You are on page 1of 5

Hakikat ve Yöntem’den kendi anlattığınız kısımda filozofun ele aldığı problemi

belirterek eserin temel meselesiyle ilişkisini anlatınız.

Bu problemi kendi çalışma alanınızla (Din Felsefesi, İslam Felsefesi, Felsefe Tarihi)

nasıl ilişkilendirebileceğinizi gösteriniz.

Tecrübenin anlam bilimlerinde felsefe, sanat ve tarih alanlarına ayrılması ama bununla

birlikte bir bütünlüğü içermesi hermenoytiği oluşturmaktadır. Aralarındaki sıkı ilişkiden

kaynaklı bütünlük bize hakikatin kendisini vermektedir. Her alanın kendine has tecrübesinin

var olması öncelikle kendi içinde analizi gerektirmekte sonrasında ise diğer alanlarla bağlantılı

şekilde ele alınmaktadır. Bu alanlardan birini oluşturan sanat ise estetik bilinci ele alarak

hakikat tecrübesini oluşturmaktadır. Yazımız Hakikat ve Yöntem kitabının “Estetik ve

Hermenoytik” bölümünü ele alarak resmin ontolojik değerinden hareketle hermenoytik

sonuçlar doğuracağı iddiasındadır. Hermenoytik sonuç doğurmasının sebebini ise estetik

bilincin dolaysızlığından ve evrensellik iddiasından kaynaklanmaktadır. Buradan hareketle de

hermenoytiğin sanatla bağlantısını yeniden inşa ve entegrasyon şeklinde tanımlamıştır. 1

Geçmişte üretilmiş sanat eserleri tamamıyla geçmişin ürünü değildir. Bununla birlikte tamamen

şimdininmiş gibi ele almamız da mümkün değildir. Gadamer’in temelde savunduğu şekliyle

geçmişte icra edilmiş olanı özne şimdiyle birlikte alır ve böylelikle gizli kalmış hakikati sanat

tecrübesinden hareketle elde etmiş olur. Tecrübenin ürünü olan sanatın hakikat yolculuğunda

bilgi edinme yollarından biri olduğu sonucuna götürür.

Yazar estetik bilinci ele alırken resim kavramını kullanmaktadır. Resim ile kastedilen

belirli bir yerle sınırlı olmayıp ancak kendisini bütünüyle kuşatan çerçeveyle ortaya koyan

modern çerçeveli bir resimdir. 2 Her sanat eseri zorunlu olarak resme dönüştürülür ve ortaya

1
Hans-Georg Gadamer, Hakikat ve Yöntem I. Cilt, Çev. Hüsamettin Arslan- İsmail Yavuzcan, İstanbul:
Paradigma Yayınları, 2008, s.232
2
Hans-Georg Gadamer, Hakikat ve Yöntem I. Cilt, s.188
çıkan bu resim üzerinden sanatın ontolojik değeri hakkında konuşulur. İlk olarak taklit ele

alınmıştır. Resim doğal olanın taklit (mimesis) ile ortaya çıkmasıdır. Yalnız burada taklit ile

kopyayı birbirinden ayırmak gerekir. Kopya yorum içermeyen doğal olanın direkt olarak

aktarılmasıdır. Bu ontolojik açıdan sıkıntılı görülmektedir. Çünkü doğal olandan ayrılması için

resmedilen şeyin haricindeki unsurları taşıması gerekir. Harici unsurları verecek olan da

resmedenin kendisidir. Kişi belli bir amaçla resmedilen şeyi temsil ederek resmi ontolojik

olarak var kılar. Bu hem resmedilenle zorunlu bağlantısını hem de ondan ayrı varlığını ortaya

çıkartır. Böylelikle sanat dahilinde resmin ontolojik değeri belirlenmiş olur. Buradan da resmin

bir varlık olayı olduğu ve bu nedenle estetik bilincin nesnesi olarak anlaşılmadığından yola

çıkarak oyun kavramını geliştirmiştir.3 Oyun oynayandan yani yorumcudan ayrı bi-zatihi olarak

mevcuttur. Resmin anlamını oluşturan yorum değil yorumu ortaya çıkaran resmin içindeki

anlamdır. Bundan dolayı yorumlayan olsa da olmasa da ontolojik olarak mevcuttur. Doğal olana

bağlantısıyla birlikte halihazırda kendisiyle mevcut olması hermenoytik açıdan ilk basamağı

oluşturmaktadır.

