You are on page 1of 12

DOĞUŞ ÜNİVERSİTESİ

2021-2022 AKADEMİK YILI


GÜZ DÖNEMİ

AKADEMİK VE SOSYAL ORYANTASYON DERSİ (ASO 101)

6. HAFTA

“Sosyal Davranış Kuralları”


Dr. Öğr. Üyesi Süreyya Elif AKSOY
DOU Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı

Doğuş Üniversitesi Akademik Oryantasyon oturumları kapsamında sosyal davranış kuralları


dersi ya da oturumuna hoş geldiniz. Hepiniz üniversitemize hoş geldiniz, sevgili gençler, sevgili
genç bireyler. Mutlaka hepimiz ailelerimizde çeşitli çok güzel terbiyeler aldınız, görgü kuralları
ile donatıldınız. Ama şimdi başka bir dünyaya adım atıyorsunuz. Hepiniz genç yetişkin
bireylersiniz. Önce yükseköğretim daha sonra iş hayatına atılacaksınız ve yolunuzu
çizeceksiniz ve ailenizin, mahallenizin dışında toplumsal sosyal çevrelere gireceksiniz. O
yüzden bu da çok geçmiş çağlardan beri insanların zihnini uğraştırmış. Birçok emekle çeşitli
kitaplar üzerinde yazılmış, kapsamlı bir konu. Onun temel ilkelerini ana başlıklar halinde
göreceğiz. İnsan sosyal bir canlı benliğini toplumsallaşarak kurgulayan, oluşturulan bir canlı
toplum olmadan topluluk olmadan yaşayamayan bir türüz biz ve bu toplumsallaşma da bir
takım uzlaşmalarla oluyor hani başkalarının sınırlarına saygı duyarak kendi sınırlarımızı
çizerek karşımızdaki insanlara saygı göstererek nezaket göstererek bizde saygı ve nezaket
bekleyerek çeşitli alışverişler ve ödünlerle gerçekleşen bir süreç ister istemez bir karşılıklı
etkileşim ve iletişim var belki bizim geleneklerimizde çok yeri vardır. Büyüğe saygı duymak
aile içi kurallarda belli ilkeler dahilinde yürütmek köklü gelenekleri olan kurumsal gelenekleri
olan bir kültürden geliyoruz ve birçok geçmiş kuşaklar babalarının önünde bacak bacak üzerine
atamazlar bugün hala bunu yapamayanlar olabilir. E o babalarda belki de evde annelerinin bir
bakışı ile ya da kaş çatışı ile kendilerini toparlarlar belki sofrada ailenin büyüğü ya da misafir
olan birisi varsa o başlamadan yemeğe başlamaması gerektiğini öğrenir. Bu tür kurallar aile
içinde kendiliğinden oluşur. Ve bizde bunları emeriz sünger gibi emer kullanırız o yüzden
büyüğe saygı sofra adabı gibi temel ilkeler zaten bir çoğunuzun vakıf olduğu bildiği şeyler ama
farklı dönemlerde farklı toplumsal mecralarda uygulanan belki aşina olmadığımız ilkelerde
olabilir o yüzden üzerinden geçmekte fayda var. Ve bu ilkeler hani bizim kültürümüzde
geleneğimizde olan ilkeler değişerek de olsa birçok uygar ülke de uygulanan evrensel ilkeler
halini almış durumda buna hani bugün sosyal davranış kuralları diyoruz. Buna başka isimlerde
veriliyor işte görgü kuralları gibi daha halk dilinde bir tabir biraz daha eskilerin bileceği adabı
muaşeret kuralları evde belki anneanneniz, dedeniz, babaanneniniz varsa yavrum adabı
muaşeret önemli diyebilir size. Veya siz aşina olabilirsiniz Osmanlı Türkçesine. Veya protokol
veya sosyal davranış kuralları sözcüğü de sadece imzalanan sözleşme anlamında değil
1
diplomatlar arasındaki ilişkiyi diplomatik ilişki anlamında da kullanır. Biliyorsunuz işte
protokolden kim var oturma yerleri ayrı olsun gibi düzenlemeler oluyor. Zaten de bu sosyal
davranış kurallarının son derece formel resmi bir nitelik kazanması uluslararası ilişkilerden ve
diplomatik ilişkilerden çıkmıştır. Bizim burada arkadaş çevresinde yapacağımız bir hata bir
nezaketsizliğin bedeli belki nispeten az olabilir. Ama iki devletin temsilcileri arasındaki ilişkide
olacak bir nezaketsizlik çok daha büyük sorunlara yol açabilir. Çünkü çoğu kişi devletini temsil
ediyor. Benim diplomatımda benim devletimi temsil ediyor işte cumhurbaşkanımı temsil
ediyor. Bu da vay sen mi yaptın ben mi yaptım diyerek karşılıklı savaşa kadar gider onun için
ilişkilerde inceliklere dikkat etmek önemli. Hepsinin özünde de aslında çevremize diğer
insanlara kısa bir an için bile olsa yolumuzun kesiştiği insanlara zarar vermemek onu rahatsız
etmemek incitmemek üzere kurulu saygı göstermek üzerine kurulu. Luigi Pirandello demiş ki
işte ünlü tiyatro yazarı herkes zaman zaman kahramanca davranabilir önemli olan her zaman
beyefendice bunu biz biraz zenginleştirelim hanımefendice davranabilmektir. Yani hayatta
büyük başarılar kazanacaksınız belki yenilgilerde kazanacaksınız belki değil hepimiz bugün
yenilgi yarın zafer yarın zafer sonar yenilgi alacak böyle devam edecek ama bütün bunlar
sürecinde zarafetimizi korumak sportmenliğimizi korumak sporda da var bu değil mi sportmen
davranmak çok önemli yenildiysen yenilgiyi de bir gururla kabul etmek çok önemli, çünkü
oyun bu yarın da sen kazanırsın bütün bunlar süresince beyefendi hanımefendi olmak çok
önemli bu kavramın tarihçesine biraz bakalım tarihçesine sözcük olarak baktığımızda karşımıza
etiket diye bir sözcük çıkıyor ne alaka diyebilirsiniz etiket hani market rafındaki etiket mi ama
Fransızcada ki kökenine gidecek olursak bu sözcük bizi 18.yy Fransa’sına götürüyor. Hani kral
14.Loui’nin sarayına götürüyor neden buraya geldim çünkü etiket sözcüğü İngilizcede ve
Fransızca da bu dersin kapsamı olarak aldığınız sosyal davranış kuralları kapsamında kullanır
sadece marketteki etiket değil görgü kuralı sosyal davranış kuralı anlamına kullanır neden böyle
olmuş diye bakınca sözcüklerin kökenine mal etmenizi çok öneririm çünkü çok ilginç sürprizler
küçük hikayeler var orada hani etimoloji Türkçe de de etimoloji sözlüğü var internette de var
İngilizce Fransızca veya bildiğiniz yabancı dillerin yada öğrenmekte olduğunuz yabancı dillerin
sözcüklerin kökenine bakarsanız hem aklınızda daha iyi kalıyor hem de insan hikayeleri çıkıyor
ortaya bu etiket niye İngilizcede bu anlamda kullanılıyor diye baktığımız zaman 18. Yy ikinci
yarısı Fransız Devrimi oldu olacak kral 14. Lou’nin sarayında Versay Sarayı çok güzel görkemli
bir saray ve bahçe düzenlemeleri çiniler var fakat saray hakkı yürürken saray bahçıvanının
özenle ektiği tohumların üstünde yürüyorlar tohumlar eziliyor çimler mahvoluyor bunun
üzerine bahçıvan bir yol belirliyor saray halkının yürüyebileceği saray çimlerine basmadan
yürüyebileceği bir yol belirliyor bunu da bildiğimiz bugünkü tabelalarla yapıyor buna da
Fransızcada etiket deniyor. Hani üzerinde çimlere bakmayınız yazan tabelalar bunlar aslında e
saray halkı buna uyuyor mu uymuyor bahçıvan kararlı gidip krala şikayet ediyor uğraşıyorum
o kadar ediyorum üzerinde dolaşıyorlar önün üzerine kral hiç üşenmiyor bir ferman bir buyruk
yayınlıyor bu tabelalara uyunuz size tayin edilen yol içinde yürüyünüz bu etiketlerin dahilinde
yürüyün diye bir ferman yayınlıyor ve buradan da aslında etiketlere uymak sosyal hayatın
içerisinde topluma zarar vermeden başkalarının yarattığı güzelliklere zara vermeden
yürüyebileceğimiz bize bir yol tayin eden ilkeler yol işaretleri olarak kullanılmaya başlanıyor.
Fransızcada İngilizcede de bu isim altında kitaplar görebilirsiniz eğitimler görebilirsiniz çeşitli
şeyler karşınıza çıkar hangi isim altında ele alınırsa alınsın sosyal davranış kuralları kurumsal
ilişkilerin her türlü durumda her türlü mecrada nezaket ve zarafet içinde gerçekleştirilmesi
anlamına gelir. Yani aynı çimlere basmayınız uyarısında olduğu gibi hiçbir kimseyi hiçbir
güzelliği etkilemeden zarar vermeden yolumuzu bulup ilerlemek için bize yardımcı olan bazı
ilkeler aslında bir parkta yürümekten çok bir farkı yok öte yandan işin biraz felsefi yanına
bakacak olursak da davranış kuralları ahlak yada etikle çok yakından ilişkili görülmüş Antik
Yunan filozoflarından kişiyi iyi yapanın ahlaklı ve erdemli yapanın doğru davranışlar olduğunu
söylemiş. Sadece düşünmek yetmez düşüncelerinizi hayata nasıl geçiriyorsunuz belki çok yüce

