım
anlatmıştır.
* * *
İbnül-Cassâs'm bazı davranışları, zeki olduğuna delâlet ediyor. Tenûhî
anlatıyor: Ebu Muhammed b. Abdullah b. Mükerrem bazı hocalarından şöyle
aktarmıştır: Ebu Amr el -Kâdfnin yanındaydık. İbnü'l-Cassâs'm ve dalgınlıklarının
sözü edildi. Bunun özerine Ebu Amr, şöyle dedi: "Allah korusun! O, anlatıldığı
gibi değildir. Birkaç gün önce onun yanındaydım. Evinin üzeri çadırla kaplıydı.
Onun yakınına oturduk. Birden çadırın gerisinden gelen bazı ayak sesleri duyduk.
Hizmetçisine: 'Onu bana getir/ dedi. Siyah bir cariye çı-kageldi. 'Burada ne
anyonun?9 diye sorunca, 'Yemeği pişirdiğimi hizmetçiye bildirmek ve sofrayı
kurmak için izin almak istedim', dedi. Sonra cariyeye işine gitmesini emretti.
Bununla ayak seslerinin siyah bir cariyeye ait olduğunu ve kendi hareminden
olmadığını göstermek istedi Dalgın olan biri bunu yapabilir mi?"
İbnül-Cassâs, Kuvvetli Akla Delâlet Eden Bir Nasihatte Bulunuyor!
Ebul-Kâsım el-Cühenî anlatıyor: Ebul-Hasan b. Fu-rât'ın yanındaydım. İbnül-
Cassâs da oradaydı. İnsanların evlatlarına hazırladıkları servet ve mallar
konuşuldu. Ebul -Hasan b. Furât: "İnsanların evlatları için hazırladıkları en
güzel servet nedir?" diye sordu. Biri "para", diğeri "gayrı menkul", bir başkası
da "mücevher" karşılığını verdi. Ümey -yeoğulları'na çocukları için en hayırlı
olan mal sorulunca: "Kendi küçük, değeri büyük olan mücevherdir. Onu bozdum -
lBNUX-CEVZ! / AHMAK VE DALGINLAR KİTABI
ruz ve kimse kaynağını sormaz," dediklerini aktardılar. tbnül -Cassâs ise
susuyordu.
Îbnü'l-Furât, "Sen ne dersin ey Abdullah'ın babası?" deyince şöyle karşılık
verdi: "Evet, insanlar çocuklarına mal ve kardeşlerin daha faydalı olduğuna
inanırlar. Eğer dostların dışında sadece mal bırakırlarsa ziyan olurlar ve bu
ahmakça olur. Vezir biraz önce söylediklerimin doğruluğunu te -yid eder sözler
söyledi."
Îbnül-Purât: "Ne şöyledir diye sorunca şöyle devam etti: "insanlar, Ebu Hasan'ın
kendisi, çocukları ve cariyeleri için mücevher biriktirdiğini bilirler. Birgün
evimde otururken kapıcım, bir kadının içeri girmek için izin istediğini haber
verdi. İzin verdim ve kadın içeri girdi. "Yalnız görüşmemiz için odayı boşalt,"
dedi. Odayı boşalttım. Ebu Hasan'ın cariyesi olduğunu söyledi . Onu tanıdım.
Durumunun kötülüğünü görünce ağladım. Hizmetçilerime, durumunu düzelteceğim bir
şeyler getirmelerini emrettim.
"Hiç kimseyi çağırma, buna gerek yok ve bunun için değil, daha önemli bir şey
için geldim," dedi ve şöyle devam etti: "Biliyorsun; Ebu Hasan bize mücevherden
başka bir şey saklamazdı. Vefat edince aile dağıldı. Benden olan kızma ve
benimle kalan filancaya bir mücevher vermişti. Elimden alınır korkusuyla
Mısır'da meydana çıkarmadım. Kızımla birlikte gizlice yola çıktık ve çok şükür
Allah (c.c), sahip olduklarımızla beraber faizleri bu memlekete ulaştırdı.
Mücevherlerin beş bin dinarlık kısmını alıp çarşıya gittim. İki bin dinar
verdiler. Teki, parayı ver* deyince, 'Mücevherlerin sahibi nerede?9 dediler.
'Mücevherler benim' deyince, 'Bunlar senin olamaz, sen hırsızsın' deyip
muhafızlara teslim etmek için beni tuttular. Yakalanınca tanınmaktan,
mücevherlerin alınıp kıymetinin talep edilmesinden korktum. Yanımda bulunan
paraları rüşvet verdim. Mücevherleri de bırakıp oradan ayrıldım. Duydu ğum üzüntü
ve fakir düşme korkusundan uyuyamadım. Çünkü tek servetim mücevherlerdi. Hem
zengin, hem de fakir ne yapacağımı şaşırdım. Sonra aramız -
da olan dostluğu hatırladım. Senden istediğim, nüfuzunu kullanıp malımı geri
alman ve onları satıp geçimimizi teinin edeceğimiz bir taşınmaz satın almandır."
Mücevherleri kimin aldığım kendisinden öğrendim. Gidip gizlice buluştum. "O
kadın benim ailemdendi. Malımı, kıymetinin altında sattığımı bilmesinler diye
onunla gönderdim. Niçin böyle yaptınız?" dedim. "Bilmiyorduk; bilmediğimiz şeyi
alıp-satmadığımızı biliyorsun. Malın sahibini sorunca irkildi. Biz de hırsız
olabileceğinden korktuk," dediler.
Mücevherleri hemen istedim. Getirdiklerinde hemen tamdım. Beş bin dinara Ebu
Hasan için onları ben satın almıştım. Mücevherleri aldım ve oradan ayrıldım.
Kadın, evimde bir süre kaldı. Mücevherlerini en uygun fiyata sattım. Kıymeti beş
bin dinardan fazla olan bir taşınmaz satın aldım. Şu âna kadar çocuklarıyla
beraber onun geliriyle yaşıyor. Baktım ki mücevher, dostu olma dığı zaman onun
için bir taş parçası. Aksine, zarar görmelerine bir neden. Dostu olunca
mücevheri paraya çevirebildi. O halde dost, maldan daha üstündür."
Bunun üzerine Ibnül-Furât: "Güzel söyledin ey Abdullah'ın babası," dedi.
Bu kişiyi -Ebu Abdullah'ı- dalgınlardan sayıyorlar. Anlattıklarımı dinlediniz.
Nasıl bu insan dalgınlardan sayılır?
GAFİL VE DALGIN KADINLAR Ahmak Reyta
Mukâtil b. Süleyman(47) anlatıyor. "Reyta, Kureyşli bir kadındır. Aznr b.
Ka'b'ın kızıdır, ördüğü örgüyü sökerdi. îb -
_
(47) Mukâtil b. Süleyman b. Beşir el-Belhî. Müfessirlerin ileri gelenlerin-dendi
ve hadisi kabul edilmezdi, imam Şafiî, "İnsanlar tefsirde Mukâtil b. Süleyman'ın
çocuklarıdır...." demiştir. Birçok eseri vardır ve H. 150 yılında vefat
etmiştir.
ÎBNÜt-CEVZİ / AHMAK VB DALGINLAR KİTABI
nu's-Sâib,"*' adının Reyta olduğunu söyler,
Ebu Bekir Îbnül-Enbârf4* şöyle der: "Adı Reyta'dır. Amr el -Meriyye'nin kızıdır.
Lakabı el-Câ'râ'dır. Mekke halkından dı ve yaptığı işle tanınırdı ve o işte
benzeri yoktu. Son derece ahmaktı. Pamuk veya yünden örgü örer, sonra
hizmetçilerine örgüyü sökmelerini emrederdi.
Dağa el-Ahmak
Ahmak kadınlardan biri de "Ma'nec" lakaplı Râbia b. İcl'in kızı Dağa'dır. Asıl
adı Mâviye'dir. "Dağa", lakabıdır.
Çocuğunun bıngıldağının hareket ettiğini görünce bıç akla kafasını yarar, beynini
çıkarır ve "Kafasından bu maddeyi çıkardım ki acısı dursun!" der.
* * *
Anlatıldığı üzere dişleri çok güzeldi. Bir erkek çocuk doğurdu. Babası çocuğu
öper ve "Baban azı dişlerine kurban olsun," der. Azı dişlerinin hoşuna gittiğ ini
zanneder ve onları kırar. Babası yine, "Baban dişlerine kurban olsun" deyince,
"Ey adam! Hepimizin azı dişleri var!" der. Kocası bunun üzerine "Diğer
dişleriyle beni mahveden azı dişleriyle ne yapmaz!" der.
Amir Kızı Reyta el-Ahmak
Çocuklarım başkalarının çocuklarından ayırdedebil-mek için saçlarının bir kısmım
keser, bir kısmım bırakırdı.
(48) Ebul-Mtinzîr Hişam b. Muhammed b. Nadr b. Saib el -Kelbî. Tarihçi ve nesep
bilimcisidir. Kufe'de H. 204 yılında vefat etmiştir.
(49) Muhammed b. Kasım b. Muhammed b. Bişâr el-Enbâri Edebiyatçı ve dil
bilimcisiydi. Birçok eseri vardır ve H. 328 yılında vefat etmiştir.
Ahmak Fezâriyye:
îbn Halef, onun hakkında şöyle denildiğini aktarıyor: "Halhalim mihir (kabul
eden)den daha ahmak." O, Fezâra kabilesinden bir kadındı.
Ahmak el-Hazne
Bu isimde ihtilâf edilmiştir. Daha önce de bu kadının elbisesinin koluyla
burnunu sildiğini aktarmıştık.
î BNÛ^-CE VZİ / AHMAK VB DALGINLAR KİTABI
9. Akilli Olmalarina Rağmen ahmakça davrananların kıssaları
Akıllı Ahmakların tiki Şeytanadır
Abiddi ve meleklerin müezziniydi. Oyle bir ahmaklık ve gaflet sergiledi ki,
bütün ahmak ve gafilleri geride bıraktı. Âdem'in çamurdan yaratıldığını görünce,
ondan üstün kılınması halinde -onu- helak edeceğini, onun üstün kılınması
durumunda da karşı geleceğini içinde gizledi. Eğer düşün -seydi tercihin Adem'den
yana yapıldığım düşünseydi buna karşı gelmeye güç yetiremeyeceğini anlayacaktı.
Ancak haddini bilmedi ve -bu tercihi yapam- takdir edemedi.
Allah'ın Hikmetine itiraz Etti
Bu kadarla kalsaydı sadece hasede sürüklenecekti. Ancak bununla kalmadı.
Yaratıcının hikmette kusur ettiğini -düşünerek- itiraz etti. "Bunu mu bana üstün
kıldın?" Yani "Niçin üstün kıldın?" dedi. Âyette de "Beni ateşten, onu çamurdan
yarattm(50)" buyurulduğu gibi Adem'den üstün oldu ğunu iddia etti.
Genel olarak sözlerinin muhtevası, şu anlama gelmektedir: "Ben hikmet sahibinden
daha hikmetli, bilgi sahibin-
(60) A'râf, 12 ; Sa'd, 76.
den daha bilgiliyim; Âdem'i, benden üstün kılması doğru değildir."
O biliyor ki, ilmi Alim (her şeyi bilen) Allah'tan kaynaklanmaktadır. Buna
rağmen sanki "Ey bana öğreten! Ben senden daha bilgiliyim. Ey onu benden üstün
kılan! Bu yaptığın doğru değü," demektedir.
Kendini Helak Etmeye Razı Oldu
Bütün hileler boşa çıkınca kendini helak etmeye razı oldu. Israrını daha da
kuvvetlendirdi ve "Muhakkak onları saptıracağım"<61> diyerek başkalarım helak
etmek için çabala-maya başladı.
"Muhakkak ki onları saptıracağım" sözündeki cehaletinin iki yönü vardır:
1- Bu sözüyle Şeytan, insanları kastederek kendini cezal andıranı etkilemek
istemiştir. Ancak Allah'a hiçbir şeyin etki edemeyeceğini, eziyet yapamayacağını
ve fayda sağlayamayacağım gözden kaçırmıştır. Çünkü Allah, kendinden başkasına
muhtaç değildir.
2- Once, korunması zaten murad edilmiş edana zarar veremeyec eğini unuttu. Sonra
hatırlayarak: "Sadece onlardan ihlâslı kullarını'621" istisnasını yaptı. Fiili
etki etmiyorsa, hidâyeti takdir edilmiş olam saptırması zaten mümkün olamaz.
Böylece çabası boşa çıkmıştır.
Şeytan Aşağılığa Razı Oldu
Çabasının boşa gitmesiyle birlikte aşağılığa razı oldu ve "Kıyamet gününe kadar
bana mühlet ver<63>" dedi. Böylece suçtan ötürü cezalandırılacak günahkâr
konumuna düşüyor.
(51) Hkr, 39 ; Sa'4 32.
(52) Hicr, 40 ; Sa'd, 83.
(53) A'râf, 13.
ÎBNÜVCEVZÎ / AHMAK VE DALGINLAR KİTABI
Sanki buna kızıyor ve cahilliğinden Hakk'm etkileneceğini sanıyor. Sonra ebedi
cezalandırmanın yakınlığım unutuyor -ve mühlet istiyor-. Onun gafleti gibi
gaflet ve cehaleti gibi cehalet olamaz.
Şeytan hakkında söylenen şu söz, ne güzel:
"Şaştım îblis'in kib rine!
Açığa vurduğu çirkin niyetine
Adem'e secdede oldu ziyan
Neslini taşıyandı kötüye."
Ahmak Filozof îbn Ravendi
Şeytan'dan sonra ahmaklık ve dalgınlıkta Ebul -Hasan b. Râvendî gibisini
görmedim. Peygamberleri yeren ve onlara söven kitaplar yazmıştır. Kur'ân'ı
tenkid eden ve onda hata bulduğunu iddia ettiği bir kitap daha yazmıştır.
Halbuki sayısız insanın Yüce Kitab'a düşmanlık güttüğünü, ancak buna güç
yetiremediklerini biliyordu.
Fesahat Sahiplerinin Hatasını Yakaladığını İddia Ediyor!
Fesahat ve üstün anlatım sahibi insanların hatasını bulduğunu iddia ederek ed -
Dâmiğ adlı kitabı yazdı. Allah'a yaptığı itirazları içeren sözlerini burada
nakletmekten yine Allah'a sığınırım. İnsanoğlunun -bileceği- en kötü üslûpla
O'nu anmış ve "Zulüm ve şer O'ndandır" dem iştir. Bundan
(54) Ahmed b. Yahya b. îshâk, Ebul-Hasan Râvendî. İnkârım açığa vurmuş bir
filozoftur. îbn Hacer şöyle der: "îbn Râvendî» meşhur bir zındıktır. Mu'tezile
kelâma 1 arındandı. Sonra zmdıklaştı ve meşhur oldu." îbn Kesîr ise şöyle diyor:
"Meşhur zındıklardan biridir. Halife kendisini aratınca, kaçmış ve Yahudi tbn
Lâvi'ye sığınmıştır. Onun yanında kaldığı süre içinde ed -Dâmiğ li'l-Kur'ân adlı
kitabı yazmış ve H. 298 yılında vefat etmiştir.9
daha kötü ibareler kullanmış ve onların bazıları tarihte zikredilmiştir, ispatı
kesinleştikten sonra yaratana itiraz edene şaşılmaz mı? inkarcı -sorumluluğu
atar- rahat eder. Onların akıllarım eksiksiz yaratanın kendi sıfatlarında
eksiklik olur mu? Allah (c.c), onların gafletlerinden münezzehtir.
KâbiPin Gafleti
Sonra ahmaklık ve gaflette Şeytan'a Kabil tâbi oldu. Gafletinin en büyüğü,
kurbanı kabul edilen -kardeşine- "Seni öldüreceğim*55^ demesidir. Bu, çok
çirkindir. Akıl ve anlayış sahibi olsaydı, kardeşinin kurbanının kabul edilip
kendi kurbanının kabul edilmeyiş sebebini araştırırdı. Kardeşini öldürdükten
sonra sırtında taşımış ve defnetmeyi akıl edememiştir.
Kur'ân Bazı Gafilleri Anlatıyor
Kabil'in gafletinin bir benzeri de: ...Bir şey yapacaksanız, şunu yakın da
tanrılarınıza yardım edin(56>", "...Yürüyün ve tanrılarınıza bağlılıkta
direnin*7'" ve "Bende diriltir ve öldürürüm'58^ sözleridir.
Diğer bir benzeri de Firavun'un şu sözüdür: "...Ey milletim! Mısır hükümdarlığı,
memleketimde akan şu ırmaklar benim değil mi**?* it § J
Akıtanı kendisi olmadığı, kaynağım ve bitiş noktasını bilmediği ırmaklarla
övünmüş ve sorumluluğu altındakileri unutmuştur. Firavun'un ilâhlık iddia
etmesinden daha büyük ahmaklık olamaz.
(55) Mâide, 28. (66) Enbiya, 68.
(57) Sa'd, 6.
(58) Bakara, 258
(59) Zuhruf, 61.
IBNCL-CEVX! / AHMAK VB DALGINLAR KİTABİ
Şeytan Firavundun Tanında
Bilginler onun için örnekleme yapıp şöyle demişlerdir: "Şeytan Firavun'un yamna
gitti:
- Sen kimsin?
- Ben Şeytanım!
- Niçin geldin?
- Seni görmek ve deliliğine şaşmak için!
- Neden?
- Ben, kendim gibi yaratılmış birine düşmanlık ettim. Ona secde etmekten
kaçındım ve lanet edilip kovuldum. Sen ise ilâh olduğunu iddia ediyorsun.
Vallahi bu, korkunç bir delilik!"
Puta Tapmak Gaflettir
En çok şaşılacak gaflet, putları ilâh edinmektir. İlâh yaratmalı,
yaratılmamalıdır.
Nemrud'un burç yaptırıp "Göğün ilâhım öldüreceğim* diye ok atması, büyük bir
gaflettir. Hasmı bir yerde olsa ve okun kendisine çevrilmiş olduğunu görse ondan
sakınmaz mıydı?
Yusuf (a*s)'un Kardeşlerinin Davranışı Gaflettir
Yusuf (a.s)'un kardeşlerinin "Onu kurt yedit60>" diyerek gösterdikleri davranış
ve gömleğini yırtmadan sadece kana bulamaları gafletin büyüğüdür. "Kap, bana
şunu şunu haber veriyor" dediği olaydaki durumları da aynıdır.
*Hârût ve Mârût'un<61>" günah işlemekten masum olduklarım ve kadere karşı
koyabileceklerini iddia etmeleri
(60) Yusuf, 13.
(61) Bakara, 102.
gaflettir. Bu niyetleriyle gökten indirildiklerinde -iddialarından- vazgeçtiler.
Israiloğulları'nın Gafleti
Şaşılacak bir gaflet örneği de, denizi beraberce geçtikten sonra
Israiloğulları'nın Musa (a.sj'ya "Bize ilâhlar kıl(€2>" demeleri,
Hıristiyanların İsa (a.s)'nın Tanrı veya Tann'nm oğlu olduğunu söylemeleri ve
ardından Yahudiler tarafından çarmıha gerildiğini kabul etmeleridir, tnsan olan
birinin Hah olduğunu -halbuki değildi- ilâh olsa bile yaşaması yemekle mümkün
olduğu için -bu davranışları- gaflettir. İlâh, eşyanın kendisiyle var olduğudur.
Eşya ile var olan ilâh olamaz. Tann'nm oğlu ve peygamberi olduğu iddialarına
gelince, peygamberliğin benzeriyeti veya ondan bir parça olduğunu sanmaları
Allah açısından mümkün değildir. Çarmıha gerildiğini iddia etmeleri, kendini
korumaktan âciz olduğunu kabul etmeleri anlamına gelmektedir. Bunların hepsi
çirkin ve gafilcedir.
Müşebbihe'nin inancı Gaflettir
Şaşılacak gaflet örnekle rinden bir diğeri de, Ma'bud'un parçalardan ve azalardan
oluştuğunu ve yaratıklarına benzediğini iddia eden Müşebbihe'nin gafletidir.
Parçalardan oluşanı, bir oluşturanın olması gerektiğini bilmelerine rağmen bu
iddiada bulunmuşlardır.
Ebu Bekir ve Ömer'in Hatalı Olduğunu Söylemek Gaflettir
Râfizîler, Hz. Ali'nin, Ebu Bekir ve Ömer'in hilâfetini kabul ettiğini, Ebu
Bekir'e şovenin dinden çıktığım kabul ettiğini ve kızı Ummügülsüm'ü Hz. Ömer'le
evlendirdiğini biliyorlardı. Bunların hepsi onlara tâbi olmaya r azı olduğunun
alâmetidir. Buna rağmen Ebu Bekir ve Ömer'i kâfir sayanlar
(62) A'raf, 138.
ÎBNCL-CEVZÎ / AHMAK VE DALGINLAR KİTABI
ve onlara şovenler vardır. Bununla Hz. Ali'nin sevgisini kazandıklarını iddia
etmektedirler. Halbuki onu arkalarında bırakmışlardır.
Bu türden gaflet örneklerinin çok olduğunu, araştırınca görmek mümkündür. Biz
sadece bazılarına işaret ettik ki, düşünülsün! Bu ve benzerleri hakkında varolan
tüm örnekleri aktarmadık. Çünkü kitabın asıl amacı bu değil.
Ahmed b. Hanbel'den şöyle dediği aktarılır: "Bana biri gelse, 'Bugün herhangi
bir ahmakla konuşursam (karım) boş olsun9 diye yemin.etse, sonra Rafızî veya
Hıristiyan biriyle konuşsa yeminini bozmadığını söylerim." Dineverf,** "Allah
seni aziz etsin; niçin ahmak oldular?" diye sorunca şöyle cevap verdi: "Çünkü
onlar, doğru kabul ettiklerine muhalefet etmişlerdir. Birincisi İsa (a.s)'dır.
O, Hıristiyanlara 'Allah'a kulluk edin164* ve 'Ben Allah'ın kuluyum**" dedi.
Hıristiyanlar s a 'Hayır! O, kul değil ilâhtır' dediler. Hz. Ati ise, Peyg amber
(s.a)'den Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer hakkında: 'O ikisi cennetteki orta
yaşlıların efendisidir' buyurduğunu rivayet etmiştir. Râfızîlerse onlara
sövmektedirler."
Eski Bir Âbidin Gafleti
Cabir b. Abdullah(66>, Peygamber (s.a)'den şöyle rivayet etmiştir : "Adamın biri,
bir ma'bedde ibâdet etmektedir. Yağmur yağar ve yeryüzü yeşillenir. Otlayan bir
merkep görür ve 'Ey Rabbim! Senin de bir merkebin olsaydı da benimkiyle be-
(63) Dineverî adında iki kişi vardır. Biri, İmara Ahmed zamanında yaşayan Ahmed
b. Dâvud Ebu Hanife ed-Dineverî (H. 282). Diğeri ise Ahmed b. CaTer Ebu Ali ed -
Dineverfdir (H. 289). Burada hangisinin kastedildiğini ise bilmiyoruz.
(64) Mâide, 117. (66) Meryem, 30.
(66) Abdullah b. Hasan b. Ali b. Ebi Tâlib. Ebu Muhammed, Medine tâbiile-
rindendi. Bir grupla Halife Mansur'a gelmiş ve ona bin dirhem vermiştir. Sonra
hapsetmiş ve Kufe'ye göndermiştir. H. 146 yılında vefat etmiştir.
raber otlatsaydım' der. Bu durum Israiloğulları'nın peygamberlerinden birine
ulaşınca ona beddua etmek ister. Bunu n üzerine Allah, peygamberine vahyeder *Ben
kullarımı akılları miktannca cezalandırır (veya mükâfatlandırırım' buyurur/'
Zeki Oldukları Halde Dalgınlık Gösterenler
Zeki olan birçok insandan istemeden de olsa gaflet ve dalgınlık örnekleri zuhur
etmiştir. Bu davranışlarının bir kısmım gaflete benzemeleri nedeniyle
aktarıyorum. Bu türden olmak üzere bazı şarkıcılardan aktarılmıştır: Şarkıcının
biri şöyle anlatıyor: "Şarkı söylemek üzere emirin yamna geldim. Bazı vezirlerle
konuşmalar oldu. Emirin iyiliklerini ve cömertliğini hatırladım. Aynısını
yapması için duygularım kabartmak istedim ve şöyle seslendim: 'Kafur'u
isteyenler başkasını terkederler - Denizde yolculuk edenler suculardan
kurtulurlar.' Emir: 'Yazıklar olsun! Bu nasıl arkadaşlık?' deyince aklım başı ma
geldi. Yemin ettim ve farkında olmadan yaptığımı söyledim."
* * *
Bunun bir benzeri de Abdullah b. Hasan'ın başına gelendir. Halife, Seffahla
yürüyordu. Halifenin yaptırdığı En-bâr şehrine baktı ve şöyle dedi:
"Görmez misin fedakâr kralı! Yaptırıyor
Faydası kendi soyu için olan sarayları!
Nuh gibi uzun yaşamak istiyor
Gelebilir her gece Allah'ın emri!"
Bunun üzerine Halife kızdı. Abdullah b. Hasan da özür
diledi.
İsa b. Musa**7', Ebu Müslim'le, Halife Mansur'a^ geti -
(67) Isa b. Musa b. Muhammed el-Abbâsî Halife Mansu/un kardeşinin oğludur.
Kufe'de H« 167 yılında vefat etmiştir.
ÎBNCL-CEVZl / AHMAK VB DALGINLAR BÎTABI
rildiği zaman yürürken şöyle bir örnek verdi:
"Gelecek sana, geçmiş asırları eskiten
Ad ve Cürhüm'ün başına geleni"
Ebu Müslim** bunları duyunca: "Bana verilen garantiye rağmen mi?* diye sordu.
"Eğer bu, gizlediğin şeyse ona sahip olmadığım inanandayım," dedi
Halife Emin'in Cariyesi Üç Kere Dalıyor
Halife Emin kuşatılınca cariyesinden şarkı söylemesini ister. O da şöyle söyler:
"Vallahi Kelîb çok yardım ederdi
Kanla kirlenmiş günahı senden az olandı"
Bu sözler gücüne gitti ve 'başka söyle" dedi
"Gözüm ayrılıklardan şikâyetçi oldu ve ayrıldı
Şüphesiz ki sevgililerden ayrılmak ağlatıcı" dedi.
Halife: "Allah sana lanet etsin! Başka birşey bilmez misin?" deyince şöyle
söyledi:
"Gece ve gündüz değişmedi. Yıldızlar
Dönmedi felekte boşuna
Saltanatı kaybolanın yıldızların altımda
Mülkünü aktarmak için başkasına!"
Bunun üzerine Halife, "Kalk git!" dedi Cariye gider-
(68) Abdulah b. Muhammed b. Ali b. Abdullah b. Abbas b. Abdulmuttahb. Abbasi
devletinin ilk halifesidir. H. 132 yılında halife oldu ve 136 yılında vefat
etti.
(69) Abdurrahman b. Müslim. Abbasi devletinin kurucusudur. Halife Man-sur
tarafından H. 137 yılında öldürülmüştür.
ken billurdan yapılmış kadehe takıldı ve onu -düşürüp- kırdı. 8u sırada birisi:
"Sorduğunuz iş böylece gerçekleşti"*" âyetiyle seslendi
Me9mûn ve Zübeyde'nin Cariyesi
Halife Me'mun, Emin'in vefatından sonra başsağlığı dilemek için -annem-
Zübeyde'nin yanma geldi. Zübeyde(71) "Evimde öğlen yemeği yiyerek beni teselli
eder misin?" dedi. Yemeği yediler. Zübeyde, Emin'in cariyelerinden birini şarkı
söylemesi için çıkardı. Cariye şöyle şarkı söyledi: "Yerine geçmek için onu
öldürdüler. Süvarilerin Kisra'ya yaptığı gibi.9
Me'mun kızarak kalktı. Zübeyde, "Ey mü'minlerin emiri! Allah, onun sevabından
beni mahrum etsin; eğer öğrettiysem veya tenbihlemişsem!" dedi Me'mun da
söylediklerine inandı.
Halife Mutasını Şairin Sözüne Kızıyor
Halife Mu'tasım(72) sarayının inşasını bitirince insa nlar yanına geldiler. İshâk
b. İbrahim™ saray hakkında şür söylemek için izin istedi Halife'nin meclisi ve
sarayım vasfetti-ği şiirinin başında şöyle dedi:
"Ey saray! Senden başkası eski ve seni eskitici
Eyvah! Eyvah! Seni ne eskittir
Halife Mu'tasım kızdı. İnsanlar, şair İshâk b. İbra -
(70) Yusuf, 41
(71) Ca'ferîn annesi Zübeyde binti Ca'fer b. Mansur. Harun Reşid'in karısı ve
amcasının kızıdır. Halife Emin'in annesidir. H. 216 yılında Bağdat'ta vefat
etmiştir.
(72) Ebu İshâk Muhammed b. Harun er -Reşid b. Mehdi b. Mansûr. el-Mu'ta-sım
Billah. Kardeşi Me'mun'un ölümünden sonra H. 218 yıhnda halife oldu ve Semurrâ
şehrinde H. 228 yılında vefat etti.
(73) Ebu Muhammed İshâk b. İbrahim b. Meymun. tbn Nedim olarak meşhur olmuştur.
H. 155 yılında Bağdat*ta doğmuş ve mûsikide yükselmiştir. Şiir, dil ve tarihte
bilgindi. H. 235 yılında vefat etti.
İBNtftr-CEVZf / AHMAK Vg DALGINLAR KİTABİ
him'in nasıl böyle birşey yaptığına şaştılar. Mu'tasım sarayı yıktırdı ve ondan
sonra, orada iki kişi dahi biraraya gelmedi.
* * *
I Şair es-Sâhib b. îbâd medhiyesinde Halife Adudu'd-Devle hakkında şöyle der
"Taleboğullarina Tisini ekledim
Yenilir Taleb gece ve gündüz değişince"
Halife "Taleb" sözüne kızıp "Allah'a sığınırız" deyince şair uyandı ve yüzü
kızardı.
* * *
İshâk el-Mehlebî anlatıyor! Halife Vasık'ın yanına gittim. Şarkı söylememi
istedi, ben de şöyle söyledim: "Ey Saray! Eskiliğin silmişse seni -Muhakkak ki
hoşuma gider görmem seni!0
Hoşnutsuzluğu yüzünde belirdi ve pişman oldu.
Şair AclFain Gaflet Yüzünden Elleri Ensesine Bağlanıyor
Ebu'n-Necm el-Aclî, Halife Hişam b. Abdulmelik'in yanına gelir ve şiir okur.
