Professional Documents
Culture Documents
Sanat psikolojisi Weber‟ in de sözünü ettiği gibi ‟‟Biz, Sanat Psikolojisi denilince, bir
sanat yapıtının izlenilmesi ile yaratılması arasındaki ilişkilerin, bilinçaltı olayların ve
bilinçli eylemlerin araştırılmasını anlıyoruz.‟‟ (Weber, 1995, s. 11).
Bir başka söylem ile sanatsal bir olgunun maddesel ve tinsel süreçlerinin açığa
çıkarılma işi Sanat Psikolojisi‟ nin alanına girer (Erinç, 1998, s.3). Sanatın psikolojik
bağlamda incelenme isteği ve zorunluluğu, eser ile sanatçı arasındaki ilişkiyi anlama
uğruna başlayıp, izleyicinin eserden aldığı mesajları ya da alması gereken mesajları
diğer birçok disiplinden daha detaylı bir şekilde ortaya çıkarabileceğinin bilinmesi ile
biçimlenir. Bu bilme durumu, psikolojik araçlar yardımıyla sanatçının, eserde hangi rengi
neden kullandığı ile ilgili bir çözümlemeye gidilmesi gerektiği takdirde, salt eleştiriden
ya da salt estetik kaygılardan daha tutarlı ve daha nesnel sonuçlar verileceğinin
bilinmesi ile doğrudan paralellik gösterir. Yine sanatın bu bağlamda
değerlendirilmesinin sebebi, psikolojinin terminolojik olarak içerdiği sezgi, algı, bilinçli
ya da bilinçaltı eylem ve olayların, sanat olgusunun oluşumunda temeli oluşturmasıdır.
Özellikle bilişsel süreçler noktasına dikkat çeken Weber „‟Kuşkusuz, Sanat Psikolojisi
konusunda geçerli tüm öğretinin çıkış noktası, içebakış‟ tır.‟‟ (Weber, 1995, s.13)
şeklinde açıklamıştır. Sanatın psikolojik çözümlenmesinde, bilinç ve bilinçdışı öğeler,
incelemelerin temelini oluşturmaktadır. Daha sonralarında bu çözümlemeleri algı, sezgi,
yetenek ve yaratma dürtüsü, estetik beğeni ile hangi amaçlar uğruna yaratıldığı gibi
temel başlıklar devam ettirir.
Bir süreç ya da olgu olarak sanatın algılanma durumundan sonra, daha özele inerek
formun ve rengin algılanması gibi iki aşamadan söz edebiliriz. Yine Kandinsky‟nin de
değindiği gibi „‟Resmin hizmetinde iki silah vardır: 1-Renk, 2-Form.‟‟ (Kandinsky,
2013, s. 69)
İlk olarak formun, biçimin bir bakışta salt görünenden daha fazlası olduğu
unutulmamalıdır. İlk kısımlarda ele alındığı gibi, sadece fark etme boyutunda değil,
eğitimli bir göz ile farkına varıp özümseyerek, bilişsel süreçlerde işleme alabilme,
formu okuyabilme olması gerekendir.
Sanatçının kendisini eserinden soyutlayaraktümü ile bağıntısını kopardığı bir eser ortaya
çıkarma durumu muhtemel değildir. Burada sanatçıyı algılama unsurunun işin içine girdiğini,
ne denli bir öneme sahip olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Yine bu anlamda May‟ in bahsettiği
„‟Bir imge yeniden yaratılmış ya da yeniden üretilmiş görünümdür.‟‟ (May, 2014, s.10)
açıklamasına bakılacak olduğu halde ise, sanatçının kendisinin algılanmasından sonra eserde
ki imgelerin algılanabileceğini görürüz.