You are on page 1of 2

İNSAN MUTLULUĞU NEDEN ARAR?

Mutluluk peşinde koşanların mutluluğu nerelerde


aradıklarını incelemek gereklidir. Realite şu: Bedenle ilgili
(sadece duygusal) hazların sürekliliği insanı mutlu kılar.
Bunun için konfor, para, kolay hayat, iyi giyim ve yiyim,
bunları daha kolay temin edecek olan iyi bir iş ve durum vs.

Oysaki beden kanalıyla gelen her türlü duygu, haz, hatta


elem, daima “görecelik” taşır; yani geçici, devamlı
değişken, kendisine güvenilmeyecek hususlardır. Bugün
haz veren bir duyu yarın elem verebilir, bugün
hoşlandığımız müzik yarın bizi hiç ilgilendirmez… Bunlar
bilinen hususlardır. Sonuç, mutluluğun meydana gelmesine
beden kanalıyla elde edilen hazlar sebep olamazlar. Zaten
öyle olmuş olsaydı, maddesel her türlü imkân ve rahatlık
içinde olan insanların sürekli mutluluk içinde kalmaları
gerekirdi. Tersine, onlar arasında mutsuzluk ve tatminsizlik
ve en fecisi, intihar ederek manasız konforlarına son verme
olayları büyük bir sayı tutmaktadır.
Mutluluğu iktisadi seviyede, eğitimde arayan kimseler
için de durum aynıdır. Örneğin İsveç, ABD, Almanya’da
durum böyledir. Karnın doyması, sırtın pek-gönlün hoş
olması mutluluksa bir mesele yok. Fakat karın tokluğu bir
sonuçtur ve daima tekrarlanır. Demek ki geçicidir,
yenilemek gerekir.
Kendi kendine insanın yetmemesi, tekâmül gereğidir.
Kendi kendine insanın yetmesi, bütün olarak cahilliğinden
ileri gelir. Mutlak karşısında, şüphesiz, daima cahillik söz
konusudur, fakat her tekâmül safhasının bir bilgisi vardır.
İşte, bu bilginin sahibi olmak, insanın ham hayalle, sapık
düşüncelerle kendi kendine verdiği olmadık değer
hükümlerinin, sanıların, payelerin dışında kalmasına,
kalabilmesine sebep olacaktır ki, bu kendi kendine
yetmedir. Böylece insan kendi kendini tanıma, bilme
safhasına geçer.
Kendi iç realitenizle gerçek deneyler sonucu
karşılaştıkça, ben’in mahiyeti hakkında haletlere
ulaştıkça, insan dış âlemle kendisinin çok başka
mahiyetlerde yapılara sahip olduğunu sezinleyecek,
sonra anlayacaktır.
Ouspenski’nin deyimiyle, eşya ve olayları kendinden
tamamen farklı görecek, onlarla aynı hüviyet içinde
bulunmayacak, eşkoşmayacak (ve dinsel açıdan
putperestlik) ve onların dışında kalabilecektir. O zaman
mutluluğu sağlayan öğelerin vaktiyle söylenmiş ve üzerinde
söylevler verilmiş olan kıymet hükümlerinden ne kadar
farklı olduğunu anlayacaktır, insan. Mutluluk ne eşyadan,
ne olaylardan gelecektir. O, bir realite zenginliğidir, bir
yüksek anlayış, üstün seziş, gerçeklerle temasa geçiştir.

You might also like