Professional Documents
Culture Documents
1
BİRİNCİ KISIM
2
BİRİNCİ BÖLÜM
TİCARÎ İŞLETME
I – TİCARİ İŞLETMENİN TANIMI
TTK. md. 11/I’e göre ticarî işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir
sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir.
B) DEVAMLILIK
Bir işletmenin ticari işletme olarak kabul edilebilmesi için, faaliyetin devamlı şekilde yürütülmesi
gerekir. Diğer yandan işletme içinde yürütülen faaliyet niteliği gereği kesintiye uğrayabilir. Yani faaliyet
periyodik (dönemsel) nitelik arzedebilir. İşte bu nitelikteki işletmeler (yazlık sinemalar, plaj işletmeleri vb.),
eğer diğer unsurlar bulunuyorsa, ticari işletme sayılır. Dolayısıyla, devam kasıt ve amacı (niyeti) bulunduğu
sürece faaliyetin niteliği gereği kesintiye uğraması, o işletmenin ticari işletme sayılmasını engellemez.
C) BAĞIMSIZLIK
Bir işletmenin ticari işletme olarak kabul edilebilmesi için faaliyetin bağımsız şekilde yürütülmesi
de gerekir. Bu nedenle şube, bağımsız şekilde faaliyette bulunmayıp merkeze bağımlı olduğundan ayrı bir
işletme sayılamaz. Buna karşılık, acente tarafından yürütülen faaliyet bağımsız nitelik taşıdığı için
acentelik faaliyetiyle ilgili olarak açılan işletmeler de ticarî işletme sayılır.
B) ŞUBE
3
b) Dış İlişkilerde Bağımsızlık
Bir yerin şube olarak nitelendirilebilmesi için, o yerin, en azından merkezin yaptığı asli nitelik
taşıyan işlemleri üçüncü kişilerle kendi başına yapabilme yetkisine sahip olması gerekir.
4
Devralanın sorumluluğu, her bir borç için öngörülmüş olan zamanaşımı süresince devam eder.
Devralan, devir sırasında kendisi tarafından bilinmeyen borçlardan da sorumludur. Devreden
ile devralan devir sözleşmesinde, bazı borçlardan dolayı devralanın sorumlu olmayacağını kararlaştırsalar
bile, böyle bir anlaşma alacaklılara karşı ileri sürülemez.
4- Devrin tescil ve ilânından önce doğmuş bulunan borçlarından dolayı devreden de, devralanla
birlikte 2 yıl daha müteselsilen sorumludur. Bu 2 yıllık sürenin başlangıcı, muaccel borçlar için ilân
tarihi, daha sonra muaccel olacak (müeccel) borçlar bakımından borcun muaccel olduğu tarihdir.
İşletmenin devrinin ilanın sonra, devralanın girişeceği işlemler nedeniyle doğacak boçlardan dolayı,
devredenin herhangi bir sorumluluğu yoktur.
5- Ticari işletmesini devreden bir gerçek kişi tacir sıfatını kaybetse de ticareti terkettiğini ilân ettiği
tarihten itibaren 1 yıl daha iflas yoluyla takip olunabilir.
5
UYARI: Ticaret unvanı ve işletme adı ile menkul işletme tesisatının rehnin kapsamına alınması
zorunludur. Bu unsurların rehnin kapsamı dışında bırakılabilmesi mümkün değildir. Ancak, sınaî
haklar rehin sözleşmesi ile rehnin kapsamı dışında bırakılabilir.
6
İKİNCİ BÖLÜM
TİCARÎ İŞ VE TİCARİ HÜKÜMLER
I – TİCARİ İŞİN BELİRLENMESİ
B) TİCARÎ İŞ KARİNESİ
TTK. md. 19/I, c.1, “bir tacirin borçlarının ticarî olması asıldır" demek suretiyle, tacirlerin her türlü
işlem ve fiillerinin ticarî olduğununa dair bir karine getirmiştir.
TTK. md. 19/I, c.2 ise, “gerçek kişi tacir işlemi yaptığı anda bunun ticarî işletmesiyle ilgili
olmadığını karşı tarafa bildirdiği ya da somut olayın özellikleri, işin ticarî sayılmasına elverişli
bulunmadığı durumlarda borç adidir” hükmüyle, gerçek kişi tacirin bu karineyi iki şekilde çürütebileceğini
öngörmüştür. Örneğin, bir tacirin evinde kullanılmak üzere bir esnafa perde diktirtmesi ticari iş sayılmaz.
Dikkat edilecek olursa, kanun koyucu 19/I, c.2’deki bu istisnayı sadece gerçek kişi tacirler için
öngörmüştür. Bu nedenle tüzel kişi tacirlerin her tür işlemi, ticarî sayılır. Yani tüzel kişi tacirlerin adî hukuk
sahası yoktur.
7
B) TİCARÎ İŞLERDE FAİZ
Sözleşmede öngörülmemiş olsa da anapara (kapital) faizine hak kazanılması: TTK. md. 20’ye
göre, ticarî işletmesi gereği bir iş veya hizmet gören tacir, sözleşmede öngörülmemiş olsa bile ücret
ve verdiği avanslar, yaptığı masraflar için de ödeme tarihinden itibaren faiz talep edebilir. Buna
karşılık adi iş niteliğindeki ödünç sözleşmelerinde, sözleşmede öngörülmemişse, vadeye kadar geçen
süre için anapara faizi söz konusu değildir.
Faize faiz yürütülebilmesi (bileşik faiz): Faizin, belli devreler sonunda anaparaya eklenmesi ve
bundan sonra anapara ve faizlerden oluşan yeni tutara tekrar faiz yürütülmesi halinde bileşik faizden
söz edilir. TTK. md. 8/II’ye göre, 3 aydan aşağı olmamak üzere, faizin anaparaya eklenerek birlikte
tekrar faiz yürütülmesi şartı, yalnız cari hesaplarla her iki taraf bakımından da ticari iş niteliğinde
olan ödünç sözleşmelerinde geçerlidir. Bu hüküm sözleşenleri tacir olmayanlara uygulanmaz. Bu
hükme aykırı sözleşmeler yok hükmündedir (TTK. md. 8/IV). Görüldüğü gibi Kanunumuz bu
düzenlemesiyle adi işlerde bileşik faiz uygulamasını yasaklamıştır.
Kanuni orandan daha yüksek oranda temerrüt faizi istenebilmesi: TTK. md. 8/I’e göre, ticari iş
niteliğindeki sözleşmelerde taraflar, temerrüt faiz oranını serbestçe belirleyebilirler. Bu oran
sözleşmeyle belirlenmemişse, temerrüt faizi hakkında ilgili mevzuat hükümleri uygulanır.
TTK. md. 10’a göre, aksine sözleşme yoksa, ticari bir borcun faizi, vadenin bitiminden ve belli bir vade
yoksa ihtar gününden itibaren işlemeye başlar.
Ticari işlere ilişkin olarak kanunlarda öngörülen zamanaşımı sürelerinde kanunla öngörülmediği
sürece değişiklik yapılamaz.
A) GENEL OLARAK
TTK'daki hükümler ile bir ticarî işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiillere ilişkin diğer kanunlarda
yazılı özel hükümler ticari hükümlerdir.
TTK'nın 1/II. maddesinde yer alan düzenlemeye göre, mahkeme, hakkında ticari bir hüküm
bulunmayan ticari işlerde, ticari örf ve âdete, bu da yoksa genel hükümlere göre karar verir.
Bu hükümden hareketle ticari işlere uygulanacak hükümlerin sırası aşağı şekildedir:
1- Hangi Kanunda Yer Alırlarsa Alsınlar Emredici Hükümler
2- Emredici Hükümlere Aykırı Olmamak Kaydıyla Sözleşme Hükümleri
3- Emredici Özelliğe Sahip Olmayan Tamamlayıcı veya Yorumlayıcı Ticarî Hükümler (Yedek
hukuk kuralları)
5- Genel Hükümler
Uyuşmazlığın çözümünde yararlanılabilecek bir ticari hüküm ya da ticarî örf ve adet kuralı
bulunmuyorsa, uyuşmazlığa genel hükümler uygulanır. Hâkim, bu kuralların yardımıyla da uyuşmazlığı
çözemiyorsa, kanun koyucu gibi davranarak hukuk kuralı yaratır.
8
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
TİCARÎ DAVALAR VE GÖRÜLECEĞİ MAHKEMELER
I – TİCARÎ DAVALAR
TTK.’nın “ticari davalar ve delilleri” başlığı altında düzenlenen 4. maddesinin ışığı altında doktrin ticari
davaları üç gruba ayırmıştır.
Mutlak ticari davalar: Bu davalar, tarafların sıfatına ve işin ticari işletmeyle ilgili olup olmadığına
bakılmaksızın ticari sayılan davalardır.
Yarı nisbi ticari davalar: Bu davalar, uyuşmazlığın, en azından bir ticari işletmeyi ilgilendirmesi
koşuluyla ticari sayılan davalardır.
Nisbi ticari davalar: Bu davalar, uyuşmazlığın, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili olması
koşuluyla ticari sayılan davalardır.
2- Menkullerin rehni karşılığında ödünç para işiyle uğraşanlarla yapılacak işlemleri düzenleyen
MK. md. 962 - 969'dan doğan davalar (TTK 4/I,b)
5- Borsa, Sergi, Panayır ve Pazarlar İle Antrepo ve Ticarete Özgü Diğer Yerlere İlişkin Özel
Hükümlerde Düzenlenen Hususlardan Doğan Davalar (TTK 4/I,e)
6- Bankalara, Diğer Kredi Kuruluşlarına, Finansal Kurumlara ve Ödünç Para Verme İşlerine
İlişkin Düzenlemelerde Öngörülen Hususlardan Doğan Davalar (TTK 4/I,f)
9
UYARI: YUKARIDA BELİRTİLEN DAVALAR, TARAFLARIN SIFATINA VE İŞİN (UYUŞMAZLIĞIN)
TİCARİ İŞLETMEYLE İLGİLİ OLUP OLMADIĞINA BAKILMAKSIZIN TİCARİ SAYILDIKLARI İÇİN
DOKTRİNDE “MUTLAK” OLARAK NİTELENDİRİLİRLER.
C) HER İKİ TARAF İÇİN TİCARİ SAYILAN HUSUSLARDAN DOĞAN DAVALAR (NİSPÎ TİCARÎ
DAVALAR)
TTK.’da düzenlenen tüm hususlardan doğan davalar ile başka kanunlarda düzenlenmiş olup da TTK
md. 4/I b,c,d,e,f’de belirtilen işlerden doğan davaların, tarafların sıfatına ve işin ticari işletmeyle ilgili olup
olmadığına bakılmaksızın ticari sayıldığını (mutlak ticari dava); havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin
haklardan doğan davaların ise uyuşmazlığın en azından bir ticari işletmeyi ilgilendirmesi koşuluyla ticari dava
(yarı nisbi ticari dava) olarak kabul edildiğini yukarıda görmüştük.
Peki, günlük hayatta sıkça karşılaştığımız satım, kira, ödünç, eser gibi sözleşmelerden doğan davalar
hangi durumda ticari dava sayılacaktır? Çünkü bu sözleşmeler TTK.’da değil BK.’da düzenlenmiş olup
TTK.’nın 4. maddesinin 1. fıkrasının b,c,d,e,f bentlerinde belirtilen iş ya da hususlardan da değildir. TTK. md.
4/I c.1’e göre satım, kira, ödünç, eser gibi sözleşmelerden doğan davalar her iki tarafın da ticari
işletmesiyle ilgili olması durumunda ticari sayılır. Örneğin tacir (A)’nın evinin ihtiyacı için tacir (S)’den
buzdolabı satın alması durumunda, iş, her ne kadar TTK. md. 19/II’ye göre tacir (A) için de ticari sayılsa da bu
durum satım sözleşmeden doğan davanın ticari dava sayılmasının gerektirmeyecektir. Buna karşılık
perakendeci tacir (A) ile toptancı tacir (S) arasındaki satım sözleşmesinden doğan uyuşmazlık, her iki tarafın
da ticari işletmesiyle ilgili olduğu için ticari davaya vücut verecektir.
Haksız fiillerden doğan davaların ticarî dava sayılabilmesi için de, haksız fiilin, her iki tarafın
ticarî işletmesiyle ilgili olması gerekir. Örneğin bir seyahat firmasına ait otobüsün şehir içinde bir yayaya
çarparak zarar vermesi halinde açılacak olan tazminat davası ticarî dava değildir. Ancak TTK'da
düzenlenmiş haksız fiillerden (haksız rekabet, çatma) doğan davalar, tarafların sıfatına bakılmaksızın
mutlak ticari dava sayılır.
TTK. md. 5/I’e göre, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına
bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalara bakmakla görevlidir.
Bir yerde asliye ticaret mahkemesi varsa, asliye hukuk mahkemesinin görevi içinde bulunan ve 4.
madde hükmünce ticari sayılan davalarla özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer
işlere asliye ticaret mahkemesinde bakılır (TTK. md. 5/II).
Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki
görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır (TTK. md. 5/III). Yani bir ticari
dava, o yerde ayrı bir ticaret mahkemesi bulunmasına rağmen asliye hukuk mahkemesinde açılmışsa ya da
ticari niteliği bulunmayan bir dava asliye ticaret mahkemesinde açılmışsa, mahkeme görevsizliğini resen
(kendiliğinden) gözeterek, dava dosyasının görevli mahkeye gönderilmesine karar verir. Taraflardan biri, 2
hafta içinde, görevsizlik kararı veren mahkemeye başvurarak dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesini
talep etmezse dava açılmamış sayılır.
10
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
TACİR
I – TACİR SIFATININ KAZANILMASI
A) GERÇEK KİŞİLERDE
TTK. md. 12/I uyarınca "bir ticarî işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir
denir". Hükümden de anlaşılacağı üzere, tacir sıfatının kazanılabilmesi için bir ticarî işletmenin varlığı ve bu
ticari işletmenin kısmen de olsa belli bir kişi adına işletilmesi gerekir.
B) TÜZEL KİŞİLERDE
1- Ticaret Şirketleri
TTK 16/I'e göre tüm ticaret şirketleri tacirdir. Bunlar kollektif, komandit, anonim ve limited
şirketleridir. Ticaret şirketleri, ticaret siciline tescil edilip tüzel kişilik kazandıkları andan itibaren başka hiçbir
işleme gerek kalmaksızın tacir sıfatına sahip olurlar.
11
3- Kuruluş Kanunları Gereğince Özel Hukuk Hükümlerine Göre Yönetilmek veya Ticarî Şekilde
İşletilmek Üzere Devlet, İl Özel İdaresi, Belediye, Köy Gibi Kamu Tüzel Kişileri Tarafından Kurulan
Kurum ve Kuruluşlar
Ancak il özel idaresi, belediye ve köy gibi kamu tüzel kişileri, bir ticarî işletmeyi işletseler dahi
kendileri tacir sayılamazlar.