2
çok üstün projeleriniz var ama gündelik hayatınızda kaba saba önüne geçene dümdüz giden bir
insansınız işte bu ikisinin bir zıtlık oluşturduğunu söylüyorlar. Kimisi de diyor ki aslında böyle
bir şey olamaz iyi bir insan iyi davranan bir insandır. Doğru davranan bir insandır ki çoğu
zamanda belki kalben çok iyi bir insan da olsa bunu karşı tarafın uygun algılayacağı biçimde
ifade edemediği için haklı iken haksız duruma düşebiliyoruz bazen de hayat bizi çok zorluyor
insanlar üstünüze üstünüze geliyor ben ne kadar nezaketimi korumaya çalışsam da salon kadını
çizgimden çıkmamaya çalışsam da damarıma damarıma basıyor ne yapacağız o zaman hocam
işte hayatın bize çıkardığı önemli sınavlardan birisi sizin üzerine bu şekilde geliyorsa onu belki
biraz mistik bir ifade olacak ama o da bizim sınavımız ile ilgili arkadaşlar. Ne yaparsa yapsın
kendimizi korumaya alalım. Kendimizi kullandırtmayalım. Ama onun seviyesine inmeden
onunda kim bilir hayatında ne problemler var kim bilir neler yaşıyor kendi çizgimizi
sürdürebilmekte bir sınav. Çünkü bunu her seferinde başardığımızda demek ki sen
başarabiliyormuşsun yani başaramadığım zamanlar oluyordur ama ufak anlarda derin nefes alıp
içimizden yüze kadar sayıp öfke kontrolü yapıp başarabildiğim zamanlarda kendimle gurur
duyuyorum gündelik hayatın içinde içten gelerek nezaketle yapacağımız küçük bir hareket
insanların bizi aklama biçimini de çok olumlu etkiliyor insan genelde yani iyilik bulaşıcıdır
nezaket bulaşıcıdır çünkü bugün bu tür halk dilinde konuşulan bir takım inanışları nörobilim
sinir bilim de kanıtlıyor beyniniz ona nasıl davranırsak ne tür duygular ve düşünceler verirsek
ona alışıyor ona programlanıyor ama biz bu programı değiştirebiliriz insan çok üstün bir varlık
gerçekten öyle beynimiz olağanüstü bir aygıt biz onu belki çok öfkeli olmaya alıştırmışız
çevremiz böyleymiş belki daha kabayız ama nezaket nazik saygılı davranmayı ama doğru
davranmak içinde tabi ve olumlu duygular iyimser olumlu yapıcı duygu ve düşüncelerle
beslersek sinir yolları oluşuyor beynimizde ve yapabileceklerinin hiç sınırı yok o zaman
gerçekten önümüze çıkacak hangi uyarı cümlesinden biz hangisini duymak istersek ahlak nasıl
şu demekse kendine yapılmasını istemediğini başkasına yapma demekse sosyal davranışta
aslında tam da bu demek yani birisi dese ki o koltuk benim çekilsene oradan bu lafımı duymak
istersiniz velev ki tiyatroda yanlış yere oturdunuz bir anda tadınız kaçar onun yerine bir
yanlışlık oldu sanırım beyefendi bu koltuğun benim olması gerekiyor hangisi daha güzel ikinci
daha güzel neyi duymak istiyorsak onu söylemek bu işin anahtarı yarı yolu aldık demektir.
Hakkımızı dediğim gibi aramayalım demiyorum ama nezaketle arayalım. biz saraylı mıyız
hocam bunlar çok aristokratik diyebiliriz yada z kuşağının sevdiğini sandığım çünkü çok
duyduğum sözlerden biri de takılma hocam bunlara dediğinizi duyar gibi oluyorum
bazılarınızın en azından ama inanın bu incelikler yüzünden Gülten akının şiiri kimsenin vakti
yok o incelikleri durup anlamaya bu incelikler hayatı çok değiştiriyor olumlu yönde değiştiriyor
gerçekten ama hakkımızı aramamak söz konusu değil hakkımızı da yine zarafetle arayacağız
niye faydalı bir iyi hissettiriyor çok büyük bir kabalıkla karşılaşsak bile yine de biz buna
nezaketle cevap verdiğimizde ben gördün mü ne kadar erdemliyim diyerek kendimizi iyi
hissediyoruz ikincisi insan toplumdan onay almaya muhtaç bir varlık yani böyle kaba saba bir
insanı kaç kişi sever? Ama nazik bir insan olduğun zaman başka bazı hataların olsa bile onu
göz ardı edebilir insanlar veya bir süreliğine affedebilir yani sırf da onaylayım diye bunu
söylemiyorum ama mutlaka işin 8doğasında böyle bir şey var her sosyal grup için geçerli işte
adabı muaşeret Osmanlı’da da saray ve halk düzlemlerinde de var yoksa modernleşme
döneminde de Avrupa’dan giren yeni adetlerle birlikte var. Sonuçta bugün ele alacağımız konu
bu çerçeve de görgü kuralları adabı muaşeret kuralları bu konuda yapılmış yayınlarda var adabı
muaşeret diye bir kitap Osmanlı gündelik hayatında değişme 19. yüzyıldaki değişimi gösteriyor
yani işte Osmanlı eski çağında farklı davranışlar var ama Avrupa ile etkileşime girdikçe
değişime uğrayan yönler var genel girişten sonar biraz daha somut konulara girmek isterim.
Peki nedir bu doğru sosyal davranışın bazı temel ilkleri neler, birçok cephesi var. Biraz da ilk
etapta sizlerin üniversite hayatında birçoğunu öğrenci iken çalışmaya başlıyorsunuz, ileride
karşınıza çıkacak bazı temel konuları düşünerek yola çıkalım. Temel ilkeler güvenilir ve saygın

