You are on page 1of 1

İbrahim KALIN

hangi bir öz ve cevherî mahiyetten arınmış, birbiriyle ancak ârızî


olarak bağlantılı müstakil unsurlardan oluşan bir “var olma alanı”
haline gelmiştir. Bunun bir sonucu olarak klasik düşünceye hâkim
olan bütünlük fikri büyük oranda terk edilmiş ve yerini parçalı ve
anti-realist bir ontoloji almıştır.

Medeniyet, İnsan ve Büyüsü Bozulmuş Dünya


Bütünlük fikri aynı zamanda insanın âlemdeki yerinin niteliği
hakkında bize önemli ipuçları sunmaktadır. Başta da işaret etti-
ğimiz gibi medeniyet, sosyolojik manada bir topluluğun kolektif
tutum ve davranışlarına atıfta bulunur. Bu kolektivite, insanın bir
tarafta birey, diğer tarafta kolektif bir varlık olarak sahip olduğu im-
kânları ortaya çıkartır. Kimsesiz ve yalnız bir ada olmayan insan,
ancak bir bütünlük içerisinde kendi varlığının anlamına ulaşabilir.
İnsanın “sosyal bir varlık” olarak tanımlanması, onun sosyal-si-
yasî hak ve sorumluluklarına atıfta bulunduğu kadar, onun ancak
kendinden daha fazla ve daha büyük bir bütünlük içinde yer aldığı
zaman “var olabilen” bir varlık olduğuna işaret eder. Bir başka ifa-
deyle insan, ancak “varlık” olarak anlamlandırabileceği bir bütün-
lük içinde yer aldığı zaman var olma eylemine iştirak edebilir.107
İnsan kelimesinin etimolojisini irdeleyen Ragıp el-İsfahanî, e-n-s
kökünün ünsiyet ve yakınlık kurma ile ilgili olduğuna dikkat çeker
ve “İnsan ancak başkalarıyla [kendi hemcinsleriyle] yakınlık kur-
duğu zaman var olabilen bir varlıktır” der. Bu sebeple insan “tabi-
atı gereği medeni bir varlıktır”.108 Burada “medeni” kelimesi şehre
ait olan, şehirli, kolektif hayat ve sosyal yaşam manalarına gönder-
mede bulunur. Fakat ünsiyet ve yakınlık, sadece diğer insanlarla
değil aynı zamanda diğer varlıklarla ve bunların da üstünde Yara-
tıcı ile kurulan bir yakınlıktır. Bu manada insan ontolojik yapısı ve
ruhî özellikleri itibariyle yalnız bir varlık değildir. İbn Sînâ insanın
“medeni” (şehirli) bir varlık olmasını aynı zamanda ontolojik bir
zorunluluk olarak görür zira “insan, hayatiyetini tek başına kalarak

50 107  İbn Sîna insanın sosyal ihtiyaçlarından ve neden başka canlılarla beraber
yaşamak zorunda olduğundan bahsederken “İnsan tabiatta [hazır bulu-
Dîvân nan] şeylerden daha fazlasına ihtiyaç duyar” der; bkz. İbn Sina, eş-Şifa:
2010/2 et-Tabî‘iyyat, c. V, nşr���������������������������������������������������
. İ. Medkur ve M. Kasım, Dâru’l-kütübi’l-Arabî, Ka-
hire 1960, s. 181. Ayrıca bkz. Ali Durusoy, İbn Sînâ Felsefesinde İnsan ve
Âlemdeki Yeri, İFAV, İstanbul 1993, s. 51-52.
108  Râgıb el-İsfahanî, el-Müfredât fi Garîbi’l-Kur’ân, Kahraman Yayınları, İs-
tanbul 1986, s. 34.

You might also like