Professional Documents
Culture Documents
Bu problemi kendi çalışma alanınızla (Din Felsefesi, İslam Felsefesi, Felsefe Tarihi)
Tecrübenin anlam bilimlerinde felsefe, sanat ve tarih alanlarına ayrılması ama bununla
kaynaklı bütünlük bize hakikatin kendisini vermektedir. Her alanın kendine has tecrübesinin
var olması öncelikle kendi içinde analizi gerektirmekte sonrasında ise diğer alanlarla bağlantılı
şekilde ele alınmaktadır. Bu alanlardan birini oluşturan sanat ise estetik bilinci ele alarak
Geçmişte üretilmiş sanat eserleri tamamıyla geçmişin ürünü değildir. Bununla birlikte tamamen
şimdininmiş gibi ele almamız da mümkün değildir. Gadamer’in temelde savunduğu şekliyle
geçmişte icra edilmiş olanı özne şimdiyle birlikte alır ve böylelikle gizli kalmış hakikati sanat
tecrübesinden hareketle elde etmiş olur. Tecrübenin ürünü olan sanatın hakikat yolculuğunda
Yazar estetik bilinci ele alırken resim kavramını kullanmaktadır. Resim ile kastedilen
belirli bir yerle sınırlı olmayıp ancak kendisini bütünüyle kuşatan çerçeveyle ortaya koyan
modern çerçeveli bir resimdir. 2 Her sanat eseri zorunlu olarak resme dönüştürülür ve ortaya
1
Hans-Georg Gadamer, Hakikat ve Yöntem I. Cilt, Çev. Hüsamettin Arslan- İsmail Yavuzcan, İstanbul:
Paradigma Yayınları, 2008, s.232
2
Hans-Georg Gadamer, Hakikat ve Yöntem I. Cilt, s.188
çıkan bu resim üzerinden sanatın ontolojik değeri hakkında konuşulur. İlk olarak taklit ele
alınmıştır. Resim doğal olanın taklit (mimesis) ile ortaya çıkmasıdır. Yalnız burada taklit ile
kopyayı birbirinden ayırmak gerekir. Kopya yorum içermeyen doğal olanın direkt olarak
aktarılmasıdır. Bu ontolojik açıdan sıkıntılı görülmektedir. Çünkü doğal olandan ayrılması için
resmedilen şeyin haricindeki unsurları taşıması gerekir. Harici unsurları verecek olan da
resmedenin kendisidir. Kişi belli bir amaçla resmedilen şeyi temsil ederek resmi ontolojik
olarak var kılar. Bu hem resmedilenle zorunlu bağlantısını hem de ondan ayrı varlığını ortaya
çıkartır. Böylelikle sanat dahilinde resmin ontolojik değeri belirlenmiş olur. Buradan da resmin
bir varlık olayı olduğu ve bu nedenle estetik bilincin nesnesi olarak anlaşılmadığından yola
çıkarak oyun kavramını geliştirmiştir.3 Oyun oynayandan yani yorumcudan ayrı bi-zatihi olarak
mevcuttur. Resmin anlamını oluşturan yorum değil yorumu ortaya çıkaran resmin içindeki
anlamdır. Bundan dolayı yorumlayan olsa da olmasa da ontolojik olarak mevcuttur. Doğal olana
bağlantısıyla birlikte halihazırda kendisiyle mevcut olması hermenoytik açıdan ilk basamağı
oluşturmaktadır.