3
bir insan olmak sözüne güvenilir, özü sözü bir bir söz verdiğiniz zaman sözünüzü tutmak bir
şey söylediğini zamanlar insanlar onun doğru olduğu insanlar tarafından bilinmesi doğru
konuşmak yalan konuşmamak bugün attığımız adımlarla kendimiz ile ilgili bir izlenim intibalar
oluşturuyoruz daha çok o saygın bir insandır olabilir o hata yapmış olabilir ama özü sözü birdir
bize saygı duyan kendisi de saygın bir kişidir diye bir kişide bile böyle bir izlenim uyandırmak
inanın çok değerli hepiniz yetişkin bireylersiniz ve eğitim hayatınızla birlikte hepiniz bir alanda
çeşitli donanımlar kazanacaksınız birer mesleğiniz olacak belki üstüne daha fazla şeylerde
koyacaksınız ve aslında kendinizi yeniden inşa ediyorsunuz arkadaşlar bu güne kadar
doğunuzdan beri edindiğiniz bir kimlik var ama insan sürekli değişen bir varlık şimdi daha
yetişkin hayatınızın en temel adımlarını atıyorsunuz geçtiğiniz yerlerde iyi bırakmak çok
önemli yani herkesle dost olamayız zaten böyle bir şey olamaz büyük kent hayatı çok kalabalık
bir sürü insan var zaten ben size insanlara güvenin demiyorum hiç kimseye güvenmeyin en
yakın arkadaşınızdan bile en büyük zararı görebilirsiniz kentli sosyal davranış çerçevesi demek
belli bir mesafe içerisinden ilişki de bulunmak demek. Birisi size nasılsınız diye sorduğu zaman
oturup bütün hayat hikayenizi veya o an gerçekten ne hissettiğinizi anlatmanız için sormuyor
zaten onunda hayatında bir sürü insan var zaten sizin de hayatınızda bir sürü insan var artık bir
veri bombardımanı içerisindeyiz herkesle yakın dost olmamız mümkün değil faydalı da değil
zaten ama hani karşılaştınız bir kamusal alanda ey uzaylı biz dostuz demek için nasılsınız iyiyim
bunların bir çoğu diyeceksiniz çok yüzeysel hocam evet yüzeysel ama en azından nazik ve
olumlu bir karşılık teati edilen hoşluklar bu ama herkesten yine her şeyin gelebileceğini göz
önünde bulunduracağız sonsuz güvenin demiyorum ama böyle bir şey söylemiyorum
çocuklukta bile biraz psikolojinin sınırlarına giriyorum ama kendi gençliğimden öğrencilik
yıllarımdan hatırladığım şeyler bunlar her şey siyah beyaz iyi kötü dost düşman gibi görmeye
biraz yatkın oluyoruz oysaki hiç kimse ne tam dost ne tam düşman hepimizin içinde siyahta var
beyazda var. En çok da gerçeklik gri alanlarda toplanıyor bugün size çok düşmanca
davrandığını düşündüğünüz birinin yarın belki çok kötü bir anınızda en çok yardım eden bir
insan olabilir yaşadığımız her olayda iyi yönlerde bulanabilir henüz göremediğimiz iyi yönlerde
olabilir onun için bir şekilde hayatımıza temas etmiş herkese elimizden geldiğinde nezaketle
davranmak gerekir. Yine de bazı insanları sevemeyeceğiz en sevmediğimiz insanla bile
yapabileceğimiz en az saygı ve nezaket ilkelerine bağlı kalmalıyız bunu yaparsak biz mutlu
oluruz. Hayat böyle tuhaflıklarla dolu veya yardımınıza koşmasa ile yaptığı düşmanlıkla size
çok iyi bir yöne yöneltmiş farkında olmadan siz onun olduğu alanda baktınız ki rekabet
edemiyorsunuz onu bırakıp başka bir alanda çalışmışsınız ve bir bakmışsınız ki ceo olmuşsunuz
on yıl veya beş yıl sonar geriye dönüp bakıp aman iyi ki o gıcık ordaymış da başka bir yola
girdiğinde çok daha mutlu oldum. Onun için bilemezsiniz. Kim giriyor hayatınıza belli amaçla
giriyor, olabildiğince ayrılıyorsak da yollarımızı, ayıracaksak da nazik ayırmak lazım. Bu
saygınlık önemli bir şey sözü bir olmak ilişkilerde en az saygı göstermek önemli bir başka ilke
tabii ki nezaket. İngilizcesi politeness-zarafet, zarafet daha geniş bir kavram. Bir şeyi zarifçe
yapmak, iki anlamı var olacağız birazdan. Bütün bunlar nasıl mümkün oluyor? Terbiye iyi bir
terbiye de tabii ki ailelerinizden çok güzel terbiyeler aldınız ama insan gelişen ve kendini
geliştiren bir varlık. Bütün bu kurallar işin zor tarafı. Yazılı kurallar değil, bizim çevremizi
gözlemleyerek daha bizden deneyimli insanlarla akıl hocası gibi mentor gibi ama tabi
doğrularını da seçmek lazım. Onların hayat hikayesinden, deneyimlerinden yola çıkarak
gözlemleyip biriktirerek içlerinden seçerek alacağımız şeyler yazılı kuralları az kitaplar var,
bakılabilir. Nezaket, tanıdığımız, tanımadığımız herkese karşı nazik davranmak. Bizim
hakkımızda ne deseler desinler ki aa ne görgülü genç hanım çok zariftir am ya o çok
görgüsüzdür çok kabadır ve hangisi daha iyi birincisidir zarafet dediğim gibi bazen zarafet diye
yazılır ama doğrusu böyle en son yazılışı böyle sözlükte davranışlarımızda saygılı, kendimize
ve başkalarına duygu duyduğumuz bir saygıyla davranmak, en Geniş anlamıyla bir kişinin diğer
insanlara kibar ve saygılı davranması bunu basitliğe ve bunu yaparken de basitlikle ve doğru

4
olarak yapması gözümüzün önüne de böyle bir abartılı yerlere kadar eğlenmeye reverans yapan
birisi gelirse ondan da rahatsız olur. Bir şey çok yapay olduğu zaman, zorlama olduğu zaman
ne kadar rahatsız oluruz Olabildiğince bunu kendi doğamıza özümseyerek alarak içselleştirerek
yapmak lazım. Türk Dili Edebiyatı bölümü ile gelen arkadaşlarımızla çalışacağız ama sizler de
okumuşsunuzdur. Türk edebiyatında Osmanlı edebiyatında bir züppe tipi vardır. İşte Ahmet
Mithat'ın romanlarında Recaizade de Firuz Bey araba sevdası üstüne oturmaz. Yani o kibarlık
nezaket içselleştirilmemiştir. O şekilde zorlama değil. Doğallık, zarafet, özellikle onu
doğallıkla yapabilmektedir. Yapmacık ve abartılı olmamak demek. Çünkü bu zarafeti sağlarsak
diyebiliriz ki mesela ödevini bir gün önce ve bir gün sonra getirmek için erteletmek için izin
istemesine çok kızacaktım ama bunu o kadar zarafetle söyledi ki kızamadım buradan yola çıkıp
da sakın şimdiden ödev erteletme sınav erteletme yollarını düşünmeyin ama gerçekten biz
hocalar da bize öğrencilerin yaklaşımında Böyle haldur huldur. Yaklaşmaktansa biraz daha
anlayışlı zarif ama abartılı değil. Yani sonuçta bizde padişah değiliz. Yani sıradan insanlarız
ama biraz daha doğal bir biçimde zarif gelen isteklere bazen çok kızsak da hayır diyemiyoruz.
Onun için bu sizin de ilerde hayatınızda işinize yarar bir zarafetin aynı zamanda estetik anlamda
zevk sahibi olmak, giydiğini yakıştırmak gibi giyim zevki, alışkanlıklar, hobiler çok zarif
zevkleri vardır ki böyle bir anlamı da var. Giysileri son moda değildi ama tertemiz ve ütülü
pantolonu ile o uyumun ceketi içindeki klasik gömleğiyle her zamanki gibi zarifti. Böyle bir
cümlede kullanabilir ve göreceğiz ki aslında giyiminize özen göstermekte. Sosyal davranış
kurallarının önemli bir parçası. Sadelik ve doğallık. Demin söz ettik yeterince, abartıdan uzak
olmak, sadece gösterişsiz olmak, bir ortamda bir kadının elini öpmek zariftir diye duydum diye
yapışıp öpmeye çalışmak. Hele şimdi zaten salgın dönemindeyiz el bile sıkışmıyoruz en fazla
işte dirsek teması gibi garip selamlama yöntemlerimiz var yada şöyle öyle el öpmek falan.
Giydiremiyorsanız üstümüzde hiç böyle davranışlara girmeyin. Genel görünüm, giyim kuşam,
sosyal davranış deyince biraz ondan bahsedelim. Evet evimizde kendi evimizde otururken belki
o kadar katı olmak zorunda değiliz ama inanın hani insanın ailesiyle otururken tek başına
otururken bile evde bile belli kriterlere dikkat ediyoruz diye düşünüyorum. Ama hele de
dışarıya kamusal hayata çıkınca. Eğitim Kurumu iş hayatına toplu taşımaya vs. gittiğiniz zaman
bir takım giyim kuşam kuralları ve ilkeleri İngilizcedeki adıyla dress code devreye giriyor.
Ülkeden ülkeye çok değişir. Amerikalıların giyim kuşam kuralları ile Avrupalıların çok farklı
olabilir. Başka Ortadoğu ülkelerini çok farklı olabilir, ona da dikkat etmek gerekir ama bir takım
evrensel olabilecek ilkelerden söz edeceğiz. Bunu ne zaman nasıl da ya da ne giyeceğimize
karar vermek için öncelikle günün hangi saatinde insanı gündüzü akşamı ne türlü etkinliğe
gidiyoruz derse mi gidiyoruz? toplantıya mı gidiyoruz. Her zamanki gibi haftalık bir toplantı
mı yoksa şirketin genel müdürünün geleceği önemli bir toplantı mı kokteyl mi arkadaşlarla bir
akşamüstü yemeği mi bunlar? hepsini belirliyor. Bizim nasıl giyineceğimiz bir ödül törenine
onur konuğu olarak mı gidiyoruz? Ödül türü ne onur konuğu olarak gideceğimiz işte kırmızı
halı kıyafeti ile bir kokteyle gitmek görgüsüzlüktür kokteyl giysileri genellikle daha rahattır.
Yine resmidir kokteylde genellikle kadınlar uzun etek giymez normal dizin altında bir etekle
gidilir. Erkekte takım elbise evet giyebilir ama daha blazer zor gibi iki farklı renk ceketle
gidilebilir vesaire. Ama balo ya da düğün kıyafetiyle kokteyle gidip bunlarda zarafetin ve sosyal
davranış kurallarının parçası. Hepsinin farklı giyim gereksinimleri var belki şimdilik siz daha
üniversiteye yeni başlıyorsunuz. Yani işiniz o kadar zor değil. Olabildiğince kendinizi rahat
hissedeceğiniz giysilerle gelebilirsiniz ama yine de benim naçizane fikrim üniversite hayatımda
da ya derse gelirken de yine de hani dikkat edilmesi gereken çok katı olmasa da dikkat edilmesi
gereken bazı ilkeler diyim, kurallar değilse de var. Temiz, derli toplu giyinmek şimdi. Gerçi
çok moda yırtık kotlar var onu ben bazen anlamakta zorluk çekiyorum. Az önce saldırıya
uğramış gibi geliyor ama onun da modası var. Bir şey diyemem her şeyi de böyle yasak gibi
öyle algılamayın onu kastetmiyorum. Moda ise ise onu da giyersiniz ama temizdir ütülüdür.
Mesela derli topludur ütü dediysem bende ütüden nefret ederim aslında ama şu çok zorunlu

