You are on page 1of 3

Sanatın Psikolojik Çözümlemeleri yahut Sanat Psikoloji olarak adlandırılan kavram,

‟Sanat eserinin yaratılma sürecinden / sanatçının yaratma dürtüsünden, esere, oradan


alıcıya ve eleştirmene değin birçok ilişkili, fakat farklı basamakların tamamının
incelenmesini ve araştırılmasını”kapsar.

Öncelikle psikoloji kavramına değinecek olduğumuzda, bu kavram „‟İnsan davranış


durumlarını ve zihinsel süreçlerini ve tüm bunlara kaynak oluşturan içsel süreçleri
araştırıp, irdeleyen bir bilim dalı‟‟nı ifade eder. Bu tanımdan yola çıkarak Sanat
Psikolojisi‟ nin esasında ne olduğunu açıklığa kavuşturmak istediğimizde T. Akkaya‟
nın ‘’Sanat psikolojisi; sanat eserlerini, sanatçı, izleyici ve yorumcu bağlamında ve
yaratma dürtüsü temelinde sistematik olarak inceleyen bir bilim dalıdır.‟‟ tanımı konuyu
detayları ile vermektedir.

Sanat psikolojisi Weber‟ in de sözünü ettiği gibi ‟‟Biz, Sanat Psikolojisi denilince, bir
sanat yapıtının izlenilmesi ile yaratılması arasındaki ilişkilerin, bilinçaltı olayların ve
bilinçli eylemlerin araştırılmasını anlıyoruz.‟‟ (Weber, 1995, s. 11).

Bir başka söylem ile sanatsal bir olgunun maddesel ve tinsel süreçlerinin açığa
çıkarılma işi Sanat Psikolojisi‟ nin alanına girer (Erinç, 1998, s.3). Sanatın psikolojik
bağlamda incelenme isteği ve zorunluluğu, eser ile sanatçı arasındaki ilişkiyi anlama
uğruna başlayıp, izleyicinin eserden aldığı mesajları ya da alması gereken mesajları
diğer birçok disiplinden daha detaylı bir şekilde ortaya çıkarabileceğini bilinmesi ise
başlar. Bu bilme durumu, psikolojik araçlar yardımıyla sanatçının, eserde hangi rengi
neden kullandığı ile ilgili bir çözümlemeye gidilmesi gerektiği takdirde, salt eleştiriden
ya da salt estetik kaygılardan daha tutarlı ve daha nesnel sonuçlar verileceğinin
bilinmesi ile doğrudan paralellik gösterir. Yine sanatın bu bağlamda
değerlendirilmesinin sebebi, psikolojinin terminolojik olarak içerdiği sezgi, algı, bilinçli
ya da bilinçaltı eylem ve olayların, sanat olgusunun oluşumunda temeli oluşturmasıdır.

Özellikle bilişsel süreçler noktasına dikkat çeken Weber „‟Kuşkusuz, Sanat Psikolojisi
konusunda geçerli tüm öğretinin çıkış noktası, içebakış‟ tır.‟‟ (Weber, 1995, s.13)
şeklinde açıklamıştır. Sanatın psikolojik çözümlenmesinde, bilinç ve bilinçdışı öğeler,
incelemelerin temelini oluşturmaktadır. Daha sonralarında bu çözümlemeleri algı, sezgi,
yetenek ve yaratma dürtüsü, estetik beğeni ile hangi amaçlar uğruna yaratıldığı gibi
temel başlıklar devam ettirir.

ALGI VE İLGİ

Kelime anlamı itibariyle, duyusal ve psikolojik bilgilerin alınması, alınan bu bilgilerin


bilişsel süreçte yorumlanması anlamına gelen algıya, sanatta algı parantezinde
bakıldığında; sanatın olgusal bir bütün olarak birey ya da bireylerin bilişsel süreçlerine
yansıma süreci olarak düşünülebilir (Erinç, 1998, s.49).

Algı salt farkındalık gibi yorumlanabilecek olsa dahi, sanat yönelik algı denildiğinde, bu
ilkinde olduğu gibi rahatlıkla ulaşılabilen bir olgu değildir. Sanatın psikolojik
değerlendirilmesinde, bir öncelik olarak sanatın algılanması, bilince
yansıtılması, bütünü ile sanatın farkına varılmasından sonra, sanat eserinin ve eserde
kullanılan yöntemler ile süreçlerin algılanması gerekmektedir.
Sanatsal olanın algılanması, bunun psikolojik düzeyde irdelemeye alınması, sanat
psikolojisinin işlevini sürdürebilmesi için ilk basamaklardan biridir. Sanat algısını,
belirli bir düşünme sistemi ve araştırma çalışmaları ile geliştirilmeye ve
anlamlandırılmaya elverişli bir algı türüdür şeklinde tanımlayabiliriz.