C) ODALARA KAYDOLMA
E) TİCARET UNVANI SEÇME VE KULLANMA (bu konu ileride ayrıntılı olarak anlatılacaktır)
12
BEŞİNCİ BÖLÜM
TACİR YARDIMCILARI
I – GENEL OLARAK
Tacir yardımcıları, işletme sahibi tacirin kendi isteği ile seçtiği ve ona işletmenin birtakım iş ve
işlemlerinde yardımcı olan kişilerdir. Tacir yardımcıları, tacire bağımlı olup olmamalarına göre iki gruba
ayrılılrlar.
1- Tanımı
BK. md. 547’ye göre ticari temsilci, işletme sahibinin, ticari işletmeyi yönetmek ve işletmeye ilişkin
işlemlerde ticaret unvanı altında, ticari temsil yetkisi ile kendisini temsil etmek üzere, açıkça ya da örtülü
olarak yetki verdiği kişidir.
13
4- Ticari Temsilcinin Temsil Yetkisinin Sınırlandırılması
B) TİCARÎ VEKİL
a) Tanımı
BK. md. 551/I'e göre ticarî vekil, bir ticari işletme sahibinin, kendisine ticari temsilcilik yetkisi
verilmeksizin, işletmesini yönetmek veya işletmesinin bazı işlerini yürütmek için yetkilendirdiği kişidir.
b) Atanması
Ticarî vekiller, tacir veya ticarî temsilciler tarafından atanır. Herhangi bir şekle bağlı olmayan bu
atama, açık şekilde yapılabileceği gibi zımnen (örtülü) de yapılabilir.
Ticarî vekil, ancak bir ticarî işletme için atanabilir. Ticarî vekilin atanması, ticaret siciline tescil ve
ilân olunamaz. Buna rağmen, tescil ve ilân yapılmışsa, bu tescil hukukî sonuç doğurmaz.
BK. md. 552’ye göre, toptan, yarı toptan veya perakende satışlarla uğraşan ticari işletmelerin
görevli veya hizmetlileri, o ticari işletme içinde, müşterilerin kolaylıkla görebilecekleri bir yerde ve kolayca
okuyabilecekleri bir biçimde, yazıyla aksine duyuru yapılmış olmadıkça, aşağıdaki işlemler için yetkilidirler:
Ticari işletmenin alışılmış (olağan) bütün satış işlemlerini yapmak,
Yetkili oldukları işlemler hakkında faturaları imzalamak,
Ticari işletmenin alışılmış işlemlerinden doğan borçların ifa edilmesine veya bunların hiç ya da gereği
gibi ifa edilmemesine ilişkin ihtar veya diğer açıklamaları işletme sahibi adına yapmak; bu
nitelikteki ihtar veya diğer açıklamaları, özellikle alışılmış işlem dolayısıyla teslim edilmiş mallara
ilişkin ayıp bildirimlerini ticari işletme adına kabul etmek.
Toptan, yarı toptan veya perakende satışlarla uğraşan ticari işletmelerin görevli veya hizmetlileri,
kendilerine yazıyla yetki verilmiş olmadıkça, işletme dışında ve kasa görevlileri atanmışsa işletme içinde,
satış bedellerini isteyip alamazlar. Bu kişiler, satış bedellerini almaya yetkili bulundukları hâllerde,
faturaları kapatmaya veya makbuz vermeye de yetkilidirler.
A) ACENTE
1- Tanımı
TTK. md. 102’ye göre acente; ticarî mümessil, ticarî vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi
işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak, belirli bir yer veya bölge
içinde sürekli olarak ticarî bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına
yapmayı meslek edinen kişidir. Acente gerçek kişi olabileceği gibi, bir tüzel kişi de acente olarak atanabilir.
2- Unsurları
a) Acente, tacirin bağımsız yardımcılarındandır. Acentenin, ticarî mümessil, ticarî vekil, satış memuru
veya işletme çalışanı gibi tacire bağımlı bir durumda olmaması gerekir. Bağımsız tacir yardımcısı olarak
acente, müvekkili tacirin doğrudan denetim ve gözetimi altında değildir. Dolayısıyla müvekkilin, acenteye
faaliyet ve çalışma düzeniyle ilgili olarak (idarî) talimat vermesi söz konusu değildir. Ancak müvekkil,
yapılacak sözleşmenin tür, içerik ve şartları hakkında acenteye talimat verebilir.
b) Acente, bir ticarî işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etme veya bunları o işletme
adına yapma şeklinde faaliyet gösterir.
d) Süreklilik unsurunun doğal bir sonucu olarak, acentelikten bu işi meslek edinmiş olması gerekir.
3- Acentenin Borçları
f) Rekabet Yapmama
Aksi yazılı olarak kararlaştırılmadıkça, acente, aynı yer veya bölge içinde birbirleriyle rekabette
bulunan birden fazla ticarî işletme hesabına acentelik yapamaz.
15
4- Acentenin Hakları
d) Hapis Hakkı
Acente, acentelik sözleşmesinden doğan tüm alacakları kendisine ödeninceye kadar, zilyetliğinde
bulunan müvekkiline ait taşınırlar ve kıymetli evrak üzerinde hapis hakkına sahiptir.
e) Tekel Hakkı
Aksi yazılı olarak kararlaştırılmış olmadıkça, müvekkil, aynı zamanda ve aynı yer veya bölge içinde
aynı ticaret dalı için birden fazla acente atayamaz.
5- Acentenin Yetkileri
7- Zamanaşımı
Acentelik sözleşmesinden doğan tüm talep hakları 5 yıllık zamanaşımı süresine tâbidir.
1- Tanımı
Alım-satım komisyoncusu, komisyon sözleşmesi gereğince, ücret karşılığında kendi adına müvekkili
(vekâlet verenin) hesabına kıymetli evrak ve taşınırların alımı veya satımını üstlenen kişidir.
2- Unsurları
Komisyoncu, kendi adına müvekkilin (vekâlet verenin) hesabına hukukî işlem yapar.
Komisyoncunun yapmış olduğu hukukî işlemden doğan hak ve borçlar da kendisine aittir.
Yapılan işlem dolayısıyla vekâlet verenin hak ve borç sahibi olabilmesi için, komisyoncunun yapılan
işlemden doğan alacak ve borçları vekâlet verene devretmesi gerekir.
Alım-satım komisyonculuğunun konusu kıymetli evrak ve taşınır eşya alım-satımıdır.
Komisyoncu ile vekâlet veren arasındaki ilişki kural olarak sürekli değildir ve vekâlet veren
komisyoncuya tek bir sözleşmenin yapılması için yetki verir.
Komisyoncu, ücret (komisyon) karşılığında faaliyet gösterir.
Komisyonculuğun meslek şeklinde yapılması şart değildir.
17
3- Komisyoncunun Borçları
c) Elde Ettiği Hak ve Borçları Müvekkile (Vekâlet Verene) Devretme ve Hesap Verme
4- Komisyoncunun Hakları
c) Hapis Hakkı
Komisyoncu, vekâlet veren hesabına sattığı malın bedeli ya da hesabına satın aldığı malın kendisi
üzerinde, komisyon sözleşmesinden doğan alacakları ödeninceye kadar, hapis hakkına sahiptir.
7- Zamanaşımı
Komisyon sözleşmesinden doğan tüm talepler 5 yılda zamanaşımına uğrar.
C) SİMSAR (TELLÂL)
1- Tanımı
BK. md. 520/I’e göre, simsarlık sözleşmesi simsarın, taraflar arasında bir sözleşme kurulması
imkânının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması halinde
ücrete hak kazandığı sözleşmedir. Simsarlık sözleşmelerine kural olarak vekâlete ilişkin hükümler uygulanır.
Simsarlık sözleşmesi herhangi bir şekle tabi değildir. Ancak taşınmaz simsarlığına ilişkin
sözlşemelerin yazılı olarak yapılması zorunludur.
2- Unsurları
a) Simsar tacirin bağımsız bir yardımcısıdır.
b) Simsar ile tacir arasındaki ilişki geçici niteliktedir.
c) Simsar aracılık yapar. Aracılık faaliyetinin kapsamı, simsarlık sözleşmesine göre belirlenir. Ancak
simsarlık sözleşmesi, simsara temsil yetkisi vermez. Yani simsar, özel yetki verilmedikçe, kendisini
görevlendiren taraf adına sözleşme yapamaz, bedeli tehsil edemez, satım konusu malları teslim alamaz.
d) Simsarın, aracılık faaliyetini meslek şeklinde yapması şart değildir, arızî olarak da yapabilir.
e) Simsar, aracılık faaliyetini ücret karşılığında yapar. Ücret ödenmeyen aracılık faaliyetleri vekâlet
hükümlerine tabidir.
18
3- Simsarın Borçları
Simsar, sözleşme kurulması imkânını hazırlama veya kurulmasına aracılık etmenin dışında
müvekkilin menfaatlerini gözetmek de zorundadır.
4- Simsarın Hakları
dd) Zamanaşımı
Simsarlık sözleşmesinden doğan alacaklar 5 yılda zamanaşımına uğrar.
19
ALTINCI BÖLÜM
TİCARET SİCİLİ
I – TİCARET SİCİLİ ÖRGÜTÜ
TTK. md. 24’e göre ticaret sicili, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının gözetim ve denetiminde ticaret ve
sanayi odaları veya ticaret odaları bünyesinde kurulacak ticaret sicili müdürlükleri tarafından tutulur. Bir
yerde oda mevcut değilse veya yeterli teşkilatı yoksa, ticaret sicili, Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca
belirlenecek bir odadaki ticaret sicili müdürlüğü tarafından tutulur.
Ticaret sicili, ticaret sicili müdürü tarafından yönetilir. Ticaret sicili müdürü, tüzükte belirlenen
nitelikleri haiz kişiler arasından oda meclisi tarafından Sanayi ve Ticaret Bakanlığının uygun görüşü alınarak
atanır. Aynı usulle sicil müdürlüğünün iş hacmine göre, yeteri kadar müdür yardımcısı görevlendirilir.
Ticaret sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet ve ilgili oda müteselsilen
sorumludur.
Ticaret sicili müdürü ve yardımcıları ile diğer personeli, görevleriyle ilgili suçlardan dolayı kamu
görevlisi olarak cezalandırılır ve bunlara karşı işlenmiş suçlar kamu görevlisine karşı işlenmiş sayılır.
A) GENEL OLARAK
Sicil işlemleri, tescil, değişiklik ve silinme şeklinde karşımıza çıkar. Tescil, bir hususun sicile
kaydedilmesi (yazılması); değişiklik, sicile yazılmış bir hususta sonradan meydana gelen değişiklik nedeniyle
sicil kayıtlarının değiştirilmesi ve düzeltilmesi; silinme ise, sicile geçirilmiş olan bir hususun ortadan kalkması
veya sona ermesi nedeniyle ilgili kaydın silinmesidir.
TTK. md. 35’ e göre, ticaret sicili alenidir (açıktır); başka bir deyişle, herkes ticaret sicilinin içeriğini
ve dairede saklanan bütün senet ve vesikaları inceleyebilir, bunların onaylı suretlerini alabilir.
20
3- Sicil Memurunun İnceleme Görevi
Sicil memuru tescil için aranan kanunî koşulların mevcut olup olmadığını, tescil edilecek hususun
gerçeğe uygun olup olmadığı, üçüncü kişilerde yanlış bir fikir yaratıp yaratmayacağını incelemelidir.
Örneğin, bir gerçek kişi tacirin ticaret unvanına bir şirketin mevcut olduğu izlenimini verecek ek yapılmışsa,
bu unvanın tescili yolundaki istem, sicil memurunca reddedilir. Tescili istenen hususun, kamu düzenine
aykırı olmaması da gerekir.
5- Geçici Tescil
Çözümü bir mahkeme kararına bağlı bulunan veya sicil müdürü tarafından kesin olarak
tescilinde duraksanan hususlar, ilgililerin istemi üzerine geçici olarak tescil olunur. Ancak, ilgililer 3 ay
içinde mahkemeye başvurduklarını veya aralarında anlaştıklarını ispat etmezlerse geçici tescil resen
silinir. Mahkemeye başvurulduğu takdirde kesinleşmiş olan hükmün sonucuna göre işlem yapılır.
Sicil memurunun inceleyerek reddettiği her istem dolayısıyla ilgilinin geçici tescil yapılmasını
istemeye hakkı vardır.
6- İlân
İlân, bütün Türkiye’ye etken olmak üzere Ankara’da yayımlanan Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi
ile yapılır.
A) GENEL OLARAK
Ticaret sicili, resmi sicillerdendir. Dolayısıyla sicil kaydı aksi ispat olununcaya kadar doğru sayılır.
Tescilin iki türlü etkisinden söz edilir: Tescil, sadece bir hakkın veya bir hukukî durumun doğmuş
olduğunu bildirirse bildirici (açıklayıcı); bir hakkın, belli bir hukuki durumun ortaya çıkması (doğması) için
yaplırsa kurucu etkisinden söz edilir.
Ticaret siciline tescil, kural olarak bildirici etkiye sahiptir. Örneğin tacir sıfatı, ticarî işletmenin belli
bir kişi adına işletilmesiyle kazanılır; bundan sonra tacirin ticarî işletmesini tescil ettirmesi, kişinin tacir sıfatını
kazanmış olmasının bir sonucudur. Ticaret sicilinde kayıtlı bulunmamak, kişinin tacir olmadığını göstermez.
Ticaret siciline yapılacak tescil, istisnaî bazı hallerde kurucu etkiye sahiptir. Bu hâller şunlardır:
Ticaret şirketlerinin tüzel kişilik kazanabilmesi için ticaret siciline tescil şarttır.
AŞ.lerde sözleşme değişikliğine ilişkin genel kurul kararları tescilden önce hüküm ifade etmez.
AŞ.lerde kuruluştan sonra devralma ile ilgili sözleşmeler ticaret siciline tescil edilmedikçe geçerli değildir.
Ticarî işletme rehninin kurulabilmesi için, rehin sözleşmesinin sicile tescil edilmesi gerekir.
C) GÖRÜNÜŞE GÜVEN
Tescil kaydı ile ilan edilen durum arasında aykırılık bulunması hâlinde, tescil edilmiş olan
gerçek durumu bildikleri ispat edilmediği sürece, üçüncü kişilerin ilân edilen duruma güvenleri korunur.
21
YEDİNCİ BÖLÜM
TİCARET UNVANI VE İŞLETME ADI
I – TİCARET UNVANI
A) GENEL OLARAK
Ticaret unvanı, tacirin, ticarî işletmesine ilişkin işlemleri yaparken kullandığı isimdir. Ticaret
unvanını sadece tacirler kullanabilir; tacir olmayan kişi (esnaf) ticaret unvanı kullanamaz.