5
olunca şu gömleği gelirken biraz ütüledim. Şimdi böyle bir derse geliyorum diye. Ve en önemli
şey bence eğitim ya da çalışma ortamında olan bir hanım ya da bey dikkati bedenine değil aklını
çekecek bir kıyafetler giymeli. Bu çok geniş bir tanım isteyen istediği gibi yorumlayabilir bunu.
Ama bence böyle olmalı ve de demin dedim. Gala gecesine gider gibi kokteyle gidilmez derse
de gelinmez. Bir gece elbisesi ile derse gelmez. Stiletto'ların üstünde ve bence gelmese daha iyi
olur. Ama bu kurallar yine kişilerin zevkine ve kendine yakıştırmasına ve yine de derste kendini
verebilmesine bağlı olarak esnetilebilen kurallardır. Ama ana hatlarıyla bence çalışma
hayatındaki bir kadın da erkekle dikkati öncelikle aklına bilgisine yapabilecekleri de
çekmelidir. Onun dışında özel hayatında arzu ettiği gibi giyinebilir. Çalışma hayatında
erkeklerin işi biraz daha kolay. Genellikle koyu renk takım elbise, pantolon veya ayakkabı ile
aynı renkte çorap beyaz olmayan bir çorap ve koyu renk takım elbise ile işi kurtarır. İçine beyaz
ve açık renk bir gömlekle işi kurtarır. Diyelim ki bir işe başladınız. dress code giyim kuralı
olan bir yer. Böyle koyu renk takım elbiseyle kurtarır. Bazen üniversitede de mesleki günler
olacak birtakım konferanslar olacak. Orada görevli olacaksınız. Böyle giyinmeniz gerekecek.
Son sınıflara doğru veya bir etkinlik olacak. Konuşmacı çağıracağız böyle giyinmeniz
gerekebilir. Bir tek şey vardır. Bu iletişimcilerin hep söylediği kahverengi tercih edilmez. İş
görüşmesine giderken de yani kahverengi takım elbise hiç giymeyin hiç risk almayın. Siyah ya
da lacivert iyidir. İşte bir erkek takım elbisesinin parçaları tam hepsini kullanacak olursa ceket
yeleği pantolonu, beyaz gömleği kravat. Yıllardır değişmemiş. Yüzyılımızın önceki yüzyılın da
geçerli evrensel bir erkek takımı giysisi. Koyu renk takım çoğu durumda resmi akşam
yemeklerinde de geçerlidir ama benim dediğimiz o kırmızı halı, gala yemek gibi bir ödül töreni
önemli bir gece belki bir düğün. Erkeklerin smokin dediğimiz giysiler giymeleri de gerekir.
Çoğu zaman bu tür bir davet aldığınız zaman davetiyenin bir köşesinde giyim kuralı yazar.
Erkekler, smokin, kadınlar uzun etek, kadın erkeklerin smokin giydiği her yerde kadın uzun
etek giyer diye bir kural yok ama tereddüde düşerseniz en doğrusu da ve sahibini aramak bazen
de davetiyenin altında yazar. Smokin nasıl bir şey bildiğimiz siyah papyonu beyaz özel smokin
gömleği saten yakasıyla işte. Hangisi ile daha sevimli, daha çekici tabii ki kedi tabii ki kedi.
Bana sorarsanız James Bond da fena değil yaşına göre ama tabii ki benim tercihim her zaman
kendinden yana bu kedilere desin o kirli deniyor biliyorsunuz tam bakın papyonunu takmış
ceketi her şey ise hazır. Baloya gitmeye hazır. 1 Kedi erkek mi bilmiyoruz. Belki bu smokin
karşımıza çıksa da çok daha fazla karşımıza çıkmayacak başka bir erkek kostümü. o da frak ya
da İngilizce adıyla white tie. Bu daha böyle. Avrupa Kraliyet ailelerinin
törenlerinde, diplomatik çevrelerde vesaire gündüz çoğu zaman gündüz etkinliklerinde, gece de
akşam da kullanılabilen, böyle iki parçalı kuyruğu olan yeri penguene benzeten kolay
taşınamayan bir giysi. Kim bilir belki bir gün bir hani İspanya kralının sarayında bir şeye daha
beni törene davet edilirsiniz ve bilmeniz gerekir olabilir parlamentoların açılışlarında da bazen
giyiliyor bizde de parlamento açılışında giyilirdi kaldırıldı bildiğim kadarıyla. Ama biraz detay
belki ama filmlerde de karşımıza çıkabilecek 1 giysi türü ve giysi koşulu, smokin ya da özellikle
frak olduğunda kadınların da uzun etek giymesi beklenir. Ama dediğimiz gibi bunu mutlaka
daveti düzenleyenlere sormak lazım. Çünkü herkesin bu şekilde uzun etekle geldiği bir yerde
çok şık dahi olsa dizin altında biten bir elbise ya da döpiyes ile geldiğiniz zaman kendinizi kötü
hissedersiniz. Kuralı bilmiyor çıplak gibi hissedersiniz. Herkes bu kurala uymuş. Siz
bilmiyorsunuz onun için en iyisi için rahat etsin. Sorun öğrenin döpiyes dedim. Nedir eskilerin
belki annelerinizin kullandığı, sizin iki parça takım falan dediğiniz bir şey olsa gerek tayyör ya
da döpiytes Fransızcadan gelen sözcükler bunlar. İki parça demek, bir etek ve ceketten oluşan
iki parçalı kadın giysisi kadın kostümü. Ama artık çalışma hayatında kadınlar yakın zamana
kadar sadece böyle tayyör ya da elbise giyebiliyorlardı. Pantolon tartışması vardı yani bundan
yaklaşık 1 10 15 sene öncesinde ama artık kadınların çalışan kadınların iş ortamında böyle bir
pantolon ceket giyebilmeleri yaygınlaştı. Devlet dairelerinde de serbest hatta mecliste de
giyebiliyorlar. Artık milletvekilleri de giyebiliyorlar yasaktı. Yoksa bir de en önemlisi çalışma

