Dünya Görüşü, Varlık Tasavvuru ve Düzen Fikri: Medeniyet Kavramına Giriş
nüyle vazgeçmeden anlamlı bir hayat inşâ edebilir miyiz? Bu den-
genin kurulmasına imkân veren bir medeniyet tasavvuru mümkün müdür? Bu sorular, aynı zamanda özgürlük, rasyonalite, kurallara uyma, yaratıcılık, forma tabi olma gibi bir dizi sorunu da berabe- rinde getirmektedir. Bu makale boyunca ele aldığımız varlık daire- si, bütünlük fikri, “dünya” ve evren gibi kavramlar, bu sorulara kıs- men cevap vermektedir. Bu bahsi kapatmadan önce,1971 yılında Foucault ile Chomsky arasında insan tabiatı üzerine cereyan eden ünlü bir tartışmaya atıfta bulunmakta fayda mülahaza ediyoruz.91 Bu iki düşünür, yukarıda kısaca temas ettiğimiz anlam, kural, ta- biat ve özgürlük kavramlarını tartışmışlar ve bireysel özgürlüğün mü yoksa tanzim edici sistemlerin mi belirleyici olduğunu masa- ya yatırmışlardır. Foucault, yapısalcı sistem analizlerinde bireye neredeyse hiçbir alan bırakmazken; Chomsky, sistemleri ortaya çıkaran unsurların başında bireyi ve bireylerin doğuştan getirdiği fıtrî özelliklerin olduğunu söyler. Foucault’un yapısal sistem ana- lizlerini akılda tutmak kaydıyla, Chomsky’nin “yaratıcılık” analizi, bizim tartışmamız açısından önem arz etmektedir. “Derin gramer” kavramını geliştiren Chomsky, insan dilinin muazzam derecede karmaşık bir yapıya sahip olduğunu ve insanların bu yapıda mev- cut olan ilke ve kurallara uydukları için (ya da oranda) kendilerini ifade edebildiklerini savunur. Dilin sentaks kurallarına uymadan anlamlı bir şey söylemek mümkün değildir. Anlamlı bir söz söyle- me iradesi aynı zamanda bir özgürlük beyanı olduğundan, bu ku- rallara uymak, bireyin özgürlüğünden bir şey eksiltmez. Aynı şey “yaratıcılık” için de geçerlidir: Yaratıcılık, belli bir şema ve sistem içerisinde gerçekleşir zira insan belli kuralları takip ederek elde etmek istediği şeye ulaşır. Anlam ve yapı sahibi bütün olgular, örneğin bilim, kültür, sanat, din, devlet, vb. aynı ilkeyi takip eder- ler. Özgürlüğün tahakkuk edebilmesi için de belli yapılara, kural- lara, ilkelere ve bunların tutarlı ve rasyonel bir şekilde kullanılma- sına ihtiyaç vardır. Bu noktada bütün medeniyetler, kendi dünya görüşü ve varlık tasavvuru içerisinde belli kurallar vaz‘ etmişler ve belli kısıtlamalar koymuşlardır. Bu ise tarihî süreç içerisinde farklı yaratıcılık alanlarının doğmasına ve gelişmesine neden olmuştur. 43 Medeniyetler tarihinin zengin çeşitliliğini bu açıdan değerlendir- Dîvân diğimizde, özgürlük ile anlam, birey ile yapı, yaratıcılık ile düzen 2010/2 arasında rasyonel bir ilişki kurmanın mümkün olduğu sonucuna
91 Noam Chomsky ve Michel Foucault, The Chomsky-Foucault Debate on Hu-