1- Çekirdek
b) Ticaret Şirketlerinde
d) Donatma İştirakinde
Donatma iştirakinin ticaret unvanının çekirdek kısmını, müşterek donatanlardan hiç olmazsa birinin
ad ve soyadı veya deniz ticaretinde kullanılan geminin adı ile birlikte donatma iştirakini gösteren ibare
oluşturur. Örneğin "Ahmet Yılmaz Donatma iştiraki" ya da "Martı Donatma İştiraki".
Unvanda bulunan ad ve soyadları ile gemi adının kısaltılmadan yazılması gerekir.
22
2- Ek
Ticaret unvanının ikinci unsurunu ek oluşturur. Ek kullanmak, kural olarak zorunlu değildir. Ancak
tacir isterse, ticaret unvanına, işletmenin niteliğini gösteren veya unvanda zikredilen kişilerin kimliklerini
belirten ya da fantazi adlardan oluşan ekler yapılabilir. Örneğin "Ahmet Yılmaz Un Fabrikası" ya da "Ahmet
Yılmaz ve Ortakları Turizm Kollektif Şirketi". İlk örnekte, "Un Fabrikası", ikinci örnekte ise "Ortakları" ve
"Turizm" kelimeleri ek niteliğindedir.
Kullanılan ekin, tacirin kimliği, malî durumu veya işletmesinin büyüklüğü bakımından üçüncü kişilerde
yanlış bir izlenim yaratmaması, gerçeğe ya da kamu düzenine aykırı olmaması gerekir.
"Türk", "Türkiye", "Millî" ve "Cumhuriyet" kelimelerinin ek olarak kullanılabilmesi için Bakanlar
Kurulu'ndan izin almak gerekir.
Aşağıdaki hallerde ise ek kullanılması zorunludur:
Gerçek ya da tüzel kişi tacirler, unvanlarının Türkiye'nin herhangi bir sicil dairesinde daha önce
tescil edilmiş olan bir unvandan ayırdedilebilmesini sağlamak için ek almak zorundadırlar. Örneğin,
İzmir ticaret sicilinde kayıtlı bir şirketin ticaret unvanı "Gıda Ticaret Anonim Şirketi" şeklindeyse,
sonradan İzmir'de faaliyete geçen bir diğer şirket, aynı ticaret unvanını ayırdedici bir ek almadan
kullanamaz. "Turkuaz Gıda Ticaret Anonim Şirketi" gibi.
Her şube, kendi merkezinin ticaret unvanını şube olduğunu belirterek kullanmak zorundadır.
Merkezi yabancı ülkede bulunan bir işletmenin Türkiye'deki şubesinin ticaret unvanında ise,
merkezin ve şubenin bulunduğu yer ile şube olduğunun gösterilmesi gerekir. Örneğin "X Bank,
Merkezi: Paris, İstanbul Şubesi".
Tasfiye haline giren şirketin ticaret unvanına "tasfiye halinde" ibaresi eklenir.
1- Adın Değişmesi
Ticarî işletme sahibinin veya bir ortağın ticaret unvanında yer alan adı kanunen değişir veya yetkili
makamlar tarafından değiştirilirse ticaret unvanı olduğu gibi kalabilir.
23
E) TİCARET UNVANININ KORUNMASI
Tescil olunmuş ticaret unvanları TTK. md. 52'ye göre özel olarak korunur. Bu hükme göre;
ticaret unvanının, ticari dürüstlüğe aykırı biçimde bir başkası tarafından kullanılması hâlinde hak sahibi,
bunun tespitini, yasaklanmasını; haksız kullanılan ticaret unvanı tescil edilmişse kanuna uygun bir şekilde
değiştirilmesini veya silinmesini, tecavüzün sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını,
gereğinde araçların ve ilgili malların imhasını ve zarar varsa, kusurun ağırlığına göre maddi ve manevi
tazminat isteyebilir. Maddi tazminat olarak mahkeme, tecavüz sonucunda mütecavizin elde etmesi mümkün
görülen menfaatinin karşılığına da hükmedebilir. Mahkeme, davayı kazanan tarafın istemi üzerine, giderleri
aleyhine hüküm verilen kimseye ait olmak üzere, kararın gazete ile yayımlanmasına da karar verebilir.
Tescil edilmemiş ticaret unvanları ise, haksız rekabet hükümlerine göre (TTK. md. 54 vd.)
korunabilir. Örneğin, tacir (A)’nın, tescil edilmemiş olmamasına rağmen piyasada çok tanınmış ticaret
unvanının benzerinin tacir (B) tarafından kullanılması halinde, ekonomik çıkarı zarar gören tacir (A) haksız
rekabet hakkındaki hükümlere dayanarak (TTK. md. 54 vd.) dava açabilir.
II – İŞLETME ADI
A) GENEL OLARAK
TTK. md. 53’e göre işletme adı, işletme sahibi ile ilgili olmaksızın doğrudan işletmeyi tanıtmak ve
benzeri işletmelerden ayırdetmek için kullanılır. Hükümgende anlaşılacağı üzere ticaret unvanı, taciri
gösterirken; işletme adı, işletmeyi diğer işletmelerden ayırdeder. Örneğin; Turkuaz Otel, Çınar Sineması,
Altın Makas… gibi.
Ticaret unvanını sadece tacirler kullanabilir; buna karşılık işletme adını esnaf da kullanabilir.
Tacirin ticaret unvanı kullanması zorunlu iken, işletme adı kullanmak zorunda değildir.
24
SEKİZİNCİ BÖLÜM
HAKSIZ REKABET
I – HAKSIZ REKABETE İLİŞKİN HÜKÜMLERİN AMACI VE İLKESİ
TTK. md. 54’e göre, haksız rekabete ilişkin TTK hükümlerinin amacı, bütün katılanların
menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır.
Haksız rekabetten söz edilebilmesi için fail ile mağdur arasında bir rekabet ilişkisinin
bulunmasına da gerek yoktur. Dolayısıyla uğraşı alanları farklı olan tacirlerin kullandığı "Anadolu Turizm
Seyehat Acenteliği Ltd. Şti." unvanı ile "Anadolu Turizm Ticaret Limited Şirketi" unvanı arasında, TTK. md.
55’e göre karışıklığa yol açma ve bu nedenle de bir haksız rekabet hali söz konusudur.
Diğer yandan, haksız rekabetten söz edilebilmesi için kusura gerek yoktur. Failin kusurlu davranıp
davranmadığı, sadece haksız rekabet nedeniyle hangi tür davaların açılabileceğinin belirlenmesi yönünden
önem arz eder.
A) HUKUKİ SORUMLULUK
a) Tesbit davası
Bu dava ile davalının fiilinin haksız rekabet oluşturup oluşturmadığı belirlenir.
b) Men davası
Bu davayla, devam eden veya tekrarlanma tehlikesi bulunan haksız rekabetin durdurulması istenir.
25
2- Davanın Tarafları
a) Davacı Taraf
aa) Haksız rekabet yüzünden müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticarî işletmesi veya diğer ekonomik
menfaatleri bakımından zarar gören veya zarar görme tehlikesine maruz bulunan kişi, dava açmaya
yetkilidir.
bb) Haksız rekabet yüzünden ekonomik çıkarları zarar gören veya böyle bir tehlikeyle
karşılaşabilecek müşteriler de TTK 56/I'de sözü edilen davaları açabilirler, ancak araçların ve malların
imhasını isteyemezler.
cc) Ticaret ve sanayi odaları, esnaf odaları, borsalar ve tüzüklerine göre üyelerinin ekonomik
menfaatlerini korumaya yetkili bulunan diğer meslekî ve ekonomik birlikler ile tüzüklerine göre tüketicilerin
ekonomik menfaatlerini koruyan sivil toplum kuruluşlarıyla kamusal nitelikteki kurumlar tesbit, men ve
haksız rekabetin sonucu olan maddî durumun ortadan kaldırılması davalarını açabilirler. Sözü edilen
birlik, kurum ve kuruluşlar, haksız rekabet nedeniyle tazminat davası açamaz; tazminat talep hakkı, zarar
gören kişiye ve müşterilere tanınmıştır.
b) Davalı Taraf
4- Zamanaşımı
Haksız rekabet davalarının, davaya hakkı olan tarafın bu hakkının doğumunu öğrendiği günden
itibaren 1 ve her halde bunların doğumundan itibaren 3 yıl içinde açılması gerekir. Ancak haksız rekabet
fiili, ceza kanunlarına göre daha uzun zamanaşımı süresine tâbi olan bir suç oluşturuyorsa, ceza zamanaşımı,
hukuk davaları hakkında da geçerli olur. Men davalarında zamanaşımı süresi söz konusu değildir.
B) CEZAÎ SORUMLULUK
TTK. md. 62'de gösterilen fiiller dolayısıyla suçu işleyenler iki yıla kadar hapis veya adli para
cezasıyla cezalandırılırlar. Haksız rekabet suçları takibi şikâyete bağlı suçlardandır. Şikâyet hakkı, hukuk
davası açma hakkına sahip bulunanlara aittir.
26
DOKUZUNCU BÖLÜM
TİCARÎ DEFTERLER
I – DEFTER TUTMA YÜKÜMÜNE TÂBİ OLANLAR
Tacir statüsünde olan kişiler defter tutmakla yükümlüdür. Tacirin birden fazla işletmesi varsa her bir
işletme için ayrı defter tutulur.
TTK 12/II'ye göre bir ticarî işletme kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo ve diğer ilân araçlarıyla
halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline kaydettirerek durumu ilân etmiş olan kişi, fiilen işletmeye
başlamamış olsa bile tacir sayılır. Tacir sayılan kişinin de, tacir sıfatına bağlanan sonuçlara katlanması
gerekir. Dolayısıyla bu kişiler de defter tutmak zorundadır.
Bir ticarî işletme açmış gibi işlemlerde bulunan ve iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu
olanlar da defter tutmakla yükümlüdür. Zira tacir gibi sorumlu olan kişi, sadece tacir olmanın külfetlerine
katlanır; nimetlerinden yararlanamaz.
Bir ticarî işletmenin adî şirket aracılığıyla işletilmesi halinde ortaklar tacir niteliğine sahip
olduklarından, her bir adi şirket ortağının ayrı ayrı defter tutması gerekir.
Tacirlere ilişkin hükümler donatma iştiraki hakkında da uygulanacağından, donatma iştiraki defter
tutmakla yükümlüdür.
Ticarî defterleri tutma yükümlülüğü, tacir sıfatının kazanılmasıyla başlar ve bu sıfatın kaybı ile
sona erer. İşletmesini ticaret siciline tescil ettirmekle yükümlü olan işletme sahipleri için bu
yükümlülük, ticaret siciline tescil ettirme yükümlülüğünün doğduğu andan itibaren geçerlidir.
Defter tutma zorunluluğuna tâbi olan tacirin, defterlerini bizzat tutmasına gerek yoktur. Ancak tacir
defter tutma işini bir başkasına bırakmış bile olsa bu kişinin deftere geçirdiği kayıtlar, tacirin kendisi
tarafından tutulmuş sayılır. Tacir, kusuru defter tutan memuruna yükleyerek sorumluluktan kurtulamaz.
27
V – HUKUKİ UYUŞMAZLIKLARDA DEFTER VE BELGELERİN İBRAZI
TTK. md. 83’e göre, ticari uyuşmazlıklarda mahkeme, yabancı gerçek veya tüzel kişi bile olsalar,
tarafların ticari defterlerinin ibrazına, resen veya taraflardan birinin istemi üzerine karar verebilir. Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununun, yargılamayı gerektiren davalarda hazırlık işlemlerine ilişkin
hükümleriyle senetlerin ibrazı zorunluluğuna dair olan hükümleri ticari işlerde de uygulanır.
Malvarlığı hukukuna ilişkin olan, özellikle de mirasa, mal ortaklığına ve şirket tasfiyesine ilişkin
uyuşmazlıklarda, mahkeme, ticari defterlerin teslimine ve bütün içeriklerinin incelenmesine karar
verebilir.
28
ONUNCU BÖLÜM
CARİ HESAP
I – TANIMI VE ÖZELLİKLERİ
TTK. md. 89/I’e göre cari hesap sözleşmesi, iki kişinin herhangi bir hukuki sebep veya ilişkiden
doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak
ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin yapmış
oldukları bir sözleşmedir. Cari hesap sözleşmesi yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli değildir.
Diğer yandan cari hesap sözleşmesinin taraflarının tacir olmasına gerek yoktur. Cari hesap TTK.’da
düzenlendiğinden, tacir olmayan kişiler arasında (örneğin iki esnaf) yapılan cari hesap sözleşmesi de ticarî
iş sayılır.
F) BAKİYENİN HACZİ
Cari hesaba geçirilen alacaklar münferiden hacze konu oluşturmaz; cari hesap sözleşmesinin
tarafı olan kişinin alacaklısı, sadece ona ait hesap bakiyesini (artan tutarı) haczettirebilir. Bakiyenin
haczine ilişkin karar, cari hesabı tutan tarafa tebliğ edildiği tarihte hesap kapatılarak, bakiye belirlenir.
Belirlenen bu bakiye alacaklıya hemen ödenmez, ancak hesap devresinin sonunda ödenir.
30
İKİNCİ KISIM
ŞİRKETLER HUKUKU
31
BİRİNCİ BÖLÜM
ADİ ŞİRKET
I – GENEL OLARAK ADİ ŞİRKET
Adi şirket Borçlar Kanunu’nun 620-645. maddelerinde düzenlenmiş, tüzel kişiliği bulunmayan bir
şirkettir. BK. md. 620’ye göre adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını
ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir.
Bu madde hükmü dikkate alındığında şirket kavramının unsurları; sözleşme, kişi, amaç, sermaye
ve ortak amaç doğrultusunda birlikte çaba göstermektir.
A) SÖZLEŞME
Kural olarak adî şirket sözleşmesi hiç bir şekle bağlı değildir. Ancak TTK’da düzenlenmiş
bulunan ticaret şirketlerinde, şirket sözleşmesinin hem yazılı olması hem de ortakların imzalarının noter
tarafından onaylanması zorunludur.
B) KİŞİ
Adi şirket en az 2 kişi ile kurulabilir. Şirkete gerçek kişilerin yanında tüzel kişiler de ortak olabilir.
C) AMAÇ
Adi şirkette amaç, bir menfaat veya kazanç (kâr) elde edip ortaklar arasında paylaşmaktır.
D) SERMAYE
Şirkete sermaye olarak konulabilecek değerler şunlardır.
Para, alacak, kıymetli evrak ve taşınır mallar, taşınmaz mallar,
Maden ruhsatnameleri, imtiyazlar, patentler, markalar gibi sınaî haklar,
Kişisel emek, ticari itibar,
Telif hakları, lisanslar, know-how (teknik bilgi) gibi ekonomik değeri olan bütün haklar,
Taşınır ve taşınmazlardan faydalanma ve kullanma hakları (örneğin kira, oturma ve intifa hakları),
Ticari işletmeler.