6
ortamında kendinizi temiz şık bu kabul edilebilir bir şekilde insanlara sunmak ama dikkati
aklınıza bilginize yeteneklerinize çekmek şapka. Kural olarak iç mekanlarda şapka çıkartılır.
Kadında olsa erkekte olsa hani bazen böyle tarz olsun diye her yerde takıyorlar ama iç mekâna
girdiğiniz zaman eve girdim. Çıkartmak gerekir. o şapkayı belki bir tek istisnası İngiliz
filmlerinde karşılaştığımız gibi giysisinin tamamen özel bir parçasıysa. Eğer kadının hani
durabilir özel yapım bir şapkadır durabilir Bunlar böyle küçük hoşluklar başka belki daha çok
karşımıza çıkabilecek bir konu İşte tanışma. Selam, verme, kutlama. Bir kere tanımadığımız
insanlara bizi tanımayan karşılıklı tanışmadığımız insanlar bir ortamda bulunduysa kendinizi
tanıtmak, ismimizi söylemek belki hangi bölümde okuduğumuzu, hangi şirketin de
departmanında çalıştığımız hakkında bilgi vermek, bir nezaket kuralı. Yine bulunduğumuz
ortamda birbirini tanımayan ama bizim tanıdığımız iki kişi varsa yani tuhaflık olacağı için
sosyalleşmek için bu iki şeyi birbirine tanıştırmak da yine bizim görevimiz. Biz ev sahibi isek
ya da verilen etkinlikte daha etkinlik sahibi isek birbirini tanımayan insanları tanıştırmak
kaynaştırmak bizim görevimiz. Belki bunun tek istisnası sokakta birisiyle yürüyoruz. Bir bizim
tanıdığımız biriyle karşılaştık. Zaten ayak üstü konuşmak zor bir şey. Beni tutup bak işte bu da
benim şirketten arkadaşım diye böyle bir zorunluluk yok. Eğer isterse konuşmak isterse yaparız
ama zorunluluk yok. Dışarıda dış mekânda kampüste, sokakta vesaire bizden hiyerarşik olarak
üstte olan biriyle karşılaştık. Müdürümüz belki hocamız, belki rektörümüz onu da kendimiz
selamlaşmak, selam vermek belli bir çerçeve içinde gerekli. Ama önemli bir mesele. Ayaküstü
halletmeye çalışmak genelde pek yakışık almaz. Yani başka hiçbir iletişim yolumuz kalmadıysa
aradık ulaşmıyor cevap vermiyor maillerine dönmüyor belki ama inanın birçok iletişim kurma
yöntemi var. Yolda gördüğün bir şey kıstırıp da birine bir şey sormak yerine onun için hani
yolda mesela evine giderken buldunuz bir hocayı. Hocam sınavları okudunuz mu hocam? Ben
kaç aldım hocam ne zaman açıklayacak? Tabii ki yani anlayış gösteriyoruz ama bunu sormak
çok iyi bir his bırakmıyor. İnanın hocalarımızda da eğer imkanınız varsa mail atın sonra yolda
kıstırıp onu soracağınıza. Çünkü hoca da insan o sırada başka başında bin tane şey var.
Kendinizi onun yerine koyun. bu yasaklarla dolu bir ders olsun istemiyorum ama mesela böyle
bir şey olduğu zaman karşınızdaki ne hissediyor hakkında biraz fikir sahibi olun istedim onun
için. Şimdi birbirini tanımayanlar için bu konu çok geniş, çok detaya boğmak istemem sizi ama
hızlıca geçip üstünden. Bu slayt erişiminize açık olacak. Okuyabilirsiniz. Birbirini tanımayan
iki insanın tanıştırmanın da bir takım böyle teferruata var çok ayrıntıları var bize. İlk olarak
daha genç kişi daha yaşlı olana, daha hiyerarşi de aşağıda olan daha hiç yüksekte olana yani bir
şirkete yeni girmiş genç bir stajyer. Mesela şirketin müdürüne tanıştırılır çünkü. nedir mantık
o? Müdür orada bekliyordur ona birisi takdim edilir. Daha önemli bir şahsiyettir very important
person’dır. Yani bir varsa da işte öğrenci hocaya takdim edilir. Böyle bir arada sosyal davranış
kurallarında hiyerarşi önem sırası çok önemlidir. Tut otomobildeki binleri oturacağından kortej
havaalanından bir heyet aldığınız kortejde hangi arabanın hangi sinden sonra önce geleceği ne
kadar insanı çıldırtacak derecede masada kimleri oturacak onu karar verene kadar önem sırası
önemlidir. O yüzden önem sırası bakımından daha geride olan ileride olana takdim edilir.
Kadınlar toplum içinde her zaman erkek eşit düzlemde olan erkek de karşılaştırıldığında üst
sıra da saygı görmesi gereken kişiler oldukları için erkek hanıma takdim edilir. Ama tabii
istisnası erkek çok üst düzey şirketin müdürü hanım da genç yeni başlamış birisi ise bunun aksi
de geçerli olur. Hanım erkeğe takdim edilebilir. Yani hocam bunlar bu kadar önemli bir kimi
kime, yapalım işte tanıştırırım. Ben hayatın akışı içinde belki her zaman bu kadar önemli
olmayabilir. Her zaman bu kadar uç örneklerle karşılaşmaya bilirsiniz. Doğru ama burada da
gözlem yeteneği çok önemli nasıl bir ortamdayım, insanlar arasındaki hiyerarşi nasıl önem
sırası nasıl bunu gözlemleyip doğru kararı zaman içinde vereceksiniz takdim cümleleri. İşte
Yönetim Kurulu Başkanımız Orhan Bey, size ekibimizin yeni stajyeri şimdi Murat'ı tanıştırmak
isterim. Kendisi Endüstri Mühendisliği son sınıf öğrencisi Ayşegül Hanımefendi, siz de
kardeşim Talip’i takdim ederim. İşte muhterem gelen müdürüm size yeni şube müdürümüzü