Şiirinde güneşi över ve şöyle der: *Q ufukta şaşı olanın gözü gibidir." Bunun
üzerine Halife, ellerinin ensesine bağlanıp dışarı atılmasını emreder.
Artae İstemeden Ha ta Yapıyor
Artae, Halife Abdulmelik b. Mervan'm yanma gelir, O zaman yaşlı biridir. Halife,
şiir okumasını ister. O da uzun ömrü hakkında şöyle der:
"Gördüm ki, geceler yer-tüketir kişiyi
Demir parçasını toprağın yediği gibi
Gelince bırakmaz Ölüm
Ademoğluna fazlasını ömrün
Belki o, tutmak için yeminini
Tekrar gelecek almak için Ebu'l-Velid'i!"
Bu sözler üzerine Halife irkildi ve kendisini kasdettiği-ni sandı. Artae baltayı
taşa vurduğunu anladı ve "Ey mü'minlerin eniri! Benim lakabım Ebul -Velid'dir,"
dedi. Oradakiler de onu doğruladılar.
Zü'r-Rime Abdulmelik'in Yanında
Zü'r-Rime, Abdulmelik'in yamna geldi ve şöyle dedi:
*Ne oldu gözlerine akıyor yaşı
Sanki akıtan hasta böbrek gibi!"
Tesadüf ya, Abdulmelik'in gözleri akıyordu. Zü'r-Ri-me'nin kendini ayıplamak
için söylediğini sanarak şiir söylemeyi kestirdi ve onu dışarı çıkarttı.
* * *
Şairin biri, Tahir b. Abdullah'sın yamna girer ve şöyle der:
"Azize'de develeri ateş sardı da senin mizar'm nerede?"
Tahir b. Abdullah'ın annesinin adı Azize'ydi. Oradakiler alçak sesle durumu
Şaire bildirdiler de şiir okumayı kesti.
Şairin Ukbe b. Müslim'in Huzurundaki Gafleti
Adamın biri, Ukbe b. Müslim el-Ezdfnin yamna gelir
(74) Tahir b. Abdullah b. Hasan ei-Huzaî. Onsekiz yıl Horasan valiliği yapmış ve
H. 284 yılında vefat etmiştir.
ÎBNÜT^CEVZÎ / AHMAK VB DALGINLAR KİTABI
ve şöyle der: "Ey Ezdoğlu! Kalbim hüzünlüdür ve çalınmıştır. Onu geri getirecek
sizdedir. Yerdiler! Dedim ki, bırakın! Yerdiğiniz muhakkak sevgilidir.*
Ukbe'nin rengi attı. Şair, yüzüne bakınca durumu anlad ı ve sözlerini kesti.
Alevi'yi Eyerleyin
Ebu Ali el-Alevî,™ birgün seçkin bazı insanların yanına gider. Sohbet ederlerken
hizmetçi gelir: "Bugün hangi atı eyerleyeyim?" diye sorar. "Alevtfyi eyerleyin"
deyince el-Ale-vî, "Efendim, doğru konuşun!" karşılığı m verir. Atın sahibi
utanır ve "Dil sürçmesi!" der.
Söz Benzerliği Sorun Çıkarıyor
Alevilerin önderi el-Murtaza Ebul-Kâsım, cuma günü Mansûr Camii'nin koyun
satılan kapısının önünden geçer ve satıcılardan birinin "Bu Alevî tekesini bir
dinara satıyorum!" diye bağırdığım işitir. Kendisinin kastedildiğini zanneder ve
üzülür. Durumu öğrenmek için geri gelir. Tekenin boynuna asılan levhada adının
"Alevi" olduğunu ve ensesindeki kıllardan dolayı bu adın verildiğini öğrenir.
* * *
Bunun bir benzeri de Ebul-Ferec el-Alevfnin başına gelmiştir. Bu zat, topal ve
gözü şaşıydı. Tellâlın "Bu topal ve şaşı tekeyi kaça alırsınız?" diye bağırdığım
işitir. Kendisinin kastedildiğinden hiç şüphe etmez ve tellâla vurmaya başlar.
Sonunda öğrenir ki tellâlın satmak istediği teke gerçekten topal ve şaşı.
Etrafındakiler, bu tesadüfe gülerler.
* * *
(75) Ali b. Hasan b. Musa b. İbrahim. Kelâm ve edebiyatta imamlardandı.
Tâlibîlerin lideriydi. el-Gurer ve'd-Durer gibi birçok eseri vardır. H. 436
yılında vefat etmiştir.
Övmek İsterken Yerdi
Ebu'l-Hasan es-Sabf76) anlatıyor: Bazı dostlarımız, yanlarından ev satın alan
birinin yanına giderler ve selâm verir* ler. Samimiyetini ve yeni komşularım
yadırgamadığım göstermek için -içlerinden biri- şöyle der: "Bu ev dostumun ve
arkadaşımındı. An cak sen -Allah'a şükür- daha cömert ve daha geniş gönüllüsün.
Onu alıp daha hayırlısıyla değiştiren Allah'a hamdolsun." Sonra halk arasında
yaygın olan kartalın alaca kargayla değiştirildiği misâlini söyledi. Bunun
üzerine adam yerlere yatarak güldü. Sözleri söyleyen mahcûb oldu. Adam için o
sözler, anlatacağı nâdirattan olmuştu.
(76) Hilâl b. Muhsin b. İbrahim b. Hilâl es -Sâbî el-Harrânî. Yazar ve
tarihçidir. H. 359 yılında Bağdat'ta doğdu ve hayatının sonuna doğru raüs -lüman
oldu. TuhfetüVÜmerâ fi TahihiVVüzerâ gibi birçok eserleri vardır. H. 448 yılında
vefat etmiştir.
İBNÜ'L-CEVZİ / AHMAK VE DALGINLAR KİTABI
10. GAFİL EMİR VE VALÎLER
Hz. Aişe'yi Kızdırmak istemedim
Muhammed b. Ziyad anlatıyor: "İsa b. Salih b. Ali ah -mal biriydi Abdullah adında
çok akıllı bir oğlu vardı. Kan -siriin(77) ordusunun başına getirilince işleri
oğluna bıraktı.
Oğlu anlatıyor: Babamın elçisi bir gece geldi ve babamın beni çağırdığım
söyledi. Önemli bir durum olmadıkça hareket edilmeyecek bir vakitti Halife'den
emir geldiğim veya hareket etmemi -askerlerle beraber- gerektirecek bir olay
olduğunu sandım. Elbiselerimi fiydim, yanımdaki grupla beraber evine gittim,
içeri girince korumaya Halife'den emir gelip gelmediğini veya herhangi bir olay
olup olmadığım sordum. Böyle birşey olmad ığım söylediler. Bulunduğu kısma vardım
ve hizmetçilere aynı şeyi sordum. Herhangi birşey olmadığım söylediler. Sonra
yanına vardım. Yatağın üstünde oturuyordu. Bana: "Oğlum, gece boyunca
uyumadığımı ve şu âna kadar bir hususu düşündüğümü biliyor musun?0
(Konuşma şöyle devam eder)
— Allah, e miri iyi etsin! Nedir düşündüğünüz?
- Allah'ın beni hurilerden yapmasını, cennete koymasını ve Yusuf (a.s)'ı bana eş
kılmasını canım çekti. Kafam bu-
(77) Karisinin: Kuzey Suriye'de bir şehirdir. H. 7. asırda Araplarca fethedilen
vilâyetlerdendi. Bkz. Mu'cemüV Buldan 4/115.
na takıldı.
- Allah, emiri iyi etsin! Allah (c.c) seni erkek yaratmıştır. Cennete koymasını
ve hurilerle evlenmeni temenni ederim. Aklına bu geldiğine göre Muhammedle
evlenmeyi iste-sen daha iyi olmaz mı? Çünkü O ve akrabalık kurmaya daha
lâyıktır. O, öncekilerin ve sonrakilerin, en yüksek makamlar-dakilerin
efendisidir.
- Ey oğlum! Bunu düşünmediğimi sanma. Onu da düşündüm. Ancak Hz. Aişe'yi
kızdırmak istemedim.
* * #
îbn Halef anlatıyor: İki kişi vah ye gidip şikâyette bulunurlar. Vali, aralarında
hüküm veremez. İkisini de döver ve "Allah'a şükür olsun, onlardan haksız olan
elimden kurtulamadı* der.
* * *
Mektubunu Kendi Götürdü
Medâinf78' anlatıyor: Seçkin insanlardan biri Bağdat'a gelir. Babasına mek tup
yazar. Tanıdık kimse bulamayınca yazdığı mektubu götürür. Babasına: "Mektubumun
gecikmesinden korktum ve onu sana getirecek kimse bulamadım!" der ve mektubu
uzatır.
Kadı Az Akıllı
Ebu Osman el-Câhız anlatıyor: "Fezâra, Basra'ma ka-dısıydı. Allah'ın
yarattıklarının en uzun sakallısı ve en kısa akılhsıydı. Şair, onun hakkında
şöyle demiştir:
(78) Ebu Hasan Ali b. Muhammed b. Abdullah el-Medâinî. Tarihçidir. Bas rahdır ve
birçok eseri vardır. Medâin'e yerleşmiş ve oraya nisbet edilmiştir. Sonra
Bağdat'a yerleşmiş ve orada (H. 225) vefat etmiştir. Ibn Nedim, çeşitli
alanlarda 200'den fazla eseri olduğunu söylemiştir. Onlardan sadece el -Murdifât
min Kureyş ve et-Seâzi adlı eserler kalmıştır.
İBNÜ'L-CEVZİ / AHMAK VE DALGINLAR KİTABI
"Ey Fezara! Asıl zulüm, senin kadı olmandır.9
* * ¦
Birgün berber saçlarını taraş etti. Tıraş bitince ayna istedi. Aynaya baktı ve
"Saçımın tıraşını güzel yaptın. Ancak bıyıklarımın içine ettin* dedi ve ellerini
ağzına kapattı.
* * *
Yine birgün bir ses duydu. "Bu ses nedir?" diye sordu. "Kur'ân hakkında
konuşanların sesi9 denilince "Allah'ım, bizi Kur'ân'dan kurtar!" dedi
* * *
Birgün çil kuşu satan biri yanından geçti
— Şu kuşu kaça satıyorsun?
— Tanesi bir dirhem.
— Olmaz!
— Ben öyle satıyorum.
— tkisini üç dirheme alalım. -Peki!
Bunun üzerine kölesine, "Ona iki kuş için üç dirhem ver. Bu mal için daha
kolay!" dedi
Kasabaya Tayin Edilen Bedevinin Hitabı
el-Mühelleb, Horasan'daki bir kasabanın görevlisini azleder ve yerine bir bedevi
tayin eder. İşe başlayınca minbere çıkar, Allah'a hamd-ü sena ettikten sonra
şöyle der: "Ey insanlar! Allah'ın emrettiklerine yönelin. Allah (c.c), baki
âhirete özendirmiş ve fâni dünyada azla yetinmeye çağırmıştır. Siz âhireti
bırakıp dünyaya önem verdiniz. Fâni dünyama elinizden gitmesi ve baki âhire tin
gelip çatması yakındır. Böylece Allah'ın 'Ne suyunu bıraktın, ne de hareket
ettirip
temizledin' buyurduğu gibi oldunuz. Azledilen mağrurlardan ibret alın.
Koşuşturdu, topladı ve istemeden onların hepsini bana bıraktı. Allah (c.c),
'Ümmü Hâlid'den müjdemi ver! Nice koşucular var ki bir gün oturur17**
buyurmuştur." Sonra minberden indi.
Bedevi Cuma Hutbesi Okuyor
Yezid b. Mühelleb'in Horasan'daki bazı kasabaların başına bedevi birini tayin
ettiğini duyduk. Cuma günü minbere çıktı. "Allah'a hamdolsun" diye başladıktan
sonra sallandı ve şöyle dedi: "Ey insanlar! Dünyadan sakının. Sizler onu,
Allah'ın, 'Dünya hiçbir canlı için baki değildir - Dünya üstünde hiçbir canlı
baki değildir' buyurduğu gibi bulacaksınız." Kâtibi, "Allah emiri iyi yapsın!
Onlar âyet değil şiirdir" deyince aralarında şöyle bir konuşma geçti:
- Dünya kimse için baki midir?
- Hayır!
- Dünyada kimse baki kalır mı?
- Hayır!
- Öyleyse seni zorlayan ne!..
Gökler ve Yer Altı Ayda Yaratıldı
Bedevinin birinin, tayin edildiği işe başlarken hutbe ok uyup şöyle dediği bize
ulaştı: "Allah (c.c), gökleri ve yeri altı ayda yarattı." Aşağıdan "Altı günde"
denilince, "Vallahi altı günde yarattı demek istedim; ancak az buldum!9
karşılığını verdi.
(79) Bu sözler, âyet değildir. Konuşmayı yapan şahıs, onları â yet olarak
aktarmıştır. Yazar, câhil birinin lâyık olmadığı yere gelince ancak bunu
yapabileceğini ortaya koymak için bu kıssayı aktarmıştır. (Mut)
tBNÜVCEVZt / AHMAK VE DALGINLAR KİTABI
Mansur b. Numan'ın Hikâyeleri
Ebu Bekir b. Nakkâs(80>, bize şöyle anlattı: Mansur b. Numan'ın kâtibi, mektup
göndererek hırsız yakaladığını, durumunu araştırmadan cezalandırmak istemediğini
ve hırsızın terzi olduğunu yazdı. Mansur, "Elini bırak ayağım kes!" diye emir
verdi. Kâtip, "Allah bunu emretmemiştir!" deyince Mansur, "Emrimi yerine getir.
Yakında olan uzakta olanın görmediğini görür!" karşılığım verdi
* * *
Mansur*a katır satan bir tüccar geldi. "Bunun almışı kırk dinardır" deyince
Mansur, "Bu sefer benden kırk dinar alamayacaksın. Ey hizmetçi! Ona binbeşyüz
dinar öde!" dedi
* * *
Öğlen yemeğinde kelle yiyen Ahmed b. Ebf Hatem'in yamna geldi. "Ey Eba Sehl
buyur! Bunlar, taze yavruların kellesi" dedi. O da "Afiyet olsun. Allah bana ve
sana cennet-tekilerin kellesini yedirsin!" dedi.
* * *
Birgün Me'mun:
- Ey Mansur! Dicle taşıyor, bize bir akıl ver.
- Yüz tane kova getirt, suyu çekip yola döksünler.
- Sana şaşıyorum!
Kendini Kötü Vasfediyor
Emir Ebu Bekir b. Bedir, bana şöyle anlattı: Bazı kötü insanlar Hüseyin b.
Muhalled'e gelip mal talep edince şöyle dedi: "Yanımda si ze verecek malım yok.
Ancak halifenin ya-
(80) Muhammed b. Hasan b. Muhammed b. Ziyad Ebu Bekir en-Nakkâş. Kur'ân ve
tefsir âlimiydi. Şifau'sSudûr gibi birçok eseri vardır. H. 351 yılında vefat
etmiştir.
nında -katında- kumluk gibiyim. Tepemden birşey dökerse altımdan toplarsınız.
Eğer mallarım bana gelinceye kadar beklerseniz onları size dağıtırım.
Sabretmezseniz siz bilirsiniz."
Bugün Sıtma Olmak, Yarın iyileşmek istiyor
Kâtip Ebu Ali Muhammed b. Hasan anlattı: Ercan emiri Fazl b. Alân'ın kâtibiydim.
Ebul-Münzir en-Nî'mal b. Abdullah'ın İran'a gitmek üzere uğradığı haber verildi
ve "Yarın onunla buluşmalısın" denildi. İbnül -Fazl'a sıtma nöbeti geliyordu. Bu
yüzden şöyle dedi: "Nasıl yapayım? Yarın sıtma günüm! Onunla buluşamam. Ancak
bugün olursam yarın buluşabilirim!" Hizmetçisine, "Elbiselerimi getir, bugün
sıtma olacağım!" dedi. İstediğinin aksine nöbeti bir gün geç geldi.
* * *
Medâinî anlatıyor: Abdullah b. Ebî Sevr, Medine vahşiydi. Birgün minbere çıktı
ve şöyle dedi: "Ey insanlar! Allah'tan korkun ve tevbe etmeyi dileyin. Salih
(a.s)'in kavmi, kıymeti beşyüz dirhem olan deve yüzünden helak oldu." Bundan
sonra insanlar, kendisini "deve fiatı tayincisi" olarak adlandırdı. Zübeyr de
onu azletti.
Allah Muhammed'i Vergici Değil,
Hidâyete Erdirici Olarak Gönderdi
Mısır valisi Hayyan, Ömer b. Abdul aziz'e mektup yazdı ve "İnsanlar müslüman
oldu. Bu yüzden cizye hasılatı azaldı" dedi. Ömer b. Abdulaziz de cevabında
"Allah (c.c) Muhammed'i cizyeci değil, hidâyete erdirici olarak gönderdi" dedi.
Emir Evvelsi 6ün Oturum Yapacak
Süleyman b. Hasan b. Muhammed babasından aktarı*
ÎBNÜt-CEVStf / AHMAK VE DALGINLAR KİTABİ
yor: Suca9 b. Kasımım yanındaydım. Yamna haksızlığa uğramış bazı kimseler geldi.
Onlarla durumları hakkında konuştu ve ardından şöyle dedi: "Bu konula rı görüşme
zamanı şimdi değil. Emir, bunları görüşmek için evvelsi gün oturum
düzenleyecek!"
* * *
Yırtık Palto
Suca9, Halife Mustaîn'in yanına geldi. Paltosunun bir kenarı yırtılmıştı. Bunun
sebebini sorunca şöyle dedi: "Dar bir yerden geçtim. Orada köpek vardı.
Paltosunun kenarına basınca kuyruğumu parçaladı."
Halife kendini tutamayıp, güldü.
Harun Reşid,(8î)in Rikka Sorumlusu
Cerir b. Mukaffa, Kisra'nın vezirinden naklediyor: Kabbaz, ahmak biriydi.
Bostana gidip reyhana sövüyor ve "Merhamet olsun diye seni koparmayacağım,"
diyordu.
Nasr b. Mukbil'den aktarıldığı üzere -bu zat- Harun Reşid'in Rikka sorumlusuydu.
Birgün bir koyunun değnek-lenmesini emretti. "O hayvandır, hayvanlara ceza
uygulanmaz" dediklerinde, "Cezalar ihmal edilemez. Eğer ihmal edersem, ben ne
kötü valiyim!" karşılığım verdi
Bu durum Harun Reşide ulaştı. Yamna varınca Halife, "Sen kimsin?" diye sordu.
"Ben, Beni Kilab'ın azathsıyım" deyince, Halife güldü ve "Hüküm verme konusunda
nasılsın?"
(81) Türk emiri Otamış'm kâtibiydi. Bu emirle be raber H. 249 yılında
öldürülmüştür.
(82) Ahmed b. Muhammed b. Mutası m b. Harun Reşid Ebul-Abbas el-Mus-taîn Billah.
Abbasî halifelerin dendir. H. 248 yılında halife olmuş ve 262 yılında halifeliği
bırakmıştır. Aynı yd vefat etmiştir.
diye sordu. "Benim katımda insanlar ve hayvanlar eşittir. Eğer bir hayvanın
haksızlığı kesinieşse, bu annem veya kız kardeşim de olsa, onu cezalandırırım.
Allah yolundan, hiçbir kimsenin kınaması beni alıkoyamaz" dedi. Bunun üzerine
Harun Reşid, onunla -hiçbir işte- yardımlaşılmamasını emretti.
Bilgin ve Yarım Akıllı Vezir
Bazı Hind bilginleri, krallarının hafif akıllı olan vezi-riyle biraraya geldiler
Vezir
- En büyük ilim hangisidir? diye sordu. Bilgin:
- Tıp il midir, diye karşılık verdi
- Ben tıp ilminin çoğunu bilirim.
-Ey vezir! Öyleyse mübersem hastalığının tedavisi nedir? M
- Göğsün hararetinin düşmesi için ölümdür. Sonra hayata dönmesi için soğuk
ilaçlarla tedavi edilir.
- Peki öldükten sonra onu kim hayata döndürecek?
- Bu, başka bir ilimdir. Yıldızlama kitabına baktım . Hayat bölümünden başka
yerde bu konuda bilgi bulamadım Bu kitapta, hayatın insan için ölümden daha
hayırlı olduğunu gördüm.
- Ey vezir! Her türlü durumda ölüm, câhil için yaşamaktan daha hayırlıdır.
Ebu Handef in Adaleti
Ebu Handef, hayvanlarım kontrol etti. Çok zayıf bir hayvan gördü. Aşçıyı
çağırdı. Elli sopa vurdu ve "Bu hayva -
ÎBNÜX-CEVZÎ / AHMAK VB DALGINLAR KİTABI
nın hali ne?" diye sordu. Aşçı, "Efendim, ben aşçıyım. Hayvanların bakımından
anlamam" deyince, "Sen aşçı mısın? Niçin bana söylemedin? Ş imdi git; yarın
olunca çobana altmış sopa vur. Yirmi tane -seninkinden- fazla olur ama, onu da
hoşgör!" dedi.
Onlar Bir, Ben Üç Teslim Aldus
Ebul-Hasan Muhammed b. Hilal es-Sâbî anlatıyor: "Bir grup insan, Deylem'den
çıkıp bölgelerine varınca 'Iraklı' adıyla ün salmış bir hırsızı yakaladılar. Onu
Vezir Ebu Abdullah el-Mehlebî^ye götürdüler. Vezir, Bağdat emniyetine bakan
Ebul-Hüseyin Ahmed b. Muhammed el-Kazvînfyi çağırttı. 'Bu, yakalamaktan âciz
olduğunuz gezici Iraklı hırsız. Onu al ve teslim yazışım elin le yaz,9 dedi. Ebu
Hüseyin: 'Vezirin emri başım üstüne. Ancak üç diyorsun; bu, bir kişi. Oç kişiyi
teslim aldığımı nasıl yazayım?9 deyince Vezir, 'Onlar özellikleridir/ dedi.
Bunun üzerine, 'Vezir Hazretlerinden Iraklı gezici hırsızı teslim aldım. Onlar
üç diyor ben bir teslim aldım,9 şeklinde tarihiyle birlikte bir yazı yazdı.
Vezir güldü ve yanındaki hıristiyana, 'Kazvîni hırsızın teslimiyle sizin
mezhebinizi doğruladı,9 dedi."
Kay denin Yazılışı
Kâtibin biri, bir şarkıcıya, "Şu kaydeyi -sesi- bana yaz" der. Şarkıcı, "Kâtip
sensin" deyince, "Evet, ama sen kayde-siyle birlikte yazabilirsin, ben
kaydesiyle iyi yazamıyorum!" der.
(83) Doğrusu, Ebu Muhammed Hasan b. Muhammed b. Abdullah b. Harun'dur. Vezir el -
Mehlebî olarak meşhur olmuştur. Halife Muizzü'd -Devle'nin divan kâtibiydi. Sonra
onu vezir yapmışta*. Saltanat ve hilâfet dönemlerinde vezirlik yaptığı için
"Zal-Vezarateyn9 lakabı verilmiştir. H. 362 yılında vefat etmiştir. Bkz.
Fevâiüt-Vnfey&t, 4/131.
Vezir Zü Saâdât
Ebul-Hasan b. Hilâl anlatıyor: Bir tüccar, Vezir Ebul-Ferec Muhammed b. Ca'fer^e
üç çeşit ipek getirdi. îpekler bir müddet Vezir'in yanında kaldı. Bir süre sonra
sahibi gelip isteyince sandığı açtı. Birincinin üzerine "Bu işe yaramaz,"
ikincisine "Bu hoşa gitmiyor, üçüncüsüne "Bu da çok pahal ı" diye büyük yazıyla
yazdı ve "Bunları ona verin," dedi. Adam ipekleri aldı, ancak telef olmuşlardı.
* * *
Hıristiyanın biri, Medine valisi Abdullah b. Bişar'ın yamna geldi. "Senin elinde
müslüman olmak istiyorum," dedi. Bunun üzerine vali şöyle karşılık verdi: "Ey
yapıcının oğlu! Müzminlerin emirinin askerleri arasında benden başkasını
bulamadın mı? Kıyamet gününde benimle ısa b. Meryem arasında sorun çıkartmak mı
istiyorsun?"
Bu Buz Diğerinden Daha Soğuk
Emirlerden biri, buz satan bir tüccarın yamna gelir. "Ne satıyorsun? Bana
göster?" der. Bir parça buz keser ve Emir'e verir: "Bundan daha soğuğunu
istiyorum" deyince, buzun diğer tarafından bir parça kesip verir. "Bunun fiatı
ne kadar?" diye sorunca "Bununki bir, diğerininki bir buçuk dirhem!" der. Emir,
"İkincisinden tart!" der.
* * *
Birgün Şam kapısındaki caddeden geçerken çamur gördü. Arkadaşlarına "Sultan
binek binmek ister. Eğer yarın döndüğümde bu çamuru tekrar görürsem, onu yakarım
da size hiç kimse şefaat edemez!" dedi.
Babası tarafından Horasan'a tayin edilen Kubeysa,
(84) Muhammed b. Ca'fer b. Muhammed b. Abb.as Ebul-Farac. Lakabı Zü Saâdât'tır.
Bağdat'ın edebiyatçı ve yazarlanndandı. H. 440 yılında vefat etmiştir.
1 BNÛVCEVZf / ASMAK VS DALGINLAR KİTABI
hutbeye çıkar. Babasından gelen mektup için şöyle der: "Bu, Emir'in mektubudur.
Vallahi o, itaat edilmeye lâyıktır. O, babamdır ve benden -yaşça- büyüktür!"
Ölüden Mektup Gelmedi
Ebu Ishâk es-Sâbî'nin anlattığı üzere Acem kâtiplerinin ileri gelenlerinden biri
olan Abbas b. Dürüsteveyh,*86* Ebul-Farac Muhammed b. Abbas<wın yamna gelir.
Ebul-Fa-rac, babası için yapılan taziyeleri kabul etmekteydi ve yanında devletin
ileri gelenleri vardı. Babasının ölümünden sonra yerine geçmişti. îbn
Dürüsteveyh meclise oturunca ağlaştı-lar. Bunun üzerine "Umarım ki, mektubu
geldiği içindir!" dedi Ebul -Ferec "Bir değil, birkaç mektup geldi!" deyince,
"Sen onları bırak, kendi yazısıyla geldi mi?" diye sordu. Bunun üzerine Ebul-
Ferec, "Kendi yazısıyla gelseydi taziye için oturmazdık!" dedi ve oradakiler
güldü.
Hacamat Günüyle Kıyamet Gününü Ayıramıyor
Karamisîn Emiri Abdullah b. Fazlaveyh, aile efradıyla otururken şu mısrayı
okudu:
"Kıyamet günün ilacı sadece
Oyun, neş'e ve eğlence.9
\
Etrafındakiler, "Kıyamet günü değil hacamat günü" diye hatırlattıklarında, "Beni
mazur görün; ben nahiv (gramer) bilmiyorum!" dedi.
(85) Abdullah b. Ca'fer b. Muhammed b. Dürüsteveyh b. Mirzebân Ebu Muhammed.
İran asıllıdır. Zamanın dil âlimlerindendi. el -Kitab ve Nakza Kitabil-Ayn gibi
birçok eseri vardır. H. 247 yılında Bağdat'ta vefat e tmiştir.
(86) Muhammed b. el-Abbas eş-Şîrâzî» Abbasi vezirlerin dendir.
i
11. DALGIN VE GAFİL KADILAR
Övme ve Yermeyi Ayıramayan Kadı
Îbnül-A'râbî anlatıyor: Ebu Dülame, Kadı Afiyet'e ada-mın bîrini şu mısralarla
şikâyet eder:
insanların en azgını düşmanlık etti bana Bir yıl boyunca husûmet ettim ona Allah
benim dilimi çürütmedi Onu bulmada umudumu kırmadı Eğer korkuyorsun birinin
zulmünden Ey (Kadı) Afiyet ben korkmuyorum senden!"
Kadı şöyle karşılık verdi:
- Seni müzminlerin emirine şikâyet edeceğim.
- Niçin şikâyet edeceksin?
— Çünkü beni yerdin.
— Beni şikâyet edersen seni görevinden alır.
— Neden?
- Çünkü yermeyi övmeden ayıramıyorsun!
Afiyet, Kadı îbn Zeyd'dir. Halife Mehdi, onu Bağdat kadılığına tayin etmiştir.
1BNÜ T-CE VZÎ / AHMAK VB DALGINLAR KİTABI
Kendini Azleden Kadı
Abdurrahman b. Müshir anlattı: Kadı Ebu Yusuf, beni Cebel Kadılığına tayin etti.
Birgün Harun Reşidin Basra'ya geleceğini duydum. Cebel halkından beni övmelerim
istedim. Bunu yapacaklarım vazettiler; ancak sözlerinde durmadılar. Onlardan
ümidimi kesince sakalımı taradım ve yola çıktım. Nehrin kenarında dururken, Ebu
Yusuf beraberinde olduğu halde, sandalla geldiler. Dedim ki: "Ey mü'minlerin
emiri! Cebel kadısı ne güzel kadı. Bize adaletle hükmediyor, şöyle ve şöyle
yapıyor." Bu şekilde kendi kendimi övmeye başladım. Ebu Yusuf beni gördü. Başım
eğip güldü. Halife, "Neye gülüyorsun?" diye sorunca, "övgüde bulunan, kadının
kendisi," dedi. Halife, ayaklarım yerlere vurarak güldü. "Bu, kötü ve basit
biridir, onu azlet!" dedi. Ebu Yusuf da beni görevden aldı.
Emir, Cumayı Tehir Etti
AH b. Hişam anlatıyor: Emir Haccac'ın Ebu Himyer adında Basra Kadısı vardı. Cuma
vakti gelince camiye yöneldi. Iraklı biri rastgeldi "Nereye gidiyorsun ey Ebu
Himyer?" diye sordu. "Cumaya gidiyorum" deyince, "Emirtn cumayı ertelediğini
duymadın mı?" dedi. Bunun üzerine geri döndü. Ertesi gün olunca Haccac, "Ey Ebu
Himyer! Niçin cumayı faizimle beraber kılmadın?" diye sordu. "Iraklı biriyle
karşılaştım. Bana cumayı Emir'in ertelediğini söyledi," deyince Haccac güld ü ve
"Ey Ebu Himyer! Cumamn geriye alınamayacağını bilmiyor musun?" dedi.