32
B) İRADİ ADİ ŞİRKET – KANUNİ ADİ ŞİRKET
İki veya daha fazla kişinin bir araya gelip kendi iradeleri ve istekleri doğrultusunda bir adî şirket
kurmaları halinde, adî şirketin doğumu, yani meydana gelişi iradîdir.
Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen şirketlerin belirgin özelliklerini taşımayan bir şirket, adî
şirket sayılır. Örneğin bir kollektif şirketi kurmak isteyen kişiler, TTK’da öngörülen şekil şartlarından biri
veya bir kaçını yerine getirmez ve şirket de ticaret siciline tescil ve ilan edilmez ise, bu şirket tüzel kişilik
kazanamaz ve bir adî şirket sayılır. Bu halde şirket, kişi iradesinin dışında, kanundan doğmaktadır.
A) ORTAKLARIN BORÇLARI
4- Rekabet Yasağı
B) ORTAKLARIN HAKLARI
B) TEMSİLİN ÇEŞİTLERİ
1- Doğrudan Temsil
Temsilcinin ortaklık adına ve hesabına hareket ettiği durumlarda doğrudan doğruya temsil söz
konusu olur. Temsilcinin yaptığı işlemler nedeniyle ortakların hepsi, kendisiyle işlem yapılan üçüncü kişinin
alacaklısı ve borçlusu olurlar.
2- Dolayısıyla Temsil
Dolayısıyla temsil, adî şirket ortaklarından birinin kendi adına ve fakat şirket hesabına üçüncü
kişilerle bir hukuki işlem yaptığı zaman söz konusu olur. Bu durumda, yapılan işlemle sadece işlemi yapan
ortak ve işlem yaptığı üçüncü kişi bağlıdır. İşlemi yapan ortak, işlemin sonuçlarını alacağın devri ve borcun
üstlenilmesi hükümlerine göre diğer ortaklara geçirmemişse, üçüncü kişi ancak kendisiyle işlem yapan ortağın
alacaklısı ve borçlusu olur. Ancak bu ortağın, yaptığı işlemler nedeniyle diğer ortaklara rücu hakkı vardır.
34
3- Yetkisiz Temsil
Yetkisiz temsil veya vekâletsiz iş görmeye ilişkin hükümlere göre, bir kimse hiç vekâleti olmaksızın
veya kendisine verilmiş yetkiyi aşmak suretiyle, şirketin adına ve hesabına, üçüncü kişi ile bir işlem yaparak
hak kazanıp, borç yüklenmişse, elde edilen hak ve borçların şirkete geçirilmesi ile, yetkisiz temsilci her
türlü sorumluluktan kurtulur. Bu da, diğer tüm ortakların yapılan işleme icazet (onay) vermeleri halinde
gerçekleşmiş olur. Bu durumda, bütün ortaklar, üçüncü kişiye karşı birinci derecede ve müteselsilen sorumlu
olurlar. Şirket ortaklarının, yetkisiz temsilci tarafından yapılan hukukî işleme onay vermemesi halinde,
üçüncü kişiye karşı sadece işlemi yapan yetkisiz temsilci sorumlu olur.
VI – ŞİRKET MALLARI
Adi şirketin tüzel kişiliği olmadığından, şirkete ortaklar tarafından getirilen mallar, haklar ve alacaklar
şirketin malı değil, bütün ortaklara aittir. Buna "elbirliği mülkiyet" denilmektedir. Buna göre, ortaklardan her
biri, şirkete getirilen sermayenin tamamı üzerinde hak sahibidir. Bu nedenle, hiç bir ortak, tek başına satış,
bağış veya rehin gibi işlemleri yapamaz. Şirket ilişkisi, ortaklar arasında devam ettiği sürece, sermayeyi
teşkil eden malların ortaklar arasında paylaştırılması da mümkün değildir. Ancak ortaklar, şirket
sözleşmesi ile, şirket malları üzerinde "paylı mülkiyet" esasını kabul edebilirler.
2- Sözleşmede şirketin mirasçılarla sürdürülmesi konusunda bir hüküm yoksa, ortaklardan birinin
ölmesi
3- Sözleşmede şirketin devam edeceğine ilişkin bir hüküm yoksa, bir ortağın kısıtlanması, iflası
veya tasfiyedeki payının cebrî icra yoluyla paraya çevrilmesi
VIII – ZAMANAŞIMI
BK. md. 147’ye göre, bir ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden doğan ve ortakların birbirleri veya
kendileri ile ortaklık arasındaki; bir ortaklığın müdürleri, temsilcileri, denetçileri ile ortaklık veya ortaklar
arasındaki alacaklar 5 yılda zamanaşımına uğrar.
35
İKİNCİ BÖLÜM
TİCARET ŞİRKETLERİ HAKKINDA GENEL HÜKÜMLER
I – TİCARET ŞİRKETLERİNİN TÜRLERİ
TTK. md. 124’e göre ticaret şirketleri; kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerden
ibarettir. Bunlardan kollektif ile komandit şirket şahıs; anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş
komandit şirket sermaye şirketi sayılır.
A) BİRLEŞMENİN TÜRLERİ
1- Yeni Kuruluş Şeklinde Birleşme: İki veya daha fazla şirketin yeni bir şirket içinde bir araya
gelmeleridir.
2- Devralma Şeklinde Birleşme: Bir şirketin diğerini devralmasıdır.
Birleşme, devrolunan şirketin malvarlığı karşılığında, bir değişim oranına göre devralan şirketin
paylarının, devrolunan şirketin ortaklarınca kendiliğinden iktisap edilmesiyle gerçekleşir.
TTK. md. 136’ya göre birleşmeyle, devralan şirket devrolunan şirketin malvarlığını bir bütün
hâlinde devralır. Birleşmeyle devrolunan şirket sona erer ve ticaret sicilinden silinir. Birleşen ya da
devrolunan şirketler tasfiyesiz sona ererler. Bu şirketlerin malvarlıkları külli hâlefiyet kuralları gereği bir
bütün halinde devralan ya da yeni kurulan şirkete geçer.
B) GEÇERLİ BİRLEŞMELER
TTK. md. 137’ye göre
1- Sermaye şirketleri;
a) Sermaye şirketleriyle,
b) Kooperatiflerle ve
c) Devralan şirket olmaları şartıyla, kollektif ve komandit şirketlerle birleşebilirler.
2- Şahıs şirketleri;
a) Şahıs şirketleriyle,
b) Devrolunan şirket olmaları şartıyla, sermaye şirketleriyle,
c) Devrolunan şirket olmaları şartıyla, kooperatiflerle birleşebilirler.
3- Kooperatifler;
a) Kooperatiflerle,
b) Sermaye şirketleriyle ve
c) Devralan şirket olmaları şartıyla, şahıs şirketleriyle birleşebilirler.
36
C) BİRLEŞMENİN AŞAMALARI
4- Birleşme Kararı
Yönetim organı, genel kurula birleşme sözleşmesini sunar. Örneğin, birleşme sözleşmesi;
Anonim ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde, esas veya çıkarılmış sermayenin
çoğunluğunu temsil etmesi şartıyla, genel kurulda mevcut bulunan oyların dörtte üçüyle,
Limited şirketlerde, sermayenin en az dörtte üçünü temsil eden paylara sahip bulunmaları
şartıyla, tüm ortakların dörtte üçünün oylarıyla,
Kollektif ve komandit şirketlerde birleşme sözleşmesinin oybirliğiyle onaylanması gerekir.
5- Ticaret Siciline Tescil ve İlân (Devrolunan şirket, birleşmenin ticaret siciline tescili ile infisah eder)
A) GEÇERLİ BÖLÜNMELER
Sermaye şirketleri ve kooperatifler, sermaye şirketlerine ve kooperatiflere bölünebilirler.
B) BÖLÜNMENİN AŞAMALARI
37
4- Bölünme Kararı
Bölünme kararı, bölünmeye katılan şirketlerin genel kurullarınca, birleşme kararı için öngörülen
nisaplara uyularak alınır.
5- Ticaret Siciline Tescil ve ilân (Bölünme ticaret siciline tescille geçerlilik kazanır)
38
4- Tür Değiştirme Kararının Alınması
Anonim ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde, esas veya çıkarılmış sermayenin
üçte ikisini karşılaması şartıyla, genel kurulda mevcut oyların üçte ikisiyle; limited şirkete
dönüştürme hâlinde, ek ödeme veya kişisel edim yükümlülüğü doğacaksa tüm ortakların onayıyla;
Limited şirketlerde, sermayenin en az dörtte üçüne sahip bulunmaları şartıyla, ortakların dörtte
üçünün oyuyla;
Kollektif ve komandit şirketlerde bütün ortakların oybirliğiyle alınır.
39
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
KOLLEKTİF ŞİRKETLER
I – KOLLEKTİF ŞİRKETİN TANIMI VE KURULUŞU
A) ŞİRKET SÖZLEŞMESİ
Kollektif şirket sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması ve imzaların da noterce onaylanması gerekir.
Bu şartlardan birinin eksik olması halinde, kollektif şirket, tüzel kişilik kazanamaz ve bir adî şirket sayılır.
Şirket sözleşmesinin içeriğinde yer alması gereken "zorunlu kayıtlar" şunlardır:
1- Ortakların adları, soyadları ile yerleşim yerleri ve vatandaşlıkları.
2- Şirketin kollektif olduğu.
3- Şirketin ticaret unvanı ve merkezi.
4- Esaslı noktaları belirtilmiş ve tanımlanmış bir şekilde şirketin işletme konusu.
5- Her ortağın sermaye olarak koymayı taahhüt ettiği para miktarı; para niteliğinde olmayan
sermayenin değeri ve bu değerin ne suretle biçilmiş olduğu; sermaye olarak kişisel emek konulmuşsa bu
emeğin niteliği, kapsamı ve değeri.
6- Şirketi temsile yetkili kimselerin ad ve soyadları, bunların yalnız başına mı, yoksa birlikte mi
imza koymağa yetkili oldukları.
Ortaklar, emredici hükümlere aykırı olmamak şartıyla, şirket sözleşmesine diledikleri kayıtları
koyabilirler. Bunlara "sözleşmenin isteğe bağlı unsurları" denilmektedir. Örneğin kâr ve zararın nasıl
paylaşılacağını, tasfiye bakiyesi paylarını, ortaklar arası ilişkileri, şirketin süresi gibi unsurları ekleyebilirler.
B) TESCİL VE İLÂN
Kollektif şirketi kuranlar, şirket sözleşmesinin noterlikçe onaylı bir suretini onay tarihinden itibaren 15
gün içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki ticaret siciline vererek şirketin tescilini istemek
zorundadır. Şirket, tescil ile tüzel kişilik kazanır.
1- Yönetim Hakkı
40
b) Yönetim Hakkının Kaybedilmesi
Ortağın ölümü, şirketin iflâsı veya tasfiye haline girmesi ya da ortağın fiil ehliyetini kaybetmesi gibi
hallerde, ortağın yöneticilik sıfatı sona erer.
2- İtiraz Hakkı
Şirket işlerinin yönetimi, ortakların tümüne veya birkaçına verilmiş ise, bunların her biri yalnız başına
yönetim hak ve görevine sahiptir. Ancak, yönetim hakkına sahip bir ortak, diğer yönetici ortak tarafından
yapılacak bir işin, şirketin menfaatlerine uygun olmadığını ileri sürerse, o iş, ancak yönetim hakkına sahip
diğer ortakların çoğunluk kararıyla yapabilirler (TTK. md. 221/I).
Olağanüstü işlemlerin söz konusu olduğu durumlarda itiraz hakkından bahsedilemez. Çünkü
bu tür işlemlerde tüm ortakların oybirliği şarttır.
Yönetim hakkı olmayan bir ortağın itiraz hakkı da yoktur. İtiraz hakkından söz edebilmek için,
aynı konuda yönetim hakkına sahip en az iki ortağın varlığı gerekir. Ancak, yönetim hakkı sözleşmeyle bir
ortağa verilmişse ve bu ortak, hileye dayalı işlem yapıyorsa, her bir ortak mahkemeye itiraz ederek
işlemin yapılmasına engel olabilir.
3- Denetim Hakkı
Kollektif şirkette, yönetim hakkına sahip olsun olmasın, her ortak denetleme hakkına sahiptir.
Ortak, şirket işlerinin gidişi hakkında bizzat bilgi edinmek, şirketin belgelerini ve defterlerini incelemek,
bunlara göre kendisi için şirketin finansal durumunu gösterecek bir hesap tablosu düzenlemek hakkına
sahiptir. Denetim hakkının bu içeriği sözleşme ile daha da genişletilebilir, ancak daraltılamaz.
4- Oy Hakkı
5- Rekabet Yasağı
a) Kural
TTK. md. 230’a göre, bir ortak, ortağı olduğu şirketin yaptığı ticari işler türünden bir işi, diğer
ortakların izni olmaksızın kendi veya başkası hesabına yapamayacağı gibi aynı tür ticari işlerle uğraşan bir
şirkete sorumluluğu sınırlandırılmamış ortak olarak giremez. Hükümden de anlaşıldığı gibi, rekabet
yasağının kapsamına "şirketin yaptığı ticarî işler türünden işler" girer. Bu nedenle, rekabet yasağının
sınırının belirlemesinde, şirket sözleşmesinde yer alan "işletme konusu" değil, şirketin fiilen yaptığı ticarî işler
önem arz eder. Rekabet yasağının yer bakımından sınırı ise, şirketin iş ve çıkar çevresidir.
41
b) Rekabet Yasağına Giren işler
Ortak, ortağı olduğu şirketin yaptığı ticari işler türünden bir işi; kendi adına ve hesabına yapamaz,
kendi hesabına başkalarına da yaptıramaz, başkası adına ve hesabına da yapamaz, aynı tür ticari
işlerle uğraşan başka bir şirkete sınırsız sorumlu ortak olamaz.
d) Zamanaşımı
Rekabet yasağına aykırı davranmaktan doğan talep hakkı, yasağa aykırı işlemin yapıldığının veya
ortağın bir diğer şirkete girdiğinin öğrenildiği tarihten başlayarak 3 ay ve her hâlde işlemin yapıldığı
tarihten itibaren 1 yıl sonra zamanaşımına uğrar.
42
Temsilcilerin işletme konusuna giren iş ve işlemlerdeki temsil yetkilerinde, içerik bakımından
herhangi bir sınırlama yapılamaz. Bu tür sınırlamalar tescil ve ilan edilemez; yanlışlıkla edilmiş olsa bile
iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez. Ancak, tescil ve ilan edilmek koşuluyla, temsil yetkisi
birden fazla ortağa birlikte imza yetkisi (birlikte temsil) yetkisi verilerek sınırlandırılabilir. Halbuki ticari
temsilcilerin temsil yetkileri, hem birlikte temsil bakımından hem de yer itibariyle sınırlandırılabilir.