7
takdim ederim ya da tanıştırmak isterim gibi cümleler kurabiliriz. Bazen bu kadar çok uzun,
neler kurmadan da aslında önem sırası ileride olan yani önemli olan bir kişi takdim ederken sırf
sesimizin tonuyla vurguyla bile bunu verebiliriz. Ayşegül hanım size Mehmet Bey'i tanıtmak
isterim. Tabii çok abartmadan yapay yapmacıklığa girmeden böyle ufak detaylarla ilişkilerde
işin içinden sıyrılmak, başarıyla sıyrılmak mümkün. Bir toplantıda kokteylde insanları birbirine
tanıştırmak, ev sahibinin görevi sizde. Eğer tanıyorsanız bunu yapabilirsiniz çünkü maksat
gidiyorsak bir toplantıya ya da bir kokteyle ile hani birileriyle iletişim kurmak için gidiyoruz,
gidip orada böyle durmak için sap gibi durmak için değil. Yani biz bir şey söyleyeceğiz, O bir
şey. Söyleyecek bir şey öğreneceğiz. Bazen hiçbir şey öğrenmeyeceğiz belki ama gittiysek
konuşmak için gidiyoruz. İletişim içinde olmak için biriyle tanıştırıldığınızda ne deriz ne deriz
ne deriz? İşte tanıştığıma memnun oldum, çok memnun oldum gibi cümleler kurarız ve eğer
ortam da uygunsa konuşmaya devam ederiz. Yani ortak bulunabilecek bir konudan devam
ederiz. Olabildiğince elimizden geldiğince selam vermek hatır sormak yani bu aslında
hepimizin çok kalıcı ilişkiler kurmasak da karşılaştığımız bi durum yapmamız gereken bir şey.
iş ortamında iş arkadaşlarınızla sınıfta sınıf arkadaşlarınızla hepsiyle aynı derecede yakın
arkadaşlarınız olmayabilir, görüyorum. Ben de sınıflarımda gruplaşmalar oluyor yani 4 tane kız
her yere birlikte gidip geliyorlar. Orada da bir oğlan grubu oluyor falan. Zaman içinde
kaynaşmalar oluyor bilen ama çok doğal yani. Herkes herkesle aynı yakınlığı hissetmeyebilir
ama Zaten selam vermek için çok yakın olmaya gerek yok. Nasılsınız demek için de yakın
olmaya gerek yok. Merhaba, nasılsın İyiyim, teşekkür ederim. Yani bu kentli uygar yaşamın
önemli bir parçası ve burada da birisi bana merhaba dedi. Nasılsın? dedi diye. Işte hayatımın
bütün bütün hayat hikayemi sormuyor ya gerçekten nasıl hissettiğini öğrenmek için
sormuyorum ama biraz acı değil mi? yüzeysel değil mi olabilir ama en azından kötü bir şeyde
söylemiyorlar bana bunu bir nezaket sözü, bunu sadece selam olarak algılayıp, buna cevap
vermek, nezaket gereği cevap vermemek çok büyük kabalık yani. Selam konusunda da bir
hiyerarşi var aslında. Genellikle daha önemli kişiler o önemli kişi eğer selam vermeyi isterse
verir, siz de ona cevap verirsiniz. Mesela diyelim ki o önemli kişi belki hocanız belki
rektörünüz, nasılsınız? dedi. Siz ona hemen siz nasılsınız demeye bu biraz daha eskide kalmış
bir kural da diyebiliriz. Hafif ve değişmekte olan kural, sosyal davranış kuralları çok değişen
kurallar. Ama şimdi şöyle düşünün: bir kral çıkmış tebasının arasında dolaşıyor. Nasılsın diyor,
vay iyiyim, kralım senden ne haber demeyiz O bize sorar. Biz iyiyim. Teşekkür ederim ederiz.
Aranızda bu kadar büyük mesafe olduğunu düşündüğünüz çok önemli bir kişi ise sorun o size
sorar, siz cevap verirseniz ama nasılsınız demek bize düşmez ama bu dediğin birazcık uç
örneklerden. Selam vermek önemli bir şey. Ben bazen yani üniversitede bile hoca
arkadaşlarımla meslektaşlarımla bile yaşadığım oluyor. Hadi ama hiçbir sohbet geçmemiş
olabilir aranızda ama ben aşinayım tanıyorum yüzünü, sen de beni tanıyorsun bir koridorda ya
da asansörde denk gelmişiz. Günaydın demiş. Ne olur cevap versen ben o günaydın demekle
başka bir şey demek. 10 demiş olmuyorum biraz da ondan da bahsedeceğiz. Fuzuli'nin 16.
yüzyıl klasik Osmanlı şairi Fuzuli'nin sitem dolu bir beyiti vardır. Selam verdim, rüşvet
değildir, deyi almadılar diye. Osmanlı sarayına biraz kızmıştır. Yani rüşvet değildir diye
almamazlık etmeyin. Selam verene cevap verin, tanınmak, selam, verilmek çok önemli. Bu
konuda. Yıllar önce bir büyüğüm, bir fıkra anlatmıştı temel fıkrası temel bir arkadaşına Hani
İdris diyelim, borç veriyor yüklü de bir borç. Aradan bir yıl geçiyor, belki iki yıl geçiyor. idris
hiç oralı değil, yolda karşılaşıyorlar, temel gidiyor, İdris’e nasıl soracağız diye. İdris'in sen
kimsin, ben seni tanımıyorum diyor. Temel nasıl tanımıyorsun diyor? yok tanımıyorum daha
önce hiç görmedim diyor sen beni tanımıyor musun tanımıyorum diyor sen beni tanımıyorsun
bende seni tanımıyorum şimdi ben de yarım Karadenizli biri olarak anlıyorum temeli sinirini
ama gitti para verdiği borç gitti olsun sen beni tanımıyorsan ben de seni tanımıyorum nasıl
devletler birbirine karşılıklı Tanır insanlar da öyle. Yani siz bir selam verdiniz, oradan cevap
almazsanız benim hissiyatımı tahmin edin. Bir daha da selam vermem. Ama şu da var. Hani

8
selam vermekte bazen sadece selam vermektir arkadaşlar. Fazla anlamlar yüklemeyelim.
Burada da yine farklı kültürel bağlamlarından çıkan insan yaşadığı bazı çatışmalar rol
oynayabiliyor. Yıllar önce bir arkadaşım bir hikâye anlatmıştı. Üniversitenin ilk senesi ilk
haftalarında sınıfa gidiyor bir kız orada bir sınıfta bir erkek arkadaşım bana günaydın diyor.
Ertesi gün sınıfta bir şaiya efendim Ayşen, Selime aşık niye günaydın dedi. Günaydın demiş
sadece ama belki olmuştu. Bir kızın sadece selam vermesi bile neredeyse evlenme teklifi gibi
algılanıyor olabilir. Böyle değil. Bu kentli hayat çok yoğun bir hayat, bir sürü insanlar. Hepsi
ile arkadaş olamayız, asla çok yakın olamayız ama karşılaştıysak. Ben düşman değilim dostum
diye bir selam vermek zorundayız. Ama sınırlarımızı iyi koymalıyız. Kendimizi çok iyi
korumalıyız. Asla ben size demiyorum ki herkese güvenin. Herkese açık ki hayır tam tersi hiç
kendinizi açmayın. Mesafenizi koyun mutlaka ailenizde bunları çizecektir. Bazen en yakın size
görünen insandan en büyük zararı görebilirsiniz. Ama selam vermekten bir zarar çıkmaz. Her
zaman gözlemci ve mesafeli olun el sıkmak. El sıkmak artık. Şu anda salgın döneminde böyle
bir jest yok artık ama iş hayatında salgın geçecek Hayatımız normalleşecek el sıkmak. Önemli
bir jesttir. Bunun da birtakım incelikleri var. Bir kere önce yine önemli kişi size elini uzatırsa.
Siz elinizi uzatıp kralı düşünün dolaşıyor tebaasının arasında. Hocam deyin işte kralı elini uzatır
oradaki bahçıvan eğer kral elini uzatırsa Bahçıvan da elini uzatır veya kraliçe İngiltere
Kraliçesinin elini sıkamazsınız eldiven var hep zaten Çok üst düzey kişiler ancak eldivenle
kendileri sıkarlar. Öyle kolay değilim ama eli sıkmak içinde önce hanım gene protokolde
önemli kişi olduğu için ya da önemli olan kişi. Kimse ona elini uzatır, eli sıkmak istersiniz sıkar.
İşte el sıkmanın incelikleri. Çok böyle uçtan uçtan işte böyle sanki mikroba değer gibi değil
ama pazarlık yapar gibi de değil. İçten güzel bir bu şiddetle sıkmak gerekir. Bu konu daha
konuşursa çok şeyler var. En önemli bir ilki aslında Protokol ve sosyal davranış kurallarında
sağ taraf öncelikledir. Her zaman arkadaşlar Yemek masasında siz bir yemek veriyorsunuz,
şeref konuğunuzu sağınıza alabilirsiniz. Karşımıza da alabilirsiniz ama sağ taraf evin hanımının
sağ tarafına birinci erkek konuk oturtulur. Toplantı masalarında da gene böyle bir şey
yapılabilir. Otomobilde de öyle. Aslında mesela taksiye binerken tabii kadınlara kapı tutma,
zarafet gereğidir. Ama taksiye binerken de böyle yapıyor. Erkekler kapıyı açıyor. Hanım giriyor
ki otomobilin sağ arka koltuğu en bir numaralı koltuktur. Makam aracında da mesela valinin
makam aracı var ve hanımı gidiyorlar. Arabada sağ arka koltukta vali oturur çünkü o araç o
makamın aracıdır ve o makamda oturan kişi de validir hanımı solda oturur. Amerikan başkanı
da böyle yapar. Bütün bizim cumhurbaşkanımız da böyledir. Sağ arka bir numaralı koltuktur
takside gidiyorsunuz. Bir numaralı koltuğunu işimizi vermek istiyorsunuz o zaman bence
erkeğin taksiye önce girip arkaya hanımı sağ olması gerekir ki zaten pratik olarak da daha iyi
değil mi orada? Çünkü koltuğun içinde yan tarafa geçene kadar biraz yazışmalardan ve e posta
yazışmalarından söz edelim. Bu bir İngilizce görsel ama Türkçe içeriğinden de söz edeceğim.
Yani bir öğretmene bir hocaya nasıl milattır en post atılır. Aslında sadece hoca değil, iş ilişkisi
içinde olduğunuz herkes staj başvurusu yapıyorsunuz, iş başvurusu yapıyorsunuz. Bazen
arkadaşlarınızla yazışmalarınızda bile kullanılması gereken birtakım ilkeler. Bir e-postanın
konu bölümü var arkadaşlar. Artık yeni teknolojiye göre düşünüyoruz. o konu çok önemli onu
görüyorum ben çünkü gelen kutusunu açtığım zaman mesela bir öğrenciden bir mesaj geliyor
acil acil önemli hemen dönüş yapın yazınca elim ayağım tutuşuyor açıyorum. Tamam zaten
benim hemen çok kolay yer ekleyebileceğim bir konu bu ne gerek var da, yani ölüm kalım
meselesi gibi acil acil önemli hemen dönüş yapın sanki ben hemen dönüş yapın deyince de
zaten ben mesajıma bakıyorum dönüş yapmayacağım anlamadın. Beni daha vermek istiyorsun
zaten dönüş yapıyorum sinirlendirme insanları. Onun için konuya kısaca ne hissederdiniz biz
ara sınav tarihimiz ders muafiyetleri hakkında diye özet olarak konuyu yazın arkadaşlar e
postanıza bir selamlama bölümünüz olsun ve o daha değerli hocam sayın yetkili sayın fakülte
sekreterimiz gibi bir açılış şeyiniz olsun. Merhaba bana çok itici geliyor ama alıştık artık biraz.
Hani hocam merhaba olabilir ama kesinlikle mrb değil bu mrb gibi kısaltmaları e posta