Amcayla Dayıyı Ayıramıyor
el-Medâinî anlatıyor: Hayyan b. Hassan, Kerman nahiyesine tayin oldu. Göreve
başlayınca konuşma yaptı ve şöyle dedi: "Ey Kerman halkı! Osman b. Ziyad'ı
tanıyorsunuz. O, annemin kardeşi ve amcamdır!" insanlar, "Öyleyse dayın -dır!"
dediler.
* * *
İbn Halef*7' anlatıyor: Abdan Kadısının yüzüne sinek kondu ve "Allah sizinle
kabirleri çoğaltsın!9 dedi.
* * *
İbn Halef, bazı râvilerden şöyle aktarıyor İki kişi Harr an Kadısı Ebu Atuf a
şikâyette bulunurlar. Onlardan biri, "Allah Kadıyı iyi etsin) Bu, benim horozumu
kesti. Ondan hakkımı al" deyince, "Zabite gidin; çünkü kan işlerine zabit
bakıyor!" dedi.
Hınıs Kadısı
Ebul-Fazl, babasından aktarıyor: Halife Me'mun, Hıms halkından birine kadılarım
sordu. Adam, "Ey mü'min-lerin emiri! Kadımız anlamıyor; anlayınca da
evhamlanıyor" dedi. Halife, "Yazıklar olsun! Bu nasıl olur?" deyince adam şöyle
anlattı: "Birgün bir adam geldi. Birinden yirmidört dirhem alacağı olduğunu
söyledi. Borçlu da bunu kabul etti. Borcunu ödemesini emredince adam şöyle dedi:
'Allah, Kadıyı iyi etsin. Benim bir eşeğim var. Onunla günde dört dirhem
kazanıyorum. Bir dirhemini eşeğe, bir dirhemini kendime harcıyor ve iki
dirhemini onun için biriktiriyorum. Para tamam olunca adam kayboldu ve parayı
harcadım. Kadımızın onu oniki gün hapsetmesinden başka çare bulamıyorum. Onu
hapsedin ki, parasını biriktirip, ödeyeyim.' Kadı, adamı oniki gün hapsetti.
Parayı biriktirip ödedi. Me'mun bu olaya güldü ve kadıyı azletti.*
Sanığın Yerine Komşu Yemin Etsin
Ebu Bekir el-Hezlî anlatıyor: Semama b. Abdullah b.
(87) Muhammed b. Ahmed b. Ömer b. Hüseyin b. Halet el-Bağdâdî el-Katü.
Tarihçidir. Bağdat'ta doğmuş ve ölmüştür (H. 634). Bu kitabın yazarı Îbnül -Cevzf
den ders almış ve birçok eserini okumuştur. Geniş bilgi
için bkz. Şecârâtu'z-Zekeb s. 162
tBNÜ'L-CBVZİ / AHMAK VE DALGINLAR KİTABI
Enes, Bilâl b. Ebî Bürde(Wden önce Basra kadısıydı. Ahmak biriydi. Kadının biri
gelip, birine emanet bıraktığını ve şahidi olmadığını iddia etti. Kadı adama
yemin ettirmek isteyince kadın, "O, kötü biridir; yemin eder ve benim hakkım
kaybolur. Onun yerine komşusu Ishâk b. Süveyd'89),e yemin ettirin!" dedi. Kadı,
tshâk'ı çağırttı ve yemin ettirdi.
Kur'a ile Hüküm Veren Kadı
Ebul-Hayr el-Hayyad arkadaşlarından aktarıyor: Tâ -
hert(90) şehrine girdim. Oralı olan bir kadısı vardı. Suç işleyen, ancak
işlediği suçun cezası Kıır'ân'da ve hadislerde bulunmayan biri getirildi.
Fakihleri çağırdı ve "Bu adam öyle bir suç işlemiş ki, Allah'ın Kitabı'nda belli
bir hükmü yoktur, görüşünüz nedir?" dedi. Fakihlerin tamamı "İş, sana aitti r,"
dediler. Kadı, "Kur'ân'ı üç kere karıştırmayı, sonra rastgele bir yer açmayı ve
ne çıkarsa onunla hüküm vermeyi düşünüyorum," dedi. "Doğruya erdin" dediler ve
Kadı düşündüğünü yaptı. Kur'ân'ı açtı ve "Onun havada olan burnunu yalanda yere
sürteceğiz*91*" âyeti çıktı. Adamın burnunu kesti ve salıverdi!
Tek Şahit, Hakkın Yansım Tesbit Ediyor
Bize ulaştığına göre adamın biri, başka birini kadıya getirir ve otuz dinar
alacağı olduğunu iddia eder. Adam, tek şahit getirir. Bunun üzerine kadı,
"İkinci şahidi g etirinceye kadar ona onbeş dinar öde!" der.
(88) Bilâl b. Ebi Bürde Amir b. Ebi Musa el-Eş*aıl Basra Emiri ve Kadısıydı.
Sika hadis râvisiydi, ancak iyi Ur kadı değildi. Hapiste H. 126 yılında vefat
etti.
(89) Basrah bir fakihtir. îbn Ömer ve daha başkalarından rivayette bulunmuştur.
H. 131 yılında vefat etmiştir.
(90) Cezayir'de bir şehirdir. Eskisinin enkazı üzerine kurulmuştur. Cezul
dağının eteğinde ve kıble cihetinden ge!en Mey ne nehrinin kenarında -dır. Şair
Baki b. Hammad Tâhiretî oraya nisbet edilmiştir.
(91) Kalem, 16.
Altıda Bîr Ne Demek
Arkadaşlarımızdan fakih olan biri anlattı: Kadının görevlilerinden biri bana
geldi. Altıda bir hisse bulunan bir miras sorusu -mes'elesi- sordu ve "Altıda
bir ne demek?" dedi. Ben de: "Dinardan üç kırat ve bir tane ve ayrıca altı
sekimden bir sehim," dedim. "Bunu bana yaz ki öğreneyim," dedi Ben de: "Allah'a
yemin olsun ki, onu sana yazmayacağım!" dedim.
ÎBNÜ'L-CEVZf / AHMAK VB DALGINLAR KİTABI
12. AHMAK KÂTİP VE ODACILAR
Ahmak Kâtip
Antakyah Hüseyin b. Sümeyda' anlatıyor: Antakya'da Halepli bir görevli ve ahmak
bir kâtibi vardı. Müslümanların savaşa giden iki gemisi batmıştı. Kâtip, emire
durumu bildirmek için mektup yazmış ve şöyle demişti: "Rahman ve Rahim olan
Allah'ın adıyla. Ey Emir! Allah seni aziz kılsın. Bil ki, iki tane gemi denizde
alabora oldu, yani dalgaların şiddetli olması nedeniyle battı. İçindekiler helak
oldular, yani telef oldular."
Halep Emiri de şöyle cevap yazdı: "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.
Mektubun geldi; yani ulaştı. Onu anladık; yan i okuduk. Kâtibini terbiye et; yani
cezalandır. Onu değiştir, yani azlet. Çünkü o akılsızdır; yani ahmaktır.
Vesselam; yani mektup bitti.9
Karganın ötmesine İzin Veren Bekçinin Cezası
Abdullah b. Muhammed b. Sûrî anlatıyor: Birgün Sehl b. Bişr'i gördüm. Ev in
önündeki bahçe duvarında öten kargadan cam sıkılmıştı. Bekçiyi çağırttı. Bekçi
gelince, "Neden şu karganın ötmesine izin veriyorsun?" dedi. Bekçi: "Efendim,
benim günahım ne? O, bu kapıdan girenlerden değil ki suçu bana ait olsun. Onun
ötmesine nasıl engel olayım?" dedi. Bu-
nun üzerine "Kafasını eğin!" dedi ve şiddetlice tokat atmaya başladı.
Bağışlaması için araya girilinceye kadar onu tokatladı.
Ay'ı Gördüğünüze Şehâdet Etmeniz Cezalandırılmanıza Neden Olur
Ebu Ali en-Nümeyrî anlatıyor: Şevval ayının hilâlini gözetledik. Hilâli
gördüğümüze şehâdet etmek için Abdulla -hoğlu Suvar'a geldik. Dedi ki: "Siz deli
misiniz? Daha emir saçlarım boyamadı ve hazırlanmadı. Eğer sizi görürse iki yüz
sopa vurur, çabuk buradan gidin!" Oradan ayrıldık ve insanlar bayram günü oruç
tuttular!
Muttaki Ahmağın Şehadeti Kabul Edilmez
Ebu Bekir en-Nakkâş anlatıyor Kadı Abdullah b. Mes'ud'a: "Namuslu ve takva
sahibi ahmağın şahitliğini caiz görüyor musun?" denildi. "Hayır! Görmüyorum.
Bunu size ispatlayacağım," dedi ve hizmetçis ine Ebul-Verd Hacibfyi çağırmasını
emretti Bu zat ahmak biriydi. Yanma gelince "Dışarı çık, rüzgâr nedir, bak"
dedi. Dışarı çıktı, içeri gelip şöyle dedi: "Rüzgâr, güneye karışan kuzeydirr
Bunun üzerine "Ne diyorsunuz? Böyle birinin şehâde-tini caiz göreyim mi?" dedi
ve benzer bir hikâyeyi îbn Kutey-be'nin de anlattığım söyledi.
* * *
Ebu Ahmed el-Hârisî'den aktarılmıştır: Deylemli bazı kâtiplerle beraber
oluyordum. Birgün -birinin- yemin ederken şöyle dediğini işittim: "Allah'tan
başka ilâh yoktur. Yani bo şanma ve azad etmeyi kastediyorum!"
İBNÜt-CKVZ! / ASMAK VB D ALO IN LAK KİTABI
Komutan Öküz, Eşi İnek
Birgün kurban bayramıma yaklaşması nedeniyle kurbanların -etlerin- dağılması
hususunda arkadaşının evinde -taksim- yazısı yazdı ve şöyle dedi: "Komutan ök üz,
hanımı inek, oğlu oğlak, kızı keçi ve kâtip teke!"
Dedim ki: "Efendim,,bunu size Cebrail mi öğretti?* Ne dediğimi anlamadı ve ondan
kurtuldum.
Yazma Bilmeyen Becerikli Kâtip
Ebu Ahmed anlatıyor: Deylem komutanlarından birinin şöyle dediği bana ulaştı:
"Kâtibim, hayvanlar ve mal satın alma konusunda insanların en beceriklisidir.
Sadece bir ayıbı var; okuma yazmayı bilmiyor.9
Haccac'a Arkadaşı İçin Taziye
Abdullah b. ibrahim el-Mevsilî anlatıyor: Haccac'ın bir arkadaşı musibete maruz
kalmıştı. Yamnda Abdu lmelik'in elçisi vardı. Haccac: "Keşke biri bana mısralarla
tesellide bulunsa," dedi. Şamlı elçi, "Ben söyleyeyim mi?" deyince "Söyle,"
dedi.
Bunun üzerine şöyle dedi: "Her arkadaş, arkadaşından ayrılır. Ölür veya basma
bir şey gelir. Ya evden düşer ya da ev üzerine düşer. Ya kuyuya düşer ya da
bilmediği birşey olur." 23£ t
Haccac: "Sıkıntımdan daha acı sözlerle teselli ettin. Yazık; mü'minlerin emiri
senin gibisini elçi göndermiş!0
Allah Seni Aziz Etsin, Eşeği Burak
Bazı kitaplarda şöyle yazar: Kudâme b. Z eyd içecek alması için uşağım merkebe
bindirir ve Katrabl şehrine gönde -
rir. Uşak gidip içeceği alır. Şehrin kapısına gelince görevli önüne çıkar,
içecekleri döker ve onu hapseder.
Bu durum Kudâme b. Zeyd'e ulaşınca şöyle yazar: "Rahman ve Rahim olan Alla h'ın
adıyla! Rahmetiyle sana feda dayım. Katrabl şehrinin emiri, elh sopa vurdukları
ve deri kaplarım del dikleri kölemden daha kuvvetlidir. Allah, seni aziz etsin!
Allah'ın izniyle, eşeğimi bırakman çok isabetli bir karar olurP
Doktora Mektup
"Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Bana ve size yazık! Ne mutlu sana, elli
mak'ad ilaçları içtim. Midem, göz* lerim ve kafam parçalanıyor acıdan. Bana
gelmekte geç kalma. Çünkü ben öleceğim ve bensiz kalacaksın! Allah'ın ina -
yetiyle başardı iş yaptın!"
Arkadaşa Kısa Mektup
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla! Allah beni, sana feda kılsın. Eğer unutma
olmasaydı bildirmek için sana kendim gelirdim; vesselam."
Özür Mektubu
el-Mütevekkil, Muhammed b. Abdullah'a mektup yazar ve ondan aslan isten "Lâ
ilahe illallah ve Allahümme sallı al â Muhammed makamında kurtuldun. Onun
fidyesi benim katımda ne aslan ne kaplandır; istediğim, yarım dirhem
ağırlığıdır. Efendim! Sanma ki az şeyde sana karşı cimrilik ediyorum."
Muaviye b. Mervan, el-Velid b. Abdulmelik'e mektup yazar ve şöyle der: "Sana
kırmızı ve sıcak elbise gönderiyorum!^
ÎBNÜTL-CEVZÎ / AHMAK VB DALGINLAR KİTABI
Biz İyiyiz, Ancak Ailenin Çoğa öldü
Adamın biri, babasına Basra'dan mektup yazar ve şöyle der: "Babacığım, Allah'ın
yardım ve kuvvetiyle Uz iyiyiz. Senden sonra iyilikten başka birşey olmadı bize.
Sadece duvarımız annemin, küçük kız ve erkek kardeşimin, cariyenin, eşeğin,
koyunun ve horozun üstüne uçtu! Sadece ben kurtuldum!"*
Kralın Oğlundan Mektup
Allah, rahmetiyle kötülükleri sana verdi. Ben Allah'ın Elçisi -ki ondan başka
ilah yoktur- hakkı için seni dedem el-Mütevekkil'den daha çok seviyorum. Sana
çok çok nebiz geldiğini duydum. Ben onun yansım çok çok seviyorum. Hayatım senin
üzerine; bana Mr deste veya beş kutu, altı veya yedi veyahut daha çok yetişmiş
at yükü, bunlar da olmazsa üç tane beşlik gönder. Beni boş çevirme, kızarım.
Allah'ın izniyle başarılar."
13. GAFİL MÜEZZİN
Muhammed b. Halef anlatıyor: Müezzinin birine, "Sesin duyulmuyor; biraz sesini
yükseltsen" denilince, "Ben sesimi bir mil uzaktan duyuyorum!" dedi.
Bir kişi ezan okuyup, bitirdikten sonra koşan bir müezzin görür ve "Nereye?"
diye sorar. Müezzin, "Sesimin nereye kadar ulaştığım öğrenmek istiyorum!" der.
* * *
Sureyh b. Yezid anlatıyor: Said b. Sinan el-Mehdî, Hıms Camii'nin müezziniydi.
Salih biriydi. İnsanları sahura kaldırır ve şöyle derdi: "Tencerelerinizi saçın.
Ezanı okumadan acele yemeğinizi yiyin ki, Allah yüzünüzü karartıp da
kızmayasmız!"
¦ * *
Ebul-Aynâ anlatıyor: el-Medenî, imamın arkasında saftaydı. İmam birşey
hatırladı. Namaz esnasında el-Mede-nf yi namaza devam etmesi için yerine geçirdi
Uzun süre kıyamda bekledi İnsanlar yorulunca "Sübhanallah" dediler; ancak yine -
rükûya gitmek için- hareket etmedi. Namazdaki-ler el-Medenî'yi çekip başkasını
yerine geçirdiler. Sonra "Niçin böyle yaptın?" diye çıkıştıklarında "Ben
gelinceye kadar yerimi bekle dediğini sandım!" dedi.
ÎBNÜt-CEVZİ / AHMAK VB DALGINLAR KİTABI
A'meş Ağır İmamın Arkasında Namaz Kılıyor
Mendel b. Ali(ö2) anlatıyor: A'meş birgün evinden erkenden çıkıp, namaz kılmak
için Beni Esed Camii'ne geldi. Müezzin kamet getirmişti. Namaza durdu. İmam,
birinci rek'atta Bakara Sûresini, ikinci rek'atta Âl-i İmran Sûresini okudu.
Namaz bitince İmama "Allah'tan korkmuyor musun? Peygamber (s.a)'in 'Kim namaz
kıldırma uzatmasın. Çünkü arkasında yaşlı, hasta ve ihtiyaç sahibi olabilir/
buyurduğu hadisi duymadın mı?" dedi. İmam da "Allah (c.c), 'Şüphesiz o (sabır ve
namaz) Allah'a saygıdan kalbi ürperenler dışında herkese zor ve ağır gelen bir
görevdir***/ buyurmuştur," deyince A'meş, "Ben , Allah'a saygıdan kalbleri
ürperenlerin sana elçisiyim ve sen çok yavaşsın!" dedi.
Ey Tmnmf Namazı Uzatma
Câhız, Ebu'l-Anbes'ten(94) rivayet ediyor: Komşularımızdan biri, uzun sakallı ve
ahmaktı. Mahalle mescidinde ezanları okuyor ve namazları kıldırıyordu. Hep uzun
sûreleri okurdu. Birgün yatsı namazım uzattı. Namazdakiler sıkıldı ve "Buradan
git ki yerine başkasını getirelim. Çünkü sen uzun okuyorsun!" dediler. "Daha
uzun okumayacağım," deyince bıraktılar. Ertesi gün Fâtiha'yı okudu. Fâtiha'dan
sonra uzunca düşündü ve "Abese'yi okumama ne dersiniz?" diye seslendi. Namazda
oldukları için hiç kimse seslenmedi. Kendisi gibi uzun sakallı ve ahmak biri,
"Zarif biri oraya uğradı!" dedi.
(92) Mendel b. Ali el-Anzî, Ebu Abdullah. Hadis râvilerindendir. Rivayetlerinin
sıhhati konusunda ihtilâf edilmiştir. Hadis ilminde kitap yazmıştır. H. 167
yılında vefat etmiştir. Bkz. ez -Zeria 6/368.
(93) Bakara, 45
(94) Muhammed b. İshâk b. İbrahim es -Sayramî, Ebu'l-Anber. Kufelidir. Edebiyatçı
ve şairdi. Yıldızlama ilmini bili rdi. Birçok eseri vardır. Müneccimlere Reddiye
onlardan biridir. H. 275 yılında vefat etti. Bkz. Tarihli Bağdâd I, 238.
Imam Uzatınca Cemaat Kaçtı
İmamın biri namaza durdu. Fâtiha'dan sonra Yusuf Sûresi'ni okumaya başladı.
Cemaat namazı terketti. Cemaatin ayrıldığını hissedince "Sübhanallah" dedi ve
İhlâs Sûresi'ni okumaya başladı. Cemaat geri döndü, imamla beraber namazı
kıldılar.
Şaşırdı ve Tekrar Etmeye Devam Etti
İmamın biri namazda Tekvir Sûresi'ni okumaya başladı. "Nereye gidiyorsunuz?"
âyetine gelince takıldı ve tekrar etmeye başladı. Güneş doğuncaya kadar tekrar
etti. Namaz kılanlardan birinin yanında deriden bir tecen (kap) vardı. Onunla
imamın kafasına vurdu ve "Ben gidiyorum; onların nereye gideceğini ise
bilmiyorum!" dedi
İBNÜlrCEVZİ / AHMAK VS D ALGINLAR KİTABI
14. gafîl ve dalgın bedeviler
Bedevi ve Tersi
Ebu Osman el-Mâzinî(96> anlatıyor: Bedevinin biri, Bas-ra'daki akrabaarının
yamna geldi Akrabaları gömlek diktirmesi için kumaş verdiler. Kumaşı alıp
terziye gitti. Terzi ölçüyü aldı ve kumaşı kesti. "Niçin kumaşımı kestin?" diye
sorunca terzi, "Kesilmeden elbise dikilmez!" dedi Bedevinin elinde büyük bir
sopa vardı. Onunla terziye vurdu ve yaraladı. Terzi, elbiseyi atıp kaçtı. Bedevi
arkasına düştü ve şöyle seslendi:
"Böylesini ne gördüm ne işittim!
Geçmiş asırlarda
Bak eşeğin işine,
Geldim diktirmek için elbise
Kesti onu ahmak gibi
Vurdum yanımdaki sopayla
Kaçtı arkasını dönüp kapıya
Kumaşımı kesip oturacak mı
Güven içinde!
Hayır! Yemin olsun ki,
Ahzab'ı indirene."
(95) Bekir b. Muhammed b. Habib b. Bakiyye Ebu Osman el Mazın i. Nahiv
âlimlerindendi. Birçok eseri vardır, el-Uruz onlardan biridir. H. 249 yılında
vefat etmiştir.
Cömert Hibesinden Dönmez
Asma! anlatıyor: Namaz kıldıran bir bedeviye uğradım ve beraber namaz kıldım.
Namazda Şems Sûresi'ni okudu ve Kur'ân'dan olmayan bir ilâve yaptı. Dedim ki:
"Bu okuduğun Kur'ân'dan değildir." O da "Bana öğret0 deyince, Fatiha ve İhlâs
Sûresini öğrettim. Birkaç gün sonra tekrar uğradığımda namazda sadece Fatiha
Sûresini okuyordu. "Diğer sûreye ne oldu? " diye sorduğumda, "Onu amcaoğluna
verdim. Cömert, hibesinden dönmez!* dedi.
Bedevi Annesini Dövüyor
AsmaS anlatıyor: Annesini döven bir bedevi gördüm. "Ey sen! Anneni mi
dövüyorsun?" dediğimde, "Sus! Benim terbiyem üzere yetişmesini istiyorum!9 dedi.
Bedevinin Kabe'deki Duası
Asmaî anlatıyor: Bedevinin biri hacceder. Herkesten önce Mekke'ye gelir.
Kabe'nin örtüsünden tutunur ve "Ey Rabbim! İnsanlar seni sarmadan beni bağışla!"
der.
Nahivciler Zındıktır
Ebu'z-Zinâd(96) anlatıyor: Bedevinin biri Medine'ye gelir. Fıkıhçılarla oturur,
sonra onlardan ayrılır. Nahiv (gramerlerle oturur, "marife ve nekire"
dediklerini duyunca, "Ey Allah düşmanları! Ey zındıklar!" dedi.
(96) Abdullah b. Zekvan el-Kurasî el-Medenî. Büyük muhaddislerdendi. Mus'ab ez-
Zübeyrî, "Medine'nin fakihiydi" demiştir. el-Leys ise şöyle diyor: "Ebu'z -
Zinâd'ı gördüm. Arkasında fıkıh, şiir ve dil talebelerinden üç yüz tabii vardı.n
H. 131 yılında vefat etmiştir.
tBNCL-CEVZÎ / AHMAK VE DALGINLAR KİTABI
Tâilerin Husûmeti
Alâ b. Said anlatıyor: Tâilerden bir -çift- karı koca güneşli bir günde oturur.
Karısı: "Vallahi, şayet mahalle yarın göçerse kumaşlarım ve yünlerini satın
alacağım. Onları yıkayacağım, eğirip dokuyacağım. Pazarlara gönderip
sattıracağım ve parasıyla genç deve alacağım. Şayet ona bind ikten sonra göçecek
olursa onlarla beraber ben de göçeceğim,9 dedi. Kocası da "Oğlum ve beni açıkta
mı bırakacaksın?" diye sorunca "Evet, Vallahi!" dedi Kocası, "Hayır!
Bırakmayacaksın!" dedi ve tartışmaya başladılar. Adam, karışım dövmeye başladı.
Kadının annesi geldi "Ne yapıyorsunuz?" diye sordu ve bağırdı: "Ey filanca!
Kızımı kazana ve Allah'ın verdiği rı-zıktan dolayı niçin dövüyorsun?" Mahalle
toplandı. Niçin böyle yaptıklarım sordular. Durumu haber verdiklerinde "Yazıklar
olsun size! Daha mahalle göçmedi. Düşmanlıkta acele ettiniz!" dediler.
Karışım Allah Rızası için Boşadı
Asma! anlatıyor: Kııreyş'ten bir grup, memleketlerine gittiler. Beni Gifar'dan
bir grup da onlarla beraber gitti Yoldayken şiddetli fırtına çıktı, öyle ki
hayatlarından ümit kestiler. Sonra kurtuldular. Kurtuldukları için her kişi bir
kölesini azad etti. Bir bedevi de "Allah'ım! Benim azad edecek kölem yok. Fakat
karım senin rızan için üç talakla boş olsun!* dedi
Bedevi Altın Ocağında Çalışıyor
Bedevilerden biri altın imalâthanesinde çalışır. Ancak altın elde edemez ve
şöyle der: "Ey Rabbim! Şiddetli isteğimden dolayı rızık olarak tembellik
uyuklamasını kaldıracak sarıdan nasip eyle!" Onu san bir akrep sokar. Sabaha
kadar uyuyamaz. "Ey Rabbim! Suç benim; çünkü ne istediğimi belirtmed im. Sana
hamd, sana şükür olsun" dedi. Oradan biri -
1U
si, "Ne yapıyorsun? Allah (ac/ın 'Şükrederseniz -rızkınızı-artınrım> buyurduğunu
duymadın mı?" dedi. Bu sözlerin ardından büyük bir yılan çıkagelince "Ne şükür,
ne hamdol-sun!" dedi
Bedevi ve Kur'ân Okuma
Bedevinin birine, "Kur'ân okumasını biliyor musun?" denildi. Fatiha ve İhlâs
Sûresini güzelce okudu. "Daha başka yerleri okumasını biliyor musun?" denilince,
"Onlardan başkasına senin için razı olmam!9 dedi
Oturarak Kıldığı Namazdan özür Diliyor
Asmaî anlatıyor: Kışın oturarak namaz kılan ve şöyle diyen bir bedevi gördüm:
"Oturarak, abdestsiz kıbleye doğru ima ile
Kıldığım namazdan özür dilerim
Ey Rabbim! Soğuk suya dayanamam
Ayaklarım çekemez dizlerimin yükünü
Ey Rabbim! Çalışacağım
Kaza etmeye seni yaz ortasında
ilahım; eğer yapamazsam serbestsin
Yüzüme vurmada sakalımı yolmada.9
Bedevi Okunmak İstiyor
Bedevinin birini tilki ısırır. Hocanın birine gelir ve okunmak ister. Hoca, "Ne
ısırdı?" diye sorunca, "Tilki ısırdı" demekten utanır "Köpek ısırdı," der. Hoca
okumaya başlayınca "Biraz da tilki ısırması için olandan kat!" der.
* * *
ÎBNÜ*L-CEVZÎ / AHMAK VE DALGINLAR KİTABI
Bazı bedeviler şöyle demiştir: "Bizim bir hurmamız var. Ağzına koyunca tadı ta
topuğuna varırP
Başkasını Gönder de Bizi Kurtar
İmamın biri namazda "Biz Nuh'u kavmine gönderdik*9^..." âyetini okur ve burada
takılır. Arkasında namaz kılan bir bedevi, "Nuh gitmiyor. Başkasını gönder de
bizi kurtar!" der.
Rabbime Ağırlık Etmek İstemem
Bedevinin biri duasında şöyle dermiş: "Allah'ım! Sadece bana mağfiret et."
"Duayı umûmi yapsan ya? Allah'ın ba-ğışlaması geniştir" denildiğinde, "Rabbime
ağırlık etmekten hoşlanmıyorum!" der.
# * *
Bedevinin biri Mekke'de sadece annesi için dua eder. "Babamn suçu ne?" denilince
"O, kendi başının çaresine baksın !" der.
Bedevi Kabe'de Dua Ediyor
Muhammed b. Ali'den anlatılır: Bu zat tavaftayken bir bedevi görür. Elbisesi
kirli, hiçbir şey yapmaksızın Kabe'ye bakmaktadır. Sonra gelip örtülerden
tutunur, başını göğe çevirir ve şöyle der:
"Utanmıyor musun, sana bakıyordum
Yalvarıyorum Rabbim bilmektesin.
Namazı sürekli kılar oruç tutarım
Bana elbise, mes verirsen.
(OT) Nuh, 1.
Eğer vermez; bu hâl üzere bırakırsan Kim kınayabilir namazın terkinden. Doyurup,
isyan eden çocuklarını Aluc'un Bırakır mısın, babası temim olan ihtiyarı
Rabbini Yeren Gafil
Gafil -ahmak- birinin eşeği hasta olur. Eşeği iyileşirse on gün oruç tutacağım
nezreder. Eşeği iyileşir. On gün oruç tutar. Orucu bitince eşek ölür. Bunun
üzerine, "Ey Rabbim! Benimle oyun oynadın. Ramazan geliyor. Ramazanın en has on
gününü tutmayacağım!" der.
Namazı Bozup JŞfffr™ Bedevi
Bedevinin biri imamla namaza durur. Adı Mücri-men'dir. imam, Mürselât Sûresini
okumaya başlar. "Biz öncekileri helak etmedik mi?" âyetini okuyunca bedevi, bir
arka safa geçer. "Sonra arkadakileri de onların arkasına takacağız" âyetini
okuyunca orta safa geçer. "İşte biz mücrimlere -suçlulara- böyle yaparız"
âyetini okuyunca namazı bırakıp kaçar ve "Kastedilenin benden başkası olduğunu
sanmıyorum!" der.
Bedevi, Fil Sûresi'ni Uzun Sanıyor
Bedevinin biri cemaatle öğlen namazım kılar. İmam, Bakara Sûresi'ni okur.
Bedevinin acil işi vardır ve işi kaçırır. Ertesi gün mescide gelir. İmam Fil
Sûresi'ni okumaya başlayınca namazı bırakır ve "Dün Bakara (İnek) Sûresi'ni
okudu; namaz öğlen sonuna kadar sür dü. Bugün Fil Sûresi'ne başladı. Gece
yarısına kadar namazın biteceğini sanmıyorum!" der.
tBNÜt-CEVZİ / AHMAK VB DALGINLAR KİTABİ
Salih ve Gafil Bedevi
Bedevinin biri namaz kılıyordu. İnsanlar onu övmeye, sâlihlikle vasfetmeye
başladılar. Bedevi namazı kes ti ve "Ayrıca ben oruçluyum!" dedi
Gece Kalkan Bedevi
Bazı insanlar gece namazım konuştular. Yanlarında bedevi biri vardı. Bedeviye
"Gece kalkıyor musun?" diye sordular. "Evet, kalkıyorum," dedi. "Kalkınca ne
yapıyorsun?" diye sorduklarında "Tuvaletimi yapıp, tekrar yatıyorum!" dedi.