Haklı sebeplerin varlığı hâlinde temsil yetkisi, bir ortağın başvurusu üzerine, mahkemece
kaldırılabilir. Temsilcinin istifası, azli, ehliyetini kaybetmesi temsil yetkisini sona erdirir.
A) ORTAĞIN ÖLÜMÜ
43
D) ÇIKMA
Şirket sözleşmesi ile her ortağa hiçbir gerekçe göstermeden şirketten çıkma hakkı verilebileceği
gibi ortağın şirketten çıkabilmesi belli şartlara tabi tutulabilir. Diğer yandan, sözleşmede herhangi bir hüküm
bulunmasa dahi, bir ortak, diğer ortakların onayı (oybirliği) ile şirketten her zaman çıkma hakkına da
sahiptir.
1- Ortağın İflâsı
Ortaklardan birinin iflâsı şirketin sona erme nedenidir. Ancak diğer ortaklar iflas eden ortağı
şirketten çıkararak şirketin sona ermesini önleyip şirkete aralarında devam edebilirler. Bu durumda müflis
ortağın şirketteki payı iflâs masasına ödenir.
A) ŞİRKET SÖZLEŞMESİ
Komandit şirket sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması ve imzaların da noterce onaylanması
gerekir. Şirket sözleşmesinin içeriğinde yer alması gereken "zorunlu kayıtlar" şunlardır:
1- Ortakların adları, soyadları ile yerleşim yerleri ve vatandaşlıkları.
2- Şirketin komandit olduğu.
3- Şirketin ticaret unvanı ve merkezi.
4- Esaslı noktaları belirtilmiş ve tanımlanmış bir şekilde şirketin işletme konusu.
5- Her ortağın sermaye olarak koymayı taahhüt ettiği para miktarı; para niteliğinde olmayan
sermayenin değeri ve bu değerin ne suretle biçilmiş olduğu; sermaye olarak kişisel emek konulmuşsa bu
emeğin niteliği, kapsamı ve değeri. Ancak, KOMANDİTER ORTAKLAR KİŞİSEL EMEK VE TİCARİ
İTİBARLARINI SERMAYE OLARAK KOYAMAZLAR.
6- Şirketi temsile yetkili kimselerin ad ve soyadları, bunların yalnız başına mı, yoksa birlikte mi
imza koymağa yetkili oldukları.
Ortaklar, emredici hükümlere aykırı olmamak şartıyla, şirket sözleşmesine diledikleri kayıtları
koyabilirler. Bunlara "sözleşmenin isteğe bağlı unsurları" denilmektedir.
Sözleşmesi kanuni şekilde yapılmamış bir komandit şirket, adi şirketlere ilişkin hükümlere tabidir.
C) TESCİL VE İLÂN
Komandit şirketi kuranlar, şirket sözleşmesinin noterlikçe onaylı bir suretini onay tarihinden itibaren
15 gün içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki ticaret siciline vererek şirketin tescilini istemek
zorundadır. Şirket, tescil ile tüzel kişilik kazanır. Tescil yükümlülüğü yerine getirilmeksizin şirket adına
işlere başlanmışsa, bütün ortaklar giriştikleri işlerden dolayı üçüncü kişilere karşı müteselsilen sorumludur.
2- Denetim Hakkı
3- Rekabet Yasağı
a) Komandite ortaklar kolektif ortaklar gibi ekonomik değeri olan her şeyi sermaye olarak koyabilirler.
b) Komanditer ortaklar ise, kişisel emek ve ticarî itibar dışında kalan her şeyi sermaye olarak koyabilirler.
a) Kural
TTK. md. 319’a göre, bir komanditerin sorumluluğu koyduğu veya taahhüt ettiği sermaye
miktarını aşamaz. Dolayısıyla, komanditer ortak şirket borçlarından dolayı üçüncü kişilere karşı kişisel,
sınırlı ve ikinci derecede sorumludur. Komanditer ortak, sermaye borcunun tamamını şirkete ödemişse,
şirket borçlarından dolayı üçüncü kişilere karşı sorumlu olmaktan kurtulur.
b) İstisnalar
aa) Komanditer ortağın sorumluluğun genişlemesi: Komanditer ortak, şirkete koymayı taahhüt
ettiği sermayeyi aşan bir tutar ile sorumluluğu üzerine aldığını yazı ile bildirmiş veya ilan etmişse üçüncü
kişilere veya bildirimin muhatabına karşı bu tutar kadar sorumlu olur.
Kollektif şirketlerin sona ermesine ilişkin hükümler komandit şirketlerde de uygulanır. Ancak, şirket
sözleşmesinde aksine bir hüküm bulunmadıkça komanditerin ölümü veya kısıtlanması şirketin sona
ermesi sonucunu doğurmaz.
Komandit şirkette tek bir komanditer var ve bu ortak da şirketten ayrılırsa, şirket kollektif ortaklığa
dönüşür. Tek bir komandite ortağın ortaklıktan ayrılması hâlinde ise, ortaklık infisah eder (sona erer).
Kollektif şirketlerin tasfiyesine ilişkin hükümler de komandit şirketlere uygulanır. Dolayısıyla, aynen
kolektif şirketlede olduğu gibi, şirket sözleşmesi ile ya da bir kararla tasfiye memuru şeçilmemişse, tüm
ortaklar veya bunların kanuni temsilcileri tasfiyeye memur sayılır. Bu nedenle, tasfiye halinde komandite ve
komanditer ortaklar eşit haklara sahiptir.
Tasfiyenin sonunda, şirket unvanının Ticaret Sicilinden silinmesinin sağlanması yükümlülüğü, bütün
tasfiye memurlarına aittir. Şirketin tüzel kişiliği, sicildeki kaydının silinmesi ile ortadan kalkar.
47
BEŞİNCİ BÖLÜM
ANONİM ŞİRKETLER
I – TANIMI VE ÖZELLİKLERİ
TTK. md. 329’a göre anonim şirket, sermayesi belirli ve paylara bölünmüş olan, borçlarından dolayı
yalnız malvarlığıyla sorumlu bulunan şirkettir.
Anonim şirket sermayesi belirli ve paylara bölünmüştür. Esas sermayesi özel kanunlarda aksine
hüküm olmadıkça 50.000 TL, kayıtlı sermaye sistemini benimsemiş halka açık olmayan anonim
şirketlerde 100.000 TL’den az olamaz. Bu en az sermaye tutarı Bakanlar Kurulunca artırılabilir.
Şirket tüzel kişiliği borçlarından dolayı yalnız malvarlığıyla sorumludur.
Pay sahipleri, sadece taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile ve şirkete karşı sorumludur.
Anonim şirketler, kanunen yasak olmayan her türlü iktisadi amaç ve konular için kurulabilirler.
Payın itibari değeri en az 1 kuruştur. Bu değer ancak birer kuruş ve katları olarak yükseltilebilir.
Anonim şirkete hizmet edimleri, kişisel emek, ticari itibar ve vadesi gelmemiş alacaklar
sermaye olarak konulamaz.
TTK. md. 338’e göre, özel kanunlarda aksine hüküm bulunmadığı takdirde, anonim şirket bir veya
daha fazla pay sahibi kurucu tarafından kurulabilir.
2- Asgari Sayı
TTK. md. 338’e göre, özel kanunlarda aksine hüküm bulunmadığı takdirde, anonim şirket bir veya
daha fazla pay sahibi kurucu tarafından kurulabilir.
F) FESİH DAVASI
TTK. md. 353’e göre, kuruluş işlemlerindeki eksiklikler nedeniyle anonim şirketin butlanına
veya yokluğuna karar verilemez. Ancak, şirketin kurulmasında kanun hükümlerine aykırı hareket edilmek
suretiyle, alacaklıların, pay sahiplerinin veya kamunun menfaatleri önemli bir şekilde tehlikeye düşürülmüş
veya ihlal edilmiş olursa, yönetim kurulunun, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının, ilgili alacaklının veya pay
sahibinin istemi üzerine şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesince şirketin
feshine karar verilir. Mahkeme, derhal feshe karar vermeyip, eksikliklerin giderilebilmesi, esas sözleşmeye
veya kanuna aykırı hususların düzeltilebilmesi için şirkete süre verebilir. Davanın, şirketin tescil ve ilanından
itibaren 3 aylık hak düşürücü süre içinde açılması gerekir.
A) GENEL KURUL
49
2- Genel Kurul Toplantı Türleri
Genel kurul toplantıları olağan ve olağanüstü olarak ikiye ayrılır. Olağan toplantının her hesap yılı
sonundan itibaren 3 ay içinde ve yılda en az 1 defa yapılması zorunludur. Süreye bağlı olmaksızın,
gerektiği takdirde genel kurulun toplantıya çağrılması ise, olağanüstü toplantıları oluşturur.
50
Bilanço zararlarının kapatılması için yükümlülük ve ikincil yükümlülük koyan kararlar ile
şirketin merkezinin yurt dışına taşınmasına ilişkin sözleşme değişikliği kararları sermayenin
tümünü oluşturan payların sahiplerinin veya temsilcilerinin oybirliğiyle alınır. İlk toplantıda
ulaşılamadığı takdirde izleyen toplantılarda da aynı nisap aranır.
Şirketin işletme konusunun tamamen değiştirilmesi, imtiyazlı pay oluşturulması ve nama yazılı
payların devrinin sınırlandırılmasına ilişkin sözleşme değişikliği kararları sermayenin en az
%75’ini oluşturan payların sahiplerinin veya temsilcilerinin olumlu oylarıyla alınır. İlk toplantıda
ulaşılamadığı takdirde izleyen toplantılarda da aynı nisap aranır.
Pay senetleri menkul kıymet borsalarında işlem gören şirketlerde, sermayenin artırılması ve
kayıtlı sermaye tavanının yükseltilmesine ilişkin esas sözleşme değişiklikleri ile birleşme,
bölünme ve tür değiştirmeye ilişkin konularda, genel kurul, sermayenin en az 1/4’ünü karşılayan
payların sahiplerinin veya temsilcilerinin varlığıyla toplanır. İlk toplantıda bu nisaba ulaşılamadığı
takdirde, ikinci toplantının yapılabilmesi için nisap aranmaz. Kararlar toplantıda hazır bulunan
oyların çoğunluğu ile alınır.
a) İptal Sebepleri
Kanuna veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı genel kurul
kararlarına karşı iptal davası açılabilir.
B) YÖNETİM KURULU
51
2- Yönetim Kurulu Üyelerinde Aranan Nitelikler
Yönetim kurulu üyeliğine seçilebilmek için pay sahibi olma zorunluluğu yoktur.
Gerçek kişilerin yanında tüzel kişiler de yönetim kurulu üyesi seçilebilir.
Yönetim kurulu üyelerinin ve tüzel kişi adına tescil edilen gerçek kişinin tam ehliyetli olması şarttır.
a) Yönetim Yetkisi
Anonim şirket, yönetim kurulu tarafından yönetilir ve temsil olunur. Yönetim kurulu esas sözleşmeyle,
yönetimi, kısmen veya tamamen bir veya birkaç yönetim kurulu üyesine veya üçüncü kişiye devretmeye
yetkili kılınabilir. Yönetim, devredilmediği takdirde, yönetim kurulunun tüm üyelerine aittir. Yönetim kurulu,
ticari mümessil ve ticari vekiller de atayabilir.
b) Temsil Yetkisi
TTK. md. 370’e göre, esas sözleşmede aksi öngörülmemiş veya yönetim kurulu tek kişiden
oluşmuyorsa, temsil yetkisi çift imza ile kullanılmak üzere yönetim kuruluna aittir. Yönetim kurulu,
temsil yetkisini bir veya daha fazla murahhas üyeye veya müdür olarak üçüncü kişilere devredebilir. Ancak,
bu durumda en az bir yönetim kurulu üyesinin temsil yetkisine sahip olması şarttır.
Temsile yetkili olanlar şirketin amacına ve işletme konusuna giren her tür işleri ve hukuki
işlemleri, şirket adına yapabilir ve bunun için şirket unvanını kullanabilirler.
Temsile yetkili olanların, üçüncü kişilerle, işletme konusu dışında yaptığı işlemler de şirketi
bağlar. Ancak üçüncü kişinin, işlemin işletme konusu dışında bulunduğunu bildiği veya bilebilecek
durumda bulunduğu ispat edilirse, yetkisiz temsilciler tarafından yapılan işlemler şirketi bağlamaz.
Temsil yetkisi, tescil ve ilan edilmek koşuluyla, merkezin veya bir şubenin işlerine özgülenerek
veya birlikte temsil yetkisi getirilerek sınırlanabilir. Temsilcilerin temsil yetkisine başkaca konulan
sınırlamalar iyiniyetli üçüncü kişilere karşı hüküm ifade etmez.
Temsile veya yönetime yetkili olanların, görevlerini yaptıkları sırada işledikleri haksız fiillerden şirket
sorumludur. Şirketin bu durumda rücû hakkı saklıdır.
a) Yönetim kurulu üyelerinin kişisel nitelikteki hakları (Yönetim ve temsil hakkı, bilgi alma hakkı)
B) DENETÇİNİN SEÇİMİ
E) DENETÇİ OLABİLECEKLER
Denetçi, bağımsız denetim yapmak üzere, 1/6/1989 tarihli ve 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali
Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununa göre ruhsat almış yeminli mali müşavir veya serbest
muhasebeci mali müşavir unvanını taşıyan ve Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları
Kurumunca yetkilendirilen kişiler ve/veya ortakları bu kişilerden oluşan sermaye şirketi olabilir.
F) DENETÇİ OLAMAYACAKLAR
Denetçi olabileceği kanunla öngörülmüş kişiler;
Denetlenecek şirkette pay sahibiyse,
Denetlenecek şirketin yöneticisi veya çalışanıysa veya denetçi olarak atanmasından önceki 3 yıl
içinde bu sıfatı taşımışsa,
Denetlenecek şirketle bağlantısı bulunan bir tüzel kişinin, bir ticaret şirketinin veya bir ticari
işletmenin kanuni temsilcisi veya temsilcisi, yönetim kurulu üyesi, yöneticisi veya sahibiyse ya
da bunlarda %20’sinden fazla paya sahipse yahut denetlenecek şirketin yönetim kurulu üyesinin
veya bir yöneticisinin alt veya üst soyundan biri, eşi veya 3. dereceye kadar (3. derece dâhil) kan
veya kayın hısmıysa,
Denetlenecek şirketle bağlantı hâlinde bulunan veya böyle bir şirkette %20’den fazla paya sahip
olan bir işletmede çalışıyorsa,
54
Denetlenecek şirketin defterlerinin tutulmasında veya finansal tablolarının düzenlenmesinde
denetleme dışında faaliyette veya katkıda bulunmuşsa,
Son 5 yıl içinde denetçiliğe ilişkin meslekî faaliyetinden kaynaklanan gelirinin tamamının %30’undan
fazlasını denetlenecek şirkete veya ona %20’den fazla pay ile iştirak etmiş bulunan şirketlere
verilen denetleme ve danışmanlık faaliyetinden elde etmişse denetçi olamaz.