Bir süreç ya da olgu olarak sanatın algılanma durumundan sonra, daha özele inerek
formun ve rengin algılanması gibi iki aşamadan söz edebiliriz. Yine Kandinsky‟nin de
değindiği gibi „‟Resmin hizmetinde iki silah vardır: 1-Renk, 2-Form.‟‟ (Kandinsky,
2013, s. 69)

İlk olarak formun, biçimin bir bakışta salt görünenden daha fazlası olduğu
unutulmamalıdır. İlk kısımlarda ele alındığı gibi, sadece fark etme boyutunda değil,
eğitimli bir göz ile farkına varıp özümseyerek, bilişsel süreçlerde işleme alabilme,
formu okuyabilme olması gerekendir.
Sanatçının kendisini eserinden soyutlayarak tümü ile bağıntısını kopardığı bir eser ortaya
çıkarma durumu muhtemel değildir. Burada sanatçıyı algılama unsurunun işin içine girdiğini,
ne denli bir öneme sahip olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Yine bu anlamda May‟ in bahsettiği
„‟Bir imge yeniden yaratılmış ya da yeniden üretilmiş görünümdür.‟‟ (May, 2014, s.10)
açıklamasına bakılacak olduğu halde ise, sanatçının kendisinin algılanmasından sonra eserde
ki imgelerin algılanabileceğini görürüz.

Öncelikle sanatçının algılanması ile başlayan süreçten eserin algısına geçildiğinde,


esasında bunların birbirinden tam anlamı ile farklı süreçler olduğu söyleyemeyiz. Eserin
algılanabiliyor olması, sanatçının da aynı oranda algılanabiliyor olması ile ilişkilidir.
Eserde ki algı sürecinden sanatçı algısına kurulan bağlantı Kandinsky‟nin „‟Dar
anlamıyla form, renk yüzeylerini ayıran çizgidir. Bu onun dışsal anlamıdır ama farklı
yoğunluklara sahip içsel bir anlamı da vardır ve doğrusunu söylemek gerekirse, form,
bu içsel anlamın dışsal ifadesidir.‟ şeklinde açıklıkla dile getirilmiştir.
(Kandinsky,2013,s.71).

İlgiye gelindiğinde ise, belirli bir olay ya da etkinliğe yakınlık duyma, hoşlanma ve
öncelik tanıma gibi sözlük anlamları içeren bu kavram, konu ile bağlantılı olarak basitçe
bir eserle ilgilenme, eseri beğenme olarak açıklanabilir. Psikoloji yönünden yaklaşacak
olursak, sözgelimi bir alıcı (izleyici) ile bir eser arasındaki ilişki, sürekliliği her şartta
koruyabilecek olan bir ilişki değildir. Bu ilişki alıcı konumundaki bireyin, kişisel
deneyimlerine göre şekillenen ve zaman içerisinde değişkenlik gösterebilen ilgi ve
beğeni durumları sebebi ile bir eser ile arasındaki mutlak bir ilişkiyi kurmasına olanak
tanımaz.

İlgi, alıcı yönünden irdelenecek olduğunda, bunun da ilgi kavramının sözgelimi alıcı
için, bireyin eğitimsel ve sosyokültürel yeterliliğinden getirdiği birikimleri ile paralellik
gösterdiğini söyleyebiliriz. Erinç‟ e göre; psikolojik bir tutum olarak ilgi, kısaca şöyle
tanımlanmıştır; Gerek algı aşamasında, gerekse algılananlar arasında dikkatimizi
öncelikli belirli bir algı öğesi üzerine toplama eğilimine ilgi denir. İlgi, bir algı
kaynağına, diğerlerine oranla bir öncelik tanıma eylemi yanı sıra ona, ona bu önceliğe
neden olan bir yakınlık, bir haz duymadır (1998, s.58,59). Sanatçının ilgi alanlarını
çözümleme olarak bakıldığında ise, yansıtmış olduğu eserde, kullanmış olduğu renkten,
biçimlendirmiş olduğu forma kadar birçok aşamada ilgi tespitlerinin yapılması, bir
alıcıya oranla daha muhtemel sonuçlar verir.

You might also like