9
yazışmalarınızda lütfen kullanmayın. Burası başka bir mecra burası. Biraz daha resmi niteliği
olan bir mecra. Hele Merhabalar, içtiği merhaba bir ortama girersiniz kaç kişi vardır?
Merhabalar dersiniz ama e posta da kendinizi çok kısa. Tanıtıp: Kimim, neyim, ne yapıyorum?
ve derdim ne meramım ne niçin yazıyorum onu bir yazmalıyız ve bir mutlaka bitirmem de
nezaket cümlesi olmadı. İlginiz için şimdiden teşekkürlerimle saygılarımla. Teşekkürlerimi ve
altına mesajın altına Evet orada görünüyor ama kendi adımızı soyadımızı yine yazalım
arkadaşlar çünkü bu bizim ne kadar özenli bir insan olduğumuzu gösterir. Ne kadar kendinize
ve yazdığımız kişiye saygı gösterdiğimizi gösterir. Telefonda konuşmanın da bir takım adabı
var. Yani cep telefonundan veya ev telefonundan arayıp ağrıyorsa. Öncelikle belli saatler içinde
ara malı çok geç çok erken saatlerde aramak ayıp ve mesela telefondan ayıp orası neresi demek,
kimsiniz demek bunlar son derece yapılmaması gereken şeyler hayatın her alanında var.
Tercihen cep telefonu için uygun musunuz? İşte ben Elif Aksoy. Ahmet beyle mi görüşüyorum.
Uygunsanız size bir şey danışmak istiyorum deyip fazla da seremoniye girmeden devam etmek
lazım. Cep telefonu sorunu Sosyal hayatın önemli bir sorunu yemek masasında kullanılmaması
lazım Artık bazı ciddi restoranlarda dünyada yasaklanıyor, insanlar oturmuş 4 kişi yemek yiyor,
hepsinin elinde cep telefonu birbirleriyle mi yazışıyorlar. Ne yapıyorlar bu insanlar? Hani
tamam bir ekran bağımlılığı hepimizde var ama o zaman oturmayın karşılıklı yemeğe gidin
evinizde bakın ekrana. Yani bu gerçekten ne zaten birisiyle yemeğe gidip cep telefonuna
bakmak büyük nezaketsizlik. Hele de o insan sizin için önemli bir insansa veya önemli bir insan
olacaksın. Cep telefonu kapatıp çantaya koymak hakikaten önemli bir şeyse izin isteyip gidip
dışarı da bir yerde konuşup gelmek önemli. Ofis ziyaretleri. Eğer mümkünse mail atarak ya da
telefonla arayarak randevu almak iyi bir şey. Ama bazen de hep böyle sanal ortamda
olmayacağız. Yüz yüze de kampüsümüze de gideceğiz. Hocalarımızın mutlaka ofis saatleri
olur. Haftada bir gün iki gün onu öğrenip ofis saati de gidecekseniz zaten randevu almanıza
gerek yok. Kapısı açık olacaktır girersiniz. Ama onun dışında bir şey sormak istiyorsanız hem
de bir yandan hoca yerinde bulmak açısından da sizin için pratik bir gereklilik. Bir mail atıp şu
gün şu saat yada şu gün size uygun bir saatte gelmek isterim hocam diye randevu almakta fayda
var. Hele de bir iş görüşmesine gidiyorsanız bu zaten gerekli bir gün odaya gittiğiniz zaman
bizim hocamız rahmetli Talat Sait Halman'ın Bilkent Türk Edebiyatı'ndaki odasının kapısında
şey yazardı. Lütfen kapıyı zarafetle çalıp nezaketle açınız. Gümbür gümbür değil ama
duyulacak şekilde kapıyı çalın. Açık yine de randevunuzda varsa da uygun musunuz gelebilirim
hocam deyip bunu da çok abartılı bir şekilde böyle el pençe divan durarak yapmanızı
beklemiyoruz inanın ama kapıyı açıp uygun musunuz taktak deyip girebiliriz. Ofise girdik,
görüşme yapıyoruz bize oturmamız içi n bir yer gösterilirse oturalım genelde gösterir ve ofiste
veya misafir olduğumuz bir evdeki eşyaları, kitapları izin istemeden dokunmayalım. Bu da yine
bir özensizlik belirtisi geldi. Bizim ilkokul arkadaşımızın evinde değiliz ilkokul arkadaşımızın
evinde bile olsak bakabilirim miyim şu kitaba ilginç geldi. İzin istemeden hiçbir şeye el
sürmemek. Yine nezaket bir davet. Nasıl yapılır, nasıl kabul edilir? Birçok davetiye biçimi var.
Bunlardan bir tanesini size verdim. Çoğu zaman da o davetiyelerin altında. Lütfen cevap veriniz
lütfen şu numarayı arayınız diye bilgi gelir bunu rsvp diye bir Fransızca bir sözünün kısaltması.
Bazen diplomatik davetlerde bunu da görürsünüz. Bunu gördüyseniz o davete gidebileceksiniz
de gidemeyeceksiniz de aramanız çok önemli e niye insanlar ona göre masa düzeni yapacak,
ona göre yemek hazırlayacak size. Son dakikaya kadar bir karar verildi değil yani oda sizin
özensizliğinizi belirtir karşıya böyle bir mesaj verir gideceksen gelebiliyorum gidemeyecekse
mümkünse nazik bir mazeret söyleyin ya da uydurup gidemiyorum diye belirtmek lazım. Bazen
de regret sorun yani sadece gelemeyeceksin bildir bir davetiye gelir. O zaman da gideceksen
aramıyorsun sadece gidemeyeceksen arıyorsun. Davetli olduğunuz her etkinliğe toplantıya
kokteyle Derse zamanında gelmek çok önemli. Bu da sizin hakkınız da çok iyi bir izlenim de
oluşturabilir. Çok kötü bir izlenimde. Yani bütün toplantılara geç gelen bir eleman hakkında
bir patron ne düşünür? her derse 20 dakika yarım saat 1 saat geç gelen 3 saatlik bir dersin son

