Professional Documents
Culture Documents
Engelliliğe dayalı ayrımcılığa bağlı olarak ortaya çıkan davranışlar olan dışlama, mahrum etme ve
kısıtlama gibi davranışlar sonucunda engelli bireylerin etkinlik ve hizmetlere toplumun diğer üyeleri ile
eşit şekilde kabul ve erişimi zedelenmekte yada engellenmektedir.
Engellilere yönelik görünürde iyi niyetle yapılan ancak herhangi bir bilimsel dayanağı bulunmayan bazı
davranışların da engelli bireylere fiziksel ve psikolojik anlamda zarar verdiği unutulmamalıdır.
Engelliliği tamamen tedavi ettiğini iddia eden birtakım kişiler engelli birey ve ailelerinin hem dinî
duygularını hem de umutlarını sömürmektedirler. Bu bağlamda engelli bireylere birtakım tehlikeli
maddeler yedirilmesinin veya içirilmesinin engelli bireylere yönelik şiddet ve istismar kategorisine
girmekte olduğu ve bu davranışların engelli bireylerin hem sağlıklarını hem de insanlık onurlarını ihlal
ettiği bilinmelidir.
Toplumun psikososyal engeller gibi bazı engel türlerine bakış açısı diğer engel türlerine göre çok daha
olumsuz olabilmektedir. Örneğin şizofreni ve/veya bipolar depresyon tanısı bulunan bireylere
yaklaşımlar çoğu toplumda işitme ya da görme engelli bireye yaklaşımlara nazaran çok daha olumsuz
olabilmektedir.
Bazı durumlarda ise engelin ediniliş şekline bağlı olarak engelli bireyler yüceltilebilmektedir.
Örneğin, askerlik görevini yerine getirirken engelli hâle gelmiş bireylere gazi ünvanı verilerek
toplumuzda daha saygın ve kutsal bir yere konumlandırılması. Bu bireylerin tolumda “kahraman” olarak
nitelendirilmesi ilk bakışta olumlu gibi görünse de bu tür durumlar da engelli bireylerin engelsiz
bireylerden daha üstün varlıklar olarak algılanmasına yol açabilir.
Vücudun hangi işlevlerinin ne şekil ve derecede etkilendiğinin de toplumun engelli bireye ilişkin
düşünce, inanç ve tutumları üzerinde etkileri olduğu bilinmektedir. Örneğin bireyin akıl ve ruh sağlığını
etkileyen engel türleri toplum tarafından fiziksel engel türlerine göre daha olumsuz algılanmaktadır.
Fiziksel engel türleri arasında ise derecesi daha fazla olanlar daha negatif olarak algılanabilmektedir.
Örneğin şiddetli kas erimesi (müsküler distrofi) olan bir birey sol kolu dirsek altından kesilmiş (ampüte)
bir bireye nazaran daha fazla şekilsel deformasyon ve işlevsel kayıp yaşadığı için toplumda daha fazla
ön yargı ve olumsuz tutumla karşılaşabilmektedir.
Dışarıdan bakanların fark edemeyeceği engel türlerini ifade eden gizli engellilik durumlarında
yetersizliği belirten fiziksel işaret ya da ipucu bulunmadığından dışarıdan bakanların engelli bireyin
işlevsel yeterlilik ve kapasitesine dair beklentilerini düzenleyebilecekleri bir temel de bulunmaz.
Engelli bireylerin bazıları engel durumlarına ve bununla ilişkili olarak yaşamlarında karşılaştıkları
güçlüklere diğer bireylere kıyasla çok daha az önem verirler.
Özellikle bireyin engeli doğuştansa ya da uzun süredir mevcutsa, birey çoğu zaman engelliliğini
kimliğini oluşturan birçok boyuttan sadece biri olarak görür.
Bazen engelli bireylerin ve özellikle de yakınlarının bireyin engellilik durumunu ikincil kazanç
sağlayabilecekleri bir alan olarak nitelendirebildikleri de görülmektedir. İkincil kazanç, bireyin hasta
numarası yaparak ve/veya semptomlarını abartarak çevresindekileri ve sistemi suiistimal etmesidir.
Bireyin yapıp edebilecekleri konusunda kişisel sorumluluk almaya yaklaşmaması, bilerek başkalarına
bağımlı hâle gelmek istemesi veya sağlık ve hizmet sistemini suiistimal etmesi gibi.