Resmin mimesisle elde edilmesi halihazırda varlığını ortaya koyma açısından

anlaşılabilir. Fakat bununla birlikte yorumcunun amacını içermesi sübjektiflik açısından sanata

zarar vermez mi sorusunu akla gelebilir. Çünkü sanatın estetik bilinçle evrensellik iddiası

vardır. Subjektif yön bu açıdan sıkıntılı görülmektedir. Fakat yazar bu durumun sanata zarar

vermeyeceğini iddia etmektedir. Çünkü taklidin başka şekilde icra edilmesi mümkün

gözükmemektedir. Yani bu durum kaçınılmazdır. Yorumcunun amacını ise okasiyonalite

kavramıyla anlatmaktadır. Okasiyonaliteyi anlamlarının ve içeriklerinin tasarlanma/amaçlanma

vesilelerince belirlenmiş olması öyle ki bu tasarlanma vesileleri olmaksızın da kendilerine

vesile olan şeyden daha fazlasını içerebilsinler şeklinde tanımlamıştır. 4 Okasiyonalitenin daha

3
Hans-Georg Gadamer, Hakikat ve Yöntem I. Cilt, s.197
4
Hans-Georg Gadamer, Hakikat ve Yöntem I. Cilt, s.202
iyi anlaşılması için de portre ve insan örneğini vermektedir. Portrede insan modelinden ayrı

olarak icra eden kişinin tasarımı ve amacı vardır. Bu tanımda geçen tasarlanma vesileleri

olmaksızın da vesile olan şeyden daha fazlasını içermeye örnektir. Okasiyonalite aynı zamanda

resmin kutsal yönünü de içine almaktadır. Sanat eserinin kendi içindeki anlamı kutsallığını

gösterir. Kopya ve saf yorum arasında bir yerde bulunan temsili nesne kutsallığı içinde

barındırır ve bundan dolayı sanat eserini tahrip etmek kutsallığıyla korunan bir dünyayı yıkma

anlamına gelmektedir.5 Bu açıdan bakıldığında kutsal sanatta bir realitedir.

Dekoratif kavramıyla mimariye işaret edilmesi sanatsal ürünlerin mekânsal açıdan ele

alınmasını anlatmaktadır. Farklı ontolojik değere sahip olan ürünlerin uygun birlikteliğiyle

mekanda bir bütünlük sergilemesidir. Burada hem kendi içiyle hem de bulunduğu yerdeki

diğerleriyle olan uyumu varlığına atıf yapmaktadır. Çünkü kendi başına güzel bir şeyi

yargılamak değil aynı zamanda onun nereye ait olup olmadığını bilmek de estetik zevkin

unsurlarıdır. 6 Estetik bilincin evrensilliği ve dolaysızlığından hareketle sanatın hakikat

hakkında bilgi vermesi bu şekilde meşrulaştırılmıştır.

Metinleri anlama sanatıyla ilgilenen klasik disiplin hermenoytiktir. 7 Buraya kadar

anlatılan kısım bize sanatın görsel ya da işitsel yönünü verebilir. Fakat hermenoytik bir şekilde

ele alınması metinsel yani edebi olarak ele alınmasını zorunlu kılmaktadır. Bundan dolayı da

yazar edebiyatın sınır boyu pozisyonuna dikkat çekmiştir. Sınır boyu pozisyonunda evrensel

metinlerin varlığının da oyun olduğunu anlatmak için bu konuya değinmiştir. Öncelikle

edebiyattan okuma değil de yazma kastedildiğinden dolayı yazıya geçirilen her şeyi

hermenoytiğin içine almaktadır.8 Yazılı metinlerin anlaşılmasını da anlamın içinde

gerçekleştiği olayın bütün ifadelerin şekillenerek kıvamına ulaştığı anlam olayının bir unsuru

5
Hans-Georg Gadamer, Hakikat ve Yöntem I. Cilt, s.209
6
Hans-Georg Gadamer, Hakikat ve Yöntem I. Cilt, s.223
7
Hans-Georg Gadamer, Hakikat ve Yöntem I. Cilt, s.224
8
Hans-Georg Gadamer, Hakikat ve Yöntem I. Cilt, s.225
şeklinde tanımlamıştır.9 Burada önemli olan nokta yazılı metin yorumlanırken orjinalinden

hareketle şimdinin bilinciyle yorumlanmasıdır. Tamamen döneminin zihniyle yorum

hermenoytik değildir. Çünkü yorumun varlığının ortaya çıkması için orjinalinden hareketle yeni

anlamın ortaya çıkması gerekir. Bundan dolayı yeniden inşa denmiştir. Burada hermenoytik