Câhiliye Döneminde Tapılan Taşı Saklıyor
İshâk el-Mevsilî anlatıyor: Nizâr ve Yemenli bazı kimseler, Câhiliye putlarım
hatırladılar. Ezdli olan biri, "Ben, kavmimin taptığı taşı hâlâ saklıyorum,"
dedi. "Onu saklamaktan ne umuyorsun?" diye sorduklarında "Ne olacağı bilinmez
ki!" dedi.
En Güzel Ölüm
Ebu Ömer ez-Zâhid anlatıyor: Bedevinin biri, "Allah'ım! Beni, babamın öldüğü
gibi Öldür!" dedi. "Baban nasıl öldü?" diye sorduklarında "Bir oğlak yedi, bir
tulum su içti ve karnı tok, yüreği ıslak ve -güneşte- ısınmış olarak Allah'a
kavuştu!" dedi.
15. gafil ve dalgın hikayeciler
Hikayeci Seyfeveyh
Onunla dalgınlığın örneklemesi yapılırdı. Muhammed b. Abbas b. Hayeveyh
anlatıyor. Seyfeveyh'e denildi kî: "insanlara -ilim ehline- yetiştin. Niçin
onlardan rivayette bulunmuyorsun?" Dedi ki: "Yazın; Şüreyk Mugire'den, Mugire
ibrahim b. Abdullah'tan benzerini eşit olarak bana haber verdi* "Ne gibi?" diye
sorduklarında "Böyle işittim, böyle rivayet ediyorum" dedi
* * *
îbn Halef anlatıyor: Adamın biri düğünden geldi. Seyfeveyh, düğünde ne yediğini
sordu. Adam anlatmaya başla* yınca "Keşke kamındakiler -şimdi- boğazımda olsa!"
dedi
Hikayecinin Temennileri
îbn Halef anlatıyor: Hikayeci Abdulaziz şöyle dedi: "Keşke Allah beni
yaratmasaydı da ben şimdi şaşı olsaydım!"
Bunu îbn Gıyas'a anlattım, şöyle dedi: "Ne kötü söylemiş! Allah'tan başka ilâh
yoktur. İstedim ki Allah beni yaratmasaydı da şimdi kör, elleri ve ayakları
kesik olsaydım."
iBNUX-CEVXl / AHMAK VB DALGINLAR KİTABI
Seyfeveyh'in Dalgınlıkları
Ebul-Abbas b. Meşrûh anlatıyor: Seyfeveyh, evine öğ -lenleyin un satın alır.
Akşam eve gelir ve yemek ister. "Odun olmadığı için ekmek yapamadık"
dediklerinde "Madem öyle, çörek yapsaydınız ya!" dedi.
* * *
Ebu Mans ur es-Seâlibî anlatıyor: Adamın biri Seyfe-veyh'e, "Allah'ın Kitabında
geçen 'el-Gıslîn*0 ne demek?" diye sordu. Dedi ki: "Tam uzmanına tesadüf ettin.
Mekkeli fakih bir ihtiyara sordum, yanında ne azından ne de çoğundan bulunduğunu
söyledi."
* ¦ *
Seyfeveyh, eşeğin üzerinde kabristana geldi. E şek, kabrin birinden ürktü. "Bu
kabirdekinin baytar olması lâzım!" dedi.
* * *
İmamın biri, namazda, "Onların yüzleri sanki karanlık geceden bir parçaya
bürünmüştür..." âyetini okudu. Bunu duyan Seyfeveyh, "Vay be, gece namaz kılmak
için insanların başına neler geliyor!*8*" dedi
Biri, "Sanki onlar yakut ve mercandırlar*** âyetini okudu ve Seyfeveyh, "Onlar,
sizin günahkâr karılarınızın aksinedir" dedi
* * *
Seyfeveyh'e denildi ki: "Cennet ehlinin cam hamur işi çekerse ne yaparlar?"
"Allah hurma şırası, un v e pirinçten ırmaklar gönderir; "Yapın, yiyin ve bizi
mazur görün* buyurur," dedi.
(*) Cehennemliklerin yiyeceği kanlı irin.
(98) Yunus, 27.
(99) Rahman, 58.
Hikayeci Ebu Ahmed et-Temmar
Muhammed b. Halef anlatıyor: Ebu Ahmed et-Temmar şöyle dedi: "Peygambe r (s.a)
komşu hakkını o kadar büyüttü ki, burada zikretmekten vallahi utanıyorum!"
Bilgiyi Naklediyor, Amel Etmiyor
tbn Halef anlatıyor: Ebu Ahmed et-Temmar, Medine'de kıssa anlattı ve şöyle dedi:
"Ebu Hureyre, kızının parmağında altın yüzük gördü ve 'Ey k ızım! Altın yüzük
takma; o ateştir/ dedi" Böyle konuşurken eli açıldı parmağında altın yüzük
vardı. Oradakiler, "Bize altın yüzüğü yasaklıyorsun ama kendin takıyorsun?"
deyince, "Ben Ebu Hureyre'nin kızı değilim ki!" karşılığını verdi.
Kur'âıı'ı Kafadan Yorumluyor
Muhammed b. Cehm, Ferra'dan naklediyor: Bizim orada Kur'ân'ı kafasına göre
tefsir eden biri vardı. "Dini yalanlayanı gördün mü?100*" âyeti sorulunca
"Vallahi, o çok kötü biri!" dedi. "işte o, yetimi itip kakar" âyeti sorulunca
"Ona şaşıyorum!" ded i
Yusuf u Yiyen Kurdun Adı
Abdurrahman b. Muhammed el-Hanefî anlatıyor: Hi* kâyeci Ebu Ka'b, hikâye anlattı
ve "Yusuf (a.s)'u yiyen kurdun adı şu ve şuydu," dedi. Oradakiler "Yusuf u kurt
yemedi ki" deyince "O halde Yusuf u yemeyen kurdun adı!" dedi.
Câhız, hikayeci Ebu Alkame'den, kurdun adının Hacu-ne olduğunu aktarmıştır.
(100) Maun, 1*2.
İBNÜTr-CEVZf / AHMAK VE DALGINLAR KİTABI
İhlâs Sûresi*ne İki Oturum Lâzım
Alâ b. Salih anlatıyor. "Abdül-Ala b. Ömer, hikayeci biriydi. Birgün hikâye
anlattı ve sözleri sona ermek üzereyken şöyle dedi: "Bazı kimseler benim Kur*ân
okuyamadığımı iddia ediyorlar. Allah'a çok şükür, hem de çok güzel okuyorum."
Sonra Besmele çekti. İhlâs Sûresi'nin birinci âyetini okudu ve takıldı. Arkasını
getiremeyince "Kim İhlâs Sûresi'nin sonunu öğrenmek istiyorsa filanca sohbetime
gelsin!* dedi.

Garip Bir Dua
Adamın bîri hikayeciye gelir. Hikayeci: "Onu yudumlamaya çalışacak, fakat
boğazından geçmeyecek...mıyn âyetini okuyunca "Allah'ım! Bizi, onun yutmaya
çalıştığı, fakat boğazından ge çmeyenlerden eyle!" dedi
Ahmak Hikayeci
Câhız anlatıyor: Ahmak bir hikayeci, Musa (a.s) ile Firavundun kıssasını
anlatıyordu. Dedi ki: "Firavun kuru yoldan denizin ortasına varınca Allah, (c.c)
denize kapanmasını emretti. Hemen su onun üstüne çıktı. Firavun camış gibi
yellenmeye başladı. O yellenmeden Allah'a sığınırım!"
* * *
Yine Câhız anlatıyor: Kufe'de hikâye anlatan biri şöyle dedi: "Allah'a yemin
olsun ki, Ali'yi seven bir yahudi ölse, sonra cehenneme girse, cehennemin ateşi
ona zarar vermez."
Ahmağın Şeytana Hükmü
Hikayecinin biri şöyle der: "Ey insanlar! Yemek ve içeceğe, adı anılırsa, Şeytan
yaklaşmaz. Tuzlu pirinç ekmeğini
-:-—-ıı. -
(101) İbrahim, 17.
yiyin ve Besmele çekmeyin. O, sizinle beraber yer. Sonra Besmele çekerek su için
ki Şeytan -tuzlu pirinç ekmeğini yedikten sonra - susuzluktan ölsün!"
Hikayeci Ebu Salim
Birgün hikâye anlatıyordu. Dedi ki: "Ey Ademoğlu! Ey zina çocuğu! Mübarek
melekten utanmıyor musun da kötü amel işliyorsun?"
* * *
Ebu Salimin evinin kapısı çalınır. Gidip mescidin kapışım söker. Niçin böyle
yaptığı sorulunca, "Çünkü bunun sahibi kapımı kimin söktüğünü biliyor!" der.
Eşya'yı Sormayın
Vaizin birine "Neden U£İ kelimesi sarfedilmiyor?" diye soruldu Soruyu anlamadı.
Biraz düşündükten sonra "İnkarcılar gibi soru sormayın . Çünkü Allah (c.c), Ey
iman edenler! Açıklanırsa hoşunuza gitmeyecek olan şeyleri sormayın../102*
buyurmaktadır," dedi.
Her Şeyi Kapsayan Dua
Bazı şeyhler şöyle anlatmıştır: Hikayecinin birine dua etmesi için pusula
yazılır. Hamile bir kadın için duâ etmesi istenir. Hikayeci pusulayı okur.
Arkasını çevirince doktorun yazdığı bir ilacın kullanma tarifini görür. Tarifle
"Kınbîl, Haşyerûk ve Eftimûn* yazmaktadır. Bu kelimelerle duâ etmesinin
istendiğini sanır ve "Ey Rabbim! Kınbîl, Haşyerûk, Eftimûn!" diye du â eder.
(*) Arapça dilbilgisin de eşya kelimesi "gayri munsariT kelimelerdendir. (102) M
aide, 101.
İBNÜT-CEVZt / AHMAK VK DALGINLAR KİTABI
16. zâhİdlîk Taslayan Gafîller
Ebu Abdullah el-Mezâbilî
Ali b. Muhsin et-Tenûhî anlatıyor: Bizim Lükâm dağında Ebu A bdullah el-Mezâbilî
adında biri vardı. Gecevakti şehre gelir, çöpleri karıştırır, bulduklarım alır,
temizler ve yerdi. Hayatım çöplerden bulduğu yiyeceklerle devam ettirirdi. Yahut
dağa çıkar, oradaki kır meyvelerini yerdi Salih ve zâhid biriydi; fakat akl ı
kıttı.
Antakya'da Musa ez-Zekûrî adında biri vardı. Komşusu -el-Mezâbilî gibi- çöpleri
karıştırırdı. Musa ez -Zekûrî ile aralarında kötülük oldu. Gelip durumu el-
Mezâbilî'ye anlattı. O da ez-Zekûrfye beddua etti. İnsanlar her cuma günü onu
kızdırır, o da onlara beddua ederdi, insanlar, ez-Zekûrfye beddua ettiğini
duyunca onu öldürmek ve evini yağmalamak için geldiler. el -Mezâbilî, durumu
öğrenince evden kaçtı. Uzun süre meydana çıkmayınca, "Ben el -Mezâbilfyi ortaya
çıkarmasını bilirim; bana yardım edin," dedi. Antakyahlar ne istediğini sorunca,
"Bana yeni bir elbise, misk, ateş ve geceleyin dağda yardımcı olacak birkaç genç
verin," dedi. İstediğini verdiler. Gece yarısı olunca el -Mezâbilfnin saklandığı
mağaranın üzerine çıktı. Buhar yaptı ve miski mağaraya -buharla karıştırarak-
serpti. el-Mezâbilî kokuyu alıp, sesleri duyunca "Allah sana afiyet versin! Sen
kimsin?" diye sordu. "Ben Cebrail'im, Rabbim gönderdi!" dedi. el-Mezâbilî hiç
şüphe etme-
di, ağlamaya ve duâ etmeye başladı. Sonra "Ey Cebrail! Ben kim oluyorum ki,
Rabbim seni, bana göndersin?" dedi. ez-Ze-kârî "Rahman olan Allah sana selam
ediyor ve diyor ki: 'ez-Zekûrî yarın cennette senin arkadaşın olacak/ diyor."
Bunu duyunca el-Mezâbilî bayıldı. Ertesi gün cumaydı. el-Mezâbilî şehre geldi.
Cebrail'in mesajım haber vererek "ez-Zekûrfye sürtünün. Bana hakkım helâl
etmesini isteyin," dedi. İnsanlar ez -Zekûrî'nin evine gittiler ve helâllik
dilediler.
Kafirin Azı Dişi Uhud Gibi
Ebu Nakkaş, şeyhinden aktarıyor Vâsıt Camii'ndey -dim. İki kişi cehennem hakkın da
konuşuyordu. Onlardan biri, "Allah (c.c)'ın, kâfirlerin cismini büyüteceği, öyle
ki azı dişlerinin Uhud Dağı kadar olacağı bana ulaştı," dedi. Diğeri "O kadar da
değil" dedi. Hamen yanlarında çokça namaz kılan ihtiyar biri vardı. İhtiyar.
"İnkâr etme! A llah her şeye kadirdir..." dedi
Tereddütten Nasıl Kurtuldu
Zührî anlatıyor: Bana Şair Haccac*10^dan ulaştı. Adamın bîri dar bir geçitten
geçer. Geçitin sonunda su akan bir oluk vardır. "Acaba bana isabet eder mi,
etmez mi?" diye tereddüt etti. Tereddütü uzayınca gelip oluğun altına oturdu ve
Tereddütten kurtuldum!" dedi.
Garip Tevazu
Muhammed el-Mahremf104) anlatıyor: Bir yerde oturuyordum. Kötü bir koku aldım.
Baktım ki, adamın biri bıyığı-
(103) Haccac b. Yusuf eş-Şair b. Haccac es -Sakafî el-Bağdâdî. H. 2 59 yılında
vefat etmiştir. Bkz. es -Suzurât 2, 239
(104) Ebu Ca'fer Muhammed b. Abdullah b. Mübarek el-Mahramî. Buharî kendisinden
rivayette bulunmuştur. Haîavan Kadılığı yapmış ve H. 254 yılında vefat etmiştir.
İBtfCL-CEVZÎ / AHMAK VK DALGINLAR KİTABI
nın üzerine dışkı koymuş. "Bu ne?" diye sorduğumda "Rabbime tevazu için!"
karşılığını verdi.
Akıllı Muttaki Takvasıyla Övünmez
Tahir b. Hüseyin(106>, Mervezfye "Irak'a geleli ne kadar oldu?" diye sorar.
"Geleli yirmi yıl oldu. Otuz yıldır senenin tamamım oruçla geçiriyorum."
karşılığını verdi Bunun üzerine Tahir b. Hüseyin, "Bir sordum, iki cevap
verdin!" dedi
Huşu ve Coşku Veren Âyet
Ebu Osman el-Câhız anlatıyor: Yahya b. Ca'fer bana anlattı: "îranlı bir komşum
vardı. Onun sakalı kadar uzun sakal hiç görmedim. Gece boyunca ağlardı. Bir gece
ağlayışı beni hayrete düşürdü. Bağırıyor, kafasını ve göğsünü dövüyordu. Sürekli
bir âyeti tekrarlıyordu.
Bu durumu görünce 'Sürekli tekrarladığı ve kendini mahvettiği şu âyeti
dinlemeliyim,' dedim. Dinledim ki, 'Sana kadınların ay halini sorarlar. De ki:
O, bir rahatsızlıktır.. âyetini tekrarlıyor. Uzun sakalın bir şey
farkettirmediğini -böylece- anladım."
öğrendiğim Teşbihi Bırakmam
en-Nazzâm(107) anlatıyor: Şam kapısına uğradım. Evinin kapısında oturan,
önündeki taş ve hurma çekirdekleriyle teşbih çeken bir ihtiyar gördüm.
Teşbihinde "Hasbiyellah,
(10'5) Ebu't-Tayyib Hüseyin b. Mus'ab el-Huzâî. Me'mun un saltanatım sağ-1 ami
aştı ran komutandır. Onun zamanında Horasan'a vali olmuş» Hu 207 yılında
zehirlenerek öldürülmüştür.
(106) Bakara, 222
(107) İbrahim b. Seyyar b. Hani' el -Basri Ebu İshâk en-Nazzâm. Mutezile
imamlarından dır. Felsefecidir. Kendine has görüşleri vardır. Mutezileden bu
görüşlerine tâbi olanlar olmuş ve kendilerine "en -Nizamiy-
ye"denmiştir. (H. 231)
Hasbiyell ah-Allah bana yeter,9 diyordu. Dediler ki: "Ey amcacığım! Teşbih böyle
değildir." "Senin bildiğin teşbih nasıl?19 diye sorunca "Sübhanallah'tır!"
dedim. Bunun üzerine bana: "Ey ahmak! Abdân'da öğrendiğim ve altmış yıldır
çektiğim teşbih budur. Ey cahil ! Senin sözün için -altmış yıllık teşbihimi -
bırakamam!" dedi.
Gafilin Duası
Ebu Osman el-Câhız anlatıyor: Ebu Muhammed es-Sayraffyi gördüm. Uzun sakallı
biriydi. Ellerini kaldırıp Rabbine duâ etti ve şöyle dedi: "Ey Ölüleri ve
boğulanları kurtaran, tevbel eri kabul eden ve hataları bağışlayan; sen, benden
başka merhamet edilecek bulursun. Bense, senden başka bana azab edecek bulamam!"
Allah'a, Meleklere ve İnsanlara Duâ: Ebu Said el -Bas-rfyi dua ederken gördüm.
Uzun sakallı ve ahmak biriydi. Duasında şöyle diyordu: "Ey Rabbim, ey efendim,
ey Mev-lâm, ey Cebrail, ey İsrafil, ey Mikâil, ey Kab el -Ahbâr*10* ve ey Veysel
Karanı! Muhammed hakkı için ümmetine unu ucuzlat!"
Ahmağın Huşu'u
Bişr b. Abdulvahhab anlatıyor: Adamın biri, Di -meşkte -cami- direğinin dibine
otururdu. Şekli-şemâli düzgün biriydi. Birgün secdede şöyle dediğini işittim:
"Sana yeşilim, kırmızım, sarım, beyazım ve siyahım huşuyla, yakarışla secde
eder. Ben kimim ki?.. Zinakâroğlu zinakâr! Onu bağışlama!"
(108) Kab b. Mâni b. Zi Hicn el-Himyerî, Ebu İshâk. Tâbii'dir. Câhiliye
döneminde Yemenli yahudilerin din adamıydı. Ebu Bekir zamanında müs-lüman oldu.
Ömer zamanında Medine'ye geldi Geçmiş milletlerin kıs -salarıyla meşhurdur.
Hıms'ta H. 32 yılında vefat etmiştir.
ÎBNÜ*L-CEVZÎ / AHMAK VB DALOINLAR KİTABI
Dünyaya İki Gözle Bakmak taraftır
Ebul-Atahiye'nin mutasavvıf ve zâhid bir öğrencisi vardı. Bir gözünü çamurla
kapatır ve "Dünyaya iki gözle bakmak iaraftır!" derdi.
Muhammed ve Âli'nin Arasındaki
Bazıları şöyle anlatmıştır: Yetmiş yaşında bir amca m vardı. Birgün duasında
şöyle dediğini işittim: "Muhammedle Ali arasındaki nebiler ve peygamberler
hürmetine!" Dedim ki: "Ey amcacığım! Muhammedle Ali arasındaki kim?" O da, "Ağaç
altında biat eden on kişi!" karşılığını verdi.
Nebilerin Kim Olduğunu Bilmeyen Zâhid
Tanıdıklarımızdan biri, zâhid birinin yanına gider. İstifade etmek ve teberrük
için bir grup insan da onunla beraber gelir. Onlardan biri de oranın kadısıdır.
Lût (a.s)'ın lâfı geçince zâhid, "Allah ona lanet etsin!" der. "Ne yapıyorsun?
O, peygamberdir!" diye uyardıklarında "Bümiyordum!" der. Sonra kadıya döner ve
tevbe ettiğini bildirir. Tekrar sohbet etmeye başlarlar. Bu sefer Firavun'un
lâfı geçer. "Firavun hakkında ne diyorsun?" diye sorduklarında "Biraz önce tevbe
ettim. Peygamberlerin araşma bir daha girmem!" der.
17. gafil ve dalgın eğitimciler
Çocuklarla Beraberlik Gaflet Sebebidir
Bu kaidenin isabetsizliği yok denecek kadar azdır ve genelleme yapılacak kadar
da isabetlidir. Bu dalgınlığa ve gaflete çocuklarla beraberliğin sebep olduğunu
sanıyoruz. Bize ulaştığına göre kendisini eğiten bazı hocaların hata yaptığı
hususunda küçük olan Me'mun şöyle demiştir: "Ne sanırsınız! Bizim aklımızı
cilalarlar ve bizim cehaletimizle onların akılları paslamr. Bize saygı duyarlar,
biz şımarıklığımızla onl arı hafife alırız, ilimleriyle zihinlerimizi açarlar,
biz azgınlığımızla onların zihinlerini yorarız, ilmiyle cehaletimizi,
uyanıklığıyla gafletimizi ve olgunluğuyla noksanımızı kaldırmaya çalışırlar.
Böylece onların güzel hasletlerini, onlar da bizim kötü hasletlerimizi
tüketirler. İstifade etmede ustalaştığımızda, onlar geri zekâlı olurlar. Biz
eğitimi en üstün şekilde alırken, onlar her açıdan yıpranırlar. Biz, hayat boyu
sahip olduğu terbiyeden istifade eder ve fıtrî ahlâkımızı kuvvetlendiririz. O,
ömrü boyunca bize akıl veriyor, kendi cehaletimizi alıyor. Böylece o, kandilin
atığı ve ipek böceği gibi kalıyor.*
Öğretmenlerin Şehâdetini Kabul Etmeyen Kadı
Câhız anlatıyor: Kadı îbn Şibrime, öğretmenlerin şehâdetini kabul etmiyordu.
Bazı fakihler de "Kadınlar, öğretmenlerden şehâdet konusunda daha âdildirler,"
demişlerdir.
lBNUX-CEVZt / AHMAK VK DALOINLAR KİTABI
öğretmenin Öğrencisini Tatma Yöntemi
Muhammed b. Halef anlatıyor: Adamın biri padişahın evine gider: Bakar ki,
öğretmen perdenin önünde elleri ve ay akları üzerine gelmiş, köpek gibi havlıyor.
Birden perdenin ardından bir çocuk çıkar ve öğretmen onu yakalar. Adam niçin
böyle yaptığını sorunca şöyle der: "Bu çocuk okumadan hoşlanmıyor. Kaçıp içeri
giriyor ve bir daha dışarı çıkmıyor. Çağırdığımda da ağl ıyor. Oynadığı bir
köpeği var. Onun gibi havlayınca, beni köpeği sanıyor ve dışarı çıkıyor. Ben de
yakalıyorum!"
Sopasız Öğretmen
Câhız anlatıyor: Öğretmenin birine dedim ki, "Neden sopan yoktur?" O da, "Buna
ihtiyacım yokki. Sesini yükseltene 'Annen zinakâr! diyorum; seslerini bir daha
da yükseltemiyorlar. Bu, sopadan daha etkili. Böylece ben de rahat ediyorum!"
öğrencilerini Döven Öğretmen
Câhız anlatıyor: öğretmenin birine, "Niçin öğrencilerini suçsuz yere
dövüyorsun?" dedim. Şöyle cevap verdi: "Onların suçu, suçların en büyüğü. Hacca
gitmem için duâ ediyorlar ki okullara dağılsınlar. Peki, ne zaman hacca gideyim;
ben deh miyim?.."
Ey Çocuklar, Bugün Dağılın
Öğrencinin biri, arkadaşlarına: "Bugün hocayı kaçıralım mı?" diye sorunca,
"Evet, kaçıralım!" derler. "Öyleyse gelin, hasta olduğunu hep birlikte
söyleyelim," der. Onlardan biri hocanın yanma gelir. "Bugün halsiz olduğunuzu
görüyorum. Herhalde sıtma olacaksınız. Evinize gidip istirahat etseniz?" dedi.
Hoca, başka bir öğrenciye, "Filanca hasta oldu -
ğumu söylüyor?" deyince, "Vallahi doğru söylüyor! Bunu bütün öğrenciler anlar.
İsterseniz soralım?" der. Hoca hasta olup olmadığım sorunca, hepsi birden hasta
olduğunu söylediler. Bunun üzerine hoca, "Bugün dağılın, yarın gelin!" dedi.
Suç İşlemeden Dövdü
Öğretmenin biri, fair öğrencisini döver. "Neden dövdün?" diye sorulunca "Suç
işlemeden dövdüm ki suç işlemesin!" dedi.
Câhız ve Öğretmen
Öğretmenin biri Câhız'a gelir ve "Öğretmenler kitabını yazan ve onları ayıplayan
sen misin?" diye sorar.
Câhız:
— Evet, ben yazdım. Öğretmen:
- Öğretmenlerden birinin balıkçıya gelip "Taze mi yoksa tuzlu mu avlıyorsun?"
dediğini de yazdın mı?
Câhız:
— Evet, yazdım. Öğretmen:
- O, aptalın tekiymiş. Eğer zeki olsaydı, durup bakar; taze mi yoksa tuzlu mu
çıktığım öğrenirdi!
Öğretmen ve Öğrenciler
Birbirlerine Tokat Atıyorlar
Câhız anlatıyor: Birbirlerine şamar atan öğretmen ve öğrencilere rastladım.
Bazıları da öğretmene tokat atıyordu.
ÎBNÜVCBVZİ / AHMAK VE DALGINLAR KİTABI
"Bu durum nedir?"1 diye sorduğumda öğretmen şöyle dedi: "Benim bazen onlardan
olacağım oluyor)9 dedi
*#
Öğretmenin intikamı
Öğretmenin biri, öğrencisine mektup yazar. Mektubunda Lokman Sûresi'ni, Yusuf
Sûresi ve Tarık Sûresi'yle karıştırır. "Ne yapıyorsun? Sûreleri birbirine
karıştırdın" denilince şöyle karşıl ık verir: "Doğru; babası da ayları birbirine
karıştırıyor. Bunun için sûreleri birbirine karıştırıyorum. Ne ben bir şey
anlıyorum, ne de oğlu birşey öğreniyor.9
Öğrenciler Tokatlaşmaya Gittiler
Câhız anlatıyor: Çocuk okutan bir hocaya uğradım. Tek başına o turuyordu.
"Öğrencilerin nerede?** diye sorunca "Tokatlaşmaya gittiler!* dedi. "Git bak; ne
yapıyorlar?9 deyince, "Muhakkak bunu yapmak gerekiyorsa, başım kapat ki, seni
ben sanıp kör oluncaya kadar tokatlamasınlar!" dedi.
Kendi Kulağını Isıran Deve
Bir öğretmen gördüm, iki öğrenci geldi ve birbirlerini şikâyet etmeye
başladılar. Biri "Bu, benim kulağımı ısırdı!" diğeri "Hayır, ısırmadım; kendi
kulağım ısırdı!" deyince öğretmen, "Ey pisin oğlu! O deve mi ki, kendi kulağım
ısırsın!" dedi.
Öğrenciler Hocanın Ekmeğini Çaldılar
Câhız anlatıyor: En çok şaşılacak Öğretmeni Kufe'de gördüm. İhtiyar biriydi.
Öğrencilerden uzak bir kenara oturmuş ağlıyordu. "Ey amcacığım! Niçin
ağlıyorsun?" diye sorunca, "Öğrenciler ekmeğimi çaldır dedi.
Öğretmen Niçin Sövüyor
Ebul-Anbes<l09) anlatıyor: Bağdat'ta öğrencilere söven bir öğretmen vardı.
Beraberimde biriyle yanma vardım ve "Yaptığın helâl değil* dedim. Şöyle dedi:
"Sadece hakedene sövüyorum. Dersime gelin -neler çektiğimi- görün." Birgün
dersine gittik. Öğrencinin biri oku maya başladı ve "Onun başında acımasız,
güçlü, Allah'ın kendilerine buyurduklarına karşı gelen ve emredildiklerini
yapmayan melekler vardır1"** şeklinde âyeti yanlış okudu. Bunun üzerine hoca,
"Onlar ne melek, ne Arap ve ne de Kurttur!" dedi. Hepimiz güldük ve içimizden
biri donuna işedi
Öğretmen ve Öğrenciler Arasındaki Anlaşma
Câhız anlatıyor: Bazıları şöyle anlatmıştır: Çocuk okutan Ur hocaya uğradım.
Çocuklar hocanın başına üşüşmüş; tokat atıyor ve sakalım yoluyorlardı. Kurtarmak
istedim, ancak bana engel oldu ve şöyle dedi "Bırak; onlarla aramızda anlaşma
var. Önce kitabı ben alırsam onları sopalıyorum. Onlar alırsa bana sopa
atıyorlar. Bugün uyanamadım ve geç kaldım. Hayatma andolsun ki, yarın geceyarısı
geleceğim ve bak, onlara ne yapacağım?" Çocuğun biri hocaya döndü ve "Geceyi
burada geçireceğim. Gelince seni tokatlayacağım!" dedi.
Öğretmen Sorunu Çözdü
Ebu'l-Feth Muhammed b. Ahmed el-Hüseynî anlatıyor: Bizim orada tosunu olan köylü
biri vardı. Tosun birgün eve girer. Su içmek için kafasını su küpüne sokar ve
çıkarmak için uğraşsa da çıkaramaz.
(109) Muhammed b. İshâk b. ibrahim es -Sümeyıi. Edebiyatçı ve şairdi. Sü-meyra
Kadılığı yaptı. Birçok eser yazmıştır. Hendesetül -Akl onlardan biridir. H. 276
yılında vefat etmiştir.
(İİÖ) Tahrim, 6 - âyetin doğrusu şöyledir: "Onun başında acımasız, güçlü,
Allah'ın kendilerine buyurduklarına karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan
melekler vardır.*
ÎBNÜX-CEVZl / AHMAK VE DALGINLAR KİTABI
Köylü bir öğretmen gelir. "Bugün bir olay oldu," dediler ve durumu kendisine
bildirdiler. Boğayı getirip, gösterdiler. "Ben sizi kurtaracağım," dedi ve bıçak
istedi. Tosunun boğazım kesti. Kesince kellesi küpün içine düştü. Taş aldı ve
küpü kırdı. Bunun üzerine köylü: "Allah mübarek etsin! Boğayı öldürdün, küpü
kırdın!"
18. Genel Olarak D algin ve Gafîller
Câhız'ın Komşusu
Ebul-Aynâ, Câhız'dan aktarıyor: Çok dalgın bir komşumuz vardı ve sakalı çok
uzundu. Karısı "Ahmaklığından sakalın uzadı!" deyince "Ayıplayan, ayıplanır!"
dedi.