Aynı zamanda ekonomik anlamda da dezavantajlı olan engelli bireyler daha varlıklı olanlara kıyasla
daha fazla toplumsal ön yargı ile karşılaşabilmektedir.
Bazı engelli bireyler tıpkı toplumun diğer üyeleri gibi diğerlerine kıyasla daha dışa dönük, girişken ve
iyimserken, bazıları tam tersi özelliklere yatkın bir şekilde dünyaya gelirler. Kişilik yapısındaki bu tür
farklılıkların özellikle sonradan engelli hâle gelen bireylerin engeli kabul ve uyum süreci ve şekli
üzerinde oldukça etkilidir.
Engelli bireyin aile ve yakınlarının tutum ve davranışlarının engelli bireyin engel durumlarına fiziksel ve
psikolojik uyumları üzerindeki etkisi oldukça büyüktür.
Engelli bireyin engelinden dolayı otomatik olarak yardıma ihtiyacı olduğunun varsayılması yanlıştır.
Engelli bireyin kullandığı yardımcı donanım veya cihaz onun kişisel (özel) alanına aittir.
Bireyin engelsiz bireylerle konuşurken sergilediği tutum ile engelli bireyle konuşma şekli arasında fark
olmaması önemlidir.
Birçok Afrika ülkesinde çocuklukta oluşan engelliliğin başlıca nedenleri arasında annenin ya da ailenin
işlemiş olduğu günahlar, soya yönelik beddua/lanetlenme, şeytan tarafından ele geçirilme, toprak
tanrılarına karşı işlenen suçlar, kanunlara/sosyal normlara aykırı davranılması ve zina gibi faktörler yer
almaktadır. Ne yazık ki bu tarz hatalı varsayımlar bazen dinî çerçeveye oturtularak bizim toplumuzda
da görülmeye devam etmektedir.
Engelli bireyin engellinden dolayı yapıp edemeyeceklerini düşünerek sürekli bir yas ve üzüntü hâlinde
olduğunu varsaymak.
Engelliliğe İlişkin Olumsuz Tutumları Devam Ettiren Yanlış ve Duyarsız Medya Yayınları
Ülkemizde engelli bireyler genelde toplumdan izole yaşadıklarından engeli bulunmayan bireylerin
engellilerle etkileşimleri ya hiç yok ya da yok denecek kadar azdır. Engelli bireylerle etkileşimde
bulunma fırsatı olmayan bu bireylerin engellilerle ilgili sınırlı bilgileri çoğunlukla ekranlarda gördükleri
birkaç engelli bireye ya da genel olarak medyanın engelli bireylerle ilgili verdiği mesajlara dayalıdır. Ne
yazık ki bu mesajlar yanlış ya da duyarsız olduğunda engelli bireylerin karşılaşmış oldukları ekonomik,
sosyal ve psikolojik güçlükler daha da körüklenmektedir.
Medikal model, bireyin yaşadığı problemin kaynağını kendi vücut yapısındaki ve/veya işlevindeki bir
bozukluğa yükler.
Sosyal model, engelliliğe yol açan durumlar üzerinde çevresel faktörlerin rolünün önemine dikkat
çeker.
Biyopsikososyal yaklaşıma göre engelli birinin yaşam deneyimini anlamak konusunda biyolojik
faktörler tek başına yetersiz kalmakta ve bu nedenle psikolojik, sosyal ve biyolojik faktörlerin karşılıklı
etkileşimine bakılmadır.
Yaptıkları mesleklerle ve toplumdaki rolleriyle öne çıkan engelli bireyler, rol model olarak daha etkili
olabilirler.
Temelini Engelli Bireylere İlişkin Toplumsal Ön Yargılardan Alan İnsan Hakları İhlallerinin Rapor
Edilmesi
Engelli bireylere yönelik insan hakları ihlallerinin bölgesel ve ulusal düzeyde istikrarlı ve güvenilir
biçimde kayıt altına alınması tüm dünya genelinde takip edilmesi gerekir.
Kaynaştırma eğitiminin yasal düzenlemeler yoluyla garanti altına alındığı ülkelerde normalde yetenek
ve başarıları keşfedilemeyecek olan engelli öğrencilerin eğitim almalarının sağlanıyor olmasının yanı
sıra bu öğrencilerin engelsiz yaşıtlarının eğitimine engel teşkil etmediği tam tersine zenginlik kattığının
da anlaşılması mümkün olmaktadır.