anlaşılabilir. Fakat bununla birlikte yorumcunun amacını içermesi sübjektiflik açısından sanata
zarar vermez mi sorusunu akla gelebilir. Çünkü sanatın estetik bilinçle evrensellik iddiası
vardır. Subjektif yön bu açıdan sıkıntılı görülmektedir. Fakat yazar bu durumun sanata zarar
vermeyeceğini iddia etmektedir. Çünkü taklidin başka şekilde icra edilmesi mümkün
vesile olan şeyden daha fazlasını içerebilsinler şeklinde tanımlamıştır. 4 Okasiyonalitenin daha
3
Hans-Georg Gadamer, Hakikat ve Yöntem I. Cilt, s.197
4
Hans-Georg Gadamer, Hakikat ve Yöntem I. Cilt, s.202
iyi anlaşılması için de portre ve insan örneğini vermektedir. Portrede insan modelinden ayrı
olarak icra eden kişinin tasarımı ve amacı vardır. Bu tanımda geçen tasarlanma vesileleri
olmaksızın da vesile olan şeyden daha fazlasını içermeye örnektir. Okasiyonalite aynı zamanda
resmin kutsal yönünü de içine almaktadır. Sanat eserinin kendi içindeki anlamı kutsallığını
gösterir. Kopya ve saf yorum arasında bir yerde bulunan temsili nesne kutsallığı içinde
barındırır ve bundan dolayı sanat eserini tahrip etmek kutsallığıyla korunan bir dünyayı yıkma
Dekoratif kavramıyla mimariye işaret edilmesi sanatsal ürünlerin mekânsal açıdan ele
alınmasını anlatmaktadır. Farklı ontolojik değere sahip olan ürünlerin uygun birlikteliğiyle
mekanda bir bütünlük sergilemesidir. Burada hem kendi içiyle hem de bulunduğu yerdeki
diğerleriyle olan uyumu varlığına atıf yapmaktadır. Çünkü kendi başına güzel bir şeyi
yargılamak değil aynı zamanda onun nereye ait olup olmadığını bilmek de estetik zevkin
anlatılan kısım bize sanatın görsel ya da işitsel yönünü verebilir. Fakat hermenoytik bir şekilde
ele alınması metinsel yani edebi olarak ele alınmasını zorunlu kılmaktadır. Bundan dolayı da
yazar edebiyatın sınır boyu pozisyonuna dikkat çekmiştir. Sınır boyu pozisyonunda evrensel
edebiyattan okuma değil de yazma kastedildiğinden dolayı yazıya geçirilen her şeyi
gerçekleştiği olayın bütün ifadelerin şekillenerek kıvamına ulaştığı anlam olayının bir unsuru
5
Hans-Georg Gadamer, Hakikat ve Yöntem I. Cilt, s.209
6
Hans-Georg Gadamer, Hakikat ve Yöntem I. Cilt, s.223
7
Hans-Georg Gadamer, Hakikat ve Yöntem I. Cilt, s.224
8
Hans-Georg Gadamer, Hakikat ve Yöntem I. Cilt, s.225
şeklinde tanımlamıştır.9 Burada önemli olan nokta yazılı metin yorumlanırken orjinalinden
hermenoytik değildir. Çünkü yorumun varlığının ortaya çıkması için orjinalinden hareketle yeni
anlamın ortaya çıkması gerekir. Bundan dolayı yeniden inşa denmiştir. Burada hermenoytik
çaba eserin anlamını bütünüyle anlaşılabilir kılan sanatçının zihnindeki düğüm noktasını
yeniden keşfetme çabasıdır; tıpkı yazarın ilk üretme sürecini yeniden üretmeye çalıştığı diğer
metinlerin durumunda olduğu gibi. 10 Burada önemli olan nokta geçmişe şimdiki zamanla
bilinçli bir şekilde bakmaktır. Şimdinin bilinci geçmişi yorumlarken metnin anlamını ortaya
koyar. Aksi takdirde yeniden üretme değil eskiyi tekrar etme olacak hermenoytik bir bakış
olmayacaktır.
Sanat tecrübesinin hakikate ulaşmadaki meşruluğu Din Felsefesi alanında birden fazla
yerle ilişkilendirilebilir. İnsanda halihazırda bulunan estetik yönün güzeli tecrübe etmesinden
dolayı imanını pekiştirmesi bunlardan biridir. Din ve sanat ilişkisi başlığı altında ele alınan bu
alan hem dinin sanatı etkilemesini hem de sanatın dini etkilemesini yani karşılıklı etkileşimin
bilgi elde etmedeki konumunun dini tecrübede de kendini göstermesi anlam bilimlerinin
zorunlu kılmaktadır. Mucize ve kıssa gibi anlaşılması problemli noktaların şimdinin bilinciyle
9
Hans-Georg Gadamer, Hakikat ve Yöntem I. Cilt, s.231
10
Hans-Georg Gadamer, Hakikat ve Yöntem I. Cilt, s.234
Bilimin tecrübesinin yanında sanat, felsefe ve tarihin de ele alınması din-bilim
ilişkisinde farklı bakış açıları keşfetmede bize yardımcı olacaktır. Bilimsel tecrübenin
hermenoytik yaklaşımdan daha iyi bir seçenek olmadığı kanaatindeyim. Tecrübenin farklılığı
ve her tecrübenin hakikatin başka yönünün bize verdiği düşüncesi katı kesin ifadelerden bizi
dolayı kendi tecrübesinde işlev gören ama dış tecrübelerle uyumlu olmayan ölçeklerin kenarda
geçmişin verisi ve şimdinin bilinciyle değerlendirme iddiası din felsefesindeki problemleri ele
almada yol gösterici niteliktedir. Din dili, dinin sanatla ilişkisi, din bilim ilişkisi, kutsal kitaptaki
Evrensel ve dolaysız iddialar din için de geçerlidir. Zaten halihazırda din felsefesinin en önemli
işlevi anlamaktır. Hüküm verme ve açıklamadan ziyade anlamayı ön plana koyan hermenoytik
yöntemi kaçınılmaz olarak kullanmaktadır. Buradan anlam biliminin din felsefesiyle ilişkisini