¦ * *
Kapısında pislik gördü. "Şu arkamızı pisleten, erkekse yüzümüzü pisletsin de
görelim!" dedi.
* * *
Çocuğu oldu. "Adım ne koyacaksın?" diye sorulunca "Ömer b. Abdulaziz koyacağım"
dedi. Kendisini tebrik ettiklerin deyse "Sadece o Allah'tan ve sizden!" dedi.
Musa'yı Cezalandırmaması İçin Allah'a Duâ Etti
Ahmed b. Ömer el-Bermekî(lu, anlatıyor: Ebul-Münzîr şöyle demiştir Kur'ân
okurken "Musa: Rabbim! Ben kendimden ve kardeşimden başkasına hâkim
olamıyorum..."aı2) âye-
(111) Ebu'i-Abbas Ahmed b. Ömer b. Ahmed el-Bermekî el-Hanbelî. H. 441 yılında
vefat etmiştir.
(112) Maide, 25
ÎBNÜt-CBVZÎ / AHMAK VB DALGINLAR KİTABI
ti geçti. Dedim ki: "Musa kardeşine hâkim olmayı iddia etmeden kendine hâkim
olmaya razı olmadı. Allah, Musa'ya merhamet etsin. O sarfla kaderciden başkası
değilmiş. Allah'tan, onu cezalandırmam asını dilerim."
Düzelteceğine İfsad Etti
ismail b. Ziyâd anlatıyor: A'meşin karısı emrinden çıktı. Adamın biri -evine-
gelip giderdi. Lakabı Ebu'l-Bilâd idi. Çok düzgün konuşurdu. A'meş: "Ey Ebu'l -
Bilâd! Karım geçimsizlik yapıyor ve beni üzüyor. Yamna git ve insanlar
arasındaki kariyerimi hatırlat," dedi.
Kadının yanına gitti ve şöyle dedi: "O, bizim şeyhimiz ve efendimizdir. Ondan
dinimizi, helâl ve haramı öğreniriz. Gözlerinin zayıflığı ve akması, yüzünün ve
kollarının çizikleri seni aldatmasın!*
A'meş kızdı ve şöyle dedi: "Allah kalbini köreltsin! Ona bütün ayıplarımı haber
verdin. Çık; evimden git!*
Kişinin Eksikliği ve Fazlalığı Sözüyledir
Muhammed b. Selam, Sa'bî'den anlatıyor: Gencin biri Ahnefin meclisine geliyordu.
Suskunluğu hoşuna gidiyordu. Birgü n: "Mescidin şu şerefesinin üstünde olmanı ve
yüzbin dirheminin olmasım isterim!" dedi. Bunun üzerine Ahnef: "Ey arkadaşımın
oğlu! Yüzbin dirhem istenir. Ancak ben yaşlandım. O şerefede duramam" dedi. Genç
kalkıp gidince şu mısraları okudu:
"Suskunluğu hoşa gitmektedir.
Eksiği ve fazlası sözündedir.
Kişinin yansı dili, kalbidir kalemi
Yoksa bunlar, gerisi eti ve kanı.9
îbn Ömer'in Şakası
Na£T anlatıyor: îbn Ömer, hanım komşusuyla şaka eder ve şöyle derdi: "Beni,
iyileri yaratan; seni, kötüleri yaratan yarattı!* Bunun üzerine kadın kızar,
bağırır ve ağlardı, îbn Ömer de gülerdi
îbn Ebî Şavârib'in Hikâyeleri
Muhammed b. Hasan b. Ziyad, Ebu Şavârib'in çocuklarından anlatıyor: Ahmak
biriydi. Babası tekneyi boyamasını istedi. O, dışım boyadı. Babası "Bu ne biçim
iş?" deyince, "İster kabul et; ister kabul etme!" dedi.
* * *
Soğuk bir gecede ihtilam olur. Soğuk suya dalmak istemez. Su ısıtacak bir şeyler
arar, ancak bulamaz. Üzerini çıkarır, yüzerek nehri geçer ve su ısıtmak için
emanet bir şeyler alır. Tekrar yüzer ek nehri geçer ve su ısıtıp yıkanır.
Yanlış Seslendi Cezalandı
Ebul-Aynâ anlatıyor: Birgün kitap yazıcılarının yanında ahmak birini gördüm.
Elinde kılıfı yırtık bir mushaf vardı. Onu satmak için bağırıyordu. Dedim ki: " -
Kılıfını kastederek- kusursuz olduğunu söyle," dedim. "Ben bundaki kusurlardan
beriyim!" diye bağırmaya başladı ve etraftakiler -den sopa yedi.
Gafil Niçin Vitir Kılmıyor
el-Bahterî anlatıyor: es-Serrâc bana dedi ki: "Vacip görenlere muhalefet olsun
diye kırk yıldır vitir kılmıyorum!" Dedim ki: "Şu gafile bak! Bazılarının vacip
kıldığı ve çoğunluğun sünnet kabul ettiğini nasıl terk ediyor?*
ÎBNÜ'L-CEVZÎ / AHMAK VE DALGINLAR KİTABİ
Bu Memlekette Geceleyemem
Ma'mer anlatıyor: Hıms mescidine girdim. Başları olan bir grup gördüm. îyi
insanlar olduklarım sandım ve yanlarına oturdum. Bir de ne duyayım? Hz. Ali'ye
kusur isnad ediyor ve sövüyorlar. Yanlarından kalktım. Orada tek başına namaz
kılan bir ihtiyar gördüm. Bu iyi insana benziyor deyip, yamna oturdum. Benim
oturduğumu hissedince selâm verdi. Dedim ki: "Ey Allah'ın kulu! Şunlara bak! Hz.
Ali'ye haksızlık isnad ediyor ve sövüyorlar. O, Peygamberimizin kızının kocası,
amcasının oğlu, Hasan ve Hüseyin'in babası."
Dedi ki: "Ey Allah'ın kulu! İnsanlar birbirlerinden çok şey çekti. Eğer biri
insanların -sövmesinden- kurtulacak olsa Ebu Muhammed kurtulur. Sövülen sadece O
(Alimi/mudur?" "Ebu Muhammed kim?" diye sorduğumda "Haccac b. Yusuf," dedi ve
ağlamaya başladı. Oradan kalktım ve "Bu gece burada kalmam helâl değil11 deyip,
oradan aynı gün ayrıldım.
Kufe'de Gördüğüm En Şaşılacak Şey
îbn Macişûn şöyle anlattı: "Medineli bir arkadaşım vardı. Uzun bir süre ondan
haber alamadım. Bir müddet sonra kendisini gördüm ve hâlini hatırını sordum.
Kufe'de olduğunu söyledi. "Onlar Ebu Bekir ve Ömer'e sövüyorlar. Orada nasıl
durdun?" diye sorunca şöyle dedi: "Ben daha çok şaşılacak bir şey gördüm. Onlar
el-Kebaşî'yi mûsikide Ma'bed'den daha üstün sayıyorlar." Bunları duyunca el -
Mehdî yerlere yatarak güldü.
önce Arpa
Ali b. Mehdî anlatıyor: Doktorun biri Ebu Vası'a uğrar. Midesindeki gazdan
şikâyetçi olur. Doktor "Za ter otu al" dedi ve hizmetçiye "Kağıt kalem getir!"
diye seslendi. Adam "Ne diyorsun?" diye sorunca doktor, "Bir avuç za'ter otu ve
bir öl-
çek arpa" dedi. "Neden arpayı daha önce anmadın?" deyince doktor, "Eşek olduğunu
şimdi anladım!" dedi.
At Uzmanı
îbn Halef anlatıyor: el-Miski olarak tanınan biri at uzmanı olduğunu iddia
ediyordu. Birgün duran ve dizginin başım ağzına sokan bir ata baktı. "Hayret!
Nasıl oluyor da kusmuyor? Ben parmağımı boğazıma soks am karnımda hiçbir şey
kalmıyor!" dedi. Bunun üzerine "Senin at uzmanı olduğunu şimdi anladım!" dedim.
Ramazan Gelince Yaşları Eşitleniyor
Ebu Nuvâs,<113> Ebu Davud'un dükkânında yazıcılık yapan birine, "Sen mi, yoksa
kardeşin mi büyük?* diye sorar. "Ramaz an gelince yaşlarımız eşitlenir!" der.
Birgün parası çalınır ve "înşaâllah âhirette amel terazine konur* denilince,
"Zaten teraziden çalındı!" der.
Kimseye Muhtaç Değilim
el-Vâsıtı'ye yola çıkarken, "Allah, arkadaşlarım iyi kılsın" denilince "Buna
ihtiyacım yok; gideceğim yer bundan daha yakın!* der.
Ölür İnşâallah!
Ebu Husayn anlatıyor: Adamın biri hastanın birini ziyaret eder ve taziyede
bulunur. "Daha ölmedi* denilince "Ölür înşaâllah!* der.
(113) Hasan b. Hanî b. Abdulevvel b. Sabah el-Hakemî, Ebu Nuvâs. Irak'ın
şairiydi. Câhız "Dil konusunda ve lehçesini güzel konuşmada Ebu Nu -vâs'tan
bilgilisini görmedim,9 demiştir* Doğum ve ölüm tarihi konusunda ihtilâf
edilmiştir.
tBNÜ!,-CEVZİ / AHMAK VK DALGINLAR KİTABI
Güneşin Doğması Gecenin Ortası
Ebu Asım anlatıyor: Adamın biri Ebu Hanife'ye "Oruçluya yemek yemek ne zaman
haram olur?" diye sordu. "Fecir doğunca" cevabını verince "Fecir doğduğunda gece
yarısı olmuyor mu?!" dedi Ebu Hanife de "Kalk buradan ey topal!" dedi
* * *
Bekir b. Mervan anlatıyor: Adamın biri Ebu Hanife'nin dersine geliyor ve hiç
konuşmuyordu. Bu durum Ebu Hanife'nin dikkatini çekince "Ey genç! Niçin
konuştuklarımıza katılmıyorsun?" diye sordu. Adam "Oruçluya yemek ne zaman haram
olur?" deyince "Sen daha iyi bilirsin!" dedi.
* * *
Tâhir ez-Zührî anlatıyor: Adamın biri Ebu Yusuf un dersine geliyor ve sürekli
susuyordu. Ebu Yusuf "Konuşmayacak mısın?" diye sorunca "Oruçlu ne zaman iftar
eder?" diye sordu. Ebu Yusuf, "Güneş batınca," dedi. Adam; "Ya güneş batmazsa!"
deyince Ebu Yusuf güldü ve şöyle dedi "Sen, susmakla doğru yaptın. Ben, seni
konuşturmakla hata yaptım."
Sonra şu mısraları söyledi:
"Şaşarım; murâdını anlatamayana
Verir âlim görüntüsü susmakla.
örter murâdını anlayamamayı onunla
Çıkar ortaya sırrı konuşunca9
Gafil Rabbini İtham Ediyo r
Ebul-Hasan el-Medenî anlatıyor: Ebul-Cehm b. Atiy-ye'nin eşeği çalındı. "Vallahi
Rabbim eşeğimi senden başkası almadı. Onun yerini biliyorsun, onu geri getir!"
dedi.
Annesinin Ne Giydiğini Biliyor
Mes'ud anlatıyor: Amr b. Seleme, -Kuteybe'nin oğlu-kardeşini annesine kefen
alması için gönderdi. Satıcıya "Sakın -iyisini- seçme! Çünkü -Allah ona rahmet
etsin- çok kötü giyinirdir dedi.
Dalgın Kardeşler
Ebu Osman el-Basrî anlatıyor: Gıyâs b. Esed'in oğulları olan Ebu Katife, et -
Tablî ve Ebu Kilyer adında üç kardeş vardı. Birincisi, "Hac yapmadan şehid
oldu," deyip, Hz. Hamza (r.a)'nın yerine haccediyordu. İkincisi, "Kurban kesmeyi
terkederek hata yaptılar," deyip Ebu Bekir ve Ömer'in yerine kurban kesiyordu.
Diğeri, "Bayram günlerinde oruç tuta -rak hata yaptı," diyerek Hz. Aişe'nin
yerine yiyordu. "Kim babasının yerine oruç tutuyorsa, ben de annem Hz. Aişe'nin
yerine yiyorum!" diyordu.
* * *
Ahmed b. Hanbel Süfyandan, o da Musa b. Ebî tsa'dan aktarmıştır: "Hz. Meryem tsa
(a.s^jn kaybeder ve aramaya çıkar. Bir dokumacıya rastlar ve -İsa'yı görüp
görmediğini-sorar. Dokumacı "Şu tarafa gitti" der ve yalan söyler. Bunun üzerine
"Allah'ım! Onu şaşırt" diye beddua eder. Bir terziye rastlar ve terzi ona 3ml
gösterir. Bunun üzerine ona dua eder ve onlarla beraber olur."
Edepsiz Gafil
Ebu Osman anlatıyor: Ebu Şuayb'a, Bilâl b. Abdullah b. Hazim, Humeyd etrTûsiaM)
ve Yahya el-Harmî'nin yaptıkları katliamlar, attıkları sopalar ve yaptıkları
işkenceler hatırlatılınca şöyle dedi: "Yazıklar olsun onlara! O aslana karşı
(114) Humeyd et-Tûsî. Me'raun'un ordusundaki en büyük komutanlardandı. Zâlimdi
ve katliamcıydı. H. 20S yılında vefat etmiştir.
îBNÜ"L-CEVZİ / AHMAK VE DALGINLAR KİTABI
nasıl böyle bir şeye cesaret etmişlerdir." Aslanla Allah'ı kas -detmiştir. Allah
(c.c), söylediğinden münezzehtir.
Ahmağın Şehâdeti
Ebu Osman anlatıyor: Ahmağın biri, müezzinin "Allah'tan başka ilâh yoktur"
dediğini duyunca, "Her şehâdet edenle şehâdet ve her inkâr edenle inkâr ederim!"
dedi
Yemine Gerek Görmüyor
Ali b. Muhsin et-Tenuhî babasından anlatıyor: 380 yılında, Ehvaz kadınıyken
mahkemeye iki kişi geldi Biri, diğeri aleyhinde bir iddiada bulundu. Aleyhinde
iddiada bulunulana sordu, fakat bunu kabul etmedi, iddiada bulunandan delil
getirmesini istedi, ancak delili yoktu. Hasmının yemin etmesini istedi.
Hasmından yemin etmesini isteyince "Nasıl yemin edeyim? Onun bende hakkı yok ki!
Eğer bende hakkı varsa yemin edeyim ve ikramda da bulunayım!" dedi.
Kitaptan Çıktı, Herşeyi Öğrendi
Semame b. Eşres anlatıyor: Adamın biri hasmım vah - 3
ye getirdi ve şöyle dedi: "Allah seni ıslah etsin! Ben Râfızi -yim. Hasmım
Cehmiye, Müşebbihe ve Kaderiye'dencBr. Kabe'yi Ali b. Ebî Süfyan'ın basma yıkan
Haccac b. Zübeyr'e sövüyor ve Muaviye b. Ebî Tâlib'e lanet ediyor."
Vah, "Neye şaşacağımı şaşırdım. Neseb bilgine m i yoksa lakap bilgine mü" dedi.
Adam da "Allah seni ıslah etsin! Bunların tamamım öğrenmeden kitaptan çıkmadım!"
dedi
(*) İki kelime de Arapça'da aynı anlama gelir.
Akıllıya Câhil Fermanı
Muhammed b. Müberrid, Hasan b. Recâ'dan aktarıyor: Harun Reşid, Semame'ye'11^
kızınca Selam b. Ebreş'e teslim etti. Onu sıkıştırmasını, dar bir odaya
koymasını ve sadece Hr -küçük- delik bırakmasını emretti, istediğini yaptıktrn
sonra gizlice Semame'ye yemek götürüyordu.
Selam b. Ebreş, Semame'nin -hapsedildiği odada- bir gün Kur'ân okurken "O gün,
(hakikatleri) yalan sayanların vay haline" âyetini okudu. Semame "Yalancılar' *
ke-
limesiyle ifade edilmiş! Öyleyse 'ı&J&ll' kâfirler ûlhJ&II Peygamberlerdir"
dedi.
Selam b. Ebreş bu yorumunu duyunca "Bana, senin zındık olduğun söylenmişti de
kabul etmemiştim!" dedi ve daha şiddetli muamele etmeye başladı.
Sonra Harun Reşid kendisini affetti ve meclisine aldı. "Bana insanların en kötü
durumda olanım bildirin," dedi. Herkes bir şey söyledi. Semame "Ey müzminlerin
emiri! insanların en kötü durumda olanı, câhil hükmü verilen akıllıdır." Yüzünde
kızgınlık alâmeti belirince, "Ey mü'minlerin emiri! Söylediğimin başıma
geldiğini kasdetmiyorum." Sonra Selam'ın kıssasını anlattım. Yerlere yatacak
kadar güldü ve "Doğru söylüyorsun; insanlar ın en kötü halde olamymışsın!" dedi
Allah Sakalını Tıraş Etsin
Mirzebân anlatıyor: Iraklı biri, Şamlı birine aralarında konuşurlarken "Allah
sakalım tıraş etsin!" deyince "înşaâllah Mekke'de!" dedi
* ¦ *
(115) Semame b. Eşres en-Nümeyri. M u'tez ilenin ileri gelenlerindendi.
Kendisine tabi olanlara "Es-Semamiye" denilmiştir. Harun Reşid ve Me'mun'la
görüşürdü. H. 313 yılında vefat etmiştir.
Hangisi Daha Üstün
Bazı edebiyatçılar şöyle aktarmıştır: Hatibin birine, "Muaviye mi, yoksa Isa
(a.s) mı daha üstün?" diye sorulur. Hatip "Allah'tan başka ilâh yoktur! Vahiy
kâtibiyle hıristi-yan çocuğunu nasıl karşılaştırayım!" dedi
Namazda Gaz Çıkarsa
Adamın biri fakihlerden birine gelir. "Namazda gaz çıkarsa, namaz caiz olur mu?
diye sorar. Fakih, "Caiz olmaz1* deyince "Ben yaptım ve caiz oldu!9 der.
Günahımı Kabul Ettim Bağışla Beni
îbn Mırzebân anlatıyor: Eşraftan biri Mekke'de duâ eder ve şöyle der: "Allah'ım!
Eğer beni tanımıyorsan, ben falan oğlu filanım. Kötü söz söyleyen falan kuluna
uğradım. Onu teptim. Yere düş tü ve çırpınarak öldü. Allah'ım, şimdi günahımı
kabul ettim. Beni istediğin gibi bağışla!"
Inşâallah'ın Yeri
Adamın biri eşek satın almak için çarşıya çıkar. Yolda arkadaşıyla karşılaşır.
Arkadaşı nereye gittiğini sorunca "Eşek almak için çarşıya gidiyorum " der.
Arkadaşı "înşâallah de," deyince, "Şimdi inşâallah'm yeri değil! Dirhemler
cebimde, e sekse çarşıda!" der. Çarşıda eşek ararken paraları çalınır. Eli boş
çarşıdan geri dönerken tekrar arkadaşıyla karşılaşır. Arkadaşı, "Ne yaptın?"
diye sorunca "Paralar çalındı inşâallah!" der. Bunun üzerine arkadaşı, "Şimdi
inşâalah'ın yeri değil!" der.
Kurtuluncaya Kadar istisna Yapma
İki ahmak kayığa binerler. Rüzgâr çıkıp kayık sallanma -
ya başlayınca bîri, "Vallahi boğulacağız!" der. Öteki de "înşaâllah hayır"
deyince "Kurtuluncaya kadar istisna yapma!" der.
* * *
Adamın biri küçük bir kızla evlonir. Niçin böyle yaptığı sorulunca "Kadın
serdir. Şerri ne kadar küçültürsen o kadar hayırlı olur!" der.
Bütün Nasihatları Uyguladı
Ebu Ali el-Basrî anlatıyor: Adamın birine büyük bir servet miras kalır. Dilediği
gibi yaşamaya ve servetini kullanmaya başlar. "Bana bir iş açın ki, hiç
kazanmayayım ve şu malı telef edeyim!" der.
Arkadaşlarından biri, "MevsıTdan hurma satın al ve Basra'ya taşı!" der.
Diğeri, "Dikiş ipliği tica reti yap. Uç -topunu- bir dirheme al. On top olunca
birleştir ve iki dirheme sat!" der.
Üçüncüsü ise "Dilediğin ticareti yap. Satın aldıklarını köylere götür ve senet
karşılığında sat. Sonra Kürtlere git ve aynı şeyi yap!" dedi.
Söylenenlerin hepsini yaptı ve meteliksiz kaldı.
* * *
Haris! anlatıyor: Adamın biri karışma kızar ve şöyle der: "Ey kan! Ben kadının
çirkinlik yaptığım görürsem onu aşağılar, onu aşağılayanı da aşağılarım!"
Kediyi Lamba Sandı
Ayın açık olduğu bir gecede yürüyorduk. Kuyruğu siyah be yaz bir kedi gördü. Bana
dedi ki: "Kenarında lâmba olan altını görüyor musun? Kimden düşmüş acaba?" Almak
için elini uzatınca kedi elini tırmaladı ve kaçtı.
ÎBNtTL-CEVZÎ / AHMAK VB DALOINLAR KİTABI
Annen-Baban Razı Olmadan Boş Almazsın
Ebu İshâk el-Cûnî anlatıyor: "Abbas adında bakırcı bir
Kendini Lanetleyen İhtiyar
Hüzeyl anlatıyor: "Şehirde bir kasabımız vardı. İhtiyar kadının biri gelip "Bana
güzel bir et ver. Onu temizle ve adını bana bildir ki sana duâ edeyim," der.
Kasap, adının "Uzatan" olduğunu söyler ve en kötü eti verir. Kadın eti pişirip
yemeye başlayacaktı ki eti bir türlü koparamıyordu. Eti çektikçe uzuyordu. Bunun
üzerine "Allah'ım! Uzatan'a lanet et1" diyerek kendine lanet etmeye başladı.
Yürüyorum ve Eşek Kazanıyorum
Muhammed ed-Dârî anlatıyor: "Dârâ'da bir adam vardı. Gafil ve dalgın biriydi.
Beraberinde on eşekle köyüne gitmek üzere Dârâ'dan ayrıldı. Birine binip,
dokuzunu önüne aldı. Yolda eşekleri saydı. Eşekler dokuz taneydi. Eşekten inip
sayınca on olduğunu gördü. Bunun üzerine, "En iyis i ben yürüyeyim ve bir eşek
kâr edeyim!" dedi. Kendisini gördüğümde köye kadar yürümekten bitkin hâle
gelmişti.
Eşeğe Boş Torba Takıyor
Ebu Said el-Harbî anlatıyor: İbrahim el-Hasîb ahmak biriydi ve bir eşeği vardı.
İnsanlar akşam vakti eşeklerine torba ta kınca o da eşeğinin torbasını alır,
İhlâs Sûresi'ni okuduktan sonra boş olarak takardı. "Bir avuç arpayı İhlâs
Sûresinden daha hayırlı sayana Allah lanet etsin!" derdi Hâl böyleyken eşek
öldü. Bunun üzerine "Vallahi, İhlâs Sûresi -'nin eşekleri öldüreceğini
sanmıyordum. Hayvanları öldürdüğüne göre insanları daha kolay öldürür. Bundan
sonra hayatım boyunca onu -İhlâs Sûresi'ni - okumayacağım!" dedi.
komşumuz vardı. Seksen beş yaşına varmıştı. Kadının biri, kendisine "Eşim beni
üç talakla boşadı,9 dedi.
- Annen ve baban razı mıydı?
- Hayır!
- Annen ve baban razı olmadığına göre kocana dönebilirsin.
- Ebu îshâk'a sordum boş olduğumu söyledi
- Ebu ishâk bilmez. Ben ondan daha bilgili, daha basiretli ve daha büyüğüm. Ona
bir soru sordum altından kalkamadı!
Kadının Hilesi
Mervezî anlatıyor: Ebu Abdulhumeyd balık satın alır. Balıklar pişmeden uyur.
Hanımı balıkları diğer kadınlarla beraber yer. Uyuyan kocasının ellerine ve
ağzına balık sürer. Uyanınca balıkları getirmesini söyler. Karısı: "Ey gafil!
Balıkları yiyip, ellerini yıkamadan uyumadın mı?" deyince ellerini kokladı;
gerçekten balık kokuyordu. Kalkıp ellerini yıkadı ve "Bundan daha acı balık
görmedim!" dedi. Acıktığım belirterek yemek istedi.
Yedim ve Doymadım
Yahya b. Maîn(ue> anlatıyor. "Gander balık satın alır. Ailesine balıkları
hazırlamasını söyler ve uyur. Çocukları balığı yer ve babalarının ellerine
sürerler. Uyanıp "Balıkları getirin!" deyince, "Balıkları yedin!" derler. "Doğru
söylüyorsunuz! Yedim, fakat doymadım!" dedi.
(116) Yahya b. Maîn b. Avn b. Ziyâd el-Bağdâdî, Ebu Zekeriyâ. Hadis imamlarından
ve râvilerin tenkidçilerindendi. Bağdat'ta yaşamış ve Medine'de H. 233 yılında
vefat etmiştir.
İBNCL-CBVZİ / AHMAK VB DALGINLAR KÎTABJ
Cenazeye Gitmem
Ebu Bekir b. Ziyâduı7) anlatıyor: Mekkfnin komşusu öldü v e cenazesine gitmedi.
"Yazıklar olsun sana! Niçin cenazesine katılmadın?" denilince "Siz delisiniz;
kendi kendimi mi hatırlayayım?" dedi
Reyli İhtiyarın Hezeyanı
Hatim el-Ukeylfnin yamna Rey şehrinden bir ihtiyar geldi ve şöyle dedi:
"Peygamber (s.a)'den, imamın arkasında fatiha okumanın gerektiğini sen mi
rivayet ediyorsun?" Hatim, "Evet, bu konuda Peygamberden hadis sabit olmuştur"
deyince "Yalan söylüyorsun! Çünkü Fatiha Sûresi, Peygamberimiz zamanında
inmemişti. Hz. Ömer'in zamanında indi!" dedi.
Ağıtta Bulunan Cariye
Esma binti Harice, birisine ağıtta bulunan bir cariye duydu. Şöyle diyordu:
"Kim Arapların imamından sonra
Minberleri dolduracak
Binerek ata komutanlık yapacak
Savaşta kantarım koruyacak
Rızık peşinde olanı savunacak
Zı6limxn işini bozacak
Sıkıntılının sıkıntısını, zorluk
ânında giderecek!"
Esma, "Herhalde seçkin birini anıyor" deyip "Kim o?"
(117) Abdullah b. Ziyad en-Misabûrî, Ebu Bekir. Hadis hafızıydı. Zamanında
Şâfiîlerin Iraktaki imamıydı. H. 824 yılında vefat eti.
diye sorunca "O, dokumacı Verdanın oğlu bakkal falanadır!" dedi Bunun üzerine -
Esma- "Bu, iki musibetten daha büyük!"
Kıymetti Köpek
Medâinî anlatıyor: Adamın biri, yanında iki köpek bulunan biriyle karşılaşır:
- Bunların birini bana ver!
- Hangisini istersin? Beyazı mı? Siyahı mı?
- Beyazı ver!
- Beyazı ikisinden daha çok seviyorum! Kendi Kendini Gıdıklıyor
îbn Ferec babasmdan anlatıyor: Kendi kendini gıdıklayan birini gördüm ve dedim
ki: "Niçin böyle yapıyorsun?" "Kederlendim ve azıcık gülmek istedim!" dedi.
Tacirin Adı
Abdurrahman b. Dâvud anlatıyor: îki tüccar birbiriyle karşılaşır. Biri, diğerine
"Adın ne? Uzatmadan söyle," dedi. Diğeri de "Gökten size yağmur indiren ve
izniyle göklerin, yerin üstüne düşmesine engel olan Ebu Abdullah!" deyince
"Merhaba ey Kur'an'ın üçte biri!" dedi
Seni Kurtarmcaya Kadar Kuyudan Çıkma
Ibn Habib anlatıyor: "Osman b. Said'in kardeşi kuyuya düştü. Kardeşine:
- Sen kuyuda mısın?
ÎBNCL-CEVZÎ / AHMAK VE DALGINLAR KİTABI
— Görmüyor musun?
- Seni çıkaracak birini getirene kadar bir yere gitme!
Ailesinin Yanından Başka Yerde Kalmamaya Yemin Etti
îbn Halef anlatıyor: Muhammed dedi ki: Sûra'a el-Ases hapse atıldı. O da, "Allah
seni ıslah etsin. Ailemin yanından başka yerde kalmamaya yemin ettim!9 dedi.
Gafil Naciye
Bazı arkadaşlarım anlattı: Naciye Bağ dat'a gitmek istedi Merdiven koydu ve inip-
çıkmaya başladı. "Niçin böyle yapıyorsun?" denilince "Yolculuğa alışıyorum!*
dedi
* * *
Dizine kadar suya girer ve "Boğuluyorum!" diye bağırır. "Bu kadarcık suda mı
boğuluyorsun?" denilince "Kendimi garantiye alma k istedim!" dedi.
* * *
Ruhunu teslim etmek üzere olan Ebu YaTcûb'un yanına gelir, "lâ ilahe illallah"
demesi istenince şöyle der:
"Kahrolasın! Zamanı değiştiren musibetler
ve hadiselerle korkutuyor
Zaten Allah, beni etmiş eşekler gibi zelil
Öyleyse soksun annemin fercine!*
Cevizin Gıybeti
Abdurrahman b. Muhammed anlatıyor: Adamın biri ceviz satın alır ve onları elinde
çevirmeye başlar. Sonra içle -
linden birini alır ve "Bunun içinde birşey olduğunu sanmıyorum. Estağfurullah!
Gıybetini etmiş olmayayım!" der .
Eşeği Kaybetti
Habbab b. Alâ anlatıyor: "Birgün Medine kadısının yanındaydım. Bir eşekle
beraber iki kişi geldi. Onlardan biri eşeğinin çalındığım ve onu yanındaki
adamla beraber bulduğunu söyledi.
Kadı: Doğru mu?
Adam: Eşek benim elimde ve benim. Diğeri : Delilin var mı?
- Evet!
- Getir öyleyse!
Adam kalkıp eşeğe bindi ve sürdü. Eşeğin sahibi olduğunu söyleyen kişiye,
"İddiasını duyduktan sonra eşeği nasıl verdin?" diye sorduğumda "Benden emanet
aldı!" dedi.
