You are on page 1of 1

Dünya Görüşü, Varlık Tasavvuru ve Düzen Fikri: Medeniyet Kavramına Giriş

lerken bu noktanın altını çizer ve âlemdeki düzenin bağlı olduğu


kurallar ile erdemli şehrin izlemesi gereken ilkeler arasında açık bir
“tenâsüb”ün bulunduğunu söyler.98 Varlığın izhâr ettiği bütünlük
ile erdemli şehrin temsil ettiği siyasî düzen, evrensel düzen fikrinin
temel unsurlarından biridir. Molla Sadrâ, Fârâbî’nin bu evren an-
layışını bir adım ileri götürür ve “varlığın evi (dâru’l-vücûd) tektir
ve âlemin tamamı yaşayan tek bir varlıktır” der.99 Varlık evinde bu-
lunan bütün nesneler, diğer varlıklarla irtibat halindedir. Sadrâ’ya
göre varlığı ancak bu şekilde kavradığımız zaman “insanın ufku”
ile “varlığın ufku” kesişir ve insan bir varlık mertebesinden diğeri-
ne geçer.100 En düşüğünden en yükseğine bütün varlık âlemi “tek
bir rabıta” ile birbirine bağlıdır. Âlemin tekliği ve bütünlüğünü bu
şekilde ortaya koyan Sadrâ, insanın varlık evinde neden mümtâz
bir yere sahip olduğunu ve meleklerin ona neden secde ettiğini
şöyle hülasa eder:

“Bütün âlem, yaşayan tek bir varlıktır (hayevân vâhid), hatta tek bir
nefs gibidir. (…) İnsan son varlıktır ve tabiat âlemi onunla hitâma erer.
Süflî ve ulvî âlemin bütün hakikatleri onda toplanmıştır. İnsan, âlemin
bütün hakikatlerine, Hakk’ın isim ve sıfatlarının hakikatlerini eklemiş-
tir. İnsanın tabiat âlemindeki küçük hilafetinden sonra büyük âlemde-
ki büyük hilafeti, bu isim ve sıfatlar sayesinde mümkün olmuştur. Bu
yüksek mertebe yani hakikatlerin bütünü sayesinde melekler, Allah’ın
emriyle ona secde etmişlerdir.”101

İnsan ile âlem arasındaki bu tenâsüb ve mütekabiliyet ilişki-


si, her ikisinin de aynı Yaratıcı tarafından yaratılmış olmasından
kaynaklanmaktadır. Bu cevherî ilişki sayesinde insan kendinde
âlemin küçük bir prototipini, âlemde de kendi suretini müşahede
edebilir. “İnsana neden küçük âlem denilmiştir?” sorusunu soran
İhvân-ı Safâ, bunun temel sebebinin insanı en güzel surette yara-
tan Allah’ın ona kendi suretini, hem kendi nefsinde hem de âlemde
göstermek istediğini söyler. İnsanın ömrünün kısa, idrak kabiliye-
tinin mahdut olduğunu bilen Allah, merhamet etmiş ve insana var-
lığın hakikatlerini kendi içinde bulmasına imkân sağlamıştır. Bu
yüzden İhvân-ı Safâ’ya göre “Bütün bilgilerin başlangıcı, insanın 47
Dîvân
98 Ebû Nasr el-Fârâbî, Kitabu’l-mille ve nusûs uhrâ, ed. Muhsin Mehdi, Daru’l- 2010/2
Meşrik, 2. bsk., Beyrut 1991, s. 65-66.
99  Sadrâ, Esfâr, c. V, s. 342.
100  Sadrâ, Esfâr, c. V, s. 348.
101  Sadrâ, Esfâr, c. V, s. 350.

You might also like