çaba eserin anlamını bütünüyle anlaşılabilir kılan sanatçının zihnindeki düğüm noktasını

yeniden keşfetme çabasıdır; tıpkı yazarın ilk üretme sürecini yeniden üretmeye çalıştığı diğer

metinlerin durumunda olduğu gibi. 10 Burada önemli olan nokta geçmişe şimdiki zamanla

bilinçli bir şekilde bakmaktır. Şimdinin bilinci geçmişi yorumlarken metnin anlamını ortaya

koyar. Aksi takdirde yeniden üretme değil eskiyi tekrar etme olacak hermenoytik bir bakış

olmayacaktır.

Sanat tecrübesinin hakikate ulaşmadaki meşruluğu Din Felsefesi alanında birden fazla

yerle ilişkilendirilebilir. İnsanda halihazırda bulunan estetik yönün güzeli tecrübe etmesinden

dolayı imanını pekiştirmesi bunlardan biridir. Din ve sanat ilişkisi başlığı altında ele alınan bu

alan hem dinin sanatı etkilemesini hem de sanatın dini etkilemesini yani karşılıklı etkileşimin

varlığını bize göstermiştir. Buradan yola çıkarak Gadamer’in hermenoytiği kutsalla

ilişkilendirmesi Din felsefesi açısından anlaşılabilir bir durumdur.

Yazılı metinlerin anlam biliminden hareketle kutsal kitaplardaki mucize ve kıssaların

nasıl değerlendirilmesi gerektiği konusunda Hermoynetik bize yardımcı olabilir. Tecrübenin

bilgi elde etmedeki konumunun dini tecrübede de kendini göstermesi anlam bilimlerinin

ışığında değerlendirme yapmayı meşrulaştırmaktadır. Din dilinin sembolik anlatımı yorumu

zorunlu kılmaktadır. Mucize ve kıssa gibi anlaşılması problemli noktaların şimdinin bilinciyle

yeniden ele alınması mesajın daha iyi anlaşılmasını olanaklı kılabilir.

9
Hans-Georg Gadamer, Hakikat ve Yöntem I. Cilt, s.231
10
Hans-Georg Gadamer, Hakikat ve Yöntem I. Cilt, s.234
Bilimin tecrübesinin yanında sanat, felsefe ve tarihin de ele alınması din-bilim

ilişkisinde farklı bakış açıları keşfetmede bize yardımcı olacaktır. Bilimsel tecrübenin

yeganeliğinin savunulduğu mantıkçı pozitivistlerin dinin anlamsız olduğu iddiasına

hermenoytik yaklaşımdan daha iyi bir seçenek olmadığı kanaatindeyim. Tecrübenin farklılığı

ve her tecrübenin hakikatin başka yönünün bize verdiği düşüncesi katı kesin ifadelerden bizi

uzaklaştırarak haklı olabileceği ihtimaliyle ötekini dinlemeyi zorunlu kılmaktadır. Bundan

dolayı kendi tecrübesinde işlev gören ama dış tecrübelerle uyumlu olmayan ölçeklerin kenarda

tutulması Hermenoytik açısından makul bir tutumdur ve bu tutumda da din felsefesinde

meseleleri değerlendirmekte yardımcı olabilir.

Özetle dinin de aslında bir tecrübenin ürünü olması ve hermenoytiğin de tecrübeleri

geçmişin verisi ve şimdinin bilinciyle değerlendirme iddiası din felsefesindeki problemleri ele

almada yol gösterici niteliktedir. Din dili, dinin sanatla ilişkisi, din bilim ilişkisi, kutsal kitaptaki

sembolik ifadelerin anlaşılması hermenoytik yöntemin kullanımını zorunlu kılmaktadır.

Evrensel ve dolaysız iddialar din için de geçerlidir. Zaten halihazırda din felsefesinin en önemli

işlevi anlamaktır. Hüküm verme ve açıklamadan ziyade anlamayı ön plana koyan hermenoytik

yöntemi kaçınılmaz olarak kullanmaktadır. Buradan anlam biliminin din felsefesiyle ilişkisini

açık bir şekilde görebiliriz.

You might also like