Oğlunun Annesine Mektup
İbn Halef anlatıyor: Eb u Salih el-Basrî bana şöyle anlattı: Adamın biri
gurbetteyken oğlu olur. Karısı mektup yazar ve müjde verir. Adam cevabında şöyle
der: "Oğlan çocuğu doğurduğun haberi bana ulaştı. Allah sevabını bol etsin ve
mükâfatına yardım etsin. Oğlumun adım Abdullahoğ lu Muhammed koydum!"
Oğlum Daha Önce Sünnet Olmadı
Adamın biri oğlunu sünnet ettirmek ister ve sünnetçiye, "Fazla canım yakma.
Çünkü o daha önce sünnet olmadı!" der.
ÎBNÜ*L-CEVZ! / AHMAK VB DALGINLAR KİTABI
Ölen Kocayla Vedalaşma
Osman b. Ömer*11* anlatıyor: Kadının birinin kocası ölür. "Yamna git ve onunla
vedalaş" denilince, *Ölüm meleğinin beni tanımasından korkuyorum!" der.
Vekil Yarın Geliyor
İbrahim'in, Halil adında vekaletle işini yürüten bir görevlisi vardı. Çalıştığı
yerden gelince ibrahim, "Ne zaman geldin?" diye sordu. "Efendim yarın!" deyince
"O halde sen daha yoldasın!" karşılığım verdi.
Sürekli Sattığı Eve Dönüyor
Hakim anlatıyor. Ebul-Hasan b. Ömert şöyle derken işittim: "Evimi sattım. Ezan
okunup -namaz kıldıktan sonra-sattığımı unutup tekrar aynı eve döner, kapıyı
açar, içeri girerdim. Kadınlar tedirgin olur ve "Ey adam! Allah'tan kork!"
derlerdi. Ben de "Bağışlayın, ben bu evde doğdum. Hergün burayı sattığımı
unutuyorum. Herhalde uzun zaman geçmesi gerekiyor!" derdim.
* * *
Vadedeki Bin, Eldeki Beşyüzden Daha Hayırlıdır
Abdan el-Esedî şair ve ahmak biriydi. îbn Bişr'e gelip "Eldeki beşyüzü mü yoksa
vadedeki bini mi çok seversin?" diye sorunca "Vadedeki bini daha çok severim,"
derdi. Ertesi gün gelir, "Eldeki bini mi çok seversin, vadedeki iki bini mi?*
diye sorardı. Bu, ölünceye kadar devam etti!
Ahmak Avcı
Muizzi'd-Devle'nin arkadaşı Ebul-Hasan ed-Damikânî
(118) Osman b. Ömer b. Musa et-Teymî. Medineli kadılardandı. H. 145 yılında
vefat etti.
anlatıyor: Muizzi'd-Devle'nin dehlizindeydim. Adamın biri "Nasihat! Nasihat!"
diye bağırmaya başladı. Yamma çağırdım. "Nasihatin nedir?" diye sorunca
"Emir'den başkasına anlatmam" dedi. Emir'e götürdüm ve durumu anlattım. İçeri
çağırdı, ne olduğunu sordu. Adam, şöyle anlattı: "Ben Medâ -in civarında avcılık
yapan biriyim. Av yaparken ağım takıldı. Kurtarmak istedim, başaramadım. Suya
daldım ve baktım ki demir bir kulpa takılmış. Kazınca para dolu bir kazan çıktı.
Kazam yerine koydum ve Emir'e bildirmek için bağırdım."
Hemen onunla beraber Medâin'e gittim. Ağın takıldığı yeri takip ettik ve kazanı
bulduk. Kendim bizzat suya daldım ve avcıyla orayı kontrol ettim. Yedi kazan
daha çıkardık. Hepsi para doluydu. Hepsini Muizzi'd-Devle'ye getirdik. Avcıya on
bin dirhem verilmesini emretti. Avcı kabul etmedi ve şöyle dedi: "Ben başka şey
istiyorum. O bölgenin avım bana has kılmanı, benden başkalarının avlanmasını
yasaklamam istiyorum!"
Bunun üzerine Emir güldü. Avcının ahmaklığına ve cahilliğine şaştı. İsteğinin
yerine getirilmesini emretti.
Ramazandan Kaçtılar
Medâinî, Amr b. Hasan'dan aktarıyor: Yemenli bir ev halkı, evlerinden ayrılıp
dağa çıkarlar. Dağda gizlenir ve "Bi -zi yakalamaması için Ramazan'dan
kaçıyoruz!" derler.
Gafil Fakih et-Tâlikânî
Ebu Ali ed-Dârânî anlatıyor: Et-Tâlikânî, Ebu Hani-fe'nin mezhebindendi. Çok
gafil ve dalgın biriydi. Birgün İbn Ukeyl'e "Annenin kızım evlendirmesi
konusunda mezhebiniz nasıl? Bunu caiz görüyor mu?" diye sordu. İbn Ukeyl "Bu
konuda ayrıntı var: Bekârsa caizdir; dulsa caiz değildir," deyince "Bu ayrıntıyı
hiç duymadım," dedi.
İBNÛt-CEVZİ / AHMAK VB DALGINLAR KİTABI
¦ * ¦
Yine et-Tâlikânfye, "Ölü fare birşeyin üzerinde gezerse onu pisletir mi?*
sorusunu sordular ve "Hayır?* cevabım verdi.
Dizgin Uçarsa Geri Vermeyin
Bazı arkadaşlarım anlattı. Vasıtlı birinin evinin yanında ağ ıl vardı. Ailesi,
"Elbiseleri yıkayıp evin damına asıyoruz. Oradan bazıları ağıla düşüyor ve
onları geri vermiyorlar" deyince:
— Onların bir şeyi uçarsa siz de geri vermeyin, dediler.
— Yerdeki ağıldan evin damına ne uçar?
— Ne uçarsa! Dizgin, üzengi, at v.s. gibi!
Tavuk Bağdat'tan Dönmedi mi
Sindli biri Bağdat'tan altı fersah (34.5 km) uzakta oturuyordu. Bağdat'ın Dicle
kıyısında satmak üzere tavuk getirmişti. Tavuğun biri elinden kaçtı. Tutmaya
çalıştı, ancak tutamadı. "Sen eve dön, ben diğerlerini satayı m," dedi.
Diğerlerini satıp ve köyüne döndü. Tavukların arasına bakınca, kaçan tavuğu
göremedi Karısına "Alaca tavuk nerede?9 diye sordu. "Bilmiyorum," deyince "Köye
gelmesi için Bağdat'ta salmıştım. Demek gelmedi, öyle mi!" dedi
Perdeler Nasıl Girdi
Gafilin biri ziyafete çağırılır, insanlar yemek yerken onun gözü tavandan yere
kadar uzanan perdelere takılır. Duvarların tamamı perdeyle kaplıdır. "Niçin
yemiyorsun?" diye sorulunca "Şu perdelere şaşırdım. Acaba bu uzun perdeler şu
kısa kapıdan nasıl girdi?" der.
Aşure Günü Ramazan'a Tesadüf Ederse
İbrahim b. Dinar anlatıyor: Ebul -Gavs adında fakih sayılan bîri vardı. Gafil
biriydi. Dedim ki: "Aşure günü Ramazan'a tesadüf ederse, Ramazan orucu onun
yerine geçer mi?" O da: "Harkî, 'Caiz olduğu hususunda nas akta rılmıştır/ dedi"
diye karşılık verdi.
Karışım Vakfederse
Dedim ki: "Karışım önce boşayan sonra durduran hakkında ne dersin? Bu durdurmada
hâkim kararı gerekir mi?" Şöyle dedi: "Ebu Hanife'nin mezhebinde hâkim kararı
gerekir. Ama bizim mezhebimiz; Şafiî Mezhebinde vakfetmek caizdir!"
Hastanız Ölünce Bize Haber Verin
Gafilin biri, ziyaret etmek için bir hastanın yanma gelir. Hastanın yanından
ayrılırken yakınlarına, "Filancanın yaptığı gibi yapmayın. Hastaları öldü; bize
haber vermediler. Hastanız öldüğü zaman haber verin ki namazım kılalım!" dedi.
Ahmak Hizmetçi
Saklâtî anlatıyor: Batı kesiminde oturan ve hizmetçisi bulunan biri,
hizmetçisini koyun getirmek üzere köye gönderir. Beraberinde on taşıyıcı
gönderir ve her birisi için ayrı yazı yazar. Hizmetçi dokuz tane getirir:
- Sana kaç tane teslim ettiler?
— On tane.
— Bunlar dokuz tane!
- Say!
Tek tek sayar yine dokuz çıkar.
ÎBNÜT-CEVZl / AHMAK VB DALGINLAR KİTABI
Hizmetçi:
- Vallahi, ne diyeceğini bilemem ama onlar on tane!
- Yazıklar olsun! Saydım onları!
- On tane! inanmıyorsan içeri on kişi koy. Her biri bir tane tutsun.
(Bur kişi açıkta kalır)
- Bunun elinde bir şey yok?
- O, müdürdür, tik önce girip bir tane tutması gerekirdi!
Ölü ve Hasta İçin Taziye
ihtiyar kadının biri, yakım ölen bir aileye başsağlığına gelir. Evde bir hasta
daha olduğunu görür ve dönerken Tİen ihtiyar biriyim. Güçlükle yürüyebiliyorum.
Bu hasta için de başınız sağolsun!" der.
Kim Boşadı
Ebul-Fazl Ahmed el-Memzânî anlatıyor: Kadının biri kadıya gelir ve kocasının
kendisini boşadığım söyler.
Kadı: Delilin var mı?
Kadın: Evet, komşum.
Kadı: Bu kadının -kocası tarafından- boşandığım duydun mu?
Komşu: Efendim, çarşıya çıktım; et, ekmek, hurma balı ve za'feran satın aldım.
Kadı: Sana bunu sormadım! Bu kadının boşandığını duydun mu?
Komşu: Sonra onları eve bıraktım. Tekrar odun ve sir-
ke satın aldım.
Kadı: Bırak, bunları sormuyorum!
Komşu: Sözün başı ne güzeli Sonra evde biraz dolaştım. Ardından bağırmalarım ve
üç talakı işittim. Ancak adam mı boşadı, yoksa karı mı boşadı bilmiyorum!
Câhil Kendim Öldürdü
Sâbur halkından kâtip, tüccar ve daha başka insanlar bana anlattı. Orada 340 1ı
yıllarda Ebu't-Tayyib el-Kalânisî adında genç bir kâtip varmış. Bazı
ihtiyaçlarını görmek için Rüstâk'a gitmiş. Kürtler kendisini kaçırıp işkence
etmişler. Bırakma ları için fidye ödemesini istediyseler de; bunu yapmamış.
Ailesine mektup yazıp şöyle demiş: "Bana dört dirhem -lik afyon gönderin. Bunu
benim -sürekli- kullandığım ilâcım olduğunu söyleyin. Afyonu içip kendimden
geçtiğimde beni ölü sanıp size getirirler. G etirdiklerinde beni çabucak hamama
götürün. Vücudumun ısınması için ufalayın. Sonra iğne batırın ki uyanayım."
Bu genç, aklı kıt biriymiş. Afyon içince insanın uyuştuğunu duymuş. Afyon
gelince ne kadar içmesi gerektiğini bilmediğinden dört dirhemlik afyonu içmiş.
Onu kaçıran Kürtler, öldüğünden şüphe bile etmemişler. Çarşafa sarıp ailesine
getirmişler.
Hamama götürmüşler onu. Vücudunu ovup, iğne batırmışlar; ancak uyanmamış.
Hamamda birkaç gün kalmış. Doktorlar gelip; "Bu ölmüş!" demişler ve "ne kadar
afyon içmiş?" dîye sormuşlar. Doktorlar, dört dirhem içtiğini öğrendiklerinde,
"Bu, cehenneme atılsa yine yaşamaz. Bu yöntem, bir dirhem içene fayda verir,"
demişler.
Ailesi kendisini teslim almamış. Kokuncaya kadar hamamda kalmış. Böylece kendi
hilesinin kurbanı olmuş.
İBNÛ*L-CEVZİ / AHMAK VE DALGINLAR KİTABI
Diz Ağrısının Doktoru Yok
Ebu'l-Hüseyin b. Burhan anlatıyor: Adamın biri, bir hastayı ziyaret eder:
- Şikâyetin nedir?
— Dizlerim ağrıyor.
- Vallahi, Cerir bir mısra söylemiş. Başım unuttum. Sonu şöyle: "D iz ağrısına
yoktur doktor.9
— Allah, seni hayırla müjdelemesin! Keşke başım değil de sonunu unutsaydın!
Hasta Ziyaretçisinin Gafleti
Birgün yanımda gafil biriyle göz hastası olan bir arkadaşımı ziyaret ettim.
Yanımdaki gafil, "Gözün nasıl?" diye sordu. "Bana acı veriyor," deyince
"Vallahi, filancanın gözü de birkaç gün ağrımış ve kör olmuştu!" dedi. Utandım
ve oradan çabucak ayrıldım.
Câhilin Tevbesi
Ah b. Muhsin, babasından anlatıyor: Adamın biri malım çarçur eder ve beş bin
dinarı kalır. "Malımın çabuk bitmesini istiyorum ki arkasından ne yapacağımı
göreyim!" der.
Arkadaşlarının bazıları şöyle dediler: "Yüz dinarla içki satın al. Yemek, meyve
ve şarkıcıların ücreti için beşyüz dinar harca. İçkiler bitmek üzereyken
şişelerin arasına iki fare, peşlerine di k edi sal. Şişelerin arasında
kapışsınlar. Böylece şişeler kırılır ve kalanları da biz yağmalarız."
"Bu, çok güzel!" deyip, söylenenleri yapar. İçmeye başlayıp sarhoş olunca,
şişelerin arasına iki fare ve arkalarına da bir kedi salar. Kahkahayla -
manzaraya- güler. Arkadaşları kırılmış şişeleri toplayıp, satarlar.
Bu fikri veren şöyle anlatıyor: Bir müddet sonra yamna gittim. Evinin örtülerim
satıp, harcamıştı. Evinin damım sökmüş ve sadece duvarları kalmıştı. Kendisi de
pamuklu bir yatağın içinde -yatıyordu*.
"Bu hâl ne böyle?" diye sordum. "Gördüğün gibi," dedi. "Üzülüyor musun?" diye
sorunca "Evet! Üzülüyorum ve şarkıcıyı görmek istiyorum," dedi. Kendisine bir
elbise verdim. Beraber şarkıcıya gittik. Ona ikramda bulundu. Durumunu sorunca
olanları anlattı. Bunun üzerine "Çabuk kalk! Kocam gelmeden git. Seni burada
görüp eve soktuğum için bana kızmasın. Evin damından sesleninceye kadar dışarıda
bekle," dedi. Dışarı çıktı ve yukarıdan seslenmesini beklemeye başladı.
Yukarıdan kafasına kızgın yemek suyu döktü. Perişan oldu. Ağlamaya başladı ve
"Ey filanca! Bu durumu -kimseye-bildirme. Allah şâhid olsun ki, ben tevbe
ettim!" dedi.
"Sana bundan sonra tevbe ne fayda verir?" dedim ve verdiğim elbiseyi -soyup-
aldım. Üç yıl geçti, kendisinden haber alamadım. Birgün -sur- kapısında dururken
arkasında yürüyen hizmetçisi olan bir atlı gördüm. Beni görünce, "Ey filanca!"
diye seslendi. Arkadaşım olduğunu ve durumunun düzeldiğini anladım. Baldırını
öptüm. "Allah'a şükür ev yapıldı," dedi. Arkasından gittim. Eski evine vardı.
Evi tamir etmiş ve döşemişti. Beni, kendisi için hazırladığı bir odaya aldı.
Güzel döşenmişti. Dört tane hizmetçi, sofra üzerinde meyve, temiz ve leziz
yemekler vardı. Yemek yedik. Perdeyi kaldırdı. Arkasında güzel şarkı söyleyen
şarkıcı vardı. Gönlü hoş olunca "Ey filanca! Eski günlerimizi hatırlıyor musun?"
diye sordu.
"Evet! Hatııhyorum" deyince şöyle dedi: "Ben şimdi mu'tedil bir nimet içindeyim.
Allah'ın bana verdiği akıl ve ilim, o nimetten daha kıymetli. Şarkıcının bana
yaptığı muameleyi hatırlıyor musun?"
Bu servetin nereden geldiğini sordum. Şöyle anlattı: "Aynı günde Mısır'da
amcaoğlum ve babamın hizmetçisi öl -
İBNÜt-CEVZ! / AHMAK VM DALGINLAR KİTABI
dü. Bana onlardan otuz bin dinar kaldı. Pamuk yatağından buraya ulaştım. Evi
tamir ettim. İçinde bulunanları beş bin dinara satın aldım. Beş bin dinarım
sıkıntılı anlar için gömdüm. Onbin dinanyla gayr-ı menkul satın aldım. Şimdi
işlerim yürüyor. Bir yıldır seni arıyorum ki durumumun düzeldiğini göresin. Bu
güzel hâlimin devam etmesi için seninle arkadaşlık yapmamam lâzım!"
Hizmetçilerine beni dışarı atmalarını emretti. Ayaklarımdan sürüyerek beni
kapıya attılar. Kendisini yolda görürdüm. Beni görünce gülerdi
Ey Emir! Evimi Yapmam İçin Yardım Et
Râbia b. Ukeyl el-Yerbûî, Muaviye'nin yamna gelir:
- Ey müzminlerin emiri! Evimi yapmam için bana yardım et.
- Evin nerede?
- Basra'da. İki fersah içinde iki fersahtan daha uzak.
- Evin mi Basra'da? Yoksa Basra mı evinde?
Ahmak, Kendisi Hariç Her şeyden Korunur
İbn Selam anlatıyor: Halife Mehdi, veziri Ya'kûb'un çocuklarına cariye verdi.
Birkaç gün sonra -durumunu- sorunca "Ey mü'minlerin emiri! Benimle yer arasında
-hâşâ Allah'tan - yumuşak yer bırakmadın!" dedi
Halife, YaTcûb'a döndü. "Beni mi, yoksa seni mi kasde-diyor?" diye sorunca
Ya'kûb, "Ahmak, kendisi hariç her şeyden korunur!" dedi.
Halifenin Bilmediğini Bilemem
Adamın biri, Mehdî'nin yanına gelir, şiir okur ve şiirinde "cömert cariyeler"
ibaresini kullanır:
Mehdi: Cömert cariyeler ne demek?..
Adam: Ey mü'minlerin emiri! Bilmiyor musun?
Mehdi: Hayır, vallahi bilmiyorum!
Adam: Sen mü'minlerin emiri ve peygamberlerin varisi olarak bilmiyorsan, ben de
bilmiyorum. Hayır, vallahi bilmiyorum!..
Ahmak Hatip
Abdullah b. Zabyân konuşma yapar. İnsanlar, "Allah senin gibilerin sayışım
arttırsm" deyince "Allah'a zor görev yüklediniz!" dedi.
Ölen ve öldüren
İshâk b. İbrahim anlatıyor: Kıbtî birinin cenazesine katıldım. Adamın biri,
"Öldüren kim?" diye sordu. Ben de "Allah" deyince ölecek kadar dövdüler.
Yorgana Sarılınca Kilosu Artıyor
Ebu Temam, AH b. Ebî Tâlib'in yamna soğuk bir gecede gelir ve şöyle der: "Bu
gece üşüdüm. İçinde dört kilo pamuk olan bir yorgamm var. Şalla beraber iki kat
edince sekiz kilo geliyor! Ona sarıldım, örtündüm!"
Kuyunun Bizden Tarafı Pislenmedi
Ebu Seyyar anlatıyor: Komşumuzla aramızda bir kuy u vardı. Kuyuya fare düştü ve
su pislendi. Nasıl abdest alacağımı şaşırdım. Komşu seslendi ve "Canım sıkma!
Bizim tarafa gel, abdestini al!" dedi.
İBNÜTL-CE VZÎ / AHMAK VE DALGINLAR KİTABİ
Oğlum ölmedi Fakat Ağlamayı Hakediyor
Adamın birinin oğlu kaybolur. Ağıtçıları getirirler. Günlerce ağıt yakıp
ağlarlar. Babası birgün oğlunun odasına çıkar. Oğlunun bir köşeye saklandığını
görünce. "Oğlum, sen yaşıyorsun? Bizim ne halde olduğumuzu görmüyor musun?" der.
Oğlu, "Biliyorum, ancak burada yumurtalar var. Özeri nde yatıyorum! Burayı
terketmem mümkün değil. Çünkü civciv çıkarmak istiyorum ve civcivleri
seviyorum!" der.
Bunun üzerine aşağı inen baba şöyle der: "Oğlum sağ. Ancak siz ağlamayı ve ağıtı
olduğu gibi devam ettirin!"
Gafil Baba-Oğul
Gafil bir babayla oğul kelle yiyorlardı. Baba, daha gafildi. Oğlu, "Babacığım,
topuk çıkarsa onu bana ver. Onunla oyun oynayayım!" deyince babası, "Gözün
çıksın! O haşlanmış balık mı ki topuğu olsun!" dedi
Oğlunu Terbiye Eden Baba
Adamın biri anlattı: Kufe'ye gittim. Duvarın kenarına oturmuş bir çocuk gördüm.
Elinde ekmek vardı. Onu parçalıyor, parçaları önce duvarın araşma koyuyor, sonra
da yiyordu. Ben ona bakarken babası geldi ve ne yaptığım sordu. Çocuk:
"Babacığım, onlar haşlama pişirdiler. Rüzgâr kokusunu getiriyor. Ekmeği mi -
onunla- yiyorum!" deyince babası tokat attı ve "Bu yaşta ekmeğini katıkla yemeye
mi alışıyorsun!" dedi.
Ahmak Murâdını Nasıl Anlatır
Ahmağın biri arkadaşım görür ve şöyle der: "Bugün yirmi kez seni aradım. Bu da
üçüncüsü!"
Bir başka ahmak, arkadaşını g örür ve şöyle der: "Seni arıyorum. Bulduğumda
yapışkan gibi kayıp kayboluyorsun!"
Buzu Emiyor Posasmı Atıyorum
Gafilin biri hastalanır. Doktor gelip durumunu sorunca "Canım buz istedi" der.
Doktor, "Buz rutubetini arttırır ve gücünü azaltır" deyince "Buzu emiyor ve
posasmı atıyorum!" der.
Cünüp Olduğumda imamlık Yapmam
İhtiyarın biri, mescidin kapısında durur. Müezzin ezan okumaktadır. Müezzin
camiye girip ihtiyatın ciddiyetini ve olgunluğunu görünce namazı kıldırmasını
ister; ancak ihtiyar kıldırmaz. Müezzin namazı kıldırır. Namaz bitince
"Namazımızı kıldırıp sevap alsaydın iyi olurdu" deyince "Haklısın, ancak ben
cünüp olduğum zaman imamlık yapmam!" der.
Garip Bir Sevgi
Abdullah en-Nevfelî anlatıyor: Medenî dedi ki: "Hiç kimsenin sevemediği kadar
Peygamberimizi seviyorum." "Bu sevginin alâmeti nedir?" diye sorulunca "Keşke
amcası Ebu Tâlib müslüman olsaydı. Bununla Peygamberimiz sevinsey-di ve onun
yerine ben kâfir olarak ölseydim!" dedi.
Niyeti Güzel Sözü Kötü
Amr b. Hezâb'ın gözleri kör olur. İbrahim b. M ecasî yamna varır ve şöyle der:
"Ey Üseydln babası! Her ne kadar kıymetli olsalar da gözlerinin kör olmasından
korkma. Sen onların sevabının amel terazisinde ne kadar çok olduğunu görsen
ellerinin ve ayaklarının kesilmesini, belinin kırılmasını ve tırnaklarının
sökülmesini temenni edersin!" Oradaki-
lBNUX-CEVZ! / ABMAK VK DALGINLAR KİTABI
lerin bir kısmı -kızarak* bağırdı ve bir kısası göldü. Ancak Amr, şöyle dedi:
"Sözlerinin nnhnm doğru, niyeti iyi; ancak söyleyişi yanlış."
Gafil Aile
Gafilin biri annesine gelir ve "Yanımda biri eksik iki tane -altın- var. Onları
benim için sakla," der. Sonra onları alır, tarttırır. Bir tane ağırlığında
gelir. Annesine gelir sataşır. Babası içeri girer ve "Neden annenle
tartışıyorsun?" diye sorunca "Biri eksik iki -altın- verdim. Bana bir tane geri
verdi!" dedi. Babası da "Utanmıyor musun? tki tane eksik için annenle
tartışıyorsun!" dedi.
Dişimin Ağrısını Hatırlat
Ahmağın biri hizmetçisine "Doktora uğradığımda dişimin ağrısını hatırlat ki ilaç
isteyeyim!" der. Hizmetçi de "Efendim, dişiniz ağrırsa zaten hatırlarsınız!"
der.
Ahmak Hasta Ziyaret Ediyor
Ahmağın biri, bir hastayı ziyaret eder ve şöyle den "Hastayı bu hâl üzere
görürseniz ondan ümidinizi kesin!"
Ahmağın Duası
Ahmağın biri, valiye duâ eder ve şöyle der: "Allah, sa na mutluluk yazsın ve
düşmanlarım arttırsın!"
Deccal Olduğunu Söylüyorlar
Kesîr'e denildi ki: "İnsanlar senin Deccal olduğunu söylüyorlar!" "Vallahi, bunu
söylediğinizden bu yana gözümde zayıflama hissediyorum!" dedi.
Bir şey Duydun mu
Ebu Necm bir gece iki kez yellenir. Eşinin duymuş olmasından endişe eder ve "Bir
şey duydun mu?" diye sorar. "O ikisi -hakkında- bir şey duymadım!" deyince
"Allah sana lanet etsin! İki defa olduğunu sana kim şöyledir der.
İlim Ne Güzel
Bir kişi şöyle anlattı: Hasta ve başağrı sı çeken birini gördüm. Hurma yiyor ve
çekirdeklerini topluyordu. Dedim ki:
- Yazık sana! Bu haldesin ve hurma yiyorsun!
- Efendim, kuzusunu emziren bir koyunum var. Ona çekirdek veremedim.
Hoşlanmadığım halde hurma yiyorum ki çekirdeklerini ona yedireyim.
- Hurmayı çekirdeğiyle beraber yedir.
- Bu caiz midir?
- Evet
- Vallahi beni sıkıntıdan kurtardın. Allah'tan başka ilâh yoktur, ilim çok
güzel!
Öndeki Altın Dingini
At yarışı yapdır ve atan biri önde gitmeye başlar. Ada -mm biri sevinmeye ve
tekbir getirmeye başlar. Yanındaki "Önde giden at senin mi?" diye sorunca
"Hayır! Dizgini benim!" der.
Çekirge Bana Alâmet
Kabisa b. Mühelleb, havada uçan çekirge sürüsü görür. Yanındakilere
"Gördükleriniz sizi korkutmasın. Çekirge -sadece- benim ölüm alâmetimdir!" der.
İBNÜt-CEVZÎ / AHMAK VB DALGINLAR KİTABI
Yecüc-Mecüc Kabirde Soruyor
Gafilin biri, kardeşinin ölümünden dolayı fanine baş -sağlığına gider. "Allah,
sevabını bol etsin. Kardeşine merhamet etsin ve Yecüc -Mecüc'ün sorularına karşı
yardım etsin!0 deyince oradakiler gülerler ve "Yecüc ve Mecüc insanlara kahirde
soru da mı soruyorlar?" derler. Bunun üzerine "Allah, şeytana lanet etsin! Harut
ve Marut diyecektim!" der.
Ölüye Meshini Giydir
Adamın birisinin karısı ölür. Kefen satın alır ve kısa gelir. Yıkayıcı "Bu beden
kısa" deyince "öyleyse meshini giydir!" der.
Berberin Gafleti
Hikayecinin biri vaz'eder ve şöyle der: Kıyamet günü cehennemden çok büyük bir
baş çıkacak, özellikleri şöyle ve şöyle olacak." Dinleyenlerden birinin korkudan
titrediğini görünce "Ne oluyo r? Allah'ın gücünü inkâr mı ediyorsun?" diye sorar.
Adam şöyle der: "Hayır, Allah'ın gücünü inkâr etmiyorum. Ben, berberim. Bu
adamın başım tıraş etmem istenirse ne yaparım? Onu düşünüyorum!"
Aşure Gününün Yarısı
Gafilin biri, Aşure günü oruç tutmanın bir seneye denk olduğunu duyar. Öğleye
kadar oruç tutar ve öğlen olunca yemek yer. "Bana altı ay yeter!" der.
Aslan Saldırdı. Donunu Kirletti
Kafilenin birine aslan saldırır. Adamın biri korkudan yere yatar ve aslan
üzerine çullanır. Kafilede bulunanlar as-
lanı çekip adamı kurtarırlar. "Durumun nasıl?" diye sorduklarında "Fena değil;
ama aslan donuma pisledi!" der.
Hamamın Değişmesi
Gafilin biri hamama gider. Hamam iyice buharl anmış-tır. Buharı toz sanır ve
tellâka "Kaç kere söyledim; ben geleceğim zaman hama mı tozlandırma!" diye
çıkışır.
Ebu Atûfun oğlu ölür. Kazıcıya "Onu sol yanımn üzerine yatır. Çünkü hazım böyle
daha kolay olur!" der.
* * *
Adamın biri, bir cenazeye katılır, ölünün kardeşine bakar ve "Ölü bu mu* yoksa
kardeşi mi?" diye sorar.
Müzminlerin Emîrinin Malı
Me'mun, Muhammed b. Abbas'a şöyle der:
- Ahvaıfdaki malımızın kân ne kadar?
- Müzminlerin emîrinin malı çarşıda, ayaktadır. Ancak Ümmü Ca'fer'in malıysa
yatmaktadır.
- Allah sana lanet etsin! Yıkıl karşımdan!
* * #
Lokman b. Muhammed kürk satın alır. "Tüyleri kısa; acaba uzar mı!" der.
* * *
Ebul-Aynâ anlatıyor
Hıms'ta komşumuzun kızı vefat etti. "Kaç yaşındaydı?"
İBNÜTUCEVZİ / AHMAK VB DALOINLAR KİTABI
diye sorduklarında "Bilmiyorum. Pire günlerinde doğmuştu!" der.
İkiydiler Ortancaları Öldü
Asmaî anlatıyor: Adamın birine dedim ki:
— Neredeydin?
- Filancanın oğlunun cenazesine gittim.
— Hangi oğluydu?
- İki taneydiler; ortancaları ölmüş!