10
20 dakikasında gelen bir öğrenci hakkında siz hoca olsanız ne düşünürsünüz? Onun için 10
dakika, bilemedin bilemedin 15 dakika taş çatlasın hoş görülebilir İstanbul’un trafiğinde falan
ama onun dışında geç kalıyorsa o bir özensizlik belirtisidir. Bu dakiklik kültürden kültüre
değişir. Sevgili arkadaşlar bazı Kuzey Avrupa ülkeleri sizin onlara bir kokteyle davet ettiğiniz
zaman saat 7 dediyseniz altıya çeyrek kadar gider ama bir yere söylenen saatten erken gelmekte.
Ayıptır mesela sizi bir yemeğe davet etmişler 7 diye yazıyor. 6 buçukta o eve gitmek ayıptır
yani o insan da hazırlanıyor koşturuyor. 6 buçuk nedir giderler onlar ama 6 buçuk da yada 7ye
çeyrek kala ama kapının önünde arabalarının içinde beklerler. Saatin gelmesini girerler başka.
Bazı coğrafyalarda da yedi dersiniz, sekizde gelir, dokuzda gelir elini kolunu sallayarak böyle
değil onun için. Ama bizim kültürümüzde Türk kültüründe saate riayet edilir. Çalışkan bir
milletiz. Kurallara uyar, görgülü bir milletiz. Sofra adabı. Bu da çok geniş bir sevdiğimde bi
konu ama kısaca bazı başlıklarından size bahsedeceğim. Gerisi kitaplarda başka eğitimlerde bu
konunun eğitimini ben zamanında emekli Büyükelçi rahmetli Büyükelçi Kaya Toperi ile
vermiştim. Çok şey öğrendim kendisinden. Nur içinde yatsın. Çok değerli bir insandır. Bir kere
en basit protokol yemeği olmasa da sofra adabında okulun yemekhanesinde de dikkat etmeniz
gereken yemek yerken ağzınızda şıpırdatmayacağız ağzımızı açmayacağız. Bir de bazen şunu
duyuyorum, hani birilerinin yemek yediği sırada böyle bir takımı, iğrenç gelebilecek
konulardan bahsediliyor. Geçen Acıbadem'de bir börekçide oturdum yan masada bir hanım
eşinin ayağındaki yaradan bahsediyor ama nasıl detaylı anlatıyor anlatamam size ve nasıl
yüksek sesle anlatıyor. Olamaz böyle bir şey. Ben mecbur muyum? senin? kocanın ayağındaki
yaranın iltihabını duymaya ve bu sırada ben bir şey yemeye çalışıyorum. İştahım kaçıyor, bunu
yapmamak lazım. Birbirimize karşı zarif değil ki bu artık ergen şakası. Eskide kaldı çok gerekli
olmadıkça cep telefonu kullanmamalıyız masada bulunan herkese yemek servis edildikten
sonra başlamalıyız. Yani birbirimize kaş göz edip bana yemek geldi ötekilere geliyor. Afiyet
olsun değil herkese gelsin. Bu basit bir kafeteryada oturup kafede otururken de öyle herkesin
yemeği gelir. Afiyet olsun denir, başlanır. Bazen birisi diyebilir ki ay çok açım sen beni bekleme
olabilir. Konuşma sırasında da önce sağımızdaki ve solumuzdaki kişilerle konuşmamız hele
resmi bir yemek ise te karşı masaya sesinizi yetiştirmeye çalışmamalıyız mesela tuza
ihtiyacımız var, yakınımızda yok. Masanın öbür ucuna şöyle uzanmamalıyız: Tuzu uzatır mısın
lütfen diye oradaki kişi de istemeyiz, Garsondan bir şey isteyeceğiz. Hop aslanım değil
sempatik bir kaş göz hareketiyle çağırıp kulağına eğilerek söylemeniz. Bunların hepsi görgü
kuralı. Yemeği nasıl servis edildiğine, kirli tabakları nasıl toplandığına dikkat etmeliyiz. Ona
göre genelde böyle çok protokol yemeklerinde soldan verilir. Yemek soldan alınır, sonra kirli
tabak sağdan toplanır ve böyle bir kuralı vardır. Burada Emilie Post diye bir kadının, Amerikalı
kadının etiket yani sosyal davranış kuralları ile ilgili 1922 yılında ilk baskısı yapılmış bir kitabı
var. Böyle kalıntılar gibi onun, ondan ilham alarak daha sonra kuşaklar boyu devam eden bir
eğitim programına dönüşmüş. Onun bir ellili yıllardan kalma videosunu koydum. Onu da arzu
ederseniz izlerseniz bazı şeyler bize tam uymuyor. Çorba kasesini ağzına kapatıyor, içiyor ama
bir dönem diplomatik bazı çevrelerden kabul görülen bir şeydi. Şimdi yok yapmayın bunu. Ama
sağındaki ile solundaki ile nasıl konuştu? Yemeği nasıl alıp yanındakine geçirdiği açısından
ilginç olabilir ve böyle bir protokol yemeği ya da resmi bir yemek düzenlenirken tabağın
çatalın bardakların su bardağı meyve suyu, ekmek tabağı, salata tabağı. Bunların nasıl
koyulacağı kuver dediğimiz şey de çok önemlidir. Hani ilerde daha ilerde bu konularda daha
ileri seviye belki bilgiler edinmek isteyebilirsiniz. Bu arada bazı örnekler var. Özellikle
Avrupa'da nasıl tercih edildiği Amerika'da nasıl farklı olduğuna ilişkin de kural olarak bıçak
sağda çatal, solda bıçağın keskin tarafı içeride solaksanız ne yapacaksınız mecburen bunun
tersi. Mesela Kumaş peçeteler ağız silmek için değildir genelde bunu alırız. Masamıza
kucağımıza koyarız, masaya da değil. Kâğıt peçete isteriz. Kumaş peçeteyi boğazınıza sarmak
ya da tabağın altına koyup bu da hoş bir davranıştı bir kumaş peçeteyi kucağımıza koymak
gerekir. Bazı detaylı konuları sizde daha sonra görebilirsiniz. Ama dünyanın en önemli şey de

11
dünya değiştikçe hayatımız değiştikçe kurallar nezaket, zarafet ilkeleri baki kalmak saklı
kalmak kaydıyla kurallar değişiyor. Birtakım kaynaklar kullandığım kaynakları görebilirsiniz.
Türkçe kaynaklar da var. Emekli büyükelçilerin yazdığı kitaplar ve aynı zamanda yeni çıkmış
bir baskısı olan adabı muaşeret, Osmanlı'da gündelik hayatın değişimi diye güzel bir derleme
kitapta var. Çünkü bundan az önce bahsettim. Bir de adabı taam diye yeni çıkmış bir kitap var.
Taam yemek demek, yemek ya da sofra adabı. Aranızda mutlaka vardır gastronomi bölümünde
olanlar, olmasa bile hani Osmanlı ile cumhuriyet arasında çok önemli süreklilik çizgileri var
gerçekten devam eden gelenekler var, kurallar var onları görmek açısından da Avrupa
uygarlığının girmeye başladığı Osmanlı uygarlığı ile nasıl sentez oluşturduğu sentez oluşturan
yeni sofra adabını görmek açısından da hoş bir kaynak olduğunu düşünüyorum. Genel çerçeve
böyle. Her zaman için nezaket, zarafet etrafımızı gözlemlemek kendimizi çok sıkmadan
kasmadan ama iyi bit izlenim uyandırarak kendimize nasıl davranılmasını istiyorsak
başkalarına da öyle davranarak ufak bir iki kurala dikkat ederek çok başarılı yapabileceğinizi
düşündüğüm bir alan bu. Yeni hayatınız, yepyeni bir hayata başlıyorsunuz yeni eğitim öğretim
yolunuz çok açık olsun çok hayırlı olsun yolumuz mutlaka sizlerin bir kısmı ile kesişecek
sormak istediğiniz şeyler olursa da bana e posta ile ulaşabilirsiniz her zaman. Teşekkürler.

12

You might also like