10 yıl içinde aynı şirket için toplam 7 yıl denetçi olarak seçilen denetçi 3 yıl geçmedikçe denetçi
olarak yeniden seçilemez.
A) GENEL OLARAK
Payın itibarî değeri en az 1 kuruştur. Bu değer ancak birer kuruş ve katları olarak yükseltilebilir.
Anılan itibarî değer Bakanlar Kurulunca yüz katına kadar artırılabilir.
Anonim şirkette, itibarî değerinden aşağı bedelle pay çıkarılamaz. Payların, itibarî değerinden
yüksek bir bedelle çıkarılabilmeleri için esas sözleşmede hüküm veya genel kurul kararı bulunmalıdır.
Ancak, kayıtlı sermaye sistemini kabul eden anonim şirketlerde esas sözleşme ile yönetim
kuruluna primli pay çıkarma yetkisi tanınabilir.
Pay şirkete karşı bölünemez. Bir payın birden fazla sahibi bulunduğu takdirde, bunlar şirkete karşı
haklarını ancak ortak bir temsilci aracılığıyla kullanabilirler.
B) İMTİYAZLI PAYLAR
Anonim şirkette ilk esas sözleşme ile veya esas sözleşme değiştirilerek bazı paylara imtiyaz
tanınabilir. Oyda imtiyaz, eşit itibarî değerdeki paylara farklı sayıda oy hakkı verilerek tanınabilir. Bir paya en
çok 15 oy hakkı tanınabilir. Esas sözleşme değişikliği, işlem denetçilerinin seçimi ve ibra ve
sorumluluk davası açılması kararlarında oyda imtiyaz kullanılamaz.
55
2- Pay Bedelini İfa Etmemenin Sonuçları
Payların bedelleri, yönetim kurulu tarafından, esas sözleşmede başkaca hüküm bulunmadığı
takdirde, pay sahiplerinden ilan yoluyla istenir.
Sermaye koyma borcunu süresi içinde yerine getirmeyen pay sahibi, İHTARA GEREK
OLMAKSIZIN, temerrüt faizi ödemekle yükümlüdür.
Ayrıca, yönetim kurulu, mütemerrit pay sahibini, iştirak taahhüdünden ve yaptığı kısmi ödemelerden
doğan haklarından yoksun bırakmaya ve söz konusu payı satıp yerine başkasını almaya ve kendisine
verilmiş pay senedi varsa, bunları iptal etmeye yetkilidir. Esas sözleşmede öngörülmüşse, mütemerrit pay
sahiplerinden sözleşme cezası ödemeleri de istenebilir. Ancak bu yaptırımların uygulanabilmesi için,
yönetim kurulu tarafından, mütemerrit pay sahibine, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi ile ilan yoluyla ve ayrıca
şirketin internet sitesinde yayımlanacak bir mesajla İHTARDA BULUNMASI ŞARTTIR. Bu ihtarda,
mütemerrit pay sahibinin temerrüde konu olan tutarı 1 ay içinde ödemesi, aksi hâlde, ilgili paylara ilişkin
haklarından yoksun bırakılacağı ve sözleşme cezasının isteneceği belirtilir.
Son olarak, şirket uğramış olduğu zararların tazminini mütemerrit paydaştan talep edebilir.
b) Oy Hakkı
Pay sahipleri, oy haklarını genel kurulda, paylarının toplam itibarî değeriyle orantılı olarak
kullanır. Her pay sahibi sadece bir paya sahip olsa da en az bir oy hakkına sahiptir. Ancak, birden fazla
paya sahip olanlara tanınacak oy sayısı esas sözleşme ile sınırlandırılabilir.
Oy hakkı, payın, kanunen veya esas sözleşmeyle belirlenmiş bulunan en az miktarının
ödenmesiyle doğar.
Pay sahibi kendisi, eşi, alt ve üstsoyu veya bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da
hâkimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme veya
herhangi bir yargı kurumu ya da hakemdeki davaya ilişkin olan müzakerelerde oy kullanamaz.
Şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişiler, yönetim kurulu
üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamaz.
56
Genel kurulu istemi reddederse, sermayenin en az onda birini (halka açık anonim şirketlerde
yirmide birini) oluşturan pay sahipleri veya paylarının itibarî değeri toplamı en az 1.000.000 TL olan pay
sahipleri 3 ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinden özel denetçi
atamasını isteyebilir.
a) Kâr Payı
Her pay sahibi, dağıtılması kararlaştırılmış net dönem kârına, payı oranında katılma hakkına sahiptir.
Esas sözleşmede aksine bir hüküm yoksa, kâr payı, pay sahibinin sermaye payı için şirkete yaptığı
ödemelerle orantılı olarak hesap edilir. Yıllık kâr ise yıllık bilançoya göre belirlenir.
c) Tasfiye Payı
d) Rüçhan Hakkı
Anonim şirkette her pay sahibi, yeni çıkarılan payları, mevcut paylarının sermayeye oranına göre,
alma hakkına sahiptir. Genel kurulun, sermayenin artırımına ilişkin kararı ile, pay sahibinin rüçhan hakkı,
ancak haklı sebepler bulunduğu takdirde ve en az esas sermayenin %60’ının olumlu oyu ile
sınırlandırılabilir veya kaldırılabilir. Özellikle, halka arz, işletmelerin, işletme kısımlarının, iştiraklerin
devralınması ve işçilerin şirkete katılmaları haklı sebep olarak kabul edilir.
Yönetim kurulunun, pay sahiplerine rüçhan halarını kullanabilmeleri için en az 15 gün süre vermesi
zorunludur. Pay sahibi rüçhan hakkını devredilebilir.
57
ALTINCI BÖLÜM
LİMİTED ŞİRKETLER
I – LİMİTED ŞİRKETİN ÖZELLİKLERİ
Bir veya daha çok gerçek veya tüzel kişi tarafından kurulabilir. Ortakların sayısı 50’yi aşamaz.
Ortak sayısı bire düşerse, durum, bu sonucu doğuran işlem tarihinden itibaren 7 gün içinde
müdürlere yazıyla bildirilir. Müdürler, bildirimin alınması tarihinden başlayarak 7. günün sonuna
kadar, şirketin tek ortaklı olduğunu, bu ortağın adını, yerleşim yerini ve vatandaşlığını tescil ve ilan
ettirmek zorundadır.
Her ticaret şirketi gibi, ticaret unvanı altında kurulur.
Esas sermayesi belirlidir ve bu sermaye esas sermaye paylarının toplamından oluşur. Limited
şirketin esas sermayesi en az 10.000 TL’dir. Bu tutar, Bakanlar Kurulunca on katına kadar
artırılabilir. Limited şirkete hizmet edimleri, kişisel emek, ticari itibar ve vadesi gelmemiş
alacaklar sermaye olamaz.
Esas sermaye paylarının itibarî değerleri en az 25 TL olarak belirlenebilir. Şirketin durumunun
iyileştirilmesi amacıyla bu değerin altına inilebilir. Esas sermaye paylarının itibarî değerleri farklı
olabilir. Ancak, esas sermaye paylarının değerlerinin 25 TL veya bunun katları olması şarttır.
Ortaklar, şirket borçlarından sorumlu değildir.
Ortakların sorumlulukları, taahhüt ettikleri esas sermaye paylarını ödemek ve şirket sözleşmesinde
öngörülen ek ödeme ve yan edim yükümlülüklerini yerine getirmek bakımından şirkete karşıdır.
Kanunen yasak olmayan her türlü ekonomik amaç ve konu için kurulabilir.
A) ŞİRKET SÖZLEŞMESİ
Şirket sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması ve kurucuların imzalarının noterce onaylanması
şarttır.
B) TESCİL VE İLAN
Şirket sözleşmesinin tamamı, kurucuların imzalarının noterce onaylanmasını izleyen 30 gün içinde,
şirketin merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan olunur.
Şirket, ticaret siciline tescil ile tüzel kişilik kazanır.
Tescilden önce şirket adına işlem yapanlar, bu işlemler dolayısıyla şahsen ve müteselsilen
sorumludur. Bu gibi taahhütlerin, ileride kurulacak şirket adına yapıldıklarının açıkça bildirilmeleri ve şirketin
ticaret siciline tescilini izleyen 3 aylık süre içinde şirket tarafından kabul edilmeleri koşuluyla, bunlardan
yalnız şirket sorumlu olur.
58
III - ŞİRKETİN ORGANLARI
A) GENEL KURUL
1- Yetkileri
Limited şirket genel kurulunun devredilemez yetkileri şunlardır:
a) Şirket sözleşmesinin değiştirilmesi.
b) Müdürlerin atanmaları ve görevden alınmaları.
c) Denetçilerin atanmaları ve görevden alınmaları.
d) Topluluk yılsonu finansal tabloları ile yıllık faaliyet raporunun onaylanması.
e) Yılsonu finansal tablolarının ve yıllık faaliyet raporunun onaylanması, kâr payı hakkında karar
verilmesi, kazanç paylarının belirlenmesi.
f) Müdürlerin ücretlerinin belirlenmesi ve ibraları.
g) Esas sermaye paylarının devirlerinin onaylanması.
h) Bir ortağın şirketten çıkarılması için mahkemeden istemde bulunulması.
ı) Müdürün, şirketin kendi paylarını iktisabı konusunda yetkilendirilmesi.
i) Şirketin feshi.
j) Genel kurulun kanun veya şirket sözleşmesi ile yetkilendirildiği ya da müdürlerin genel kurula
sunduğu konularda karar verilmesi.
a) Toplantıya Çağrı
Genel kurul müdürler tarafından toplantıya çağrılır. Olağan genel kurul toplantısının, her yıl
hesap döneminin sona ermesinden itibaren 3 ay içinde yapılması zorunludur. Şirket sözleşmesi
uyarınca ve gerektikçe, müdürler, genel kurulu olağanüstü toplantıya da çağrabilir.
Genel kurulun, toplantı gününden en az 15 gün önce toplantıya çağrılması zorunludur.
Her ortak kendisini genel kurulda ortak olan veya olmayan bir kişi aracılığıyla temsil ettirebilir.
b) Oy Hakkı ve Hesaplanması
Ortakların oy hakkı esas sermaye paylarının itibarî değerine göre hesaplanır. Şirket
sözleşmesinde daha yüksek bir tutar öngörülmemişse her 25 TL bir oy hakkı verir. Ancak, şirket sözleşmesi
ile birden fazla paya sahip ortakların oy hakları sınırlandırılabilir. Buna rağmen her ortak, en az bir oy
hakkına sahiptir. Şirket sözleşmesinde açıkça düzenlenmişse yazılı oy da verilebilir.
Oy hakkının esas sermaye paylarının sayısına göre belirlenmesine ilişkin şirket sözleşmesi hükmü;
denetçilerin seçimi, özel denetçi seçimi ve sorumluluk davası açılması hakkında karar verilmesi hâllerinde
uygulanmaz.
3- Karar Yetersayıları
a) Olağan Yetersayı
Kanun veya şirket sözleşmesinde aksi öngörülmediği takdirde, seçim kararları dâhil, tüm genel kurul
kararları, toplantıda temsil edilen oyların salt çoğunluğu ile alınır.
59
b) Ağırlaştırılmış Yetersayılar
Aşağıdaki genel kurul kararları, temsil edilen oyların en az 2/3’ünün ve oy hakkı bulunan esas
sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunması hâlinde alınabilir:
Şirket işletme konusunun değiştirilmesi.
Oyda imtiyazlı esas sermaye paylarının öngörülmesi.
Esas sermaye paylarının devrinin sınırlandırılması, yasaklanması ya da kolaylaştırılması.
Esas sermayenin artırılması.
Rüçhan hakkının sınırlandırılması ya da kaldırılması.
Şirket merkezinin değiştirilmesi.
Müdürlerin ve ortakların, bağlılık yükümüne veya rekabet yasağına aykırı faaliyette bulunmalarına
genel kurul tarafından onay verilmesi.
Bir ortağın haklı sebepler dolayısıyla şirketten çıkarılması için mahkemeye başvurulması ve bir
ortağın şirket sözleşmesinde öngörülen sebepten dolayı şirketten çıkarılması.
Şirketin feshi.
B) MÜDÜRLER
Limited şirket müdürler tarafından yönetilir ve temsil edilir.
1- Müdürlerin Atanması
Şirket sözleşmesi ile, şirketin yönetimi ve temsili, müdür sıfatını taşıyan bir veya birden fazla ortağa
veya tüm ortaklara ya da üçüncü kişilere verilebilir. Şirketin yönetim ve temsil yetkisinin üçüncü kişilere
verilmesi durumunda, en az bir ortağın, şirketi yönetim hakkının ve temsil yetkisinin bulunması şarttır
Tüzel kişiler de müdür olarak atanabilir. Bu durumda, müdür olarak atanmış tüzel kişi, bu görevi
kendi adına yerine getirecek bir gerçek kişiyi belirler.
Şirket müdürlerinden en az birinin yerleşim yerinin Türkiye’de bulunması ve bu müdürün şirketi tek
başına temsile yetkili olması şarttır.
3- Müdürlerin Yükümlülükleri
60
b) Rekabet yasağı
Şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemiş veya diğer tüm ortaklar yazılı olarak izin vermemişse,
müdürler şirketle rekabet oluşturan bir faaliyette bulunamazlar. Bu konuda şirket sözleşmesi, ortakların onayı
yerine ortaklar genel kurulunun onay kararını öngörebilir.
C) DENETÇİ
Anonim şirketin denetçiye ve işlem denetçileriyle denetime ve özel denetime ilişkin hükümleri limited
şirkete de uygulanır.
4- İflasın Açılması
B) TESCİL VE İLAN
Sona ermenin, iflastan ve mahkeme kararından başka bir sebepten ileri gelmişse müdür, birden fazla
müdürün bulunması hâlinde en az iki müdür tarafından ticaret siciline tescil ve ilan ettirilmesi zorunludur.
61
ÜÇÜNCÜ KISIM
62
BİRİNCİ BÖLÜM
GİRİŞ
I – KIYMETLİ EVRAKIN TANIMI TEMEL UNSURLARI
A) TANIM
Türk Ticaret Kanunun 645. maddesine göre «Kıymetli evrak öyle senetlerdir ki, bunların
içerdikleri hak, senetten ayrı olarak ileri sürülemeyeceği gibi başkalarına da devredilemez».
2- Kıymetli Evraktaki Hak Para İle Ölçülebilen (Malvarlıksal) Bir Değere Sahip Olmalıdır
3- Kıymetli Evrakın İçerdiği Hak Tedavül Niteliği Olan (Devredilebilen) Bir Haktır
1- Pay Senetleri
Pay senetleri, pay sahipliği ile ilgili hakları ve özellikle şirkete konulmuş olan sermayeyi temsil
ederler. Bunlar, anonim ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin çıkardıkları ve
sermayenin belirli bölümünü temsil ve sahiplerine o oranda ortaklık hakkı veren senetlerdir.