Rüyada Sana Ne Dedi
Semame anlatıyor: Adamın biri bana geldi ve şöyle dedi: "Dün rüyamda mü'minlerin
emîrini gördüm. Sana bir şey söylüyordu. Sen de bana bakıyordun. Allah aslana,
benim hakkımda sana ne söyledi!"
İntikam İçin Köpeği Isırdı
Gafilin biri köpeği tutar ve ısırır. Bu köpek, beni birkaç gün önce ısırmıştı.
Bu hareketimle şairin şu sözüne ters düşmek istiyorum der:
Beni Müslim'in kölesi sövdü bana
Korudum ondan canımı ve ırzımı
Karşılık vermeden gördüğüm için hakir
Kim ısırırsa köpeği ısırıhr.
* * *
Gafilin birine "Eşeğin çalındı" denilince "Allah'a şükür ki üzerinde değildim!"
dedi.
Adamın biri kuyuya bakar ve kendi yüzünü görür. Annesine gelir ve "Anneciğim,
kuyuda hırsız var!" der. Annesi gelip kuyuya -birlikte- bakar ve "Doğru vallahi,
yamada bir de kadın var!" der.
* * *
Adamın birinin yanında başka biri anılır:
- O, kötü biridir!
- Nereden biliyorsun?
- Ailemden birini bozdu!
- Kimi bozdu?
- Allah korusun! Annemi bozdu!
* * #
Adamın birine doğumu sorulur. Şöyle der: "Ramazan da ayın kafası yarımken,
bayramdan üç gün sonra doğdum. Nasıl kabul ederseniz edin!9
Gafilin Babasına Mektubu
Gafilin biri babasına mektup yazar ve şöyle der: "Mektubumu, cumanın çarşamba
akşamında ve orta Cumada ayının kırkına gecesinde yazıyorum. Bil ki çok
hastalandım. Benden başkası olsaydı ölürdü!" Bunun üzerine babası, "Annen üç
talakla boş. Eğer ölseydin seninle ebediyyen konuşmazdım!" der.
Ya Rabbü Ver ve Dene
Gafilin biri duâ eder ve şöyle der: "Ya Rabbi! Bana beş bin dirhem ver ki binini
tasadduk edeyim. Eğer bana inanmıyorsan üç bin ver, gerisini sakla. Şayet -
sözümü tutup- tasadduk edersem gerisini ver; yoksa başkasına ver!"
ÎBNÜt-CEVZl / AHMAK VB DALGINLA* KİTABI
* * *
Gafilin biri, üzerinde kırmızı elbise bulunan çocuğunu alır, evden çıkar. Çocuğu
omuzuna alır. Bir süre sonra omu-zunda çocuğun olduğunu unutur ve rastladığı
herkese "Kırmızı elbiseli bir çocuk gördün müf diye sorar. Adamın biri, "Belki
şu omuzundakidir" deyince, çocuğa tokat atar ve "Ey pislik! Sana, benden ayrılma
demedim mi?" der.
Camilim Minaresi Nasıl Bitti?
Gafilin biri caminin minaresine bakar ve "Şunu yapanların boyu ne kadar
uzunmuş!" der. Başka bir gafilse "Sus! Ne kadar câhilsin. Dünyada bundan uzun
birinin olduğunu mu sanıyorsun? Onu, önce yerde yapmış, sonra dikmişler!" der.
Niçin Eşek Oldu
Asmaî anlatıyor: Uzun sakallı bilinin eşeğini sopaladığım gördüm. "Ona acı!"
dediğimde "Yürümeye güç ye tiremi-yorsa eşek olmasaydı!" dedi.
Mısırlı ve Yemenlinin Övünmesi
Mısırlıyla Yemenli övünürler.
Mısırlı: - Eğer Peygamber (s.a) Yemenli olsaydı, Yemenliler asla cennete giremez
ve helak olurlardı!
Yemenli: — îbn Mühelleb ve oğulları zorla oraya girmek içi n savaşıyorlar!
* * *
Gafilin biri duâ edip şöyle demiş: "Allah'ım! Bildiğin ve bilmediğin günahlarımı
bağışla!"
Ahmağın Yolculuğa Gidiş ve Gelişi
Ahmağın biri yolculuktan döner ve başka bir ahmak
sorar:
- Ne zaman döndün? -Yarın!
— Bugün gelseydin sana imini soracaktım!
— Ne zaman gideceksin? -Dün!
- Gitmeden yetişseydim mektup gönderecektim!
* * *
Ahmağın biri, birgün yarım ev satın alır ve şöyle der: "Yarım ev satın alıp
evimi tamamlamak için satın aldığım yarım evi satmak istiyorum!"
I
Gafilin Taziye Mektubu
Gafilin biri, kızı ölen Urine taziye mektubu yazar ve şöyle der: "Basma gelen
bana ulaştı. Aslmda o başa gelen sayılmaz. Çünkü Peygamberimizden, 'Kimin kızı
vefat ederse ona şöyle şöyle sevap vardır/ haberi ulaşmıştır. Vallahi ben, bunu
kaçırdım. Kimin iki kızı vefat ederse benim kaçırdığımın iki katı sevap alır.
Son olarak Peygamberimizin kızı Aişe vefat etmişken, senin sünnetsiz kızın kim
oluyor ki, vefat etmesin!"
Gafilin Eğitimi
Muhammed b. Ebî Said gafil biriydi. Ebul-Hüseyin et-Tuyurfnin bazılarına görgü
kurallarım öğrettiğini duyar. Kendisine de öğretmesini ister. Birinin yanına
girdiği zaman -sabahleyin- "Allah sabahını nimetli kılsın," demesini söyler. O
da akşam vakti birinin yamna gider ve "Allah sabahını ha -
İBNÜVCEVZİ / AHMAK VE DALGINLAR KİTABI
yırlı kılsın" der. Adam da güler. Adem ve Şeytan'ın Burcu
Mâverdf°n> anlatıyor: Ders vermek üzere oturmuştum. Sekseni aşmış bir ihtiyar
geldi. "Bir mes'ele sormak için seni seçtim," dedi. Çok önemli birşey olduğunu
sandım ve "Sorun nedir?" dedim. Bana "Ey Şeyh! Adem ve Şeytan'ın burcu nedir?
Bana bildir. Bu mes'ele mühim olduğu için sadece din âlimlerine sorulur," dedi.
Ben ve meclisimdekiler şaştık. Bazıları saldırmak ve onu aşağılamak istedi.
Onlara engel oldum. "Sorusu gibi karşılık verilmeli," de dim. Kendisine döndüm.
"Ey ihtiyar! İnsanların burçları doğumlarının büinme -siyle bilinir. Onların
doğumlarım bileni bulursan ona sor!" dedim. Adam, "Allah seni mükâfatlandırsın!"
dedi ve sevinçli bir şekilde ayrıldı. Birkaç gün sonra tekrar geldi ve "Şu â na
kadar o flri«ıdn doğumunu bileni bulamadım!" dedi
İM Kardeşe Bir Cariye
Fazl b. Abdullah'a "Niçin evlenmiyorsun?" diye soruldu. "Babam bana ve kardeşime
bir cariye verdi," dedi. "Yazıklar olsun! Sana ve kardeşine bir cariye mi
verdi?" denilince "Bunda şaşacak ne var? Filanca komşumuzun da iki cariyesi
var!" dedi.
Doğmayan Çocuk İçin
Ebul-Anbes anlatıyor: Bir ihtiyacım için yolda gidiyordum. Yoluma bir kadın
çıktı ve "Sana oğlan çocuğu doğuracak bir cariye vereyim mi?" deyince "Olur,
ver" dedim.
(119) AH b. Muhammed b. Habib, Ebul-Hasan el-Mâverdî. Asrının en üstün
kadısıydı. Araştırmacı âlimlerdendi. Birçok eser verdi. Halife el -Kaim Biemriüah
zamanında "En üstün kadı" lakabı verildi. Bağdat'ta H. 460 yılında vefat etti.
Kadın "Ancak nikâh memuru gelince çocuğu dışarı çıkıp, oynar. Evin damına çıkar,
oradan düşer ve ölür. O zaman cariye bağırır ve kendini dövmeye başlar."
(Olmayam olmuş gibi düşünerek bunları yapar).
Korktum; "Bu deli!" dedim ve oradan kaçtım. Evinin kapısında duran bir ihtiyar
gördüm. Bana "Sana ne oldu?" diye sordu. Ben de olanları anlattım. Bunun üzerine
"Yakınları ölünce kadınlar muhakkak ağlarlar," dedi. O, cariyeden daha câhil ve
daha ahmaktı.
Elbisesi Henüz Kirlenmedi
Adamın biri, diğerine:
— Babam dün rüyamda gördüm. Elbisesi kirlenmişti.
- Daha dün, dört yeni kefene sardım. Elbisesini henüz kirletmemiş olması gerek!
* * *
Mevsilli bîrine "Burayla filanca yer arası ne kadar?" diye sorulur. Adam,
"Giderken üç, gelirken iki mil!" der.
Gece ve Gündüz Beraber Kısalıyor
Semame, yardımcısına "Sana verdiğim işi çabuk bitir, günler iyice kısaldı!"
deyince "Vallahi efendim, doğru söylüyorsun. Aynen geceler de kısaldı!" der.
Babama Duâ Etmem
Gafilin biri duâ eder ve şöyle der: "Allahımt Annemi, kız kardeşimi ve eşimi
bağışla!" "Babanı neden anm adın?" diye sorulunca "Çünkü ben küçükken öldü ve ben
ona yetişemedim!" dedi.
İBNCTL-CEVIİ / AHMAK VB DALGINLAR KİTABI
Buralı Değilim
Abdullah b. Muhammed anlatıyor: Adamın birine, birgün "Bu ayda kaç gün var?"
diye sordum. Adam yüzüme baktı ve "Vallahi ben buralı değilim!" dedi.
* * *
Ebul-Abbas anlatıyor: Sakalı uzun birine, "Bugün hangi gün?" diye sordum.
"Vallahi bilmiyorum! Ben buralı değilim; Diyârul -Akûl(120>,danım!" dedi.
¦ * *
Adamın biri, "Bu gece oğlum oldu; halasının adım koydum!" dedi.
O Neden Bağırıyor
Câhız anlatıyor: Kufe'ye gittim. Sokaklarım gezerken evinin önünde oturan
heybetli bir ihtiyar gördüm. Evin yanı-başında bağıran ve ağlayan biri vardı.
"Ey ihtiyar! Bu adam niçin ağlıyor?" diye sordum. Şöyle dedi: "O, kan aldırdı.
Ustura atardamarına geldi ve öldü!"
Gafilin Şehâdeti
Adamın biri, bir valinin huzurunda şahitlik yapar ve şöyle der: "Kulağımla -
gözüne işaret ederek - işittim, gözümle -kulağına işaret ederek - gördüm. Adam
geldi, boynundan -göğsünü işaret ederek - tuttu ve böğrüne -çenesini göstererek-
vurmaya başladı."
Vali, "Sanıyorum ki, İnsanın Anatomisi9 kitabını okudun?" deyince "Evet» Asmaf
den okudum!" dedi.
(120) Irakta, Bağdat'ın güneyinde kalan eski bir şehir. Geniş bilgi için bkz.
Mu'cemulBuldân, s. 267.
Neyini Kıskanayım
Ebu'l-Anbes anlatıyor: Adamın biriyle gemide arkadaşlık yaptım. "Nerelisin?"
diye sordum. Şöyle dedi: "Şamlıyım. Dedem, Mansur Ali b. Ebî Salimin -Enbar
Şairi'nin- arkadaş1 arından dı. Ağaç altında Ebî Salim b. Yesarla Faruk
Vak'asında ve Haccac b. Yunus'un Ebu's-Serâya ile Fırat kenarında öldürüldüğü
günde biat edenlerdendi."
Bunun üzerine Ebu'l-Anbes şöyle der: "Neyini kıskanacağımı şaşırdım. Neseb
bilgisini mi, tarih bilgisini mi, siyer bilgisini mi kıskanayım!"
* * *
Adamın biri, başka birine oğlunun ölümünd en dolayı taziyede bulunur ve
mektubunda "Allah, mükâfatınla bizi n-zıklandırsm!" der.
Ahmağın Gözünde Ölümün Şiddeti
Ahmağın biri, birilerinin ölümü ve onun şiddetini andıklarım duyar ve şöyle der:
"Ölümde sadece nefes alamaman yeter!"
Efendini Ben Deve iniyim?
Semame, hizmetçisine "Çarşıya git, şunu ve şunu getir!" der. Hizmetçi "Efendim!
Ben deve miyim? Dizimde beyin yok!" der. Semame ise "Kafanda da!" der.
Hasmının En Belirgin Alâmeti
Adamın biri, Halife el-Mu'fazıd(122>'ın yanma girer:
- Ey müzminlerin emiri! Filanca görevlin bana zulmetti.
(121) Onaltıncı Abbasî Halifesidir. H. 278 yılında halife olmuştur.
İBNO'L-CEVZİ / AHMAK VE DALGINLAR KİTABİ
- Filanca kim?
- Vallahi ismini bilmiyorum! Ancak sağ yanağında ben veya tokat veya yanık veya
çivi izi var! Bunlar sol yanağında da olabilir! Cerir veya Necm adında bir de
hizmetçisi vardı. Ancak adında "b" veya "j" harfi vardı.
Halife güldü, biraz da şüphelenmişti.
- Bana istediğini sor, cevap vereyim, dedi adam.
- Kaç parmağın var?
- Uç ayağım var!
- Çıkartın onu buradan!
- Bayram günü kızım ceviz atmam için odasını açınca ne diyeyim?
Bunun üzerine Halife, onunla beraber evine yemek ve hediye götürülmesini
emretti.
Kulakların Faydası
Hımslı bir grup, azaların faydalarım konuştular. "Burun koklamak, ağız yemek ve
dil konuşmak için. Peki kulakların faydası ne?" dediler. Düşündüyseler de
neticeye varamadılar. Kadıya gidip sormaya karar verdiler.
Kadının yanına vardılar. Kadı meşguldü* Kapıda beklerken ipleri kulağına asmış
bir terzi gördüler. "Kadıya soracağımızı Allah bize gösterdi. Kulaklar ip asmak
içinmiş!" dediler ve sevinçli bir halde oradan ayrıldılar.
At Neden Ürküyor?
Hişam b. Abdulmelik, askerlerim kontrol ediyordu. Hımslı biri, bir at getirdi.
Yaklaştırdıkça ürküp geri kaçıyordu. Hişam, "Bu neden böyle yapıyor?" diye
sorunca "Efendim!
O, aslında iyi attır. Ancak sizi, kendisine bakan baytara benzetti!" dedi
Hıms Heyeti Harun Reşid'in Yanında
Hımslılar, en akıllıları olan bir ihtiyarla iki oğlunu, uğradıkları bir
haksızlığı görüşmek üzere Harun Reşid'e gö nderdiler. Kapıya varınca içeri
girmeleri için izin verildi, ihtiyar içeri girdi "Allah'ın selâmı üzerine olsun
ey Musa'nın babası!" dedi. Harun Reşid, ihtiyarın ahmak olduğunu anladı ve
oturması için izin verdi. Aralarındaki konuşma şöyle devam etti:
- İlim tahsil ettiğini sanıyorum.
- Evet, ey Musa'nın babası!
- Hangi âlimlerle beraber oldun?
- Babamla!
- Kabir azabı hakkında ne derdi?
- Hoşlanmazdı!
- (Güldü) Ey ihtiyar! Denizleri kim kazdı? İhtiyar sustu ve oğlu:
- Önüne çıkınca Musa kazdı!
- Çamuru nerede?
- Dağlarda!
ihtiyar, oğlunun verdiği cevaba sevindi ve "Vallahi onlara ben öğretmedim. Bu,
sadece Allah'ın ilhamıdır. Hamdol-
sun!" dedi.
* ¦ *
Harun Reşidin yanına Hıms'tan üç kişi gelir. Onlardan biri içeri girip, Harun
Reşidin omuzunda çocuk görünc e
ÎBNÜ*L-CBVZÎ / AHMAK VK DALGINLAR KİTABI
cariye zanneder ve "Allah'ın selâmı üzerine olsun ey cariye babası!" der. Harun
Reşid ellerini birbirine vurur ve adam dışarı çıkarılır, ikincisi de aynı
şeyleri yapar ve dışarı atılır.
Üçüncüsü gelir:
- Allah'ın selâmı üzerine olsun ey müminlerin emiri!
- Neden o iki ahmakla beraber oldun?
- Ey mu minlerin emiri! Onlara şaşırma. Seni bu elbiseler içinde ve sakalım uzun
görünce filancanın babası olduğunu sandılar.
- Çıkartın onu buradan! En iyileri bunlar olan o yeri Allah çirkin etsin!..
Rivayet Ettiğin Ne Güzel
Adamın biri şöyle anlattı: Adamın birini, bir (den) halkasında, ayakta Hz.
Osman'ın ölümünü anlatırken gördüm. Sözlerini bitirince birisi, "Sen, Allah
korusun, Mansur b. Am-mar'ın sözünü ne güzel anlattın!" dedi.
Onu En İyi Ben Tanırını
Ebu Hatem anlatıyor: Adamın biri, Ebu Ubeyde'ye birinin adım sordu. Ebu Ubeyde,
"Bilmiyorum!" dedi. Arkadaşlarından biri, "Onu en iyi ben tanırım. Adı Hadâs
veya Reyâs veya başka bir şey!" dedi.
ihtiyarın Sakalı
Ubâde birgün çarşıya gitmek için çıktı. Yolda giderken sakalı uzun bir ihtiyar
gördü. Konuşmak isteyince sakalıyla oynamaya başladı. "Ey ihtiyar! Niçin sakalım
bu kadar uzatıyorsun?" dedi. İhtiyar, "Ne yapayım? Senin gibi olması için
tüylerimi yolayım mı!" dedi. Ubâde, "Allah (c.c), 'Nefsini kö-
tülüklerden anndıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan
etmiştir/129 buyurmuş ve Peygamberimiz (s.a) de 'Bıyıkları kısaltın ve sakalı
bırakın/ buyurmuştur. Sakalın bırakılması, kesilmemesidir," deyince ihtiyar
şöyle dedi: "Allah ve Peygamberi doğru söylemiş. Sakalımı Allah ve Peygamberinin
istediği gibi yapacağım." Sakalım tıraş etti ve dükkâna oturdu. Kendisini görüp,
durumu soranlara âyeti okuyor ve hadisi aktarıyordu.
Ben İlletim
Hastanın birine "Nasılsın?" diye sorulur. O da "Ben illetimi" der. "Ben illetim
ne demek?" denilince şöyle der: "Hasta olmayana illeti yok denmiyor mu? Sağlama
illeti yok denildiği gibi ben hastayım ve illetim!"
Annem Vârisim Olamaz
Adamın birine, "Servetin var ve yaşlı annenden başka vâri sin yok. Sen ölünce
imdim alsa ve zayi etse ne dersin?" denilince "Annem vârisim olamaz!" dedi.
"Neden olamaz?" diye sorulunca "Babam ölmeden önce annemi boşadı da ondan!"
dedi.
Kız İsteme
Ebul-Evsed, oğluna "Amcaoğlun evlenmek istiyor; hıt -besini Gazı istemeyi) senin
yapman lâzım. Hıtbede söylenecekleri iyice öğren* dedi. O da iki -üç günde
söyleyeceklerini ezberledi. Babası, "Ne yaptın oğlum?" diye sorunca
"Ezberledim!" dedi. Babası, "Oku bakalım; dinleyelim!" deyince okumaya başladı.
"Allah'a hamdolsun. 0*na hamdediyor, yardım diliyoruz ve tevekkül ediyoruz.
O'ndan başka ilâh olmadığına, Muhammed (s.a)'ın kulu ve elçisi olduğuna şehâdet
ede-
(122) Şems, 9-10
İfiNÜ'L-CEVZf / ASMAK VE DALOIHLAR KİTABI
riz. Hayya ale's-salâh, Hayya ale'l-felah!.." Babası, "Dur oğlum! Kamet getirme,
abdestim yok!" dedi
Çocuk Matematik Öğrendi
Adamın biri, çocuğunu okutması için hocaya götürür. Bir müddet geçtiğinde
çocuğuna:
- Hesap yapmasını öğrendin mi?
- Evet, öğrendim.
- İki elli kaç yapar? -Kırk!
- Ey kötü çocuk! Üç tane elli kırk da mı etmez! Sonra çocuğunu bir daha hocaya
göndermez.
Gafil Ziyaretçi
Hamid b. Abbas'ın arkadaşı hastalanır. Oğlunu ziyaretine gönderir ve şöyle
nasihatta bulunur: Hastanın yamna vardığında en yüksek yere otur. Hartaya,
"Şikâyetin ne?" diye sor. "Şundan ve şundan şikâyetçiyim!" derse "înşaâllah iyi
olur!" cevabını ver. Hangi doktorun geldiğini sor. "Şu doktor geliyor," derse
"Güzel," de. Sonra hangi yemeği yediğini sor. "Şu yemekleri yiyorum," derse "Çok
güzel yemekler," de.
Oğlu hastanın yamna gi tti. Yanındaki yüksek bir yere oturdu ve hastanın üzerine
düşüp acı verdi.
Hastaya: - Neden rahatsızsın? diye sordu.
Hasta: - ölüm rahatsızlığı, diye karşılık verdi.
- İyi olur inşâallah! Hangi doktor bakıyor?
- ölüm meleği!
- Güzel ve mübarek) Ne yemekleri yiyorsun?
— Ölüm zehiri!
— Güzel ve tatlı yemek!
Tüccarın Sandığı
el-Meyâsîr'in ebleh -ahmak- bir oğlu vardı. Babası birgün dükkâna gider ki
hırsızlar, içinde altın ve gümüş bulunan sandığı çalmışlar. Adam dükkânda oturur
ve insanlar geçmiş olsuna gelmey e başlarlar.
Hâl böyleyken oğlu gelir. Dükkâna yaklaşınca insanlar durumu haber verirler.
Kahkahayla güler ve "Önemli değil! Bir şeyimiz kaybolmadı!" der. Oradakiler,
sandığı sakladığını zannederler. Koşup babasım müjdelerler. Babası, "Oğlum,
durum nedir? Bu konuda ne biliyorsun?" diye sorunca "Sandığın anahtarı bende.
Onu açmaya güç yetiremezler!" der.
Haşimî mi Alevî mi
Birisi anlattı: Nasr er-Rasîfî'nin yamna gittim. Evde oğluyla tartışıyorlardı.
Seslerini iyice yükseltmişlerdi:
— Neyi tartışıyorsunuz?
— Bu, Ali b. Ebt Talibin Haşimî olduğunu, ben de Alevi olduğunu iddia ediyorum.
Aramızda hakem ol.
— O, Alevf dir. Görmüyor musunuz, ismi Ali.
— Şunun yüzüne tükür Öyleyse!
— ikiniz de bunu hakediyorsunuz!
Kurallı Konuşan İhtiyar
Sicistanlı ihtiyarın biri, nahiv kurallarım uygulayarak konuşuyordu. Birgün
oğluna şöyle dedi: "Bir şey söylemek istediğinde onu aklınla tart. Sonra düşün
ki sözün olgun olsun."
ÎBNCL-CEVZ! / AHMAK VB DALGINLAR KİTABİ
Bir kış gecesinde ateşin yanında oturuyorlardı. Ateşten bir kıvıl cım sıçradı ve
babasınm ipek cûbbesinin üzerine düştü. Babası farkına varmamış, oğluysa ona
bakıyordu. Bir süre düşündü ve:
- Babacığım! Bir şey söylemek istiyorum.
- H aksa söyle!
- Kırmızı bir şey görüyorum. || -Nedir o?
- Cübbenin üzerine ateş parçası sıçradı.
- (Cübbenin bir kısmı yanmıştı) neden bunu hemen haber vermedin?
- Emrettiğin gibi yaptım. Düşündüm, kafamda olgun* 1 aş tirdim ve konuştum!
Bunun üzerine babası, "Bir daha kurallı konuşursam karım boş olsun!9 diye yemin
etti.
Gömlek Emanet Almak İstedi
Kadının biri, komşusuna gelir ve bir ihtiyacını görüp, hemen geri vermek üzere
gömleğini emanet almak ister. Komşusu, "Dört okka yün aldım. Sabret; onu
eğireyim, dokumacıya götüreyim, dokumacı bitirince sana vereyim. Ancak sakın
çiviye basma. Çünkü o daha yeni!" dedi.
Yeni Mes Sağlam
Kadının biri, diğerine:
- Bugün Peygamber (s.a)'in kabrine gittim; ayağıma çivi battı.
- Yeni mesler ayağında mıydı?
- Hayır!
- Öyleyse Allah'a şükret! Muaviye h. Ebî Süfyan
Birisi anlattı: Çarşıya uğradım. Bir grup in san toplanmış birini dövüyorlardı.
"Bunun suçu ne?" diye sorduğumda şöyle cevap verdiler: *Bu, Muaviye'y© sövüyor.
Muaviye, Peygamberin arkadaşı ve onunla bir abdestle kırk yıl namaz kılandı. O,
ihsanla tâbi olan Muhacir ve Ens aradandı. Müslümanların dayısı olarak
adlandırılmıştır. Çünkü anne ve baba tarafından Havva'nın kardeşiydi!"
Adamı Dövüş Sebebi
Birisi anlattı: Toplanmış, birini döven bir grup gördüm. Aralarındaki bir
ihtiyara yaklaştım, öldüresiye vuruyordu. "Ey ihtiyar! Bunun hikâyesi nedir?"
diye sordum. Şöyle cevap verdi: "Sakın onlardan olma! Bu Râfızîdir. Kur'ân'ın
yarısının mahlûk olduğunu, Peygamberden daha üstün kimse olmadığını ve ardından
da Hızır'ın geldiğim iddia ediyor." Beni gülme tuttu. Ancak kendimi, sopa yeme
korkusundan tuttum ve "Ey ihtiyari Daha fazla vur; sevaptasın!" dedim.
Sevap Kazanmak için Dövüyorum
Adamın birinin başına toplanmış -dayak atan hur grup insanın yamna uğradım. İyi
sopa atan birine, "Bunun durumu ne?" diye sordum. Şöyle cevap verdi: "Vallahi
durumunun -suçunun- ne olduğunu bilmiyorum. Bundan döverken gördüm. Allah için
ve sevap kazanmak amacıyla ben de dövmeye başladım!"
ÎBNÜVCKVZİ / AHMAK VE DALGINLAR KİTABI
Nar Satıcısı
Adamın biri, çarşı esnafına nar satıyordu. Esnaf, Ebu Ca'fer lakaplı bu adama
akıllarına gelen fikhî mes'eleleri soruyorlardı. Kadının biri geldi ve:
- Imran kızı Meryem temiz biriydi.
- Ey gafil! Değildi!
- Peki neydi?
- Melekti!
Vasıtlı İki Gafil
Câhız anlatıyor: Vasıt'a geldim. Cuma günü erkenden camiye gittim. Sakalı uzun
İmi oturuyordu ve be n öyle bir sakal hiç görmemiştim. Başka birine:
- Sünnete uy!
- Sünnet nedir?
- Ebu Bekir b. Aftan'ı, Osman-ı Faruk'u, Ömer es-Sıd-dık'ı, Ali b. Ebi Süfyan'ı
ve Muaviye b. Ebî Şeyban'ı sevmektir. ^PER SU %
- Muaviye b. Ebî Şeyban da kim?
- Arşı taşıyanlard andır. Peygamberin kâtibiydi ve kızı Aişe'ye beşik kertmesi
yapmıştı.
Ashâb-ı Kefh Kim?
Biri anlattı. Toplanmış, adam döven bir grupla karşılaştım. Aralarındaki ihtiyar
birine sordum:
- Bunun suçu nedir?
- Ashâb-ı Kehf e sövüyor.
- Ashâb-ı Kehf kim?
- Sen inanmıyorsun!
- Doğru, ancak faydalanmak istiyorum.
- Ashâb-ı Kehf Ebu Bekor, Ömer ve Muaviye b. EM Süfyan'dır. Muaviye, Arş'm
duvarlarım taşıyanlardandır.
- Mezheb ve neseb bilgin hoşuma gitti.
- Evet, ilmi ehlinden alacaksın!
* * *
Adamın biri, diğerine:
- Ebu Bekir mi üstün, Ömer mi?
- Ömer üstün!
- Neden?
- Çünkü Ebu Bekir ölünce Ömer cenazesine geldi. Ömer ölünce Ebu Bekir cenazesine
gelmedi!
Gafilin Hakiki Hastalığı
Ahmağın biri hastalanır. Doktor muayene için gelir ve "Yarın olunca idrarını
saklayın, gelip bakayım* der. Hasta, ertesi güne kadar idrarım yapmaz. Doktor
gelince "Ey Allah'ın kulu! Sıkmaktan neredeyse idrar kesem patlayacaktı. Neden
geciktin?" der. Doktor, "idrarım bir kaba koymanı söylemiştim!" der. Doktor
ertesi gün gelince bakar ki idrarını yeşil bir kaba koymuş. "Bu ne? Dünyada
camdan bir kap yok muydu? Camdan bir kap veya bardağa koysaydın!" dedi. Ertesi
gün olunca hasta, idrarını tahta bir kaba koyar. Doktora gösterir ve "Sen zor
durumdasın biliyorum. Şu idrara bak da bu hastalık nede niyle korkulacak bir şey
olup olmadığını söyle bana," deyince doktor "Bana yemin edersen söylerim! Bu
hastalığın nedeniyle d eğil de aklının yüzünden ölmenden korkuyorum!" der.
tBNÜ*L-CBVZÎ / AHMAK VE DALGINLAR KİTABİ
Doktorun Reçetesi
Ahmak bir doktor, hastanın yamna gider. Hasta şikâyetini belirtince doktor,
"Fare kafası kadar iki kelenceb al. Bir şırınga suyla balgam gibi oluncaya kadar
karıştır ve iç!* dedi. Bunun üzerine hasta, "Kalk! Allah sana lanet etsin.
Yeryüzündeki bütün ilâçlardan tiksindirdin!" dedi.
Bir Yıl Yetecek Şurup
Ahmak doktorun biri, hasta komşusuna şurup verir* Komşusu şurubu içince ölür.
Doktor, hastanın durumunu sormak için geldiğinde komşusunun öldüğünü öğrenir ve
"Allah'tan başka ilâh yoktur. Ondan kuvvetli şurup yoktu. Eğer yaşasa ydı bir
başka ilâç almasına gerek kalmayacaktı!" der.
Elbisen Çalındı Öyleyse Kan Aldır
Adamın birinin hamamda elbiseleri çalınır ve çıplak olarak dışarı çıkar. Hamamın
kapısında ahmak bir doktor durmaktadır. Adamı çıplak görünce "Ne oldu?" diye
sorar. Adam, "Elbiselerim çalındı!" deyince, "Hemen git kan aldır ki, üzüntüden
kaynaklanan hararetin sönsün!" der.
Annesine işkence Eden Gafil
Adamın birinin annesi hastalanır. Oturur ağlar ve şöyle der: "Ey anneciğim!
Allah beni, senden önce öldürsün. Annem cennete giremezse zinakâr olsun ve oraya
başka hiçbir kadın giremesin!"
Oğlumu Düşmanım Yıkamasın
Adamın birinin oğlu ölür. "Filancayı çağır yıkasın," denilince şöyle karşılık
verir: "Olmaz! Onunla aramızda düşman-
lık var. Oğluma acımasız davranır, canım yakar ve öldürür!"
* * *
İki kişi hac yolculuğunda buluşurlar. Biri, diğerine, "Kaç defa kesin haccettin"
diye sorunca "Şimdikiyle beraber bir defa!" der. g
^idı Cariyenin Mükâfatı
Adamın birinin cariyesi ölür. Defnettikten sonra adam, "Bana hizmette
bulunuyordun. Seni ödüllendireceğim. Şahit olun ki o, hürdür!" der.
Söverek Hayır Yaptı
Kadın dilenci, birinin kapışma gelir:
— Git buradan ey zâniye!
— Madem vermiyorsun neden sövüyorsun?
— Vallahi sadece hayır diledim. Senin sevap kazanmanı ve benim günah kazanmamı
istedim!
Susam Yağı Küpü
Gafilin biri, bir küp dolusu susam yağı satın alır. Kap dolar ve geriye biraz
daha yağ kalır. Bakkal, "Kalam nereye koyacaksın?" diye sorunca kabı ters
çevirir ve "Bunun dibine koy!" der. Bakkal kalanı oraya koyar. Adam, yolda
giderken biriyle karşılaşır.
— Bu yağı kaça aldın?
— Bir parçaya!
— Sadece bu tencereyi mi?
— (Kabı ters çevirir) Bunu da mı azımsayacaksın!
ÎBNÜX-CEVZÎ / AHMAK VB DALGINLAR KİTABI
Alacağı için Sakalını Kesti
Adamın birinin, birinden dört dirhem alacağı varmış. Birgün parasını almaya
gelir. Borçlu:
- Yarın vereceğim.
- Yarın vereceğine yemin etmeden asla buradan ayrılmam!
- Yemin olsun ki onunla beraber döneceksin! Adam ertesi gün tekrar gelir.
Borçlu:
- Hiç param yok!
- Onunla döneceğime yemin etmiştin?
- Sakalını kasdetmiştim!
Adam, hemen gidip sakalını kestirir ve parasını almadan oradan ayrılmaz.
Su Deposu Dolmuyor
Adamın biri, hizmetçisine su deposunu doldurmasını emreder. Hizmetçi epeyce su
taşır, ancak depo dolmaz. Hizmetçi gecikince, adam, "Neden bu k adar geç kaldı?"
der ve yamna çıkar. Bakar ki depodaki suyu karıştırıyor. Efendisinin geldiğini
görünce, "Bu depoyu doldurmamı emrettiniz. Bunun bir ayda dolacağım sanmıyorum!"
der.
Müneccim, "O suçsuz!" Dedi
Arkadaşlarımdan biri anlattı. Adamın biri hırsı zlıkla itham edilir. Tutuklanır
ve başına bazı şeyler gelir. Bir hafta sonra yanıma gelerek şöyle dedi:
"Olanları biliyor musun? Müneccime gidip, kendisine bir -hediye- verdim. Benim
için hesap yaptı ve "Vallahi itham edildiğin konuda suçsuzsun. Sen hiçbir şey
çalmadın!9 dedi
Cenaze Görülünce Ne Denecek
Adamın biri, bir cenazenin geldiğini görür ve "Rabbim ve Rabbin Allah. O'ndan
başka ilâh yoktur!9 der. Diğeri "Yanlış yaptın. Cenazeyi görünce, 'Allahım, bize
afiyet ver/ diyeceksin" der. Tartışırlar ve aral arım bulması için bir başkasına
giderler. O da şöyle der: "Cenazeyi gördüğünüzde 'Gök gürültüsünün hamd ile ve
meleklerin heybetinden dolayı teşbih ettikleri Allah'ı teşbih ederim9
diyeceksiniz!"
Burcu Teke
Müneccimin biri, adamın birine, "Burcun ne?" diye sorar. Adanfc "Teke!" der.
Oradakiler gülerler ve "Burçlar arasında Teke burcu yoktur!" derler. Bunun
üzerine adam, "Aksine var! Yirmi yıl önce çocukken burcumun Oğlak olduğunu
söylemişlerdi. Şüphesiz ki o, şimdi Teke olmuştur!" dedi.
Gece Tek Başıma Gidemem
Kâtip birinin bir hizmetçisi vardı. Birgün bir arkadaşıma yanında akşamladı.
Hizmetçisine, "Eve git; mum getir!" deyince hizmetçi, "Efendim! Gece tek başıma
gitmeye cesaret edemem. İsterseniz beraber gidip, getirelim!" dedi.
* * *
Adamın biri, hizmetçisine:
- Ateş yak! dedi
- Niçin ateş yakmamı istiyorsunuz?
- Ekmek yapmak için!
- Efendim! Öyleyse beni yedir ki, acele getireyim!
ÎBNÜ'L-CEVfcî / AHMAK VE DALGINLAR KİTABI
İçimden Kanıyor
Adamın biri, birine yumruk atar ve "Kanattın!" diye bağırır. "Kan n erede?" diye
sorulunca "Ben içimden kanarım!" der.
İki Kişi Kafileyi Soydu
İki kişi, altmış kişilik kafileyi soyar ve bütün mallarım alır. "Altmış kişi,
iki kişiye nasıl soyuldunuz?" diye sorulunca, "Biri bizi kuşattı, biri soydu. Ne
yapabilirdik ki!" dediler.
Hastalandı; Çünkü Deve Yedi
İbn Rûmî023* anlatıyor: Doktorun biri, öğrencisine şöyle der: "Bir hastanın
yanına vardığında ne yediği ve içtiğine bak. Yaramayacak bir şey yiyorsa, onu
yasakla!" Birgün bir hastaya bakmaya gider. İçeri girince deve hörgüc ü görür.
Hastaya:
- Ben, sana ilâç vermem
- Neden?
- Çünkü deve yemişsin!
- Hayır vallahi! Ben asla deve yemedim.
- öyleyse şu deve hörgücü ne?
Yiyin, Ezan Daha Ulaşmadı
İbrahim b. Ku'ka anlattı: Bir topluluk, Ramazanda sahur için kalkar. İçlerinden
birine "Dinle bakalım, ezan okunuyor mu?" derler. Dışarı çıkar. Bir müddet
bekledikten son-
(123) Ebul-Hasan Ali b. Abbas b. Cûreye veya Curcîs er-Rûmî. Büyük bir şairdi.
Rum asıllıydı. Bağdat'ta doğmuş ve yaşamıştır. Zehirlenerek Bağdat'ta H. 283
yılında vefat etti.
ra döner ve "Yiyin; sadece uzaktan bir ezan duydum!" der.
Yüzüğün Kitabesi
Ebu Rafı9 ailesinden biri, yüzüğüne, "Ben filan oğlu falanım. Âmin diyene Allah
merhamet etsin!" yazdırmıştı.
Ölümü Uzaklaştıran Gafil
Adamın biri, birgün hastalanır. Hastalığı ağırlaşınca tanbur, kaval ve def gibi
çalgıları evine getirtir. İnsanlar buna tepki gösterince şöyle karşılık verir:
"Çalgı âleti bulunan eve meleklerin girmediğini duydum. Azrail de mel e ki erde
nse evime girmeyecektir. Böylece ölümü kendimden uzaklaştır-mış olacağım!"
Gasb ve Tasadduk
Adamın biri, başka birisinin bir şeyini gasbeder. Yaptığının doğru olmadığı
söylenince şöyle der: "Onu almam bir kötülüktür. Tasadduk etmemin karşılığı on
iyiliktir. Biri gider, dokuzu bana kalır!"
* * *
Kadının birine kocasının mesleği sorulur. "Görevi fakirleri camiden
çıkartmaktır!" der.
* * ¦
ileri gelenlerden birinin cariyesi ölür. Kefen alması için yanına giderler.
"Şimdi yammda kefen için birşey yok; birkaç gün sonra gelin!" der. Yamna kefen
için gidenlerse, "Bir şeyin oluncaya kadar onu tuzlayalım mil" derler.
* * *
Gafil bir ihtiyara sorulur:
- Haccın, Ramazan'a tesadüf ettiğini hatırlıyor mu -
ÎBNÜ*L-CBVZÎ / AHMAK VE DALGINLAR KİTABI
sun?
-İki veya üç defa tesadüf ettiğini sanıyorum!
* * *
Gafilir birine, "Yaran nasıl oldu? Acısı dindi mi?" diye sorulur. "Vallahi
göremiyorum! Anneme sorun!" dedi.
* * *
Adamın biri, kölesine "Çık bak; hava bulutlu mu, açık mı?" der. Dışarı çıkıp
gelir ve "Vallahi, yağmur bırakmadı ki, bulutlu mu yoksa açık mı olduğuna
bakayım!" dedi.
Güvenilir Danışman
Ahmak biri şöyle der: "Danışman güvenilirdir. Yarın elbiselerimi yıkamak
istiyorum. Acaba güneş doğar mı!"
Kendi ölümüne Hükmetti
Ebu Muhammed b. Ma'ruf anlattı: Saçları güzel hıristi-yan bir genç sürekli bana
geliyordu. Kendi kendine filanca gün öleceğine karar verir. O gün geldiğinde
ölmez. Karısıyla tartışır ve aralarına kötülük girer. Sopayla karısının basma
vurur ve öldürür. Çok korkar. "Herhalde bugün Ölümüme hükmedilmiş! Mutlaka
öleceğim! Şimdi polis gelip beni yakalayacak ve Öldü recek! Ben kendi kendimi
öldüreyim daha iyi!" der. Eline bıçak alıp karnına saplar. Bıçağı saplayınca
hayatın değerini anlar ve bıçak tahribat vermeden elinden düşer. Sonra evin
damına çıkar ve kendini yere atar. Bütün kemikleri kırılır, fakat ölmez. Polis
gelip yakalar ve o gece sabaha karşı ölür.
Kızım Ne Bekâr Ne Dul
Adamın jiri, fakih Ebu Hakim'in yanına geldi. Ben de oradaydım. Yanında,
birisiyle evlendirmek istediği kızı da
vardı. Ebu Hakim, "Kızın bekâr mı? Dul mu?" diye sordu. Adam, "Efendim! Ne bekar
ne dul: ikisinin ortasında!" dedi. "O da nasıl oluyor?" diye sorunca "Ne yaşlı
ne de körpe!" dedi ve oradakiler güldüler. Baba niçin güldüklerini anlamamıştı.
Bu Kedi Annem
Ebu'l-Hasan Ali b. Nazif anlatıyor: Bağdat'ta yanımıza bir ihtiyar gelirdi. Şiî
olarak tanıdığı birinin yamna gittiğini anlattı. Şöyle dedi: Kucağında kedi
vardı. Kafasını ve gözlerinin arasını okşuyordu. Okşadıkça kedinin gözlerinden
yaş geliyordu ve adam şiddetlice ağlıyordu. Dedim ki:
- Niçin ağlıyorsun?
- Yazıklar olsun! Bu kediyi okşadıkça ağladığım görmüyor musun? Şüphesiz ki o,
benim annem! Bana hasret kaldığı için beni görünce ağlamaya başladı!
(Anlıyormuş gibi kediyle konuşmaya başladı. Konuştukça kedi miyavlıyordu. Dedim
ki:
- Söylediğini anlıyor mu?
- Evet, anlıyor!
- Sen onu anlıyor musun?
- Hayır, anlamıyorum!
- Öyleyse o insan, sen de hayvana dönüştürülmüşsün!! Yazık Kalın Gömlek Giymiş
Câhız anlatıyor: Kerh şehrinde keten satan birinin dükkânına uğradım. Sakalı çok
uzundu ve kalın bir gömlek giymişti. Sıcak bir yaz günüyd ü. Şaşırdım, bana şöyle
dedi:
- Allah seni aziz etsin! Niçin dikiliyorsun?
- Şu sıcak günde kalın gömleğe sabredişine şaşırdım.
ÎBNÜt-CEVZİ / ASMAK VB DALGINLAR KİTABI
— Doğru söylüyorsun. Çokça yünüm var. Dokumacıya kazak dokutmak için vermeyi çok
istedim ama bir türlü yapamadım!
— Hakikat, senin düşündüğün gibi!
Mısır'ın Atları Reşid'in Yanında
Asma! anlattı: Harun Reşid, Mısır'dan gelen atları kontrol etti. Baktığı her
atın üzerinde "el-FahruT-Ctiney-dî'nin Eseri" yazışım gördü. "Kimdir bu
Cüneydî?" deyip Mısır valisine onu göndermesi için emir verdi.
Cüneydî geldi. İçeri girmeden evin avlusundayken, ona baktı. Sakalı çok uzundu.
Uzunluğu dizlerine, genişliği omuzlarına varıyordu. Hızlı yürüyor ve ceketine
bakıyordu.
"Kabe'nin Rabbine yemin olsun ki, bu ahmak!" dedi. Yamna yaklaşınca, Ey Cüneydî!
Bu atları nereden aldın?"
— Allah'ın rızkı ve ikramı!
— Sakalın ne güzel?
— Hediye olarak kabul et ey müzminlerin emiri! Atlarım sana feda olsun! Senin
kıymetin, benim gözümde tencerelerin en güzelidir! Onurunsa katımda cidden
değerlidir!
Harun Reşid bağırdı ve "Yıkıl karşımdan! Allah sana lanet etsin. Çıkartın onu
buradan! Bana duyulabilecek bütün kötü lâfları duyurdu. Allah, ona da atlarına
da lanet etsin!" dedi.
Ebu Hayye en-Nümeyrfnin Kılıcı
îbn Kuteybe<mpye, en-Nümeyrf,wnin komşusu anlat-
(124) Ebu Muhammed b. Abdullah b. Müslim b. Kuteybe ed-Dineverî. Edebiyat
âlimlerinde ndi. Çokça eser yazdı. Edebü'l-Kitab ve Uyûnul+Ah-bar onlardan
bazılarıdır. H. 276 yılında vefat etmiştir.
(125) Heysem b. Rabi' b. Zerâra. Beni Nümeyrlidir. Şairdi ve Basra hydı. Emevf
ve Abbasî döneminde yaşadı. H. 158 yılında vefat ettiği söylenmiştir.
mış: îbn Kuteybe*nin tahtadan farkı olmayan bir kılıcı vardı. Ona "ölüm
oyuncağı" adım vermişti. Birgün kılıcını çekmiş evinin önünde bekler ken bir ses
duydu ve şöyle seslendi; "Ey bize tuzak kuran, bize karşı cesaret gösteren!
Vallahi kendin için çok kötü şey seçtin. Hayrın azı, kılıcın ağırı. Namım
duyduğun Ölüm Oyuncağı. Onun darbesi meşhurdur, kesmemesinden korkulmaz.
Cezalandırılmadan bağışlanmak için dışarı çık! Vallahi Kays'ı çağırırsam
gökyüzünü at ve süvariyle doldurur. Ya Sübhanallah! O, ne çok ve ne güzel!91
Sonra kapıyı açtı. İçeriden bir köpek çıktı. Bunun üzerine, "Seni köpeğe
dönüştüren ve beni savaşmaktan kurtaran Allah'a hamdol sun!" dedi.
Neden Malı Çok
îbn Merzuk şöyle dedi: "Malım neden çok İnliyor musunuz?" "Hayır! Bilmiyoruz!"
dediler. "Çünkü benle Allah arasında kendimi Muhammed olarak adlandırdım. Allah
katında adım Muhammed olduktan sonra insanlar ne derse desin; umurumda değü!"
dedi
* * *
Mezrûdî anlatıyor: Ahmed el-Cevherî beyaz bir elbiseyi dörtyüz dirheme satın
alır. İnsanlar katında o elbise, kirli beyaz ve yüz dirhem değerindedir. Bunun
üzerine "Allah onun beyaz olduğunu bildiğine göre, bana ne insanlardan!99 der.
Künyemi Dünyaya Değişmem
Câhız anlatıyor: Ebu Huzeyme'nin künyesi "İki Cariye Babası"ydı. Birgün dedim
ki: "Sen fakir bir adamsın. İki cariyen de yok. Neden bu künyeyi aldın? O
künyeyi bir dinara sat ve sonra istediğin künyeyi al!" Bunun üzerine "Hayır!
Vallahi künyemi dünya ve içindekilerle bile değişmem!" dedi.
lBN0*L-C£VZt / AHMAK VK DALGINLAR KİTABI
Hergün Dolap İşçileriyle Beraber
Semame b. Eşres anlatıyor: Adamın biri, hergün bir köyün su dolabının bulunduğu
yere, dolap işçileriyle beraber, soğukta ve s ıcakta gelir giderdi. Bent üzerinde
yürür, akşam olunca ırmağa iner, abdest alır ve namaz kılardı. Abdest aldıktan
sonra "Allah'ım, bundan bir akış ve kurtuluş yolu göster!" der ve eve dönerdi.
Ölünceye kadar böyle yaptı.
Sıkma ki Acımasın
Ishâk b. İsa'nın azatlısı Yezid anlattı: Bir arkadaşımızın evindeydik. İçimizden
biri, uyumak için başka odaya gitti. Biraz sonra ah -vah ederek bağırmaya
başladı. Hepimiz birden yamna koştuk "Sana ne oldu?" dedik Sol yamna yatmış, iki
eliyle yumurtalarım tutuyordu. "Niçin bağırıyorsun?" diye sorunca "Yumurtalarımı
sıkınca acıdı, acıyınca da bağırdım!" dedi. "Öyleyse sıkma!" deyince "Peki,
inşâallah! Allah, sizden razı olsun!" dedi.
Alacası için Hacamat Yaptırdı
Semame anlattı: Birgün bir ihtiyar gördüm. Rengi sap* sarıydı. Zencinin birine
kan aldırıyordu. Neredeyse kanım tüketecekti. "Ey ihtiyar! Niçin kan
aldırıyorsun?" diye sorunca "Şu alaca bulunan yer için!" karşılığım verdi.
Kötü Parçadan Nasıl Kurtuldu
Arkadaşlarımızdan birinin bir hizmetçisi vardı. Bir* şeyler alması için birkaç
parça (para) verdi. İçlerinden biri kalpta. Hizmetçi geri döndü ve sonra
"Efendim, adam bunu almıyor," dedi. Arkadaşımız da "Ne kadar verirlerse
versinler git bozdur!" dedi. Hizmetçi bozdurup döndü ve "Efendim, bozdurdum!"
dedi. "Nasıl yaptın?" diye sorunca şöyle dedi:
"Altın suyuna hatırdım. Rengi dönünce teraziye koydum!"
Rüyada Gördüklerini Tanımak istiyor
Arkadaşlarım anlattı: Adamın hin rüya tâbircisine gider. "Rüyamda iki kişiyle
beraber bir ihtiyaç için filancaya gidiyordum," dedi. Tâbirci "Onları tanıyor
musun?" diye sorunca "Birini tanıyorum. Basra'da oturuyor. Ona diğerini sormak
istiyorum!" dedi.
Çirkin Hesap
TekritJi bazı arkadaşlarım anlattı: Adamın biri, fırından bir dinara yüz yirmi
ekmek satın alır. Ekmekleri ihtiyacı oldukça alır ve birgün hesap yaparlar.
Fırıncı, "Sen yüz yirmiyi aldın ve yüz yirmin kaldı. Bunu ona say ve bir
dinarımı ver!" deyince adam bağırmaya başladı ve "nasıl Bunu nasü yaparım!"
dedi. Firma, "Benim senden yüz yirmi, senin benden yüz yirmi alacağın yok mu?"
dedi Adam, "Evet, var!" dedi Fırıncı, "Öyleyse bunu ona say ve dinarımı ver!"
insanlar başlarına toplandı ve durum emire intikal etti.
* * *
Kureyşli biri, hanımının yamna gelir. Hanımı da Ku -reyşlidir. önceden hanımının
saçı çok güzeldi. Bakar ki karısı saçlarım tıraş etmiş. "Bu ne?" diye sorar.
Kadın şöyle cevap verir: "Kapıyı kapatmak istedim. Başım açıktı ve saçlarımı
mahrem olmayan biri gördü. Ben de 'Mahremim olmayan birinin gördüğü saçları
bırakmam!' dedim ve tıraş ettim." f
Ahmak Yöntemi
Ebu Bekir es-Sûlî, İshâk'tan anlattı: Mu'tasım'ın ya -nındaydık. Ona bir cariye
takdim edildi. Oradakilerden biri, "Eğer Allah (c.c) karım gibisini yaratmışsa
onu boşayaca-
ÎBNÛt-CBVZt / AHMAK VB DALGINLAR BİTABI
ğım!" dedi. Bir diğeri, "Eğer karım gibisini görürsem k arım boş olsun!" dedi.
Üçüncüsüyse, "Karım boş olsun!" dedi ve sustu. Mu'tasım, "Niçin boş olsun? diye
sorunca "Hiçbir şey için!" dedi. Mu'tasım, yerlere yatarak güldü ve "Böyle
söylemene sebep nedir?" diye sordu. Adam, "Bu iki ahmak sebepli olarak
boşadılar; ben de sebepsiz yere boşadım!" dedi.
iblisin İçyüzü
Gıybet etmekten sakınan ebleh birine soruldu: "İblis hakkında ne dersin?" Adam,
"Vallahi aleyhinde çokça konuşulduğunu biliyorum. İçini Allah bilir!" dedi
Ahmak Eşeğini Nasıl Kaybetti
Arkadaşımın biri anlattı: Ahmağın biri, eşeğini yularından tutmuş götürüyordu.
Zeki biri, bir arkadaşına, "Bunun eşeğini haberi olmadan alabilirim!" dedi.
Arkadaşı "Nasıl yapacaksın? Yuları elinde" deyince ileri çıktı. Eşeğin yularım
kafasından çıkarıp kendi kafasına taktı. Arkadaşına eşeği götürmesini söyledi.
Yular kafasında bir süre adamın arkasından gitti. Sonra durdu. Adam yuları
çektiyse de gitmedi. Arkasına döndü ve:
- Eşeğim nerede?
- Eşeğin benim!
- Nasıl olur?
- Anneme itaatsizlik etmiştim. Allah, beni eşeğe dönü ştürdü! Bunca süredir
hizmetindeyim. Şimdiyse annem beni bağışladı ve tekrar eski -insan- hâlime
döndüm.
- Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh! İnsan olduğun halde nasıl seni eşek olarak
kullandım?
- Vallahi işte öyle oldu!
- Git; seni Allah için bırakıyorum!
Adam, karısının yamna gittikten sonra, durumdan haberdar olup olmadığım sorar ve
"Görüyor musun? Neyle inkâr ediyor ve neye tevbe ediyormuşuz! Eşeğimiz aslında
insanmış!" dedi. Karısı mümkün olanı tasadduk etmesini söyledi. Birkaç gün
geçtikten sonra olayı unutarak, gidip eşek almaşım söyledi. Adam çarşıya çıktı.
Eşeğinin satılığa çıkarıldığım gördü. Bunun üzerine kulağına eğilerek "Ey arkası
kesik! Yine annene itaatsizlik etmeye mi başladın!" dedi.
Mızrağın Uzunluğu
Birgün Musa b. Abdulmelik'in yamna silah deposunun sorumlusu geldi ve şöyle
dedi: "Mü'minlerin emiri el-Müte-vekkil, her biri on dört arşın uzunluğunda bin
tane mızrak satın alma girişiminde bulundu." Bunun üzerine "Bu, uzunluğu; peki
genişliği ne kadar?" deyince oradakiler güldü. Yine de yapt ığı hatayı anlamadı.
Sarıktan Öç Aldı
Sehl b. Bişr, Deylem Devletinde yükselenlerdendi. Ahmak biriydi Süpürgecinin
birine sövdü. O da karşılık verdi. Arkasından kovalamaya başladı. Başından
sarığı düşünce durdu ve sarığı aldı. Sarığı ısırmaya ve yırtmaya b aşladı.
"Vallahi senden öcümü aldımP dedi ve yerine döndü.
Zemzem Kazılmadan Haccetti
Adamın biri, bir kadının yanında başkası aleyhinde şahitlik yaptı. Aleyhinde
şahitlik yapılan "Ey kadı! Yirmi bin dinarı olduğu halde hâlâ Allah'ın evini
haccetmeyenin şehâ-detini mi kabul ediyorsun?" deyince adam, "Hayir! Ben
haccettim," dedi. "Öyleyse zemzem kuyusunu sor" deyince "Ben,
İBNÜ'L-CEVZİ / AHMAK VB DALOINLAR KİTABI
zemzem kuyusu kazılmadan haccettim ve onu -bu yüzden-görmedim!" dedi.
Fakihin Sarığı
Civarımızda el-Keşfulî olarak tanınan Şafiî bir fakih vardı. İlimde ilerledi ve
Ebu Hamid el-İsferftyinf'^nin rütbesine çıktı. Ölünce de yerine geçti. Birgün
kendisine Horasan'dan kısa ve geniş bir sarık hediye geldi. Dedim ki: "Ey şeyh!
Onu kes ki kafana sarman mümkün olsun" Ertesi gün sarık, kafasında daha kötü
duruyordu. Baktım ki sarığı boyuna değil enine kesip sarmış. Genişliği on dört
karış, uzunluğu ise öncekinin yarısı. Buna şaşırdım ve herhangi bir şey
söylemedim.
Bu İnek Butu
Bana kasap Isa anlattı: Görünüşü güzel olan biri geldi ve but istedi. Küçük bir
but çıkardım. Bana, "Benimle alay mı ediyorsun? Bu, inek butu; ben keçi butu
istiyorum!* dedi Ben de "ineğin butu olmaz!" deyince "Bunu başkasına anlat ve
beni ahmak sanma!" dedi. Başkasını çıkardım; hoşuna g itti.
* * *
Yıhn birinde felâket oldu ve gafilin biri, "Bu sene hiç ölmeyen biri öldü!" dedi
(126) Ebu Hamid b.Muhammed b. Ahmed el-îsferâyinî. Zamanının büyük Şafiî
âlimlerindendi. Isferâyin'de doğmuş, sonra Bağdat'a göçmüştür. Orada fıkıh
tahsil etmiş ve kariyeri yükselmiştir. Usûlü'l Fıkıh gibi birçok kıymetli eser
yazmış ve H. 406 yılında vefat etmiştir.
Bizim Klasiklerimiz Dizisi
1- Gelibolulu Mustafa Âlî / Prof. Dr. Mustafa İsen
2- Urfalı Nâbî / Dr. Hüseyin Yorulmaz
3- Neşâtî / Dr. Bayram Ali Kaya
4- Bakî / Prof. Dr. Muhamed Nur Doğan
5- Ahmed Yesevî / Doç. Dr. Hayati Develi
6- Necip Fazıl Kısakürek / Prof. Dr. M. Orhan Okay
7- Yahya Kemal Beyatlı / Âlim Kahraman
8- Halide Edib Adıvar / Doç. Dr. Nazan Bekiroğlu
9- Şeyhülislâm Kemal Paşazade / Doç. Dr. Yekta Saraç
10- Ömer Seyfeddin / Doç. Dr. M. Fatih Andı
11- Abdülhak Hamid Tarhan / Yılmaz Taşçıoğlu
12- Şemseddin Sami / Şecaattin Tural
13- Sultan II. Osman / Esra Keskinkılıç
14- Ahmet Hamdı Tanpınar / Prof. Dr. Orhan Okay
15- Fatih Sultan Mehmet / Prof. Dr. İskender Pala 1<5 - Tarık Buğra / Doç. Dr. M.
Fatih Andı
17- Erzurumlu İbrahim Hakkı / Cemil çiftçi
18- Sait Faik / Doç. Dr. İbrahim Kavaz
19- Dedem Korkut / Dr. Selçuk Kırbaç
20- Ahmet Cevdet Paşa / Dr. Zeki İzgöer
21- Âsaf Halet Çelebi / Dr. bilâl Kırımlı
OKUDUNUZ MU?
Edebiyat Dizisi
1- Safahat / M. Akif Ersoy
(Yay. Hazırlayan: M. Ertuğrul Düzdağ, Lüks ciltli, 1. hm.)
2- Önce Biz Kirlendik / Yrd. Doç. Dr. Sedat Cereci
3- Gözlerim Yanıyor Anne / Yrd. Doç. Dr. Sedat Cereci
4- Hastalar İnsandır / Dr. Me hmet Oğuz Yenidünya
5- Kürkçü Dükkanı / Yrd. Doç. Dr. Sedat Cereci <$- Erdem Nerede? Menfalûtî
OKUDUNUZ MU?
Edebiyat I Dünya Klasikleri Dizisi
1-İnsan Ne ile Yaşar? Tolstoy
2- Kroyçer Sonat / Tolstoy
3- Ateşi Kıvılcımken Söndürmeli / Tolstoy
4- Sivastopol / Tolstoy
5- İvan İlyiç'in ölümü / Tolstoy
6- Kazaklar / Tolstoy
7-Çocukluk ve Gençlik Yılları / Tolstoy
8- Baskın /Tolstoy
9- Seçme Konuşmalar / Konfüçyüs
10- Yeraltından Notlar / Dostoyevski
11- İnsancıklar / Dostoyevski
12- Ölü Evinden Anılar / Dostoyevski
13- Suç ve Ceza (1-2) Takım / Dostoyevski
14- Hükümdar / Machiavelli
15- Müfettiş / Gogol
16- Seçme Hikâyeler / Oscar Wilde
17- Dorian Gray'in Portresi / Oscar Wilde
18- Sokrates'in Savunması / Eflatun
19- Robinson Crusoe / Daniel Defoe
20- Beyaz Sessizlik / Jack London
21- Beyaz Diş / Jack London
22- Gülliver'in Seyahatleri / Jonathan Swift
23- Alice Harikalar Ülkesinde / Lewis Carroll
24- Şarkı Söyleme Dersi / Katherine Mansfield
25- Esir Üniforması / Necîb Mahfuz
26- Kara Keşiş / Anton Çehov
OKUDUNUZ MU?
Abdurrahman İbnü'l Cevzi - Ahmak ve Dalgınlar Kitabı

You might also like