3-Emtia Senetleri
Bu tip senetler, ayni hak türünden bir hakkı temsil ederler. Emtia senetleri, sahiplerine ya bir şeyin
mülkiyeti veya da o şey üzerinde sınırlı bir ayni hakkı (rehin hakkı) sağlarlar. Konşimento, taşıma
senedi, makbuz senedi ve varant bu türden senetlerdir.
63
B) DÜZENLENMELERİNE SEBEP OLAN İŞLEM VEYA İLİŞKİ İLE İLGİLİ OLMAK BAKIMINDAN
64
B) SENET METNİNDEN ANLAŞILAN DEFiLER
C) KİŞİSEL DEFİLER
Borçlunun, alacaklı kim ise, ona karşı ileri sürebileceği defilerdir. Bu defilerin başlıcaları şunlardır:
1- Temel İlişkiden Doğan Defiler (Geçersizlik, yanılma=hata, aşırı yararlanma=gabin, zabt, ayıp,
sözleşmenin ifa edilmediği ve zamanaşımı defileri gibi)
2- Temel İlişki Dışında, Taraflar Arasındaki Başka Bir İlişkiden Doğan Defiler (takas gibi)
ÖRNEK: A ile B arasındaki bir alım-satım sözleşmesinde, satıcı (A), alıcı (B)'ye 50 ton buğdayı
50.000 TL'ye satmış ve karşılığında (B), satıcı (A)'ya 50.000 TL bedelli ve iki ay vadeli bir bono imzalayıp
vermiştir. Fakat (B) kendisine gönderilen buğdayın sözleşmeye aykırı olması (yani bozuk, taşlı vs) nedeniyle
reddetmiş ve satım sözleşmesini de feshetmiştir. Bono, alıcının elinde kalırsa, yani bu senet (A) tarafından
henüz ciro ile devredilmemişse, senet borçlusu (B), aralarındaki satış sözleşmesinden doğan kişisel defiyi,
senet alacaklısı (A)'ya karşı ileri sürebilir. Uygulamada buna bedelsizlik defi denilmektedir. Ancak senet
ciro ile tedavül etmiş ve üçüncü kişi (Ü)'nün eline geçmişse, (B), (A)'ya karşı sahip olduğu bu kişisel defiyi
(Ü)'ye karşı ileri süremez.
ÖRNEK: Düzenleyen D 10.000 TL bedelli bir bono düzenleyip lehtar L'ye verse; daha sonra bono
L'den C'ye ondan da S'ye ve nihayet H'ya ciro ile geçmiş olsa. Senedi düzenleyen D, S'den 10.000 TL
alacağı olsa ve senet S tarafından kendisine ödenmek üzere ibraz edilse idi, düzenleyen D, S'ye takas ileri
sürebilecekti. Ancak bono artık H'ya geçtiğinden, D ile S arasındaki takasa ilişkin kişisel definin senedin son
hamili olan H'ya karşı ileri sürülmesi mümkün değildir. Çünkü D ile H arasında takasa ilişkin hiçbir ilişki yoktur.
V – KAMBİYO SENETLERİ
Türk hukukunda kambiyo senetleri poliçe, bono ve çektir.
65
İKİNCİ BÖLÜM
POLİÇE
I – KAVRAM VE NİTELİKLERİ
Poliçe, belirli bir kişi emrine, içinde tutarı yazılı paranın ödenmesini öngören belli bir kişiye karşı
keşideci tarafından yazılan ve senet metninde poliçe kelimesini içeren bir senettir. Senedi düzenleyen
(keşideci) diğer bir kişiye (muhatap) poliçede adı yazılı olan kimseye (lehtar) belli bir miktar paranın,
kanunun aradığı şekil şartlarının yerine getirilmesi kaydıyla ödenmesi emrini verir.
Poliçe bir havale niteliğindedir ve keşideci ile muhatap arasındaki ilişkiye "karşılık ilişkisi" adı verilir.
Muhatap, poliçeyi kabul etmedikçe kambiyo ilişkisine girmez ve poliçeyi kabule de zorlanamaz. Düzenleyen
ile lehtar arasındaki ilişki, "bedel ilişkisi" denir. Muhatap ile lehtar arasındaki ilişki, "havale ilişkisi"dir.
A) POLİÇE KELİMESİ
Senet metninde "poliçe" kelimesinin bulunması gerekir. Poliçe için tüm şartlar mevcut olup da,
senette sadece poliçe kelimesinin bulunmaması halinde, bu senet emre yazılı havale sayılır. Senet metninde
hem “poliçe” hem de “emre” kaydı yer almıyorsa, poliçe batıldır (hükümsüzdür).
E) DÜZENLEYENİN İMZASI
İmzanın senedin tüm metnini kapsayacak şekilde poliçenin altına ve el yazısı ile atılması gerekir.
F) DÜZENLEME TARİHİ
Düzenleme tarihi olmayan bir poliçe, diğer tüm şartları içerse bile, senet poliçe niteliğini
kazanamaz, batıldır. Bir poliçede birden fazla düzenleme tarihi olamaz. Poliçedeki düzenleme tarihi,
vadeden veya cirodan sonraki bir tarihi gösteriyorsa, poliçe geçersiz olur.
A) DÜZENLEME YERİ
Düzenleme yerinin poliçede yer almaması halinde, senet poliçe niteliğini yitirmez; düzenleyenin
soyadının yanında yazılı olan yer düzenleme yeri sayılır. Ancak, düzenleyenin ad ve soyadının yanında
da hiçbir yer adı yazılmamışsa senet poliçe niteliğini kaybeder.
B) ÖDEME YERİ
Poliçede ödeme yeri açıkça gösterilmemişse, muhatabın soyadı yanında gösterilen yer, ödeme
yeri sayılır.
66
IV – POLİÇEDE İSTEĞE BAĞLI KAYITLAR
A) VADE
Poliçede bir vadenin bulunmaması, poliçenin geçersizliğine neden olmaz; ancak böyle bir poliçe,
görüldüğünde ödenir.
Bununla beraber TTK, poliçeye 4 türlü vadenin konulabileceğini ifade etmektedir. Bu dört türlü
vadeden farklı bir vadeyi veya birbirini izleyen çeşitli vadeleri gösteren poliçeler batıldır.
TTK. md. 703’de öngörülen vade tipleri şunlardır:
3- Görüldüğünde
Poliçeye hiç vade konulmamış ise, görüldüğünde ödenmek üzere çekildiği kabul edilir. Poliçe açık
olarak görüldüğünde vadeli olarak da düzenlenebilir. Bu tip poliçeler, poliçenin muhataba ibrazında
ödenmelidir. İbraz süresi ise, keşide tarihinden itibaren 1 yıldır. Düzenleyen bu süreyi uzatabileceği gibi
kısaltabilir, cirantalar sadece kısaltabilir. Bu tip poliçelerde faiz şartı koşulabilir.
B) SORUMSUZLUK KAYDI
Düzenleyen poliçeye “poliçenin kabul edilmemesinden sorumlu değilim”, “garantisiz” şeklinde bir
kaydı koyabilir ve böylelikle kendisine vadeden önce başvurulmasını önleyebilir.
C) Menfi (olumsuz) emre kaydı, protestodan muafiyet kaydı, kabule arz yasağı veya mecburiyet
kayıtları, yetkili mahkeme ve icra dairesi kaydı, “bedeli malen / nakden alınmıştır” kaydı, isteğe bağlı diğer
kayıtlardır.
V – POLİÇEDE KABUL
C) KABULÜN ŞARTLARI
a) Kısmî kabül
Muhatap, poliçe bedelinin bir kısmını (örneğin, 10 bin TL bedelli bir poliçenin 7 bin TL'sini) kabul
edebilir. Bu durumda hamil, başvurma hakknı kabul edilmeyen kısım için kullanır.
1- Süre
Poliçe düzenlendiği günden vadeye kadar, kabul için muhataba veya temsilcisine ibraz edilebilir.
Vade günü ibraz süresine dâhil değildir ve vade günü artık kabul için ibraz söz konusu olamaz.
Genel olarak kabul hangi gün olmuşsa, poliçeye o günün tarihi atılır. Ancak bu muhatabın isteğine
bağlıdır. Kabul tarihi atılmamış olsa da, kabul geçerlidir.
Diğer yandan "görüldüğünde ödenecek poliçelerde" kabul söz konusu değildir.
2- İbraz Yeri
Kanuna göre, kabul için ibraz yeri muhatabın yerleşim yeridir.
1- Görüldükten belli bir süre sonra vadeli poliçelerin kabul için muhataba arzı zorunludur.
Kabule arz süresi 1 yıldır.
2- Düzenleyen tarafından poliçenin kabule arzının zorunlu kılınması halinde, hamil,
düzenleyen tarafından konmuş olan kabul için ibraz zorunluluğuna uymazsa, rücu haklarını kaybeder.
3- Cirantalar tarafından kabule arzın şart kılınması halinde, hamil, cirantanın poliçeyi kabul için
ibraz zorunluluğu şartına uymaz ise, sadece bu şartı koyan cirantaya karşı rücu haklarını kaybeder.
1- Poliçenin Ödenmemesi
Hamil, poliçeyi zamanında ve usulüne uygun olarak ödenmek üzere muhataba ibraz etmiş olduğu
halde, ödeme yapılmazsa, diğer borçlulara başvurma hakkını elde eder.
68
4- Başvurma Hakkının Kullanılmasının Şekil Şartları
Yukarıda açıklanan maddi şartların ortaya çıkmasıyla, hamilin başvurma hakkı doğar. Ancak
hamilin başvurma hakkını elde edebilmesi için kabul etmeme protestosu çekmesi gerekir. Protestonun,
poliçenin kabule arzı için belli olan süre içinde noterden çekilmesi gerekir. Ancak, protestodan muafiyet
hallerinde, protesto çekilmesine gerek yoktur. Senet hamilinin protesto yükümlülüğünü yerine
getirmemesi durumunda, kabul etmiş muhatap haricindeki kişilere karşı başvurma hakkını kaybeder.
Hamil, poliçeyi belirli süreler içinde ibraz etmez veya protesto çekmezse haklarını
kaybeder. Görüldüğünde ve görüldükten belli bir süre sonra ödenecek poliçelerin 1 yıl içinde ibrazı gerekir.
Hamil yükümlü olduğu kabul etmeme protestosunu çekmemişse, sadece kabul etmeme nedeniyle
sahip olduğu başvurma hakkını kaybeder ve fakat vadede ödenmek üzere ibraz ve ödememe halinde,
protesto çekerek rücu edebilir. Ödememe protestosunun, ödeme gününü takip eden 2 işgünü içinde
çekilmesi gerekir.
VI – POLİÇEDE CİRO
A) GENEL OLARAK
Ciro, emre yazılı senetten doğan hakları bir başka şahsa devir, rehin veya bu hakların tahsilini
sağlamak amacıyla senet hamilinin yazı ile tespit ve imzasıyla teyit ettiği bir beyandır.
B) CİRONUN ŞEKLİ
Ciro senetteki hakkı devretmeye ilişkin yazılı bir beyan olup, senet üzerine veya senede
bağlanmış olan alonj denilen bir kâğıt üzerine yazılır. İmzanın el yazısı ile atılmış olması gerekir; sadece
mühür kullanılarak yapılan ciro geçerli olmaz. Muhatabın ve keşidecinin imzalarının dışında senedin ön
yüzüne konulan her imza "aval" hükmünde sayılır. Kimin için aval verildiği açıklanmamışsa, avalin
düzenleyen için verildiği kabul edilir.
Ciroda tarih ve yerin belirtilmesi gerekmez.
Cironun kayıtsız ve şartsız olması gerekir. Ancak ciro şartlı olarak yapılmışsa, ciro geçersiz
olmaz, fakat şart yazılmamış sayılır. Bununla beraber, kısmî ciro batıldır.
Cironun şartsız olmasının istisnaları şunlardır:
Ciranta, kabule arzı düzenleyen tarafından yasaklanmamış poliçenin kabule arzını şart koşabilir.
Ciranta, poliçeyi bir daha ciro edilmemek şartıyla ciro edebilir. Bu durumda, poliçe ciro edilirse,
ciranta sonra gelenlere karşı sorumlu olmaz.
Ciranta, poliçenin kabul veya ödenmemesi hallerinden sorumlu olmayacağı şartını koyabilir.
Çizilmiş cirolar, yazılmamış hükmündedir.
D) CİRODA KİŞİLER
Ciro, senetteki tüm hakların devri amacıyla yapılır. İlk ciroyu, ancak senedin lehtarı yapabilir.
Lehtarın cirosu olmadan, poliçenin tedavüle çıkması söz konusu olamaz.
Hamil, senedi istediği kişiye devredebilir. Poliçe, kabul etmiş olsun olmasın muhataba ciro
edilebilir. Ancak böyle bir durumda poliçedeki hak ortadan kalkmaz, ancak donmuş olur, çünkü senedi
esasen ödeyecek olan kişi muhataptır. Muhatap isterse poliçeyi ciro ederek tedavüle çıkarabilir.
Poliçe, düzenleyene ciro edilebilir. Bu durumda poliçe sanki hiç tedavüle çıkmamış gibi olur.
Senedin bir takım cirolardan sonra düzenleyene ciro edilmesi ve poliçenin kabul edilmemesi veya
ödenmemesi halinde, düzenleyen cirantalara rücu edemez.
Poliçe, herhangi bir cirantaya veya avalistlerden birine de ciro edilebilir. Ancak böyle bir
durumda poliçeyi tekrar aşağıdan yukarıdaki bir cirantaya ciro edilmesi halinde, ciranta kendi adının
üstünde bulunan cirantalara başvurabilir. Örneğin poliçeyi lehtar C1'e, C1'de, C2'ye; C2’de, H'ya ciro
etmiş olsa ve poliçe H tarafından tekrar C2'ye ciro edilmiş olup da poliçe kabul edilmese veya ödenmese, bu
durumda C2, senedin hamili olarak, lehtar ve keşidecinin yanı sıra, cirantalarden ancak C1'e başvurabilir.
Poliçeyi kendisine ciro eden H'ya başvurması mümkün değildir.
69
E) CİRONUN HÜKÜMLERİ
F) CİRONUN TÜRLERİ
2- Tahsil Cirosu
Tahsil cirosu ile senedi devralan hamil, devredenin temsilcisi veya vekili durumundadır.
Bunun sonucu olarak, muhatap, cirantaya karşı sahip olduğu defileri, senedi tahsil cirosuyla devralmış
olan hamile karşı da kullanır. Bununla beraber, muhatap, tahsil cirosu ile poliçeyi iktisap edenin şahsına
karşı sahip olduğu defileri ileri süremez. Tahsil cirosu, “tahsil içindir”, “kabz içindir”, “vekâleten” veya tahsil ya
da vekâlet amacını ifade eden herhangi bir kayıtla senet üzerinde belirtilir.
Poliçeyi tahsil cirosu ile devralmış olan hamil, senedi ancak tekrar bir tahsil cirosu ile
devredebilir, temlik cirosu ile devredemez.
3- Rehin Cirosu
Poliçeden doğan hakları rehnetmek amacıyla yapılan ciroya "rehin cirosu" denir. Rehin cirosu,
“bedeli rehindir", “bedeli teminattır" vb. bir kaydın senet üzerine yazılması suretiyle yapılır.
Poliçeyi rehin cirosu ile devralan kişi, senedin mülkiyetini kazanamaz ve senedi ciro etmek
isterse, ancak “tahsil veya tevkil cirosu'' ile devredebilir. Rehin cirosunda ciranta, tüm malvarlığı ile
sorumlu değildir. Rehin cirosu tam veya beyaz ciro yapılabilir, ancak kısmi rehin cirosu yapılamaz.
VII – RETRET
Retret, başvurma hakkı sahibinin, poliçeden dolayı kendisine borçlu olanlardan biri üzerine
çekeceği “yeni bir poliçedir". Retret çekmek, poliçeye konacak bir kayıtla yasaklanabilir. Düzenleyen
retreti yasaklamışsa, hiç bir başvurma borçlusuna retret çekilemez. Ciranta ve avalistlerin koyduğu retret
yasağı, sadece bu kişilere retret çekmeyi önler.
Retret, muhatap olarak gösterilen borçlunun yerleşim yerinde görüldüğü anda ödenir.
VIII – ZAMANAŞIMI
Poliçeden doğan haklar, poliçeyi kabul etmiş muhataba karşı vadenin geldiği tarihten itibaren 3 yıl geçmekle
zamanaşımına uğrar. Hamilin, düzenleyene, cirantalara ve aval verenlere karşı açacağı davalar, protesto tarihinden ve
poliçede protestosuz kaydı varsa, vadenin geldiği tarihten itibaren 1 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Cirantanın başka
cirantalara veya düzenleyene karşı açacağı davalar ise, cirantanın poliçeyi ödediği veya poliçenin dava yoluyla
kendisine karşı ileri sürüldüğü tarihten itibaren 6 ay geçmekle zamanaşımına uğrar.
70
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
BONO
I – MAHİYETİ VE HUKUKÎ NİTELİĞİ
Türk Ticaret Kanunu'nda poliçeyi takiben düzenlenmiş olan bono veya emre muharrer senet
hakkında sadece dört madde sevk edilmiştir. Bononun özelliklerini düzenleyen bu dört maddeden başka
diğer konular için, poliçe hakkındaki hükümlere yollama yapılmıştır. Poliçeye ilişkin bu hükümlerde, bononun
niteliğine uyduğu oranda uygulama alanı bulur.
Bono da, poliçe gibi bir kambiyo senedidir. Ancak poliçe, bir havale ilişkisi olmasına karşın, bono bir
kredi aracıdır. Poliçe ile bono arasındaki önemli fark, poliçede üçlü ilişki olmasına karşın (düzenleyen,
lehdar, muhatap), bonoda ikili ilişki (düzenleyen ve lehtar) vardır.
A) ZORUNLU UNSURLAR
5- Düzenleme Tarihi
Düzenleme tarihi olmayan bono batıldır.
B) ALTERNATİF UNSURLAR
1- Düzenleme Yeri
Bonoda düzenleme yeri zorunlu unsurlardan değildir. Senette düzenleme yeri gösterilmemişse, bu
durumda bonoyu düzenleyenin ad ve soyadının yanında yazılı yer düzenleme yeri sayılır. Ancak senette
böyle bir yer ismi de yoksa, bu senet bono hükmünde değildir; bono geçersizdir.
2- Ödeme Yeri
Bonoda ödeme yeri gösterilmemişse, senedin düzenlendiği yer ödeme yeri ve aynı zamanda da
düzenleyenin yerleşim yeri sayılır. Senette düzenleme yeri de gösterilmemişse, bonoyu düzenleyenin ad ve
soyadının yanında yazılı yer, düzenleme yeri sayılır. Bunların hiç biri bonoda yer almıyorsa, o zaman bono
hükümsüzdür.
71
B) İSTEĞE BAĞLI UNSURLAR
1- Vade
TTK, vade konusunda poliçeyi düzenleyen hükümlere yollamada bulunmuştur. Böylece poliçeye
yazılabilen dört tür vade bonoya da konulabilir. Ancak vade poliçede de olduğu gibi, zorunlu ve hatta
alternatif bir şekil şartı da değildir. Vadeyi içermeyen bir bono, görüldüğünde ödenir. Görüldüğünde
veya görüldüğünden belirli bir süre sonra ödenecek bononun düzenleme tarihinden itibaren 1 yıl
içinde ibraz edilmesi gerekir. Görüldüğünde ödenecek bono, ödenmediği takdirde, ödememe protestosu
çekilerek borçlulara rücu edilir. Görüldüğünden belirli bir süre sonra ödenecek bonolarda ise, keşidecinin
bononun üzerine “görülmüştür” şerhini yazıp, tarihini koyarak imza etmesi gerekir.
2- Menfi (Olumsuz) Emre Kaydı, Protestodan Muafiyet Kaydı, Yetkili Mahkeme ve İcra Dairesi
Kaydı, “Bedeli Malen / Nakden Alınmıştır” Kaydı
Yukarıda da açıklandığı üzere, Türk Ticaret Kanunu'nda bonoya uygulanacak hükümlerin sayısı
sadece dört tanedir. Uygulamada bonoya nazaran daha az tesadüf edilen poliçe hakkında ise, yasa ayrıntılı
hükümler sevk etmiştir.
Türk Ticaret Kanunu'nun poliçe ile ilgili hükümleri, bononun niteliğine aykırı düşmemek
kaydıyla, bonoya da uygulanır. Bu nedenle poliçenin;
Ciroya,
Vadeye,
Ödememe hâlinde başvurma haklarına,
Senet metnindeki değişiklikler ve tahrifatlara,
Zamanaşımına,
Sürelerin hesabına,
İşlemlerin yapılacağı yere,
İmzaya,
İptale,
Kanunlar ihtilafına,
Faiz şartına,
Senette türlü bedellerin bulunması halinde hangisinin dikkate alınacağına,
İmzaların bağımsızlığına,
Yetkisiz ve yetkisini aşan temsilciye,
Açık poliçeye ve
Avale ilişkin hükümleri niteliğine aykırı düşmek şartıyla bonoya da uygulanır.
72
DÖRDÜNCÜ KISIM
ÇEK
I – ÇEKİN ÖZELLİKLERİ
Çek hukuki niteliği itibariyle poliçe gibi bir havaledir ve aynı zamanda da kanunen emre yazılı bir senettir.
Çek bir ödeme aracı iken poliçe kredi aracıdır.
Muhatap banka çeki kabul edemez, ciro edemez ve aval veremez. Oysa poliçede kabul vardır,
muhatap ciro edebilir ve aval de verebilir.
Çekte vade yoktur, ibraz süreleri vardır. Çek ekonomik yönden bir ödeme aracı olduğu için de
ibraz süreleri oldukça kısa belirlenmiştir.
Çekte vade yoktur, görüldüğünde ödenir. Bu nedenle çek kabul için değil, ödenmesi için ibraz
edilir. Halbuki poliçeye 4 türlü vadeden biri konabilir. Vade konmamışsa görüldüğünde ödenir.
Çek düzenleyebilmek için, düzenleyenin muhatap banka ile bir çek anlaşması yapmış ve çek
hesabında bir karşılığın (provizyonun) olması gerekir. Halbuki poliçe düzenleyebilmek için,
düzenleyenin muhatap ile daha önceden anlaşma yapmış olmasına gerek yoktur.
Çekte muhatap sadece bir bankadır. Muhatap, mevduat bankalarının dışında, katılım bankaları,
kalkınma bankaları ve yatırım bankaları da olabilir. Ancak poliçede muhatap herhangi bir kişi olabilir.
Hayali bir banka üzerine çekilen çek geçersizdir. Halbuki poliçede hayali bir kişinin muhatap
olarak gösterilmesi, poliçenin geçerliliğini etkilemez.
Çek hamiline düzenlenebilir. Ancak poliçe hamiline düzenlenemez.
A) ZORUNLU UNSURLAR
1- Çek Kelimesi
Senet metninde çek kelimesi bulunmaz ise, açıkca emre yazılı olmak ve diğer zorunlu unsurları
taşımak kaydıyla, bu senet, “emre yazılı havale” hükmündedir.
3- Muhatabın Unvanı
Banka veya katılım bankası dışındaki bir muhataba çekilen çek havale hükmündedir.
4-Düzenleme Tarihi
Düzenleme tarihi esaslı şekil şartıdır. Düzenleme tarihi olmayan çek batıldır.
B) ALTERNATİF UNSURLAR
1-Düzenleme Yeri
Çekte düzenleme yeri gösterilmemişse, düzenleyenin adının yanında bulunan yer düzenleme
yeri sayılır. Böyle bir yer adı da yoksa, senet, çek olarak geçerli olmaz, adi havale sayılır.
2-Ödeme Yeri
Çekte ödeme yeri gösterilmemişse, muhatabın adının (unvanının) yanında gösterilen yer ödeme
yeri sayılır. Burada birden fazla yer gösterilmişse, ilk gösterilen yerde ödenir. Hiç bir yer gösterilmemişse
muhatap bankanın merkezinin bulunduğu yer ödeme yeri sayılır.
Diğer yandan çekte ödeme yerinin olmaması nedeniyle geçersiz olması ihtimali yoktur. Çünkü Çek
Kanunu’na göre bankalar çek defterlerinin her yaprağına, çekle işleyen hesabın bulunduğu şubelerin adını
yazmağa mecbur olduklarından, çekte mutlaka hesabın bulunduğu şube adı olacaktır. Düzenleyen, ödeme
yerini çeke yazmamış olsa da, çek hesabının bulunduğu şube, çekin ödeme yeri sayılır.
73
III – ÇEKİN İBRAZI VE İBRAZ SÜRELERİ
Çekte bir tek vade tipi vardır. Çek görüldüğünde ödenir. Başka bir tip vade konamaz, konursa çek
geçerlidir, fakat vadeler yazılmamış sayılır.
Çek hakkında kabul işlemi yapılamaz. Çek üzerine yazılmış bir kabul kaydı, yazılmamış sayılır.
Çekte birden fazla birbirini izleyen vade konsada durum değişmez, çek görüldüğünde ödenir
(UYARI: Böyle bir durumda poliçe batıl oluyordu). Hatta, bir çek, düzenleme tarihinden önce ibraz edilirse
ödenmelidir. Ancak 5941 sayılı Çek Kan. geçici 1/V md. gereğince, 31.12.2017 tarihine kadar, üzerinde
yazılı düzenleme tarihinden önce çekin ödenmek üzere muhatap bankaya ibrazı geçersizdir.
Poliçe ve bonodan farklı olarak çek bir tedavül değil, bir ödeme aracıdır. Bu nedenle de aşağıda
inceleyeceğimiz ibraz süreleri çok kısa olarak düzenlenmiştir. Çekte 3 tip ibraz süresi vardır:
Çek düzenlendiği yerde ödenecekse, ibraz süresi 10 gündür.
Çek, düzenlndiği yerden başka bir yer veya aynı kıtada fakat başka bir ülkede ödenecekse, ibraz
süresi 1 aydır. Avrupa ve Akdeniz ülkeleri aynı kıta ülkeleri sayılır.
Ayrı kıtalarda çekilip ödenecek olan çeklerde ibraz süresi 3 aydır.
Bu süreler, çekte yazılı olan düzenleme tarihinin ertesi günü başlar.
Hamil çekten doğan hakkını elde edebilmek için, çeki ibraz süreleri içinde muhatap bankaya
ödenmek üzere ibraz etmelidir. Dolayısıyla, hamil ibraz süresi içinde çeki bankaya ibraz edemezse,
keşideciye, cirantalara ve diğer sorumlulara (avalistlere) karşı kambiyo hukukundan doğan başvurma
hakkını kaybeder. Bunun için hamil, ibraz süresi içinde çeki bankaya ibraz ettiğini ve ödeme yapılmadığını
tespit ettirmelidir ki başvurma hakkı düşmesin. Çekte ödememe durumu ya noter aracılığı ile, ya da muhatabın
çek üzerine yazılı ve imzalı beyanı ile yahut da bir takas odasının aynı nitelikteki beyanı ile tespit edilir.
Diğer yandan muhatap banka ibraz süreleri geçtikten sonra ibraz edilen bir çeki ödemek
zorunda değildir.
İbraz süresi geçtikten sonra yapılan ciro, alacağın temliki hükmündedir ve bunun hukukî
sonuçlarını doğurur. Doğal olarak bu durumda çek hamiline karşı kişisel defiler ileri sürülebilir.
Muhatap çeki öderken, ciro silsilesinin düzgünlüğünü incelemekle zorunludur; imzaların
düzgünlüğünü incelemekle yükümlü değildir.
IV – ÇEKTEN CAYMA
Çekten cayma, ibraz süresi geçtikten sonra hüküm ifade eder. Dolayısıyla, düzenleyen çeki
düzenleyip lehtara verip tedavüle çıkardıktan sonra, ibraz süresi içinde çekten cayamaz. Bu nedenle
düzenleyen ibraz süresi dolmadan çekten caymış olsa bile, muhatap süresi içerisinde ibraz edilen çeki
ödemek zorundadır. İbraz süresi dolduktan sonra ibraz edilen bir çek, düzenleyen tarafından cayılmış
olmadıkça muhatap banka tarafından ödenebilir.
V – ÇEKİN DEVRİ
Çek nama düzenlenmişse, devir (alacağın temliki) beyanı ve teslim ile devredilir. Çek emre
düzenlenmişse, ciro ve teslim ile devredilir.
Cironun kayıtsız şartsız olması gerekir.
Kısmi ciro geçersizdir.
Muhataba yapılan ciro makbuz hükmündedir.
Muhatabın cirosu batıldır.
Çeklerde rehin cirosu yapılamaz. Çünkü çek kredi aracı değil, ödeme aracıdır.
Çek hamile düzenlenmişse, sadece teslim ile devredilir. Hamile yazılı çek ciro edilmiş ise, cironun
burada sadece teminat işlevi vardır.
VI – ÇEKTE ZAMANAŞIMI
Hamilin, cirantalarla düzenleyene ve diğer çek borçlularına karşı sahip olduğu başvurma hakları,
ibraz süresinin bitiminden itibaren 3 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
Çek borçlularından birinin diğerine karşı sahip olduğu başvurma hakları, bu çek borçlusunun çeki
ödediği veya çekin dava yolu ile kendisine karşı ileri sürüldüğü tarihten itibaren 3 yıl geçmekle
zamanaşımına uğrar.
74